diff --git "a/datasetXML/20090920.xml" "b/datasetXML/20090920.xml" new file mode 100644--- /dev/null +++ "b/datasetXML/20090920.xml" @@ -0,0 +1,2687 @@ + + 576497 + Hava ambulansları 1628 hasta taşıdı + Hava ambulansları 1628 hasta taşıdı AA Giriş Saati 20.09.2009 10:54 Güncelleme 20.09.2009 10:55 Hava ambulansları, hizmete başladığı 28 Ekim 2008 tarihinden bugüne 1628 hasta taşıdı. Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Kayseri, Erzurum, Diyarbakır, Çanakkale, Bursa, Afyon, Konya, Adana, Samsun, Trabzon ve Van'da toplam 17 hava ambulansı hizmet veriyor. İlk kez 28 Ekim 2008'de hizmete sunulan hava ambulansları bugüne kadar 1628 acil hastayı sağlık kurumlarına taşındı ve nakiller sırasında hiçbir hasta yaşamını yitirmedi. Hava ambulanslarıyla taşınan hastaların yüzde 31'i kalp hastalıkları, yüzde 20'si travma ve trafik kazaları, yüzde 10'u nörolojik hastalıklar ve yüzde 8'i kadın-doğum rahatsızları nedeniyle sağlık kurumlarına nakledildi. + + + + 576784 + Microsoft yöneticisinden tarihi VİSTA itirafı + Microsoft'un yeni işletim sistemi Windows 7'nin çıkışı yaklaşıyor. Bu hafta şirket yöneticilerinden birinin söylediği sözler oldukça şaşırtıcı oldu. Windows Vista için "daha az iyi" denildi. 2007'de çıkan işletim sistemini yavaş bulan kullanıcı ve analizciler için pek de şaşırtıcı bir tespit değil. Ancak üst düzey bir Microsoft yetkilisinin Vista'yı eleştirmesi beklenmedik bir olaydı. Microsoft şirket stratejisi genel müdürü Charles Songhurst "İnsanların hafife aldığı şey, iyi ve kötü ürünlerin önemi. Bazen ürünleriniz iyidir, bazen de kötüdür ve ben Vista'nın Microsoft'un daha az iyi bir ürünü olduğunu düşünüyorum" Aslında burada Songhurst politik olarak hassas konuşmaya çalışırken, dil açısından hatalı bir ifade kullanıyor. Windows 7'ye göre kötü, zayıf, Microsoft için vasat bir ürün demesi gerekirken, tam bir ifade kullanmaktan kaçınıyor. Sözlerinin devamında ise anlatmaya çalıştığı şey daha iyi anlaşılıyor. Ballmer Vista için ne demişti? "Windows ise Microsoft'un çok iyi bir ürünü. Çok zekice geliştirildi" diyen Songhurst, Vista'yı en çok eleştiren Microsoft yöneticisi oldu. Geçen Ekim ayında Microsoft CEO'su Steve Ballmer Windows için "Windows Vista, ama çok daha iyi" demişti. Ballmer'ın ardından aralarında Stephen Sinofsky'nin de bulunduğu yöneticiler Vista'da yapılan hataları itiraf etmişti. Sorumlular, bu hataların Windows 7'de tekrarlanmayacağına da yemin etmişti. 2008 yılında bir davada ortaya çıkan şirket içi yazışmalar ise çok daha fazlasını ortaya koyuyordu. Microsoft'un yöneticileri Vista'nın piyasaya çıkışından hemen sonra bu yazışmalarda eksik sürücülerden ve yeni PC'lerinin sorun çıkartmasından yakınıyordu. Vista zamanla ve çıkan hizmet paketleriyle memnun edici hale geldiyse de kötü imajını asla düzeltemedi. Windows 7'de ise profesyonel ve sıradan kullanıcı testleri ve analizleri büyük oranda olumlu oldu. Snow Leopard ve Chrome OS Konferansta Apple ve Google da rakip olarak değerlendirildi. Temel olarak Apple'ın Microsoft'a avantajı olarak bazı yapısal farkları dile getirildi. Bunlardan biri dikey entegrasyon oldu. Bu eldeki tecrübenin aktarılmasında faydalı olurken, girişimlere işletim sistemi satmaya çalışınca zararlı bir fark. Microsoft, Apple'ın yapısal farkı yüzünden iş dünyasında tutunmasını oldukça zor buluyor. Çünkü dikey geliştirme, kurumların ihtiyacına göre özelleştirme ve esnekliği kısıtlıyor. Apple ise bu dezavantajını yeni Snow Leopard'daki dahili Microsoft Exchange Server 2007 desteği ile biraz olsun kapatmaya çalışıyor. Google Chrome'a gelince, Microsoft bu konuda çok şey söylemiyor. Ancak işletim sisteminin henüz çıkmadığını, çıkarsa kimsenin daha önce düşünmediği bazı şeyleri başardığını ve oldukça etkileyici olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte düşük fiyatlı ürünlere ağırlık veren bir işletim sistemi olduğu için Microsoft'u ticari açıdan çok etkilemeyeceği belirtiliyor. Google Chrome ile ilgili önemli bir Microsoft yorumu da zamanla özellik eklendikçe şişeceği ve işlerin zorlaşacağı yönünde. Microsoft da özellik ekledikçe büyüyen işletim sisteminin zorluklarından haberdar. Songhurst son olarak"Windows 7'nin kalitesi en iyi savunmamız" diyor. + + + + 576035 + Cendereye alınmış bir kentin yalnız ve yoksul insanları + Cendereye alınmış bir kentin yalnız ve yoksul insanları ALİ MURAT GÜVEN HAYATIN TUZU Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, Türkiye yapımı Türü ve Süresi: Drama 90 dakika Gösterim Dili: Türkçe Yapımcı-Yönetmen: Murat Düzgünoğlu, (Yardımcıları) Nursel Doğan, Hülya Yavuz, Funda Karakaya Senarist: Ender Özkahraman Görüntü Yönetmeni: Ercan Özkan, (Yardımcıları) Serdar Güz, Barbaros Engin, Özden Uzun, Eyüp Erdoğan, Evrim Kaya Işık Ekibi: (Şef) Arda çağlar, (Yardımcıları) Özer Çalık, Burak Parlak Ses Kayıt Ekibi: Muhammed Muhtarî, İbrahim Muhtarî Özgün Müzik Bestecisi: Reşit Gözdamla Kurgucular: Murat Düzgünoğlu, Dilber Koyuncu Sanat Yönetmeni: Osman Özcan, (Yardımcısı) Cengiz Toprak Oyuncular: Güzin Çorağan (Medine), Levent Ülgen (Şehsuvar), Bülent Düzgünoğlu (Sırrı), Görkem Kanbolat Arslan (Harun), Asiye Dinçsoy (Meryem), Şener Kökkaya (Zübeyir), Erol Demiröz (Salman), Nihal Yalçın (Süheyla), Müfit Aytekin (Maşallah), Nedim Salman (Efraim), Hüseyin Baylan (Abdurrahman), Hakan Sünger (Komiser) Yapımcı Şirket: Fikirtepe Film Dağıtıcı Şirket: Tiglon Film İçerik Uyarıları: Anlattığı öykü itibarıyla, 13 yaşından küçükler için uygun değildir. Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: Yıldız Puanı: Medine, altmışlı yaşlarına merdiven dayamış dul bir kadındır. Artık birer yetişkin olan çocukları ise hâlâ annelerinden kopamamıştır. Kırklı yaşlarındaki Şehsuvar Bitlis'in tarihî camilerinden birinde imam olarak çalışmaktadır. Ortanca oğlu Sırrı tütün fabrikasında, meşhur “Bitlis” sigarasının üretildiği bölümde çalışmakta ve mutsuz olduğu bu hayattan kurtuluşu kendi işini kurma hayâllerinde bulmaktadır. İstanbul'da korsan CD satarak hayatta kalmaya çalışan ve işleri kötüye giden küçük oğlan Harun bir süre için Bitlis'e gelmiştir. En küçük çocuk Meryem ise üniversiteli olabilmek için uzun süreden beri dershaneye giden, yıllanmış bir ÖSS hazırlık öğrencisidir. Medine'nin dertleştiği tek komşusu Süheyla, Harun'un eski aşkıdır ve mutsuz bir evliliği vardır. İki kadın, ortak tutkuları olan çiçek yetiştirmek için ilginç bir yönteme başvururlar. Şehsuvar, altı yaşında ölen ve hiç fotoğrafı bulunmayan bir kız çocuğunun yaşlı dedesi için çocuğa çok benzeyen bir suret aramaktayken, görev yaptığı tarihî caminin onarımı sırasında büyük bir sır ortaya çıkar. Sırrı, fabrikadaki işini aksatmak pahasına dükkan ararken gizemli bir yer keşfeder. Harun ise elinde kalan CD'leri Bitlis'te satmaya çalışır. Bu arada kaçakçılık için kente gelen yabancılar, kahvehanelerde haber okuyan eski ve yeni kuşak seyyar haberciler, fabrikada üretilen “Bitlis” sigaralarının üzerine yazılmış gizemli mesajların sahibi, belediye mezbahasında kesimden kaçan yaralı bir inek ve peşindeki görevliler eşliğinde, boğucu fakat bir kadar da sıra dışı bir hayatlar silsilesidir asıl izlediğimiz. Engebeli yapısıyla tepelerin arasında sıkışıp kalmış olan Bitlis kenti, bağrına toplanan bütün bu insanları cendereye almış gibidir. BİR “İLK FİLM” İÇİN ŞAŞIRTICI YÖNETİM KALİTESİ Yönetmenliğini Murat Düzgünoğlu'nun yaptığı “Hayatın Tuzu”, uzun yıllar boyunca televizyon sektöründe çalışmış olan sanatçının ilk uzun metrajlı sinema filmi olmasının yanısıra, aynı zamanda yeni sinema sezonunun da açılışını yapan ilk Türk filmi unvanını elde etti. Bitlis ve İstanbul'daki çeşitli doğal mekânlarda orta hâlli bir bütçeyle çekilen filmin en dikkat çekici yönü ise başrol oyuncularının -âdeta her biri anlatılan öyküyü ayrı ayrı yaşamışlarcasına- içten ve gerçekçi, giderek insanın kalbini acıtan oyunculukları Bu aşkın performansın kaynağında da Düzgünoğlu'nun, her ne kadar sinema için yeni siftah ediyor olsa bile popüler televizyon dizilerinde yıllar yılı oyuncu yönetmeye alışkın bir yönetmen olması yatıyor. Hâl böyle olunca, kameranın önü ve arkasındaki ekiplerin sette kan ya da dil uyuşmazlığı sorunu çekmeden kolayca bütünleştiği hissedilmekte Türkiye'nin, üzerinden -özellikle de kış aylarında- kasvetli bir atmosferin hiç eksilmediği Doğu'sundan ağızda acı tatlar bırakan insan ve doğa manzaralarıyla bezenmiş bu hüzünlü filmi, yeni Türk sinemasının son yıllarda ortaya koyduğu örnekleri hiç sektirmeden takip eden bütün rafine sinemaseverlere heyecanla öneriyorum. Gerçi, öykünün sahip olduğu yoğun karamsarlığa bir noktadan sonra çok ciddi itirazlarım var. Ayrıca, gücünü büyük ölçüde oyuncularından, özellikle de onların yüz performanslarından alan böylesine zor bir psikolojik dramanın tanıtımlarında kullanılan fotoğrafların biraz daha özenli olmasını beklerdim doğrusu. Lobi kart olarak medyaya dağıtılan kareler profesyonel bir set fotoğrafçısından ziyade, oradan tesadüfen geçerken eline makine tutuşturulmuş amatör birinin çekimlerine benziyor. Fakat, olsun Genel toplamda elde ettiği başarıya bakınca, bu kadarcık kusur kadı kızında da görülür diyorum. Ulusal sinemamız, şu zalim dünyayla derdi olan ve kreatif enerjisini “lay lay lom”a değil çağdaş siyasal-sosyolojik meselelere harcamaya niyetli gözüken “derin” bir yönetmen daha kazandı ya, benim eleştirmenlik perspektifimde asıl önemli olan da bu + + + + 581069 + Tarihte bugün: 24 Eylül + ne oldu?     1566 Onbirinci Osmanlı padişahı II. Selim tahta çıktı.     1882 İstanbul Beyazıt Kütüphanesi kuruldu.     1947 'da Müslüman mültecileri taşıyan tren, Pencap sınırında durduruldu. Sihler, 1.200 mülteciyi kurşuna dizdi.     1956 Türk Dil Kurumu En İyi Yapıt Ödülünü, Ali adlı romanıyla Orhan Hançerlioğlu kazandı.     1960 Yüksek Adalet Divanı kuruldu.     1980 Savaşı başladı.     1981 Ermeni militanlar Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğu'nu bastılar; güvenlik görevlisi Cemal Özen öldü, Başkonsolos Kaya İnal yaralandı.     1987 Süleyman Demirel, DYP Olağanüstü Kongresinde oy birliğiyle genel başkan seçildi. Demirel, askeri darbesi sonrası, siyasete resmen döndü. Kimler geldi     1725 Arthur Guinness, İrlandalı işadamı (ö. 1803)     1884 İsmet İnönü, Türk asker ve siyasetçi (ö. 1973)     1896 F. Scott Fitzgerald, 'li yazar (ö. 1940)     1949 Pedro Almodóvar, İspanyol yönetmen     1987 Gürhan Gürsoy, Türk futbolcu Kimler geçti     1973 Şükûfe Nihal Başar, Türk şair (d. 1896)     1996 Zeki Müren, klasik Türk müziği sanatçısı (d. 1931)     1999 Muhsin Batur, Türk asker (d. 1920)     2004 Cengiz Şahin, Türk şair (d. 1983) + + + + 576755 + Obama'ya göre ekonomik büyüme başlayacak + Başkanı Barack Obama, ekonomik büyümenin yeniden başlayacağını, ancak işsizliğin sorun olduğunu söyledi. Obama, CNN televizyonunda yayınlanan demecinde, durgunluğun resmen bitip bitmediğini Merkez Bankası Başkanının açıklayacağını belirtirken, ekonomik büyüme işaretlerinin bulunduğunu kaydetti. İşsizliğin daha da kötüleşebileceğini belirten Obama, gelecek yıla kadar yeterli istihdam imkanı yaratılamayacağını da söyledi. + + + + 576037 + İnanamıyorum; uzun metrajlı animasyon film mi yaptık biz? + İnanamıyorum; uzun metrajlı animasyon film mi yaptık biz? Ella Productions tarafından iki yıllık bir çalışma sonucunda gerçekleştirilen 'Zeytin'in Hayâli', animasyon sinemanın günümüzde Batı'da ulaştığı düzey karşısında, ilk anda oldukça mütevazı bir girişim olarak görünebilir. Ancak, bu sürpriz yapıt, kağnı hızıyla ilerleyen Türk animasyon sineması için her anlamda dev bir sıçramayı temsil ediyor. ALİ MURAT GÜVEN ZEYTİN'İN HAYÂLİ Yapım Yılı ve Ülkesi: 2007-2009, Türkiye yapımı Türü ve Süresi: Animasyon Tarihsel Drama 85 dakika Gösterim Dili: Türkçe Yönetmen: Omar Kawan Alanî Yardımcı Yönetmen: Muhammed Samî Senarist: Amed Abdulhafız Görüntü Yönetmeni: Luma Abbas Özgün Müzik Bestecisi: Elias Rahbanî Kurgucu: Mehmet Açıkgöz Sanat Yönetmeni: Amer Al-Jazie Leaybe Ses Teknisyeni: Eşref Küçük Mekân ve Karakter Tasarımları: Amer Al-Jazie, Fatma Dalkız, Yasir Rasan, Hakan Kocaeli Yapımcı Şirket: Ella Çizgi Film Ltd. Şti. Dağıtıcı Şirket: Pinema Film İçerik Uyarıları: Her yaştan izleyici kitlesi için uygundur. Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: Yıldız Puanı: Meryem Nine, Filistin'in Cenin kentindeki evlerinde, oğlu Doktor İbrahim, gelini ve torunlarıyla birlikte kendi hâlinde yaşayıp giden, geçmişi birbirinden acılı hatıralarla dolu bir hanımdır. Meryem Nine'nin büyük torunu Fâris, okulunun en başarılı öğrencilerindendir ve babası da bu çalışkan delikanlıyı her açıdan zinde bir Müslüman olarak yetişmesi için karate kursuna göndermektedir. İsrail'in Filistin toplumu üzerindeki baskı ve şiddet eylemlerinin iyice arttığı bir dönemde, askerler kentte geniş çaplı aramalara girişirler. Bu sırada, Meryem Hanım'ın komşusu Ebu İsâ'nın evinde de arama yapılır. Gözü dönmüş askerler evdeki bütün eşyaları kırıp döker ve sonra da hiçbir gerekçe göstermeksizin giderler. Doktor İbrahim, ailenin bütün üyelerini tedirgin eden bu olaydan sonra, annesine İsrailli komutan “Timsah”tan söz eder. Meryem Hanım, Timsah'ın adını duyunca yıllardır sakladığı bir sırrı açıklayacak ve acı dolu geçmişindeki bir sayfaya yeniden dönerek Timsah'ın babasını nasıl öldürdüğünü anlatacaktır. 1940'lı yıllarda, annesi ve diğer köylülerle birlikte, doğup büyüdüğü Kudüs'ten zorunlu olarak göç eden Küçük Meryem, direnişe katılmak üzere onlardan kopan babasını geride bırakmak istemez. yüzden de kafileden kaçarak babasına doğru koşar. Bu sırada annesi de onun niyetini anlamış ve kızını yakalamak için peşine düşmüştür. Fakat, aynı dakikalarda oralarda dolaşan, Siyonist fanatiklerden kurulu silahlı bir çete, küçük Meryem ve annesinin mücadelesini görüp onlara doğru yaklaşır. Tehlikenin farkına varan Meryem'in babası onlara yetişir ve anne-kıza sarkıntılık eden çete üyelerini döver. Ancak, “Timsah” olarak anılan azılı bir Yahudi terörist, genç adamı boş bulunduğu bir anda sırtından vuracaktır. Meryem ve annesi feryatlar ederek yanına koşsalar da artık çok geçtir. Baba, şehadet makâmına ulaşmadan önce, yitirdikleri evlerinin tapusuyla anahtarını eşine emanet eder. Geçmişinde böylesi bir onulmaz acı bulunan Meryem Hanım, buna karşılık yaşadığı trajedileri kalbine gömmüş ve ondan sonraki bütün hayatını da çocuklarına ve torunlarına vakfetmiştir. Ancak, memleketlerinde dönemlerden günümüze değişen pek de fazla bir şey yoktur. Faris'in babası Doktor İbrahim Cenin Hastanesi'ndeki odasında çalışırken askerler içeri dalar ve onu Filistinli lider Ebû Zeytun'a yardım etmek suçuyla itham ederler. İbrahim, askerler tarafından hastaneden zorla çıkarılıp götürülür. Bu sırada, Faris de okuldan eve dönmektedir. Kötü bir şeyler olduğunu hisseden küçük adam, çok geçmeden babasının tutuklandığını öğrenir. Ancak, İsrail ordusunun pervasız despotizmi karşısında hiç kimsenin elinden bir şey gelmemektedir. Karate müsabakaları düzenlenmeye başladığında, Faris'in ailesi topluca onu izlemeye gider. Baş rakibi Rami, müsabakanın ilk dakikalarında Faris'i her zaman olduğu gibi hiç zorlanmadan yere savurur. Ancak, Faris bu zorlu dövüşü ustaca bir taktikle lehine çevirmeyi başaracaktır. Sonuçtan büyük bir mutluluk duyan karate hocası, Faris'in elde ettiği bu başarıdan sonra, eğitim verdiği gençlik grubuna hep birlikte Mescid-i Aksa'ya gitmeyi teklif eder. Çocuklar neşe içinde Kudüs gezisindeyken, Meryem Nine'nin Cenin'deki evinin kapısı da telaşla çalınacaktır. Korku içindeki bir dostları, aileye “askerlerin kenti kuşattığını” haber verir. Siyonist birlikler, kentte büyük bir katliam yapmaya hazırlanmaktadırlar. TÜRK SİNEMASINDA YENİ BİR MİLAT Ella Productions şirketinin sektöre gerçek bir sürpriz yaparak bu cuma ülke çapındaki 100 sinemada birden gösterime sunduğu “Zeytin'in Hayâli”ni gördükten sonra, sanırım sarf edilmesi gereken en doğru cümle, “Allah'ım, biz Türk sinemaseverlerine bu günleri de gösterdiğin için sana sonsuz şükürler olsun” demek olacaktır. Dürüstçe itiraf ediyorum ki Türkiye'de çizgi film sektörünün en büyük markası olan Ella'nın böyle bir proje üzerinde çalıştığından bütünüyle habersizdim. Gerçi, anılan şirketin geçmişte DVD-VCD piyasası için ürettiği bazı irili ufaklı işleri izlemiştim. Hattâ bunlar arasından “Endülüs'ün Fethi” gibi- bazı önemli örnekler kişisel film arşivimde de bulunuyor. Ancak, “animasyon sinema” alanına yönelik olarak -hem devlet hem de özel sektör bazında- yıllardan beri şaşırtıcı bir ilgisizlik ve desteksizliğin süregeldiği, anılan kategorideki projelere girişmek için iklimin son derece elverişsiz olduğu Türkiye gibi bir ülkede, Ella yöneticilerinin inadına inadına bu işte uzmanlaşmaları; nihayetinde de sessiz sedasız bir çalışma eşliğinde böylesine iddialı bir yapıt ortaya koymaları tek kelimeyle koltuklarımı kabarttı. Pastel renklerle bezenmiş, berrak bir ses ve görüntü kalitesi içinde akıp giden bu 85 dakikalık öykü, iki boyutlu animasyon sinemanın evrensel standartları içinde kalburüstü bir çalışma olarak anılmayı rahatlıkla hak ediyor. Ki bana kalırsa, bu tür animasyonların ustası konumundaki Japonlar'ın son dönemlerde ürettikleri bir çok sallapati işten bile çok daha özenli bir örnek var karşımızda Ha, ortaya çıkan sonuç bir “Ratatuy” ya da “Arslan Kral” mıdır? Değil elbette Sözgelimi, bu kadar emekten sonra filmin fragmanlarında kullanılan anlatıcı sesi ve seslendirmenin yavanlığını pek sevemedim. tanıtımlara -şimdikinden kat be kat daha etkili bir metin eşliğinde- bir Cahit Şaher, Nüvit Candaner ya da Sungun Babacan'ın sesi çok daha güzel yakışmaz mıydı? İlk kez girişilen bu ölçekteki bir denemede, gözüme çarpan bazı irili ufaklı başka bazı sorunlar da var hiç kuşkusuz Fakat, zaman da adama, animasyon projelerine bile 50-100 milyon dolar arasında bütçe ayırıp düzinelerce şirketten rahatlıkla sponsor bulabilen çokuluslu şirketlerle, tamamı kendi öz kaynaklarından gelen bir milyon dolarlık bütçesini kullanıp uzun metrajlı animasyon film üretmeye cesaret eden bir yerel şirketi hangi mantıkla kıyaslıyorsunuz diye sorarlar. “Zeytin'in Hayâli”, yıllar yılı ufak tefek reklâmcılık çalışmaları ve video piyasasına seslenen düşük kalibreli yapımlardan gayrı dişe kovuğa gelir hiç bir şey üretememiş olan Türk çizgi film sanatı için tam anlamıyla devrim niteliğinde bir çalışma Esnek çizimleri, “Dolby Digital” çok kanallı ses kaydı, esinini bütünüyle gerçek olaylardan alan etkileyici öyküsü ve başarılı müzikal altyapısıyla, bu film hiç kuşkusuz ki sinemamız içinde bir milat oluşturacak; dahası nicedir cesaretini ve heyecanını yitirmiş olan Türk animatörlerine moral verip, onların gelecekte çok daha başarılı işler koymalarının da yolunu açacak. Bütün bunların gerçekleşmesinde ise sizlere kilit bir rol düşüyor. Şu mübarek Ramazan günlerinde evinizden ya da bulunduğunuz kentteki panayır ortamlarından bir akşamlığına olsun kopup, çoluk çocuğunuzu da yanınıza alarak “Zeytin'in Hayâli”ni izlemeye gitmeniz gerekiyor. Yakın bir gelecekte yaşanacakları görebilmek için müneccim olmaya hiç gerek yok. Eğer ki yaygın gösterime çıkan bu ilk uzun metrajlı animasyon filmimiz gişede başarılı olup en azından yapım maliyetini kurtarırsa, bütün sektör “Demek ki bu alanın da ciddi bir müşteri potansiyeli var” diyerek olaya motive olacak ve ardı ardına yeni animasyonlar üretmeye başlayacak. Fakat, eğer film gişede iki seksen yere uzanırsa, zaman pek muhtemeldir ki ben ve meslektaşlarım bir daha ikinci bir Türk animasyonu üzerine 2030'larda falan yazı yazma imkânı bulacağız! yüzden, Zeytin'i hayâl kırıklığına uğratmamalısınız. ELLA PRODUCTIONS HAKKINDA 1992 yılında İstanbul'da kurulan Ella Çizgi Film Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, hizmet konsepti olarak tarihsel içerikli çizgi filmlerin üretimini benimsedi ve bu stratejik tercihiyle yalnızca ülkemizde değil, İslâm dünyasında da öncülük yaptı. Ella'nın yapımını gerçekleştirdiği eserler, başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere, ABD, İngiltere ve Avustralya gibi -çizgi sinemanın büyük ilerlemeler kaydettiği- pek çok ülkeye satılarak ülkelerin televizyon kanallarında gösterildi. Profesyonel çizgi film yapım sektörüne 17 yıldır düzinelerce yönetmen, animatör ve uzman teknik personel kazandıran Ella'nın çekirdek ekibinin tamamı Türk vatandaşlarından oluşuyor. Bugüne kadar 18 adet tarihî ve toplumsal içerikli uzun metraj çizgi filmin yapımını gerçekleştiren şirket, ayrıca geçtiğimiz yıllarda piyasaya sürdüğü “Eğitim Programları” adlı film serisiyle de üç boyutlu animasyon film üretimi konusunda ülkemizde öncülük yaptı. “Zeytinin Hayâli”, şirketin bugüne kadar hazırladığı animasyon video filmlerden daha farklı olarak, sinema perdesinde gösterilebilecek kaliteye uygun olarak 35 mm formatında gerçekleştirilmiştir. Yapımı, kreatif ekibe zaman zaman Arap sanatçıların da katılımıyla iki yıl süren bu öykü, Türkiye'de şimdiye kadar gerçekleştirilen en yüksek bütçeli iki boyutlu çizgi sinema filmi unvanını kazandı. Ella ekibinin bugüne kadar hazırladığı dramatik içerikli yapımlardan bazıları şunlar: “Ali Baba ve Kırk Haramiler”, “Fatih Sultan Mehmet”, “Endülüs'ün Fethi”, “İnci Adası”, “Kaptan Ömer”, “Selahaddin Eyyubî”, “Nasreddin Hoca”, “Hayvanlar Âlemi”, “Sonsuza Yolculuk”, “Ayncalut Aslanı” ve “Afacanlar Serisi” + + + + 576316 + Baykal'dan 'milli beraberlik' mesajı + CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bayram namazını Ümitköy Nazmi Beğen Camisi'nde iki torunuyla birlikte kıldı. Cami çıkışı yurttaşlarla bayramlaşan Baykal, gazetecilerin bayramını da kutladı. Baykal, ekonomik kriz nedeniyle işini kaybeden yurttaşların sayısının son dönemde hızla arttığını, ciddi ekonomik sıkıntılar yaşandığını üzüntüyle gördüğünü ifade ederek, ''İnşallah gelecekte bu ekonomik sıkıntıları, sorunları aşmış bir noktada oluruz. Daha güzel bayramları hep beraber yaşarız. Bu bayram gününde ben işinden uzaklaşmış, çoluğunun, çocuğunun ihtiyaçlarına cevap veremez hale düşmüş, borçlarını ödeyemez hale düşmüş milyonlarca insanımızın acısını yüreğimde taşıyarak bu bayramı kutluyorum. Bu bakımdan buruk diyorum. Onları unutarak bu bayramı yaşamak mümkün değildir'' diye konuştu. Türkiye'nin terör dolayısıyla da çok büyük acılar yaşamaya devam ettiğini kaydeden Baykal, şehitlerin acısını yüreğinde taşıdığını kaydetti. Baykal, şöyle devam etti: ''Bu memleketin bağımsızlığı, bütünlüğü için görev yapmakta olan yüz binlerce insanımızı bu bayram gününde unutamayız. Şehitlerimizi, gazilerimizi unutamayız. Onların da acılarını hep beraber hissetmeliyiz, kendimizi onların yerine koymalıyız diye düşünüyorum. Türkiye'de terör bizi çok büyük bir şekilde rahatsız ediyor ama en azından terör kadar bizi rahatsız eden milli birliğimizi, bütünlüğümüzü, sarsmaya yönelik, milletimizi, parçalamaya yönelik arayışlara çabalara bilerek, bilmeyerek memleketin içindeki insanların da göz yummasıdır. Hatta yer yer fırsat vermesidir, destek vermesidir. Bu bayramda bu üzüntüleri de yaşıyoruz. Bu konuda daha bilinçli olmamız lazım. Milli birliğimizi korumanın gereklerini unutmamamız lazım. Sadece birlik, beraberlik konuşmaları yaparak bu iş olmaz. Birliğimizi, bütünlüğümüzü bozmaya yönelik faaliyetlere karşı kararlı bir duruş sergilememiz lazım. Bu konuda da üzüntülerimiz olduğunu ifade etmeliyim.'' İstanbul'da yaşanan sel felaketi nedeniyle yaşanan acıların da tüm toplum tarafından paylaşıldığını belirten Baykal, bayrama girerken bütün bu üzüntü ve acıları yaşayanları unutmamak, onlarla dayanışma içinde olmak gerektiğini söyledi. Bu acılara karşın geleceğe yönelik umutların her zaman ayakta kalması gerektiğini ifade eden Baykal, ''Ben hiç kuşku duymuyorum Türkiye milli birliğini, bütünlüğünü bozmak isteyenler karşısında bu oyunlara, bu tuzaklara düşmeyeceğini en kısa zamanda çok açık bir şekilde ortaya koyacaktır'' dedi. Ekonomik ve sosyal sorunların birlik ve beraberlik içerisinde üstesinden gelineceğine inandığını belirten Baykal, geleceğe yönelik umutların hiç bir zaman kaybedilmemesi gerektiğini vurguladı. Baykal, bütün yurttaşların ve İslam aleminin Şeker Bayramı'nı kutlayarak, nice bayramlara birlik, beraberlik, barış, kardeşlik ve huzur içinde ulaşmayı diledi. Bayramların, dostluk, kardeşlik ve dayanışma duygularının ön plana çıkması gereken günler olduğunu vurgulayan Baykal, ancak buruk bir bayram geçirildiğini söyledi. 20 Eylül 2009 + + + + 576040 + BEYAZPERDE VE ÖTESİ Canım babacığım benim + BEYAZPERDE VE ÖTESİ Canım babacığım benim ALİ MURAT GÜVEN 1970'lerin popüler televizyon dizisi “San Fransisco Sokakları” ile başlayıp çağdaş sinemanın “Borsa”, “Oyun” ve “Trafik” gibi başyapıtlarına uzanan, yaklaşık kırk yıla yayılmış parlak bir kariyer Sinemaseverlerin belleğinde unutulmaz izler bırakan nice büyük oyunculuk gösterisi Bu rengarenk meslekî serüvenin karşılığında gelen, 2'si Oscar olmak üzere 25 dolayında irili ufaklı ödül Ve ömrün olgunluk çağında Hollywood'un en güzel kadınlarından biriyle gerçekleştirilen dillere destan bir evlilik Ancak, bu saydıklarımızın hiç biri, insanı -Allah'ın büyük bir lütfuyla- 60'lı yaşlarına kadar yalnız bırakmayan ve daima destekleyen fedakâr bir babayı yanağından sevgiyle öpmek kadar büyük bir keyif olmasa gerek Nitekim, Amerikan sinemasının saygın aktörlerinden Michael Douglas da böyle düşünüyor olmalı ki, kendisine yalnızca bu dünyaya gelişini değil, aynı zamanda -genetik bir miras olarak- oyunculuk yeteneğini de borçlu olduğu sevgili babası Kirk Douglas'ı her türlü “rol kesme”den uzakta, bütün içtenliğiyle kucaklayıp doyasıya öpüyor. Ansızın, içinden geldiği gibi Şimdiye kadar kamera karşısında üzerine giydiği bütün sinemasal karakterlerden tamamen arınmış ve en “kendisi” olduğu hâliyle Yani, ihtiyar Kirk'ün, ona hayran oğlu Michael olarak Bu hesapsız kitapsız sevgi gösterisinin yaşlı babayı ne denli mutlu ettiğini anlamak için de gözlerinde beliren ışıltıya bakmak yeterli Yandaki iki kare fotoğraf, geçen yıl ABD'deki bir film festivalinde çekildi. Michael Douglas bugün 66 yaşında ve sinema sektöründe aktif olarak çalışmayı sürdürüyor. 92 yaşındaki babası Kirk Douglas ise kendisini sinema tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yıldızlarından birine dönüştüren yarım yüzyıllık görkemli bir meslek hayatından sonra, 1990'ların başlarında beyazperdeden emekli oldu. Michael, onun dört oğlundan en büyüğü. Ayrıca, oynadığı filmlerin jeneriklerinde hiç geçmeyen ikinci bir adı daha var ki da -tıpkı babasınınki gibi- “Kirk” Büyük Kirk, küçük Kirk'ü ilk gençlik yıllarında aktörlük konusunda öyle pek fazla desteklememiş ve yalnız ona değil, diğer üç oğlu Joel, Peter ve Eric'e de “Ruhlarınızın Hollywood tarafından kirletilmesini istemiyorum. yüzden, ne yapın edin, bu acımasız piyasadan uzak durun” demiş. Ancak, dört genç adam da 1960'ların sonlarından itibaren ardı ardına sinema sektörüne girince pes etmiş ve sonraki yıllarda onları bu alanda elinden geldiğince yetiştirmeye, koruyup kollamaya çabalamış. Zamanla, Michael dışındaki diğer üç Douglas biraderler ise daha ziyade yapımcılık alanında uzmanlaşmayı yeğlemişler. 2000 yılından bu yana Hollywood'un gözde aktristlerinden Catherine-Zeta Jones ile evli olan Michael “Kirk” Douglas, artık yavaş yavaş bunama belirtileri gösteren babasına, sayısız başarılarla bezenmiş bu uzun ömrü huzur içinde tamamlaması için yıllardır her türlü maddî ve manevî desteği veriyor. Vefasızlığın ikili ilişkilerde standart davranış biçimine dönüştüğü Hollywood çevrelerinde büyük bir gıpta ve takdirle izlenerek + + + + 576117 + işçi metan gazı kurbanı + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI işçi metan gazı kurbanı İZMİR (AA) İzmir'de metan gazından zehirlenen işçi öldü. Bir fabrikada metre derinliğindeki hamur kazanını temizleyen Ramazan Demir, Haydar Koray Güçlü ve Ayhan Çanakçı, sızan metan gazından zehirlenerek hayatını kaybetti. Demir'in evli ve yaşında kız çocuğu olduğu, yıllık işçi Güçlü'nün ise Mahser Yüce ile bayram sonrası dünya evine gireceği öğrenildi. Çanakçı'nın da ay önce baba olduğu belirtildi. 20.09.2009 + + + + 575931 + Tanjevic şikayetçi + Tanjevic şikayetçi güncellenme zamanı 20.9.2009Tanjevic üst üste maç yapmanın oyuncularını bir hayli yorduğunu söyledi.başantrenörü, FIBA’nın maç programına anlam veremediğini söyledi, “Final günü 24 saat içinde iki maç yapıyoruz. Bu süreçte takımı motive etmek çok zor” dedi Takımı’nda, başantrenör Bogdan Tanjevic, FIBA’nın yoğun maç programından şikayet etti. maçı sonrası düzenlenen basın toplantısında konuşan Bogdan Tanjevic, “İlk 15 dakika iyi oynadık, ancak sonra oyundan düştük. FIBA’nın maç programını anlamak mümkün değil. Final günü 24 saat içinde iki maç yapıyoruz. Bu süreçte takımı hazırlamak, motive etmek çok zor. Zaten yorgunluğumuz sahada gözüktü. FIBA’nın bu konuya ve sahadaki oyuncu sayısına bir çözüm bulması gerekiyor. Futbolda takımlar şampiyonaya kalabalık bir kadroyla giderken biz 12 kişiyle gidiyoruz. Bu da bir sakatlık olunca sorunu ortaya koyuyor. Ersan ve Ender sakattı. Onları oynatamadık. Bir de yorgunluğumuz ortaya çıkınca, mücadele edemedik” diye konuştu. Eleştirileri yanıtladı teknik adam, maçın kritik anlarında mola almadığı şeklinde yöneltilen eleştirilere yanıt verirken, “Bana göre oyunda değiştirecek çok ciddi bir şey yoktu. Zaten bacaklarımız çok yorgundu ve bu da alan savunmasını istediğimiz gibi yapamamamıza neden oldu. Onun dışında taktiksel olarak bir değişim bana göre gerekmiyordu” ifadelerini kullandı. + + + + 576608 + Topal takımla çalıştı! + Haberi Ekle Topal takımla çalıştı! 20/09/09 14:50 Galatasaray, Kasımpaşa ilePazartesi günü oynayacağı Turkcell Süper Lig maçının hazırlıklarını sürdürdü. Teknik direktör Frank Rijkaard yönetiminde, Florya Metin Oktay Tesisleri Jupp Derwall antrenman sahasında basına kapalı olarak gerçekleştirilen antrenmanda, sarı-kırmızılı futbolcuların taktik ağırlıklı bir çalışma yaptıkları bildirildi. Mehmet Topal takımla birlikte çalışırken, Tobias Linderoth ise özel bir çalışmanın ardından, antrenmanın bir kısmında takımla birlikte çalıştırıldı. Shabani Nonda'ya takımdan ayrı özel bir program uygulanırken, Emre Güngör'ün tedavisi sağlık merkezinde devam etti. Gökhan Zan ise tedavisinin ardından sahada özel bir çalışmaya tabii tutuldu. + + + + 575686 + Kürtçe oyun Araf Stockholm'de + ABF gösteri salonunda sahnelenen oyunu, Musa Anter'in çocuklarından Anter Anter ve Rahşan Anter Yorozlu, torunları ve yeğeni Seyithan Anter'in yanı sıra İsveç'in değişik şehir ve bölgelerinden Stockholm'e gelen yazar ve sanatçılar ile Kürt sivil inisiyatif temsilcileri izledi. Aydın Orak'ın tek kişilik oyunu izleyenler tarafından ayakta alkışlandı. Oyunun galası Musa Anter'in doğum yeri olan Nusaybin'de yapılmıştı. + + + + 575845 + Şırnak kırsalında 80 parça halinde 20 kilogram A-4 patlayıcı geçirildiği + Şırnak Valiliği'nin internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, İl Jandarma Komutanlığı'nca yürütülen istihbari çalışmalar sonucu Uludere-Andaç kırsal alanında bölücü terör örgütü tarafından gizlenen 80 parça halinde 20 kilogram A-4 tipi patlayıcı madde ile 10 adet patlayıcı madde düzeneği ele geçirildiği duyuruldu. 18 Eylül'de yapılan operasyonla ilgili Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma başlatıldığı; savcılığın talimatı ile söz konusu patlayıcı ile ilgili olarak bir işbirlikçinin evinde arama yapıldığı; faillerin yakalanması çalışmalarının devam ettiği bildirildi. + + + + 576469 + Dünyayı böcekler kurtaracak! + Onur Kaya'nın haberi Film, konusunu Cornell Üniversitesi'nde doktora öğrencisi Alper Bozkurt'un da önderliğini yaptığı "Karma Böcek Siborglar" projesinden alıyor. Filmin senaryosunda dünyanın kaderi, iyi eğitilmiş sevimli ve komik farelerden ve bir sinekten oluşan komando ekibine bağlı. Türk bilim adamı, Hollywood'a ilham kaynağı oldu 18 Eylül'de Türk sinemalarında gösterime giren G-Force filminin senaryosuna ilham kaynağı bir Türk bilim adamı. Film, konusunu şu an ABD'nin New York eyaletinde Cornell Üniversitesi'nde doktora eğitimini sürdüren Alper Bozkurt'un da önderliğini yaptığı "Karma Böcek Siborglar" projesinden almış. Bozkurt ve üyesi olduğu araştırma ekibinin, üzerinde senedir uğraştığı doktora çalışması, bilim dünyası kadar Hollywood'un da ilgisini çekti. Filmin senaryosunda dünyanın kaderi, iyi eğitilmiş sevimli, komik, minik farelerden ve bir sinekten oluşmuş komando ekibine bağlı. Savunma Bakanlığı tarafından emekliye ayrılmaya çalışan ve teknolojinin kendilerine her türlü cömertliği sağladığı kobay fareler, dünyayı ele geçirmeye çalışan kötü bir işadamının planlarını bozmaya çalışıyor. Filmin senaryosu aslında kadar da hayal ürünü değil, arkasında önemli bir teknolojik başarı var. Böceklerin ve teknolojinin birbirine özel metotlarla kaynaştırılmasıyla meydana getirilmiş olan yarı yapay yarı doğal sibernetik organizmalar, kısaca Siborglar, ABD Savunma İleri Araştırma Projeleri Teşkilatı (DARPA) tarafından desteklenen en önemli konulardan. Özellikle HI-MEMS (Karma Böcek Mikro-Elektro-Mekanik Sistemler) programının amacı, doğal olanlardan ayırt edilemeyen ve uzaktan kumandayla yönetilen ya da kendi kendini yöneten yapay-doğal karışımı siborg böcekler geliştirmek. Bu projenin kaynaklığını yapan ve Alper Bozkurt'un da içinde bulunduğu araştırma ekibinin patentlediği yöntem, böceklerin metamorfoz, yani başkalaşım sürecinden yararlanıyor. Bozkurt projeyi söyle özetliyor: "Hayata yerde yürüyen tırtıllar seklinde başlayan böcekler, koza aşamasından sonra, en son teknolojilerle üretilen uçaklara tas çıkartacak manevralar yapabilen uçan erişkin bireylere dönüşüyor. Bu dönüşümün olabilmesi için böceklerin tüm doku sisteminin koza aşamasında yıkılıp tekrar yapılması gerekiyor. Biz ürettiğimiz elektronik ve mikro-elektro-mekanik çipleri bu süreçte böceklerin dokularına yerleştiriyoruz ve doku, dönüşüme uğrarken, yerleştirilen yapay mekanizmaları vücudun bir parçası olarak kabul ediyor. Sonuç olarak içine çip yerleştirilen bir siborg böcek ile normal böcek arasındaki fark minimuma düşürülüyor. Daha sonra dışarıdan uzaktan kumanda ile bu çiplere sinyaller göndererek böceğin sinir ve kas sistemine müdahale edebiliyoruz." Genç bilim adamı şu ana kadar elde ettikleri başarıları ise şöyle özetliyor: "Böceklerin sağ ve sol kanatlarını gönderdiğimiz sinyallerle beraber veya ayrı ayrı istediğimiz sayıda çırptırabiliyoruz. Ayrıca boyun ve anten dokularına verdiğimiz sinyallerle böceğin uçuşu veya yürüyüşü sırasında sağa veya sola dönmesini sağlayabiliyoruz. Aynı zamanda uçan böceği durdurup, duran böceği harekete geçirebiliyoruz. Bu bir nevi teknolojik mahmuz olarak düşünülebilir." Çalışmayla ilgili 10'un üzerinde makale yayınlayan Bozkurt cümlelerine şunları ekliyor: "Her ne kadar böyle bir teknolojinin kullanılmasında insanların aklına casuslukla ilgili uygulamalar gelse de bizim bu proje için asıl amacımız ve motivasyonumuz depremlerde ve öteki felaketlerde kurtarma faaliyetlerine yardımcı olabilecek, normal zamanlarda da üzerlerindeki sensörlerle fabrikaların etrafında dolaşarak çevrenin korunmasına aykırı bir durum olup olmadığını belli merkezlere bildirebilecek sistemler ortaya çıkarmak." Bozkurt'un çalışması eylül ayının başında ABD'de Minneapolis şehrinde gerçekleşen Uluslararası Tip ve Biyoloji için Mühendislik toplantısında en iyi makalelerden birisi olarak ilan edildi. Başarılı bilim adamının bu çalışması ayrıca geçen haziran ayında Antalya'da gerçekleştirilen Uluslararası Sinir Sistemleri Mühendisliği toplantısında en çok ilgi gören makaleler arasındaydı. G-Force filmine resmî danışmanlık yapan Alper Bozkurt, film çekimleri öncesinde çekim ekibine internet üzerinden teknik sunumlar verdi. Çekimler sırasında aldığı davet üzerine eşiyle birlikte ağırlandığı Hollywood'a Disney stüdyolarını ziyaret ederek çekimlere yardımcı oldu. Bozkurt'un katkılarına film DVD'sinde "Kamera Arkası" bölümünde genişçe yer verilmekte. Genç yaşta büyük başarı Alper Bozkurt 2001'de Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünü bitirdi. Üniversitede "beyindeki sinirsel elektrik dalgaların kaynağının elektronlarla tespit edilmesi" konusunda araştırmalar yapan Bozkurt, master eğitimini ise ABD'de Drexel Üniversitesinde "yoğun bakımdaki bebeklerin beyin oksijenlenmesini tespit eden yakın kızıl ötesi spektroskopisi sistemi" geliştirilmesi konusunda yaptı. Bu teknoloji özellikle erken doğan bebeklerin küvöz bakımı sırasında beyinlerinin fazla ya da eksik oksijene maruz kalmaması ve bu sayede normal gelişimlerini tamamlaması konusunda çocuk doktorları tarafından önemli bir gelişme olarak gösteriliyor. Doktora çalışmaları için geçtiği Cornell Üniversitesi'nde "Karma Böcek Siborglar" araştırmasına paralel olarak böbrek ve mesane hücrelerine basınç uygulayarak mesane kanserini tespit eden elektronik sistemler de geliştiren Bozkurt, biyoyakıtların ultrasonik olarak püskürtülerek daha etkin bir şekilde enerjiye dönüştürülmesi konusunda da araştırmalar yaptı. Hollywood G-Force ile iddialı Prodüktörlüğünü Karayip Korsanları, Armageddon, Top Gun gibi filmlerin de prodüktörlüğünü üstlenen Jerry Brukheimer'in yaptığı filmde hayvanların seslendirilmesinde Nicholas Cage, Penelope Cruz gibi ünlü isimler rol alıyor. G-Force, boyutlu olarak hazırlanmış gerçek çekim ve animasyon karışımı ilk film; Jerry Brukheimer'in de ilk boyutlu çalışması. Filmin görsel efekt yönetmeni Scott Stokdyk da Örümcek Adam filmindeki başarısıyla tanınıyor. Filmin yönetmeni Hoyt Yeatman da başarılarını Oscar ödülüyle tescillemiş bulunuyor. (Zaman) + + + + 576182 + İlk yarı atıp yattı! + İlk yarı atıp yattı! 20.09.2009 İspanya'da geçen yılın şampiyonu Barcelona, Atletico Madrid'i 5-2 yenerek üçte üç yaptı. Katalan ekibi 2. dakikada Zlatan İbrahimoviç, 16'da Lionel Messi, 30'da Dani Alves ve 41'de Keita'nın golleriyle ilk devreyi 4-0 önde tamamladı. Atletico 45'te Agüero ve 84'te Forlan ile skoru 4-2 yaptı. +93'te Messi bir kez daha sahne alıp maçın skorunu belirledi: 5-2. İspanya'daki diğer maçta Sevilla, Osasuna deplasmanında 38'de Negredo ve 71'de Kanoute'nin golleriyle 2-0 galip geldi. Osasuna'da Fernandez 82'de kırmızı kart gördü. La Liga'da diğer sonuçlar şöyle: Deportivo-Espanyol: 2-3, Mallorca-Tenerife: 4-0, Osasuna- Sevilla: 0-2, Malaga-Santander: 1-2 JUVE İŞİ ÇABUK BİTİRDİ İtalya Ligi'nde ise dün Juventus, Livorno'yu 2-0 mağlup etti. Siyah-beyazlı ekibin gollerini 9. dakikada Iaquinta, 30'da Marchisio attı. Serie A'da günün diğer karşılaşmasında ise Napoli ile Udinese golsüz berabere kaldı. İtalya'da bugünün programı şöyle: Milan-Bologna, Bari-Atalanta, Cagliari- Inter, Catania-Lazio, Chievo- Genoa, Parma-Palermo, Sampdoria-Siena, Roma-Fiorentina + + + + 576357 + Altın fiyatlarını sepüklasyon artırmış + İstanbul Altın Borsası (İAB) Başkan Vekili Osman Saraç, altın fiyatlarının haftalık süre içerisinde kaydettiği yüzde 7'lik artışın, çoğunlukla vadeli piyasalarda açığa satışların kapatılması işlemlerinden ve spekülatif nedenlerden kaynaklandığını ifade ederek, ''buna karşın fiziki altın talebinde bir artış gözlenmiyor'' dedi. Saraç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yaz hisse senedi piyasalarında kaydedilen yükselişlerin sürdürülebilirliğine dair endişelerin, geleneksel olarak ekonomik karmaşalarda sığınılan güvenli bir liman olarak görülen altını son bir haftalık kısa süre içerisinde yüzde civarında yükselterek 17 Eylül Perşembe günü 1,023,40 dolar/ons ile Mart 2008 tarihinden beri gördüğü en yüksek seviyeye ulaştırdığını anımsattı. Bu yılın Şubat ayında 1.000 dolar/ons'un üzerine yükselen metalin 2008 yılı Mart ayında 1.030,80 dolar/ons'luk rekor seviyeyi gördüğünü hatırlatan Saraç, şunları kaydetti: ''Çoğu yatırımcı hisse senedi piyasalarında kaydedilen yükselişlerin global ekonomideki toparlanmanın önünde gittiğinden endişe etmekte olup, bu toparlanmanın istihdam yaratmayacağı ve hükümetler tarafından uygulanan parasal teşviklerin etkileri azalmaya başlar başlamaz ekonomik toparlanmanın sürdürülmesinin güç olduğu görüşündeydi. Bu nedenle kendilerini hisse senedi piyasalarındaki bir düşüşe karşı korumak amacıyla altın almaktaydılar. Fiyatların haftalık süre içerisinde kaydettiği yüzde 7'lik artış, çoğunlukla vadeli piyasalarda açığa satışların kapatılması işlemlerinden ve spekülatif nedenlerden kaynaklanıyor. Buna karşın fiziki altın talebinde bir artış gözlenmiyor. Diğer taraftan dünyanın en büyük altın madencilik şirketi olan Barrick Gold şirketinin forward altın satışlarını kapsayan hedge işlemlerini tasfiye etmek için milyar dolarlık hisse ihraç edeceğini açıklaması da altının son yükselişinde rol oynadı.'' -''ALTININ BUNDAN SONRAKİ KISA VADELİ HEDEFİ 1.030,80 DOLAR/ONS'LUK REKOR SEVİYE''- Osman Saraç, dünyanın en büyük altına dayalı borsa yatırım fonuna gelen yeni yatırımların hafta önce başlayan teknik yükselişe küçük yatırımcıların da katıldığını gösterdiğini, SPDR Gold Trust'ın altın varlıklarının 16 Eylül itibariyle bin 628 ton ya da yüzde 0,7'lik artışla milyon 86 bin 479 tona yükseldiğini bildirdi. Saraç, ''1.000 dolar/ons sınırını aşan altının bundan sonraki kısa vadeli hedefi Mart 2008 tarihinde gördüğü 1.030,80 dolar/ons'luk rekor seviyedir. Önümüzdeki günlerde altının yeni bir rekor seviyeye ulaşması büyük ölçüde ABD dolarındaki zayıflamanın sürmesine bağlıdır. Öte yandan 2009 sonuna kadar ve 2010 yılında genel olarak piyasalarda tüm metal fiyatlarında artış beklenmektedir'' şeklinde konuştu. (aa) + + + + 576354 + Polonya'da ulusal yas ilan edildi + Resmi kaynaklar, bir işçinin daha ölümüyle ölü sayısının 13'e çıktığını belirtirken, hastaneye kaldırılan 40 işçiden 17'sinin tedavilerinin sürdüğünü, 7'sinin durumunun ağır olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski de yarından itibaren iki gün yas ilan ederken, ülkede bayrakların yarıya indirileceğini, gösteriler ve halk eğlencelerinin de iptal edildiğini duyurdu. Polonya'da Cuma günü meydana gelen grizu faciası, Kasım 2006'da 23 işçinin öldüğü maden kazasından beri en ağır kayıp verilen kaza olmuştu. (aa) + + + + 576733 + Bize bölücü diyenlerdir Türkiye'yi bölen + AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın bayramlaşma töreni Sütlüce'deki İl Başkanlığı binasında yapıldı. Bayramlaşma törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Edibe Sözen ve İdris Naim Şahin, İBB Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İl Başkanı Aziz Babuşcu ve çok sayıda partili katıldı. Bayramlaşma töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik açılım süreci ile ilgili açıklamalarda bulundu. Demokratik açılım sürecinde kararlı olduklarını vurgulayan Erdoğan, görüşme taleplerini reddeden CHP ve MHP'ye yüklendi. Muhalefetin ne olduğunu bilmeden, nasıl olduğunu bilmeden olayı damgaladığını belirten Erdoğan, "Açıklandı mı bir şey? Yok. Ne var bunun içeriğinde biliyor musunuz? Verecekleri cevap yok? Sadece söyledikleri siz Türkiye'yi bölüyorsunuz. Bu ifadeyi kullananlar dır bu ülkede bölücü olanlar." diye konuştu. "Kimse AK Parti'ye bölücü damgasını yakıştıramaz" diyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Neden İspatı ortada. Eğer matematik ilminden zerre kadar nasibin varsa anlarsın. Matematik ilmiyle burada sosyolojik tespit yapmak istiyorum. AK Parti olarak her seçimde Türkiye'nin siyasi bölgesinden 7'sinde de birinci parti olmuş bir partiyiz. Matematik konuşuyor. Sosyolojik bir tespit, siyasi bir tespit. 81 vilayetin 80 tanesinde milletvekili çıkarmış bir partiyiz biz. Şimdi bize bu yakıştırmayı yapanlara sorun siz Türkiye'nin kaç vilayetinde varsınız. Siz Türkiye'nin kaç vilayetinden milletvekili çıkardınız. Biz Türkiye'de 61 vilayette birinci partiyiz. Diğer kalan 20 vilayette de ikinci partiyiz. Ey CHP sen nerde varsın. Ey MHP ey DTP sen nerde varsın. Peki bu tablo nasıl oldu. Biz milletimizin genelini seviyoruz, kucaklıyoruz. Ayrım yok bizde. Biz 81 vilayetin 81' ine gidiyoruz. 780 bin km karelik vatan topraklarının tamamını kucaklıyoruz. Farkımız bu. Gitmedik yer bırakmadık bırakmıyoruz bırakmayacağız da." + + + + 576016 + MELİH ARAT Değerli olan nedir? + Örneğin, bir şirkette genel müdür olursanız şirketin sahip olduğu tüm imkanlar, bir orduda komutan olduğunuzda ordunun sahip olduğu tüm imkanlar, ünlü bir şarkıcı olduğunuzda şöhretin sağladığı itibar ve tüm ekonomik imkanlar emrinize giriyor. Konumlar sadece belirli mesleki unvanlar da değiller, bazen basit bir şekilde sahiplikler de olabiliyor. Lüks bir araba, lüks bir muhitte bir ev, seçkin bir bölgede yazlık sahibi olmak da bir başka tür konumdur. Konumlar insana neyin değerli olduğunu unutturan bir yanılsama getiriyor. Toplumun geniş kesimleri de bu yanılsamanın peşinde bir yaşam sürüyor. Kişinin sahip olduğu konum, aynı zamanda toplumsal normlarla aslında öyle olmasa da onun değerini de gösteriyor. Çok pahalı ve çok güzel bir villaya sahip bir doktorun değerli bir insan olduğu düşünülür. Çünkü bir meslek sahibi olmuş, mesleğinde ilerlemiş, bunun sonucunda çok para kazanmış ve birçok insanın istediği güzellikte bir villa almıştır. Çalıştığı işten çıkarılmış, ailesini geçindirmekte zorluk çeken ve beğenilmeyen bir semtte oturan biri de değersiz olarak algılanabilir. Aslında değerli olmanın bunlarla bir ilgisi yoktur. Aslında değerli olmak, basit bir şekilde iyi bir insan olmaktır. Yardım etmektir; başkalarına yük olmadan yaşamaktır; üretmektir; yaşamımızın bir anlamı olmasıdır; değerli olmak sevmektir; kucaklamak ve anlayış göstermektir. İnanan insanlar için kulluk etmektir. Sadakat göstermek, vefalı olmaktır. Sorumlu bir davranış sergilemektir. Çalışkan olmaktır. Cömert olmak, mütevazı olmaktır. Değerli olmanın parayla ya da konumla değil, değerlerle ilgisi vardır. Çok az insan, yaşamında değerli olmanın önemini fark ediyor. İnsanların yaşamı, belirli bir konumu elde etme mücadelesiyle geçiyor. Üniversiteye girmek, çalıştığımız şirkette terfi almak, ev almak, sporcular için şampiyon olmak, ünlü olmak, doktora yapmak, üniversitede hoca olmak, belirli bir dükkanı almak, belirli bir işi kurmak gibi sayısız talebimiz var. Bunları talep etmeyelim; bunlara erişmek için çalışmayalım demiyorum. Sadece bir şeyi isterken diğerini ıskalıyoruz sanırım diyorum. İnsanların kişisel dualarının metinleri incelense bunların birçoğunun maddi dünyaya ilişkin talepler olduğu görülebilir. Halbuki insanın maddi dünyaya ilişkin talepler kadar, kendisiyle ilgili nitelik gelişimi için taleplerde bulunması daha uygun olur. "Daha iyi bir insan olmalıyım. Daha yardımsever ve duyarlı bir insan olmalıyım. Daha dürüst bir insan olmalıyım." gibi taleplerin, doğrudan maddi unsurlara olan talebi aşması, insanın odak noktasını değiştirebilir. Bazı insanlar, ellerindeki her şeyi kaybettiklerinde dahi, değerli olanın değerlere sahip olmak olduğunu fark etmiyor. Maddi unsurların, insanın gözlerini perdeleyen bir etkisi var. Masanın üstünde duran bir tomar para, yetişkin bir insanın gözlerini odaklar; gözler görmez olur. Bebeklerse masanın üstünde duran parayı fark etmezler; sadece şefkatli bakışlar ve dokunuşların değerli olduğunu bilirler. Bir genelleme kabul edilebilirse de, çok az insan hayatında belirli konumları ve onların getirilerini kaybettiğinde belirli bir farkındalık yaşıyor ve değerlere yöneliyor. İflas edip her şeyini kaybeden bir işadamı, bir süre sonra yardım etmenin ya da aile bağlarının lüks arabalardan ve her türlü lüksten değerli olduğunu fark edebiliyor. Bazısı da tersine gözünü hırs bürümüş şekilde kayıplarına kızgınlık duygusunu zirvede bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Bu gruptaki insanlar, kendilerini ve düşüncelerini değiştirmek yerine, buldukları ilk fırsatta yeniden bir konum mücadelesine giriyorlar ve ikinci şanslarını da harcamış oluyorlar. İki bayram arasında mutlu olmanız dileğiyle. + + + + 576488 + Maradona'nın küpelerine el konuldu! + Haberi Ekle Maradona'nın küpelerine el konuldu! 20/09/09 12:44 Stres ve kilo kaybı tedavisi amacıyla İtalya'nın kuzeyindeki Merano'da bulunan Marodana, vergi borcu yüzünden yine mali polisle uğraşmak zorunda kaldı. Mali polisin, İtalya'ya olan vergi borcundan düşülmek üzere Marodana'nın küpelerine el koyduğu bildirildi. Marodana'yı Merano'naki klinikte bulan mali polisin, bir tutanak düzenleyerek vergi borcundan düşülmek üzere 4000 Avro değerindeki küpelerine el koyduğu açıklandı. Marodana'nın İtalya'da 80'li yılların ortalarında gelir vergisini tam ödememesinden kaynaklanan vergi borcunun, yasal faiziyle birlikte 37 milyon Avroya yaklaşmış olduğu belirtildi. Uzmanlara göre bu vergi borcu, işleyen faiz yüzünden her gün 3000 Avro artıyor. İtalya'da Marodana'nın vergi kaçırdığı, 2005'in şubat ayında Yargıtay kararıyla tescil edilmişti. Marodana, günden bu yana ne zaman İtalya'ya gelse mali polisle başı derde giriyor. Mali polis, 2006'da da vergi borcu yüzünden Marodana'nın 11 bin Avroluk Rolex marka saatine ve katıldığı bir televizyon programınca kendisine ödenecek ücrete el koymuştu. Mali polis yetkililerinin, Merano'da bu kez küpelere el koymasının ardından, Marodona'dan borcundan düşülmek üzere şu ana kadar yapılabilmiş toplam tahsilatın 50 bin Avroyu ancak bulduğu kaydedildi. + + + + 576452 + SMS Kafkas'ı yakacak + SMS Kafkas'ı yakacak Beşiktaş-Kayserispor maçını konuk ekibin teknik direktörü Tolunay Kafkas cezalı olduğu için tribünden izledi. Kafkas, protokol tribünün yanındaki bölümden karşılaşmayı takip ederken, ağzını kapatarak yaptığı konuşmalar sırasında yanında oturan Kayserispor Medya Sorumlusu Sevil Türkmen'in cep telefonundan mesajlar yazması dikkat çekti. Tribünde bunlar olurken kulübüdeki Hamdi Ahmet Çağlar'ın elindeki cep telefonuna da mesaj gelmesi kafa karıştırdı. Disiplin Talimatı'nın 98. Maddesi cezalı teknik direktörlerin kulübeyle doğrudan veya dolaylı iletişim kurmasını yasaklıyor. Eylem, böyle değerlendirilirse Kayserispor'a en az 100 bin TL, Tolunay Kafkas'a da en az ay daha hak mahrumiyeti cezası gelebilir. + + + + 575999 + Eskişehir, ese ese zirveye yürüyor + Eskişehir Atatürk Stadı'nda ilk yarısı 1-1'lik eşitlikle sona eren karşılaşmada Gaziantepspor, 21. dakikada Julio Cesar'ın golüyle üstünlüğü yakaladı. Ev sahibi ekip Eskişehirspor, bu gole 36. dakikada Ümit Karan'ın penaltı sayısıyla cevap verdi. İkinci yarıya da hızlı başlayan Es Es, önce 61. dakikada Koray, ardından 73. dakikada Vucko ile durumu 3-1 yaptı. 83'te G.Antep, Souza ile bir gol daha bulmasına rağmen Rıza Çalımbay yönetimindeki Eskişehirspor, maçı 3-2 kazanarak puanını 12'ye yükseltmeyi başardı. ESKİŞEHİRSPOR GAZİANTEPSPOR: ESKİŞEHİR: İvesa 6, Murat 6, Vucko7, Nadareviç 6, Koray 7, Doğa 6, Bülent Ertuğrul 6, Burak (Dk. 83 Ragıp?), Mehmet 6, Bülent K. 7, Ümit Karan (Dk. 76 Serdar 5) GAZİANTEP: Mahmut Murat Ceylan 5, Erkan 4, Zurita 4, Deumi 5, Erman 4, Da Silva 4, Olcan 4, De Sozua (Dk. 59 Jorge 3), Cesar (Dk. 79 Souza 5), Ümit (Dk. 59 Linz 3) GOLLER: Dk. 36 Ümit (pen), Dk. 61 Koray, Dk. 73 Vucko Dk. 22 Julio Sezar, Dk. 83 Souza SARI KARTLAR: İvesa, Mehmet Zurita, Olcan, Da Silva. HAKEMLER: Taner Gizlenci 7, Mehmet Metin 7, Ömer Faruk Yeşil STAT: Eskişehir Atatürk MEHMET KURU + + + + 576258 + Erzurum'da namazda camiler doldu + Erzurum, Ramazan Bayramı'nın ilk gününe yağmurlu havanın etkisi altına girdi. Gece geç saatlerde başlayan yağmur gündüz de devam etti. Bayram Namazı'nın erken kılındığı illerden olan Erzurum'da yağışlı havaya rağmen tarihi camiler doldu. Lala Paşa Camii'nde namaz sonrası cemaat salavat ve tekbirler getirdi. Cami dışında da bayramlaşmalar oldu. Doğu illeri bayramı yağmurlu havada geçirecek Bu arada, doğu illerinin bayramı yağışlı geçirmesi bekleniyor. Erzurum ve çevre illerde bayrama kuvvetli yağışın etkisi altına girildi. Meteorolojiden alınan bilgilere göre Ardahan, Kars, Erzincan, Erzurum'da bayram süresince kuvvetli sağanak yağış bekleniyor. Bayram'da bölge genelinde hava sıcaklığının da ile dereceye kadar düşeceği tahmin ediliyor. Güneydoğu Bölgesi'nde de Diyarbakır, Hakkari, Bitlis, Siirt, Şanlıurfa illerinde bayram müddetince yer yer sağanak ve yağışlı havanın etkili olması bekleniyor. + + + + 576612 + Kulübeden vuracak! + Haberi Ekle Kulübeden vuracak! 20/09/09 13:20 Teknik direktör Frank Rijkaard’ın, Kasımpaşa önünde yorgun olan bazı futbolcularını dinlendirmeyi planladığı, başta golcü oyuncu Milan Baros olmak üzere, Harry Kewell, Keita, Hakan Balta ve Sabri’nin duruma göre yedek kulübesinde oturabilecekleri öğrenildi. Yine de bu konudaki kararını tam olarak veremeyen ve Kasımpaşa maçına çıkaracağı ilk 11’i son dakikadaki duruma göre oluşturmaya çalışan Hollandalı teknik adamın, kaptan Arda’yı ise ilk 11’de oynatması bekleniyor. -SAKATLARA SİNYAL- Sarı-Kırmızılı takımdaki sakatların da geri dönmesiyle rotasyonu rahat bir şekilde uygulabileceği belirtilen Frank Rijkaard’ın Ayhan ve Aydın’ı bu karşılaşmada oynatmak istediği vurgulandı. Ağır bir grip vakası geçirdiği için Panathinaikos karşılaşmasında oynayamayan Servet’e de hastalığının seyrine göre mücadelede yer vermeyi hedefleyen Hollandalı çalıştırıcı, kafasındaki tilkinin kuyruklarını birleştirmeye çalışıyor. GAZETEHABERTURK Erhan Telli + + + + 576577 + Ramazan'da alınan kilolar bayramda nasıl verilecek? + Uzun süre aç kalan vücut az enerji harcar. Sonucunda normal zamandan çok daha az hareket ederiz. İkincisi ise açlığa ancak fazla kalorili besinler yiyerek dayanabileceğimizi düşünmemiz. Sahur ve iftarlarda yenilen ağır yemeklerin üstüne bir de hareketsizlik eklenince Ramazan'dan 3-5 kilo fazlalıkla çıkarız. Bayramda ev sahibine ayıp olmasın diye yenilen tatlılar eklenince bu kilolar içinden çıkılmaz bir hal alır. Peki kış gelmeden bu kilolardan kurtulmanın yolu nedir? Konuyu diyetisyen Dr. Hüseyin Budak'la konuştuk. İşte Budak'ın önerileri: Egzersizler artırılmalı: Ramazan'da hareketsiz kalan vücudu eski şekline getirebilmek için egzersizler artırılmalı. Sağlığı müsaade edenler spor yapmalı. Yaşlıların ise mutlaka en az yarım saat yürüyüş yapması gerekiyor. Hanımlar ev içerisinde step plates gibi hafif egzersizler yapabilir. Ancak egzersizler düzenli olmalı. Tatlıyı mümkün olduğunca az yemeli: Şerbetli tatlılar yerine hafif sütlü tatlılar tercih edilmeli. Daha çok sebze ve meyve ağırlıklı beslenilmeli. Bayram sabahı zeytin, peynir, domates, salatalık, sütten oluşan hafif bir kahvaltı yapılabilir. Kahvaltıdan sonra ara öğün olarak meyve de ihmal edilmemeli. Öğlen yemeğine yüklenilmemeli: Ramazan boyunca iki öğün yemeğe alışmış vücut, öğlen yemeğini yadırgayacaktır. Bu yüzden öğlen yemeğinde çok az ve hafif şeyler yenilmeli. Çorba ve salata ya da yağsız bir ana yemekle birlikte yenilen salata doğru seçim olabilir. Bayram rahatsızlıklarına dikkat: Bir anda ikiden fazla öğüne geçilmesi ve sık sık yenilen tatlılar şekerin birdenbire yükselmesine neden olacaktır. Bu durum da mide bulantısı, terleme, baş dönmesi, kusma gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Şeker hastalarında hipoglisemik rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu yüzden azar azar ve sık sık beslenilmeli. İlaç kullanan yaşlılar tatlılardan uzak durmalı ve az yemeli. Ramazan'da aldığınız kiloları vermek için bir diyet Sabah kahvaltısı: bardak yağsız süt (150 gr), dilim ekmek (50 gr), kibrit kutusu kadar az yağlı beyaz peynir, bir miktar zeytin (8-10 adet), domates, salatalık, 1-2 yeşil biber, 1-2 bardak çay (şekersiz ya da az şekerli) Öğle yemeği: yumurta büyüklüğü kadar derisiz tavuk eti veya balık ya da yemek kaşığı kuru baklagil yemeği, porsiyon etsiz yeşil sebze (4 yemek kaşığı), su bardağı az yağlı yoğurt, yağsız salata, dilim ekmek veya yerine iki kaşık pilav, kaşık makarna ya da haşlanmış patates. Akşam yemeği: yumurta büyüklüğü kadar derisiz tavuk veya balık eti (ızgara veya buğulama), porsiyon etsiz sebze yemeği, su bardağı yağsız yoğurt, yağsız salata, dilim ekmek. + + + + 576054 + Elvedâ ey şehr-i Ramazan + Elvedâ ey şehr-i Ramazan AYDIN ÇAKIRTAŞ Ey şehr-i Ramazan! Ey mâh-ı rahmetimiz! Teşrifinle gönüllerimizi tenvîr eyledin, “merhaba” dedik, gidişinle hüznünü buladın gönüllerimize “elvedâ” diyoruz Gökyüzünden yıldız yıldız düştün kalbimize, heyecana râm olduk. Adı “Oruç” oldu, “İftar” oldu, “Sahur” oldu, “Teravih” oldu sevincimizin Ey mah-ı Ramazan! Ey mâh-ı fukara! Ey mâh-ı mağfiret! Oruçla terbiye ettin nefsimizi, acizliğimizi aşikâr ettin. İlâhi ikramlarınla mukabele eyledin Ruhlarımız huzura erdi, sükûn buldu kalplerimiz. Açlıkla imtihan ettin, fukarayı gözettin Sabırla dindirdin damarlarımızdaki kirli kanı, aşk üfledin nefesinden oruçlu nefeslere Ey vesile-i şefaat ümidimiz! Ey mâh-ı Kur'an! Ey lütfu ilâhi! Ayet ayet inledi gökyüzünde adın Şimşek gibi çaktı rahmeti varlığının Kuşattı ilâhi lütfun semtimizi Eller niyâza yöneldi her seher her akşam Gözyaşı inci inci süzüldü mananın kalbine Âşıklar pervâne oldu şem'ine Ey mâh-ı bereketimiz! Ey mah-ı istiğfar! Ey mâh-ı leylet'ül-kadir! Bereket yağdı hanemize, nimetin kadrini nakşettin ezan sesine Günler geçti, gökyüzüne serpiştirdiğin yıldızlı mavi geceler sabaha erdi Hiç bitmeyecek sanmıştı gönüllerimiz “Elveda”ya bulanırken kalpler, öyle bir gece lûtfettin ki adına “Leylet'ül-kadir” dedin, bizi ona erdirdin Ve Ey Şehr-i Ramazan! Bu bayram sabahı gönlümüzün aydınlığı her saniyede ziyâdeleşiyor. Ruhlarımız kanatlanıp kıt'a kıt'a, iklim iklim dolaşıyor yeryüzü coğrafyasında. Bir yanımız Anadolu, bir yanımız Orta Asya, bir yanımız Hicaz oluyor, Endülüs oluyor diğer yanımız Adın bir Ramazan ve Bayram Medeniyeti esasında Gönlümüze ışıklar doldurmak ve terennüm etmek sevinci, huzuru bu bayram sabahı. “Şehr-i Ramazan, demsazan gamnak mişeved Ah elveda vah elveda Mah-ı Ramazan elveda!” Yazar 20.09.2009 + + + + 575627 + Bayramda Beslenmeye Dikkat + Bayramda Beslenmeye Dikkat Ramazan boyunca sağlığımıza dikkat ettik. Peki bayramda ve sonrasında sağlıklı beslenme için nelere dikkat etmeli... Ramazan'ın sona ermesiyle beslenme düzenimiz değişiyor. Ramazan boyunca sahur ve iftara alışan bünyemiz, bayramın gelmesiyle yeni bir düzene geçecek. Bayramda sindirim sistemimiz açısından sıkıntılı bir dönem bizi bekliyor. Diyetisyen Derya Şahin Gülser, "Artık Ramazanda yediğimiz beyaz ekmekleri ve pideleri bir kenara bırakıp tam tahıllı ekmek tercih etmemiz, yanında bol yeşillik sebze tüketmemiz, ceviz tüketmemiz, sindirim sistemimizin daha rahat çalışmasına yardımcı olacaktır" dedi. Bayramın vazgeçilmezi tatlılara da dikkat etmek gerekiyor. Diyetisyen Derya Şahin Gülser, "Şerbetli ağır hamur tatlılar yerine sütlü tatlıları tercih etmeliyiz. Gittiğimiz yerlerde misafirliklerde daha çok meyveyi tercih etmeliyiz. Çok fazla çay kahve tüketmek yerine gün içersinde litre su tükettiğimizden emin olmalıyız" diyor. Peki, bayramda ideal menü nasıl olmalı? Gülser bu soruyu da şöyle yanıtlıyor: "Güzel bir kahvaltıyla başlayan bir gün. bardak su kuru kayısı 2-3 dilim tam tahıllı ekmek. 2-3 parça beyaz peynir, bol yeşilliğin olduğu, zeytin tam ceviz. Erken saatte kahvaltımızı yapıp 2-3 saat sonra ara öğün değerlendirilmeli." Akşam yemeklerinin çok geç saatlere bırakılmaması da bir diğer önemli husus olarak öne çıkıyor. + + + + 575966 + 'Kanımdaki Barut'a Pusat sloganlı gala + Haluk Piyes'in yazıp yönettiği ve başrolü oynadığı filmin galasına, 'Pusat' dizisinin fanları damgasını vurdu. Otuz kişilik bir grup, Piyes'e 'Pusat!' sloganıyla destek verdi. Konuklara teşekkür eden Haluk Piyes, "Aile içi şiddete karşı bir film yaptık. Sevgisizlikten dolayı gençlerin uyuşturucuya alıştıklarını okuyoruz. İnsan 'seni seviyorum' demedikçe sosyalleşemez." dedi. Geceye katılan sanatçılar içinde en çok ilgi çeken Kadir İnanır ile birlikte gelen Jülide Kural oldu. Kural, şiddete hayır diyen bir filmde oynamaktan mutlu olduğunu söylerken Piyes'e en büyük destek İnanır'dan geldi: "Haluk'u çok seviyorum. Hataları varsa da kırmadan söylerim. Daha ilk filmde kırıp dökerseniz, heyecanını yok edersiniz. Eleştiri olacak ama biraz vicdanlı olmak lazım. Bu mesleğin yeni sinemacılara ihtiyacı var." Piyes'le birlikte Necmettin Çobanoğlu ve Jülide Kural'ın oynadığı filmde; Bülent, iki oğlunun gözleri önünde eşini öldürür. Barut durumu sorgularken; ağabey Duman, olanları unutmak ister. Hapisten çıkan baba, oğulları ile yüzleşecek ve sevgisizliğin onları ne hale getirdiğini görecektir. YUSUF BÜLBÜL İSTANBUL bilge1 + + + + 576064 + 'Muhafazakâr sinema yazarı' tam olarak ne demektir? + 'Muhafazakâr sinema yazarı' tam olarak ne demektir? ALİ MURAT GÜVEN Aşağıda okuyacağınız manifesto, hem ülkemizde, hem İslâm coğrafyasında, hem de dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan yüzmilyonlarca dindar sinemacı ve sinemaseverin, aynı zamanda da televizyon sektörünün çeşitli alanlarında görev yapan Müslüman dindaşlarımızın, yıllardan bu yana gerek şahsıma, gerekse kendi vicdanlarına sıklıkla yönelttikleri hayatî öneme sahip bazı sorular karşısında merak ve özlemle aradıkları tatminkâr cevapları bulmaları dileğiyle hazırlanmıştır. Yazı boyunca “muhafazakâr” sözcüğüne yüklenen yegâne anlam “takvâ”, yani “Allah korkusu”dur. Rabbimiz, Yeni Şafak gazetesi sinema sayfası üzerinden Türk sinema yazarlığı tarihine düştüğümüz bu kaydın ve mesleğimizi ifâ ederken kalbimizde taşıdığımız iyi niyetin Ahiret Günü'ne kadar şahidi olsun. Ve dilerim ki “Büyük Yargılama” zamanı geldiğinde, aramızdan milyonlarca kişinin hayatlarını adadığı bu sektör ve ona ilişkin bütün uğraşlarımız da Yüce Yaratıcı'nın katında gerçek bir anlam, kalıcı bir değer kazansın. “Kulları içinden ancak ilim sahipleri Allah'tan gereğince korkarlar.” Kur'an-ı Kerim, Fatır Sûresi, 28. Âyet 1) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı; evrenin yaratıcısı olan tek ve mutlak bir Allah'a, onun Hz. Âdem'den Hz. Muhammed'e kadar tarih boyunca insanlığın değişik uluslarına gönderdiği -adları günümüzde bilinen ya da bilinmeyen- binlerce peygamberine, kutsal kitaplarına, Şeytan'a ve özel yeteneklerle donatılmış bu varlığın insanlık ailesi üzerindeki ayartıcılık misyonuna, diğer dört büyük meleğine, sayısız hizmetkâr meleklerine, farklı bir varoluş boyutunun sakinleri konumundaki cinlerine, bütün yaratılmışlar için evrenin başlangıcında belirlediği kaza ve kadere, Ahiret Günü'ne, Cennet ve Cehennem'ine tereddütsüz bir biçimde inanır. İnancının gereği, destekleyicisi ve tazeleyicisi konumundaki rutin ibadetlerini harfiyen yerine getirip getirmiyor olması ise bambaşka bir tartışmanın konusudur. Esas olan, yukarıda tek tek sayılmış, imâna ilişkin temel kurallara kalben teslim olması ve bunları pekiştiren ibaretlerin gerçekliğini de samimiyetle onaylamasıdır. “Kâfir olmak” ile “ibadet pratiğinde eksiklik”, bireylerin inanç ile ilişkileri açısından birbirinden tamamen farklı iki durumdur. 2) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı; insanoğlunun bu dünyadaki varoluş serüveninin 19'uncu yüzyıl biyoloji biliminin bir önermesi olan “evrim teorisi”nde tanımlandığı biçimiyle başladığına inanmaz. Ona göre, yeryüzünde “akıllı hayat” Hz. Âdem ve Hz. Havva'nın eksiksiz birer insan olarak yaratılması ile başlamıştır. Doğadaki evrimsel dönüşüm, dinin de karşı çıkmadığı üzere, daha ilkel bir varoluş düzleminin canlıları olan “hayvanlar” ve “bitkiler” için -en azından bazı kritik geçiş noktalarında- pekâlâ geçerli olabilir; bu varlıklar tarihsel süreç içinde bulundukları coğrafyadaki hayat şartlarına daha uygun düşecek biyolojik ve fiziksel değişimlere uğramış olabilirler. Daha da ötesi, bütün müminler, doğrudan kutsal kitap kaynaklı bir bilgi olarak, evrenin tamamının -bu alanda bilimsel tanımlamalar yapmayı mümkün kılıp, söz konusu karmaşık yapıyı insan aklıyla kavramayı kolaylaştıran- çeşitli matematik, fizik ve kimya yasalarıyla kurgulandığını peşinen kabul etmektedirler. Bu da “âdetullah”, yani Allah'ın kesintisiz bir biçimde sürüp giden yaratma sürecine bir düzen getirmek üzere koymuş olduğu ilahî kuralların doğal bir sonucudur ve dinsel inançla tezat teşkil eden herhangi bir yönü yoktur. Ancak, ruhu ve bedeniyle diğerlerinden çok daha farklı ve kompleks bir canlı olan “insan”, Allah tarafından kozmik bir plan dahilinde, bir defada ve eksiksiz olarak yaratılmıştır. “Muhafazakâr” bir sinema yazarı da bu inancı kalbinde kararlılıkla taşır ve çevresindeki kâfirlerin inancını tartışma konusu yapmasına izin vermez. Bu eleştirel tavrını Stanley Kubrick gibi karizmatik bir yönetmen ve onun imzasını taşıyan “2001: Bir Uzay Destanı” (1968) gibi kült filmler karşısında dahi değiştirmez. 3) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, günlük hayatının her cephesinde olduğu gibi, “sanat dünyası” ve özellikle “sinema sanatı” ile kurduğu entelektüel ilişkilerde de kendisine güvenilir bir kılavuz olarak “beşer yargıları”nı değil, “ilahî yargı”yı esas alır. Kutsal Kitap”ta “iyi/olumlu” ve “kötü/olumsuz” olarak nitelendirilen her şey onun için de “iyi/olumlu” ve “kötü/olumsuz”dur. İnandığı tek ve yanılmaz Allah'ın yargılarından bağımsız olarak kendi kendine yeni bir “ahlâk düzeni”, ilahî buyrukların tanımladığından daha farklı bir “iyiler” ve “kötüler” silsilesi yaratmaya kalkmaz. “Sanat”ı Allah'ın denetiminden tamamen bağımsız, kulun kendi egoları doğrultusunda dilediği gibi at oynatabileceği, erişilmez, dokunulmaz ve eleştirilmez bir “tabusal alan” olarak görmez. “Sanat”ın sanatseverlere sunduğu önermelerin, Allah'ın insanlığa buyurduğu iyilik ve kötülük tanımlarıyla paralel bir çizgide ilerlemesi gerektiğine inanır. Bu çerçevede de yalnızca son kutsal kitap Kur'an-ı Kerim'in değil, bütün semavî dinlerin “iyi/olumlu” dediği davranışları öven, bunları yücelten sinema eserlerine öncelikli olarak destek verir; “kötü/olumsuz” dediklerinden ise -dünyanın diğer bütün sinemaseverleri onlar hakkında her ne biçimde yorum yaparlarsa yapsınlar- mümkün olduğunca uzak durur. Bu tür zararlı ürünleri yazılarında fütursuzca övmez, insanlığın ortak belleğindeki yayılım çabalarına çanak tutmaz ve sahiplerinin benzer yönde, kötücül mesajlar taşıyan yeni ürünler ortaya koymasının yolunu açacak ekonomik kazançlar elde etmemeleri için de elinden gelen her ne var ise yapar. Bu maddeyi biraz daha açımlamak gerekirse; Yoğun ve saldırgan karakterli bir şiddetin örtülü ya da açık tarzda övgüsünün yapıldığı, bu yolla bütün bir insanlığın, özellikle de çocuklar ve gençlerin belleklerinin kirletildiği, insanlık ailesinin farklı toplumlarının arasına nefret ve düşmanlık tohumlarının ekildiği filmler, İçki, sigara ve uyuşturucu madde gibi yıkıcı alışkanlıklara sahip olmanın, yanısıra da sistematik bir kabalık, kavgacılık ve küfürbazlığın çocuklar ve gençler üzerinde “role-model” etkisi yapan “cool” kahramanlar üzerinden hayranlık uyandırıcı birer davranış biçimi olarak sunulduğu filmler, Pedofili, sadizm, mazohizm ve teşhircilik gibi cinsel sapmalar ile erkek ve kadın eşcinselliğinin “birey özgürlüğü” gibi cilalı ambalajların içinde, özenilesi birer hayat tarzı olarak işlendiği filmler, İnsana ve insanlığa karşı suç işleyen, masum kişilere türlü kötülükler yapan kahramanların öykünün sonunda yaptıklarından dolayı kazançlı çıktıkları ve böylelikle izleyiciye “Kötüler yeterince zeki olurlarsa, hayatta mutlaka kazanırlar” mesajının verildiği filmler, Erkek ve kadın bedeninin hiç bir kabul edilebilir estetik, ahlâkî ya da ideolojik gerekçe olmaksızın, salt ticarî gelir elde etme amacıyla ve pornografik bir yaklaşım içinde sergilendiği, insanoğlunun -kolay kolay karşı koyamadığı- en köklü içgüdüsü olan “cinsellik” üzerinden tatlı kârlar sağlamayı hedefleyen filmler, “Aile” kurumunu ve bu yapının temel taşı konumundaki “sadâkat” duygusunu hafife alan, “evlilik akti”nin imzalanması sırasında karşılıklı olarak edilen “bağlılık yemini”ni önemsiz ve gereksiz bir eylem gibi gösteren, kadının erkeğe, erkeğin de kadına evlilik ilişkisi devam ederken sergileyebilecekleri ihanetlerin “bireysel özgürlüğün doğurduğu doğal bir hak” olduğu mesajını veren; bu yolla gerek aile kurumunun gerekse eşler arasındaki sevgi, saygı ve sadâkat ilişkisinin sosyolojik, psikolojik, hukukî, dinsel ve ahlâkî değerini düşürmeye çalışan filmler, Evlilik dışı cinsel ilişkiyi hiç bir toplumsal, ahlâkî ya da dinsel kaygı hissedilmeden rahatlıkla gerçekleştirilebilecek kadar sıradan, daha da ötesi “insan doğasının gereksinimleri açısından kaçınılmaz, karşı konulmaz bir eylem” olarak sunan; para karşılığı ya da gönüllü fuhuşu yararlı ve eğlenceli bir ilişki türü biçiminde ele alan filmler, Sırf etkileyici ve gerçekçi bir sinemasal görüntü elde edebilmek adına, her türden hayvanın kamera önünde -herhangi bir film hilesine başvurulmaksızın- gerçekten öldürüldüğü ya da yaralandığı filmler, Bir topluma ya da ırka karşı, dince muteber kaynaklar açısından hiç bir değeri olmayan bir takım dünyevî argümanlarla, “faşizm” ideolojisinin düşünce sistematiği üzerinden ilerleyerek biyolojik ayrımcılık ve ırkçılık yapılan filmler, “Evreni yaratan bir Allah'ın aslında hiç varolmadığı ve ona atfedilen bütün kutsal kitapların, peygamberlerin, meleklerin, cinlerin, diğer fiziksel ve fizikötesi kişi, olay, nesne, mucize ve durumların aslında tarih içinde uydurulmuş birer yalan olduğu” tezini örtülü ya da alenen savunan filmler. Bu içerikteki bütün sinema ve televizyon filmleri; yapımcılığı, yönetmenliği ve oyunculukları her kim tarafından üstlenilirse üstlenilsin, kaç paraya malolmuş ve dünya çapında kaç ödül almış olursa olsun, başkaları tarafından her ne kadar övülürse övülsün, “muhafazakâr” bir sinema yazarı tarafından hem kalben, hem de profesyonel meslekî düzlemde şiddetle reddedilirler. Sözgelimi, “Brokeback Dağı” (Yönetmen: Ang Lee, 2005) ya da “Cahil Periler” (Yönetmen: Ferzan Özpetek, 2001) gibi erkek eşcinselliğine yönelik açık övgüler içeren; “Ucuz Roman” (Yönetmen: Quentin Tarantino, 1994) gibi insan kıyımını komik ve sıradan bir eyleme dönüştüren, yanısıra da alkol ve uyuşturucu kullanımını alabildiğine stilize ederek izleyiciye “yalnızca sıradışı ve seçkin insanların yaşayabilecekleri keyifli bir imtiyaz” formatında sunan; “Paris'te Son Tango” (Yönetmen: Bernardo Bertolucci, 1972), “O'nun Hikâyesi” (Yönetmen: Just Jaeckin, 1975) “Temel İçgüdü” (Yönetmen: Paul Verhoeven, 1992), “La Luna” (Yönetmen: Bernardo Bertolucci, 1979), “Vahşi Zarafet” (Yönetmen: Tom Kalin, 2007) gibi fuhuş ve ensesti sıradan insanların asla anlayamayacağı türden yüksek bir hayat tarzının entelektüel arayışları biçiminde ele alan; “Testere” (Bölüm Yönetmeni: James Wan Bölüm 2, ve Yönetmeni: Darren Lynn Bousman, 2004, 2005, 2006, 2007) ya da “Hostel” serileri (Yönetmen: Eli Roth, 2005 ve 2007) gibi insan bedenini normal bir aklın tasavvurunun ötesindeki sadistik vahşet gösterilerinin tualine dönüştürerek gerçek hayatta kan görmekle oluşan korku ve tedirginliğe karşı adım adım bağışıklık duygusu kazandıran bol ödüllü ve/veya iyi gişe yapmış kimi filmlerin, inancın buyruklarını önceleyen sübjektif bir bakış açısı karşısında hiç bir sanatsal değeri yoktur. Esasen bu gibi yapıtlara yüksek bir sanatsal değer atfedenlerin bütün değer ölçütleri de aynı şekilde sübjektiftir; bunlar başka bir inanç türü olan “inançsızlık”tan beslenmektedir ve böyle olduğu için de her zaman rahatlıkla eleştirilebilecek bir konumdadırlar. “Kutsal”ı kökten reddeden hiç bir değerler sistemine “kutsallık” atfedilemez. Kendisini “muhafazakâr” olarak tanımlayan her sinema yazarı da bu tür mesajların taşıyıcılığı rolüne hayatının sonuna kadar inatla direnmekle yükümlüdür. Aynı şekilde, “muhafazakâr” bir sinema yazarı, yalnızca kendi dini İslâm ve dinin kutsallarına değil, putperestliği vaaz etmeyen, tek bir Tanrı inancını merkezine oturtan diğer bütün semavî dinlere karşı da alabildiğine hassas ve hürmetkâr olmak durumundadır. Tıpkı Hz. Muhammed ve sahabeleri gibi, Hz. İsâ'ya, Hz. Musâ'ya, hak dinlerin bu uğurda canlarını hiç çekinmeden Allah yoluna fedâ etmiş olan azizleri ve diğer inanç savaşçılarına saygısızlık eden sinemasal öykülere de kalbiyle, diliyle ve kalemiyle karşı çıkar. Onların sinema yoluyla küçük düşürülmesine ve insanlık için verdikleri mücadelelerin gerçek amacından saptırılarak sunulmasına asla rıza göstermez. Velev ki bu filmleri yapan kişinin adı Martin Scorsese ve filminin adı da “Günaha Son Çağrı” (1988) olsa bile Bu ön kabulden hareketle, “Hz. Meryem'in Hz.İsâ'yı ilahî bir mucizeyle değil, aslında evlilik dışı bir ilişki sonucu doğurduğu” gibi iğrenç tezleri işleyen filmleri, kendilerini Allah'a hizmetkârlığına adamış rahip ve rahibelerin bu yöndeki hayat disiplinine saygısızca yaklaşan erotik-pornografik yapımları, gelmiş geçmiş kimi peygamberleri gülünç işler yapmış ve artık modası geçmiş insanlar olarak gösteren sözde komedileri kesinlikle “sinema” ve “sanat eseri” olarak kabul etmez. 4) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, günümüzdeki geçersizlikleri dince muteber kaynaklar tarafından da vurgulanmakta olan köhne gelenek ve görenekleri değil, inancın, örfün, gelenek ve göreneklerin daima iyi, güzel ve olumlu cephesini “muhafaza etmeye” çalışır. Onun muhafazakârlığı, her eskimiş olanı koruma altına alıp saklamaya ve eleştiriler karşısında körü körüne savunmaya dayalı bir “çöp-ev muhafazakârlığı” değildir. Anne-babayı ve kardeşleri her fırsatta arayıp sormayı, saygıya değen aile büyüklerini sevip saymayı ve bayramlarda ellerini öpmeye gitmeyi vaaz eden bir muhafazakârlık anlayışını kararlılıkla savunduğu gibi, “beşik kertmesi”, “başlık parası”, “berdel”, “töre cinayeti”, “canı sıkıldıkça eşini dövmek” ya da “kız çocuklarını okutmamak” gibi Kur'an-ı Kerim ve İslâm peygamberinin vaaz ettiği yüksek hayat tarzı içinde hiç bir somut dayanağı bulunmayan kimi çürümüş gelenek ve görenekler karşısında da gözünü kırpmadan “devrimci” olmasını bilir. 5) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, kadın ve erkeğin Allah huzurunda kul olarak bütünüyle eşit, ancak biyolojik ve ruhsal açıdan farklı yaratılmış, dolayısıyla bu dünyadaki misyonları da farklı iki varlık türü olduğuna inanır. Kadınların sinema endüstrisi içinde öncelikli olarak zekâları ve bilgi birikimleri nedeniyle talep görecekleri yapımcılık, yönetmenlik, senaristlik, kurguculuk, seslendirmecilik ve kısmen de oyunculuk gibi stratejik görevlerde yer almalarını destekler. Ancak, bu insanların -zekâlarına yönelik hiç bir talep olmaksızın- sırf fiziksel güzellikleri nedeniyle yıllar boyu evire çevire kullanıldıkları, yaşlanıp fiziksel cazibelerini yitirdiklerinde ise içi dolmuş bir çöp poşeti gibi sistemin dışına atıldıkları, tek derdi “et ticareti” olan bir görsel sömürü düzenine de var gücüyle karşı çıkar. 6) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, sinemayı tarihçesi, teknolojisi, ideolojisi, belli başlı akımları, türleri ve alt türleriyle birlikte çok iyi bilir. Kendisinin izlediği bu yolun demokratlıkla, sanatseverlikle, sinema uzmanlığıyla ve yazarlık mesleğiyle uzlaşmadığını ileri sürenler çıktığında, muhataplarını bilgi birikimi ve ortaya koyacağı argümanlarla iki seksen yere uzatma kabiliyet ve kapasitesine sahip olmak zorundadır. Bu tür bir kabiliyet ve kapasiteye sahip olmadığı takdirde, karşıtlarından yiyeceği yumruklarla yalnızca kendisine değil, temsil ettiği kutsallara da zarar vereceğinin bilinci içinde meslek hayatının her anında sürekli bir yenilenme içinde olmalı ve kendisini sinemanın hem endüstri, hem de sanat boyutu üzerine derin bir bilgi birikimi edinmeye adamalıdır. Mesleğiyle ilgili olarak yeterince donanmış birine dönüştüğünde, kendisi gibi düşünmeyen meslektaşları ve muhatapları tarafından ona “batıl düşünce” adına satılacak herhangi bir şey de kalmayacaktır. Öte yandan, “muhafazakâr” bir sinema yazarının derin bir “sinemasal bilgi”yle donanmış olması, bilgi akışıyla gelen her estetik/ideolojik/ahlâkî önermeyi de mutlak surette onayladığı anlamına gelmez. Ancak, bu yola baş koymuş biri olarak, salt “yeterli literal bilgi sahibi” olmak adına, çok geniş bir veri okyanusunda sabır ve inatla bir kaç tur atmış olmalıdır. Bu stratejik tavırdan hareketle, muhafazakâr bir sinema yazarı Hollywood merkezli “ana akım sinema”nın gözde yıldızı Angelina Jolie'yi tanıdığı gibi, porno sektörünün kendi çapındaki yıldızı Jenna Jameson'ı da tanır. Aynı şekilde, sinema tarihinde yeni bir akımın öncüsü “Bisiklet Hırsızları”nı bildiği gibi, bir başka akımın simgesi konumundaki “Derin Gırtlak”ı da bilir. 7) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, muhatapları genelde bu alanda kalem oynatan kişileri pısırık, mıymıntı, bilgisiz, yüreksiz, donanımsız, “gericilik” ideolojisinin bütün uyuz edici unsurlarıyla bezeli suflî tipler olarak görmeye pek meyyâl oldukları için, en üst düzeyde “donanımlı”, “hazır cevap” ve “fırlama” bir insan türü olmak zorundadır. Henüz bu varoluş düzlemine erişmiş olmayanlar da temsil ettikleri kutsal değerleri lâyıkıyla savunabilmek için tez zamanda böyle olmak zorundadırlar. Bu yola baş koymuş birinin “çapsız” olmaya ve “yarışta geride kalmaya” hakkı yoktur. 8) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, bir film eleştirisi ya da sinema sanatı üzerine herhangi bir değerlendirme yazısı yazmaya başladığında, teknik boyutla sınırlı bir bilgi alışverişi haricinde, ele aldığı konu başlığı üzerine başkalarının ne yazdığına dönüp bakma gereksinimi duymaz. Onun kendine ait gözlemleri ve doğruları vardır; mesleğini bu doğrular paralelinde, hiç kimsenin etki alanına girmeden özgürce icrâ eder. Böyle bir misyon taşıdığını düşünen her insan da kendisinden önce söylenmiş sözleri papağan gibi tekrar edip kitlelere yaymaya çabalayan bir “fotokopici” değil, ülkesinde egemen olan kültürel oligarşinin alışkın olmadığı türden yepyeni şeyler söyleyen bir “trend kurucu” olmakla yükümlüdür. 9) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı için “sanat eseri”, onu ortaya koyan “sanatçısı”ndan bütünüyle bağımsız ele alınabilecek kutsal bir varlık değildir. Sanatçının kamuoyuna mâlolmuş kişisel ahlâksızlığı, inançsızlığı ya da ilkesizliğinin, onun ürettiği eserlere de şu ya da bu oranda yansıyabileceğini öngörür. Sahip olduğu bu tür ön bilgiler ışığında, onun eserlerine yönelik değerlendirmelerini de itidalli bir yaklaşım eşliğinde yapar. 10) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, sinema yazarlığı mesleğinde bu yönde bir siyasal/estetik/ahlâkî duruşu yok saymanın, reddetmenin ve dahası her fırsatta aşağılamanın yalnızca Türkiye gibi az gelişmiş üçüncü dünya ülkelerine özgü hastalıklı bir durum olduğunun bilincindedir; yüzden motivasyonunu hiç bozmadan, yoluna kararlılıkla devam eder. Japonya'dan ABD'ye, İngiltere'den Fransa'ya dek, dünyanın her köşesinde daha başka muhafazakâr sinema yazarlarının da bulunduğunun; dahası, bu kişilerin yaşadıkları toplumlardaki sinemaseverler üzerinde yüksek bir saygınlık ve etki gücüne sahip olduklarının farkındadır. 11) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, entelektüel olarak partizanlıktan, cemaatçilikten ya da tarikatçılıktan beslenmez. İnanca ilişkin bu tür dünyevî alt-küme oluşumları onun umurunda bile değildir. Tek ve değişmez ilham kaynağı olarak Kur'an'ı Kerim'i esas alır ve mesleğini icrâ ederken onun kılavuzluğunda yürür. Gerçek anlamda kutsal olan belli bazı kişi, kurum ve değerler haricinde, ulusal uluslararası kamuoyunda dinsel, tarihsel ya da siyasal bir kimlik içinde tanınıp popüler olmuş her türlü kişi, kurum ve toplumsal grubun dengeli bir tavırla ele alındığı, gerektiğinde de eleştirildiği sinema eserlerine geniş bir hoşgörüyle bakar. 12) “Muhafazakâr” bir sinema yazarının sinemaseverliği ve bu alandaki bütün bilgi birikimi “Hollywood kültürü”nden ibaret değildir. Yazılarında, bilgisi ve gözlemleri elverdiğince Amerikan sineması dışından, özellikle de sinema endüstrisi henüz yeni yeni gelişme yolunda olan üçüncü dünya ülkelerinden gelen filmlere vurgu yapar, izleyicinin dikkatini bu yöne doğru çekmeye çalışır. Kendi ülkesinin çok zor koşullarda film yapmaya çabalayan sinemacılarını ve bunların türlü yokluklar içinde ürettikleri eserlerini, Hollywood'un üçüncü dünya ülkeleriyle kıyas kabul etmeyecek koşullarda çalışan kudretli sinemacıları karşısında pozitif bir ayrıma tabi tutar. Yanısıra, Asya, Afrika, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve Avrupa'da üretilmiş bağımsız filmleri, özellikle de İslâm coğrafyasından gelen nitelikli yapımları -yukarıdaki kutsal değerlere yönelik açık bir saldırganlık içermedikleri sürece- daha yoğun olarak destekler. Bu tavır da İslâm dininin hayatın her alanına egemen kılınmış genel bir ilkesi konumundaki “mazlumun ve güçsüzün yanında olma” kuralıyla tam bir uygunluk arzetmektedir. 13) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, bu önemli sanat ve endüstri dalına hayatı boyunca verdiği emekler, söz konusu alanda kazandığı deneyimler, yaşadığı toplum içindeki sosyo-ekonomik pozisyonu, mesleğindeki kıdemi ve kaderinin ona çizdiği yol vesilesiyle üzerine sonradan giyme fırsatını bulduğu, yalnızca dünyevî değere sahip bulunan bütün “akademik” ya da “profesyonel” unvanları bir yana, kendisini Allah karşısında diğer bütün insanlarla eşit ve en fazla “bir başka kul kadar önemli” olarak görür. Hiç beklemediği bir anda diğer bütün ölümlüler gibi kendisinin de son nefesini verip öte âleme gideceğinin bilinciyle yaşar. Bundan dolayı, içinde bulunduğu sektörün geleneksel davranış kalıplarına uyarak, onu seven ve izleyen kitleler huzurunda “erişilmez” bir kişilik olmaya çabalamaz. Başka insanlara, özellikle de kendisinin bilgi birikimi ve deneyimlerinden yararlanma talebinde bulunan genç sinemacı ve sinemaseverlere karşı “snob” tavırlar sergilemek gibi bir lüksü yoktur. Bilginin paylaştıkça değerli olduğunu gayet iyi bilir; yüzden de toplumsal ilişkilerinde rahat ve daima vericidir. Adresini, boş zamanlarını ve cep telefonu numarasını, bilgiye ihtiyacı olanlardan asla esirgemez. 14) “Muhafazakâr” bir sinema yazarı, en az uzun metrajlı ticarî sinema ürünleri kadar, sinemanın “sanat”a dönüşme çabasına çok önemli katkılarda bulunan “kısa film”, “belgesel” ve “deneysel sinema” ürünlerini de en üst düzeyde önemser. Sanatçıyı her türlü kapitalist boyunduruktan kurtaran, ona özgür ve bağımsız bir sinema dili kurma fırsatı veren bu gibi eğitici-öğretici film türleriyle uğraşanlara var gücüyle destek olur; giriştikleri yeni projelerde moral verir ve ticarî sinema için üretilen eserler kadar yoğun bir tanıtım fırsatı bulamayan bu gibi alternatif sinema örneklerini sinemasever kitlelere duyurabilmek için elinden gelen her türlü katkıyı yapar. 15) “Muhafazakâr” bir sinema yazarının hayatı ve mesleğindeki duruşunu tanımlayan yukarıdaki ölçüt, kural ve kaygılar, özelde sinema, genelde de sanatın bütün dalları ile uğraşmayı kendisine amaç olarak belirlemiş her gerçek Müslüman'ın sahip olması gereken ortak ölçüt, kural ve kaygıları temsil etmektedir. Yukarıdaki manifesto, üzerinde uzunca bir süre çalışıldıktan sonra, 13 Eylül 2008 Cumartesi günü tamamlanmış ve Yeni Şafak internet edisyonundaki sinema sayfasına aktarılmıştır. + + + + 575888 + Köprü ve otoyollara yüzde 30 zam gelecek + Tamamlanan yasa taslağı, bayram sonrasında Bakanlar Kurulu'na sunulacak. Taslakta, köprü ve otoyol zamlarının da nasıl gerçekleştirileceği belirtiliyor. Buna göre, yapılacak zamlar enflasyon ve döviz kuruna bağlı olarak otomatik ve düzenli gerçekleşecek. Tasarının yasalaşmasının hemen ardından köprü ve otoyol zammı için düğmeye basılacak. Halen köprü geçişlerinde 2,60 TL, en kısa otoyol geçişinde ise 1,40 lira alınıyor. Karayolları Genel Müdürlüğü yetkilileri, köprü ve otoyollara yapılacak zam oranı hakkında şu bilgiyi veriyor: "Köprü ve otoyollara en son 2006 yılında zam yapıldı. 2006 yılından bu yana enflasyon ve kur dikkate alındığında köprü ve otoyollara yüzde 30-35 dolayında zam yapılması gerekmektedir." Ancak, zam oranıyla ilgili kararı Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım verecek. Ulaştırma Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili de özelleştirme öncesinde köprü ve otoyol zammının zorunluluk olduğunu, köprü ve otoyolların hak ettiği değerden özelleştirilmesi için yapılması gerektiğini ileri sürdü. Bu arada Yüksek Planlama Kurulu, Karayolları Genel Müdürlüğü'ne 2,2 milyar TL ek ödenek verdi. Ek ödeneğin 1,7 milyar lirası Karayolları müteahhitlerine aktarıldı. + + + + 576261 + Liderler bayram namazını nerede kıldı? + CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bayram namazını Sultanahmet Camisi'nde kıldı. Gül, bayram namazı için oğlu Mehmet Emre ile camiye geldi. Burada bayram namazını kılan Gül, cami içerisinde cemaat ile bayramlaştı. Cami çıkışında basın mensuplarına açıklama yapan Gül, bütün vatandaşların ramazan bayramını kutlayarak, bu güzel günlerin bütün insanlığa, ülkeye hayırlar getirmesini temenni etti. Cumhurbaşkanı Gül daha sonra vatandaşların alkışları eşliğinde camiden ayrıldı. Bayram namazında Cumhurbaşkanı Gül'e, İstanbul Valisi Muammer Güler ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın eşlik etti. BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kocatepe Camisi'nde bayram namazı kıldı. Ankaralılar, erken saatlerden itibaren bayram namazlarını kılmak üzere Kocatepe Camisi'ne geldi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç ile İçişleri Bakanı Atalay da bayram namazını Kocatepe Camisi'nde kıldı. Arınç ve Atalay, namazın ardından cemaatle bayramlaştı. Arınç, namazın ardından gazetecilerin Ramazan Bayramı'nı da kutladı. + + + + 576189 + 100 milyon €'luk talih kuşu + 100 milyon €'luk talih kuşu 20.09.2009 Avrupa'nın ülkesinde oynanabilen lotoyu bir Fransız kazandı. Kimliği gizlenen talihlinin bu parayla neler yapabileceği konuşuluyor Avrupa'nın ülkesinde oynanan "Euro Millions"ın yeni talihlisi belli oldu. Bir Fransız, "6, 16, 30, 38, 41, 2, 4"ten oluşan tahminiyle 100 milyon euroyu kazandı. 76 milyonda bir bilme şansı olan lotonun ismi açıklanmayan talihlisi Fransa'nın başkenti Paris'te limuzinle karşılanacak. Ödül teslim töreninden önce şehrin en lüks restoranında yemek yiyip lüks bir otelde ağırlanacak. Mafyadan korumak için kimliği açıklanmayan talihliye ödülü ertesi sabah medyaya kapalı törenle verilecek. Çekini alan talihliye, bu parayı nasıl kullanabileceğine dair özel bir bilgilendirme evrakı sunulacak. Evrakta, paranın bankada işletilmesi önerisinden, maddi konularda destek verebilecek avukatların listesine birçok öneri var. Parayla alınabilecek tarihi eserlere ait bir liste de bulunuyor. Talihliye özel bir sağlık sigortası yapılıyor. Vergi konusunda özel bilgiler veriliyor. BOEİNG YOLCU UÇAĞI Boeing firması tarafından üretilen yolcu uçakları 50 milyon euro değerinde. Bir filo oluşturup havayolu şirketİ kurulabilir. 500 PORSCHE ARABA Ortalama 200 bin euro değerindeki Porsche marka arabalardan 500 adet satın alarak arkadaşlarınıza hediye edebilirsiniz. DUBAİ'DE ADA Birleşik Arap Emirlikleri'nin Dubai kentinde dünya haritası şeklinde yapılan adalardan satın alınabilir. Fiyat aralığı 5-50 milyon dolar. DÜNYAYI KURTARABİLİRSİNİZ Eğer lotoyu kazanan bir hayırseverse parayı küresel iklimle mücadeleye bağışlayabilir. AB'nin 2020'ye kadar bu işe ayırdığı bütçe 100 milyon euro... AYA TURİSTİK GEZİ Uluslararası Uzay İstasyonu'na yolculuğun bedeli 20 milyon dolar. Özel şirketler kişi başı 100 milyon euroya aya turist götürmeye hazırlanıyor. RONALDO'YU ALABİLİRSİNİZ Ünlü futbolcu Christiano Ronaldo'yu sahip olduğunuz takımınıza alabilirsiniz. Üç büyükler Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın kadro değerleri de ortalama 100 milyon euro.. + + + + 576544 + Cezasını, Dünya Şampiyonası'nda tamamladı + Cezasını, Dünya Şampiyonası'nda tamamladı ’nın Herning kentinde yarın başlayacak Dünya Güreş Şampiyonası’nda, Güreş Federasyonu tarafından verilen aylık hak mahrumiyeti cezasını bugün tamamlayan da mindere çıkacak. Bu yıl Mart ayında, Spor Salonu’nda düzenlenen Gençler Güreş Şampiyonası’nda, milli güreşçi Fatih Çakıroğlu’nun babası, kendisinin de dayısı olan Enis Çakıroğlu, yaşanan bir tartışma sonucu müsabaka hakemine atınca, salonda bulunan bir güvenlik görevlisi de Enis Çakıroğlu’nu sertçe iterek yere düşürdü. Müsabakaları tribünden izleyen Serhat Balcı olaya müdahale ederek, dayısı Enis Çakıroğlu’nu iterek düşüren güvenlik görevlisini tartakladı. Daha sonra araya giren federasyon görevlileri Serhat Balcı ile güvenlik görevlilerini barıştırdı. Güvenlik görevlisi de Serhat Balcı’dan davacı olmadı. Fakat bu olay nedeniyle Serhat Balcı daha sonra "tedbirsiz" olarak Güreş Federasyonu Disiplin Kurulu’na sevk edildi. Balcı söz konusu olayla ilgili federasyona savunma vermedi. Bunun üzerine 24 Haziran’da, Doç. Dr. Bülent Çiçekli başkanlığında toplanan Disiplin Kurulu, Serhat Balcı’ya 22 Mart 2009’dan geçerli olmak üzere ay verdi. Disiplin Kurulu’na "tedbirsiz" sevk edildiği için bu yıl yapılan Türkiye Şampiyonası’na katılan Serhat Balcı, ’nın başkenti Vilnius’ta da güreşti ve bronz aldı. Cezası bugün sona eren Serhat Balcı, yarın Dünya Şampiyonası’nda 96 kiloda mindere çıkacak ve ilk turda Kazak sporcuyla mücadele edecek. + + + + 576046 + BEYAZPERDE VE ÖTESİ Çürüdüklerinin farkında olmayanlara çürüdüklerini gösteren adam: Michael Francis Moore + BEYAZPERDE VE ÖTESİ Çürüdüklerinin farkında olmayanlara çürüdüklerini gösteren adam: Michael Francis Moore Belgesel sinemanın yalnızca 'caretta carettaların yumurtalarını sahile bırakmasını görüntülemek' olmadığını bütün dünyaya öğreten, her biri sağlam birer şamar kıvamındaki belge-filmleriyle, sinemanın iyiliğe ve doğruluğa hizmet eden cephesinin çağımızdaki en saygıdeğer temsilcilerinden biri o Amerikan toplumunun yitik vicdanını temsil eden bu şişman, muzip, gösterişsiz ve zaman zaman da öfkeli adam, para babalarının ve onların güdümündeki büyük medya kuruluşlarının aleyhinde kopardıkları sayısız yaygaraya rağmen, yıllardır hak bildiği yolda emin adımlarla ilerliyor. ALİ MURAT GÜVEN 23 Nisan 1954'de, Michigan eyaletinin Flint kentinde, İrlanda kökenli Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Doğup büyüdüğü yöre, ömürleri boyunca “Amerikan rüyası”nı görme fırsatını yakalayamamış ezik (ve ağırlıklı olarak da siyah) insanların yaşadığı, henüz hastanesi bile bulunmayan kopkoyu bir yoksulluk diyarıydı. Ki günümüzde, ABD'nin onca gelişmişliğine karşın yine de çok farklı bir durumda değil Çevresini kuşatan bütün olumsuz koşullara rağmen üniversiteye gitmeyi başardı Michael Francis Moore Michigan Üniversitesi'nde gazetecilik eğitimi aldı ve öğrenciliği sırasında da “Michigan Times” adlı okul gazetesinde çalıştı. Üniversiteyi bitirdikten sonraki ilk profesyonel işi ise “Mother Jones” adlı dergide elde ettiği editörlük-köşe yazarlığı görevi olacaktı. Moore'un Amerikan demokratik sol hareketinin bu saygın yayın organındaki kısa süreli çalışma hayatı ve dönemde yazdığı eleştirel yazılar, sonraki yıllarda tutturacağı politik yolun da bir anlamda habercisiydi aslında Onun kaderi, ülke içinden ve dışından milyonlarcasının yere göğe sığdıramadığı cilalı bir sistemin, adına “Amerikan hayat tarzı” denilen devâsâ yapının temellerinin aslında ne denli çürük olduğunu gözler önüne seren haysiyetli bir gazetecilik yapmaktı. Nitekim, 1980'lerin başlarından itibaren kararlılıkla ilerlediği bu yolda, sonradan dünyanın en etkili belgesel film yapımcılarından birine dönüşecekti. Kafasında kurguladığı “uyandırıcı filmler”i çekebilmek için yıllar yılı gerek yazılı basın, gerekse televizyon sektöründe bir sürü gelip geçici işte çalışarak sabırla para biriktirdi ve 1989 yılında kendi yapım şirketi “Köpek Köpeği Yer Filmcilik”i (Dog Eat Dog Films) kurdu. Hemen ardından da elinde kalan son sermayeyle ilk belgesel filmi “Roger ve Ben”i (Roger&Me) çekmeyi başardı. Amerikan endüstrisinin devlerinden General Motors şirketinin Moore'un doğup büyüdüğü Flint kentindeki Buick otomobil fabrikasını Meksika'ya taşıması nedeniyle yol açtığı ekonomik krizi ve aralarında kendi babasının da bulunduğu 30 bin kişiyi bir günde işinden ederek bölgeyi nasıl umarsızca yoksullaştırdığını anlatan bu politik belgesel, sanatçıya ülke çapındaki ilk ciddi şöhreti getirecekti. Adını GM şirketinin günkü patronu Roger Smith'ten alan filmin sonunda perdeye yansıyan şu açıklama yazısı ise Moore'un sonraki her belgeselinde görmeye alışacağımız alaycı tavrının da ilk işaretlerinden biriydi: “İzlediğiniz bu yapım Michigan-Flint'teki sinema salonlarında gösterilememiştir. Çünkü, anılan kentte faaliyetini sürdürebilen tek bir sinema salonu dahi kalmadı!” İlerleyen yıllarda, onun keskin eleştirilerle bezeli yapımlarını göstermeye cesaret edebilen televizyon kanalları için daha bir çok televizyon programı ve belgesel hazırladı bu iri kıyım, mangal yürekli adam 1990'lar boyunca ürettiği programlardan en fazla ilgi uyandıranı ise 1999-2000 yılları arasında kablolu kanal Bravo'da yayımlanan “Korkunç Gerçek” (The Awful Truth) olacaktı. Ancak, Moore'un politik ve ekonomik sisteme karşı eleştirilerini kara mizah tadında sıraladığı bu dizi, izleyiciden gördüğü onca rağbete karşın 24 bölüm boyunca ekrana geldikten sonra (aynı programda eleştirilen kişi ve kurumlardan gelen ağır baskılar sonucunda) ansızın yayından kaldırıldı. Ki benzer bir durum Moore'un 1994-95 yılları arasında hazırladığı bir önceki televizyon programı “Televizyon Toplumu”nun da (TV Nation) başına gelmişti. Şöhreti ve eleştirilerinin dozu arttıkça egemen güçler tarafından manevra alanı da daraltılmaya çalışılan bu deli dolu televizyoncu, adını ABD sınırlarının çok ötelerine taşıyan ilk sansasyonel çıkışını ise 2003 yılında çektiği “Benim Cici Silahım” (Bowling Columbine) adlı belgesel ile yapacaktı. Hedef tahtasına oturttuğu “Ulusal Tüfek Cemiyeti” (National Rifle Association) adlı dernekten hareketle ABD'deki “bireysel silahlanma cinneti”ni gözler önüne seren bu tokat gibi film, adını ise 20 Nisan 1999 günü iki öğrencinin arkadaşları ve öğretmenlerine karşı korkunç bir katliama giriştikleri Columbine Lisesi'nden almaktaydı. Colorado-Jefferson County'deki bu eğitim kurumunun iki öğrencisi Eric Harris ve Dylan Klebold, (izledikleri şiddet filmlerinin ve halka silahlanma propagandası yapıp duran NRA gibi faşist karakterli örgütlerin etkisiyle) gün baştan aşağı silahlanmış olarak okula dalmış, 12 öğrenci ve öğretmeni nedensiz yere öldürürken 24 kişiyi de yaralamışlardı. Polis yetkilileri, olay sonrasında, iki gencin okullarında katliam yapmaya başlamadan hemen önce kasabadaki bir salonda neşe içinde bowling oynadıklarını tesbit etmişti ki Moore'un filmine koyduğu özgün ad da (“Columbine Bowlingi”) bu trajik soğukkanlılığa yönelik bir atıftı aslında Türkiye'de daha ziyade “Benim Cici Silahım” adıyla bilinen yapıt, yöredeki silahlanmış sivillerle gerçekleştirilen kan dondurucu röportajlar ve ABD'yi yeniden “vahşi batı” günlerine döndüren NRA adlı örgüte yönelik sert eleştirileriyle yalnızca ABD'de değil, bütün dünyada izleyicileri esaslı bir biçimde silkeledi. Öyle ki filmin silahlanma karşıtı tavrına Amerikan Sinema Akademisi üyeleri de kayıtsız kalamayacak ve yönetmenini 2002 yılının “En İyi Belgesel Film Oscar'ı”yla ödüllendireceklerdi. İzlendikten sonra insanın ağzında acı bir tat bırakan bu yapıtın hafızalara kazınan en etkileyici bölümlerinden biri de Moore'un NRA'nın uzun yıllar boyunca başkanlığını yapmış “Cumhuriyetçi” aktör Charlton Heston'u villasında -ateşli bir silah sempatizanı görünümünde- ziyaret edip, sonrasında ise onu kişisel silahlanmanın zararları üzerine can sıkıcı sorularıyla adım adım köşeye kıstırdığı, nihayetinde de aynı villadan kovulmasıyla sonuçlanan “olay röportaj”dı. Filmlerinde “Hz. Musa” ve “Ben Hur” gibi dinsel kişilikleri canlandırırken özel hayatında ise eline masum gençlerin kanı bulaşan bu kartlamış Hollywood sağcısının öfkeyle masadan kalkıp gittiği sahne, sonradan Moore'un -binbir hile ve desise ile almayı başardığı- NRA üyelik kartının da iptaline neden olacaktı. ise bunu hiç umursamadığı gibi, kendisine konu hakkında sorular soran gazetecilere, “Evet, NRA'e üye oldum. Çünkü hem Charlton Heston'a ulaşmanın tek yolu buydu, hem de ileride ezkaza derneğin başkanlığına falan yükseltilirsem, uygarlık düşmanı örgütlenmeyi zaten ânında lağvedecektim” şeklinde muzipçe bir cevap veriyordu. Şiddet içeren sinema-televizyon filmleri, aynı türdeki bilgisayar oyunları ve ardından kaçınılmaz bir biçimde gelen silahlanma merakının bir toplumu nasıl zehirlediğini anlatan bu çarpıcı belgeselle elde ettiği yüksek saygınlık, Michael Moore'u insanlığa yararlı mesajlar verme noktasında daha da gaza getirecek ve 2004 yılında da Başkan George W. Bush'u darmadağın ettiği “Fahrenheit 9/11” adlı yapıtıyla ortalığı birbirine katacaktı cesur sanatçı ABD'yi 11 Eylül 2001 saldırılarına götüren nedenleri ve Irak'ın talan edilme sürecinin ardındaki kirli hesapları şaşırtıcı bilgiler, belgeler ve tanıklar eşliğinde tek tek gözler önüne seren belgesel, aynı yılın Cannes Film Festivali'nde “En İyi Film” ödülünü alırken, onu hazırlayan tombik adamın ödül törende yaptığı konuşmadaki şu cümle de sinemasal hatıralarımıza hiç silinmemecesine kazınıyordu: “İnsanlara çektirdiğin acılar için kendinden utan Bush, bir parça utanma duygun var ise utan!” Adı, Fransız yönetmen François Truffaut'nun 1966 tarihli kült filmi “Fahrenheit 451”e anlamlı bir gönderme içeren “Fahrenheit 9/11”, esinlendiği fütüristik filmde devlet güçlerinin “insanları yanlış yöne sevketmesinler” diye mevcut bütün kitapları anılan sıcaklıkta -451 Fahrenheit derecesi- yakmasından hareketle, 11 Eylül saldırılarının perde arkasındaki gerçeklerin de nasıl sinsice örtbas edildiğine vurgu yapmaktaydı. 2004 yılı ABD başkanlık seçimlerine çok az bir süre kala gösterime giren “Fahrenheit 9/11” gerçi Başkan Bush'u koltuğundan edemedi; ancak ikinci görev dönemine girerken epeyce yıpratmayı da başardı. Öte yandan film, dünya çapında gördüğü olağanüstü ilgiyle, sinema tarihinin gelmiş geçmiş en fazla gişe yapan belgeseli unvanına da sahip oluyordu. Türkiye sinemalarına son olarak 2007 yılında, Amerikan sağlık sistemindeki yozlaşmayı ve yürürlükteki bu insanlık dışı sistemi zorla ayakta tutan büyük sigorta şirketlerinin iğrençliklerini anlatan “Hasta” (Sicko) adlı belgeseliyle konuk oldu Michael Moore Ki mizah tonu biraz daha yükseltilmiş filmiyle, “zalime laf sokma” noktasında formundan hiç bir şey yitirmediğini de bir kez daha gösterdi bizlere “Hasta”yla aynı dönemde hazırladığı “Kaptan Mike Amerika'yı dolaşıyor” filmi ise sinemalarda değil, doğrudan doğruya internette gösterime girecekti. Moore'un 2004 seçimleri öncesinde turladığı 60 ayrı kentte, özellikle üniversite kampüslerinde öğrencilerle yaptığı söyleşileri derleyen bu belgesel ise kasvet dolu Bush yıllarından sonra ülkede yavaş yavaş yeniden egemen olmaya başlayan “yeni demokrat uyanış”ı gözler önüne sermekteydi. Sinema ve televizyon alanında ortaya koyduğu entelektüel kalibresi yüksek çalışmalarla zaman içinde “Amerikan toplumunun vicdanı” konumuna yükselen “oyunbozan” sanatçı, şu sıralarda büyük bir merakla beklenen yeni projesi “Kapitalizm: Bir Aşk Öyküsü”nün teknik hazırlıklarıyla uğraşıyor. Ekim 2009'da önce ABD'de gösterime girecek olan bu film, hemen ardından da dünya çapında dağıtıma çıkacak ve -ülkemizdeki bir dışalımcı ona yatırım yapmayı göze alırsa- bizler de vahşi kapitalist sistemi hedef tahtasının tam orta yerine oturtan yeni Moore serüvenine dahil olabileceğiz. Michael Moore'un belgesel sinema alanındaki yetkinliğini onu hiç tanımayanlara anlatırken şu kadarını söylemek yeterli bizce: Eğer ki “Benim Cici Silahım”ı, “Fahrenheit 9/11”i ya da “Hasta”yı henüz görmemişseniz, şimdiye kadar belgesel filmcilik adına da dişe kovuğa gelir hiç bir şey izlememişsiniz demektir. Tabiî, “belgesel”den tek anladığınız Kenya'daki aslanların birbirlerini yeme görüntüleri değilse! Yarın öbür gün internet ortamında Moore'u bir takım şaibeli suçlamalarla yerden yere vuran bir yazı ya da aleyhine seviyesiz yorumlarla dolu bir siteyle karşılaşırsanız, adınız kadar emin olun ki bu tür salvoların ardında kendilerinden başka hiç kimseyi sevmemeyi kesin bir hayat tarzına dönüştürmüş olan kırmızı enseli Amerikan ırkçıları vardır. Dahası, ABD medyasındaki bu tür organize saldırıların büyük bir bölümünün Cumhuriyetçi Parti tarafından finanse edildiğini de önemle hatırlatalım. Hoş zaten, dünya kamuoyu da anılan politik hareketin mensuplarının rakipleriyle faullu güreşmelerine Watergate Skandalı'ndan bu yana oldukça alışkın Velev ki Moore özel hayatında ve meslekî çalışmalarında irili ufaklı bazı tutarsızlıklar sergilemiş olsun Pekiyi, bu durum insanlara doğruluk, dürüstlük, barışseverlik ya da adaletin üstünlüğüne inanma gibi kadim değerleri üstüne basa basa hatırlattığı yapıtlarının çapından ne eksiltir? Ziya Paşa'nın dediği gibi “Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz” Sonuç olarak, kıyasıya eleştirdiği politik, ekonomik ve toplumsal sistemin içinde doğup bugünlere kadar gelmiş bir Amerikan vatandaşı olarak Moore'un hayatında da pekâlâ sevimsiz bazı çapaklar yakalanabilir. Başkalarına vaaz ettiği boyutta “arınmış” bir hayat düzleminde yaşamıyor ve yerden yere vurduğu Amerikan sömürü sisteminin -borsa gibi- en tehlikeli kurumlarından şu ya da bu oranda yararlanıyor olabilir sözgelimi Ancak o, ait olduğu sistemin imkân tanıdığı en üst düzeyde ilkeli bir gazeteci, televizyoncu ve sinemacı olarak, Allah'ın kendisine bahşettiği meslekî fırsatları yine de insanlık yolunda değerlendirmeyi seçmiş ve bütün filmlerinde de kitleleri iyiliğe, güzelliğe, doğruluğa, daha âdil bir dünya idealine doğru yönlendirmeye çabalayan biri. Öyle ki Moore'un şimdiye kadar yapımını üstlendiği herhangi bir filmde şiddete, sahtekârlığa, insanın insanı ezmesine dair en küçük bir övücü mesajla karşılaşmamamız bile onu kendi kulvarında ayrıcalıklı kılmaya yetiyor. “Haklı”nın değil “güçlü”nün kazandığı böylesi bir çağda erdem açısından bu noktaya kadar tırmanabilmiş bir sinema anlayışının temsilcisi olmak da az buz şey sayılmamalı doğrusu! Belgesel sinemanın çağımızdaki bu en değerli ve üretken sanatçısını köşemizde saygıyla selamlarken, onunla ilgili önemli bir bilgi notunu da bitiş cümlesi olarak ekleyelim. Time dergisi 2005 yılındaki bir araştırmasında Michael Moore'u “Dünyanın En Etkili 100 İnsanı” arasında gösterirken, Amerikan sinema çevrelerinin itibarlı yayın organı Entertainment Weekly dergisi de 2007 yılındaki geleneksel seçkisinde onu “Hollywood'un En Zeki 50 İnsanı” listesine dahil etmiştir. Michael Moore'un resmî internet sitesi: Wikipedia'da Michael Moore: (Türkçe) (İngilizce) Michael Moore'un film şirketi Dog Eat Dog'un resmî internet sitesi: Önceki yıllarda Yeni Şafak sinema sayfalarında yayımlanan Michael Moore'a ilişkin iki özel haber: + + + + 576594 + AKP, MHP'nin sürece katılımını bekliyor + Elitaş, bu sürece siyasi partilerin katkılar sağlaması gerektiğini belirterek, "MHP'nin görüşlerini yeniden gözden geçirip çözüm sürece katkı sağlamasını bekliyoruz." dedi. Kayseri Valiliği tarafından düzenlenen halk bayramlaşma törenine katılan Mustafa Elitaş, burada gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. MHP'nin açılım sürecine yazılı da olsa katkı sağlamayacağı yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Mustafa Elitaş, şu açıklamayı yaptı: "Bayramlar önemli günlerdir. Bayramlar birlik beraberlik ve kardeşliğin yaşandığı nefsin bin kenara bırakılarak küskünlerin dargınların barıştığı süreçtir. 25 yıldır Türkiye'deki terör belasını bu bayramı maharetiyle bayramın yerini manevi hazzın zirveye ulaştığı süreçtir. Hep beraber bir şeyler yapmalıyız. Bu sadece AK Partinin meselesi değil. 25 yıldır yaşanan hadise sadece terör işidir. Aslında bugüne kadar demokrasinin uygulanmaması dolayı ortaya çıkan sıkıntıları da hep birlikte çözmek için gayret göstermeliyiz. Milli bir mesele olarak değerlendirilmelidir. Burada çözmek yolunda adım atması gereken kurum ve kuruluşlar başında siyaset kurumu geliyor. Parlamento da temsil edilen siyasi partiler bu konuda katkı sağlamak için gayret göstermeleri gerekir." Mustafa Elitaş, MHP'nin, daha kendi fikirlerinin ne olduğunu bilmeden, yapılan çalışmaların raporu ortaya çıkmadan kendi milletvekilleri ile dahi görüşmeden 'biz buna karşıyız, görüşmeyeceğiz' diye fikir beyan etmesinin, açılım sürecine destek olmakta zafiyet olduğunu gösterdiğini vurguladı. Elitaş, "Oturup konuştuğumuz sürece, birbirimize saygı duyup fikirlerimize ehemmiyet verdiğimiz sürece çözülmeyecek bir sorun olmayacaktır. Bayram vesilesi ile açıkçası siyasi partilerin söylemleri daha yapıcı ve olumlu ve çözüm üretici kardeşliği sağlayıcı hale getirmek gerekir. Sadece söylemle değil söylemleri de sözde bırakmamak lazım. Suya yazmamak gerekir. Özde ve gayretli bir şekilde imkanları seferber ederek çözmek gerekir. İnşallah MHP'nin yöneticileri de bu kanaatleri, toplumun isteği yönündeki kanaatlerini olgunlaştırıp görüşlerini yeniden gözden geçirip çözüm sürecisine katkı sağlarlar." diye konuştu. Dağarcığında kimin neyi varsa ortaya koymasını isteyen Elitaş, konuşmasını şöyle tamamladı: "Artık 'ölen ölür, kalan sağlar bizim' devri geçti. Bütün insanları yaşatmak, bütün insanları barış ve kardeşlik içerisinde kucaklaştırmak lazım. 71 milyon insan, vatan evladı, Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesini aşması için gayret göstermesi gerekir. Bunda da barış, sevgi saygı ve birlik beraberlik içerisinde olmak gerekir."Etiketler: . MHP ye helal olsun! Bu memleketin gercekten tek sadik ve dik duran partisi. Iyi ki varsi MHP. CHP PKKyi meclise sokar, AKP basimiza tac yapar...Bir saglam MHP var..AKP akilli, MHP yi de bu yola sokup, halka, "bak hepimiz ayniyiz" demek istiyor. Allah yar ve yardimcin olsun MHP. Herkezin bayramini kutlar, ülkem insanlarina (hainler haric) mutlu yarinlar Allahtan nasip etmesini dilerim.Türküyle, Kürdüyle, Laziyla bu ülkeye sadik olan, ve Türkiyede gelecegini gören tüm insanlarimizin bayramini kutlarim. + + + + 576183 + Sıra geldi Kewell'a + Sıra geldi Kewell'a Sıra geldi Kewell'a 20.09.2009 Galatasaray'da nöbet değişimi! Panathinaikos maçında 90 dakika oynayan Kewell'ın yerinde Arda 11'de başlayacak. Sakat Mehmet Topal riske edilmeyecek ve Barış Özbek forma giyecek Lig'de yarın gece deplasmanda Kasımpaşa ile karşılaşacak Galatasaray'da Frank Rijkaard kadroda yine rotasyona gidiyor. Perşembe akşamı Atina'da 3-1 kazanılan Panathinaikos karşılaşmasında 90 dakika forma giyen Harry Kewell'ı dinlendirmeyi planlayan Hollandalı hoca, Arda'yı bu kez ilk onbirde sahaya sürecek. Sol kanadı Arda'ya teslim edecek Rijkaard, Elano'yu da orta alanda kullanacak. Sakatlığı süren Mehmet Topal'ı riske etmek istemeyen Galatasaray Teknik Heyeti, Avrupa Ligi grup ilk maçında ikinci yarıda forma giyen Barış Özbek'i ilk onbirde düşünüyor. Sakatlığı geçen ancak sadece gündür takımla birlikte çalışan Ayhan Akman'ın ise 2. yarıda görev yapması bekleniyor. Defansın göbeğinde ise Emre Aşık ile birlikte soğuk algınlığını atlatan Servet Çetin forma giyecek. BALTA DİNLENDİRİLEBİLİR Panathinaikos karşılaşmasında Emre Güngör'ün sakatlığı sonrasında stopere geçen Hakan Balta'nın da yoğun maç trafiğinden dolayı yorgun düştüğü ve milli oyuncunun dinlendirilebileceği öğrenildi. Sol bekte Uğur Uçar ya da Caner Erkin şans bulabilir.Sıra geldi Kewell'a + + + + 575873 + Bayramda likör zarafeti + Mehmet Yalçın Şişedeki balıkBayramda likör zarafeti 20 Eylül Pazar 2009 Şeker bayramlarında çikolata ya da şekerleme yanında likör ikram etmek, zarif bir eski İstanbul geleneği... Üstelik artık likörler de değişime ayak uydurdu Likör, ince uzun ayaklı kadehlerde ikram edilir. Her birinde kesme yapraklar ve çiçekler belirip yiten kristal likör kadehlerini gümüş tepside konuklara getirmek başlı başına bir heyecan konusudur. Kadehler titrer, likör döküldü dökülecek olur, tehlike her defasında atlatılır. Üstelik, tepsinin orta yerinde, bir de çikolata için kristal, ağır şekerlik durmaktadır...” Ünlü yazar Selim İleri’nin Cumhuriyet’teki bir yazısında şurupsu üslubuyla anlattığı eski şeker bayramlarındaki likör ikramı, her Şeker Bayramı’nda hatırladığımız bir gelenek...  Artık “baklava” vakti Gerçekten de ’in “Misafirlerinize memleketimizin müstesna likörlerinden ikram ediniz” türü ilanlar verdiği, kimi tombul bir çilek tanesini, kimi ince uzun boynuyla bir kuğuyu andıran likör şişelerini yapabilmek için Bedri Rahmi Eyüboğlu, Orhan Peker gibi büyük ressamlardan yardım aldığı yıllarda likör çok sevilen bir içecekti ve konukları likörle ağırlamak çok incelikli bir davranıştı. Hemen her şehirli orta sınıf ailenin salonunda bir camekanlı dolap bulunur, likörlerin zarif şişeleri ve iğne oyalı kristal kadehleri dolaptan göz kırpardı. Yine bir Şeker Bayramı’ndayız... Ülkenin iklimi Cumhuriyet’in erken dönemlerinden farklı. Köylerden kentlere göçen büyük kalabalıklar ve onların kent varoşlarında yarattığı “ne köy, ne kasaba, ne şehir” hayat tarzları, tıpkı kuru köfteyi pikniklerden kovup mangal adetini getirdiği gibi, içi vişne taneli ve vişne likörlü çikolatalar ya da badem şekerleri yerine baklavayı, şöbiyeti geçirdi. Yine de bugünün modern likörleriyle, eski bayramların nostaljisini canlandıran çok hoş ikramlarda bulunmak mümkün. 1980’lere kadar sadece bizde değil, tüm dünyada likörlerin popülerliğinin en büyük nedeni, meyvelerin öyle her yerde uluorta bulunamamasıydı. Çileği tadabilmek için mayıs, mürdüm eriği için eylül, için de kasım-aralık aylarını beklemek zorundaydınız. Hayatlarımızda “turfanda” diye bir kelime vardı ve bir meyvenin ya da sebzenin ilk çıkanı, henüz az olduğu için turfanda olarak çok pahalıya satılırdı. Son darbe aromalardan Derken gıdaları dondurma eylemi yaygınlaştı ve derin dondurucular evlere kadar girdi. Böylece bir meyve ya da sebzenin tüketimi 12 aya yayılabildi. Seracılık, sebze ve meyvelerin mevsimlerini uzattı. Gelişen güney yarıkürede ocakta yetişen üzümü, kuzey yarıküreye uçaklarla taşıdı ve üzüm yemek için sonbaharı beklemek unutuldu. Meyve ve sebzeleri mevsiminde yeme zorunluluğuna son darbeyi ise gelişen aroma sanayi vurdu. Her meyve ve güzel kokulu bitkinin aroması üretildi, yoğurdundan cikletine, gazozundan kremalı pastasına kadar bu aromalarla meyveler taklit edildi. Tüm bunlar, meyvelerin koku ve tatlarını alkolün içine hapsedip 12 ay keyfi çıkarılabilir hale getiren likörlerin bu işlevlerini ellerinden aldı. Eskiden çileği özleyince çilek likörü içerken, günümüzde çilek zaten özlenmez hale geldi. Çilekle karabiber, kekikle ahududu şişede birleşti yüzden 21. yüzyıl likörleri, eskisi gibi tek bir meyveye rastlanmış “çıplak” likörler değil... Dünyanın en çok satan likörü Baileys, krema, viskisi, çikolata ve kahvenin birleşimi. Safari, mango, papaya ve yeşil limonun bir harmanı. Malibu, tadını cevizi ile romdan alıyor. Günümüze başarıyla gelebilen klasik likörlerden Grand Marnier, turunç lezzetini konyakla sunuyor. Likör, görüldüğü gibi artık tek meyveyi değil, egzotik tatların sürprizlerini  damaklara taşıyor. ’da yeni çıkan bazı likörler bunu da geçip çilekle karabiberi, ahududu ile kekiği, armut ile defne yaprağını bir şişede bir araya getiriyor. Kısacası, likörler de kendilerini çağın gereklerine uyarlayıp hayatlarını sürdürüyorlar. Tıpkı bayramlarını da eskisinden daha farklı kutlayan insanlar gibi... Öyleyse, Şeker Bayramı’nda bu kez artık bakkallarda bile bulunan acı çili biberli bir çikolata ile tropikal meyve kokulu bir kadeh Passoa neden olmasın? Ya da viski ve balla yapılan Drambuie ile bir dilim ezmesi? Bayramınız kutlu, damağınız tatlı olsun... + + + + 576587 + DTP'liler mezarlara karanfil bıraktı + DTP Diyarbakır milletvekilleri Aysel Tuğluk, Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ile DTP Diyarbakır İl Başkanı Fırat Anlı, Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Ali Şimşek, Yenişehir Belediye Başkanı Selim Kurbanoğlu, Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, belediye meclis üyeleri ile DTP il ve ilçe yöneticileri bayram günü dolayısıyla kabir ziyaretinde bulundu. Milletvekilleri ve belediye başkanları, kabirlere kırmızı karanfil bırakarak dua etti. Ziyarete gelen yurttaşlarla da görüşen milletvekili ve belediye başkanları, geçtiğimiz yıl trafik kazasında yaşamını yitiren Kürt siyasetçiler Hüsnü Ablay ve Cihan Deniz'in Yeniköy Mezarlığı'ndaki kabrini de ziyaret etti. Yurttaşlara iyi bayram geçirmelerini dileyen başkanlar, hayırlarının kabul olması temennisinde bulundu.Etiketler: . + + + + 575607 + Suudi Arabistan'da hilal göründü + Böylece bugün Ramazan ayının son günü ve yarın Şevval ayının ilk günü olduğu belirtilerek, yarın Ramazan Bayramı'nın ilk günü olduğu kesinleşmiş olduğu belirtildi. + + + + 576154 + Tanıdık bir esinti + Tanıdık bir esinti Yaklaşık bir asırdır rahatlatıcı serinliğiyle bayramların ayrılmaz bir parçası kolonya Bir asırlık tecrübeye dayanarak 1980'de üretilmeye başlayan Selin Kolonya, geçmişten bugüne getirdiği geleneksel limon kokusu tazeliğini yeni nesillerle buluşturuyor.Bayramların vazgeçilmez kokusu Selin Kolonya, bayram ziyaretlerinin geleneksel ikramı olarak geçmişin geleneksel esintisini bugünlere taşırken, yeni nesillerin de tercihi olmaya devam ediyor.Süleyman Ferit Bey'in bir asırlık formülüyle Eczacıbaşı güvencesinde üretilen Selin Kolonya, ferahlatıcı etkisiyle sadece bayramlarda değil, hayatımızın her anında yanımızda 20.09.2009 PAZAR + + + + 576029 + Şu oyuncağın güzelliğine bir bakar mısınız? + Şu oyuncağın güzelliğine bir bakar mısınız? Bir yanda, elinde dillere destan motorlu ağaç testeresiyle birlikte ünlü korku filmi kahramanı 'Leatherface' Diğer tarafta ise onun kurbanlarını kuşbaşı yaparken kullandığı kanlı kasap tezgâhı ve üzerinde de yarı yarıya parçalanmış bir ceset Bu 'şey', uluslararası internet sitelerinde 40-50 dolar arası fiyatla satılan bir oyuncak! ALİ MURAT GÜVEN Sinemayla yatıp kalkan pek çok insan gibi ben de fırsat buldukça beyazperdenin tarihinde iz bırakmış ünlü filmlere/film kahramanlarına ait afişler, lobi fotoğrafları ve maketler satın alıp bunları evimin, ofisimin uygun köşelerinde oluşturduğum mini sergiler aracılığıyla dostlarımla paylaşıyorum. İnancım odur ki serde DVD-VCD, film müziği CD'si ya da afiş koleksiyonerliği gibi bazı hobiler yoksa kişinin kalbinde gerçek bir sinema sevgisi de oluşamaz; her tutkulu sinemasever vaktiyle kendisini derinden etkilemiş filmleri temsil eden bu tür hatıra eşyalarına bir biçimde sahip olmayı ister. Geçenlerde, ahbaplarımın iyi bildiği koleksiyonculuk merakım doğrultusunda, bazı yeni parçalar edinmek üzere yerli ve yabancı internet sitelerinde sörf yaparken, oyuncakçılık adına son derece nadide bir “eser”le karşılaştım. Bilgisayar ekranında gördüğüm “şey” kendi türünde öylesine müthiş bir örnekti ki yaklaşık bir 15 dakika boyunca dilimin tutulmasına yol açan bu eşsiz parçayı sizlerle de paylaşmak farz oldu. Film kahramanlarının plastik biblolarını üreten Amerikalı bir firma, koleksiyonuna Tobe Hooper'ın 1974 yapımı korku-vahşet filmi “Teksas Testere Katliamı”nı da eklemiş. Oyuncakçılık sektöründe, ünlü filmlerin sahnelerini yeniden oluşturmaya yarayan bu tür çok parçalı maket gruplarına “diorama” denilmekte Bilindiği gibi, Hooper'ın “sakatatçı dükkanı belgeseli”ni andıran bu düşük bütçeli filmi sonradan “gore” (kan gölü) sineması türünde bir klasiğe dönüşmüş ve ardından bir düzineye yakın devam öyküsü çekilmişti. Teksas eyaletinin kuş uçmaz kervan geçmez bir bölgesinde, yolunu şaşıran yabancıları türlü hilelerle yeraltındaki inlerine çekip orada akıl almaz vahşet gösterileri eşliğinde öldüren, sonra da bedenlerini özenle parçalayıp etlerinden muhtelif yemekler (kemiklerinden de sandalyeler!) yapan yamyam bir ailenin serüvenlerini anlatır “Teksas Testere Katliamı” Filmin en popüler ve “sevimli” (!) kahramanı da kurbanlarının etlerini evdeki kasap tezgâhında kuşbaşı kıvamında işledikten sonra yüz derilerini hatıra olarak söken ve şamata olsun diye kendi yüzüne yapıştırarak dolaşan “Leatherface” (Deri Surat) takma adlı hilkat garibesi bir genç adamdır. Üç kuşaktan manyakları bünyesinde barındıran bu geniş ailenin en genç kuşağına mensup Leatherface, aynı zamanda filme adını veren motorlu testereyi de kullanan kişidir. Yıllar içinde Hollywood tarafından pehlivan tefrikasına dönüştürülen bu tüyler ürpertici öykü, serinin afişlerinde bile artık onun -yüzünde, doğradığı insanların derisi, üzerinde vıcık vıcık kanlı bir kasap önlüğü, elinde de ağaç testeresiyle- ortalıkta şehvetli bir heyecanla koşturup durduğu sahneler üzerinden simgelenir olmuştur. İşte, internette yaptığım sörfte gördüm ki Amerikalı oyuncak üreticisi ağabeylerimiz, “Kutsal Hazine Avcıları”nın Indiana Jones'u, “Matrix”in Neo'su, “Yıldız Savaşları”nın Luke Skywalker'ı gibi popüler karakterlerden oluşan biblo serilerine şimdi de “Teksas Katliamı”nın Leatherface'ini eklemişler. Hem de yalnızca tekli bir figür olarak değil; filmdekinin tıpkısı görünümdeki kanlı kasap tezgâhı, leş gibi önlüğü, elinin ayrılmaz bir parçası olan testeresi, yanısıra da pörtlemiş gözlerle masaya uzanmış bir ceset var oyun setinde Sağa sola saçılmış bulunan bir kaç kol, bacak ve kafa da dekoru tamamlıyor. Evet hanımlar beyler; bu gördüğünüz şey, kâh sinemasever büyükler, kâh böylesi nesnelerle oynamayı seven çocuklar için üretilmiş, tüketiminde herhangi bir yaş sınırlaması olmayan (nasıl olsun ki?) çağdaş bir “oyuncak” Yani, böyle bir nesne grubunu minimum 40 dolar verip satın alıyor, sonra da evde çoluk çocuğunuzun gözünün önünde bir yerde Leatherface'in adam kesip biçme kompozisyonunu bire bir oluşturuyorsunuz. Ne kadar şirin değil mi? Tam da günümüz çocuklarının beğenisine göre Yavrularımız önce 5-10 yıl boyunca bunlarla oynayıp hayata hazırlık yaparlar; büyüdüklerinde de onlardan öğrendiklerini gerçek insanlar üzerinde tatbik edip kız arkadaşlarının kafasını keserek çöp kutularına atarlar. Üstelik, babaları yeterince zenginse fazlaca korkmalarına da gerek yoktur. Nasıl olsa sistem onları koruyup kollayacak, fatura bir biçimde kurban ve ailesine kesilecektir. Sinemada şiddet Televizyonda şiddet Bilgisayar oyunlarında şiddet Müzikte şiddet İnternette şiddet Sporda şiddet Evde şiddet Okulda şiddet Kışlada şiddet Ve nihayet, hayatın en masum yüzünü yansıtan oyuncaklarda bile şiddet Doğumundan ölümüne kadar bu denli kesif ve kesintisiz bir şiddet bombardımanı altında yaşayıp giden bir kuşağın kafatasının içindeki mucizevî doku da giderek “beyin” olmaktan çıkıp “kan kırmızı renkte bir aşure” kıvamına ulaşacaktır doğal olarak Yüce Allah, hayattaki her şeyi kâr-zarar hesabına göre değerlendiren şu lanet olası kapitalizme ve onun dünyanın dört bir köşesindeki kan emici vampirlerine tez zamanda akıl fikir versin diyorum; başka da bir şey demiyorum. + + + + 576470 + Malatya'da trafik kazası: ölü, 16 yaralı + Edinilen bilgiye göre, Aşağı Girmana beldesinden mezarlık ziyaretine giden Zafer Kınık (30) yönetimindeki 44 KA 294 plakalı minibüs, Karayokuş mevkisinde şarampole yuvarlandı. Minibüste bulunan Yusuf Avcu (30) kaza yerinde, Mahdettin Kınık (54) hastaneye götürülürken hayatını kaybetti. Sürücü ile minibüsteki Mehmet Muzaffer Kınık (30), Gülten Kınık, Paşa Deniz Kınık (6), Selim Kınık (45), Fadime Kınık (60), Şefika Kınık (60), Ayşe Fatma Kınık (36), Emine Kınık (79), Eylül Kınık (7), Şerife Kınık (17), Makbule Kınık (45), Elif Kınık (60), İsmail Önal (70), Maksut Önal (84) ve Fahri Önal (60) yaralandı. Yaralılar, Malatya'daki çeşitli hastanelere kaldırıldı. + + + + 575971 + Başbakan, babası ve kayınbabasının mezarını ziyaret etti + Erdoğan, öğle namazını kılmak için Üsküdar'daki konutundan Şakirin Camii'ne gitti. Başbakan, namaz sonrası yürüyerek Karacaahmet Mezarlığı'na geçti. Erdoğan, burada medfun bulunan kayınbabası Cemal Gülbaran'ın mezarını ziyaret etti. Ardından Kasımpaşa'daki Kulaksız Mezarlığı'na giden Erdoğan, babası Ahmet Erdoğan'ın mezarında dua etti. Arefe günü olması nedeniyle mezarlık ziyaretine gelen vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaşan Başbakan Erdoğan, vatandaşların sorunlarını dinledi. Başbakan, aileleriyle mezarlığa gelen çocuklara bayram harçlığı dağıttı. OSMAN ARSLAN İSTANBUL + + + + 576813 + İslam Dünyası Bayramı Kutluyor + İslam Dünyası Bayramı Kutluyor Ramazan Bayramı dünyadaki Müslümanlarca coşkuyla kutlanıyor. Bayram namazında camilere akın eden Müslümanlar, dua etti, birbirleriyle bayramlaştı. Irak'ta Camiler Doldu Irak'ta camiler doldu taştı. Namaz sonrasında ise bayramlaşma ve kabir ziyaretleri vardı. Müslümanların kutsal mekanı Mekke'de bayram coşkusu bir başka yaşanıyor. Kabe'de kılınan bayram namazı, TRT ekranlarından canlı yayınlandı. Filistinliler Bayrama Hüzünl�� Girdi İsrail işgali altındaki Filistin toprakları bu bayrama da hüzün ve umutla girdi. Filistinliler savaşta kaybettikleri yakınlarını anmak için mezarlıklara koştu. İslamiyette kutsal olan Kudüs'te de burukluk vardı. El Aksa'da bayram namazı kılmak isteyen Batı Şeria'daki Filistinlilere, İsrail'in yaş sınırı koyması bayram kutlamalarını gölgeledi. İran'da da Coşku İran da bayrama coşku ve heyecanla girdi. Tahran Üniversitesi'ndeki bayram namazı, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad olmak üzere birçok önemli ismi bir araya getirdi. Afganistan'da Buruk Bayram Yıllardır kan ve göz yaşının dinmediği Afganistan bayrama buruk girdi. Her gün onlarca kişinin öldüğü ülkede Müslümanların buluşma yeri camiler oldu. Arap dünyasının önemli ülkelerinden Mısır da bayramı coşkuyla kutlanıyor. Bayram namazı için toplanan Müslümanlar camilere sığmadı. Malezya'da Renkli Kutlamalar Güneydoğu Asya ülkelerinden Malezya bayramı ilk kutlayan ülkelerden biriydi. Ülkede, kutlamalar renkli görüntülere sahne oldu. Dünyanın en fazla Müslüman nüfusuna sahip ülkesi olan Endonezya da kadın, erkek, çoluk çocuk bayram namazı için camilere akın etti. Avrupa'da da Bayram Coşkusu Avrupa'da özellikle de Türklerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde bayram coşkusu bir başka yaşanıyor. Almanya'da yaşayan Türklerin buluşma noktası camiler oldu. Ramazan ayı Türkiye'de olduğu gibi Hollanda'daki Müslümanlar tarafından da coşkuyla kutlanıyor. Dost ve kardeş ülke Azerbaycan da bayramı kutluyor. + + + + 576034 + Facebook'taki sayfamıza göz atıyor musunuz? + Facebook'taki sayfamıza göz atıyor musunuz? ALİ MURAT GÜVEN Hatırlanacağı üzere, gençler arasında düzeysiz bir iletişim üslûbunun yaygınlaştırıcısına dönüştüğü için yıllardır inatla sürdürdüğüm Facebook boykotuna geçen ağustos ayının başında son vermiş ve orada bizzat kurup yönettiğim kişisel bir sayfa oluşturmuştum. Bu karar, bizleri sevip sayan ve daha yoğun bir etkileşim içinde olmamızı talep eden sadık okurlarımızı ziyadesiyle memnun ederken, sayfada kayıtlı arkadaş sayımız da yalnızca bir ay içinde 200'ü buldu. Facebook'a, orayı bir “geyik yapma” aracı olarak kullanmak için değil, Yeni Şafak sinema sayfasındaki fiziksel sınırlamalar nedeniyle lâyıkınca kullanma imkânı bulamadığım yığınla ekstra yazı, fotoğraf ve bilgiyi sizlerle paylaşmak üzere üye oldum. Nitekim, şimdiye kadar da sinema-TV dünyasını yakından takip edenlerin okuyup incelemekten keyif alabilecekleri düzinelerce fotoğraf albümü ve yazıyla donattım yeni buluşma noktasını Yücel Çakmaklı ağabeyimizin vefat haberini yalnızca yarım saat içinde bütün sinema câmiâsına duyurmamı sağlamasından sonra da gördüm ki, “at sahibine göre kişniyor” ve bu tür iletişim mecralarının düzeyini ya da düzeysizliğini doğrudan doğruya kullanıcıları belirliyor. Ben de teknoloji karşısında daha fazla inat etmeyi bir kenara bırakıp, böylesine popüler ve etkin bir mecrâyı sinema çalışmalarımızın hizmetine sunmakla gayet hayırlı bir iş yaptığımı düşünüyorum artık Bu vesileyle, henüz Facebook sayfamızdan haberi olmayanlara, içerik itibarıyla buradan pek geride kalmayan ikinci bir sinema sayfasını orada da oluşturduğumuzu bir kez daha hatırlatmak isterim. Düzenli olarak güncellenen mecrâda herkes kendi zevk ve meşrebine uygun bazı konu başlıklarıyla karşılaşabilir. Sinema ortak paydasında buluştuğumuz bütün okurlarımı Facebook'taki “” sayfamıza da bekliyorum. + + + + 576809 + Yiğido keyifsiz! + Haberi Ekle Yiğido keyifsiz! 20/09/09 18:02 Ligin 6. haftasında Cumartesi günü sahasında Bursaspor'a 3-1 yenilerek, bu sezonki 5. mağlubiyetini alan Sivasspor'da, futbolcusundan teknik heyetine, yönetiminden taraftarına kadar herkes üzüntülü. Trabzonspor, Fenerbahçe, Diyarbakırspor ve Manisaspor'un ardından dün de Bursaspor'a yenilmekten kurtulamayan kırmızı-beyazlı ekipte morallar bozuk. Bu sezon yaptığı maçta sadece Denizlispor ile deplasmanda 1-1 berabere kalarak puan toplayabilen, önceki sezondaki başarılı grafiğinden çok uzak bir performans sergileyerek taraftarını hayal kırıklığına uğratan Sivasspor'da camia, takımın bir an önce toparlanarak çıkışa geçmesini arzuluyor. Bursaspor mağlubiyetiyle Ramazan Bayramı'nı üzgün giren camiada, önceki sezondaki büyük başarının ardından bu yıl yaşanan başarısızlığın nedenleri sorgulanıyor. Mehmet Yıldız başta olmak üzere birçok as oyuncunun sakatlığı nedeniyle uzun süre takımdan uzak kalması, takım kurgusundaki ve oyun sistemindeki değişiklikler, Brezilyalı savunma oyuncusu Fabio Alves Da Silva Bilica ve Kamerunlu gole dönük oyuncu Herve Tum başta olmak üzere geçen sezonki iskelet kadrodan bazı isimlerin başka takımlara verilmesi, yeni transferlerin uyum sorunu, yabancı transferinde yaşanan aksaklıklar, istenilen yabancı oyuncuların sezon başında transfer edilememesi, Avrupa kupalarında ve ligde ilk maçlarda güçlü takımlarla karşılaşılması ve alınan her mağlubiyetin takımı olumsuz etkilemesi, başarısızlıktaki nedenler arasında gösteriliyor. -YÖNETİM BURSASPOR MAÇI SONRASI TOPLANDI- Kulüp başkanı Mecnun Otyakmaz, yönetim kurulu ve teknik heyet, bu kötü gidişe ''dur'' demek için çareler ararken, başkan Otyakmaz ve yönetim kurulu üyelerinin dün akşam Bursaspor yenilgisi sonrası maçın oynandığı Eylül Stadı'nda toplandığı öğrenildi. Yaklaşık saat süren toplantıda, başarısızlığın nedenleri ve çözüm önerilerinin görüşüldüğü belirtildi. Şu anda adeta ligin dibine demir atan Sivasspor, gelecek hafta İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile deplasmanda yapacağı maçı dönüm noktası olarak görüyor. + + + + 576206 + Mehmet Gündem Pazar: Sığınak + Mehmet Gündem 20 Eylül 2009 PazarSığınak Benim 'tehlikeli meslekler' diye bir listem var. Gazetecilik ilk sıralarda yer alıyor. İnsani deformasyonu hızlandıran bir meslek bizimkisi. İstisnalar hariç tutulursa, mesleki tecrübe arttıkça, insani duyarlılıklar azalıyor. Gazetecilik hızla insanın kendi olmaktan çıktığı, vicdanını susturup sürgüne gönderdiği, duygularını dumura uğrattığı anlık ve sığı hallere mahkum olduğu bir yapıya doğru kayıyor. Sorumluluk bilinciyle değil, iktidar zaafıyla şekil alıyor gazetecilik Her yerde olma, her yerde kendinden bahsettirme, kendini konuşturma ve bunun için her bir şeyi araç olarak kullanma hastalığı da biz gazetecilere ait Çırpınırken battığının dahi idrakinde olmayan bir mesleğin müntesipleri olarak yaşadığımız bu büyük savrulma elbette önce bize sonra da topluma çok şey kaybettiriyor. Kendi sorunlarımızı hararetle bütün aleme taşıyoruz. Sorunun kendisi olmak nedense hoşumuza gidiyor. “İlgi” üzerinden var olma tarzının bir yansımasıdır bu halimiz İçimizden değil dışımızdan besleniyoruz. İç dinamikler suskun, dış faktörler aktif Hasılı tehlikeli bir meslek bizimkisi ve kaybediyoruz. Biz kaybettikçe insan da kaydediyoruz. Çünkü etki alanımız ne yazık ki çok büyük Keyfiyet yok, keyfilik çok Yine de çaresiz değiliz. Olumsuza teslimiyet yok bizde Mayın tarlasında yürüdüğünü bilenler yola çıkarken tedbirlerini de alıyorlar. Tedbir tevekkül takdir çizgisini istikamete dönüştürmek iyidir. Direnmek iyidir. Tavır almak iyidir. Başkaldırmak iyidir. Aklı selim, kalbi selim, ruhu selim inşa etmek iyidir. Düşünmek iyidir. Düşünürken kalbine sormak, vicdanının sesine kulak vermek iyidir. Edep iyidir, edebiyat iyidir. İçinden yeni şeyler geçmesini istemek, kendini yenilemek ve hissedişleri yazmak iyidir Bizden, bizim meslekten olup ta şimdi bu iyiliği kendisine olduğu kadar bize de yaptı Ekrem Dumanlı Yazdı “Derin gündemlerin” içinden sıyrılarak yazdığı “Anlık Hikâyeler” ile yalın insana ulaşmaya çalıştı. İnsana yazmak, insani olanı yazmak ve insanı yazmak Bu hepimizin arayışıdır aslında. Kalabalıklar içinde yalnızlığın doğurduğu arayışın bir noktaya varması Dumanlı, edebiyata sığınıyor. İnsansızlaşan bir meslekte insana sığınıyor. Öğretici ve önemli bir tecrübe Biliyorum ki her yazar yalnızdır. Yazmak için yalnızlık da biraz gereklidir. Gazeteciler yazdıkları halde yine de yalnızdır. Çünkü yazdığımız konular çoğu zaman gündemin dayatmasıdır ve içimizin sesi değildir. Gazetecilik mesleği bir “insan inşa etmeye” yetmiyor. Fakat çoğumuz kendimizi bu meslek üzerinden anlamlı kılmaya çalışıyoruz. Gerçek şu ki, kendini sadece mesleği üzerinden tanımlayan insanın düştüğü “acizlik hali” ona geniş ufku olan, huzurlu ve mutlu bir hayat sunamıyor. Ekrem Dumanlı, Zaman'ın Genel Yayın Müdürü olduğu halde hikâye yazıyor, edebiyata sığınıyorsa vardır bir bildiği diyorum İnsan herkesten kaçsa da kendinden kaçamaz, içinde ne varsa gün gelir çıkar ortaya Dumanlı'nın içinden edebiyat çıkıyor Zirvedeki bir gazeteci, etkin bir yayın müdürü için bu önemli bir yolculuk olmalı Yönelişini, sebeplerini anlatan yazar; “Ego savaşlarına dönüşen çirkinliklerden herkes gibi ben de bîzarım. Türkiye'nin umumi manzarası herkesi bunaltıyor. Ben de bunaldıkça edebiyata, sanata, düşünceye yöneliyorum” diyor... Anlık ve geçici meşguliyetlerden, zamansız ve kalıcı hallere yolculuk Bir çırpınış Yeni bir iz bırakma çabası Etki alanı oldukça geniş Dumanlı'nın cesareti bakalım nasıl sonuçlar verecek Ekrem Bey'i yıllardır tanırım, gazetecilik öncesinden Bu şair ruhlu adamın bir gazetenin tepesinde nasıl durduğunu hep merak ederdim Meğerse gazetecilik mesleğine kendini teslim etmemiş, orada “görev” bilinci içinde dururken, insani hallerini hem muhafaza edip hem de geliştirebileceği bir “sığınak” inşa etmiş Yani anlık yaşamamış Ben buna insanın kimseye yük olmadan “ayakta durma çabası” diyorum “An”ın idrakinde olanlar “anlık” yaşamazlar Edebiyat Dumanlı'ya yakışıyor “Anlık Hikayeler” için Selim İleri şöyle diyor; “Bir 'an' ama büyük ödeşmelerin, korkuların, büyük endişelerin, yüzleşmelerin, umudu ve mutluluğu yakalayıp yakalayamamanın gerginliğinde, huzursuzluğunda upuzun bir an. Ekrem Dumanlı'nın Anlık Hikâyeler'ini okurken yaşamın kıstırılmışlığında bu anların izini sürdüm. Bazen soluk soluğa, bazen bir cümle ötesine geçemeyerek. 'An' bazen çarptı, çoğu tez düşündürttü. Ve hep bir 'iç ödeşme'ye çağırdı” Anlık Hikâyeler; Kapının Arkasında, Penaltı, Asansör, İntihar, Ayrılık, Dağ Çileği olmak üzere altı öyküden oluşuyor. Dumanlı, konuştuğu samimiyette yazmış Edebiyatçı değilim. Haddimi aşan değerlendirmeler yapmaktan utanırım. Burada önemsediğim asıl nokta etkin bir genel yayın müdürünün, gazetecinin bu edebi çalışmasının gazeteciliğin sorunlu dünyası içinde taşıdığı anlamdır. “Anlık Hikayeler sende nasıl bir iz bıraktı” sorusunu Everest'in Yayın Yönetmeni Sırma Köksal'a sordum. Şöyle dedi; “Ekrem Dumanlı'nın hikâyelerinin en ilginç yanı, uzun yıllardır gazetecilik yapmakta olan, politik gündemle bu denli iç içe geçmek durumunda kalan birinin özel metinlerinde bu kadar içten olabilmesi. Kendini, korkularını, çekincelerini, tedirginlik ve endişelerini sakınmasızca dile getirmesi, yazarın kendini gerçek bir öykücü olarak tanımladığını gösteriyor. Edebiyattan başka hiçbir şeye yatırımı yok bu öykülerin.” Sırma'nın son cümlesini çok beğendim; “Edebiyattan başka hiçbir şeye yatırımı yok bu öykülerin.” Biz gazetecilerin yeni serüvenlere açılmaya ihtiyacı var Kendimizi konuşturmaktan kurtulup kendimizle sahih konuşmalar yapmaya da Çünkü kurgular gerçek hayatın yükünü taşımaya yetmiyor Hayat insanı yoruyor, yorulunca durmak, düşünmek, dinlenmek ve yeniden başlamak gerekiyor. Kendine soru sormayan gazetecilerden korkarım. Kanaatimce Ekrem Dumanlı, şiir, deneme, tiyatro, öykü gibi yönelişleriyle gazetecilikten kaçış yolu değil, orada açılım imkanı arıyor. İnsanın “yeter artık” dediği anlar vardır. İşte, onlardan birisidir Ekrem Dumanlı'dan şimdi duyduğumuz ses NOT: Küçük bir itiraz; Zaman'da Selim İleri, Ekrem Dumanlı ile röportaj yaptı. Birinci sayfa spotunda; “Selim İleri, 'Anlık Hikayeler'in yazarı Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ile geçtiğimiz hafta piyasaya çıkan kitabını konuştu” deniliyordu. Edebi bir çalışmayı 'piyasa' kavramı ile ilişkilendirmek ciddi bir editör hatası değil mi + + + + 576140 + Yahudi bayramını Türkçe kutladı + DÜCANE CÜNDİOĞLU Yahudi bayramını Türkçe kutladı WASHINGTON ABD Başkanı Barack Obama'dan ilginç bir bayram kutlama mesajı geldi. Obama Musevilerin dini bayramı Roş Aşana'yı yayımladığı bir video mesajla kutlarken konuşma, aralarında Türkçe'nin de bulunduğu yedi dile çevrildi. Orijinali İngilizce olan video mesaj Türkçe altyazılı olarak Beyaz Saray'ın resmi internet sitesinde yayımlandı. Obama, mesajında İsrail ve Arap ülkelerine barış çağrısı yaptı. Bu arada Obama Müslümanların Ramazan Bayramı'nı da kutladı. Obama mesajında, Müslümanların bu bayramda yoksulluk ve açlık çekenleri, savaş ya da hastalıkla boğuşanları ve daha az şanslı olanları hatırladıklarını kaydetti. + + + + 576025 + Bülent Uygun'dan taraftara: Üzgünüm + Uygun, maçın ardından yaptığı açıklamada, sakatlıklar nedeniyle yaşadıkları sıkıntılara değindi. Sezon başından beri devam eden sakatlıkların birçok kez bellerinin bükülmesine neden olduğunu ifade eden Uygun, şöyle devam etti: ''Maç içinde İbrahim ile birlikte Ersen'in de sakatlanmış olması maalesef bütün oyun planımızı ve düzenimizi bozdu. 3. dakikada bireysel hatadan yediğimiz golden sonra oyunu kendi lehimize çevirmek için yaptığımız mücadelede en az tane yüzde 100'lük net pozisyonu değerlendiremedik. Böyle olunca Bursaspor gibi güçlü bir takıma karşı galip gelme şansınız kalmıyor. Seyircimizi üzdük, onlara bir bayram hediyesi vermek isterdik.'' Seyircilerinden takımlarına sahip çıkmalarını ve zor günlerde daha çok desteklemelerini isteyen Uygun, ''Bu takım, futbolcu kardeşlerimle birlikte, merak etmesinler burada en güzel şekilde onları temsil edecek. Hiç kimsenin yönde hiç kuşkusu olmasın. Ben Bülent Uygun olarak sözü veriyorum. Onlara güveniyorum, onlar da futbolcularına güvensinler. Güzel günleri hep beraber göreceğiz'' dedi. Uygun, taraftarların Ersen Martin'e yönelik tepkisine yönelik soru üzerine de şöyle konuştu: ''Ersen sakatlanmasına rağmen özveriyle sahada mücadelesini yapmaya çalıştı. yüzden futbolculara tek tek tepki koymalarına gerek yok. Tepki koyulacaksa orada tek suçlu benim. Ben de göğüs germesini bilirim. Unutmasınlar bu takım onlara milletin hayal edemediklerini hayal ettirdi. Rüyalarında göremeyecekleri başarıları elde ettirdi. seneden beri başarıdan başarıya koşan bir Sivasspor gerçeği var.'' -BURSASPOR CEPHESİ- Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam ise ''Sahada her iki takım adına da çok önemli bir puan vardı. Sivasspor kötü gidişini durdurmak, kendi taraftarı önünde kazanıp geçmişe sünger çekmek istiyordu. Bizim de ligde hedeflerimiz var. Geçen hafta aldığımız mağlubiyetten sonra bu hafta kazanıp ligin üst sıralarından uzaklaşmamak gibi bir hedefimiz vardı'' diye konuştu. Kendilerini seven insanlara bayram öncesinde bir başka mutluluk daha yaşatmak istediklerini ifade eden Sağlam, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Sivasspor son iki sezon Türk futboluna damgasını vurmuş bir takım. Şimdi kötü bir dönem geçiriyorlar. Ama çok kaliteli bir takımları, çok kaliteli bir hocaları var. İçinde bulundukları bu sıkıntılı durumdan bir an önce kurtulacaklarını düşünüyorum. Dolayısıyla taraftarlardan da takımlarının ve hocalarının arkasında durmalarını istiyorum. Çünkü Sivasspor, Türk futbolunun rengi... Bülent Uygun da çok önemli bir teknik direktör. Oyuncularımı tebrik ediyorum. İyi mücadele ettiler. Rakibin baskı kurduğu dönemlerde oyunu çok iyi tolere etmesini bildiler ve bugün haklı bir puan aldığımızı düşünüyorum.'' eeeee bülent bey kımse kımseye acımıyo demı elınden tutan kalmadı demı yardımlarkesıldı anadolu takımlarından demı sen gecensene ıyı oyunlamı geldıgını sanıyodun tesadüfde deyıl sana anadolu takımları macları verıyodu sende kazanıyodun bırtane bılıka gıttı dıye herhafta yada5 yemöek zorunda deyılsın takımsan takımlıgını gösterceksın ıkıncı lıokte başarılar dılerım sana güle güleeee 1Galatasaray512152Fenerbahçe59153Trabzonspor66104Eskişehirspor5295Manisaspor5286Diyarbakırspor5087Gençlerbirliği5478Bursaspor5079Gaziantepspor50610Beşiktaş5-1611Antalyaspor6-3612İstanbul B.B5-4613Kayserispor40514Ankaraspor A.Ş4-1515Ankaragücü5-2316Denizlispor5-8217Sivasspor5-7118Kasımpaşa5-90 + + + + 576829 + "Füze kalkanından vazgeçme Rusya ile ilgili değil" + 'nin Doğu Avrupa'ya kurmayı planladığı projesini rafa kaldırmasından sonra, Amerikan Başkanı Barack Obama konuyla ilgili ilk kez konuştu. Kararın, Rusya ile ilgisi olmadığını açıkladı. Obama, "Benim görevim Rusya ile 'nin savunması konusunda müzakere yapmak değil" dedi; 'nin nasıl savunulacağı konusunda karar alanların Ruslar olmadığını vurguladı. Ancak, "Rusya bu kararın bir sonucu olarak 'ye ilişkin paranoyalarını azaltırsa bu bizim için bonus olacaktır" dedi. Obama, perşembe günü eski Başkanı George Bush yönetiminin tehdidini öne sürerek hayata geçiermeyi planladığı projesini kaldırdığını açıklamıştı. Bu kararı memnuniyetle karşılayan Rusya da geri adım atarak, Rusya'nın Kaliningrad bölgesine kısa menzilli İskender füzeleri yerleştirmekten vazgeçtiğini duyurmuştu. + + + + 576123 + Yaşlı diye cezaevine almadılar + Yaşlı diye cezaevine almadılar TAİPEİ (A.A) Tayvan'da bir cezaevi, 'bakamayız' diye 96 yaşındaki mahkumu kabul etmedi. Demiryolları İdaresi'nden emekli olan Sun Hsin-ming, idareye ait bir odayı yasadışı biçimde işgal ettiği gerekçesiyle ay hapse mahkum edildi. Ancak adamın, “bu yaştaki bir mahkuma bakma olanağımız yok” denilerek cezaevine kabul edilmediği ortaya çıktı. + + + + 575904 + Irak: Şam ile görüşmemizde ilerleme yok + Irak hükümet sözcüsü Ali Debbağ dün yaptığı açıklamada, görüşmelerde başarı sağlanamadığını, New York'ta yeni bir toplantının olacağını ifade etti. Suriye'yi siyasi irade göstermemekle suçlayan sözcü, "Bu görüşmelerden arzuladığımız sonucu elde edemeyeceğiz." diye konuştu. Debbağ, Bağdat'ta 100'e yakın kişinin ölmesi ile sonuçlanan saldırıyı düzenlemekle suçladıkları Suriye'de yaşayan eski Irak Baas Partisi üyelerinin, uluslararası bir mahkemede yargılanması isteklerini sürdüreceklerini söyledi. Irak Başbakanı Maliki, BM'nin konuyu soruşturmasını istemişti. + + + + 575601 + Obama ve Clinton'dan bayram mesajı + FEHMİ KORU TAHA KIVANÇ Obama ve Clinton'dan bayram mesajı ABD Başkanı Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton, Müslümanların Ramazan Bayramı'nı kutladı WASHINGTON (A.A) ABD Başkanı Barack Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton, Müslümanların Ramazan Bayramı'nı kutladı. Obama, yayınladığı mesajda, eşi Michelle ve kendisinin, ABD ve dünyadaki Müslümanların "mübarek gününü" kutladığını belirterek, Müslümanların bu bayramda yoksulluk ve açlık çekenleri, savaş ya da hastalıkla boğuşanları ve daha az şanslı olanları hatırladıklarını kaydetti. Clinton da yaptığı açıklamada Ramazan Bayramı'nın, İslam'ın "Amerikalıların da sahip olduğu yardımseverlik, işbirliği, merhamet" gibi değerlerini hatırlattığını söyledi. + + + + 576395 + Dünyadan bayram manzaraları... + Müslüman dünyası Bayramı'nı kutluyor. İran'ın başkenti Tahran'da Bayramı namazında safların uzunluğu kilometreleri buldu. Dini lider Ayetullah Ali Hamaney, namazı Tahran Üniversitesi bahçesinde kıldırdı. İnkılap Meydanı'ndan Veli-yi Asr Meydanı'na kadar tüm ana yollar ile ara sokakları dolduran vatandaşlar namaz için saf tuttu. Bayram namazına katılanların yarıya yakınını kadınların ve çocukların oluşturduğu görüldü. Hamaney'in namazın ardından İslam dünyası ve tüm insanlık için duasına halk "Amin" diyerek katıldı. Hutbede 'ın bereket, rahmet ve güzelliklerinden bahseden Hamaney, halkı her zamankinden daha çok dayanışma içinde olmaya çağırdı. Halktan birlik ve beraberliklerini korumalarını isteyen Hamaney, "güçlü ve müreffeh bir toplum için ilmin olmazsa olmaz olduğunu" söyledi. Hamaney, seçim sonrasındaki atmosfere ilişkin olarak da herkesi sağduyulu ve insaflı davranmaya, karalama ve hakaretten uzak durmaya davet etti. Namaz öncesi ve sonrası çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra halktan da çok sayıda kişi vatandaşlara tatlı, çay ve şerbet ikram etti. Namaz ve hutbenin ardından halk, araçlara binebilmek için kilometrelerce yolu yaya gitmek zorunda kaldı. Bayram namazına Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, Meclis Başkanı Ali Laricani, Yargı Erki Başkanı Ayetullah Muhammed Sadık Laricani, Uzmanlar Meclisi ve Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Başkanı Ayetullah Ali Ekber Haşimi Rafsancani, Anayasayı Koruyucular Konseyi Genel Sekreteri Ayetullah Ahmed Cenneti, Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri ve Nükleer Başmüzakereci Said Celili, Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi, Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanı Tümgeneral Ataullah Salihi, bazı kabine ve meclis üyeleri ile diğer üst düzey siyasi, askeri ve dini liderler de katıldı. Almanya'nın Hamburg kentinde yaşayan Türk vatandaşları, bayram namazının ardından topluca bayramlaştı. Hamburg'da bayram namazı, diğer camilerin yanı sıra Diyanet İşleri Türk-İslam Birliğine (DİTİB) bağlı Mescid-i Aksa Camisi'nde de kılındı. Hamburg Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Doç. Dr. Ömer Yılmaz'ın kıldırdığı bayram namazında camiye sığmayan bazı vatandaşlar namazı dışarıda kılmak zorunda kaldı. Bayram namazını vatandaşlar ile birlikte kılan Hamburg Başkonsolusu Devrim Öztürk, daha sonra vatandaşlarla bayramlaştı. BULGARİSTAN: Bayramı, iki milyona yakın Müslüman'ın yaşadığı Bulgaristan'da coşkuyla kutlanıyor. Başkent Sofya'da ve Türklerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerde bayram namazı dolayısıyla camiler doldu taştı. Başkent Sofya'da ibadete açık tek cami olan Banya Başı'nda yüzlerce kişi, namazı avluda kılmak zorunda kaldı. Namazdan sonra çoğu Türk binlerce Müslüman birbiriyle bayramlaştı. Bu arada, Sofya metrosu inşaatı kazı çalışmalarının Banya Başı camisinin duvarlarının dibine kadar gelmesine vatandaşlar tepki gösterdi. Kazı çalışmaları yüzünden caminin duvarlarında çatlaklar oluştuğu ve sıvanın yer yer döküldüğü gözleniyor. Türklerin yoğunlukta yaşadığı Kırcaali, Şumnu, Rusçuk, Dobruca, Silistre, Razgrad, Targovişte, Hasköy, Varna ve Burgaz bölgelerinde de bayram namazı kılındı. Bu bölgelerdeki belediyeler, Bayramı dolayısıyla çeşitli kültür etkinlikleri de düzenliyor. Bulgaristan Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov ile Başbakan Boyko Borisov birer mesaj yayımlayarak ülkedeki Müslümanların Bayramını kutladı. Pırvanov, mesajında, Bulgaristan'daki Müslüman vatandaşların dini vecibelerini özgürce yerine getirmelerinin büyük önem taşıdığını bildirdi. Bayramı dolayısıyla Türkiye-Bulgaristan sınırında ise yoğun bir trafik gözleniyor. Akrabalarıyla bayramlaşmak için binlerce kişi Türkiye'den Bulgaristan'a gelirken Bulgaristan'da gören binlerce Türk öğrenci de bayramı aileleriyle birlikte geçirmek için Türkiye'ye gidiyor. ARNAVUTLUK: Bayramı, nüfusun yüzde 80'inden fazlası Müslüman olan Arnavutluk'ta da kutlanıyor. Başkent Tiran ile diğer kent ve yerleşim birimlerinde Müslümanlar bayram namazı kıldı. Cumhurbaşkanı Bamir Topi, bir mesaj yayımlayarak, Müslümanların Bayramı'nı kutladı. Topi, mesajında, "Nerede bulunurlarsa bulunsunlar, tüm Arnavut Müslümanlarının Bayramı'nı kutlamaktan büyük memnuniyet duyuyorum" ifadelerine yer verdi. KAZAKİSTAN: Kazakistan'ın başkenti Astana'da Bayramı coşkuyla kutlanıyor. Astana'nın en büyük camisi Nursultan Camisine sabah namazı için gelenler, bayram namazı saatine kadar Kur'an-ı Kerim okudu, cami içinde sohbet halkaları oluşturdu. Kadınlar ve çocuklar da kendilerine ayrılan bölümde namaz saatinin gelmesini bekledi. Kazakistan'da Bayramı resmi olmadığı için, bayramın ilk gününün pazar gününe denk gelmesi coşkuyu artırdı. Ülkede 'nın ise sadece ilk günü resmi Astana'da yaşayan Türkler de Kazak-Türk Lisesi'nde düzenlenen bayramlaşma töreninde bir araya geldi. Bayram namazının ardından eşleri ve çocukları ile Kazak-Türk Lisesine gelen gurbetçiler, burada birlikte kahvaltı yaptı ve kahvaltıdan sonra bayramlaştı. Bayram vesilesiyle bir konuşma yapan Kazak-Türk Lisesi Müdürü Sadrettin Çelik, 1990'lı yıllarda buralarda yalnızlık çekildiğini, ancak bugün binlerce Türk'ün birlik ve beraberlik içinde bulunduğunu anlattı. Çelik, "Bizler gurbetteyiz, ancak bunu dostlarımıza, kardeşlerimize hissettirmemeye çalışıyoruz. Burada kendi geleneklerimizi, göreneklerimizi, kültürümüzü hep birlikte yaşatma gayretindeyiz" dedi. Bayramın en çok sevinenleri ise her yerde olduğu gibi yine çocuklardı. Büyüklerinin ellerini öpen çocuklara harçlık ve verildi. Kazak-Türk Lisesi yöneticileri de okul yönetimince hazırlanan küçük hediye paketlerini çocuklara dağıttı. + + + + 576080 + Taraftarın sabrı taştı + SANLI SARIALİOĞLU Taraftarın sabrı taştı Siyah-beyazlılar maç sonrası isyan bayrağı açtı, yönetimi protesto etti. Stat içinde başlayan protesto caddelere taştı. Siyah-beyazlı taraftarlar Kayserispor maçının son dakikalarında yönetimi istifaya davet ederken yapılan transferleri eleştiren tezahüratlar yaptılar. Taraftarlar maç son dakikalarda yaptıkları tezahüratlarla İsmail Köybaşı ve Tabata transferlerine atıfta bulunarak Demirören aleyhine, ""Başkan olsana. Başkan olsana Gaziantep'e başkan olsana" ve "Yeter Yıldırım Demirören yeter" diye tezahürat yaptılar. Son düdükle birlikte ise tribünler isyan bayrağını çekti ve tüm stattan "Yönetim istifa" sesleri yükselmeye başladı. Kapalı tribünde bulunan taraftarlar protokolde bulunan yöneticilere büyük tepki gösterirken, bazı Beşiktaşlılar protokol tribününe girmeye çalıştı. Polis hemen önlem alırken stat, "Yönetim istifa" tezahüratlarıyla çınladı. Protestolar stat dışında da sürdü. Siyah-beyazlı taraftarlar yolları kapattı. Çarşı bu kez de UEFA'ya karşı Beşiktaş'ın önde gelen taraftar topluluğu Çarşı, M.United maçında “Çarşı” yazılı pankartlarına, “A” harfinin anarşizmin simgesine benzerliği nedeniyle tribünlere asılmasına izin vermeyen UEFA'ya tepki gösterdi. Kapalı tribünde İngilizce “Freedom for Pancarst UEFA” (Pankartlara özgürlük) yazısı asan taraftarlar, UEFA'daki “A” harfini de Çarşı'daki harf gibi yazdı. Öte yandan Beşiktaş taraftarı Manchester maçındaki performansıyla haftanın en iyisi seçildi. 20.09.2009 + + + + 576314 + 10:54 Obama Müslümanların Ramazan Bayramınını Kutladı + Obama Müslümanların Ramazan Bayramınını Kutladı Başkanı ve Dışişleri Bakanı Müslümanların 'nı kutladı.  Obama, yayınladığı mesajda, eşi Michelle ve kendisinin, ABD ve dünyadaki Müslümanların "mübarek gününü" kutladığını belirterek, Müslümanların bu bayramda ve çekenleri, savaş ya da hastalıkla boğuşanları ve daha az şanslı olanları hatırladıklarını kaydetti. Clinton da yaptığı açıklamada Ramazan Bayramı'nın, 'ın "Amerikalıların da sahip olduğu yardımseverlik, işbirliği, merhamet" gibi değerlerini hatırlattığını söyledi. + + + + 576360 + Oyunlarda da Ramazan Bayramı kutlanıyor + Teknoloji sitesi ShiftDelete.Net'in haberine göre günlük hayatın bir parçası haline gelen bilgisayar oyunları, kullanıcılarını daha da etkilemek ve kendine bağlamak için gerçek hayattan etkilenmeye devam ediyor. Türkiye'nin en çok oynanan tarayıcı bazlı oyunlardan biri olan Travian, aldığı bir karar ile Ramazan Bayramı'nda sanal da olsa kimsenin köyü yanmasın, askerleri ölmesin diyerek barış ilan etti. Örnek bir savaş raporu. Askerlerini saldırı amaçlı diğer köylere gönderen kullanıcılar da bu sürprizle karşılaştılar. Saldırı raporları yerine bayram ziyareti yaptığını belirten mesajlarla karşılaştılar. :: Yazan: SDN + + + + 575782 + Beşiktaş'a bir darbe de Kayseri'den + Haftalardır gole hasret olan ve zirvenin gerisinde kalan Beşiktaş, şeytanın bacağını yine kıramadı; evinde puan bıraktı! Konuk ettiği Kayserispor karşısında da gol orucunu sürdüren Kartal, rakibine İnönü'de ilk kez mağlup oldu, taraftarına bayram hediyesi veremedi. Maçın tek golü Arıza Makukula'dan geldi. MAÇTAN DAKİKALAR! İnönü'de son düdük Kayserispor 1-0 kazanıyor! dakika 90+3: Beşiktaş şu dakikalarda Kayserispor'u kendiyarı alanına hapsetti. dakika 90: İnönü'de dakikalık uzatma işaret edildi. dakika 90: İnönü'de gerginlik! Olembe ve Ernst birbirine girdi, iki futbolcu da sarı kartla cezalandırıldı! dakika 89: Kayserispor'da Cangele'nin yerine Troisi oyuna dahil oldu. dakika 86: Nihat'ınceza sahası içinde aşırtma vuruşu direkten döndü! Gole çok yaklaştı Beşiktaş Nihat'la!dakika 86: Kayserispor'da Serdar Kesimal oyuna girdi Furkan oyundan alınan isim dakika 84: Beşiktaş'ta Yusuf'un sağ kanatta yerden pası Fink'e, Fink müsait pozisyonda topu auta attı! dakika 79: Beşiktaş'ta Tello'nun yerine Yusuf Şimşek oyuna dahil oldu. dakika 78: Tello'nun uzun pasında Nihat hareketlendi, kaleci Souleymanou çıktı topu aldı. Nihat'la çarpışan Souleymanoukısa süreli birsakatık geçirdi, oyun yeniden başladı. dakika 75: Kayserispor'da Saidou ikinci kez yerde kaldı, değişiklik istiyor Kamerunlu futbolcu, ve Bilal Aziz oyunda. dakika 70: Kayserispor'da sürekli yerde kalan futbolcular İnönü'de tribünleri ve futbolcuları çileden çıkardı! dakika 69: İbrahim Kaş, Bobo'nun pasında ceza alanı içinde topla buluştu vuruşunu yaptı top büyük bir farkla auta çıktı. dakika 64: Nihat sağ çizgide topla buluştu, Nihat'ınyerden sert ortası, Kayserispor'da Ali Turan araya girdi! Tehlikeli geldi Beşiktaş. dakika 59: Kayserispor'da Ariza Makukula sarı kart gördü. dakika 56: Beşiktaş'ta Tello'nun ceza yayından sertşutu kaleci Souleymanou üstüne gelen topugüçlükle çeldi! dakika 55: Beşiktaş'taTabata ve Serdar Özkan oyundan alındı, Nihat ve Fink oyuna dahil oldu. dakika 53: Goooooooool! Kayserispor'da Malukuka ceza sahası içinde topla buluştu rakibinden sıyrıldı ve düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderdi! dakika 52: Serdar Özkan'ın sağ kanattan ortası, Nobre topun gelişine vurdu üstten aut. dakika 47: Beşiktaş'ta Tello korneri kullandı, Souleymanou boşa çıktı, Sivok kafayı dışarı vurdu. İkinci yarının ilk tehlikeli atağı Beşiktaş'tan geldi. İkinci yarıya konuk ekip Kayserispor başladı. MAÇTA İLK YARI Hakem Bünyamin Gezer kornerin kullanılmasına izin vermedi,ilk yarıdaki son düdüğü çaldı.İnönü'de ilk yarıdan gol sesi çıkmadı. İkinci yarıda tekrar birlikte olacağız. dakika 45: Bobo'nun ceza sahası çizgisinin hemen önünden şutu kaleci Souleymanou köşeden çıkardı topu korner! dakika 42: İbrahim Üzülmez'in sağ kanattan ortası, Bobo vuruşunu yaptı savunmaya çarpan top tekrar Bobo'nun önünde kaldı, Bobo'dan bir şut daha! Kaleci Souleymanou'da kalıyor Bobo'nun etkisiz şutu. dakika 39: Kayserispor'da Cangele sol kanattan çizgiye indi, ortasını yaptı, kaleci Hakan iki hamlede kontrol ediyor topu! dakika 37: İnönü'de tribünlerin Cangele başta olmak üzere Kayserisporlu futbolculara yoğun bir tepkisi var. dakika 35: Kayserispor'da Cangele yaklaşık 22 metreden serbest vuruşu kullandı, yerden sert gelen topu kaleci Hakan köşeden çıkardı korner! Kritik bir müdahele genç file bekçisinden. dakika 31: Tello uzaklardan kaleyi yokladı, Souleymanou'dan seken top Bobo müsait pozisyonda auta gönderdi topu! dakika 27: Beşiktaş'ta İbrahim Kaş, Olembe'ye yaptığı müdahele sonrasında sarı kartı gördü. dakika 25: İki takımda sık sık top kaybı yapıyor şu dakikalarda. dakika 23: Serbest atışlarda topu oyunayavaş sokan Kayserisporlu futbolculara yoğun tepki var tribünlerden.dakika 18: Bobo'nun pasında sol çizgiye inen Ekrem'in yerden ortası kaleci Souleymanou'dan krtik bir hamle daha! dakika 14: Kayserispor'da Cangele sağ kanattan yapılan yerden ortada topla buluştu ceza sahası içinde vuruşunu yaptı üstten auta atıyor topu müsait pozisyonda Cangele! Derin ir nefes aldı İnönü'de tribünler. dakika 13: Beşiktaş'ta Ekremin sol kanattan ortası, Bobo'dan röveşata denemesi top az farkla üstten auta çıkıyor! dakika 10: Kayserispor'da Teknik Direktör Tolunay Kafkas cezası nedeniyle karşılaşmayı tribünden izliyor. dakika 7: Kayserispor'da Cangele, Beşiktaş savunmasının solundan çizgiye indi rakibinden sıyrıldı pas vermek yerine bir çalım daha deneyince topu kaybetti Arjantinli oyuncu. dakika 2: Nobre'nin uzun pasında hareketlenen Serdar Özkan'ın sağ kanattan ortası, savunma karşılıyor korner. Korner kullanıldı, Bobo kafayı vurdu aut! Karşılamaya Beşiktaş başladı. Her iki takıma da başarılar... MAÇ ÖNÜ M.Ö: İstiklal Marşımız hep bir ağızdan söylendi. M.Ö: Her iki takımda maç öncesi seramoni için sahada. M.Ö: İnönü'de maçın başlamasına az bir süre kala tribünlerdeki büyük boşluklar göze çarpıyor. M.Ö: İnönü'de karşılaşma öncesi bardaktan boşalırcasına bir yağmur başladı. M.Ö: Beşiktaş'ın Lig'de ve Avrupa'da oynadığı resmi maçta attığı gol sayısının 3'te kalması dikkat çekiyor. M.Ö: Beşiktaş'ta Mustafa Denizli haftalar sonra böylesine ofansif bir11 sahaya sürdü. Nobre, Bobo veTello bu sezon ilk 11'deilk kez birlikte oynayacak. M.Ö: Takımlar maç öncesi son ısınma hareketleri için sahada. BEŞİKTAŞ-GENÇLERBİRLİĞİ STAT: İnönü HAKEMLER: Bünyamin Gezer, Erhan Sönmez, Ekrem Kan BEŞİKTAŞ: Hakan, İbrahim Kaş, Sivok, Ferrari, Ekrem, Serdar, Ernst, Tabata, Tello, Nobre, Bobo TEKNİK DİREKTÖR: Mustafa Denizli KAYSERİSPOR: Souleymanou, Durmuş, Ali, Aydın, Toledo, Mehmet Eren, Saidou, Furkan, Olembe, Makukula, Cangele TEKNİK DİREKTÖR: Tolunay Kafkas Ah bjk em ah. Bu yönetim anlayışı değişmeli. Tabata ya milyon euro verenlerin aklından zoru var derim. Denizlinin aklından sorunu var derim ben Tabatanın görevini yapacak milyon euroluk çok adam var. Kaldiki şunuda anlamış değilim. Alıyorsunuz iyi futbolcuyu beğeniyorsunuzda ama aldığınız pozisyonda bir türlü oynatmıyorsunuz. Sonrada başarılı olamıyorlar. Siz oyuncuyu hangi pozisyonda beğendinizki farklı ortamlarda oynatıyorsunuz. Alma mazlumun ahını... + + + + 576262 + Polis Maradona'nın küpelerine el koydu + Stres ve kilo kaybı tedavisi amacıyla İtalya'nın kuzeyindeki Merano'da bulunan Marodana, vergi borcu yüzünden yine mali polisle uğraşmak zorunda kaldı. Mali polisin, İtalya'ya olan vergi borcundan düşülmek üzere Marodana'nın küpelerine el koyduğu bildirildi. Marodana'yı Merano'naki klinikte bulan mali polisin, bir tutanak düzenleyerek vergi borcundan düşülmek üzere 4000 Avro değerindeki küpelerine el koyduğu açıklandı. Marodana'nın İtalya'da 80'li yılların ortalarında gelir vergisini tam ödememesinden kaynaklanan vergi borcunun, yasal faiziyle birlikte 37 milyon Avroya yaklaşmış olduğu belirtildi. Uzmanlara göre bu vergi borcu, işleyen faiz yüzünden her gün 3000 Avro artıyor. İtalya'da Marodana'nın vergi kaçırdığı, 2005'in şubat ayında Yargıtay kararıyla tescil edilmişti. Marodana, günden bu yana ne zaman İtalya'ya gelse mali polisle başı derde giriyor. Mali polis, 2006'da da vergi borcu yüzünden Marodana'nın 11 bin Avroluk Rolex marka saatine ve katıldığı bir televizyon programınca kendisine ödenecek ücrete el koymuştu. Mali polis yetkililerinin, Merano'da bu kez küpelere el koymasının ardından, Marodona'dan borcundan düşülmek üzere şu ana kadar yapılabilmiş toplam tahsilatın 50 bin Avroyu ancak bulduğu kaydedildi. + + + + 576554 + Aşk, şifresi çözülünce bitiyor + Aşk, şifresi çözülünce bitiyor Yaklaşık 1.5 yıl önce Meleğin Sırları filmi için bir araya gelmiştik Nehir Erdoğan’la. İçini samimiyetle dökmüştü. Şimdi ikinci kez bir röportaj için buluşuyoruz. Daha neşeli, daha da sıcak. Her şey oturmuş yaşamında. Çok bildiğini düşündüğü ve bu yüzden mutsuz olduğu dönemler de olmuş. Artık duruşu belli. Hayata karşı daha esnek. Mutsuzlukları, kırgınlıkları da olmuş. Ama yine de eskisinden umutlu, daha az karamsar. Projelerine de devam ediyor. Aşk Bir Hayal dizisinde Kürt bir aşiretin kızı Asmin olarak karşımıza çıkıyor bugünlerde. Çekimleri Mardin’de yapılan dizi şimdiden çok başka yaşamlar katmış hayatına. “Kim ne derse desin, ben sokaklara inanırım. Orada gerçekliği gördüm” diyor. Gerçeklik onun için aslolan. Gerçekliğin defalarca kırıldığı günümüzde bundan çok rahatsızlık duyuyor, geçmişi özlüyor. “Mütevazı” sıfatını da asla iltifat olarak kabul etmiyor: “Böyle bir tanımlama bile olmaması lazım. Ben moda diye kötücülük oynayamam. Havalı durduğu için ukalalığı, soğuk duruşları, şizofrenik cümleleri sevmiyorum.” Karşımdaki yine aynı Nehir Erdoğan mı? Yoksa hayatınızda değişen pek çok şey oldu mu? İnsan sürekli yenileniyor, değişiyor. Dönüp baktığımda aslında ne kadar çabuk geçmiş zaman diye düşünüyorum. zamanlar karamsardım. Şimdi çok daha iyiyim. Ama hâlâ bir yanımla buradayken, bir yanımla da her an gidebilecek gibi duruyorum. Bu genel problemim. Hep gidici hissediyorum. Yaptığım işlerle kalıcı olmaya çalışıyorum. Diğer yandan da stabil olmayı başaramıyorum. Her gün aynı saatte kalkmayı başaramadığım gibi. Her geçtiğiniz yola sanki ilk defa görüyormuşçasına bakmak gibi belki de. Biraz merak, biraz arayış. Keşke her zaman böyle olabilsek. Çünkü şaşırma duygusu bizi en çok ayakta tutan duygulardan bir tanesi. Çocukken niye kadar mutluyduk? Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorduk. Bir uçak geçerken bile merakla balkona koşardık, bir süre sonra da alışırdık. Alışma duygusu huzur ve konfor getirirken, iç huzursuzluğu olanlara da korkuyu taşıyor galiba. “Acaba hayat beni tekrar şaşırtmayacak mı?” diye düşünüp sıkılmaya başlıyorsun. Merak duygumuz azalıyor mu? Azalıyor tabii. Bundan 15 yıl önce hayatımızda ne GSM operatörleri vardı, ne msn, ne mms.. 3G ne? Kimse de bu yeni şifrelere şaşırmıyor. Birtakım yeni sözcükler ve şifreler silsilesi girdi hayatımıza ve biz bir anda adapte olduk. Aslında bu yaşadığımız çağ için, ölmeden reenkarnasyon yaşıyormuşuz gibi geliyor. Hepimiz geçmişi özlüyoruz. 90’lı yıllardan sonra bir anda her şey değişti. Mesela artık cep telefonu yüzünden anı yaşama lüksü yok. Ya geçmiştesin, ya gelecekte ya da paralel evreni yaşıyorsun. an her yere ulaşıyorsun ama bu yaşadığın an ne oluyor? Gitti; çöp. Biz bu anı kaybederek yaşıyoruz çağımızı. Ne olsun isterdiniz? Eskiyi özlüyorum. Bugünle geçmişin çatışmasını yeni durdurmaya başladım. Çünkü çaresinin olmadığı gerçeğiyle yüzleştim. Durup durup hüzünlenmeler, yabancılaşmalar, gerçeklik duygusunu kaybetmeler aslında bundan. Hayatın içinde reenkarne oluyoruz. Aile içinde bile asosyal bir hayat yaşıyoruz. Tüm bunlar toplumda buhranlara neden oluyor. Şaşırdık. Her şey elimizin altında, her şeye istediğimiz anda ulaşıyoruz. Ama özlemiyoruz. Beklemiyoruz. Mutsuzuz. Çünkü gerçeklik duygusu şaşıyor. Mesajlarla, şifrelerle, kodlamalarla yaşamaya başlıyoruz.Mustafa benim ailem Bir ayrılık yaşadınız ve hiç konuşmadınız hakkında. Bu süreci nasıl yaşadınız? Ne yaşadığımı bir tek ben biliyorum. Görüp duyduklarımdan etkilenmemeye çalışıyorum. Kolay mı? diyeceksin. Hayır. Çok zorlandım. Aynı gerçeklik duygusu problemini orada da yaşıyorsun. Hakkında tüm yazılanlar içgüdüsel olarak doğrusunu söylemeye itiyor. Açıklama yapmaya başlar ve onay almaya çalışırsam burada yaşadığım hayatı, şimdiyi bırakmış, başkalarının dünyalarıyla uğraşmaya başlamış olurum. Ayrılıp ayrılmadığımı da konuşmak istemiyorum. Mustafa, hayatımın sonuna kadar ailem olarak kalacak. Bu hangi boyutta olur, bilemiyorum. Ben de zamanla göreceğim. Ayrılık da sevdaya dahil yani. Bunu konuşmayalım. Çünkü başka insanlardan da sorumlu oluyorum zaman. zaman diziye bağlayalım. Aşk bir hayal midir? Net bir tanımlaması yok. Zaten şifresi çözülmüş bir şeyin cazibesi de olmuyor. Tanımlanmasın da. Çok gerçekçi olduğum günlerimde bir laf etmişim: “Ego küçültme sanatıdır aşk.” Öyledir biraz da. Çözmekte zorlandığın, tam hâkim olamadığın şeylere âşık oluyorsun aslında. Onu çözene kadar da bünyenin aradığı problem çözme isteğini tatmin etmiş oluyorsun.Barışı elimizden alamayacaklar Terör, aşk ve töre. Dizi böyle tarif ediliyor. Politik bir içeriği mi var? Asmin adındaki Kürt kızını canlandırıyorum. Orada görevini yapan bir subaya âşık oluyor. İmkânsız bir aşkın öyküsü. Ancak dizinin politik taraftar bir söylemi yok. Orada yaşanan bazı gerçeklikleri de teğet geçen bir dizi değil. Çekimlerde mayın da patlıyor, bomba da. Töre cinayetlerine de parmak basılıyor. Orada ne varsa, onu gösteriyoruz. Mardin, Türk, Kürt, Arap ve Süryani’nin bir arada yaşadığı bir şehir. Siz neler gözlemlediniz? Hepsi birbirinin dilini konuşuyor orada. Çekim yaptığımız evin dokuz yaşındaki Süryani kızı, dört dil biliyor, konuşuyor. Mardin’de neredeyse elle tutabileceğiniz bir enerji var. Bu da barış enerjisi. Bu tezatlığın nasıl oluştuğunu bilmiyorum. Orada terör var, Dargeçit’e yakın, töre cinayetleri yaşanıyor... Ama baktığınızda Türk olsun, Kürt olsun, hepsi bir arada yaşıyor. Birbirlerinin düğününe gidiyorlar. İnsanların içinde savaşmak gibi bir güdü yok. Ne olduğunu bilmiyorum, dışarıdan başka şeyler yaratılıyor. Büyük emeller, büyük amaçlar... Neye göre büyükse? Kürt açılımından söz ediliyor. Ben orada, sokakta ne gördüğümü biliyorum. Orada kimse kimsenin elinden barışını alamaz. Yeme içme gibi en doğal haklarından bir tanesi. Sen niye insanın içine korku, huzursuzluk veresin ki? Böyle bir hak nereden geliyor? Aslında bizi kendi halimize bıraksalar, aynı toprak bütünlüğünde yaşarız mutlu ve huzurlu bir şekilde. Nitekim yaşanıyor Mardin’de. Korkmuyorum ben. Çünkü orada hayatın gerçekliğini görüyorsun. Ne kadar değiştirebilirler ki. Neyin savaşı bu? Kimse kusura bakmasın. Bütün insanların, kendi değerlerini, öz kültürlerini yaşatarak, yaşamlarını sürdürebileceklerine inanıyorum. 20 Eylül 2009 + + + + 576783 + Küçümsediği Manchester City, Ferguson'un kabusu oluyordu + Manchester United'ın ''Sir'' unvanlı teknik direktörü Alex Ferguson, daha önce yaptığı açıklamada, Tevez'in bu maçta oynayıp oynamamasının önemli olmadığını ifade ederek, ligdeki asıl rakiplerinin Liverpool olduğunu söylemişti. GOLLER: 2' [1 0] W. Rooney 16' [1 1] G. Barry 49' [2 1] D. Fletcher 52' [2 2] C. Bellamy 80' [3 2] D. Fletcher 90' [4 3] M. Owen, C. Bellamy DERBİNİN TARİHİNDEN RAKAMLAR İki takım arasında oynanan toplam 153 maçta Manchester United, 61 galibiyet ile rakibine üstünlük sağlarken, Manchester City'nin 41 galibiyeti bulunuyor. 153 maçın 49'unda ise taraflar birbirlerine üstünlük sağlayamadı. Ligde oynanan son maçta ise Manchester United'ın ezeli rakibi karşısında galibiyeti bulunurken, bu maçlarda berabere biten karşılaşma bulunmuyor. Manchester United, ligde oynadığı maçta 12 puan ile 2. sırada yer alırken, aynı puanlı Manchester City bir maç eksiğiyle 3. sırada yer alıyor. Old Trafford'daki maçta, ev sahibi Manchester United'da sakat Van der Sar, Gabriel Obertan ve Owen Hargreaves kadroda yer almazken, forma giymesi belirsizliğini koruyan Rio Ferdinand'ın yerine Jonny Evans'ın oynayabileceği belirtildi. Manchester City'de ise sakatlıkları bulunan Robinho, Benjani Mwaruwari ve cezalı Emmanuel Adebayor forma giyemedi. Öte yandan, Manchester United'ın ''Sir'' unvanlı teknik direktörü Alex Ferguson, yaptığı açıklamada, Tevez'in bu maçta oynayıp oynamamasının önemli olmadığını ifade ederek, ligdeki asıl rakiplerinin Liverpool olduğunu söyledi. Manchester City Teknik Direktörü Mark Hughes ise Manchester United'in geçen sezona göre daha zayıf bir kadrosunun olduğunu belirterek, 'Maç için iddialıyız' demişti. + + + + 576717 + Carlos yolcu! + Haberi Ekle Carlos yolcu! 20/09/09 15:37 Daum ile F.Bahçe'nin söz kestiği günlerde konuşulan "Carlos gider, Daum ile anlaşamıyor" sözleri gerçek oluyor. Alman hoca, F.Bahçe'deki ilk döneminde Carlos'u takımında görmek istemediğini belirtmişti. Sezon başından beri Brezilya basınına, "Döneceğim" demeçleri veren Roberto Carlos'un ocakta gitmek için izin istediği öğrenildi. Sambacı, yönetici Murat Özaydınlı ile görüşerek, "Sizlerden anlayış bekliyorum" dedi. -AİLEM 'DÖN ARTIK' DİYOR- Daum'un son maçlarda oyundan erken çıkardığı ve "Sakatsın, dinlen" diyerek kadroya almadığı Roberto Carlos, hocasından da dert yandı. Fotomaçta yer alan habere göre Brezilyalı yıldızın, "Ailem ve eşim artık Brezilya'ya dönmemi istiyor. Zaten Christoph Daum da bana oldukça soğuk davranıyor. Ayrılık kararını sezon başında vermiştim ama başkanımız rica edince kaldım. Artık ocak ayında Brezilya'ya döneceğim" dediği öğrenildi. + + + + 576526 + Bayram kanla başladı! + Bayram kanla başladı! 20.09.2009 13:23Esenyurt'ta market sahibi iki kardeş, bayram namazı sonrası başlarına sıkılan birer kurşunla öldürüldü. Polis, cinayet şüphelisi olarak kardeşlerin firarda olan eniştelerini arıyor. Edinilen bilgiye göre olay, sabah saat 08.00 sıralarında Esenyurt, Ardıçlı Mahallesi Atatürk Caddesi 799. Sokak'ta bulunan Karahan Süpermarket'te meydana geldi. Muharrem Karahan ve kardeşi İrbay Karahan, Hz. Osman Camii'nde bayram namazını kıldıktan sonra sahibi oldukları marketi açarak içeri girdi. Bir süre sonra markete gelen bir vatandaş, iki kardeşi kanlar içinde yerde buldu. Görgü tanığının haber vermesi üzerine olay yerine polis ekipleri geldi. Yapılan incelemelerde, iki kardeşin başlarına sıkılan birer kurşunla öldüğü belirlendi. Marketin camlarında ise kurşun izlerine rastlandı. Görgü tanıklarının ve ailenin yakınlarının ifadelerine başvuran polis, cinayet şüphelisi olan Karahan kardeşlerin firardaki enişteleri E.M.'nin yakalanması için soruşturma başlattı. Öldürülen kardeşlerle aynı binada oturan E.M.'nin bir süredir işsiz olduğu ve zaman zaman marketteki işlere yardım ettiği öğrenildi. Cinayete ilişkin E.M.'nin eşi Sevilay M.'nin de ifadesine başvuruldu. Öte yandan olayı öğrenen Karahan kardeşlerin yakınları ise gözyaşlarına boğuldu. Muharrem ve İrbay Karahan'ın cesedi yapılan incelemelerin ardından morga kaldırılırken, olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldı. İHA + + + + 575863 + Işık saçanlar... + Melih Aşık Açık PencereIşık saçanlar... 20 Eylül Pazar 2009 Ben uzayda hayat olduğuna inanıyorum.  Bunca insanın yalan söyleyecek hali yok ya... Birçok vatandaşımız uzaylı gördüğünü iddia ediyor. Uzaylılar da ne hikmetse hiçbir yere gitmeyip bizim ülkemize geliyorlar. Onlar da haklı tabi, başka bir ülkeye gitseler, bir sürü araştırma ve yapılacak onlarla ilgili. insanları seferber olacak, hayat duracak. Bize gelince öyle mi? Şaşkın bakışlarla karşılanıyorlar genelde, en fazla kafalarına taş yiyorlar. Bir vatandaşımız uzaylı gördüğünü söylemişti hani, sonra uzaylının kafasına bir taş indirdiğini, ardından da uzaylının kendisine bir taş savurduğunu dile getirmişti. Uzaylı taş mı atar? Onda ne silahlar vardır kimbilir, ama anlaşılan bizimle eğleniyor, doğallığımız karşısında neşeleniyor... En son ’da bir vatandaş gökyüzünde yedi adet ışıklı cisim gördüğünü ve hemen 155 polis imdadı aradığını bildirdi. İyi de polis ne yapsın? Düşünsenize polis elinde copla takılmış uzaylının peşine bağırıyor: “Kaçma lan yanardöner!” Polis müdürü Antalyalı vatandaşın şikâyetini şöyle yanıtlamış: “Gökyüzünde bir şey yapamayız, aşağı inerse haber verin tutuklayalım...” (Bu da tuhaf! sanığı mı bu? Hakkında suç kanıtı olmayan adamı nasıl tutuklarsınız.) Ne diye tutuklayacaklar ’yu, ışık saçtığı için mi? Hoş, bizde ışık saçanlar, aydınlar hep tutuklanır zaten; bu yeni bir şey değil. Ben, vatandaşımıza inanıyorum. Bence uzayda hayat var; ama maalesef dünyada yok.. (Barbaros Uzunöner’in yakında piyasaya çıkacak Dur Öpücem adlı kitabından... Bayramınızı candan kutlar; sağlık, mutluluk ve başarı dolu uzun bir yaşamda, tüm sevdiklerinizle birlikte nice tekrarlarını dileriz... Kampanyası Bu Rakısı....                                   Bunu içersen; fabrikası kazanır, Tekel bayileri kazanır, meyhaneler kazanır, peynirciler kazanır, mezeciler kazanır, balıkçılar kazanır, anason üreticisi çiftçiler kazanır, şişe üreticisi kazanır, nakliyeci kazanır, taksiciler kazanır... İçtikten sonra kaza yaparsan; kaportacı kazanır, tamirci kazanır, hastaneler kazanır, doktorlar kazanır. Kaza yapıp ölürsen; mezarcılar kazanır, tabutçular kazanır, imamlar kazanır, çiçekçiler kazanır, lokmacılar kazanır... Velhasıl tüm kazanır. Bir tek sen kaybedersin. Böylece krizin etkisi senin için yok olur gider:) iddianamede... Sütaş marka yoğurt lezzetlidir. Hem yağlısı hem diyeti iştah yaratır. yüzden Ergenekon iddianamesinde Sütaş markasını görünce dikkatimizi çekti, derhal şirketin basın danışmanı Sedat Pişirici’yi aradık... SÜTAŞ’ın adının Ergenekon’da geçtiğini biliyor musunuz? -  Aa... Nasıl olur? İlk kez duyuyorum... Sedat Bey telaşa kapılınca kendisine durumu izah ettik. Rektör Ferit Bernay iddianamede staj diyor. İddianameyi yazanlar stajı sütaş diye yazmışlar. yüzden iddianamede bir sütaş muhabbetidir gidiyor. Küçük Kızlar Tolstoy’un bir öyküsü...    “Bu yıl, erken gelmişti. Halk kızakları daha yeni bırakmıştı. Avlularda hâlâ kar vardı, köyün sokaklarında sular akıyordu. İki avlu arasındaki sokakta büyük su birikintisi meydana gelmişti. Bu su birikintisine, karşılıklı iki avludan iki küçük kız geldi. Biri diğerinden daha büyüktü. Anneler, her ikisine de yeni sarafanlar (kolsuz uzun kadın elbisesi) giydirmişlerdi. Küçüğün sarafanı mavi, büyüğünki ise süslü ve sarıydı. İkisinin de kırmızı başörtüleri vardı. Kilisede bayram töreni biter bitmez iki kız, bu su birikintisine geldiler, birbirlerine elbiselerini gösterdiler, sonra da oynamaya başladılar.” Kızlar oynarken biri diğerinin elbisesini kirletir. Kavga ederler. Kızlardan birinin annesi diğerine atar. Onun annesi de evden çıkar kavgaya karışır. Derken evin erkekleri de dışarı çıkar. Bu sırada Akulka’nın ninesi ortaya çıkar, erkeklere çıkışır: Ne yapıyorsunuz, bayram günü gülüp eğlenecek yerde günaha giriyorsunuz? Ama erkekler kavgaya devam eder. sırada biraz önce kavga edip köyün birbirine girmesine neden olan küçük kızlar yeniden su birikintisinde oynamaya koyulurlar. Sonrasını Tolstoy anlatsın: “... İki kız yaptıkları küçük derenin etrafında koşuşmaya başladılar. Akulka: “Tut Malaşa, tut” diye bağırdı. Küçük de bir şeyler söylemek istiyor, ama gülmekten kendini alamıyordu. Kızlar koşuşuyorlar, yonganın suda yüzüşüne bakarak gülüyorlardı. Koşarken köylülerin ortasına girdiler. İhtiyar kadın, onları görür görmez kavga eden köylülere: “Allahtan korkun, koskoca adamlarsınız. Bu kızların yüzünden kavgaya girdiniz, bakın onlar her şeyi unutmuşlar, yine sevine güle oynuyorlar. Sizden daha akıllı imişler” dedi. Köylüler kızlara bakıp utandılar. Sonra kendi kendilerine gülerek evlerine döndüler. Şayet küçük çocuklar gibi olamazsanız göklerin melekutuna asla girmeyeceksiniz.” Polis okulu giriş sınavında sorulan sorular sınavdan önce dershanesinin eline geçmiş. Türkiye üzerinde oynanan büyük oyunun küçük bir parçası bu... Haldun Ertem + + + + 576751 + 'Hayatımda biri var' + 'Hayatımda biri var' 20.09.2009 17:49 Cem Davran ve Tülin Şahin'in sundukları 'Güzel Bir Gün' programına konuk olan şarkıcı Pınar Aylin, genel anlamda ilişkilerin bitişinin şanına yakışır olması gerektiğini ifade etti. Ayrılıkların doğal olduğunu ancak devamının da aynı doğallıkta gelişmesinden yana olduğunu söyleyen Aylin, "Finali, bitimi bir ilişkinin şanına yakışır olmasını tabi ki tercih eder insan. Medeniyet midir onun adı, biraz daha ilişki içinde belki de çok anlayamadığım bir şey o. Bitiminde çirkinleşmesi çok yazık geliyor bana" diye konuştu. Güzel ve dolu dolu yaşanmış bir ilişkinin ayrılık esnasında çirkinleşmesinin, sadece kendisi adına değil genel anlamda da içini acıttığını belirten Aylin, "Ama demek ki benim anlayamadığım bir şey var ki, terkedilmek insana koyuyor. zaman kendinden çıkabiliyorsun. Kendine yakışmayacak şeyler yapabiliyorsun" dedi. Cem Davran'ın "Sen mi terkettin ilişkide?" sorusuna da Pınar Aylin, "Evet, yüzden zaten işler bu noktaya geldi. yüzden zaten hiç yakışmayacak şeyler yaşandı. Çok tatsız. Hiç olmaması lazımdı" yanıtını verdi. TRAVMATİK ŞEYLER YAŞIYORUM Yaşadığı olaylı ayrılığın arkasından evlilikten çekindiğini ifade eden Pınar Aylin, "O yüzden ben şimdi tekrar bir evliliğe böyle yaklaşıyorum. kadar travmatik şeyler yaşanıyor ki. Hiç başına gelmez sanıyorsun ama gelebiliyormuş" şeklinde konuştu. Ancak herşeye rağmen kızı Maya için yaptığı evlilikten hiç bir pişmanlık duymadığını da söyleyen Aylin, baba-kızın her hafta sonu görüşmesini de çok istediğini belirterek eski eşi için "O da Allahtan benim gibi düşünüyor. Orada bir beyaz bayrak çıkıyor. Maya konu olunca... Artık kadar da medeniyet olsun, bunca okumuşluk, bunca şey yani" ifadesini kullandı. HAYATIMDA BİRİ VAR AMA... Bu arada, Pınar Aylin, 10 aydır düzgün giden bir ilişkisi olduğunu ifade etti. Cem Davran, evlilikle ilgili çekinceli yaklaşımı nedeniyle Pınar Aylin'e "Onun ne suçu var? Ya bir çocuk da isterse" şeklinde bir soru yöneltti. Pınar Aylin, "Karşı tarafla ilgisi olmayan bir şey. kadar hakediyor ki herşeyi ama benim biraz zamana ihtiyacım var" yanıtını verdi. Sonrasında ise Cem Davran ve Pınar Aylin arasında şu esprili konuşma yaşandı: Davran: Daha doğurabilecek yaştasın canım? Daha 40-50.. Aylin: Onunla ne alakası var canım! (Kahkahalarla gülüyor) Yani 3-5 tane daha doğurabilecek yaştayım hem de Davran: Eee güzel, şu fotoğraflara bakılırsa bayağı bir gider...(Albüm kapağındaki fotoğrafları gösteriyor) Televizyon Gazetesi + + + + 576374 + "Başkan ve hoca istifa etmeli" + "Başkan ve hoca istifa etmeli" AA Giriş Saati 20.09.2009 09:27 Güncelleme 20.09.2009 09:29 Turkcell Süper Lig'de kendi sahasında Kayserispor'a yenilerek kötü gidişini sürdüren Beşiktaş'ın yöneticilerinden Levent Erdoğan, çok sert açıklamalarda bulundu. NTV'ye telefonla bağlanan Erdoğan, hem eleştiri hem öz eleştiri yaparak, kötü gidişten dolayı çok kişinin hesap vermesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, kötü gidişin hesabını hocanın yanı sıra yönetimin ve başkanın da vereceğini dile getirdi. Kendisinin her zaman konuştuğunu belirten Asbaşkan Erdoğan, ''Mahallenin delisi dediler, çok konuşuyor dediler'' ifadesini kullandı. Başkan Demirören ile fikir ayrılığı yaşayıp yaşamadığı sorulan Erdoğan, ''Başkanı severim. Fikir ayrılığı değil, hadiseler ortada. Herkesin payı var'' diye karşılık verdi. Levent Erdoğan, istifa edip etmeyeceği yönündeki soruyu ise ''İstifa etmeyeceğim'' diye yanıtladı. İstifa edecek çok kişi olduğunu söyleyen siyah-beyazlı kulübün yöneticisi, ''Evvela teknik direktör, arkasından Demirören, sonra bize sıra gelir. Geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerle ileriyi göremiyorum. Sabrın sonu mu kaldı? Maskelerle geziyoruz. Taraftarların yüzüne bakacak halimiz mi kaldı?'' şeklinde konuştu. Bu arada, Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli'nin maç sonrası futbolcularla kısa süreli bir toplantı yaptığı öğrenilirken, tecrübeli teknik adamın futbolcularına bir gün izin verdiği bildirildi. Beşiktaş, Kayserispor maçı sonrası ilk antrenmanını 21 Eylül Pazartesi günü yapacak. + + + + 575714 + Fransızlardan "Tam Üyelik" Güvencesi + Fransızlardan "Tam Üyelik" Güvencesi Egemen Bağış, Türkiye ile AB arasında sürdürülen tam üyelik müzakerelerinin kesilmeyeceği konusunda güvence verildiğini söyledi. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Fransız yetkililerin, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında sürdürülen tam üyelik müzakerelerinin kesilmeyeceği konusunda güvence verdiğini söyledi. Egemen Bağış, Paris'te Fransa'nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı Pierre Lelouche ve diğer yetkililerle görüşmesi hakkında basına bilgi verdi. Türkiye'nin Rahatsızlığı İletildi Bağış, Fransa'nın imtiyazlı ortaklık önerilmesine ilişkin çalışmalar başlattığı yolundaki haberlerden Türkiye'nin duyduğu rahatsızlığı ilettiğini bildirdi. Egemen Bağış'ın verdiği bilgiye göre, Fransız yetkililer de, tam üyeliğin dışında farklı bir seçenekle ilgili bir çalışmanın başlatılmadığı ve başlatılmayacağı konusunda güvence verdi. Görüşmelerde, Türkiye ile sürdürülen müzakereler, gümrük birliği, yasa dışı göç konularının gündeme geldiğini ifade eden Bağış, Türkiye'deki Demokratik Açılım ve Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin Fransa'da yakından izlendiğini söyledi. + + + + 576162 + Bayram 'Kent'siz olmaz! + Bayram 'Kent'siz olmaz! Ramazan Bayramı, yeni heyecan ve tatlarla geldi. Şeker çeşitleriyle her zaman ilklere imza atan Kent, yeni ürünü Kent Caramela'da çikolata ve karamel şekerini bir araya getiriyor. Sütlü veya bitter çikolata kaplı Kent Caramela, yoğun karamel lezzeti ile bayramda ikramlarınızın yıldızı olacak. Kavrulmuş bütün badem ve üzümle birleşen yoğun lezzetteki bitter çikolata kaplı iki yeni Kent Choc Draje çeşidi, vazgeçilmezler arasında... 20.09.2009 PAZAR + + + + 575975 + Sivas, son vurgunu Bursa'dan yedi + Ligde zor günler geçiren Sivasspor, Bursa'ya da kendi evinde yenilmekten kurtulamadı. Yiğidolar, daha maçın başında Bursaspor'un attığı şok golle sarsıldı. Kronometreler 4. dakikayı gösterdiğinde ceza alanı dışında topla bulaşan Volkan, yerden bir vuruş yaparak meşin yuvarlağı kaleci Akın'ın uzanamayacağı köşeden ağlarla buluşturdu: 0-1 Bursasspor'un golünden sonra Sivasspor beraberlik için rakip kalede ataklarını sıklaştırırken, konuk ekip Bursasspor etkili kontrataklar geliştirdi. Her iki takımın geliştirdiği ataklar golle sonuçlanmayınca, maçın ilk yarısı Bursaspor'un 1-0 üstünlüğüyle sona erdi. Sivassporlu taraftarlar, ilk yarıyı 1-0 geride kapatan takımlarını ikinci yarı başlamadan önce tribünlere çağırarak moral verdi. Ancan Yiğidolar, beraberlik golü için rakip kaleye yüklenmesine rağmen bir türlü aradığı golü bulamadı. Skor avantajını elinde bulunduran konuk ekip Bursaspor ise savunma güvenliğini ön planda tutarak kontrollü bir oyun sergiledi. Oyunun son bölümlerinde Shin Young'un attığı golle farkı 2'ye çıkaran Bursaspor, bu golden dakika sonra Zita'nın attığı gole engel olamadı. Zita'nın golünden dakika sonra Shin Young ile yeniden gol bulan Bursaspor, maçtan 3-1 galip ayrıldı. Bursaspor bu galibiyetle puanını 10'a yükseltirken, bu sezon ligdeki 6. maçında da galibiyete ulaşamayan Sivas-spor 6. hafta sonunda puanda kaldı. SİVASSPOR: BURSASPOR: SİVASSPOR: Akın 4, Murat Sözgelmez 3, Hayrettin 3, Sedat 4, Yasin 3, İbrahim Dağaşan 3, Bruno Zita 4, Musa (Dk. 68 Erman 3), Cihan (Dk. 46 Sezer 3), İbrahim Şahin (Dk. 33 Kamanan 4), Ersen Martin 3. BURSASPOR: İvankov 6, Ömer Erdoğan 7, Zapotocny 7, Yenal 6, Turgay (Dk. Ayhan Tuna ?), Veli 6, Hüseyin 7, Ali Tandoğan 7, Ivan Ergıç 6, Volkan (Dk. 73 Batalla 5), Sercan (Dk. 57 Shin Young 7). GOLLER: Dk. 88 Zita Dk. Volkan, Dk. 85 ve 88 Young. SARI KARTLAR: Cihan, Hayrettin, Sezer İvankov. HAKEMLER: Kuddusi Müftüoğlu 6, Uygar Bebek 7, Nihat Samuk 6. STAT: Sivas Eylül + + + + 576158 + Nargilem duman duman'dı + Nargilem duman duman'dı Sigara yasağı bir tiryakileri bir de kahvehanelerle nargilecileri vurdu. Yazın açık alanlar imdada yetişiyodu, şimdi kışın gelmesiyle birlikte asıl manzara ortaya çıkacak. Nargileciler kendilerine göre çözümlerle kışa hazırlanıyor. Duvarlarını yıkan da var, bitkisel nargileye dönen de EMETİ SARUHAN Olacağına inanmıyorduk ama sigara yasağı uygulanmaya başladı. Kapalı alanlarda tütün ve mamulleri içilemez hale geldi. Yasaktan etkilenenler sigara tiryakileri ve mekanlarında sigara içilen işletmeciler oldu. Ama bir de gelirleri neredeyse tamamen tütün ürünlerine bağlı olan nargileciler var ki yasak tamamen onların ellerini kollarını bağladı. Yaz döneminde açık alanlarda hizmet vermeye devam ettiler ama kış geldi kapıya dayandı. Kar, yağmur altında nargile içmeyi göze alacak nargile tiryakileri var mıdır bilemeyiz ancak kanuna göre kapalı alan kapsamına giren yerlerde nargile içilemeyecek. Nargilecilere kışa nasıl hazırlandıklarını, ne yapmayı düşündüklerini sorduk. Yasağı sorduğumuzda başlayan konuşma zamanla aralarında tatlı atışmalara dönüşüyor. Gördük ki bazıları kendilerince çözümler bulmuşlar, bazıları ise ne yapacaklarını hala bilmiyor. Bana en ilginç gelen çözüm Ali Baba Nargile'ninki oldu. Müteahhit olan Ali Baba dükkanının tarafının duvarlarını tamamen kaldırmış. Böylece içerisinin de açık alan kapsamına girdiğini söylüyor. Kehribar Nargile bitkisel nargileyi çözüm olarak getirmiş. İçeride içmenin serbest olduğunu ifade ediyor. Evim Nargile dışarıda şartlara uygun bir mekan hazırlayıp, sobalarla ısıtacak, eleman sayısını düşürecek. Ancak sahibi Mehmet Yılmaz yasağın gözden uzak bölgelerde uygulanamadığını iddia ediyor. Durumdan oldukça şikayetçi. Bazı işletmeler ise beklemede, ne yapacaklarına hala karar verebilmiş değiller. Bir umut kanun kapsamı biraz esnetilir diye bekliyorlar. Yoksa kapıya kilit vurup gidecekler Mehmet Yılmaz/ Evim Nargile Eleman Çıkartacağım, başka çarem yok Biz buranın kenarlarını kapatıp bir tarafını açık bırakacağız. tane soba ile hayatımızı idame ettirmeye çalışacağız. Yarı yarıya etkiler bizim müşterimizi. 12 tane personel çalışıyor. Kışın bunu 4'e indireceğiz. Ne olacağını hiç kimse bilmiyor. Bir arkadaşımız gitmiş duvarı kırmış. Böylece açık alan oluyor. Ben geçen Ümraniye'ye gittim bütün kahvelerde sigara içiliyor. Varoşlara kimse dokunamıyor ama Tophane Sultanahmet gibi göz önündeki yerlere bu yasağı uygulamaya çalışıyorlar. Yasak varsa her yerde olması lazım. Normalde burası akşamları ana baba günü, zaman kimse olmayacak. Bitkisel Nargile mecbur kalırsak ona döneceğiz ama da bir çözüm değil. Bugün doktorlar bile sigara içiyor. Bırakalım vatandaş kendi iradesiyle içsin veya içmesin. Ali Baba Ali Baba Nargile Duvarları açtık, yasağı aştık İstanbul'da ilk nargileciyi açan biziz. Yasak bizi etkilemez. Biz sorunlarımızı çözdük. Kanunen bir mekanın üç duvarı yüzde 51'i açık olursa orada nargile ve sigara içebilirsiniz. Biz de duvarları açtık. Artık her yer açık alan. Kışın ısıtmak için de içeride mangal yakacağız, duvarlara da sıcak hava perdesi takacağız. Müşterimiz rahat etmeli. Nasıl eskiden sigara yasağı yoktu, istediği yere oturabiliyordu şimdi de istediği yere oturabilir. Sağlık Bakanlığı'na İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'ne başvurduk. Projenin uygun olduğuna dair yazı alacağız. Onu bekliyoruz şu anda. Vezir Ateş Kehribar Nargile Çözüm bitkisel Biz bitkisel tütün kullandığımız için yasak bizi etkilemiyor. İçeriye de rahatça nargile verebiliyoruz. Müşterilerimiz de çok beğendi ve olumlu yaklaştı. İçinde nikotin yok, tütün yok, bu nedenle serbest bu nargilenin içilmesi. Ama dışarıda oturan müşterilerimize de normal nargile veriyoruz. Biz Bitkisel Nargile'yi yurt dışından getiriyoruz. İsteyen diğer işletmelere de biz veriyoruz. Kemal Albayrak Asude Cafe Herhalde kapatıp gideceğiz İçeriye girip de kimsenin oyun oynadığı oturduğu yok. Koca mekan boş. Allahtan önümüzde küçük bir açık alan var. Geçen akşam yağmur yağıyor. Hiç kimseyi içeriye oturtamadım. Sadece bir masa içeri geçti. da yarım saat sonra kalktı, gitti. Yapacak bir şey de yok. Çare yok gibi bir şey. Biraz esnetecekler diye bekliyoruz. Başka türlü kapatıp gideceğiz. Bitkisel Nargileye de tam olarak Sağlık Bakanlığı onay vermedi. Bir de bunun müşterisi var. Bakalım beğenip, içecek mi? Son çare olacak onu deneyeceğim ama önemli olan müşterinin kabul etmesi. Şu an kitlenmiş durumda, havanın soğumasını bekliyoruz. Değişiklik olmazsa kapatıp gideceğiz. 20.09.2009 PAZAR + + + + 576487 + "Hiç bir başarı tesadüf değildir" + Haberi Ekle "Hiç bir başarı tesadüf değildir" 20/09/09 12:57 Eskişehirspor Asbaşkanı Gültekin Güvensoy, gelecek hafta İstanbul deplasmanında yapacakları Galatasaray maçından galibiyetle ayrılmak istediklerini söyledi. Güvensoy, yaptığı açıklamada, Eskişehirspor'un Türk futbol tarihinde önemli başarılarının bulunduğunu belirterek, Anadolu efsanesinin yeniden hayat bulduğunu kaydetti. Eskişehirspor'un 12 yıl aradan sonra Turkcell Süper Lig'e yükseldiğini hatırlatan Güvensoy, şöyle konuştu: ''Hiç bir başarı tesadüf değildir. Eskişehirspor, elde ettiği başarıları tesadüflerle değil hak ederek, çok çalışarak kazandı. Takım oyuncuları arasındaki uyum teknik heyetin özverili ve başarılı yönetimiyle bizleri yaz kış demeden destekleyen taraftarımızla bu başarılar yakalandı. Hedefi olan bir takım yarattık. Eskişehirspor, emin adımlarla hedefine doğru yürüyor.'' -''ANADOLU YILDIZI ESKİŞEHİRSPOR''- Gaziantepspor karşılaşmasından alınan puanın kendilerini sevindirdiği anlatan Güvensoy, şöyle devam etti: ''Alınan puan ve oynanan oyun bizleri ve taraftarlarımızı sevindirdi. Bu galibiyet bir acıdan kent halkına bayram hediyesi oldu. Bu maçın ardından disiplini elden bırakmadan önümüzdeki maçlara bakacağız. İlk haftada aldığımız 12 puan bizi şımartmamalıdır. Geçmişte Anadolu yıldızı olarak ünlenen Eskişehirspor'un, mazisindeki başarıları yeniden yakalamak arzusuyla çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ümit ediyorum ki, bu yıl Eskişehirspor ligde büyük başarılara imza atacak. Gelecek hafta sonu yapacağımız Galatasaray maçından galibiyetle ayrılmak istiyoruz. Galatasaray maçına teknik heyetimiz ve oyuncularımız en iyi şekilde hazırlanacak.'' + + + + 576819 + Yurt genelindeki trafik kazalarında 20 kişi öldü, 78 kişi yaralandı + AA muhabirinin derlemelerine göre, saat 18.00 itibarıyla son 24 saatte meydana gelen trafik kazaları şöyle: Trabzon'un Sürmene ilçesinde Erol Ağırman'ın kullandığı 61 EF 402 plakalı otomobil, Sürmene ilçesi çıkışında bariyerlere çarptı. Otomobildeki Salih Ağırman (57) ile bebekler Yavuz Selim Zengin (2) ve Efe Can Ağırman (2) olay yerinde yaşamını yitirdi. Sürücü Ağırman, Nafiye Zengin ile Sevgi Ağırman yaralandı. Malatya'nın Hekimhan ilçesinde Zafer Kınık (30) yönetimindeki 44 KA 294 plakalı minibüs, Karayokuş mevkisinde şarampole devrildi. Minibüsteki Yusuf Avcu (30) kaza yerinde, Mahdettin Kınık (54) hastaneye götürülürken hayatını kaybetti. Yaralanan sürücü ile minibüsteki 15 kişi, tedavi altına alındı. Çorum'da Ali Şahin (24) yönetimindeki 06 GIB 71 plakalı otomobil, Çorum Ankara kara yolunun 6. kilometresinde devrildi. Kazada, sürücü Şahin ile otomobildeki amcasının oğlu Davut Şahin (26) olay yerinde yaşamını yitirdi. Araçtaki, Ersin (17) ve Murat Şahin (25) ile Murat Demir (17) yaralandı. Bursa'nın Karacabey ilçesinde Selahattin Fecir (53) yönetimindeki 34 BKL 18 plakalı kamyonet, Hasan Moran (23) idaresindeki 11 AC 970 plakalı otomobille çarpışarak şarampole yuvarlandı. Otomobil sürücüsü Hasan Moran ile eşi Tuğba Moran (19) kaza yerinde hayatını kaybetti. Kamyonet sürücüsü Selahattin Fecir tedavi altına alındı. Karabük'te Bekir Dolugan yönetimindeki 06 JC 040 plakalı otomobil, Hamzalar mevkisinde devrildi. Kazada, Ayten Dolugan, yaşamını yitirdi. Sürücü Bekir Dolugan, otomobildeki Döndü (70) ve Yağmur Dolugan (6) ile Esme (38) ve Ülkü Devrim Yılmaz (8) yaralandı. Kütahya'nın Altıntaş ilçesinde Süleyman Özen (19) idaresindeki 43 AS 925 plakalı otomobil devrildi. Kazada, sürücü Süleyman Özen, olay yerinde hayatını kaybetti. Otomobilde bulunan sürücünün kardeşi Sinan Özen ile Oğuzhan Gören, Fahri Şafak (16) ve Eyüp Karakaş yaralandı. Aksaray'da İhsan Yiğit idaresindeki 06 AE 771 plakalı otomobil, Aksaray merkeze bağlı Karakova köyü yakınlarında devrildi. Otomobilde bulunan Şükran Yüksel (61) hayatını kaybetti. Otomobil sürücüsü ile Muradiye Yiğit ve Emine Tekbıçak yaralandı. Sivas'ın Şarkışla ilçesinde İbrahim Üstelik (44) yönetimindeki 38 HZ 342 plakalı kamyon, ilçeye bağlı Akçakışla Belde Belediyesi çöp merkezi yakınlarında devrildi. Sürücü İbrahim Üstelik olay yerinde hayatını kaybederken, Mesut Yıldırım (29) ve İsa Karademir (30) tedavi altına alındı. Samsun'un Terme ilçesinde Mehmet Esen (19) yönetimindeki 55 AU 532 plakalı otomobil, Yalı Mahallesi'nde devrildi. Kazada, araçtaki Ramazan Akyel (18) olay yerinde öldü. Yaralanan sürücü ile Şevket Erer (18), hastaneye kaldırıldı. Ankara'nın Polatlı ilçesinde Muhittin Zafer Çağ (64) yönetimindeki 48 TT 090 plakalı otomobil, E-90 kara yolunun 90. kilometresinde, ön lastiğin patlaması sonucu kontrolden çıkarak bariyerlere çarptı. Kazada, otomobilde bulunan Şükran Çağ (57) olay yerinde hayatını kaybetti. Sürücüsü Çağ, hafif yaralandı. Uşak'ın Eşme ilçesinde Cengiz Acar (47) idaresindeki 64 EF 601 plakalı akaryakıt tankeri Alahabalı Göleti Koca Köprü mevkisinde direksiyon hakimiyetini kaybetti. Gölete devrilen tankerde sürücü Acar, olay yerinde hayatını kaybetti. Kayseri'nin Tomarza ilçesinde Orhan Nirce (26) yönetimindeki 34 GL 454 plakalı otomobil, Veysel Taş'a (5) çarptı. Veysel Taş, kaza yerinde öldü. Manisa'da, M.I. (20) idaresindeki 16 BKH 56 plakalı otomobil, yolun karşısına geçmek isteyen Abdülkerim Yörük'e (68) çarptı. Ağır yaralanan Yörük, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Mersin'de, Aziz Budak yönetimindeki 33 TA 613 plakalı özel minibüs, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'nda, bayramlaşmak için yakınlarını ziyaret etmeye giden Yaşar Demir'e (32) çarptı. Demir, olay yerinde hayatını kaybetti. İzmir'in Çeşme ilçesinde, Ceyhan Boztepe'nin (18) kullandığı 35 RAB 61 plakalı motosiklet, Çakabey Kavşağı yakınında refüje çarptı. Kazada yaralanan Boztepe, kaldırıldığı Çeşme Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi. Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde Ertan Yiğit yönetimindeki 34 LDS 67 plakalı minibüs, ilçe girişindeki orta refüjde aydınlatma direğine çarparak devrildi. Kazada, yaralanan sürücü Yiğit ile araçtaki 11 kişi, Çaycuma Devlet Hastanesine kaldırıldı. Osmaniye'nin Toprakkale ilçesinde Abdullah Dinç idaresindeki 06 BP 5081 plakalı otomobil, karşı yönden gelen Ali Açıkgöz yönetimindeki 01 YD 686 plakalı otomobille çarpıştı. Kazada, Abdullah Dinç ile aynı araçta bulunan Mehmet Aslan, Havva, Bedriye ve Dilek Dinç ile gelen diğer aracın şoförü Ali Açıkgöz ile İclal Açıkgöz yaralandı. Erzurum'da Hakan Kurtoğlu yönetimindeki 25 FT 708 plakalı kapalı kasa kamyonet, Abdurrahman Gazi Türbesi yolunda şarampole yuvarlandı. Sürücü Hakan Kurtoğlu ile kamyonette bulunan Bülent ve Mehmet Kurtoğlu tedavi altına alındı. Kastamonu'da Süleyman Er yönetimindeki 57 DK 502 plakalı otomobil, Sakız köyü mevkisinde karayollarının köprü yapımı için değiştirdiği yolda toprak yığınına çarptı. Sürücü Süleyman Er, eşi Nadiye ve çocukları Muhammet Er yaralandı. Erzincan'da Mehmet Bedir yönetimindeki 34 FGB 08 plakalı otomobil, Erzincan-Sivas kara yolunun 13. kilometresinde şarampole yuvarlandı. Kazada araç sürücüsü Mehmet Bedir ile araçta bulunun Cezayir ve Halit Bedir hastaneye kaldırıldı. Karaman'da, Miray Kurtçu (28) yönetimindeki 07 BKY 068 plakalı otomobil, Karaman-Mersin kara yolunun 14. kilometresinde devrildi. Miray Kurtçu ile yanındaki Tolga Yaşar Kurtçu (24) yaralandı. Manisa'nın Kula ilçesinde, Mehmet Yalnız'ın (35) kullandığı 35 HUJ 47 plakalı otomobil ile Mustafa Kırdagezer yönetimindeki 45 8407 plakalı minibüs, Ortaköy köyü girişinde çarpıştı. Otomobildeki Hüseyin Yalnız (38) ile Besim Yalnız (65) tedavi altına alındı. Konya'nın Seydişehir ilçesinde, Selim Karaca (45) idaresindeki 42 BRS 24 plakalı otomobil, Seydişehir-Konya kara yolundaki Karabulak Köprüsü yakınlarında bariyerlere çarptı. Kazada, sürücü Karaca ve otomobilde bulunan Mehmet Cengiz Özsağlam (42) yaralandı. Ankara'da 50 ER 920 plakalı yolcu otobüsü, Söğütözü Caddesi AK Parti Genel Merkezi önünde Halil İbrahim Yılmaz yönetimindeki 06 LJS 77 plakalı otomobile çarptı. Otomobil içinde sıkışan Halil İbrahim Yılmaz yaralandı. Bursa'da, sürücüsünün kimliği ve plakası henüz belirlenemeyen otomobil, Küçükbalıklı Mahallesi Çöplük kavşağında, yolun karşısına geçmeye çalışan Osman Gürtekin'e (36) çarptı. Kazada ağır yaralanan Gürtekin, 112 Acil Servis ekibince Bursa Devlet Hastanesine kaldırıldı. Eskişehir'de, Bayram Çukurcalıoğlu (39) idaresindeki 26 EH 819 plakalı otomobil, Yıldıztepe Mahallesi Seyitgazi Caddesi'nde, yol kenarında bulunan ağaca çarptı. Kazada, Çukurcalıoğlu yaralandı. Giresun'da Hacısiyam Mahallesi'nde, Soner Aygün idaresindeki 28 AP 685 plakalı minibüs, yolun karşısına geçmeye çalışan Ramazan Sarı'ya çarptı. Yaralanan Sarı, Giresun Prof. Dr. İlhan Özdemir Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. + + + + 576074 + Tanjeviç'ten FIBA'ya tepki + SANLI SARIALİOĞLU Tanjeviç'ten FIBA'ya tepki Avrupa Basketbol Şampiyonasında Fransa'ya yenilen Milli Takımda başantrenör Bogdan Tanjevic, FIBA'nın maç programından şikayet etti. Tanjevic, “15 dakika iyi oynadık, ancak sonra oyundan düştük. FIBA'nın programını anlamak mümkün değil. Final günü 24 saatte iki maç yapıyoruz. Bu süreçte takımı hazırlamak, motive etmek çok zor. Yorgunluğumuz açıkça gözüktü' dedi. 20.09.2009 + + + + 576955 + Sel bu kez Karadeniz'i vurdu! + Sel bu kez Karadeniz'i vurdu! 20.09.2009 17:26Rize'de sağanak sonucu bir mahalledeki elektrik trafosu, sağlık ocağı ile bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Rize'de dün gece saatlerinde başlayan sağanağa bağlı olarak, Engindere Mahallesi'nde bulunan elektrik trafosu, sağlık ocağı ile ilk belirlemelere göre ev ile 10 iş yerinin deposu yağmur sularıyla doldu. Evlerini su basan vatandaşlar, kendi imkanlarıyla biriken suyu tahliye etmeye çalıştı. Belediye ekipleri ise kuru çay ve gıda depolarına dolan suyu boşaltma çalışmalarını sürdürüyor. Öte yandan, Güneysu ilçe yolunda biriken yağmur suyu nedeniyle ulaşım kontrollü olarak sağlanıyor. AA + + + + 576641 + Tayland Kralı hastaneye kaldırıldı + Komchadluek gazetesinin sitesindeki habere göre, Tayland Başbakanı Abhisit Vejjajiva, dünyada en uzun süre devletin zirvesinde oturan 81 yaşındaki Kralın, Siriraj Hastanesi'ne kaldırıldığını belirtirken, sağlığında endişe edilecek bir durum olmadığını söyledi. Kral Bhumibol Adulyadej'in hastaneye kaldırılma nedeniyle ilgili açıklama yapılmadı. Siriraj Hastanesi sözcüsü de Kralın hastanede olduğunu belirtirken, ayrıntı vermedi. Tayland Kralı Bhumibol Adulyadej, 2007 yılında küçük çaplı bir felç geçirmişti. + + + + 576433 + Papandreu: Türkiye ile ilişkileri iyileştirmeye çalışacağız + Papandreu: ile ilişkileri iyileştirmeye çalışacağız  'daki ana muhalefet partisi PASOK'un lideri Yorgo Papendrau, Ekimde yapılacak genel seçimlerde iktidara gelmeleri halinde ile ilişkileri iyileştirmeye çalışacaklarını söyledi. Papandreu, 'a verdiği özel demeçte, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde son yıllarda sorunlar ortaya çıktığını, bu zorlukların Türkiye'nin AB'ye üyelik şansını etkileyebileceğini savundu. Ana muhalefet lideri, "İlişkilerde kaybedilen ivmeyi yeniden canlandırmak istiyoruz, ama aynı zamanda ikili ilişkilerde ortaya çıkan sorunları ve zorlukları değerlendirmek istiyoruz" dedi. Yunanistan'ın "sınırlara saygı, egemenlik ve konularının yanı sıra AB kuralları" konusunda da "Türkiye'nin gerçek adımlar attığını" görmek istediğini belirten Papandreu, AB'nin Türkiye hakkında Aralıkta yayımlaması beklenen ilerleme raporuna atıfta bulunarak, "Öbür türlü, (rapor) sallantıda kalır" dedi. + + + + 576149 + Açık havada Şah Mat + Açık havada Şah Mat LONDRA Londra'da Trafalgar Meydanı'na dev satranç takımı kuruldu. Seramikten yapılan ve yükseklikleri metreyi bulan satranç taşları, 27 Eylül'e kadar Trafalgar Meydanı'nı süsleyecek. Cam bir satranç tahtası üzerinde yer alan taşlar, yüksek bir yerde koltuklarına oturan satranç severler tarafından elektronik komuta cihazlarıyla hareket ettiriliyor. YENİ ŞAFAK EKLER KURUMSAL ÇOKLUORTAM ARAÇLAR Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak İçerik Yönetimi: Teknik Destek, Tasarım ve Programlama: + + + + 576018 + NAZAN BEKİROĞLU Bayram ziyareti + Bütün cümlelerin bir şimdiki zaman çekimine bağlandığına bakmayın siz, şimdi her şey bir zamansızlık vehminde birbirine karışıyor. Pembe volanlı elbisesi, kirazlı hasır şapkasıyla küçük bir kız çocuğu da gâhî önünde, gâhî yanında yürüyüp duruyor. Pembe elbiseli küçük kız çocuğu, zamanın üzerinde bir hayal, bir resim. Gözleri akkor, kısık dudakları morarmış. Öylece duruyor. Fatih'in şehre girdiği kemerli kapıdan, başını eğerek sur içine geçiyor. Mahalle başı. Yabani incir dalı, zeytin ağacı yerli yerinde. Ama ne deniz kokusu kalmış ne sabah salâları. Selam alıyor selam veriyor rast geldiği tanıdıklardan. Unutkan martılar omuz başlarına konup kalkmasa da bulutlardan bir temenna alıyor. Her birini sağ omzundan öpüyor. Yalancıymış bütün hava tahmin raporları. Ortalığı sel götürürken onun mahallesine tek damla yağmur düşmüyor. Sokak aralarında çepeçevre dönüyor. Dükkânlarda ramazan yorgunu uykular. Açık kalmış televizyonlarda sürmeli gözlü Züleyhalara kilitlenmiş alâkalar. Yeni açılmış yollar, yollara kurban gitmiş konaklar. Kapanmış çıkmazlar. Yıkılmışlar. Yapılmamışlar. Yine de değişmeyen koordinatlar üzerinde sokağının başında duruyor. Nasıl da bu kadar canlı hatıralar. Bir duvara sırtını vererek öylece bakıyor. Üç çirkin apartmanın sığdığı parsel üzerinde tozlu, gri, mat, kasvetli bir istimlâk hikâyesi. Oysa kapı açılsa, kol demiri çıksa yerinden bahçenin yollarına girecek. Dört bir yan nar ağacı, gül dalı kesecek. Sarnıçta biriken yağmur suyu. An meselesi çıkrıklı kuyu. Bir girse bahçeye, "Yine bir sızı var"da gezinen gencecik bir baba, eğilmiş, ağaçları tanıtıyor. "Bak unutma, bu nar ağacı". Unuttum! Hafızam nisyanla malul benim. Dersimi bellemeye yetecek denli zamanım yoktu. İlk sınıf. İlk ev ödevi. Ev ile okul arasındaki adımları sayıyor. mu fazla büyümüş yollar mı kısalmış, hesabı bir türlü tutturamıyor. Kapı bir türlü açılmıyor, bahçeye giremiyor. Gölge gölgeyle didişir, gölgenin attığı taş yara açmazken, gerçek ne, endişe ediyor. Yine de siyah-beyaz fotoğraflardan birine göz kırpmaksızın bakmayı bilenlerin başına gelebilecek en güzel şey onun da başına geliyor. Sayfaları çevirdikçe perdeler inceliyor. İlk yudum su. Hüznün inceliğinde bayram buruk başlıyor. Elinde bir salkım üzüm tutan çocuğun resmi çıksa birazdan karşısına. Bu dilek biraz ağır kaçıyor. Bir yaprak çiçeği incitmekten korkarak adım atarken bilekleri ağrıyor. Gerisin geri dönüyor. Sinir bozucu bir ara sokak-küçük imalathane gürültüsü. Üç çirkin apartmanı geçince. Aman Ya Rabbi! Bel vermiş, boyun eğmişse de komşu ev yerli yerinde duruyor. Hayret! Badanası bile hâlâ aynı sarı yerden epriyor. Koyu mavi kapının yarı sıkılmış el biçimli pirinç tokmağı. Kendi evinin kapısını bulamasa da komşu kapının tokmağına dokunduğu yerden bir iz bırakıyor. Ama açılmasını beklemiyor. Çalıp kaçıyor. Bir asma filizi kıvrıla kıvrıla göğe kadar uzanıyor. Bambaşka bir zamana, bambaşka bir coğrafyadan düşmüş olmalı. Kendi sokağına kendi mahallesine ne kadar yabancı ki varlığı yadırganıyor. Arkasından konuşulmayı hak ediyor. Usulca ve onu işaret ederek diyorlar ki, "Bu, galiba bir yer arıyor". Ah, doğrudur bir yer aradığı. Ama yerinde yok ki. Bulamıyor. + + + + 576646 + Avrupa Basketbol Şampiyonası... Fransa: 69 Hırvatistan: 62 + Şampiyonası... 69 62 36. Erkekler Şampiyonası 5.’lik, 6.’lık maçında ’ı 69-62 yendi.          Bu sonuçla Fransa şampiyonayı 5’inci, Hırvatistan ise 6. sırada tamamlamış oldu.          Salon: Spodek Arena          Hakemler: Ivo Dolinek xx (Çek Cumhuriyeti), Sergey Mikhaylov xx(Rusya), Borys Ryzhyk xx (Ukrayna)          Fransa: Diot xx 18, Batum xx 8, De Colo xxx 15, Koffi xx 8, Turiaf 2, Mahinmi xx 6, Bokolo xx 6, Traore xx          Hırvatistan: Kus xxx 18, Rozic xx 11, Banic 5, Nicevic xx 12, Kasun xx 7, Loncar 3, Popovic xx 6, Vujcic x, Prkaçin          1. Periyot: 21-12          Devre: 34-24 (Fransa lehine)          3. Periyot: 46-41 + + + + 576031 + İHL Sözlük kurucu ekibiyle kardeşçe bir buluşma + İHL Sözlük kurucu ekibiyle kardeşçe bir buluşma Bu yılın ilkbaharında yayın hayatına başlamasıyla birlikte önce muhafazakâr kesimde, ardından da medyanın genelinde yoğun bir ilgiyle karşılanan İHL Sözlük'ün dört kurucu üyesi, geçtiğimiz haftanın ortalarında fakirhaneme bir nezaket ziyareti gerçekleştirerek beni onurlandırdılar. Sanal âlemde gerçek isimlerinden ziyade müstear isimleriyle tanınan genç dostlarım 'İmhotep', 'Süleyman Demirel', 'Seyyar Gazalî' ve 'Meçhul X', bu ziyaretlerinde İHL Sözlük serüveninin arka planında yaşananlara ilişkin öyle şeyler anlattılar ki resmen dudağım uçukladı. ALİ MURAT GÜVEN Türkiye Müslümanları'nın 2000'li yıllar boyunca medya alanında ortaya koydukları en stratejik projelerden biri olan “İHL Sözlük”, çok kısa bir süre önce (7 Nisan 2009) yayın hayatına başlamasına karşın, yoluna büyük bir başarı ve kararlılıkla devam ediyor. Halen dünyanın en çok ziyaret edilen ilk 1000 sitesi arasında yer alan bu oluşum, kendi kulvarında da Ekşi Sözlük ve Uludağ Sözlük ile birlikte (girilen tanım sayısı itibarıyla) şimdiden ilk üçe yerleşmiş durumda Sitenin kurucuları ise henüz 20'li yaşlarını idrak eden gencecik dört adam Daha önce Ekşi Sözlük'ün çatısı altında yazarlık yapıp oraların “zenci”si olmanın acı lezzetini tadan bu yiğitler, benim bu konuda vaktiyle ortalığı epeyce bir çalkalandıran mâlûm köşe yazımdan sonra (“Ekşi Sözlük'ü jakobenizmin vicdanına bırakmamalıyız” 10 Kasım 2007) Tarık bin Ziyad misali gemileri yakıp sıfırdan bir sözlük kurmaya girişmişler. İşte, geçtiğimiz haftanın ortalarında evime yaptıkları toplu ziyaret de bu olaya yönelik bir vefâ tezahüründen kaynaklanıyor. Daha önce hiç karşılaşma fırsatı bulamadığım bu genç kardeşlerimin “Sizinle tanışıp hâlleşmek istiyoruz” şeklindeki sürpriz telefonları üzerine, meslekten eski dostlarım Şükrü Kanber, Ömer Çakkal, İslâm Arslan ve kısa film dünyamızın yükselen yıldızı Muhammed Yasir Düzcan'ın da mekânda bulunduğu bir sırada “Hemen atlayın gelin, ekip tamam olsun” dedim. Onlar da sağ olsunlar kısa sürede geldiler ve bu zımba gibi gönüldaş topluluğuyla güncel meselelerimiz üzerine tadına doyulmaz bir beyin fırtınası gerçekleştirdik. Sözlük yöneticisi arkadaşlarımın büyük bir üzüntü ve zaman zaman da kızgınlık içinde anlattıkları olaylar sonrasında heybemde kadar çok malzeme birikti ki Ahmet Arsan adlı sanal karakter bunları ele geçirse Ertuğrul Özkök'ün kendisine tahsis ettiği köşede en az iki yıl rahatça geçinip gider. Ancak bendeniz bir Ahmet Arsan olmadığımdan dolayı, duyduklarımı özenle paketleyip rafa kaldırmayı tercih ediyorum. Yalnız, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Câmiamızın yıllar yılı bir türlü sevemediğim bazı simâlarına kanımın neden kaynamadığını şimdi çok daha iyi anlamış oldum. Belli ki Yüce Allah, ciğeri beş para etmez bazı maket tiplerle ilgili uyarı sinyallerini kalbimize önceden gönderiyor. Hele de kimilerince haddinden hızlı parlatılmaya çalışılan taze bir sinemacının sözlükte müstear bir ismin ardında kopardığı rezillikleri öğrenmek, onun hakkındaki olumsuz sezgilerimi iyiden iyiye doğrulamış oldu. Neyse, bunlar fazlasıyla ince konular Daha fazla derinlere inmek Sözlük yönetimine zarar verebilir. Nasıl olsa İslâmî câmiada çeyrek yüzyıl boyunca yaşadığımız acı-tatlı serüvenlerin hepsini yakın bir gelecekte aslanlar gibi kitaplaştıracağız; kalan bilgiler de -dindar gençleri, az pahaya harcanmamaları için ağabeyce uyarıp uyandıracak olan bu kitapta- nasıl olsa yerlerini bulurlar. İHL Sözlük ekibiyle görüşmemde gündeme gelen en büyük bombayı ise haberin sonuna sakladım. Siteyi yöneten arkadaşlar, halen bini “üstad” (yazar), bin 500'ü de “talebe” (yazar adayı) olmak üzere 5500 dolayında üyesi bulunan İHL Sözlük'ün Ramazan ayı boyunca yeni yazar alımı yapacağını açıkladılar. Ki bu da sırada bekleyen binlerce kişiyle birlikte daha nice yetenekli kalemin aynı saflara katılması anlamına geliyor. yüzden, bir nedenle henüz İHL Sözlük'ten haberi olmayan ya da haberi olup da “Aman boşver, bana hayatta sıra gelmez” diyenler bir an önce gerekli başvuruları yapsınlar. Yazar alımı Ramazan'ın ilk gününden bayrama kadar sürecekmiş. Teknik olarak benzer formatta, ancak hayata bakış itibarıyla bambaşka dünyalarda gezinen sitelerde sığıntı muamelesi görme dönemini artık kesin olarak bitirmek gerekiyor. Safları sıklaştırın ve bütünüyle kendinize ait, yönetimi sağlam karakterli adamların ellerindeki bu gibi platformlarda sesini duyurun. Türkiye'deki İHL mezunu ya da mensuplarının sayısına baktığımızda, bu organizasyonun önümüzdeki sonbaharda minimum 10 bin yazara ulaşması işten bile değil. Aynı şekilde, günlük tıklanma rekorunun ele geçirilmesi de reklâm gelirlerinin artmasına vesile olacak. Siteyi kurup bugünlere taşıyan dört kardeşimiz de orta hâlli bir hayat süren insanlar ve böylesine geniş kapsamlı bir internet altyapısının masraflarını sonsuza kadar tek başlarına karşılayabilecek kudrette değiller. Onlara uzun süre ekranda kalan kurumsal reklâmların yanı sıra, Ekşi Sözlük gibi benzerlerinde olmayan farklı bir şeyi, “günü birlik” ve “kişisel” reklâm almalarını önerdim. Sözgelimi, bir üniversite öğrencisinin dahi çok fazla zorlanmadan karşılayabileceği tarifelerle 24 saat boyunca açılış sayfasını kaplayan bayram, kandil, doğum günü, evlilik yıldönümü kutlamaları, hattâ ve hattâ “ilan-ı aşk” duyuruları Ki bu fikrime de son derece sıcak baktılar. Küstah bir üslûpla dindarlara saydırıp duran benzerleri her Allah'ın günü Türkiye'nin en büyük markalarından silme reklâmlar alırken, bizimkilerin şimdiye kadar dolaştıkları bir kaç düzine anlı şanlı İslâmcı markadan henüz tık sesi dahi çıkmamış. Yıllarca kısa filmlerim, belgesellerim ve diğer projelerim için kapı kapı dolaşıp sponsorluk dilenmiş biri olarak hiç şaşırmadım doğrusu Bizleri, parayı erken bulup bir kenara çekilmiş, “kültüre sanata, medyaya destek” dedin mi elleri ayakları titremeye başlayan göbekli ağalar değil, yine kendi çabalarımız kurtaracak. yüzden, İHL Sözlük herkese ve her keseye uygun bir reklâm tarifesiyle bu alanda da farklılık yaratmalı + + + + 576348 + İmtiyazlı ortaklık söylemi bitecek mi? + Açıkta her şey yolunda görünüyor ama perde arkasında kıyasıya bir rekabet, çetin diplomatik mücadeleler yaşanıyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakerelerinden bahsediyorum. Başmüzakereci Egemen Bağış'la dün Paris'teydik, bugün ayrılacağız.yoğun temasların iç yüzünü dinlerken, Ankara-Brüksel ilişkilerinin geleceğini kestirmeye çalışıyordum. Size, bir ilişki metaforuyla AB serüvenimizi nasıl gördüğümü anlatmaya çalışayım: Ortada çok uzun süreli ilişki ve resmiyet kazanmış bir nişan var. Tarafların biri evlenmek niyetinde değil, diğeri bunu çok istiyor, yıllarca beklemiş çünkü. Evlenmeye yanaşmayan ayrılmaya da hiç yanaşmıyor. İstiyor ki, mevcut koşullarda ilişki sürsün gitsin. Bir yandan da her iki taraf nişanın ve ilişkinin devamını kendi çıkarına görüyor. Uzun ve belirsiz bir tarih vererek de 'o gün geldiğinde ailelerimiz düğün olup olmayacağına karar verecekler' diye mutabakata vardılar. Durum tastamam budur. TÜRK DOSTU BAKANIN 'U' DÖNÜŞÜ + + + + 576136 + Ortadoğu barış süreci tıkandı + DÜCANE CÜNDİOĞLU Ortadoğu barış süreci tıkandı KAHİRE (A.A) Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi George Mitchell'ın son ziyaretinin başarısız olmasından sonra Orta Doğu barış sürecinin tıkandığını söyledi. Abbas, Mısır'ın başkenti Kahire'de Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, 'Şu anda yol tıkalı' ifadesini kullandı ve barış müzakerelerinin yolunu açmanın İsrail'e düştüğünü kaydetti. Abbas, '(Mitchell için) Batılı ya da Filistinli taraflarla yapacak bir iş kalmadı, çünkü bizler üzerimize düşeni yapıyoruz. İsrail tarafına odaklanmak lazım' diye konuştu. İsrail ile Filistinliler arasındaki barış görüşmelerinin yeniden başlatılması için iki taraf arasında mekik diplomasisi yürüten ABD Başkanı Barack Obama'nın Orta Doğu Özel Temsilcisi Mitchell, İsrail tarafını, yerleşim inşaatlarının dondurulması konusunda ikna edememişti. + + + + 576820 + Cezaevinden izinle çıktı 28 yaşındaki genci bıçaklayarak öldürdü + Gaziler Mahallesi Yamaç Sokak'ta saat 14.00 sıralarında B.İ. ile Murat Polat arasında kavga çıktı. B.İ., bıçakla Murat Polat'a saldırdı. Ağır yaralanan Polat, kaldırıldığı Aziziye Araştırma Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Polis B.İ.'yi gözaltına aldı. Kavga sonrası Polat'ın yakınları olay yerine akın etti. Çok sayıda polis kavganın yaşandığı yerde geniş güvenlik önlemi aldı. + + + + 576510 + Hollanda'da cemaat sokaklara taştı + Hollanda'da yaşayan Müslümanlar ve Türkler, bayram namazı için sabahın erken saatlerinden itibaren camileri doldurdu. Camii içinde yeterli yer kalmayınca cemaat, sokaklarda namaz kıldı. Hollanda'nın başkenti Amsterdam'daki Mescid-i Aksa Camii sabahın ilk saatlerinde dolmaya başladı. Hollandalı Türkler adeta camilere akın etti. Amsterdam Mescid-i Aksa Camiinin bin kişilik salonu tıklım tıklım doldu. Yine her yıl olduğu gibi bu yılda camii içersinde yer kalmaması nedeniyle gurbetçi vatandaşlarımız, dışarıda soğuk ve zeminin ıslak olmasına rağmen kimi ceket ve pardösülerini yere sererek namazlarını eda etti. Namaz kılmanın huzurunu birlikte paylaşan vatandaşlarımız namazdan sonra birbirlerine sarılarak bayramlaştı. Amsterdam Mescid-i Aksa Camii yönetimi de beş bin kişinin huzur içinde namaz kılmaları için çaba gösterdi. Mescid-i Aksa Camii imam hatibi Yusuf Eren, hutbesinde bayramın önemi üzerinde durdu. Bayramın birleştirici bir mübarek günlerden biri olduğunu söyleyen Eren, şöyle konuştu: "İslam, inananlar arasında birliği ve kardeşliği ilan eder; bayramları da bu birlik ve kardeşliğe vesile kılar. Yani bayramlar, sevgiyi, kardeşliği ve beraberliği sağlamak; dert, keder ve ızdırapları dindirmek; kin, nefret, ihtiras ve düşmanlıkları yok etmek; dargınlık, kırgınlık ve ayrılıkları silmek; çekişmeyi, ahlaksızlığı, kötülükleri gidermek; iyiyi, güzeli ve fazileti artırmak; yardımlaşma; kimsesizleri gözetme ve Müslümanı Müslümana bağlama ve kaynaştırma günleridir." Amsterdam Mescid-i Aksa Camii Başkanı Musa Arslan da bir ay boyunca camiinin tamiratı için maddi ve manevi destek verenlere teşekkür etti. + + + + 575680 + Zorla fuhuşa tutuklama + Zorla fuhuşa tutuklama Antalya'da 15 yaşındaki kıza zorla fuhuş yaptırdıkları öne sürülen biri kadın kişi gözaltına alındı. Zanlılardan ikisi tutuklandı ANTALYA (A.A) Antalya'da küçük yaşta kıza zorla fuhuş yaptırdıkları iddia edilen biri kadın üç kişi yakalandı. Zanlılardan ikisi tutuklandı. Alınan bilgiye göre, Santral Mahallesindeki bir evde fuhuş yaptırıldığı ihbarı üzerine Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Bürosu ekipleri, eve baskın yaptı. Baskında, Salihe K. (55) ile üvey oğlu O.K. (20) ve Metin P. (35) gözaltına alındı. Zanlıların 15 yaşındaki E.T'ye zorla fuhuş yaptırdıkları ve irtibatlı oldukları başka kadınlara da evde fuhuş yaptırdıkları öne sürüldü. Sorguları tamamlanan zanlılar adliyeye sevk edildi. Bir ayağı alçıda olduğu için yürüyemeyen Salihe K, diğer zanlılar Metin P. ve O.K. tarafından taşınarak polis aracına bindirildi. Zanlılardan Salihe K. ve Metin P. tutuklanırken, O.K. savcılık tarafından serbest bırakıldı. 19.09.2009 + + + + 576830 + Erdoğan: ''Hasım değil, hısım olalım" + Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'da AK Parti İl Başkanlığı'nın bayramlaşma programında konuştu. Gündeminde yine açılım çalışmaları olan Erdoğan "Birbirimize hasım değil hısım olursak, yarınlar daha aydınlık olacak" dedi. Başbakan Erdoğan AK Parti'nin tüm diyalog girişimlerini reddeden muhalefeti ise sert bir dille eleştirdi. AK Parti İstanbul İl Başkanlığınca Sütlüce Kongre Kültür Merkezinde düzenlenen bayramlaşma töreninde konuşan Erdoğan, bu buluşmanın teşkilat bilincinin bir örneği olduğunu ifade etti. Erdoğan, ayı boyunca yoğun şekilde yaşadıkları ve yaşattıkları paylaşma, dayanışma hissinin bayramda doruk noktasına ulaştığını aktardı. Başbakan Erdoğan, "İnşallah yaşadığımız bayram sevinci, doğrudan doğruya bütün insanlarımızın gönlüne, kalbine sirayet eder. İnşallah bu mutluluk doğrudan doğruya anaların, babaların, çocukları yüzüne yansır. İnşallah bu bayram yüreklerdeki yangınlara su serper. Gönüllerdeki hasretleri dindirir. Bir uçtan bir uca ülkemizdeki bütün ocakların, bütün yuvaların şenlenmesine vesile olur" dedi. "Eğer demokratik açılım diyorsak, bir milli birlik projesi diyorsak çatışmayı değil, uzlaşmayı esas alıyoruz. İhtilafları değil, ittifak noktalarımızı güçlendiriyoruz" diyen Başbakan, "Küllenmiş husumetleri, kabuk bağlamış yaraları, kin ve nefret ateşlerini canlandırmak hiç birimize yarar sağlamaz. Bizim ortak menfaatlerimiz, barış kardeşlik ve sevgi pınarlarını gürleştirmektedir. Birbirimize karşı ön yargıları kırmak durumundayız. Birbirimizi kamplara ayırmaktan vazgeçersek, birbirimize hasım değil, birbirimize hısım olabilirsek inanıyorum ki Türkiye'nin yarınları dünden de bugünkünden çok daha parlak çok daha aydınlık olacaktır" ifadelerini kullandı. "AK Parti'ye bölücü damgası yakıştıramazsınız" Başbakan Erdoğan, kimsenin AK Parti'ye bölücü damgasını yakıştıramayacağını belirterek, ''Şimdi bize bu yakıştırmayı yapanlara soruyoruz; Siz Türkiye'nin kaç vilayetinde varsınız, siz Türkiye'nin kaç vilayetinden milletvekili çıkardınız?'' dedi. ''Sorunlarımız, dertlerimiz, eksikliklerimiz var. Her şeyi bitirdik, çözdük, hallettik iddiasında değiliz. Ama bu sorunları çözecek, bu sıkıntıları ve eksiklikleri giderecek azmimiz, inancımız var" diyen Erdoğan, "Allah'ın izniyle aşamayacağımız  hiçbir zorluk yoktur. Bunun da böyle bilinmesini istiyorum. Yeter ki gönül bağlarımızı sağlam tutalım, yeter ki umutsuzluğa, karamsarlığa zerre kadar prim vermeyelim. Yeter ki birbirimize güvenimizden, kendimize güvenimizden en ufak bir taviz vermeyelim'' şeklinde konuştu. Erdoğan ayrıca, "Birbirimizi kamplara ayırmaktan vazgeçersek, türkiye'nin yarınları dünden ve bugünkünden aydınlık olacaktır" dedi. Muhalefete eleştiri Başbakan Erdoğan, ''Bir 'milli birlik projesi' dedik. Bunu 'demokratik açılım' sürecinde gerçekleştireceğimizi konuştuk. Ama bakıyorsunuz ki, tabi ki sıfatı muhalefet olanlar buna muhalefet ediyorlar. Beyaza siyah demenin gayretindeler. Siyaha beyaz demenin gayretiyle muhalefet ediyorlar. 'Hadi gelin bunu görüşelim' dediğimiz zaman, 'Hayır, sizinle görüşmeyiz' diyorlar. 'Görüşelim, ondan sonra gerekeni yapın', 'hayır görüşmeyiz'... Görüşülmeden, neyin ne olduğunu bilmeden nasıl olur da bunu hemen damgalıyorsunuz. Açıklandı mı? 'Bir şey yok'. Ne var bunun içeriğinde biliyor musunuz? Verecekleri cevap 'yok'. Sadece söyledikleri 'Siz Türkiye'yi bölüyorsunuz'. Bu ifadeyi kullananlardır bu ülkede bölücü olanlar'' dedi. "Ey CHP, sen nerede varsın, ey MHP sen nerede varsın, ey sen nerede varsın? Peki bu tablo nasıl oldu? Çünkü biz milletimizin genelini seviyoruz, genelini kucaklıyoruz. Ayırım yok. Biz 81 vilayetin 81'ine gidiyoruz, 780 bin kilometre karelik vatan toprakların tamamını kucaklıyoruz. Farkımız bu. Gitmedik  yer bırakmadık, bırakmıyoruz, bırakmayacağız da'' ifadelerini kullandı. Erdoğan Meclis'te yapılacak oturum tartışmalarına da yanıt verdi, "Açık da yaparız kapalı da. Hiç fark etmez. Çünkü bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil, milletçe üzümü yemek" dedi. + + + + 575912 + Vatandaş, hastane borcuna aftan habersiz + Adana Defterdarı Tamer Utkucu, 26 Haziran 2009'da kabul edilen 5917 sayılı kanunla, hastane borçlarına kısmi af getirildiğini, borçluların, bu imkanı mutlaka değerlendirmesini beklediklerini söyledi. Utkucu, sosyal güvencesi bulunmayan kişilerin devlet veya üniversite hastanelerine olan borçlarına yaklaşık üç ay önce getirilen kısmi af ve indirime rağmen bugüne kadar yeterince başvurunun olmadığını belirterek, "Bu durumun, vatandaşların bu kanundan habersiz olmalarından kaynaklandığını düşünüyoruz." dedi. Kanuna göre 100 liranın altındaki hastane borçları herhangi bir işleme tabi tutulmadan silinecek. Bunun üzerindeki borçlarda ise peşin veya taksitle ödenmesi halinde yüzde 50 indirim yapılacak. Düzenleme Ocak 2009 tarihinden önce kesilen ve ödenmeyen borçları kapsıyor. Borcun yüzde 50'sinin peşin veya taksitle ödenmesi halinde kalan tutar, faiz, vekalet ücreti, yargılama veya icra takipleri ile birlikte silinecek. Bu imkandan yararlanmak isteyen borçluların, 11 Ocak 2010 tarihine kadar hastane yönetimlerine ya da illerde defterdarlık, ilçelerde mal müdürlüklerine dilekçe ile başvuruda bulunmaları gerekiyor. Bu tarihe kadar başvuruda bulunmayanlar kanundan faydalanma hakkını yitirecek. AA + + + + 575852 + Gol yemeden kovulan adam + Uğur Meleke GLOKALGol yemeden kovulan adam 20 Eylül Pazar 2009 Aynı lafları tekrar edip duruyoruz. Süper Lig’de daha hafta dolmadı, iki teknik adam değişikliği yaşandı. Denizli Başkanı ilk maçında puan alamadığı için ’la yollarını ayırdı, arkasından “İyi ki hocayı göndermişiz” gibi laflar da etti, sanırım ilk müsabakanın ikisinin G.Saray ve F.Bahçe’ye karşı oynandığını unutarak...  Zira bu iki takımdan herhangi birini ligde en son 22 Kasım 2003’te yenmiş ve günden bu yana Zafer Katrancı-Ali İpek ikilisi tam 11 hoca eskitmiş (Bulak, Atay, Sağlam, Hadzibegic, Kulaksızoğlu, Kurtar, Özbek, Yalçın, Kayıhan, Bakkal ve Altın)! Teknik adamlara yılda maksimum iki hakkı tanıyan federasyon, kulüplere hâlâ bir sınırlama getirmiyor. Teknik direktörler örgütlenip haklarını adamakıllı koruma yoluna gitmiyor. Her gelen teknik adam, aldığı takımın fizik olarak iyi olmadığı ayıbına sığınmaya devam ediyor. Galiba artık bu konuda ’in önerisiyle Platini’nin bir şeyler yapması gerek... Çünkü Doğu Avrupalılar kantarın topuzunu çoktan kaçırdı. Sadece ’de değil, ve ’da yaşanan hadiseler de trajikomik... -Bergodi Geçtiğimiz Perşembe gecesi, -Sheriff maçının devre arası... Durum 0-0 ve Steaua’nun kızgın patronu Gigi Becali, soyunma odasına girip oyuncularla konuşmak istiyor. Bükreş ekibinin İtalyan teknik adamı Bergodi ise Becali’ye kibarca yerine dönmesini söylüyor. Becali bozulup koltuğuna dönüyor ama maçın sonunda da tahmin edebileceğiniz gibi film kopuyor. Rumen ve politikacı Becali, hocasını kovduğunu kendisine bile değil, doğrudan medyaya açıklıyor. Olayın üstünden 24 saat geçmeden de Bergodi’nin yerine daha önceden de birlikte çalıştığı Stoichita’yı getiriyor. Becali’yi ’ın 90’lı yılların sonlarında yaptığı sayısız Rumen ithalatından hatırlarsınız. Gigi, yıllarda Rumen Ordusu ile yaptığı bir arsa değişimiyle milyonerliğe adım attı ki günkü gazeteler, bu ticarette onlarca soru işareti olduğunu yazmışlar. 2003’te Steaua’nun hisselerinin yarısından fazlasını satın alarak karar mekanizmasını eline geçiren Becali, 2005’te etti ama kulüpteki payını yeğenlerine satmak suretiyle Bükreş ekibindeki kontrolünü sürdürdü. İki kez seçimi kaybeden partisini değiştirerek 2009’da ’na da girmeyi başaran Becali, ’e gidip meclisteki koltuğuna oturamadı. Çünkü çalınan arabasının etrafında gördüğü kişiyi keyfi olarak günlerce alıkoyma suçu nedeniyle yurtdışına çıkma yasağı bulunuyor!   Becali’nin futbol adamlığı kariyeri de enteresan... 2001’de bir televizyon şovunu basıp sunucusunu dövdüren bu adamın herhalde soyunma odasına sokulmadığı için Bergodi’yi kovmasına da şaşırmamak gerek. Kokkalis- Perşembe gecesi Bükreş’te bu olaylar yaşanırken, Pire’de başka bir tanıdık isim Yunanistan şampiyonu ’la yeni sözleşme imzalıyordu. Zico’yla kontratı imzalayan da bir Yunan iş adamı Socratis Kokkalis’ti. 1,2 milyarlık servetiyle dünyanın en zengin 500 iş adamı arasında bulunan 70 yaşındaki Kokkalis’in takımı Olympiakos, Yunan Ligi’nde son 13 yılda 12 kez şampiyon oldu. Takımın bu 12 şampiyonluğu kazandığı dönemde Kokkalis’in kovduğu hoca sayısı ise akıl dışı bir rakam: Tam 14!    Yunanistan’ın en popüler futbol kulübü Olympiakos’un son 12 yıldaki 15’inci hocası Zico, Timur Ketsbaia’nın yerine göreve geldi. Ketsbaia, 2004 ile 2009 yılları arasında çalıştırdığı Anorthosis’te Güney futbolunun kaderini değiştiren adam olarak tarihe geçmişti. 2005’te Ş.Ligi ön elemesinde ’u eleyen ekibi, 2008’de Devler Ligi’nde yer alan ilk G.Kıbrıs temsilcisi olmayı da başarmıştı. Malumunuz Ketsbaia, son derece kısıtlı imkânlarla son maç gününe kadar ilk şansını sürdürmüştü.  İşte Ketsbaia’yı bu sezon başında Olympiakos’un başına getiren Kokkalis, sadece resmi maçın ardından Gürcü hocanın görevine son verdi. Şimdi sıkı durun; Ketsbaia, Olympiakos’un başında çıktığı maçta galibiyet ve beraberlik aldı. Onun yönetimindeki Yunan ekibi, bu maçta gol atarken, kalesinde henüz gol görmemişti! Yani Timur Ketsbaia, bir takımı maç yönetip “gol yemeden kovulan hoca” olarak dünya futbol tarihine geçti. HHH Maça çıkmadan ayrılanını görmüştük (Karaman)... Namağlup kovulanını da görmüştük (Sağlam)... Ama sanırım gol yemeden kovulanı, bizim bile havsalamızın dışına çıktı! Bence Türkiye’deki birtakım günahsız(!) kulüp başkanları, acil Kokkalis’le tanışmalı, yöntemlerini geliştirmeli... İyi pazarlar, mutlu bayramlar. + + + + 575998 + Ankaraspor 30 Eylül'ü bekliyor + LİNKLER Bu talep üzerine konuyu inceleyen Tahkim Kurulu, Ankaraspor'a 30 Eylül tarihinde duruşmalı toplantı yapacağını bildirdi. Bu toplantıda Ankaraspor, Tahkim Kurulu'na kendisini savunacak ve verilen kararın yanlış olduğunu ifade edecek. Tahkim Kurulu da Ankaraspor'u dinledikten sonra konuyla ilgili kararını verecek.SERVİSİ + + + + 575797 + Kartalspor liderliğini sürdürdü! + Haberi Ekle Kartalspor liderliğini sürdürdü! 20/09/09 0:38 Sahasında Kartalspor'u 2-1 yenen Konyaspor, 13 puanla liderliğini sürdürdü. Boluspor'la 2-2 berabere kalan Bucaspor da, 10 puanla puanla ikinciliğini devam ettirdi. Hacettepe'yi 1-0 yenen Adanaspor ise averajla üçüncülüğü elde etti. Ligde yarın saat 16.00'da Giresunspor-Çaykur Rizespor, Pazartesi günü ise saat 20.30'da Dardanelspor-Orduspor maçları yapılacak. Bank Asya 1. Lig'de görünüm şöyle oluştu: Takımlar AV 1.KONYASPOR 13 2.BUCASPOR 13 10 3.ADANASPOR 10 4.MERSİN İDMANYURDU 10 5.KARDEMİR D.Ç. KARABÜKSPOR 6.ALTAY 7.ÇAYKUR RİZESPOR 8.BOLUSPOR 9.KARTALSPOR 10.KARŞIYAKA -3 11.GAZİANTEP B.Ş. BLD.SPOR 12.SAMSUNSPOR 10 -2 13.KAYSERİ ERCİYESSPOR -2 14.DARDANELSPOR -3 15.KOCAELİSPOR -6 16.HACETTEPE -3 17.ORDUSPOR -3 18.GİRESUNSPOR -5 + + + + 575770 + Finalde Polonya'nın rakibi Sırbistan oldu + SIRBİSTAN: 96 SLOVENYA: 92 Salon: Spodek Arena Hakemler: Juan Artega xxx (İspanya), Sreten Radovic xxx (Hırvatistan), Tomas Jasievicius xxx (Litvanya) Sırbistan: Teodosic xxxx 32, Tepic xx 11, Tripkovic xx 3, Raduljica 2, Krstic xxx 18, Velickovic xx 9, Paunic x, Perovic xxx 18, Macvan x, Markovic xx 3, Bjelica x,Slovenya: Lakovic xx 7, Domen Lorbek xxx 22, Nachbar xxx 18, Erazem Lorbek xxx 25, Brezec xx 3, Slokar 2, Udrih xx 6, Jagodnik xx 8, Golemac 1. Periyot: 11-19 Devre: 35-45 (Slovenya lehine) 3. Periyot: 56-57 Normal Süre: 79-79 Faulle Çıkanlar: 31.35 Markovic, 36.02 Tepic (Sırbistan), 35.31 Erazem Lorbek, 39.06 Brezec, 44.50 Lakovic (Slovenya) Şampiyonanın son günü olan yarın, TSİ 13.00'de Fransa-Hırvatistan 5-6.'lık maçı, 15.15'de Türkiye-Rusya 7-8.'lik maçı, 19.30'da Yunanistan-Slovenya 3-4.'lük maçı ve 22.15'de de İspanya-Sırbistan final karşılaşması yapılacak. Bu sonuçla, Türkiye'nin grup maçlarında yendiği iki takım da şampiyonanın finaline çıktı. + + + + 576707 + Karadeniz'de sel + Karadeniz'de sel AJANSLAR Giriş Saati 20.09.2009 16:32 Güncelleme 20.09.2009 16:39 Rize'de sağanak sonucu bir mahalledeki elektrik trafosu, sağlık ocağı ile bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Rize'de dün gece saatlerinde başlayan sağanağa bağlı olarak, Engindere Mahallesi'nde bulunan elektrik trafosu, sağlık ocağı ile ilk belirlemelere göre ev ile 10 iş yerinin deposu yağmur sularıyla doldu. Evlerini su basan vatandaşlar, kendi imkanlarıyla biriken suyu tahliye etmeye çalıştı. Belediye ekipleri ise kuru çay ve gıda depolarına dolan suyu boşaltma çalışmalarını sürdürüyor. Öte yandan, Güneysu ilçe yolunda biriken yağmur suyu nedeniyle ulaşım kontrollü olarak sağlanıyor. BARTIN SEL TEDBİRLERİNİ ALDI Bartın Valisi İsa Küçük, yağmur sebebiyle uyarılarda bulundu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün Batı Karadeniz Bölgesi'nde aşırı yağışlar ile ilgili olarak Bartın'da gerekli tedbirler alındı. Bartın Valisi İsa Küçük, Meteoroloji Müdürlüğü'nün yağış uyarısı üzerine tüm kamu kurum ve kuruluşlarının gerekli önlemleri aldığını ifade etti. Vali Küçük, "İl genelinde tüm tedbirleri aldık. Dere yatağına yakın yerlerde ikamet eden vatandaşlarımızın ve esnaflarımızın dikkatli olması gerekiyor" dedi. Yağmur yağışının aralıklarla devam ettiği Bartın'da, sel nedeniyle vatandaşlar bazı tedbirleri almayı da ihmal etmedi. + + + + 576731 + Sorusuna ter cevap vereni bıçakladı + Savrun Mahallesi Atatürk Caddesi'nde meydana gelen olayda, S.E, tanıdığı bir kişinin kardeşine benzettiği O.C.'ye "O şahsın kardeşi misin?" diye sordu. O.C. ise "Kardeşiysem ne olmuş? Niye soruyorsun? şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine iki kişi arasında başlayan sözlü tartışma sonucu S.E., yanında taşıdığı bıçakla O.C.'yi karnından ve sırtından yaraladı. Olay yerine çağrılan ambulansla Kadirli Devlet Hastanesi'ne kaldırılan O.C. yapılan ilk müdahaleden sonra hayati tehlikesi kaydıyla Adana Balcalı Hastanesi'ne sevk edildi. Kaçan S.E., suç aleti bıçakla birlikte polis tarafından kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. S.E. emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. + + + + 576082 + Kartal'da oruç sürüyor + SANLI SARIALİOĞLU Kartal'da oruç sürüyor Denizli'nin “Geçen yılın en çok gol atan takımıyız. Çare buluruz” sözü lafta kaldı, Beşiktaş lig bir ManU maçından sonra dünü de boş geçti. Kayseri tarihinde ilk kez İstanbul'da Büyükler'e karşı maç kazandı... Her maça farklı bir on bir çıkaran Denizli dün de Bobo-Nobre ikilisiyle çözüm aradı. Kaleye gidemeyen Kara Kartal, Kayseri ataklarına karşı koyamadı. Makakula, Beşiktaş'a 6. maçta 12. puan kaybını yaptırdı İlgili haberler ENGİN ALBAYRAK Ramazan ile birlikte hem gol hem de galibiyet orucuna giren Beşiktaş, Kayserispor'a da 1-0 yenilerek mağlubiyet serisine başladı. 2'de Tello'nun kullandığı köşe atışında ön direkte iyi yükselen Bobo'nun kafa vuruşu az farkla auta çıktı. 14'te Ekrem'in soldan ortasında sırtı kaleye dönük Bobo'nun vuruşu üstten auta gitti. 15'te ani gelişen konuk takımın atağında ceza sahası içinde topla buluşan Cangele'nin yakın mesafeden vuruşunda top üstten dışarıya gitti. KASERİ İSTANBUL'DA İLK KEZ Maçın ikinci yarısına da kötü başlayan Beşiktaş 60. dakikadan sonra müthiş bir baskı kurdu ancak sonuç alamadı. Son dakikalarda dalga dalga Kayserispor'un üzerine gelen siyah-beyazlılar Nihat ve Nobre ile başarılı olamadı. Kayserispor ise çakılı savunma oynarken, buldukları gol sonrası kontra ataklarla tehlikeli olmaya çalıştı. 53'te Kayserispor atağında Beşiktaş savunmasından seken topu önünde bulan Furkan'ın ortasında ceza sahasında bulunan Makukula İbrahim Kaş'ı geçti, yerden sert vurdu ve maçın tek golünü kaydetti: 0-1. Kayserispor bu galibiyetle İnönü'de Beşiktaş'a karşı tarihinde ilk kez kazanmış oldu. Tolunay Kafkas'tan kısa mesaj taktiği G.Saray maçından sonraki söylemleri nedeniyle maç ceza alan Kayserispor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas karşılaşmayı protokol tribününden izledi. Kafkas oyun içine müdahalesini cep telefonu vasıtasıyla yardımcısına kısa mesajlar çekerek yaptı. Kafkas, yanında bulunan bir bayana yazdırdığı taktikleri kulübedeki yardımcısına yolladı. Bu arada Beşiktaşlı taraftarlar, Kayserispor menajeri Süleyman Hurma'ya Mehmet Topuz transferi nedeniyle büyük tepki gösterdi. 20.09.2009 + + + + 576468 + Cepten internete 50 bin TL'lik fatura + Cepten internete 50 bin TL'lik fatura STOCKHOLM (A.A) Türkiye'de bir haftalık tatili sırasında cep telefonuyla internete bağlanan İsveçli, yaklaşık 50 bin TL'lik telefon faturasını görünce şoke oldu. Küçük bir dükkan işleten İsveçli Muhammed Javadi, tatilde çocuklarının cep telefonuyla oyun oynadığını, facebooka girdiğini, zaman zaman da kendisinin interneti kullandığını söyledi. Yurt dışında cep telefonu kullanmanın pahalı olduğunu bildiğini anlatan Javadi, ancak faturayı gördüğünde şoke olduğunu belirtti.  Telia abonesi olan Javadi, faturaya itiraz ettiğini bildirdi.  Telia ise abonelerine borcunu taksitlendirmeyi önerdiklerini, ancak abonenin yeniden itiraz etmesi halinde faturayı inceleyebileceklerini kaydetti. 20.09.2009 BİLİŞİM + + + + 576161 + Yaz tatili güzel ama bir de dönüşü var + Yaz tatili güzel ama bir de dönüşü var Yeni okul dönemine olumlu başlangıç yapmak çocuğun davranış, güven, sosyal ve akademik başarısını etkiler. Ağustos ayından okulların açılacağı Eylül'e geçiş dönemi anne-baba ve çocuklar için güç olabilir. Memorial Hastanesi; Pedagoji uzmanı Dr. Melda Alantar, çocukların tatil sonrası okula alışmaları konusunda anne babalar için küçük ipuçları verdi Olumlu Fiziksel ve Ruhsal Gelişim Önemlidir. Çocuğunuzun fiziksel ve ruhsal sağlığının yerinde olduğundan emin olun. Çocuğunuzun duygusal veya psikolojik gelişimiyle ilgili endişelerinizi uzmanlarla paylaşın. Okul başlamadan önce varolan sorunu saptayarak çözüm aramak çocuğunuza da yarar sağlar. Bilgileri Gözden Geçirin. Okuldan gönderilen yazılı belgeleri inceleyin. Belgeler çocuğun öğretmeni, sınıfı, okul için gerekli malzemeler, serbest zaman etkinlikleri, v.b. önemli bilgiler içermektedir. Ajandanıza Not Düşün. Önemli günleri kişisel takviminiz üzerinde işaretleyin. Okul Alışverişini Erken Yapın. Okul açılmadan bir-iki hafta önce alışverişinizi tamamlayın. İlköğretim çağındaki çocuklar size yardımcı olabilirler. Alışveriş listesini birlikte gözden geçirebilirsiniz. Uyku ve Yemek Saatlerini Yeniden Düzenleyin. Okullar açılmadan en az bir hafta önce uyku ve yemek düzeninizi özellikle kahvaltı saatlerini yeniden planlayın. Bu değişikliğe çocuğunuzu hazırlamak için onunla ödev ve etkinlikler nedeniyle aşırı yorgunluk hissetmemek için düzen oluşturmanın yararları üzerinde konuşun. Televizyonu Kapatın. Çocuğunuzu sabah saatlerinde t.v. izlemek yerine yap-bozla uğraşma, boyama, kitap okuma v.b. etkinliklere yönlendirin. Bu faaliyetler çocuğunuzun öğrenme sürecine ve okul düzenine alışmasını kolaylaştıracaktır. Çocuğunuzla Birlikte Okulunu Ziyaret Edin. Çocuğunuz küçükse ya da yeni bir okula başlıyorsa onunla birlikte okula gidin. Öğretmenle tanışmak, sınıf, yemekhane, bahçeyi görmek okul öncesi hissedilen endişenin azalmasını sağlar. Yeni çevre hakkında soru sorması için çocuğunuzu yüreklendirin. Arkadaşlarıyla Program Yapmasını Destekleyin. Okul açılmadan önce çocuğunuzu sınıf arkadaşlarıyla buluşarak olumlu sosyal ilişkiler kurması için destekleyin. Ev Ödevleri İçin Uygun Alan Seçin. İlköğretim çağındaki çocuklar kendi odalarında veya evin sessiz bir köşesinde çalışabilirler. Okula yeni başlayan çocuklar için ise oturma odası ya da mutfak gibi ortak kullanım alanlarında erişkinlerin denetim ve gözetimlerine olanak sağlayan bir çalışma köşesi oluşturulabilir. Okul ve Beslenme Çantaları İçin Yer Belirleyin. Okul eşyaları, anne-babanın okuması için eve gönderilen yazılı belgeleri v.b. koymak için bir yer belirleyin. Her akşam okul çantasının düzenlenmesinin çocuğunuzun sorumluluğu olduğunu hatırlatın. İşlerinizi Azaltın. Okulların açıldığı hafta programınızı sadeleştirin. İş seyahatleri, gönüllü çalışmalar, projeler v.b. mümkün olduğu ölçüde erteleyin. Çocuğunuzun hissedebileceği endişeyi yenmesi ve okul düzenine alışmasına yardım olabilmek için serbest zamana ihtiyaç duyabilirsiniz. Beslenme Çantalarını Bir Gece Önce Hazırlayın. İlköğretim çağındaki çocuklar kolay yemekler hazırlayabilirler. Çalar Saati Ayarlayın. Çocuklar sabah kalkabilmek için çalar saatlerini kendileri kurabilirler. Sabah okul için hazırlanmak, kahvaltı etmek için çocuğunuza yeterli zaman tanıyın. Düzene uyum sa��ladıkları, servise yetiştikleri zaman onları övün. Okul Sonrası Saatleri Planlayın. Eve döndüğünde sizi bulamadığı zaman neler yapılması gerektiğini çocuğunuzla konuşun. Kitap ve Defterlerini Gözden Geçirin. Yıl içinde öğreneceği bilgiler hakkında onunla konuşun. Konulara ilişkin merak ve ilginizi onunla paylaşın. İçerikleri kavrama yeteneğine olan güveninizi ona açıklayın. Öğretmenine Kısa Not Gönderin. Çocuğunuzun okuldaki durumuna ilişkin geri-bildirim almak istediğinizi öğretmenlerine iletin. Velilerle iletişim kurma konusundaki tercihlerini-notlar, elektronik posta, telefon görüşmeleri v.b.- öğrenin. Okul Ortamında Yardım Alacağınız Kaynakları Belirleyin. Siz ve çocuğunuza yardımcı olacak kişileri belirleyin; müdür, psikolojik danışman, serbest zaman etkinlikleri koordinatörü v.b. 20.09.2009 PAZAR + + + + 575955 + İlk bayramlaşmayı şehit evlatlarıyla yaptılar + Arefe günü her bayram olduğu gibi kabristanlara akın eden aileler, önce mezarların çevresindeki otları te- mizledi, taşları yıkadı. Sonra ellerini semaya açarak vatan ve milletin birlikteliği için dua etti. Birçok ilde olduğu gibi Sivas Yukarıtekke Mezarlığı'na gelen gözü yaşlı aileler, sevdiklerinin mezarı başında Kur'an okudu, birbirleriyle bayramlaştı. + + + + 576030 + Yücel ağabeyden geriye kalan son yâdigar + Yücel ağabeyden geriye kalan son yâdigar ALİ MURAT GÜVEN Yukarıda görmüş olduğunuz güzelim fotoğrafı, geçen salı günü toprağa verdiğimiz Yücel Çakmaklı ağabeyimizin sevgili oğlu Bahadır Çakmaklı gönderdi. Son bir buçuk aydan beri, vefakâr ve ilkeli bir evladın babasının sağlığına yeniden kavuşabilmesi için boynunun borcu olan her türlü mücadeleyi fazlasıyla verdiğine tanık olduğumuz Bahadır Bey, gün Fatih Camii'nin avlusunda bulunanları hüzünle karışık bir gurur duygusuna sevk eden muazzam cenaze töreninden hemen sonra şahsımı arayıp şunları söyledi: “Bu câmiadaki gönüldaşları ve manevî evlatlarından biri olarak, babam sizi gerçekten çok severdi. Ben de gerek hastalığı süresince, gerekse vefâtının ardından acımızın kamuoyuna duyurulması yönündeki samimi çabalarınızdan ötürü, onunla ilgili son bir yâdigarı yine tarafınıza teslim etmek istedim. Size, meslekî arşiviniz için, aile albümümüzden çok özel bir kare gönderiyorum. Bu fotoğraf, bir kaç yıl önce annem ve babam Umre ziyaretindeyken çekilmişti. Rahmetli'nin medya dünyasındaki en yakın dostlarından biri olarak, belki ileride kendisiyle ilgili olarak yazacağınız yazılarda, hazırlayacağınız kitaplarda işinize yarar diye düşündüm. Eminim, da bu küçük armağanı vermeme çok sevinirdi.” Çakmaklı ailesinin emektar şoförünün önceki gün evime ulaştırdığı zarfın içinden bir bu nadide kare, bir de Yücel ağabeyin TBMM Eski Başkanı Sayın Köksal Toptan'ın elinden “Üstün Hizmet Madalyası” aldığı ânı belgeleyen ikinci bir kart baskı fotoğraf çıktı. Söz konusu emanetler benim şahsımda aslında hepimize teslim edilmiş olduğundan, ben de “millî sinema” dâvâsının bu yiğit savaşçısının, hayat arkadaşı Filiz Hanım'la birlikte, atmosferini solumaktan en fazla mutluluk duyduğu mukaddes bir mekânda kaydedilmiş bu aziz hatırasını sayfamda sizlerle paylaşmayı görev bildim. Her fırsatta vurguladığım üzere, şu kısacık ömür boyunca kurduğumuz ikili ilişkilerde “vefâ” yoksa, son nefesimizi verdiğimizde bizi Yaratıcımızın huzurunda tanımlayacak öz niteliklerimiz arasında “Müslümanlık” da olmayacak demektir. Bu yüzden, Üstad'ı ve emeklerini hiç unutmayacağız, unutturmayacağız. + + + + 576726 + Çaycuma'da minibüs devrildi: 12 yaralı + LİNKLER Alınan bilgiye göre, İstanbul'dan, Ramazan Bayramı için Çaycuma'daki akrabalarını ziyarete gelenleri taşıyan Ertan Yiğit yönetimindeki 34 LDS 67 plakalı minibüs, ilçe girişindeki orta refüjde aydınlatma direğine çarparak devrildi. Kazada, yaralanan sürücü Yiğit ile araçtaki 11 kişi, Çaycuma Devlet Hastanesine kaldırıldı. Yaralıların durumlarının iyi olduğunu öğrenildi. + + + + 576437 + "Cinsel tacize uğradın mı?" + İki günü tecritte geçirdikten sonra dün sabah 12 koğuş bulunan Blok’a getirilen Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu ilk olarak koğuştaki televizyonu kaldırttı. Günlük gazete gelmesini de istemediğini söyledi. HaberTürk'ün haberine göre; Kimseyle konuşmayan, sadece sorulara yanıt veren Cem, ayrıca biri Yaşar Kemal’in olmak üzere iki kitap istedi. Cem’e kitaplar cezaevinin kütüphanesinden getirildi.“Sürtük" şakaydı Dün sabah sadece çay ve az çorba içen Cem, öğlen ise kıymalı nohut ve pirinç pilavı yedi. Akşam yemeğinde ise köfte ve bulgur pilavı verilen Cem’i gün boyu ziyaret eden olmadı. Öte yandan Cem’in Gülhane’deki Çocuk Mahkemesi’nde saat süren sorgusu sırasında zaman zaman uyuduğu ortaya çıktı. Sorguda Cem’e, ‘geçmişinde herhangi bir cinsel problem yaşayıp yaşamadığı, tacize uğrayıp uğramadığı’ da soruldu oldu. Cem, hiçbir dönemde böyle bir sorun yaşamadığını ve uyuşturucu kullanmadığını söyledi. Münevver ile ilgili konuşmalarını kaydettiği dosyaya “Sürtük” adını verdiğinin hatırlatılması üzerine de Cem ‘şaka’ karşılığını verdi. Bayramda ailesini görecek Maltepe Cezaevi’ndeki Cem G.’yi, avukat ve yakınlarından ziyarete gelen olmadı. Akşam saatlerinde telefonla gazetecilere bilgi veren Cem G.’nin avukatı Aytekin Kaya, müvekkili hakkında dün bilgi aldığını ve durumunun iyi olduğunu öğrendiğini belirterek, “Tek kişilik bir koğuşta, infaz koruma memuru eşliğinde müşahede altında tutulmaya devam ediliyor. Bayramda diğer tutuklular gibi açık görüşten faydalanıp ailesiyle görüşebilecek. Prosedürler tamamlandıktan sonra ise telefon hakkına da sahip olacak” diye konuştu. 20 Eylül 2009 + + + + 576163 + Dile Borcam'dan ne dilersen! + Dile Borcam'dan ne dilersen! Cam, yemeklerinizi hazırlama ve pişirme safhasında kullanabileceğiniz en sağlıklı malzemelerin başında geliyor. Bir de sizin hünerinizin eseri lezzetler, yine camın şık sunumuyla birleştiğinde Borcam'la pişen her yemek mutfak sanatına bir övgü niteliği taşıyor. Emek ve sevgi katarak pişirilen yemekler, görünüşleri bozulmadan aynı Borcam ile sofraya sunulurlar. Servis öncesi ve sonrasında ise yemeğinizin güvenle saklanması amacıyla buzdolabına kaldırılabilirler. 20.09.2009 PAZAR + + + + 576059 + Eylül Fırtınası + Eylül Fırtınası Yönetmen: Atıf Yılmaz Oyn: Tarık Akan, Nejat İşler, Hazım Körmükçü, Kutay Özcan, Deniz Türkali, Zara TRT 21.10 12 Eylül askeri darbesinin ilk günleridir. Beş yaşındaki Metin'in annesi Ayten, cezaevine girer. Bozcaada'da yaşayan dedesi Hüseyin Efe, Metin'i yanına alır ama yaşıtları onu dışlamaya başlar. Herkes annesine komünist demekte, babasının resmi ise adanın her tarafına asılan Arananlar listesindedir. 20.09.2009 TELEVİZYON + + + + 575786 + Eskişehir'de sevinç G.Antep'te hüzün var + Gaziantepspor'u sahasında 3-2 yenen Eskişehirspor'un teknik direktörü Rıza Çalımbay, iyi bir galibiyet aldıklarını belirterek, ''Kazanmamız gereken bir maçı kazandık'' dedi. Çalımbay, maçın ardından düzenlediği basın toplantısında, iki takımın da çok iyi bir mücadele ortaya koyduğunu belirterek, Eskişehirspor'un 1-0 geriye düştüğünde bile maçı kazanmak için elinden geleni yaptığını söyledi. Eskişehirspor'un maçın ikinci yarısına istekli başladığını ifade eden Çalımbay, şunları kaydetti: ''İkinci yarıda istediğimiz golleri bulduk. Yediğimiz ikinci golden sonra gereksiz bir telaş yaşadık. Kazanmamız gereken bir maçı kazandık. Bu performansımızı devam ettirmek istiyoruz. Oynadığımız oyunun üstüne çıkmak istiyoruz. İyi bir galibiyet aldık. Maçın ilk yarısında sakatlanan Youla'nın ayağında bir çekme var. Yarın MR'ı çekilecek. Youla'yı Galatasaray maçına yetiştirmeye çalışacağız.'' -GAZİANTEPSPOR CEPHESİ- Gaziantepspor Teknik Direktörü Jose Coucerio da bu şekilde kaybetmeyi hak etmediklerini belirterek, ''fair play''den şampiyon olmuş bir takımın karşısındaki rakipten de ''fair play'' beklediğini kaydetti. Gaziantepspor'un cezalandırıldığını savunan Coucerio, şöyle devam etti: ''Böyle bir sonuç olmasını kesinlikle istemezdim. Bu şekilde üçüncü golü attıkları için sıkıntılıyım. Maça iyi başladık. İlk golü attıktan sonra maçı biraz daha zorlamamız gerekiyordu. İkinci yarıyla da ilgili bir şeyler söylemeye gerek yok. Herkes gördü.'' + + + + 576500 + Arınç ve Muhalefet Liderleri Ankara'da + Arınç ve Muhalefet Liderleri Ankara'da Arınç bayram namazını Atalay ile birlikte Kocatepe Camii'nde kıldı. Muhalefet liderleri de Ankara'yı tercih etti. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay bayram namazı için Ankara Kocatepe Camii'ni seçti. Arınç ve Atalay, camiden birlikte çıktılar. Bülent Arınç, "Bütün milletimizin bayramını tebrik ederim. İnşallah bu bayram ülkemize, milletimize güzellikler, huzur ve refah getirsin." dedi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay da birlik ve beraberlik mesajı verdi. Atalay, "Yürüttüğümüz bu kardeşlik, milli birlik çalışması açısından bu bayram inşallah farklı bir bayram olsun. Herkes birbiriyle bu bayramda daha fazla kucaklaşsın. Bizim bu bayram daha fazla birlikteliğe ihtiyacımız var ve bayramlar bunun için iyi bir fırsattır." diye konuştu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Bayram Namazı'nı Ankara Konutkent İzzet Azmi Beğen Camii'nde kıldı. Baykal, Türkiye'nin milli birlik ve bütünlüğünü bozmak isteyenlerin planlarının boşa çıkacağını söyledi. Deniz Baykal, "Ekonomik sorunlarımızı, sıkıntılarımızı aşacağız. İnsanlarımızla el ele vereceğiz. Dayanışma içinde olacağız. Ve bu acılı günleri inşallah hep beraber aşmanın yolunu yöntemini bulacağız. Bugün bunları zihnimizde tutuyoruz. Ama geleceğe yönelik umudumuzu da yüksek tutmaya çalışıyoruz." şeklinde konuştu. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'de bayrama Ankara'da girdi. Devlet Bahçeli, Bayram Namazı'nı her yıl olduğu gibi Gazi Mahallesi Merkez Camii'nde kıldı. Namaz çıkışı, merhum Alparslan Türkeş'in kabrine geçen Bahçeli, burada kendisini bekleyen partililerle bayramlaştı. + + + + 575918 + Sele kapılan araca ücretsiz onarım + LİNKLER Buna göre kaskosu olmayan ya da sigorta poliçesinde sel zararı yer almayan Hyundai markalı araçlara onarım yapılacak. Bu sırada işçilik ücreti alınmayacak. Kasko sigortası olan araçlarda ise tüm parça ve işçiliklerde yüzde 30 indirim sağlanacak. + + + + 576062 + Öğrenciler için İstanbul yolu gözüktü + Öğrenciler için İstanbul yolu gözüktü Bülent Çetinaslan, Sinem Öztürk ve Barış Atay'ın rol aldığı Arka Sırada-kiler'in bu akşamki bölümünde, Arka Sıradakiler ve Loran arasında çıkan çatışmada Loran vuruluyor. Oktay, arkadaşlarını korumak adına kendini feda edip polise teslim olmaya karar veriyor. Gamze ve diğerleri ise Oktay'a karşı çıkıyor. Artık yapılacak tek şey Mercan'ı da alıp hep birlikte İstanbul'a dönmektir. Oteldeki işlerinden istifa eden tayfa yola çıkıyor. İstanbul'a geldiklerinde Mercan'ın çok istediği hayalini gerçekleştirmenin yollarını arıyorlar. Bir yandan da onu Loran'ın adamlarından ve polisten korumaya çalışıyorlar. Ancak bu tahmin ettiklerinden de zor olacaktır. Diğer yanda Aliye Derman'ın elinde tutsaktır. Derman'ın patronundan gelen telefon Aliye'nin sonu oluyor. FOX TELEVİZYON + + + + 576774 + 19:01 Yalovaspor Teknik Direktörü Koçgündüz istifa etti + Yalovaspor Teknik Direktörü Koçgündüz istifa ettiErcan YAPICI/YALOVA, (DHA) YALOVASPOR Teknik Direktörü Bayram Koçgündüz, takımın aldığı başarısız sonuçların ardından bugün görevinden istifa etti. TFF 2'nci Lig Kategorisi 1'inci Klasman Grubu’nda mücadele eden ve oynadığı karşılaşmadan sadece puan çıkaran Yalovaspor’un Teknik Patronu Bayram Koçgündüz, bugün görevinden istifa etti. Kendi sahasında Gebzespor’a 3-0 gibi net bir skorla mağlup olmalarının görevinden ayrılmasında etkili olduğunu söyleyen Koçgündüz, “Oyuncularım çok iyi mücadele ediyorlar. Yakaladığımız pozisyonları maalesef değerlendiremiyoruz. Rakip takımın sayılı olan atakları gol ile sonuçlanıyor. Kulübün önünü açmam için istifam kaçınılmazdı. Aldığım kesin kararı Genel Sekreter Nurettin İnan’a bildirdim” dedi. + + + + 575919 + Dostlar İstinye Park'ta görsün + Ferah ve geniş meydanları, yeme-içme olaylarına ayrılan mekânları ve birçoğunun adına filmlerde rastladığımız mağazalarıyla tuzu kuru olanların hayli rahat edecekleri bir konsepte sahip. Gün geçmiyor ki, bir ünlünün ismi bu alışveriş merkeziyle birlikte anılmasın. Araştırmacı-karıştırmacı gazeteci arkadaşımız H.Salih Zengin, İstinye Park fenomenini mercek altına alıp sosyolojik tespitlere imza attı. Haydi bakalım, çarşıyı karıştırmaya birlikte başlayalım. Burası İstinye çarşısı, tam kamera karşısı Mukayyet olduğum iki gıdım aklım, şahit olduğu sosyal haller ve ekonomik göstergeler arasında işlem görmekten asansöre dönüşen borsa kâğıdından farksız. Düşüncelerimi sefertası gibi iç içe geçiriyor, bir cemiyete, bir ekonomiye sallıyorsam boşuna değil. Sakin olun, haplanmış filan değilim. Sadece gazetelerde ekonomi sayfalarına konu olabilecek bazı alışveriş merkezlerinin magazin sayfasında yer bulmasına mana veremiyorum. Gazeteleri okuyunca sanırsınız alışveriş mağazalarından birisi manken-sanatçı satışına başlamış, yok fiyatına gidiyor. Kapışan kapışana... Fikrimi baklava yufkası gibi açmakta beis görmüyorum. Ne de olsa araştırmacı-karıştırmacı gazetecilik son günlerin prim yapan hadiselerinden. Bakınız: Ayşe Arman'ın tesettür maceraları; Ayşe Çarşamba'da, Ayşe tatilde, Ayşe mağazada... Ardından Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan'ın umre turu... Eee benim elim de armut toplamıyor, hem bayramlık bir şeyler alır hem de elimdeki dart oklarını atacak bir hedefe rastlarım umuduyla İstinye Park'a gittim. Alışveriş merkezlerini dolaşmak son yılların en sosyal aktivitelerinden birisi. Futboldan sonra bünyeye en iyi gelen detoks yöntemi. Pazar günleri al çoluk çocuğunu, iki tur at, hiçbişeyciğin kalmıyor, üstelik bedavadan eğleniyor ve sporunu yapıyorsun. Nerede bir alışveriş merkezi açıldığının haberi ulaşsa, güzergâhtaki bütün yollar aniden kilitleniyor, çocuğunun ya da sevgilisinin elinden tutan, soluğu dünya modasının trendlerini vitrinlerden izlemekte alıyor. Uçağa atlayıp bir Avrupa şehrini ziyaret etmiş gibi ferahlıyor, elini kolunu sallayarak çıkıyorsun. Galeria'dan İstinye Park'a meydan savaşı İstanbul'daki bu meydan savaşlarını ilk Ataköy'e açılan Galeria Alışveriş Merkezi başlatmıştı, şimdi onun yüzüne bakan yok. Birbiri ardına mantar gibi açılan devasa ve lüks alışveriş merkezlerini gezenler Galeria'ya şimdi sokağın başına açılmış bakkal muamelesi çekiyorlar. Her yeni açılan alışveriş merkezi, bir öncekinin pabucunu dama atıyor. Taş ne kadar ıslanıyorsa deli de kadar uslanıyor anlayacağınız. Galeria'nın başına gelen, Akmerkez'in de başına gelmişti. Sosyetenin en gözde mekânlarından Etiler Akmerkez'in adını bugünlerde gazetelerde okumuyor ve televizyonlardan duymuyorsak kapandığından ya da yerine çok katlı otopark yapıldığından değil. Gözden düştü... Önce Levent Metro City ve ardından Şişli Cevahir Center, kutsal kapitalist kılıçlarını kuşanıp Akmerkez'i herkesin içinde hakladı. Ahali zaferden hoşlanır, hemen safını değiştirdi. Zira bu dünya Çarşamba pazarı değil ki ahali sesi çok çıkandan tişörtünü, çantasını alsın. Bu milyon dolarlık yatırımların hakkını verdi ve bir süre buraları da el üstünde tuttu. Ama gün olur devran döner, her şey kitsch'leşir. Kitsch dediğim 'banal' anlamında. Daha düzgün Türkçe ile civcivin çıktığı kabuğu beğenmemesi... Beyaz Türk taifesi bu kez kendine Kanyon'u inşa etti. Allah razı olsun, çok havadar bir alışveriş merkezi oldu. İçine normal vatandaşın adını bile duymadığı markalar satan mağazalar açtılar ki; biraz kafalarını dinlendirsinler. Eh bu mağaza her ne kadar Akmerkez'i, Cevahir Center'i ve Metro City'yi gerse de halkımız buna da teveccüh gösterdi, 'Anamm bir merkez yapmışlar, görsen dilin uçuklar' lafını duyan akın etti: Sobe... Bütün bunların defterini düren mağaza özümce İstinye Park oldu. Şehrin biraz daha uzağına da inşa edildi ki; halk otobüsü ve iki minibüs değiştirip ulaşmak öyle pek de mümkün olmasın. Gerçi artık her semtin kendince bir Akmerkez'i var ama ne olur ne olmaz, insan dünya gözüyle yeni Avrupa şehirleri görmek ister, önlemi almak lazım. Her adım başı bir güvenlikçi ile yüz yüze geldiğiniz İstinye Park, İstanbul'un en yeni, en modern, en büyük ve en cafcaflı alışveriş merkezlerinden. Ferah koridorları, geniş meydanları, yeme-içme olaylarına ayrılan mekânları ve birçoğunun adına filmlerde rastladığımız mağazalarıyla tuzu kuru olanların hayli rahat edecekleri bir konsepti bünyesinde barındırıyor. Hele Mısır Çarşısı gibi geleneksel bir İstanbul çarşısı var ki, her tezgâhtan ağzına bir şey atsan öbür uca varana kadar tıka basa doyarsın. En taze ve en pahalı manav alışverişini de burada yapabilirsin. Dilersen çarşının içindeki Rainforest Cafe adındaki (meali: Yağmur Ormanı Kafesi) kafede maket hayvanlar eşliğinde çocukça bir gün geçirirsin. İstinye Park, İstiklal Caddesi, Bağdat Caddesi ve Abdi İpekçi caddelerinin toplamı kadar. Sokak kafeleri film platosu gibi... yüzden olsa gerek sanatçı, sporcu, manken taifesi buradan ayrılmıyor. Arap turistler de cabası... Haliyle bir iki ünlü simayı canlı görme, yeni markaların hiç olmazsa ismine aşina olma umuduyla civardaki bütün gecekondu ahalisi de oraya akıyor. Maazallah birinin nevri dönüp de 300 mağazayla tüketim kültürüne eklemlenmeye çalışsa cebindeki asgari ücreti denkleştirmek için altı ay kendisine gelemez. Fiyatları kasten vermiyorum ki moraliniz tepetaklak olmasın. Anlayacağınız halk da memnun, sosyete camiası da... Ama nereye kadar? Dur bakalım... Televole muhabirlerine ekmek çıktı! Bu kadar sosyete İstinye Park'a gelir de televole muhabirleri oradan eksik olur mu? Reina'ya, Karafaki'ye, Nispet'e, Şamdan'a, Şamata'ya, La Skala'ya veya The Mix'e demir atıp nöbet tutmaya ne hacet! Kimi yakalamak istiyorsan zaten İstinye Park'ı su yolu bellemiş. Sana deklanşöre basmak kalıyor. Biraz da meraklıysan senden âlâ gazeteci yok, manşetlere adını yazdırabilirsin. Baş başa ne yediler, alışveriş çantalarında neler var, kim kimle çıkıyor muhabbetinin içini buradan daha iyi dolduracağın yer yok. Her gün bir haber patlıyor alışveriş mağazasından magazin gündemine. Türk sosyete cemiyetinin on yıllık tarihini al oku ki, muhabbetine meze yaparsın. Zaten ünlülerin fotoğrafını çekmek istiyorsan gidiyorsun müdüriyete akredite oluyorsun. Vallahi ben İstinye Park'ta dikkat çeken ya da çekmeye çalışan ünlüleri takip etmekten yoruldum. Memlekete bir hayrı dokunacaksa aklımda kalanları paylaşmak isterim: "Gamze Özçelik oradaymış ve 3,5 aylık hamileymiş. (Haberde kız-erkek ayrıntısına girilmemiş.) Mazhar Alanson'un eşi Biricik Suden, restoranda yemek yiyen ünlülerdenmiş. (Ortaya sofra bezi mi açsaydı, anlamadım ki?) Murat Saygı'nın eşi Gül Gölge Saygı, İstinye Park'ta cep telefonunu elinden düşürmemiş. (Tebrik mi ediyorsun düşürmediği için, eleştiriyor musun?) Liste uzuyor. Olan züğürdün çene ayarlarına oluyor. Sonra işe döneceğim diye iki buçuk saat trafik çilesine katlanıyorsunuz. İstinye Park'a gitmesi kolay da, dönmesi çok zor. s.zengin@zaman.com.tr *** İstinye Park'ın cast'ındaki ünlüler Manken Tülin Şahin, Hülya Avşar ve eski kayınvalidesi Gülümser Çilingiroğlu, Cem Boyner, Gamze Özçelik, işadamı Ozan Şer'in eşi Bahar Şer, Vitali Hakko'nun eşi Kathy Hakko, sanayici Robert Baler'in eşi Etel Baler, oyuncu Beren Saat ve annesi Ayla Saat ile anneannesi Habibe Dikmen, Mazhar Alanson'un eşi Biricik Suden, Gülman Group'un patronu Kemel Gülman'ın eşi Feryal Gülman, sosyetik Ceylan Gölcüklü, eski manken Gizem Özdilli, Kaya Çilingiroğlu'nun eşi Feraye Tanyolaç, Murat Saygı'nın eşi Gül Gölge Saygı, İlker İnanoğlu ve sevgilisi Özge Ulusoy, Tuğba Erbil, manken Tuba Ünsal, Halit Ergenç, Sevil Sabancı, Nebahat Çehre, şarkıcı Arto, futbolcu Nihat Kalveci, erkek güzeli Önder Bekensir ve manken Irmak Atuk, futbolcu Milan Baros ve eşi, işadamı Özgür Altun, Seda Sayan ve Onur Şan, Serdar Ortaç, Caroline Koç, Ece Erken Özharhan, Melda-Sinan Kosif, Harika Güral, Alize-Cenk Eyüboğlu, Jale Öztarhan, Aslı Kuseyiroğlu, Pelin Akad, Bobo, Süreya Yalçın, Serra Tokar, Hakan Ural, Esin Civangil, Ceyhun Başaran, Sinem Kobal ve Mustafa Sirmen, Demet Kutluay, Azra Akın, Naz Elmas, Murat ve Edvina Özyeğin, Şebnem Dönmez, Hande Ataizi... + + + + 576724 + Boksta Madalya + Boksta Madalya Ukrayna'nın Nikolav kentinde sona eren Avrupa Bayanlar Boks Şamipyonası'nda Türkiye, altın, gümüş ve bronz olmak üzere toplam madalya kazandı. Şampiyonanın son gününde ringe çıkan Türk boksörlerden 64 kiloda Gülsüm Tatar, finalde Fransız El Hadrati'yi 8-2 yenerek altın madalyanın sahibi oldu. 60 kiloda Meryem Aslan, İrlandalı rakibi Katie Taylor'a 11-9 yenilerek gümüş madalyada kalırken, 81 kiloda Selma Yağcı, Rumen rakibi Turcin Luminita'ya 2-1'lik skorla yenildi ve bir diğer gümüş madalya alan Türk sporcusu oldu. Artı 81 kiloda ringe çıkan Şemsi Yaralı da Rus Torlopova Nadezhda'ya doktor kararıyla yenilerek, altın madalya şansını kaybetti. 51 kiloda Sümeyra Yazıcı ve 57 kiloda Nagehan Gül ise şampiyonada bronz madalya kazandılar. + + + + 575726 + Yunanistan, İspanya'ya 82-64 yenildi + İspanya, yarı finaldeki Sırbistan-Slovenya karşılaşmasının galibiyle yarın şampiyonanın finalinde karşı karşıya gelecek. Salon: Spodek Arena Hakemler: Guerrino Cerebuch xx (İtalya), Ilija Belosevic xx (Sırbistan), Robert Lottermoser xx (Almanya) İspanya: Rubio xx 5, Fernandez xxx 14, Navarro xx 8, Garbajosa xx 2, Pau Gasol xxx 18, Cabezas xx 8, Marc Gasol xx 6, Reyes xx 3, Llull xx 9, Mumbru xx 9, Claver Yunanistan: Zisis xx 6, Spanoulis xx 7, Perperoglou 2, Fotsis xx 8, Bourousis xx 11, Calathes xx 10, Schortsanidis xx 5, Printezis xx 7, Kalampokis x, Koufos 4, Glyniadakis 4, Kaimakoglou 1. Periyot: 26-21 Devre: 49-40 (İspanya lehine) 3. Periyot: 64-51 Faulle Çıkan: 32.09 Printezis (Yunanistan) + + + + 575954 + Ruhun şifresi! + Ruhun şifresi!NEVZAT DİNDAR güncellenme zamanı 20.9.2009Galatasaray, Nisan 2008 tarihinde Ankara’da oynanan maçta Lincoln’ün 88. dakikada attığı tek golle Gençlerbirliği’ni yenmişti. Sarı-kırmızılıların formaları ağır zemin yüzünden çamurla kaplanmıştı.Her fırsatta takım ruhuna gönderme yapan Rijkaard’ın, ’ın, Nisan 2008’de ’ni yendiği maçtan sonra çekilen ve oyuncuların çamurlu formalarla sevinçlerini yansıtan ’daki fotoğraftan etkilendiği bildirildi İki kulvarda aldığı başarılı sonuçlarla alkışlanan ’da, ve yardımcılarının resmi imza attıktan sonra, ’ni gezerken gözlerine takılan bir fotoğraf karesi, gelinen noktada ünlü teknik kadroya ilham kaynağı oldu. Cim-Bom’un, 2007-2008 sezonunda ’le elde ettiği unutulmaz şampiyonlukta kilit rol oynayan ’daki maçının ardından futbolcuların üzerlerindeki çamurlu formalarla sevincini yansıtan fotoğraf, sarı-kırmızılı teknik kadroyu bir hayli etkiledi. Rijkaard daha sonra her fırsatta “Galatasaray ruhu” söylemini dile getirmeye başladı. Rijkaard ve yardımcıları ilk kelimeler olarak da, “Galatasaray ruhu”nu öğrenerek, yaratmak istedikleri ekibin karakterini yansıttılar. Aslan’da takımla, teknik kadro arasında oluşan güzel hava, futbolcuların kendi arasında da net bir şekilde gözlemleniyor. maçından sonra sağ bek Uğur’un sol bekte oynatılmasıyla ilgili, “Kimin girdiği, kimin çıktığı hiç önemli değil. Ben sol bek de oynarım” demesi, futbolcuların her göreve hazır olmasını ortaya koyuyor. ’nın attığı gollerden sonra Keita ve Arda’nın havaya zıplaması, gollerin ardından oyuncuların sevinç yumağı oluşturmaları yine ruhun bir yansıması olarak gösteriliyor. Sarı-kırmızılı takımın, Rijkaard’ın önemli katkısıyla, 2000 ruhundan sonra Galatasaray ruhunu gündeme getirmesi yönetimin de yüzünü güldürüyor. Rotasyona devam Galatasaray yarın ile oynayacağı maçın hazırlıklarını sürdürürken, Teknik Direktör Rijkaard’ın bazı yorgun isimleri bu karşılaşmada oynatmayacağı öğrenildi. Hollandalı teknik adamın; Sabri, Kewell ve Baros’u dinlendirmeyi düşündüğü ifade edildi. Sezon başından bu yana birçok kez kadroda rotasyona giden Rijkaard, Panathinaikos maçında yorgun olduğu gerekçesiyle Arda’yı yedeğe çekerken, Elano’yu 11’de sahaya sürmüştü. Bu arada sarı-kırmızılı takımda gribi atlatan Servet ile sakatlığı geçen takımla birlikte antrenmana çıkarken, tedavilerine devam edilen Topal, ve salonda çalıştı. + + + + 576202 + Tamer Korkmaz: Yüz doksan yedi + Tamer Korkmaz 20 Eylül 2009 PazarYüz doksan yedi Yüz doksan yedi gün sonra teslim olup “Münevver Karabulut Cinayeti”ni itiraf eden Cem Garipoğlu ifadesine “çok çalışmış” ya da kendisini himaye edenlerce çalıştırılmış Buna mukabil Elindeki senaryo daha başlangıçta dökülüverdi. Garipoğlu'nun “yaman çelişkileri” var. Savcılıktaki ifadesinde “Münevver'i anlık bir gelişme sonucu cinnet geçirerek üç bıçak darbesiyle öldürdüğünü” söylüyor. Oysa Otopsi raporuna göre, genç kızın başı vücudundan ayrılmış; üstelik gelişigüzel bir biçimde ayrılmamış; vücudunun pek çok bölgesinde kesici alet yaralanması tespit edilmiş Rapordaki saptamalar, Münevver'in katilinin “kasıtlı ve bilinçli davrandığı” izlenimi veriyor. Cem Garipoğlu, kendisini kaçırarak yedi ay boyunca saklayan, kollayan ve destek verenleri ısrarla gizliyor. İstanbul Valisi, “197 gün boyunca polise iz bırakmadan saklanması önemli bir yardım aldığını gösteriyor” diyor. Hal böyle iken Garipoğlu'nun bu kadar uzun bir süre yakalanamamış olması “acizliğin” ötesindeki ciddi kuşkuları hâlâ sıcak tutuyor. Bakınız... 'Himaye edenler olmasa Cem Garipoğlu bu kadar müddet saklanabilir miydi?' sorusuna şu ana kadar ikna edici bir cevap verilebilmiş değil. Bu cevabı, öncelikle Emniyet yetkililerinin vermesi gerekiyor. Katil zanlısı, cinayeti itiraf etmiş olsa da, “koruma zinciri”nin deşifre edilmesi zaruridir. “İşbirlikçiler” arasında sadece aileye mensup isimlerin değil, “resmi görevliler”in de olup olmadığı mutlaka aydınlatılmalıdır. “Organize İşler” şüphesi halihazırda zirvededir. Münevver Karabulut Cinayeti'nde, medyanın ısrarla hadisenin üzerine gidişi netice alınmasında önemli bir faktördü. “Fikri takip” dediğimiz işte budur. Medyanın konuya ilgisi, elbette 'kamuoyunun merakı' ile doğru orantılıydı. Bununla birlikte basının gardını hiç düşürmemiş olması, ısrarcılığı da kamuoyunun ilgisini canlı tuttu. Katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun ifadesinde düştüğü ciddi çelişkiler “bu hamurun daha çok su götüreceğini” gösteriyor. Dolayısıyla Cinayetin temel hususlarına ilişkin kuşkuların hâlâ ortada durduğu bir vasatta; medyanın ısrarcı olmaya, fikri takibe devam etmesi gerekiyor. Cem Garipoğlu'nun teslim olması/teslim olmak zorunda kalması; netice itibarıyla toplumsal vicdanı rahatlattı, yüreklere su serpti. İstanbul Emniyeti'nde bir süre önce gerçekleşen görev değişikliğinin, bugünkü sonucun alınmasında etkili olduğu da açıktır. Adalet duygusunun daha fazla zedelenmemesi için, hadise bütün yönleriyle gün ışığına çıkarılmalıdır. Cem Garipoğlu'nun bayram öncesinde teslim olması gündemi teslim aldı; Türkiye Ramazan Bayramı'na bu gündemle girdi Trajik hadisenin uzunca bir süre daha tartışılacağı aşikar. Bayramınız kutlu olsun. Hayırlı bayramlar. + + + + 576365 + Cezaevlerinde açık görüşler yarın başlıyor + Kınama cezası dışında disiplin cezası alan ve cezaları kaldırılmayan hükümlü ve tutuklular açık görüşten yararlandırılmayacak.Hükümlü ve tutuklular, belgelendirilmek suretiyle sadece anne, baba, eş, çocuk, torun, büyük anne, büyük baba ve kardeşleriyle görüştürülecek. Yarım saatten kısa olmayacakziyaretler bir saatten uzun olamacak. Ziyaretlerin cezaevi tiplerine göre günleri ve şartları için ilgili haberimizi tıklayabilirsiniz. (aa) + + + + 576203 + Sema Karabıyık Pazar: Her şey daha çok eğlenmek için + Sema Karabıyık 20 Eylül 2009 PazarHer şey daha çok eğlenmek için 1010 yıldır depremi bekleyen ve ne kadar hazırlıklı olduğu tartışılan İstanbul; sele hazırlıksız yakalanmanın bedelini onlarca canla ödedi bir kez daha. Bir kez daha, çünkü arşivler selin İstanbul'a hiç de yabancı olmadığını haykırıyor. 30 yılda bir aynı tarihte, Eylül'de sel felaketi yaşanıyor İstanbul'da. Eylül 1949 köprüleri yıkan sel: 12 ölü. Eylül 1979 15 dakika yağan yağmur: 15 ölü. Beklenmeyen sel felaketinin tarihi yine Eylül. Onlarca ölü ve kayıptan sonra ancak felaketin ikinci raundu için kırmızı alarm verildi İstanbul'da. Felaketin beklendiği gün yol durumu hakkında bilgi vermek için canlı bağlantı kurulan uzman, Basın Ekspres Yolunda park eden canlı yayın araçlarından dolayı tıkanan trafikten şikayet etti. Sabah haberlerini sunmak için stüdyoda bulunan sunucular, 'trafiğin faturası medyaya mı kesildi şimdi olur böyle şeyler' diyerek reklama pas attı. Medyada hep oluyor böyle şeyler. Haber verme vasfını hızla kaybeden medya, dramatik öykü, dramatik görüntü peşinde koşuyor. Yaşanması muhtemel felaketi canlı canlı yayınlamak için. İlk yayınlayan ve en çok görüntüye sahip kanal olmak için. Beklenen felaket gerçekleştiği zaman, görevli araçların geçişine engel olacaklarını hesaba bile katmıyorlar. Ne kadar görüntü kadar reyting. Ne kadar reyting kadar kazanç denkleminin kıskacında. Bir gazete, sel felaketinin yaşandığı günlerde, ilginç bir çağrıda bulundu okuyucularına: Gönderin elinizdeki fotoğrafları, videoları yayınlayalım. Hep birlikte başkasının acısını pazarlayalım. Portatif kameralardan sonra başkasının acısına bakmaktan, başkasının acısını pazarlamaya geçenlerin imdadına kameralı cep telefonları yetişti nicedir. İnsanoğlu yaşanan bir felakette, kazada yardımcı olmak yerine, geçiyor vizörün arkasına ve 'anı' tespit ediyor. Nasıl olsa bulur internet mecrasında yayınlayacak bir yer. Nitekim sesinden genç olduğu anlaşılan bir kişi gazetenin çağrısını duymuşçasına, almış eline cep telefonunu, çekim yapıyor evinin balkonundan. Cadde sular altında. Apartmanın hemen karşısında, otomobil servisindeki lüks arabaları, selin önüne alıp götürmesini kahkahalarla hem izliyor hem çekiyor genç adam. Fondan gelen kahkahalara bakılırsa yalnız değil yaşadığı mutlulukta! Bekçi kulübesi de kapıldı sele derken birazcık üzüntü birazcık pişmanlık kırıntısı bekliyor insan. ise içinde bekçi olan kulübeyle birlikte şenlenen görüntülerini facebookta yayınlayacağını ilan ediyor. Ta ki kendi arabasını sele kapılmış giderken görene kadar. Başkasının kaybı, başkasının ölümle burun buruna gelmesi eğlencelik bir görüntüden ibaretken; kendi malı söz konusu olduğunda gelebiliyor anca kendine. görüntüleri çekerken pişman olmadı. Televizyonlar yayınlarken bir an bile tereddüt etmedi. Görüntülerin sahibi ekrandan seyrederken biraz olsun pişmanlık biraz olsun utanç duydu mu merak ediyorum. Unuttuk uzun zamandır pişman olmayı da utanmayı da. Atlatma haberlere imza atarak yeni başladığı yayın hayatında tutunmaya çalışan bir gazete, diğer gazetelerin yalan haber yazmasına vesile olduğu için gurur duyuyor. Atlatma haber dedikleri bir iki magazin haberi, çokça Münevver cinayetiyle ilgili. Medya tarihinde yeni bir sayfa açılıyor bu vesileyle. Medya, yalan haberlerle halkı kandırmanın bir adım ötesine geçiyor. Medya medyayı kandırıyor. Şöyle ki, muhabir şaka yapıyor katil zanlısının yakalandığına dair. Bir başka gazetenin muhabirini haber kaynağı olarak görenler tuzağa düşmekten kurtulamıyor. En acısı da yalan söyleyenin inandırıcılığı karşısında genel yayın yönetmeninin duyduğu gurur. Gazetecilik gerçekten bitmek üzereymiş derken bitirme tezinde ne kadar etkin bir rol oynadıklarını göz ardı etmesi. İzmir'de beş gün içinde kişi durakta otobüs beklerken havalı silahla açılan ateş sonucu yaralanıyor. Araştırma neticesinde havalı silah malzemesi satan dükkanda çalışan 16 yaşındaki çocukların, 'vurursun-vuramazsın' iddiası neticesi yoldan geçenleri hedef aldıkları tespit ediliyor. Haberi neresinden tutsak elimizde kalıyor. 16 yaşında çocukların silah dükkanına bir anlık girip çıkması bile sakıncalıyken çalışması ne demek? Denetim mekanizması neden çalışmaz bu ülkede? Resmi denetçilerden önce vatandaş böyle bir görüntü karşısında neden şikayetçi olmaz? İnsanları hedef tahtası yapan çocukları, gazeteler aralarında anlaşmışçasına 'sniper çocuklar' adıyla haberleştirerek katkısını esirgemedi!Tutuksuz yargılanmak için serbest bırakılan çocukların yüzünde bildik, tanıdık, pişkin ifade. Pişman olmaktan uzak. İnsan doyurulması imkansız bir eğlence açlığı ile dolu. Selde başkasının acısını seyreden adam da eğleniyor diğer gazetelerin düştüğü yalanı anlatan yayın yönetmeni de. Durakta otobüs bekleyen yolcuları hedefleyen çocuklar da. + + + + 576052 + 'Tematik çocuk kanalları, çocuk eğitiminin düşmanıdır' + 'Tematik çocuk kanalları, çocuk eğitiminin düşmanıdır' TRT'nin ilk kuruluşundan 1990'ların ortalarına kadarki süreçte yapım ve yayınına öncülük ettiği, her biri anılara bir daha silinmemecesine kazınmış durumdaki onlarca eğitici-öğretici çocuk programıyla, bugün 40'lı yaşlarını sürmekte olan kuşağın “normal insanlar gibi” yetişmesinde çok önemli katkıları olmuş bir televizyon duayenidir Dr. Tekin Özertem Biz de kendisini TRT'den emekli oluşundan yıllar sonra, halen danışmanlığını yürüttüğü Umut Sanat Ürünleri Filmcilik Şirketi'nde bulduk ve “Uykudan Önce”den “23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenlikleri”ne kadar düzinelerce unutulmaz programın mimarı olan bu büyük ustaya, Türk televizyonculuğunda çocuk yayınlarının günümüzdeki görünümünü sorduk SÖYLEŞİ: ALİ MURAT GÜVEN Sevgili Tekin Hocam, çeyrek yüzyılı aşkın bir süre boyunca TRT Çocuk ve Gençlik Programları Müdürlüğü'nde yapımcılık, yönetmenlik, senaristlik, sunuculuk ve nihayet yöneticilik yaptınız; bu süreçte de benim kuşağımın çocukluk yıllarına damgasını vuran bir televizyoncuya dönüştünüz. Bildiğim kadarıyla, başta TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği olmak üzere, Susam Sokağı'nın Türkiye versiyonu "Bizim Sokak", "Elif'in Düşleri", “Aliş ile Zeynep”, "Uykudan Önce" gibi çocuk programcılığının bir çok kült yapımı hep sizin eserinizdi. Öte yandan, bütün bu programlar, TRT'nin tek kanallı, siyah-beyaz ve yayıncılıkta rakipsiz olduğu yıllarda, teknolojik kapasitenin de gayet sınırlı olduğu bir dönemde hazırlanmıştı. Çocuk programcılığında Türkiye'nin en deneyimli televizyoncularından biri olarak, dört kanallı ve renkli bir TRT'nin, yanısıra da bunca özel televizyonun egemen olduğu günümüzde, çocuklara yönelik olarak gerçekleştirilen yayınların kalitesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne dersiniz, sizin döneminizi aşabildik mi, yoksa hâlâ yerimizde mi sayıyoruz? Öncelikle, ülkemizdeki çocuk yayınlarını sorgulayan bu anlamlı söyleşi ve beni onurlandıran güzel sözleriniz için hem size, hem de gazetenize çok teşekkür ediyorum. Ancak, sözlerimin en başında şunu önemle ifade etmek isterim ki, 1969 yılında göreve başladığım, 1977 yılından 1989 yılına kadar da yöneticiliğini üslendiğim Ankara Televizyonu Çocuk ve Gençlik Programları Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen -sizin anılarınızda da yer etmiş- bütün programlarda, yalnızca benim değil, yıllarca birlikte çalıştığım özverili bir kadronun da yoğun emekleri vardır. Hiç bir mesai arkadaşımın dönemdeki yapıcı katkılarını atlamak istemem. 1968 yılında TRT Ankara Televizyonu'nda başlayan çocuk ve gençlik programcılığı geleneği, 1980'li yıllardan itibaren İstanbul ve İzmir Televizyonları bünyesinde gerçekleştirilen programlarla daha da güçlendi; 1968 öncesinde -Ankara, İstanbul ve İzmir Radyoları'nın çocuk yayınları dışında- bu alanda hiç bir birikimi olmayan ülkemizde çok kısa zamanda önemli bir gelişim gösterdi. Bu tarihî sürecin değeri ve önemi, uzun yıllar boyunca ülkemizi temsilen katıldığım “Avrupa Yayın Birliği (EBU) Çocuk ve Gençlik Programları Çalışma Grubu”nun toplantılarında yabancı televizyoncular tarafından da defalarca teslim edilmiştir. Bugün geriye dönüp baktığımda, TRT ailesi olarak çocuk yayıncılığına gerçekten de çok güzel eserler armağan ettiğimizi görüyor ve yıllar yılı omuz omuza çalıştığım bütün güzel insanlarla gurur duyuyorum. Buna karşılık, 1990'ların başlarından itibaren ardarda kurulan özel televizyonların hiç bir zaman içtenlikli bir çocuk eğitimi politikaları olmadı. 1997 yılında bu konuda çok önemli bir adım atan ve çocuk programları yayıncılığını bünyesinde kurumsallaştırma yönünde ciddi bir yol katettikten sonra, 2007 yılında söz konusu projeden ansızın vazgeçen Kanal de -ne yazık ki- buna dahil... Sanırım, onlar da stratejik bir alan olan çocuk ve gençlik yayıncılığını kısa vâdede kârlı bir yatırım olarak görmedikleri için bırakmış durumdalar. Ki aslında gelişmekte olan bir ülke için en kârlı yayıncılık yatırımıdır çocuk ve gençlik programcılığı TRT ise yasa gereği hem televizyon hem de radyo yayınlarında çocuk ve gençlere yönelik yayınlar yapmakla yükümlü kılınmış, bu yayınların amaç ve kapsamı kuruluş ve görev yönetmeliğinde ayrıntılı olarak belirlenmiş bir kamu kuruluşudur. Özel radyo ve televizyonların aksine, TRT'de çocuk ve gençlik programlarının kurumsallaşmasının en önemli nedeni bu. Eğer böyle olmasaydı, yani bu yükümlülük yıllar önce çıkartılan bir yönetmelikle ta en baştan sağlam kazığa bağlanmasaydı, korkarım ki günümüzün gözü kara rekabet ortamı içinde TRT için de böyle bir kurumsallaşmadan söz etmek pek mümkün olmazdı. Ülkemizdeki çocuk yayınlarını değerlendirmek ve eleştirmek, sektörel çevrelerde yanlış anlaşılabileceğim endişesiyle, bana pek de doğru gelmiyor aslında. Bu konuda yalnızca, meslektaşlarımın kendilerine sağlanan imkânlar ölçüsünde iyi niyetli ve gayretli bir biçimde çalıştıklarını söyleyebilirim. Sizin arzu ettiğiniz türden çok geniş çaplı bir değerlendirme ise ancak, 1979 yılında TRT'nin çocuk yayınlarıyla ilgili olarak yaptığımız “çalışma grubu toplantısı”na benzeyen bir buluşmayla yapılabilir. Söz konusu değerlendirmenin üzerinden neredeyse otuz yıl geçmiş durumda ki dönemden bu döneme köprünün altından çok sular aktı. Bu kez Türkiye'de çocuklara yönelik olarak, özel sektöre ve kamu kuruluşlarına ait bütün televizyon programlarının bilimsel olarak irdeleneceği bir ya da üst üste bir kaç toplantı düzenlenmeli. Devlet, tarafları tez elden bir masanın çevresine toplamalı ve bu alandaki başıboşluğa mutlaka neşter vurmalıdır. Böyle bir adım atılana kadar yalnızca şunu söylemekle yetinebilirim ki, özel televizyonların günümüzde çocuk yayıncılığı noktasında uzun vâdeli herhangi bir politikası ve vizyonu yok. Bu durum da bence ülkemizin geleceği adına tüyler ürpertici bir eğitim-öğretim zaafiyetinin habercisi Özel televizyonlar çocuk programı yayıncılığını sevmiyor, önemsemiyor ve bu yayıncılık türünden söz edilince, yalnızca dış fuarlardan kiloyla alınmış Japon çizgi filmlerini anlıyor. Uzun yıllardır herhangi bir televizyon ekranında özgün bir yapım göremiyoruz. Oysa bizim kuşağımızı TRT'nin ürettiği birbirinden güzel çocuk programları yetiştirmişti. Yalnızca rahmetli Barış Manço'nun “Adam Olacak Çocuk” ve “7'den 77'ye” adlı programları bile ne denli anlamlı mesajlar vermişti bu ülkenin çocuklarına. Fakat, ekranlarda artık böyle programlar yok; tek tük var olanlar da yabancı televizyonlardan satın alınmış çeviri yapımlar olduğu için pek çoğunda kültürler arası uyuşmazlık sorunu gözlemleniyor. Kaliteli bir çocuk yayıncılığı, bütünüyle özel televizyonların inisiyatifine mi bırakılmalı; yoksa bu özel kuruluşlara yasal zorlamayla, arkadan ittirerek çocuk programı mı yaptırılmalı? Böyle bir vahşi kapitalist süreçten nasıl bir sonuç bekliyordunuz ki? Ülkemizde özel televizyon yayıncılığı, özerkliğini zaman içinde adım adım yitiren TRT'nin, çeşitli nedenlerle gerçekleştiremediği çağdaş televizyon yayıncılığına bir alternatif oluşturmak amacıyla kurulmamıştır. Bütünüyle ekonomik ve siyasal güç kazanmak amacıyla ortaya çıktı bu yeni kanallar. Hâl böyle olunca da özel televizyonlar için çocuk programcılığı hiç bir anlam ve önem taşımadı, halen de taşımıyor. Çünkü, bu yayıncılık türünden ahım şahım bir rating ve para kazanılmaz, ancak topluma kalıcı bir hizmet sunmuş olursunuz. Pekiyi, böyle bir hizmet bilinci, günümüzün dakikalık rating hesapları içinde kimin umurunda acaba? Ülkemizdeki ulusal, bölgesel ve yerel televizyonlarda yılda yaklaşık 20 bin saat boyunca yabancı kaynaklı çizgi film yayınlanmasının, çocuklarımızın bütünüyle yabancı kültürlerin hegemonyasına terkedilmiş olmasının nedeni de işte bu boşvermişlik ve kısa vâdeli kazanç hırsıdır. Sorunun çözümü için yasal yaptırımlar elbette ki bir yöntem olabilir. Fakat, bence bundan daha zor ve doğru olanı başarmak; başta televizyon kuruluşlarının sahipleri, genel yayın yönetmenleri, yapımcıları, öğretmenler, annelere-babalar olmak üzere, ülkemiz kamuoyunun bütün unsurlarına televizyondaki çocuk yayınlarının bir ülkenin bugünü ve geleceği için ne kadar önemli olduğunu sabırla anlatmak zorundayız. Bindiğimiz dalı kesiyoruz, fakat ne kadar acıdır ki bundan hâlâ haberimiz yok. Türkiye'de son yıllarda hem sayısı, hem de içeriğindeki vahşet dozajı iyice artan cinayetler, boşanmalar, insanlar arası ilişkilerdeki hoyratlık, okul önlerinde ya da sınıflarda yaşanan şiddet ile medyanın yaydığı kültür arasında doğrusal bir ilişki olduğuna inanıyor musunuz? Şiddet, sadakâtsizlik, argo ya da (polislik, hakimlik, belediyecilik, doktorluk türünden) özel bir meslekî pozisyonun sunduğu yetkileri çıkar amacıyla yozlaştırıp kötüye kullanma gibi ahlâksızca tutumların yayılmasında televizyonun psikolojik etkisi sizce ne düzeyde? Bu soru ile bana bir anlamda, “Yumurta mı tavuktan çıktı, yoksa tavuk mu yumurtadan” diye sormuş oluyorsunuz aslında. Ben, bu gibi ürkütücü sorunların ülkemizdeki ekonomik, toplumsal eşitsizlik ve eğitimsizlikten kaynaklandığını düşünüyorum. Televizyon dizileri ile söz konusu sorunları pazarlayan programların üreticileri ise çıkış noktası olarak toplumun giderek yozlaşmasından ilham aldıklarını söylüyorlar. Ancak, buna bir de toplumsal yozlaşma örneklerini pek önemsemeyip sıradanlaştıran, onların karşısında etik önermeler getirmeyen bir yayıncılık anlayışı eklenince, iş bütünüyle çığırından çıkıyor. Televizyonlardaki bu tür içeriğe sahip programlar böylesi davranışların kanıksanıp, hayatın doğal bir parçası gibi algılanarak yaygınlaşmasında kuşkusuz çok önemli bir rol üstlenmekte Sanat, insanlığın başlangıcından bu yana insan hayatında ve toplumda “var olan” ile “var olması gereken”i sorgulamış; iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin olanı ortaya koyarak insanın ve insanlığın gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Günümüzde “medya” olarak adlandırılan kitle iletişim araçları da insanları içinde yaşadıkları toplum ve dünyada olup bitenlerden haberdar etme, bunlarla ilgili farklı düşünce ve yorumları topluma sunma görevini üstlenmiş durumdalar. Giderek unutulan bu gerçekleri yeniden hatırlamak, televizyon dizi ve programlarının içeriklerini bu anlayışla oluşturmak, gitgide olumsuz sinyaller vermeye başlayan bir toplumsal düzende bence hayatî bir önem taşıyor. Elbette, toplumda var olan her şey televizyon dizilerinde ve programlarında da yer almalıdır; ancak vurgulamaya çalıştığım ilkeler ışığında “Kötülüğü” kitlelere sergilemek, hem sanatta hem de yayıncılıkta “normal” ve daha da ötesi “gerekli” bir tutumdur. Fakat, “kötü”yü ballandıra ballandıra anlatarak değil, kendi doğasıyla birlikte, yani “kötü gibi” sergilemek kaydıyla Aynı şey “iyilik” ve “doğruluk” için de geçerli. İyiliği, doğruluğu ve dürüstlüğü “enayilik” olarak sergileyen bir yayıncılık yaklaşımına asla geçit verilmemelidir. 'Yabancı dilde eğitim, sömürgeciliğin önemli bir adımıdır' TRT'nin tek tabanca olduğu yıllarda, bu kurum çok fazla Amerikan dizisi yayımladığı ve insanları da bu dizilerin tiryakisi yaptığı için eleştirilirdi. Günümüzde ise hiç kimsenin yabancı dizilere dönüp baktığı yok, ancak bu kez de “Amerikanlaşmış Türk dizileri” furyası yaşamaktayız. Söz konusu diziler mekân olarak Türkiye'de geçmekle birlikte, kahramanlarının tutum ve davranışları yaşadığımız toprakların genel kültürel-ahlâkî algısını yansıtmaktan çok uzakta. Sonuçta, "Dallas"tan "Binbir Gece"ye sıçradık, fakat değişen yine pek fazla bir şey olmadı. Dikkat ederseniz, bizden daha “doğu”da bulunan ve televizyonları bizim dizilerimizi yayımlayan bazı ülkelerde, oraların aydınlarında Türk yapımlarına karşı şiddetli bir tepki hareketi başladı. Adamlar Türk dizilerinden “Türk dizisi” olduğu için şikayet etmiyorlar, “Türklerin fazlaca Amerikalı gibi yaşayan ve davranan kişiler” olmasından rahatsızlar. Ülkemizde çekilen ilk televizyon dizisi "Aşk-ı Memnu"nun yapımcılığını üstlenmiş biri olarak, bu alanı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizler neden, "hayat, aile, namus ve yurtseverlik algısıyla gerçekten ortalama Türklere benzeyen kahramanların yer aldığı, toplumu dönüştürebilecek nitelikteki olumlu karakterle bezeli diziler çekemiyoruz, çeksek de bunları neden bir türlü sevemiyoruz? Bize, ekranı sevmek için hep bir Ceyar ya da Polat Alemdar mı gerekli? TRT'nin televizyon yayınlarına başladığı yıllarda ülkemizde yerli dizi üretecek ciddi bir sektörel oluşum yoktu, yüzden yayın saatlerini zenginleştirmek adına zorunlu olarak yabancı dizilere ağırlık verilmekteydi. “Aşk-ı Memnu”, TRT'nin bu ihtiyacı karşılamak üzere giriştiği çabaların ilk ürünüdür ve bir Türk roman klasiğinden uyarlamadır. dönemdeki genel müdür, rahmetli İsmail Cem'in açtığı bu yolun önüne ne yazık ki zaman içinde bir çok engel konuldu ve Türk televizyonculuğu uzun yıllar boyunca yabancı dizilerin hâkimiyetine terk edildi. Fakat, sonunda toplumsal içgüdü tekrar galip geldi ve bizler de ağırlıklı olarak kendi dizilerimizi izleme imkânına kavuştuk. Ben, her iki evresine de tanık olduğum bu sürecin daha ziyade olumlu yönlerini görmeyi tercih ediyorum. yüzden, sizin deyiminizle “televizyonlardaki Türk dizileri furyasından” öyle çok da fazla şikayetçi değilim. Fakat, bu iyi niyetli bakış açım, ekrana yansıyan bütün dizilerin mükemmel olduğu ya da hepsini olumladığım anlamına da gelmiyor elbette... Sanırım, bu konudaki sıkıntıların aşılamamış olması, sağlıklı bir eleştiri ortamının henüz oluşmamış olmasından kaynaklanıyor. Bir kaç televizyon eleştirmeninin dışında, hem dizilerin, hem de yayınların genel içeriğini gerçek anlamda önemseyip irdeleyen fazlaca medya mensubumuz yok. Aslında, ülkemizde son yıllarda bu gibi konularda ciddi eleştiri ve değerlendirmeler yapmak isteyen çok sayıda uzman kalem yetişti. Temel sorun ise bunların gözlemlerini çekincesizce dile getirecekleri gazete, dergi ya da programlar bulamamaları. Çünkü kartelleşmiş bir yapı içindeki bütün bu dergi, gazete ve televizyonlar, aynı yöne doğru ilerleyen bir geminin yolcuları gibi. Arşivlerde bulunan, sadece TRT yayınlarının olduğu günlere ait gazete ve dergilere şöyle yeniden dönüp bir bakacak olursanız, günlerde yaptığımız yayın ve programların nasıl kıyasıya eleştirildiğini siz de görebilirsiniz. Programların ilan edilen saatten bir-iki dakika daha gecikmeli yayına girmesi bile ertesi gün büyük ulusal bir felakete dönüştürülürdü. Günümüzde ise önceden yayımlanacağı ilan edilen filmler hiç bir gerekçe gösterilmeden akıştan kaldırıldığı, programlar ilan edilen zamandan saatler sonra yayınlandığı hâlde, bazı kalem erbaplarından “tıs” çıkmıyor. Neden? Vaktiyle bizleri yerden yere vuran kıdemli eleştirmenler neredeler? Bu konu çok önemli olduğu için bir kaç şey daha söylemek istiyorum. Kendi diline ve kültürüne hızla yabancılaşan, başka dillere ve kültürlere hayranlık duyup onlara öykünen melez bir topluma dönüşmekteyiz. Kendi öz değerlerine bu denli yabancılaş(tırıl)mış bir toplumdan da öyle umut verici bir gelecek projeksiyonu çıkmaz. Daha anaokulundan başlayarak yabancı dilde eğitim yapılan, böylesi yüz kızartıcı bir müfredatın istisnasız her eğitim kurumunda özlenip yüceltildiği, ulusal eğitim seferberliği adına olmazsa olmaz bir kalite gösterisi olarak algılandığı, sömürge düzeninde yaşayan ülkelerin dışında başkaca bağımsız bir ülke var mıdır şu yaşadığımız dünyada? Biz henüz “yabancı dil öğrenme” ile “yabancı dilde eğitim yapma”nın arasındaki farkı fark edememiş bir ülkeyiz. Eğitimin yalnızca “bilgilenmek” olmadığı gerçeğini kavrayamadık. Daha da ötesi, bir “ulus” olmanın temel kriterlerini bile lâyıkıyla algılayamadık. Çünkü bunları algılamamızı istemeyen iç ve dış güçler var. Bir ulusun genç bireyleri, emperyalizme yakalarını önce “dil”den kaptırırlar; sonra da zaten gerisi çorap söküğü gibi gelir. Bu gibi sorunların farkına varıp onları tek tek çözmeye başladığımızda, inanıyorum ki televizyon yayınlarımız da televizyon dizilerimiz de toplumsal düzeyimiz de çok farklı bir noktada olacak. Böyle bir “uyandırma” evresinde de ülkemizdeki televizyon yayınlarının yürütücülerine, ekrana çıkan her türlü dizi ve programın yapımcılarına stratejik görevler düşüyor. 'Rating tartışmaları, ancak özerklikle biter' RTÜK, 2006 yılı ilkbaharında gönüllü katılım esasına dayalı olarak, özel ve resmî kanallara "akıllı işaretler" uygulamasını getirdi. Televizyonlar da bu uygulamayı kerhen kabul etti ve çoğu programı hakkı olan işaretlerle değil, işlerine gelen işaretler eşliğinde yayımlamaya başladılar. Üstelik, işaretler yanlış kullanıldığı gibi ekranda da çok kısa kalıyor. Ciddi düzeyde şiddet, argo ya da erotizm içeren, abartılı bir içki, sigara ya da uyuşturucu kullanımı sergileyen kimi film ve dizilerde bile içeriği dürüstçe yansıtmayan gayet yüzeysel simgeler kullanılmakta Konuyu RTÜK yetkililerine sorduğumuzda ise "Elimizden fazlaca bir şey gelmiyor, özel sektöre yasal yaptırım uygulama hakkımız yok" denilmekte. Akıllı işaretlerin kullanımı hakkında sizin görüşünüz nedir? Batı ülkelerinde uzun yıllardır varolan bu ön uyarı sistemi, ülkemiz televizyonlarında eksiksiz bir uygulama şansını nasıl yakalayabilir? Eğer RTÜK ilgili alanda herhangi bir yaptırım uygulayamıyorsa, zaman bu işte bir yanlışlık var demektir. RTÜK'ün görevi, ülkemizdeki radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesini, yasalar ve yönetmeliklere uygun olarak yapılmasını sağlamak Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz ay, Kültür ve Turizm Bakanlığı da sinema filmlerinin işaretlenmesi ile ilgili yeni bir düzenleme yaptı. Daha önceki dar kapsamlı işaretleme sistemi yeniden düzenlenip daha da geliştirildi. Sinemalar bu işaretlerle belirlenmiş olan yaş gruplarının altındaki izleyicileri salonlarına alırlarsa cezai işleme tâbi tutuluyor, ağır para cezaları ödüyorlar. Pekiyi, sinema salonları “özel sektör” değil midir? Salon işletmecilerine bu konuda yasal bir yaptırım uygulanabiliyor ve ceza kesilebiliyorsa, hâlde neden milyonlarca izleyiciye ulaşan özel televizyonlara böyle bir yaptırım uygulanamasın ki? Bence burada devleti ilgilendiren yaman bir çelişki var. Sinema işletmecilerini kolay lokma olarak görüyor, fakat televizyon yayıncılarına dokunmaya korkuyorlar. Sorunun çözümünde yasal düzenleme ve yaptırımlar kadar, özel televizyon sahiplerinin, genel yayın yönetmenlerinin, yayın sorumlularının ve kamuoyunun bu konuda bilinçlendirilmesi de çok önemli. Daha önce de vurguladığım gibi, uygulanması en zor, fakat en doğru çözüm yolu bu. Toplumun geleceğini günübirlik çıkarlarımıza fedâ etmemeyi hep birlikte öğrenmek zorundayız. Rating, Türkiye'de en çok eleştirilen televizyonculuk oluşumlarından biri 2000 dolayında evin bütün bir ulusun beğenisini tanımlayamayacağı, üstelik aslında AGB'nin elinde bu kadar bile cihaz olmadığı söyleniyor. RTÜK de şu sıralarda yeni bir rating sisteminin peşinde olduğunu açıkladı. İzlenme oranlarının ölçümü, herkesin gönül rahatlığıyla sonucu kabul edebileceği bir formata nasıl dönüştürülebilir? Ratingin yurt sathına homojen biçimde yayılmış daha fazla sayıda denekle ve bizzat devlet tarafından ölçülmesi kalıcı bir çözüm olabilir mi? Rating ölçümleri, bir çok ülkede bizde uygulanan teknik yöntemlerle yapılıyor. Kent ve denek sayısının artırılması, tartışmaları belki bir parça daha azaltabilir. Fakat, bu ölçümlerin RTÜK ya da devlet tarafından bugünkü yapı ve anlayış içinde yürütülmesinin, ülkemiz yararına çok da farklı bir sonuç doğurmayacağına inanıyorum. Eğer iddia edildiği gibi mevcut uygulamada bir yanlışlık ya da kayırma varsa, bu durum yeni yapılanmada da aynen devam edecek, sadece “kayıranlar” ve “kayırılanlar” değişmiş olacaktır. Mevcut kuşkular, söz konusu görev ancak gerçek anlamda özerk bir kuruluş tarafından yerine getirilirse ortadan kalkabilir. Buna karşılık, ülkemizin özerklik karnesi hiç de iyi değil. Yürürlükteki Anayasa'ya göre özerk çalışması gereken bir kurum olan TRT bile gerekli yasal düzenlemeler yıllardır yapılmadığı için hâlâ tam anlamıyla bağımsız bir yapıya kavuşamadı. Aynı şekilde, siyasî partilerin atadığı temsilciler tarafından yönetilen RTÜK'ün özerkliğinden de söz etmek mümkün değil. Sonuç olarak, rating ölçümü işine, hiç kimsenin siyasî, idarî ya da ekonomik baskısından korkmadan yalnızca işini yapacak olan bambaşka bir üst otorite gerekli 'TRT'nin bile olsa, çocuk kanalları sakıncalı' Ülkemizde son yıllarda çocuklar için ardı ardına tematik kanallar türemeye başladı ve son olarak TRT de bu kervana katıldı. Eski kurumunuzdaki meslektaşlarınız bu projeyi hayata geçirirken -çocuk yayıncılığı alanında öncü bir isim olarak- size danışma gereğini duydular mı? Bir de tematik kanalların çocuk eğitimine katkı ya da zararları noktasındaki görüşlerinizi dinlemek isterim. Ben, emekli olduktan sonra bile TRT'yi hiç bir zaman “eski kurumum” olarak görmedim. Daha TRT kurulmamışken, 1957 yılında İzmir Radyosu Çocuk Saati'nde başlayan bir serüvendir benimkisi. Bugün TRT ile aramda aktif bir meslekî ilişki kalmamış olması, bu kuruma yönelik gönül bağımı asla zayıflatmaz. Benim gibi TRT'ye yıllarını verip büyük bir coşku ile bağlanmış bir çok arkadaşım da benzer duygular içindedir. Ancak, doğrusunu söylemek gerekirse, ne ülkemizde, ne de diğer ülkelerde tematik çocuk kanallarının genç kuşaklar için uzun vâdede somut bir yararı olacağına inanmıyorum. Hele hele, bizim gibi televizyon izleme bilincinin yerleşmediği bir ülkede çocuklara yapılacak en büyük kötülük, onları ekran karşısına saatlerce bağlamaktır. Program içeriklerinin düzeyli ve yararlı olması da bu kanaatimi değiştiremez. Çünkü, çocukların günlük hayat içinde televizyon izlemek dışında yapmaları gereken daha bir çok işleri var. Oyun oynamak, okumak, ders çalışmak, yemek yemek, uyumak, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla ve anne-babalarıyla sohbet etmek gibi. Oysa böyle kanallar, biri bitip ânında bir diğeri başlayan iştah açıcı programlarıyla çocuğa ekran başından kalkma fırsatı tanımıyorlar. TRT yetkililerinin yeni çocuk kanalını yayına başlatırken bana danışıp danışmadıkları sorunuza gelince Hayır, böyle bir danışma, istişare ya da başvuru olmadı. Pekiyi, siz bir özel televizyonun genel yayın yönetmeni olsaydınız, yayın sürenizin ortalama ne kadarlık bölümünü çocuk yayıncılığına ayırırdınız? Günümüzde hiç kimsenin bu düşüncelerimle beni bir özel televizyonun yöneticisi olarak istihdam edeceğini sanmıyorum, fakat yine de söyleyeyim: Günde ortalama iki saat ve da gün batımından önce '24 saat kesintisiz yayın, büyük bir israf' Tekin Hocam, biz ülke olarak beyazcamda açılış ve kapanış saatleri geleneğini neden bütünüyle unuttuk sahi? Televizyonların 24 saat kesintisiz yayın esasına göre çalışması sizce yararlı mı, yoksa zararlı bir uygulama mı? Üstelik, gece yarısından sonra ekrana gelen programların büyük çapta gündüz yayınlarının tekrarı ya da ticarî ürünlerin iç bayıcı pazarlama filmleri olduğunu görüyoruz. 24 saat kesintisiz yayın, çağdaş televizyonculukta çok mu gerekli bir tercih? Günümüzde, dünyanın değişik ülkelerinde belli bir saatte açılan ve kapanan ciddi kanallar da yok mu? Bence bu uygulama tamamen arz ve talep ile ilgili Eğer gerçekten izleyeni varsa, elbette kesintisiz yayıncılık da yapılabilir. Fakat, bu saatlerdeki yayınların ülkemizde -gece bekçileri dışında- ciddi bir izleyici potansiyeli olduğunu düşünmüyorum doğrusu Bence 24 saat yayın yapmanın ülkemiz açısından en büyük sakıncası, önemli konu ve sorunların tartışıldığı programların çok geç saatlere sarkmasına meydan vermesidir. Bu da ertesi gün işbaşı yapacak olan kalabalık bir işçi ve memur kesiminin yayınların cazibesine kapılıp sabaha karşı yatmasına, böylelikle ülkemiz genelindeki iş gücünün olumsuz etkilenmesine yol açıyor. Dünyada belli bir saatte yayın açan, mâkûl bir saatte de yayınını sonlandıran çok sayıda televizyon kanalı var. Bunlar yalnızca cuma ve cumartesi geceleri yayınlarını daha geç saatlere uzatırlar. Aslında, bu önemli konuya, Türkiye'de televizyon izleme kültürünün ne denli olgunlaştığı noktasından bakılmalı. Ülkemizde kişi başına günlük televizyon izleme oranlarını incelediğimizde durumun vahametini daha net görebiliriz. Bu konuda dünya rekortmeni ülkelerden biriyiz biz. Televizyon karşısında hipnotize olan insanlarımız giderek derin bir iletişimsizliğe doğru sürükleniyor ve bu durum da özellikle çekirdek ailelerde büyük sorunlara yol açıyor. Gerek yayıncılıkla ilgili kurallar koyan devlet otoriteleri, gerekse kamu yayıncısı ya da özel kanalların yöneticileri ülkemizde sağlıklı bir televizyon izleme kültürü oluşması için samimiyetle çalışmak zorundalar Ben TRT'de çocuk programları hazırlarken, yapımcılığını üstlendiğim eğitici-öğretici programları izleyen kendi çocuklarıma bile, aradan en fazla bir-bir buçuk saat geçtikten sonra, “Haydi bakalım, kalkın artık” derdim, “Gidin oynayın, aranızda sohbet edin, ders çalışın ya da sokağa çıkın. Fakat, daha fazla televizyon izlemeyin!” Şimdi ise zamane annelerinin canına minnet böyle bir manzara. Çocukları ekran başından bütün gün hiç kalkmasalar, yine de razı durumda pek çoğu. Yeter ki rahatları bozulmasın! halde bu son sorumu da Türkiye'nin bütün anne-babaları adına yöneltiyorum. Hayatını çocuk programcılığına adamış biri olarak, sizce bir çocuk günlük olarak ekran başında en fazla ne kadar süreyle kalmalıdır? En fazla bir saat Peşpeşe en yararlı programlar yayınlanıyor olsa bile bir saat Bunu basit bir örnekle açıklamaya çalışayım. Süt, çocuklar için çok yararlı bir besindir. Ama bir çocuğa her gün bir bardak değil de beş bardak süt içirmek ona kesinlikle zarar verir. Yarar ve zarar, bir besinin değeri kadar, besinin kararında tüketilmesiyle de ilgili bir durumdur. Televizyon programları da aynen böyle ve bana göre bu kural aslında yetişkinler için de geçerli Bu sorunuzdan güç alarak, ben de anne ve babalara aynı konuda son bir uyarıda bulunmak istiyorum. Lütfen çocuklarınızın televizyonda ne izlediğini dikkatle denetleyin. Onları ekran karşısında savunmasız bırakmayın. Erken yatmalarını sağlayarak, yaşlarına ve algılarına uygun olmayan programlar izlemelerini engelleyin. Gerekiyorsa çocuklarınızın yarınları için siz de özveride bulunup, televizyonlarınızı erken kapatın. Her günü sevgi ve emekle bezenmiş pırıltılı bir meslekî kariyer: Dr. Tekin Özertem Tekin Özertem, Temmuz 1947'de İzmir'de doğdu. 1965-1969 yılları arasında Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Kürsüsü Klasik Diller ve Edebiyat bölümünde “psikoloji” yüksek öğrenimi gördü. 1970 yılından itibaren aynı fakültede “çocuk tiyatrosu” üzerine doktora eğitimine başladı ve 1976 yılında da bu alanda “doktor” unvanını kazandı. Çalışma hayatına ise henüz 10 yaşındayken, İzmir Radyosu Çocuk Kulübü'nde oyuncu olarak atıldı. 1960'dan itibaren hem radyoda, hem de İzmir Devlet Tiyatrosu'nun “çocuk oyunları” bölümünde görev yapmaya başladı; 1964'de bütünüyle İDT'ye transfer oldu. 1969 yılında, sıralarda yeni kurulan TRT'ye memur olarak girdi ve yıl süreyle bu kurumun Çocuk ve Gençlik Programları Müdürlüğü'nde yapımcılık, yönetmenlik, sunuculuk, program-senaryo yazarlığı gibi görevler yürüttü. Sonraki yıllarda “ABC Müzikli Alfabe” adıyla derleyeceği özgün çocuk şarkıları koleksiyonuna ilişkin ilk güfte ve beste çalışmalarını, 1972-73 yılında “Bizim Sokak” programında sanatçı Doğan Canku ile birlikte gerçekleştirdi. Bir çok programda Canku ve grubu Modern Folk Üçlüsü ile birlikte çalıştı. 1975 yılında, TRT yetkililerine, Türk televizyonculuk tarihinin ilk drama dizisi olan “Aşk-ı Memnu”nun (Yasak Aşk) yapım projesini teklif etti. Projenin yetkililerce kabul görmesi üzerine, Halit Ziya Uşaklıgil'in ilk kez 1898 yılında yayımlanan bu ünlü romanını, dönemin en popüler yönetmenlerinden Halit Refiğ'in yorumuyla bölüm olarak beyazcama uyarladı. 35 mm ve siyah-beyaz olarak çekilen dizi izleyiciden olağanüstü bir ilgi gördü ve sonraki yıllarda adı Türk televizyonculuğunun ölümsüz klasikleri arasında anılmaya başlandı. 1978'de Çocuk ve Gençlik Programları Bölümü müdürlüğüne atanan Özertem, 1989 yılına kadar bu görevi büyük bir başarıyla yürüterek ulusal televizyonculuk tarihimizin en popüler, aynı zamanda da pedagojik açıdan en özenli biçimde hazırlanmış çocuk ve gençlik programlarına imza attı. Bu yıllarda senarist, yapımcı, yönetmen ya da sunucu olarak yapımında görev aldığı, her biri dönemin çocuk izleyicilerinin belleğinde unutulmaz izler bırakan programlardan bazıları şöyledir: “Çocukların Televizyonu”, “Zaman Zaman İçinde”, “Elif'in Düşleri”, “İncik İle Boncuk”, “Bizim Sokak”, “Küçük Ülkü ve Devrimler”, “Çocuklarla Baş Başa”, “Aliş İle Zeynep”, “Uykudan Önce”, “Karagöz'ün Maceraları”, “Karagöz”, “Boğaç Han”, “Deli Dumrul”. 1978-1989 yılları arasında Avrupa Yayın Birliği (EBU) Çocuk ve Gençlik Programları Çalışma Grubu'nda TRT temsilcisi olarak görev yapan ünlü televizyoncu, aynı dönemde TRT Çocuk Korosu ve Çocuk Halk Dansları Topluluğu'nun kurulmasında da öncülük etti. 1970 ve 80'lerde, çocuk programcılığına yönelik çalışmalarının yanısıra, “Anadolu Türk Halk Resim Sanatı” (Yapımcı-Yönetmen), “Boğaz İçinde Zaman” (Yönetmen), “Kısmet” (Yönetmen) ve “Gençlik Forum” (Program Koordinatörü-Sunucu) gibi yapımlarda da çeşitli görevler üstlendi. Özertem, 1980'lerde meslek hayatının en anlamlı projelerinden birini hayata geçirerek, “TRT 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği”ni tasarlayıp gerçekleştirdi ve dünyanın dört bir köşesinden çocukların katıldığı bu muhteşem gösteride 12 yıl boyunca “Organizasyon Komitesi Başkanı” olarak çalıştı. 1989-1991 yılları arasında TRT Ankara Televizyonu Müdürlüğü yaptı. Aynı zaman diliminde, (1990-1994) TRT Televizyon Daire Başkan Yardımcılığı görevinde de bulundu. 1994-1997 yılları arasında, TRT yapımlarını izleyerek içlerinde yer alabilecek zararlı unsurları belirleyen ve bu yapımları ilgili birimlere yeniden düzenleten Yayın Denetleme Kurulu'nda üye olarak yer aldı. 1997 yılında, TRT'den emekli olmasını takiben, Kanal D'de çocuk programları danışmanlığı ve program yazarlığı yapmaya başladı. Aynı yıl, Genel Müdür Faruk Bayhan'ın isteği üzerine “Kanal Çocuk Kulübü”nü kurdu ve danışmanlığını üstlendi. Bu kanalda yayımlanan “Çocuk Kulübü” ve “Kurabiye” adlı programların da senaryo yazarlığını gerçekleştirdi. Yine aynı süreçte, ülkemizde seçkin yerli ve yabancı filmlerin dağıtımını üslenen Umut Sanat Ürünleri Filmcilik Şirketi'nde de genel koordinatörlük görevini yürütmeye başladı. 2000 yılında, bu şirketin yapımcılığını gerçekleştirdiği ikinci uzun metrajlı sinema filmi olan “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar”da (Yönetmen: Serdar Akar) dramaturg olarak çalıştı. Kanal D'nin çocuklara yönelik özel programcılık bölümünü 2007 yılında lağvetmesinin ardından, kuruluşuna öncülük ettiği bu oluşumdan ayrıldı. Halen Umut Sanat'taki koordinatörlük görevini sürdürmekte ve çocuk yayıncılığına ilişkin nitelikli çalışmalar yürüten kişi, kurum ve kuruluşlara danışmanlık hizmeti vermektedir. Kendisinin, bunların yanı sıra, “Karagözüm İki Gözüm” ve “Oyun İçinde Oyun” adlı çocuk oyunları, “Memduh Mutlu'nun Mutsuz Sonu” adlı bir oyunu, “Çocuk Tiyatrosu” ve “Türkiye'de Çocuk Tiyatrosu” adlı iki araştırma eseri, “Hep Tellere Takıldı Uçurtmalarım” adlı bir şiir kitabı, yanı sıra da halen yayın hazırlıkları süren “Sen de Boya Dünyayı” adlı bir çocuk şiirleri kitabı bulunmaktadır. Özertem, çocuklar için televizyon ve çocuk tiyatrosu alanında gerçekleştirdiği çalışmalar nedeniyle UNICEF Türkiye Millî Komitesi tarafından iki kez ödüle lâyık görülmüştür. Dr. Tekin Özertem'in elektronik posta adresi: + + + + 576614 + Erdoğan: Herkes Hesap Verecek + Erdoğan: Herkes Hesap Verecek Beşiktaş Kulübü Asbaşkanı Levent Erdoğan: "Bunun hesabını, hoca da yönetim de başkan da verecek." Turkcell Süper Lig'de kendi sahasında Kayserispor'a yenilerek kötü gidişini sürdüren Beşiktaş'ın yöneticilerinden Levent Erdoğan, sert açıklamalarda bulundu. Erdoğan, hem eleştiri hem öz eleştiri yaparak, kötü gidişten dolayı çok kişinin hesap vermesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, kötü gidişin hesabını hocanın yanı sıra yönetimin ve başkanın da vereceğini dile getirdi. Kendisinin her zaman konuştuğunu belirten Asbaşkan Erdoğan, "Mahallenin delisi dediler, çok konuşuyor dediler" ifadesini kullandı. Başkan Demirören ile fikir ayrılığı yaşayıp yaşamadığı sorulan Erdoğan, "Başkanı severim. Fikir ayrılığı değil, hadiseler ortada. Herkesin payı var" diye karşılık verdi. Levent Erdoğan, istifa edip etmeyeceği yönündeki soruyu ise "İstifa etmeyeceğim" diye yanıtladı. İstifa edecek çok kişi olduğunu söyleyen siyah-beyazlı kulübün yöneticisi, "Evvela teknik direktör, arkasından Demirören, sonra bize sıra gelir. Geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerle ileriyi göremiyorum. Sabrın sonu mu kaldı? Maskelerle geziyoruz. Taraftarların yüzüne bakacak halimiz mi kaldı?" şeklinde konuştu. + + + + 576821 + İskeçe seçilmiş müftüsü Mete: Türk öğrencileri baskı altında + Mete, Ramazan Bayramı münasebetiyle yayımladığı mesajda, Türk Azınlığın eğitim sorununa ve Yunanistan'da Ekimde yapılacak milletvekili seçimlerine değindi. ''İskeçe'de Türk öğrencilerin asimilasyon amacıyla Azınlık okullarından uzaklaştırılıp devlet okullarına gitmeleri yönünde baskı gördüklerini'' kaydeden Mete, Türk Azınlığın eğitim alanında karşılaştığı sorunların daha da kötü bir hal aldığını belirtti. ''Azınlık okullarının perişan bir durumda olduğunu ve bölgede iki dilli anaokulu bulunmaması nedeniyle Türk öğrencilerin Yunan okullarına gitmek zorunda kaldıklarını'' kaydeden Mete, bu durumun Batı Trakya'daki Azınlık okullarının boşalıp kapanmasına neden olduğunu ifade etti. İskeçe seçilmiş müftüsü Mete, mesajında şunları kaydetti: ''Çocuklarımız iki dilli anaokulları yerine sadece Yunan dili üzerinden verilen eğitim ve Hristiyanlık propagandasıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. İskeçe'de çocuklarımız Azınlık ilkokuluna gitme konusunda çeşitli engellerle karşılaşmaktadır. Böylece gençlerimizin dini ve milli hasletlerinden uzaklaştırılıp, asimile edilmeleri amaçlanmaktadır.'' Mesajında, Ekimde yapılacak seçimlerle ilgili olarak da Mete, ''Batı Trakya'da Azınlık seçmenlerinin kendi soydaşlarına sahip çıkarak, seçimlerde oylarını Türk adaylara vermeleri'' çağrısında bulundu. + + + + 576253 + Kırgızistan'da bayram coşkusu + Kırgızistan Müftüsü Muratali Hacı Cumanov, bayram namazı için sabahın erken saatlerinde meydanda toplanan kalabalığa bir vaaz verdi. Bayram namazı, devlet televizyonu tarafından naklen yayınlandı. Aralarında Devlet Sekreteri Nuruulu Dosbol'un da bulunduğu cemaat, namazın ardından ülkenin kalkınması, birliği, beraberliği, saadeti ve huzuru için dua etti. Kırgız geleneklerine göre, her Kırgız bugün en az aileyi ziyaret ederek, yemek yiyor ve dua ediyor. Kırgız ev hanımları da, konuklarına milli yemekleri ikram ediyor. Bu arada, Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev, yayımladığı bayram mesajında, "Ramazan ayının, aile ve dostluğun yanı sıra dine, manevi temizlik ve yakınlara yardım konularına yoğunlaşıldığı bir zaman olduğunu" söyledi. İslam adaleti fikrinin mükemmel olduğunu ve herkesi birleştirdiğini vurgulayan Bakiyev, İslam dinindeki yüksek ahlak ve İslam'daki kültür potansiyelinin bundan sonra da ülkede toplumsal barışı, milletler ve farklı inançlar arası birliği koruyacağı konusundaki inancını dile getirdi ve müslümanların Ramazan Bayramını kutladı. + + + + 576507 + Üçlü zirve Filistin tarafından da doğrulandı + AFP'ye açıklama yapan bir Filistinli yetkili, Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın katılımıyla yapılacak bu resmi zirvenin İsrail ile barış müzakerelerinin başlayacağı anlamına gelmediğini, ancak daveti yapan Amerikan yönetimini hayal kırıklığına uğratmak istemediklerini söyledi. Adının açıklanmasını istemeyen yetkili, barış müzakerelerinin başlamasının İsrail'in Yahudi yerleşim birimlerinin inşasına son verilmesine bağlı olduğunu yineledi. Filistinli baş müzakereci Saib Erakat da,New York'taki üçlü zirveyi doğruladı ve bu görüşmenin Obama'nın tarafların konuya bakış açılarını dinlemesine olanak sağlayacağı umudunu dile getirdi. + + + + 576023 + Masallar âleminin üçkâğıtçı kedisi İLK KEZ BEYAZPERDEDE + Masallar âleminin üçkâğıtçı kedisi İLK KEZ BEYAZPERDEDE Fransız çocuk hikayeleri yazarı Charles Perrault'un (1628-1703) en ünlü masallarından biri olan 'Çizmeli Kedi', yazarın diğer bütün yapıtlarının animasyon filmlerini yapan Hollywood şirketleri tarafından 'ahlâksızlığı yücelttiği' gerekçesiyle yıllar yılı reddedilmişti. yüzden de bu lanetlenmiş masalı filmleştirmek yine anavatanındaki Fransız sinemacılara kaldı. ALİ MURAT GÜVEN ÇİZMELİ KEDİ La Véritable Histoire du Chat Botté Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, Fransa yapımı Türü ve Süresi: Klasik masaldan animasyon türünde uyarlama 82 dakika Gösterim Dili: Orijinal seslendirmesi Fransızca olan bu film, ülkemizde Türkçe seslendirilmiş kopyalarla gösterime sunulmuştur. Yönetmenler: Jérôme Deschamps, Pascal Hérold, Macha Makeïeff Senaryo Ekibi: (Fransız yazar Charles Perrault'nun klasik masalından yapılan serbest bir uyarlamayla) Pascal Hérold Özgün Müzik Bestecisi: Moriarty Müzik Yönetmeni: Juliette Deschamps Kurgucular: Laurent Pelé (Görüntü), Rémi Durel (Ses) Animasyon Teknik Yönetmeni: Emmanuel Linot 3Boyutlu Animasyon Teknik Yönetmeni: Ali Hamdan Sanal Kostüm Tasarımcısı: Macha Makeïeff Türkçe Versiyonun Seslendirme Sanatçıları: Mehmet Ali Erbil, Belit Özükan, Nilgün Kasapbaşoğlu, Ziya Kürküt, Atilla Şendil, Mazlum Kiper İthalatçı Şirket: Film Dağıtıcı Şirket: Medyavizyon Film İçerik Uyarıları: Klasikleşmiş bir masal olmakla birlikte, öyküsünün baş kahramanının başarıya ulaşabilmek için her yolu mübah gören “makyavelist” kişiliği nedeniyle, 13 yaşından daha küçük çocuklar için olumsuz örnek oluşturabilir. Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: Yıldız Puanı: Bir Fransız değirmenci, öldüğünde üç oğluna birbirinden oldukça farklı türde üç ayrı miras bırakır. Büyük oğlana evin geçim kaynağı “değirmen”, ortancasına ailenin biricik nakliye aracı “eşek”, küçük oğlana ise bir “kedi” kalmıştır. Ailenin en genç mensubu, babasının ona miras olarak bıraktığı “şey”i görünce ilk anda oldukça üzülür ve “Bir kedi ne işe yarar ki Pişirip yiyemezsin bile” diyerek sızlanır. Bu aşağılamaları duyan kedi ise ansızın konuşmaya başlar, “Hakkımda karar vermek için acele etmeyiniz efendim, hiç de önemsiz bir mirasa sahip olmadığınızı pek yakında göreceksiniz” diyerek ağzı bir karış açık onu izleyen sahibinden boş bir çuval ve bir çift çizme ister. Kahramanımız, çocuğun kendisine verdiği bu aksesuarları giydikten sonra da ikilinin serüvenleri başlar. Değirmencinin oğlunun hayat yolundaki menajerliğini üstlenen Çizmeli Kedi, baldan tatlı dili ve çevirdiği akıl almaz fırıldaklarla sahibini yaşadığı yoksulluktan adım adım kurtarıp, hayattaki en büyük tutkusu olan Prenses'e ulaşmasını sağlayacaktır. Öyle ki güne kadar dans etmekten başka hiç bir şeye ilgi duymayan Prenses, küçük kahramanımızın zekice oyunları sayesinde bu sıradan köylü çocuğuna sırılsıklam bağlanmıştır. Ancak, bir saray soylusunun kalbini fethederek ülkenin yönetim merkezine sızmak, iki uyanık için kadar da kolay olmayacaktır. Genç kızda gözü olan kötü niyetli düşmanlar, çenebaz kedimiz ve onun sevinçten deliye dönmüş durumdaki sahibinin hesaplarını altüst etmek için devreye girerler. DISNEY'İN GÖRMEZDEN GELDİĞİ KLASİK MASAL Yeryüzünde beyazperdeye aktarılmadık masal bırakmayan Hollywood yapımcılarının “çocuk seyirciler için fazla ahlâksızca” bularak şimdiye kadar animasyon filmini yapmayı reddettikleri Charles Perrault klasiği “Çizmeli Kedi”, döndü dolaştı, yine doğduğu toprakların sanatçıları eliyle sinemaya uyarlandı. Oysa ki 1628-1703 yılları arasında yaşamış Fransız masal yazarı Perrault'nun eser külliyatı, çocuklara yönelik sinema üretenler tarafından öteden beri benzersiz bir vaha olarak kabul edilmekte. “Külkedisi”, “Kırmızı Başlıklı Kız” ve “Uyuyan Güzel” yine bu yazarın kaleminden çıkan klasik masallardan yalnızca bir kaçı Daha önce bu üç popüler masalı da uzun metrajlı sinema filmine dönüştüren Walt Disney şirketi, sıra “Çizmeli Kedi”ye geldiğinde, bu hikâye şirketin -sinemaseverlerce öteden beri çok iyi bilinen ve bizim de desteklediğimiz- titiz ahlâkî denetimine takılacaktı. “Çizmeli Kedi”yi aşırı oportünist, dahası makyavelist bir karakter olarak gören Disney yapımcıları, Perrault'nun bu eserine öncekilere gösterdikleri muhabbeti sergilemediler. Böylelikle de hin oğlu hin kedimiz, sinema tarihi boyunca bir türlü peliküle sıçrama şansı bulamayıp yalnızca kitapların sayfalarında bir illüstrasyon olarak kaldı. “Çizmeli Kedi”nin üç yönetmeni Pascal Hérold, Macha Makeïeff ve Jérôme Deschamps, filmin 22 Mart 2009 tarihinde Paris'te yapılan galasında... Bana sorarsanız, Disney yönetimi bu ahlâkî tercihinde dibine kadar haklı, çünkü “Çizmeli Kedi”, tıpkı bizim masal kültürümüzde de varolup (bana göre) zaman zaman son derece sevimsiz birine dönüşen aşırı uyanık “Keloğlan” karakteri gibi, hedefine ulaşabilmek için her türlü fırıldağı çevirmekten geri durmayan bir tip... Folklör ve edebiyat tarihinde, vaktiyle birilerinin yazıp çizdiği ya da dilden dile aktardığı her şeyin tastamam doğru olacağını kabul etmek zorundayız diye bir kural yok. Masallar ya da halk deyişleri de pekâlâ yanılabilir; ki ne kadar vahim düzeyde yanılabileceklerini kanıtlamak için bu yazının sonuna bir kaç ünlü atasözümüzü ekledim. Görün bakalım, bizde de yüzlerce yıldır dilden dile dolaşan atasözleri arasında ne kepaze örnekler var! Teknik açıdan yüksek düzeyde bir zenaatkârlık içeren “Çizmeli Kedi”, Amerikalı sinemacıların vaktiyle özgün masalın kahramanlarında tek tek yakalayıp kıyasıya eleştirdikleri olumsuz kişilik özelliklerini de büyük ölçüde muhafaza ediyor. Bu bakımdan, çocuklarla birlikte gidildiğinde, onları hayatta başarılı olmanın yegâne yolunun “sahtekârlık ve çenebazlık olmadığı” yönünde peşinen uyarmakta yarar var. Onun dışında, gerek üç boyutlu animasyonları, gerekse müziklerinin kalitesiyle vasat üstü bir çizgi sinema örneği olarak göz dolduran bir yapım Anadolu'da türetilmiş bazı çirkin ve zararlı atasözleri: “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin.” “Giden ağam, gelen paşam” “Denizden babam çıksa yerim.” “Üzümünü ye, bağını sorma.” + + + + 576210 + Yaşar Süngü: Seninle soğuk bir gazoz içelim mi yavrum, piyasa canlansın + Yaşar Süngü 20 Eylül 2009 PazarSeninle soğuk bir gazoz içelim mi yavrum, piyasa canlansın Dünyanın üçte biri çok tüketmekten obez, üçte biri de aç. Dünyanın dörtte biri teknolojinin bütün nimetlerinden faydalanırken, dörtte biri de sadece su ve ekmek gibi temel ihtiyaçlarla yetiniyor. Dünyanın beşte biri tek başlarına bütün dünyayı besleyecek kadar gelire sahipken, diğer beşte biri günlük ekmek ve su bile bulamıyor. 25 milyonu geçen işsiz sayısı devletleri ciddi biçimde tehdit ediyor. IMF ile Dünya Bankası yetkilileri, küresel krizin ekonomik olmaktan çıkıp sosyal bir krize döndüğü konusunda devletleri uyarıyorlar. Katolik dünyasının ruhani lideri olan Papa bile, küresel krizi bir "ilahi uyarı" olarak görürken ekonomi dünyasındaki papazlar, hâlâ krizin çözümünü tüketimde arıyorlar, yani çöplükte. Bugün ihtiyaçlar beş iken, arzu ve isteklerle elliye çıkarıldı. Nimet, tüketilip atılması gereken bir meta gibi değersizleşti. Oysa arzular sınırsız, ihtiyaçlar ise sınırlıdır, sayıca bir elin parmaklarını geçmez. İhtiyaçlar az bir çalışma ile giderilirken arzuları tatmin etmek imkansız. Kapitalizm bu yüzden yani insanın sınırsız istek ve arzularını doyurmaya kalktığı için 10 yılda bir krize girer. Kurumlar ve sistemler, "insan" ve "insan davranışı" üzerine inşa edilirse uzun ömürlü olur. Bu ne demek? Çözüm, "Mevcut tüketicinin çok tüketmesinde değildir" demek. Çözüm, "Dünyada hakim olan sistemin insana bakışını değiştirmekte" İnsanı yeniden tanımlamakta. Onu, mutfakla tuvalet arasında yaşayan bir canlı olmaktan kurtarmakta. Bugün dünyada ekonomik ve siyasal gücü elinde tutanlar, insanoğlunu, bacak arası ve mideden ibaret görerek sömürmeye devam etmek istiyor. İnsanı ekonomik varlık, "Homo ekonomikus" olarak gören bir sistemde insanoğlunun yönetim merkezi olan beyin, sadece mideye ve şehvete hizmet ettiriliyor. Yalan mı? Bayramda midenizi değil ruhunuzu doyurun, ekonomi papazlarını da dinlemeyin. Ruhu doyurmak, mideyi doyurmaktan hem ucuz, hem de sağlıklıdır. Hepinize iyi bayramlar. Haftanın sözü Türkiye'de çok sayıda işsiz varken yurt dışına yatırım yapmak içime sinmiyor. Bu kadar işsiz varken başka ülkelerde mal yaparak, yaptırarak Türkiye'de satmak da doğru değil. Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, Bir Pazar hikayesi Loise Redden isimli çok fakir giyimli bir kadın manava girer. Dükkan sahibine; Kocasının çok hasta olduğunu ve yedi çocuğu ile aç kaldıklarını söyler. Manav, kadını kovarken, konuşmaları dinleyen bir müşteri John'a, "Kadının istediklerini ver, ben ödeyeceğim" der. Manav isteksiz ve sinirli bir şekilde kadına döner ve "bir alışveriş listen var mıydı?" diye sorar. Louise "Evet efendim der. Manav "Onu terazinin şu kefesine koy, onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım!" Louise çantasını açarak bir kağıt parçasını çıkartır ve kefeye koyar. Terazinin kefesi üzerindekileri almayacak kadar dolduğu halde yerinden bile kıpırdamaz. Manav şaşkın ve çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir. Sonra şaşkınlıkla kağıdı eline alır ve okur. Orda bir alış veriş listesi yoktur, sadece bir dua yazılıdır; "Tanrım neye ihtiyacım olduğunu sen bilirsin, kendimi senin ellerine teslim ediyorum." Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür. Müşteri manavın eline bir elli dolarlık tutuştururken, "her kuruşuna değdi", der. Dünyada barışı sağlamak isterseniz, politikacıları öldürün yeter, halklar anlaşır. Bernard Shaw + + + + 576810 + Derbinin galibi ManU! + HTSPOR.COM İngiltere Premier Lig'de 6. haftanın merakla beklenen derbi maçında Manchester United ile Manchester City Old Trafford'da karşı karşıya geldi. Nefes kesen maçta gülen taraf 4-3'lük skorla Manchester United oldu. Sonucu uzun zamandır merak edilen maçta Manchester United'a galibiyeti getiren isim 90+6. dakikada Michael Owen oldu. Manchester United'a galibiyeti getiren golleri, karşılaşmanın 2. dakikasında Rooney, 49. ve 81. dakikasında Fletcher, 90+6. dakikada Michael Owen kaydetti. Manchester City'in gollerini ise 17. dakikada Barry, 52. ve 90. dakikada Bellamy kaydetti. Bu karşılaşmanın ardından Manchester United, İngiltere Premier Lig'deki puanını 15'e yükseltti. Manchester City ise 12 puanda kaldı. + + + + 576096 + Lamborghini sonunda Reventon'u gün yüzüne çıkardı + Lamborghini sonunda Reventon'u gün yüzüne çıkardı Lamborghini, Frankfurt Motor Show'da yeni modeli Lamborghini Reventón Roadstar'ı sundu. 20 adet üretilen ve her biri milyon avro değerinde olan otomobilin teslimatına önümüzdeki aydan itibaren başlanacak. 6.5 litrelik 12 silindir motor, 493 kW güç ortaya koyuyor ve Roadster'ın 0-100 Km/saat (0-62 mil/saat) arası hıza 3.4 saniyede ulaşmasını sağlıyor. 20.09.2009 OTOMOBİL + + + + 576730 + 'İsrail, İran'a saldırmayı planlıyor' + Medvedev, CNN televizyonunda bu akşam yayımlanacak söyleşisinde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, bu ay Moskova'ya gizli bir ziyarette bulunduğunu ve kendisiyle görüştüğünü doğruladı. Rusya Devlet Başkanı, İsrail'in İran'a saldırı olasılığı hakkında, İran ile Rusya arasında herhangi bir savunma anlaşmasının bulunmadığını ifade ederken, "Bu, bizim böyle bir olaya kayıtsız kalacağımız veya kalmak isteyeceğimiz anlamına gelmez. Bu, hayal edilebilecek en kötü şey" dedi. Medvedev, böyle bir saldırının ardından olacak şeyi, "insani bir felaket, çok sayıda mülteci, dürüst olmak gerekirse, İran'ın sadece İsrail'den değil, başka ülkelerden de intikam alma isteği" sözleriyle sıraladı. Dimitriy Medvedev, ancak İsrailli yetkililerin kendisine, bu yönde eyleme geçme planları olmadığını söylediğini ve onların sözüne güvendiğini kaydetti. Netanyahu'nun Moskova ziyaretiyle ilgili olarak da Medvedev, bunun Netanyahu'nun kararı doğrultusunda gizli bir ziyaret olduğunu ifade ederken, İsrail Başbakanıyla yaptığı görüşmenin ayrıntılarına ilişkin bilgi vermedi. Medvedev ayrıca, Rusya'nın İran ile iki yıl önce yaptığı S-300 füzeleri satışı anlaşmasıyla ilgili olarak İsrail'in endişelerini kabul ettiğini belirtirken, savunma amaçlı silahların gerilimi artıramayacağını, aksine azaltacağını savundu. Rusya Devlet Başkanı, İran'ın nükleer programı hakkında ise "İran, nükleer boyutunu, nükleer enerji programını geliştirmek istiyorsa, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile işbirliği yapmak zorundadır, bu kesinlikle açıktır. Bu bir görevdir, bir seçim değil" yorumunu yaptı. + + + + 575843 + Sağlam: Puanı Hakettik + Sağlam: Puanı Hakettik Sivasspor Teknik Direktörü seyircilerine bayram hediyesi verememekten yakınırken, Bursaspor'un teknik adamı sonuçtan memnuniyet duyduklarını söyledi. Turkcell Süper Lig'de Bursaspor'a 3-1 mağlup olan Sivasspor'un teknik direktörü Bülent Uygun, "Seyircimizi üzdük, onlara bir bayram hediyesi vermek isterdik." dedi. Uygun, maçın ardından yaptığı açıklamada, sakatlıklar nedeniyle yaşadıkları sıkıntılara değindi. Sezon başından beri devam eden sakatlıkların birçok kez bellerinin bükülmesine neden olduğunu ifade eden Uygun, şöyle devam etti: "Maç içinde İbrahim ile birlikte Ersen'in de sakatlanmış olması maalesef bütün oyun planımızı ve düzenimizi bozdu. 3. dakikada bireysel hatadan yediğimiz golden sonra oyunu kendi lehimize çevirmek için yaptığımız mücadelede en az tane yüzde 100'lük net pozisyonu değerlendiremedik. Böyle olunca Bursaspor gibi güçlü bir takıma karşı galip gelme şansınız kalmıyor. Seyircimizi üzdük, onlara bir bayram hediyesi vermek isterdik." Seyircilerinden takımlarına sahip çıkmalarını ve zor günlerde daha çok desteklemelerini isteyen Uygun, "Bu takım, futbolcu kardeşlerimle birlikte, merak etmesinler burada en güzel şekilde onları temsil edecek. Hiç kimsenin yönde hiç kuşkusu olmasın. Ben Bülent Uygun olarak sözü veriyorum. Onlara güveniyorum, onlar da futbolcularına güvensinler. Güzel günleri hep beraber göreceğiz." dedi. Uygun, taraftarların Ersen Martin'e yönelik tepkisine yönelik soru üzerine de şöyle konuştu: "Ersen sakatlanmasına rağmen özveriyle sahada mücadelesini yapmaya çalıştı. yüzden futbolculara tek tek tepki koymalarına gerek yok. Tepki koyulacaksa orada tek suçlu benim. Ben de göğüs germesini bilirim. Unutmasınlar bu takım onlara milletin hayal edemediklerini hayal ettirdi. Rüyalarında göremeyecekleri başarıları elde ettirdi. seneden beri başarıdan başarıya koşan bir Sivasspor gerçeği var." Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam ise "Sahada her iki takım adına da çok önemli bir puan vardı. Sivasspor kötü gidişini durdurmak, kendi taraftarı önünde kazanıp geçmişe sünger çekmek istiyordu. Bizim de ligde hedeflerimiz var. Geçen hafta aldığımız mağlubiyetten sonra bu hafta kazanıp ligin üst sıralarından uzaklaşmamak gibi bir hedefimiz vardı." diye konuştu. Kendilerini seven insanlara bayram öncesinde bir başka mutluluk daha yaşatmak istediklerini ifade eden Sağlam, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sivasspor son iki sezon Türk futboluna damgasını vurmuş bir takım. Şimdi kötü bir dönem geçiriyorlar. Ama çok kaliteli bir takımları, çok kaliteli bir hocaları var. İçinde bulundukları bu sıkıntılı durumdan bir an önce kurtulacaklarını düşünüyorum. Dolayısıyla taraftarlardan da takımlarının ve hocalarının arkasında durmalarını istiyorum. Çünkü Sivasspor, Türk futbolunun rengi... Bülent Uygun da çok önemli bir teknik direktör. Oyuncularımı tebrik ediyorum. İyi mücadele ettiler. Rakibin baskı kurduğu dönemlerde oyunu çok iyi tolere etmesini bildiler ve haklı bir puan aldığımızı düşünüyorum." + + + + 576645 + Çapkın'dan bir söz daha + Çapkın'dan bir söz daha"Cinayetle ilgili hiçbir şey gölgede kalmayacak" 20.09.2009 15:30İstanbul Valisi Muammer Güler, Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili cevap bulmayan soruların bir kısmının soruşturma, bir kısmının ise yargılama aşamasında olduğunu belirterek, "Cumhuriyet Savcısı tüm delilleri değerlendirecek, gerekirse polise havale edecek" dedi. İstanbul Valisi Muammer Güler, İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Hamza Celepoğlu, emniyet mensupları ile bayramlaşma törenine katıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Kongre ve Eğitim Merkezi'nde düzenlenen törene eşleriyle katılan Güler, Çapkın ve Celepoğlu, emniyet mensupları ve aileleriyle tek tek bayramlaştı. Törenin sonunda basın mensuplarının Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili sorularına cevap veren Güler, "Sürmekte olan davayla ilgili söyleyebileceğimiz bir şey yok. Ama arkadaşlar titizlikle çalıştılar. Kamuoyunun beklentilerini yerine getirdiler. Devletin sözünü tutmasına vesile oldular" diye konuştu. İstanbul'da faili meçhul cinayet kalmayacağının altını çizen Güler, "Polisimiz elinden gelen gayreti gösteriyor" şeklinde konuştu. Vali Muammer Güler, soruşturma kapsamında yeni gözaltılar olup olmayacağı sorusu üzerine, "Cevap bulmayan soruların bir kısmı soruşturma aşamasında, bir kısmı ise yargılama aşamasında. Cumhuriyet Savcısı tüm delilleri değerlendirecek, gerekirse polise havale edecek. Sonuç itibariyle bu çelişkilerin hepsi mahkemede izole olur" dedi. İl Emniyet Müdürü Çapkın ise, "Cem Garipoğlu artık adliyeye havale edildi. Oradaki soruşturmaya göre yeni durumlar ortaya çıkarsa, polisin soruşturması gereken konuların gereği yapılacak. Hiçbir şey gölgede ve karanlıkta kalmayacak. Bundan herkes emin olmalıdır. Kamuoyunun çok yakından takip ettiği, ilgilendiği ve bizimde kapatmadığımız dosyalar üzerinde yoğun bir çaba içerisindeyiz" diye konuştu. Çapkın, baba Süreyya Karabulut'un iddialarının da araştırıldığını söyledi. İHA iLGiLi HABERLER + + + + 575964 + Sahte imzayla ilaç yolsuzluğu e-raporla önlenecek + Kurum, ilaç sahtekârlarını önleyebilmek için elektronik rapor uygulamasına geçiyor. Yeni sistemde, ilaç raporları sağlık kurulundaki heyetin ıslak imzasıyla hastanelerde bilgisayara girilecek. Eczaneler, elden değil elektronik ortamdaki raporlara göre ilaç verecek. SGK hangi rapora hangi ilaçların yazıldığını anında görebilecek. Usulsüz ilaç yazımı veya alımında sistem alarm verecek. Böylece bazı eczane ve doktorlarla anlaşıp pahalı ilaçlar kullanan kronik hastalar üzerinden devletin dolandırılması engellenecek. SGK, yaptığı denetimlerde halkın ücretsiz ilaç alması için devletin yaklaşık 200 hastalığa sağladığı rapor kolaylığının bazı kişilerce 'kazanç kapısı' haline getirildiğini belirledi. Son olay Ankara'da yaşandı. Eczane sahibi Kenan Karademir, dükkanına gelen hastaya sağlık kurulu raporuyla bin liralık ilaç verdi. Özellikle kanser ilaçlarını alan kişinin getirdiği rapordan şüphelenen Karademir, emniyete ihbarda bulundu. Sahte raporla ilaçları alan kişinin peşine düşen polis, üç kişilik bir çeteye ulaştı. Yakalanan zanlıların 200'e yakın kişinin vatandaşlık numarasıyla hayali hastalıklara rapor hazırlayıp devleti dolandırdığı tespit edildi. Şahıslar, 'organize suç' gerekçesiyle tutuklandı. Çetenin ortaya çıkarılmasını sağlayan eczacı Karademir, "Eğer fark etmeseydik bin liralık ilacın faturasını devlet ödeyecekti. Bu şekilde yüzlerce örnek var. e-rapor bu tür yolsuzlukları önleyecek." dedi. YAŞLIYA 10 BİN LİRALIK MAMA YAZMIŞLAR Bir diğer ilaç yolsuzluğu İstanbul'da yaşandı. Huzurevinde kalan bir yaşlı adına beslenme solüsyonu olarak bilinen mama yazdırılarak, 10 bin lirayı aşan ilaç faturası çıkarıldığını belirleyen SGK müfettişleri, huzurevine gitti. Söz konusu yaşlının, hastaneden hiç rapor almadığı, üstelik mama da kullanmadığı öğrenildi. Yapılan araştırmada raporun, eczane-doktor ortaklığında hazırlandığı ortaya çıktı. Benzer binlerce örneği tespit eden müfettişler, usulsüzlüğün raporların kağıt ortamında hazırlanmasından kaynaklandığına karar verdi. Özellikle diyabet, tansiyon, koroner kalp ve kanser gibi kronik hastalığı olup da sürekli ilaç kullanmak zorunda kalan hastalar, ilaçlarını hastanelerdeki uzman doktorlardan oluşan heyetin hazırladığı raporla alabiliyor. Bu hastalıklar için yazılan ilaçların masrafının tamamını devlet karşılıyor. + + + + 576690 + Yeni eğitim ve öğretim yılı dolayısıyla önlemler alındı + İstanbul Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamada, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Hacımustafaoğlu Başkanlığında, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, Taksiciler Odası, Okul Servisleri Odası, İstanbul Ticaret Odası, İETT, İDO ile belediyeye ait ilgili birimlerin katılımıyla bir toplantı düzenlendiği bildirildi. Yeni eğitim ve öğretim yılının başlaması dolayısıyla, trafik sorunu ve çözümlerinin konuşulduğu toplantıda, şu kararlar alındığı açıklandı: ''2009-2010 eğitim ve öğretim yılında bin 802 okulda eğitim ve öğretime başlanacak. 2009-2010 eğitim ve öğretim yılında milyon 355 bin 969 öğrenci eğitime başlayacak. Yeni eğitim ve öğretim yılında 13 bin servis aracı öğrenci taşıyacak. Öğrenci servisleri, okulların açıldığı ilk gün trafiğe boş çıkmamaları için bir hafta önceden öğrenci kayıtlarını bitirecekler. Öğrencilerin alınacakları yerler belirlenecek.'' Toplantıda, servislerin öğrenciyi mutlaka evinden alıp evine bırakması ve kesinlikle boş olarak servise çıkılmayacağına karar verildiği belirtilen açıklamada, velilerin özel araçlarıyla trafiğe çıkmayarak servisleri kullanmalarının trafik akışı açısından büyük önem taşıdığına işaret edildi. Alınan kararlar çerçevesinde, okul servislerinin, okul çevrelerindeki İSPARK otoparklarında, okul giriş ve çıkış saatlerinde gün süreyle araçlarını ücretsiz park edebilecekleri kararının alındığı da kaydedildi. -TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI İLK GÜN ÜCRETSİZ- Okulların açılacağı ilk gün olan 24 Eylül Perşembe günü İETT, şehir hatları vapurları, metro ve hafif metronun 06.00-13.00 saatleri arasında ücretsiz olarak hizmet vereceği vurgulanarak, İETT tarafından da ek otobüs seferleri konulacağı belirtildi. Ek arabalı vapuru seferlerinin de konularak, vapurlardan öncelikle okul servis araçlarının yararlanacağı ifade edilen açıklamada, metro, hafif metro, finikülerin yoğun saatlerde azami sıklıkta sefer düzenleyeceği vurgulandı. Halen 09.30-17.00 saatleri arasında sefer yapan 4. Levent-Maslak arası metro seferlerinin de, 25 Eylül tarihinden itibaren sabah 06.00, akşam 21.00 arasında yapılacağı açıklandı. Açıklamada, yollarda olabilecek hasarlı kazalara anında müdahale edilmesi için çeşitli güzergahlarda 70 çekicinin hazır bekletileceği kaydedilen açıklamada, alınan diğer kararlar şöyle sıralandı: ''Çöp kamyonları gündüz çöp toplaması yapmayacak. Çalışmalar gece tamamlanacak. Trafik akışını sağlamak için bin polis görev yapacak. Okulların açılacağı gün, büro hizmeti yapan polisler, ilçe emniyet müdürlükleri personeli, trafik düzeninin sağlanmasına yardımcı olacak. İl Jandarma Komutanlığı sorumluluk bölgesi olan 12 ilçede 315 trafik ekibi ile okul çevrelerinde görev yapacak. Trafik sıkışıklığı yaşanmaması için ana arterlerde 1000 zabıta memuru trafik ekiplerine yardımcı olacak.'' + + + + 575609 + Fransa Türkiye'ye güvence verdi + Paris'teki temaslarıyla ilgili olarak Türk basınına konuşan Bağış, dün akşam görüştüğü Fransa'nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı Pierre Lelouche'un, müzakerelerin devam etmesi ve bittikten sonra durumun değerlendirilmesi konusunda Fransa'nın tutumunu dile getirdiği kaydetti. Görüşmede, Fransa'nın imtiyazlı ortaklık önerilmesi yolunda çalışmalar başlattığı yolundaki haberlerden Türkiye'nin duyduğu rahatsızlığı belirttiğini anlatan Egemen Bağış, tam üyeliğin dışında farklı bir seçenekle ilgili bir çalışmanın başlatılmadığı ve başlatılmayacağı konusunda Fransız yetkililerin kendilerine güvence verdiklerini bildirdi. Görüşmelerde Türkiye ile sürdürülen müzakereler, gümrük birliği, yasa dışı göç konularının gündeme geldiğini ifade eden Bağış, Türkiye'deki Demokratik Açılım ve Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin Fransa'da yakından izlendiğini söyledi. Bakan Bağış, görüşmelerde Fransa ve Türkiye arasındaki ilişkinin en iyi duruma getirilmesi konusunda mutabakata vardıklarını vurguladı. -TÜRK DERNEKLERİ TEMSİLCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ- Egemen Bağış, Paris'te yeni açılan Türk konsolosluk binasında incelemelerde bulundu ve Türk dernekleri temsilcileriyle görüştü. Bağış, "17 yıl ben de dışarıda yaşayan bir Türk vatandaşı olarak sizleri çok iyi anlıyorum ve sorunlarınızı biliyorum. Ben de yurt dışında Türk derneklerinde çalıştım" dedi. Bakan Bağış, yurt dışındaki Türklerin güçlü biçimde seslerini çıkartabilmeleri için örgütlü ve dayanışma içinde çalışmaları ve eğitim konusuna ağırlık vermeleri gerektiğini söyledi. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, bu akşam Fransa'da Türkiye Mevsimi çerçevesinde düzenlenen Ramazan Geceleri etkinliklerinin kapanışına katılacak. Bağış, yarın Türkiye'ye dönecek. + + + + 576270 + İşte teslimat mektubu... + Baba Nida Garipoğlu'nun cinayetinden aranan oğlu Cem'e avukatı aracılığıyla gönderdiği sayfalık "Teslim ol, adalete güven" mektubuna Hürriyet ulaştı. Hürriyet gazetesinde Fatma Aksu imzasıyla yayımlanan haber şöyle: Bir kaza oldu adalete güven teslim ol     Cem Garipoğlu’nun tutuklu bulunan babası Nida Garipoğlu, oğlunun teslim olmayı reddetmesi halinde kendisine verilmek üzere bir mektup yazdı. Avukat Aytekin Kaya tarafından temize çekilen mektupta, Nida Garipoğlu, Cem’i çok sevdiklerini vurgulayarak, “Bir kaza oldu. Bir hata yaptın. Adalete ve avukatına güven, teslim ol” diyor. Avukat Kaya, Cem sorun çıkarmadığı için mektubu kendisine vermediğini söyledi. ’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun, tutuklu olan babası Nida Garipoğlu’nun oğluna yazdığı sayfalık mektubu Hürriyet buldu. Garipoğlu, 15 Eylül’de vekaletini almaya giden avukatı Aytekin Kaya’ya verdiği mektubunda, oğluna, “Teslim ol. Adalete güven” çağrısında bulunuyor. Avukat Kaya, Nida Garipoğlu’nun Adli Tıp raporunun arkasına kurşun kalemle, hazırlıksız ve özensizce karaladığı, kendisinin de el yazısıyla temize çektiği mektubu, Cem Garipoğlu’na vermediğini söyledi. Kaya, mektubun, Nida Garipoğlu tarafından oğlunun son anda teslim olmaktan vazgeçmesi ihtimaline karşılık yazıldığını belirtip, şöyle dedi: “Cem bana güvenmeyip, teslim olmaya yanaşmasaydı mektubu kendisine verecektim. Aramızda bir sorun yaşansaydı, ‘Bak baban da sana bunu gönderdi’ diyecektim. Ama çocuk baktım normal. mektupla çocuğu daha fazla üzmek istemedim. Onu versem belki iyice duygulanacaktı. Ancak babasının düşüncelerini kendisine aktardım.” İşte mektup Nida Garipoğlu’nun “Canım oğlum” diye başlayıp “Seni hep sevdim, seviyorum, seveceğim. Baban” diye biten mektubu şöyle: Bir hata yaptın kendini kaybettin Bir kaza oldu. Çok zor günler geçirdin. Ailemiz de zor günler geçirdi. İnşallah bu zor günleri de atlatacağız. Oğlum bundan sonra ne yapman gerektiğini yazıyorum. Avukat abini dinle. çok tecrübeli ve aile dostumuz olan birisi. Tavsiyelerine uy. Her şeyi anlat. Avukatımız da bunu istiyor. Onun vurgulanmasını istediği şeyleri vurgula. Oğlum insanlar hata yaparlar. Utanılacak, acı duyulacak şeyler de yaparlar. Yapmamaları lazım ama hayatta bazen açmaz durumlar da oluyor. Sen de bir hata yaptın. Belli kendini kaybettin. Sonuç korkunç, ben de biliyorum ki içinde hep bir boşluk olacak. Ben de annen de, kardeşlerin de bu boşluğu dolduracağız. Birbirimize kenetleneceğiz. Geleceğe bakacağız. Allah’a dua ediyorum. Sen de dua et. Adalete güven. Ne yapmış olursan ol seni çok seviyoruz Canım babacığım, acı sevgiyle sağılacak. Sen de cezanı çekip çıkacaksın. Eski günlerdeki gibi hep beraber olacağız. Annem, kardeşlerin, halan, amcaların, kuzenlerin herkes seni çok seviyor. Hepimiz üzüldük ama geçmiş geri gelmez. Sen ne yapmış olursan ol. Biz seni seviyoruz, hem de çok. Ben her gördüğüm insana senin ne süper bir insan olduğunu söylüyorum. Arabayı duvara vurduk önemli değil, sağsın İstemeden bir kaza oldu. Arabayı duvara vurduk. Önemli değil (üzeri çizilmiş) Sen sağsın ve iyisin. Bundan sonra gereken her şeyi yapacağım. Bu acıyı ve korkunu yenmen için her şeyi yapacağım. Yeni bir dönem başlayacak. Güçlü ol. İnancını yitirme. Ümidini asla kaybetme. Ve inan son aylara göre çok daha iyi geçecek. Beni seni hiç yalnız bırakmayacağım. Seni kendi canından çok seven baban seni asla yalnız bırakmayacak. Hep yanında olacak. Oğlum canım benim. Sakın heyecanlanma hatanla yüzleşeceksin Ne olursa olsun, ne yaparsan yap, ben seni sadece destekleyeceğim. Senin gibi bir oğlum olduğu için hep şükrettim, sevindim. Bu mutluluğum, bu gururum, ben yaşadığım sürece hep devam edecek. Buradayken hep seni ve iyi şeyleri düşündüm. Göreceksin sayılı günlerin zamanla geçecek. Ailece eski günlerimizdeki gibi sizlerin başarılarını izleyeceğiz. Lütfen bugüne kadar yaptığın gibi babana güven, söylediklerimi yap. Avukat abine güven. Susma hakkını kullan derse kullan. Bu senin hakkın. Sakın heyecanlanma. Tekrar tekrar söylüyorum hatanla yüzleşeceksin. Neyse anlat. Benim için ne kadar zor olsa da artık teslim olman gerek diye düşünüyorum. ailenin belki daha çok ciğeri yanıyor İçim parçalanıyor ama aslan oğlum bil ki içi parçalanan sadece ben, bizim ailemiz değil. babanın da, ailenin de belki daha fazla ciğeri yanıyor. Bu acıyı anlatmak zor. Sen de acı çekiyorsun biliyorum ama hep dediğim gibi artık büyüdün. (Önce, ‘büyüdün’ yerine ‘büyük bir adam oldun’ diye yazılıp çizilmiş.) Çok iyi aldın. Hep başarılıydın. Beni hep gururlandırdın. Küçük bedenin, büyük yüreğin ve inancınla bu sıkıntılara da göğüs gereceğine inancım tam. Umutsuzluğa kapılma. NOT: Sağlığına dikkat et. Beslenmene dikkat et. Kaçmakla, hayata küsmekle hiçbir şey elde edemezsin. Unutma tek umudum sen ve kardeşlerinin benim emekliliğimde işleri eline alması.” SENİ HEP SEVDİM, SEVİYORUM, SEVECEĞİM. BABAN. + + + + 576067 + Manchester'da derbi gerilimi + SANLI SARIALİOĞLU Manchester'da derbi gerilimi Manchester'da bugün oynanacak United-City derbisi öncesi yapılan açıklamalar gerilimi yükseltti. United'ın teknik direktörü Ferguson, ligdeki asıl rakiplerinin Liverpool olduğunu söyledi. City Teknik Direktörü Mark Hughes ise United'in geçen sezona göre daha zayıf bir kadrosunun olduğunu belirterek, maç için iddialı olduklarını söyledi. 20.09.2009 + + + + 576129 + KOSGEB hizmete de 'akacak' + NAZİF GÜRDOĞAN İBRAHİM KAHVECİ YAŞAR SÜNGÜ KOSGEB hizmete de 'akacak' ANKARA (A.A) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı'nın (KOSGEB) desteklerinden yararlanacak hizmet sektörü alanları belirlendi. Başta turizm, madencilik, elektrik, gaz, buhar, iklimlendirme üretimi ve dağıtımı olmak üzere pek çok alanda faaliyet gösteren KOBİ, KOSGEB'in hem kredi hem de fuar desteklerinden yararlanabilecek. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün,”İşletme kredisiyle oğlumu evlendireyim, kızımı evlendireyimmi kabul etmiyoruz. Al parayı ne yaparsan yap olmayacak. Proje olacak ve takip edeceğiz' diye konuştu. + + + + 576571 + 'Oruç tutmasak da bu bayram bizim bayram' + BirGün'ün genç çalışanları, arife günü büyüklerinin ellerini tek tek öptü, büyükleri onlara şeker dağıttı. Gazetede yayınlanan bayram mesajında ise "Oruç tutmasak da, teravihe gitmesek de, rakıyı bırakmasak da bu bayram bizim de bayramımız. Bu sabah en temiz giysilerimizi giyeceğiz, analarımızla, babalarımızla, dostlarımızla hasret gidereceğiz." ifadeleri kullanıldı. BirGün, birinci sayfadan yayınladığı bayram mesajına "Biz her gün bayram, Ramazan Bayramı BirGün'e de geldi" başlığını attı. Gazetenin yayınladığı mesajın tam metni şöyle: "Arife günü BirGün'ün genç çalışanları, büyüklerinin ellerini tek tek öptü. Büyükleri onları sevdi, öğütler verdi ve şeker dağıttı. BirGün ekibinin neredeyse tamamı devrimci, sosyalist, komünist, anarşist gençlerden oluştuğu için dini bayramların tamamına eşit mesafede duruluyor. Sünni Müslümanların bayramları kadar, Alevilerin, Şiilerin, Protestanların, Ortodoksların, Katoliklerin; kısacası tüm inançların bayramlarına "bizim bayramımız" diyebiliyoruz. Dinler ve mezhepler kadar çok ki, sonuçta bize her gün bayram oluyor. Aslında bütün yıl durmadan çalışıp, karşılığında sadece sevgi kazanabilen tuhaf bir ekip olduğumuz için; bizim gibilere her günün bayram olması kadar doğal bir şey yok. Müslüman kardeşlerimiz bu bayramı da hem sevinçle; hem de Irak'ta, Afganistan'da, Sudan'da devam eden ve bazılarında bizzat Müslümanların suçlu olduğu savaşların burukluğu ile yaşayacak. İlk yağmurda boğulacak, ilk depremde ezilecek, ilk fırsatta işinden kovulacak milyonlarca yoksul kardeşimiz, bu bayramda biraz olsun gülmeyi deneyecek. Bizlere gelince: Oruç tutmasak da, teravihe gitmesek de, rakıyı bırakmasak da bu bayram bizim de bayramımız. Bu sabah en temiz giysilerimizi giyeceğiz, analarımızla, babalarımızla, dostlarımızla hasret gidereceğiz. İslam âleminin Ramazan Bayramı kutlu olsun. Dostlukla, sevgiyle, karde��likle, nice bayramlara..." + + + + 575992 + İngiltere, Manchester derbisini bekliyor + Old Trafford'daki maçta, ev sahibi Manchester United'da sakat Van der Sar, Gabriel Obertan ve Owen Hargreaves kadroda yer almazken, forma giymesi belirsizliğini koruyan Rio Ferdinand'ın yerine Jonny Evans'ın oynayabileceği belirtildi. Manchester City'de ise sakatlıkları bulunan Robinho, Benjani Mwaruwari ve cezalı Emmanuel Adebayor forma giyemeyecek. Manchester United'dan ezeli rakibi Manchester City'ye transfer olarak dikkatleri üzerine çeken Arjantinli Carlos Tevez'in ise forma giyip giymeyeceği maç saatinde belli olacak. Karşılaşma 15.30'dan itibaren Spormax'tan canlı olarak yayınlanacak. + + + + 575795 + Beşiktaş 11. sırada! + Turkcell Süper Lig'de 6. hafta mücadeleleri ikisi dışında tamamlandı. Ankaraspor'un tedbirli olarak Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na (PFDK) sevk edilmesi nedeniyle bugün yapılması gereken Denizlispor-Ankaraspor mücadelesi oynanmadı. Ligde 6. hafta geride kalırken yaptığı maçta sadece galibiyet elde edebilen Beşiktaş, İnönü Stadı'nda konuk ettiği Kayserispor'a da yenilmekten kurtulamadı ve puanla 11. sıraya geriledi. Kayserispor'un golünü 53. dakikada Makukula kaydetti. Sezon sonu sıralamadaki hedefini ilk olarak belirleyen Bursaspor, henüz galibiyetle tanışamayan Sivasspor'a yine şans tanımadı ve güçlü rakibini 3-1 yenerek, sıraya yükseldi. Sivasspor ise haftayı puanla 17. sırada tamamladı. Dün oynanan karşılaşmada Trabzonspor, Antalyaspor'u Trabzon'da 3-1 yenmişti. Ligde yarın Fenerbahçe-İstanbul Büyükşehir Belediyespor, Pazartesi günü ise Kasımpaşa-Galatasaray karşılaşmaları oynanacak. Maçlar saat 21.00'da başlayacak. Turkcell Süper Lig'de bugün oynanan karşılaşmaların sonuçları ve puan durumu şöyle: Beşiktaş-Kayserispor......................( Ankaragücü-Gençlerbirliği.................( Eskişehirspor-Gaziantepspor...............( Diyarbakırspor-Manisaspor.................( Sivasspor-Bursaspor.......................( -PUAN DURUMU- Takımlar AV 1.GALATASARAY 16 12 15 2.FENERBAHÇE 11 15 3.ESKİŞEHİRSPOR 10 12 4.TRABZONSPOR 13 10 5.GENÇLERBİRLİĞİ 10 6.BURSASPOR 10 7.MANİSASPOR 8.DİYARBAKIRSPOR 9.KAYSERİSPOR 10.GAZİANTEPSPOR -1 11.BEŞİKTAŞ -2 12.İSTANBUL BŞ. BELEDİYESPOR 10 -3 13.ANTALYASPOR -3 14.ANKARASPOR -1 15.ANKARAGÜCÜ -3 16.DENİZLİSPOR 10 -8 17.SİVASSPOR 14 -10 18.KASIMPAŞA 12 -10 + + + + 576758 + MHP'li Şandır'dan bayramda 'birlik' mesajı + MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, "Bizim için bayram birliğimizdir, birliğimiz de bayramımızdır. Eğer birliğimizi koruyabilirsek bayram yapmanın hazzını duyabiliriz" dedi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, "Bizim için bayram birliğimizdir, birliğimiz de bayramımızdır. Eğer birliğimizi koruyabilirsek bayram yapmanın hazzını duyabiliriz" dedi. Şandır, partisinin Mersin'deki bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin önemli bir süreçten geçtiğini kaydetti. Vatandaşların bayramını kutlayan Şandır, "Bizim için bayram birliğimizdir, birliğimiz de bayramımızdır. Eğer birliğimizi koruyabilirsek bayram yapmanın hazzını duyabiliriz. Şayet koruyamazsak adı bayram olur ama bayram sevincini yaşayamayız" diye konuştu. Şandır, "Ülkemiz, ülkeyi yöneten siyasiler vasıtasıyla birliği parçalanmaya çalışılan bir sürece zorla sokuluyor. Adeta gözü kapalı itiliyor. 'Kan dursun, gözyaşı dinsin' yalanı peşinde, bunu gerekçe göstererek ülkemizi etnik temellere ayrıştırıp, sonra cepheleştirip çatıştırmaya, çatışmanın sonucunda toplumu ayırıp ülkeyi parçalamaya niyet eden projelerin uygulandığı bir süreçte bayram yapıyoruz. Bu süreçte bayram yapabilmek mümkün değil. Milletimiz ve ülkemiz parçalanırken başkalarının yaptığı bayramı yapamayız. Birlik olduğumuz takdirde her gün bizim için bayramdır" ifadelerini kullandı. "Hani kan duracaktı?" Kanın durmasını ve gözyaşının dinmesini istediklerini ve bunu istemeyenin 'namert' olduğunu belirten Şandır, "Ama etnik bölücü terör örgütü ile silahlı mücadeleden vazgeçip müzakereye oturduğunuz takdirde kanın durması mümkün değildir. Durmadığı da süreç başladığından bu yana son bir içerisinde açık olarak görülüyor. Demokratik açılım diye ülkemize dayatılan bu küresel süreç başlatıldığından bu yana kaç şehit verdik? Eğer dün Hakkari'nin Çukurca ilçesi yolundaki patlayıcı madde fark edilip imha edilmemiş olsaydı. Bugün Türkiye ağlıyor alacaktı. Hani kan duracaktı" dedi. Hükümetin yaptığı "demokratik açılımı" "ihanet açılımı" olarak niteleyen Şandır, "İster Kürt açılımı, ister demokratik açılım, ister birlik ve kardeşlik açılımı, adına ne denilirse denilsin bu ihanet açılımıdır. Bu açılımın sonunda vatandaşlarımızın etnik kimlik temelinde ayrışması bu ayrışmanın mutlaka cepheleşip çatışmayı getireceği için parçalanmasına milletimizin zemin taşıyan bir süreçtir. Biz bu açılıma AKP'nin açılımı diyoruz. Çünkü 1984 yılında Eruh ve Şemdinli'ye saldırarak bir hedef ortaya koydu. Dedi ki, 'Ben doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan Kürt soylu vatandaşlarımızın üzerine bir Kürt Devleti kuracağım'. Bunun için 25 yıldan bu yana yaklaşık 40 bin insanımızın kanı aktı" şeklinde konuştu. "Biz bu ülkeyi ve değerleri yolda sokakta bulmadık. Bedelini kanla ödeyerek aldık. Bu devleti bedelini kanla ödeyerek kurduk. Bu devletin vatandaşlarının milli kimliği Türk milletidir" diyen Şandır, "Farklılıkları kimlikleştirerek, bu kimliklere siyasi anlam yüklendiği andan itibaren ülkenin parçalanacağını" iddia etti. Mehmet Şandır, "Çünkü siyasi kimliğin hakkını vermek mecburiyetinseniz. Uluslararası hukuk bunu emreder. Eğer siz Kürt kimliğini tanır, bu kimliğin sorunlarını siyaset üreterek çözmeye söz verirseniz, BM'nin 'kimliğini kabul ettiğiniz bu topluluğun siyasi haklarını ve egemenliğini vereceksiniz' diye uluslararası baskısı altında kalırsınız. Dolayısıyla bu ülkeyi parçalarsınız" ifadelerini kullandı. + + + + 576386 + Dünyanın nazar boncuğu Meke Gölü, haritadan silinme noktasına geldi + büyük halleri için üzerine tıklayın Dünyanın nazar boncuğu Meke Gölü, haritadan silinme noktasına geldiİsmail AKKAYA- Mehmet OKUYUCU/KARAPINAR (Konya), (DHA) KONYA’nın Karapınar İlçesi’nde bulunan ve ‘dünyanın nazar boncuğu’ olarak bilinen Meke Gölü, haritadan silinme noktasına geldi. Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Fettullah Arık, Karapınar’a bu yılın ilk ayında metrekareye 273 kilogram düştüğünü ama buna rağmen Meke Gölü’nün tamamen kuruduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Fettullah Arık, kreter göl olan Meke Gölü’nün kurumasının nedenleri arasında bilinçsiz tarımsal sulumanın da yer aldığını belirterek şunları söyledi: “Volkanik bir yapıya sahip olan Meke Gölü, geçmiş yıllarda su ile doluydu. Tuzlu suya sahip olması nedeniyle de Meke Tuzlası olarak da adlandırılır. Bilindiği gibi son yıllarda ülkemizde yaşanmaktadır. Bununla birlikte Konya Ovası’nda yeraltı suyu aşırı derecede kullanıldığından yeraltındaki su çekildi. Gölün yüzeyindeki su da buharlaştığından, sürekli söz konusu oldu. Sonuç olarak son 10 yıllık süreçte yaklaşık 1.5 metre derinliğe sahip olan göldeki su seviyesi şuan sıfırlanmış durumdadır.” Yrd. Doç. Dr. Fettullah Arık, Meke Gölü’nün kaderinin yağışlara bağlı olduğunu belirterek, “Bu yıl yağan bizleri umutlandırdı. Ama bu yağış miktarı yeterli değil. Önümüzdeki 5- 10 yıl içinde de aynı düzeyde yağış düşmesi gerekir” dedi. Ayrıca Meke Gölü’nün yok olmaması için, yeraltı suyundan yapılan tarımsal sulamanın kontrol altına alınması ve gerekirse yeraltı suyundan bölgede sulama yapılmasına izin verilmemesini isteyen Yrd. Doç. Dr. Fettullah Arık, “Bunun dışında dışardan su takviyesi yapılması lazım. Bu Mavi ile sağlanabilir” diye konuştu. + + + + 576551 + Yemen'de 140 Şii direnişçi öldürüldü + Askeri kaynaklar, direnişçilerin bugün Saada bölgesinde ordu ile çatışmaya girdiğini ve şiddetli çatışmalarda 140'tan fazla direnişçinin öldürüldüğünü açıkladı. Çatışmanın 11 Ağustos'ta ordunun direnişçilere yönelik başlattığı operasyonlar kapsamında en kanlı çatışma olduğu belirtildi. Yemen hükümetinin askeri operasyonlarına bayram dolayısıyla ara verdiğini ilan etmesinden 24 saat sonra bu çatışmanın meydana geldiğine dikkat çekildi. + + + + 576010 + MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE Bayram hediyesi + Bizler çocukluğumuzun bayramlarını çocuklarımız için istemekten vazgeçelim. Birkaç akide şekerinin, yeni alınan bir ayakkabının bugünün çocuklarındaki karşılığı bizdekinin aynısı değil. Belki neşe aynı, coşku aynı; ama yaşadığımız dünyalar farklı. Çocuklarımızın bize sordukları sorular, bizim aynı yaşlarda babalarımıza sorduklarımızdan farklı. Öyleyse babalarımızın bize verdiklerinin aynısını çocuklarımıza veriyorsak zarardayız. Her nesil öncekini geçmeli. İlerleme ancak böyle mümkün. Tarih bizlerle birlikte yaşlandı. Çocuklarımız genç bir tarihin başındalar. Yaşayacakları ve görecekleri çok şey var. Önlerinde duran zamanın bizim yaşadıklarımızdan ve gördüklerimizden farklı şeyler getireceği ortada. Tarih denen nehirde iki kere yıkanmak imkânsız. Ne nehir eski nehir, ne bizler eski bizleriz. Bizler Soğuk Savaş nesliyiz. Soğuk şeylerle büyüdük. Her şeye kuşku ile bakmayı, her gördüğümüz şeyin arkasında bir çapanoğlu aramayı öğrendik. Üç yanımız deniz, dört tarafımız düşmandı. Uzak komşularımızdan, duvar dibi komşularımıza kadar düşman sıkıntısı çekmedik. Korkularımızla yönetildik. Korkmaya eğitildik. Başımızı kaldırıp çevremize baktığımızda başımıza bir şeyler geleceğini zannettik. Kahramanlığın bir daha dönmemek üzere ileriye atılmak olduğuna inandık. Vatanı korumak için canımızı feda etmeye hazır olmamızın yeterli olduğunu zannettik. Yurdumuz savaşlarla kurulmuştu. Savaşarak yaşatacaktık. Silah elimizde düşmana karşı süngü hücumuna kalkar vaziyette korkularımızla baş etmeye çalıştık. Cesareti, sadece düşmana saldırmak olarak belledik. Bugün cesaretin, farklı olana saygı ile yaklaşmak olduğuna inanan bir nesle devredeceğiz elimizdeki bayrağı. Bütün yanlış anlamaların, düşmanlıkların üstesinden gelebilmenin, her şeye rağmen ötekini sevebilmenin yılmaz cesaretine sahip bir nesle bırakacağız güzel ülkemizi. Öfke yerine sabrı, nefret yerine sevgiyi çoğaltma yeteneği, yeni nesle lâzım olan. Korkularını siper yapıp saklanmak yerine yere sağlam basan, çevresine gururla ve güvenle bakan bir nesil gelecek bizim yerimize. Bu bayram gününde çocukların gözünde güvenin, cesaretin izlerini ve işaretlerini aramalıyız. Bulduklarımızı çoğaltmalıyız ve mutlu olmalıyız. Bayramlar hep sevincin ve meserretin günleri. 365 günü bayram sevinci ile yaşayabilmek, barışı ve huzuru bir hayat biçimi haline getirmekle mümkün. Mutluluğu paylaşarak çoğaltmaya, acıyı paylaşarak azaltmaya ihtiyacımız var. Yeni başlangıçlar lazım bize. Yepyeni başlangıçlar. Gözleri ışıl ışıl çocuklar bugün yapacağımız başlangıçların üzerine bütün bir hayatlarını kuracaklar. Sonra onlar da kendi çocuklarına devredecekler bayrağı. Bu sefer onlar çocuklarının gözlerinde kendilerinin idrak ettiklerinden farklı bayramların neşesini, sevincini görüp mutlu olacaklar. Bizim bugün tuttuğumuz küçük elleri onlar tutacaklar. Bizden dinledikleri hikâyeleri nakledecekler onlara. Sahip oldukları cesareti ve özgüveni bizden nasıl devraldıklarını anlatacaklar. Bugün bayram. Bayram çocuklarındır. Onların küçük ellerini açıp öpelim. Sonra ellerden yıllar sonra tutacak küçük elleri hayal edelim. Çocuklarımıza, onların da çocuklarına devredebilecekleri kadar sağlam temeller üzerine inşa edilmiş barış ve huzur dolu bir Türkiye hediye edelim. Barış ve huzur dilekleriyle bayramınızı tebrik ediyorum. + + + + 576204 + Abdullah Muradoğlu: İşte şimdi 'bayram' oldu! + Abdullah Muradoğlu 20 Eylül 2009 Pazarİşte şimdi "bayram" oldu! Hakikaten bayram hediyesi oldu.. Ramazan Bayramı'na bu kez içimiz umut ve sevinç dolu girdik. Dört bir tarafı düşmanlarla çevrilmiş teyakkuz halinde bir ada ülkesi olarak anlatılırdı kendi ülkemiz. Öyle yetiştirdiler bizi.. Sağımız düşman, solumuz düşman. Ve sürekli içeride halkı hayali düşmanlarla korkutup bastırma gayretleri.. Bu duruma göre "komünizm" oldu, duruma göre "irtica".. Şimdi de bizi Kürt kardeşlerimizle korkutmaya çalışan bedbahtlar var. "Çanakkale'de Kürtler savaşmadı" demeye kadar getirilen bir gaflet uykusu. İpin bir ucunda 'Kürt bölücülüğü' varken öbür ucu da boş değil gördüğünüz gibi arkadaşlar.. Bu gaflet uykusundan da uyanırız hiç merak etmeyin. Artık takılıp kalmıyor kimse kırık plak gibi. Dört tarafı düşmanla çevrilmiş bir ada ülkesi değiliz artık. Dört bir yanına barış ve huzur taşıyan bir ülkeyiz.. Emperyalist paylaşım planları doğrultusunda çizdikleri suni haritalarla kardeş halkları biribirine düşman etmeye çalışmışlardı. BAAS'çılık, Nasırizm gibi laik milliyetçi hareketler de ellerine geçirdikleri devletleri ya askeri monarşilere ya askeri oligarşilere dönüştürdüler. Krallar, sultanlar gitmiş ama yerlerine onlara rahmet okutan diktatörler gelmişti. Ama her şeye rağmen, tarih kitaplarındaki dışlayıcı söylemlere rağmen Müslüman halkların kardeşlik duygularını bir türlü zayıflatamadılar. Duvarlar kalktığında bir sevgi seli aktı içimizden. 'Bölünmek' korkusu değil, 'birlikte yaşamak' umudu yeşeriyor artık insanların kalplerinde. Rejimler farklı olabilir ama dostluk ve işbirliği içerisinde yaşayabiliriz. Çok şeyi paylaşabilir, çok şeyi birlikte yapabiliriz. Bu yüzden hakikaten bayram hediyesi oldu Suriye ve Türkiye arasında vizelerin kaldırıldığını açıklaması Başbakan Erdoğan'ın... Bir zamanlar düşüncesi bile akla gelmeyen şeyler gerçekleşiyor sevgili okurlar.. İçimize, bölgemize attıkları zehir etkisini yitiriyor, sağlığımızı kazanıyoruz yeniden. Gelecekten daha da ümitliyim şimdi. Vize muafiyeti Irak için de geçerli, yakında tren seferleri de başlayacakmış. Ümit ediyorum ki "Hicaz demiryolu" da kısa zaman içinde yapılır ve biter. İran'la zaten Şah zamanından beri vize uygulaması sözkonusu değildi. Ermenistan, Gürcistan için de sözkonusu olmamalı. Mısır'dan Fas'a, Sudan'dan Bosna'ya, Habeşistan'dan Makedonya'ya, Yemen'den Macaristan'a, Lübnan'a Romanya'ya kadar bir zamanlar aynı kaderi paylaşmış ülkeler arasında vize olmamalı. Serbest dolaşım önemli bir özgürlüktür, farklılıkları bir araya getirir ve barıştırır. Ön yargılar, düşmanlıklar serbest dolaşımla(seyahat özgürlüğü) çözülürler. Tabiî ki Bulgaristan ve Yunanistan ile Türkiye arasında da vize olmamalı. Kaldı ki Yunanistan'da ve Bulgaristan'da topluluklar halinde akrabalarımız yaşıyor. Üstelik Türkiye AB'ye tam üyelik yolunda ilerleyen bir ülke.. Yunanistan'da mübadele sırasında Anadolu'dan gelmiş yüzbinlerce Rum var. Bunların bir kısmı Türk asıllı. Onların torunları için dedelerinin bu ülkede hatıraları var. Yani nereden baksanız vize hem gereksiz hem yakışıksız. Her iki ülke de başka bir AB ülkesinde geçerli olmamak üzere vize muafiyeti getirebilir. Artık korkuları vehimleri aradan çıkarmalıyız. Bakın Türkiye ve Irak arasında "Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Bakanlar Toplantısı" gerçekleşti bile. Benzer toplantılar Suriye ile de gerçekleştirilecek. İran, Azerbaycan, Gürcistan(hatta Ermenistan) ile de yapılabilse bu türden toplantılar, Türkiye'nin zararına mı olur? Elbette zararına olmaz. Hiç kimsenin zararına olmaz. Tabii, bölge halklarını birbirine düşman etmekten çıkarı olanlar istisna. Onların zararına olur. Eleştiride ve tepkide doğru adres.. Kimsenin Doğan Grubu'nun yayın yönetmenlerine sormadığı bir soruya dikkatimizi çekmiş Yavuz Semerci... Maliye'nin Doğan Grubu'na kestiği kestiği cezayı ülkeyi medyasızlığa ve muhalifsizliğe (oha, ama, hatta faşizme doğru) götürdüğünü iddia edenlerin Başbakan'ın davetlisi olarak katıldıkları gecede böyle önemli bir memleket meselesini niye sormadıklarını sorgulamış Semerci. Ben katılmadığım için kimler katılmış bilmiyorum, bu yüzden Semerci'nin verdiği listeden yararlandım. Doğan Grubu'ndan Ertuğrul Özkök dahil en az yedi üst düzey yönetici katılmış Başbakan'ın davetine. Semerci'nin verdiği bilgilere bakarsak, Başbakan ile Doğan Grubu'nun tepe yöneticileri gayet memnun ve mutlu görünüyorlarmış.. Sözkonusu yönetici-yazarların yazılarında da dünkü geceye ilişkin olarak "ceza" konusuna değinilmemiş bile. Yavuz Semerci, Doğan Grubu'na kesilen cezayı memleketin ve medyanın en kritik meselesi olarak görmeyenleri suçlayan Doğan Grubu yazarlarına da, "Niye hükümete tepki göstermiyorsunuz" şeklinde mesaj gönderenlere de "Eleştireceksiniz, arkadaşları eleştirin. Sizi başbakan ve iktidara karşı dolduran onlar. Biz değiliz.." diye seslenmiş haklı olarak. Dolayısıyla köşelerinden bize de ahlak vaazı çekerek, "geçmişte size de aynısını yapıyorlardı" gibisinden iki farklı durumu oportünist bir dille eşleştirerek dinsel tacizde bulunan Doğan Grubu yazarlarına ben de aynen Yavuz Semerci gibi sesleniyorum. Önce sağınızdakilere, solunuzdakilere, üstünüzdekilere, altınızdakilere ahlak dersi verin.. Vicdanımın bastırması sonucunda bir sürü vergi uzmanıyla görüştükten sonra mesele kanımca şudur: Daha önce de bu tür cezalar sözkonusu oluyormuş ama malumunuz üzere bazı şirketlerin dokunulmazlığı vardı(pijamalı durumlar falan canım, hatırlayın işte yahu!), şimdi durum değişti, artık görülüyorlar.. Uzlaşma sürecinde de cezalar ziyadesiyle indiriliyormuş. Bu yüzden bağırıp çağırmak yerine(çoğunlukla cezalar yerinde olduğundan tabii) uzlaşmaya gidiliyormuş. Oysa ceza kesilen sadece bir yayın grubu da değilmiş ama nedense onlar bunlar gibi bağırmıyor. Yani, vergi denetmenleri, gelir kontrolörleri, hesap uzmanları yandaş medya, yandaş olmayan medya falan dinlemiyorlar, açığı yahut kaçağı yakaladıkları anda adamın ümiğine basıyorlar benden söylemesi. Haa geçmişte olduğu gibi birileri raporların üstünü kapatır falan, ayrı.. Siyasi etkiler her zaman olur ama raporlar hep kalır. + + + + 576339 + Bayram başladı, yollar yine kana bulandı + Bayram tatili nedeniyle karayollarında oluşan yoğunluk kazaları da beraberinde getirdi. Sadece Çankırı'daki kazada kişi hayatını kaybetti. Bayram ziyareti için İstanbul'dan Ordu'nun Perşembe ilçesine giden Necati Aydoğan yönetimindeki şerit ihlali yapınca karşı yönden gelen kamyonetle çarpıştı. Kaza yapan araçlara arkadan bir başka daha çarptı. Kazada kişi öldü kişi yaralandı. Çankırı'nın Atkaracalar ve Şabanözü ilçelerindeki kazalarda da kişi öldü, kişi yaralandı. Trabzon'un Sürmene ilçesindeki kazada 2'si bebek kişi hayatını kaybetti, kişi de yaralandı. Erol Ağırman'ın kullandığı Sürmene ilçesi çıkışında bariyerlere çarptı. Kazada, otomobilde bulunan Salih Ağırman ile yaşındaki bebekler Yavuz Selim Zengin ve Efe Can Ağırman olay yerinde yaşamını yitirdi. Bolu ve Çorum'da meydana gelen kazalarda da kişi öldü, 14 kişi yaralandı. + + + + 576563 + 15:20 Putin bu kez leoparlarla + Putin bu kez leoparlarla ’nın medyatik maceralara düşkün Başbakanı bu kez güneydeki Soçi’de yeni yetiştirme merkezine gelen leoparlarla kameraların karşısına geçti. Güneş gözlüklerini çıkaran Putin, tarafından hediye edilen ve kendisine diş gösteren leoparlara dikkatlice yaklaşırken görüntülendi. Putin, patlayan flaşlar arasında cep telefonunu çıkardı ve Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov’u arayarak, "Hediyelerinize bakmaktayız. Çok güzeller" dedi. Kafkaslar’da yüzyıl başında tamamen yok olan bu cins leoparlar, Soçi’deki merkeze yetirtirilmek ve daha sonra doğaya bırakılmak üzere getirildi. + + + + 575927 + Eski sakızlar şimdi balon oldu + İnsan yeni sakızların albenili kutularına bakıp 'Nerede eski sakızların tadı?' diye hayıflanır mı bilemeyiz ama rengarenk sakızların dünyasında biraz da çocukluğun tadı saklı. Eskiden 'Sakız çiğneme dişlerin çürür' diyerek sakızdan uzaklaştırılan çocuklara şimdi diş sağlığı için sakız çiğnetiyoruz. Tüm uyarılara rağmen mahalle bakkalının yolunu tutan çocuklar, ceplerini sakızla doldurmadan çıkmazdı. Çünkü geçmiş dönem çocukları için sakız, çiğnenen bir nesne olmaktan ziyade içerisinden çıkan artist ve futbolcu resimleri, envaiçeşit araba ve robot kartları, karikatür ve bilimsel içerikli metinlerle elden ele dolaşan mini ansiklopediler sayılırdı. Tabii bütün bunlardan oyunlar icat etmek de yine çocukluğun şanındandı. Turbo, Pembo, Tipitip, Bigbabool, Dandy, Özcan, Baycan, Şıpsevdi... Bütün bu sakızlar bir dönemin çocuklarını tutkuyla bakkala çeken sihirli baloncuklardı. Ancak hızlıca değişen birçok şey gibi ağızlara ve oyunlara tat veren bu sakızlar çoktan balon olup patladı. Şimdi onların yerine bakkal ve marketlerde daha çok büyükleri cezbeden sakızlar mevcut. Birbirinden farklı onlarca lezzet yanında çok ilginç ambalaj dizaynıyla birbiriyle yarışan markalar, imajın balonunu şişirip duruyorlar adeta. Haliyle içerisinden bazen bir fal çıkıyor, bazen bir mani ya da fıkra. Sakız bazen egzotik bir tada bürünüyor, bazen metal bir kutu dizaynıyla tüketiciyi cezbediyor. Ambalajlar satış patlatıyor Sakızı bir imaj boyutuna taşıyan markalardan biri olan First, klasik ambalajda sakız üretmeye devam ediyor, ancak son çıkardığı kolayca taşınan zarf tipi Sensations alt markasıyla tüketiciye ilk ulaşan sakızlardan. Farklı paket tiplerini tüketicinin ihtiyacına göre pazara sunduklarını belirten First yetkilileri, ambalaj değişikliklerinin satışlarına ciddi etkileri olduğunu söylüyorlar. Markanın yaprak, zarf, kutu, metal kutu, şişe ve tekli ambalaj olmak üzere toplam 30 çeşit ürünü var. Draje segmentinde Chewy, şekersiz sakızda, Yıldız, şekerli sakızda ise Dubix markası ile sakız pazarına seslenen Ülker yetkilileri ise sakız çeşitleri ve ambalajlarını, değişen tüketici beklentileri ve trendler doğrultusunda geliştirdiklerini belirtiyor. Chewy'nin metal kutusunun altındaki özel mekanizmada bulunan kâğıt parçası, çevreye zarar vermeden sakızı atmaya yardımcı olurken kapağı da tepsi olarak kullanılabiliyor ve sakızın ikram edilmesini kolaylaştırıyor. Dubix sakızlarında ise çift taraflı plastik kutu bulunuyor. Birbirinden bağımsız iki bölmede iki farklı tatta draje sakız, birbirine karışmadan sunuluyor. Perfetti Van Melle Pazarlama Müdürü Serkan Ergün ise 1946'da İtalya'da kurulan ve 1990'dan bu yana İstanbul'daki fabrikasıyla faaliyet gösteren Vivident sakızlarının cirosal anlamda dünyanın en büyük 3. şirketi olduğunu söylüyor. Türkiye'de Vivident lansmanı yapıldığından bu yana pazardaki üstünlüğünü pekiştiren inovasyon çalışmalarına aralıksız devam ettiklerini belirten Ergün, ilk draje formunda sakız, ilk ksilitol (kristal yapıda bir tatlandırıcı) içeren sakız, ilk akıllı kapaklı kutu, ilk diş beyazlatıcı sakız, ilk meyve suyu içeren sakız, ilk draje formunda damla sakızı, ilk mikro draje sakız, ilk sıvı dolgulu draje sakız, ilk şişe formatında ambalaj, ilk küp sakız, ilk mikro kapsüllü sakız, ağız kokusuna neden olan bakterileri azaltan manolya kabuğu özünün ilk kez kullanıldığı Vivident Extra ve son olarak da Vivident Cult'u piyasaya sunduklarını söylüyor. "Birbirinden farklı sakız deneyimleri ve paket tasarımları sunan Vivident, bir aksesuar kadar şık görünümlü." diyen Ergün, nane ve tropikal tatlardan oluşan Vivident Cult'un içindeki parlak folyolara tek tek sarılmış şerit sakızların insanı cezbettiği görü��ünde. 47 farklı ürünle nefes tazeleyici, ağız ve diş sağlığı odaklı, ferahlık, beyazlık ve rahatlatıcı etki sağlayan ürünlerin sunulduğunu belirten Vivident yetkilisi, inovasyon konseptine ağırlık verdiklerini ve altı farklı ambalaj içinde farklı kullanım alışkanlıklarına hitap ettiklerini ifade ediyor. 10 kuruş'tan 6,5 TL'lik perakende fiyatına kadar farklı ambalaj, çeşit ve nicelikte sakız sunan firma en çok akıllı kapaklı kutulardan satıyor. Bakalım sakız sektörü bundan sonraki süreçte daha ne imaj balonları patlatacak? s.zengin@zaman.com.tr *** Sakızın çiğnenen tarihi Temmuz 2007'de Finlandiya'da, üzerinde diş izleri bulunan bin 500 yıllık bir sakız bulundu. Ancak sakız çiğnemenin 10 bin yıl geriye gittiğini söyleyen bilim adamları var. Sakız sadece çiğnenmedi. Aynı zamanda çanak çömlek ve ok başlarının onarımında tutkal olarak da kullanıldı, ağız enfeksiyonlarını tedavi amaçlı antiseptik olarak da... İspanyollar 1500'lerde Mayaların sapodilla ağacının besisuyundan yapılan sakızı çiğnerken, 1600'lerde Amerikan yerlileri çiğneme alışkanlıklarını Avrupalı sömürgecilerle paylaştı. 1848'de John Curtis, ilk ticari sakız olan Maine Eyaleti Halis Alaçam Sakızı'nı piyasaya sürdü. 1869'da Ohiolu bir diş hekimi sakız için ilk patenti aldı. 1891'de William Wrigley Jr., sattığı her kabartma tozu kutusu ile birlikte iki paket sakız verdi ve sakız popülerleşti. 1928'de Walter Diemar tesadüfen balonlu sakızın formülünü keşfetti ve elindeki tek gıda boyasını ekleyerek parlak pembe sakızı elde etti. 1941-45 yıllarında Amerikan askerlerine erzak ve yiyecekleri ile birlikte balonlu sakız dağıtıldı. 1950'lerde şekersiz sakız piyasaya sürüldü. 1996'da sigarayı bırakmaya yardımcı olan ilk nikotin sakızı Nicorette satılmaya başlandı. 2007'de bilim adamları suda çözülen ve kaldırım veya giysilerden kolayca çıkarılabilen sakızı test edip geliştirdi. + + + + 576582 + Uçakta 'yan baktın' dayağı! + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI Uçakta 'yan baktın' dayağı! Doğru Yol Partisi (DYP) eski milletvekili Celal Adan'ın oğlu Sinan Adan Londra'dan İstanbul'a dönen uçakta kendisine yan baktığını iddia ettiği Orhan Ayaz isimli vatandaşı dövdü. Doğru Yol Partisi (DYP) eski milletvekili Celal Adan'ın oğlu Sinan Adan Londra'dan İstanbul'a dönen uçakta kendisine yan baktığını iddia ettiği Orhan Ayaz isimli vatandaşı dövdü. Kavga ettiği Orhan Ayaz'ın alnını ve yüzünü yaralayan Adan, gözaltına alındı. Milliyet'in haberine göre, Adan'ın "Neden bana bakıyorsun" şeklinde konuşmasından sonra kendisine birden saldırdığını öne süren Ayaz, olayın iski milletvekili olan babası Celal Adan tarafından üstünün kapatılmaya çalışıldığını bütün vazgeçirme çabalarına rağmen Sinan Adan'dan davacı olacağını söyledi. Ramazan Bayramı'nı yakınları ile birlikte Türkiye'de geçirmek isteyen Orhan Ayaz (49), Londra'dan Türk Hava Yolları'na ait TK 19-92 sefer sayılı uçakla saat 22.30'da İstanbul Atatürk Havalimanı'na geldi. Uçaktan çıkmaya hazırlanırken çıkış kapısına yaklaşan Orhan Ayaz, eski milletvekilinin oğlu Sinan Adan ile tartışmaya başladı. Sinan Adan İngilizce olarak,Orhan Ayaz'a neden baktığını sordu. Adan'ın Türk olduğunu anlayan Ayaz'ın "Türkçe konuşabilirsin" demesinin ardından sinirlenen Adan aniden Ayaz'ın üzerine yürüdü. Çıkan kavgada Orhan Ayaz'ın alnı yarılırken, yanağında kesik oluştu. Kavga havalimanı polisinin uçağa çağrılmasıyla son buldu. Olay sonrası taraflar ifadeleri alınmak üzere Havalimanı Polis Merkezi'ne götürüldü. Bakırköy Dr. Sadi Konuk ve Eğitim Araştırma Hastanesi'nde muayene edilen Ayaz, doktordan darp raporu aldı. Orhan Ayaz karakolda verdiği ifadede davacı olacağını söyledi. Uçaktan indiği sırada Adan'ın birdenbire üzerine saldırdığını belirten Orhan Ayaz, "Uçaktan çıkmak için kapıya yöneldiğimde, bana İngilizce 'Neden bakıyorsun' şeklinde soru sordu. Ben, onun Türk olduğunu anladım ve Türkçe soru sormasını istedim. Bu arada yanımızda birçok hostes bulunuyordu. İlk önce hosteslere daha sonra bu vatandaşa baktığımda saldırgan şahıs birden üzerime saldırdı. Sonradan polis olduğunu öğrendiğim bir kişi araya girdi ve saldırgan ile ben karakola getirildik. Celal Adan karakola geldi ve davadan vazgeçmemi söyledi.”dedi. Orhan Ayaz'ın yakınları Celal Adan'ın karakolda şikayetin vazgeçirilmesi için baskı oluşturduğunuda iddia ettiler. Kavga olayından sonra ikiside birbirlerinden şikayetçi olan taraflar karakoldan serbest bırakılırken, suçlama dosyası Bakırköy Cumhuriyet Savcılığına gönderildi. 20.09.2009 + + + + 576194 + ABD-Rusya arasında bahar havası + ABD-Rusya arasında bahar havası ABD-Rusya arasında bahar havası 20.09.2009 Obama yönetiminin, Doğu Avrupa'da füze kalkan sistemini askıya almasına Rusya, Kaliningrad'a İskender füzelerini yerleştirme planını iptal ederek yanıt verdi Moskova-Washington hattında uzun süredir karşılıklı restleşmelere yol açan füze gerilimi nihayet sona eriyor. ABD'nin Perşembe günü eski Başkan Bush döneminde planlanan ve karşılıklı sert açıklamalarla yeni bir Soğuk Savaş korkusu yaratan Doğu Avrupa'ya füze kalkanı kurma projesinden vazgeçtiğini duyurmasının ardından Moskova'nın yanıtı gecikmedi. Inferfax ajansına konuşan Rusya Genelkurmay Başkanlığından üst düzey bir yetkili, Rusya'nın Doğu Avrupa'daki şehri Kaliningrad'a İskender füzeleri yerleştirme programını askıya alabileceğini açıkladı. İsmi açıklanmayan komutan, "ABD'nin Doğu Avrupa'ya füze yerleştirmekten vazgeçmesi sebebiyle, biz de Kaliningrad'a füze yerleştirme programımızı iptal edebiliriz" şeklinde konuştu. 'MANTIK HIRSA ÜSTÜN GELDİ' Rusya Savunma Bakanı Yardımcısı Vladimir Popovkin de bu açıklamaları doğruladı. "Sonunda mantık hırslara üstün geldi" diyen Popovkin, "Doğal olarak İskender füzelerinin Kaliningrad'a yerleştirilmesini, iptal edeceğiz" ifadelerini kullandı. Bush döneminde ABD'nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ne füze kalkanı kurma projesi açıklandığında "Proje ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor. Füze kalkanı kurulursa ikinci bir Soğuk Savaş yaşanabilir" tepkisi veren Rusya Başbakanı Vladimir Putin'den de projeyi askıya alan Obama yönetimine destek geldi. "Obama cesur bir karar aldı" diyen Putin, ABD'nin füze kalkanı projesini askıya almasının olumlu bir karar olduğunu söyledi. 'SOĞUK SAVAŞ GERİDE KALDI' Rusya lideri Medvedev ise ABD'nin politikasını değiştirmesinin, sorumlu şekilde atılmış bir adım olduğunu söyledi. "Batı Rusya'yı hala Soğuk Savaş kalıplarıyla değerlendiriyor" diyen Rus lider, ülkesinin değiştiğini "Bu karar, iki ülkenin tehditlere karşı birlikte çalışma ve birlikte ortak önlem alma çabalarının önünü açacaktır. ABD ile diyaloğu arttırmaya olumlu bakıyoruz" ifadeleriyle anlattı. Obama ve Medvedev'in önümüzdeki hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları için bulunacakları New York'ta bir araya gelmeleri bekleniyor.ABD-Rusya arasında bahar havası + + + + 576521 + myspace.com'u kapatmak müzisyenlere haksızlık + myspace.com'u kapatmak müzisyenlere haksızlık MELİH BAYRAM DEDE Şarkıcı Aylin Aslım, “myspace.com'a erişimin engellenmesi, Türkiye'de bağımsız müzisyenlere yapılan ciddi bir haksızlıktır. Müziğimizi isteyen herkese özgürce ulaştırabilmek için yeniden müzik kanallarına, plak şirketlerine ve onların pis politikalarına mecbur bırakılmak istemiyoruz” dedi. Aslım, Facebook'taki hayran sayfasındaki açıklamasında, 'Sözüm Meclis'ten İçeri” diyerek de, “Müzisyenler olarak bütün bunları gerektiği gibi protesto edebileceğimiz bir platformumuz, sendikamız dahi yok. Müziğimizi ve haklarımızı savunmaktan aciziz” açıklamasında bulundu. Dün müzik ve video yayınlayan dünyaca ünlü siteler myspace.com ve Lastfm.com.tr'e erişim mahkeme kararıyla engellenmişti. Engelleme kararının MÜYAP tarafından telif nedeniyle aldırıldığı ileri sürülürken, kapatma kararıyla, MÜYAP'a bağlı bulunmayan bağımsız müzisyenlerin eserlerine de erişim engellenmiş oldu. Bu arada kapatma kararlarıyla ilgili internetteki sosyal ağlarda MÜYAP'a tepki çığ gibi büyüyor. Kapatma kararıyla ilgili şu ana karar hiçbir kurumdan açıklama yapılmaması da dikkat çekici bulunuyor. Çeşitli kişi ya da kurumlar tarafından mahkemelere aldırılan erişim durdurma kararları, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından uygulanıyor. Ancak mahkeme kararının kimler tarafından ve hangi gerekçelerle aldırıldığının açıklanmaması ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın bu konuda suskun kalması bu kuruma yönelik tepkileri de artırıyor. (Yeni Şafak) 20.09.2009 BİLİŞİM + + + + 575654 + Çankırı'da trafik kazası: ölü, yaralı + İlk kaza sabah saatlerinde Atkaracalar ilçesine bağlı Saçak beldesi yakınlarında meydana geldi. İstanbul'dan Samsun yönüne giden Zekeriya Kütük yönetimindeki 34 FTR 70 plakalı otomobil, karşı yönden gelen Selçuk Yiğit'in kullandığı 61 9884 plakalı tır ile çarpıştı. Kazada tırın altında kalan otomobilin sürücüsü Zekeriya Kütük ve eşi Fatma Kütük olay yerinde hayatını kaybetti. Yaralanan tır sürücüsü Selçuk Yiğit ve yanında bulunan Halil Yılmaz, Atkaracalar Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Öte yandan Şabanözü ilçesi Çerçi köyü yakınlarında meydana gelen kazada da kişi öldü, kişi de yaralandı. Turan Dişli (50) yönetimindeki 06 BM 8911 plakalı otomobil Çerçi köyü yakınlarında yoldan çıkarak ��arampole yuvarlandı. Kazada otomobilde bulunan Emine Sinekoğlu (72) hayatını kaybederken, sürüçü ile Nuran (36) ve Aylin Bilge Dişçi (7) de yaralandı. Yaralılar Şabanözü Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı.Yaralıların hayati tehlikesinin olmadığı bildirildi. + + + + 575930 + Ringde altın avı! + Ringde altın avı! güncellenme zamanı 20.9.2009Bayanlar Şampiyonası’nda gibi esen sporcumuz rakiplerini devirerek final vizesi aldı. Yaralı, Tatar, Yağcı ve Zeybek bugün altın hedefiyle ringe çıkacak Bayanlar Şampiyonası’nda gibi esen bayan boksörlerimiz muhteşem performanslarını maçlarında da sürdürerek sıklette finale yükseldi. Elde ettikleri büyük başarıyla gümüş madalyayı da garantileyen bayan boksörlerimizden 60 kilo Meryem Aslan Zeybek Ukraynalı rakibi Sidorenko’yu 6-4 mağlup ederek finale çıkan ilk sporcumuz oldu. Zeybek bugün altın için İrlandalı Katie Taylor’ın karşısına çıkacak. 64 kilo Avrupa ve Dünya şampiyonu boksörümüz Gülsüm Tatar Rus Slugina karşısında çok üstün bir maç çıkartarak 7-2’lik galibiyetle finale yükselen bir diğer sporcumuz oldu. Tatar’ın finaldeki rakibi ise Fransız El-Hadrati olacak. 81 kilo temsilcimiz Selma Yağcı ise Bulgar Lazarova karşısında zaman zaman zorlanmasına rağmen ringden 4-2 galip ayrılmayı başardı. Yağcı da altın madalya mücadelesini Rumen Luminita ile yapacak. Yaralı son finalist Gecenin son yarı final müsabakasına çıkan +81 kilo Dünya ve Avrupa şampiyonu unvanlı boksörümüz Ukraynalı Shevchenko’yu 7-2 yenerek finale adını yazdıran son temsilcimiz oldu. Yaralı da bugün Rus Torlopova ile finalde karşılaşacak. Yarı final maçlarında ringe çıkan 51 kilo temsilcimiz Sümeyra Yazıcı İsveçli Nilsson’a 2-1, 57 kilo sporcumuz Nagehan Gül ise Ukraynalı Tsiplakova’ya 6-3 yenilerek final şansını kaybetti ve bronz madalyada kaldı. + + + + 576344 + 11:27 Dünyanın nazar boncuğu Meke Gölü, haritadan silinme noktasına geldi + Dünyanın nazar boncuğu Meke Gölü, haritadan silinme noktasına geldiİsmail AKKAYA- Mehmet OKUYUCU/KARAPINAR (Konya), (DHA) KONYA’nın Karapınar İlçesi’nde bulunan ve ‘dünyanın nazar boncuğu’ olarak bilinen Meke Gölü, haritadan silinme noktasına geldi. Selçuk Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Fettullah Arık, Karapınar’a bu yılın ilk ayında metrekareye 273 kilogram yağış düştüğünü ama buna rağmen Meke Gölü’nün tamamen kuruduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Fettullah Arık, kreter göl olan Meke Gölü’nün kurumasının nedenleri arasında bilinçsiz tarımsal sulumanın da yer aldığını belirterek şunları söyledi: “Volkanik bir yapıya sahip olan Meke Gölü, geçmiş yıllarda su ile doluydu. Tuzlu suya sahip olması nedeniyle de Meke Tuzlası olarak da adlandırılır. Bilindiği gibi son yıllarda ülkemizde kuraklık yaşanmaktadır. Bununla birlikte Konya Ovası’nda yeraltı suyu aşırı derecede kullanıldığından yeraltındaki su çekildi. Gölün yüzeyindeki su da buharlaştığından, sürekli su kaybı söz konusu oldu. Sonuç olarak son 10 yıllık süreçte yaklaşık 1.5 metre derinliğe sahip olan göldeki su seviyesi şuan sıfırlanmış durumdadır.” Yrd. Doç. Dr. Fettullah Arık, Meke Gölü’nün kaderinin yağışlara bağlı olduğunu belirterek, “Bu yıl yağan yağmur bizleri umutlandırdı. Ama bu yağış miktarı yeterli değil. Önümüzdeki 5- 10 yıl içinde de aynı düzeyde yağış düşmesi gerekir” dedi. Ayrıca Meke Gölü’nün yok olmaması için, yeraltı suyundan yapılan tarımsal sulamanın kontrol altına alınması ve gerekirse yeraltı suyundan bölgede sulama yapılmasına izin verilmemesini isteyen Yrd. Doç. Dr. Fettullah Arık, “Bunun dışında dışardan su takviyesi yapılması lazım. Bu Mavi Tünel ile sağlanabilir” diye konuştu. + + + + 576772 + 18:59 Bayram sabahı oğullarının şehit haberini aldılar + Bayram sabahı oğullarının şehit haberini aldılarAli TOYDEMİR/KONYA, (DHA) KONYA'da, işçi emeklisi Bekir Çaylak ve eşi Fatma Çaylak, bayram sabahı Van'ın Erciş İlçesi'ndeki birliğinde jandarma er olarak vatani görevini yapan 21 yaşındaki oğulları Ali Çaylak'ın şehit olduğu haberini aldı. Anne- babasıyla dün iftardan sonra telefonla konuşan ve terhisine iki ay kalan Ali Çaylak'ın, gece uyurken boğularak öldüğü bildirildi. Fatma ve Bekir Çaylak çifti, dün öğleden sonra Erciş İlçe Jandarma Komutanlığı'nda vatani görevini yapan oğulları Jandarma Er Ali Çaylak ile telefonla görüştü. Ali Çaylak, başının ağrıdığını söyleyip, babasıyla sohbet etti. Baba Bekir Çaylak, oğluyla görüştükten sonra kabristana giderek ölen yakınlarının mezarlaırını ziyaret etti. Bekir Çaylak ve eşi Fatma Çaylak, iftardan sonra ise başı ağrıyan oğullarının son durumunu  merak edip ona tekrar telefon etti. Ali Çaylak iyi olduğunu söyledi, anne- babasının bayramlarını da erken kutladı. Çaylak çiftinin evlerinin kapısı, bayram sabahı saat 08.00 sıralarında çalındı. Kapıyı açan Çaylak çifti, gelen askerlerden vatani görevini yapan oğularının şehit olduğu haberini aldı. Oğullarının acı haberine inanamayan Fatma ve Bekir Çaylak sinir krizi geçirdi. Çift, eve gelen yakınları ve komşuları tarafından sakinleştirilmeye çalışıldı. Terhisine ay kalan Jandarma Er Ali Çaylak'ın, dün gece uyurken istifra ettiği, nefes alamayınca boğularak yaşamını yitirdiği söylendi. Şehidin amcası Mustafa Çaylak, “Ali, dün öğlen saat 14.00'te aramış ve anne babasıyla konuşmuş. İftardan sonra tekrar telefonla görüşmüşler. Gece uyurken boğulup hayatını kaybetmiş. Acı haber bize saat 08.00 sıralarında eve gelen subaylar tarafından verildi” dedi. Şehit Jandarma Er Ali Çaylak'ın naaşı, Malatya Askeri Hastanesi'nde yapılacak otopsisinin ardından yarın Konya'ya gönderilecek. Şehit Ali Çaylak'ın terhisi sonrası döneceği uçağın biletini aldığı belirtildi. + + + + 576119 + Ölmemek için el ele tutuşmuşlardı + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI Ölmemek için el ele tutuşmuşlardı Enes ve ağabeyi İsmail ile Muhammet ve ağabeyi Talha, cuma namazı çıkışında el ele tutuşarak orta refüjden yolun karşısına geçmek istedi. Ancak çocuğa hızla geldiği öne sürülen bir kamyonet çarptı. Çocuklardan 3'ü hayatını kaybetti. Orta refüjde hızla çarpan kamyonetin sürüklediği küçük çocuklardan yaşındaki Muhammed Enes Dur, olay yerinde feci şekilde can verdi. KONYA (İHA) Konya'da orta refüje çıkan kamyonetin çarptığı 2'si kardeş küçük çocuktan 3'ü hayatını kaybetti, 1'i yaralandı. Feci kaza, önceki gün saat 14.00 sıralarında merkez Selçuklu İlçesi Sancak Mahallesi Veysel Karani Caddesi'nde meydana geldi. Evlerinin yakınındaki camide cuma namazını kılan yaşındaki Muhammed Enes ile 11 yaşındaki ağabeyi İsmail Dur kardeşler ile arkadaşları 13 yaşındaki Talha ile 12 yaşındaki Muhammet Yusuf Yüksek kardeşler, eve gitmek yola çıktı. Yolun karşısına geçmek için el ele tutuşarak orta refüjde yürüyen çocuklara, O.S. idaresindeki bir kamyonet, iddiaya göre, hızla çarptı. SAAT SONRA YAŞAMINI YİTİRDİ Çarpmanın şiddetiyle yolda sürüklenen çocuklardan Muhammed Enes Dur olay yerinde, Muhammet Yusuf Yüksek ise kaldırıldığı Konya Numune Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Kazada ağır yaralanan İsmail Dur ise kazadan saat sonra yapılan tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Talha Yüksek ise tedavisinin ardından dün taburcu edildi. Kazayla ilgili soruşturma sürüyor. 20.09.2009 + + + + 575884 + Mezarlıklarda parayla kur'an okumak isteyenler sınavdan geçirildi + Adana Mezarlıklar Müdürlüğü, kabristanda ücret karşılığı Kur'an okumak isteyenleri sınava tabi tuttu. Asri mezarlıktaki imtihana katılmak isteyenler uzun kuyruklar oluşturdu. Heyecanlı oldukları gözlenen şahısların, Kur'an'ı kurallarına göre okuyup okumadıkları test edildi. Sınavı geçenlere yaka kartı verildi. + + + + 576709 + Perşembe günü trafiğe dikkat + Perşembe günü trafiğe dikkat CİHAN Giriş Saati 20.09.2009 16:27 Güncelleme 20.09.2009 16:28 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Kadir Topbaş, görev başındaki itfaiye ve zabıta personelini ziyaret ederek bayramlaştı. 2009-2010 eğitim öğretim sezonu öncesinde trafikle ilgili gerekli tedbirlerin alındığını açıklayan Topbaş, vatandaşların trafikte yaşanacak yoğunluğu dikkate alarak perşembe günü mecbur kalmadıkça özel araçlarıyla trafiğe çıkmamasını istedi. Topbaş, trafiğin rahatlatılması için vatandaşları toplu taşıma araçlarına yönlendirileceğini, bu nedenle Perşembe günü sabah 06:00'dan 13:00'e kadar ücretsiz hizmet verileceğini dile getirdi. İBB Başkanı Topbaş, Ramazan Bayramı nedeniyle ilk olarak Edirnekapı Zabıta Müdürlüğü'ne giderek görev başındaki zabıta görevlileriyle bayramlaştı. Daha sonra Afet Koordinasyon Merkezi'ne (AKOM) geçen Başkan Topbaş, kendisini karşılayan İstanbul İtfaiyesi'nin çalışanlarıyla bayramlaştı. Topbaş, İstanbul İtfaiyesinin zahmetli, sıkıntılı ve bir kadar da onurlu görev yaptığını anlattı. İstanbul İtfaiyesi'nin ekipmanlarının dünya standartlarında olduğunu söyleyen Topbaş, itfaiyecilerin de canla başla çalışarak ekipmanların hakkını verdiğini kaydetti. Geçen hafta yaşanan sel felaketinde İstanbul İtfaiyesi'nin çok başarılı bir çalışma ortaya koyarak ve hayatlarını tehlikeye attığını ve 1780 vatandaşı bizzat kurtardığını belirten Topbaş, müfreze ve ekipman sayısını artırarak daha etkin hizmet vermeyi amaçladıklarını dile getirdi. Topbaş, "4 bin 970 civarında itfaiye personelimiz var, ancak İstanbul için yeterli değil. İnşallah kadro geldikçe sayılarını arttıracağız. Dönemizde bin kadar itfaiye personeli aldık." dedi. İstanbul'daki sel felaketi nedeniyle vatandaşların gördüğü yaraların sarılmaya çalışıldığını anlatan Topbaş, "30 vatandaşımız hayatını kaybetti, yaraları saracağız. 600 kilometrelik derelerin 126 kilometresini ıslah ettik. Deamını yapmak için de çalışıyoruz."dedi. "SEL BÖLGELERİNDE SİYASİ YAĞMACILAR VAR" Başkan Topbaş, Çatalca ve Ayamama Deresi bölgelerinde selden etkilenen vatandaşların durumları ile ilgili soruları da cevapladı. Bazı kişilerin siyasi amaçlı sözler sarf ettiğini savunan Topbaş, "Oradaki yağma olayları gibi siyasi yağma yapanlar var. Daha ölülerimizin vücudu soğumadan siyasi yağma yapmak isteyenler var. Biz yaraları sarmak için ne yapacağız diye düşünüyoruz ve bunun için çalışıyoruz. Çatalca'da zarar gören köprülerin yeniden yapılması için talimat verdik. Ancak kamu sisteminde hemen bir talimatla yapamıyorsunuz. Bunun bir resmi süreci var. En hızlı şekilde yapılması için talimat verdik. Ayamama'da hasar tespit çalışmaları var. Başbakanımızın talimatıyla TOKİ ile görüşüyoruz. vatandaşları bir şekilde TOKİ evlerine aktarmak için çalışıyoruz. Çatalca bizim başkanlığımızda sıcak asfaltla, parklarla, bahçelerle ve spor sahalarıyla tanıştı.' dedi. TOPBAŞ: OKULLARIN AÇILIŞI ÖNCESİNDE BÜTÜN TEDBİRLER ALINDI 24 Eylül 2009 Perşembe günü 2009-2010 eğitim Öğretim döneminin başlayacağını hatırlatan Topbaş, trafikle ilgili sorun yaşanmaması için bütün tedbirlerin alındığını söyledi. Özellikle vatandaşları toplu taşım araçlarını kullanmaları konusunda uyaran Topbaş, "İstanbullular mecbur kalmadıkça trafiğe özel araçlarını kullanarak çıkmasınlar. Ya da eğitim saatlerinde mümkün mertebe trafikte olmasınlar. Mecburiyet durumunda ilk saatler sonrasında yada ilk gün öğleden sonra trafiğe çıksınlar" uyarısında bulundu. Ailelerin de trafik konusunda duyarlı olmasını isteyen Topbaş, öğrencilerin toplu olarak servisleri kullanmalarının sağlanmasını istedi. Topbaş ayrıca bin civarındaki trafik zabıtasının trafikte yardımcı görevli olarak çalışacaklarını hatırlattı. Okulların açılacağı Perşembe günü sabah 06:00 ile 13:00 arasında toplu taşım araçlarının ücretsiz hale getirildiğini ve sefer sayılarını arttırdıklarını vurgulayan Başkan Topbaş, geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da okulun ilk günü trafik sorunu yaşanmaması için her türlü tedbiri aldıklarını söyledi. Deniz otobüsü ve bir çok hatta yeni seferler konulduğunu söyleyen Topbaş, bazı bölgelerdeki son sefer saatlerinin 21:00'e kadar uzatıldığını açıkladı. + + + + 575805 + "Antep'e başkan olsana" + HTSPOR.COM Süper Lig'de üst üste alınan kötü sonuçlar ve haftalardır süren gol orucuna rağmen uzun zamandır protestoda bulunmayan siyah-beyazlı taraftarlar, Kayserispor maçında çileden çıktı ve yönetime sert tepki gösterdi. Maçın son dakikalarında milyon euroluk Tabata transferi nedeniyle "Başkan olsana, başkan olsana Antep'e başkan olsana" tezahüratı ise Başkan Yıldırım Demirören'i hedef alan yapan tribünler, sahada yokları oynayan Brezilyalı futbolcuyu da oyundan çıkarken uzun süre ıslıkladı. Karşılaşmanın bitiş düdüğüyle birlikte İnönü Stadı'nda "Yönetim istifa" ve "Yeter Yıldırım Demirören" sesleri yükseldi. Tribünler, hakem Bünyamin Gezer’e de ciddi tepkiler gösterdi. Kayserisporlu futbolcuların sakatlık pozisyonlarında, yerde yatarak süre geçirdiğine inanan Beşiktaşlılar maça dakika ekleyen hakem dışında, Kayserispor Genel Menajeri Süleyman Hurma’ya da küfürlü tezahüratlar yaptı. Siyah-beyazlı taraftarlar, 1-0 mağlup olan takımlarında bir tek Fabian Ernst lehine tezahürat yaptı. -İNÖNÜ STADÎ'NDAN SEÇMELER- Küfürlü tezahüratlar nedeniyle büyük ihtimalle ceza alacak Beşiktaş'ta, taraftarın Kayserispor maçında yaptığı tezahüratlardan bazıları şöyle: “Bünyamin ne oluyor g... b... oynuyor” “Cangele Cangele ne oluyor a...” “Seni hakem yapanın a...” “Yatsana yatsana Bünyamin yere yatsana” “Süleyman Hurma Bünyamin’i pazarla” “Olsana olsana Antep’e başkan olsana” + + + + 576460 + İDO kış tarifesi 24 Eylül'de başlıyor + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI İDO kış tarifesi 24 Eylül'de başlıyor İSTANBUL (A.A) İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO), 24 Eylül itibarıyla kış tarifesi uygulamasını başlatacak. İDO'dan yapılan aç��klamada, kış aylarında değişen yolcu taleplerinin dikkate alınarak, 24 Eylül 2009 tarihinde kış tarifesine geçileceği ifade edildi. Kış tarifesinin yeni öğretim yılının başlangıç tarihlerinin dikkate alınarak düzenlendiği belirtilen açıklamada, 2009-2010 Kış Tarifesi'nde, iç hatlardaki yoğunluğu hafifletmeye yönelik deniz otobüsü, feribot ve vapur seferlerinin arttırılarak filoya katılan yeni gemilerle seferlerin güçlendirildiği kaydedildi. İDO'nun bu seneki kış tarifesinde, özellikle Bostancı-Kadıköy ve Yenikapı-Bakırköy hattı deniz otobüsü seferlerinde değişen yolcu taleplerinin dikkate alındığı belirtilen açıklamada, ayrıca dış hatlar olan Yenikapı-Bandırma ve Yenikapı-Bursa seferlerinde de iç hat bağlantılı olarak düzenlemeye gidildiği bildirildi. Açıklamada, İDO'nun 2009-2010 kış tarifesindeki seferlerin, yolcu talepleri doğrultusunda dönemi kapsayacak şekilde düzenlendiği ve bu dönemlerin, 24 Eylül-18 Ekim 2009, 19 Ekim 2009 18 Nisan 2010 ile 19 Nisan-13 Haziran 2010 tarihlerini kapsadığı belirtildi. Kabataş-Kadıköy-Bursa seferlerine kış aylarında da devam edileceği kaydedilen açıklamada, şöyle denildi: 'İDO'nun 24 Ağustosta, Kabataş-Kadıköy-Bursa hattında deneme amaçlı başlattığı deniz otobüsü seferleri, yoğun yolcu talebi ve memnuniyeti doğrultusunda kış sezonunda da düzenleniyor. Anadolu Yakası'ndan bir ilk olan Bursa deniz otobüsü seferleri, Kabataş kalkışından 20 dakika sonra Kadıköy İskelesi'ne uğrayarak Bursa'ya devam ediyor. Sefer süresi Kabataş'tan saat, Kadıköy'den saat 40 dakika sürüyor.' ŞEHİR HATLARI SEFERLERİ ARTIRILIYOR Açıklamada, Yeni Kadıköy İskelesi'nden yapılan Eminönü ve Karaköy seferlerinin artırılarak bu seferlerin 11.00 ile 17.00 saatleri arasında 10'ar dakika aralıklarla gerçekleştirildiği ifade edildi. Eminönü-Kadıköy hattında haftanın günü aralıksız sefer düzenlendiği kaydedilen açıklamada, Kadıköy-Beşiktaş hattında da cuma cumartesi günlerindeki sefer sayılarının, yoğunluğa bağlı olarak artırıldığı bildirildi. Açıklamada, kış aylarında hava muhalefetinin etkisiyle trafik yoğunluğu artan köprülere alternatif olarak genişletilen Sirkeci Harem hattının, filoya katılan yeni araba vapurlarıyla güçlendirildiği ifade edilerek, hafta içi yoğun saatlerde doldur-boşalt uygulamasıyla 22.30'a kadar hizmet sağlanacak olan bu hatta, hafta sonu seferlerinin 30 dakikalık aralıklarla düzenlendiği vurgulandı. Gelen talepler üzerine Çengelköy-İstinye ring hattında sefer sayısının 6'ya çıkarıldığı belirtilen açıklamada, Anadolu Kavağı-Rumeli Kavağı-Sarıyer ile Adalar hatlarında yapılan seferlerin de güçlendirildiği kaydedildi. Açıklamada, 2009-2010 kış tarifesinin, 24 Eylül 2009 ve 13 Haziran 2010 tarihleri arasında geçerli olacağı bildirildi. 20.09.2009 + + + + 575696 + Sivasspor: Bursaspor: + Sivasspor: Bursaspor: AA Giriş Saati 19.09.2009 22:14 Güncelleme 19.09.2009 23:09 Turkcell Süper Lig'de Bursaspor, deplasmanda Sivasspor'u 3-1 mağlup etti. Ligde bu sezon yaptığı maçta sadece puan toplayabilen Sivasspor, maç sonunda puan kazanan Bursaspor'u sahasında konuk etti. Ligde zor günler geçiren Sivasspor ile 6. haftaya 8. sırada giren Bursaspor'un mücadelesi karşılıklı ataklarla başladı. Ligde henüz galibiyeti bulunmayan, geçen sezonun 33. haftasındaki Gençlerbirliği galibiyetinden bugüne dek geçen 118 günde galibiyete hasret kalan ve bu maça mutlak galibiyet parolasıyla çıkan Sivasspor, maçın 3. dakikasında Bursaspor'dan Volkan'ın attığı şık golle 1-0 geriye düştü. Bursasspor'un golünden sonra Sivasspor beraberlik için rakip kalede ataklarını sıklaştırırken, konuk ekip Bursasspor etkili kontra ataklar geliştirdi. Her iki takımın geliştirdiği ataklar golle sonuçlanmayınca, maçın ilk yarısı Bursaspor'un 1-0 üstünlüğüyle sona erdi. Sivassporlu taraftarlar, ilk yarıyı 1-0 geride kapayan takımlarını ikinci yarı başlamadan önce tribünlere çağırarak moral verdi. İkinci yarıya Cihan'ın yerine Sezer'i oyuna alarak başlayan Sivasspor, beraberlik golü için rakip kaleye yüklenmesine rağmen bir türlü aradığı golü bulamadı. Skor avantajını elinde bulunduran konuk ekip Bursaspor ise savunma güvenliğini ön planda tutarak kontrollü bir oyun sergiledi. Bursaspor, kontra ataklarla rakip kalede etkili olmaya çalıştı. Oyun son bölümlerinde Shin Young'un attığı golle farkı 2'ye çıkaran Bursaspor, bu golden dakika sonra Zita'nın attığı gole engel olamadı. Zita'nın golünden dakika sonra Shin Young ile yeniden gol bulan Bursaspor, maçtan 3-1 galip ayrıldı. İLK YARI 2. dakikada Zita'nın kullandığı korner atışında ceza alanı içindeki Sedat'ın kafa vuruşunda kaleci Ivankov, üzerine gelen topu rahat şekilde kontrol etti. 3. dakikada Bursaspor'un golü geldi. Ceza alanı dışında topla bulaşan Volkan, yerden bir vuruş yaparak meşin yuvarlağı kaleci Akın'ın uzanamayacağı köşeden ağlarla buluşturdu: 0-1 5. dakikada kale alanı içerisine gönderilen topa hareketlenen Zita, istediği vuruşu yapamayınca Sivasspor net bir pozisyondan faydalanamadı. 7. dakikada Musa'nın sağ kanattan ceza alanı içerisine yerden yaptığı ortada, İbrahim Şahin'in yakın mesafeden vuruşunda top direğin yanından az farkla auta çıktı. 26. dakikada Musa'nın sağ kanattan ceza alanına yaptığı ortada, Cihan topu kafayla kale alanına indirdi. İbrahim Şahin'in yakın mesafeden ayağıyla yaptığı vuruşta top auta gitti. 28. dakikada Ali Tandoğan'ın ceza alanına yaptığı ortada, Volkan'dan önce hamle yapan kaleci Akın topu iki hamlede kontrol etti. 30. dakikada Murat Sözgelmez'in sağ kanattan ceza alanına yaptığı ortada, Ersen Martin'in kafa vuruşunda top direğin üstünden auta çıktı. Maçın ilk yarısı, 1-0 Bursaspor'un üstünlüğü ile sona erdi. İKİNCİ YARI 58. dakikada Zita'nın sol kanattan kullandığı korner atışında, kale alanı içerisinde kaleci İvankov ve rakiplerinin arasından iyi yükselen Kamanan'ın kafa vuruşunda top direğin yanından az farkla auta çıktı. 67. dakikada Sivasspor'un organize gelişen atağında, orta alanda topla buluşan Kamanan, meşin yuvarlağı bekletmeden sağ kanattaki Musa'ya aktardı. Musa'nın ceza alanına yaptığı ortada Ersen Martin'in kafa vuruşunda savunmaya çarpan top, kornere çıktı. 72. dakikada ceza alanı içerisinde kaleye çapraz pozisyonda topla buluşan Volkan, meşin yuvarlağı uygun pozisyondaki Shin Young'a vermek yerine kaleye plase bir vuruş yapmayı denedi. Volkan'ın vuruşunda, top direğin yanından auta gitti. 76. dakikada Sezer'in ceza alanına yaptığı ortada savunmanın arkasına sarkan Kamanan'ın gelişine vuruşunda top, direğin üstünden auta çıktı. 79. dakikada Erman'ın ceza alanı içerisine gönderdiği topu sırtı kaleye dönük olarak kontrol eden Ersen Martin, meşin yuvarlağı ceza alanı yayı yakınlarındaki Sezer'e çıkardı. Sezer'in vuruşunda top, direğin yanından auta çıktı. 85. dakikada Bursaspor Shin Young'un attığı golle farkı 2'ye çıkardı. Batalla'nın pasıyla ceza alanında topla buluşan Shin Young, yerden plase bir vuruşla meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 0-2 87. dakikada Zita, ceza alanına girmeden yaptığı sert vuruşla meşin yuvarlağı filelerle buluşturdu: 1-2 88. dakikada sağ kanattan ceza alanına gönderilen topu önünde bulan Shin Young, boş pozisyonda topu ayağının içiyle filelere gönderdi: 1-3 89. dakikada ceza alanına gönderilen topa hareketlenen Ersen Martin'in vuruşunda top üst direkten oyun alanına döndü. Topu, savunma kornere gönderdi. Maç, Bursaspor'un 3-1 galibiyetiyle sona erdi. Bursaspor bu galibiyetle puanını 10'a yükseltirken, bu sezon ligdeki 6. maçında da galibiyete ulaşamayan Sivasspor 6. hafta sonunda puanda kaldı. Stat: Eylül Hakemler: Kuddusi Müftüoğlu xx, Uygar Bebek xx, Nihat Samuk xx Sivasspor: Akın x, Murat Sözgelmez x, Hayrettin x, Sedat x, Yasin x, İbrahim Dağaşan x, Bruno Zita xx, Musa (Dk. 68 Erman x), Cihan (Dk. 46 Sezer x), İbrahim Şahin (Dk. 33 Kamanan x), Ersen Martin Bursaspor: İvankov xx, Ömer Erdoğan xx, Zapotocny xx, Yenal xx, Turgay xx (Dk. Ayhan Tuna ?), Veli xx, Hüseyin xx, Ali Tandoğan xxx, Ivan Ergıç xx, Volkan xxx (Dk. 73 Batalla xx), Sercan xxx (Dk. 57 Shin Young xxx) Goller: Dk. Volkan, Dk. 85 ve 88 Shin Young (Bursaspor), Dk. 88 Zita (Sivasspor) Sarı Kartlar: Dk. 41 Cihan, Dk. 69 Hayrettin, Dk. 74 Sezer (Sivasspor), Dk. 83 İvankov (Bursaspor) UYGUN VE FUTBOLCULARA DESTEK Ligde üst üste aldığı mağlubiyetler nedeniyle kötü günler geçiren Sivasspor'da, taraftarlar maç öncesinde teknik direktör Bülent Uygun ve futbolculara yaptıkları tezahüratlarla destek verdi. ''Bizler inandık, siz de inanın, bizim için bu maçı alın'' tezahüratı yapan taraftarlar, takıma moral vermeye çalıştı. Sivassporlu taraftarlar maça ilgi gösterirken, havuz tarafı kale arkası tribününde yerlerini alan az sayıda Bursaspor taraftarı da takımlarına coşkulu şekilde destek verdi. Taraftarların ilgisine rağmen, Eylül Stadı'nın kale arkası tribünlerindeki boşluklar dikkati çekti. Bu arada, Sivasspor'un yeni transferi Bruno Zita Mbanangoye, kırmızı-beyaz forma ile ilk kez ilk 11'de sahaya çıktı. Gabonlu oyuncu Zita, ligin 5. haftasındaki Manisaspor maçında ise oyuna sonradan girmişti. + + + + 576087 + Son karar: Elano ve Arda birlikte oynar! + SANLI SARIALİOĞLU Son karar: Elano ve Arda birlikte oynar! Kasımpaşa maçında kadroda değişiklik yapacak teknik direktör Rijkaard, Elano ve Arda'ya ikinci kez birlikte görev verecek. En son Ankaraspor karşılaşmasında bu iki oyuncuyu birlikte sahaya süren Hollandalı teknik adam, Kasımpaşa'yı da Arda ve Elano ikilisiyle devirmenin planlarını yapıyor. Kasımpaşa maçında yedek ağırlıklı kadro sahaya sürmeyi planlayan Rijkaard, Keita'yı da kulübeye çekip çekmeme konusunda kararsız. Fildişi Sahilli oyuncu yedek soyunursa, yerine 11'de genç Serdar Eylik forma giyecek. 20.09.2009 + + + + 576457 + Malatya'da trafik kazası: ölü, 16 yaralı + Edinilen bilgiye göre, Aşağı Girmana beldesinden mezarlık ziyaretine giden Zafer Kınık (30) yönetimindeki 44 KA 294 plakalı minibüs, Karayokuş mevkisinde şarampole yuvarlandı. Minibüste bulunan Yusuf Avcu (30) kaza yerinde, Mahdettin Kınık (54) hastaneye götürülürken hayatını kaybetti. Sürücü ile minibüsteki Mehmet Muzaffer Kınık (30), Gülten Kınık, Paşa Deniz Kınık (6), Selim Kınık (45), Fadime Kınık (60), Şefika Kınık (60), Ayşe Fatma Kınık (36), Emine Kınık (79), Eylül Kınık (7), Şerife Kınık (17), Makbule Kınık (45), Elif Kınık (60), İsmail Önal (70), Maksut Önal (84) ve Fahri Önal (60) yaralandı. Yaralılar, Malatya'daki çeşitli hastanelere kaldırıldı. + + + + 575996 + Ustalar, sanat müziğine doyuracak + Mehmet Barlas'ın sunumu ile ekrana gelecek olan bu özel yayına Türk sanat müziğinin değerli emektarları konuk olacak. Hıdiv Kasrı'nda icra edilecek programa; Münip Utandı, Tülin Korman, Melihat Gülses, Necip Gülses, Serap Mutlu Akbulut, Osman Nuri Özpekel, Şükrü Özuğuz, Taner Sayacıoğlu konuk olacak. 24 21.15 + + + + 576590 + Şehitliklerde bayram sevinci buruk + Her bayram olduğu gibi Edirnekapı Şehitliği başta olmak üzere yurdun dört bir yanındaki şehitliklere akın eden şehit yakınları bayramın ilk gününde evlatlarının mezarını ziyaret etti. Ziyaretler sırasında şehit yakınlarının gündeminde de 'Demokratik açılım süreci' vardı. Şehit yakınları evlatlarının mezarı başında "birileri bu akan kanı durdursun" diyerek açılıma destek verdi. Edirnekapı Şehitliği sabahın ilk saatlerinden itibaren yoğun ziyaretçi trafiğine sahne oldu. Türkiye"nin farklı illerindeki terör operasyonlarında şehit düşen askerlerin yakınları Ramazan Bayramı"nı, biraz buruk da olsa şehit evlatlarıyla geçirmeyi tercih etti. Özellikle şehit annelerinin, mezar taşlarındaki evlatlarının fotoğraflarına sarılarak öpmesi herkesi ağlattı. Şehit babalarının da gözyaşlarını tutamadıkları gözlendi. Ziyaretler sırasında ailelerin kimi mezar üzerindeki otları temizledi. Bazı aileler ise şehit yakınları için Kuran-ı Kerim okudu. Ziyaretlerin dikkat çeken yanı Türkiye gündemindeki "Demokratik Açılım"ın şehit yakınlarının da gündeminde yer alması oldu. yıl önce Hakkari"de terör örgütü üyeleriyle girdiği çatışmada şehit düşen Ümit Topçuoğlu"nun dayısı Yüksel Ünyılmaz, terör olayları nedeniyle yaşanan acılara tepki gösterdi. "Birileri akan bu kanı durdursun" diyerek düşüncelerini anlatan Ünyılmaz, "Herkes bu konuda üzerine düşeni yapmalı. Herkes fedakarlık göstermeli. Devlete, basına, vatandaşa bu konuda görev düşüyor. Artık bu acıları bu anne babalar yaşamasın." dedi. Bir yıl önce terörist saldırıda yeğenini şehit veren Şerafettin Doğan da Türkiye'de ayrılık varmış gibi gösterilmeye çalışılmasına tepki gösterdi. Türk'üyle Kürt'üyle herkesin huzur içinde yaşadığını söyleyen Doğan, birilerinin bunu ülke gündemine sokmaya çalıştığını söyledi. Doğan ayrıca siyasi söylemlerin geçici olduğunu, hiç bir girişimin anne ve babaların evlat acısını dindiremeyeceğini anlattı. Şehitlik ziyaretleri sırasında sağlık ekipleri de olası olumsuzluk durumlarında ilk yardım hizmeti vermek için hazır bekletildi.Etiketler: . + + + + 576632 + Güreş Milli Takımı'nda çifte bayram + 2012 Londra Olimpiyatları öncesi en önemli baraj niteliği taşıyan ve olimpiyat oyunlarına katılacak sporcuların büyük bölümünün belirleneceği bu şampiyonanın Türkiye'ye verilmesi, Güreş Federasyonu yetkililerinde ve Danimarka'da bulunan Türk kafilesinde büyük sevinç yarattı. Kafilede bulunan yönetici, antrenör ve sporcular ile gazeteciler, sabah ilk olarak birbirlerinin Ramazan Bayramı'nı kutladı. Kafilenin tüm bireylerinde, bayramlaşma sırasında ülkelerinden ve ailelerinden uzakta olmanın burukluğu gözlenirken, daha sonra gerçekleştirilen FILA takvim toplantısında, büyük önem taşıyan 2011 Dünya Şampiyonası'nın İstanbul'a verildiği haberinin gelmesiyle birlikte bu burukluk yerini coşkuya bıraktı. 2011 Dünya Güreş Şampiyonası'na Türkiye'nin yanı sıra Özbekistan, Macaristan, İsveç, Çin, Kanada ve ABD'nin de aday olduğu, fakat FILA yöneticilerinin, son yıllarda Türkiye'de gerçekleştirilen önemli organizasyonlardaki başarıyı dikkate alarak, şampiyonayı Türkiye'ye verdiği bildirildi. -TÜRK SPORCULARA ŞANSLI KURALAR- Dünya Güreş Şampiyonası'nın ilk gününde yarın mindere çıkacak Serbest Güreş Milli Takımı sporcuları, şanslı kuralar çekti. 55 kiloda Sezar Akgül ilk turda Güney Koreli sporcuyla eşleşirken, 66 kiloda midesindeki rahatsızlığı nedeniyle Danimarka'ya getirilmeyen Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonu Ramazan Şahin'in yerine kadroda yer bulan genç sporcu Muhammed İlkan Kanadalı, 96 kiloda Serhat Balcı ise Kazak sporcuyla eşleşti. -HERNİNG'DE OTEL SIKINTISI- Dünya Şampiyonası'na ev sahipliği yapacak Danimarka'nın Herning kentinde sadece otel bulunması, tüm kafilelerde büyük sıkıntıya neden oldu. Türkiye Serbest Güreş Milli Takımı kafilesi, kentin yaklaşık 30 kilometre dışında bir otelde konaklarken, Güreş Federasyonu Başkanı Osman Aşkın Bak ile bazı federasyon yetkilileri ve basın mensupları Herning'e 75 kilometre uzaklıktaki Vejle kentindeki bir otele yerleşti. Herning'e saat 20 dakikalık otobüs yolculuğuyla ulaşılabilmesi federasyon yetkililerini ve basın mensuplarını zor durumda bıraktı. FILA'nın Dünya Şampiyonası'nı 60 bin nüfuslu ve sadece oteli bulunan bu küçük kente vermesi, Danimarka'ya gelen hemen her kafile tarafından tepkiyle karşılandı. -SADECE KAYAALP'E ''SÜRPRİZ'' ŞANSI VERİLDİ- Bu arada, Danimarka Güreş Federasyonu tarafından Dünya Şampiyonası için özel olarak hazırlatılan dergide, serbest ve grekoromen stilin yanı sıra bayanlar kategorisinde, tüm sıkletlerin favorilerine ve sürpriz yapabilecek sporcuların isimlerine yer verildi. Dergide yer alan değerlendirmede, Türkiye'ye serbest stilde ve bayanlarda hiç madalya şansı verilmezken, grekoromen stilde de sadece 120 kiloda mücadele edecek genç sporcu Rıza Kayaalp'in sürpriz yapma olasılığının bulunduğu iddia edildi. Dergide yer alan bu değerlendirme Türk Milli Takımı sporcuları ve antrenörleri tarafından ''ciddiyet dışı'' bulundu. + + + + 576449 + Kutlama adına silaha sarılanlar yine kan döktü + Doktorlar hayati tehlikenin sürdüğünü söyleyerek, "Kurşun omuzun üst tarafından girip midesine kadar ilerledi. Durumu ağır" dedi. Şoka giren anne Emine Küçük ise magandalara lanet yağdırıp, "Bu neyin kutlaması" diyerek gözyaşı döktü. Olay bu sabah 08.00 sıralarında Toptepe mahallesi Beyhan Çavuş sokakta meydana geldi. Ailesinin ekmek ve almak üzere bakkala gönderdiği Toptepe İlköğretim Okulu 8'nci sınıf öğrencisi Serkan Küçük eve dönerken sol omuzundan vuruldu. Magandaların bayram dolayısı ile havaya rastgele ateş etmesi üzerine omuzundan yaralanan Küçük eve girip babasına, "Baba omuzuma birşey çarptı. Çok acıyor" diye söylemesi üzerine ailesi gördüğü manzara karşısında şoke oldu. Baba oğlunun omuzunun üst tarafından delik açılıp kanadığını görünce hemen kendisini hastaneye götürdü. Mehmet Aydın ve Araştırma Hastanesi'nde yapılan röntgen çekimlerinde küçük çocuğun vurulup kurşunun sol omuzun üst tarafından girip mideye kadar ilerlediği belirlenip hemen ameliyata aldı. 43 yaşındaki baba Hüseyin Küçük olay karşısında ne yapacağını şaşırıp, "Sabah bayram nedeniyle çok silah sesi duydum. Allah bunların belasını versin. İnşallah oğluma birşey olmaz" derken gözyaşlarını tutamadı. Şoka giren çocuk annesi Emine Küçük ise "Oğlumu vuranın eli kırılsın. Niye silahla ateş ediyorlar. Neyi kutluyorlar" diyerek ağladı. Bu arada polis olay üzerine bölgede sivil ve resmi ekiplerle kovan araması yaptı. Ancak kovana ulaşamadı. Yetkililer, araştırmanın devam edip magandanın kısa sürede yakalanacağını söyledi. Hayati tehlikesi sürüyor Öte yandan Mehmet Aydın ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyata alınan Serkan Küçük'ün hayati tehlikesinin bulunduğunu söyleyen doktorlar, iç organlarının zarar gördüğünü, yoğun bakımda kendisini izleyeceklerini söyledi. + + + + 576735 + Karabük'te kaza: ölü, yaralı + Alınan bilgiye göre, Bekir Dolugan yönetimindeki 06 JC 040 plakalı otomobil, Hamzalar mevkisinde devrildi. Kazada, sürücü Bekir Dolugan, otomobilde bulunan Ayten (46), Döndü (70) ve Yağmur Dolugan (6) ile Esme (38) ve Ülkü Devrim Yılmaz (8) yaralandı. Karabük Devlet Hastanesine kaldırılan yaralılardan Ayten Dolugan, yaşamını yitirdi. Otomobildekilerin, bayram tatili için Çankırı'nın Çerkeş ilçesinden Karabük'teki yakınlarını ziyarete geldikleri bildirildi. + + + + 575844 + Düzce'de zincirleme trafik kazası + Edinilen bilgiye göre, Akçakoca Tepeköy mevkiinde saat 21.00 sıralarında meydana gelen kazada, yağmur nedeniyle ıslanan ve kayganlaşan yolda Akçakoca istikametine gitmekte olan 34 FUH 60 plakalı minibüs kayarak şarampole yuvarlandı. Arkasından gelen 34 UL 4293 plakalı otomobilin sürücüsü de şarampole yuvarlanan minibüse bakarken aniden frene basınca arkadan gelen Atay Gençoğlu idaresindeki 67 AT 202 plakalı otomobil, 48 UJ 965 plakalı otomobil, 34 UY 6377 plakalı otomobil ve 34 YL 6118 plakalı otomobil birbirine çarptı. Zincirleme trafik kazasında kişi hafif yaralandı. Yaralılar Acil Servis ambulanslarıyla Düzce Atatürk Devlet ve Akçakoca Devlet hastanelerine kaldırıldı. Trafik ekipleri, bölgede sağanak yağışlar nedeniyle kayganlaşan zeminde sürücülere dikkatli araç kullanmaları konusunda uyarılarda bulunuyorlar. + + + + 576014 + HİLMİ YAVUZ Bienal, Koç Holding ve sponsorluk + Okurlarım bilmeyebilir: İKSV, ağırlıklı olarak, başta rahmetli Nejat Bey olmak üzere Eczacıbaşı'ların kurduğu bir vakıftır ve vakfın başında da aziz dostum sevgili Şakir Eczacıbaşı var. İKSV ile çok yakın ilişkilerim oldu. 1990'dan 2002'ye kadar, Vakfın önce Yönetim Kurulu üyesiydim, sonra hem Yönetim Kurulu hem de İcra Kurulu üyesi... Dolayısıyla İKSV'nin sorunlarını iyi bilirim. Bu sorunların başında sponsorluk geliyor. Türkiye'de büyük sermaye henüz gerçek anlamda bir burjuva sınıfı oluşturmadığı için, sanat ve kültür konularına katkıda bulunmak şöyle dursun, ilgi bile göstermiyor;- elbette Koç, Sabancı ve Borusan Grubu dışında! Şakir Bey'in İKSV'ye sponsor bulmak için ne büyük çabalar gösterdiğinin yakın tanığıyım. Koç Holding'in, 2007 yılından başlayarak İKSV'nin düzenlediği Uluslararası İstanbul Bienali'nin 10 yıllık sponsorluğunu üstlenmesi, bu bağlamda örnek sayılmalıdır. Mustafa ve Ali Koç, geçen pazartesi günü Les Ottomans'taki basın toplantısında, sanat alanında sponsorluğun 'riskli' oluşunu, büyük sermayenin çekincelerine bağladılar. Ali Koç, 2007 Bienali'nde bir sanatçının minareleri füze olarak sunuşunun tepkilerini, bu 'risk'lere ve dolayısıyla 'çekince'lere gerekçe gösterdi. Bir başka 'çekince'yi de Mustafa Koç dile getirdi: Daha çok sol entelektüel çevrelerden geldiğini sandığım 'sanatla kapital bağdaşmaz!' tartışmasını sağlıklı bul[duğunu]' bildirdi ve Koç Holding'in sanatçının düşünce özgürlüğüne herhangi bir müdahalede bulunmasının söz konusu olmadığını belirterek şöyle dedi: 'Biz, kamusal alanda güncel sanatın, vergi verenler tarafından desteklenmesini doğal buluyoruz.' Koç Holding İletişim Direktörü Oya Ünlü Kızıl, Avrupa'da Rönesans'ın inşasında İtalyan kentlerindeki ticaret oligarşilerinin belirleyici olduğunu söyledi. Gerçekten de öyledir;- Rönesans'la tüccar sınıfının inşa edici ilişkileri göz ardı edilemez. Kızıl, bu sözleriyle, benim öteden beri ve ısrarla öne sürdüğüm bir meseleye değinmiş oldu. Nedir bu mesele? Bu mesele, büyük holdinglerimizin, İslam Medeniyeti'ne ne kertede sahip çıktıklarıdır. İslam estetiğinin kamusal alandaki görünümü, Tanpınar'ın daha 1950'lerde dile getirdiği 'zevk hezimeti'nin giderek daha ağır ve vahim bir biçimde yaşandığını gösteriyor. Bu, İslam'ın bir medeniyet olduğu olgusunun göz ardı edilip geriye itildiğini, buna karşılık, onun sadece akaidden ibaret bir nasslar manzumesi olduğununsa öne çıkarılmakta olduğunu mu gösteriyor? Eğer öyleyse, İslam Medeniyeti'nin estetik simgelerini yeniden ne zaman temellük edeceğiz? Dolayısıyla, baştaki soruya dönerek tekrar sorayım: İslam Medeniyeti'ne nasıl sahip çıkacağız?- Ve elbette nasıl? Türk burjuvazisi, İslam Medeniyeti'ne şimdiye değin sadece derleme, toplama ve sergileme bağlamında pasif bir katkıda bulundu. Sabancı Müzesi, Sadberk Hanım Müzesi gibi! Bu katkı, İslam Medeniyeti'nin yeniden üretilmesine ilişkin aktif bir katkıya dönüşmedi henüz... Diyeceğim şudur: İslam estetiğinde görülen 'zevk hezimeti', İslam Medeniyeti'ne sahip çıkacak sosyal sınıfın bu meseleye el koymasıyla düzelme yoluna girebilir. Avrupa'ya bakalım. Oya Ünlü Kızıl haklı: Rönesans, elbette başka nedenlerle birlikte, ama başat neden olarak başta İtalya'dakiler olmak üzere Katolik ticaret oligarşisinin, Hıristiyan estetiğini yeniden üretmesi ve ona sahip çıkmasıyla gerçekleşmiştir. Barok'un, özellikle de Hollanda Barok'unun, Protestan burjuvazi ile olan ilişkisi nasıl göz ardı edilebilir? Yanlış anlaşılmasın: Türk sermaye sınıfının modern sanata sahip çıkmasına, onu destekleyip katkıda bulunmasına asla karşı değilim. Ama, İslam Medeniyeti'ne sahip çıkacak bir İslam burjuvazisinin, bir İslamî estetik bilinçle, bu 'zevk hezimeti'ne de el koyması gerekiyor. + + + + 576005 + Ah eski bayramlar! + LİNKLER Erol Günaydın, Hakan Altıner, Deniz Gökçer, Haldun Dormen, Ece Uslu, Ayten Gökçer, Berna Laçin, Ferdi Tayfur ve Tuğba Özerk gibi ünlüler eski bayramlarla ilgili düşüncelerini anlatıyor. 24 19.30 + + + + 575988 + İkinci ve Üçüncü Lig'de toplu sonuçlar + TFF 2. LİG 1. GRUP: Beykozspor-Körfez Bld.: 1-0, Yalovaspor-Gebzespor: 0-3, Bozüyükspor-Güngören Bld.: 1-0, Pendikspor-Türk Telekom: 1-1, Tavşanlı Linyitspor-Zeytinburnuspor: 2-0. TFF 2. LİG 2. GRUP: Alanyaspor-Tepecik Bld.: 2-1, Denizli Bld.-İstanbulspor: 2-1, Eyüpspor-Göztepe: 0-1, Sarıyer-Konya Şekerspor: 3-3, Turgutluspor-Fethiyespor: 2-1. TFF 2. LİG 3. GRUP: Çankırı Bld.-Karadeniz Trabzonspor: 0-1, Ofspor-Karsspor: 0-6, A.Sebatspor-Erzurumspor: 3-1, Çorumspor-Kırşehirspor: 1-0, Etimesgut Şeker-Pursaklarspor: 1-0, Tokatspor-Buğsaş Spor: 1-0. TFF 2. LİG 4. GRUP: Belediye Vanspor-Diyarbakır B.Ş.Diskispor: 1-1, Adıyamanspor-Adana Demirspor: 0-0, Kahramanmaraş-İskenderun Demir Çelik: 1-1, Mardinspor-Malatyaspor: 3-1. TFF 3. LİG 1. GRUP: Balıkesirspor-İnegölspor: 2-1, Bayrampaşaspor-Bandırmaspor: 0-1, Bursa Nilüferspor-Alibeyköy: 1-0, Çerkezköy Bld.-Küçükköyspor: 1-1, Gaziosmanpaşa-Oyak Renault: 2-1. TFF 3. LİG 2. GRUP: Keçiören Sportif AŞ-Muğlaspor: 2-0, Altınordu-Ispartaspor: 3-2, Nazilli Bld.-Y.Menemen Bld.: 1-3, Torbalıspor-Tekirova Bld.: 2-0. TFF 3. LİG 3. GRUP: Anadolu Üsküdar-Ankara Demirspor: 3-2, Düzcespor-Beylerbeyi: 4-1, Gölcükspor-Keçiörengücü: 5-1, Maltepespor-Orhangazispor: 5-2, Kırıkkale-İstanbul Kartal Bld.: 1-2. TFF 3. LİG 4. GRUP: Trabzon Yalıspor-Pazarspor: 1-0, Arsinspor-Kastamonuspor: 1-0, Bafra Bld.-Gümüşhanespor: 2-1, Bulancak-Araklıspor: 0-0, Ünyespor-Sürmenespor: 1-1. TFF 3. LİG 5. GRUP: Malatya Bld.-Bingöl Bld.: 1-0, Batman Petrol-Diyarbakır Kayapınar: 0-0, Hatayspor-Siirtspor: 1-0, Ş.Urfa Bld.-Kırıkhanspor: 1-2.SERVİSİ + + + + 576835 + "Bu ülkenin Türküne de Kürdüne de aşığım" + Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin İstanbul İl Başkanlığı'nca Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada, demokratik açılım çalışmalarına da değindi. Başbakan Erdoğan, ''Bir 'milli birlik projesi' dedik. Bunu 'demokratik açılım' sürecinde gerçekleştireceğimizi konuştuk. Ama bakıyorsunuz ki, tabi ki sıfatı muhalefet olanlar buna muhalefet ediyorlar. Beyaza siyah demenin gayretindeler. Siyaha beyaz demenin gayretiyle muhalefet ediyorlar. 'Hadi gelin bunu görüşelim' dediğimiz zaman, 'Hayır, sizinle görüşmeyiz' diyorlar. 'Görüşelim, ondan sonra gerekeni yapın', 'hayır görüşmeyiz'... Görüşülmeden, neyin ne olduğunu bilmeden nasıl olur da bunu hemen damgalıyorsunuz. Açıklandı mı? 'Bir şey yok'. Ne var bunun içeriğinde biliyor musunuz? Verecekleri cevap 'yok'. Sadece söyledikleri 'Siz Türkiye'yi bölüyorsunuz'. Bu ifadeyi kullananlardır bu ülkede bölücü olanlar'' diye konuştu. ''Kimse AK Parti'ye bölücü damgası yakıştıramaz'' diyen Erdoğan, şunları söyledi: ''Şimdi bize bu yakıştırmayı yapanlara soruyoruz; Siz Türkiye'nin kaç vilayetinde varsınız. Siz Türkiye'nin kaç vilayetinden milletvekili çıkardınız. Bakın biz Türkiye'de 61 vilayette birinci, diğer kalan 20 vilayette de ikinci partiyiz. Ey CHP, sen nerede varsın, ey MHP sen nerede varsın, ey DTP sen nerede varsın? Peki bu tablo nasıl oldu? Çünkü biz milletimizin genelini seviyoruz, genelini kucaklıyoruz. Ayırım yok. Biz 81 vilayetin 81'ine gidiyoruz, 780 bin kilometre karelik vatan toprakların tamamını kucaklıyoruz. Farkımız bu. Gitmedik yer bırakmadık, bırakmıyoruz, bırakmayacağız da.'' Erdoğan, yola çıkarken bölgesel milliyetçilik, etnik milliyetçilik ve dinsel milliyetçilik yapmayacaklarını söylediklerini anımsatarak, ''Kürt meselesi bugünün meselesi değil. Partimizi kurarken programımıza koyduk. Programımızda var, orada bunu anlatıyoruz. Adına ister 'Kürt sorunu', ister 'Güneydoğu', ister 'Doğu sorunu' deyin, var. Sorun alanlarından bir tanesi, ama her şey değil. Türkiye'nin bir azınlık sorunu var, Alevi sorunu, işsizlik sorunu var, ekonomik sorunlarımız var. Tüm bu sorun alanlarını oturtacağız ve bunları çözeceğiz. 2005 Diyarbakır konuşmama bakarsanız, bunları görürsünüz. Biz bunları orada da konuştuk, bugün konuşmuyoruz. Eğer milletimiz bize bu sorumluluğu vermişse, bu sorunları çözme görevini yürütmek de bize aittir. Duyarsız kalamayız'' dedi. "Biz Türkiye'nin tamamıyız'' demediklerine dikkati çeken Erdoğan, onun için de koordinatör bakan tespit ettiklerini ve siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, bu sahada ihtisas sahipleri, yazılı ve görsel medya mensuplarının ziyaret edildiğini aktardı. Erdoğan, ''Diyoruz ki parlamento açılır açılmaz bu işin görüşülmesi gereken yer neresi? Parlamentoya getirdik. Biz önce kapalı olsun diye bir düşünce sergiledik. Dediler ki; 'kapalı oturum olursa biz gelmeyiz'. Bir diğeri dedi ki; 'kapalı oturum olursa, biz geliriz ama bunu teşhir ederiz'. Bu aslında bir suçtur. Fakat bütün bunlara rağmen biz toplantımızı yaptık ve açıklamamızı yaptık. Biz açık da yaparız, kapalı da hiç fark etmez. Çünkü bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil, biz milletçe üzümü yiyelim üzümü...'' dedi. Erdoğan, şöyle konuştu: ''Biz bu milletin hizmetkarı olmak için bu yola çıktık. Onun için diyorum ki; bakın, etnik milliyetçiliğe karşıyız. Niye? Biz bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Arnavutuyla, ne olursa olsun hepsiyle biriz, beraberiz. Hepsine sevgimiz, saygımız var. Ayırım yok. Onlar alt kimliği oluşturuyor, ama bunun üzerinde bir üst kimlik var. Bu nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Bunu koruyun. Hepsini severiz biz, hepsine aynı mesafedeyiz. Niye? İnsan, yaradılmışların en şereflisidir. Biz yaradılanı yaradandan ötürü severiz. Makamından, mevkinden, parasından, pulundan dolayı değil, aynı kavimden, aynı ırktan olduğu için değil, sadece yaradandan ötürü severiz, farkımız bu.'' "Sipariş gelmedik" ''Biz bu toprakların çocuklarıyız. Biz sipariş gelmedik bu ülkeye'' diyen Erdoğan, bu ülkenin neresinde ne olduğunu bildiklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, bugüne kadar en az gittiği ile kez gittiğini, geçmişle kıyaslandığında her ile en az kez giden bir başbakan olmadığını ifade ederek, ''Çünkü Ankara'dan iz sürmekle iller tanınmaz. Gidersin görürsün, illeri zaman tanırsın'' dedi. "Sadece 10.yıl Marşı'nda kullandılar" Kendileri göreve gelmeden önce Türkiye'de sadece belli bir azınlığın uçakla seyahat edebildiğini, şimdiyse nüfusun çok ciddi bir kısmının uçağı kullanabildiğini anlatan Erdoğan, ''Raylı sistemde de... Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Türkiye'yi demir ağlarla ördük' diyordu, değil mi? 1938'den bugüne acaba gelen iktidarlar kaç kilometre demir ağ tesis ettiler, bir sorun bakalım. Sadece 10. Yıl Marşı'nda onu kullandılar, başka yok. Ama biz işin gerçeğini yaptık'' şeklinde konuştu. "Biz bu ülkeye sevdalıyız" Erdoğan, bu ülkeye, bu millete aşık olduklarını dile getirerek, ''Biz bu ülkeye sevdalıyız. Ben bu ülkenin Türküne de aşığım, Kürdüne de, Lazına da, Çerkezine de, Boşnağına da aşığım. Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayı söylemekten asla kaçınmıyorum. Onun için tek millet, tek bayrak, tek vatan diyorum. Onun için de diyorum ki; kimse bu bereketli topraklara ayrılık tohumları atmaya gayret etmesin. Atacağınız tohumlar bu topraklarda bereketlenmez, yeşermez, bunu böyle biliniz'' diye konuştu. Erdoğan, Ramazan bayramının ülke ve millet için yeni bir başlangıç olmasını dilerken, aynı şeyi azınlıklar için de söylemek istediğini belirterek, dinsel milliyetçiliğe de karşı olduğunu vurguladı. Türkiye de farklı mezhepler, farklı dinler olsun, demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti olarak hep sahip çıktıklarını vurgulayan Erdoğan, şu ana kadar demokratik açılım süreci içinde Alevi çalıştayı gerçekleştirildiğine işaret etti. "Terör, başta gelen sorun" Sorunların fazla olduğunu, hepsini çözmeleri gerektiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Terör sorunu, bu işte başta gelen sorun. Terör sorununu çözmemiz lazım. Bazıları konuşuyor. Bir yerlerde gazilerimizi yürütmüşler veya yürümüşler. Ben gazi kardeşlerimize sesleniyorum; Başınızı iki elinizin arasına alın, iyi düşünün. Bilesiniz ki bu ay yıldızlı bayrağa sarılı tabutların gelmesini biz istemiyoruz. Bunların asgariye inmesi için ne gerekiyorsa onun yapılması lazım ve biz bu ülkede sizler gibi bu kadar sayıda gazilerimizin de sayısının minimize olmasını istiyoruz. Şüphesiz ki, 'terör sıfırlanır mı?' böyle bir söz veremem. Dünyanın hiçbir yerinde terörü sıfırlayan ülke olmaz. Ama minimize edebiliriz. Bunun için elimizden gelen çalışmaları yapmak zorundayız. Burada hep birlikte elimizi taşın altına soktuk. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bütün kurumlarımızla bu işte sorumluluğumuz var. Kimse kalkıp da şu anda hükümetimize faturayı kesmeye kalkmasın. 30 yıldır bu ülkeyi yönetenler; neredeydiniz, ne yaptınız, hangi tedbirleri aldınız? Yok. dönemlerde iktidara gelenler bakıyorsunuz şimdi bol keseden atıyor.'' 20 Eylül 2009 + + + + 576116 + Esnafın tezgah kavgası + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI Esnafın tezgah kavgası ANTALYA (AA) Antalya'da turistlerin yoğun olarak bulunduğu Cuma Pazarı'nda dükkan sahipleri ile seyyar satıcılar arasında kavga çıktı. Alanya Çarşı Mahallesi Cuma Pazarı'nda, Hüseyin Ş'ye ait deri mağazasının önüne tezgah açan seyyar satıcı ile mağaza çalışanları arasında tartışma çıktı. Pazardaki dükkan sahipleri ve seyyar satıcılar arasındaki tartışma büyüyerek kavgaya dönüştü. Olay yerine gelen polis ekipleri, demir çubuk ve sopalarla kavga eden taraflara müdahale etmekte zorluk çekti. Takviye ekip isteyen polis, biber gazı kullanarak kavga eden esnafı ayırdı. Kavga sırasında Önleyici Hizmetler Büro Amirliği'nde görevli polis memuru Mehmet Ali Çinal, kimliği henüz belirlenemeyen bir kişi tarafından atılan demir çubuğun omzuna çarpması sonucu hafif yaralandı. Polis, 30 kişiyi ifadesini almak üzere karakola götürdü. 20.09.2009 + + + + 575651 + Karşıyaka Belediyesi'nde işten atılan işçiler Salihli'ye ulaştı + CHP'li Karşıyaka Belediyesi'ne bağlı olarak çalışan ve 30 Nisan günü işlerine son verilen DİSK/Genel-İş sendikasına örgütlü Kent A.Ş işçileri, akşamüstü saatlerinde Tuana Dinlenme Tesisleri'nde mola verdi. Genel İş Sendikası Genel Başkanı Erol Ekici burada yaptığı açıklamada, Kent AŞ'den çıkarılan işçilerin 142 gündür işlerine dönme mücadelesi verdiklerini belirtti. Ekici, şöyle konuştu: ''Bu yürüyüş sadece işçilerin işe dönme yürüyüşü değildir. Bu yürüyüş aynı zamanda krize karşı, yoksulluğa karşı, işsizliğe karşı bir yürüyüştür. İşten atılan 276 arkadaşımızın yerine ertesi gün İstanbul'daki bir firma ile yeniden bir ihale yapıldı ve 340 kişi belediyede çalışmaya başladı. Buna karşılık bizde gün önce arkadaşlarımızla birlikte tekrar işe dönme talebimizle Ankara yürüyüşümüzü başlattık. Bayramın 1. gününü Salihli'de geçireceğiz. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve Salihli'deki Genel İş Sendikası'na üye arkadaşlarımızla bayramlaşacağız.'' Ekici, konuşmasının ardından DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'nin göndermiş olduğu bayram mesajını işçilere okudu. + + + + 575796 + Sağlam'dan Uygun'a destek! + Haberi Ekle Sağlam'dan Uygun'a destek! 20/09/09 0:42 Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, 3-1 kazandıkları Sivasspor maçının ardından yaptığı açıklamada, ''Sahada her iki takım adına da çok önemli bir puan vardı. Sivasspor kötü gidişini durdurmak, kendi taraftarı önünde kazanıp geçmişe sünger çekmek istiyordu. Bizim de ligde hedeflerimiz var. Geçen hafta aldığımız mağlubiyetten sonra bu hafta kazanıp ligin üst sıralarından uzaklaşmamak gibi bir hedefimiz vardı'' diye konuştu. Kendilerini seven insanlara bayram öncesinde bir başka mutluluk daha yaşatmak istediklerini ifade eden Sağlam, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Sivasspor son iki sezon Türk futboluna damgasını vurmuş bir takım. Şimdi kötü bir dönem geçiriyorlar. Ama çok kaliteli bir takımları, çok kaliteli bir hocaları var. İçinde bulundukları bu sıkıntılı durumdan bir an önce kurtulacaklarını düşünüyorum. Dolayısıyla taraftarlardan da takımlarının ve hocalarının arkasında durmalarını istiyorum. Çünkü Sivasspor, Türk futbolunun rengi... Bülent Uygun da çok önemli bir teknik direktör. Oyuncularımı tebrik ediyorum. İyi mücadele ettiler. Rakibin baskı kurduğu dönemlerde oyunu çok iyi tolere etmesini bildiler ve bugün haklı bir puan aldığımızı düşünüyorum.'' + + + + 576491 + Bayramda tatlıyı fazla kaçırmayın H2 + Türkiye'nin En Büyük İnternet Gazetesi Bayramda tatlıyı fazla kaçırmayın H2 20.09.2009 12:39 + + + + 576329 + Bayramda sağanak yağış bekleniyor + Bayramda bekleniyor Bayramın ilk gününden itibaren, ’nin kuzey, iç ve doğu kesimlerinde aralıklarla geçişleri bekleniyor. Hava sıcaklığı yağışla birlikte ülke genelinde hissedilir derecede 6-8 derece azalacak. Uzmanlar vatandaşları sele karşı uyardı. Türkiye’nin büyük bölümünde görülecek olan sağanak ve gökgürültülü sağanak şeklindeki yağışların, Batı ve Orta kıyıları (Zonguldak, Ordu) Doğu Karadeniz, ile çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Devlet İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, hava sıcaklığı, ülke genelinde ila derece azalarak mevsim normalleri altında seyredecek. Rüzgar, genellikle kuzey ve kuzeydoğu, kıyıları ile bölgelerimizde güney ve güneybatı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, ile Kuzey kıyıları ile yağış alan yerlerde yağış anında kuvvetli olarak esecek. Uzmanlar, vatandaşları sele karşı dikkatli ve tedbirli olmaları konusunda uyardı. BÖLGELERE GÖRE HAVA Marmara: Parçalı ve çok bulutlu, doğusu (İstanbul, Kocaeli, ve Bilecik) aralıklı sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek. Rüzgar kuzey ve kuzeydoğu yönlerden kuvvetli olarak esecek. Ege: Genellikle parçalı ve az bulutlu, iç kesimleri çok bulutlu geçecek. Akdeniz: Az bulutlu, zamanla parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Akdeniz ile ve çevreleri aralıklı sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların Hatay, Mersin, Adana ve Osmaniye çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. İç Anadolu: Parçalı ve çok bulutlu, aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların ve çevrelerinde hafif, öğle saatlerinden sonra Sivas çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Batı Karadeniz: Parçalı ve çok bulutlu, aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların öğle saatlerinden sonra Bartın, Sinop ve İnebolu çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Orta ve Doğu Karadeniz: Parçalı ve çok bulutlu, aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların Orta Karadeniz kıyıları (Samsun, Ordu), Doğu Karadeniz ile Tokat çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Doğu Anadolu: Parçalı ve çok bulutlu, aralıklı sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların öğle saatlerinden sonra bölge genelinde kuvvetli olması bekleniyor. Parçalı ve çok bulutlu, bölge geneli aralıklı sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların; öğle saatlerinden sonra Diyarbakır, Batman ve Siirt çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. ANKA + + + + 576540 + Gaziantepspor'dan Eskişehirspor maçının hakemine tepki + 'dan maçının hakemine tepki ’de ile deplasmanda oynadığı karşılaşmadan 3-2 mağlup ayrılan ’da, kulüp basın sözcüsü Mehmet Kızıl, maçın hakemi ’ye tepki gösterdi. Kızıl, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Eskişehirspor’a 3-2 yenildikleri karşılaşmada hakem Taner Gizlenci’nin taraflı ve tartışmalı kararlar vererek, maçı adeta katlettiğini ileri sürdü. Gaziantepspor’un geçen sezon ligde şampiyonu olduğunu, her camiaya olduğu gibi hakem camiasına da büyük saygı duyduklarını, ancak canlarının yanmaya başlaması ile birlikte tepki göstermeye başladıklarını belirtti. Dünkü maçı yöneten hakem Taner Gizlenci’nin, hakemlikten önce Eskişehirspor’da futbol oynadığını, bu durumda olan bir hakemin bu maça atanmasını şaşkınlıkla karşıladıklarını ifade eden Kızıl, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gaziantepspor Kulübü olarak, bugüne kadar hakemler hakkında konuşmadık, bunun bize ve diğer takımlara iyilik getirmeyeceği bir gerçektir. Hakemler hakkında konuşmak istemiyoruz ama dünkü maçı izleyen futbol yorumcuları ve tarafsız gözler, ne olduğunu gördü. İki tane tartışmalı pozisyon var ve kalemizde gördüğümüz gol. Gaziantepspor olarak bu lige renk katıyoruz, kimsenin hakkı bize geçmesin, kimse bizim de hakkımızı yemesin. Biz de yoğun emek ve para harcıyoruz. Rakibimiz bizi hakkımızla yensin, elini sıkmasını da kutlamasını da iyi biliriz. "Hakemlerimizin iyi niyetli olmaları yetmiyor, yerinde ve adil kararlar vermeleri gerekiyor" diyen Mehmet Kızıl, "Artık biz de hakem hatalarından dolayı korkmaya başladık. Dün farklı bitirebileceğimiz bir maçı ne yazık ki 3-2 mağlup kapattık. Bu sonuca hakem yol açtı. Hata yapan hakeme Futbol Federasyonu’nun, ’nun maç vermemesi gerekiyor. Bu konuda federasyon yetkililerini göreve davet ediyoruz" diye konuştu. Gaziantepspor Teknik Direktörü da, 3-2’lik mağlubiyeti hak etmediklerini, herkesin her şeyi sahada gördüğünü söyledi. Gaziantepspor’un adeta cezalandırıldığını savunan Coucerio, şöyle devam etti: "Böyle bir sonuç olmasını kesinlikle istemezdim. Bu şekilde üçüncü golü attıkları için sıkıntılıyım. Maça iyi başladık. İlk golü attıktan sonra maçı biraz daha zorlamamız gerekiyordu. İkinci yarıyla da ilgili bir şeyler söylemeye gerek yok. Herkes her şeyi gördü." + + + + 575886 + [Mustafa Erdoğan] Patron değilim, Stalinist yöntemler kullanan yönetici gibiyim + -Üniversitede felsefe okumuşsunuz. Bu, sizin yaşamınızı ne yönde etkiledi? -Antropoloji ve felsefe liseden beri ilgi duyduğum alanlardı. dönemin siyasal ikliminin verdiği bazı yönlendirmelerle, ağırlıklı olarak Marksizm üzerine sol yayınlarının bütün külliyatıyla zaman tanıştık. Daha sonra Hegel, Kant, Poper ve antik Yunan felsefesi ile tanışmanın bana çok katkıları oldu. Şu an yaptıklarımda da zaten bunun etkisi hissediliyor. Bunun bana en büyük armağanı Troya olmuştur. -Troya'nın bir dans gösterisi ilham edip, size şöhret getirmesinin dışında, felsefi olarak ne yararı oldu? -" Nedir?"le başlayan sorular sormak ve ağırlıklı olarak da kavram bilgisine ulaşmaya çalışmak felsefenin temel sorunu. "Nasıl?" sorusuyla ilgilenmeden ya da nasıl sorusunu erteleyerek işe başlamak, felsefenin katkısıdır. Bir de her ne yaparsak yapalım ya da neyi savunursak savunalım söylediklerimizin ve yaptıklarımızın mutlaka tutarlı bir bilgi kuramının üzerine oturması gerektiğini öğrenmek felsefenin marifetidir. Bunun ardından da düşünsel argumanlarımızı destekleyecek değerler gelir. Değer felsefesi, özellikle de Hacettepe ekolünden gelen bir öğrenci olarak dünyayı kavramada anahtar rolü oynayan bir felsefi metoddur. Daha kolay söyleyecek olursak düşünsel tutarlılık ile önermelerin sistematik olarak birbirlerini desteklemesi ve sağlamasını yapabilmesi diyebiliriz. -Üniversitede felsefe öğrenimini tamamlamadan, Kamu Yönetimi'ne geçtiniz. Felsefi hevesinizi söndüren ne oldu? -Hevesim sönmedi, okulda çok başarılıydım. Bir daha sınava girip Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi'ni kazandım. Şimdiki aklım olsa felsefede kalır, bitirirdim tabii.. -Filozof gibi düşüneceğime, devleti yönetenlerden biri olurum mu dediniz? -Felsefe bölümünden mezun olunca sadece felsefe öğretmeni olmak mümkündü zaman bakış açısıyla. Bir de bürokrat bir ailenin çocuklarıyız, işte amcalarım müfettiş falan onların da yönlendirmesiyle Kamu Yönetimi'nden mezun oldum. -Babanız ne işle meşguldü? -Babam edebiyat öğretmeniydi. -Neden öğretmen babayı değil de bürokrat amcayı model aldınız? -Babam da onu model gösterdiği için, bir de onların elinde büyüdüğümüz Ankara'daki evde birlikte yaşadığımız için. -Felsefi düşünceye yatkın biri olarak dinle ilişkiniz nasıl oldu? -Din ile ilişkilerimiz Marx'ın tarif ettiği ölçüler içerisinde oldu. -Yani reddetme şeklinde. -Evet ama...İdealizm dini reddetmiyor, Marx da Hegel'in diyalektiğinin baş aşağı durduğunu ve onu kendi ayakları üzerine oturttuğunu savlıyor. Bir başka çalışmasında da klasik Alman ideolojisinin sonunu getiriyor. Yani dini reddetmiyor ilgi alanına koyuyor. Ama bilmediğimiz, yabancısı olduğumuz felsefi akımlar, özellikle İslam felsefesi ile tanışmak Felsefe Bölümü'nde okurken mümkün oldu. Biz sadece İbni Haldun'dan ibaret zannediyorduk doğu felsefesini. Mevlana bile yabancıydı bize. Daha başka felsefi akımların olduğunu da öğrendik en azından. Okul değiştirdikten sonra daha farklı bir bakış açısıyla dini de kendi araştırma alanıma soktum. -Bu sizi inançlı birimi yaptı, yoksa dinle aranızdaki mesafeyi büyüttü mü? -Benim daha evrensel, daha bütünsel, her dinden bazı öğeleri alıp yoğurduğum kendime özgü bir din felsefem var. Birçok dine aynı mesafede durduğumu hissediyorum. Ama ağırlıklı olarak İslam'a borçlu hissediyorum kendimi, bilimsel veya felsefi ilgi alanına almayışım ve Kuran'ı Kerim'i geç okuyuşum bir eksikliktir tabii. İslam'a bu anlamda torpil yapmak ve açığımı kapatmak gerek diye düşündüm herhalde. -İslam da size torpil yaptı mı? -Bunu sadece peygamberlere yapmışlar. İslam bizim yaşamımız boyunca ihmal ettiğimiz bir alan olduğu için hem ona olan öğrenme sorumluluğumuzu yerine getirmiş, hem de bütün kutsal kitapları yan yana koyup okuduğumuzda hepsinin özünde aynı fikrin yatmış olduğunu görmüş oluyoruz. Bu bana dinsel akımların iç tutarlılığına ilişkin ipuçları da veriyor. Bir de eskiden olduğu gibi peşinen reddetmenin eksik olduğunu öğretiyor. -Siz, dini bir felsefi akım gibi görüyorsunuz. -Her dini inanç bir felsefi akımı gerektirir. Felsefe dünyayı sorular ve sözcükler aracılığıyla kavrama ve açıklama sanatıdır. Her kavramın, nesnenin, her oluşun, sözcüklerin ve 'şey'lerin bir felsefi izahı olmalıdır. Buna en yakın duran felsefe akımları dinlerle birlikte de doğabilir.. Din sadece bir inanç meselesi değildir. Klasik İdealizmin ontolojik kurgusunda tanrı, ya da ruh, tin ya da öz tartışılmaz bir biçimde temel verili durum olarak varlık sürecini hem başlatır hem de olanaklı kılar. Ayrıca benim de bir tanrı inancım vardır. Bir de İslam sadece bir din ya da felsefe akımı değil kamusal alanda da iddiaları olan ya da kamu hukukunu düzenlemek isteyen bir siyasal akımı ya da hukuksal sistemi içeriyor olabilir. -Sizin inandığınız Tanrı, değişik dinlerden seçtiğiniz kimi özellikleri taşıyan özel bir Tanrı mı? Yok. Her dinin tanrısı aynıdır. Her din için tek olan ve elhamdülillah inandığımız Allah. Ancak Mevlana'nın tanrı yorumunu önemsiyorum, öğrenmeye çalışıyorum. -Etnik kimliğiniz başınıza dert açtı mı hiç hayatınız boyunca? -Açmaz mı? Türkiye'de hem Kürt, hem sosyalist olmak kolay mı? Türkiye'de yağmur yağar ilk önce sosyalistler, Kürtler ıslanır. Yasak alanlarda yetişmişiz. Kürt olmaktan, muhalif olmaktan dolayı sıkıntı çektik. Kürt olduğumuz için de potansiyel suçlu olarak algılandık. Ve doğal olarak solculuğu seçtik. Çünkü aldığımız aile kültürü de öyle. Ama Kürtlük meselesini biz her zaman evrensel boyutlarıyla, halkların kardeşliği temelinde ele aldık. Sadece Kürt ulusalcılığı özelinde değil bütün halkların birlikte bir kurtuluşu mümkün olursa Türkiye'de Kürt meselesinin çözülebileceğini düşünürdük biz. Ayrıca tek derdimiz ulusal mesele değil, sınıf çelişkisiydi de aynı zamanda. -PKK ile mesafeniz neydi? -Hiçbir zaman ilgi alanımıza girmedi. Zaten 12 Eylül'den önce yoktu. Biz Özgürlükçüydük, Kemal Burkay'ın ekibindendik. Daha sonra da ortaokul, lise döneminde Devrimci Yol'a ilgi duydum. Ve hatta bir dönem Ankara Aydınlıkevler'de ortaokulda Devrimci Yol hareketinin sorumluluğunu almıştım. -Etnik kimliğin getirdiği en büyük bela neydi? Çok çabuk gözaltına alınmak, kimliğinden dolayı sorgulanır ve bekletilir olmak... Ailede Kürtçe konuşuyor olmak ilkokulda başka bir dil öğreniyor olmak gibi Hakkari'de yetişen bütün arkadaşlarımın başına gelen bir uyum sorunu da vardı. İşte Hakkâri'den gelmişsiniz, Ankara'da bir ilkokula yazılmışsınız. Şivenizden dolayı okulun en sessiz adamı olmak durumunda kalıyorsunuz. -Türkçe biliyor muydunuz geldiğinizde? -Hakkari'de evinde Türkçe konuşulan nadir ailelerden birisiydik. Babam öğretmen olduğu için bizim evimizde Türkçe konuşulurdu. Onun avantajı var ama Türkçemiz de şiveli, çocuklar dalga geçiyorlar. Bir sene, iki sene buna uyum sağlamakla sıkıntı çektik. Ondan sonra da onlar gibi olmak, Ankaralılaşmak gerekiyordu. Hakkâri'ye gittiğimizde de Hakkari çocukları bizim şivemizle dalga geçiyorlardı çok fazla kibar buldukları için. Böyle iki toplum arasında gidiyor geliyor olmak çocukken bazı sıkıntılar yaratabiliyor. -Sanatçı mayanızla, bunu daha sonra avantaja dönüştürmüş olmalısınız. -Evet ben daha sonra bunun bir avantaja döndüğünü gördüm. Çünkü bütün Anadolu'yu tanımış oluyoruz. Biz sadece Ankara'da değil, Çankırı, Antalya, Ağrı'da da okuduk. Babamız memur olduğu için oranın halkıyla da iç içe geçip, oralı olduk. Ama üniversitede Kürt kimliğine de vurgu yaparak siyaset yaptığımız için aslında farklı bir duruş ve ötekileşme pozisyonu yaratıyor. Bir de Türkiye'nin sol hareketleriyle Kürtler arasındaki mesafenin açılmış olması 12 Eylül öncesindeki daha enternasyonalist, daha dayanışmacı siyasi kimliği biraz daha yalıtılmış bir ulusal kimliğe, daha etnik kimliğe vurgu yapan bir siyasi harekete dönüştürüyordu ki bu çok bizim lehimize olan bir şey değildi. -Siz ve kardeşiniz Yılmaz Bey de şöhret ve para sahibi Kürtlersiniz. Bu şansı yakalayamamış olan Kürtler sizi nasıl algıladı? -Popüler ve başarılı olduğumuz doğru. Benim için bu başarı yeterli değil. Para ile ilişki konusunda 250 kişilik bir orduyu yönetip, 250 kişiye maaş yetiştirmek gibi bir zorunluluğum var. Yani şu anda milyonlarca dolarım bile olsa kendimi zengin hissedemem. Çünkü milyonlarca dolar, arkadaşların parası oluyor, onlara maaş olarak geri gelecek. Yani üç ay gösteri yapmadığımızı düşünün, bu paranın hemen eridiğini görüyoruz. Dolayısıyla birikim yaratma durumumuz yok. Bir de kendi yarattığımız bütün birikimleri hemen yeni bir projeye yatırıyoruz. İşte dün Troya'ya yatırdık, bugün İstanbul Dreams'e yatıracağız. Yani yaptığınız zengin tarifini sevmiyorum. -Ama zengin olduğunuz için yapabiliyorsunuz bunları. -Başarılı olamayan, buna olanak bulamayan, benim gibi olmak isteyip de olamayan tüm kardeşlerime, evet Türkiyeli, Anadolulu bütün herkese buranın kapısı açık. Burada sadece dansçı değil, hoca olmak da, proje yapıp sahneye koymak da mümkündür. Biz de onlara elimizden geldiğince bu imkânları vermeye çalışıyoruz. Hem onları yetiştiriyoruz, hem onları bu masala ortak ediyoruz. Bizim topluluğumuza giren bir dansçı altı aylık, yedi aylık bir süreci tamamladıktan sonra Amerika'da turne yapabilir, karşısında 10 bin seyirci görebilir. Yeni Zelanda'ya gidebilir. Bu masala olabildiğince arkadaşlarımızı ortak etmek ve bu seneden itibaren de okullaşarak bu gençlere ücretsiz eğitim imkânı tanımak istiyoruz. Şimdi koşullarımız daha iyi olursa biz Diyarbakır'dan da, Rize'den de, Trabzon'dan da, Anadolu'nun muhtelif yerlerinden de öğrencileri getirip burada konaklatıp kendi okulumuzda eğitim vereceğiz. Bu onların ulaşmak istediği yere gelmelerini sağlayacak. -Peki bunun dışında, Kürt milliyetçiliğini savunan kesimlerle ilişkiniz nasıl? -Benim aleyhimde ilk yazılar on yıl önce Özgür Politika'da çıktı. Bu kendinden olanı çok hazmedememe ya da bir an için fikren ve fiziken uzak kalmanın verdiği bir öç alma durumu mudur bilemiyorum. Fakat ilk tatsız yazı orada çıkmıştı. Yenilerde rastlamadım. -Artık kale mi almıyorlar sizi? -Ben Diyarbakır'a gidip gösteriler yapıyorum. Bölge ile bağlantım kopmamış. Daha geçen ay Hakkari'de bir festivaldeydik. Koşullar uygun olursa gidip orada ücretsiz gösteriler yapıyoruz. Tabii bu yeterli bulunmuyor. Kendi memleketine ne yapıyor beklentisi var hep. Yaptıklarımızı da afişe etmek hoşuma gitmiyor. -Hakkari'ye çok şeyler yaptığınızı biliyorum. Okul ve sağlık ocağı açmıştınız sanırım. -Ama işte bunları duyurmuyoruz. Duyarsız değiliz. Okuttuğumuz birçok öğrencimiz var. Daha da okutacaklarımız var. Bir gün onlar kendileri konuşur, anlatır. zaman bu konu kapanır. -Kürtçeniz nasıl? -İyi. Konuşup yazabiliyorum. -Kürt edebiyatına ne kadar hakimsiniz? -Biraz Mehmet Uzun'da kaldık. Üstelik sadece ben değil...Mehmet abi ile çok yakındık. Troya'yı da ithaf ettiğim isimlerden biridir. Troya'nın ilk danışmanlarındandır Mehmet uzun. Zaten bizi Kürtçe yazma ve okuma konusunda cesaretlendirirdi. Mehmet Uzun'un dışında Muhsin Kızılkaya'nın Türkçe çevirilerini de, onun Kürtçe yazdıklarını da okudum. Selim Temo'nun çalışmalarını da ilgiyle izliyorum, klasik edebiyat yapıtlarını da.. -Gelecek yıl Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü açılacak. -Bu çok olumlu bir gelişme. İnşallah ben de takip ederim dersleri. Daha cesur adımlar atılabilirdi. Aldıkları tepkilerle de bağlantılı olsa gerek, biraz daha ağır, yavaş adımlar atmayı tercih ettiler. Yine de Allah razı olsun bu açılım sayesinde en azından bu konu tartışılıyor. Çok sağlıklı bir zeminde olmasa bile en azından ben mutluyum. -Cesur adımdan kastınız nedir? -Basit... Olay Mardin'de geçiyor ama Kürtçe'den 'yaşayan dil' diye sözediliyor. E, yaşıyorsa bir de adı vardır sanırım. -Yeni dans projenize Kürtlerle ilgili bir hikaye eklemeyi de düşünür müsünüz? Mesela Mem Zin... -Sahneye koyduğum oyunlarda Anadolu'nun tüm renklerini görmeyi tercih ediyorum. Özellikle bir yöreye, bir etnisiteye vurgu yapmak değil, yani Anadolu Ateşi'nde Çerkezler de beni Kürtler kadar ilgilendiriyor. Türkiye'de yaşayan Lazlar da beni kadar ilgilendiriyor. Öyle bakıyorum. Bizim birlikteliğimiz ve çok renkliliğimiz benim sahneye koyduğum oyunların da avantajı. Ama hani Lazca bir oyun sahneye konabilir. Kürtçe bir oyun sahneye konabilir, sadece dediğiniz gibi Mem Zin'i anlatan bir müzikal de yapılabilir. Uzun vadede olabilir. Orada beni ilgilendiren dünyalı bir proje yapabilir miyiz? Bu İngiltere'de gösterildiğinde seyirciye geçebilir mi ki bence geçer. Romeo ve Juliet nasıl geçiyorsa da geçer. Öncelikle baktığım yer burası. Yurtdışında, dünyada nasıl karşılanacağını hesaplayıp ondan sonra yapıyorum. -Yakınlarınızın ya da tanıdıklarınızın arasında dağa çıkan ya da dağdan inen oldu mu? -Yakınlarımız içerisinde yok. Bu savaşın bizdeki en korkunç yansıması amcamız Namık Erdoğan'ın 1994'de faili meçhul cinayetle Ankara'da katledilmesi. Bu cinayetin Susurluk Çetesi ile bağlantısı olduğu söylendi. Devletin içinde yuvalanmış faşist çeteler tarafından yapıldığı yüksek ihtimaldir. Bir de dünyadaki tüm savaşlar tüm sanatçıları ilgilendirir, yitirilen her can bizim yakınımız olsa da olmasa da bizden giden bir parçadır. Her savaşta ölen biziz aslında.. -Sizin için bu bayram Şeker Bayramı mı, Ramazan Bayramı mı? -Biz Ramazan Bayramı diyoruz eskiden beri. Çocukken şeker torbalarıyla dolaşırdık mahallelerde, işin şeker tarafı oydu bizim açımızdan. Bizim evlerimizde de oruç tutulurdu, babam da oruç tutardı eski bir solcu olmasına rağmen. Ben de birkaç defa tutmuşumdur. Oruç tutan dansçılara ayrıca saygı duyuyorum. Hem bu yoğun çalışma performansında, hem Antalya'nın sıcağında oruç tutuyor arkadaşlar. -Bayram tatil yapma fırsatı mıdır, klasik aile ziyaretleriyle mi yaşanır sizde? -Bayramın evden çıkıp gidilecek üç beş günlük tatil olduğunu düşünmüyorum. Bayramlarda insanlar evlerinde oturmalı ve birbirlerini ziyaret etmeliler. Bayramın sosyal tarafını seviyorum ve öyle yaşatılması gerektiğini düşünüyorum. Bir folklorcu olarak da bir toplumu saf ve vicdanlı kılan geleneklerden biri olarak görüyorum bayramları. Biz genellikle Antalya'ya annemlere gitmeyi tercih ederiz. Ama eğer sene içerisinde çok büyük bir yoğunluk varsa benim de eşimin de durumundan dolayı, bazen biz de bayramlarda bir yere gitmek gibi kaçamaklar yapmışızdır. Fakat evde kalıp, bayramlarda akrabalarla görüşmeyi daha çok seviyorum. -Çocuklarınızla ilgili hayalleriniz neler? -Atlas daha tam büyümeden ikizlerimiz geldi. Atlas ile çok iyi arkadaş olduk ve bana çok gurur veren yönlerini görüyorum. Ve kendi çalışma ortamımı da onunla paylaşıyorum. Onu alıp Antalya'ya Troya'ya götürüyorum. Kendini Troya'nın kahramanlarından biri sanıyor. Geçenlerde anneannesi oğlum sen Fenerbahçeli misin, Galatarasaylı mısın diye sordu. Ben Troyalıyım diyor. Bu yaşta bu alana ilgi duyması ileride sanata ilgi duyacağı anlamında bir ipucu mu içeriyor bilmiyorum ama sanırım böyle olacak. Biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirip onların ne olmak istiyorlarsa olanakları onlara verip kendi seçme haklarını izleyeceğiz ve elimizden gelen desteği yapacağız. Ama ben keşke daha önce baba olsaydım diyorum. Keşke çocuklarım daha büyük olsaydı, hani öyle muhteşem bir şeyi daha önce yaşamak isterdim. açıdan bazen hayıflanıyorum. Ama sadece şükrediyorum. Üç tane sağlıklı çocuğum var. Üçü de çok güzeller ve iyi çocuk olacaklarına dair hislerim çok yüksek. -Atlas, dansçı olmak isterse, ona baban gibi dansçıları çalıştıran bir patron ol der misiniz? Ben patron değilim, bu tarifi de sevmiyorum. Önce dansçı olmak gerekir bunu yapabilmek için. Sadece dansçı olmak değil komple sanatçı, edebiyatla, müzikle ilgilenen, yazan biri olmasını isterim. Koreograf olmak için bir parça da olsa yazar olmak gerekir. Müzik kulağının çok iyi olması gerekir. Yani komple bir müzikal sanatçısı niteliklerini edinirse iyi bir sahne sanatçısı olur. -Siz nasıl bir patronsunuz? Gençliğinizde eleştirdiğiniz acımasız kapitalist patron tipiyle kendinizi karşılaştırdığınızda acaba ben de öyle mi oldum dediğiniz oluyor mu? -Ben bir patron değilim. Bana böyle söyleyenlere de tepki gösteriyorum. Ben bu projelerin tamamında bir dans emekçisi gibi çalışan birisiyim. Ben bir dans işçisiyim. Bütün projelerimde de en az dansçılarım kadar terleyen ve işin sorumluluğunu ve stresini alarak yorulan biriyim. -Ama bu patron olduğunuz gerçeği değiştirmez. -Bu kolektif bir üretimdir. Bu kolektif üretimde üstlendiğim sorumlulukların gereğini yerine getirmeye çalışıyorum. Ama resim olarak bakıldığında orası da bir kapitalist müessese. Katı bir patron olmaktansa kolektif bir iş yapan bir örgütlenmenin belki biraz Stalinist yöntemlerini kullanan bir yöneticisi gibiyim. -Stanilist derken şiddet uyguladığınızı ve acımasız olduğunuzu düşündürüyorsunuz bana. -(Gülüyor) Disiplinini kendime model aldığım kurum Moskova'da Moisiev'in kurduğu kurumdur aslında. 1945-46 yıllarında Stalin'in de desteğiyle kurulan bir dans okulu. Halk balesini dünyaya kazandıran isimlerden biri. Halk kültürüne özgü koreografiler yaratıp Rusya içerisinde yaşayan bütün etnik unsurlardan çok görkemli gösteriler yapan bir koreograf. Kendisiyle tanışma şansım da oldu. Onların okulunda incelemeler yaptım. Eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerindeki bütün okulları gezip onları modelleyerek burada nasıl bir çalışma sistemi uygulanır diye çalıştım biraz. Rusların ve Çinlilerin disiplini hoşuma gidiyor. -Madem emekçi patronum diyorsunuz. Dansçılarınıza iyi para veriyor musunuz? -İyi para veriyoruz. Neredeyse kazancımızı bölüşüyoruz. Ücret politikamız dünyadaki dans gruplarıyla hemen hemen aynıdır. Dünya Dans Federasyonu'nun verilerine bakarsanız oradaki rakamları tutturmaya çalışıyoruz. Bu, maaş artı prim sistemi ile sağlanıyor. Çünkü biz gösteri yaptıkça para kazanan bir kurumuz. Gösterilerin sayısı ne kadar yüksek olursa dansçıların aldığı kadar yüksek olur. -Maaşları düzenli ödeyebiliyor musunuz? -Bazen maaşları geciktirebiliyoruz. Bizim de sıkıntılarımız oluyor. Bu krizde birçok büyük kurum maaşlarda indirim yaparken biz sadece bir ay boyunca para verememek değil, beşinde alacağına on beşinde ya da yirmisinde almış gibi birkaç kaza ile atlatabildik. Bu sene yatırım senemiz olduğu için, hem bir hem tiyatro hem Troya'yı yaptığımız için ücretlendirmede gecikebiliyoruz. Ama şimdi aştığımız bir döneme geldik. Dansçılarımız daha rahat edecekler. -Her dansçı aynı parayı mı alıyor? -Biz herkese aynı ücreti veren bir topluluktuk. Şimdi daha adil bir sistem kurduk. Sadece baş dansçı farklı maaşı alıyordu, diğerleri aynı maaşı alıyordu. Şimdi dansçıların emeklerinin karşılığını gerçek anlamda verebilmek için yeni bir ücret politikası geliştirdik. Bir koreografide ne kadar çok yer aldığı, ne kadar çok görev aldığı ile ilgili olarak somut ölçülerimiz var. KALDIĞIMIZ OTELLERİ TERTEMİZ BIRAKIRIZ, "TÜRKLER GELDİ, REZALETTİ" DEMESİNLER ARKAMIZDAN -Disiplin ile şiddet arasında çok ince bir çizgi vardır. Zaman zaman sizin şiddete kaydığınızı gösteren bazı nahoş haberler yayınlandı. -Son dönemde birkaç tane saçma haber çıktı. Hiçbir zaman şiddet, bizim yaptığımız sanatın içeriği ile bağdaşmaz. Biz estetik ile uğraşıyoruz. Sahnede güzelliğin peşindeyiz. Ve insanlar ancak bir şeyi tutkuyla, aşkla severlerse bu kadar çok çalışabilirler. Kimse zorunluluktan dansçılık yapamaz. Dansçılık dünyanın en ağır mesleklerinden biridir. Eğer işe âşıksanız yaparsınız. Kimse de sizi zorla orada tutamaz. Böyle bir şey yok. Bizim dansçılarımızın yarısından çoğunun sözleşmesi bile yoktur. İstediği zaman giderler. İstedikleri zaman buradan ayrılabilirler. Ayrıca ben dansçılarımı çok seviyorum. Birlikte büyük bir aileyiz biz. -Sözleşmesi yoksa sigortası da yoktur. -Sigortası var. Ayrı bir sözleşme yapıp şurada şurada dans edeceksin diye yıllar önce yaptığımız bir sözleşme var bir grup dansçı ile. Daha sonra gelenlerle sözleşmemiz kendi aramızda birbirimize verdiğimiz söz sadece. -Peki haberin videosunda gördüğümüz şiddet olayı neydi? -Hiçbir şey yok ki videolarda. Olay yargıda. Mahkemede izlediler, bir şiddet unsuru yok. Bizi sevmeyen bir magazin programının yaptığı bir iş. -Daha evvel de böyle bir şey yaşadığınızı hatırlıyorum. -Yok hiç öyle bir şey olmadı. haberden sonra şu tarihte de böyle olmuştu diye geçenlerde bir haber okudum. Ben Antalya havaalanına gitmişim. Oradaki güvenlikçiyle tartışmışım. Bir defa kendi arabamla gitmem ki öyle, beni bir arkadaşım kapıda bırakır, ben yürüyüp giderim. arkadaş beni bıraktıktan sonra, arabanı bırak gel diye yanımdakiyle konuşuyorum. Yanımızdan geçen bir yolcu bizim aramızdaki konuşmamızı ona yorumlamış ve gitmiş gazeteye söylemiş. Bir gazete böyle bir haber yapabiliyor. Ben olayın tarafı değil miyim, niye bana sormuyor. -Dansçıları yönetmenin en zor yanı ne? -Yaş ortalaması 16 ile 26 arasında değişen heyecanlı, genç insanlar. Bu insanları eğitmek gibi bir sorumluluğumuz var. Yani koreografiyi onlara verirken aynı zamanda da eğiteceksiniz. Fakat eğitim aralıkları kadar farklı ki. Bayrampaşa'dan mahalleden gelen bir çocuk da var, ODTÜ'de mastır yapan bir dansçı da var. İkisinin ortalamasını almadan mahalleden gelen çocuğu ODTÜ'lüye yaklaştırmak zorundasınız. Ama bu sadece burada yapılacak bir şey değil. Bunun için çok uğraşmak gerekiyor. Ve biz prensipleri korumak, dansçıları modellemek istiyoruz. Diyoruz ki sen Emre'ye benzemek için çalışmalısın. Yani onun kafasında öyle bir düşünce yaratmak, Emre olmaya özendirmek. Ama bu zamanın gençlerini anlamak, algılamak da kolay değil, aramızdaki kuşak biraz açıldığı için zorlanabiliyoruz. Topluluğun ilk yıllarında alışık olmadığımız bazı kötü alışkanlıklar görebiliyoruz. Bu da zaman içerisinde onların eğitim süreçlerinin zayıfladığını, lümpen kültürlere yatkın durduklarını da gösteriyor. Biz onlarla onları eğitmek, onlardan da öğrenmek zorundayız. -İçki ve sigara içemezler diye bir haber çıkmıştı sizin dansçılarınız, doğru mu? -Evet. Dans ettikleri sürece içki ve sigara içmemeleri gerekir. Bu zaten bizim dünya çapında bilinen bir özelliğimiz. Bize Gürcistan'dan dansçı geldiğinde de bilir burada bunları yapmaması gerektiğini. Bu performansı sahnede yakalayabilmek için sağlığına dikkat etmek zorunda. Çünkü biz her temsilde bir buçuk kiloya yakın sıvı kaybediyoruz. Vücudumuza iyi bakmak ve dansçı gibi yaşamak zorundayız. Bu sebeple böyle bir kuralımız var. Bunu ta 1999 yılında topluluğu kurduğumuzda zamanki doktorlarımızla verdiğimiz bir karar. Hala aynı doktorlarla çalışıyoruz. -Bunu nasıl denetleyebiliyorsunuz? -Zaten sekiz, on saat buradayız. Turnede 24 saat beraberiz. Her şey ortada. Performansından anlaşılır zaten. -Peki havaalanındaki olayda dansçınıza içki aldığı için mi kızmıştınız? -E tabii, free-shoplardan poşetlerle içki ve sigara almamaları gerekir. -Belki başkasına alıyor -O zaman sigara ticareti yapmamaları gerekir. (Gülmeler) Kitap alsınlar. Bu sadece bizde değil, birçok dans topluluğunda olan bir şeydir. -Siz dans etmiyorsunuz değil mi? -Yok. -Dolayısıyla da içki sigara kullanıyorsunuz. -Ben de içmiyordum da yangından sonra başladım. Topluluğu kurduğumda sigarayı bırakarak başlamıştım. Kendim de bu kurallara uymaya çalışıyorum. -Yabancı dansçı da çalıştırıyor musunuz? -Bizim topluluğumuz ulusal ölçekli bir topluluk. Türkiye'nin her tarafından dansçıları olan ve prensip olarak yabancı dansçı çalıştırmayan bir topluluk. Bugüne kadar böyle geldi. Bugünden sonra daha çok yabancı dansçı alacağız. Şimdi 250 civarında dansçımız var. Biz Türkiyelilerle, Anadolu'nun çocuklarıyla bu işin yapılabileceğini, yabancı dansçı almadan yapılabileceğini bütün dünyaya kanıtladık. Şimdi bu kültürü diğer dansçılarla, dansçı adaylarıyla bölüştürmek istiyoruz. Şu anda bizim otuz ülkede sınavımız devam ediyor. CV'ler geliyor. Ben demin bilgisayarı onun için istedim. Size bazılarını gösterecektim. Peru'dan başvuru var, Şili'den başvuru var, Arjantin'den var. Mozambik'ten var, Filipinlerden var. Hong Kong'dan var. Amerika'dan ve Avrupa'nın bütün ülkelerinden başvuru var. Şimdi 2000'e yakın başvurudan 30 kişiyi belirledik. 30 kişinin 15'ini alacağız. Daha sonra bir 30 kişi daha gelecek. -250 idiniz, 280 kişi olacaksınız yani -Evet. Öğrenmek ve dünyayı daha çok tanımak için. Yani Peru'dan gelen dansçı bize bir şeyler öğretecek. Biz ona öğretirken ondan da öğreneceğiz ve daha çok kültürlü, daha renkli, dünyalı bir topluluk olmak içinde iyi bir deneyim oldu bizim için. Bunu ilk defa bu sene deniyoruz. Daha önce Hollandalı, Gürcü, Ukraynalı, Rus, Bulgar dansçımız oldu. Ama tek tek. Şimdi ilk defa böyle kalabalık gelecekler. -Dansçıların uymaları gereken başka hangi kurallarınız var? -Topluluğumuzun adı Anadolu Ateşi. Anadolu değerlerini yaşatmalarını isteriz. Anadolu terbiyesi olsun bu çocuklarda. Buradan içeri bir misafir geldiğinde tanımasa bile ağırlamak ve sohbet etmek onların görevidir. Bir büyükleri önünden geçerken ayağa kalkmak, hocalarına saygılı olmak görevleridir. Onların her zaman Türkiye'yi temsil etmek gibi bir sorumlulukları var. Yurtdışında, topluluktan ayrı alışverişe gittiği zamanlarda üstlendiği sorumluluğun gereği olan davranış biçimlerini göstermelerini isteriz ve çok şükür bugüne kadar bu söylediklerimizin dışında olaylara rastlamadık. Her yerden de tebrik aldık. Çünkü neredeyse milli sporcu gibi temsil sorumluluğu üstleniyor. Haritada Türkiye'nin yerini bilmeyen ülkelere gidip Türkiyelilik nasıl bir şeydir hem sahnede anlatıyor, hem de pratik yaşamında anlatıyor. Otellerde Odalar, girdiğimiz gibi tertemiz bırakılır, buna özen gösteririz. Bu odada Türkler kaldı, rezaletti demesinler arkamızdan, buna özen gösteririz. -Eşinizin de uyması gereken şartlarınız var mı? -Eşime neden şart koşayım? -Türk erkeği olduğunuz için. -O zaman bu dünyadan bir kızla evlenmezdim. Ben ona dayatırsam, da bana dayatır. -İmaj yönetiminde yardımcı oluyor musunuz eşinize? -İmaj yönetimi, marka değeri gibi konularla çok da ilgilenmiyorum. Önemli olan başarı çizgisini korumak, onun dışındakiler çok önemli değil. Eşimi çok başarılı buluyorum. Onun kendini yenileme arzusu zaten bizim ortak paydalarımızdan birisi. da sürekli yeni şeyler yapmak peşinde. Bu benim de çok hoşuma gidiyor. Arada naçizane önerilerim oluyor. -"Mayolu dekolte resim vermesen daha iyi olur" gibi şeyler söylüyor musunuz ona? -Çok karışmamı gerektirecek bir şey olmadı şu güne kadar. Bir de benim sahnede kullandığım kostümler ve dansçılarıma giydirdiğim kostümlere bakarsanız, konudaki açık fikirliliğimiz ortada. -Yeni projeniz İstanbul Dreams'te ana hikâye nedir? -İstanbul'a gelen yabancıların gözüyle İstanbul'u anlatmak. Bugüne geliyorlar ama bizim altını çizdiğimiz dönemlere geri dönüşleri de oluyor. Yani Ayasofya'nın bugünkü halini gören Alman bir turist bin yıl öncesine dönüp oradaki bir ayini görecek. Topkapı'yı gezen Topkapı'nın en ihtişamlı dönemine geri gidecek. Seneye bu zamanlar sahnede olacak. + + + + 575793 + Fener belalısı karşısında! + HTSPOR.COM Sarı Kanarya, UEFA Avrupa Ligi'nde Twente karşısında aldığı şok mağlubiyetin ardından lige döndü. F.Bahçe, 5'te 5'in ardından sahasında İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u konuk edecek. Ligde sadece galibiyeti bulunan İstanbul BŞB., Kadıköy'de sürpriz arayacak. Fenerbahçe'nin ise tek bir hedefi var; Bugüne kadar kez yeneblidiği rakibini bir kez daha devirmek. İki ekip arasında bugüne kadar yapılan karşılaşmada, Belediye'nin hem galibiyet hem de gol sayısında güçlü rakibine üstünlüğü bulunuyor. Sarı-lacivertliler, maçta sadece tek zafer elde ederken, Belediye galibiyet aldı ve rakibinin golüne golle karşılık verdi. -ROTASYON ZAMANI- Fenerbahçe'de kırmızı kart cezalısı Emre'nin yanı sıra sağ omuzunda ezilmeye bağlı ödem oluşan Gökhan Gönülve çalışmalarını takımdan ayrı sürdüren Deniz de İstanbul BŞB. karşısında forma giyemeyecek. Sarı-lacivertli ekibin, İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısında sahaya çıkması beklenen 11'i şöyle: "Volkan Demirel, Bekir, Bilica, Lugano, Vederson, Kazım, Cristian, Mehmet Topuz, Dos Santos, Alex, Güiza." -KAZIM VE GÜİZA CEZA SINIRINDA- Fenerbahçe'de ligin ilk haftasında 3'er sarı kart gören Kazım ve Güiza, kart cezası sınırına geldi. İki futbolcu, birer kart daha görmeleri durumunda 7. haftada deplasmandaki Antalyaspor maçında cezalı duruma düşecek. FENERBAHÇE-İSTANBUL BŞB. Stat: Şükrü Saracoğlu Saat: 21:00 Hakem: Hüseyin Göçek Yayın: + + + + 575991 + Mersin, İzmir'den şen dönüyor + Serkan'ın attığı golle puana uzanan güney ekibi, üst üste 3. galibiyetini alırken, ev sahibi Altay ise bu sezon sahasında oynadığı 3. maçı da kazanamamış oldu. Mersin İdmanyurdu, böylece puana yükselirken, Altay puanda kaldı. Maça iyi başlayan konuk ekip, 33. dakikada aradığı golü buldu. 11. dakikada sakatlanan Sami'nin yerine oyuna giren Birol, sağ kanattan hareketlenerek nefis bir pasla Serkan'ı gördü. Serkan da penaltı noktası üzerinde düzgün bir vuruşla meşin yuvarlığı ağlarla buluşturdu: 0-1. İlk yarı bu sonuçla biterken ikinci 45 dakikaya da Mersin İdmanyurdu etkili başladı. Zafer Demiray'ın şutu direkten dönerken Altay bir türlü oyuna ortak olamadı. Bu arada Altay'da Teknik Direktör Fuat Yaman, Karşıyaka maçında Profesyonel Disiplin Kurulu tarafından verilen maçlık cezası nedeniyle müsabakayı tribünde takip etti. Altay Mersin İdman Yurdu: ALTAY: Kılıçarslan 4, Yüksel 5, Yiğitcan 4, Onur 5, Ercan 3, Alp (Dk. 46 Okan 4), Hasan 4, Musa 6, Mesut (Dk. 71 Cenk 3), Zafer (Dk. 42 Şehmus 4), Burak MERSİN İDMAN YURDU: Kerem 6, Tuna 6, Zafer Şahin 7, Ahmet 5, Erdal 6, Zafer Demiray 7, Ramazan 6, Aytekin 5, Sami (Dk. 11 Birol 7) (Dk. 66 Mehmet 5), Caner 6, Serkan (Dk. 88 Murat ?) GOL: Dk. 32 Serkan İrdem SARI KARTLAR: Alp Kerem, Murat, Zafer Demiray HAKEMLER: Mürvet Sezer 6, Serdar Diyadin 6, Hakan Atilla Gökbilgin STAT:İzmir Atatürk MUSTAFA YÜKSEL + + + + 576665 + ALES başvuruları 25 Eylül'de bitiyor + başvuruları 25 Eylül'de bitiyor Sonbahar Dönemi Kılavuzu ile Aday Bilgi Formuna, ’nin http://www.osym.gov.tr internet adresinden ulaşabiliyor. ALES’e (Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi) başvurular elektronik ortamda yapılacak. 40 TL olan ücreti başvuru işleminden önce ilgili bankalara yatırılacak. Son üç yıl içinde (2007, 2008, 2009) ALES’e başvurmuş olan adaylar başvurularını isterlerse bireysel olarak internet aracılığıyla kendileri yapabilecek. Son üç yıl içinde ALES’e başvurmamış adaylar başvurularını başvuru merkezleri aracılığıyla yapacak. Başvuruda TL olan Başvuru Hizmeti Ücreti de adaylar tarafından ödenecek. 2009-ALES Sonbahar Dönemi, ÖSYM tarafından 15 Kasım 2009 tarihinde Aydın, Denizli, Lefkoşa ve Bişkek’te yapılacak. Yükseköğretim kurumlarında öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman, çevirici ve öğretim planlamacısı kadrolarına açıktan veya öğretim elemanı dışındaki kadrolardan naklen atanabilmek için zorunlu olan bu sınava, ’de bir lisansüstü eğitimi programında öğrenim görmek isteyenler katılabilecek. Adayların ALES’ten, başvurduğu lisansüstü programın puan türünde en az 55 (lisans diplomasıyla doktora veya sanatta yeterlik programına başvuracaklar için 70) puan almaları gerekiyor. Sınavda adaylara, sayısal ve sözel bölümden oluşan Yetenek Testi uygulanacak. Her aday için sayısal, sözel ve eşit ağırlıklı üç ayrı ALES puanı hesaplanacak ve sonuçlar adayların adreslerine sınav sonuç belgesiyle duyurulacak. + + + + 576767 + 18:58 PKK'ya karşı verilen ilk şehit için gazilerden anma töreni + PKK'ya karşı verilen ilk şehit için gazilerden anma töreniTuran KOYUNCU/SİİRT, (DHA) TERÖR örgütü PKK'nın 25 yıl önce Siirt'in Eruh İlçesi'nde düzenlediği ilk silahlı saldırıda şehit olan Süleyman Aydın için Eruh'a gelen gaziler, bir anma töreni düzenledi. PKK'nın 25 yıl önce Eruh'a düzenlediği silahlı ilk saldırıda şehit olan asker Süleyman Aydın için Ankara'dan Siirt'e gelen gazi adına açıklama yapan Karahan Yakıt, terör örgütü PKK'nın saldırılarında ilk şehidin 1984'te Eruh baskınında şehit olan Süleyman Aydın olduğunu söyledi. Kendilerinin de vatani görevlerini bu bölgede değişik zaman ve değişik yerlerde yaptıklarını belirten Yakıt, “Bugün şehit ve gazilerin durumunu gözler önüne sermek, açılım konusundaki görüşlerimizi açıklamak ve ilk şehidimizi anmak üzere yola çıktık. Halen yurdun değişik yörelerinde yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Ankara’da buluşarak eski TBMM binası önünde ilk açıklamamızı yaptık. Daha sonra Kayseri’de de bir açıklama da bulunduk. Siirt'in ardından son açıklamamızı ilk şehidin şehit düştüğü yerde yapacağız” dedi. Gaziler daha sonra yoğun güvenlik önlemleri altında Eruh İlçesi'ne hareket etti. ilçe girişinde Gaziler Derneği Başkanı Recep Teğin ve vatandaşlarca karşılanan gaziler, daha sonra PKK'nın ilk saldırısının gerçekleştiği Eruh Meydanı'na giderek basın açıklaması yaptı. Gaziler adına konuşan Ümit Kaplan, burada olma nedenlerinin toprağın altındaki yatan şehitlerin kemiklerinin sızlanmasına neden olan açılım olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti: “Burada, 1984 yılında ilk şehidimizi verdiğimiz Süleyman Aydın'ın anıtının önündeyiz. Ama maalesef 15 Ağustos'ta burada daha farklı şeyler oldu. katliama katılanlar eylem yaptı, burda sevinç nidaları attılar ve şu kelimeyi söyledi; ‘Eğer biz askeri öldürmeseydik demokrasi gelmezdi’ bu bizi çok incinmiştir ve buna destek çıkanlar da bizi çok incitmiştir. Açılım deniliyor. Ben Kürdüm, kardeşim bir Laz, diğeri Yörük diğeri Boşnak ve biz bir bütünüz ve biz Türküz. Ama maalesef illa birileri bizi bölmek istiyor. Evet 30 bin şehit verdik ama unutulmamalı ki biz Sarıkamış'ta bir gecede 90 bin şehit verdik. Unutulmamalı ki biz Çanakkale'de iki haftada 253 bin şehit verdik. Biz yine şehit veririz ama asla bölünmeyiz, biz bir bütünüz.” Basın açıklamasından sonra Eruh'taki ilk saldırıda şehit olan asker Süleyman Aydın'ı anmak için ilçeye gelenler İlçe Jandarma Komutanlığı'na gitti. + + + + 575773 + Bingöl'de polis aracına molotoflu saldırı + Edinilen bilgiye göre, saat 21.10'da Yenişehir Mahallesi Beşyol mevkiinde içinde polis memurunun bulunduğu zırhlı polis aracı, 20-25 kişilik gruptaki bazı kişilerin molotofkokteylili saldırısına uğradı. İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne ait aracın altına atılan molotofkokteylinin patlamaması sayesinde olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Saldırganlar olayın ardından kaçarken, polis geniş çaplı çalışma başlattı. + + + + 576581 + Banvit'ten yetkililere kınama + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI Banvit'ten yetkililere kınama BURSA (A.A) Balıkesir'in Bandırma ilçesinde kurulu Banvit AŞ, ilçede yaşanan sel felaketinde görevlerini eksik yaptığını iddia ettiği kamu yetkililerine gazete ilanıyla tepki gösterdi.  'Banvit Ailesi' imzasıyla yayımlanan ilanda, aşırı yağmurun her zaman olma ihtimalinin bulunduğu, olası aşırı yağmurlara karşı dere yataklarını temizlenmesinin de devletin yetkili kurumlarının bir görevi olduğu belirtildi. Yeterince temizlenmeyen dere yataklarının yağmuru taşıyamadığı ve yakın bölgeleri sel bastığının ifade edildiği ilanda, 'Her yol yenilenir, genişletilir. Tabi hafriyat önemli bir konudur ve yollar ülkemizde hep baraj seti gibi yükseltilmektedir. Yükseltilen yolların mühendisliği ayrı bir tartışma konusudur. Fakat yükseltilen yollarda eğer su yatakları için yeterli geçiş yapılmaz ise yol, baraj seti görevi görür ve suyun geldiği taraftaki alanlar sel altında kalır' denildi.  İlanda, şunlar kaydedildi:  'Çalışanlarımıza ve minik çocuklarımıza sel felaketinin travmasını yaşatanları, şirketimizde milyonlarca liralık maddi hasara dolaylı yoldan sebep olanları, şirketimizin ve çalışanlarımızın her yıl ödediği milyonlarca liralık vergiye rağmen, bandırma kesimhanemiz çevresinde görevlerini eksik yapan kamu yetkililerini kınıyoruz.  Soruyoruz; Bandırma-Balıkesir yolu Karasilli Deresi geçişine ne zaman bir köprü yapılacaktır? Karasilli Deresi ve su toplayan ana yataklar, bir program dahilinde yılda belli zamanlarda temizlenecek midir? Yoksa, korktuğumuz gibi bu felaket de unutulup gidecek midir?' 20.09.2009 + + + + 575979 + Trabzonspor, bayrama mutlu giriyor + Trabzonspor'da, ligin ilk haftasında gol atamayan forvet oyuncusu Umut Bulut, son haftada gol kaydetmeyi başardı. Antalyaspor maçında gösterdiği performansla takdir toplayan genç futbolcu Gabriç de, uyum sürecini tamamladığını belirtti. Süper Lig'de önceki gün sahasında Antalyaspor'u 3-1 mağlup eden Trabzonspor'da, Kulüp Başkanı Sadri Şener, son iki haftada aldıkları galibiyetlerle takımın havasının değiştiğini ve ligde çok başarılı olacaklarına inandıklarını söyledi. Şener, bir önceki hafta İstanbul Bş. Bld.'yi deplasmanda 6-1 yendiklerini dile getirerek, "7 günde gol attık. Takım iyi oynuyor, seyircimiz de iyi destekliyor." dedi. İki haftada alınan galibiyetle takımın havasının değiştiğini belirten Başkan Sadri Şener, taraftarlarının desteğiyle çok daha iyi yerlere geleceklerini ifade etti. + + + + 576508 + Hakim, katibi çalıyor, avukat söylüyor + Çoğunluğunu adliye çalışanlarının ve avukatların oluşturduğu koro, her yıl huzurevi, cezaevi ve Mevlana Kültür Merkezi'nde konserler veriyor. 10'u saz ekibi olmak üzere 30 kişilik topluluğun şefliğini ise emekli müzik öğretmeni Erdoğan Pınar yapıyor. Türkiye'nin her yöresinden türküler seslendiren koronun koordinatörü avukat Osman Şengül, üyelerin iş stresini türkü söyleyerek attığını söyledi. Önceki yıllarda başta cezaevi olmak üzere huzurevi ve Mevlana Kültür Merkezi'nde birçok konser verdiklerini kaydeden Şengül, amaçlarının Türk kültürünü yaşatarak gelecek kuşaklara aktarmak olduğunu ifade etti. Erdoğan Pınar ise değişik mesleklerden 30 kişinin güzel bir ekip oluşturarak, Türk sanat ve halk müziğine olumlu katkı sağladıklarının altını çizdi. Koro üyelerinin uyum içinde ve severek türküleri seslendirdiğini anlatan Erdoğan Pınar, "Türk halk müziğine gönül vermiş değişik mesleklerden arkadaşlarımızla oluşturduğumuz koromuzun çalışmaları devam ediyor. Bu yıl haziran ayında vereceğimiz konserlere hazırlanıyoruz. Avukat, zabıt katibi, hakim ve profesör gibi meslek mensupları var. Şimdilik haftada gün çalışıyoruz. Büyük keyif alarak yaptığımız çalışmalarda amacımız hem zamanımızı değerlendirmek hem de kültürümüzü genç nesillere aktarmak." diye konuştu. Koronun kuruluşundan itibaren çalışmalara katılan avukat Kazım Bakmaz da Türk halk ve sanat müziği korosunun kendilerine büyük katkı sağladığını dile getirdi. Koronun yoğun iş ortamın meydana getirdiği stresten kurtulmak için güzel bir hobi ve uğraş olduğunu anlatan Bakmaz, "İyi ki katılmışım. yıl süresince hem müzik bilgim arttı, hem yeni arkadaşlar edindim. Koroya katıldıktan sonra yeni müzik enstrümanları çalmayı da öğrendim. Saz çalıyordum şimdi bağlama da öğrendim. Koro şefimizin önderliğinde her hafta çalışıyoruz. Bu koroyu uzun yıllar yaşatmak istiyoruz." şeklinde konuştu. Koroda türkü söyleyen avukat Alaettin Ekizer ise koro sayesinde birçok yeni arkadaşlık edindiğini anlattı. Koronun halk ile adliyeyi kaynaştırdığını dile getiren Ekizer, şunları söyledi: "Koro iş stresimizi atmamıza katkı yapıyor. Daha samimi ilişkiler kuruyoruz. Toplumun değişik kesimlerinden kişilerle iç içeyiz. Bu faaliyeti yaygınlaştırmak ve öz kültürümüzü yaşatmak için önemli bir faaliyet. Bu çalışma sadece barolarla sınırlı kalmamalı. Diğer kurumlarda da oluşturulmalı. Bu halkın kaynaşması için önemli bir faaliyet." + + + + 576711 + ALES için 25 Eylül son gün + ALES için 25 Eylül son gün ANKA Giriş Saati 20.09.2009 16:15 Güncelleme 20.09.2009 16:17 2009-ALES Sonbahar Dönemi başvuruları bayram tatilinin ardından 25 Eylül'de bitiyor. Sınava başvurmak isteyen adaylar, 2009-ALES Sonbahar Dönemi Kılavuzu ile Aday Bilgi Formuna, ÖSYM'nin http://www.osym.gov.tr internet adresinden ulaşabiliyor. ALES'e (Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi) başvurular elektronik ortamda yapılacak. 40 TL olan sınav ücreti başvuru işleminden önce ilgili bankalara yatırılacak. Son üç yıl içinde (2007, 2008, 2009) ALES'e başvurmuş olan adaylar başvurularını isterlerse bireysel olarak internet aracılığıyla kendileri yapabilecek. Son üç yıl içinde ALES'e başvurmamış adaylar başvurularını başvuru merkezleri aracılığıyla yapacak. Başvuruda TL olan Başvuru Hizmeti Ücreti de adaylar tarafından ödenecek. 2009-ALES Sonbahar Dönemi, ÖSYM tarafından 15 Kasım 2009 tarihinde Adana, Afyonkarahisar, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kars, Kayseri, Kırıkkale, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mersin, Muğla, Niğde, Sakarya, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Tokat, Trabzon, Van, Zonguldak, Lefkoşa ve Bişkek'te yapılacak. Yükseköğretim kurumlarında öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman, çevirici ve eğitim öğretim planlamacısı kadrolarına açıktan veya öğretim elemanı dışındaki kadrolardan naklen atanabilmek için zorunlu olan bu sınava, Türkiye'de bir lisansüstü eğitimi programında öğrenim görmek isteyenler katılabilecek. Adayların ALES'ten, başvurduğu lisansüstü programın puan türünde en az 55 (lisans diplomasıyla doktora veya sanatta yeterlik programına başvuracaklar için 70) puan almaları gerekiyor. Sınavda adaylara, sayısal ve sözel bölümden oluşan Yetenek Testi uygulanacak. Her aday için sayısal, sözel ve eşit ağırlıklı üç ayrı ALES puanı hesaplanacak ve sonuçlar adayların adreslerine sınav sonuç belgesiyle duyurulacak. + + + + 576415 + Bu kardeşin güneşe çıkması yasak + Bu kardeşin güneşe çıkması yasakSuat DENİZ/, (DHA) ’da kurbanı olan Öden Ailesi'nin yaşları ile 12 arasında değişen çocuğu, ciltlerinde çıkan ve bir türlü iyileşmeyen yaralar yüzünden akranları gibi koşup, oynayamıyor ve sevdiklerine sarılamıyor. Zeynep (12), Barış (5) ve Yaser Öden (2) büyük acı verdiği için güneşe de çıkamıyorlar. Karakoyunlu İlçesi'ne bağlı Kerimbeyli köyünde 20 yıl önce evlenen amca çocukları Türkan ve Mahmut Öden çiftinin çocuğundan 3’ü cilt hastası. Ailesinin geçimini çiftçilik yaparak sağlayan baba Mahmut Öden, çocuklarını yeşil kartla tedavi ettirebildiğini ancak bunun yeterli olmadığını söyledi. ’de götürdüğü birçok hastanede çocuklarının hastalığının tam tedavi edilemediğini belirten Öden şöyle konuştu: “18 yaşındaki Güven ve 14 yaşındaki Pınar adlı çocuklarımın sağlıklı olmasına karşılık küçük üç çocuğumun bu şekilde olması bizi kahrediyor. Çocuklar, bizim yaptığımız hatalı evliliğin kurbanı oldul. Eğer yavrularım gerekli tedaviyi alamazlarsa ölebilirlermiş. Bunun Türkiye ve yurt dışında tedavisi mümkünmüş. Ama benim maddi gücüm buna elvermez. Üzülmekten başka bir şey yapamıyoruz.” YARDIM BEKLİYORLAR Üç çocuğuna da doğdukları ilk günden itibaren sıkıca sarılıp, öpemediğini söyleyen anne Türkan Öden de şunları anlattı: “Vücudunun büyük bir bölümünü kaplayan yanık şeklindeki yaralar nedeniyle çocuklarım büyük acı çekiyor. Gözlerimizin önünde eriyip gidiyorlar. Ama nedeniyle hiçbir şey yapamıyoruz. Her çocuk gibi onların da koşup oynamasını, okula gitmesini çok isterdim. Yaraları çok acıdığı için güneşe çıkaramıyoruz. Her elbiseyi giydiremiyoruz. Hayırsever vatandaşlarımızın yardım elini uzatması istiyorum.” Cilt hastası olan Zeynep Öden de, yaraları yüzünden canının çok acıdığını belirterek, tek isteğinin arkadaşları gibi okula gidebilmek olduğunu söyledi. Hastalığı nedeniyle vücudunun gelişmediğini belirten Zeynep, kardeşleriyle beraber bir gün iyileşeceklerine inandıklarını belirtti. ‘TEDAVİSİ MÜMKÜN’ Öden kardeşlerin hastalıklarının tedavisinin mümkün olduğunu belirten Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Akın Aktaş, “Yaraların enfekte olmaması için cocuklar mutlaka güneşten korunmalı aksi halde riski ortaya çıkabilir” dedi. + + + + 576124 + İnşaat sektörü kıpırdanacak + NAZİF GÜRDOĞAN İBRAHİM KAHVECİ YAŞAR SÜNGÜ İnşaat sektörü kıpırdanacak Küresel ekonomik krizin gelmesiyle en ağır darbe yaşayan inşaat sektörü, krizin etkilerinin azalmaya başlamasıyla birlikte canlanmaya çalışıyor. Emlakçılar, fiyatların inşaat maliyetine kadar düştüğünü ve sektörde kıpırdanma olmadan konut alınması gerektiğini belirtti SAMSUNKrizin patlak vermesiyle vatandaşın parasını beklemeye alması, emlak sektörünü dibe vurdurdu. Taleplerin bıçak gibi kesilmesinin ardından birçok inşaat firması, yap-sat yerine sat-yap modeline göre konut üretmeye başlamış, ancak bunların büyük bir bölümü de satılamadı. Düzenlenen kampanyalar, satışları artıramayınca fiyatlar aşağı çekildi. 150 metrekarelik lüks dubleks tipi konutların fiyatları lüzde 60 oranında düşerken, daire tipi konutlarda da 40 bin liraya varan indirimler görüldü. SATIŞLAR SIFIR NOKTASINDAYDI Krizin etkilerinin hissedilmesiyle satışları duran emlakçılar, elinde parası olan vatandaşlar için daire almanın tam zamanı olduğunu söylerken, vatandaş ise gayrimenkul fiyatlarının daha da aşağı çekilmesini bekliyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Samsun Emlakçılar Odası Başkanı Hasan Arslan, artık indirim beklenmesinin yanlış olduğunu söyledi. FİYATLAR MALİYETİNE DÜŞTÜ Şu an gayrimenkul almanın tam zamanı olduğunu söyleyen Arslan, "Piyasa önümüzdeki günlerde yavaş yavaş hareketlenmeye başlayacak. Şu an konut yatırımı yapmanın tam zamanı. Fiyatlar inşaatın maliyetine kadar düşmüş durumda. Ekim ayı başından itibaren sektördeki haraketlilik hissedilir şekilde artacak. Bu da fiyatlarda artışa neden olabilir. Yani gayrimenkule yatırım yapmak isteyenlerin vakit kaybetmemesi gerekiyor" dedi. Orta ve dar gelirliler de düşünülmeli Türkiye'de ciddi anlamda konut fazlalığı olduğu kadar konut sıkıntısının da yaşandığını vurgulayan Hasan Arslan, bu durumun satılık emlaklarda bariz bir şekilde görüldüğünü kaydetti. Yapılan konutların yüzde 75'inin lüks olduğunun altını çizen Arslan, "120 bin TL'nin üzerinde olan konutlarda şu an arz fazlası söz konusu. Diğer yandan ise emlak piyasasında orta ve dar gelirli halk kesimine hitap eden 70 bin TL ile 90 bin TL arasındaki konutlara ise muazzam ihtiyaç var. Dolayısıyla orta ve dar gelirli halka yönelik konutlara şehirlerde büyük ihtiyaç duyuluyor." açıklamasında bulundu. + + + + 575980 + 12 dev adam yorgun düştü + Polonya'da düzenlenen 36. Erkekler Avrupa Basketbol Şampiyonası çeyrek finalinde Yunanistan'a kaybeden Milli Basketbol Takımı'mız, klasman maçında Fransa'ya da yenilmekten kurtulamadı. Ay-Yıldızlılar, ikinci çeyrekte 19 sayı öne geçmesine rağmen 80-68 mağlup oldu. Türkiye, dün Hırvatistan'a 76-69'la geçit veren Rusya ile bugün saat 15.15'te 7.lik-8.lik maçı yapacak. Fransa ise Hırvatistan'la 13.00'te 5.lik-6.lık mücadelesine çıkacak. Millilerin karşılaşmasını NTV naklen yayınlayacak. Yunanistan maçında sakatlanan Ersan İlyasova'dan yoksun olarak Fransa maçına başlayan Milli Takım'ımız, Kerem Tunçeri ve Hidayet Türkoğlu ile dışardan, uzun oyuncular ile de içeriden etkili oldu. Turnuvanın ilk maçından bu yana birinci çeyrekte ürettiği en yüksek skora ulaşan Türkiye 26-12'lik üstünlük kurdu. İkinci periyodun hemen başında fark 19 sayıya kadar çıktı. Devrenin bitimine dakika kala Milliler alan savunmasına dönerken, Fransa, Tony Parker liderliğinde çabuk hücumlarda başarı sağladı. Bu bölümde hücum disiplininden iyice uzaklaşan Türkiye, potasında üst üste hızlı hücumlardan yenen sayıları gördü. Fark son dakika içinde sayıya kadar gerilese de 12 Dev Adam, soyunma odasına Ömer Aşık'ın son saniye basketiyle 43-32'lik avantajla girdi. 3. çeyrek ile birlikte Fransa, Millilerin yaptığı alan savunmasına daha iyi hücum etmeye başladı. İlk dakika içinde organize olarak tane üç sayılık isabet ettiren Fransa, basit hataları da iyi değerlendirerek farkı çok çabuk eritti. Devler, teknik ekibinin alan savunmasındaki ısrarı, Fransa'nın işine yararken, 26. dakikada 53-52 öne geçti. Ay-Yıldızlılar son 1,5 dakika içinde savunmasını değiştirip rakibi durdurmaya çalıştı ancak Fransa son çeyreğe 61-59 önde girdi. Son periyotta tamamen oyundan düşen Milliler, 16-2'lik seri ile bitime dakika kala 76-61 geriye düştü. İkinci yarıda yıldızlaşan Tony Parker'ın iyi oyunu ve sertleşen savunma Fransa'ya 19 sayı geriden gelip 80-68'lik skorla kazanmasını sağladı. Fransa bu sonuçla Türkiye'de düzenlenecek 2010 Dünya Şampiyonası'na katılmayı da garantiledi. FRANSA: 80 TÜRKİYE: 68 FRANSA: Parker 28, Batum 13, Pietrus 13, Diaw 4, Turiaf 6, Diot 13, Traore, De Colo, Jeanneau, Bokolo, Koffi TÜRKİYE: Kerem 9, Ömer Onan 5, Hidayet 13, Barış 5, Ömer Aşık 11, Sinan 2, Semih 6, Engin 8, Oğuz 9, Bekir 1. PERİYOT: 12-26 DEVRE: 32-43 (Türkiye lehine) 3. PERİYOT: 61-59 HAKEMLER: Daniel Hierrezuelo (İspanya), Milivoje Jovcic (Sırbistan), Olegs Latisevs (Letonya) SALON: Spodek Arena + + + + 576127 + Dünyanın en büyük hamburgeri + Dünyanın en büyük hamburgeri MICHIGAN ABD'nin Michigan eyaletinde bir restoranda 499 dolara dünyanın en büyük hamburgeri yapıldı. 84 kilo olan burger ekmeğin arasına bir hamburgerin içine konan tüm malzemeler özenle yerleştirildi. Dev hamburgerle Guinness Rekorlar Kitabı'na giren restoran sahibi, hamburgeri 15 saatte yaptıklarını söyledi. + + + + 576523 + "Terör örgütünün başını muhtap almayız" + "Terör örgütünün başını muhtap almayız"Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz: "Dünyanın en büyük 10 ülkesi arasında olacağız" 20.09.2009 13:19Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, demokratik açılım sürecinde terör örgütünün başını muhatap almayacaklarını söyledi. Aydın ARIK BİNGÖL (AHT) Ramazan Bayramı'nı memleketi Bingöl'de geçiren Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, polisevinde düzenlenen resmi bayramlaşma törenine katıldı. Vatandaşlarla bayramlaşan Bakan Yılmaz, dışarıda bekleyen çocuklara bayram harçlığı dağıttı. "TERÖRİST BAŞINI MUHATAP ALMAYAZ" Bingöl Şehit Aileleri Malulleri ve İnsan Hakları Derneği Başkanı Ziya Sözen, demokratik açılım süreci ile ilgili şehit ailelerinin bir takım kaygılarının olduğunu Bakan Yılmaz'a iletti. Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, şehit aileleri ve şehitlerin aziz ve son derece kutsal olduğunu, bunun için şehitleri hiçbir zaman siyasi polemiklerin içine sokmayacaklarını belirterek, şunları söyledi: "Şehit yakınlarımızın hassasiyetleri var, tabiî ki yaklaşımları var. Fakat bir taraftan da elbette ülkenin menfaati, milletin menfaati her şeyin üstündedir. Gerekirse biz siyaset olarak her zaman şunu söylüyoruz, biz kaybedelim, ama ülkemiz kazansın. Burada da kesinlikle hiçbir şekilde ne terör örgütünü, ne de bir başını hiçbir şekilde muhatap almıyoruz. Terör örgütüne karşı tutumumuz nettir, her zaman terör örgütüne karşıyız. Terör var diye milletimizin hakkını vermeyecek miyiz? Elbette vereceğiz. Birileriyle pazarlık yaparak değil, bu ülkenin menfaatleri doğrultusunda hareket edeceğiz. Bütün amacımız bu toplumun ekonomik olarak kalkınmasıdır. Bir takım sıkıntılara çareler bulunmasıdır. Huzurun, güvenin olduğu yerde ekonomik sıçrama da olur. Hem bölgesel olarak, hem de Türkiye genelinde." "DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 ÜLKESİ ARASINDA OLACAĞIZ" Türkiye'nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğunu vurgulayan Bakan Yılmaz, "Şu anda kağıt üzerinde 200'ün üstünde ülke var, ama gerçek anlamda dünyaya şekil veren 25-30 devlet var. Bunlardan bir tanesi biziz. Ve biz ilk 10'a girmek istiyoruz. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında inşallah 2023 yılında bu ekonomiyi, bu büyüklüğü dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına sokmak istiyoruz. Bunu ilk olarak kendi içimizdeki birlik ve beraberliği güçlendireceğiz. Enerjimizi toprağa vermeyeceğiz, israf etmeyeceğiz. Bu enerjiyi ortak hedefler doğrultusunda ülkemizin daha ileriye gitmesi yolunda değerlendireceğiz. Şehitlerimizin fikirleri bizler için her zaman değerlidir" şeklinde konuştu. + + + + 576356 + 3G'de rekabet numara taşıttırıyor + AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, operatörlerin 3G hizmeti sunmaya başladığı Temmuz ayından bu yana 2,1 milyon abone numarasını başka bir operatöre taşıdı. Kasım 2008'de yürürlüğe giren numara taşıma uygulamasında, Temmuz 2009'a kadar milyon abone başvuruda bulunurken, 4,4 milyonunun başvurusu kabul edildi. 3G'nin devreye girdiği Temmuz ayından bu yana başvuru sayısı milyon 650 bine çıkarken, numarası taşınan abone sayısı 6,5 milyona ulaştı. Uygulamadan yaklaşık bir yılda yararlanan 6,5 milyon abonenin 2,1 milyonunun son iki ay içinde gerçekleşmesi, 3G'deki rekabetin aboneleri etkilediğini ortaya koydu. -''ADSL FİYATINA CEPTEN İNTERNET''- GSM operatörleri, hizmetin devreye girdiği 30 Temmuzdan bu yana düzenledikleri kampanyalarla çok sayıda internet modemi satışı gerçekleştirdi. Operatörler 3G ile geniş bant internet erişimi hizmetini, ADSL'de olduğu gibi 1-8 gigabyte (GB) arasında değişen paketler ve 29-69 TL arasında değişen fiyatlarla sunuyor. Abonelerine cepten görüntülü görüşme ve kablosuz internet keyfi yaşatan operatörler görüntülü görüşme hizmetini normal görüşme tarifesi üzerinden fiyatlandırıyor. Öte yandan 3G, abonelere cep telefonundan televizyon izleme imkanı da sunuyor. (aa) + + + + 576287 + Müteahhitler için sertifika sistemi + Müteahhitler için sertifika sistemi 20 Eylül 2009 Pazar, 10:06 ''Müteahhitlik karnesi''nin bazı kesimlerce alınır-satılır hale gelmesi nedeniyle uygulamadan 2003 yılında Kamu İhale Kanunun yürürlüğe girmesiyle vazgeçilmişti. Karne sistemi zorunlu olmaktan çıkarılmış, iş bitirme, denetleme ve yönetme belgeleri gündeme getirilmişti. Bu belgelerin düzenlenmesinde görülen usulsüzlükler ve ihale sürecinde çok fazla belge istenmesinin yarattığı sıkıntı, Kurumu yeni bir çözüm arayışına itti. Kurum, şimdi ''müteahhitlik karnesine'' benzeyen ancak karne sisteminin olumsuzluklarını bertaraf edebilecek bir sertifikasyon sistemi üzerinde çalışıyor. Konuya ilişkin A.A muhabirinin sorularını yanıtlayan Kamu İhale Kurumu Başkanı Hasan Gül, bir yasal düzenlemeyle ''müteahhitlerin yeterliliğine ilişkin sertifikasyon sistemi kurma yetkisinin'' Kamu İhale Kurumuna verildiğini ifade etti. Yasada çok açık olmayan, genel bir ifade bulunduğunu kaydeden Gül, sistemin nasıl çalışacağına ilişin daha ayrıntılı bir çalışma yürüttüklerini söyledi. Hasan Gül bir soru üzerine, Kamu İhale Yasasında konuya ilişkin bir düzenleme öngördüklerini belirterek, şöyle konuştu: ''Sistemin asli unsurlarının kanunda yer alması gerekiyor. Temel olarak yapılacak şey şu; eski karne sistemine biraz benziyor. Karne sisteminin mahsuru neydi? Artık alınır satılır bir hale gelmişti, kişi kendi tecrübesini başkasına satma gibi bir konuma gelmişti. Burada bizim yapacağımız işin mantığı şu; müteahhitlerin iş deneyimi, mali durumu, personel durumu, araç-gereç durumu, işlerdeki performansı gibi unsurları dikkate alarak her müteahhide hangi tür ve tutarda ihalelere katılabileceğine dair bir sertifika vermek.'' Sertifikanın, A1, A2, A3 ya da A, B, C, gibi sıralanabileceğini ifade eden Gül, en üst grubu simgeleyen A1 veya grubunun büyük çapta ihalelere girebileceğini belirtti. Gül, ''B gurubu olan, grubunun katılacağı seviyeden daha düşük seviyede işlere katılabilecek. grubu, B'den biraz daha düşük. grubu en düşük sertifika seviyesine sahip müteahhitler olacak ve onlar en düşük çapta işlere katılabilecek'' şeklinde konuştu. ''HERKES HER İŞİ YAPAMAYACAK, SİSTEM SAĞLIKLI İŞLEYECEK'' İhalelerde geçmişte yapılan işler hakkında iş deneyim belgesi, teçhizata, personele ilişkin belgeler, banka referans mektubu gibi çok sayıda belge istediklerine işaret eden Gül, öngörülen sertifika sistemiyle bu kadar belgeye gerek kalmayacağını anlattı. Gül, ''sertifikayı verirken tüm bilgileri değerlendirmiş olacağız. Bunun için artık ihalelerde bu belgeleri istemeyeceğiz, sadece sertifikasını gösterecek'' dedi. Hasan Gül, kağıt ortamında toplanan belgelerin azalmasının elektronik ihale sistemine geçişte önem taşıdığını ve bu sisteme de altyapı oluşturduklarını kaydetti. Gül, bir soru üzerine ''sahte iş deneyim belgeleri'' sorunu bulunduğuna dikkati çekerek, ''Sahte iş deneyim belgeleri sorunu vardı, bolca...onları engellemiş olacak. Ona ilişkin kayıtlar, muhtemelen kurumumuzda tutulacağı için artık ihaleye katılan firmaların hangi grup işlere, hangi büyüklükteki işlere katılabileceğini zaten biliyor olacağız'' dedi. Gül, öngörülen sistemin işin niteliğine etkisiyle ilgili soruya karşılık da mevcut yapıda da benzer iş grupları uygulaması bulunduğunu, ''herkesin her işi yapamadığını'' dile getirdi. Gül, ''Şu anda da var bu kural ama çok sağlıklı şekilde izlenemiyor. Sertifikasyon yöntemiyle bu biraz daha sistematize edilmiş olacak ve şu anda piyasada olan yanlış düzenlenmiş iş deneyim belgeleri veya sahte düzenlenen iş deneyim belgelerinin önüne geçilmiş olacak'' diye konuştu. Çalışmada hangi aşamada bulunduklarına yönelik soru üzerine de Gül, çalışmaların henüz alt seviyede olduğunu ifade ederek, sertifikasyon sistemin gereğinin net olduğunu ancak nasıl hayata geçirileceği üzerinde çalışmanın sürdüğünü kaydetti. Sistemin nasıl kurulabileceğine ilişkin öneriler geliştireceklerini ve ilgili kurumlarla masaya oturacaklarını kaydeden Gül, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının da sürece dahil olacağını belirtti. Sertifikanın kamu tarafından mı yoksa yapı denetimindeki onaylanmış kuruluşlar gibi özel sektör eliyle mi verileceğinin sorulmasına karşılık Gül, dünyadaki uygulamalarda büyük ölçüde özel sektörün öne çıktığını kaydetti. Bu yapıda kamunun da onaylanmış kuruluşun çalışma esaslarını belirlediğini ve kuruluşun işi yapıp yapamayacağını onayladığını anlatan Gül, kişisel görüşünün özel sektör eliyle yürütülmesi olduğunu, ancak bu konunun henüz gündemde yer almadığını söyledi. AA + + + + 576239 + Bayram ziyareti + HABER7 üyesiyseniz haberimize yorum yapmak için Henüz üye olmadıysanız lütfen üye olmak için + + + + 575932 + Rüzgâr terse döndü + Rüzgâr terse döndü güncellenme zamanı 20.9.2009Şampiyonası’na gibi başlayan Takımımız, arda 3. yenilgisini ’dan aldı. Maça hızlı başlayan ve 19 sayı öne geçen ay-yıldızlı ekip, ikinci yarıda dağıldı. 12 Dev Adam bugün ile yedincilik için ter dökecek ’da düzenlenen Şampiyonası’na 5’te yaparak başladıktan sonra ilk yenilgisini ’dan alan, karşısında umutlarını bırakan Takımımız, klasman maçında da ’ya 80-68 yenildi, beşincilik şansını da yitirdi. Maça hızlı başlayan ve dışarıdan Kerem, içeriden de Ömer Aşık ile etkili olan 3. dakikayı 12-6, 5. dakikayı ise 17-10 önde geçti. Alan savunmasıyla etkili olan ve rakibine dakika sayı attırmayan ay-yıldızlılar, farkı 15 sayıya kadar çıkardığı ilk periyodu 26-12 üstün bitirdi. İkinci yarıya da hızlı başlayan ve özellikle dışarıdan çok yüzdeli oynayan Türkiye, 14. dakikada 33-14’lük skor ile 19 sayı farkı yakaladı. Fransa hücumdaki sessizliğini bozup üst üste basketler bulduğu anda bir de Hidayet’e teknik faul çalınınca fark 19. dakikada sayıya kadar eridi: 32-39. Son dakika içinde Ömer Aşık’ın attığı iki basketle millilerimiz devreyi 43-32 galip tamamladı. Alan savunması tutmadı İkinci yarıda alan savunmasına karşı hücumu daha etkili yapan Fransa, peş peşe boş şutlar yaratıp farkı eritti, 26. dakikada Parker ile 53-52 öne geçti. Bu dakikadan sonra üstünlüğünü sürdüren rakip, son çeyreğe de 61-59 galip girdi. 4. periyotta Parker’ın önderliğinde farkı giderek artıran ve oyunun son bölümünde arda smaçlar yapan Fransa son dakikasına 74-59 önde girdiği mücadelede farkı 17 sayıya kadar çıkardı ve salondan 80-68 galip ayrılarak, beşincilik mücadelesi yapmaya hak kazandı. Türkiye ise bugün saat 15.15’te ile 7.’lik için ter dökecek. Dev finalin adı Avrupa Basketbol Şampiyonası’nın finalinde İspanya ile Sırbistan karşılaşacak. Dün oynanan mücadelesinde Türkiye’yi eleyen Yunanistan ile karşı karşıya gelen İspanya, rakibini 82-64 yenerek, finale yükseldi. Günün ikinci yarı final mücadelesi ise Slovenya ve Sırbistan arasında oynandı. Normal süresi 79-79 biten karşılaşmanın uzatma bölümünden 96-92’lik skorla galip ayrılan Sırbistan adını finale yazdırdı. Öte yandan 5.’lik, 8.’lik klasman maçında Rusya’yı 76-69 yenerek Dünya Kupası vizesini aldı. + + + + 576770 + Erdoğan bin kişi ile tokalaştı + Erdoğan bin kişi ile tokalaştıSerkan AKKOÇ/İSTANBUL, (DHA) BAŞBAKAN Şehzade Camii'ndeki namazdan sonra bin 674 kişi ile tokalaşarak bayramlaştı. Başbakan Erdoğan, öğleden sonra Sütlüce Kongre Merkezi'ndeki İl Başkanlığı'nın düzenlediği bayramlaşma törenin katıldı ve burada bin 200 kişi ile tek tek tokalaştı. yetkilileri, bir görevlinin Tayyip Erdoğan'ın camide bayramlaştığı kişileri tek tek saydığını söyledi. Kongre merkezindeki sayıya ise katılımcılar hesaplanarak ulaşıldı. Başbakan Erdoğan, bayramlaştığı vatandaş ve partililere birer paket lokum da hediye etti. AYLIK NAVİGASYON PAKETİ HEDİYE + + + + 576911 + Madrid'de rengarenk bir defile + 'da Madrid haftasında Francis Montesinos'nun renkli tasarımları dikkat çekti + + + + 576429 + Erman Toroğlu: Beşiktaş takımında çok şey kopuk + takımında çok şey kopuk'in 6. haftasında bugün oynanan karşılaşması Maraton'da masaya yatırıldı!.. İşte Şansal Büyüka ve 'nun çarpıcı yorumları ve analizlerinin yer aldığı, tartışmalı pozisyonlara son noktanın koyulduğu Maraton'da konuşulanlar: BEŞİKTAŞ KAYSERİSPOR -"BEŞİKTAŞ TARAFTARI 90 DAKİKA KÜFRETTİ"- ŞANSAL BÜYÜKA: Normal midir eklediği süre? ERMAN TOROĞLU: Normal. ŞANSAL BÜYÜKA: Yattı-kalktı diye tepki gösterdi Beşiktaş seyircisi Kayserispor’a? ERMAN TOROĞLU: Neden tepki gösteriyorlar ki? Beşiktaş takımı çok mu tempolu oynuyordu da Kayserispor yatınca hızları kesildi? Bu işin bahanesi... Beşiktaş taraftarı bugün 90 dakika boyunca küfretti. Şimdi söyleyemiyorum söylediklerini var. Onlar söyleyince sorun olmuyor ama biz söyleyince oluyor biliyorsun... Küfürler var da çok benim söylemeye terbiyem müsait değil. ŞANSAL BÜYÜKA: Yüzün kızarır hocam. ERMAN TOROĞLU: “Beşiktaş taraftarı çok iyi” diyorlar. Ben katılmıyorum. Ne rakiple, ne hakemle oynuyorlar ne de takımlarını itiyorlar. Onlar kendilerine Beşiktaş taraftarı çok gürültülü kadar. Bunların yazarları var, “çok iyi” diyorlar. Bıraksınlar yalama yapmayı... Taraftar benim futbolcumu itecek. Oynasaya, yapsana, etsene, koysana... Bana ne abi! Her gün seks yaparsan çocuk olmuyor, sürekli bağırırsan gol olmuyor... Kayserispor da bugün öyle aman aman oynamadı. ŞANSAL BÜYÜKA: Katılıyorum. ERMAN TOROĞLU: Öyle abi. Kimse kusura bakmasın. -"KUŞTAN KORKUYORSAN DARI EKME!"- ŞANSAL BÜYÜKA: Kırılma dakikalarına bakalım hocam istersen. Cangele’nin kaçırdığı bir pozisyon var. Önemli bir pozisyon. ERMAN TOROĞLU: Cangele ile Olembe geriye hiç yardım etmediler. Olembe hiç yanaşmadı, Cangele de öyle. Beşiktaş, defansında 4-5 kişi kaldı bu iki oyuncuya karşı. Mübala etmiyorum. Nasıl hücum edeceksin? İnanılmaz derecede bir çöküş var. Takım olarak hiçbir şey yapmıyorlar. Kayserispor kendini gösterdi. Arkayı kuvvetli tutuyorlar, ileride de belli işler yapıyorlar. ŞANSAL BÜYÜKA: Beşiktaş da çok zorlamadı ama hocam... ERMAN TOROĞLU: Evet, söylediklerimiz öpüşüyor. kişiyi kişiyle tutan adam nasıl gitsin oraya? ŞANSAL BÜYÜKA: Baskı yapmadı Beşiktaş. ERMAN TOROĞLU: Yapamaz ki! Kuştan korkuyorsan darı ekme abi! Kayserispor’dan bu kadar korkuyorsan, yarın takımı gelince ne yapacaksın? Diyarbakırspor takımı inanılmaz kontraya çıkıyor. Bugün bütün Kayserispor savunması milli takıma girerdi. Beşiktaş takımında çok şey kopuk...  + + + + 576125 + Karayolları'na 2.2 milyar TL ek ödenek + NAZİF GÜRDOĞAN İBRAHİM KAHVECİ YAŞAR SÜNGÜ Karayolları'na 2.2 milyar TL ek ödenek ANKARA (A.A) Yüksek Planlama Kurulu (YPK), Karayolları Genel Müdürlüğü'ne 2,2 milyar TL ek ödenek verdi. Ek ödeneğin 1,7 milyar TL'si karayolları müteahhitlerine aktarıldı. Karayolları Genel Müdürlüğü, 2009 yılı yatırım programında yer alan yatırımlarını tamamlayabilmek için geçen ay milyar TL'lik ek ödenek talebini YPK'ya iletti. Bakım, otoyollarda üst yapı onarımları ve deprem güçlendirme çalışmalarını yürütecek olan Karayolları, bin 100 kilometresi bitümlü sıcak karışım olmak üzere 17 bin 500 kilometrelik asfalt yapım onarımı gerçekleştirmeyi hedefliyor. + + + + 576346 + Bayram tüm yurtta huzur içinde kutlanıyor + ADANA Adana'da bayram namazında camiler doldu taştı. Saat 07.04'de kılınacak bayram namazı için camilere akın eden vatandaşlar, vaazları huşu içinde dinledi. Türkiye'nin en büyük mabetlerinden Merkez Sabancı Camii, bayram namazına koşan cemaate dar geldi. Cami kürsüsünde konuşan din görevlileri, birlik ve beraberlik duygusuna vurgu yaptı. Bayramların kardeşlik, dostluk, sevgi, saygı, muhabbet gibi insani ilişkilerin pekiştirildiği günler olduğu dile getirilen konuşmalarda, kırgınlıkların son bulması gerektiğine işaret edildi. Kılınan bayram namazı, dinlenen hutbe ve getirilen tekbirler sonrası vatandaşlar, cami avlusunda bayramlaştı.BURSA Ramazan'ın manevi atmosferini iliklerine kadar yaşayan vatkandaşlar, bayram namazı sonrası kucaklaşarak bayramlaşmanın da tadını çıkarttı. Birbirlerini hiç tanımayan kişiler bayram namazı sonrası kucaklaşarak kardeşlik mesajları verdi. Bursa'da şehrin muhtelif semtlerindeki camiler bayram namazına saatler kala doldu. Özellikle tarihi camilerde yer bulunmazken mahalle camilerinde de benzer tablolar yaşandı. Bayram namazı sonrası her camide bayramlaşma töreni düzenlendi. Aynı safta namaz kılan vatandaşlar, namaz sonrası kucaklaşarak bayramlaştı.EDİRNE Edirne'deki tarihi Selimiye Camii bayram namazında müminlerle doldu taştı. Bir ay boyunca oruç ibadetini yerine getiren Müslümanlar sabah saatlerinde başta Selimiye olmak üzere tarihi camilere akın etti. Yer bulamayanlar ise caminin iç avlusunda namazlarını kıldı.ERZURUM Erzurumlular, yağmurlu havaya rağmen Bayram Namazı için camileri doldurdu. Erzurum, Ramazan Bayramı'nın ilk gününe yağmurlu havanın etkisi altına girdi. Gece geç saatlerde başlayan yağmur gündüz de devam etti. Bayram Namazı'nın erken kılındığı illerden olan Erzurum'da yağışlı havaya rağmen tarihi camiler doldu. Lala Paşa Camii'nde namaz sonrası cemaat salavat ve tekbirler getirdi. Cami dışında da bayramlaşmalar oldu. İZMİR On bir ayın sultanı Ramazan ayını oruçlu geçiren Müslümanlar, sabah erken saatlerde bayram namazını kılmak için camilere koştu. Birçok mahallede vatandaşlar bayram namazını sokaklarda kıldı. İzmir'de 07.37'de kılınan bayram namazı için vatandaşlar sabahın ilk ışıklarıyla birlikte camilere gelmeye başladı. ŞANLIURFA Şanlıurfa'daki bir camide Kürtçe olarak verilen bayram namazı vaazı ve hutbesi, TRT 6'dan canlı yayımlandı. Sanayi Camisi'nde kılınan namaz öncesi görevliler tarafından Kuran-ı Kerim okundu. Ardından Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü ��ğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe, Kürtçe gerçekleştirdiği vaazda birlik ve beraberlik mesajı verdi. Gökçe, Ramazan ayı ve bayramlarda yapılan ibadetin önemine değindi. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz da hutbeyi Kürtçe okudu. Namazın ardından vatandaşlar birbirleriyle bayramlaştı. İlk kez gerçekleştirilen Kürtçe vaaz ve hutbe uygulamasını genelde olumlu bulan vatandaşlar, bu tür uygulamaların zaman zaman tekrarlanmasını istedi. Bu arada TRT 6'nın, yine bu akşam Kürtçe canlı müzik eğlence programı yayınlayacağı öğrenildi. + + + + 576432 + Dünya Sakal ve Bıyık Şampiyonası + Dünya Sakal ve Bıyık Şampiyonası 'nın Frankfurt kenti yakınlarındaki Gruendau'da yapılıyor. 17 farklı kategoride 160 yarışmacının katıldığı şampiyonada birbirinden ilginç sakal ve bıyık modelleriyle yaratıcılığın sınırları zorlanıyor. 10 + + + + 576825 + Tanjevic: ''8. olmak bizi memnun etmedi'' + 36. Avrupa Basketbol Şampiyonası'nı, son maçında 'ya 23 sayı farkla 89-66 yenilerek 8. sırada tamamlayan (A) Milli Basketbol Takımı Başantrenörü Bogdan Tanjevic, sonucun kendilerini memnun etmediğini söyledi. Maç sonrası basın toplantısında konuşan Tanjevic, Polonya'ya madalya kazanma hedefiyle geldiklerini, ancak bunu başaramadıklarını belirterek, ''Biz buraya madalya umuduyla gelmiştik. Sekizinci olmak bizi memnun etmedi. Yine de takımın performansından memnunum. Büyük takımlara karşı mücadele edebileceğimizi gösterdik'' diye konuştu. Toplantıda yer alan milli oyuncu Barış Hersek ise açıklamasında, iyi başladıkları şampiyonayı, şanssız yenilgilerle tamamladıklarını kaydederken, gelecek yıl Türkiye'nin ev sahipliğini yapacağı 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda başarılı olacaklarına inandığını ifade etti. + + + + 576094 + Frankfurt'un değil Türkiye'nin fuarı! + Frankfurt'un değil Türkiye'nin fuarı! Frankfurt Otomobil Fuarı'nda bu yıl kelimenin tam anlamıyla Türkiye rüzgarı esiyor. Fiat standının gözbebeği Fiorino Trekking'e tüm dünya basını yoğun ilgi gösterirken, dünya basını Oyak Renault'nun Bursa'da ürettiği Fluence ile yakından ilgilendi. İki Türk bakanın ziyaretine sahne olan fuarın sürprizi ise Fluence'nin elektrikli versiyonunun da 2012'den itibaren Türkiye'de üretileceğinin açıklanmasıydı. Yine Türkiye'de üretim kararı alınan Hyundai i20 ise özellikle Avrupalı genç ziyaretçilerin ilgisini çekmeyi başardı. MEHMET ALİ ERGÜN Bu yıl 63.'sü düzenlenen Frankfurt Otomobil Fuarı'nda birbirinden güzel ve alımlı otomobiller, sevenleri ile buluşuyor. Renault'tan Ford'a, Audi'den Hyundai'ye, Skoda'dan Toyota'ya onlarca firmanın güç ve zarafet yarışına sahne olan Oto Fuarı, markaların değişik stand dekorasyonlarından fantastik otomobil modellerine varıncaya kadar bir moda defilesini aratmıyor. Otomobil sektörünün en büyük fuarlarından kabul edilen Frankfurt Otomobil Fuarı'na bu yıl 30 ülkeden 753 firma katıldı. Sektör temsilcilerinin “krizden çıkış fuarı” olarak adlandırdıkları fuarda hemen hemen her standda en az yeni modele rastlamak mümkün. İKİ BAKANLA ÇIKARMA YAPTIK Fuarın Türkiye açısından da ayrı önemi vardı. Böylesi bir uluslararası otomobil fuarı ilk kez iki Türk Bakan tarafından ziyaret edildi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün ve Devlet Bakanı Çağlayan'ın yerli üreticileri motive edici ziyaretleri Alman otomobilseverleri tarafından da ilgiyle takip edildi. Her iki bakanın da ziyaretlerinin ana noktasını ise Renault'un 2012'de Bursa fabrikasında üreteceği elektrikli Fluence modeli oluşturdu. Ergün ve Çağlayan'ın ayrıca yerli üretim yapan Hyundai, Fiat, Toyota ve Ford standlarını da ilgiyle izledikleri görüldü. CRUİSER'DAN PRÖMİYER Frankfurt Motor Show Toyota standı, 60 yıllık geçmişi ile 4WD ikonu Yeni Land Cruiser'ın Avrupa prömiyerine sahne oluyor. Audi, Frankfurt Fuar'ında yeni modelinin R8 Spyder, V6 motora sahip S5 Sportback, quattro A4 3.0 TDI ve 100 km'de sadece 5,5 litre yakıt tüketen A3 1.2 TFSI ve yılın sürprizi E-Tron'ın perdelerini kaldırdı. SEAT'TAN ÇEVRE VURGUSU Seat'ın Frankfurt'ta sergilediği Altea, Altea XL ve Leon modellerinin yeni Ecomotive versiyonları, İspanyol üreticinin çevreye karşı sorumlu araçlar üretme stratejisinin en yeni ürünleri olarak lanse ediliyor. Her üç modelde de tutumluluğu artıran ve zararlı egzoz emisyonlarını azaltan, tasarruf odaklı önemli iyileştirmeler yapılmış. SEAT Ibiza, Leon ve Alhambra Ecomotive serisine katılan bu modeller de kendi sınıflarının 'en yeşil' otomobilleri. Oyak Renault, elektrikli Fluence'yi Bursa'da üretecek Devam eden süren kriz ortamında, Renault en önemli stratejik hamlesini hayata geçiriyor. Renault'un sıfır salınımlı araçların kitlesel satışı Fuar'da öne çıkan vurguydu. Elektrikli otomobillerin herkes için kalıcı ulaşım olanağı sunan çığır açıcı bir çözüm olduğunu söyleyen Renault yetkilileri, sıfır salınımlı araçların satışında liderliği hedefliyor. Frankfurt fuarında tanıtımı yapılan dört kavram model 2011 yılından itibaren satışa sunulacak üç modelle başlayacak olan Renault elektrikli araçlar gamını müjdeliyor: Filolara ve profesyonellere dönek bir minivan, bir aile modeli ve küçük bir şehir modeli. KİRALIK AKÜ DÖNEMİNİ BAŞLATIYOR Bunları 2012 yılında yaklaşık metrelik ve koltuklu bir kompakt hatchback izleyecek. 2012'den sonra, elektrikli araç gamı farklı müşteri kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere bütün segmentlere yayılmaya devam edecek. Elektrikli otomobil otomobilde yeni bir business model doğdu: Tüketiciler araçlarını satın alacaklar ve enerji beslemesi için akünün kiralanmasını içeren bir abonman sözleşmesi imzalayacaklar. Fuarda Türkiye işte böyle konuşuldu Bursada üretilen Renault Fluence'nin dünya prömiyeri gerçekleşti Fluence'nin elektrikli versiyonunun da Türkiye'de üretileceği fuar alanında yapılan canlı yayınlarla tüm dünyaya duyuruldu. Fiat'ın yine Bursa'da ürettiği Fiorino Trekking ilk defa gün yüzüne çıktı Hyundai'nin Türkiye'de üretim kararı aldığı i20 modeli fuarda sergilendi Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'de üretilecek elektrikli otomobillerin polis teşkilatı ve PTT gibi kamu kuruluşlarınca da kullanılacağını açıkladı. Ergün, Çinli otomobil firması Chery'nin 500 milyon dolarlık yatırım için başvuru yaptığını söyledi. Peugeot Başkanı Jean Marc Gales, Türkiye'nin yatırım için cazip bir ülke olduğunu Türkiye'de otomobil üretmek gibi bir planlarının bulunduğunu açıkladı 20.09.2009 OTOMOBİL + + + + 576672 + Kız arkadaşından ayrılmayı gururuna yediremedi + Kız arkadaşından ayrılmayı gururuna yediremedi 20.09.2009 16:50 Muğla'nın Milas ilçesinde maddi yetersizlik ve kız arkadaşından ayrılması nedeniyle bunalıma giren bir genç, kendini iple asarak intihar etti. Edinilen bilgiye göre; Hayıtlı Mahallesi Çay Sokak'ta ikamet eden ailesinin bayram nedeniyle İzmir'e gitmesi üzerine evde tek başına kalan Eren Nokta (19), Ali Tokgöz isimli arkadaşına cep telefonu ile mesaj atarak bunalıma girdiğini söyledi. Endişelenip arkadaşının evine gelen ancak kapı açılmayınca balkondan içeri giren Ali Tokgöz, "Kız arkadaşından ayrılmıştı. Morali kötüydü. Saat 10.00'da, 'Moralim bozuk' diye mesaj attı. Geldim, eve giremedim. Daha sonra balkondan eve girerek odalara baktım, yoktu. Banyonun ışığı yanıyordu, baktığımda kendisini banyonun demirlerine asmış olduğunu gördüm" diye konuştu. Bu yıl Ege Üniversitesi Kimya Bölümü'nü kazandığı öğrenilen gencin cenazesi, olay yerindeki incelemenin ardından Milas Belediyesi cenaze aracıyla otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. + + + + 576296 + Barış Manço: "Bugün Bayram" + CNNTurk.com takipçilerinin bayramını Barış Manço'nun "Bugün Bayram" şarkısı eşliğinde kutlar... İyi bayramlar... 10 + + + + 576788 + Hakkari'de yağmur ev yıktı! + Kentte dün akşam saatlerinde etkili olan yoğun yağmur yağışı, Gazi mahallesinde bulunan Şahin Acar'a ait evin mutfak kısmının yıkılmasına sebep oldu. Gece meydana gelen olay sonrası eve giremediklerini ve komşularında kalmaya başladıklarını anlatan ev sahibi Şahin Acar, "Toprak evimizin mutfak bölümü yağışlara daha fazla dayanamayarak akşam saatlerinde büyük bir gürültü ile çöktü. Neye uğradığımızı şaşırdık. Mutfak kısmına gittiğimde mutfak bölümünde halen çökme sürüyordu. an canımı zor kurtardım. odalı evimin tamamen çökmemesi için her tarafa tahtalarla destekler yaptım. Ben işsizim. Sadece kış aylarında bir kurumda asgari ücret karşılığı çalışıyorum. nüfusum var. Bayram akşamı başıma gelenleri Allah kimsenin başına vermesin. Durumu valiliğe bildirdik ve yardımda bulunacaklarını belirttiler. Artık korkudan eve giremiyoruz" dedi. Anne Siti Acar ise, ölümden döndüklerini belirterek, saatte mutfakta bulunmaları halinde şimdi hayatta olmayabileceklerini, yağışların devam etmesi halinde evlerinin tamamen çökebileceğini söyledi. Öte yandan yine aynı mahallede Cebrail Taş isimli vatandaşa ait toprak evin de yağışlardan dolayı zarar gördüğü bildirildi. İHA Etiketler: . + + + + 576686 + 17:11 Sivasspor'da moraller bozuk + Sivasspor'da moraller bozuk Turkcell Süper Lig’de bu sezon yaptığı maçta henüz galibiyetle tanışamayan Sivasspor’da moraller bozuk. Ligin 6. haftasında dün sahasında Bursaspor’a 3-1 yenilerek, bu sezonki 5. mağlubiyetini alan Sivasspor’da, futbolcusundan teknik heyetine, yönetiminden taraftarına kadar herkes üzüntülü. Trabzonspor, Fenerbahçe, Diyarbakırspor ve Manisaspor’un ardından dün de Bursaspor’a yenilmekten kurtulamayan kırmızı-beyazlı ekipte morallar bozuk. Bu sezon yaptığı maçta sadece Denizlispor ile deplasmanda 1-1 berabere kalarak puan toplayabilen, önceki sezondaki başarılı grafiğinden çok uzak bir performans sergileyerek taraftarını hayal kırıklığına uğratan Sivasspor’da camia, takımın bir an önce toparlanarak çıkışa geçmesini arzuluyor. Bursaspor mağlubiyetiyle Ramazan Bayramı’nı üzgün giren camiada, önceki sezondaki büyük başarının ardından bu yıl yaşanan başarısızlığın nedenleri sorgulanıyor. Mehmet Yıldız başta olmak üzere birçok as oyuncunun sakatlığı nedeniyle uzun süre takımdan uzak kalması, takım kurgusundaki ve oyun sistemindeki değişiklikler, Brezilyalı savunma oyuncusu Fabio Alves Da Silva Bilica ve Kamerunlu gole dönük oyuncu Herve Tum başta olmak üzere geçen sezonki iskelet kadrodan bazı isimlerin başka takımlara verilmesi, yeni transferlerin uyum sorunu, yabancı transferinde yaşanan aksaklıklar, istenilen yabancı oyuncuların sezon başında transfer edilememesi, Avrupa kupalarında ve ligde ilk maçlarda güçlü takımlarla karşılaşılması ve alınan her mağlubiyetin takımı olumsuz etkilemesi, başarısızlıktaki nedenler arasında gösteriliyor. YÖNETİM BURSASPOR MAÇI SONRASI TOPLANDI Kulüp başkanı Mecnun Otyakmaz, yönetim kurulu ve teknik heyet, bu kötü gidişe "dur" demek için çareler ararken, başkan Otyakmaz ve yönetim kurulu üyelerinin dün akşam Bursaspor yenilgisi sonrası maçın oynandığı Eylül Stadı’nda toplandığı öğrenildi. Yaklaşık saat süren toplantıda, başarısızlığın nedenleri ve çözüm önerilerinin görüşüldüğü belirtildi. Şu anda adeta ligin dibine demir atan Sivasspor, gelecek hafta İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile deplasmanda yapacağı maçı dönüm noktası olarak görüyor. + + + + 576746 + Azra Akın sevgilisiyle tatilde + Azra Akın sevgilisiyle tatilde 20.09.2009 17:40 Bayram tatili için İstanbul'dan uzaklaşmak isteyen eski Dünya Güzeli Azra Akın, sevgilisi Francesco Boari ile objektiflere yakalandı. Gece gezmelerine Çeşme Rouge Bar'da devam eden Azra Akın, Ilıca'da arkadaşlarıyla eğlenceli bir gece yaşadı. Alaçatı'da ev tutan Azra Akın, Alaçatı'nın denizinden vazgeçemediğini ve bu yüzden de bayram sonrasında da denize girmek için Çeşme'de olacağını söyledi. YUSUF ÇINAR İZMİR AHT + + + + 576065 + Ekranda bayram var + Ekranda bayram var Televizyon kanalları bu akşam bayram için birbirinden özel programları ekrana getiriyor ve seyirciye televizyonda da bayram yaşatıyor Bayram ekranında sohbetten eğlence programına, diziden filme pek çok alternatif var. Bayramın ilk günü ekrana gelecek olan bazı programlar şöyle; Melek Baykal ve Çağla Şikel'in rol aldığı Romantika müzikalinde İstanbul'da aşkın, müziğin ve eğlencenin bol olduğu bir mahalle anlatılıyor. KANAL 20.00 Yusuf Armağan'ın sunduğu Süleymaniye'de Bayram Sabahı programında, medeniyetimizde bayram konuşulacak. Murat Menteş'in sunduğu Bugün Bayram'da ise önemli isimlerle, bayram ve hayat konuşulacak. TVNET 20.00 Ömer Karaoğlu'nun sunduğu Bayram Özel'in konukları müzisyen Taner Yüncüoğlu, Ahmet Mercan, Grup Genç, Hüseyin Gocagül, Ümit Sönmez ve Erdoğan Ertürk. HİLAL TV 20.40 NTV'nin bayram programlarından Yüz Yüze ünlüleri yüz yüze getiriyor Sumru Yavrucuk Okay Temiz, Doğan Hızlan Fazıl Say, Ayumi Wilko yüzyüze gelecek ünlülerden birkaçı. NTV 15.15 Ahmet Turan Alkan ve Salih Zengin'in sunduğu programda eski bayramlarda yaşanan atmosfer İskender Pala ile konuşuluyor. SAMANYOLU HABER 11.20 Kapalıçarşı'dan yapılan yayında Serkan Çağrı, Ali Erkazan ve Gül İrepoğlu bayram anılarını anlatıyor. HABERTÜRK TELEVİZYON + + + + 576426 + Bilge Köyü'nde buruk bayram + 'nde buruk bayram Silahlı sonucu 44 kişinin hayatını kaybettiği Bilge köyünde, buruk yaşanıyor. ’in ilçesine bağlı Bilge köyünde, Mayısta, 7’si çocuk, 3’ü hamile 16 kadın olmak üzere toplam 44 kişinin öldürüldüğü katliamda yakınlarını kaybedenler, bayrama buruk girmenin hüznünü yaşıyor. Köyde jandarma ekiplerince güvenlik önlemi alınırken, köylüler bayram namazını kılmak için köy camisinde toplandı. Katliamda hayatını kaybedenler arasında bulunan imam Kazım Ozan’ın yerine gönüllü olarak imamlık yapan 22 yaşındaki Salih Çelebi, bayram namazını kıldırdı. Büyükler camide namaz kılarken, bayramlıklarını giyen ve katliamda anne ve babaları olmak üzere birçok yakınını kaybeden çocuklar, ellerindeki şeker torbalarıyla mezarlığı ziyaret etti. Sevinci ve hüznü bir arada yaşayan çocuklar, anne ve babalarının ellerini öpmek yerine, mezar taşlarını öptü. Bazı çocuklar da getirdikleri çiçek ve şekerleri mezarlıklara koydu. Daha sonra köylüler ve köye gelen yakınları, katliamda hayatını kaydedenlerin defnedildiği mezarlığı ziyaret ederek, gözyaşları içerisinde dualar okudu. Katliamda hayatını kaybedenlerin fotoğrafları da mezarlıklara konuldu. -TAHLİYE KARARINA TEPKİ- Abdurrahman Çelebi, gazetecilere, ’da görülen duruşmada sanıklardan M.Ç. ve A.Ç’nin tahliye kararının kendilerini çok üzdüğünü, devlete ve adalete güvendiklerini, kendilerinin sırt üstü bırakılmasını istemediklerini söyledi. Olayın daha da üzerine gidilmesini istediklerini ifade eden Çelebi, şöyle dedi: "Bugün bayram günü, herkes ailesiyle birlikte. Biz ise mezarlıktayız. Tahliye kararı olması bizi çok üzdü. Bu işin sonuna kadar gidilmesini istiyoruz. Bu olay neden yapıldı? Gerçeklerin ortaya çıkması lazım. Basit bir olay haline dönüştürülmesini istemiyoruz. Basının baskısıyla ’daki çözüldü. Basının bu olayın da üstüne gitmesini istiyoruz." -YETİM, ÖKSÜZ VE DUL KALDILAR- Katliamda ölen muhtarın kızı Fatma Çelebi de gözyaşları içinde yakınlarının fotoğraflarını gösterdi. "Hakkımızı istiyoruz" diyen Çelebi, ailesinin namaz kılarken öldürüldüğünü, halen acıyı çok derin yaşadıklarını belirtti. Bayramı mezarlıkta geçirdiklerini, yaşadıkları acının dayanılmaz olduğunu anlatan Çelebi, çocukların yetim ve öksüz, gelin ve kızlarının dul kaldığını, katliamda ölen anne, baba ve kardeşini çok özlediğini dile getirdi. Katliamda ablası, yeğenleri, halaları ve kuzenlerini kaybettiğini anlatan Cemile Aktulun ise ’den geldiğini, bayrama yakınlarını kaybetmenin acısı içerisinde girdiklerini söyledi. Katliama bir anlam veremediklerini dile getiren Aktulun, şöyle konuştu: "Gençlere, kadınlara, çocuklara nasıl kıydınız? Devlet hakkımızı arasın. Mezarlıklarda yatan bu fidanlara, bu çiçeklere bakın. Yazık günah değil mi? Bu kadar insafsızlık olmaz. Kadın, çocuk, hele hele imamın ne suçu vardı? Böyle dünya olur mu? Dünyamız bitmiş. İlk mahkemede hemen tahliye ediliyorlar. Mahkemenin olduğu gün çocuklar ve biz sabaha kadar uyuyamadık. Mahkemenin kararından sonra çocuklar ’anne ve babamızın katilleri cezaevinden çıktı’ diye ağladılar. Adaletin yerine gelmesini istiyoruz." Lisesinden mezun olduğunu belirten Salih Çelebi, elinde taşıdığı imam Kazım Ozan fotoğrafını göstererek, onun yerine bayram namazı kıldırdığını anlattı. Çelebi, Müftülüğün bilgisi dahilinde gönüllü olarak köyde imamlık yaptığını, köyde imam olmak için sınavlara gireceğini kaydetti. Öte yandan, katliamın meydana geldiği evin boyandığı, köye bayram ziyaretine gelenlerin evde ağırlandığı görüldü. + + + + 576517 + Bayramda tatlıyı fazla kaçırmayın + Prof. Dr. Hamzaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oruç tutan insanlarda ramazan ayı sonrasında psikolojik olarak daha fazla yemek yeme eğiliminin ortaya çıktığını, bu eğitilimin ''mahrum kalınan yiyeceklere'' karşı aşırı istek duyma ve oruçla birlikte yemek yeme düzenindeki değişiklikten kaynaklandığını söyledi. Bayramda beslenme düzenine dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Hamzaoğlu, bayram süresince şeker, çikolata, tatlı ve hamur işlerini fazla tüketmenin mide bulantısı, bağırsak sistemi rahatsızlıkları, hazımsızlık, tansiyon, kolesterol ve kan şekeri yükselmesi gibi problemlere neden olabileceğine dikkati çekti. Bayram ziyaretleri sırasında sık içilen çay ve kahvenin ise uykusuzluk, bağırsak sorunları ve kalpte ritm bozukluklarına yol açabildiğine işaret eden Hamzaoğlu, ''Bayram ziyaretlerinde ikramlara karşı dikkat edilmesi gerekir. Ziyaretlerde sunulan tatlı, şeker ve çikolata bir ara öğün olarak tüketilmelidir. Her ikramın tüketilmesi yüksek kaloriye, bu kalorinin de şekere dayalı olması vücutta sorun yaratarak sindirim sisteminde ve bazı organlarda çeşitli rahatsızlıklara yol açacaktır'' dedi. Prof. Dr. ziyaret edilen her yerde sunulanların tüketilmemesi, özellikle şeker, kalp ve yüksek tansiyon hastalarının buna dikkat etmesi, orta yaş üzerindeki kişilerin de günlük öğün sayılarını değiştirmemeleri gerektiğini vurguladı. + + + + 576422 + Şah kartallar uydudan izleniyor + Şah kartallar uydudan izleniyor Üniversitesi (TÜ) Fen- Fakültesi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kaya, koleksiyoncular ve yaşam alanlarının yok edilmesi nedeniyle dünyada ve ülkemizde şah kartalların sayısının hızla azaldığını belirterek, Trakya bölgesinde 19 yuva tespit edildiğini söyledi. Kaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şah kartalların ve ’da nadir bulunan bir türler listesinde olduğunu, ulusal düzeyde "tehlikede" küresel ölçekte ise "hassas" olarak listelendiğini belirtti. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de şah kartallarla ilgili birçok çalışma yapıldığını anlatan Kaya, şunları söyledi: "Koleksiyoncular ve yaşam alanlarının yok edilmesi nedeniyle dünyada ve ülkemizde şah kartalların sayısı hızla azalmaktadır. Şah kartallarla ilgili yapılan araştırmalarda amaç, bu kuşlarla ilgili koruma ve yaşatma tedbiri almaktır. Son günlerde şah kartallarla Trakya bölgesinde 19 yuva tespit edilmiştir. Bu yuvalardaki yavrulardan bazılarına bağlantılı vericiler bağlayarak dağılımları, yolları ve davranışları gibi bilgiler izlenmektedir. Koruma çalışmalarına ışık tutacak olan bu çalışmalar sayesinde, bu türün varlığını tehdit eden sebepler belirlenerek koruma tedbirleri alınabilir." Türkiye’de yapılan araştırmalarda şah kartal popülasyonunun 150 çiftin üzerinde olduğunu tahmin ettiklerini anlatan Kaya, bu sayının bütün Avrupa’da 1400 civarında olduğunu belirtti. -"ZAYIF YAVRU, AİLESİ TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜKTEN SONRA YENİR" Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kaya, şah kartalların yuvalarını, genelde yerleşim yerlerine çok uzak olmayan açık arazilerde ve az ağaçlık alanlarda büyük ve yüksek ağaçlara yaptığını söyledi. Şah kartalların besinlerini genellikle küçük memeli hayvanlar ve küçük kuşların oluşturduğunu belirtirken, genellikle 4-5 yılda üreyecek olgunluğa ulaştıklarını anlattı. TÜ Öğretim üyesi Kaya, şah kartalların genellikle iki yumurta yaptığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: "43 günlük kuluçka süresini tamamlayan yavrular, yaklaşık iki ayda uçmaya başlar. Yavrulardan zayıf olanı ailesi tarafında öldürülerek yenir. Güçlü yavru gelişimini tamamlar. Yavrular aynı büyüklükte ise genellikle ikisi de gelişimini tamamlar." + + + + 576775 + Bayram şekeri gibi esrar + Bayram şekeri gibi esrarTİRE (İzmir), (DHA) 'in Tire İlçesi'nde, bayram şekeri gibi hazırladıkları 226 paket esrarı satmaya hazırlanan baba ve oğul evlerine düzenlenen operasyonda yakalandı. Evde kuru sıkıdan dönüştürülmüş bir de ele geçirilirken, baba- oğul tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildi. Tire Emniyet Müdürü Hüseyin Demirel'in yönettiği ve toplam 20 polis memurunun katıldığı operasyonda, Eylül Mahallesi'nde oturan 55 yaşındaki İrfan Geldecigüzel'in evine önceki gün gece yarısı baskın yapıldı. Evde oğlu 27 yaşındaki Ersan Geldecigüzel ve ailesi ile birlikte kalan İrfan Geldecigüzel, önce kapıyı ekiplere açmak istemedi. Israr üzerine açılan kapıdan içeriye giren polisler, evin çeşitli yerlerine gizlenmiş 2.5 gramlık poşetler halinde toplam 226 paket ele geçirdi.Baba İrfan Geldecigüzel verdiği ifadede, içici olduğunu ve esrarı kendisinin yetiştirdiğini söyledi. Oğlu Ersan ise uyuşturucuyu çöpte bulduğunu iddia etti. Gözaltına alınan baba- oğul, tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Ekipler, ‘Bayram Şekeri’ adını verdikleri operasyona 15 günden bu yana titiz bir şekilde hazırlandığı ve 18 yaşındaki bir içicinin ihbarı sonucu baba- oğulun yakalandığını belirtildi.   + + + + 576173 + Venezuella'nın gözü “Pacheco” Beyoğlu'nda + Venezuella'nın gözü “Pacheco” Beyoğlu'nda Beyoğlu Belediyesi'nin “Kültürler Arası Sanat Diyalogları” projesi kapsamında Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi, Venezuela'nın en önemli fotoğraf sanatçılarından biri olan José Carlos Gómez Pacheco'nun “Güney” isimli sergisine ev sahipliği yapıyor. José Carlos Gómez'in Türkiye'de açacağı ilk sergi olacak olan “Güney”, Latin Amerika ve dünyanın çeşitli ülkelerinde büyük beğeni kazandı. 25 Eylül 10 Ekim 2009 tarihleri arasında açık olacak olan sergi, aslında bir fotoğraf sergisinden çok daha fazlasını içeriyor. Gerçekte bu fotoğraflar, göçebe bir meslek arşivinin özel bir bölümünden oluşuyor. Çünkü altında görenleri sarsmayı amaçlayan bir duyarlılık yatıyor. Yaşanan bu hikayeleri fotoğrafa dökerken yaşadıkları, gördükleri sanatçıyı da sarsmış ve yaralamıştır. Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi İstiklal Caddesi No: 217 20.09.2009 PAZAR + + + + 576907 + Başbakan 4.874 kişiyle bayramlaştı + Başbakan 4.874 kişiyle bayramlaştı 20.09.2009 21:24Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan Bayramı'nın ilk gününde şu ana kadar bin 874 kişiyle bayramlaştı. Başbakan Erdoğan, sadece Haliç Kültür Merkezi'nde saat 10 dakika boyunca tam bin 200 kişiyle tokalaştı. Başbakan Erdoğan, sabah ve bayram namazını Şehzadebaşı Camii'nde kıldı. Erdoğan, bayram namazının ardından camideki cemaatle bayramlaştı. Başbakan Erdoğan, burada bin 674 vatandaşla tek tek tokalaşarak bayramlarını tebrik etti. Başbakan Erdoğan, daha sonra Üsküdar'daki konutuna geçti. Bir süre evinde istirahat eden Erdoğan, öğleden sonra ise partililerle bayramlaştı. Haliç Kültür Merkezi'ndeki törende partililere konuştuktan sonra Erdoğan, burada da tek tek bayramlaşmaya başladı. Erdoğan, partililerle tek tek tokalaşırken, kadınlar Başbakan'a büyük ilgi gösterdi. Kadınların bazıları Erdoğan'la fotoğraf çektirdi. Bazı partililer de Erdoğan'a notlar ve hediyeler verdi. Erdoğan çocuklara ilgi göstererek, sevdi. Çocukları tek tek öpen Erdoğan, bazılarını da kucağına aldı. Başbakan Erdoğan, kültür merkezinde de saat 10 dakika boyunca tam bin 200 kişiyle tokalaştı. Böylece, Erdoğan bayramın birinci günü şu ana kadar bin 874 kişiyle tek tek bayramlaşmış oldu. CİHAN + + + + 575681 + G20 zirvesi, ekonomi için iyi bir zaman + İBRAHİM KAHVECİ MEHMET ZİYA GÖKALP G20 zirvesi, ekonomi için iyi bir zaman ABD Başkanı Obama, "G20 zirvesi, ekonomiyi değerlendirmek için iyi bir zaman" dedi. WASHINGTON (A.A) ABD Başkanı Barack Obama, G20 zirvesinin, küresel ekonomik gelişmeleri değerlendirmek için iyi bir zaman olduğunu söyledi. Obama, haftalık açıklamasında, G20 ülkelerinin, küresel mali sisteme istikrar kazandırmak için büyük gayret sarfederek ilerleme sağladıklarını belirterek, ancak bundan sonra ekonomik büyüme ve istihdam üzerinde odaklanılması gerektiğini vurguladı. Barack Obama, ABD'nin bundan böyle, ilerideki krizleri önleme konusunda örnek davranması gerektiğini kaydetti. Obama, mali sektörde mevcut krize sebep olan bankacıların sorumsuz davranışlarının düzenlemelerle önleneceğini de ifade etti. ABD Başkanı, konut kredisi alarak zor duruma düşen ya da imzaladığı sözleşmeleri tam anlayamayan tüketicileri korumak için Tüketici Koruma Ajansı oluşturacaklarını da vurguladı. + + + + 576578 + Cami duvarına işemedi, daha beterini yaptı + Serdivan Camii'nde kötü kokunun nedenini arayan imam, kamera kayıtlarını inceleyince iğrenç olay ortaya çıktı Sakarya Serdivan'da bir camide yaşanan rezalet kenti şok etti. İğrenç olayda Serdivan Sapak Camii'ne 25 Ağustos'ta saat 07.15 sırasında gelen ve henüz kimliği tespit edilemeyen bir kişi bahçeden geçerek caminin içine girdi. Kimsenin olmadığı sırada önce ceketini çıkartan şahıs, daha sonra caminin en arka kısmında bulunan balkona çıktı. Balkondaki halıyı kaldıran şahıs, daha sonra büyük tuvaletini yapıp üzerine halıyı örttü. Görüntülere yansıyan iğrenç olayda işini bitiren şahıs daha sonra camiden ayrılıyor. POLİS PEŞİNE DÜŞTÜ Olay sonrasında günlerce kokan camide cemaat namaz kılmakta zorluk çekince kaynağı araştırılmaya başlandı. Yapılan arama sırasında halı altın kokmuş pisliğe rastlandı. Bunun üzerine güvenlik kamara kayıtlarını incelemeye alan imam ve cemaat iğrenç olayla kaşılaştı. Polis teslim edilen görüntüler sonrasında şahsın peşine düştü. + + + + 576444 + Bayram sabahı çifte cinayet + İstanbul Esenyurt caddesi üzerinde bulunan Karahan Market'in sahipleri Muharrem ile İlbay Karahan kardeşler silahla vurularak öldürüldü. Cinayeti Karahan kardeşlerin eniştesinin işlediği öne sürülüyor. Polis, kaçan saldırganı arıyor. + + + + 576836 + Yağış yine etkili oldu + Hakkari'de dün etkili olan yağış sonucu Şahin Acar'ın Pehlivan Mahallesi'ndeki evinin damı çöktü. Bu sırada evde bulunan Acar ailesi, olaydan yara almadan kurtuldu. Şahin Acar, gazetecilere yaptığı açıklamada, gece saatlerinde yağışın şiddetini artırması üzerine çatıdan su akmaya başladığını anlatarak, ''Bakmak için çıktığımda damda çukur oluştuğunu gördüm. Bu sırada üç çocuğum ve eşim evdeydi. Hemen aşağı inerek onları dışarı çıkardım. Çok kısa süre sonra dam çöktü'' dedi. Bayramı evsiz karşıladıklarını anlatan Acar, maddi durumunun iyi olmadığını, bunun için yetkililerden yardım beklediğini söyledi.Rize'de bazı yerler su altında kaldı Rize'de sağanak sonucu bir mahalledeki elektrik trafosu, sağlık ocağı ile bazı ev ve iş yerlerini su bastı. Rize'de dün gece saatlerinde başlayan sağanağa bağlı olarak, Engindere Mahallesi'nde bulunan elektrik trafosu, sağlık ocağı ile ilk belirlemelere göre ev ile 10 iş yerinin deposu yağmur sularıyla doldu. Evlerini su basan yurttaşlar kendi imkanlarıyla biriken suyu tahliye etmeye çalıştı. Belediye ekipleri ise kuru çay ve gıda depolarına dolan suyu boşaltma çalışmalarını sürdürüyor. Öte yandan, Güneysu ilçe yolunda biriken yağmur suyu nedeniyle ulaşım kontrollü olarak sağlanıyor. Alanya'da şiddetli yağış Aniden bastıran rüzgar ve yağış nedeniyle hazırlıksız yakalanan esnaf ve turistler zor anlar yaşarken, etkili olan sağanak ve dolu nedeniyle çok sayıda ev ve iş yerini su bastı. Yolların bazı bölümlerinde meydana gelen su birikintileri yüzünden trafikte aksamalar yaşandı, bazı GSM operatörleri kısa süreli devre dışı kaldı. Alanya Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü yetkilileri, aşırı yağış ile etkili olan rüzgar nedeniyle düşen yapraklar ve uçuşan bazı cisimlerin rögar kapaklarını tıkadığını bildirdi. Bazı ev ve iş yerlerinin tahliye borularında da tıkanma yaşandığını aktaran yetkililer, bu nedenle çok sayıda ev ve iş yerinde küçük ölçekli su baskınları yaşandığını, itfaiye ekiplerinin, bu gibi yerlere müdahale ettiğini belirtti. Alanya Meteoroloji Müdürlüğü yetkilileri ise 10 dakika süren yağışlarda metrekareye 32 kilogram yağış düştüğünü bildirdi. Özellikle ilçe merkezinde şiddetli dolu yağışının meydana geldiğini vurgulayan meteoroloji yetkilileri, bu nedenle bazı araçların hasar gördüğünü kaydetti. Bu gece yarısına kadar zaman zaman gök gürültülü sağanak yağış görülebileceği uyarısında bulunan meteoroloji yetkilileri, yarından itibaren ilçede parçalı bulutlu bir havanın hakim olacağını ve önümüzdeki gün yağış beklenmediğini bildirdi. Öte yandan, hava sıcaklığının yarından itibaren derece yükselerek 30 derece civarında seyredeceği belirtildi. 20 Eylül 2009 + + + + 576275 + Nükleerde kararlıyız + Nükleerde kararlıyız 20 Eylül 2009 Pazar, 09:42 Enerji Bakanı Taner Yıldız, nükleer santral konusunda kararlılıklarının devamettiğini belirterek, biraz daha zamana ihtiyaç olduğu hususunda Rusya ile karşılıklımutabık kaldıklarını bildirdi. Bakan Yıldız, yazılı açıklamasında nükleer santral konusunda “Rus tarafıyla bir iki ay daha süreyi uzatabileceğimizi ve hukuki sürecin de tekrar gözden geçirilmesi gerektiğinde mutabık kaldık” dedi. Yıldız Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 1. Bakanlar toplantısında doğalgaz, petrol ve enerjinin hemüretimi, hemde tüketimiyle ilgili hususlarda mutabakata vardıklarını söyledi. Irak’ın Nabucco’ya 15milyar metreküp gaz tedariki, süresi 2010’da bitecek Kerkük-Yumurtalık boru hattı anlaşmasının yenilenmesi, Irak’ta yapılacak doğalgaz dağıtım şebekeleriyle ilgili altyapı çalışmaları ve elektrik ihracatının kapasitesinin artırılmasının ele alındığını ifade eden Yıldız, TPAO ve Turkish Petroleum International’ın 10 petrol ihalesinden 6’sına doğrudan, 4’üne konsorsiyumolarak gireceğini belirtti. Yıldız, toplantılarda Mısır’dan Türkiye’ye uzanan 1.200 kilometrelik Arap Doğalgaz Boru Hattının, Suriye’deki son 60 kilometrelik bölümünün tamamlanmasıyla hizmete gireceğini vurguladı. Yıldız, Uzan Grubu’nun açtığı davalarla ilgili şu bilgiyi verdi: HEYET MUTABIK KALDI “Uzan Grubu’nun açtığı üç davadan 3,8milyar dolarlık olanı Türkiye lehine sonuçlanmıştı. 4,6milyar dolarlık ikinci davadaki talebi de reddedildi. Kendilerinin talep ettiği hakemheyetleri de dahil hakemheyetinin ortaklaşa mutabık kalarak yazdıkları gerekçeyle reddedilmiş olması bizimiçin önemlidir. Libananco davasında hukuki süreç devamediyor. Hakem heyeti ve hukuki sürece inancımız tamdır.” GAZETE HABERTÜRK + + + + 576397 + Altın Portakal adayları: "Uzak İhtimal" + Antalya Portakal Film Festivali'nde yarışacak filmlerden biri de Mahmut Fazıl Coşkun'un "Uzak İhtimal"i... 10 + + + + 576320 + BASK'tan hükümete sert eleştiri + Hekim ve diş hekimi muayenelerinde katılım paylarını arttıran Maliye Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) tebliğlerinin eş zamanlı olarak 18 Eylül tarihli Resmi Gazete'de yayımlandığına dikkat çeken BASK Genel Başkanı Resul Akay, "Maliye Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu bu tebliğlerle, Danıştay 10'uncu Dairesinin bu konuya ilişkin verdiği kararı hile yoluyla ortadan kaldırmıştır" dedi. SGK 3.5 ayda Danıştay kararını ortadan kaldırdı Sağlık ocakları ve devlet hastanelerinde TL, eğitim ve araştırma hastanelerinde TL, üniversite hastanelerinde TL, özel sağlık kuruluşlarında 10 TL katkı payı alınmasına dair SGK'nin 29 Eylül 2008 tarihli Sağlık Uygulama Tebliği'nin (SUT) Danıştay tarafından yürütmesinin durdurulduğunu anımsatan Akay, "1 Haziran 2009'da SGK bir genelge yayımlayarak Danıştay kararına uyulacağını belirtmişti. Aradan geçen üç buçuk aylık sürede, SGK 18 Eylül tarihli Resmi Gazetede yayımlanan SUT'la, Danıştay kararını ortadan kaldırmakla kalmamış, yargıya gidenlere de bir daha yargıya giderseniz bu oranları daha da arttırırım mesajı verircesine aile hekimi ve birinci basamak sağlık kuruluşlarında tedavi olanlardan TL, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında muayene olanlardan TL, özel sağlık kuruluşlarında muayene olanlardan 15 TL katılım payı alınması kararlaştırıldı" dedi. Akay, yıldır uygulanmakta olan hatalı ekonomi politikalarının sonucunda ekmeğinden, suyundan, yakacağından, giyeceğinden, eğitiminden, konutundan, ulaşımından, haberleşmesinden fedakarlık yapan çalışanlar ve bunların emekli, dul ve yetimlerinin şimdi de sağlıklarından fedakarlık yapmaya zorlandığına dikkat çekti. "Hükümetin ekonomik ve sağlık politikaları iflas etti" 5510 sayılı kanunla çalışanları 65 yaşında emekli etmeyi planlayan, hatta emekli olmalarını imkansız hale getiren Hükümeti, "bunun uzun vadeli bir iş olduğunu anlayıp, sisteme dahil olanların erken vefatını temin etmek için" sağlık harcamalarına zam yapmakla suçlayan Akay, "Hükümet, iktidara geldiğinde üç yıl süre isteyip, üç yıl sonra mutfağınız bollaşacak, cebiniz para görecek demişti. Buna karşın Hükümet yılın sonunda 'yeme, içme, giyme, hekime uğrama, ilaç kullanma' demesini anlamak mümkün değildir. Bu uygulamayla Hükümetin ekonomik ve sağlık politikaları iflas etmiştir. Üç yıl sonra cebiniz para görecek, mutfağını bollaşacak diyerek dar ve sabit gelirlinin umutlarıyla hoyratça oynayan Hükümetin hiç değilse bu kesimden özür dilemesi gerekiyor." 20 Eylül 2009 + + + + 576024 + Ermenistan'ın gözü sınır kapılarında + Rusya devlet televizyonu Vesti, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'la özel bir röportaj gerçekleştirdi. Sarkisyan, 14 Ekim'de Bursa'da oynanacak rövanş maçına kadar sınırın açılıp açılmayacağını soran Vesti muhabiri Aleksander Tiron'a, "Müzakere süreci başladığında bu konuda anlaştık. Herhangi bir ön şart ortaya konmadan bu sürecin ilerletilmesini istiyoruz." dedi. Sınırın açılacağından umutlu olduğunu kaydeden Sarkisyan, sürecin kesilme riskinin de bulunduğunu söyledi. Sarkisyan, "Yüzde yüz süreç devam edecek diyemeyiz. Ancak, yolu da giden bitirir." ifadesini kullandı. Ermenistan Türkiye sınırında incelemelerde bulunan Vesti televizyonu, sınırın öte yakasından görünen Türk askerlerindeki hareketliliği de gündeme taşıdı. Sarkisyan gülerek, "Sizin özel bir araştırma yaptığınızı düşünmüşlerdir." ifadesini kullanırken, muhabir de "Ermenistan'ın sınırı açtığını düşünmüş de olabilirler." diyerek espri yaptı. Sınırda görev yapan askeri birlik komutanları ile görüşen televizyon, eski Sovyetler Birliği sınırlarının Ermenistan'ın Türkiye sınırından başladığını hatırlattı. Devlet televizyonunda yayınlanan programa göre sınırın açılması ile Ermenistan Rusya'ya çok daha rahat ulaşacak. Erivan'dan hareket eden trenler Trabzon üzerinden feribotlarla Soçi'ye gidebilecek. Bu hem Rusya hem de Ermenistan açısından çok daha düşük bir maliyet. Ermenistan pazarında aktif olmak isteyen Moskova'nın Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin gelişmesini istemesinin önemli bir gerekçesi de bu. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi Azerbaycan'ın yararına "Türkler ve Azeriler 'tek millet iki devlet' kavramını sık kullanır. Bunu tartışmak istemiyorum. Ancak Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi, sadece Türkiye ya da Ermenistan'ın çıkarına değil. Bu Azerbaycan açısından da büyük gelişme sağlayacak." değerlendirmesinde bulunan Ermenistan Cumhurbaşkanı, Yukarı Karabağ konusu ile sınırın açılmasının ilişkilendirilmesinin durumu kötüye sokacağını kaydetti. Yukarı Karabağ'ın hukuki olarak Azerbaycan'ın bir parçası olduğunu kabul eden Sarkisyan, "Yukarı Karabağ hukuki olarak Azerbaycan'ın bir parçası idi. Mevcut şartlarda bağımsızlığını ilan ederek Azerbaycan'dan ayrıldı. Burada ikinci bir alternatif düşünmek doğru değil." ifadesini kullandı. Protokol 13 Ekim'de imzalanabilir Ekim ayında hem Türkiye-Ermenistan hem de Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri açısından yoğun bir gündem olacak. Yukarı Karabağ sorununun çözümü ile ilgili Azerbaycan Cumhubaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, 10 Ekim'de Kişinev'de gerçekleşecek Bağımsız Devletler Topluluğu zirvesinde bir araya gelecek. Gelecek hafta New York'ta gerçekleşecek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında da AGİT Minsk Grubu üyeleri Rusya eşbaşkanı Yuri Merzliakov, ABD eşbaşkanı Robert Bradtke, Fransa eşbaşkanı Bernard Fassier iki ülke dışişleri bakanları ile görüşmede bulunacak. Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Mamedyarov ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandiyan'ın Kişinev zirvesi için hazırlık çalışmalarında bulunacağı kaydediliyor. APA haber ajans��na hafta başında özel açıklamada bulunan Merzliakov, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi ile ilgili protokolün 13 Ekim'de imzalanabileceğini belirtmişti. Altı haftalık çalışma sürecinin tamamlanmasının ardından imzalanan protokoller, iki ülke parlamentolarında da ele alınacak. 56 siyasi parti lideri ile önceki gün görüşen Sarkisyan, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesine destek istemişti. + + + + 575777 + Belediyeden atılan işçiler Ankara'ya yürüyor + CHP'li Karşıyaka Belediyesi'ne bağlı olarak çalışırken 30 Nisan'da işlerine son verilen DİSK/Genel-İş Sendikası'na bağlı Kent A.Ş. işçileri, gün önce seslerini duyurmak için yürüyerek Ankara'ya gitmek üzere yola çıkmıştı. Bugün akşamüstü saatlerinde Salihli'ye bağlı Mersindere kasabasına ulaşan işçiler, Tuana Dinlenme Tesisleri'nde mola verdi. Genel İş Sendikası Genel Başkanı Erol Ekici, burada yaptığı açıklamada, Kent A.Ş'den çıkarılan işçilerin 142 gündür işlerine dönme mücadelesi verdiklerini belirterek, "Bu yürüyüş sadece işçilerin işe dönme yürüyüşü değildir. Bu yürüyüş aynı zamanda krize karşı bir yürüyüştür. Yoksulluğa karşı bir yürüyüştür, işsizliğe karşı bir yürüyüştür. İşten atılan 276 arkadaşımızın yerine ertesi gün İstanbul'daki bir firma ile yeniden bir ihale yapıldı ve 340 kişi belediyede çalışmaya başladı. Buna karşılık bizde gün önce arkadaşlarımızla birlikte tekrar işe dönme talebimizle Ankara yürüyüşümüzü başlattık. Bayramın 1. gününü Salihli'de geçireceğiz. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve Salihli'deki Genel İş Sendikası'na üye arkadaşlarımızla bayramlaşacağız. Bu inancı, bu iradeyi ilk günkü gibi Ankara'ya kadar taşıyarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Haksız bir sebepten dolayı iş haklarımız feshedildi. Bu sosyal bir cinayettir. Ankara'da CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile görüşerek, İzmir'de yaşanan bu bilgi kirliliğini aktaracağız" dedi. Ekici, konuşmasının ardından DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'nin gönderdiği bayram mesajını işçilere okudu. Çelebi'nin yarın Salihli'de işçilerle bayramlaşacağı öğrenildi. + + + + 576550 + 100 milyon euro'yu 15 kişi paylaşacak + Fransız idaresi, Cuma gecesi 100 milyon euro'luk ikramiyeyi kazanarak bir rekora da imza atan kişinin kuponu Marsilya'da oynadığını açıkladı. Açıklamada, bu adı açıklanmayan kişinin 15 arkadaşıyla ortaklaşa oynama alışkanlığı bulunduğu belirtildi. 'da bundan önceki rekor 16 Eylül 2005'te 75 milyon 888 bin 514 euro'luk ikramiyeyle kırılmıştı. Birleşik Krallık, İrlanda, Portekiz, Belçika, İsviçre, Lüksemburg ve Avusturya'da oynanan Euro Millions'un dün geceki talihlisi numarayı bilen tek kişiydi. Euro Millions'un tarihi rekoru ise 126 milyon 231 bin 764 euro'yla bir İspanyola ait. + + + + 575653 + İran savaş gemileri, Aden Körfezi'nde korsan teknelerine ateş açtı + İran donanmasının komutanı Fariburz Kadirpanah, devlet radyosuna yaptığı açıklamada, Aden Körfezi'nde dün meydana gelen olayda, teknelerin uyarıları dikkate almaması üzerine ateş açıldığını ve teknelerin bölgeden uzaklaştığını söyledi. İran'ın mayıs ayında ticari gemileri ve petrol tankerlerini korumak amacıyla Aden Körfezi'ne savaş gemilerinden oluşan küçük bir filo konuşlandırmıştı. + + + + 576033 + Sinema tarihinden 'annelik' üzerine EN İYİ 15 FİLM + Sinema tarihinden 'annelik' üzerine EN İYİ 15 FİLM 'Annelik' teması çevresinde ilerleyen etkileyici öyküleri, yanı sıra da usta işi oyunculukları, sinematografileri ve yönetmenlikleriyle unutulmazlar arasına giren 15 klasik film Yeni Şafak sinema editörü Ali Murat Güven, Ramazan ayı boyunca izleyebilecekleri nitelikli filmler arayan sinemaseverler için özel olarak seçti. YENİ ŞAFAK SİNEMA SERVİSİ 1- Sevgi Sözcükleri (Terms of Endearment, 1983) Yönetmen: James L. Brooks 2- Donmuş Irmak (Frozen River, 2008) Yönetmen: Courtney Hunt 3- Karanlıkta Bir Çığlık (A Cry in the Dark, 1988) Yönetmen: Fred Schepisi 4- Ayrı Bir Dünya (A World Apart, 1988) Yönetmen: Chris Menges 5- Sol Ayağım (My Left Food: The Story of Christy Brown, 1989) Yönetmen: Jim Sheridan 6- Gazap Üzümleri (The Grapes of Wrath, 1940) Yönetmen: John Ford 7- Sahtekâr (Changeling, 2008) Yönetmen: Clint Eastwood 8- Kızkardeşimin Hikâyesi (My Sister's Keeper, 2009) Yönetmen: Nick Cassavetes 9- Oyuncakçı (The Dollmaker, 1984 TV Filmi) Yönetmen: Daniel Petrie 10- Postacı (Il Postino, 1994) Yönetmen: Michael Radford 11- Yaralı Yüz (Scarface, 1983) Yönetmen: Brian De Palma 12- Küçük Adam Tate (Little Man Tate, 1991) Yönetmen: Jodie Foster 13- Cennet Sineması (Nuovo Cinema Paradiso, 1988) Yönetmen: Giuseppe Tornatore 14- Selvi Boylum Al Yazmalım, 1978 Yönetmen: Atıf Yılmaz 15- Şeytan Kovucu (The Exorcist, 1973) Yönetmen: William Friedkin OPSİYONEL ÖNERİ: 16- Çok Şey Bilen Adam (The Man Who Knew Too Much, 1956) Yönetmen: Alfred Hitchcock UNUTULMAZ SAHNE: 1- “Sevgi Sözcükleri”nde Emma Horton'un (Debra Winger) gireceği kanser ameliyatı öncesi çocuklarıyla vedâlaşması ve sonrasında da anne Aurora Greenway'in (Shirley MacLaine) kızı Emma'yı kaybettiğini öğrendiği anda hastanenin koridorlarında hastabakıcılarla kavga edişi 2- “Cennet Sineması”nda, İtalyan film yapımcısı Salvatore Di Vita çeyrek yüzyıllık bir ayrılıktan sonra köyüne geri döndüğünde, artık iyice yaşlanmış olan annesi Maria'nın, çocuklukta yaşadığı odanın kapısını açıp ona bütün kişisel eşyalarını (bisikleti ve mm'lik sinema makinesi de dahil) gittiği ilk günkü düzeni içinde yeniden teslim etmesi 3- “Postacı”da, gariban mektup dağıtıcısı Mario'ya (Massimo Troisi) gönlünü kaptıran köylü güzeli Beatrice Russo'nun (Maria Grazia Cucinotta), bu ilişkiden fena hâlde rahatsız durumdaki görmüş geçirmiş analığından “erkeklerin aslında ne hin oğlu hin yaratıklar olduğuna” dair muhteşem nasihatı dinlediği bölüm Gelecek haftanın listesi: Sinema tarihinden 'dürüstlük ve cesaret' üzerine en iyi 15 film Ve Türk şiirinin büyük ustası Behçet Necatigil'den, bütün bu filmlerin anlattığı ortak öyküyü pekiştirir nitelikte bir şiir: ÇOCUKLAR Çarşılarda bir şey Biz pek aramazdık, çocuklar olmasaydı Kasaplarda, manavlarda bazı yorgun kadınlar Hep de tenha saatleri seçerler Sonra, yavaş bir sesle “Çocuk için, hasta kaç gündür, yemiyor” Biraz et, biraz meyve isterler Sevdiği bir reçeli günaşırı yalnız ona Kaşıklarla beraber büyür bir üzüntü Yağların, şekerlerin, çayların Uykularda bile bitiyorsa Annelere düşündürdüğü İnsanlara, tezgâhlara, kâğıtlara kolaydı; Biz bu kadar eğilmezdik, çocuklar olmasaydı + + + + 575783 + Ankara derbisini Gençlerbirliği aldı + ANKARAGÜCÜ: GENÇLERBİRLİĞİ: STAT: Ankara 19 Mayıs HAKEMLER: Yunus Yıldırım xx, Neşet Merdin xx, Ayhan Akgöz xx ANKARAGÜCÜ: Serkan xx, Cihan (Semavi dk. 69 x), Elyasa xx, Ediz x, Broggi xx, Hürriyet xx, Barbaros xx, Mehmet Çakır x, Ceyhun (Ufuk dk. 84 ?), Vassell xx, Iglesias (Emre dk. 77 x) YEDEKLER: Bora, Koray, Murat Durer, Volkan TEKNİK DİREKTÖR: Hikmet Karaman GENÇLERBİRLİĞi: Serdar Kulbilge xx, Orhan xx, Radeljic xx, İlhan xx, Aykut xx, Tozo xx, Cem Can xx, Burhan (Hurşit dk. 56 xx), Harbuzi xx (Kerem dk. 56 xx), Mustafa xx (Bilal dk. 90 ?), Kahe xxx YEDEKLER: Ulaş, Murat Kalkan, Sandro, Mahmut TEKNİK DİRÖKTÖR: Thomas Doll GOLLER: Mustafa (dk. 10), Barbaros (dk. 32), Kahe (dk. 80) SARI KARTLAR: Hürriyet, Elyasa (Ankaragücü), Orhan, Mustafa, Tozo, Kerem (Gençlerbirliği) Turkcell Süper Ligi'nin 6. haftasında oynanan başkent derbisinde Gençlerbirliği, Ankaragücü'nü 2-1 mağlup etti. MAÇTAN DAKİKALAR (İLK YARI) 1. dakikada Burhan'ın ceza sahası dışından yaptığı vuruşta, top üstten auta gitti. 7. dakikada Harbuzi'nin ceza sahası dışından yaptığı yerden vuruşta, kaleci Serkan topa sahip oldu. 9. dakikada Orhan'ın sağ çaprazdan yaptığı vuruşta, kaleci Serkan topu kornere çeldi. 10. dakikada Harbuzi'nin sağ taraftan kullandığı köşe vuruşunda, arka direkte topla buluşan Mustafa'nın kafa vuruşunda, meşin yuvarlak savunmanın müdahalesine rağmen ağlara gitti. 0-1 30. dakikada ceza sahası içinde oluşan pozisyonda Iglesias'ın rövaşata vuruşunda, top üstten auta gitti. 32. dakikada Broggi'nin sol taraftan yaptığı ortaya altıpas çizgisi üzerinde Barbaros'un yaptığı kafa vuruşunda, savunmaya çarpan top ağlara gitti. 1-1 MAÇTAN DAKİKALAR (İKİNCİ YARI) 53. dakikada Cihan'ın sağ taraftan yaptığı ortada ceza alanı içinde topla buluşan Iglesias'ın kafa vuruşunda, top kaleci Serdar'da kaldı. 60. dakikada art arda çalımlarla Ankaragücü ceza alanına giren Mustafa topu Kahe'ye çıkardı. Bu futbolcu kötü bir vuruş yapınca, meşin yuvarlak yandan auta gitti. 80. dakikada Hurşit'in sol kanattan yaptığı ortada, Kahe'nin ceza sahası içinde bekletmeden yaptığı vuruşta top ağlara gitti. 1-2 + + + + 575903 + Mitchell başaramadı, barış süreci tıkandı + Abbas, Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile görüşmesi sonrası yaptığı açıklamada, "Şu anda yol tıkalı" ifadesini kullandı ve barış müzakerelerinin yolunu açmanın İsrail'e düştüğünü kaydetti. Abbas, "(Mitchell için) Batılı ya da Filistinli taraflarla yapacak bir iş kalmadı, çünkü bizler üzerimize düşeni yapıyoruz. İsrail tarafına odaklanmak lazım." diye konuştu. İsrail ile Filistinliler arasındaki barış görüşmelerinin yeniden başlatılması için iki taraf arasında mekik diplomasisi yürüten ABD Başkanı Obama'nın temsilcisi Mitchell, İsrail tarafını, yerleşim inşaatlarının dondurulması konusunda ikna edememişti. Amerika ise dün açıklama yaparak, gelişme sağlanamamasına rağmen sürecin devam edeceğini duyurdu. KAHİRE, WASHINGTON AA + + + + 576009 + SELİM İLERİ "Araba Sevdası" yüz yirmi yaşında! + Sabahattin Çağın, "Yazar, 1889'da kaleme aldığı bu eseri 1896 yılında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika ettirmiş, daha sonra da kitap halinde yayımlamıştır" diye belirtiyor. Sonra beni çok etkileyen şu bilgilendiriş: "Gerek dergideki tefrika gerekse kitap Halil Paşa tarafından resimlenmiştir." Bugün yüz yirmi yaşındaki Araba Sevdası'nın Halil Paşa'nın resimleriyle bezenmiş bir baskısını görememek, edebiyat ve yayın dünyamız adına herhalde utanç. Halil Paşa'nın eserleri arasında Hüseyin Rahmi portresi de vardır. Ressamın edebiyat adamlarıyla yakın dostluğu anılarda yer alır. Hüseyin Rahmi, aman beni genç gösterin! diye tutturmuş... Araba Sevdası'nın romanımızdaki çok önemli konumu ne yazık ki nice zamanlar fark edilmemiştir. Bir şairin heves işi romanı sanılmış Araba Sevdası, edebiyat tarihlerimizde -çoğu kez- üstün körü değerlendirilmiş. Örnekse, Cevdet Kudret, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman'da, "Romanın kahramanı Bihrûz Bey, birçok noktalarda, Ahmet Mithat'ın Felâtun Bey'ine benzemektedir." yargısına varmış. kadar ki, "İki eserin konusunu karşılaştırınız" diye eklemiş. Bence, konuların benzerliği benzemezliği bir yana, hep gülünç 'düşürülmüş' Felâtun Bey'le hep gülünç 'düşmüş' hüzünlü Bihrûz arasında ruh ikizliği bulmak hayli zor. Berna Moran'ın 1983 tarihli Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış'ı olmasaydı, Araba Sevdası belki bende bulanık, puslu kalacaktı. Moran, gerçekten çok incelikli çözümlemesinde bu romanın değerini saptar. Bir dikkati, edebiyat tarihi açısından şaşırtıcıdır: "Recaizâde Ekrem'i ilgilendiren Bihrûz'un yalnızca giyimi kuşamı, Fransızca paralayarak konuşması gibi züppe tipinin ortak özellikleri değil, onun kendine özgü kafa yapısı, zihniyeti, iç yaşantısıdır. Bu iç dünyayı, kâh anlatıcı olarak araya girip iç çözümleme yöntemiyle okura aktarır, kâh aradan çekilerek Bihrûz'un kafasının içini okurun doğrudan doğruya gözlemlemesi için iç konuşmadan bilinç akımına doğru aşamalaşan yollara baş vurur." Böylesi bir çaba ne döneminde ne sonra, hem de nice sonra kavranabilmiş. Yine Moran'dan iz sürersek, Araba Sevdası dünya edebiyatında bilinç akışı tekniğine açılmış 'ilk' romandır. Bu anlatış, dile getiriş özelliği kadar Bihrûz'un yaşaması da Araba Sevdası'na anlam katar. Bihrûz, bence 'trajik' bir kimlik. Araba Sevdası, döneminde pek anlaşılamamış yenilikçi tutumuyla, evet züppelik eleştirisi. Ne var ki, eser, ince bir mizahla örtünmüş görünürken, bir yandan da toplumsal eleştiriye açılır. Romanın baş kişisi Bihrûz Bey, bilir bilmez bağlandığı Batı kültürünü, ülkülerinin ve hayallerinin gayesi edinmişken, yaşadığı ortamda ne Batı kültürünü gerçekten özümseyebiliyor, ne de geleneksel kültürümüzün inceliklerini, değerlerini kavrayabiliyor. Bir boşlukta sürüklenip durmakta Bihrûz! Felâtun Bey, Ahmet Mithat Efendi'nin dünya görüşünde kof bir kişi, hatta topluma zararlı bir kişi. Bihrûz ise, şaşkınlıkları, gülünçlükleri ortasında hüzün kişisi. Bihrûz'a sunulanla Bihrûz'un hayal ettikleri arasındaki uçurum, Araba Sevdası'nı git git kederle örtüştürür. Şıpsevdi'nin Meftun'u ne yazık ki sadece Felâtun Bey'den iz sürmüştür. Hüseyin Rahmi çapındaki büyük bir romancının bile Araba Sevdası'na, Bihrûz'un macerasına gereğince önem vermemiş olması talihsizlik. Meftun bir iki adım sonra Bihrûz'da yarım kalanı bütünleyebilirdi. Ama Hüseyin Rahmi her nedense 'maskara'yı tercih etmiş. Yetkin romanın ilk örneği saydığımız Aşk-ı Memnu'un uçsuz bucaksız değerini yadsımayarak, hemen öncesine Araba Sevdası'nı yerleştirmek... Bu düşünce bir zamandır aklımı kurcalıyor. Yazarı önsözünde söylemiş ama, yine gözden kaçmış, önemsenmemiş: "Bu mütalâaya göre Muhsin Bey hikâyesi (Recaizâde'nin bir uzun öyküsü) okurlarca ağlanacak şeylerden görülmüş olduğu halde, bu Araba Sevdası gülünecek hallerden addolunsa gerektir. Fakat dikkat olunursa bu ondan elbette daha ziyade hazin, elbette daha çok elem vericidir." + + + + 575989 + UEFA'dan haksız rekabete fren + LİNKLER Yatırımcıların yaptığı katkıyla transfer gerçekleştiren kulüplerin rekabete gölge düşürdüğünü ifade eden Platini, "2012 yılından itibaren kulüpler ancak kazandıkları kadar harcayabilecek." dedi. Platini, "Bir oyuncuya 94 milyon Euro vermek mantıklı değil." sözleriyle de Real Madrid'in Cristiano Ronaldo transferini eleştirdi. + + + + 575908 + Kulüplerin orijinal formaları cep yakınca taraftar taklide yöneliyor + 'Futbol, asla sadece futbol değildir' demişti Simon Kuper, ünlü kitabında. Gerçekten de futbol, taraftar için adeta bir yaşam tarzı. Bunun en büyük göstergelerinden biri de şüphesiz ki formalar. Her taraftar, gönlünü kaptırdığı takımının formasını giymek ister. Ancak üstünde kulübünün resmi kıyafetini taşımak, futbolsevere pahalıya patlıyor. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'un lisanslı formaları 85 ile 89 lira arasında değişen fiyatlarla satılıyor. Taraftar, Avrupa'daki ünlü kulüplerin forma etiketleriyle yarışan fiyatlar sebebiyle 'taklit'e yöneliyor. Çarşıda-pazarda ve stadyum önlerinde açılan seyyar tezgahlarda 10-15 liraya satılan korsan formalar, orijinaline para yetiremeyen futbol fanatiklerinin imdadına yetişiyor. Ateş pahası fiyatlar, aslında kulüpleri de zor durumda bırakıyor. Lisanslı ürün satışlarından beklenilen ciro yapılamıyor. 2009-2010 futbol sezonunun açılmasıyla birlikte yeşil sahalarda ezeli rekabet yeniden başladı. İspanya'da Real Madrid-Barcelona, İngiltere'de Manchester United-Chelsea, Almanya'da Bayern Münih-Bayer Leverkusen ve ülkemizde de Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin heyecanı şimdiden taraftarı sardı. Ünlü takımlar, bu mücadelede bir adım öne geçmek için sezon öncesinde milyonlarca dolar ödeyerek önemli transferler yaptı. Takımı güçlendirmek için harcanan parayı geri kazanmaya çalışan futbol kulüpleri, çareyi taraftarında buluyor. Yeni yıldızlarının formasını bastıran devler, bunları 42 ile 92 Euro arasında değişen fiyatlarla satıyor. Real Madrid'in Ronaldo ve Kaka formaları 85 Euro'ya (183 lira) satılırken, komple forma ve şort ise 92 Euro'ya (199 TL) mal oluyor. Dünya devlerinin fiyatları tavan yaparken, Türk takımlarının formaları da taraftarın cebini yakıyor. Süper Lig'in dört büyüğü Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor, lisanslı ürünlerini vitrine 85 ile 89 TL (39-41 Euro) arasında değişen fiyatlarla çıkarıyor. Fiyatların taraftarın ekonomik seviyesinin üzerinde olması ise beraberinde bazı sorunlar getiriyor. Binlerce taraftar, takımının orijinal formasını alamadığı için mahalle aralarında kurulan pazarlara yöneliyor. Bu sayede vitrinde 89 liraya alamadıkları Brezilyalı Santos ve Elano gibi yıldızların formalarına 'korsan' yollardan 10 ile 15 liraya sahip oluyor. Yavuz Ö., ateşli bir Galatasaray taraftarı. Takımının forması, onun için büyük bir tutku. Ancak para yetiştiremediği için üzerinde taklit forma taşıyor. Buna mecbur kaldığını belirten Yavuz Ö., kulübünden, lisanslı ürünleri daha ucuza satmasını istiyor. KULÜPLERİN TAKLİTLE BAŞA ÇIKMASI MÜMKÜN DEĞİL Taklit formalar, İstanbul'da Merter, Mercan, Eminönü ve Zeytinburnu dolaylarındaki kaçak tekstil atölyelerinde dikiliyor. Buralarda kulüp formaları dışında, Nike, Adidas, Puma, Abercrombie and Fitch, Polo ve Lacoste gibi dünyaca ünlü markaların her türlü taklit giysileri de üretiliyor. Bu yerlerde her tarz 'korsan' üretimin rahatlıkla yapıldığını anlatan bir işletmeci, "Sahteciler, istedikleri her kulübün orijinal formasını birebir taklit edebilir. Çünkü ellerinde her türlü teknik altyapı var. Kulüplerin bunların önüne geçmesi çok zor. Çünkü 85-90 liralık ürünü 10-15 TL'ye satıyorlar." diyor. Takım kaybedince satışlar düşüyor Trabzonspor Ticari Ürünler Ticaret AŞ Genel Koordinatörü Yusuf Aktuğ Görener ise lisanssız ürün satışını azaltmak için kulübün yoğun bir mücadele verdiğini belirtiyor. Fiyatlardan dolayı bazı taraftarın korsan üretim yapan yerlerden forma almaya devam ettiğini hatırlatan Görener, bunu önlemenin yolunun da taraftarı bilinçlendirmekten geçtiğini kaydediyor. Bu amaçla taraftara yönelik 'Lisanslı ürün al, takımına sahip çık' kampanyası başlattıklarını dile getiriyor. Yusuf Aktuğ Görener, takımın maç kaybettiği ve kötü sonuçlar aldığı dönemlerde forma ve benzeri ürün satışlarının da düştüğünü dile getiriyor. Kulüp olarak sahte forma satışına karşı yoğun bir mücadele verdiklerini belirten Beşiktaş Kulübü Kartal Yuvası'ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Aksoy, istedikleri sonucu alamadıklarına dikkat çekiyor. Taraftarın lisanssız formaya yönelmesinde ekonomik ve kültürel şartların büyük önem arz ettiğine değinen Aksoy, "Taraftar, kulübün menfaatinden ziyade kendini düşünüyor. Sonuçta 85 lira vermek yerine 15 TL'ye forma almayı tercih ediyor. Avrupa'da futbolsever, kulübün kazancını ön planda tutar. Ancak ülkemizde bunu kısa vadede çözmek gerçekten de çok zor." açıklamasında bulunuyor. Aksoy, önümüzdeki aylarda bu sorunu çözmek için taraftara uygun fiyatlarla forma satışı yapacaklar�� müjdesini veriyor. + + + + 575910 + Maliye'de Mehmet Şimşek'ler karıştı, memur bakan oldu! + Her anne ve baba çocuklarına güzel isim vermek için bebek daha doğmadan isim aramaya başlar. Bazen tutulan takımın futbolcusu, desteklenen partinin lideri, bazen de ülkenin tarihine etki eden kişilerin isimleri çocuklara verilir. Türkiye'de insanların büyük çoğunluğu ise inançları gereği Peygamber Efendimiz'in isminden esinlenerek çocuklarına "Mehmet, Mustafa ve Ahmet" isimlerini veriyor. Durum böyle olunca birçok kişi aynı isim ve soyismi taşıyabiliyor. Maliye Bakanlığı'nda görevi Kemal Unakıtan'dan devralan Mehmet Şimşek, koltuğa oturduktan sonra ilginç bir benzerlikle karşılaştı. Bakan Şimşek koltuğa oturduktan sonra Maliye bünyesinde yaklaşık 300 kişi ile aynı soyismi taşıdığını öğrenmiş. Alınan bilgilere göre bakanlık bünyesinde nüfus cüzdanlarında 'Mehmet Şimşek' yazılı 12 kişinin bulunması özellikle ilk zamanlarda bazı tatlı sürprizlerin yaşanmasına sebep oldu. Özellikle merkezde beş kişinin bakanla aynı isim ve soy ismi taşıması ise hem santralcileri hem de sekreterleri zor durumda bırakmış. Maliye çevrelerinden edinilen bilgilere göre yeni kabinede görevi değişen Bakan Şimşek'e gelen tebrik telefonları ve çiçekler dahi yanlış yere gönderilmiş. Bakan Şimşek'le aynı ad ve soyadı taşıyanların beşi bakanlık bünyesinde çalışırken iki kişi Milli Piyango, geriye kalan ise Gelir İdaresi Başkanlığı'nda (GİB) vezne veya bir başka birimde memur olarak görev yapıyor. Maliye'deki benzerlik sebebiyle ilk başlarda Mehmet Şimşek isimli bir çalışana ulaşmak isteyenler, "Hangi Mehmet Şimşek'i arıyorsunuz? Sayın Bakan'a ulaşmak istiyorsanız santralden özel kalemini bağlatmanız gerekiyor." cevabıyla karşılaştı. Ayrıca bu söz konusu isim benzerliği durumu bazı dedikodulara sebebiyet verince Bakan'ın bir çalışma yaptırdığı ortaya çıktı. Kadrolaşma iddialarına cevap niteliği taşıyan çalışma sonrasında çalışanlardan sadece Bakan Şimşek'in Batman Gercüşlü olduğu ortaya çıktı. İddiaların aksine bu kişilerin Bakan Şimşek'le herhangi bir akrabalık bağı da tespit edilemedi. Maliye'nin merkez ve taşra birimlerinde çalışan sayısı 44 binin üzerinde. Bakanlığın merkez teşkilatında bin 336 kişi çalışırken, taşradaki personelin sayısı ise 37 bin 64. Bakanlık teşkilatında 31 kişi de yurtdışında görevde bulunuyor. Öte yandan mayıs ayı başında kabineye kriz ayarı yapılarak bazı isimlerin yeri değişmişti. Sağlık sorunlarının da etkisiyle üç dönemdir maliye bakanı olan Kemal Unakıtan yeni kabinede yer almazken, yerini Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'e bırakmıştı. Başbakan Erdoğan, Şimşek değişikliği ile Maliye'ye Turgut Özal gibi dışarıdan bir atama yapmıştı. + + + + 576574 + Hakkari'de yağış nedeniyle ev yıkıldı + LİNKLER Şahin Acar, gazetecilere yaptığı açıklamada, gece saatlerinde yağışın şiddetini artırması üzerine çatıdan su akmaya başladığını anlatarak, ''Bakmak için çıktığımda damda çukur oluştuğunu gördüm. Bu sırada üç çocuğum ve eşim evdeydi. Hemen aşağı inerek onları dışarı çıkardım. Çok kısa süre sonra dam çöktü'' dedi. Bayramı evsiz karşıladıklarını anlatan Acar, maddi durumunun iyi olmadığını, bunun için yetkililerden yardım beklediğini söyledi. + + + + 575652 + Polise mukavemette bulunan turiste ''yurt dışına çıkış yasağı'' konuldu + Alınan bilgiye göre, İngiliz arkadaşları ile yaşadığı tartışmanın ardından gittiği polis merkezinde görevli polislere mukavemette bulunduğu iddia edilen İngiliz turist W.M.S. (19), ifade işlemlerinin ardından çıkartıldığı nöbetçi mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Mahkeme ayrıca, sağlık sorunları olduğu öne sürülen İngiliz gencin, sağlık raporları ülkesinden gelinceye kadar yurt dışına çıkışını da yasakladı. İngiliz turistin ailesi ise olaydan üzüntü duyduklarını belirterek, ''Sağlık sorunları var, yüzden bunlar yaşanmış'' dediler. + + + + 575867 + Beğenal, Direnal, bu ne hal? + Mehmet Tez Hafif müzik hafif başka şeylerBeğenal, Direnal, bu ne hal? 20 Eylül Pazar 2009 Bienal’i eleştirmek iyi güzel de siz eleştiriye ne kadar açıksınız değerli protestocular? Birinin adı Beğenal, diğerininki Direnal. Bienali’ne karşı iki farklı oluşumdan bahsediyor şimdi herkes. Yaptıkları afişe ve üzerindeki çalışmaya, ilk gördüğüm anda bayıldım. Bienal’in 10 yıllığına sponsoru olan Koç’u ve diğer yan sponsorları hedef alan kadar şahane bir çalışma var ki ortada, kayıtsız kalmak mümkün değil. Temel eleştiri şu: özgür olmalı. Politik mesajlar içeren bir sanat etkinliği nasıl olur da büyük bir şirketin sponsor desteğiyle yapılır? Üstelik ana cümlesini komünist Brecht’ten alıyorsa... Afiş çalışmasında Koç “Çok” olmuş. “Cezacıbaşı”, ise “Ürkcell”. Bienal’in küratörleri bile bu eleştirel tavırlı hareketi kadar beğendiler ki Antrepo’ya gelenlere broşürleri bizzat dağıttılar. Direnal, Direnistanbul isimli hareketin bir parçası. Merak edenler direnistanbul.wordpress.com adresine girerek ya da katranvetuy.com sitesini inceleyerek neye ve neden direndiklerini görebilir. Afişin yaratıcısı olan Beğenal ise daha eski bir oluşum. Öne çıkan isim ise Serhat Köksal. 2/5 BZ projesini bilenler Köksal’ı oradan hatırlayacak. Köksal Bienal tarzı büyük kültürel aktivitelerin devletler açısından bir vitrin olarak kullanılmasına karşı çıktığı için, “Kendi bienalini kendin yap” mottosuyla üretmiş bu projeyi. Kendi ifadesi böyle. Beğenal’ı .com/begenal adresinden takip edebilirsiniz. Rezil Ordu Korosu isminde bir video hazırlanmış, tadından yenmez. Rezil Ordu Korosu ’ndaki Haymatlos’ta 25 Eylül’de bir de gösteri yapacak. “Yazacağın yazıyı bir göreyim!” Bu iki hareket de kağıt üzerinde kusursuz görünüyor. Ancak ben iki noktada hayal kırıklığı yaşadım. Biri Direnal protestocularının Bienal’in Antrepo’daki eserlerine zarar verme girişimi. Eserlerin üzerine çıkartma yapıştırmak ya da herhangi bir başka şekilde eserlere zarar vermeye çalışmak hoş değil. Zekice hiç değil. İkinci itirazım bir soru aslında. Beğenal ile ilgili bilgi almak ve bir haber hazırlamak için Serhat Köksal’ı aradım. Kendisiyle görüşmek istedim. Köksal görüşebileceğimizi ancak “Biz şuna karşıyız, bunu istiyoruz” tarzı bir röportaj vermek istemediğini söyledi. Onun yerine bana çalışmalarından görseller ve metinler gönderdi. Peki eyvallah. Fakat sonra ne oldu biliyor musunuz? Köksal yazımı görmek istedi. Bütün emekleriniz çöpe gitmiş oldu, yazık! Yazıyı yayımlanmadan kimseye okutmam söz konusu değil. Buna karşılık Köksal’ın bana yolladığı çirkin ve tehditkar mesajı da gerçek yüzünün bir kanıtı olarak saklıyorum. Asıl şaşkınlığım şu: Bir “gerilla” proje geliştirip sanatçılar özgür ve bağımsız olmalı diyorsunuz. Sanata karışıyorlar, kullanıyorlar diye sponsorları eleştiriyorsunuz. Bütün firmaların logolarını değiştirip dalga geçiyorsunuz. Hepsine eyvallah. Ama biri sizin hakkınızda hoşunuza gitmeyen bir şey yazacak diye endişe ettiğinizde tepki “Yazıyı göreyim”. Aldığınız yanıtı beğenmeyince de “İptal edelim.” Pardon da kendinize hak gördüğünüz özgürlüğü neden başkalarından esirgiyorsunuz? Ürkcell’den, Çok’tan, Cezacıbaşı’ndan sizi arayıp afişinizi önceden görmek istediler mi? Ya da “Biz sizin afişinizde bu şekilde yer almak istemiyoruz, bunu iptal edelim” dediler mi? Tehdit ettiler mi? Etseler ne yapardınız? “Şiddet uyguluyorlar” diye bağırır mıydınız? Ben de bunu mu yapmalıyım? Eleştirilmekten bu kadar korkuyorsanız neden eleştirmeye soyunuyorsunuz? Yazık... Güzel bir hareket hedefi 12’den vurmayı işte böyle, bu kafayla ıskalıyor. Yerin altında da üstünde de hep aynı ’lar çarpışıyor...  Gecikmiş bir listesi! Gök gürültüsü evin içinde yankılanıyor. Ağaçlarda hafif bir hışırtı, tıpır tıpır başlıyor. Pikabımda Radiohead’in “In Rainbows” albümü. “Yağmurda dinlenecek çok şey var.?Biliyorum. Ama aklıma ilk gelenlerle yetiniyorum. Yağmur şarkıları -Weird Fishes Radiohead -Battery in Your Leg Blur -Golden Brown Stranglers -Yağmur Erkin Koray Sons of Lesbian Mothers Kaki King Yağmur albümleri -The Earth is Not... Explosions in the Sky -Riot on an Empty Street Kings of Convenience -Pause Four Tet -In Rainbows Radiohead - Everything All the Band of Horses + + + + 576392 + Cepte internete 50 bin TL'lik fatura şoku + Cepte internete 50 bin TL'lik fatura şoku ’de bir haftalık tatili sırasında cep telefonuyla internete bağlanan İsveçli, yaklaşık 50 bin TL’lik telefon faturasını görünce şoke oldu. Küçük bir dükkan işleten İsveçli Muhammed Javadi, tatilde çocuklarının cep telefonuyla oyun oynadığını, facebooka girdiğini, zaman zaman da kendisinin interneti kullandığını söyledi. Yurt dışında kullanmanın pahalı olduğunu bildiğini anlatan Javadi, ancak faturayı gördüğünde şoke olduğunu belirtti. abonesi olan Javadi, faturaya itiraz ettiğini bildirdi. Telia ise abonelerine borcunu taksitlendirmeyi önerdiklerini, ancak abonenin yeniden itiraz etmesi halinde faturayı inceleyebileceklerini kaydetti. + + + + 576159 + Mardin'i kuş bakışı seyrediyor + Mardin'i kuş bakışı seyrediyor Dünyanın “en uzun” adamı ünvanın yeni sahibi olarak Guinnes Rekorlar Kitabı'na giren Mardinli Sultan Kösen, tam 246,5 metre uzunluğa sahip. Şu sıralar Guinness'ın davetlisi olarak dünyayı turlayan Kösen, boyu yüzünden okulu yarım bırakmak zorunda kalmış ama şimdi hayatında ilk kez özel terzilerin elinden elbise ve ayakkabı giymenin tadını çıkarıyor. Guinnes Rekorlar Kitabı 2010, Türkiye'den bir isimle tüm dünyada görücüye çıkıyor. Önceki gün yayınlanan Rekorlar Kitabı'nın en önemli ismi Mardinli Sultan Kösen. Dünyanın en uzun adamı ünvanını Çinli Bao Xi Shun'dan alan Kösen, şu sıralar Rekorlar Kitabı'nın tanıtımı için gittiği Londra'da okul hayatını noktalamasına neden olan uzun boyunun ilk kez avantajını kullanıyor olmanın tadını çıkarıyor. Dünyanın en özel terzilerinin diktiği elbise ve kendisine özel hazırlanan ayakkabılar ile koltuk değnekleriyle karşılanan ve ilk kez yurt dışına çıktığı anne babasıyla birlikte dünya turu atan Kösen, ABD ve Almanya ziyaretlerinin ardından Türkiye'ye dönecek. BÜYÜMESİ DURDURULDU Büyüme hormonu, hipofiz bezinden salgılanıyor. Hipofiz bezinin bir tümör tarafından zarar görmesi durumunda, çok fazla hormon salgılanabiliyor. Gelişimi on yaşına kadar normal olan Sultan'ın büyüme hızı da böyle bir durumun sonucu olarak artmış. Vücudunda Hipofiz devliği adında bir duruma yakalanmasına neden olan bir tümör olan Sultan'ın durumunda olduğu gibi, fazla hormon salgılanması durumunda, devasa ellere, kemiklerin incelmesi ve aşırı büyüme gibi durumlarla karşılaşılabiliniyor. Sultan bedenindeki tümör başarılı bir ameliyatla alınmasından ardından, Sultan'ın büyümesi 2008'de durmuş. Aşırı uzun olan boyu yüzünden okulunu bitiremeyen Kösen, ailesine destek olmak için zaman zaman tarlalarda çalışıyor. Uzun olmanın avantajını, her şeye önemli bir yükseklikten bakabilmek, lambaları değiştirmek, perdeleri asmak gibi ev işlerinde annesine yardım edebilmek olarak tanımlıyor. BOYUNA UYGUN OTOMOBİL İSTİYOR Kösen için uzun boylu olmanın kötü yanı, kendi boyutuna göre elbise ve ayakkabı bulamamak ve normal ölçülerdeki araca zorlanmadan binememek. Yirmili yaşlarında olan birçok erkek gibi, Sultan da müzik dinlemek, bilgisayar oyunları oynamak ve film izlemek gibi şeyler yapmaktan hoşlanıyor. Resmi olarak bu unvanı aldıktan sonra, kendisine geleceğe dair ne gibi umutlar beslediği sorulduğunda, “Dünyayı dolaşmak ve kendi bedenime uygun bir otomobile sahip olmak istiyorum. En büyük hayalim ise, evlenmek ve çocuk sahibi olmak.” cevabını veriyor. Sultan şimdilerde dünyanın önde gelen terzileri özel yapım takım elbise, özel yapım ayakkabı ve kendisi için hazırlanan boyuna uygun özel koltuk değnekleri gibi güzelliklerin tadını çıkarıyor. Londra ziyareti için özel olarak yapılan bu eşyalarla Kösen şu anda dünya turuna ABD ve Almanya'ya devam ediyor. Kösen, yakında Türkiye'ye dönerek unvanının tadını çıkarmaya devam edecek. GÜNDE ÜÇ KEZ KISALIP UZUYOR 2009 başlarında Guinness Rekorlar Kitabı'nın Genel Yayın Yönetmeni Craig Glenday'in Türkiye'ye gelerek bizzat tesbit ettiği Kösen'in boyu, gün içinde uzayıp kısalıyor. Tıbben de kanıtlanan bu durum nedeniyle, gün içinde üç kez yapılan ölçümlerin ortalaması net yükseklik olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda 27,5 cm ile dünyanın “en büyük ellerine” ve 36,5 cm ile “en büyük ayaklarına” da sahip olan Kösen'in Guinnes Rekorlar Kitabı Genel Yayın Yönetmeni Glenday'i bile şaşırttığı belirtiliyor. Mardin'de yapılan ölçümlerin ardından aynı anda üç farklı rekorun sahibi olan Kösen, geçen yılın Rekorlar Kitabı'nda dünyanın en uzun boylu adamı olan Çinli Bao Xi Shun'dan da (2,33 metre) bu unvanı teslim aldı. Glenday, “Geçmişe baktığımızda 2,43 metre ve daha da fazla çıkabilen en fazla 10 örnek verebiliriz. Sultan dev bir figür ama aynı zamanda kibar, sessiz, oldukça rahat ve dünyadaki benzersiz varlığından endişe etmeyen bir insan. Onu Guinness Rekorlar Kitabı ailesine katmaktan dolayı ve kendisini son on yılın en önemli rekorlarından biri olarak kaydetmekten dolayı çok mutluyuz” diyor. FENERLİLER SEVİNECEK Fenerbahçe'nin futbol forması da Avea tarafından hazırlanan dünyanın en büyük forması rekoruyla Guinness Rekorlar Kitabı 2010'daki yerini aldı. 71.35m 79.15m ebatlarındaki forma geçen sezon Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda Fenerbahçeli taraftarlarla buluşmuştu. YENİ KİTAPTA BİRÇOK TÜRK REKORTMEN VAR! Guinness Rekorlar Kitabı 2010'nda öne çıkan diğer şeylerden biri de “Son On Yılın En İyi 100 Rekoru”. Bu seçki milenyumun ilk on yılının sona erişini kutlamak için oluşturuldu. Kösen'in yeni kabul edilen rekoru, ABD'nin İlk Afro-Amerikan Başkanı (Barack Obama), En Fazla Nesli Tükenme Tehlikesi Yaşayan Türler (Abingdon Adası Dev Kaplumbağası) ve Dünyayı Bisiklet Üzerinde En Hızlı Şekilde Dolaşma (194 gün, 17 saat ile Mark Beaumont) ve benzeri pek çok rekor içinde son on yılın en dikkat çeken 100 rekorundan biri olarak kabul ediliyor. Guinness Rekorlar Kitabı 2010'daki tek Türk, Kösen değil. Kitapta Sultan Kösen ile beraber dünyanın en uzun burunlu insanı, en uzun açık büfe gibi Türkler'e ait rekorlar da var. İlk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen efsaneleşmiş rekortmenler arasında 20.09.2009 PAZAR + + + + 575958 + Trafikte acı bilanço: günde 35 ölü + Ramazan Bayramı'nı sevdiklerinin yanında geçirmek isteyen binlerce vatandaş arefe gününde özel araçlarıyla yollara düştü. Geçmişte yaşanan sayısız acı tecrübeye rağmen aşırı hız ve dikkatsizlik yüzünden yollarda yüzlerce kaza meydana geldi. Uzmanlar, bayramda ve bayram dönüşü bilançonun daha da ağırlaşmaması için sürücüleri bazı basit kurallara uymaya davet ediyor: Araç aksamı kontrol edilmeli, uykusuz yola çıkılmamalı, aşırı hızdan, hatalı sollamadan, şerit ihlalinden kaçınılmalı, emniyet kemeri takılmalı, çocuklar arka koltukta oturtulmalı. Kırıkkale'de, Ankara'dan Kırşehir yönüne giden Mikail Atmaca'nın kullandığı otomobil şarampole devrildi. Kazada, otomobilde bulunan Rabia Gürlek (16), Derya Gürlek (21) ve aylık hamile olduğu öğrenilen Kiraz Atmaca yaşamını yitirdi. Çankırı'da ise İsmail Kantar yönetimindeki otobüs kaza yapan başka iki araca çarptı. Kazada kamyonet şoförü Aydın Kütük ile aynı araçta bulunan kişi öldü. Konya'da, Mehmet Aksoy idaresindeki kamyonet, Derbent ilçesi yakınlarında yoldan çıkarak devrildi. Kazada sürücü ile yaşındaki oğlu Bayram Aksoy, olay yerinde öldü. Karaman'ın Kazımkarabekir ilçesinde, Nedime Sabancıoğlu (38) yönetimindeki otomobil, Özyurt köyü girişinde sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu devrildi. Kazada, sürücü Nedime ile ön koltukta oturan oğlu Yasin Sabancıoğlu (17) olay yerinde hayatını kaybetti. Arka koltukta bulunan 20 yaşındaki Elif Sabancıoğlu ise yaralı olarak kurtuldu. Tatilde olan ailenin, bayramlarını evde geçirmek için yola çıktıkları öğrenildi. BİRAZ DİKKAT VE SABIRLA KAZALAR ÖNLENEBİLİR Her bayram öncesi ve sonrasında yüzlerce kazada yüzlerce kişi hayatını kaybediyor. Uzmanlar can kayıplarının önüne geçilebilmesi için sürücülerin çok basit bazı kurallara dikkat etmesi gerektiğini anlatıyor. Bunlardan bazıları şöyle: Öncelikle, yolculuğa çıkmadan önce aracın lastikleri ve fren sistemi kontrol ettirilmeli. Uykusuz yola çıkılmamalı. Uzun yollarda en fazla saatte bir 20 dakika mola verilmeli. Kazaların çoğunluğu varılacak yere yakın bölgelerde meydana geliyor. Sürücüler yorgunluk ve sabırsızlıkla gaza yükleniyor. Sabırlı olunmalı. Aşırı hız, hatalı sollama, şerit ihlali ve yakın takipten kaçınmalı. Mucurlu yollarda yavaşlanmalı, virajlarda hız düşürülmeli. Emniyet kemeri mutlaka takılmalı. İSTANBUL, ANKARA ZAMAN, AA + + + + 576687 + Yarış otomobili seyircilerin arasına girdi: ölü + Avusturya'nın St. Agatha kasabasında yapılan uluslararası "dağ otomobilleri" yarışında pisten çıkarak seyircilerin arasına giren iki kişinin ölümüne ve iki kişinin ağır yaralanmasına neden oldu. St. Agatha polis merkezinden yapılan açıklamada, yarış sırasında virajı alamayan otomobilin güvenlik şeridinin arkasındaki seyircilerin arasına girdiği belirtildi. Açıklamada, iki kadının olay yerinde öldüğü, biri 12 yaşında çocuk olmak üzere iki kişinin de ağır yaralandığı bildirildi. + + + + 576473 + Bayram harçlığı verilmez alınır devri! + Sevinç Özaslan'ın haberi Para vermeyen büyüklerine serzenişte bulunmak için Facebook'ta birbirinden ilginç gruplar kurmuşlar. 'Bayram harçlığı alın verin ekonomiye can verin' grubu, yeni neslin bayrama yüklediği anlamı kısaca özetliyor. Bayram herkesindir ama en çok çocukların... En yeni kıyafetler, şeker toplama organizasyonları ve tabii ki bayram harçlığı. İnsan hangi yaşa gelirse gelsin bayram harçlığı almak istiyor. Harçlık biriktirdiği günleri özlemle anıyor. Zamane gençlerinin en büyük sorunu da işte bu bayram harçlıkları... El öpseler bile kimse onlara harçlık uzatmıyor, 'Artık büyüdün sana bayram harçlığı yok.' lafını duyuyor ve buna inanılmaz derecede sinir oluyorlar. Nereden mi biliyoruz? Tabii Facebook'tan... Bayram harçlığından muzdarip olan 13-20'li yaşlardaki gençler bakın Facebook'ta nasıl gruplar kurmuş: "Bayram harçlığı küçüklere değil, büyüklere verilsin diyenler, kriz bizi de vurdu eskisi gibi bayram harçlığı alamayıp şekere kalanlar, bayramlarda az harçlık toplayan ya da hiç toplayamayanlar, ben daha 30 yaşıma kadar bayram harçlığı toplarım diyenler, bayram harçlığı vermeyenlere gıcık olurum diyenler... En yaratıcı grup ise tam gündeme uygun. Bayram harçlığı alın verin, ekonomiye can verin ve bayram harçlığı 50 TL'den az olmasın diyenler... Grupların kurucuları, her ne kadar harçlıksız kalmanın acısını içlerinde hissetse, eski bayramları özlemle ansa da bayram harçlığına yükledikleri anlam bambaşka... s.ozarslan@zaman.com.tr *** Bayramda 'Eşek kadar oldun ne harçlığı?' cevabını alanlar Deniz Can Gür (20): Küçüklüğümde bayramlarda hep harçlık toplardım. Aile fertlerimden pek bir şey koparamazdım ama bile haz verirdi. Topladığım parayı bayram bitmeden harcardım çünkü elime hiç yüklü miktarda para geçmemiş olurdu. Yüklü derken bir çocuğa verilen harçlığın yaklaşık 10 katı falan. Ama artık dönemler benim için geride kaldı. Benim gibi ergenler pek bir haz alamaz oldu bayramlardan. Eskiden alıştığımız harçlık alma muhabbeti tarihe karıştı. Şu an babama bile gitsem "Eşek kadar oldun ne harçlığı?" yanıtını alacağımdan yüzde 100 eminim. Bundan dolayı Facebook'ta 'Bayramda eşek kadar oldun ne harçlığı yanıtını alanlar' grubunu kurdum. Benim gibi bayram harçlığı alma kısmını geride bırakan herkesi bekliyorum. İyi bayramlar... *** 'Artık büyüdük, kimse bayram harçlığı vermiyor' diyenler Onur Gümüş (18): Çocukluk döneminde geçirdiğim bayramları gerçekten çok özlüyorum. 'Artık büyüdük, kimse bayram harçlığı vermiyor diyenler' grubunu bu nedenle açtım. Geleneklerimizde bayram harçlığı yaygındı. Elini öptüğümüz herkes gönlümüzü almak için, 3'er 5'er az ya da çok ayırmadan bayram harçlığı verirdi, unutulmaz anlardı. Şimdi ise gerek ekonomik kriz gerekse insanların gelenek ve göreneklere yeterince bağlı olmaması nedeni ile bayram harçlığı geleneği kaybolmaya başladı. Ben şahsen çok yetişkin bir insan olmasam da kendimden küçük kardeşlerimi bayramlarda elimden geldiğince sevindirmeye çalışıyorum. Biz gençler bu geleneğimizi devam ettirmeye çalışacağız. *** El öptürüp para verecek yaşa gelene kadar para isteyenler Tunahan Safdır (16): Bayramlarda bizi kırmamak için elimize 3-5 lira bir şeyler verilirdi. Sonra 'maymun gözünü açtı' diye tabir edebileceğim paradan anlayacak yaşa geldik. Artık az harçlıklara burun kıvırabiliyorduk. Ama sonra, yaşlanan futbolcu misali sanki kendi paramızı kazanıyormuşuz gibi bayram harçlıkları azaldı. Bu durum 14-15 yaşlarından itibaren gelişen bir durum. Birkaç yıl sonra belki de 1-2 kişi hariç kimseden harçlık alamayacağız. Ama el öptüğümüz kişiler, bizim hâlâ öğrenci olduğumuzu unutuyor. Kendi paramızı kazanıp elimizi birilerinin öpeceği yaşa gelene kadar, her el öptüğümüz kişilerden hâlâ bayram harçlığı bekliyoruz. *** 'Eşek kadar oldunuz, harçlık yok size' diye kenara atılanlar Görkem Ayvacı (13): Bayramlarda küçüklere harçlık vermek, geleneğimizde olan bir şeydi. Büyüdükçe ailemdekiler şakayla karışık bana harçlık vermeyeceklerini söyledi, arkadaşlarım da aynı durumla karşılaşmış. Çare bulmak için Facebook'ta grup açmaya karar verdik. 'Eşek kadar oldunuz bayram harçlığı yok size diye bir kenara atılanlar' grubu böyle ortaya çıktı. Yaşıtlarımdan büyük ilgi gördü. Çünkü hepimiz bayram harçlığımızı geri istiyoruz. *** Büyüdükçe harçlığa daha çok ihtiyaç duyuyoruz Baran Demirer (18), Bahadır Can Güz (20): Bayramın en can alıcı kısmı bayram harçlıkları... Bayram harçlığı küçükken pek bir anlam ifade etmese de biraz büyüdüğümüzde yani paranın anlamını yavaş yavaş kavradığımızda çok şey ifade eder. Aynı zamanda bayram harçlıkları gerek çocukların gerekse gençlerin yani bizlerin ekonomisine büyük katkıda bulunur. Ama büyüdükçe harçlık verilmemeye başlar ve bahane olarak 'büyüdünüz artık' denir, halbuki en çok bu yaşlarda bayram harçlığına ihtiyaç duyuyoruz. Bu geleneği yaşatmak bizim elimizde! Bayram harçlığı sadece çocukluk anısı olarak kalmamalı. Bu nedenle 'Bayram harçlığı verin ve ekonomiye can verin' grubunu kurduk. *** Bayram harçlığı alırken utanmış gibi davrananlar Furkan Soyhan (17): Bayram harçlıklarıyla ilgili grup açmamın sebebi, artık eski bayramların kalmaması ve bu güzel âdetimizin unutulmaya yüz tutması. Mesela ben kuzenim ile her bayram 'kimden, ne kadar para gelmiş' bilelim diye herkesin adını ve verdiği parayı bir deftere not ederdik. zamanlardaki tek eğlencemizdi belki ama bunu bizim gibi birçok çocuğun yaptığını tahmin ediyorum. Ayrıca bayramlarda sabahın erken saatlerinde anneannemizin evinde toplanılırdı. Fakat şimdi çoğu insan bayramları, şehirden uzaklaşmaya imkan veren tatil günleri olarak görüyor. Bu, Türk milleti adına üzücü bir durum. Ben de bunun farkına vardığım için bu grubu açmak gereksinimi duydum. Bayram harçlıklarına selam olsun... *** Akrabalarından harçlık alamayan 18 yaş altı gençler Barış Altınöz (13): ��rlanda'da yaşıyorum. Grubumun adı "Akrabalarından harçlık alamayan 18 yaş altı kişiler'. Çünkü biz her yaz Türkiye'ye tatile gidiyoruz, geçen sene kuzenimin hesabında 400 TL (1 yılda) para vardı. 'Bu kadar parayı nereden buldun?' diye sordum. 'Halam, dayım, annem ve dedem verdi.' dedi. Ben ise geçen sene 200 TL toplayabildim, sonra düşündüm, haksızlık diye. Kuzenim bayramda, doğum gününde ve yılbaşında harçlık alıyor, ben sadece yazın tatile gittiğimizde karne parası alabiliyorum. İşte grubumun amacı bankaların "özel gün" hesabı açması, bedava para transferi başlatmaları, zaman akrabalarım bana harçlık gönderebilir. *** Bayram harçlığı 50 TL'den az olmasın diyenler Coşar Özyurt (14): Bayramlarda büyüklerin eli öpülür, onlar da çocuklar sevinsin diye para verir. Ama bu para, son yıllarda oldukça düştü. ya da 10 TL. Bu parayla karnınız bile doymuyor. Harçlıkları biriktirelim de istediğimiz şeyleri alabilelim diye bayramı iple çekiyoruz. Bayram harçlığı belki okul masrafımızı görecek. Bu yüzden bir kampanya başlattım ve "Bayram harçlığı 50 TL'den az olmasın diyenler" grubunu kurdum. Değerli büyüklerim, elimizi korkak alıştırmayalım! (Zaman) + + + + 576335 + Siyasi partilerde kongre süreci + AK Parti'nin 3. olağan büyük kongresi Ekim Cumartesi günü ASKİ Salonu'nda toplanacak. ise Ekim Pazar günü Selim Sırrı Tarcan Salonu'nda üçüncü olağanüstü kongresini toplayacak. MHP, olağan büyük kongresini Kasımda yapacak. Demokrat Parti ve Anavatan Partisi kongrelerinin ise 31 Ekim ya da Kasım!da toplaması planlanıyor. Anavatan Partisi kongresinde DP'ye katılım yönünde bir karar alınması, ardından da DP kongresinde buna paralel bir yönetim oluşturulması bekleniyor. + + + + 575965 + Doğu'nun çocukları heveslerini aşamıyor + Bir cuma günü, vakit öğleden sonra... İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) Kütüphanesi'nde onlarca insana rağmen büyük bir sessizlik... Kimi önündeki kitabın sayfalarına dalıp gitmiş, kimi günlük gazeteleri okuyor. Kütüphanenin müdavimlerinden yazar Mehmed Niyazi ise bir köşede Plevne'yi konu alan yeni romanını yazmakla meşgul. Yazdıklarına kadar kendini vermiş ki, son romanı Doğunun Ölümsüz Çocuğu (Ötüken Neşriyat) hakkında görüşme talep ettiğimizde, "Daha bitirmedim ki romanımı." deyiveriyor. Plevne'ye kısa bir müddet ara vermesini istiyoruz ve Mehmed Niyazi ile son romanı "Doğunun Ölümsüz Çocuğu"nu konuşuyoruz. Sezai Karakoç'un "Masal" şiirinde de Doğulu bir babanın altı oğlu Batı'da yitip gider. Yedinci oğul da aynı akıbete uğramamak için nurdan bir sütuna dönüşür. Doğu'nun bütün çocuklarının kaderi Batı'da yitip gitmek midir? Kitabı tamamladığını düşündüğüm arka kapak yazısında dediğim gibi, bir ideale gönül verenlerin başarılı olmalarının ilk şartı, vicdanlarını rehber edinmeleridir. Aksi takdirde sürprizlerle dolu hayatın bir pususu onları alıp götürür. Mustafa da yurtdışına büyük ideallerle gidiyor. Hocası İzzet Bey, öğrencisindeki cevheri görünce "Oğlum Avrupa'ya git, doktora yap. Nasıl kitap yazılacağını da öğren. Gel ve son iki yüz yıllık tarihimizi yaz." diyor. Mustafa kafasında bu ideallerle gidiyor, ama vicdanının sesini dinleyip sonuca gidemiyor. Çünkü hayatta bir sapma başladığı zaman, sapmalar birbirini davet ediyor. 'Doğunun ölümsüz çocuğu' olabilecek bir insan, çok basit olaylara kurban gidiyor. KÜTÜPHANE DIŞINDA PEK HAYATIM YOK Romanda sevdiği kızın gönlüne girebilmek için yalana başvuran Mustafa'nın hikâyesi anlatılıyor. Bu, Ziya Paşa'nın bir beytini akla getiriyor: "Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-i fenadan Başın alamaz bir dahi bâran-ı belâdan." Mustafa'nın başına gelenler de biraz öyle galiba? Mustafa birini seviyor, ama bu biraz hastalıklı bir sevgi. Aslında başkalarına tutkun. Onları kaybedince onuru yaralanıyor ve Silviya'nın peşine düşüyor. Sevgisini kazanmak için de yalanlar uydurmaya başlıyor. Aslında Mustafa, karakterde biri değil. Yalanlar konusunda arkadaşı Tuncay devreye giriyor. Sonra da bir türlü toparlanamıyor. Çünkü yola bir defa girince çıkması kolay olmuyor. Hele de yurtdışında, gurbetteysen daha da zor. Kitapta, bazı kahramanlar çok sık kütüphaneye uğruyor. Vaktini kütüphanelerde geçiren biri olarak kitapta Mehmed Niyazi ne kadar var? Bunlar benim Almanya'ya giden arkadaşlarda müşahede ettiklerim. Rusya'dan Prof. Dr. Hütteroth bir gün beni ziyarete gelmiş. Beyazıt Kütüphanesi'nde çalışıyordum zamanlar. 'Geliyorum diye neden mektup atmadınız?' diye sordum. Ne dese iyi: "Oğlum, sen ya kütüphanedesin ya mezarda. Seni bulmak kolay." Benim kütüphane dışında pek hayatım yok. 'Çanakkale Mahşeri' ve 'Yemen' gibi tarihi romanlar yazdınız. Şimdi de bir tarihi roman üzerine çalıştığınızı biliyoruz. 'Doğunun Ölümsüz Çocuğu', bunlar arasında nerede duruyor? Ben klasik değil, alaylı bir tarihçiyim. Tarih, cemiyetin gelişiminden ötürü duyduğum bir dal. Bizim tarih kitaplarımızın çoğunda insana dair bir tek cümle yok. Hayata yön veren psikolojidir, telakkilerdir. Osmanlı'yı sen, ben kuramayız. Osmanlı tipini oluşturmadan Osmanlı devleti gün ışığına çıkamazdı. Onun için bizim tarih romanlarımız pek yavandır. Doğunun Ölümsüz Çocuğu, bir tarih romanı değil elbette. Ama muazzam bir medeniyetin yeniden inşasında rol alabilecekken, nefsiyle ideali arasında kalıp uyum sağlayamayan insan tipinin tezahürünü anlatıyor. Plevne hakkında bir tane bile kitap yazılmamış "Plevne hakkında Ruslar 1980'e kadar tam 481 cilt kitap yazmışlar. Bizde bir tane bile yok. Rusların, Mikhail Skobelev adında yaman bir mareşali var. Gazi Osman Paşa, onun nereye saldıracağını tahmin edip karşısına Yunus Bey'i koyuyor. Bunlar kapıştığı zaman, İlyada'dan ilhamla Avrupa basını "Tanrıların Savaşı" diye manşet atıyor. Yunus Bey, üç defada Skobelev'i perişan ediyor. Gelgelelim, Yunus Bey'i bir Müslüman genci tanımıyor. kahramanları anlatmayan kalemi ne yapayım ben? Bundan sonra ömrüm yeterse, 2. Viyana Kuşatması ile İstanbul'un Fethi'nin de romanını yazmayı düşünüyorum." bilge3 + + + + 575697 + Diyarbakırspor: Manisaspor: + Diyarbakırspor: Manisaspor: Giriş Saati 19.09.2009 22:10 Güncelleme 19.09.2009 22:37 Turkcell Süper Lig'de Diyarbakırspor, Manisaspor karşılaşmasının ilk yarısı 0-0 tamamlandı. 3. dakikada Diyarbakırspor atağında kazanılan serbest vuruşu Ayman kullandı. Ceza sahasında topla buluşan Adnan'ın kafa vuruşunda kaleci Orkun, gole izin vermedi. 8. dakikada ceza sahasında topla buluşan Mehmet Güven'in sert vuruşunda meşin yuvarlak kalecide kaldı. 13. dakikada Espinoza'nın uzun degajında topla buluşan Mendoza'nın vuruşunda kaleci Orkun, topa ancak iki hamlede sahip oldu. 20. dakikada İbrahim'in soldan ortasında ceza alanı içerisinde Mendoza'yı aşan topa, Erdal gelişine sert vurdu; top kalenin yanından az farkla auta çıktı. 24. dakikada Ayman'ın kafa vuruşunda ceza sahası önünde topla buluşan Erdal'ın vuruşunda top yandan auta çıktı. Karşılaşmanın kalan dakikalarında gol olmayınca ilk yarı 0-0 sona erdi. Stat: Atatürk Hakemler: Süleyman Abay, Aleks Taşçıoğlu, Serhan Malkoç Diyarbakırspor: Espinoza, Erdinç, Tolga, Basem, Adnan, Ayman, Erdal, Barış, Abdullah, Mendoza, İbrahim Manisaspor: Orkun, İhsan, Mehmet Nas, Mehmet Güven, Simpson, Sezer, Güven, İsaac, Eren, Dixon, Ferhat Sarı Kartlar: Dk. 35 İhsan (Manisaspor) + + + + 576085 + Güzel yarınların temelini hep birlikte atacağız + Güzel yarınların temelini hep birlikte atacağız ANKARA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin 70 milyonun kardeşçe yaşadığı, sevinçte, tasada ortak refleks gösteren güçlü bir ülke olduğunu belirterek, 'Güzel yarınların temellerini hep birlikte atacağız. Ayrılığı değil, birliği ve sevgiyi yaşatacağız' dedi. Ramazan Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınlayan Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti: “Ne mutlu bizlere ki birbirine sıkı sıkı sarılan, değerlerine ve kültürüne sahip çıkan, herkesin gıpta ile baktığı bir milletiz. Büyük güçlüklerin üzerinden hep birlikte geldik. Engin birikimimizle, zengin bir tarihsel ve kültürel miras oluşturduk. Bu miras içinde farklıların bulunması tabiidir. Bunlar Anadolu kültürü içinde yoğrularak zenginleşti ve bu günlere geldi. Sahip olduğumuz bu birikimi en iyi şekilde koruyacağız. Güzel yarınların temellerini hep birlikte atacağız. Ayrılığı değil, birliği ve sevgiyi yaşatacağız. Toplumumuzu kuşatan ortak değerlerimize sahip çıkacağız.” + + + + 576280 + Stresteki Maradona'nın küpelerine icra geldi! + Arjantin Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü, eski efsanevi futbolcu Maradona'nın 'da başı dertten kurtulmuyor. Stres ve kilo kaybı tedavisi amacıyla 'nın kuzeyindeki Merano'da bulunan Maradona, vergi borcu yüzünden yine mali polisle uğraşmak zorunda kaldı. Mali polisin, 'ya olan vergi borcundan düşülmek üzere Maradona'nın küpelerine el koyduğu bildirildi. Maradona'yı Merano'naki klinikte bulan mali polisin, bir tutanak düzenleyerek vergi borcundan düşülmek üzere bin euro değerindeki küpelerine el koyduğu açıklandı. Maradona'nın 'da 80'li yılların ortalarında gelir vergisini tam ödememesinden kaynaklanan vergi borcunun, yasal faiziyle birlikte 37 milyon euro'ya yaklaşmış olduğu belirtildi. Uzmanlara göre bu vergi borcu, işleyen yüzünden her gün 3000 euro artıyor. 'da Maradona'nın vergi kaçırdığı, 2005'in şubat ayında Yargıtay kararıyla tescil edilmişti. Maradona, günden bu yana ne zaman 'ya gelse mali polisle başı derde giriyor. Mali polis, 2006'da da vergi borcu yüzünden Maradona'nın 11 bin euro'luk Rolex marka saatine ve katıldığı bir televizyon programınca kendisine ödenecek ücrete el koymuştu. Mali polis yetkililerinin, Merano'da bu kez küpelere el koymasının ardından, Maradona'dan borcundan düşülmek üzere şu ana kadar yapılabilmiş toplam tahsilatın 50 bin euroyu ancak bulduğu kaydedildi. + + + + 576827 + Obama Afganistan için tarih vermedi + Başkanı Barack Obama, 'daki Amerikan askerlerinin ne zaman çekileceği konusunda bir tarih veremeyeceğini belirterek, ''Ancak tabii ki diğer ülkelerin sonsuza kadar işgal edilebileceğine inanan bir kişi değilim'' dedi. Amerikan televizyon kanalları CNN, NBC ve ABC'ye gündeme dair konularda soruları yanıtlayan Obama, 'a daha fazla asker gönderilip gönderilmeyeceğine dair bir soru üzerine, bu konuda bir karar almak için daha erken olduğunu ifade ederek, önce bu ülkedeki Amerikan askerlerine yönelik uygun stratejiyi belirlemek gerektiğini söyledi. Kararlarını ''anlık politikalara'' göre almayacağını kaydeden Obama,''(Daha fazlasını alırsam, daha çok şey yaparım) şeklinde bir doğal eğilim var. Ama aslında şu anda sorulması gereken ilk soru şu; (Doğru olanı yapıyor muyuz? Doğru stratejiyi izliyor muyuz?)'' dedi. Obama, bu stratejik soruya cevabın ise Savunma Bakanı, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve 'daki komutanlardan geleceğini söyledi. Obama, 'da ''hedefe sıkıca odaklanmış bir savaş stratejisinin'' El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in yakalanmasına katkı sağlayacağını da belirtti. Doğu Avrupa'ya konuşlandırılması planlanan projesinde yeniden düzenlemeye gitme kararını almasında, Rusya'nın bu sisteme olan muhalefetinin etkili olduğu eleştirilerini de reddeden Obama, bu kararının, Rusya'yı 'ye karşı ''daha az paranoyak'' hale getirmesini umduğunu söyledi. Obama, ''Savunma konusundaki duruşumuzu belirlemede kararları Rusya almıyor. Aldığımız karar, Amerikan halkını ve Avrupa ülkeleri ile müttefiklerimizdeki Amerikan askerlerini en iyi nasıl koruyabileceğimizle ilgilidir'' dedi. Başkanı Obama, bir başka soru üzerine, çok hasta olduğu iddia edilen lideri Kim Jong Il'in gücünü yeniden toplamış ve sağlıklı göründüğünü belirtti. Obama, bu bilgiyi geçen bu ülkeye giden eski Başkanı Bill Clinton'dan aldığını ifade etti. Barack Obama ayrıca, eski bazı CIA şeflerinin terör zanlılarına kötü muamele iddialarına ilişkin soruşturmanın sona erdirilmesi talebine rağmen, Adalet Bakanlığı'na bu konudaki soruşturmasını sona erdirme yönünde bir talimat vermeyi düşünmediğini kaydetti. Obama, ''eski CIA direktörlerinin, inşa ettikleri kurumla ilgilenme isteklerini takdir ettiğini, ancak hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını'' belirtti. Amerikan ekonomisiyle ilgili soruları da yanıtlayan Obama, tüm işaretlerin büyümenin yeniden başlayacağını gösterdiğini, ancak gelecek yıla kadar yeterli düzeyde yeni iş olanağının yaratılamayabileceğini söyledi. 'de sağlık reformu tartışmalarına ilişkin sorular üzerine de Obama, bu konudaki planlarının, orta sınıfta vergi artışına yol açmayacağını kaydetti. Senato Cumhuriyetçi azınlık lideri Mitch McConnell'ın sağlık reformuna ilişkin tartışmayı muhalefetin kazanmakta olduğu yönündeki sözlerini reddeden Obama, ''Seçimlerde de kazandıklarını söylüyorlardı'' ifadesini kullandı. 'nin gelecek başlatmayı planladığı aşısı uygulamasına ilişkin de Obama, aşı önceliği konusunda ailesine özel bir ayrıcalık tanınmayacağını, herkes gibi ''sıraya gireceklerini'' söyledi. Obama, aşı uygulamasında sağlık çalışanları, hamileler ve çocukların öncelikli olacağını ifade etti. + + + + 575924 + Ankara At Yarışı Sonuçları + Sonuçları güncellenme zamanı 20.9.2009 1.KOŞU: 3-6-4-2, DREAM COME TRUE, BAK, KARA SADO, YUCATAN, MÜD: 2,00,77, F: BOY, 1/2 BOY, 1,5 BOY, G: 2,30,İKİLİ(3/6) 6,20 TL SIRALI İKİLİ(3/6) 9,45 TL ÜÇLÜ BAHİS(3/6/4) 2,19 TL Son 800:0.48.12  2.KOŞU: 1-5-4-7, BALIMKIZ, GÜLDEMİR, GÜLAT, TATSEV, MÜD: 1,07,45, F: BOY, 1,5 BOY, 3,5 BOY, G: 2,70,İKİLİ(1/5) 13,55 TL SIRALI İKİLİ(1/5) 22,70 TL 1. ÇİFTE(3/1) 11,95 TL ÜÇLÜ BAHİS(1/5/4) 19,55 TL Son 800:0.52.60-0.52.88  3.KOŞU: 5-8-1-2, BUKEFALUS, KORCAN, MR MODENA, GOLDEN GATE, MÜD: 1,11,42, F: BOY, 1,5 BOY, 1/2 BOY, G: 1,35,1.ÜÇLÜ GANYAN(3/1/5) 1,47 TL İKİLİ(5/8) 7,30 TL SIRALI İKİLİ(5/8) 9,55 TL PLASE İKİLİ(1/5) 5,20 TL PLASE İKİLİ(1/8) 9,80 TL PLASE İKİLİ(5/8) 6,80 TL 2. ÇİFTE(1/5) 5,80 TL ÜÇLÜ BAHİS(5/8/1) 6,01 TL TABELA BAHİS(5/8/1/2) 30,37 TL PLASE(5) 1,05 TL PLASE(8) 1,05 TL TABELA BAHİS SIRASIZ(5/8/1/2) 1,28 TL Son 800:0.45.76-0.46.24  4.KOŞU: 2-6-7-5, BİLENSOY, DOĞANNUR, EYŞAN, DİLEKKIZ, MÜD: 1,06,30, F: 2,5 BOY, BOY, UZAK, G: 1,35,3. ÇİFTE(5/2) 1,85 TL Son 800:0.51.44-0.51.80  5.KOŞU: 2-1-15-3, JACKBOOT, ADERANS, STUCK ON ME, SPEED MASTER, MÜd: 2,12,34, F: 1,5 BOY, BAŞ, 2,5 BOY, G: 1,95, İKİLİ(1/2) 3,35 TL SIRALI İKİLİ(2/1) 5,95 TL PLASE İKİLİ(2/15) 33,40 TL PLASE İKİLİ(1/15) 33,40 TL PLASE İKİLİ(1/2) 4,60 TL ÜÇLÜ BAHİS(2/1/15) 19,60 TL TABELA BAHİS(2/1/15/3) 87,28 TL PLASE(2) 1,25 TL PLASE(1) 1,25 TL TABELA BAHİS SIRASIZ(2/1/15/3) 2,23 TL Son 800:0.49.04-0.50.16  6.KOŞU: 8-9-2-10, BİR GÜZEL, GAZİBELİ, GÜZEL GELİN, COŞKUNPRENSES, MÜD: 2,11,47, F: 2,5 BOY, 2,5 BOY, BAŞ, G: 13,25, İKİLİ(8/9) 34,45 TL SIRALI İKİLİ(8/9) 111,30 TL PLASE İKİLİ(2/9) 13,70 TL PLASE İKİLİ(8/9) 40,70 TL PLASE İKİLİ(2/8) 66,60 TL 4. ÇİFTE(2/8) 151,80 TL ÜÇLÜ BAHİS(8/9/2) 121,84 TL TABELA BAHİS(8/9/2/10) 455,45 TL PLASE(8) 3,80 TL PLASE(9) 1,45 TL TABELA BAHİS SIRASIZ(8/9/2/10) 6,53 TL, Son 800:0.49.16-0.50.20  7.KOŞU: 5-4-3-8, INVICLE GIRL, WAR PALAWAS, SMERÇ, PRINCESS ZAHRA, MÜD: 1,25,01, F: UZAK, BOY, 1/2 BOY, G: 1,05, İKİLİ(4/5) 8,45 TL SIRALI İKİLİ(5/4) 8,40 TL 5. ÇİFTE(8/5) 17,05 TL ÜÇLÜ BAHİS(5/4/3) 17,67 TL Son 800:0.48.04-0.48.56  8.KOŞU: 3-2-13-4, PRENSESİ, CRYO STAR, MİNİME, CAT, MÜD: 1,59,07, F: BOY, BAŞ, BOY, G: 5,55, İKİLİ(2/3) 5,95 TL SIRALI İKİLİ(3/2) 14,50 TL 6. ÇİFTE(5/3) 4,40 TL PLASE İKİLİ(2/3) 10,00 TL PLASE İKİLİ(3/13) 19,60 TL PLASE İKİLİ(2/13) 14,30 TL ÜÇLÜ BAHİS(3/2/13) 27,44 TL TABELA BAHİS(3/2/13/4) 113,79 TL PLASE(3) 1,85 TL PLASE(2) 1,70 TL TABELA BAHİS SIRASIZ(3/2/13/4) 2,18 TL Son 800:0.48.68-0.49.48  9.KOŞU: 7-11-5-13, BİLGEAL, MEMOŞ TUMBUL, HASTAHA, NESTOR, MÜD: 1,37,33, F: UZAK, BOY, 3,5 BOY, G: 2,65, İKİLİ(7/11) 8,60 TL SIRALI İKİLİ(7/11) 12,30 TL 7. ÇİFTE(3/7) 13,10 TL PLASE İKİLİ(7/11) 6,70 TL PLASE İKİLİ(5/7) 82,00 TL PLASE İKİLİ(5/11) 116,30 TL ÜÇLÜ BAHİS(7/11/5) 41,20 TL TABELA BAHİS(7/11/5/13) 220,31 TL PLASE(7) 2,05 TL PLASE(11) 1,90 TL TABELA BAHİS SIRASIZ(7/11/5/13) 8,39 TL Son 800:0.57.32 ALTILI GANYAN(2/2/8/5/3/7) 280,67 TL BEŞLİ GANYAN(2/8/5/3/7) 182,13 TL DÖRTLÜ GANYAN(8/5/3/7) 44,33 TL 2.ÜÇLÜ GANYAN(5/3/7) 1,19 TL YEDİLİ PLASE (5,8/2,6/1,2/8,9/4,5/2,3/7,11) 2,29 TL  ALTILI GANYANDA 1.328.955 TL TEVZİYE TABİDİR. sonuçları: (8/5/2,3/1/2/9) 91,11 TL BEŞLİ GANYAN (5/2,3/1/2/9) 10,94 TL DÖRTLÜ GANYAN (2,3/1/2/9) 2,10 TL ÜÇLÜ GANYAN (1/2/9) 0,70 TL YEDİLİ PLASE (2,4/4,8/1,5/2,3,8/1,6/2,6/3,9) 16,28 TL, Altılı ganyanda 909.272 TL tevziye tabidir. + + + + 576798 + Sivasspor galibiyeti unuttu + Ligde en sezon galibiyetini geçen sezon Gençlerbirliği'ne karşı elde eden Yiğidolar, 119 gündür galibiyete hasret. Önceki sezonda ''4 büyükler'' ile zirve mücadelesi veren, sergilediği futbol ve aldığı sonuçlarla taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan, Anadolu'nun şampiyon umudu olan Sivasspor, bu sezon galibiyete hasret kaldı. Ligdeki en son galibiyetini 24 Mayıs 2009 tarihinde geçen sezonun 33. haftasında Gençlerbirliği'ne karşı Sivas'ta 3-2'lik skorla elde eden Sivasspor, bu maçın ardından bugüne dek geçen 119 günde ligde galibiyet elde edemedi. Gençlerbirliği galibiyetinin ardından geçen sezonun 34. haftasında Galatasaray'a deplasmanda 2-1 yenilen Sivasspor, bu sezon ise ligde iç sahada Trabzonspor'a 2-1, Diyarbakırspor'a 2-0, Bursaspor'a 3-1, dış sahada ise Fenerbahçe'ye 3-0 ve Manisaspor'a 3-1 mağlup oldu. Kırmızı-beyazlı ekip,sadece Denizlispor ile deplasmanda 1-1 berabere kaldı. BURSASPOR'A KARŞI LİGDEKİ İLK YENİLGİ Bursaspor'a karşı Süper Lig'deki 7. sınavını dün veren Sivasspor, rakibine karşı ligdeki ilk yenilgisini aldı. Bursaspor'u daha önceki sezonlarda 3-1, 3-1, 3-2, 1-0 ve 3-1'lik skorlarla yenip, kez de 1-1 berabere kalan Sivasspor, Bursaspor ile ligdeki 7. randevusunda sahadan 3-1 yenik ayrıldı. AA Etiketler: . + + + + 576706 + Karabük'te kaza: ölü, yaralı + Alınan bilgiye göre, Bekir Dolugan yönetimindeki 06 JC 040 plakalı otomobil, Hamzalar mevkisinde devrildi. Kazada, sürücü Bekir Dolugan, otomobilde bulunan Ayten (46), Döndü (70) ve Yağmur Dolugan (6) ile Esme (38) ve Ülkü Devrim Yılmaz (8) yaralandı. Karabük Devlet Hastanesine kaldırılan yaralılardan Ayten Dolugan, yaşamını yitirdi. Otomobildekilerin, bayram tatili için Çankırı'nın Çerkeş ilçesinden Karabük'teki yakınlarını ziyarete geldikleri bildirildi. (aa)Etiketler: . + + + + 576274 + Mustafa Denizli'den istifa sinyali + Teknik Direktörü Mustafa Denizli, yenilgisinin ardından istifa sinyalleri verdi. Denizli, karşılaşma sonrası düzenlediği basın toplantısında, yarın kulüp başkanı Yıldırım Demirören ile bir araya gelip durum değerlendirmesi yapacaklarını, istifasının da bu görüşmede gündeme gelecek alternatiflerden biri olduğunu söyledi. İşlerin düşündükleri gibi gitmediğinden yakınan Denizli, "Bir dönüşe, iyi oyuna, bir puana ihtiyacımız olan günü yakalayamıyoruz. Kazanmak, bazen bazı şeyleri hallediyor. Ama bu sene kazanma zorluğu çeken bir görüntümüz var. Bunun düzelmesi için birçok alternatif var. Bunların hepsini ortaya koymak lazım. Bunlara iç bünyemizde çözüm bulunacak" diye konuştu. Denizli, takımın lideri ve sorumlusu olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: "İşler iyi giderken de istemediğimiz gibi giderken de bunda büyük pay sahibi olan benim. Kişilerin durumu camiaların önüne geçemez. Dolayısıyla önümüzde CSKA Moskova maçına 10 günlük süre var. 'ta bir şeylerin değişmesi lazım. Bunların içerisinde ben de olabilirim, bu gayet doğaldır. Bu kulübe geldiğim gün hangi gururu, şerefi yaşıyorsam, bir gün geldiğinde ayrıldığımda da aynı gururu, şerefi yaşayacağım. Sayın başkanımızla yarın geniş kapsamlı bir toplantı yapacağız. Neticede hoş bir tablo yok. Mücadeleden hiç yılmadım. Dolayısıyla çok fazla söylenecek bir şey yok. Bu takımın başındaki kişi olarak düşüncelerimi takımımla, yöneticilerimle paylaşırım. Bizim için önemli olan 'ın başarısıdır." "Başkana istifanızı mı sunacaksınız?" Bir basın mensubunun "Yarın başkana istifanızı mı sunacaksınız?" sorusuna Denizli, "Başkanımızla bir durum değerlendirmesinde bulunacağız. Takımla ilgili konuları görüşürüz. Bir şeyler ters gidiyor. Ama bu söylediğiniz de alternatiflerden bir tanesidir" diye yanıt verdi. Denizli, "Başkan, istifanızı isterse kabul edecek misiniz?" sorusu üzerine de, "Gayet tabii. Başkan ve yönetim böyle bir şey teklif ederse bunun uygulanması lazım. Bu benim için hiçbir şekilde üzüntü verici veya başarısızlığın dönüşümü olarak kabul edilecek bir şey değil ve benim için sorun teşkil etmez" şeklinde konuştu. Taraftarların yönetimi istifaya davet ettiklerinin ve kendisine herhangi bir tepkide bulunmadıklarının belirtilmesi üzerine de Denizli, şunları kaydetti: "O tepkinin içinde benim de olmam lazım. Zaman zaman taraftarımızın tepki göstermesi doğaldır. Her zaman her yerde böyle bir tepkiyle karşılaşabilirsiniz. Bana yapılan bir tepki yok, ama iyiyi paylaşırken, kötüyü de paylaşmamız gerekir. Ortada böyle bir tablo varken, bunun en önde olan kişisi benim. Bunu paylaşırım. Tribünlerin, takımın bana olan inancını yitirdiğini hissedersem zaten ayrılırım." İstifa konusunun belki de masaya yatıracakları 10 alternatiften biri olabileceğini anlatan Denizli, "Bazı şeylerin değişmesi lazım. Hayatım boyu her sene şampiyonluk yaşayan bir kişi değilim. Bazen işler kötü gider. Düşüncelerin içinde birçok alternatif var, bu da bir alternatif" ifadelerini kullandı. + + + + 576438 + Bilge köyünde buruk bayram + Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde, Mayıs'ta, 7'si çocuk, 3'ü hamile 16 kadın olmak üzere toplam 44 kişinin öldürüldüğü katliamda yakınlarını kaybedenler, bayrama buruk girmenin hüznünü yaşıyor. Köyde jandarma ekiplerince güvenlik önlemi alınırken, köylüler bayram namazını kılmak için köy camisinde toplandı. Katliamda hayatını kaybedenler arasında bulunan imam Kazım Ozan'ın yerine gönüllü olarak imamlık yapan 22 yaşındaki Salih Çelebi, bayram namazını kıldırdı. Büyükler camide namaz kılarken, bayramlıklarını giyen ve katliamda anne ve babaları olmak üzere birçok yakınını kaybeden çocuklar, ellerindeki şeker torbalarıyla mezarlığı ziyaret etti. Sevinci ve hüznü bir arada yaşayan çocuklar, anne ve babalarının ellerini öpmek yerine, mezar taşlarını öptü. Bazı çocuklar da getirdikleri çiçek ve şekerleri mezarlıklara koydu. Daha sonra köylüler ve köye gelen yakınları, katliamda hayatını kaydedenlerin defnedildiği mezarlığı ziyaret ederek, gözyaşları içerisinde dualar okudu. Katliamda hayatını kaybedenlerin fotoğrafları da mezarlıklara konuldu. Tahliye kararına tepki Muhtar Abdurrahman Çelebi, gazetecilere, Çorum'da görülen duruşmada sanıklardan M.Ç. ve A.Ç'nin tahliye kararının kendilerini çok üzdüğünü, devlete ve adalete güvendiklerini, kendilerinin sırt üstü bırakılmasını istemediklerini söyledi. Olayın daha da üzerine gidilmesini istediklerini ifade eden Çelebi, şöyle dedi: ''Bugün bayram günü, herkes ailesiyle birlikte. Biz ise mezarlıktayız. Tahliye kararı olması bizi çok üzdü. Bu işin sonuna kadar gidilmesini istiyoruz. Bu olay neden yapıldı? Gerçeklerin ortaya çıkması lazım. Basit bir olay haline dönüştürülmesini istemiyoruz. Basının baskısıyla İstanbul'daki cinayet çözüldü. Basının bu olayın da üstüne gitmesini istiyoruz.''Yetim, öksüz ve dul kaldılar Katliamda ölen muhtarın kızı Fatma Çelebi de gözyaşları içinde yakınlarının fotoğraflarını gösterdi. ''Hakkımızı istiyoruz'' diyen Çelebi, ailesinin namaz kılarken öldürüldüğünü, halen acıyı çok derin yaşadıklarını belirtti. Bayramı mezarlıkta geçirdiklerini, yaşadıkları acının dayanılmaz olduğunu anlatan Çelebi, çocukların yetim ve öksüz, gelin ve kızlarının dul kaldığını, katliamda ölen anne, baba ve kardeşini çok özlediğini dile getirdi. Katliamda ablası, yeğenleri, halaları ve kuzenlerini kaybettiğini anlatan Cemile Aktulun ise Mersin'den geldiğini, bayrama yakınlarını kaybetmenin acısı içerisinde girdiklerini söyledi. Katliama bir anlam veremediklerini dile getiren Aktulun, şöyle konuştu: ''Gençlere, kadınlara, çocuklara nasıl kıydınız? Devlet hakkımızı arasın. Mezarlıklarda yatan bu fidanlara, bu çiçeklere bakın. Yazık günah değil mi? Bu kadar insafsızlık olmaz. Kadın, çocuk, hele hele imamın ne suçu vardı? Böyle dünya olur mu? Dünyamız bitmiş. İlk mahkemede hemen tahliye ediliyorlar. Mahkemenin olduğu gün çocuklar ve biz sabaha kadar uyuyamadık. Mahkemenin kararından sonra çocuklar 'anne ve babamızın katilleri cezaevinden çıktı' diye ağladılar. Adaletin yerine gelmesini istiyoruz.'' İmam Hatip Lisesinden mezun olduğunu belirten Salih Çelebi, elinde taşıdığı imam Kazım Ozan fotoğrafını göstererek, onun yerine bayram namazı kıldırdığını anlattı. Çelebi, Müftülüğün bilgisi dahilinde gönüllü olarak köyde imamlık yaptığını, köyde imam olmak için sınavlara gireceğini kaydetti. Öte yandan, katliamın meydana geldiği evin boyandığı, köye bayram ziyaretine gelenlerin evde ağırlandığı görüldü. 20 Eylül 2009 + + + + 576409 + Küba Venezuela'ya bin doktor gönderiyor + Devlet Başkanı Hugo Chavez, ülkesine 1111 yeni Kübalı doktorun geleceğini açıkladı. Küba rejiminin en yakın müttefiki olan Chavez, ülkesinin en yoksul mahallelerine açılan iki binden fazla dispanserde doktor olmadığına işaret ederek, kısa vadeli hedefin tıp personelini güçlendirmek olduğunu belirtti. Chavez, Ekim'den itibaren Kübalı doktorlarla Küba'da görmüş Venezuelalı doktorların ülkeye gelip göreve başlayacaklarını söyledi. 'da Kübalı 13 bin doktor, bin dişçi, binden fazla hasta bakıcı ve 10 binden fazla tıp teknisyeni çalışıyor. + + + + 575604 + Beşiktaş İnönü'de çıkış arıyor CANLI + STAT: İnönü HAKEMLER: Bünyamin Gezer, Erhan Sönmez, Ekrem Kan BEŞİKTAŞ:Hakan,İbrahim Kaş, Sivok, Ferrari, Ekrem, Serdar, Ernst, Tabata, Tello, Nobre, Bobo TEKNİK DİREKTÖR: Mustafa DenizliKAYSERİSPOR: Souleymanou, Durmuş, Ali, Aydın, Toledo, Mehmet Eren, Saidou, Furkan, Olembe, Makukula, Cangele TEKNİK DİREKTÖR: Tolunay Kafkas + + + + 576273 + Balık tüketimi hızla artıyor + Balık tüketimi hızla artıyor 20 Eylül 2009 Pazar, 09:37 Balıkta çiftlik üretiminin artmasıyla alabalık, çipura ve levrekte fiyatlarının gerilediği, tüketimin hızla arttığı, kişi başına tüketimin yıllık 4,5 kilogramdan yılda kilograma ulaştığı bildirildi. AA muhabirine açıklamalarda bulunan Ege Canlı Hayvan ve Su Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan, Türk insanının balık tüketimi alışkanlığında sevindirici gelişmeler yaşandığını söyledi. Yıllardır balık tüketiminin artması için çağrılar yapıldığına, buna rağmen tüketimin sahil şeridi dışındaki bölgelerde istenen seviyeye ulaşmadığına dikkat çeken Kızıltan, son yıllarda çiftlik sayısıyla birlikte üretimi artan alabalık, çipura ve levrekte fiyatların düşmesinin tüketimi de hızla arttığını kaydetti. Türkiye'de kişi başına 4,5 kilogram olan yıllık balık tüketiminin son yılda kilograma ulaştığını ifade eden Kızıltan, şunları söyledi: ''Balığın besin değerinin yüksek olduğunun bilinmesine rağmen fiyatı ve pişirme zorlukları nedeniyle tüketim belli bir seviyede kalıyordu. Son yıllarda ihracatın hızla artması çiftlik kapasitelerini geliştirdi. Bu durum fiyatların düşmesine neden oldu. Eskiden çoğu insanın hayatı boyunca hiç tatmadığı çipura ve levrek gibi balıklar artık Anadolu'daki tüm marketlerde uygun fiyatla alınabiliyor. Tüm restoran menülerinde artık balık var. Tüketim artışında ise özellikle alabalık dikkat çekiyor. Anadolu'nun çeşitli bölgelerine yayılmış bin 180 alabalık çiftliği var. Bu çiftlikler tüketiciye yakın olabilme avantajını iyi değerlendiriyor.'' BALIK PİŞİRİCİLERİ Kızıltan, tüketimin artmasında ülke çapında balık pişiricisi sayısının artmasının da büyük etkisinin bulunduğuna dikkat çekti. Balığın evde hazırlamak istemeyenlere hizmet vermek üzere açılan pişiricilerin uygun fiyatla hizmet vermesi nedeniyle bir çok ailenin haftada bir gün mutlaka balık yemeye başladığını ifade eden Kızıltan, ''iç pazarda market ve balıkçıların ardından en fazla tedariği pişiricilere yapıyoruz. Son dönemde bine yakın pişirici açıldı'' dedi. Kızıltan, Türk halkının artık ramazan ayında da balık yemeye başladığını belirterek, her yıl ramazan ayında balık satışlarının düşmesi yönündeki geleneğin bu yıl bozulduğunu, Türk halkının ilk kez ramazanda iftarı balıkla yaparak satışları ramazan öncesi seviyede tuttuğunu ifade etti. EN UCUZ BALIK Balığın tüketimi en hızlı artan gıda ürünü olduğunu savunan Kızıltan, İspanya'nın 28, İtalya'nın 24 kilogram olan tüketimine bakıldığında alınacak çok mesafenin olduğunun görüleceğini, 2013 yılı için Türkiye olarak 10,3 kilogramlık hedef koyduklarını söyledi. Tüketimin artmasında Su Ürünler Tanıtım Grubu'nun çalışmalarının da etkili olduğunu kaydeden Kızıltan, ağırlıklı olarak kırmızı etle beslenen Türk halkının orta vadede daha dengeli besleneceğini düşündüklerini ifade etti. Kızıltan, şu anda alabalık, çipura ve levrekte dünyanın en ucuz balığının Türkiye'de bulunduğunu savundu. ''Türk'ün avroya yediği balığı Avrupalı avro, ABD'li 11 avroya yiyor'' diyen Kızıltan, Türkiye'ye gelen turistlerin de bu avantajı değerlendirmek için en fazla balık tükettiğini ileri sürdü. Kızıltan, ihracatta ise kriz dönemine rağmen aylık dönemde yüzde artış yakaladıklarını, Avrupa'nın yanında Suriye ve Rusya gibi alternatif pazarlarda başarı elde ettiklerini ifade etti. Türkiye'deki çiftliklerin üretim kalitesi, teslimat hızı ve fiyatıyla en büyük rakip olan Yunanistan'a göre avantaj elde ettiğini kaydeden Kızıltan, 2010 yılından itibaren Türkiye'nin pazar lideri olacağını kaydetti. İngiltere'de tüketilen levreğin büyük bölümünün Türkiye'den gittiğini, Almanya ve Hollanda'da alabalık çiftliklerinin büyük başarılar kazandığını kaydeden Kızıltan, Rusya pazarının ardından Suriye pazarında da gümrük sorunlarının ortadan kalkmasıyla ihracatta yeni artışlar beklendiğini sözlerine ekledi. AA + + + + 575923 + Kazakistan'da eşlerin arasına Kurtlar Vadisi girdi + Arap ülkelerinde reyting rekorları kıran Türk dizileri şimdi de Kazakistan televizyonlarının olmazsa olmazı oldu. Daha önceleri Brezilya ve Hint filmlerine ilgi duyan Kazak halkı, şimdilerde başta Kurtlar Vadisi olmak üzere Kınalı Kar, Zerda, Asmalı Konak, Aliye, Berivan, Deli Yürek, Acı Hayat, Yanık Koza ve Binbir Gece gibi yapımları takip ediyor. Halkın en çok ilgi duyduğu dizilerin başında ise Türkiye'de de reyting rekoru kıran 'Kurtlar Vadisi' oluyor. Kazak televizyonu '31. Kanal'ın yayın haklarını satın aldığı Kurtlar Vadisi, önümüzdeki haftadan itibaren yeni bölümleriyle ekrana gelmeye başlayacak. Geçtiğimiz dönem büyük ilgi gören dizinin reklam afişleri şehrin en işlek caddelerini süslemeye başladı bile... Kurtlar Vadisi, Kazak gençler tarafından ilgiyle izlense de bayan izleyicilerin dikkatini çekmiyor. Onların tercihi ise Binbir Gece oluyor. Türk dizilerinin gördüğü ilgiyi araştıran kanalların ulaştıkları sonuçlar da oldukça ilginç. Türk dizilerinden etkilenen Kazak izleyiciler, özellikle aslına uygun gerçekçi sahneleri beğeniyor. Brezilya ve Hint filmleri ile kıyaslandığında ise işlenen konular Kazak halkına mantıklı geliyor. Dizilerde yer alan senaryoların gerçek hayattan alınma hikâyeler olduğunu ve bu hikâyelerin kendilerini çok etkilendiğini ifade eden Kazak seyirciler, 7'den 70'e oyuncuların rollerinin hakkını verdiğini söylüyorlar. Türk dizilerini kendilerine yakın hissettiklerini dile getiren izleyiciler, özellikle kaynana gelin arasında yaşanan gergin sahneleri ilgi çekici buluyor. Dizilerin Amerikan veya Meksika dizileri gibi gerçek dışı senaryolardan oluşmaması ise Kazakları Türk dizilerine bağlayan bir başka unsur. Dizilerin bir sonraki bölümünün merakla beklenmesi ise insanları evlerine hapsediyor. HÜSEYİN GÜNGÖR ALMATI CİHAN + + + + 576152 + Tchibo'da nesil boyu şıklık + Tchibo'da nesil boyu şıklık Tchibo'nun 30 Eylül'de başlayacak “Nesiller Boyu Şıklık” teması, kış hazırlıklarına başlayan beylerin gardroplarını modern ve şık tekstil ürünleri ile yenileyecek. 2009 Sonbahar Kış modasının öne çıkan trendlerinden trençkotun yanı sıra yünlü ceket, örgü hırka, kazak gibi sıcacık alternatifler sunan bu tema, aynı zamanda klipsli askı, kravat askısı, giysi torbaları gibi gardrobunuzda düzen sağlayacak çözümler de içeriyor. 20.09.2009 PAZAR + + + + 576396 + Yine Sel Uyarısı + Ani ve yoğun yağışlar Türkiye'yi etkisi altına almaya devam ediyor. Yoğun olarak Batı ve Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz, Doğu Akdeniz ile Doğu Anadolu'da kuvvetli ve gökgörültülü sağanak yağış bekleniyor. Zonguldak, Bartın, Sinop, Samsun, Ordu, Tokat, Sivas, Diyarbakır, Batman, Siirt, Hatay, Mersin, Adana ve Osmaniye çevrelerinde beklenen yağışın saat 21.00'e kadar süreceği bildirildi. Vatandaşların, ani sel, su baskını, heyelan ve yıldırım düşmelerine karşı tedbirli olmaları isteniyor. + + + + 576088 + Yorgun Devler Fransa'ya takıldı + SANLI SARIALİOĞLU Yorgun Devler Fransa'ya takıldı Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası 5-8.'lik klasman maçında Türkiye, Fransa'ya 80-68 yenildi. Türkiye, 19 sayı öne geçtiği maçta Fransa'ya 12 sayı farkla mağlup oldu. Bu galibiyetle Dünya Şampiyonası'nı garantileyen Fransa'da Tony Parker 28 sayı attı. Millilerde ise Hidayet 13 sayı ile en skorer isim oldu. Diğer maçta Hırvatistan, Rusya'yı 76-69 yendi. Bu sonuçla Hırvatistan, bugün Fransa'nın, Rusya ise 7-8.'lik maçında Türkiye'nin rakibi oldu. Bugün 15.15'te oynanacak Türkiye-Rusya maçını NTV yayınlayacak. 20.09.2009 + + + + 575802 + "Maçın hakkı beraberlikti" + Haberi Ekle "Maçın hakkı beraberlikti" 20/09/09 0:08 Cezası nedeniyle sahasında seyircisiz oynanan karşılaşmada Manisaspor ile golsüz berabere kalan Diyarbakırspor'un teknik direktörü Ziya Doğan, gol yollarında eksik kaldıklarını söyledi. Doğan, maçın ilk yarısının ortada geçtiğini, ikinci yarıda üstünlüğü ellerine almalarına rağmen defansı zorlayamadıklarını ifade ederek, şöyle dedi: ''Bu maçın hakkı beraberlikti. Gol yollarında eksik kaldık. Bu maçı unutmak zorundayız. Önümüzde çok ciddi bir Bursaspor maçı var. Bu maçı kazansaydık, çok büyük bir avantaj elde edecektik. Önümüzdeki haftalara bakacağız. Rakip defansını çok güçlendirdi. Biz defansı zorlayamadık. Çok önemli bir güç seyirci yanımızda olsaydı, çok daha farklı olurdu.'' Manisaspor Teknik Direktörü Mesut Bakkal da, çıkışı olan iki takımın maç yaptığını, iki takımın da dengeli oynadığını belirtti. Bakkal, ''Çok fazla gol pozisyonu olan bir maç değildi. Deplasmanda Diyarbakırspor gibi bir takımdan puan almak iyiydi. Net bir pozisyonumuz vardı, değerlendiremedik. Atanın kazanacağı bir maçtı. Tek bir olumsuzluk vardı; oda seyircisiz olmasıydı. Keşke başka şehirde oynasaydı da seyircisi olsaydı'' diye konuştu. + + + + 576478 + Musa Anter, ölüm yıldönümünde anıldı + Gösteriye ölen Anter'in çocukları da katılırken, gecede duygulu anlar yaşandı. Tiyatro Avesta geçen yıl "Araf" oyununa Musa Anter'in öldürülüşünün yıldönümünde kendi doğduğu yer olan Nusaybin'de binlerce seyircinin katılımıyla gala yapmıştı. Kürt aydın Musa Anter'in hayatından kesitlerin anlatıldığı "Araf İki Ülke Arasında" adlı Kürtçe tiyatro oyunu İsveç'in başkenti Stockholm ABF Gösteri Salonu'nda sahnelendi. Yer yer seyircilerce ayakta alkışlanan tek kişilik oyun, büyük beğeni topladı. Aydın Orak'ın tek kişilik oyunda sergilediği ve belgesel tiyatro niteliğindeki performansın finali baştan verildi. Dramatik ve komik olay ve öyküleri dengeli bir biçimde sahnelendiği ve epik bir anlatım tarzının tercih edildiği oyunu Tiyatro Avesta düzenlerken, Musa Anter ve oyuncu Aydın Orak aynı anda sahnede gösterilmiş oldu. Müziklerini Efkan Şeşen'in yaptığı, Cihan Şan'ın yazdığı ve Aydın Orak'ın yönetip oynadığı oyun, Musa Anter'in çarpıcı hayat hikâyesinden kesitler taşıyor. Anter'in köy yılları, okul ve cezaevi yılları, yaşadığı komik ve dramatik öykülerin yer aldığı "Araf", sinevizyon, ses ve video kayıtları ile de desteklendi. Stockholm'de ilk defa sahnelenen "Araf" oyunu ile Musa Anter yıllardır İsveç'te yaşayan ailesi ve sevenleri ile bir kez daha buluştu. Musa Anter'in çocuklarından Anter Anter ve Rahşan Anter-Yorozlu, Musa Anter'in torunları ve yeğeni Seyidhan Anter ile birçok seyirci "Araf"ı izlerken duygusal anlar yaşadı. İsveç'in değişik şehir ve bölgelerinden Stockholm'e gelen seyirciler arasında Kürt yazar ve sanatçılar ile İsveç'teki Kürt Sivil İnisiyatif temsilcileri de programda yerlerini almıştı. Musa Anter'in hayatını ve oyunu yorumlayan izleyiciler, İsveç'i ikinci vatanı olarak addeden Musa Anter aslında hayatı boyunca İsveç'i ziyaret edemediğini, buna karşın Musa Anter'in yaşadığı dramatik ve sancılı politik hayatı dolayısıyla ailesinin İsveç'e göç etmek zorunda kaldığını dile getirdi. İzleyiciler ayrıca ailesi sürgünde, kendisi çoğu zaman hapishanelerde, zaman zamanda politik arenada demokratik mücadelesini sürdüren Musa Anter'in, 20 Eylül 1992'de JİTEM tarafından katledildiğini iddia ettiler. + + + + 575866 + Kıdem tazminatında çok önemli konular + Necati Çetiner Emeklilik RehberiKıdem tazminatında çok önemli konular 20 Eylül Pazar 2009 Değerli Milliyet okurları... Bugün sizlere  en çok merak edilen ve sorulan hangi hallerde alınır?’ konusunda bilgi vermek istiyorum. Örneğin; işyeri devri, tazminat gerektirmez. Bu konuda yargı kararları var. İşte bunlardan bazıları: (Y9.HD.E.1989/610,K.1990/5,T.17.01.1990) İşyerinin devri iş şartlarında esaslı değişiklik sayılmayacağından işçiye iş akdini haklı nedenle fesih imkanı vermez ve işverence kıdem  tazminatı ödeme yükümlülüğünü getirmez. (Y9.HD.E.1989/11580,K.1990/955,T.02.02.1990) sonrası işyerinin başka bir işverene geçmesi halinde işçinin hizmet akdi feshedilmiş sayılmayıp yeni işverene geçer. Bu şekilde işyerinin devri işçiye fesih hakkı vermez. Davacının kıdem tazminatı talep edebilmesi için kıdem tazminatını gerektiren hallerden birinin bulunması gerekir. Örneğin; ‘zorlayıcı sebepler’ olarak nitilendirilen konular var. İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süreyle işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa kıdem tazminatı ödenir. Kıdem tazminatının alınmasını gerektirecek diğer haller şöyle: Askere giderken kıdem alınabilir: 1475 sayılı kanunun 14’üncü maddesine göre; bağlı çalıştığınız emrinde en az bir yıldan beri hizmet akdiyle çalışan erkek işçilerde, muvazzaf hizmeti dolayısıyla iş akitlerini feshedenlere, kıdem tazminatı ödenir. Bunun için işçi askere gitme kağıdı olarak da bilinen sülüslerini işverene vererek, askere gideceklerini ve kıdem tazminatlarını istediklerini beyan etmelidirler. Ancak, işçi kıdem tazminatını almayı istemez ise asker dönüşü aynı işyerinde işe başladığında  kıdem süresi birleştirilir, aksi halde birleştirilmez. Emeklilik anında kıdem alınır: (Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum  veya sandıklardan emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla) Bir işveren emrinde en az bir yıldan beri çalışırken, emekliliklerini elde edenlere de kıdem tazminatı ödenir. Burada çalışanları sadece en son çalıştıkları işverende geçen  süreleri kadar kıdem tazminatı alırken, kamu işçileri kamuda geçen tüm süreler (daha önce kıdem almayı gerektirmeyen nedenle sona ermediyse) üzerinden kıdem tazminatı alırlar. Ayrıca borçlanılan askerlik süreleri varsa kamu işçilerine askerlik süresi için de kıdem tazminatı ödenir. Emeklilik nedeniyle kıdem tazminatı alınabilmesi için ilgili  kurumundan “kıdem tazminatı alır” yazısı  alınıp, işverene verilmelidir. İşçinin ölümü  halinde bu tür bir belgeye gerek yoktur. + + + + 576199 + Kürşat Bumin: Haber saklamak + Kürşat Bumin 20 Eylül 2009 PazarHaber saklamak Özellikle de siyasete meraklı ve dolayısıyla kendimizi ülkenin dünü-bugünü-yarını üzerine bu çerçevede geliştirilmiş şu ya da bu fikriyata yakın hissediyorsak her şeyden önce etrafımızda olup bitene ilişkin -henüz “ham” bile olsa- bir bilgiye sahip olmamız gerekir. Demokrasilerde özellikle “medya” ve “üniversite”, demokrasilerin onsuz yapamayacağı “bilgi”yi üreten ve topluma ulaştıran iki ana kaynaktır. Medya bu işi (her şeyden önce) haber, üniversite ise kendine özgü usüllerle yerine getirir. Üniversiteyi bırakıp “medya”ya bakalım. Eğer siyaset yapıyorsak, hele de siyaseti özgürlük alanının genişletilmesi olarak düşünüyorsak, her şeyden önce içinde yaşadığımız tarihsel-toplumsal “gerçek” hakkında bizi bilgilendirecek olan “haberler” hepimizin önünde olmalıdır. Bu “haberler”den hareketle geliştirilecek “yorumlar” ya da “değerlendirmeler” –tabii ki- farklı olacaktır. Ama önce “neler olup bittiğine” dair bilgiler hepimizin önünde olmalıdır ki, bu sürecin arkası gelebilsin. Bu hatırlatmayı, önceki gün elime aldığım Cumhuriyet gazetesinin baş sayfa manşetini ve bu haber dolayısıyla ulaştığım “bilgi”yi düşünerek yapıyorum. Cumhuriyet, manşete taşıdığı haberine “medyanın kulaklarını kapattığını” belirtirken şu tespiti yapmış: “Radikal ve Vatan gazeteleri ile dinci Anadolu'da Vakit gazetesi, Yeni Şafak gazetesi, Zaman gazetesi ile AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen Star gazetesi ve Taraf gazetesi ise okurlarına konuyla ilgili herhangi bir haber vermedi.” Cumhuriyet gazetesini uzunca zamandır düzenli olarak takip etmiyordum. Gazetenin manşet haberini okuyunca, yanlış yaptığımı fark ettim. Demek ki bu ülkede “haber saklamak” teknolojinin sağladığı yeni imkânlara rağmen sürüyormuş. Ve de demek ki Cumhuriyet'i de ihmal etmemek gerekiyormuş Cumhuriyet'in elimdeki sayısında da -gerçekten- “can sıkıcı” köşe yazıları eksik değildi. Hatta, Hikmet Çetinkaya'nın köşesinde karşımıza çıktığı gibi, “Gazeteci kimliğiyle köşe tutan şerefsizler, puştlar sarmış dört bir yanımızı!” gibi terbiye sınırlarını aşan cümlelerle bezenmiş köşe yazıları da vardı. Ama takdir ederseniz ki bu konu başka, gazetenin manşetine (“Demokrasi suçu”) taşıdığı hukuksuzluk ise bambaşka öneme sahip bir konuydu. Gazete tarafından haklı olarak “Demokrasi suçu” olarak nitelenen gelişme özetle şu: “Ergenekon” çerçevesinde 2. İddianamenin sanıklarından Mustafa Balbay'a yönelik teknik takipler (yani dinlemeler), kapsamında Cumhuriyet gazetesi Ankara bürosunun santral telefonları da dinlemeye alınmış, ve söz konusu dava ile ilgisi bulunmayan muhabirlerin haber kaynakları ile yaptığı görüşmeler de dava dosyasına konulmuş. Gazetenin Ankara bürosunda görevli muhabirlerden Fırat Kozok'un RTÜK üyesi Şaban Sevinç, İlhan Taşçı'nın ise Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı telefon görüşmeleri de kayda alınarak iddianamenin ek klasörüne yerleştirilmiş. Görüyorsunuz; hiç ama hiç de “saklanacak” bir haber değil bu. Bu gelişmeden tabii ki hepimiz -Cumhuriyet'i takdir de etsek bu yayından olabildiğince nefret de etsek- haberdar olmalıyız. Taşçı ve Kılıçdaroğlu arasında geçen telefon görüşmesinin nasıl olup da “klasörlere” girdiği üzerinde düşünmemiz gerekiyor. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol'un Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesindeki sorulardan da haberdar olmamız gerekiyor. “İlhan Taşlı ve Fırat Kozok'un soruşturma ve davayla ilgisi olmamasına, görüşme içeriklerinin de yine soruşturma konusu ile ilintisinin bulunmamasına karşın, bu görüşmelerin deşifresinin dosyaya girmiş olmasından sorumlu olan savcılar hakkında işlem yapmayı düşünüyor musunuz?” sorusunun cevabını hepimiz merak etmeliyiz. Ceza hukukçusu Prof. Köksal Bayraktar'ın konuya ilişkin şu değerlendirmesinden de haberdar olmalıyız: “Bu şekilde bir gazetenin çalışanlarının dinlenmesi ve soruşturma ile ilgisi olmayan dinlemelerin iddianameye konması kabul edilemez.” Haberdar olmamız gereken açıklamalar-değerlendirmeler bunlardan ibaret değil. Aynı zamanda, Burhan Kuzu'nun “Manası yok, olacak bir şey değil. Bunların hukuki değeri olmaz. Yanlış tabii bunlar. Hâkim kararının çerçevesinin dışına çıkmamak gerekir” açıklamasını AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı'nın “bir mahkeme kararı olsa bile bütün bir santralın dinlenerek insanların kişilik haklarının zedelenmesini hukuk anlayışı ile bağdaştırmadığını” belirtmesini; Ahmet İyimaya'nın “gazetede çalışan her muhabirin dinlenmesinin hukuki olmadığını” hatırlatmasından da haberdar olmamız gerekir. Toparlayacak olursak, “haber saklamak”, yani bir bakıma “gerçeği saklamak”, medyanın demokraside yapabileceği en büyük kötülüklerin arasında yer alır. Ayrıca unutmayalım ki, bu yönde bir çabanın haber saklayana- “mahçup olmak” dışında hiçbir yararı yoktur. “Yorum farkı”nı tabii ki anlıyoruz, ama ya olup biten bir hadiseye ilişkin havadis verip vermeme farkı? Demek ki bu memlekette sadece olup bitenden haberdar olabilmek için bile hiçbir cenahın gazetesini atlamayacaksın. Çünkü birisinin “gördüğüne” diğerleri “kör”. Bu koşullarda Allah gazete okurlarının ve bu medyanın büyük katkısıyla oluşan “kamuoyu”nun yardımcısı olsun + + + + 575838 + Denizli'den İstifa Sinyali + Denizli'den İstifa Sinyali "Beşiktaş'ta bir şeylerin değişmesi lazım. Bunların içerisinde ben de olabilirim, bu gayet doğaldır." Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli, Kayserispor yenilgisinin ardından istifa sinyalleri verdi. Denizli, karşılaşma sonrası düzenlediği basın toplantısında, kulüp başkanı Yıldırım Demirören ile bir araya gelip durum değerlendirmesi yapacaklarını, istifasının da bu görüşmede gündeme gelecek alternatiflerden biri olduğunu söyledi. İşlerin düşündükleri gibi gitmediğinden yakınan Denizli, "Bir dönüşe, iyi oyuna, bir puana ihtiyacımız olan günü yakalayamıyoruz. Kazanmak, bazen bazı şeyleri hallediyor. Ama bu sene kazanma zorluğu çeken bir görüntümüz var. Bunun düzelmesi için birçok alternatif var. Bunların hepsini ortaya koymak lazım. Bunlara iç bünyemizde çözüm bulunacak" diye konuştu. Denizli, takımın lideri ve sorumlusu olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: "İşler iyi giderken de istemediğimiz gibi giderken de bunda büyük pay sahibi olan benim. Kişilerin durumu camiaların önüne geçemez. Dolayısıyla önümüzde CSKA Moskova maçına 10 günlük süre var. Beşiktaş'ta bir şeylerin değişmesi lazım. Bunların içerisinde ben de olabilirim, bu gayet doğaldır. Bu kulübe geldiğim gün hangi gururu, şerefi yaşıyorsam, bir gün geldiğinde ayrıldığımda da aynı gururu, şerefi yaşayacağım. Sayın başkanımızla geniş kapsamlı bir toplantı yapacağız. Neticede hoş bir tablo yok. Mücadeleden hiç yılmadım. Dolayısıyla çok fazla söylenecek bir şey yok. Bu takımın başındaki kişi olarak düşüncelerimi takımımla, yöneticilerimle paylaşırım. Bizim için önemli olan Beşiktaş'ın başarısıdır." bir Şeyler Ters Gidiyor Bir basın mensubunun "Başkana istifanızı mı sunacaksınız?" sorusuna Denizli, "Başkanımızla bir durum değerlendirmesinde bulunacağız. Takımla ilgili konuları görüşürüz. Bir şeyler ters gidiyor. Ama bu söylediğiniz de alternatiflerden bir tanesidir" diye yanıt verdi. Denizli, "Başkan, istifanızı isterse kabul edecek misiniz?" sorusu üzerine de, "Gayet tabii. Başkan ve yönetim böyle bir şey teklif ederse bunun uygulanması lazım. Bu benim için hiçbir şekilde üzüntü verici veya başarısızlığın dönüşümü olarak kabul edilecek bir şey değil ve benim için sorun teşkil etmez" şeklinde konuştu. Taraftarların yönetimi istifaya davet ettiklerinin ve kendisine herhangi bir tepkide bulunmadıklarının belirtilmesi üzerine de Denizli, şunları kaydetti: "O tepkinin içinde benim de olmam lazım. Zaman zaman taraftarımızın tepki göstermesi doğaldır. Her zaman her yerde böyle bir tepkiyle karşılaşabilirsiniz. Bana yapılan bir tepki yok, ama iyiyi paylaşırken, kötüyü de paylaşmamız gerekir. Ortada böyle bir tablo varken, bunun en önde olan kişisi benim. Bunu paylaşırım. Tribünlerin, takımın bana olan inancını yitirdiğini hissedersem zaten ayrılırım." İstifa konusunun belki de masaya yatıracakları 10 alternatiften biri olabileceğini anlatan Denizli, "Bazı şeylerin değişmesi lazım. Hayatım boyu her sene şampiyonluk yaşayan bir kişi değilim. Bazen işler kötü gider. Düşüncelerin içinde birçok alternatif var, bu da bir alternatif" ifadelerini kullandı. + + + + 576249 + Yıldızınız bugün ne söylüyor? H2 + Türkiye'nin En Büyük İnternet Gazetesi Yıldızınız bugün ne söylüyor? H2 20.09.2009 08:16 + + + + 576431 + "Kimsenin uzun haber okuyacak vakti yok" + "Kimsenin uzun haber okuyacak vakti yok" 20.09.2009 12:41Wall Street Journal'ın Yayın Yönetmeni Robert Thomson, New York'ta bulunan Türk Kültür Merkezi'nin düzenlediği aylık sohbet programının konuğu oldu. Thomson, gazeteci Aydoğan Vatandaş'ın yönettiği programda, internet merkezli gazete yayıncılığı üzerine tecrübelerini anlattı ve WSJ'in başına geçtiğinden beri kendisi için en zor olan şeyin 'Wall Street'in çöküşünü izlemek olduğunu söyledi. Rupert Murdoch'ın gazeteyi satın aldığı dönemde medyada birçok dedikodunun dolaştığını belirten Thomson, "Öncelikli olarak yapılması gereken, insanların güvenini kazanmaktı." diyor. Ona göre, toplumdan haberdar olması gereken gazeteci ve gazetelerin toplumun değiştiğinden bihaber olmaları dikkat çekici. Thomson, geçtiğimiz yıl sonunda başlayan krizin, birçok gazetenin kapanmasına neden olduğunu belirtiyor ve Murdoch'ın, bu zor dönemde verdiği mesajın, zekice ve topluma karşı duyarlı davranarak krizin aşılacağı yönünde olduğunu ifade ediyor. Son ay içinde WSJ'in Amerika genelinde satışlarını artıran bir gazete olmasının da bunun ispatı olduğunu vurguluyor. Thomson, "Dünyada, her gün 23 milyon insan WSJ.com tıklıyor. iPhone için üç hafta önce hazırlanmış özel haber sistemini 650 bin okur indirdi. Belki insanlar bu hizmeti her gün kullanmıyor fakat bu rakam bize sizi izleyen kitlenin değiştiği ve buna bağlı olarak içeriğin de değişmesi gerektiğini gösteriyor.'' diyor. The Times ve Financal Times gibi gazetelerde muhabirlik ve editörlük yapan Thomson, WSJ'ın, milyar dolar gibi rekor bir fiyata Rupert Murdoch tarafından satın alınmasıyla yıl önceki yapısından daha farklı bir noktaya geldiğini ifade ediyor. Thomson gazetede yapılan değişiklikleri ''2 yıl önce ana sayfamızda, bir-iki uluslararası haber görebiliyordunuz. Amerika'nın ekonomik durumu ne olursa olsun, küreselleşme devam ediyor, dünya değişiyor. İşadamı ya da sıradan bir vatandaş okuduğunun güncel ve global bir içeriğe sahip olmasını istiyor. Her gün 4-5 sayfa yayın yapan uluslararası haberler bölümü oluşturduk.'' sözleriyle özetliyor. 1985'te Financal Times adına Çin'e muhabir olarak gittiğini anlatan gazeteci Thomson, yıllarda Amerika'daki birçok gazetenin Çin'de temsilcisi olduğunu, şu anda ise büyük denilecek birçok gazetenin Çin'de muhabiri bile olmadığını söylüyor. Amerika'da, dünyada olup bitenle ilgilenen eğitimli bir okur kitlesi olduğu, fakat bu kitlenin yıllar içinde güvenebileceği haber kaynaklarının azaldığını belirten Thomson, bu durumu kendileri için bir fırsat olarak görüyor. The Times'ta çalıştığı dönemlerde Türkiye'yle ilgili haberlerin önemli haberler olarak değerlendirildiğine de dikkat çeken Thomson, ABD'de Türkiye hakkında yeterince haber olmamasını fırsata dönüştürdüklerini belirterek, "Artık, İstanbul'da bir muhabirimiz de var." dedi. Gazetecilik okurlar için yapılıyor WSJ'in yayın yönetmeni, gazetede daha sık görülen atlatma haber (scoop-oriented) konusunda farklı bir görüş bildiriyor; okurların uzun röportaj ve analizleri okumaya vakti olmadığını iddia ediyor. Robert Thomson, ''Gazeteciler çok uzun hikâyelere sahip fakat kimsenin bu uzun hikâyeleri okuyacak vakti yok. WSJ bir gazete ve uzun incelemelerden daha çok kısa öz haberlere yer vermeli. Biz, uzmanlara bir konuyu ya da bir ülkeyi değerlendirmeleri için para ödüyoruz. Bu konu, gazeteciler arasında da tartışılan bir durum. Birçok gazeteci, "WSJ, çok özel uzun inceleme yazılarını azaltarak özelliğini mi kaybediyor?" diyerek farklı yorumlar yapıyor fakat her seferinde kendime ve etrafımdakilere düşünmemiz gerekenin okuyucularımız olduğunu hatırlatıyorum. Gazetecilik gazeteciler için değil okuyucular için yapılıyor.'' şeklinde konuşuyor. Gazete şartlarının her gün değiştiğini ifade eden Thomson, "Ortamın nasıl değiştiğinin farkında değilseniz tehlikedesiniz. İnternet üzerinde gezinirken bir reklama dikkat etmezsiniz fakat gazeteyi açtığınız reklamın büyük bir etkisi vardır. Gazeteniz, açık bir şekilde trende seyahat ediyorsanız, siz yürüyen bir reklam panosusunuzdur. Gazetelerin güçlü bir reklam alanı olduklarını ispatlamaları şart. Gazeteciler, bu konuda kötü iş çıkardı. Okuyucuların alışkanlıklarının nasıl değiştiğini anlamadılar.'' diyor. *** Haber siteleri gazetecileri umursamıyor Haber toplayıcı sitelerin profesyonel gazetecilik konseptini tehdit ettiğini anlatan Thomson'a göre, sağdan soldan içerik toplayarak para kazanan siteler, gazetelerin iflas etmesi ya da gazetecilerin işsiz kalmasını umursamıyor. Robert Thomson, "Uzmanlara, uzmanlıkları doğrultusunda yazmaları için para ödüyoruz. Fakat web sayfalarına göre bunun hiçbir önemi yok. Onlara göre, bu yaptıkları sayesinde okuyucunun ilgisi bizim sitelerimize yöneliyor ama diğer taraftan da ilgiyi öte tarafa da çekiyorlar. Hiç şüphesiz ki bizim içeriğimiz üzerinden reklam alıp ciro yapıyorlar. Dünyanın her yerinde gazete haber merkezlerinde bu konu tartışılıyor. Başkaları bizim içeriğimiz üzerinden reklam geliri sağlarken, biz nasıl kendi içeriğimizden bu kazancı elde edemeyiz. Mesela google.com'a bakın. Topladığı haberlerde kaliteye önem vermiyor. Google, böyle yapmasına rağmen para kazanıyor. Bu tarzda bir sürü site var piyasada. Profesyonel gazeteciliğin ölmesinde eli olan herkesle benim meselem olur." açıklamasında bulunuyor. Mehmet Demirci Zaman + + + + 575624 + Topçular köşe! + Haberi Ekle Topçular köşe! 19/09/09 20:13 Premier Lig'in 6. haftasında Arsenal, konuk ettiği Wigan'ı 4-0 mağlup etti. Emirates Stadı'nda oynanan karşılaşmanın gollerini 25. ve 49. dakikalarda Vermaelen, 59. dakikada Eduardo ile 90. dakikada Fabregas attı. Bu sonuçla bir maçı eksik olan Arsenal, puanını 12'ye yükseltti. Konuk ekip Wigan ise puanda kaldı. + + + + 576616 + 'Bir deli yüzünden manşet oldum' + 'Bir deli yüzünden manşet oldum' GAZİANTEP (İHA) Eski Devlet Bakanı ve CHP Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz, hakkında aslı olmayan bir suç duyurusu yapıldığını belirterek "Başbakan Erdoğan tarafından kendisine para verildiği" iddialarını reddetti. Geçen günlerde akli dengesi bozuk olduğu ileri sürülen Müslüm Esen, "Başbakan Erdoğan'dan evlenmem için para istedim. da bana iletsin diye Mustafa Yılmaz'a verdi. Ama parayı bana vermiyor" diye şikayette bulunmuş ve savcılık tarafından soruşturma başlatılmıştı. Suç duyurusunun ardından ilk kez açıklama yapan Eski Devlet Bakanı ve CHP Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz, kendisini arayan Gaziantep Cumhuriyet Başsavcısı Esat Semerci'nin kendisini bilgilendirdiğini ifade ederek şöyle konuştu: "Cumhuriyet Başsavcılığı davanın gerek olmadığına karar verdi. Başsavcı bütün evrakları iptal etti. Bana verilen bilgiye göre davanın kapandığı ve dava açmaya gerek olmadığına karar verildi. Allah yardım etsin çünkü beni şikayet eden kişi hasta bir kişi. Benim için arkadaşın ne yaptığı önemli değil ne yaptığını bilmiyor zaten. Yani hasta insanlarla ilgili bir şey söylemek yanlış olur." Siyasette önlerini kesmek isteyen insanlarda olabileceğini ifade eden Yılmaz, şunları söyledi: "Her şey var dikkatli olacaksınız. Bunu benim zararıma olsun diye başlattı bazı insanlar. Ama herhalde biraz kâra dönüştü gibime geliyor." Akli dengesi bozuk olduğu iddia edilen bir şahsın şikayeti ile gazete manşetlerine çıktığını hatırlatan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: "20 yıllık siyaset hayatımda, bakanlık, milletvekilliği, belediye başkanlığı yaptım ve Hürriyet gazetesinin manşetine ilk kez çıktım. Yani bir deli başardı bunu. Yani psikolojik rahatsızlığı olan bir insan benim Hürriyet gazetesine birinci sayfadan çıkmama neden oldu. Niyetiniz iyi olursa kalbiniz temiz olursa size kurulan tuzaklar bile bazen sizin lehinize olabiliyor. Sayın Tayyip Erdoğan bin TL'yi verecekse niye benimle göndersin. Bu kadar vali var kaymakam var milletvekili var. Gaziantep'te Ak Parti'den güvendiği kimse kalmadı da başbakan bu parayı bana veriyor. Olur mu? Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına teşekkür ettiğini ifade eden Yılmaz, böylece davanın kapandığını sözlerine ekledi. + + + + 576172 + Hepsi bir arada: Omnia II + Hepsi bir arada: Omnia II Samsung I8000 Omnia II, Windows Mobile 6.1 Professional işletim sistemi ile gelişmiş multimedia deneyimi isteyen kullanıcılara hitap ediyor. 3.7 inç ile dünyanın en büyük AMOLED ekranına sahip olan Samsung I8000 Omnia II, WVGA çözünürlüğü ile, gün ışığında da benzersiz bir netlik sunuyor. Daha büyük ikonlar ve kullanımı kolay yapısı ile Samsung I8000 Omnia II, aynı zamanda dokunmatik kullanım için özel olarak geliştirilmiş bir kullanıcı ara yüzüne sahip. 20.09.2009 PAZAR + + + + 575679 + Fransa, tam üyelik konusunda güvence verdi + FEHMİ KORU TAHA KIVANÇ Fransa, tam üyelik konusunda güvence verdi Egemen Bağış, "Fransa, tam üyelik müzakerelerinin kesilmeyeceği konusunda güvence verdi" dedi. PARİS (A.A) Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Fransız yetkililerin, Türkiye ile AB arasında sürdürülen tam üyelik müzakerelerinin kesilmeyeceği konusunda güvence verdiğini söyledi. Paris'teki temaslarıyla ilgili olarak Türk basınına konuşan Bağış, dün akşam görüştüğü Fransa'nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı Pierre Lelouche'un, müzakerelerin devam etmesi ve bittikten sonra durumun değerlendirilmesi konusunda Fransa'nın tutumunu dile getirdiği kaydetti. Görüşmede, Fransa'nın imtiyazlı ortaklık önerilmesi yolunda çalışmalar başlattığı yolundaki haberlerden Türkiye'nin duyduğu rahatsızlığı belirttiğini anlatan Egemen Bağış, tam üyeliğin dışında farklı bir seçenekle ilgili bir çalışmanın başlatılmadığı ve başlatılmayacağı konusunda Fransız yetkililerin kendilerine güvence verdiklerini bildirdi. Görüşmelerde Türkiye ile sürdürülen müzakereler, gümrük birliği, yasa dışı göç konularının gündeme geldiğini ifade eden Bağış, Türkiye'deki Demokratik Açılım ve Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin Fransa'da yakından izlendiğini söyledi. Bakan Bağış, görüşmelerde Fransa ve Türkiye arasındaki ilişkinin en iyi duruma getirilmesi konusunda mutabakata vardıklarını vurguladı. TÜRK DERNEKLERİ TEMSİLCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ Egemen Bağış, Paris'te yeni açılan Türk konsolosluk binasında incelemelerde bulundu ve Türk dernekleri temsilcileriyle görüştü. Bağış, "17 yıl ben de dışarıda yaşayan bir Türk vatandaşı olarak sizleri çok iyi anlıyorum ve sorunlarınızı biliyorum. Ben de yurt dışında Türk derneklerinde çalıştım" dedi. Bakan Bağış, yurt dışındaki Türklerin güçlü biçimde seslerini çıkartabilmeleri için örgütlü ve dayanışma içinde çalışmaları ve eğitim konusuna ağırlık vermeleri gerektiğini söyledi. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, bu akşam Fransa'da Türkiye Mevsimi çerçevesinde düzenlenen Ramazan Geceleri etkinliklerinin kapanışına katılacak. Bağış, yarın Türkiye'ye dönecek. + + + + 576350 + Başbakan Erdoğan yarın ABD'ye gidecek + Başbakanlık Basın Merkezinden yapılan açıklamada, 23-30 Eylül tarihlerinde New York'ta gerçekleştirilecek BM 64. Genel Kurulu görüşmelerine 192 üye ülkenin katılacağı, bu yılki genel görüşmelerde, 130'dan fazla ülkenin devlet veya hükümet başkanı, 50'ye yakın ülkenin de bakan seviyesinde temsil edilmesinin beklendiği belirtildi. Açıklamaya göre, görüşmelerde Türkiye, Başbakan Erdoğan başkanlığında, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile milletvekillerinin de yer aldığı bir heyetle temsil edilecek. Erdoğan, 22 Eylül Salı günü BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un başkanlığında düzenlenecek ''iklim değişikliği'' temalı yüksek düzeyli toplantıya katılacak. Genel Kurulda 24 Eylül Perşembe günü uluslararası gündem ve Birleşmiş Milletler konularında Türkiye'nin görüşlerini ortaya koyan bir konuşma yapacak olan Erdoğan, daha sonra BM Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı ABD'nin Başkanı Barack Obama'nın başkanlığında düzenlenecek nükleer silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi konulu Güvenlik Konseyi toplantısına katılacak. Erdoğan, aynı gün G-20 Zirvesi çalışmalarına katılmak üzere New York'tan Pittsburg'a geçecek. -YOĞUN TEMAS TRAFİĞİ- Zirvenin ardından 25 Eylül Cuma günü New York'a dönecek olan Başbakan Erdoğan'ın, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un yanı sıra, 20 devlet ve hükümet başkanıyla ikili görüşmeler gerçekleştirmesi öngörülüyor. Başbakanlık Basın Merkezinin açıklamasında, Başbakan Erdoğan'ın New York'taki temasları çerçevesinde Demokratik Pakistan'ın Dostları Grubu Zirvesi'ne, İKÖ'nün kuruluşunun 40. yıl dönümü kutlamasına, Clinton Küresel Girişimi tarafından düzenlenecek etkinliğe ve Balkan-Amerikan Dernekleri Federasyonu tarafından düzenlenecek konferansın açılış resepsiyonuna katılarak, birer konuşma yapacağı bildirildi. Princeton Üniversitesinde ve Medeniyetler İttifakı Yazmanlığının işbirliğiyle New York Üniversitesi bünyesindeki Levin Enstitüsünde birer konferans verecek olan Erdoğan'ın, New York ve çevresinde yaşayan vatandaşlarla da bir araya geleceği kaydedildi. Erdoğan, bir süre önce yaşamını yitiren Ahmet Ertegün'e verilmesi daha önce kararlaştırılan Devlet Nişanı'nı düzenlenecek bir resepsiyon sırasında eşine sunacak. Başbakan Erdoğan, 26 Eylül Cumartesi günü New York'tan ayrılacak. (aa) + + + + 576051 + İstanbul-2010'da 'sinema'nın yeni patronu, Dr. Yusuf Kaplan + İstanbul-2010'da 'sinema'nın yeni patronu, Dr. Yusuf Kaplan ALİ MURAT GÜVEN Avrupa Birliği tarafından 2010 yılı için “Avrupa Kültür Başkenti” ilan edilen İstanbul'da, özellikle bu yılın başlarından beri organizasyon komitesinde yaşanan idarî kargaşayı, medyaya yansıyan sevimsiz haberler üzerinden sizler de takip etmişsinizdir. Devlet adına hazırlıkları yürütmekle görevlendirilen yarı-resmî kimlikli İstanbul-2010 Ajansı'nın bünyesindeki karşılıklı suçlamalar, görevden almalar ve istifalar aylardır bitmek bilmiyordu. Ajans yönetiminin topyekün çökmesiyle sonuçlanan uzun bir belirsizlik döneminin ardından, İstanbul-2010'un sinema alanındaki etkinliklerini koordine edecek yeni yönetici geçtiğimiz günlerde nihayet belli oldu. Muhafazakâr kesimde yedinci sanat üzerine derinlikli çalışmalar yürüten bir avuç uzman isimden biri konumundaki gazeteci, yazar ve akademisyen Dr. Yusuf Kaplan, “Sinema, Belgesel ve Animasyon Bölümü Direktörü” sıfatıyla, Avrupa'nın yeni kültür başkenti İstanbul'u, 2010 yılı boyunca gerçekleştirilecek olan kutlama ve etkinliklere -bu önemli unvana lâyık bir biçimde- hazırlayacak. Kendisiyle yıllardır aynı gazetede görev yapan, bundan da önemlisi hayat içinde ortak duyarlılıkları paylaşan bir gönül dostu olarak, yapılan görevlendirmeden büyük bir mutluluk ve gurur duydum. Umarım, Kaplan Hoca'nın ilgili bölümün başına gelişiyle birlikte 2010-Ajans'daki fırtınalar durulur da mâlûm unvanın Litvanya'nın Vilnius ve Avusturya'nın Linz kentlerinden devralınmasına ay kalmışken hâlâ havanda su döven bu kurum, sinema üzerine dişe kovuğa gelir bir takım hazırlıklar yapmaya başlar. Bu vesileyle, değerli yazarımız Kaplan'ı kutluyor ve yeni görevinde üstün başarılar diliyorum. + + + + 576322 + İlhan Selçuk 'Pencere'de + Cumhuriyet'in değerli ismi İlhan Selçuk'un 13 Şubat 2003 tarihinde 'Pencere'de kaleme aldığı yazısı şöyle...Müslümanlık Ham Ervahlık Değildir... Mehmet Barlas dünkü ‘Akşam’da Prof. Bernard Lewis’ten bir alıntı yapmıştı: “Amerika’da yerliler ve Avrupa’da Ortaçağ varken, Bağdat, müspet ilimler ve felsefe alanında ‘Aydınlanma Çağı’nı yaşıyordu... Ne oldu da, Batı Rönesans’a geçerken Bağdat’ta ‘Bab-ı İçtihat’ kapatılıp karanlık çağa geçildi? Tarih Batı’da neden ileri ve Ortadoğu’da geriye doğru çalıştı?” Camilerimize bir bakın!.. Bir yenilere bakın.. Bir de eskilere.. Minareleri bir kıyaslayın, eski müminler geçmiş dönemlerin ilkel yapım koşullarında öyle minareler yapmışlar ki rüzgârda söğüt ağacı gibi nazlı nazlı salınıyor, ‘alem’ lerinin izdüşümü bulutlara vuruyor, şerefeleri dua için göğe açılmış avuçlar gibi duruyor... Üç şerefeli kimi minarede üç müezzin ezan okumak için üç ayrı merdivenden tırmanabiliyor, yüzlerce yıl inile çıkıla aşınmış basamakları rüzgâr gülünün ortasında birleşen yapraklar gibi dönerek yükseliyor. İnceliğin, mimarlık sanatının, estetiğin örnekleri eski minareler.. Ve camiler.. Ya yenileri?.. Yenilere çıkarcı politikacı gözüyle baktın mı cami kışla binası, minareler süngü, kubbeler miğfer gibi görünür; bu tür ham ervahlık, ancak iktidar piyasasında siyasetin pazarlanmasına yarar. Ancak yapı dünyasında ve mimarlık sanatında bu kadar ilerleyen bir çağdaş dünyada yeni camilerin zevksiz, orantısız, estetikten yoksun görüntüleri nasıl açıklanabilir?.. Müslümanlık ticaret aracı mı?.. Camilerin altına dükkânlar dizerek, İslamcı şirketler kurarak, yeşil sermaye numarasına girerek, Müslümanlığı koltuk sevdasına alet ederek dincilik yapmanın kutsal inançla ne ilişkisi var?.. Peki, Müslüman nasıl Müslüman olacak?.. Ömer Hayyam’ın rubaisindeki gibi olacak: “İnciyi isteyen dalgıç olacak; Varı yoğu dosta verip salacak. Canı avucunda, soluğu göğsünde; Ayağı baş olacak, başı ayak.” Bayram günleri televizyonlarda sergilenen görüntüler irkilticiydi... Develerin, öküzlerin, sığırların ve sözüm ona insanların kameralara takılan acıklı fotoğraflarındaki işkembelerle bağırsakların yanı sıra politikacılarımızın suretlerini de yansıtan ham ervahlığın sinemasında Müslümanlığın soylu inceliğini ara ki bulasın!.. Eski zaman bilgesi bugünkü ham ervahları görse, Hayyam’a nazire, şu dörtlüğü yazmaz mıydı: Girme şu alçalışın hizmetine Konma sinek gibi pislik üstüne İslamı kullanma bir koltuk için Yazık kutsal dinin inceliğine İslamı yüceltmek istiyorsak, bayram namazını siyaset reytingi yolunda pazarlayan politikacı ham ervahına ‘yuh’ demesini bilmeliyiz. (13 Şubat 2003 tarihli yazısı) 20 Eylül 2009 + + + + 576782 + Apple, beyin mi yıkıyor? + Apple CEO'su Steve Jobs'un sunumlarında kullandığı 'muhteşem şahane, inanılmaz, gerçekten çok iyi, gerçekten çok hoş, gerçekten çok kolay, çok çok akıllı, kolay, basit, çok basit' gibi müşterilerin aklını baştan alabilecek betimlemelerde bulunduğu bölümlerle başlıyor. Diğer yöneticilerin bu tür ifadeleri insanların bilinçaltına çakarcasına ne kadar sıklıkla kullandıklarını gösteriyor. İşte hayret veren video. Tabii bu videonun uzun sunumlardan alınmış kısa bölümler olduğunu unutmamak gerekir. + + + + 576713 + Rusya Türkiye'ye fark attı + Spor Haberi Dinle Rusya Türkiye'ye fark attı Giriş Saati 20.09.2009 15:16 Güncelleme 20.09.2009 16:58 Polonya'da devam eden 2009 Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda Türkiye, Rusya'ya 89-66 yenildi ve turnuvayı 8. sırada tamamladı. TÜRKİYE: 66 RUSYA: 89 Türkiye: Ömer Onan, Kerem Tunçeri, Ömer Aşık, Barış Hersek, Hidayet Türkoğlu Rusya: Bykov, Fridzon, Monya, Zozulin, Mozgov + + + + 575629 + Obama ve Clinton'dan bayram mesajı + HAKAN ALBAYRAK DÜCANE CÜNDİOĞLU Obama ve Clinton'dan bayram mesajı ABD Başkanı Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton, Müslümanların Ramazan Bayramı'nı kutladı WASHINGTON (A.A) ABD Başkanı Barack Obama ve Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton, Müslümanların Ramazan Bayramı'nı kutladı. Obama, yayınladığı mesajda, eşi Michelle ve kendisinin, ABD ve dünyadaki Müslümanların "mübarek gününü" kutladığını belirterek, Müslümanların bu bayramda yoksulluk ve açlık çekenleri, savaş ya da hastalıkla boğuşanları ve daha az şanslı olanları hatırladıklarını kaydetti. Clinton da yaptığı açıklamada Ramazan Bayramı'nın, İslam'ın "Amerikalıların da sahip olduğu yardımseverlik, işbirliği, merhamet" gibi değerlerini hatırlattığını söyledi. + + + + 576184 + Mahmur'dan gelen ses: Bayrağımı özledim! + Mahmur'dan gelen ses: Bayrağımı özledim! Ali EKEYILMAZ DUYGU GÜVENÇ 20.09.2009 'Demokratik Açılım'ın temel taşlarından biri Mahmur Kampı'nın boşaltılması. Kampta yaşayan Süleyman Kara da "Ben ay yıldızlı bayrağımı çok özledim. Üç defa barış yaz oraya" diyor Başlarken Yaklaşık 20 bin kişi, 1993-1994 yıllarında Şırnak, Hakkâri, Diyarbakır, Batman ve Bitlis'in köylerinden can korkusuyla Kuzey Irak'a kaçtı. Kiminin köyü basılmış, kiminin evi yakılmış, kiminin yakınları gözlerinin önünde öldürülmüştü. Terör örgütü PKK ile en şiddetli çatışmaların yaşandığı yıllarda, onlar önce Atruş'a (Kuzey Irak'taki ilk kamp bölgesi) gitti, ardından ayrı kamp değiştirdi. Sonunda 1998'de Kerkük ile Musul arasındaki çölde bulunan Mahmur ilçesinin bir bölümüne yerleştirildiler. Bu süreçte ölen de oldu, Türkiye'ye dönen de... Ve bugün kampta 11 bin kişi kaldı. Onların da yarısı bu geçici iskan bölgesinde doğdu. Kamp yöneticisi Bağdat'taki merkezi hükümet tarafından atanırken güvenliği Kürdistan Bölgesel Yönetimi üstlendi. Türkiye'ye göre; Mahmur'dakiler PKK'ya en sadık grup. PKK'lılar istedikleri zaman dağdan inip, kampa giriyor ve burada kalıyor. Kampta yetişen gençler örgüte yeni kancan veriyor ve Mahmur derhal kapatılmalı! Ancak Türkiye, kamptakilerin adlarını, kimliklerini dahi tam olarak bilmiyor. Çünkü mülteci sıfatı aldıktan sonra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) onların kimliklerini Türkiye'den de sakladı. Kampın dışında üç bayrak dalgalanıyor. "BM, Irak ve Bölgesel Kürt Yönetimi." Ancak kampın içinde tek bayrak var da PKK'nın. Her köşede Abdullah Öcalan'ın posterleri var. SABAH, Türkiye'nin Irak hükümetiyle İstanbul'da masaya oturarak 11 bin kişinin kaderini masaya yatırdığı 17 Eylül'de Mahmur'daydı. 'Demokratik Açılım'ın kamptaki yansımalarını, eve dönüş isteğini ve 'mültecilerin' PKK ile bağını görmek için Mahmur'a gittik. Mahmur'da yüzlerce kişiyle konuştuk, onları dinledik. İşte Mahmur'dakilerin vatan-bayrak özlemi içindeki kimlik kavgaları... Kuzey Irak kenti Erbil'den bir saatlik yolculuk yaparak Kürt sorununun sınır ötesindeki sembolü olan Mahmur Mülteci Kampı'na gidiyoruz. 110 kilometrelik yolda 15 ayrı güvenlik noktasından geçiyoruz. Uçsuz bucaksız bir çölde, etrafı metre genişliğinde hendekle çevrili kampa ulaşıyoruz. Üst araması yapılmıyor. Mahmur kaymakamının refakati bize ayrıcalık sağlıyor. 'Medya Bilardo' adlı bir kahveye giriyoruz. İçeride yaklaşık 40 erkek dörtlü gruplar halinde okey oynuyor. Duvarda Öcalan'ın portresi, sanki gözleri onların üstünde. İçlerinden peşmerge kıyafetli, gür bıyıklı olan Süleyman Kara, gazeteci olduğumuzu öğrenince soru sormadan konuşmaya başlıyor: "Türkiye aftan bahsediyor. Kim kimi affedecek? Aslında bizim affetmemiz lazım. Çanakkale'deki 350 bin şehidin 250 bini Kürt'tü ama yine biz affedeceğiz! Affetmeye hazırız eğer Türkiye'de demokrasi olacaksa! Ben ay yıldızlı bayrağımı çok özlemişim. bizim de bayrağımız. Sadece Türklere ait değil. Hem Türklere, hem Kürtlere ait. Anadolu'da ve Mezopotamya'da yaşayanlar Türkiyelidir, Orta Asya'dan Kafkaslar'dan gelenler Türkiyeli değildir. Biz binlerce yıl beraber yaşadık ve yine yaşamak istiyoruz. MHP lideri Devlet Bahçeli, 'dağa çıkacağım' diyor. Buyursun gelsin. Biz kardeşlik, barış istiyoruz. Üç defa barış yaz oraya!" Kara, bunları söylerken kahvedekilerden itiraz eden olmuyor. Kimi "Asıl suçlu Kenan Evren, Tansu Çiller, Süleyman Demirel... Onlar yargılanmalı" diyerek destek veriyor. Bu isimlerin de Ergenekon davası kapsamında yargılanması gerektiği söyleniyor. KİMLİK SORUNU! Kara, 1993'te Türkiye'den ayrılmış. Şırnak'ın Uludere ilçesi Hilal Köyü'ndeki evinden, belediye başkanı öldürülüp, köyü yakıldıktan sonra kaçmış. Şimdi çocuğuyla Mahmur'da yaşıyor ama dışarıda çalışacak iş bulamıyor. "Burada iş yok elbette dönmek istiyorum. Ama Türkiye'ye dönsem 12 Eylül'deki gibi yine içeri atarlar. Hem dönsem, nereye döneceğim? Avrupa'daki köpeğin bile kimliği var. Türkiye'deki milyonlarca Kürt kimliksiz. Hiçbir insan bunu kabul edemez" diyor. YÜZDE 98'İ AF İSTİYOR Mahmur Kampı'nda toplam bin 474 aile, bin 325 ev var. Nüfusu resmi makamlara göre 11 bin 836. Ancak bu sayının gün geçtikçe azaldığını kamp sakinleri de gizlemiyor. Kampın gündemine gelince... Kampta geçtiğimiz yıl bir sivil toplum örgütü tarafından yapılan ve kamuoyuna açıklanmayan anketin sonuçları oldukça ilginç. Yaklaşık bin 500 kişiden 1902'si dönmek isterken, 572 kişi dönmek istememiş. Yaşamlarıyla ilgili beklenti ve isteklerini oyladıklarında ise şu sonuç çıkmış: Altyapı yüzde 40, gıda yüzde 26, ulaşım yüzde 25. Tabii asıl konu siyasi. "Kamptakilerin yüzde 98'i af, yüzde 83'ü güvenlik garantisi, yüzde 56'sı siyasi, kültürel haklar ve Öcalan'a özgürlük" istiyor. Konu, geçim derdine gelince, yüzde 69'u mal varlığı, yüzde 53'ü iş bekliyor. Ve aidiyet duygusu... Kampta yaşayanların sadece yüzde 1'i Irak vatandaşı olmayı arzuluyor. DÖNMEK İSTİYORLAR AMA... Kamptakilerin geri dönüşü için Türkiye-BM ve Irak 2007 yılında masaya oturmuştu. BM gönüllü geri dönüş anlaşmasının imzalanmasını ve dönüşlerin başlamasını istiyordu. Ancak bugün Türkiye, BM ile yeniden masaya oturmuyor. Onun yerine Irak ile başlayan işbirliği çerçevesinde kamptakilerin geri dönüşünü konuşuyor. Irak tarafı kampa yönelik son verileri iletirken, Türkiye'ye dönmek isteyenlerin sayılarını da verdi. Irak'tan bildirilen sayı bin kişinin hemen dönmeye hazır olduğu yönünde. 'BİZİ KÜRTÇE DİNLEYİN' Kampa girdiğimizde bizi, Dış İlişkiler Komitesi'nden Polat ve Zin karşılıyor. Onların deyimiyle kampın Belediye Başkanı, BM'ye göre ise kampın muhtarı olan Abdülkerim Tunç'un odasına giriyoruz. Makam masasına ve koltuğun arkasına Öcalan'ın fotoğrafları dizilmiş. İster istemez, 'Biz geleceğiz diye konmuş' izlenimi uyandırıyor. Odada, kamptaki 138 öğretmenin üç temsilcisi, bir ebe, bir öğrenci ve sürekli girip çıkan meraklı kişiler var. Kampın kapısında Türkçe karşılansak da odada bizimle Türkçe konuşmamakta ısrar ediyorlar. Çevirmenimiz Kırmanci lehçesini biliyor onlar Soyrani lehçesiyle konuşuyor. Yaklaşık saat boyunca iki Kürtçe lehçeden Türkçe'ye çeviri yapılıyor. Sonunda ben bu iletişimsizliğe isyan ettiğimde hepsi birden, "Biz mücadelemizi dilimiz için verdik. Şimdi de siz bizi Kürtçe dinleyin" diyor. Ve ardından taleplerini sıralıyor: "Kürtlerin kimlikleri Anayasa altında güvence alınsın. Kürtçe öğrenim hakkı tanınsın. Öcalan serbest bırakılsın. Muhatap alınsın!" 'KÖYÜMÜ BİLMİYORUM Kİ...' Kamptaki 18 yaşın üzerindeki gençlerden 228'i üniversiteye gidiyor. Onlardan biri de Erbil Üniversitesi'nde basın yayın okuyan 20 yaşındaki Sadık Ören... "Türkiye'den ayrıldığımda yaşındaydım. Türkiye'yi televizyondan gördüm ama köyümü televizyonda göremiyorum. Eğer döndüğümde Kürtçe okursam çok sevinirim. Eğer Kürtçe taleplerimizi özgürce ifade edemezsek biz de hakkımızı savunuruz." 'BİZİ BURADA UNUTMAYIN' Kampın içinde dağdaki PKK'lıların mezarları olduğu söylense de bizi, çölde yapay çiçeklerle süslü kabirlerin başına götürenler bunu doğrulamıyor. İçlerinden biri, "Buraya ölülerini nasıl getireceğiz ki, çok uzak... Siz burayı Kandil'e yakın mı sanıyorsunuz?" diyerek iddiayı çürütmeye çalışıyor. Sonunda kilitli olan mezarlığın kapısı, bekçisi tarafından açılıyor. 63 yaşındaki bekçi Mehmet Ali Şengül, açılım sürecinden umutlu olduğunu belirtirken sesi titriyor: "İnsan insanı öldürür mü? Öldürmez. Müslüman Müslüman'ı öldürmez. Bizim kaç tane şehidimiz var Çanakkale'de? Dönmek istemez miyim? İsterim elbette. Burası insan yeri mi, burası hayvan yeri. Bizi burada unutmayın. Ben bunun için dua ediyorum!" YARIN Miran Teyze'nin duaları kimin için? Kampın favori sanatçısı İbrahim Tatlıses mi Sezen Aksu mu? Kampın güvenliği nasıl sağlanıyor? Kamptan dağa çıkmak, silah sokmak mümkün mü? + + + + 575650 + Suudi Arabistan'da hilal görüldü + LİNKLER Böylece bugün Ramazan ayının son günü ve yarın Şevval ayının ilk günü olduğu belirtilerek, yarın Ramazan Bayramı'nın ilk günü olduğu kesinleşmiş olduğu belirtildi. Suudiler, bu yıl Ramazan orucunu 29 gün tutmuş oldu. Suudiler, Ramazan Bayram'ını Türkiye ile aynı günde kutlayacak. + + + + 576910 + Dünya bize gülüyor: MySpace-Last FM kapatıldı + Dünyanın en büyük sosyal paylaşım sitelerinden ikisi olan MySpace ile Last FM de Türkiye mahkemelerinin erişime engellediği siteler arasına katıldı. Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı'nın 26 Haziran tarihli kararı nedeniyle dün erişimleri engellenen siteler hakkındaki kararın neden geç uygulandığı açıklanmazken, sitelerin Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği'nin (MÜYAP) açtığı dava sonucunda kapatıldığı öne sürülüyor. Türkiye merkezli akillitv.com da aynı kararla erişime engeldi. Sansuresansur.org sitesi, yaptığı açıklamada kullanıcıları tepkisiz kalmamaya çağırırken, müzisyen Aylin Aslım, 'taki sayfasında konuyla ilgili şunları söyledi: "myspace.com'a erişimin engellenmesi, Türkiye'de bağımsız müzisyenlere yapılan ciddi bir haksızlıktır. Müziğimizi isteyen herkese özgürce ulaştırabilmek için yeniden müzik kanallarına, plak şirketlerine ve onların pis politikalarına mecbur bırakılmak istemiyoruz." Dün (20 Eylül) Myspace, Last FM ve Akıllı TV sitelerine girenler "Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir. T.C. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 26.06.2009 tarih ve 2009/45 sayılı kararı gereği erişime kapanmıştır" yazısıyla karşılaştılar. Siteleri kapama işleminin herhangi bir mahkeme süreci sonunda veya Telekomünikasyon Üst Kurulu kararıyla değil, sadece Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı kararıyla gerçekleştirildi. Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre ilgili şikâyetin MÜYAP tarafından yapıldığı iddia ediliyor. MÜ-YAP'ın sitesinde konuyla ilgili herhangi bir bilgi bulunmuyor. Myspace, Last FM ve Akıllı TV'nin erişime engellendiği gün MÜ-YAP sitesinde "Türkiye Erişiminde Avrupa'nın 7.Si" başlıklı bir haber yer alıyor. Haber şu cümleyle başlıyor: "Türkiye'de kullanıcıları diğer Avrupa ülkelerine göre İnternette daha çok zaman geçiriyor ve daha çok web sayfasına erişiyor." Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Tez, kendine ait sitesi hafifmuzik.org'da MÜ-YAP'ın bu haberiyle ilgili şöyle yazdı: "Bravo! Büyük başarı. Türkiye olarak gurur duyuyoruz." Myspace dünyanın en büyük sosyal ve müzikal paylaşım sitelerinden biri. Çok sayıda sanatçı kendilerine ait myspace sayfasından hayranlarıyla iletişim kuruyor, yeni şarkılarını bu sayfalardan ücretsiz paylaşıyor. Last FM ise üzerinden dinlenebilen bir radyo sitesi. Ancak burada üyeler kendi arşivlerinden kişisel radyolar oluşturuyorlar. Diğer kullanıcılar bunları dinleyebiliyor. Belli bir adedi aştığınızda ücret ödüyorsunuz. Ancak bazı plak şirketleri ya da sanatçılar eserlerini bu site üzerinden dinleyicilerle paylaşıyorlar. Akıllı TV, Türkiye'nin interaktif video paylaşım sitelerinden biri. Aynı isimli bir TV kanalı da var. .com küresel video paylaşım sitesine erişim, aleyhindeki içerik barındırdığı" gerekçesiyle 16 aydır sağlanamıyor. .com'un erişime engellenmesinin ardından blogspot.com, dailymotion.com gibi çok sayıda siteye de erişimler mahkemeler tarafından engellendi. geocities.com hâlâ kapalı." + + + + 575610 + Site engelleme bayram tatili dinlemiyor + Teknoloji sitesi ShiftDelete.Net'in haberine göre Türk internet kullanıcılarının sabırla sınavı devam ediyor. Daha önce defalarca legal siteleri, olmayacak sebeplerden kapayan mahkemeler, şimdi de dünya müzik endüstrisinin internet ortamındaki kalbi sayılan Last.fm ve MySpace'i engelledi. TTnet bu sabah itibariyle Cumhuriyet Başsavcılığından gelen karar sonucunda bu iki siteye erişimi kapattı. Kimsenin anlamlandıramadığı olayda, engelleme sebebinin ne olduğu merak ediliyor. MySpace, amatör müzik gruplarının yeni demo'larını yayınladığı dünya çapında bir sosyal ağ sitesiydi. Amatör grupların sadece demoları değil, vereceği konserler, etkinlikleri, grup bilgileri gibi bilgiler de MySpace'te yer alıyordu ve yasadışı işlerle ilgisi yoktu. Last.fm ise internet radyoları arasında en ünlüsüydü. Hem ücretsiz şarkı dinleme olanağı sunan site, hem de yayın haklarını sonuna kadar koruyordu. Belirli bir ücret karşılığında istedikleri radyoyu dinlemelerine imkan sağlanıyordu. Last.fm şu an için sadece yönlendirmesinden erişilemiyor. DNS Yönlendirmeleri ile engelin aşılması mümkün olsa da, yasa dışı içeriğe sahip olmayan iki dünyaca ünlü sitenin kapatılmasına tepki oldukça büyük. :: Yazan: SDN + + + + 575615 + Küçük boyacı bulduğu cüzdana dokunmadı + Alınan bilgiye göre, ağabeyi Mustafa ile boyacılık yapan7. sınıf öğrencisi Hakan Peker, İnciraltı Kıraathanesi önünde bulduğunu cüzdanı, garaj yakınında bulunan Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğüne götürdü. Aile bütçesine katkı için ağabeyi Mustafa ile boyacılık yaptıklarını anlatan Hakan Peker, hiç açmadıkları cüzdanın sahibi gelinceye kadar müdürlükte misafir edildi. Haber verilmesinin ardından gelen Necati Aydınoğlu'na, içinde yaklaşık bin 500 TL nakit para, nüfus cüzdanı ve kredi kartlarının bulunduğunu cüzdanı teslim edildi. Cüzdanına kavuşan Necati Aydınoğlu (54) bayram arefesinde cüzdanını teslim eden çocukları ödüllendireceğini söyledi. İnciraltı Kıraathanesinde bir süre dinlendikten sonra merkeze bağlı Çobanisa köyüne gittiğini anlatan Aydınoğlu, indikten sonra cüzdanını yerinde olmadığını fark ettiğini, araçta bulamayınca da ümidini kestiğini belirtti. Aydınoğlu, bu sırada polisten gelen 'cüzdanınız bulundu' haberi ile çok sevindiğini belirtti. Manisa Emniyet Müdürü yardımcısı Hasan Onar, gazetecilere yaptığı açıklamada, örnek davranışlarından dolayı polislerin çocukların bayramlık kıyafetini temin edeceklerini söyledi. Onar, Manisa Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü tarafından yaz boyunca düzenlenen etkinliklere katılan iki kardeşin bu örnek davranışının kendilerini çok duygulandırdığını dile getirdi. + + + + 575977 + Diyarbakır'da ne ses çıktı ne de gol + Ev sahibi ekibin F.Bahçe maçından dolayı aldığı ceza nedeniyle seyircisiz oynanan maçta iki takım da eşitliği bozamadı. Geçtiğimiz hafta Denizlispor'la deplasmanda golsüz berabere kalan Diyarbakırspor, dün gece de konuk ettiği Manisaspor karşısında sahadan aynı neticeyle ayrıldı: 0-0. Karşılaşmada Diyarbakırspor daha etkili görünen taraftı. Geçtiğimiz hafta Sivasspor'u 3-1 mağlup eden Manisaspor'un atakları da neticeyi değiştirmeyince 90 dakika golsüz neticelendi. D.BAKIRSPOR: MANİSASPOR: DİYARBAKIR: Espinoza 6, Erdinç 7, Tolga 6, Basem 6, Adnan 7, Ayman 6, Erdal 7, Barış 7, Abdullah (Dk. 67 Musa 3), Mendoza (Dk. 86 Erhan ?), İbrahim (Dk. 46 Desire 4). MANİSA: Orkun 5, İhsan 5, Mehmet Nas 5, Mehmet Güven (Dk. 61 Ergin 3), Simpson 5, Sezer (Dk. 82 Oumar ?), Güven 5, İsaac (Dk. 67 Yaser 3), Eren 5, Dixon 5, Ferhat 5. SARI KARTLAR: Barış İhsan, Orkun HAKEMLER: Süleyman Abay 7, Aleks Taşçıoğlu 7, Serhan Malkoç 7. STAT: Atatürk İSMAİL AVCI + + + + 575907 + Kirli işlere karışan istihbarat servisini dağıtılıyor + İstihbarat Servisi Başkanı Felipe Munoz, "Yeni bir sivil istihbarat servisine yolu açmak için DAS feshedilecek. Kesin bir değişiklik gerekiyordu." ifadesini kullandı. Yeni istihbarat servisinin "mutlak güven ve şeffaflık sağlayacağını" belirten Munoz, yasa tasarısını önümüzdeki hafta kongreye sunacak. bin kadar çalışanın diğer güvenlik birimlerine aktarılması planlanıyor. Devlet Başkanı Uribe, 1953 yılında kurulan DAS'ın dağıtılması gerektiğini söylemişti. ABD Kongresi'ndeki vekiller, Uribe'nin sendika liderlerinin öldürülmesine göz yumduğunu savunarak iki ülke arasındaki ticaret anlaşmasını engellemişti. Eski istihbarat çalışanları kokain kaçakçılığı ile finanse edilen sağcı paramiliter gruplara, rüşvet karşılığı sendika liderleri ve insan hakları eylemcilerinin listesini vermekle suçlanıyor. DAS'ın 40'tan fazla görevlisi hakkında halen, telefon dinleme suçlamaları ile ilgili soruşturmalar devam ediyor. BOGOTA AA + + + + 576514 + El konulan mallar fakirlere dağıtılıyor + Kabahatler Kanunu'nca işlem yapılan meyve ve sebzeler için kesilen para cezalarının iki gün içinde ödenmemesi durumunda mallar, Gıda Bankası aracılığıyla geliri düşük vatandaşlara dağıtılıyor. Zabıta Müdürlüğü ekiplerinin operasyonları sırasında işlem yapılan malların kurdukları Gıda Bankası'nda toplandığını dile getiren Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, yasal süreleri dolan meyve ve sebzeleri geliri düşük vatandaşlara dağıttıklarını belirtti. Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü ve muhtarlar aracılığıyla ihtiyacı olan vatandaşları belirlediklerini vurgulayan Başkan Tartan, "Sosyal dayanışmanın en güzel örneklerinden birini veriyoruz. Yasal işlem yaptığımız gıda maddelerini iki gün soğuk hava depolarında saklıyor; cezaların ödenmemesi durumunda da vatandaşlarımıza dağıtıyoruz." dedi. Zabıtanın düzenlediği operasyonlar sırasında hakkında işlem yapılan işportacıların malları, 5393 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 15'inci maddesinin bendine göre kayıt altına alınıyor. İşportacıların mallarını geri alması için cezasını ödeyip malların faturaları ile Zabıta Müdürlüğü'ne başvurması gerekiyor. Dayanıklı tüketim malları için ay, gıda maddeleri için gün süre tanınıyor. Verilen sürenin dolması durumunda, mallar sosyal yardım olarak vatandaşlara dağıtılıyor. + + + + 576190 + Gül 'empati' istedi + Gül 'empati' istedi 20.09.2009 Cumhurbaşkanı Gül bayram mesajında "Farklılıklarımız ortak mirasımızı oluşturan zenginliğimizdir. Empati kurarak, kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmeliyiz" dedi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin 70 milyonun kardeşçe yaşadığı, sevinçte, tasada ortak refleks gösteren güçlü bir ülke olduğunu belirterek, "Farklılıklarımız, kültürel çeşitliliğimiz ortak mirasımızı oluşturan zenginliğimizdir. Ayrılığı değil, birliği ve sevgiyi yaşatacağız. Empati kurarak, kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmeliyiz" dedi. Gül, Ramazan Bayramı dolayısıyla yayınladığı mesajda şunları ifade etti: "Bizler bin yıldır bu topraklar üzerindeyiz. Birbirimizi anlamak için de önce dinlemeliyiz. Birbirimizi ne kadar iyi anlarsak, sorunlarımızı kadar rahat çözebiliriz. Empati kurarak, kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmeliyiz. Farklı görüşlere daima hoşgörüyle yaklaşmalı, herkesin düşüncesini ifade etmesine saygı duymalıyız. Fikirlerin samimi bir şekilde tartışılması ve paylaşılması, açık toplum olmanın şüphesiz en önemli gereklerindendir." DİĞER MESAJLAR Başbakan Tayyip Erdoğan: Barış ve kardeşlik çınarının kök saldığı bu topraklar, fitne tohumlarına asla bir bereket oluşturmayacaktır. Hiç kimsenin birlik ve beraberliği bozmasına fırsat vermeyeceğiz. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin: Farklılıklarımızı çatışma ve kavga nedeni olarak değil, zenginlik kaynağı olarak görmeli ve toplumsal uzlaşmamızı artırmaya gayret etmeliyiz. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: Bayramlar dostluk, dayanışma, paylaşma, yardımlaşma, dürüstlük, kul hakkına el uzatmama, yetim hakkı yememe, birlik ve kardeşlik günleridir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Milletimizin üzerine çöreklenen sosyal, siyasal ve ekonomik açmazlardan dolayı karamsar ve endişeli bir şekilde karşıladığımız bu bayram günlerinin, tahrip edilmeye uğraşılan milli birliğimize güç vermesi en öncelikli temennimdir. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu: Bayramlar, sıradan günler olmaktan öte, dargınlık ve kırgınlıkların giderildiği, barış, sevgi ve esenliğin yayıldığı, sosyal yaraların sarıldığı özel günlerdir. + + + + 576712 + Mezarlıkta bomba: ölü + Mezarlıkta bomba: ölü AA Giriş Saati 20.09.2009 15:32 Güncelleme 20.09.2009 15:33 Irak'ta, başkent Bağdat yakınında bir mezarlıkta patlayan bomba bir kişinin ölümüne yol açtı. Polis kaynakları, bombanın İskenderiye'deki mezarlıkta patladığını, Ramazan Bayramında burada yatan yakınlarını ziyaret edenlerden 4'ünün de yaraladığını açıkladı. Ölen ve yaralananların aynı aileden olduğu belirtildi. + + + + 576076 + Bursa Sivas'ta güldü + SANLI SARIALİOĞLU Bursa Sivas'ta güldü Süper Lig'de Bursaspor, deplasmanda Sivasspor'u 3-1 mağlup etti. 3. dakikada Volkan, yerden bir vuruşla topu kaleci Akın'ın uzanamayacağı köşeden ağlarla buluşturdu: 0-1. 85. dakikada Batalla'nın pasıyla topla buluşan Shin Young, yerden plase bir vuruşla meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 0-2. 87. dakikada Zita, ceza alanına girmeden yaptığı sert vuruşla meşin yuvarlağı filelerle buluşturdu: 1-2. 88. dakikada Shin Young, boş pozisyonda topu ayağının içiyle filelere gönderdi: 1-3 89. dakikada Ersen Martin'in vuruşunda top üst direkten döndü. 20.09.2009 + + + + 576503 + Ankara'da Göbekli Polis Kalmayacak + Ankara'da Göbekli Polis Kalmayacak Ankara Emniyetinde bugünlerde polisleri forma sokmak için hummalı bir çalışma var. Kilolu polisler rejime başlayacak, spor yapacak ve ideal formuna kavuşacak. Amaç, vatandaşa daha iyi hizmet ile birlikte polisin imajını güçlendirmek. Polis ve Ailesi Birlikte Mercek Altında Şişman polislerin kilolarından kurtulması için Sağlık Bakanlığından yardım alınacak. Bu konuda Sağlık Bakanlığı ile protokol imzalanmış bile. Diyetisyenler polisi teker teker basküle alacak. Baskülde ağır basan polisi ise yoğun bir program bekliyor. Kilolu polis sıkı bir rejime girecek. Rejim sadece polis memuru için olmayacak. Beslenme uzmanları polisin ailesini de denetime alacak. Evde kaynayan tencere diyetisyen kontrolünde olacak. İstenilen Sonuç Alınamazsa? Polis tüm diyet programlarına rağmen kilo veremediyse. İkinci yol olarak başvurulacak olan spor. Polisler zayıflamak için egzersiz yapmaya başlayacak. Hizmet Aksamayacak Diyet de uygulansa spor da yapılsa, vatandaşa verilen hizmette hiçbir şekilde aksama olmayacak. Emniyet Müdürü Orhan Özdemir de zaten bütün bu çalışmanın amacını, vatandaşa daha iyi hizmet vermek olarak ifade ediyor. Özdemir, "Vatandaşımızın lehine olacak şekilde çalışmalarımızın sürdürülmesi ana amacımızdır... Bizim halkımızın desteği olmadan bu imajı korumamız mümkün değildir. yüzden bu imaja kılık kıyafete ağırlık veriyoruz." şeklinde konuştu. + + + + 575952 + ‘İki maçla değiştik’ + ‘İki maçla değiştik’ Y. EMRE SEL/DHA güncellenme zamanı 20.9.2009FOTOĞRAF: ÖMÜR AVCI-DHABaşkanı Şener, alınan puanın takımın havasını değiştirdiğini söyledi, “Yeniden ayağa kalktık. Bu sezon çok güzel işler yapacağız” dedi ’un, 6-1’lik Büyükşehir Belediye galibiyetinin ardından, engelini de 3-1’lik skorla aşması moralleri yükseltti. Üzerindeki kara bulutları dağıtan ekibinde Başkan atılan gollerden sonra protokol tribününde yaşadığı sevinçlerle dikkat çekti. Şener son maçta elde edilen puanla büyük moral bulduklarını belirterek, “Son maçta gol attık. Takım yeniden iyi oynamaya başladı. Seyircimiz de takımı iyi destekliyor. Kötü günlerde de bu takımın iyi olduğunu söyledik ve yaptığımız transferlerin doğruluğunu vurguladık. Bu yıl ligde çok başarılı olacağımızı düşünüyorum. Son iki haftada takımın havası ciddi anlamda değişti” diye konuştu. Başkan Şener, gol sevinçleri için ise “Protokolün üst katında ağır isimler arasında kendimi sıkıyorum. Ancak alt katta izlerken rahat davranıyorum ve bir Trabzonsporlu olarak seviniyorum. Bu galibiyet taraftarlarımıza bayram hediyesi olsun” dedi. Rahat bir nefes alan Teknik Direktör Hugo Broos da, özgüvenlerinin arttığını ifade ederek, “Galibiyetler her şeyi güzelleştirir. Bazen taktiğimle ilgili yapılan eleştirilere gülüyorum. Çünkü ben hiçbir zaman taktiğimi değiştirmedim. Sadece oyuncuları değiştirdim” yorumunu yaptı. Umut:Güven kazandık Sezonun ilk gollerini geçen hafta Belediyespor maçında atarak suskunluğuna son veren Antalyaspor’u da boş geçmedi, ligdeki gol sayısını üçe yükseltti. Bordo-mavili futbolcu, forvet oyuncuları olarak gol attıkça öz güvenlerinin yerine geldiğini söyledi, “Kendimizi gollerle yeniliyoruz. Taraftarımız olumlu destek verirse daha iyi olacağız” dedi. Geçtiğimiz günlerde özellikle golcülere yapılan eleştirileri doğal karşıladığını da kaydeden Umut, “Sonuçta taraftarların da haklılıkları var. Gökhan ile ben, elimizden geleni yapıyoruz” diye konuştu. merakı Trabzonspor’da, Büyükşehir Belediye maçının yıldızı üç asist yapan Arjantinli olmuştu. Antalyaspor karşılaşmasında ise Drago Gabric sahneye çıktı. Verdiği iki şık gol pası ve ortaya koyduğu futbolla alkış toplayan Hırvat futbolcu, borro-mavili takımın bundan sonra da en önemli kozlarından biri olacağını gösterdi. Gabric kendini bulmaya başladığına belirterek, oynadıkça performansının artacağına inandığını dile getirdi. Başarılı futbolcu, maçından sonra ilk kez canlı izlediği, “kolbastı” oyununu da en kısa zamanda öğreneceğini ifade etti. Barış’a ciddi uyarı Teknik Direktör Hugo Broos, Antalyaspor maçının kadrosuna almadığı ’i sert bir dille eleştirdi. Trabzonspor’un hocası, “Gençler şans yakaladıklarında bunu çok iyi değerlendirmek zorundalar. Ama bazen genç oyunular kadroda tutulduklarında ve şans bulduklarında her şeyi bitirdiklerini düşünüyorlar. Artık ne olursa olsun pozisyonlarının değişmeyeceğini sanıyorlar, ama yanılıyorlar. Bunu yalnızca Barış için değil, tüm genç oyuncular için söylüyorum” diyerek gençlere mesaj gönderdi. + + + + 576961 + Avcı: "Bizim adımıza bir özgüven olmuştur" + İstanbul Büyükşehir Belediyespor Teknik Direktörü Abdullah Avcı, 'de 'ye 1-0 yenildikleri maçın kendileri için bir özgüven maçı olduğunu ifade etti. Avcı, maçtan sonra düzenlenen basın toplantısında, geçen hafta 'a karşı aldıkları farklı mağlubiyetin ardından, karşısında ortaya koydukları pozitif futbolun takımına özgüven kazandırdığını söyledi. Karşılaşmanın ilk 60 dakikalık bölümünde dengeli bir futbolun sergileyen, son 30 dakikada ise maçı rakip sahada oynayan bir İstanbul Büyükşehir Belediyespor olduğunu anlatan Avcı, "Ön tarafta gerçek anlamda üretken değildik. Beni mutlu eden geçen haftaki sıkıntılı skordan sonra karşısında 30 dakika maçı kapatıyorsak iyidir. Oyuncularımı tebrik ettim. gibi bir takım maçın bitmesini bekliyorsa, bizim için bu önemli. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz. İstikrarlı giderken belli bir standardı yakalayamıyoruz. Umarım bunu da başarırız. İyi bir takımız, iyi yerlerde olacağız diye düşünüyoruz" dedi. Avcı, İbrahim Akın'ı sağlık sorunu nedeniyle ikinci yarıda kullandığını, futbolcusunun yarın tedavi olmak için İsviçre'ye gideceğini bildirdi. + + + + 575597 + Beşiktaş: Kayserispor: + İSMET BADEM Beşiktaş: Kayserispor: Turkcell Süper Lig'de Beşiktaş ile Kayserispor arasında yapılan maç 0-0 eşitlikle devam ediyor İSTANBUL (A.A) Maçın hakem ve takım kadroları şöyle: Stat: BJK İnönü Hakemler: Bünyamin Gezer, Erhan Sönmez, Ekrem Kan Beşiktaş: Hakan, İbrahim Kaş, Sivok, Ferrari, Ekrem, Serdar Özkan, Ernst, Tabata, Tello, Nobre, Bobo Kayserispor: Souleymanou, Durmuş, Ali, Saidou, Cangele, Toledo, Makukula, Olembe, Aydın, Mehmet Eren, Furkan 19.09.2009 + + + + 576519 + Gizli bahçe, artık sosyal tesis olacak + Belediye Başkanı Recep Altepe'nin geçen ay Havuzlupark'ta yaptığı incelemelerde bölgedeki muhteşem tabiat manzarası karşısında buranın 12 ay boyunca Bursalılara hizmet veren sosyal tesis olarak düzenlemesi yönündeki talimatı üzerinde yapılan çalışmalar tamamlanma aşamasına geldi. Belediye yetkilileri, Havuzlupark Sosyal Tesisleri'nde devam eden çalışmaları yerinde inceleyerek görevlilerden bilgi aldı. Başkan Altepe, yaptığı açıklamada, "Hünkar Köşkü, Mudanya İstasyon, Merinos Göl ve Kültürpark'taki sosyal tesislerle Bursa'nın güzellikleri birer birer vatandaşlarla buluşuyor. Şimdi de sadece yaz aylarında hizmet veren Havuzlupark'ın havuzun dışındaki bölümlerini de halkımızla buluşturuyoruz. Havuzlupark'ta ilk olarak yeşillikler içindeki 'Gizli Bahçe'yi kafeterya olarak hizmete açacağız. Havuzlupark'ta böylesine görkemli tabiat harikası bir yer 'saklı kalmasın, Bursalılarla buluşsun' istedik. Gizli Bahçe, kafeteryanın dışında çocuk oyun alanı ve yürüyüş yolu ile Bursa, bir ay içersinde yeni bir yaşam merkezine kavuşacak." diye konuştu. Altepe, Havuzlupark'ta restoran olarak düzenlenecek bölümde de çalışmaların devam ettiğini belirterek, Gizli Bahçe'den sonra buranın da ay içersinde halkın kullanımına açılacağını sözlerine ekledi. + + + + 576402 + yaşındaki çocuk cinsiyet değiştirdi! + yaşındaki çocuk cinsiyet değiştirdi! 20.09.2009 12:17İNGİLİZ The Sun Gazetesi İngiltere’nin güneyinde yaşayan yaşında bir çocuğun, 12 yaşında cinsiyet değiştiren çocuktan çok daha önce ameliyatla kız olduğunu yazdı. Cinsiyet değiştiren çocuğun da tıpkı diğer çocuk gibi okula erkek yerine kız üniforması ile devam ettiği belirtildi. Adı ve öğrenim gördüğü okul gizli tutulan çocuğun, sınıf arkadaşları da onu pembe okul kıyafeti, saçlarında pembe kurdele ile görünce çok şaşırmışlar. GAZETE HABERTURK DIŞ HABERLER + + + + 576191 + Yemen'de buruk bayram ateşkesi + Yemen'de buruk bayram ateşkesi 20.09.2009 Yemen'de hükümet, kuzeydeki Saada ve Amran bölgelerinde Şii isyancılara yönelik düzenlediği operasyonları Ramazan Bayramı nedeniyle durdurduğunu açıkladı. Hükümetin bu kararı çarşamba günü Saada bölgesinde, çatışmalar nedeniyle evlerini terk edenlerin kaldığı geçici bir kampa düzenlenen hava saldırısında yaklaşık 87 kişinin ölmesinin ardından geldi. Ölenlerin çoğunun sivil olması bölgede hükümet güçlerine büyük tepki duyulmasına neden olmuştu. Dün de ölenler arasında bulunan çocukların cesetlerine ait fotoğraflar haber ajanslarına düştü... + + + + 575682 + New York'taki otelden Ahmedinejad'a şok + New York Post gazetesindeki haberde, kentin merkezindeki Manhattan'da bulunan otelin, İranlılar tarafından yaptırılan rezervasyonu, son dakikada kalacak kişinin BM Genel Kurulu'na katılmak üzere önümüzdeki hafta New York'a gelecek olan Ahmedinejad olduğunu öğrendikten sonra iptal ettiği belirtildi. Haberde, rezervasyonun ay önce bir İranlı öğrenci derneği tarafından yaptırıldığı, ancak perşembe günü, nükleer güce sahip İran'a karşı çıkan Amerikalı baskı grubu Unis'in otele, kalacak kişinin Ahmedinejad olduğunu bildirdiği ve olası gösterilere karşı uyarıda bulunduğu kaydedildi. Otelin sözcüsü Howard Rubenstein da BM toplantılarına katılacak İran heyeti ya da Ahmedinejad'ın otelde kalma olasılığına karşılık rezervasyonu iptal ettiklerini açıkladı. Rubenstein, ''Ne İran heyeti, ne de Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Helmsley grubuna ait bir otelde kalabilir'' ifadesini kullandı. + + + + 576555 + Bu maddelere dikkat + Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hürkan Kerimoğlu, çatapat gibi patlayıcı ve yanıcı maddelerin çocuklara ciddi zararlar verebildiğini bildirdi. Kerimoğlu, torpil, maytap, havai fişek ve çatapat gibi maddelerin çocukların eline verilmemesi gerektiğini belirtti. Yurttaşların, çocuklarını bu maddelere karşı koruması gerektiğini ifade eden Kerimoğlu, tüm uyarılara rağmen her bayram hastanelere patlayıcı maddeyle yaralanan çok sayıda çocuk getirildiğini anımsattı. Eğlence amaçlı satılan yanıcı ve patlayıcı maddelerin bazen istenmeyen kazalara neden olabildiğini anlatan Kerimoğlu, şunları kaydetti: ''Gözü ve görmeyi tehdit edici yaralanmalar olabiliyor. Bazen ölümle sonuçlanıyor. Bu tür yaralanmaların tedavisi çok uzun sürüyor. Hastaların bir kısmında görmelerinde bulanıklık kalıyor. Seyyar satıcı ve bakkallarda satılan, aileleri tarafından da oynaması için verilen çatapat gibi patlayıcı ve yanıcı maddeler çocuklara ciddi zararlar verebiliyor. Bu tür maddeler yüzünden birçok çocuk gözlerini kaybedebiliyor. Aileler de bu konuda bilinçlendirilmeli.'' Bu patlayıcı ve yanıcı maddeler yüzünden çocukların yüz ve göz kapaklarında dış görünümü etkileyecek cilt kusurlarının da oluştuğunu vurgulayan Kerimoğlu, ''Bunların açıktan satışının durdurulması gerekiyor. Çocukların kendilerine verebilecekleri ağır hasardan koruma sorumluluğu resmi görevliler kadar aileleri de ilgilendirir '' diye konuştu. Öte yandan Konya Emniyet Müdürlüğü ekipleri, patlayıcı madde satan bakkal ve seyyar satıcılar üzerinde denetimlerini artırdı. 20 Eylül 2009 + + + + 575608 + Fatih Altaylı'dan Can Dündar'a etik dersi + "Bir gazetecinin “canımın istediğiyle yatarım, canımın istediğiyle öpüşürüm. Kimse beni çekemez, yayınlayamaz” deme özgürlüğünün olmadığını belirten Altaylı sözlerine şöyle devam etti; “O kızı sana ben mi ayarladım, aa Can Dündar bak sana çok güzel bir kız buldum, öpüş bununla mı dedim sana?” “HABERİ YAYINLAMAYIN” RİCASI Fotoğrafların çekilmesinin ardından Can Dündar'ın kendisini aradığını ve haberi yayınlamaması konusunda kendisinden ricacı olduğunu da belirten Altaylı; “Ben Can Dündar gibi olmadığım için, telefonda bana söylediklerini kamuoyuna açıklamayacağım” dedi. HABERİ MEHMET GÜLER YAPTI Altaylı'nın verdiği bilgilere göre; haber Mehmet Güler tarafından yapıldı ve kendisi de buna müdahale etmek istemedi. Bu tarz fotoğraflar getiren muhabire de “neden böyle fotoğraflar getiriyorsun, bunu yayınlamayız” demenin doğru olmayacağını vurgulayan Altaylı, “böyle yaparsam muhabir bana daha nasıl fotoğraf getirecek?” şeklinde konuştu. BENİ DE YAKALASINLAR, YAYINLASINLAR! Siyasetçileri ve sosyeteleri bu şekilde yakaladıkları takdirde bu fotoğrafları basmaktan çekinmeyeceklerini belirten Altaylı, “Beni de yakalasınlar, yayınlasınlar” ifadesini kullandı. Habertürk + + + + 575877 + Polis, yardım edenlerin peşinde MOBESE kayıtları incelenecek + Münevver Karabulut'un katil zanlısı C.G., 197 gün sonra avukatı tarafından Bahçelievler'de polise teslim edildi. Suçunu itiraf eden C.G., savcılıktaki ifadesinde, cinayeti tek başına işlediğini savundu. Nerde olduğunu bilmediği bahçeli bir evde kaldığını, tanımadığı birinin kendisine 15 günde bir erzak bıraktığını söyledi. Ancak bu açıklamalar kamuoyunu tatmin etmedi. İstanbul Valisi Muammer Güler, zanlının yardım almadan saklanmış olamayacağını belirtti. Polis şimdi C.G.'nin yardım aldığı kişilere odaklandı. Zanlının E-5 Karayolu'na nasıl geldiğinin de izi sürülüyor. İstanbul'daki bütün MOBESE kameraları incelenecek. Bu arada cinayet mahallinde tespit edilen DNA ve parmak izlerinin C.G.'ye ait olduğu kesinleşti. C.G. ile emniyette yaklaşık bir saat konuşan emniyet müdürlerinden biri, cinayetin ayrıntıları ile ilgili bazı bilgiler verdiğini ancak polisi ikinci kişiye götürecek ifadelerden kaçındığını söyledi. İsminin açıklanmasını istemeyen yetkili, "İyice tembihlenmiş bir hali vardı." diye konuşuyor. Özellikle teslim edildiği Bahçelievler E-5 Karayolu üzerine nasıl geldiği veya getirildiği polisin araştırdığı noktalardan biri. Polis zanlıyı kimlerin getirdiğini belirlemek için İstanbul'daki bütün MOBESE kameralarını inceliyor. Kimlerin yardım ettiğini belirlemek için teknik takip çalışmalarını hızlandırdı. Bu arada, cinayetle ilgili DNA ve parmak izi incelemeleri de tamamlandı. Buna göre cinayet mahallinde tespit edilen DNA ve parmak izlerinin katil zanlısı C.G.'ye ait olduğu kesinleşti. Katil zanlısı, savcıya verdiği ifadede, 'tanımadığı bir adamın kendisini aldığını ve 5-6 saatlik bir yolculuk yaptıklarını' savunmuştu. Cem'in bu kadar yolu nasıl geldiği, kendisine birinin yardım edip etmediği, herhangi bir ulaşım aracı kullanıp kullanmadığı, yapılan incelemeler neticesinde tespit edilecek. Terminallerdeki bütün kameralar incelenecek. Polis ayrıca, zanlının kaldığı 'bahçeli evi' de araştırıyor. Polisin cevabını aradığı sorulardan bazıları şöyle: Cinayet sırasında villada başka kimse var mıydı? Olay sonrasında villayı kim ya da kimler temizledi? Zanlının babasının elbisesine Münevver Karabulut'un kan izleri nasıl bulaştı? Zira, ailenin ve C.G.'nin açıklamaları birbiriyle çelişiyor. Zanlı, 'Kanı bu elbiselerle temizledim.' derken, aile, 'Aynı kıyafetleri giyiyorlar.' demişti. Zanlı cep telefonu kullanıyor mu? Avukatın, teslim etmeden bir gün önce ailesinden C.G.'nin velayetini alması tesadüf mü? Avukata C.G.'nin teslim olacağını kim söyledi? Zanlıyı buluşma noktasına kim ya da kimler, nasıl getirdi? + + + + 576358 + ABD'de saldırı hazırlarken yakalandılar + Amerikan Adalet Bakanlığı, söz konusu kişilerin New York'taki bir saldırı planının soruşturulması kapsamında Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ajanlarına yalan beyanda bulunduklarını ve bu yüzden gözaltına alındıklarını açıkladı. Açıklamada, 24 yaşındaki otobüs şoförü Necibullah Zazi ve 53 yaşındaki babası Muhammed'in dün gece Colorado'da, 37 yaşındaki Ahmed Vais Afzali'nin ise daha geç saatlerde New York'ta yakalandığı belirtildi. (aa) + + + + 576757 + Güler ve Çapkın 'Cem Garipoğlu' sorularını yanıtladı + İstanbul Valisi Muammer Güler ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın polis okulundaki bayramlaşma törenine katıldı. Güler ve Çapkın bayramda da cinayeti zanlısı Cem Garipoğlu ile ilgili soruları yanıtladı. + + + + 576532 + Sonunda bitti! + Sonunda bitti! 20.09.2009 13:36Türkçe’ye ‘Yol Gösteren Işık’ olarak çevrilebilecek ‘Guiding Light’ adlı dizi, 1937 yılında radyoda yayınına başladıktan sonra tvde gösterilmeye başladı. Değişen oyuncularıyla günümüze kadar devam eden, en uzun süre yayınlanan dizi rekorunu elinde bulunduran dizi 72 yıl sonra final bölümünü yayınladı. Son yıllarda ciddi oranda izleyici kaybeden dizi film, her bölümünde cinselliğe dair bir entrika, romantizm, evlenme ve boşanmalar, tuhaf cinayet öyküleri barındıyordu. Hikâyeyse kurgusal bir kasaba olan Springfield’da geçiyordu. Dizide yıllar içinde Kevin Bacon, Calista Flockhart gibi oyuncular da rol aldı. ‘Guiding Light', dünyanın en uzun süredir yayında olan dizisi. + + + + 575990 + Falko Götz kovuldu + LİNKLER Kieler Nachrichten adlı gazete, Götz'ün Ağustos'ta E.Braunschweig takımına karşı alınan yenilgiden sonra önce Stier'e bağırdığı ve eliyle alnına vurduğunu söylediğini yazmıştı. Suçlamaları reddeden Götz ise herhangi bir oyuncuya karşı saldırıda bulunmadığını ifade etti. + + + + 576637 + Türkiye'nin notu yükselme trendinde + 'nin notu yükselme trendinde ’nin (reyting) notu, son ekonomik gelişmelerle yükselme trendine girdi. AA muhabirinin reyting kuruluşlarının analizleri ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) verilerinden derlediği bilgiye göre, Türkiye, Orta Vadeli Programı (OVP) ciddi bir şekilde uygulaması ve Mali Kurala geçmesi halinde, kredi notu "güvenle yatırım yapılabilir" anlamına gelen "BBB" düzeyine yükseltilecek. Reyting kuruluşlarının analistleri, Türkiye’nin kredi notunun ağırlık olarak borç rasyosuyla alakalı olduğunu belirterek, OVP’nin ardından, Mali Kurala geçilmesiyle, borç rasyosunun Milli Gelire oranının ana gösterge olacağını, bu arada borcun vade yapısının da uzamasıyla kredi notunun yükseleceğini vurguluyorlar. Reyting kuruluşları, döneminde, Türkiye’nin "olumlu" görünüme sahip ender ülkelerden olduğunu, bunun da potansiyel kredi notu artışı için önemli bir gösterge olduğunu kaydediyorlar. EDEN BİLE BİZDEN YÜKSEK NOTA SAHİP- Türkiye’ye göre 20 kat borçlu, kat fazla cari açık veren İzlanda iflas etti. Reyting kuruluşları hemen not düşürdü ama İzlanda’ya yine yatırım yapılabilir ülke notu verildi. Türkiye tüm olumlu verilere rağmen spekülatif sayılıyor Üç rating kuruluşundan İzlanda’yı BAA1, BBB-, Fitch ise BBB- olarak derecelendiriyor. -’YE GÖRE DE TÜRKİYE DAHA YÜKSEK BİR KREDİ NOTUNU HAK EDİYOR- OECD’ye göre de Türkiye, küresel kriz döneminde, özellikle mali sektördeki yapısı itibarıyla, daha yüksek bir kredi notunu hak ediyor. OECD, Türkiye’nin risk kategorisinde yaptığı iyileştirme, Türkiye’nin halen BB (-) düzeyindeki kredi notunun da yükselmesine katkıda bulunacak. OECD’nin Türkiye’yi, risk kategorisinde düzeyinden düzeyine yükseltmesi, kredi kuruluşlarının, Türkiye’nin mevcut kredi notunu yeniden değerlendirmelerine imkan tanıyacak. OECD’de 4. kategoride bulunan ’ın bile BB notuna sahip olduğu belirtilirken, Türkiye’nin kredi notunun, olumlu izlemenin ardından, ilk aşamada bir basamak artırılarak BB’ye yükseltilebileceği ifade ediliyor. Türkiye’nin ardından kısa bir süre içinde de BBB kademesine yükseltilebileceği ifade ediliyor. Kredi notundaki artış, ve özel sektörün, uluslararası piyasalardan daha düşük maliyetlerle ve daha uzun borçlanmasına imkân tanıyacak. -KREDİ NOTU NASIL VERİLİYOR?- Kredi derecelendirme (reyting), borçlunun anapara ve faiz yükümlülüklerini ödeme isteği ve kabiliyetinin zamanında ve tam olarak yerine getirilip getirilememesini ölçen bir araç olarak görülüyor. Derecelendirmenin en hassas konuları, ödeme isteği ve kabiliyeti olarak belirtiliyor. Derecelendirme tek bir işlem, kuruluş veya ülke için yapılabiliyor. Ölçüm sırasında geçmişe yönelik 15-20 yıllık bir veri tabanı kullanılıyor ve "risk faktörü" ölçülüyor. Ülke risklerini ölçerken genelde ekonomik ve politik risk faktörlerine bakılıyor. Temel göstergeler alınıyor. Ekonomik risk başlığı altında incelenen temel göstergeler ise "döviz cinsinden nakit akış düzeni, borç rasyoları, ihracatın büyümesi, ödemeler dengesi, cari işlemler dengesi, kısa vadeli akışının rezervlere oranı, rezervlerin durumu ve gelişmesi, büyüme hızı, toplam tasarruflar, kamu sektörünün mali açıkları, yatırımlar ve olarak sıralanıyor. Politik risk faktörleri olarak göz önüne alınanlar da, "seçim sistemi ve zamanları, gelişmeleri, demokrasinin işleyişi, siyasal partiler, iktidar-muhalefet ilişkileri, liderin durumu, siyasal gündemdeki riskler, koalisyonların yapısı, ’nın derecesi" şeklinde sıralanıyor. -NOTLAR NE ANLAMA GELİYOR? Kredibilitesi yüksek ülkeler (ya da kuruluşlar) arasına girmek, "Buraya güvenle yatırım yapılabilir" vizesini almakla eş anlamlı. Genellikle AAA veya Aaa gibi üç tane en güvenilir olanı, Baa3 ya da BBB- olanlar ise alt derece de olsa, "Güvenle yatırım yapılabilir" anlamına geliyor. Düşük kredibilitede olan spekülatif ülke ve kuruluşlara BB ya da Ba1’den B3 ve B-’ye kadar derece derece not veriliyor. Türkiye’nin, halen, Moody’s’den Ba3, Standard and Poor’s ve Fitch reyting kuruluşlarından BB(-) notu bulunuyor. + + + + 576459 + Almanya'da Bayram Heyecanı + Almanya'da Bayram Heyecanı Almanya'da yaşayan Türklerin bayramda buluşma noktası camiler oldu. Gurbette yaşayan Türkler, sabah saatlerinden itibaren bayram namazı için camilere koştu. Namaz vaktine doğru cami bahçeleri bile dolup taştı. Camiden çıkanlar birbiriyleriyle bayramlaştı. Üç kuşaktır gurbette yaşayan Türkler, her şeye rağmen geleneklerine sadık kalıyor. Namazdan sonra Türkiye'de olduğu gibi bayram ziyaretleri yapıldı. + + + + 576038 + Sinema tarihinden 'arkadaşlık' üzerine EN İYİ 15 FİLM + Sinema tarihinden 'arkadaşlık' üzerine EN İYİ 15 FİLM 'Arkadaşlık' teması çevresinde ilerleyen etkileyici öyküleri, yanı sıra da usta işi oyunculukları, sinematografileri ve yönetmenlikleriyle unutulmazlar arasına giren 15 klasik film Yeni Şafak sinema editörü Ali Murat Güven, Ramazan ayı boyunca izleyebilecekleri nitelikli filmler arayan sinemaseverler için özel olarak seçti. YENİ ŞAFAK SİNEMA SERVİSİ 1- Avcı (The Deer Hunter, 1978) Yönetmen: Michael Cimino 2- Dersu Uzala (Dersu Uzala, 1975) Yönetmen: Akira Kurosawa 3- Korkuluk (Scarecrow, 1973) Yönetmen: Jerry Schatzberg 4- Sekizinci Gün (Le Huitième Jour, 1996) Yönetmen: Jaco van Dormael 5- Guguk Kuşu (One Flew Over the Cuckoo's Nest, 1975) Yönetmen: Milos Forman 6- Gelibolu (Gallipoli, 1981) Yönetmen: Peter Weir 7- Ölüm Tarlaları (The Killing Fields, 1984) Yönetmen: Roland Joffé 8- Cennet Sineması (Nuovo Cinema Paradiso, 1988) Yönetmen: Giuseppe Tornatore 9- Balıkçı Kral (The Fisher King, 1991) Yönetmen: Terry Gilliam 10- Postacı (Il Postino, 1994) Yönetmen: Michael Radford 11- Affedilmeyen (Unforgiven, 1992) Yönetmen: Clint Eastwood 12- Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption, 1994) Yönetmen: Frank Darabont 13- Bayan Daisy'nin Şoförü (Driving Miss Daisy, 1989) Yönetmen: Bruce Beresford 14- Yumurcak (The Kid, 1921) Yönetmen: Charles Chaplin 15- Fareler ve İnsanlar (Of Mice and Men) 1939 uyarlaması-Yönetmen: Lewis Milestone 1968 uyarlaması-Yönetmen: Ted Kotcheff 1981 uyarlaması-Yönetmen: Reza Badiyi 1992 uyarlaması-Yönetmen: Gary Sinise (Favorimiz, ilk ve sonuncu uyarlamalar) OPSİYONEL ÖNERİ: 16- Haşere Temizleyicisi (The Exterminator, 1980) Yönetmen: James Glickenhaus Gelecek haftanın listesi: Sinema tarihinden 'babalık' üzerine en iyi 15 film + + + + 576455 + Bilge Köyü'nde buruk bayramlaşma + Daha sonra topluca mezarlığa giden köylüler, öldürülen yakınlarının mezarları başında dua etti. Özellikle anne ve babalarını kaybeden çocukların yaptığı dualar yürekleri dağladı. Bayramı anne ve babalarından yoksun geçiren 62 yetimin mezarlıklarda ellerini açarak yaptıkları dua Köy Muhtarı Abdurrahman Çelebi'yi ağlattı. Kaybettiği yakınlarının fotoğrafları ile birlikte mezarlığa gelen Fatma Çelebi'nin (30) feryatları adeta köyde yankılandı. Katillere en ağır cezanın verilmesini isteyen Fatma Çelebi, "Bu bayramda kimin elini öpeyim ne anam var ne babam ne kardeşlerim ne de yakınlarım. Söyleyin ben kimin elini öpeyim. Bu bayramı bize zehir ettiler. Namazın başında bizleri öldürdüler. Hakkımızı helal etmiyoruz." dedi Kaybettiği anne ve babasının mezar taşlarını öperek dua eden Selim Çelebi (12)ise, "Ne anam kaldı ne babam. Bu bayramda öpecek el kalmadı. Benim için bugün bayram değil." diye konuştu. Bilge Köyü Muhtarı Abdurrahman Çelebi, herkes bayramlaşırken kendilerinin mezarlık başında kaybettiği yakınlarının acısını yaşadığını söyledi. Çelebi, "Altmış iki yetimle birlikte buruk bir bayram geçiriyoruz." ifadelerini kullandı. Mahkemenin dava sonrasında iki kişiyi tahliye etmesine de tepki gösteren Çelebi, medya kuruluşlarından olayla daha çok ilgilenmelerini ve üzerinde durmalarını istedi. Çelebi, "İstanbul'da öldürülen kızın katili için medya ay boyunca üzerine gitti. Mardin'de ise 44 kişi hunharca katledildi. Maalesef medya bir ay sonra olayı unuttu. Ne olur medya bu olayın üzerine biraz daha gitsin. Karanlık olan bu olayı ortaya çıkarsın." şeklinde konuştu + + + + 575846 + Kaya gibi rekor! + Kaya gibi rekor! güncellenme zamanı 20.9.2009Atletizmde, Şampiyon Kulüpler Kupası Gençler (A) Grubu yarışmalarında, Fenerbahçeli çekiççi Kıvılcım Kaya, 62.20’lik derecesiyle rekoru kırarak birinci oldu. ’ın başkenti ’da devam eden yarışlarda (A) Grubu’nda yer alan ’de, Kaya, kendisine ait olan 62.17’lik rekorunu santimetre daha geliştirerek, 62.20 ile ilk sırada yer aldı. + + + + 576752 + Ramazan'da aldığınız kiloları bayramda verin + Ramazan'da aldığınız kiloları bayramda verin 20.09.2009 17:52 Uzun süre aç kalan vücut az enerji harcar. Sonucunda normal zamandan çok daha az hareket ederiz. İkincisi ise açlığa ancak fazla kalorili besinler yiyerek dayanabileceğimizi düşünmemiz. Sahur ve iftarlarda yenilen ağır yemeklerin üstüne bir de hareketsizlik eklenince Ramazan'dan 3-5 kilo fazlalıkla çıkarız. Bayramda ev sahibine ayıp olmasın diye yenilen tatlılar eklenince bu kilolar içinden çıkılmaz bir hal alır. Peki kış gelmeden bu kilolardan kurtulmanın yolu nedir? Konuyu diyetisyen Dr. Hüseyin Budak'la konuştuk. İşte Budak'ın önerileri: Egzersizler artırılmalı: Ramazan'da hareketsiz kalan vücudu eski şekline getirebilmek için egzersizler artırılmalı. Sağlığı müsaade edenler spor yapmalı. Yaşlıların ise mutlaka en az yarım saat yürüyüş yapması gerekiyor. Hanımlar ev içerisinde step plates gibi hafif egzersizler yapabilir. Ancak egzersizler düzenli olmalı. Tatlıyı mümkün olduğunca az yemeli: Şerbetli tatlılar yerine hafif sütlü tatlılar tercih edilmeli. Daha çok sebze ve meyve ağırlıklı beslenilmeli. Bayram sabahı zeytin, peynir, domates, salatalık, sütten oluşan hafif bir kahvaltı yapılabilir. Kahvaltıdan sonra ara öğün olarak meyve de ihmal edilmemeli. Öğlen yemeğine yüklenilmemeli: Ramazan boyunca iki öğün yemeğe alışmış vücut, öğlen yemeğini yadırgayacaktır. Bu yüzden öğlen yemeğinde çok az ve hafif şeyler yenilmeli. Çorba ve salata ya da yağsız bir ana yemekle birlikte yenilen salata doğru seçim olabilir. Bayram rahatsızlıklarına dikkat: Bir anda ikiden fazla öğüne geçilmesi ve sık sık yenilen tatlılar şekerin birdenbire yükselmesine neden olacaktır. Bu durum da mide bulantısı, terleme, baş dönmesi, kusma gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Şeker hastalarında hipoglisemik rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu yüzden azar azar ve sık sık beslenilmeli. İlaç kullanan yaşlılar tatlılardan uzak durmalı ve az yemeli. Ramazan'da aldığınız kiloları vermek için bir diyet Sabah kahvaltısı: bardak yağsız süt (150 gr), dilim ekmek (50 gr), kibrit kutusu kadar az yağlı beyaz peynir, bir miktar zeytin (8-10 adet), domates, salatalık, 1-2 yeşil biber, 1-2 bardak çay (şekersiz ya da az şekerli) Öğle yemeği: yumurta büyüklüğü kadar derisiz tavuk eti veya balık ya da yemek kaşığı kuru baklagil yemeği, porsiyon etsiz yeşil sebze (4 yemek kaşığı), su bardağı az yağlı yoğurt, yağsız salata, dilim ekmek veya yerine iki kaşık pilav, kaşık makarna ya da haşlanmış patates. Akşam yemeği: yumurta büyüklüğü kadar derisiz tavuk veya balık eti (ızgara veya buğulama), porsiyon etsiz sebze yemeği, su bardağı yağsız yoğurt, yağsız salata, dilim ekmek. Zaman + + + + 576321 + Şeker Bayramınız kutlu olsun + Şeker Bayramı bugün itibariyle başladı. Üç gün sürecek Şeker Bayramı ilk gününden itibaren, yurdun kuzey, iç ve doğu kesimlerinde aralıklarla sağanak yağış görülüyor. Hava sıcaklığının yağışla birlikte ülke genelinde hissedilir derecede 6-8 derece azaldı. Bayram namazı, Ankara'da 7.15, İstanbul'da 7.30, İzmir'de 7.37, Bursa'da 7.30 ve Ağrı'da 6.34'te kılındı. Şeker Bayramı nedeniyle Ankara'da Belediye otobüsleri üç gün süreyle ücretsiz yolcu taşırken, başta İstanbul İzmir ve Bursa olmak üzere bir çok şehirde belediye otobüsleri yüzde 50 indirimli yolcu taşıyor. Bayram trafiğinin önüne geçilmek için ise, büyük kentlerde yoğunluk yaşanması beklenen noktalarda alınan önlemler arttırılacak. Bayram süresince, belediyeler yurttaşların su, doğalgaz ihtiyaçlarını kesintisiz sağlamak için gerekli tedbirleri alırken, mezarlıklara ulaşım kolaylığı da sağlanıyor. İstanbul'da İETT otobüsleri, metro, tramvay, Taksim-Kabataş füniküleri ile İDO'nun şehir hatları vapurları, Şeker Bayramı süresince yüzde 50 indirimli hizmet veriyor. İETT, arife ve bayram günlerinde artacak yolcu yoğunluğuna paralel olarak otobüs sefer sayısını artırıyor ve hizmetlerin aksamaması, normal ve ek seferlerin de düzenli olarak yapılması için gereken tedbirleri alıyor. Ayrıca bayram süresince güvenlik önlemleri de en üst düzeyde tutularak kontroller sıklaştırılıyor. Yurttaşlar, her türlü sorun ve şikayetlerini, Ulaşım A.Ş'nin "212-444 00 88" numaralı telefonuna ve "www.istanbul-ulasim.com.tr" adresine bildirebiliyor. İDO da bayram süresince sefer sayılarını artırdı ve rezervasyon tarihlerini genişleterek yurttaşlara hizmet vermeye başladı. Yurttaşlar, İDO ile ilgili şikayetlerini de "212-444 44 36" numaralı telefona iletebilecek ve aynı numaradan rezervasyon yaptırabilecekleri gibi bilet satışını da gerçekleştirebilecek. Ayrıca biletler, tüm Varan Turizm acentelerinden de temin edilebiliyor. Öte yandan, köprü ve otoyollardan geçişler, arife günü olan 19 Eylül Cumartesi'den başlamak üzere ücretsiz oldu. Boğaziçi İmar Müdürlüğü de bayram süresince görev yapacak ekiplerin sayısını arttırarak, tatil nedeniyle kaçak yapı ve gecekondu yapımına izin vermiyor. Sağlık İşleri Müdürlüğü de bayram süresince görev yapacak doktor, zabıta ve sağlık memurundan oluşan nöbetçi ekip, mesai saatlerinde Unkapanı Hıfzıssıhha Binası'nda hazır bulunuyor. Zabıta ekipleri de ilçe zabıta birimleriyle koordineli olarak kent genelinde denetimler gerçekleştiriyor, sokaklarda dolmuş, taksi ve minibüsleri denetleyecek. Ayrıca, nizam, intizam, temizlik kontrolleri ile çevreye zarar veren seyyar satıcıların denetimleri de zabıta ekiplerince yapılıyor. Mezarlıklar Müdürlüğü de, mezarlıkları ziyarete açtı. Bayram süresince mezarlıklarda kontrol yapacak ekipler oluşturuldu, dilencilerin ziyaretçileri rahatsız etmemesi için Zabıta Müdürlüğü ile koordineli çalışmalar yapılıyor ve halkın ziyaretlerini rahat gerçekleştirebilmesi için gerekli tedbirleri alındı.Mezarlıklara otobüs seferleri EGO, bayram süresince Karşıyaka ve Cebeci Asri Mezarlığı'na ücretsiz otobüs seferler düzenleniyor. Karşıyaka Mezarlığını ziyaret edecek vatandaşlar gün boyunca metro hattında bulunan "Hastane Durağı"ndan saat 06.00'dan itibaren 10 dakikada bir Karşıyaka Mezarlığına taşınıyor. Cebeci Asri Mezarlığını ziyaret edecekler için de bayram sonuna kadar Sıhhiye Köprüsü, Ulus Anafartalar Çarşısı ve Zafer Çarşısı önünden yarım saatte bir otobüs kaldırılıyor. Ön ödemeli su ve doğalgaz satışları Bayram boyunca vatandaşların, ön ödemeli su sayacı ihtiyacını karşılamak üzere ASKİ Genel Müdürlük Binası'nda 08.00-16.00 saatleri arasında bayram süresince, Kızılay Metro İstasyonu'nda ise 08.00-21.00 saatleri arasında tatil süresince ön ödemeli su satışı yapılıyor. Başkent Gaz A.Ş de Maltepe Doğalgaz Abone Merkezi'nden 08.00-22.00, Sincan Abone Merkezi'nden 10.00-18.00, Eryaman KC Migros Gaz Satış Bürosu'ndan 10.00-21.00, Kızılay Metro İstasyonu'nda 08.00-21.00 saatleri arasında bayram süresince ön ödemeli kartlı doğalgaz satışı yapılıyor. İzmir'de yolcu vapur seferleri İzmir Büyükşehir Belediyesi de üç gün süren Şeker Bayramı boyunca ulaşıma yüzde 50 indirim yaptı. Metroyu kullanmak isteyen yurttaşların bayram boyunca ulaşımlarını kolaylaştırmak için hafta sonu sefer planına ilaveler yaparak sefer sıklığını artırıldı. İzdeniz'e bağlı yolcu vapuru ve arabalı vapurlarda da bayramın 1., 2. ve 3. günleri Pazar günü tarifesi uygulanarak bu tarifeye ek seferler konuldu. Buna göre yolcu vapurları saat 08.00'den, araba vapuru seferleri ise saat 10.00'dan itibaren başladı. Bayramın birinci ve ikinci gününde yurttaşların gerçekleştirecekleri kabristan ziyaretleri için 08.00-16.00 saatleri arasında Hacılarkırı, Bornova, Karabağlar, Yeşilyurt, Soğukkuyu, Doğançay, Örnekköy, Balçova, Narlıdere ve Buca kabristanlarına ücretsiz ek seferler gerçekleştiriliyor. İzmir dışına gidip-gelecek yolcuların ulaşımını daha rahat gerçekleştirebilmeleri için otogar bağlantılı 50, 54, 250, 604, 606 ve 607 No'lu hatlara yeterli sayıda otobüs ilavesi yapıldı. Bayram süresince 00:25-05:55 saatleri arasında; (63) Konak İskele Bornova, (104) Konak İskele- Buca, (152) Konak İskele -Gaziemir, (180)Konak İskele Balçova ve (542) Konak İskele Çiğli gece seferleri devam edecek. Bursa'da metro yüzde elli indirimli Bursa'da bayram süresince belediye otobüsleri ve metro yüzde 50 indirimli hizmet verecek, Kültürpark ve Hayvanat Bahçesi'ne ise girişler ücretsiz olacak. Altepe, Kent Meydanı'ndaki otobüs durağından bayramın 1. ve 2. Günü saat 10.00 ila 17.00 saatleri arasında karşılıklı her saat başı Hamitler Mezarlığı'na ücretsiz otobüs seferleri kaldırılıyor. Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürlüğü de Şeker Bayramı süresince denetimlerini sürdürecek, İtfaiye Daire Başkanlığı ise her türlü itfaiye hizmeti ve yangın ihtimaline karşı bayramda tam kadro görevde olacak. Yağış ihtimaline karşı ve acil müdahaleler için Yol Bakım Onarım Şube Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan nöbetçi ekibe ihtiyaç duyulması halinde yurttaşlar 0224- 248 88 68 numaralı telefona başvurabiliyor. 20 Eylül 2009 + + + + 575623 + Beşiktaş: Kayserispor: + Beşiktaş: Kayserispor: Giriş Saati 19.09.2009 19:56 Güncelleme 19.09.2009 20:58 Sahasında Kayserispor'u ağırlayan Beşiktaş'ta tek hedef galibiyet olarak belirlendi. Ligin ilk haftası sonunda zirvede yer alan ezeli rakipleri Galatasaray ve Fenerbahçe'nin 9'ar puan gerisine düşen, ligde haftadır kazanamayan ve son lig maçında ezeli rakibi Galatasaray'a 3-0 yenilen geçen sezonun çifte kupalı şampiyonu siyah-beyazlılar, Kayserispor önünde kazanarak, kötü gidişine son vermek istiyor. Siyah-beyazlılar, bu maçta 'gol orucunu' da bozarak sezon başından beri üzdüğü taraftarlarına bayram hediyesi vermeyi amaçlıyor. İnönü Stadı'nda saat 21.00'de başlayan maçı, hakem Bünyamin Gezer yönetiyor. Stat: BJK İnönü Hakemler: Bünyamin Gezer, Erhan Sönmez, Ekrem Kan Beşiktaş: Hakan, İbrahim Kaş, Sivok, Ferrari, Ekrem, Serdar Özkan, Ernst, Tabata, Tello, Nobre, Bobo Kayserispor: Souleymanou, Durmuş, Ali, Saidou, Cangele, Toledo, Makukula, Olembe, Aydın, Mehmet Eren, Furkan + + + + 576221 + Şiddetli yağış var! + Şiddetli yağış var! 20.09.2009 08:27Batı ve Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ile Tokat, Diyarbakır, Batman ve Siirt çevrelerinde kuvvetli sağanak bekleniyor. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden yapılan ''meteorolojik uyarı''da, Batı ve Orta Karadeniz kıyıları (Zonguldak, Bartın, Sinop, Samsun, Ordu), Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ile Tokat, Sivas, Diyarbakır, Batman, Siirt, Hatay, Mersin, Adana, Osmaniye çevrelerinde, 21.00'a kadar kuvvetli ve gök gürültülü sağanak beklendiği bildirildi. Uyarıda, yetkililer ile vatandaşların ani sel, su baskını, heyelan ve yıldırım düşmesine karşı tedbirli olmaları istendi. AA + + + + 576698 + Aksaray'da kaza: ölü, yaralı + Edinilen bilgiye göre, İhsan Yiğit idaresindeki 06 AE 771 plakalı otomobil, Aksaray merkeze bağlı Karakova köyü yakınlarında, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu devrildi. Kazada, otomobilde bulunan Şükran Yüksel (61) hayatını kaybetti. Otomobil sürücüsü ile otomobildeki Muradiye Yiğit ve Emine Tekbıçak yaralandı. Yaralılar, Aksaray Devlet Hastanesine kaldırıldı.(aa) Etiketler: . + + + + 576535 + TBMM'ye evlere şenlik dilekçeler + TBMM'ye evlere şenlik dilekçeler 20.09.2009 13:52VATANDAŞLARIN şikâyet kapısı gibi çalışan TBMM Dilekçe Komisyonu birbirinden ilginç başvurular için bakanlıklarla yazışarak vatandaşların sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyor. Meclis’e başvuranlar arasında nişanlısı terk eden, komşusunun ahırından şikâyetçi olan, annesine baktığı için devletten ödül isteyen bile var. 22. Dönem’de bin 823 dilekçe alan Meclis Dilekçe Komisyonu, 23. Dönem tamamlanmadan bin 437 dilekçeye ulaşmış bile. Bu dönem sonunda Meclis’e yapılan başvuru sayısının rekor seviyeye ulaşması bekleniyor. Meclis’in doğrudan devreye girdiği ilginç birkaç olay şöyle: BEZ PARASI ÖDENDİ: Mersin’den E.D. Emekli Sandığı üyesi 82 yaşındaki yatalak annesinin heyet raporu ile hasta bezi kullandığını, ancak ödenek olmadığı için bez ücretlerini alamadığını, ayrıca hastanın form doldurmak için 230 kilometre yol kat etmesinin istendiğini belirtti. Meclis’in yazısıyla işlemleri halledildi. NİŞANLIM BENİ TERK ETTİ: Sivas’tan E.Z. eski nişanlısının kendisini dolandırarak terk ettiğini anlatarak yardım talebinde bulundu. Komisyon bu konunun görev ve yetki alanına girmediğini kendisine bildirdi. JAPON YENİ PATLADI; YARDIM EDİN: Vatandaşlar Japon Yeni ile konut kredisi kullandıklarını, yen çok hızlı yükselince mağdur olduklarını bildirdiler. Kanun değişikliği gerektiği için işlem yapılamadı. DEVLET BENİ ÖDÜLLENDİRSİN: Ankara’dan D.Y. annesine yaptığı özverili davranışların devlet tarafından ödüllendirilmesini istedi. Komisyon yetkisi bulunmadığını anlattı. BAŞARILI ASKERDEN SINAVSIZ İŞ TALEBİ: Adana’dan M.Y. askerde üstün başarı ile geç terhis edildiğini belirterek sınavsız işe alınmasını istedi. Komisyon kamu kurumlarına başvurmasını önerdi. BAKANLIK AHIRI İNCELEDİ: Burdur’dan O.E. yan komşusunun evin altını ahır yaptığını, kötü kokudan rahatsız olduklarını belirtti. Olayı araştıran İçişleri Bakanlığı ahırdaki sızıntının içme suyuna karışmadığını, ilçenin geçimi tarım ve hayvancılık olduğundan bir şey yapılamayacağını bildirdi. NEREYE YATIRIM YAPAYIM?: Aydın’dan K.K. bin TL parasıyla devletin hangi güvenilir kurumlarına ortak olabileceği konusunda yardım istedi. Komisyonun görev alanına girmediğinden dilekçe iade edildi. PİŞMANIM BENİ HAPİSTEN ÇIKARIN: Antalya’dan D.Ş. evinde hint keneviri bulundurduğu için yıl ay hüküm giydiğini, çok pişman olduğunu anlatıp yardım istedi. Komisyon “Kanun değişikliği gerekiyor” dedi. HÂKİM, AVUKATIMI KANDIRDI: Ankara’dan H.C. davasına bakan hâkimin avukatını kandırdığından ve taraflı davrandığından yakınarak yardım istedi. Komisyon “Bir işlem yapamayız” dedi. SADECE BANA CEZA YAZIYORLAR: İstanbul’dan M.K. birçok otomobilin park ettiği yere park etmesine rağmen sadece kendi aracının parka çekilerek ceza yazılmasından yakındı. Komisyon kanun değişikliği gerektiğini bildirdi. Hasan ÖYMEZ /ANKARA GAZETE HABERTURK + + + + 576792 + Rize bayram günü sular altında kaldı + Sağanak yağışın etkisiyle taşan Aksu Şelalesi bir gıda şirketine ait depoyu sular altında bıraktı. Su yüksekliğinin yaklaşık bir metreye ulaştığı depoda araçlar mahsur kaldı. Meteorolojiden alına bilgiye göre, yağışların Karadeniz'in kıyısı ve yüksek kesimlerinde sağanak şeklinde devam edeceği belirtildi.Etiketler: . + + + + 576546 + Bayram bebek bu komyonette öldü! + Bayram bebek bu komyonette öldü!Atilla MEMİŞ/AKŞEHİR (Konya), (DHA) 'da pazarcılık yapan 28 yaşındaki Mehmet Aksoy, eşi ve çocuğuyla birlikte, kamyonetiyle Yukarı Çiğil Beldesi'ne bayramlaşmak için giderken araç kontrolden çıkarak devrildi. Kazada Mehmet Aksoy ile yaşındaki oğlu Bayram Aksoy öldü, eşi ve iki çocuğu yaralandı. Kaza, dün saat 18.10 sıralarında Ilgın İlçesi Yukarı Çiğil Beldesi yakınlarında meydana geldi. Mehmet Aksoy, eşi ve çocuğu ile birlikte babasının oturduğu Yukarı Çiğil Beldesi'ne bayram tatilini geçirmek üzere yola çıktı. Mehmet Aksoy yönetimindeki 42 DE 541 plakalı kamyonet, sürücüsünün direksiyon kontrolünü kaybetmesi sonucu kontrolden çıktı. Takla atan kamyonetin kabini yere saplanmış şekilde, kasa bölümü havaya dikilmiş olarak kaldı. Yoldan geçenler tarafından kamyonet içinden çıkartılan Mehmet Aksoy, ambulansla Konya Numune Hastanesi'ne kaldırıldığı sırada yolda öldü. Sürücünün eşi, 28 yaşındaki Hasibe, oğulları yaşındaki Mehmet Ali, yaşındaki Bayram ve 3.5 aylık olan Ali Emre, ambulansla Ilgın Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Bayram Aksoy, tüm müdahalelere rağmen öldü. Diğer yaralıların sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Kazadan geriye çocukları ve Hasibe Aksoy’ın eşyaları kaldı. Kaza ile ilgili sürüyor. + + + + 576692 + Annesinden mezardaki oğluna mektup duygulandırdı + Çanakkaleliler sabah erken saatlerde bayram namazını kılmak için camilere akın etti. Cami avlusuna sığmayan vatandaşlar, cadde ve sokaklarda namaz kıldı. Namazın ardından yakınlarıyla bayramlaşan vatandaşlar, şehir mezarlığına geldi. Çanakkaleliler, yakınlarının mezarını ziyaret ederek Yasin-i Şerif, Fatiha ve dualar okudu. Çanakkale Belediye Mezarlıklar Müdürlüğü tarafından merkezi sistemle mezarlık içerisinde sürekli Kur'an-ı Kerim okutuldu. Geçirdiği trafik kazasında yıl önce hayatını kaybeden Gökhan Engin(32)'in annesi tarafından, oğlunun mezarı başına bırakılan mektup okuyan vatandaşları duygulandırdı. Mezarlık içinde dolaşan vatandaşlar bir anne tarafından oğlunun resminin yanına bırakılan mektubu okumadan geçmiyor. Oğlundan ayrı geçirdiği kandilin hüznünü mektuba döken acılı anne, "Biricik oğlum bu kandilde senin hasretine dayanmak için Allah'tan yardım diliyorum. Keşke aracın içinde bende olsaydım ve bu acıyı tatmasaydım. Şimdi yanımda olsan ve seni doyasıya bağrıma bassam." diyerek oğluna sesleniyor. + + + + 575865 + Yalnızlık nedir? Yoksa söylediğin şeyin insanlar tarafından anlaşılmaması mı?.. + Hasan Cemal Yalnızlık nedir? Yoksa söylediğin şeyin insanlar tarafından anlaşılmaması mı?.. 20 Eylül Pazar 2009 Temmuz ayında bir günü, ’da deniz kenarındaki tenha bir köşede kendi başıma bir pazar yazısı yazmıştım. Yalnızlık üzerineydi. Bir gazeteci olarak hep ‘filmin sonu’nu görecekmişim gibi nafile bir duyguyla güncelin peşinde koşturup sözcük üzerine sözcük yığarken, yalnızlaşmak üzerine düşünmüştüm. Güzel bir gündü. Kendi kendime demiştim ki: Yazıyorsun, yalnızlaşıyorsun! Bu yakınlardaki mavi yolculuğumuzda güzel bir kitap(*) okurken de şu cümleye rastladım: “Yalnızlık, başkalarından uzakta yaşam değildir; söylediğiniz şeyin insanlar tarafından anlaşılmamasıdır.” Isaiah ’in, entelektüel dünyada bazen son liberal diye de tarif edilen ’lu filozofun kitabı beni aynı zamanda geçmişe götürdü, fazlasıyla düşündürdü. İsterseniz bir pazar günü siz de düşünebilirsiniz. Milliyetçilik... “Siyasi milliyetçilik kaçınılmaz olarak saldırganlığı doğurur.”(s.109) “Milliyetçilik demokrasi için kesinlikle bir tehlikedir, her şey için bir tehlikedir. Biz kendimize, hiç kimsenin bizim kadar iyi olmadığını, belli şeyleri yapmaya sırf Alman veya Fransız olduğumuz için hakkımız olduğunu söyleriz. Bir kez millet gibi, yanılmaz gayri şahsi bir otoriteye (bu, parti veya sınıf veya Kilise’yi de kapsar) başvurulduğu takdirde, bu yol baskıya kapı aralar.”(s.111) Eşitlik, özgürlük, despotluk! “Mutlak eşitlik, başkalarından üstün olanların özgürlüklerinin bastırılması demektir. Eşitliği inanan büyük anarşist Bakunin’i hatırlarsınız; üniversitelerin entelektüel olarak üstün insanlar oluşturduğu ve bu üstün insanların diğerlerine karşı bu durumu kullabileceği iddiasıyla üniversiteleri yasaklamak istemişti. İşte eşitlikçiliğin despotizmi! Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında bazı orkestralar, her tür otoriteye karşı çıktıları için, orkestra şeflerini atmaya karar verdiler. Bu, topyekûn sanatsal iflasla sonuçlandı. Mutlak özgürlük korkunç olabilir; mutlak eşitlik de aynı şekilde korkutucu olabilir.”(s.148) Aydınlanma karşıtlığı... “Aydınlanma karşıtlığının düşüncesi üzerindeki en önemli etkisi, ve aklın bütün cevaplara sahip olmadığı inancıdır; yani etik, toplumsal, siyasal değerlere dair bazı temel sorulara birden fazla geçerli cevap olabilir. Eski inanç, her soruya sadece tek bir doğru cevap olduğu şeklindeydi.”(s.80) Totaliter rejimlerde... “Totaliter ülkelerde insanlar soruları cevaplamak yerine, soruların sorulmasını engellemeye çalışır. İnsanların soru sormasını engellemenin bir yolu, onları baskı altında tutmaktır. İnsanların, kuralları veya görüşleri veya kurumları sorgulamalarına izin vermezsiniz; soru sorma alışkanlığının kendisini yıkıcı diye ortadan kaldırırsınız.”(s.144) Marks, Lenin ve ... “Karl Marks şiddeti severdi, ama şiddet şiddeti doğurur. Yine de Marks toplu katliamları teşvik etmedi. Bunun gerçek kurucusu Lenin’dir. Lenin döneminde, daha önceki herhangi bir devrimde, 1793 veya 1848 veya 1870’de katledilenden çok daha fazla masum insan katledildi. Gerçek terör vardı, Stalin ayarında değil, fakat her tarafa nüfuz eden gerçek bir terör. Leninizm’in dayandığı şey buydu.”(s.134-135) Yüce omleti yapmak! “Mükemmelliği elde etmek için ödenecek hiçbir bedel yüksek olamaz! Böyle düşünenler, ideal toplumun yaratılması için kan dökülmek zorundaysa, kimin kanı ne kadar olursa olsun, bırakın dökülsün diye düşünürler. Bu yüce omleti yapmak için yumurtaları kırmak zorundasınız! Fakat bir kez insanlar yumurta kırma alışkanlığını edinince artık durmazlar; yumurtalar kırılır, fakat omlet yapılmaz. Nihai bir çözümün mümkün olduğuna duyulan bütün fanatik inançlar kaçınılmaz olarak acıya, sefalete, kana, korkunç baskıya yol açar.”(s.146) Eleştiri ihtiyacı... “Benim gibi demokrasiye veya insan haklarına veya liberal devlete inanan hiç kimse eleştiriye olan ihtiyacı inkar edemez. Topyekun kaos veya felaketi önlemek için fikir birliğine gerek duyulan umutsuz durumlar hariç, eleştiriyi yasaklayan veya kısıtlayan herhangi bir rejim, totalitarizme veya başka bir tür fanatizme doğru yol alıyor demektir.”(s.61) Otorite ve özgürlük...“Otoritenin olmadığı bir toplum yoktur, otorite de özgürlüğü kısıtlar.”(s.151) Acıları yazmak... “Acıları yazmak bazen onları daha tahammül edilebilir kılar.”(s. 175) İyi pazarlar! ————————— Isaiah Berlin’le Konuşmalar; söyleşi: Ramin Jahanbegloo; çeviri: Zeynel Kılınç, Yapı Yayınları; Nisan 2009. —————————- SON İZİN! YILLIK İZNİMİN EN SON BİR HAFTALIK BÖLÜMÜNÜ KULLANMAK ÜZERE YAZILARIMA BİR SÜRE ARA VERİYORUM. HERKESE İYİ BAYRAMLAR DİLİYORUM, HC. + + + + 576113 + İkitelli'de işçilerden protesto + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI İkitelli'de işçilerden protesto İSTANBUL (A.A) Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası'na (BATİS) bağlı bir grup, İstanbul'daki selde hayatını kaybeden işçinin çalıştığı işyerinin önünde protesto eylemi yaptı. Küçükçekmece'ye bağlı Sefaköy İnönü Mahallesi'ndeki Akşemseddin Camisi'nin önünde toplanan işçiler, sloganlar eşliğinde Muammer Aksoy ve Dereboyu caddelerini geçerek, ölen işçilerin çalıştığı Pameks Giyim A.Ş'ye ait binaya ulaştı. Burada bir basın açıklaması yapan grup daha sonra dağıldı. 20.09.2009 + + + + 576697 + Başbakan Erdoğan: Muhatabımız millet + AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın bayramlaşma töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Demokratik Açılım sürecinde muhalefetten gelen "İmralı'dan gelecek yol haritası bekleniyor" eleştirilerini cevapladı. CHP ve MHP'ye yüklenen Erdoğan, meclisin açılması halinde konuyu meclis gündemine taşıyacaklarını söyledi. Önce mecliste kapalı oturum yapmayı teklif ettiklerini ancak açık oturum da yapabileceklerini belirten Erdoğan, "Çünkü bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil. Milletçe üzüm yiyelim. Bizim derdimiz bu. Muhatabımız illegal örgüler, insanlar bireyler de değil. Bizim muhatabımız milletin ta kendisi. Bu partiyi millet kurdu. Muhatabımız da millettir." ifadelerini kullandı.Etiketler: . + + + + 576226 + Mehmet Şimşek'ler karıştı, memur bakan oldu! + Mehmet Şimşek'ler karıştı, memur bakan oldu! 20 Eylül 2009 Pazar, 08:38 Her anne ve baba çocuklarına güzel isim vermek için bebek daha doğmadan isim aramaya başlar. Zaman gazetesinin haberine göre, bazen tutulan takımın futbolcusu, desteklenen partinin lideri, bazen de ülkenin tarihine etki eden kişilerin isimleri çocuklara verilir. Türkiye'de insanların büyük çoğunluğu ise inançları gereği Peygamber Efendimiz'in isminden esinlenerek çocuklarına "Mehmet, Mustafa ve Ahmet" isimlerini veriyor. Durum böyle olunca birçok kişi aynı isim ve soyismi taşıyabiliyor. Maliye Bakanlığı'nda görevi Kemal Unakıtan'dan devralan Mehmet Şimşek, koltuğa oturduktan sonra ilginç bir benzerlikle karşılaştı. Bakan Şimşek koltuğa oturduktan sonra Maliye bünyesinde yaklaşık 300 kişi ile aynı soyismi taşıdığını öğrenmiş. Alınan bilgilere göre bakanlık bünyesinde nüfus cüzdanlarında 'Mehmet Şimşek' yazılı 12 kişinin bulunması özellikle ilk zamanlarda bazı tatlı sürprizlerin yaşanmasına sebep oldu. Özellikle merkezde beş kişinin bakanla aynı isim ve soy ismi taşıması ise hem santralcileri hem de sekreterleri zor durumda b��rakmış. Maliye çevrelerinden edinilen bilgilere göre yeni kabinede görevi değişen Bakan Şimşek'e gelen tebrik telefonları ve çiçekler dahi yanlış yere gönderilmiş. Bakan Şimşek'le aynı ad ve soyadı taşıyanların beşi bakanlık bünyesinde çalışırken iki kişi Milli Piyango, geriye kalan ise Gelir İdaresi Başkanlığı'nda (GİB) vezne veya bir başka birimde memur olarak görev yapıyor. Maliye'deki benzerlik sebebiyle ilk başlarda Mehmet Şimşek isimli bir çalışana ulaşmak isteyenler, "Hangi Mehmet Şimşek'i arıyorsunuz? Sayın Bakan'a ulaşmak istiyorsanız santralden özel kalemini bağlatmanız gerekiyor." cevabıyla karşılaştı. Ayrıca bu söz konusu isim benzerliği durumu bazı dedikodulara sebebiyet verince Bakan'ın bir çalışma yaptırdığı ortaya çıktı. Kadrolaşma iddialarına cevap niteliği taşıyan çalışma sonrasında çalışanlardan sadece Bakan Şimşek'in Batman Gercüşlü olduğu ortaya çıktı. İddiaların aksine bu kişilerin Bakan Şimşek'le herhangi bir akrabalık bağı da tespit edilemedi. Maliye'nin merkez ve taşra birimlerinde çalışan sayısı 44 binin üzerinde. Bakanlığın merkez teşkilatında bin 336 kişi çalışırken, taşradaki personelin sayısı ise 37 bin 64. Bakanlık teşkilatında 31 kişi de yurtdışında görevde bulunuyor. Öte yandan mayıs ayı başında kabineye kriz ayarı yapılarak bazı isimlerin yeri değişmişti. Sağlık sorunlarının da etkisiyle üç dönemdir maliye bakanı olan Kemal Unakıtan yeni kabinede yer almazken, yerini Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'e bırakmıştı. Başbakan Erdoğan, Şimşek değişikliği ile Maliye'ye Turgut Özal gibi dışarıdan bir atama yapmıştı. + + + + 575982 + Bogdan Tanjeviç'e göre suçlu FIBA! + 24 saat içinde iki maç yaptıklarına işaret eden Tanjeviç, "Bu süreçte takımı hazırlamak, motive etmek çok zor. Futbolda takımlar şampiyonaya kalabalık bir kadroyla giderken biz 12 kişiyle gidiyoruz. Bu da bir sakatlık olunca sorunu ortaya koyuyor. Ersan ve Ender sakattı." diye konuştu. Sırp teknik adam, maçın kritik anlarında mola almadığı şeklinde yöneltilen eleştirilere de cevap verdi: "Bana göre oyunda değiştirecek çok ciddi bir şey yoktu. Zaten bacaklarımız çok yorgundu ve bu da alan savunmasını istediğimiz gibi yapamamamıza neden oldu." + + + + 576454 + Veteran rugbici vücut geliştirici olarak döndü + (CNNTURK.COM) -- Erkekler 90 kilo'da mücadele gösteren Lomu, partneri Tracy Toulis ile birlikte Wellington Vücut Geliştirme Şampiyonası'nda mücadele etti. Partneriyle birlikte kıvrak hareketleriyle dikkati çeken Lomu formundan hiçbir şey kaybetmediğini gösterdi. Lomu, yarışma sonunda gelecek yapılacak finallere katılma hakkı elde etti. Ünlü oyuncu vücut geliştirmenin yanı sıra rugbinin olimpiyat oyunları kategorisine alınması için mücadelesini de sürdürüyor. Lomu, 2004 yılında böbrek rahatsızlığı nedeniyle rugbi kariyerine son vermişti. Ünlü oyuncu daha sonra böbrek nakli ameliyatı geçirdi ve sağlığına yeniden kavuştu. + + + + 575956 + Anadolu liselerine öğretmen atama yetkisi illere devredildi + Alımlarda mülakat kaldırılırken, yazılı sınavın taban puanı 60'tan 40'a indirildi. Ancak sınava ilave olarak adayların sicil, kıdem ve uzmanlık durumunun dikkate alındığı 'değerlendirme formu' getirildi. Yeni düzenlemeye göre her il, öğretmen başvurularını kendisi alacak ve adaylara 20 tercih imkanı sunacak. Böylece yargı kararları ve sınav gibi çeşitli sebeplerle 5-6 yıldır 'geçici görevlendirmeli' öğretmenle eğitim yapan fen, sosyal ve Anadolu liselerinin kadrolu öğretmen sorunu çözülecek. Anadolu türü liselerde öğretmen ataması merkezi yazılı sınav sonrasında gerçekleştiriliyordu. Fen ve sosyal bilimler liseleri için bu sınava ilave olarak 'mülakat' yapılıyordu. Taban puan 60'ı geçebilen aday sayısının az olması, küçük il ve ilçelerdeki liselerin tercih edilmemesi ve sınavsız atanan öğretmenlerin işlemlerinin iptal edilmesi gibi sebeplerle okullara yıllardır öğretmen atanamadı. binin üzerindeki Anadolu lisesinin önemli bir kısmında öğretmenler valiliklerin 'geçici görevlendirme' onayları ile çalıştı. Kadroları farklı bir okulda olduğu için kendilerini 'geçici' gören öğretmenlerden istenen verim alınamadı. Anadolu liselerinde binlerce öğretmen kadrosunun boş olması üzerine bakanlık ilgili yönetmeliği değiştirdi. Daha fazla adayın kazanması için yazılı sınavda taban puan 40'a indirildi. Müracaat sayısını artırmak için de yıllık öğretmenlere imtihana girme imkanı verildi. Yeni sistemde sınav puanına; öğretmenlerin kıdem, sicil, aldıkları teşekkür ve takdirler, uzman ve başöğretmenlik durumu gibi kişisel birikimlerine göre hazırlanan 'değerlendirme formu'ndan alınan puan ilave edilecek. Değerlendirme formunda yüksek lisans ve doktoralı öğretmenler ile uzman ve başöğretmenlere ekstra puanlar verilecek. En yüksek puanı alanlar, tercih ettiği Anadolu ve fen liselerine atanacak. İBRAHİM ASALIOĞLU ANKARA + + + + 576078 + Denizli istifa etti! + SANLI SARIALİOĞLU Denizli istifa etti! Beşiktaş çalıştırıcısı maç sonrası Demirören'i aradı, "İsterseniz bırakayım" dedi. Başkan "Olmaz, yarın görüşelim" deyip kararı bugüne bıraktı. Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli maçtan sonra Başkan Yıldırım Demirören'i arayarak "Hazır Ankaraspor maçı var. Haftayı bay geçeceğiz. İsterseniz istifa edeyim" dedi. Başkan Demirören Mustafa Denizli'nin bu isteğini "Yarın bir araya gelip konuşalım" diyerek geri çevirdi. Denizli maçtan sonra bugün Başkan Yıldırım Demirören'le bir görüşme yapacaklarını doğrulayarak, "Benim durumum değil takımla ilgili bir durum değerlendirmesi yapacağız" dedi. Basın toplantısında takımda işlerin iyi gitmediğini ifade eden tecrübeli teknik adam, istifasının sözkonusu olabileceğinin ipuçlarını verdi. Denizli "Bir dönüşe, bir iyi oyuna, puana ulaşmayı başaramıyoruz. Bu sene kazanma zorluğu çeken bir görüntümüz var. Bunun düzeltilmesi için bir çok alternatif var. Ben bu takımın lideri ve sorumlusuyum. İşler iyi giderken de gitmezken de pay sahibi olan benim. Dolayısıyla önümüzdeki CSKA maçına 10 gün var. Beşiktaş ta bir şeyler değişmeli. Bu değişikliklerin içinde ben de olabilirim. Buradan ayrılmak geldiğim gibi şerefli bir hadise. Bu kulübe gelirken hangi şerefi yaşarken buradan ayrılırken aynı gururu yaşamalıyım. Ama bugün mü olur yarın mı bilemem" diye konuştu. 20.09.2009 + + + + 576193 + Bu bayram ellerinizden öpebilecekler... + Bu bayram ellerinizden öpebilecekler... Bu bayram ellerinizden öpebilecekler... DİDEM SEYMEN SAĞLIK 20.09.2009 Kuzenler Barış ve Mehmet, yüksek gerilim hattı yüzünden kesilen kol ve ayaklarına kavuşuyor. Bir yıl sonra protez ayakları takıldı. Bayramda kollarına kavuşup herkesin ellerini öpecekler Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde koyun otlatırken üzerlerine düşen yüksek gerilim hattı nedeniyle kolları ve bacaklarını kaybeden iki kuzen Barış ve Mehmet bu yıl annelerinin ellerinden öpebilecekler. Geçtiğimiz bayramda SABAH gazetesine manşet olan kuzenlere bir yıl içinde bacak protezleri takıldı. Kolları hazırlandı ancak arife gününe yetişmedi. Marmara Üniversitesi tarafından bayramda protez kollar kargo ile evlerine gönderilecek. Bu bayram bütün ailenin ellerini protez kolları ile öpebilecekler. Barış ve Mehmet'in hayatı bir yıl içinde çok değişti. Onlar SABAH'a haber olduklarında her türlü ihtiyaçları aileleri tarafından karşılanıyordu. Anneleri tarafından kucakta taşınıyor, yatağa mahkûm yaşıyorlardı. Evleri yan yanaydı, ikisinin de sekizer kardeşi daha vardı. İlk adım Ağrı muhabirimiz Ercan Taşır'ın haberiyle atıldı. Dramları geçtiğimiz Kurban Bayramı'nda sayfalarımıza taşındı. Onlara protez kol ve bacak takılabilirdi. Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Başkanlığı tedavileri için her türlü masraflarını karşılamaya karar verdi. Çocuklar İstanbul'a getirildi. Fatih Sultan Mehmet Hastanesi'nde tedavi altına alındılar. Marmara Üniversitesi Protez Ortez Bölümü Başkanı Yar. Doç. Dr. Yaşar Tatar protez için özel çalışmalar başladı. KARGOYLA GÖNDERİLECEK Protezlere alışmaları için kol ve bacaklarından geriye kalan bölümler çalıştırıldı. Özel yüzme dersleri aldılar. Bu arada babaları ile defalarca İstanbul'a geldiler. Prova kol ve bacakları takılıp köylerine döndüler. Ve geçtiğimiz hafta hayat boyu kullanacakları protezlerin takılması için tekrar İstanbul'a getirildiler. Babaları ile birlikte tedaviye alındılar. Bacakları takıldı. Mehmet çok daha kolay yürüyor ama bacağı tamamen kesilen Barış biraz zorlanarak da olsa yürüyebiliyor. Kolları hazırlandı. Bu kollarla yazı yazabilecekler, kimsenin yardımı olmadan yemek yiyebilecekler. Ancak kalıcı kol ve el protezleri bayrama yetişmedi. Barış ve Mehmet babalarıyla köylerinin yolunu tuttular. Marmara Üniversitesi tarafından yurtdışında hazırlatılan protezler bayram sonunda kargo ile evlerine gönderilecek. İkisinin de hayatları değişti. Evde oturup bir başkasının yardımı olmadan yemek bile yiyemeyen kuzenlerin şimdi yeni hayalleri var; doktor olmak istiyorlar...Bu bayram ellerinizden öpebilecekler... + + + + 576338 + 11:14 Balık tüketimi hızla artıyor + Balık tüketimi hızla artıyor Balıkta çiftlik üretiminin artmasıyla alabalık, çipura ve levrekte fiyatlarının gerilediği, tüketimin hızla arttığı, kişi başına tüketimin yıllık 4,5 kilogramdan yılda kilograma ulaştığı bildirildi. AA muhabirine açıklamalarda bulunan Canlı Hayvan ve Su Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan, Türk insanının balık tüketimi alışkanlığında sevindirici gelişmeler yaşandığını söyledi. Yıllardır balık tüketiminin artması için çağrılar yapıldığına, buna rağmen tüketimin sahil şeridi dışındaki bölgelerde istenen seviyeye ulaşmadığına dikkat çeken Kızıltan, son yıllarda çiftlik sayısıyla birlikte üretimi artan alabalık, çipura ve levrekte fiyatların düşmesinin tüketimi de hızla arttığını kaydetti. ’de kişi başına 4,5 kilogram olan yıllık balık tüketiminin son yılda kilograma ulaştığını ifade eden Kızıltan, şunları söyledi: "Balığın besin değerinin yüksek olduğunun bilinmesine rağmen fiyatı ve pişirme zorlukları nedeniyle belli bir seviyede kalıyordu. Son yıllarda ihracatın hızla artması çiftlik kapasitelerini geliştirdi. Bu durum fiyatların düşmesine neden oldu. Eskiden çoğu insanın hayatı boyunca hiç tatmadığı çipura ve levrek gibi balıklar artık Anadolu’daki tüm marketlerde uygun fiyatla alınabiliyor. Tüm restoran menülerinde artık balık var. Tüketim artışında ise özellikle alabalık dikkat çekiyor. Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yayılmış bin 180 alabalık çiftliği var. Bu çiftlikler tüketiciye yakın olabilme avantajını iyi değerlendiriyor." -BALIK PİŞİRİCİLERİ- Kızıltan, tüketimin artmasında ülke çapında balık pişiricisi sayısının artmasının da büyük etkisinin bulunduğuna dikkat çekti. Balığın evde hazırlamak istemeyenlere hizmet vermek üzere açılan pişiricilerin uygun fiyatla hizmet vermesi nedeniyle bir çok ailenin haftada bir gün mutlaka balık yemeye başladığını ifade eden Kızıltan, "iç pazarda market ve balıkçıların ardından en fazla tedariği pişiricilere yapıyoruz. Son dönemde bine yakın pişirici açıldı" dedi. Kızıltan, Türk halkının artık ramazan ayında da balık yemeye başladığını belirterek, her yıl ramazan ayında balık satışlarının düşmesi yönündeki geleneğin bu yıl bozulduğunu, Türk halkının ilk kez ramazanda iftarı balıkla yaparak satışları ramazan öncesi seviyede tuttuğunu ifade etti. -EN UCUZ BALIK- Balığın tüketimi en hızlı artan gıda ürünü olduğunu savunan Kızıltan, ’nın 28, ’nın 24 kilogram olan tüketimine bakıldığında alınacak çok mesafenin olduğunun görüleceğini, 2013 yılı için Türkiye olarak 10,3 kilogramlık hedef koyduklarını söyledi. Tüketimin artmasında Su Ürünler Grubu’nun çalışmalarının da etkili olduğunu kaydeden Kızıltan, ağırlıklı olarak kırmızı etle beslenen Türk halkının orta vadede daha dengeli besleneceğini düşündüklerini ifade etti. Kızıltan, şu anda alabalık, çipura ve levrekte dünyanın en ucuz balığının Türkiye’de bulunduğunu savundu. "Türk’ün avroya yediği balığı Avrupalı avro, ’li 11 avroya yiyor" diyen Kızıltan, Türkiye’ye gelen turistlerin de bu avantajı değerlendirmek için en fazla balık tükettiğini ileri sürdü. Kızıltan, ihracatta ise kriz dönemine rağmen aylık dönemde yüzde artış yakaladıklarını, ’nın yanında ve gibi alternatif pazarlarda başarı elde ettiklerini ifade etti. Türkiye’deki çiftliklerin kalitesi, teslimat hızı ve fiyatıyla en büyük rakip olan ’a göre avantaj elde ettiğini kaydeden Kızıltan, 2010 yılından itibaren Türkiye’nin pazar lideri olacağını kaydetti. ’de tüketilen levreğin büyük bölümünün Türkiye’den gittiğini, ve ’da alabalık çiftliklerinin büyük başarılar kazandığını kaydeden Kızıltan, Rusya pazarının ardından Suriye pazarında da gümrük sorunlarının ortadan kalkmasıyla ihracatta yeni artışlar beklendiğini sözlerine ekledi. + + + + 576263 + İftarı beklerken yatağında öldü + Edinilen bilgiye göre, bir tüpçüde çalıştığı öğrenilen 26 yaşındaki Fazlı Koç, arefe günü olduğu için işyerinden izin alıp Ulukavak Mahallesi Yazıçarşı civarında bulunan evlerine gitti. Evde bulunan anne ve babasına, "Beni iftarda kaldırın, yorgunum biraz uyuyacağım" diyerek odasına giden Koç, daldığı uykudan bir daha kalkamadı. İftara 10-15 dakika kala odaya giden baba Metin Koç, oğlunu bir türlü uyandıramadı. Eşini de çağıran Metin Koç, oğlunun nefes almadığını fark edince hemen 112 Acil Servisi aradı. Eve gelen sağlık ekipleri, 26 yaşındaki gencin öldüğünü belirledi. Fazlı Koç'un cesedi Cumhuriyet Savcısının incelemesinin ardından Çorum Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Kalp krizi geçirerek öldüğü sanılan gencin cesedi, kesin ölüm sebebinin anlaşılması için Ankara Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. 26 yaşındaki çocuklarının ani ölümü ile sinir krizi geçiren Koç ailesi yakınları tarafından güçlükle sakinleştirildi. + + + + 575915 + VINN 3G modem piyasada + LİNKLER Saniyede 5,76 MB veri yükleme hızına sahip modem, 3G teknolojisi sayesinde sadece evde ve işte değil, kapsamı alanı içindeki her yerde bağlantı sağlıyor. Aboneler GB'lık interneti 29 TL'ye, GB'lık interneti 39 TL'ye, GB'lık interneti de ayda 69 TL'ye kullanabiliyor. + + + + 575700 + Çarşı, UEFA'ya da karşı + Çarşı, UEFA'ya da karşı AA Giriş Saati 19.09.2009 21:31 Güncelleme 19.09.2009 21:32 Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli, Manchester United ile oynanan Avrupa Şampiyonlar Ligi maçında 18 kişilik kadroya almadığı Brezilyalı futbolcu Bobo'yu, Kayserispor ile yapılan lig maçında ilk 11'de görevlendirdi. Siyah-beyazlı formayla en son 2. haftada oynanan Antalyaspor karşılaşmasında ilk 11'de forma giyen Bobo, resmi karşılaşma sonrasında sahaya ilk 11'de çıkmış oldu. İBRAHİM ÜZÜLMEZ'İN YERİNE TELLO Denizli, Manchester United maçı kadrosundan değişiklikle takımını Kayserispor karşısına çıkardı. Holosko'nun yerine Bobo'yu görevlendiren Denizli, İbrahim Üzülmez'i de yedek soyundurup, Şilili futbolcu Rodrigo Tello'ya ilk 11'de şans tanıdı. Savunmayı İbrahim Kaş, Ferrari, Sivok ve Ekrem Dağ'dan oluşturan deneyimli teknik adam, forvette Nobre-Bobo ikilisini oynattı. Orta sahanın solunda Tello, sağında ise Serdar Özkan forma giydi. Siyah-beyazlılarda Holosko ve İbrahim Üzülmez'in yanı sıra Rüştü, Fink, Nihat, Rıdvan ve Yusuf yedek kulübesinde yer aldı. Beşiktaş'ta Erhan, İsmail, Uğur, Erkan ve İbrahim Toraman 18 kişilik maç kadrosuna alınmadı. SÜLEYMAN HURMA'YA TEPKİ Beşiktaşlı taraftarlar maç öncesinde Kayserispor menajeri Süleyman Hurma'ya tepki gösterdi. Mehmet Topuz transferi sırasındaki açıklamaları nedeniyle siyah-beyazlıların tepkisini çeken Hurma'ya, Beşiktaşlı taraftarlar maç öncesinde ve sırasında protestoda bulundu. TOLUNAY KAFKAS TRİBÜNDE Galatasaray maçından sonra maç ceza alan Kayserispor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas, karşılaşmayı protokol tribünün yanındaki bölümden izledi. TRİBÜNLER DOLMADI Beşiktaş ile Kayserispor arasında yapılan Turkcell Süper Lig maçında BJK İnönü Stadı'nın tribünleri dolmadı. Özellikle eski ve yeni açık tribünlerde boşluklar gözlenirken, karşılaşmayı 10 bini aşkın seyirci izledi. ÇARŞI, UEFA'YA DA KARŞI... Beşiktaş'ın önde gelen taraftar topluluğu Çarşı, Manchester United maçında ''Çarşı'' yazılı pankartlarına, ''A'' harfinin anarşizmin simgesine benzerliği nedeniyle tribünlere asılmasına izin vermeyen UEFA'ya tepki gösterdi. Kapalı tribünde İngilizce ''Freedom for Pancarst UEFA'' (Pankartlara özgürlük) yazısı asan taraftarlar, UEFA'daki ''A'' harfini de Çarşı'daki harf gibi yazdı. + + + + 576566 + 15:24 Otoyollar para basmaya devam ediyor + Otoyollar para basmaya devam ediyor Geçiş ücretleri ile bütçeye önemli katkı sağlayan boğaz köprüleri ile işletmedeki paralı otoyollar kazandırmaya devam ediyor. Karayolları Genel Müdürlüğünün en son verilerine göre Ağustos ayı itibariyle boğaz köprüleri ile paralı otoyollardan geçiş yapan araçlardan 333 milyon 957 bin 917 lira gelir elde edildi. Ağustos ayı sonunda Boğaziçi ile Fatih Sultan Mehmet köprülerinden 102 milyon 201 bin 012 lira gelir elde edilirken aynı dönemde paralı otoyollardan ise 231 milyon 756 bin 904 lira gelir sağlandı. -217 MİLYON ARAÇ GEÇİŞ YAPTI- Verilere göre 2009 yılı sekiz ayında boğaz köprülerinden 96 milyon 179 bin 814, paralı otoyollardan ise 114 milyon 868 bin 919 olmak üzere, toplam 217 milyon araç çift yönlü olarak geçiş yaptı. Boğaziçi ve paralı otoyolların 2009 yılı toplam gelirinin, 500 milyon lirayı aşması bekleniyor. + + + + 575968 + Demokratik açılım, bayram mesajlarına damgasını vurdu + Muhalefetin CHP ve MHP kanadı ülkenin bölünme tehlikesi geçirdiğini iddia ederek, bayramda oluşan birlik ruhunun açılım çabalarını akamete uğratacağını savundu. DTP ise operasyonlar sonucu ölen PKK'lılara gönderme yaparak, bu ortamda bayram kutlanamayacağını söyledi ve 'kara bayram' ilan etti. Hükümet ise bayramın halkı bütünleştiren yönünü nazara verirken, ortak acıların bu süreçte aşılacağını telkin etti. Türkiye'nin bölgesinde gittikçe güçlenen bir unsur olarak öne çıktığını, öncelikli olarak kadim dostluğun güçlendirileceğinin altını çizdi. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, bayramın birlik ve beraberliğe katkısını hatırlattıktan sonra, "Farklılıklarımızı çatışma ve kavga nedeni olarak değil, zenginlik kaynağı olarak görmeli ve toplumsal uzlaşmamızı artırmaya gayret etmeliyiz." dedi. Kardeşlik çınarının kök saldığı bu topraklar fitne tohumlarına bereket oluşturmayacak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan Bayramı mesajında, yüzyıllarca barış ve adalete öncülük etmiş büyük bir medeniyetin mirasçıları olduğumuzun unutulmamasını istedi. Bayram iklimini her yere taşımaya, savaş, çatışma ve yıkımlara karşı, barış ve adaletin bayrağını daha da yükseltmeye kararlı olduklarını belirtti. Başbakan, öncelikle içerideki geçmişe dayanan kardeşliğin güçlendirileceğini açıkladı. Erdoğan, yayınladığı yazılı mesajında, "Öncelikle bu toprakların insanları olarak, kadim kardeşliğimizi güçlendirerek yaşatacak, hiç kimsenin birliğimizi, beraberliğimizi bozmasına fırsat vermeyeceğiz. Herkes bilmelidir ki; barış ve kardeşlik çınarının kök saldığı bu topraklar, fitne tohumlarına asla bir bereket oluşturmayacaktır. Adaletten, hak ve hakkaniyetten ayrılmadan, kimsenin hukukunu çiğnemeden ve çiğnetmeden kardeşliğimize, barışımıza, gönül birliğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı. Gönül bağları sağlam tutuldukça üstesinden gelinemeyecek sorun bulunmadığını söyledi. DTP il örgütleri Ramazan'ı 'Kara Bayram' ilan etti Demokratik Toplum Partisi (DTP) ise Ramazan Bayramı'nda karalar bağlama kararı aldı. DTP Van İl Başkanı Selim Ertaş, terör örgütü PKK'ya yönelik yapılan operasyonları eleştirirken, cenazelerin geldiği bir ortamda bayram kutlayamayacaklarını açıkladı. Ertaş, "Hastane morglarında ailelerini bekleyen cenazelerimiz duruyorken, kurumlar arası bayramlaşma programımızı iptal ediyor, kara bayram ilan ediyoruz." dedi. Hakkari il örgütü de önceki gün 'kara bayram' ilan edip, halktan evlere siyah bezler asılmasını istemişti. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Deniz Baykal ise bayramların dostluk ve dayanışma günü olduğunu, birlik ve kardeşliğin tesisine hizmet ettiğini hatırlattı. Baykal, günümüzde bu değerlerin siyasi ve bireysel çıkar hesaplarına alet edildiğini savundu. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli de karanlık bir dönemden geçildiğini, asırlardır oluşmuş kardeşliğin bozulması yönünde çabalar bulunduğunu öne sürdü. Bahçeli, "Üniter yapımızın sulandırılması hedeflense de tıpkı bayram günlerindeki gibi aziz milletimizin bütün fertleri bir araya gelerek sahnelenmeye çalışılan kirli oyunu tarihin çöplüğüne atacaklardır." dedi. Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Yalçın Topçu ise bayramın Türk halkı için ibadet niteliğinin yanında, moral kaynağı olduğunu söyledi. Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da ülkeyi karıştırmak isteyen karanlık güçlerin oyunlarına gelinmemesini istedi. "Hakça bölüşüm, kardeşçe yaşam için gönüllerimizi açalım." dedi. ANKARA ZAMAN + + + + 575911 + 'Sıfır faizli kredi'de bayram müjdesi + Böylece, aylık gecikmeyle bakkal, manav, kasap gibi küçük esnaf ve sanatkarın desteklerden faydalanması için gerekli bütün mevzuat çalışmaları tamamlanmış oldu. Kredi ve destekler, Ramazan Bayramı'ndan sonra verilmeye başlanacak. Desteklerden, girişimciler de faydalanabilecek. Eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan döneminde başlatılan ve yoğun ilgi gören sıfır faizli can suyu kredisinden daha önce küçük esnaf faydalanamıyordu. Hükümet, krizde olan esnafı rahatlatmak için nisanda KOSGEB Kanunu'nda değişikliğe giderek, daha önce sadece imalatçı esnafa verilen desteklerin kapsamını genişletmişti. Son değişiklik ile bu engel de kalkmış oldu. Yeni hazırlanan ve yayımlanan yönetmenliğe göre KOSGEB, bankalar tarafından işletmeciler ile girişimcilere kullandırılacak kredilerin faiz, komisyon ve diğer masraflarını imkanlar ölçüsünde karşılayacak. Desteklerin ödemeli-ödemesiz, alt ve üst sınır gibi şartlarını KOSGEB İcra Komitesi belirleyecek. Kredi kullanımda anapara riski tamamen bankaya ait olup faiz vb. masraflar İdare'ye ait olacak. Yeni yayımlanan KOSGEB Yönetmeliği'nin amacı "Ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun biçimde gerçekleştirmek amacıyla finans desteği sağlamak." olarak açıklandı. + + + + 576954 + "Ülkeyi bölüyorsunuz diyenler bölücüdür" + "Ülkeyi bölüyorsunuz diyenler bölücüdür" 20.09.2009 16:50Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Bayramlaşma programı dahilinde bir konuşma yaptı. Erdoğan, "Ülkeyi bölüyorsunuz diyenler bölücüdür" diyerek sert bir çıkış yaptı. Erdoğan eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette her geçen gün daha büyük mesafeler kat ettiğimizi söyleyerek, "Hep söylüyorum artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, artık gündem belirlemeye uygun bir Türkiye var. Çalışıyoruz, üretiyoruz ve geleceğe yönelik parlak hedefler belirliyoru" dedi. Bayramların yeni başlangıçlar olduğunu ifade eden Erdoğan şöyle devam etti: "Yeter ki birbirimize güvenelim, kendimize güvenimizde en ufak bir taviz vermeyelim. Bir milli birlik projesi dedik. Ama bakıyorsunuz ki sıfatı muhalefet olanlar buna muhalefet ediyorlar ve beyaza siyah deme gayreti içindeler. Gelin bunu görüşelim dediğiniz zaman hayır biz sizinle görüşmeyiz diyorlar. Görüşülmeden neyin ne olduğunu bilmeden nasıl oluyor da bunu damgalıyorsunuz? Açıklandı mı bir şey? Ülkeyi bölüyorsunuz diyenler bölücüdür. Kimse Ak Parti’ye bölücü yaftasını yapıştıramaz" şeklinde konuştu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Demokratik Açılım sürecinde muhataplarının illegal örgütler veya bireyler olmadığını söyledi. Erdoğan "Muhatabımız millettir" diye konuştu. AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın bayramlaşma töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Demokratik Açılım sürecinde muhalefetten gelen "İmralı'dan gelecek yol haritası bekleniyor" eleştirilerini cevapladı. CHP ve MHP'ye yüklenen Erdoğan, meclisin açılması halinde konuyu meclis gündemine taşıyacaklarını söyledi. Önce mecliste kapalı oturum yapmayı teklif ettiklerini ancak açık oturum da yapabileceklerini belirten Erdoğan, "Çünkü bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil. Milletçe üzüm yiyelim. Bizim derdimiz bu. Muhatabımız illegal örgüler, insanlar bireyler de değil. Bizim muhatabımız milletin ta kendisi. Bu partiyi millet kurdu. Muhatabımız da millettir." ifadelerini kullandı. Ayrıntılar geliyor + + + + 575962 + İran'dan PKK'ya uyuşturucu darbesi + Alınan bilgiye göre, İran'ın Kanyaran ve Merivan bölgeleri arasında bulunan Geşki karayolu yakınlarında mazot taşıyan bir kamyon, güvenlik noktasında askerler tarafından kontrol edilmek istendi. Güvenlik noktasında 'dur' ihtarına uymaması üzerine takibe alınan kamyon durduruldu. Güvenlik güçleriyle çatışmaya giren terörist öldürüldü. Yapılan aramalarda ise yüklü miktarda uyuşturucu ele geçirilirken ayrıca terör örgütüne ait dokümanlar da bulundu. Kamyonda bulunan uyuşturucunun yaklaşık milyon dolar değerinde olduğu kaydedildi. ANKARA AA + + + + 575897 + Alman bakandan itiraf gibi açıklama + Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, Hristiyanların, dinin, hoşgörüyü ve birlikte yaşamı pekiştirebileceğini, Müslümanlarla kurdukları diyalog sayesinde anladıklarını söyledi. Bakan Schaeuble, bu akşam başkent Berlin'de Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) tarafından Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet'in himayesinde Hasır Restoran'da verilen son iftar yemeğine katıldı. Schaeuble, Tasavvuf Musikisi dinletisi ve imam Mehmet Tekin'in okuduğu iftar duasının ardından yenilen iftar yemeğinden sonra yaptığı konuşmasında, Hristiyanların, Müslümanlarla girdiği diyalog sayesinde dinin özgür demokrasi için ne kadar önemli olduğunu anladıklarını belirtti. Demokratik bir devletin, din özgürlüğünü sağlaması gerektiğine işaret eden Schaeuble, ''Dinin, hoşgörü ve birlikte yaşamı pekiştirebileceğini İslamiyet ile girdiğimiz diyalog sayesinde anladık'' şeklinde konuştu. Almanların geçen yıllarda İslamiyet'in toplumun bir parçası haline geldiğini anladıklarını ve İslamiyet'in bazı özelliklerini de sevmeyi öğrendiklerini ifade eden Schaeuble, iftarın bu güzel özelliklerden biri olduğunu, dini ve inancı ne olursa olsun dünyadaki tüm insanların birlikte yaşamı pekiştirmek için sorumluluk taşıdığını söyledi. Hala çok eksikler olsa bile uyum çabalarının önemli olduğuna işaret eden Schaeuble, 27 Eylülde yapılacak genel seçimlerinde hangi parti kazanırsa kazansın ülkedeki İslam konferanslarının devam edeceğine inandığını kaydetti. İftarın amacının ortak yaşamı pekiştirmek olduğunu belirten Schaeuble, Almanya'da yaşayan herkesin bu ülkeyi ortak yurtları olarak görmesini istediğini sözlerine ekledi. Büyükelçi Acet de konuşmasında, ''Alman dostlarımızın son yıllarda katıldıkları ve Müslüman toplumla paylaştıkları iftarlar, Almanya'da Ramazan ayına zenginlik katmaktadır. Bu tür ortak etkinlikler, dinlerarası diyaloğun yaygınlaşmasına, farklı kültürler arasında saygı ve hoşgörünün geliştirilmesine önemli bir katkı yapmaktadır'' dedi. Davetlilere iftar yemeğine katılımlarından dolayı teşekkür eden Acet, Alman yönetimlerinin ve toplumunun, Müslümanların ibadetleriyle ilgili ihtiyaçlarının karşılanmasında gösterdikleri duyarlılıktan da memnuniyet duyduklarını söyledi. Schaeuble tarafından başlatılmış olan İslam konferanslarının gelecek dönemlerde de yaratıcılığını sürdürmesinde fayda gördüğünü ifade eden Acet, Almanya'da günümüzde yaklaşık buçuk milyon Müslümanın yaşadığını, bu nedenle İslamiyet'in bu ülkede diğer dinler gibi resmi bir din olarak tanınmasıyla ilgili beklentilerin de artmakta olduğuna dikkati çekti. İslamiyet hakkında Batılı ülkelerde bir ''bilgi kirliliği'' yaratıldığını kaydeden Acet, ''O talihsiz 11 Eylül sabahı binlerce masum insan yok yere hayatlarını kaybederken, barış ve hoşgörüyü, paylaşmayı, aslında tek kelimeyle sevgiyi yücelten İslam dini ağır yara almıştır. Bunu düzeltmek, medeniyetler arası diyaloğun geliştirilmesine, insanlar ve dinler arasında nefret ve kin duygularının yerine hoşgörü ve anlayışın egemen olacağı ortamların yaratılmasıyla mümkün olabilir. Türkiye ve Almanya bu yönde ortak değerler paylaşmakta ve yakın işbirliği yapmaktadır. Bununla hepimiz övünüyoruz'' diye konuştu. DİTİB'in çalışmalarına da değinen Acet, bünyesinde 880'i aşkın derneği barındıran ve Almanya'daki en büyük Müslüman derneği olan DİTİB'in, Almanya'daki Müslümanların vecibelerini yerine getirmelerine ve sosyal faaliyetlerde bulunmalarına öncülük ettiğini kaydetti. Acet, zaman zaman haksız eleştirilere maruz kalan DİTİB'in, Almanya'daki Türklerin ve diğer tüm Müslümanların dini ihtiyaçlarını bütünüyle karşılayabilen, büyük İslam dininin istismarına meydan vermeyen ve İslamiyet'i bu ülkede hakkıyla tanıtan istisnai bir kuruluş olduğunu sözlerine ekledi. Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan da davetlilere katılımlarından dolayı teşekkür ederek, Ramazan ayının, insanın yalnız olmadığını ve fakirlere de yardım edilmesi gerektiğini anladığı bir dönem olduğunu belirtti. Müslümanların, Alman makamlarıyla ortak çabalarının önemli olduğunu, bu sayede Köln Merkez Cami'nin inşaatı konusunda da anlaşma sağlandığını ifade eden Arslan, buna rağmen hala çözülmemiş olan sorunların bulunduğuna işaret etti. Arslan, Müslümanların, Alman toplumunun bir parçası haline geldiklerini ifade ederek, bu nedenle İslam konferanslarının da önemli olduğunu, burada Müslümanların sorunlarını ve çözüm önerilerini dile getirme imkanı bulduklarını kaydetti. İftar yemeğine ayrıca Berlin Eyaleti İçişleri Bakanı Ehrhart Körting, Berlin eyaletinin göç ve uyum sorumlusu Günter Piening, Berlin Emniyet Müdürü Dieter Glietsch, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin yönetim kurulu üyesi ve Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Emine Demirbüken-Wegner, Yeşiller Partisi Berlin Eyalet Meclisi Üyesi Özcan Mutlu, Berlin eyaletinin eski yabancılar sorumlusu Barbara John, Nijerya büyükelçisi ve çok sayıda emniyet müdürlüğü görevlisiyle Türk dernek temsilcileri katıldı. + + + + 576371 + Sürücü direksiyon başında uyudu + Sürücü direksiyon başında uyudu Giriş Saati 20.09.2009 09:48 Güncelleme 20.09.2009 09:49 Çorum-Ankara karayolunun 5. kilometresinde meydana gelen trafik kazasında kişi öldü, 1'i ağır kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Ramazan Bayramı tatili için Ankara'dan Tokat'ın Niksar ilçesine giden Ali Şahin idaresindeki 06 GIB 71 plakalı otomobil, gece saat 02.00 sıralarında sürücüsünün direksiyon başında uyuması sonucu yoldan çıkarak takla attı. Olay yerinde fren izi bulunmazken, düz yoldan çıkan otomobilin 30 metre sürüklendikten sonra takla attığı bildirildi. Çorum'a kilometre kala meydana gelen trafik kazasında araç içinde sıkışan sürücü Ali Şahin ile Davut Şahin olay yerinde hayatını kaybetti. Yaralılar Ersin Şahin, Murat Şahin (25) ve Murat Demir (17) ambulanslarla Çorum Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Yaralılarından Ersin Şahin'in sağlık durumunun ciddi olduğu bildirildi. KANLAR İÇİNDE YOLA ÇIKARAK YARDIM İSTEDİ Kaza yerinin yakınında bulunan akaryakıt istasyonunda çalışan Aydın Kayıkçı, arkadaşları ile işyerinde oturdukları esnada ses duyduklarını ve dışarı çıktıklarını anlattı. Çevre yoluna gelerek etrafa baktıklarında herhangi bir kaza göremediklerini ifade eden Kayıkçı, tekrar içeri girdiklerini söyledi. Aradan 10 dakika geçtikten sonra üstü başı kanlar içinde bir gencin geldiğini söyleyen Kayıkçı, 'Abi yardım edin, biz ölüyoruz' dedi. Biz de hemen kaza yerine koştuk. Ambulansa ve polise haber verdik, yaralılara yardım ettik. Baktık içeride sıkışanlar var, hemen itfaiyeye de haber verdik" dedi. CESETLER 2,5 SAAT BEKLETİLDİ Kazada araç içinde sıkışarak hayatını kaybeden Ali Şahin ile Davut Şahin'in cenazeleri, cumhuriyet savcısının geç gelmesi nedeniyle yaklaşık 2,5 saat bulundukları yerde bekletildi. Savcı gelene kadar polis, itfaiye ve kurtarma ekipleri de olay yerinde bekledi. Savcının incelemesinin ardından cesetler araçtan çıkarılarak Çorum Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. + + + + 576340 + 11:18 Cumhurbaşkanı Gül'e 'güllü' bayram kutlaması + Cumhurbaşkanı Gül'e 'güllü' bayram kutlamasıSerpil KIRKESER İdris TİFTİKÇİ İSTANBUL DHA) Bayram namazını 'nde kılan Cumhurbaşkanı daha sonra Hüber Köşkü'ne doğru yola çıktı. Cumhurbaşkanı Gül, zaman zaman yolda durarak vatandaşlarla bayramlaştı. Minibüs şoförleriyle de bayramlaşan Gül, "Hep uzaktan el sallardım size, bugün bayramlaşmak istedim" dedi. Şoförlerde Cumhurbaşkanı'na şeker ikram etti. Abdullah Gül, Tarabya'ya geldiğinde de buradaki esnafla bayramlaştı. Bir vatandaş Cumhurbaşkanı'na adet gül hediye ederken, çiçek satıcısı olduğu öğrenilen bir kadın da başından aşağıya pembe ve beyaz gül yaprakları döktü. Abdullah Gül vatandaş ve esnafla bayramlaştıktan sonra Hüber Köşkü'ne girdi. Bir süre sonra köşkün önünde bekleyen çocuk Gül ile bayramlaşmak için içeriye alındı. 10 dakika sonra dışarı çıkan çocuklar duygularını basın mensuplarıyla paylaştı. Cumhurbaşkanı'yla bayramlaşmak için köşkün önünde beklediğini söyleyen Fatih Kaya, "Cumhurbaşkanımızla bayramlaştık. Çok heyecanlandım. Bugünlerde köşkün önüne sık sık geliyoruz. Kendisi bize 10 TL verdi. Birde çikolata hediye etti." şeklinde konuştu. Diğer çocuklar da aldıkları 10'ar liralık parayı basın mensuplarına gösterek gülümsediler. AYLIK NAVİGASYON PAKETİ HEDİYE + + + + 576107 + Sır yarım saat + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI Sır yarım saat Cem Garipoğlu ifadesinde Münevver Karabulut'la evde 45 dakika kaldıklarını ileri sürdü. Ancak, Bahçeşehir'deki güvenlik kamerası kayıtları bu sürenin 10 dakika ile sınırlı kaldığını gösterdi. İfadeye yansımayan yarım saatte neler olduğu ise hâlâ gizemini koruyor. İlgili haberler SEHER ÖNALAN İSTANBUL Münevver Karabulut'u 'vahşice hislerle' öldürdüğü iddiasıyla tutuklanarak cezaevine konulan Cem Garipoğlu'nun savcılık ve mahkemede verdiği ifadeler ile güvenlik kame-ralarındaki görüntüler uyuşmadı. NTVMSNBC'nin haberine göre, Cem Garipoğlu, cinayet günü Karabulut'a bahçe ve havuzu gösterdiğini, sohbet ettiklerini, 30 veya 45 dakika sonra birşeyler yediklerini, bu sırada üç kadeh votka içtiğini daha sonra cep telefonundaki mesajlar yüzünden kavga ettiklerini öne sürdü. KAMERAYA GÖRE 10 DAKİKA Bahçeşehir'de cinayetin işlendiği evin çevresindeki kamera kayıtları ise ikilinin evde kaldığı sürenin sadece 10 dakika olduğunu gösteriyor. Kamera kayıtlarına göre, Cem Garipoğlu, Münevver Karabulut'u arka kapıdan eve aldıktan sonra ön kapıdan eve girdi ve 10 dakika sonra da testere almak üzere evden çıkıp nalbura gitti. Garipoğlu'nun ifadesi ile kamera kayıtları arasında 30 dakikaya kadar çıkan bu fark ve bu sürede neler yapıldığı hâlâ gizemini koruyor. EŞYASI TİTİZCE TOPLANMIŞ Cem Garipoğlu, ifadesinde meyve bıçağı ile kez karın bölgesine vurduğunu öne sürdü. Adli Tıp Raporu'na göre ise cesette daha fazla kesik var. Boyundaki kesik de düzgün. Bütün bunlar Garipoğlu'nun öne sürdüğü panik konusunda soru işaretleri oluşturdu. Cem Garipoğlu, ifadesinde cinayeti tek başına gerçekleştirdiğini ileri sürdü. Polis tutanaklarında ise, genç kızın tüm eşyaların titizlikle toplandığı yer aldı. Bu da olayın planlı yapıldığı izlenimini doğurdu. Cem bugün açık görüşe çıkacak Polise teslim olmasının ardından Maltepe Kadın ve Tutukevi'ne konulan ve karantina koğuşuna kapatılan Cem Garipoğlu, Ramazan Bayramı nedeniyle bugün ailesiyle görüşecek. Cem Garipoğlu'nun babası Nida Garipoğlu, Münevver Karabulut cinayeti nedeniyle cezaevinde, annesi Tülay Garipoğlu Amerika'da, ağabeyi Levent ise Rusya'da olduğu için birinci dereceden akrabalarıyla görüşemeyecek. Cem Garipoğlu, bugün bayram nedeniyle gerçekleştirilecek açık görüşte dedesi Kasım Garipoğlu, amcası Hayyam Garipoğlu ve babaannesi Sakine Garipoğlu ile görüşebilecek. Korkunç cinayetin katil zanlısının, yarın ise avukatı Aytekin Kaya ile görüşeceği öğrenildi. 20.09.2009 + + + + 576049 + BEYAZPERDE VE ÖTESİ Talihsiz bir kariyer ve ondan daha talihsiz bir ölüm + BEYAZPERDE VE ÖTESİ Talihsiz bir kariyer ve ondan daha talihsiz bir ölüm Victor "Vic" Morrow (sağda), baştan sona dek şanssızlıklarla bezeli 27 yıllık oyunculuk kariyerinin en kaydadeğer basamağını oluşturan 1960'ların popüler TV dizisi "Combat!"ta, Çavuş Saunders rolünde...ALİ MURAT GÜVEN 14 Şubat 1929'da, Rus asıllı göçmen bir çiftin ilk çocuğu olarak New York'un tekinsizliğiyle ünlü mahallesi Bronx'da doğan Victor Morrow'un daha çocukluk yıllarından itibaren en büyük ideali iyi bir oyunculuk eğitimi almak ve Hollywood'da birbiri ardına unutulmaz filmlere imza atmaktı. Victor, özlemi uğruna önce liseden ayrıldı; sonradan ortaöğrenim açığını telafi ettiyse de ilerleyen yıllarda bu kez hukuk öğrenimini yarıda bıraktı. Ancak, genç adam beyazperdeye uzanan bu zorlu yolda inatla ilerlemeye çalışırken yaşadığı kayıpları kendine fazlaca dert etmeyecek ve bir kaç oyunculuk okuluna girip çıktıktan sonra, nihayet 1955 yılında sinemanın başkentine kapağı atmayı başaracaktı. Hollywood'da, dönemin ağır ağabeylerinden Richard Brooks'un yönettiği “Blackboard Jungle” filminde kaptığı “Artie West” karakteri onun ayağını bir anda yerden kesmişti. Öyküde oldukça geri planda kalan bu yan karakteri canlandırmak bile, genç adam açısından bir rüyanın gerçek olması anlamına geliyordu çünkü Sonraki yıl boyunca, bir sürü önemsiz filmde irili ufaklı roller üstlendi Victor. Boy gösterdiği yapımlar ne kadar sıradan olurlarsa olsunlar, bu durumu hiç dert etmiyor ve yakın bir gelecekte kendisini çok daha güzel günlerin beklediği hayâliyle avunuyordu. 1962'ye kadar oynadığı televizyon dizileri ve sinema filmlerinin sayısının 30'u geçmiş olmasına karşın, aktörlük alanındaki yeteneklerini perdeye lâyıkıyla yansıtabileceği, “dönüm noktası” türünden bir projeyle karşılaşamamıştı henüz. Ancak, yıl ABC televizyonunun yönetim merkezinde şekillenen “Combat!” adlı bir dizi film projesi, şeytanın bacağını kırmada kendisine yardımcı olabilirdi. Ya da en azından, kalbi büyük bir iyimserlik ve heyecanla dolu olan kahramanımız günlerde meslekî geleceğinin böyle olacağını umuyordu. İkinci Dünya Savaşı arka fonunda geçen bu sürükleyici dizi, Amerikan televizyonculuğu gibi vahşi bir arenada tam sezonu devirip, ABC ekranında 157 bölüme kadar ulaşmayı başaracaktı. Victor ise her yeni sezon giderek kendisiyle özdeşleşen bu yapımda, pilot bölümden itibaren düzenli olarak canlandırdığı “Çavuş Saunders” baş karakterinin yanısıra bazı bölümlerde yönetmenlik ve senaristlik de yaparak “Combat!” efsanesine iyiden iyiye eklemleniyordu. Bu arada, Hollywood çevrelerinde de artık “Vic” lâkabıyla tanınır ve anılır olmuştu. İlk anda kulağa gayet hoş ve samimi gelen bu kısaltma isim, Victor'un güne kadarki aktörlük kariyeri boyunca hiç kurtulamadığı, sonradan da her ne kadar çırpınırsa çırpınsın bir türlü kurtulamayacağı “bizim çocuk” yaklaşımının da alttan alta habercisiydi aslında Gösterildiği dönemde büyük ilgi gören “Combat!”, 1967 yılında -hayattaki her güzel şey gibi- sona erince, yeniden bir durgunluk dönemine girecekti genç aktör. Ancak, çok emek verdiği bu diziyle gelen şöhretin ona nitelikli sinema filmlerinin kapısını açacağını umuyor olsa da sektörde işler böyle yürümeyecek ve televizyondaki “geçici yıldızlık”tan sonra bir kez daha ikinci sınıf sinema filmlerinde sürtmeye başlayacaktı. Gençti, sağlıklıydı, yakışıklıydı, “cool” bir bakış ve yürüyüşe sahipti. Ancak olmuyordu bir türlü; ona Oscar'ın yolunu açacak ya da en azından sinemaseverlerin gönüllerinde taht kurmasını sağlayacak esaslı bir projeye bir türlü davet edilmiyordu. 1969 yılında, düşük bütçeli, ikinci sınıf bir casusluk serüveninde rol almak üzere İstanbul'a geldi ve burada Henry Neill'in yönetiminde “Hedefteki Adam: Harry”yi (Target: Harry) çekti. Kentin tarihî ve turistik her köşesini sere serpe kullanan film, efsanevî prodüktör Roger Corman'ın imzasını taşımasına karşılık son derece ağır aksak yürüyen bir öyküye sahipti ve bu yüzden de gösterime çıktığında gişede iki seksen yere uzandı. “Hedefteki Adam: Harry”de soğukkanlı Amerikalı ajan Harry Black karakterini canlandıran “Vic”, filmin İstanbul'da geçen bir çok sahnesinde karizmatik Türk aktörü Fikret Hakan ile karşılıklı oynayarak, Türk sinema tarihi açısından da ilginç bir buluşmaya öncülük etmişti. Ancak, söz konusu sahnelerin büyük bir bölümü sonradan yönetmenin tercihiyle kurgu masasında atılacaktı. Böylelikle, “Hedefteki Adam: Harry”nin günümüzde dünya piyasasında dolaşan DVD baskılarında, Türk sinemaseverlere ikilinin birlikte göründükleri yalnızca tek bir sahne yadigar kalıyordu. 1970'li yıllara girilirken, Corman'ın cezbedici prodüktörlüğünde de pek umduğunu bulamayan aktör, sonraki 8-10 yıl boyunca kendisini yeniden televizyon dizilerinde oynamaya verdi. Bu dönemde ayrıca, içinde bolca İtalyan sermayesi bulunan bir sürü fantastik serüven filminde, öyle çok da fazla seçici davranmadan sık sık boy göstermeye başlamıştı. Enzo G. Castellari gibi sıradan İtalyan yönetmenlerin salt gişe kaygısıyla çektikleri bu “trash” korku ve bilim-kurgu öyküleri, onu büyük umutlarla takip ettiği Hollywood piyasasından giderek uzaklaştırıyordu. Ancak, bitip tükenmek bilmeyen faturalarını ödemek için aralıksız çalışması gereken Vic'in bundan başka bir seçeneği kalmamıştı. Çocuklarına bakmak zorunda olan yorgun aktör, Avrupa kökenli B-sınıfı filmlerdeki bu birbirinden kötü rollere saldırdıkça da anavatanındaki sinemacılar kendisini iyiden iyiye unutup gözden çıkardılar. Dört bölümü de farklı yönetmenler eliyle gerçekleştirilen "Alacakaranlık Kuşağı"nın en şanssız yönetmeni: John LandisTa ki 1982 yılının ilkbahar aylarında bir gün, ünlü yönetmen John Landis telefonunu çaldırana kadar Kısa bir süre önce ardarda çektiği “Cazcı Kardeşler” (Blues Brothers) ve “Amerikalı Kurt Adam Londra'da” (An American Werewolf in London) filmleriyle ortalığı kasıp kavuran, dünya çapında müthiş bir hayran kitlesi edinen Landis onu aradığında, Morrow da derin bir mutsuzluk ve yalnızlık duygusu içinde kendisini tamamen alkole vurmuş durumdaydı. “Cazcı Kardeşler” fenomeninin yaratıcısı, gün telefonda çok kısa ve öz konuştu: “Söyleyeceklerimi dikkatle dinle Vic Steven (Spielberg), Joe (Dante), George (Miller) ve ben, pek yakında kült televizyon dizisi 'Alacakaranlık Kuşağı'nın sinema versiyonunu çekeceğiz. Filmde dört bağımsız öykü olacak. Ben bu projenin giriş bölümünü ve ilk öyküsünü çekiyorum. Diğerleri de kalan üç bölümü Benim bölümümde sana çok uygun bir rol var. Kendini bir an önce toparla ve ekibimize katıl. Çok güzel bir iş olacak!” Klas bir yönetmenin onu yıllar sonra yeniden hatırlayıp iddialı bir yapımda başrol teklif etmesi, Vic'i bir anda kendine getirmişti. Mutluluktan uçuyordu. Kaliteli bir sette dört ünlü yönetmenle haftalar geçirecek, bu arada Hollywood'dan bir sürü eski dostunu görecekti. Böyle bir projede yer almak, belki de olgunluk çağında gelen yepyeni bir dönemin başlangıcı olabilirdi. Amerikan televizyonlarında dizi formatında yıllarca yayımlanmış olan korku-gerilim klasiği “Alacakaranlık Kuşağı”nın ilk kez denenen bu sinema uyarlamasında, her biri yaklaşık 30-40 dakika sürecek dört ana bölüm bulunmaktaydı. Ve her yönetmen de kişisel stilini ortaya koyarak kendi bölümünü çekecekti. Kalabalık bir yapımcı kadrosunun destek verdiği bu projenin en ön plandaki iki ismi ise Landis ve Spielberg'dü. Popüler ikili, senaryodaki iki ayrı bölümü yönetmelerinin yanısıra, birbirinden iddialı görsel efektler içerecek olan filmin ana yapımcılıklarını da üstlenmiş durumdaydılar. Çekimler, Temmuz'un ilk haftasında California'da kurulan setlerde başladı. Bu serüvene dahil edildiği için çocuklar gibi sevinen Vic, fiziksel açıdan son derece yorucu bir öyküde rol almasına karşın, her iş günü sete diğer oyunculardan çok daha önce ve büyük bir keyifle geliyordu. Victor "Vic" Morrow'un Culver City kentindeki Hillside Memorial Park'ta bulunan mezarı... 23 Temmuz 1982 sabahı da aynen öyle yaptı. gün, filmde canlandırdığı “Bill Connor” karakterinin Vietnam Savaşı sırasında iki küçük çocuğu ölümden kurtarış sahnesi çekilecekti. Tonlarca patlayıcı ve gerçek bir Skorsky helikopterinin kullanılacağı bu gösterişli sahne için, daha önce “Avcı” ve “Kıyamet” gibi bol helikopterli filmlerde de görev yapmış, işlerinde son derece usta bir özel efekt ekibi kiralanmıştı. Ancak, patlayıcıları hazırlayan ekibin bazı üyeleri, Landis'in hayâlinde canlandırdığı aşırı uzun plan-sekansın setteki insanlar açısından ciddi tehlike içerdiğini düşünmekteydiler. yüzden de patlayıcı grubunun lideri çekim öncesinde yönetmene başvurarak, “Bu bölümü daha kontrollü bir ortamda, kısa planlara bölerek çekmemiz daha uygun olmaz mı?” diyecekti. Ancak, filme görsel açıdan şık ve iddialı bir giriş bölümü çekmek isteyen Landis'in bu uyarı karşısında hafiften canı sıkılmıştı. “Biliyorum ki sen ve adamların piyasanın en iyileriniz. yüzden, hepinize sonuna kadar güveniyorum” dedi ve ardından da ekledi: “Merak etmeyin, hiç bir sorun çıkmayacak. Sahneyi en başından beri hayâl ettiğim uzunlukta ve bu sette çekeceğiz; akşama da hep birlikte başarımızı kutlayacağız. Şimdi herkes işinin başına, çünkü birazdan çekime başlıyoruz” Ancak, Landis'in bu körü körüne iyi niyeti, günün sonunu mutlu getirmelerine yetemeyecekti ne yazık ki Sabahın erken saatlerinde çekilen “nehirden kaçış” sahnesi sırasında, azgın bir su kaynağında ilerleyen Vic Morrow ve hemen yanında bulunan Vietnam kökenli iki küçük oyuncu, Myca Dinh Le ile Renee Shin-Yi Chen, ansızın dengesini yitiren Skorsky helikopterinin pervane darbeleriyle herkesin gözünün önünde “biçildiler”. sırada yarı bellerine kadar suyun içinde bulunan üç oyuncunun da başları gövdelerinden ayrılmıştı. Talihsiz aktör ve küçük rol arkadaşlarının paramparça olmuş gövdeleri nehri kan kırmızıya boyarken, sette de Hollywood tarihinde güne kadar görülmemiş bir panik dalgası yaşanıyordu. Morrow'un ertesi hafta yapılan cenaze törenine, sinema sektöründen pek çok seveni ve hayranlarının yanısıra, kariyerinin en fazla akılda kalan işi “Combat!”tan iki rol arkadaşı, Rick Jason ve Dick Peabody de katıldılar. Bu arada, ona güzel bir “Hollywood'a dönüş filmi” armağan etmeye çalışırken istemeden ölümüne sebep olan John Landis de katılımcılar arasındaydı. Olaydan sonra büyük bir medyatik baskının altında ezilen yönetmen, başrol oyuncusunun cenaze töreninde son derece dokunaklı bir konuşma yaptı. Kendisini kızgınlık ve kuşkuyla süzen kalabalığa hitabında, özetle şöyle diyordu Landis: “Gerçekten çok üzgünüm, böyle olmasını hiç istememiştim” Hüzün dolu bir törenle California-Culver City'deki Hillside Memorial Park'a gömülen sanatçının, sonradan büyük kızı Carrie Ann Morrow tarafından yaptırılan mezar taşına ise şu cümleler kazıtılacaktı: “Seni herkes 'Vic' olarak sevdi. Ben ise 'Babacığım' olarak” Aşağıdaki linkte, CNN televizyonunun 1984 yılı arşivinden çıkma kısa bir haber filmi izleyeceksiniz. Bu kayıtta, CNN muhabiri, Victor Morrow'un ölümünün ardından filmin yönetmeni John Landis hakkında California eyaletinde açılan ve iki yıldır da devam etmekte olan dâvâyı anlatıyor. Aralarda ise -sırf bu mahkeme nedeniyle zorunlu olarak günışığına çıkartılan- “Morrow'un ölüm ânı videosu” üst üste iki kez tekrar edilmekte Yapımcı şirket, setteki çekimler sırasında, 35 mm profesyonel kameraların çektiği “ölüm ânı” görüntülerini, etik bir kural olarak hiç bir zaman kamuoyuna yayımlamadı; dahası bu sahneler sonradan gösterime çıkan “Twilight Zone: The Movie” filminde de yer almadı. Çünkü filmin öyküsünün akışı Morrow'un ölümünün ardından bütünüyle değiştirilmişti. Mahkemede kanıt olarak kullanılan bu amatör formatlı ve bol parazitli video kaydının sahibi ise yönetmen Landis'ti. Sanatçı, çektiği sahneleri sonradan alıcı gözüyle bir kez daha inceleyebilmek için, günlerde sete kendi amatör VHS kamerasını getirip götürüyordu. Olayın yaşandığı sabah da aynı kamera, bu görkemli sahneyi baştan sona dek kesintisiz çekmek üzere, aksiyonu en geniş planda görebileceği yüksekçe bir noktaya yerleştirilmişti. Amatör filmde, öykünün baş karakteri Bill Connor'u canlandıran Morrow'u, iki çocuk oyuncuyu da yanına alarak bir nehrin karşı yakasına geçmeye çalışırken izliyoruz. sırada çevresinde kızılca kıyametler kopuyor ve dört bir yanında özel efektçilerin hazırladıkları patlamalar gerçekleşiyor. Sabaha karşı loş bir ortamda çekilen bu sahnede, oyuncuların hemen yakınından havalanan askerî helikopter tam olarak anlaşılamayan bir nedenle yalpalamaya başlıyor ve 10-15 metre kadar yükseldikten sonra da âdeta boş bir çuval gibi düşüyor. Bu sırada nehri yarılamış olan Vic ve iki çocuk, suya doğru hızla irtifa kaybeden helikopterin pervaneleri tarafından biçilerek olay yerinde feci şekilde can veriyorlar. CNN'in bu özel videoyu içeren haber kaydında son derece trajik bir an daha var ki da Landis'in mahkemeye -kendisini savunmak üzere- gönüllü olarak verdiği bu VHS kaset, salondaki jüri üyeleri, hakim ve savcının önünde tekrar tekrar oynatılırken ekrana bakmayı reddetmesi, başını üzüntüyle sıranın üzerine dayaması Söz konusu rolü verdiği için kendisine defalarca teşekkür ederek minnetini dile getiren bir aktör dostun, aynı filmdeki “ölüm ânı”na tanık olmak Sinema tarihine “Cazcı Kardeşler” gibi bir komedi başyapıtını kazandırmış olan usta bir yönetmenin, hiç kuşkusuz ki yaşamayı en son dileyebileceği türden bir durum bu Landis, zamanında büyük tartışmalar yaratan bu dâvâda ABD'nin en ünlü avukatlarından James F. Neal tarafından savunuldu ve sonunda da jüri ne “suçlu” ne de “suçsuz” kararı almaksızın, verilecek son kararı mahkemenin başkanına bıraktı. Amerikan yargı sisteminde “acquittal” adı verilen bu ilginç seçenekten dolayı da yargıç, kendisine sunulan bilirkişi raporları doğrultusunda, çekimde kullanılan patlayıcıların sırada havalanan helikopterin aerodinamik dengesini bozduğuna hükmederek, yapımcıları kazada ölen her iki Vietnamlı çocuk oyuncunun ailelerine 2'şer milyon dolar ödemeye mahkûm etti. Morrow'un varislerine yapılan ödeme ise açıklanmadı. Sinema filmi de tıpkı televizyon dizisi formatındayken anlattığı öyküler gibi uğursuzluk saçan “Alacakaranlık Kuşağı” dâvâsında, yalnızca Landis değil, ortak yapımcılardan Steven Spielberg ve olaya neden olan helikopterin -yaralı kurtulmayı başaran- pilotu Dorcey Vingo da sırasıyla sanık sandalyesine oturdu. Yetkililer, sette önceden her türlü önlemin alındığını ve yapım ekibinin bu tür özel efektli sahnelere son derece alışkın olduğunu belirtmelerine karşın, mahkeme başkanı, ölen iki küçük oyuncunun tarihte henüz sigortalarının yapılmadığı bulgusundan hareketle, sinema setlerindeki güvenlik önlemleri ve çocuk işçi çalıştırmaya ilişkin yerleşik kuralları kökünden değiştirecek bir dizi yaptırım kararına imza attı. Öfkeli savcı Garry Kesselman'ın da bastırmasıyla alınan bu önemli kararlar kısa süre sonra California eyaletinde tek tek yasalaştı ve yıldız oyunculardan figüranlara kadar sinema sektörüne emek veren herkes, bu dâvâ sayesinde ilerleyen yıllarda çok daha insanca koşullarda çalışma imkânı buldu. Vic, meslek hayatı boyunca kendisine pırıltılı bir şöhret ve prestijli ödüller getirecek muhteşem filmlerde oynama şansı elde edememişti belki; ancak uğruna canını verdiği son filmiyle, içinde yıllarca yer aldığı bu acımasız sektörün sinema sanatçılarına sunduğu ağır çalışma koşullarına bir parça daha “uygarlık” getirmeyi başarmıştı. Bu da onun sönük kariyerinin en anlamlı başrolü olarak tarihe geçti. Günümüzün Hollywood emekçileri, riskli özel efektler içeren büyük ya da küçük bütçeli her filmde teknisyenlerin ödünsüzce uyguladıkları “double-check” (her şeyi iki kez kontrol) kuralını, hiç bir stüdyonun sigortasız işçi çalıştırmamasını ve daha nice sendikal hakkı büyük ölçüde Vic Morrow'a borçludur. Onun, sinema dünyasına erkenden veda ederken sektöre bıraktığı diğer bir yâdigar ise ikinci kızı Jennifer Jason Leigh (doğum adı Jennifer Lee Morrow) oldu. 1962 yılında, yani babası henüz “Combat!” dizisine yeni başladığı sıralarda dünyaya gelen Jennifer, çok erken yaşta girdiği sinema dünyasında birbirinden önemli yönetmenlerle çalışarak, zamanla Hollywood'un aranılan kadın oyuncularından birine dönüştü. Küçük Morrow, elde ettiği bu parlak kariyerle, aynı zamanda babasının da en büyük özlemini yerine getirmiş oluyordu. Linkteki video, görüntü açısından kalitesiz de olsa, üç insana ait gerçek bir ölüm ânını içermektedir. yüzden, lütfen çocuklara izlettirmeyiniz: + + + + 575906 + CIA'e göre seçimi Karzai kazandı + Panetta, Amerika'nın Sesi radyosuna önceki gün yaptığı açıklamada, "Öyle görünüyor ki yolsuzluk yüzünden bazı oyların iptal edilmesinden sonra bile Karzai seçimin galibi. Ama bu seçimde bir yolsuzluk ve hile yapıldığı da aşikar." ifadesini kullandı. Panetta'nın ifadelerine açıklık getiren CIA sözcüsü George Little, başkanın seçim sonuçlarını doğrulamadığını belirterek, kendisinin "sadece ihtimallerden söz ettiğini" ifade etti. Seçimlerin üzerinden bir aya yakın zaman geçtikten sonra yapılan açıklamada, Karzai'nin oyların yüzde 54,6'sını aldığı, başlıca rakibi eski dışişleri bakanı Abdullah Abdullah'ın ise yüzde 27,8'de kaldığı belirtilmişti. Abdullah ise "yoğun hile yapıldığını'' söylemişti. BM destekli şikâyet komisyonu da oyların yüzde 10'unun sayılmasına karar vermişti. Yeniden sayım sonucunda herhangi bir adayın yüzde 50 barajını geçememesi halinde seçimler ikinci tura gidilecek. Siyasi belirsizliğin ülkedeki kaos ortamını daha da derinleştirmesinden endişe ediliyor. + + + + 576676 + 'Öpüşmem sevişmem' + 'Öpüşmem sevişmem' 20.09.2009 16:57 Fahriye Evcen, artık rol alacağı dizilerde 'öpüşme ve sevişme sahnelerinde oynamam' diye sözleşme koyacak Uzun süredir birlikte olduğu sevgilisi Özcan Deniz'le nikah masasına oturmaya hazırlanan oyuncu Fahriye Evcen'den imza öncesi müstehcen sahne ayarı. Akşam'da yer alan habere, 'Yaprak Dökümü' dizisindeki Nejla karakteriyle yıldızı parlayan Evcen, bundan sonra öpüşme ve sevişme sahnelerinde yer almayacağını açıkladı. Dizi ve film projelerini onaylamadan önce, öpüşme ve sevişme sahnelerinde oynamayacağına dair bir sözleşme imzalayacağını söyleyen Evcen, 'Yapımcılar bana böyle bir taleple gelirse projeyi en başından reddedeceğim' dedi. Güzel oyuncunun bunu kendisinin mi istediği yoksa Deniz'in mi böyle bir yasak getirdiği ise merak konusu oldu. + + + + 575676 + Avrupa'da Sütçüler Ayakta + Avrupa'da Sütçüler Ayakta Fransız ve Alman süt üreticileri, ürünlerini ırmağa döktü. Avrupa'da süt fiyatları, yılbaşından bu yana yüzde 40 civarında düştü. Süt fiyatının maliyetin altına düşmesinden şikayet eden Avrupalı üreticiler, eylemlerini sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde milyon litre sütü Belçika'da tarlaya döken üreticiler, bu kez litrelerce sütü Almanya'da bir nehre boşalttı. Traktörleriyle Almanya-Fransa sınırındaki Kehl köprüsüne giden Fransız ve Alman süt üreticileri, hükümetlerini ve Avrupa Birliği politikalarını protesto etti. Dayanışma içinde hareket eden üreticiler, daha sonra sütü nehre boşalttı. Üreticiler, süt fiyatlarının litre başına 40 sente çıkarılmasını istiyor. Avrupa ülkesinde süt fabrikaları da, üreticinin grevi yüzünden ürün bulmakta zorluk çekiyor. Bazı fabrikalara süt teslimatının yarı yarıya düştüğü bildiriliyor. Avrupa'da süt fiyatları, yıl başından bu yana yüzde 40 civarında düştü. + + + + 576091 + Yeni Şafak Arşivi'nden Seçme Haberler ve Yazı Dizileri + Yeni Şafak Arşivi'nden Seçme Haberler ve Yazı Dizileri YENİ ŞAFAK SİNEMA SERVİSİ Teknoloji ilerledikçe, ülkemiz medyasının diğer bütün basın-yayın organları gibi Yeni Şafak gazetesi de bu yeni teknolojilere uyum sağlıyor ve teknik servisteki uzman arkadaşlarımız gazetemizin internet edisyonundaki yazılım-tasarım altyapısını eskisinden daha işlevsel ve şık bir yapıya kavuşturabilmek için zaman zaman bazı radikal değişiklikler gerçekleştiriyor. Bir kaç yıllık döngülerle yapılan böylesi değişiklikler, dünyanın dört bir köşesindeki okurlarımızın sitemizi daha işlevsel kullanabilmeleri noktasında büyük bir yarar sağlamakla birlikte, “Google” ya da “AltaVista” gibi popüler arama motorlarının yardımıyla eski tarihlerde yayımlanmış bazı haberlere ulaşmayı da giderek zorlaştırıyor. Çünkü söz konusu internet tarayıcıları, eski bir yazılım-işletim tabanı üzerinde depolanmış bulunan bu haberleri zamanla belleklerinden siliyor ve arama sonuçlarında görece daha yeni tarihli haberlere öncelik tanımaya başlıyorlar. Biz de Yeni Şafak Sinema Sayfası ve bu popüler sayfanın editörü Ali Murat Güven'in yazılarıyla henüz yeni tanışan bir okur kitlesi için, geçtiğimiz yıllarda gazetemizde yayımlanmış, ancak internet motorlarındaki rastgele aramalarda bulunmaları her geçen gün gitgide zorlaşan, pek çoğu içerik olarak kalıcı nitelikte, yanısıra araştırmacılar için de ciddi bir kaynak teşkil edebilecek bazı haber ve yazı dizilerine kolay erişim sağlanabilmesi amacıyla, aşağıda bir grup önemli linkin listesini çıkarttık. Bu linkler üzerinden, yazarımızın bir dönem gazetemiz için hazırladığı ve her bölümü yıllarca büyük bir ilgiyle takip edilmiş olan “Zamanda Yolculuk” sayfası yazılarına; kendisinin bir başka uzmanlık alanı konumundaki “popüler din hurafeleri” üzerine hazırladığı, yayımlandıkları günlerde büyük ses getiren ve toplumumuzdaki pek çok yerleşik batıl inancı ortadan kaldıran inceleme-araştırma dosyalarına; “sinema”dan “bilim”e kadar değişik konulardaki yazı dizilerine; bir dönem “Yüreğimizi Delip Geçen Filmler” başlığı altında topladığı film analizlerine; ayrıca, sinema-TV ve müzik dünyası içerikli diğer bazı önemli haberlerine kolayca ulaşabilirsiniz. “ZAMANDA YOLCULUK” KÖŞESİ YAZILARI: OSMANLI, “ZAPATA'NIN ÜLKESİ”Nİ BİLE UNUTMAZDI (MEXICO CITY KENTİNE 1910 YILINDA TÜRKLER TARAFINDAN ARMAĞAN EDİLEN SAAT KULESİNİN ÖYKÜSÜ) ARALIK 2002, PAZAR TARİHİ TERSYÜZ EDEN DUVAR RESİMLERİ (ORTA MISIR'DAKİ ABİDOS TAPINAĞI'NIN GİZEMLERİ) 15 ARALIK 2002, PAZAR LİMİTİNİZ DOLDU BAY KARUN! (MANİSA'NIN SARDES ANTİK KENTİNDE BULUNAN BİNLERCE YILLIK “KREDİ KARTLARI”) (22 ARALIK 2002, PAZAR) ÖLÜMÜN EN SOĞUK YÜZÜ (PERU'NUN NAZCA OVASI'NDAKİ AÇIK HAVA MUMYALARI) 29 ARALIK 2002, PAZAR “EFSANE OTOMOBİL”E DOKUNMAK (1961 YILINDA TÜRK MÜHENDİSLERİ TARAFINDAN ÜRETİLEN DEVRİM OTOMOBİLLERİNİN GERÇEK ÖYKÜSÜ) OCAK 2003, PAZAR DÜNYANIN EN İYİ KORUNAN 'TAŞLARI” (İNGİLTERE-SALISBURY'DEKİ STONEHENGE TARIM TAKVİMİNİN KALINTILARI) 12 OCAK 2003, PAZAR AZTEK İMPARATORU MONTEZUMA'NIN BEDDUASI (MEXICO CITY'DEKİ SAN FRANSISCO KATEDRALİ'NİN GİZEMLERİ) 26 OCAK 2003, PAZAR DRACULA'NIN İSTANBUL'A GÖMÜLEN BAŞI (FATİH SULTAN MEHMET İLE ROMEN PRENSİ VLAD TEPEŞ (KAZIKLI VOYVODA) ARASINDAKİ SONU TRAJEDİYLE BİTEN DOSTLUK) ŞUBAT 2003, PAZAR KİMYA TARİHİNİN EN TRAJİK HATASI (“ŞEYTAN'IN TOZU” EROİN NASIL İCAT EDİLDİ?) ŞUBAT 2003, PAZAR VAHŞETİN FİLME AKTARILDIĞI AN (BAŞKAN KENNEDY SUİKASTINI KAYIT ALTINA ALAN MM'LİK AMATÖR FİLMİN ÖYKÜSÜ) 16 ŞUBAT 2003, PAZAR MEDYA TARİHİNİN İLK “YALAN HABER”İ (ORTA MISIR'IN KARNAK TAPINAĞI'NDA BULUNAN DÜNYANIN İLK DUVAR GAZETESİNDEN “KADEŞ SAVAŞI PALAVRALARI”) 27 ARALIK 2003, CUMARTESİ DOLAR'A SULTAN FOTOĞRAFI, 10 DOLAR'A KAHRAMANLIK MADALYASI! (AMERİKAN MÜZAYEDE SİTESİ EBAY'DE YAĞMALANAN TÜRK TARİHİ) 27 MART 2005, PAZAR ERMENİLERİ ÇILDIRTAN GİZEMLİ AMERİKALI (ABD'DE KURDUĞU İNTERNET SİTESİYLE BU ÜLKEDEKİ ERMENİ LOBİSİNİN İFTİRA VE YALANLARINA KARŞI TEK BAŞINA MÜCADELE EDEN TÜRK ASILLI AMERİKALI İŞADAMIYLA ÖZEL SÖYLEŞİ) 27 TEMMUZ 2005, ÇARŞAMBA İŞTE, BİR NUMARALI 'İNSANLIK DÜŞMANI' (TAŞNAK ERMENİLERİ'NİN 20. YÜZYILIN BAŞLARINDA TÜRKLERE KARŞI YÜRÜTTÜKLERİ SİSTEMATİK KATLİAM HAREKETİNİN BİR NUMARALI İSMİ “GENERAL DRO” VE KANLA YAZILMIŞ HAYATI) AĞUSTOS 2005, CUMARTESİ 'CİNNET KAMPI'NDA 72 SAAT (KOSOVA'DAKİ MÜSLÜMAN SOYKIRIMININ EN SICAK GÜNLERİNDE, BÖLGEDEKİ MÜLTECİ KAMPLARINDAN İZLENİMLER) 19 ARALIK 2005, PAZARTESİ “İYİ Kİ SULTANAHMET'İ BOMBALATMAMIŞIM!” (ABD BAŞKANI RICHARD NIXON'UN SON ANDA VAZGEÇTİĞİ “İSTANBUL'A HAVA SALDIRISI” PLANI) 26 ARALIK 2005, PAZARTESİ BARIŞ'IN EN MUHTEŞEM KONSERİ (RAHMETLİ POP MÜZİK SANATÇIMIZ BARIŞ MANÇO'NUN 1992 YILINDA STUTTGART'TA VERDİĞİ DEV KONSERİN BİLİNMEYEN ÖYKÜSÜ) OCAK 2006, PAZARTESİ 'GEMİLER YOLA ÇIKTI MI MORS EFENDİ?' (TELGRAF CİHAZININ DÜNYADA İLK KEZ İSTANBUL'DA KULLANILIŞI VE OSMANLI DEVLETİ'NDEN PATENT ALIŞININ ÖYKÜSÜ) ŞUBAT 2006, PAZARTESİ MENDERES'İN MUCİZEVÎ KURTULUŞU (BAŞBAKAN ADNAN MENDERES'İN 1959'DA LONDRA YAKINLARINDA DÜŞEN BİR UÇAKTAN SAĞ ÇIKMASININ ÖYKÜSÜ) ŞUBAT 2006, PAZARTESİ BATAN GEMİNİN BANKNOTLARI (TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİN BASILMIŞ YENİ BANKNOTLARI TAŞIYAN İNGİLİZ GEMİSİ YORKSHIRE'IN 1941'DE PİRE LİMANINDA ALMAN UÇAKLARI TARAFINDAN BOMBALANARAK BATIRILIŞININ ÖYKÜSÜ) 20 MART 2006, PAZARTESİ “POPÜLER DİN VE BİLİM HURAFELERİ” HAKKINDAKİ İNCELEME-ARAŞTIRMA DOSYALARI: KUR'AN-I KERİM AY'A NASIL GİTTİ? (19 OCAK 2003, PAZAR) İNTERNET ÂLEMİNİN 'EFSANE CİN'İNİ NASIL ENSELEDİK (28 ARALIK 2003, PAZAR) 'CEHENNEM' GERÇEK, AMA 'SESLERİ' DEĞİL! (25 MAYIS 2004, SALI) İNTERNET 'YALAN'DA SINIR TANIMIYOR (4 TEMMUZ 2004, PAZAR) 'LANETLENMİŞ KIZ' BALONU DA SÖNDÜ (26 EYLÜL 2005, PAZARTESİ) SAHTE RAMSES'İN İZİNDE (20 KASIM 2005, PAZAR) BİLİME BÖYLE HİZMET EDİLMEZ: PİRÎ REİS HARİTASI HAKKINDA TÜRETİLEN AKIL ALMAZ YALANLAR (9 OCAK 2006, PAZARTESİ) TUTANK AMON'UN 'BİLİMSEL' LANETİ (6 MART 2006, PAZARTESİ) EN SEVİLEN KOMPLO TEORİSİ. 'AY'A İNİŞ' GERÇEK Mİ? (18 AĞUSTOS 2006, CUMA) MÜSLÜMANLIK 'HURAFELER DENİZİ'NDE YÜZERKEN (25 AĞUSTOS 2006, CUMA) A'DAN Z'YE HANS VON AIBERG MASALI-1 A'DAN Z'YE HANS VON AIBERG MASALI-2 YAZI DİZİLERİ: NASA'NIN MÜSLÜMAN 'KRAL'I: PROF. DR. FARUK EL-BAZ (5 BÖLÜM 30 AĞUSTOS 2004 EYLÜL 2004) YUKARIDAKİ DİZİYE ATIFTA BULUNAN BİR MEHMET ŞEKER YAZISI: ROZETİNİ SATMAYAN AYNASIZ: EFSANE DEDEKTİF FRANK SERPICO (5 BÖLÜM ARALIK 2005 10 ARALIK 2005) KONUYLA İLGİLİ OLARAK 13 NİSAN 2007 TARİHLİ HÜRRİYET GAZETESİNİN ABD EDİSYONUNDA ÇIKAN BİR HABER: 'SERPICO, TÜRK POLİSLERİNİN KUTLAMA TÖRENİNDE' "YÜREĞİMİZİ DELİP GEÇEN FİLMLER" SİNEMA TARİHİNDEN 20 UNUTULMAZ YAPIT ÜZERİNE DEĞERLENDİRME YAZILARI ÇEŞİTLİ SİNEMA, MÜZİK VE TELEVİZYON HABERLERİ: HOLLYWOOD'UN 'KUTSAL'I YOK! (26 NİSAN 2003, CUMARTESİ) CÜNEYT ABİ'NİN AMERİKALI FANATİKLERİ (30 TEMMUZ 2003, ÇARŞAMBA) VE AYNI HABERİN 25 MAYIS 2008 TARİHLİ HÜRRİYET GAZETESİNİN PAZAR EKİNDE, İÇERİĞİNİN BAZI BÖLÜMLERİ KELİME KELİME AYNEN KULANILARAK “ÇALINMIŞ” HÂLİ: “LAILA'DA BİR TEK BEN EĞLENEMİYORUM” (9 EYLÜL 2003, SALI) VE AYNI RÖPORTAJ-HABERİN BAŞLIĞININ 10 MART 2004 TARİHLİ TEMPO DERGİSİ TARAFINDAN “ÇALINMIŞ” HÂLİ: ÇAĞRI”NIN GİZLİ KAHRAMANI, FRANSIZ BESTECİ MAURICE JARRE 80 YAŞINDA (SONSUZ KARE DERGİSİ, 2004) YUKARIDAKİ MAKALEYE ATIFTA BULUNAN BİR MEHMET ŞEKER YAZISI: VE AYNI MAKALENİN, YAZARIN İMZASI GASPEDİLEREK KULLANILMIŞ HÂLİ: ÇANLAR '35 MM' İÇİN ÇALIYOR (SONSUZ KARE DERGİSİ, 2004) “GECEYARISI EKSPRESİ, TÜRKLERE ÇOK HAKSIZLIK ETTİ” (3 MAYIS 2004, PAZARTESİ) HOLLYWOOD'DA UNUTTUĞUMUZ TÜRK AKTÖRÜ (29 AĞUSTOS 2004, PAZAR) ŞEYTAN, ROCK MÜZİĞİN TAM KALBİNDE (21 ARALIK 2004, PAZAR) “BEN DAİMA MÜSLÜMAN BİR SOLCU OLDUM” (14-15 ARALIK 2005, PAZAR VE PAZARTESİ) ROGER GELDİ, HAREKETİNİ YAPTI VE GİTTİ (28 HAZİRAN 2006, ÇARŞAMBA) “EN BÜYÜK HAYÂLİM, BAŞBAKAN VE EŞİNİ AĞIRLAMAK!” (12 AĞUSTOS 2006, CUMARTESİ) TÜRKİYELİ EŞCİNSELLER VE PROF. DR. NECMETTİN ERBAKAN ARASINDAKİ DOĞRUSAL İLİŞKİ (31 MAYIS 2008, CUMARTESİ HABER 7.COM VE KARAKUTU.COM'A ÖZEL BİR YAZI) + + + + 575986 + Rivaldo, Özbekistan'da coşuyor + LİNKLER Rivaldo, şimdiye kadar çıktığı 50 maçta toplam 30 gol attı. Bu sezon Süper Lig'de çıktığı 23 maçta 19 gol atarak gol krallığında zirveye oturan Rivaldo, 2. sıradan takipçisi takım arkadaşı Enver Saliyev'i gol geride bıraktı. Öte yandan Bunyodkor, ligde çıktığı 23 maçı da kazanarak, topladığı 69 puanla zirvedeki yerini sağlamlaştırdı. + + + + 576542 + Galatasaray'da Kasımpaşa maçı hazırlıkları... + 'da maçı hazırlıkları... ile yarın oynayacağı maçının hazırlıklarını sürdürdü. Teknik direktör yönetiminde, Jupp Derwall sahasında basına kapalı olarak gerçekleştirilen antrenmanda, sarı-kırmızılı futbolcuların taktik ağırlıklı bir çalışma yaptıkları bildirildi. takımla birlikte çalışırken, Tobias ise özel bir çalışmanın ardından, antrenmanın bir kısmında takımla birlikte çalıştırıldı. Shabani ’ya takımdan ayrı özel bir program uygulanırken, ’ün tedavisi sağlık merkezinde devam etti. ise tedavisinin ardından sahada özel bir çalışmaya tabii tutuldu. + + + + 575894 + BM: Gazze'de Su Şebekesi Çökmek Üzere + BM: Gazze'de Su Şebekesi Çökmek Üzere Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından, Gazze'de su sıkıntısını bildiren bir rapor yayınlandı. Bunun üzerine Yayınlanan rapora göre, İsrail'in geçen Aralık ayında başlayan ve üç hafta süren saldırısında, Gazze'nin su şebekesi ağır hasar aldı. İçme suyuna kanalizasyon suyu karışıyor. Su, aşırı tüketim sonucu giderek tuzlanıyor, kirleniyor. Kirlenme yüzünden, bebeklerin kanlarında nitrat biriktiği ve solunum güçlüğü çektikleri belirtiliyor. Birleşmiş Milletler uzmanlarına göre, Gazze'de su şebekesinin onarımı en az 20 yıl sürecek ve bir milyar dolara malolacak. + + + + 575707 + Adana tek geçti! + Haberi Ekle Adana tek geçti! 19/09/09 22:35 ADANASPOR: HACETTEPE: Stat: Ocak Hakemler: Zafer Demir x, Mehmet Cem Hanoğlu xx, Hakan Eygü xx Adanaspor: Tolgahan xxx, İzzet xx, Ersan xxx, Recep xxx, Anıl xx, Onur Acar xx, Kbong xxx, Fevzi xx (Dk. 65 Habib x), İlyas xx (Dk. 79 Rahman x), Emre Aktaş xx (Dk. 65 Onur Demirtaş x), Mbilla xxx Hacettepe: Ercüment xx, Emre xxx, Addo xx (Dk. 67 Ali Cansun x), Kulusiç xx, Selçuk xx, Serhat xxx, Mustafa Kayabaşı xx (Dk. 84 Ahmet x), Serkan xxx, Soner xx, Kemal xx, Mehmet xx (Dk. 62 Ali Akburç x) Gol: Dk. Emre Aktaş (Adanaspor) Sarı kartlar: Dk. 42 Onur Acar, Dk. 86 Tolgahan (Adanaspor), Dk. 53 Serhat, Dk. 71 Ali Cansun, Dk. 89 Selçuk (Hacettepe) Kırmızı kartlar: Dk. 61 Onur Acar (Adanaspor), Dk. 89 Serhat (Hacettepe) + + + + 576213 + Rasim Özdenören: Boşa çıkartılan aşk ya da aşk uğruna cinayet + Rasim Özdenören 20 Eylül 2009 PazarBoşa çıkartılan aşk ya da aşk uğruna cinayet Cinayet hukuk ve toplum açısından vahim bir olaydır. Asla kabul edilemez. Ancak onun bir de aşk ilişkisi açısından taşıdığı bir anlam var. Onun insanın ontik yapısı bağlamında içkin olan anlamı görmezlikten gelinemez. Olayın hukuk açısından taşıdığı anlamı ve sorumluluğu çözmek mahkemenin işi, olayın bu yanı bizi ilgilendirmiyor; biz önümüzdeki görüngüye aşk ilişkisi açısından bakmayı denemek istiyoruz. Burada boşa çıkartılan aşk fenomenini görüyoruz. Daha önce yaptığımız bazı soyutlamalar vardı, şöyle bir sorudan hareketle yola çıkmayı deniyorduk ve diyorduk ki, aşk üçgeninin kurulduğu yerde acaba katilin aslında neyi öldürdüğünü (ortadan kaldırdığını) açıklıkla bilebiliyor muyuz? (Aşkın Diyalektiği, s. 92). Burada elbette bazı soyutlamalarla yetinmek zorunda olduğumuzun bilincindeyiz. Örnek olayımızda bilinen bir aşk üçgeni yaşanıyor: iki erkekle bir kadının (veya iki kadınla bir erkeğin) arasında gelişen olay: iki erkekten ya da iki kadından birinin mutlaka saf dışı edilmesi gerekiyor. Saf dışı bırakılması gereken kişi olayda sonradan farkına varılmış olan kişidir. Bir erkekle bir kadın arasında sıradan, olağan bir aşk ilişkisi yaşanırken, kadının karşısında ikinci bir âşık peydahlanıyor. Dram, işte, tam da bu noktada düğümlenmeye başlıyor. Erkeklerden biri, üçüncü kişinin varlığını bir biçimde fark edecektir. Eder. Ediyor. Erkek için vahim durum bu düğümün içinde gizlenmiş bulunuyor. Gerçekten seven erkek, birden, aşkının boşa çıkartıldığını, başka bir deyişle hedefsiz bırakıldığını görüyor. Onun hayatının kaydığı, umutlarının bittiği yerdir burası... Erkek, işte tam bu noktada, aşkını hedefsiz bırakan kadını ortadan kaldırmayı (cinayet) ani bir kararla bile olsa tasarlarken aslında neyi ortadan kaldırmış oluyor? Evet, ikinci âşıkın aşk ortamından çekilmesi hedeflenmektedir. Ancak iş olup bittikten sonra bir şey yapılmamış olduğu ortaya çıktığında fail 'pişmanım' der. Gerçekte fail, silahını ortaya çıkan rakibe yöneltmiştir, ama hâlâ ortada durmaktadır. İşte, bu pişmanlığa inanmak zorunda olduğumuzu ileri sürüyoruz. Olaya bir başka görüngeden bakmak da mümkün. Her âşık genelde aynı zamanda maşuk konumunda da bulunur. Maşuk konumunda bulunan âşık, maşukuna: “Beni ve yalnız beni sev!” dileğini, hatta buyruğunu irat eder. Çünkü aşkına şirk koşulmasını istemez. Maşuk burada nerdeyse tanrısal bir konumda tutar kendini. Bu konumda kıskançlık en üst kertede akışır. Şirk daima “ateşle” cezalandırılır. Biz burada aşkın ilkesi düzleminde konuştuğumuzdan işin ayrıntısı bizi ilgilendirmiyor. Ortada gerçekten bir ihanet var mıydı, yoksa âşık yalnızca şüphesinin ve vehminin ürünü olarak mı cinayet işledi? Bunların burada bizim için önemi yok. Söyledik, biz olayı ceza hukuku açısından irdelemiyoruz, aşk ilişkisi açısından olaya bakmaya çalışıyoruz. Evet, cinayetten sonra katil âşık “pişmanım” der ve içtenlikle pişmanlık duyar. Çünkü o, maşukunu, aşkını hedefsiz bıraktığı (boşa çıkardığı) için öldürmek istemişti. Ancak sevgili ortadan kalktıktan sonra muradına nail olmuş oldu mu? Hayır. Çünkü yalnızca aşkının karşılığı (hedefi, süjesi) mutlak olarak ortadan kalkmış oldu, bir kez daha yerine getirilemezcesine... Fakat asıl hedef (rakip) hâlâ yaşamaktadır, onun görüş alanının dışında bulunuyor bile olsa... Dolayısıyla onun karşısına çıkan (elde ettiği) sonuçtan pişmanlık duyması kaçınılmazdır. + + + + 576615 + İstanbul'da Kanlı Baskın... + İstanbul'da Kanlı Baskın... Muharrem Karahan, kardeşi İrbay Karahan ile birlikte bayram namazını kıldıktan sonra işlettikleri marketi açtı. Bir süre sonra markete gelen bir kişi, iki kardeşi kanlar içinde yerde buldu. Görgü tanığının haber vermesinin ardından olay yerine hemen polis ekipleri geldi. Yapılan incelemede iki kardeşin başlarına sıkılan birer kurşunla öldürüldüğü anlaşıldı. Polis cinayet şüphelisi olarak Karahan kardeşlerin eniştesinin peşine düştü. Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma sürüyor. + + + + 576200 + Harun Tokak Pazar: Asya'da bayram sabahı + Harun Tokak 20 Eylül 2009 PazarAsya'da bayram sabahı Bu bayram günü, gittikleri diyarlara bayram sevinci götüren gurbetteki yiğitler düşüyor hayalime. 1990 Yılı Demir perde yeni yıkılmıştır. Soğuk bir Ocak Ayı'dır. Işık Süvari'leri sabahın ilk ışıklarında düşerler, yollara. Yollar kardır, kıştır. “Koşunuz, orada sizi bekleyen kardeşleriniz var” sesinin sıcaklığında ısınırlar. Anadolu'nun bereketli bağrından kopan ilk Önden Giden Atlılar, bir ikindi vakti Sarp Sınır Kapısına dayanırlar. Soluk soluğadırlar. Korku, endişe, özlem, hasret yüreklerinde bir biriyle yer değiştirerek yanıp duran korlar gibidir. Ya içeri almazlarsa? Ya yetmiş yıldan beri ayrı kaldıkları kardeşlerine kavuşamazlarsa? Daha da kötüsü ya bunca yıldan beri yüreklerinde büyüttükleri aşka karşılık bulamazlarsa? İlkin Saadettin Bey, Ayet'el Kürsi okuyarak yürür sınır kapısında duran askere doğru. Dudakları kıpır kıpırdır. Ardı arkası kesilmeyen bildik sorular, sorular... Kimsiniz? Nereye gidiyorsunuz? Ne yapacaksınız? Kimlerle görüşeceksiniz? Ve gittikçe tükenen ümitler Derken kontrol edilen eşyaların arasında askerin gözüne ilişen Kur'an Nefesini iyice tutar Saadettin Bey, bittiğimiz andır diye düşünür. Asker, güzel bir Türkçeyle; “Bu ne?” “Kur'an” “Kur'an mı?... babam çok istedi öğrenmemi ama öğrenemedim” başını umutsuzca iki yana sallayarak; “Şartlar işteçocuklarım hiç Kur'an görmediler, bunu onlara götürebilir miyim?” derken gözleri buğu buğudur. Saadettin Bey hayretler içersindedir; “Allah'ım! Ben hayal mi görüyorum?” diye düşünürken, asker, “buyurunuz” diyerek Asya'ya giriş kapısını gösterir. Asya'ya ilk adım atılmıştır. Gök kapıları gıcırdamış, Asya kapıları açılmıştır. Sırasıyla diğer arkadaşları da birer ikişer geçerler Sarp Kapısından. Sarp bir yokuş geçilmiştir. gün bu ilk adımların sahipleri acaba, yeni bir zamanı başlattıklarını biliyorlar mıydı? 1400 yıl önce Mekke'den Medine'ye doğru atılan ve yeni bir zamanı başlatan kutsal adımları, çöldeki kumların hiçbir zaman örtemediği gibi, zamanın ahirinde Anadolu'dan Asya'ya atılan bu ilk adımları da zamanın örtemeyeceğini biliyorlar mıydı? Bunları düşünecek vakitleri yoktu. Hepsi on dört arkadaştılar Ellerini gözlerine siper ederek, bereketli Asya topraklarına şöyle bir bakarlar. anı en ince ayrıntısına kadar hissetmek ve hatırlamak için öylece dururlar Bir anda bozkırın rüzgarlarına at kişnemeleri, toynak sesleri karışır, kopuz sesleri, domra sesleri duyarlar. Güneş kızıl atıyla guruba doğru koşarken onlar da soluk soluğa koşarlar Asya içlerine. Yıllar önce Ahmet Yesevi'inin, Şah-ı Nakşibendi'nin talebeleri nasıl Anadolu'ya koşmuşlarsa şimdi de, Anadolu'nun bereketli topraklarından kopan gönül erleri Büyük Asya topraklarına doğru koşuyorlardı. Tarihi bir vefa borcunu ödeme vaktiydi. Yürek yangınlarıyla yürürler, yarınlara. İlk durakları Batum'dur. Evleri, caddeleri ve sokaklarıyla sanki 50 yıl öncesinin bir Anadolu şehridir burası. Bir Tatar Mescidi'nin önüne geldiklerinde, çekerler dizginleri. Önden Giden Atlılar'ı karşısında gören mütevazı mabet, ağlamaklı olur, masum bir çocuk gibi dudağını burar, içini çeker; “Neredeydiniz” der gibi bir hali vardır. Pencereleri sıkı sıkıya kapalı, kapısı kilitlidir. Paslı kilidi açarak girerler içeri. Her taraf toz toprak içindedir. Mendilleriyle burunlarını kapatarak hummalı bir temizliğe başlarlar: Çok geçmeden, sahipsizlikten saçı sakalı birbirine karışmış da; merhametli bir el tarafından sokaktan alınmış, bol köpüklü sıcak suyla hamamda yıkanarak, üstü başı tertemiz giydirilmiş, saçı sakalı traş edilmiş, sevinci yüzüne sinmiş bir insana döner, tarihi Tatar Mescidi. Ve Mehmet Şevki Bey'in ezanıyla canlanır yaslı minare. Tekbirle birlikte önce bir gül esintisi dolar yüreklerine, sonra da Ka'be bütün ihtişamıyla dikilir karşılarına. Dışarı çıktıklarında bir de ne görsünler!Tam da düşündükleri gibi olmuş, yetmiş yıl sonra ilk defa ezan sesi duyan kadınıyla erkeği ile herkes mescide koşmuştur. Uzak yakın evlerden koşup gelen insanlar gurbetteki yakınlarına kavuşan hasret dolu yürekler gibi boyunlarına sarılıp, ağlamaktadırlar. Sanki Asya'da bir bayram sabahıdır. Göz yaşları içinde bir adam; “Rahmetli dedem, 'Günün birinde buralara Türkler gelecekler, onlar geldikten sonra ülkemizde çok şeyler değişecek' derdi, günlerde sözleri kabullenmek imkansızdı ama dedem doğru söylüyormuş, biz onu anlayamamışız” Yaşlı bir kadın; Evlatlarım,okuduğunuz ezanı ta çocukluk yıllarımda duyardım. Bu minare bir gün bütün bütün sustu. Ama ben ne zaman önünden geçsem içimden bir ses 'Saime bu sesi bir gün yeniden duyacaksın, mutlu huzurlu günleri yine göreceksin' diyordu. Ölmeden önce sesi bana duyurdunuz ya artık ölsem de gam değil. Batum'dan sonraki durak, Tiflis'tir. Önce Sanan Tepesi'ne çıkarlar. Burada bütün ruhuyla; hep önden giden bir kandil gibi, ,yıllar önce önündeki bereketli ovaya bakarak, “medresemin planını çiziyorum” diyen zatın sesini duyarlar. Öğle namazı için gittikleri Azeri Camiinde de, cemaat; misafir etmek için birbirileriyle yarışır. Sonunda, en yaşlıları olan Nuri Amca'ya misafir olmaya karar verirler. Sohbet sırasında; Türkiye'ye tahsil için öğrenci götürebileceklerini, gerekirse burada da okul açabileceklerini, yatırım yapabileceklerini dile getirirler. Yıkılmış olan kardeşlik köprülerini yeniden inşa etmektir arzuları Nuri Amca bu fedakar insanları dinledikten sonra; Evlatlarım! Ben sizin derdinize derman olacak adamı biliyorum. Hemen şurada az ilerde bir köy var, KaracalarOrada, herkesin hürmet duyduğu Molla Ahmet adında bilge bir insan vardır, siz varın yapmak istediklerinizi bir de ona anlatın” der. Sarp kapısından geçtiklerinin üçüncü günü 11 Ocak'ta Karacalar Köyü'ne ulaşırlar. Karacalar Ovanın ortasında bir başına bir köy Acımasız bir adamın aralıksız inip kalkan silleleri karşısında iki eliyle başını gözünü saklamayan çalışan savunmasız bir adam gibi, kışın sert sillelerinden bîtab düşmüş bir köy Ortalıkta hiç kimsecikler yoktur. Uzakta bir başına duran bir adamı fark ederler. Yanına varıp selam verirler. “Biz Molla Ahmet'in evini arıyoruz” “Ben oğluyum, sizi bekliyorum” Önden Giden Atlılar, hiçbir şey söylemeden adamın rehberliğine bırakırlar kendilerini. Dar ve çamurlu sokaklar geçilir. Evin bulunduğu sokağa geldiklerinde, mahalleye yayılmış olan yemek kokularını fark ederler. Düğün ya da mevlid olmalı diye düşünürler. Avluya açılan yeşil boyalı koca kapıdan girdiklerinde, kazanlarda pişen yemeklerin buhar buhar kokularıyla karşılaşırlar. “Konuklar geldi” sesiyle birlikte gözler koca kapıya çevrilir. Kazanların başındaki iri yapılı, buhara kalpağının kendisini daha bir heybetli kıldığı bir adam konuklara doğru yönelir. Yüzünden vakar dökülen, doksanındaki bu insan Molla Ahmet'tir. Daha konuklara hoş geldiniz demeye fırsat bulamadan, olduğu yere yığılır, kalır. Herkesi bir telaş alır. Nice zaman sonra kendine geldiğinde “Evlatlarım, bu gece Peygamberimiz (sav), sizleri işaret ederek; 'Molla Ahmet, yarın Türkiye'den bu benim evlatlarım gelecek, onlara ikram et ve iyi davran' buyurdular. Asya baharını kışkırtan ilk ışıklar, bu mütevazı köydeki bu evden fışkırır. Molla Ahmet, ışığa uzanan kirpiklerinde irileşen yaşlı gözlerle zamanın alnına altın harflerle asılan şu sözleri söyler; “Evlatlarım! Bu günü kaydedin, bu gün bayramdır.” + + + + 576729 + 62 bin 500 kişi sınırda bayramlaşacak + Bayramın üçüncü ve dördüncü günlerinde Mardin'den toplam bin 500 kişi Suriye'nin Haseki, Kamışlı ve Derbisiye illerinde bulunan akrabalarının yanına gidecek Mardin Valisi Hasan Duruer, Nusaybin Kaymakamlığı ile Suriye'nin Haseki ve Kamışlı kaymakamlıkları arasında yapılan protokole göre, bin 500 kişinin yakınlarıyla bayramlaşmak için Suriye'ye geçeceğini söyledi. Duruer, "Nusaybin ilçemizde Kamışlı Sınır Kapısı'ndaki hazırlıklar ve güvenlik tedbirleri tamamlandı. Ramazan Bayramı öncesi sınırda bir hareketlilik yaşandığını gözlemlemekteyiz. Özellikle Suriye'ye gidecek olan vatandaşlarımız esnafın yüzünü güldürdü. Yapılan alış verişlerle Mardin ekonomisinde bir canlılık yaşanıyor." dedi Hatay'da bu yıl Ramazan Bayramı'nın ikinci ve üçüncü gününde Suriye'den 25 bin kişi sınır kapısından geçerek Türkiye'deki akrabalarının yanında iki gün kalacak. Şanlıurfa'da ise Türkiye'den Suriye'ye bin kişiye akrabalarını ziyaret etme izni verildi. Geçtiğimiz yıl Kilis'ten 24 bin kişi Suriye'ye geçerken, bu yıl ise 25 bin kişi komşu ülkeye gidecek. Suriye sınırındaki Kilis, Mardin, Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa'da bayramlaşma telaşı şimdiden başladı. Akrabaların ziyaret etmek için Suriye'ye gidecek olan Türk vatandaşları alış verişlerini tamamladı. Geçtiğimiz yıl bayramlaşmak için toplam 55 bin başvuru yapıldığı belirtilirken bu yıl bu sayının pasaportlu ve özel izin geçişleri ile 65 bini aşacağı ifade edildi. Mardin Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı M. Ali Tutaşı, sınırdaki bayramlaşmanın ekonomiyi canlandırdığını söyledi. Tutaşı, "Özellikle sınır bölgesinde son günlerde yoğun bir bayram alışverişi yapılıyor. Bayram öncesi akrabalarını ziyaret etmek isteyen vatandaşlar çeşitli hediyeler alarak esnafın yüzünü güldürdü. Aynı şekilde Suriye'den gelecek olan vatandaşlarda Türkiye'den alış veriş yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunuyorlar." diye konuştu. + + + + 575626 + Stoke 89'da yıkıldı! + Haberi Ekle Stoke 89'da yıkıldı! 19/09/09 20:03 Premier Lig'in 6. haftasında Tuncay Şanlı'nın takımı Stoke City, deplasmanda Bolton Wanderers ile 1-1 berabere kaldı. Stoke City 53. dakikada Dave Kitson'un golüyle öne geçerken, 89'da Matthew Taylor'un penaltı golü Bolton'a bir puan kazandırdı. Bu sonuçla Bolton puana yükseltirken, Stoke City puanını yaptı. Milli futbolcumuz maç kadrosunda olmasına rağmen forma şansı bulamadı. + + + + 575804 + Beşiktaş'ta şok gelişme! + Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli, 1-0'lık Kayserispor yenilgisinin ardından istifa sinyalleri verdi. Denizli, karşılaşma sonrası düzenlediği basın toplantısında, yarın kulüp başkanı Yıldırım Demirören ile bir araya gelip durum değerlendirmesi yapacaklarını, istifasının da bu görüşmede gündeme gelecek alternatiflerden biri olduğunu söyledi. İşlerin düşündükleri gibi gitmediğinden yakınan Denizli, ''Bir dönüşe, iyi oyuna, bir puana ihtiyacımız olan günü yakalayamıyoruz. Kazanmak, bazen bazı şeyleri hallediyor. Ama bu sene kazanma zorluğu çeken bir görüntümüz var. Bunun düzelmesi için birçok alternatif var. Bunların hepsini ortaya koymak lazım. Bunlara iç bünyemizde çözüm bulunacak'' diye konuştu. Denizli, takımın lideri ve sorumlusu olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: ''İşler iyi giderken de istemediğimiz gibi giderken de bunda büyük pay sahibi olan benim. Kişilerin durumu camiaların önüne geçemez. Dolayısıyla önümüzde CSKA Moskova maçına 10 günlük süre var. Beşiktaş'ta bir şeylerin değişmesi lazım. Bunların içerisinde ben de olabilirim, bu gayet doğaldır. Bu kulübe geldiğim gün hangi gururu, şerefi yaşıyorsam, bir gün geldiğinde ayrıldığımda da aynı gururu, şerefi yaşayacağım. Sayın başkanımızla yarın geniş kapsamlı bir toplantı yapacağız. Neticede hoş bir tablo yok. Mücadeleden hiç yılmadım. Dolayısıyla çok fazla söylenecek bir şey yok. Bu takımın başındaki kişi olarak düşüncelerimi takımımla, yöneticilerimle paylaşırım. Bizim için önemli olan Beşiktaş'ın başarısıdır.'' -''BAŞKANA İSTİFANIZI MI SUNACAKSINIZ?''- Bir basın mensubunun ''Yarın başkana istifanızı mı sunacaksınız?'' sorusuna Denizli, ''Başkanımızla bir durum değerlendirmesinde bulunacağız. Takımla ilgili konuları görüşürüz. Bir şeyler ters gidiyor. Ama bu söylediğiniz de alternatiflerden bir tanesidir'' diye yanıt verdi. Denizli, ''Başkan, istifanızı isterse kabul edecek misiniz?'' sorusu üzerine de, ''Gayet tabii. Başkan ve yönetim böyle bir şey teklif ederse bunun uygulanması lazım. Bu benim için hiçbir şekilde üzüntü verici veya başarısızlığın dönüşümü olarak kabul edilecek bir şey değil ve benim için sorun teşkil etmez'' şeklinde konuştu. Taraftarların yönetimi istifaya davet ettiklerinin ve kendisine herhangi bir tepkide bulunmadıklarının belirtilmesi üzerine de Denizli, şunları kaydetti: ''O tepkinin içinde benim de olmam lazım. Zaman zaman taraftarımızın tepki göstermesi doğaldır. Her zaman her yerde böyle bir tepkiyle karşılaşabilirsiniz. Bana yapılan bir tepki yok, ama iyiyi paylaşırken, kötüyü de paylaşmamız gerekir. Ortada böyle bir tablo varken, bunun en önde olan kişisi benim. Bunu paylaşırım. Tribünlerin, takımın bana olan inancını yitirdiğini hissedersem zaten ayrılırım.'' İstifa konusunun belki de masaya yatıracakları 10 alternatiften biri olabileceğini anlatan Denizli, ''Bazı şeylerin değişmesi lazım. Hayatım boyu her sene şampiyonluk yaşayan bir kişi değilim. Bazen işler kötü gider. Düşüncelerin içinde birçok alternatif var, bu da bir alternatif'' ifadelerini kullandı. + + + + 576745 + Kurtlar Vadisi Pusu heyecanı + Kurtlar Vadisi Pusu heyecanı 20.09.2009 17:37 Tuluhan Tekelioğlu'nun sunduğu 'Boğaziçi'nden' programının konuğu manken ve oyuncu Sema Şimşek idi. Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde rol alan Sema Şimşek, yeni sezonun başlamasının kendisini de heyecanlandırdığını söyledi. "Çekimler başladı, benim sahnem daha sıra gelmedi... yüzden çok heyecanlıyım. ekipte olmayı, her türlü şeyi sette yaşamayı seviyorum" diyen Sema Şimşek, oyunculuğun kendisine sabırlı olmayı öğrettiğini ifade etti. Her zaman büyük oyuncuların da "oyunculuğun yarısı beklemektir" dediklerini aktaran Sema Şimşek, sette ne zaman ne olacağının hiçbir zaman belli olmadığına vurgu yaptı. "Sabırlı olmayı, paylaşmayı, anlaşmayı, sevgiyi, siniri" diyerek oyunculuğun kendisine öğrettiklerini ifade eten Sema Şimşek, rolü gereği gergin olması gerektiği zaman üstüne aksilikler gelince gerginliğin içinde patladığını, ancak çalışma arkadaşlarına karşı ters bir tavrının hiçbir zaman olamayacağını belirtti. saatlik beklemeler bile olduğunu ve bunun kendisini gerebildiğini anlatan Sema Şimşek, "Bir saat önceden gelmek olmuyor. Onun hazırlık aşaması var, saçı, makyajı var, oyuncularla provası var. Bir süre şey oluyor. Bazı sahnelerin öne alınması gerekiyor. Işıkla ilgili problemler oluyor, hava koşulları ile ilgili problemler oluyor" dedi. Sema Şimşek, bu koşulda oyuncuların bir şey söylemeye hakkı olmadığını, hiç durmaksızın çalışan set ekibinin hakkının yenilemeyeceğini sözlerine ekledi. Televizyon Gazetesi + + + + 576061 + Acemi müezzinin işi çok zor + Acemi müezzinin işi çok zor Umut Kurt, Selen Seyven, Köksal Engür, Şebnem Sönmez, Emine Umar, Burak Altay ve İstemi Betil rol aldığı Acemi Müezzin isimli mini dizi bayram boyunca ekrana geliyor. Onur Ünlü'nün hazırladığı dizide; büyük kentte başına türlü hadiseler geldikten sonra bir köye ulaşan Ali'nin, köy halkını kendisinin müezzin olduğuna ikna etmesi ve köylü kızı Zeynep ile yaşadıkları konu ediliyor. TRT1 TELEVİZYON + + + + 576111 + Vatandaşlar 'Hastane borcu affı'ndan habersiz + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI Vatandaşlar 'Hastane borcu affı'ndan habersiz Devlet veya üniversite hastanelerine borcu olanlara getirilen af ve indirimlere rağmen beklenen başvuru gelmedi. Haktan yararlanmak isteyenler en geç 11 Ocak 2010 tarihine kadar başvurmalı. ADANA Sosyal güvenceden yoksun kişilerin hastanelere olan borçlarına üç ay önce getirilen kısmi af ve indirimlere rağmen yeterince başvuru olmadı. Adana Defterdarı Tamer Utkucu, Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsil ve Terkini'ne ilişkin olarak 26 Haziran 2009'da kabul edilen 5917 sayılı kanunla, hastane borçlarına kısmi af getirildiğini, borçluların, bu imkanı mutlaka değerlendirmesini beklediklerini söyledi. Utkucu, sosyal güvencesi bulunmayan kişilerin devlet veya üniversite (vakıf üniversiteleri hariç) hastanelerine olan borçlarına yaklaşık üç ay önce getirilen kısmi af ve indirime rağmen bugüne kadar yeterince başvurunun olmadığını belirterek, 'Bu durumun, vatandaşların bu kanundan habersiz olmalarından kaynaklandığını düşünüyoruz' dedi. 100 TL'NİN ALTINDAKİ BOÇLARA AF Kanunun ayrıntılarına da dikkati çeken Utkucu, 100 TL'nin altındaki tüm hastane borçlarının herhangi bir işleme tâbi tutulmadan silineceğini, bunun üzerindeki borçlarda ise peşin veya taksitle ödenmesi halinde yüzde 50 indirim yapılacağını ifade etti. Utkucu, yeni düzenlemenin Ocak 2009 tarihinden önce kesilen ve ödenmeyen faturaları kapsadığına dikkati çekerek, şunları söyledi: 'Borcun yüzde 50'sinin peşin veya taksitle ödenmesi halinde kalan tutar, faiz, vekalet ücreti, yargılama veya icra takipleri ile birlikte silinecek. Bu imkandan yararlanmak isteyen hastane borçlularının 11 Ocak 2010 tarihine kadar hastane yönetimlerine ya da illerde defterdarlık, ilçelerde mal müdürlüklerine dilekçe ile başvuruda bulunmaları gerekiyor.' 20.09.2009 + + + + 576294 + "MEDYANIN AMİRAL GEMİSİ HABERTÜRK OLACAK" + "MEDYANIN AMİRAL GEMİSİ HABERTÜRK OLACAK""Osmanlı'nın Amiral gemisiydi ama Yavuz da jilet oldu" 20.09.2009 10:27ELİF KEY GAZETE HABERTURK HT PAZAR Fatih Altaylı, bence Ciner Yayın Grubu bilgi işlem servisinin sahip olmadığı kadar büyük bir server! Herkese ismi ve soyadıyla hitap eden, herkesle göz teması kuran, tüm muhabirlerinin ne yaptığını bilen, kapısını ve kafasını tüm sorulara hep açık tutan bir yönetici... Her şeyi kaydettiğine de eminim... Hızlı yürüyor, hızlı düşünüyor, hızlı konuşuyor. Gazete Habertürk’ün altıncı ayını bitirip, yedinci ayına girdiği bir vakitte buluşuyoruz. Tabii ki bu kadar aydır az çok tanıyorum ama endişeli değilim desem yalan söylemiş olurum. Röportaj sırasında öyle şeyler söylüyor ki, herhalde bir noktada “Elif’ciğim, bunları sonrasında kırparız” diyecek diye bekliyorum. Bu benim yanılgım! “Sen nasıl biliyorsan, öyle yaz” diyor. “Kaldığımız yerden devam” demişti 1Mart 2009 tarihli ilk Gazete Habertürk’teki köşesinde... Ve sözlerine de Nisan 2007 tarihine, gazetesine el konulduğu güne vurgu yaparak başlamıştı... Hakikaten kaldığı yerden, daha korkusuz devamediyor, zaman zaman çok eleştirileceğini bilse de cesur işlere imza atmayı seviyor. “Birkaç seneye medyanın amiral gemisi Habertürk olacak, umarım Hürriyet de jilet olmaya gönderilmez” diyor. İddiasız hiçbir şeye girmediğini söylese de, alkış ihtirası yok; belli ki yaptığı işlerle büyümeyi seviyor, herhangi bir gecede kafasını yastığına huzursuz koymuyor, herhangi birinin yüzüne söyleyemeyeceği bir şeyi arkasından konuşmuyor, sırtından vurmuyor. Konuşurken, gözüm Fatih Altaylı’nın gömleğine takılıyor. O, terzisine tam da karnının üzerine isminin baş harflerini nakışlatıyor. Altı aylık bir bebek anlamlı bakmaya, iletişim kurmaya başlar. Bizim gazetede durum ne? Okuyucuyla iletişime geçtik mi? Ben ne söylesem boş! Bunu okurlara sormak lazım... Ama bana ulaşan emareleri söyleyebilirim. Bütün yazar arkadaşlarımız çeşitli gazetelerden geldiler; bu gazetenin bir internet sitesi olmadığı halde, haberlerine, yazılarına diğer gazetelerde kendilerine gelen tepkilerden daha fazla tepki geliyor. Ne yazarlarsa yazsınlar, yüzlerce, binlerce mail geliyor. Konuya muhatap olan katmanlardan da cevaplarını alıyorlar. Bu da Habertürk’ün etkili bir gazete haline geldiğini gösteriyor. Hürriyet’te çalıştığım dönemde, Hürriyet’in çok etkili bir gazete olduğunu görüyordum. Ama Habertürk etkinlikte altı ay gibi bir sürede Hürriyet’i yakaladı, her yaptığı haber ses getirir oldu. Tabii bu, diğer gazetelerin siyasetten uzaklaşmasından da kaynaklanıyor. Ayrıca, Türkiye’nin en etkin yazarları da, artık bu gazetede yazma konusunda tekliflerimizi düşünmeden kabul ediyorlar. BEKİR COŞKUN İÇİN YOL TÜKENMİŞTİ Aslında bizimde sağlam yazarlarımız var. Bizim yazar kadromuz kalite açısından değil ama sayı olarak daha azdı. Biz gazeteyi önce haberciliğimizle tanıtmak istedik. Gazete iyi değilse, yazar ne yaparsa yapsın olmuyor. Biz, 350 bin satan bir gazete yaptık. İlk hedefimiz ikinci gazete olmaktı, çünkü insanlara yılların alışkanlığını değiştirtmek çok da kolay değil. Bir de son araştırmamızda gördük ki, pek çok aile artık sadece Habertürk alıyor. Onların yazar beklentilerini karşılayacak bir şey yapmamız gerekiyordu. Yazarların gelme zamanı ‘bu’ydu. Bekir Coşkun’un Habertürk’e geliş zamanı biraz talihsiz oldu sanki... Batan geminin mallarını toplar gibi mi olduk? Duyulmasının zamanlaması talihsiz oldu. Aslında Bekir Coşkun’la çok daha önce yola çıkacaktık. Doğan Grubu’na ilk vergi cezası kesildiği zaman, “Fatih bugünlerde ayrılırsam gemiyi terk eden olurum. Bana biraz zaman tanıyın. Grup vergi şokunu atlatsın, bir daha konuşalım” dedi. Haziran başında tekrar konuştuk, temmuz sonunda el sıkıştık, anlaştık. Bekir Bey, “Sonbaharda başlayayım” dedi. Yine ceza gelince tekrar tereddüt etti ama baktı ki olacak gibi değil, geldi. Ne zaman ayrılsa bir şey söylenecekti! Bekir Coşkun’un Hürriyet’i kolay kolay terk etmeyeceği biliniyordu ama artık kendini Hürriyet‘in yapısı içinde çıban başı gibi hissediyordu. Toz da kondurmak istemiyordu. Ama onun için yol tükenmişti, gidebileceği de fazla bir yer yoktu. UMUR TALU, BİZE GELMEK İÇİN EMEKLİ OLDU Umur Talu’nun gelişi de değişik oldu. “Emekli oluyorum” dedi, bize geldi. Emeklilik fikrinden nasıl vazgeçirdiniz? Umur Talu’yla anlaştığımız zaman emekli olmak gibi bir niyeti yoktu. Sabah’ta da çok yakın çalıştığım, çok düzgün, dürüst bir yazar, çok iyi bir gazeteci ve benim Galatasaray Lisesi’nden ağabeyim, her zaman fikirlerine başvurduğum bir insan. Yazar seçerken temel kriterimiz de bu! Bizimköşe yazarlarını toplasak ‘Yalnızlar Kahvesi’ olur sanki, ne dersiniz? Dürüst oldukları için, az dostu ama çok düşmanı olan yazarlar! Evet, doğru. Bab-ı Ali’de çeteleşmelerin içerisine girmeyen, adamları olmayan, kendi başlarına dik durmaya çalışan insanlar. Umur Talu’yla da mart sonunda buluştuk, konuştuk, “Tamam” dedi. Ama bir-iki ay süre istedi, “Sabah’taki çocukları zor durumda bırakmak istemiyorum” dedi. Mayıs’ta Sabah’tan emekliliğini istedi ama emekli olduğu için bize gelmedi, bize gelmek için emekli oldu. GARDIMI SİYASET DEĞİL MAGAZİN HABERLERİ DÜŞÜRÜYOR Yayın yönetmeni koltuğunda gardınızı düşürenmeseleler oluyormu? Bu magazin meseleleri gardımı düşürüyor.Mesela Can Dündar’ın bir hanımla yakalanması; bu özel hayat... Çok düşündürücü!Magazindeki arkadaşlar haberi kullanmak istiyor; “Kullanma” desen, “Can’ı kullanmadık da sosyetik birini neden kullandık” olacak. Siyasi haberlerle bir derdim yok Allah’a şükür, ama magazin haberleri uğraştırıyor. Üslubunuzun yumuşadığı eleştirilerine ne dersiniz? “Kendimgibi olacağım” demiştiniz bir röportajınızda, onunla alakalı olabilir mi? Ben bu eleştirilere kulak asmam. Bizi günde üç milyon kişi okuyorsa, üç milyon farklı görüş var demektir. Bunların hepsine kulak asıp da gazetecilik yapmaya kalkarsam, yolumu kaybederim. Doğru, evet yumuşamışımdır. Geçmişte de sert olmakla eleştiriliyordum. “Vay niye bu kadar sert” diyorlardı. Şimdi aynı şeyleri farklı tonda söylüyorum, “Vay yumuşadı” diyorlar. Türkiye’nin en genç köşe yazarıydım. Hürriyet gibi bir gazetede, 28 yaşında köşe yazıyordum. İnsanın 49 yaşıyla 28 yaşı bir olmuyor. Hayata bakışınız, insanların hatalarını ele alış biçiminiz değişiyor. Doğru bildiğimi yazmaya çalışıyorum. Fikirlerimin özünde bir değişiklik yok. “Genel yayın yönetmenliğini bıraksam, sadece köşe yazsam” diyormusunuz? En büyük idealim! Ne zaman? Çok bana bağlı değil. Bu gazetenin benden sonraki genel yayın yönetmeni de bu ekipten çıkacak. Şu anda bizim kapılarımız hemen hemen kapandı; belki bir-iki kişi çıkar, belki bir-iki kişi girer, ama burası kendi içinde bir ekosistem oluşturacak. Kimolur bilmiyorum ama birinin hazır olduğunu hissettiğimiz anda, “Al” deyip yazarlık yapmak istiyorum. Muhabirliğe bayılıyorumve yapmak istediğim bir sürü haber var! DİĞER GAZETELER TİRAJLARINI DENETİME AÇMAKTAN KORKUYOR “Bu gazete tutmaz” diyenler, sırf bu yüzden buraya gelmeyen gazeteciler oldu. Şimdi de araya adam koyuyorlarmış gelebilmek için. Doğru mu? Bunu herkes söyledi. Bir gazetede,Medya Grup Başkanı’na, “Habertürk çok sağlam bir çıkış yapacak” deniyor.Medya Grup Başkanı da, “İyi iyi yapsınlar, nasılsa üç ay sonra batarlar, biz de makinelerini ucuza alırız” demiş. Bu bana iletildiğinde çok sinirlendim. “O makineleri çok beklerler, dikkat etsinler biz onların binasını,makinelerini almayalım” dedim. Bu gazete çıkarken, “En az 250 bin satarız, bir-iki yıl içinde de birinci gazete oluruz demiştim. Habertürk, medyanın amiral gemiliği konumuna doğru ilerliyor! Hürriyet medyanın amiral gemisi ama, Yavuz Zırhlısı da Osmanlı Donanması’nın en büyük gemisiydi, çağdışı kalınca yerine yeni gemiler, yeni kaptanlar, yeni personel geldi. Artık bir dönem kapanıyor;modası geçmiş, kendini yenileyememiş bir gemi. İçindeki silahlar da artık biraz kullanım dışı. Hâlâ güçlü, toplumda beğeni görmüş silahlarını da alıp kendimize katıyoruz. Amiral gemisi unvanı artık el değiştirecek, dileğim Hürriyet’in jilet olmaması. Müze olarak korunabilir! Hürriyet’te Ertuğrul Özkök gider de Eyüp Can gelirse, yine Hürriyet’i rakip olarak görür müsünüz? Diğer gazeteler ne olur diye söylemem yakışık almaz... Ama şunu biliyorum; Ertuğrul Özkök bugün Hürriyet’e zarar veren bir kişi gibi gösteriliyor. Sanki Hürriyet şahane bir gazete, Doğan Grubu şahane bir grup, ama Ertuğrul Özkök ve onun gibiler bu şahane havayı bozuyor gibi bir durum var. Peki Özkök’le 16 senedir çalışan kim? Şu bir gerçek; Ertuğrul Özkök gazete için çok önemli bir adam, olmadan Hürriyet bugünkü gücünde bile olmaz. Ben çok isterimki Hürriyet’in başından Ertuğrul Özkök’ü alsınlar. Yerine de kim gelirse gelsin; isterse cemaatçi olsun, önemli değil. Bab-ı Ali’de benim Habertürk’e rakip gördüğüm bir gazetenin başında görmek istemediğim kişi Ertuğrul Özkök’tür. Çünkü Özkök iyi bir gazetecidir. Onun dışında Hürriyet’in başına kimgelirse gelsin, Habertürk’ün Hürriyet’i geçişini hızlandıracaktır. Özkök’lümü Özkök’süz bir Hürriyet’i geçmek mi? Ben başında Özkök’ün olduğu bir Hürriyet’i geçmek isterim. Herhangi biri olduğunda geçmek benim için bir şey ifade etmez! Habercilik anlamında zaten geçtik, fiyat ve alışkanlıklardan kaynaklanan bir tiraj farkı var, ama Habertürk’ün Hürriyet’i geçmesi kaçınılmaz son. Gidişat onu gösteriyor. Altı ay sonra gazeteyi gördüğünüz yer neresi? Şu anda Hürriyet’in ve Sabah’ın arkasında üçüncü gazeteyiz. Altı ay sonra Hürriyet’in ensesinde olacağımızdan eminim. Nasıl bu kadar eminsiniz? Çünkü istiyoruz! Bu kadar istediğimiz bir şeyin olmaması mümkün değil. Bir buçuk, iki sene içinde de Hürriyet’in tirajını bayağı bir aşmış oluruz diye düşünüyorum. Biz denetlenmiyor olsak, “500 bin satıyoruz” desek, kimse “Satmıyorsunuz” diyemez! Bastığından daha çok sattığını iddia eden gazeteler var. Şundan eminim; diğer gazeteler de bizim gibi bağımsız denetime açık olurlarsa, ki olmazlar korkuyorlar, Habertürk’ün üçüncü gazete olmadığı, aslında başka bir yerde olduğu ortaya çıkacak. Hem okuru, hem reklamvereni kandırıyorlar. Turgay Ciner bir dergiye verdiği röportajda, “Fatih Altaylı’ya hayranım. Her sabah ilk onu okurum” diyordu. Bu sizde bir baskı yaratıyormu? Turgay Bey’le temel meselelerde çok paralel düşünüyoruz. Çok vatansever bir insan, Türk bayrağı aşkı var. Benim gibi sıradan bir Türk vatandaşı ve mihenk taşlarımız var. yüzden de şimdiye dek sorun yaşamadık. Gazeteye hiç karışmıyor. Gazeteyi sabahları görüyor. “İmlâ ve rakam hatası olmasın, toplama çıkarma gibi işlemlerde hata olmasın. Bir gazetenin saygınlığını bunlar düşürür” diyor. Bana daha bunlar dışında tek bir cümle etmişliği yok. Siyasetçilerin aileleriyle ilgili haber yapılmasından hoşlanmaz, “Eşlerini, çocuklarını hedef almayın. Herkesin eşi, çocuğu hata yapabilir, eğer bu hata kamusal bir zarar yaratacak boyutta değilse bunlara girmeyin” der. yüzden çok rahatız, yayın politikasına doğrudan müdahalesi olmayan bir patron. ALİ AĞAOĞLU’NUN BİRAZ ÜZERİNE GİTTİK, HEMEN BOYASI DÖKÜLDÜ Gazete çıkarken “Biz eski moda, halk gazeteciliği yapacağız” dedik. Eskiden de gazetecilik böyle yapılıyordu. Mesela Münevver olayında, beni önce kız çocuğu olması çok etkiledi, sonrasında da Garipoğlu ailesinin üste çıkma çabası canımı çok sıktı. Ali Ağaoğlu olayında da, bir yerde röportaj vermiş; “Evlilik benim garantim, evli olmasam sevgililerimin hepsi benimle evlenmek ister” demiş. Rahşan Gülşan da bunu yazmış, “Ayıptır” diye. Ağaoğlu, Rahşan’ı çaya davet edince, Rahşan izin istedi, gitti, yarım saat sonra beni aradı, hüngür hüngür ağlıyor. “Fatih Bey, Ali Ağaoğlu beni tehdit etti” diye... Otururlarken, Ali Ağaoğlu Rahşan’ı “Seni asarım, keserim” diye tehdit etmeye başlıyor. Ödü patlamış. Sonra Ali Ağaoğlu beni aradı, telefonlarına çıkmadım. Sonra biz yazılarımızı yazmaya başladık. Zaten bir baktık, mal da çürükmüş; üstüne gidince boyası döküldü. TWITTER VE FACEBOOK YALAN, DOLAN Twitter, Facebook, bu mecralarla ilgileniyor musunuz? Uzaktan ilgileniyorum. Hepsinde adıma açılmış hesaplar var ama bir alakam yok. İkisi de ilginç mecralar. Ahmet Hakan’la Haşmet’in mesela bu konuda birbirine girmesini ciddiye almıyorum, çünkü onlar Nişantaşı’nda da daha evvel birbirlerine girmişlerdi. Ama bunlar tabii ki yan medyalar. Serdar Turgut çok canı istiyorsa oralara da yazar. “Twitter çıktı, gazete ölecek” deniyor, yahu niye ölsün? Yalan dolan... Gazete demek kağıt demek, gazeteci demek kağıtçı demek değil! Gazeteci içerikçi! Bizim yaptığımız her zaman para edecek bir iş. İçeriği oluşturmak bitmez. Kağıt biterse, plastiğe basılır! Twitter’a Facebook’a yazan arkadaşlar meselâ şunu yapsınlar; gazeteden istifa edip, “Twitter’dan beni takip etmek isteyenler, ayda bana beş dolar versin” desinler. Zaten bunların en babasını 1500 kişi takip ediyor. Hadi onlar beş dolar versinler bakalım! Bunların büyük bir bölümü asosyal veya sınırlı sosyallik içinde oldukları için, Chauncey Gardiner gibiler; dergilerden gördükleri hayatları, ellerinde uzaktan kumandalarla yaşıyor. Çok ciddiye almamak lazım, sektörün geleceğini onlar bilselerdi, yaptıkları işlerde başarılı olurlardı. Meslektaşlar biraraya geldiği zaman, “Bu meslek bitti” diye dertlenenler var. Bittik mi dersiniz? Bu işin bittiğini düşünenler gidip başka işler yapsın! Benimanlamadığım şey şu; eski günleri yad edenler var. “Gazeteciler halktan koptu” deniyor, ama biz mesela burada halktan kopmadık. İstiklal Caddesi’ne çıkıp yemeğimizi yiyoruz. Kimse öyle yalılarda, köşklerde yaşamıyor. Kaldı ki eskiden de kont gibi yaşayan gazeteciler vardı. Çok tepelerde görünen bazı isimlerin yozlaşmış olması, bumesleğin yozlaştığı anlamına gelmez! Mesela, bizim gazetede, maaşlar da son derece homojen. Muhabirle yayın yönetmeni arasındaki maaş farkı da uçurumdeğil. Benim gelirim daha fazla olabilir, televizyona da program yaptığım için. Ama inanın benden daha fazla maaş alan isimler var burada YAZI İŞLERİNDE SON SÖZ KADINLARIN Yazı işlerimasasında kadınlar ne durumda? Karar verme anında kadınların gazeteciliğindenmi, kadınlık iç güdülerinden mi faydalanıyorsunuz? Kadın açısından en zengin yazı işlerimasası bizim. Kadınlara onaylatmadığımız hiçbir şeymanşet olmuyor. Mesela her haberi Ayşe Özek Karasu’ya onaylatıyoruz, son ahkâmı hep Ayşe’ye kestiriyoruz, onun bakışına güveniyoruz. Kadınların zaman zaman erkeklerden daha katı olduğunu düşündüğünüz anlar oluyormu? Bazı meselelerde kadınlar çok sert. Gazetenin ilk dönemiydi, Nihal Bengisu Karaca bir yazı yazdı ve yazıdan, söylemek istediğini aşan bir anlam çıktı. Yazı işlerindeki kadınların eleştirilerinin boyutları, eleştiriyi aşan noktaya geldi, zor yönettiğimiz bir krize yol açtı. Kendilerine de söyledim, “Kızın türbanından ötürü bu tepkiyi gösteriyorsunuz, bunu Pakize yazsaydı tepkiniz bu olmazdı” dedim. Yazı işlerinde en esprili kim? Serdar Çelikler. Hiç de çaktırmaz. Özellikle Diyarbakır Belediye Başkanı’nın taklidini yaparken hepimizi gülmekten öldürüyor. İnanılmaz başlıklar çıkarıyor. Bir de bizimtoplantı esnasında, eline boş bir kağıt alıp ‘Meczup’ diye kendi gazetesini hazırlıyor. Meczup’u çıkarsa, herhalde iki milyon satar! Uçuk kaçık başlıklar, bazı hakarete varan başlıklar; “Bir gün Meczup’u çıkartacağım ve Habertürk’ü bitireceğim” diyor. Bir Galatasaraylı olarak, Fenerli bir yayın yönetmeni tarafından çıkartılan spor ekine müdahale ediyor musunuz? Yani bu sene bir altı daha yersek, “El classico” başlığını attırırmısınız, müdahale eder misiniz? Etmem, niye edeyim? Hiç karışmıyorumişlerine... Spor gazetesinde en sevdiğimşey şu: GS’liler arıyor “GS’lısın ama gazeten GS düşmanlığı yapıyor” diyor, Fenerliler arıyor, “Gazeten Fener düşmanlığı yapıyor” diyor... Genelde spor gazeteleri taraftar goygoyculuğu yapar, bizim gazetemizin farklı bir tarafı var; böyle yapmıyor. Transfer döneminde bütün haberleri doğru çıkan tek gazete! Rijkaard’ı atladılar, ki onu herkes atladı. Usain Bolt’la röportaj yapan tek gazeteyiz. Çok başarılılar! ZEYNEP’İN ‘BABA BU NE’ SORUSU BİNLERCE EVDE SORULUYORSA Evde gazetenin paylaşımı ne durumda? Hande, Habertürk’ten başka hiçbir şey okumuyor. Diğer gazetelerin hem boyu büyük geliyor, hemkağıdını sevmiyor. Diğerlerinde bir şey olmadığı için Allahtan bir kaybı da yok! Zeynep ise her gün gazete okuyor ve öyle sorular soruyor ki! Şimdi gazeteye başlarken bazı şeyleri düşünmüyoruz ve kendi algımızla hareket ediyoruz. Zeynep, “Bu ne demek” diye sorduğu zaman anladımki, bu soru binlerce çocuk tarafından annelere babalara soruluyor. Artık bir ifadeyi haberin başlığına, spotuna koyarken, çocuklarla anne-baba arasında ‘cevap krizi’ yaratmayacak şekilde düşünüyoruz. İnsanın çocuğu olabiliyorsa olmalı; çok yol göstericiler. Özellikle siyasetçiler için önerim bu! Bu kadar gündür yoğun çalışmak evinizi, özel hayatınızı etkiledimi? Artık düzene oturdu. Sağolsun, Hande çok hoşgörülü davrandı. Kızım çok sitem ediyordu. “Kızım gitmem lazım, gitmezsem nereden para kazanacağım” dedim bir gün... Koşa koşa gitti, odasından 20 TL getirdi. İnanamadım. Kızınız sizin gibi bir gazeteciyle evlenmek isterse? Akıllı bir çocuk Zeynep. Canı ne isterse onu yapsın! Ama Zeynep, gazeteci mazeteci olacağına bilim insanı olsun, kendi gibi birini bulsun isterim. + + + + 576146 + Bayramda yapılacak 10 şey + Bayramda yapılacak 10 şey Ramazan Bayramı, sevdiklerinizle buluşturmasının yanı sıra nefes alma fırsatı da sağlayacak. “Ne yapalım?” diye düşünenlerdenseniz 10 önerimize kulak verin Hafta sonu ile birlikte toplam gün olan Ramazan Bayramı tatilini nasıl değerlendireceğiniz konusunda plan yapmakta zorlanıyor musunuz? Bu bayramda da aileniz ile vakit geçirebilir, nostaljik gezintilere çıkabilir ya da akraba ziyaretleri gerçekleştirebilirsiniz. Bunların yanına mağazaların kapalı olduğunu ve televizyonda da hiçbir şey olmadığını düşünürsek tatilinizin heyecanlı ve renkli geçmesi için zengin bir listeye ihtiyacınız olacak gibi Türkiye'nin yaşayan şehir portalı www.istanbul.com her gün 50 yeni etkinlik haberi ile en son organizasyon ve aktivite haberlerini İstanbullularla paylaşıyor. Ayda ortalama milyon sayfa ziyareti ve aynı anda binin üzerinde etkinlik haberi ile bu alanda uzman olan site, Ramazan Bayramı'nda İstanbul'da yapılabilecek etkinlik seçeneklerini 10 adımda sıraladı. Biz de Türkiye'nin dört bir yanında yaşayanlar için bu listeyi güncelledik. Şehir turu: Yaşadığınız şehrin her bir köşesini gördüğümüzü zannederiz ama hala bizi şaşırtan bir çok özelliği de içinde barındırıyor olabilir. Bu bayramda, akraba ve yakınlarınızı ziyarete giderken, her zaman kullandığınız güzergahların dışına çıkın. 'Kestirme' olmadığı için geçmediğiniz sokaklardan, caddelerden geçin. İstanbul'da yaşıyorsanız, Boğaz keyfine Kanlıca'da verilecek yoğurt molasını da ekleyin. Bir ilçe, bir semt, bir ada, bir köy: Yaşadığınız şehrin İstanbul'un adaları gibi bilindik pek çok gezilecek mekanı vardır. Otomobilden, gürültüden uzak. Kendinize bir iyilik yapın ve şehrin sakin bir köşesine kaçın. Sokaklarda yürüyün. İstanbul'da iseniz İstanbul'un ne güzel bir şehir olduğunu hatırlatan adalara doğru sürün atınızı.. Her bir sokağına ve evine ünlü bir simanın nefesinin değdiğini hissedin. Sohbet ve eğlence İstanbul'un kalbi Beyoğlu'nda, Ankara'dnın Kızılay'da, İzmir'in Karşıyaka'da atıyor. Ama sadece buralarla sınırlı değil elbet. Eskiyi, yeniyi ya da ikisini birlikte bulabileceğiniz bir köşe seçin ve orada dostlarınıza randevu verip sohbetin, eğlencenin tadını çıkarın. Sanat: Çalışmaktan, koşturmaktan, ne hayata vakit kalıyor ne sanata diyorsanız Bayram tatili iyi bir fırsat. İster çoluk çocuk gezilebilecek bir sergi seçin, ister sadece ruhunuzu besleyecek bir sanat aktivitesine kaçın. İstanbullular için öneri ise Bienal mekânları. Sanat dünyasının iki senede bir gelen zirvesi bayramda sizleri bekliyor. Müze: Bayramda ailecek yapılan akraba ziyaretleri arasına sıkıştırabileceğiniz ya da başlı başına bir günü ayırabileceğiniz mekanlardan birisi de müzeler. Daha önce hiç gitmediğiniz bir müzeyi seçmek yeni şeyler görmenizi sağlayacak ve sizi mutlu edecektir. Mesela İstanbul'da, Rahmi Koç Müzesi'ne aile boyu bir ziyaret yapabilirsiniz. Elbetteki doğa: Sonbaharın renk cümbüşünü yaşayabileceğiniz tek yer ormanlar. Ama bu kez ızgaralarınızı evde bırakın. Doğanın temiz kalbine verin kendiniz.. Hatta bu aktiviteyi sabah erken bir saate alın ki, günün geri kalanında bayramlaştığınız herkes enerjinizi görsün. Manzara: Şehrin içinde koşturduğunuz sokaklarına bu kez yukardan bakmayı deneyebilirsiniz. Mesela Eyüp Camii'nde bayram duası ve ardından Haliç adalarını görebileceğiniz Pier Loti'ye teleferikle çıkabilirsiniz. Nostalji: Çocukluğunuzun geçtiği sokaklara küçük bir ziyaret. Oyun oynadığınız taşlı yollar hala durmuyor olabilir ama sizi eski günlere götürecek bir anı mutlaka vardır. Ağız tadı: Bu önerilerimiz ağız tadına düşkün olanlar için Sonbahar demek balık demek İstanbullular Anadolu ya da Rumeli Feneri'nde taze balığın tadını çıkarabilir. Ancak illa ki İstanbulda olmanız şart değil, pekala şehrinize özgü bir yemeğin, şehrin en iyi lokantasına giderek bakabilirsiniz. 20.09.2009 PAZAR + + + + 575598 + Arefe günü kana bulandı: 29 ölü, 102 yaralı + ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN AYŞE BÖHÜRLER RESUL TOSUN MEHMET ŞEKER YASİN AKTAY Arefe günü kana bulandı: 29 ölü, 102 yaralı Yurt genelindeki trafik kazalarında 29 kişi öldü, 102 kişi yaralandı ANKARA (A.A) Yurt genelindeki trafik kazalarında 29 kişi öldü, 102 kişi yaralandı. Derlemelere göre, saat 18.00 itibarıyla son 24 saatte meydana gelen trafik kazaları şöyle: Kırıkkale'de, Ankara'dan Kırşehir yönüne giden Mikail Atmaca'nın kullandığı 06 KFC 92 plakalı otomobil, Kırıkkale-Kayseri kara yolunun 45. kilometresinde şarampole devrildi. Kazada, otomobilde bulunan Rabia Gürlek (16) olay yerinde, Derya Gürlek (21) kaldırıldığı Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde, aylık hamile olduğu öğrenilen Kiraz Atmaca ise Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yaşamını yitirdi. Sürücü Atmaca ile araçtaki Gülnaz Gürlek (47) ve Taha Samet Gürlek (9) yaralandı. Çankırı'da, Çerkeş yönüne giden Necati Aydoğan (34) yönetimindeki 34 GL 4554 plakalı otomobil, gece geç saatlerde, Çardaklı mevkisinde, karşı yönden gelen Aydın Kütük'un kullandığı 34 TE 657 plakalı kamyonetle çarpıştı. Bu sırada Çerkeş yönünden gelen İsmail Kantar yönetimindeki 53 HE 888 plakalı otobüs de her iki araca çarptı. Kazada kamyonetin şoförü Aydın Kütük ile aynı araçta bulunan kimliği henüz belirlenemeyen kişi yaşamlarını yitirdi. Kazada, otomobil sürücü Necati Aydoğan ve kamyonette bulunan Ayhan Kütük (26) yaralandı. Konya'da, Mehmet Aksoy (28) idaresindeki 42 DE 541 plakalı kamyonet, Derbent ilçesi yakınlarında yoldan çıkarak devrildi. Kazada sürücü ile yaşındaki oğlu Bayram Aksoy, olay yerinde öldü. Sürücünün eşi Hasibe (28), çocukları Mehmet Ali (4) ve aylık olduğu öğrenilen bebekleri Ali Emre ile Cennet Aksoy (24) yaralandı. Bilecik'in Bozüyük ilçesinde, Aydın Doğruyanlı idaresindeki 34 JFE 61 plakalı yolcu otobüsü, Bozüyük-Eskişehir kara yolunun 7. kilometresinde, Fazlı Koçaoğlu'nun kullandığı 81 AR 566 plakalı otomobille çarpıştı. Kazada, otomobilde bulunan Kadir Çakmakçı olay yerinde, Feride Koçaoğlu kaldırıldığı Bozüyük Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi. Fazlı Koçaoğlu ile otomobilde bulunan Hülya Çakmaklı yaralandı. Çankırı'nın Atkaracalar ilçesi Susuz köyü mevkisinde, İstanbul'dan Çankırı'ya gelen ve sürücüsünün kimliği belirlenemeyen 61 9934 plakalı tır ile karşı istikametten gelen Zekeriya Kütük yönetimindeki 34 FTR 70 plakalı panelvan tipi araç, E-80 kara yolunun 1. kilometresinde çarpıştı. Kazada, sürücü Kütük ve aynı araçta bulunan kimliği henüz belirlenemeyen kişi olay yerinde hayatını kaybetti. Tırın sürücüsü de yaralandı. Karaman'ın Kazımkarabekir ilçesinde, Nedime Sabancıoğlu (38) yönetimindeki 07 NKA 21 plakalı otomobil, Özyurt köyü girişinde devrildi. Kazada, sürücü Nedime ile oğlu Yasin Sabancıoğlu (17) olay yerinde hayatını kaybetti. Elif Sabancıoğlu ise yaralandı. Antalya'nın Aksu ilçesi İhsaniye köyü yakınlarında, 15 yaşındaki Durmuş Büyükkabış'ın kullandığı traktör, yoldan çıkarak drenaj kanalına yuvarlandı. Traktörün altında kalan sürücünün annesi Ümmü (38) ile sürücü Durmuş Büyükkabış'ın kanalda boğulduğu belirlendi. Kardeş İsmet Büyükkabış (9) ise kanaldan yaralı olarak çıkarıldı. Konya'nın Karapınar ilçesinde, Okkaş Yıldırım (58) idaresindeki 31 ND 295 plakalı otomobil, Karapınar-Konya kara yolunun 27. kilometresinde devrildi. Kazada, otomobildeki Hüseyin Koşucu (45) olay yerinde öldü. Sürücü Okkaş ile otomobilde bulunan aynı aileden kişi yaralandı. Çankırı'nın Şabanözü ilçesinde, Turan Dişli (50) yönetimindeki 06 BM 8911 plakalı otomobil, Çerçi köyü yakınlarında yoldan çıkarak devrildi. Kazada, otomobildeki Emine Sinekoğlu (72) hayatını kaybetti, sürücü ile Nuran (36) ve Aylin Bilge Dişçi (7) de yaralandı. Eskişehir'de, Ahmet Özgün idaresindeki 35 AAE 19 plakalı otomobil, Eskişehir-Kütahya kara yolunun 19. kilometresinde şarampole devrildi. Kazada sürücünün oğlu Eren Özgün (12), olay yerinde hayatını kaybetti. Baba Ahmet ve anne İlknur Özgün yaralandı. Manisa'nın Alaşehir ilçesinde, İbrahim İnal'ın (42) kullandığı plakasız motosiklet, Alaşehir-Buldan yolu Üzümlüköy mevkisinde, devrildi. Kazada, sürücü İnal kaldırıldığı Alaşehir Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi. Aydın'ın Sultanhisar ilçesinde, R.K. yönetimindeki 09 3033 plakalı otomobil, Salavatlı beldesi yakınındaki Çifte Kahveler mevkisinde, S.M'nin kullandığı plakasız motosikletle çarpıştı. Kazada, motosiklet sürücüsü S.M. olay yerinde hayatını kaybetti. Aydın'da, M.Y'nin kullandığı 09 5885 plakalı otomobil, Karacasu-Tavas yol kavşağında, yaya N.D'ye çarptı. N.D, olay yerinde öldü. Manisa'nın Alaşehir ilçesinde, Zeki Gürcan (56) yönetimindeki 45 ZL 737 plakalı kamyon, Delemenler Köyü Ortahan Mahallesi'nde, yolun karşısına geçmeye çalışan Hasan Akkoç'a (85) çarptı. Alaşehir Devlet Hastanesine kaldırılan Akkoç, kurtarılamadı. Afyonkarahisar'da, Mustafa Tonka idaresindeki 34 MDU 52 plakalı kamyonet, Afyonkarahisar-İzmir kara yolunun 22. kilometresinde, Yusuf Ortapedik yönetimindeki 42 9973 plakalı kamyonete arkadan çarptı. Kazada, kamyonetteki Ali Özcan, hayatını kaybetti. Sakarya'nın Hendek ilçesinde, Düzce yönüne giden İbrahim Yıldırım'ın (51) kullandığı 16 HJ 859 plakalı otomobil, D-100 kara yolu Beylice köyü yakınlarında, Ali B. (31) yönetimindeki 54 KE 778 plakalı tırla çarpıştı. Tırın altında sürüklenen otomobilde sıkışan sürücü Yıldırım, Hendek Belediyesi İtfaiyesi ekiplerince sıkıştığı yerden çıkartıldı. Yıldırım, Hendek Devlet Hastanesindeki ilk müdahalenin ardından sevk edildiği Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hayatını kaybetti. Karabük'ün Safranbolu ilçesinde, Murat Çelebi (40) yönetimindeki 74 AD 217 plakalı yem yüklü kamyon, Kirkille mevkisinde devrildi. Kazada, sürücü Çelebi yaşamını yitirdi. Balıkesir'in Bandırma ilçesi Aksakal beldesinde, sürücüsünün kimliği ve plakası henüz belirlenemeyen araç, Aksakal-Bandırma kara yolunda, yolun karşısına geçmeye çalışan Şendoğan Şendil'e (32) çarptı. Şendil, olay yerinde öldü. Konya'da, Metin G. (45) idaresindeki 06 VVK 01 plakalı otomobil, Beyşehir Çevre yolunda, yolun karşısına geçmeye çalışan Beytullah Öztaş'a (6) çarptı. Öztaş, kaza yerinde hayatını kaybetti. Niğde'de, Mustafa Tut yönetimindeki 51 EV 150 plakalı otomobil, Niğde-Bor kara yolunda, yolun karşısına geçmek isteyen Kamuran Özdamar'a (47) çarptı. Ambulansla Niğde Devlet Hastanesine kaldırılmak istenen kadın, yolda hayatını kaybetti. Burdur'un Gölhisar ilçesinde, sürücülerinin kimlikleri henüz öğrenilemeyen 28 AK 181 plakalı kamyonet ile karşı yönden gelen 20 YV 456 plakalı panelvan tipi minibüs Çamköy yakınlarında çarpıştı. Kazada, bazıları ağır olmak üzere 11 kişi yaralandı. Kastamonu'da, Ahmet G. (37) idaresindeki 37 LD 450 plakalı yolcu minibüsü, Kastamonu-Taşköprü kara yolunun 23. kilometresinde devrildi. Kazada 10 kişi yaralandı. Kırıkkale'de, Ankara'dan Çorum'a giden Durmuş Kardeşler'in kullandığı 06 AC 8296 plakalı otomobil, 40. kilometresinde devrildi. Kazada otomobilde bulunan Sezer, Tülin, İnci, Osman ve Dursun Kardeşler ile Seher, Sıla, Selma ve Savaş Koşan yaralandı. Manisa'nın Salihli ilçesinde, Yaşar Turan'ın (43) kullandığı 64 AS 506 plakalı otomobil, Salihli-Gölmarmara kara yolundaki Alaşehir Çayı Köprüsü'nde bariyerlere çarparak devrildi. Kazada, sürücü ile eşi Havva Turan (41), çocukları Fatma (22), Ebru 16) ve Emre (14) ile askerde bayram iznine gelmekte olan Mehmet Turan (20) hafif yaralandı. Kastamonu'nun Hanönü ilçesinde, İstanbul'dan Sinop'un Ayancık ilçesine giden Mevlüt Keskinsoy yönetimindeki 34 BD 2190 plakalı otomobil, Hanönü yakınlarında devrildi. Kazada, sürücü Mevlüt ile Nejdet (41), Zöhre (46), Semire (41), Armağan (8) ve Emirhan Keskinsoy (7) yaralandı. Denizli'nin Acıpayam ilçesinde, Cristhian Temoshuber (47) yönetimindeki 07 ZM 655 plakalı otomobil, Acıpayam-Denizli yolunda, Durmuş Doğan'ın (53) kullandığı 32 HT 696 plakalı otomobille çarpıştı. Kazada, sürücüler Doğan ve Temoshuber ile otomobillerde bulunan kişi yaralandı. Afyonkarahisar'da, İbrahim Fındık idaresindeki 45 3184 plakalı otomobil, Afyonkarahisar-Konya kara yolunun 26. kilometresinde şarampole devrildi. Kazada sürücü İbrahim ve Nazife Fındık ile Fatma, Yunus ve Yasemin Akın yaralandı. Giresun'da, Tevfik Ünlü (41) yönetimindeki 29 AR 202 plakalı otomobil, Kale Mahallesi Atatürk Bulvarı'nda, Necip Gümüşkaya'nın (23) kullandığı 34 ER 9013 plakalı otomobille çarpıştı. Kazada, araçlardaki İnci (24), Serpil (35) ve Mustafa Şen (4) ile Nurhayat Bedir (21) ve Filiz Ünlü (37) yaralandı. Sivas'ın Akıncılar ilçesinde, Murat Diler (41) yönetimindeki 34 YYB 14 plakalı otomobil, Akıncılar ilçesi D-100 kara yolunun 23. kilometresindeki bir köprünün demir bariyerlerine çarptı. Kazada sürücü ile eşi Kahraman (46) ve kızı Ayşe Diler (8) yaralandı. Sakarya'nın Hendek ilçesinde, İstanbul yönüne giden Fahri Eken idaresindeki 34 CTE 13 plakalı panelvan, TEM Otoyolu Kalayık köyü yakınlarında, bariyerlere çarptıktan sonra devrilerek karşı şeride geçti. Bu sırada panelvana, Zafer Pehlivan'ın kullandığı 34 VH 9771 plakalı otomobil çarptı. Kazada, sürücüler Eken ve Pehlivan ile panelvandaki Mahmut Eken yaralandı. Samsun'un Kavak ilçesinde, Fatih Gür'ün (45) kullandığı 55 EE 662 plakalı otomobil, Hacıllı sapağı mevkisinde devrildi. Kazada, sürücü Fatih ve otomobildeki Şeyda Gür (11) yaralandı. Çorum'un İskilip ilçesinde, Emine Köstekçi idaresindeki 19 FA 888 plakalı otomobil, Hayrettin Kartal'ın (26) kullandığı 19 FG 285 plakalı motosikletle çarpıştı. Sürücü Kartal ve beraberindeki Kadir Maran (25) yaralandı. Giresun'un Piraziz ilçesinde, Köksal Başoğlu (60) yönetimindeki 28 NH 389 plakalı otomobil, Maden Mahallesi'nde, Cengiz Gürel'in (30) kullandığı 53 HH 220 plakalı otomobille çarpıştı. Kazada sürücü Gürel ile Sevim Kırım (54) yaralandı. Giresun'da, Hayrullah Kulaksız (56) yönetimindeki 28 EK 672 plakalı otomobil, merkeze bağlı Küçükköy köyünde, Nurettin Turan'ın (61) kullandığı 34 JIK 66 plakalı otobüsle çarpıştı. Kazada otomobil sürücüsü Kulaksız ile yanında bulunan Emine Salbacak (83) yaralandı. Ankara'da, sürücüsünün kimliği henüz belirlenemeyen 06 GT 922 plakalı otomobil, Esat Caddesi'nde 99 numaralı binanın önünde elektrik direğine çarptı. Savrulan ve bir binanın garaj girişinde park halindeki bir otomobile çarparak duran araçta bulunan ve kimlikleri henüz belirlenemeyen iki kişi, çevredekilerin yardımıyla çıkarıldı. Bu kişilerden birinin yaralandığı öğrenildi. Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesinde, Kasım İnanç (62) idaresindeki 16 7049 plakalı servis minibüsü, Yakın Çevre Yolu'nda, Kazım Küçükoğlu (55) yönetimindeki 16 NC 262 plakalı tıra arkadan çarptı. Araçta sıkışan sürücü İnanç, itfaiye ekiplerinin yaklaşık 30 dakika süren çalışmasıyla çıkartıldı. Bartın'da, Serdar Şentürk (24) yönetimindeki 78 BD 263 plakalı otomobil, Kirazlık Köprü Barajı mevkisinde dereye yuvarlandı. Ağır yaralanan sürücü, dereye inen 112 Acil servis ekiplerince sedyeye konuldu. Kara yoluna çıkacak patika yol bulunmamasından dolayı sedye ile yaklaşık kilometre yürüyen sağlık ekipleri, güçlükle yukarıya çıkardıkları yaralıyı ambulansa ulaştırdılar. Muğla'nın Milas ilçesinde, Yılmaz K. idaresindeki 48 0544 plakalı minibüs, İbrahim Sarsılmaz yönetimindeki plakasız motosikletle çarpıştı. Kazada, Sarsılmaz yaralandı. 19.09.2009 + + + + 575605 + Obama ve Clinton'dan bayram mesajı + Obama, yayınladığı mesajda, eşi Michelle ve kendisinin, ABD ve dünyadaki Müslümanların "mübarek gününü" kutladığını belirterek, Müslümanların bu bayramda yoksulluk ve açlık çekenleri, savaş ya da hastalıkla boğuşanları ve daha az şanslı olanları hatırladıklarını kaydetti. Clinton da yaptığı açıklamada Ramazan Bayramı'nın, İslam'ın "Amerikalıların da sahip olduğu yardımseverlik, işbirliği, merhamet" gibi değerlerini hatırlattığını söyledi. + + + + 576319 + 'Kürt açılımı'na ayrı araştırma + İçişleri Bakanlığı'nın yaptırdığı araştırma ayrı değişik kategoride gerçekleşti. Terörün çözümü noktasında "millet ne istiyor, ne öneriyor, ne talep ediyor, ne bekliyor" sorularıyla yola çıkılan araştırmalarda, akademisyenler ve uzmanların da yer aldığı yaklaşık 180 kişiden oluşan ekip, sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel ve sosyal içerikli konular üzerinde yoğunlaşıldı. Hükümet, "Kürt Açılımı" sürecinin yol haritasını üç ayrı başlıkta yürütüyor. Terörün çözümü noktasında alınacak önlemler, "kısa, orta ve uzun" vadeli olarak belirlendi. Veriler havuzda toplanıyor İçişleri Bakanlığı'nın koordinatörlüğünde yürütülen, "KürtAçılımı" sürecinde belirlenen, destek turlarından (Kamuoyunun çeşitli kesimleri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler aydınlar v.s) elde veriler bir havuzda toplandı. Hükümet tarafından oluşturulan bir komisyon öneriler doğrultusunda sunulan raporları derliyor. Bu verilerden uygun olan öneriler Hükümetin hazırlayacağı pakette yer alacak. Milletimiz istedi Hükümet terörün çözümü noktasında, başlattığı ancak detaylandıramadığı "Kürt açılımı" sürecini kamuoyunda ki tartışmalarla sürdürürken, bir taraftan da değişik çözüm noktalarını harekete geçiriyor. Araştırmalarda özellikle doğu ve güneydoğu illerine ağırlık verildi. bölge ve 81 ilde yaptırılan çalışmalarda, "neden terör ve terör nasıl çözülür" sorularına da yanıt arandı. Türkiye'de terörün başladığı ilk yıllardan itibaren, geçmiş hükümetlerin terörün çözümü noktasında yaptığı çalışmalar ve sonuçları, terör 30 yılda hangi hükümetler ve hangi yıllar arasında azaldı ya da arttı, terörün dış finansmanı yabancı ülkelerin yaklaşımı gibi bilimsel ve arşiv çalışmaları da yapılan araştırmalar arasında. Bu arada Hükümet, yabancı ülkelerde teröre nasıl çözüm bulundu, neler yapıldı, nasıl sonuçlandığına ilişkin araştırmalar da yapıyor. Terörün çözümü noktasında "millet ne istiyor, ne öneriyor, ne talep ediyor, ne bekliyor" sorularıyla yola çıkılan araştırmalarda, stratejik, psikolojik, ekonomik, kültürel ve sosyal içerikli incelemeler yer aldı. İçişleri Bakanlığı'nın yaptırdığı ayrı araştırma bayram tatilinin hemen ardından, Terörle Mücadele Koordinatörlüğüne sunulacak. Detaylar netleştikten sonra Hükümet konuyu Meclis'e taşıyacak. Kürt açılımının metni oluşturulmadan muhalefet partilerinin Genel Kurul'da kapalı ya da açık oturumda eleştirileri ve varsa tereddüt ve önerileri alınmaya çalışılacak. 20 Eylül 2009 + + + + 576704 + Cami duvarına işemedi daha beterini yaptı! + Serdivan Camii'nde kötü kokunun nedenini arayan imam, kamera kayıtlarını inceleyince iğrenç olay ortaya çıktı Sakarya Serdivan'da bir camide yaşanan rezalet kenti şok etti. İğrenç olayda Serdivan Sapak Camii'ne 25 Ağustos'ta saat 07.15 sırasında gelen ve henüz kimliği tespit edilemeyen bir kişi bahçeden geçerek caminin içine girdi. Kimsenin olmadığı sırada önce ceketini çıkartan şahıs, daha sonra caminin en arka kısmında bulunan balkona çıktı. Balkondaki halıyı kaldıran şahıs, daha sonra büyük tuvaletini yapıp üzerine halıyı örttü. Görüntülere yansıyan iğrenç olayda işini bitiren şahıs daha sonra camiden ayrılıyor. POLİS PEŞİNE DÜŞTÜ Olay sonrasında günlerce kokan camide cemaat namaz kılmakta zorluk çekince kaynağı araştırılmaya başlandı. Yapılan arama sırasında halı altın kokmuş pisliğe rastlandı. Bunun üzerine güvenlik kamara kayıtlarını incelemeye alan imam ve cemaat iğrenç olayla kaşılaştı. Polis teslim edilen görüntüler sonrasında şahsın peşine düştü. Etiketler: . osmanlı zamanında bu tür hadiseler olaylar vb durumlarda bir söz vardı. Bulun bu kişiyi ve kellesini vurun" şimdi ise polis peşine düştü ne yapacağı belli deil ceza bile almayacak" bu kanunlarla bu insanlar daha çok azmış durumda yeni ağırlaştırılmış kanunlar gelmeden bunlar bu tür olaylardan kaçınmazlar her geçen gün daha kötü olaylarla karşılaşıyoruz.Allah cezalarını versin bu tür insanların ne diyelim. + + + + 576796 + KKTC'de iki Türk askeri şehit oldu + KKTC'de iki Türk askeri şehit oldu "> KKTC'de iki Türk askeri şehit oldu Diğer GÜNCEL haberlerini okumak için ... HAVA DURUMU + + + + 576440 + Yaz tatili bitti, okullar açılıyor + 2008-2009 öğretim yılı, 12 Haziran 2009 Cuma günü sona ermişti. Öğrencilerin 12 Haziran Cuma gününden buyana sürdürdükleri yaz tatili de okulların açılmasıyla sona eriyor. Bakanlar Kurulu, "Türkiye'nin coğrafi konumu ve bölgeler arası iklim farklılıkları ile turizm sezonunun değişkenlik göstermesi nedeniyle öğrencilerin ve velilerin olumsuz etkilenmemesi için" okulların açılış tarihini 24 Eylül Perşembe günü olarak kararlaştırdı.Yarı yıl tatili 22 Ocak 2010'da 2009-2010 eğitim-öğretim yılının ilk dönemi, 22 Ocak 2010 Cuma günü sona erecek. Yarıyıl tatili, 25 Ocak-5 Şubat 2010 tarihleri arasında yapılacak. İkinci dönem, Şubat Pazartesi günü başlayacak ve 18 Haziran'da yaz tatiline girilecek. Çalışma takvimi, bu tarihler dikkate alınarak, "Milli Eğitim Bakanlığı Örgün ve Yaygın Eğitim Kurumlarının Çalışma Takvimi" örneği esaslarına göre, valiliklerce düzenlenecek. 2010-2011 eğitim-öğretim yılının da 13 Eylül 2010 Pazartesi günü başlaması kararlaştırıldı. 20 Eylül 2009 + + + + 576822 + Treninin çarptığı öğretmen, hastanede hayatını kaybetti + Edinilen bilgiye göre, Alaşehir'den Manisa'ya giden 32526 sefer sayılı yolcu treninin çarpması sonucu ağır yaralanan, önce Salihli Devlet Hastanesine, ardından Celal Bayar Üniversitesi Hastanesine kaldırılan 26 yaşındaki Mustafa Ayer bugün yaşamını yitirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Bölümünü yıl önce bitiren ve Salihli'deki özel bir dershanede öğretmenlik yapan Ayer'in geçen hafta Uşak'ın Karahallı ilçesinde görevlendirildiği öğrenildi. Ayer'in cenazesi, Cumhuriyet Camisi'nde cenaze namazının kılınmasının ardından Durasallı kasabası mezarlığında toprağa verildi. + + + + 576725 + Kosova'da Nöbet Değişimi + Kosova'da Nöbet Değişimi Kosova Türk Temsil Heyet Başkanlığı görevini yürüten Kurmay Albay Yahya Bacak, görevini Kurmay Albay Hasip Saygılı'ya devretti. Kosova'da 10 yıldan bu yana barış ve güvenliğin sağlanmasına büyük katkıda bulunan Kosova Türk Taburu'nun Temsil Heyeti Başkanlığı'nda komuta devir-teslim töreni düzenlendi. Kosova Türk Taburu'nun konuşlandığı Sultan Murat kışlasında düzenlenen törende, bir yıldır Kosova Türk Temsil Heyet Başkanlığı görevini yürüten Kurmay Albay Yahya Bacak, görevini Kurmay Albay Hasip Saygılı'ya devretti. Törende, Kosova Barış Gücü KFOR bünyesindeki Çok Uluslu Güney Tugayı Komutanı Tuğgeneral Benedict Zimmer de katıldı. Tören resmi geçitle sona erdi. + + + + 576269 + Altın fiyatları haftada yüzde yükseldi + Altın fiyatları haftada yüzde yükseldi 20 Eylül 2009 Pazar, 09:26 İstanbul Altın Borsası (İAB) Başkan Vekili Osman Saraç, altın fiyatlarının haftalık süre içerisinde kaydettiği yüzde 7'lik artışın, çoğunlukla vadeli piyasalarda açığa satışların kapatılması işlemlerinden ve spekülatif nedenlerden kaynaklandığını ifade ederek, ''buna karşın fiziki altın talebinde bir artış gözlenmiyor'' dedi. Saraç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yaz hisse senedi piyasalarında kaydedilen yükselişlerin sürdürülebilirliğine dair endişelerin, geleneksel olarak ekonomik karmaşalarda sığınılan güvenli bir liman olarak görülen altını son bir haftalık kısa süre içerisinde yüzde civarında yükselterek 17 Eylül Perşembe günü 1,023,40 dolar/ons ile Mart 2008 tarihinden beri gördüğü en yüksek seviyeye ulaştırdığını anımsattı. Bu yılın Şubat ayında 1.000 dolar/ons'un üzerine yükselen metalin 2008 yılı Mart ayında 1.030,80 dolar/ons'luk rekor seviyeyi gördüğünü hatırlatan Saraç, şunları kaydetti: ''Çoğu yatırımcı hisse senedi piyasalarında kaydedilen yükselişlerin global ekonomideki toparlanmanın önünde gittiğinden endişe etmekte olup, bu toparlanmanın istihdam yaratmayacağı ve hükümetler tarafından uygulanan parasal teşviklerin etkileri azalmaya başlar başlamaz ekonomik toparlanmanın sürdürülmesinin güç olduğu görüşündeydi. Bu nedenle kendilerini hisse senedi piyasalarındaki bir düşüşe karşı korumak amacıyla altın almaktaydılar. Fiyatların haftalık süre içerisinde kaydettiği yüzde 7'lik artış, çoğunlukla vadeli piyasalarda açığa satışların kapatılması işlemlerinden ve spekülatif nedenlerden kaynaklanıyor. Buna karşın fiziki altın talebinde bir artış gözlenmiyor. Diğer taraftan dünyanın en büyük altın madencilik şirketi olan Barrick Gold şirketinin forward altın satışlarını kapsayan hedge işlemlerini tasfiye etmek için milyar dolarlık hisse ihraç edeceğini açıklaması da altının son yükselişinde rol oynadı.'' ''ALTININ BUNDAN SONRAKİ KISA VADELİ HEDEFİ 1.030,80 DOLAR/ONS'LUK REKOR SEVİYE'' Osman Saraç, dünyanın en büyük altına dayalı borsa yatırım fonuna gelen yeni yatırımların hafta önce başlayan teknik yükselişe küçük yatırımcıların da katıldığını gösterdiğini, SPDR Gold Trust'ın altın varlıklarının 16 Eylül itibariyle bin 628 ton ya da yüzde 0,7'lik artışla milyon 86 bin 479 tona yükseldiğini bildirdi. Saraç, ''1.000 dolar/ons sınırını aşan altının bundan sonraki kısa vadeli hedefi Mart 2008 tarihinde gördüğü 1.030,80 dolar/ons'luk rekor seviyedir. Önümüzdeki günlerde altının yeni bir rekor seviyeye ulaşması büyük ölçüde ABD dolarındaki zayıflamanın sürmesine bağlıdır. Öte yandan 2009 sonuna kadar ve 2010 yılında genel olarak piyasalarda tüm metal fiyatlarında artış beklenmektedir'' şeklinde konuştu. AA + + + + 576799 + Evlenemezsiniz diyen kişi boğdular + Emniyet görevlisi Anil Kumar Rao, CNN-IBN televizyonuna yaptığı açıklamada, suçlarını itiraf eden ve tutuklanan çiftin, 14 Eylülde kızın ailesinden kişiye zehirli yiyecek verdiklerini, bilinçlerini kaybeden bu kişileri boğarak öldürdüklerini bildirdi. Başkent Yeni Delhi'nin 95 kilometre kuzeybatısında Kabul Pur köyünde meydana gelen olayda, kızın anne babası, erkek kardeşi ve kuzeninin 15 Eylülde yataklarında ölü bulundukları belirtildi. Kızın ailesinin, çiftin ilişkilerine, aynı alt kasta mensup oldukları gerekçesiyle karşı çıktığı kaydedildi. (aa) Etiketler: . + + + + 576643 + Bodrum'da 150 kg'lık ton balığı yakalandı + 'da 150 kg'lık yakalandı ’nın ilçesinde bir balıkçı, yaklaşık 150 kilogram ağırlığında orkinos (ton balığı) yakaladı. Alınan bilgiye göre, bu sabah Bodrum’un Yalıkavak beldesi açıklarında avlanan balıkçı Hüseyin Kayan’ın ağına yaklaşık 150 kilogram ağırlığında orkinos takıldı. Tekneyle Bodrum’a getirilen orkinos, kilogramı 20 TL’den satışa sunuldu. Hüseyin Kayan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, balığı yaklaşık saatte yakalayabildiklerini söyledi. Balığın yaklaşık 150 kilogram ağırlığında ve metre 85 santimetre uzunluğunda olduğunu belirten Kayan, "Daha önce en fazla 40-50 kilogram ağırlığında orkinos yakalanmıştı. Balığı isteyene tümüyle, isteyene parça parça satacağız. Dükkanımızı dün açmıştık. Bu balık dükkanımıza bereket getirecek" dedi. Bu arada, balıkçının önünden geçen turistler, dev orkinosa ilgi gösterdi. Bazı turistler balıkla fotoğraf çektirdi. + + + + 575716 + Sivasspor'da Hüzün Sürüyor + Sivasspor'da Hüzün Sürüyor Ligde bu sezon yaptığı maçta sadece puan toplayabilen Sivasspor, maç sonunda puan kazanan Bursaspor'u sahasında konuk etti. Ligde zor günler geçiren Sivasspor ile 6. haftaya 8. sırada giren Bursaspor'un mücadelesi karşılıklı ataklarla başladı. Ligde henüz galibiyeti bulunmayan, geçen sezonun 33. haftasındaki Gençlerbirliği galibiyetinden bugüne dek geçen 118 günde galibiyete hasret kalan ve bu maça mutlak galibiyet parolasıyla çıkan Sivasspor, maçın 3. dakikasında Bursaspor'dan Volkan'ın attığı şık golle 1-0 geriye düştü. Bursasspor'un golünden sonra Sivasspor beraberlik için rakip kalede ataklarını sıklaştırırken, konuk ekip Bursasspor etkili kontra ataklar geliştirdi. Her iki takımın geliştirdiği ataklar golle sonuçlanmayınca, maçın ilk yarısı Bursaspor'un 1-0 üstünlüğüyle sona erdi. Sivassporlu taraftarlar, ilk yarıyı 1-0 geride kapayan takımlarını ikinci yarı başlamadan önce tribünlere çağırarak moral verdi. İkinci yarıya Cihan'ın yerine Sezer'i oyuna alarak başlayan Sivasspor, beraberlik golü için rakip kaleye yüklenmesine rağmen bir türlü aradığı golü bulamadı. Skor avantajını elinde bulunduran konuk ekip Bursaspor ise savunma güvenliğini ön planda tutarak kontrollü bir oyun sergiledi. Bursaspor, kontra ataklarla rakip kalede etkili olmaya çalıştı. Oyun son bölümlerinde Shin Young'un attığı golle farkı 2'ye çıkaran Bursaspor, bu golden dakika sonra Zita'nın attığı gole engel olamadı. Zita'nın golünden dakika sonra Shin Young ile yeniden gol bulan Bursaspor, maçtan 3-1 galip ayrıldı. Bursaspor bu galibiyetle puanını 10'a yükseltirken, bu sezon ligdeki 6. maçında da galibiyete ulaşamayan Sivasspor 6. hafta sonunda puanda kaldı. İlk Yarı 2. dakikada Zita'nın kullandığı korner atışında ceza alanı içindeki Sedat'ın kafa vuruşunda kaleci Ivankov, üzerine gelen topu rahat şekilde kontrol etti. GOL 3. dakikada Bursaspor'un golü geldi. Ceza alanı dışında topla bulaşan Volkan, yerden bir vuruş yaparak meşin yuvarlağı kaleci Akın'ın uzanamayacağı köşeden ağlarla buluşturdu: 0-1 5. dakikada kale alanı içerisine gönderilen topa hareketlenen Zita, istediği vuruşu yapamayınca Sivasspor net bir pozisyondan faydalanamadı. 7. dakikada Musa'nın sağ kanattan ceza alanı içerisine yerden yaptığı ortada, İbrahim Şahin'in yakın mesafeden vuruşunda top direğin yanından az farkla auta çıktı. 26. dakikada Musa'nın sağ kanattan ceza alanına yaptığı ortada, Cihan topu kafayla kale alanına indirdi. İbrahim Şahin'in yakın mesafeden ayağıyla yaptığı vuruşta top auta gitti. 28. dakikada Ali Tandoğan'ın ceza alanına yaptığı ortada, Volkan'dan önce hamle yapan kaleci Akın topu iki hamlede kontrol etti. 30. dakikada Murat Sözgelmez'in sağ kanattan ceza alanına yaptığı ortada, Ersen Martin'in kafa vuruşunda top direğin üstünden auta çıktı. Maçın ilk yarısı, 1-0 Bursaspor'un üstünlüğü ile sona erdi. İkinci Yarı 58. dakikada Zita'nın sol kanattan kullandığı korner atışında, kale alanı içerisinde kaleci İvankov ve rakiplerinin arasından iyi yükselen Kamanan'ın kafa vuruşunda top direğin yanından az farkla auta çıktı. 67. dakikada Sivasspor'un organize gelişen atağında, orta alanda topla buluşan Kamanan, meşin yuvarlağı bekletmeden sağ kanattaki Musa'ya aktardı. Musa'nın ceza alanına yaptığı ortada Ersen Martin'in kafa vuruşunda savunmaya çarpan top, kornere çıktı. 72. dakikada ceza alanı içerisinde kaleye çapraz pozisyonda topla buluşan Volkan, meşin yuvarlağı uygun pozisyondaki Shin Young'a vermek yerine kaleye plase bir vuruş yapmayı denedi. Volkan'ın vuruşunda, top direğin yanından auta gitti. 76. dakikada Sezer'in ceza alanına yaptığı ortada savunmanın arkasına sarkan Kamanan'ın gelişine vuruşunda top, direğin üstünden auta çıktı. 79. dakikada Erman'ın ceza alanı içerisine gönderdiği topu sırtı kaleye dönük olarak kontrol eden Ersen Martin, meşin yuvarlağı ceza alanı yayı yakınlarındaki Sezer'e çıkardı. Sezer'in vuruşunda top, direğin yanından auta çıktı. GOL 85. dakikada Bursaspor Shin Young'un attığı golle farkı 2'ye çıkardı. Batalla'nın pasıyla ceza alanında topla buluşan Shin Young, yerden plase bir vuruşla meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 0-2 GOL 87. dakikada Zita, ceza alanına girmeden yaptığı sert vuruşla meşin yuvarlağı filelerle buluşturdu: 1-2 GOL 88. dakikada sağ kanattan ceza alanına gönderilen topu önünde bulan Shin Young, boş pozisyonda topu ayağının içiyle filelere gönderdi: 1-3 89. dakikada ceza alanına gönderilen topa hareketlenen Ersen Martin'in vuruşunda top üst direkten oyun alanına döndü. Topu, savunma kornere gönderdi. Maç, Bursaspor'un 3-1 galibiyetiyle sona erdi. + + + + 575970 + SHP, siyasîlere Başbakan'ın bahsettiği raporu hediye edecek + Kürtlere ileri düzeyde demokratik hakların önerildiği raporu hazırlayanlar arasında CHP lideri Deniz Baykal da bulunuyor. Baykal, kamuoyu baskısı üzerine söz konusu rapordaki ifadelerin arkasında olduğunu, bugün de aynı düşünceyi taşıdığını kaydetmişti. Başbakan Tayyip Erdoğan da, CHP liderine demokratik açılımı görüşmek için mektup yazacağını, kabul etmemesi halinde 1989 tarihli raporu CHP'nin görüşü olarak esas alacaklarını vurgulamıştı. SHP lideri Yakupoğlu, "Siyasi partilere yapacağımız bayram ziyaretlerinde 1989'da SHP tarafından hazırlanan 'Doğu ve Güneydoğu Sorunlarına Bakış ve Çözüm Önerileri' adlı raporu hediye edeceğiz." dedi. Raporun, Türkiye demokrasisinin önemli dönemeçlerinden biri olduğunu hatırlattı. İSTANBUL ZAMAN + + + + 576385 + Ekmeğe zam sinyali + Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Selim Öğütür, Ağustos 2008'de Eskişehir'de 234 bin ton hububat tescil işlemi yaptıklarını belirterek, bu işlemlerin 179 bin tonunu buğday, 50 bin tonunu arpa, bin tonunu da diğer hububatların oluşturduğunu kaydetti. Ağustos 2009 itibariyle 330 bin ton hububat tescili yaptıklarını ifade eden Öğütür, şöyle konuştu: "Bu yıl 236 bin ton buğday, 83 bin ton arpa, 11 ton da diğer hububatların tescilini yaptık. Geçen yılı göre hububatta 96 bin ton hacim artışı var. Arz talep dengesine bağlı olarak 2009'da buğday fiyatlarının serbest piyasada ortalama 38 kuruş ile 55 kuruş arasında, arpa da 32 kuruş ile 36 kuruş arasında satıldı. Geçen yıl küresel ısınmadan dolayı yağışların az olması buğday ve arpa üretiminde rekoltenin düşmesine neden olmuştu. Bu yüzden buğday ve arpanın satış fiyatında bir yükseliş yaşanmıştı. Geçen yıl buğday 44-60 kuruş arasında, arpa da 40-50 kuruşu arasında alıcı buldu. Rekoltedeki artış, alım fiyatlarında bir düşüşe neden oldu. Türkiye'de bu yıl hububat sıkıntısı yaşanmayacak." "Bir çuval una 1-2 liralık zam gelecek" İç Anadolu Fırın İşverenleri Sendikası Başkanı Necati Mülazımoğlu da buğday rekoltesindeki artışın un fiyatlarına olumlu yansımayacağını belirterek, bu durumun kaliteli ekmeklik buğdayın piyasada yeteri kadar bulunmamasından kaynaklandığını bildirdi. Un fiyatlarından yıl içinde artış yaşanacağını anlatan Mülazımoğlu, şöyle devam etti: "Piyasada ucuz kaliteli unluk buğday bulunmuyor. Piyasadaki kaliteli buğdayın fiyatının yüksek olması una zam yapılması gerektirecek. Bir çuval una 1-2 liralık zam gelecek. Şu anda unun çuvalı 35 ile 47 lira arasında alıcı buluyor. Una yapılan zammı ekmeğe yansıtmayı düşünmüyoruz. Un zammını fırıncılar bünyesinden karşılayacak. Ancak, elektrik ve yakıt gibi zamlarla üretimde zarar etmeye başlarsak bayramdan sonra ekmeğe de zam gelebilir." + + + + 576272 + 'Gidişat iyi, iş bizde bitiyor' + 'Gidişat iyi, iş bizde bitiyor' 20 Eylül 2009 Pazar, 09:34 Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, Bursa'nın 2010 yılında otomotiv, tekstil ve hizmet sektöründe büyük patlama yaşanacağını söyledi. Akkurt, "İyi gidiyoruz yeter ki her zamanki gibi ayağımıza kurşun sıkmayalım." dedi. Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, Genel Müdür Yardımcısı Hakan Binbaşgil, Akbank Bursa Bölge Müdürü Tolga Dağlı, Fomara Şube Müdürü Gökhan Uslu ve Fomora Ticari Şube Müdürü Levent Yılmaz Rumelili Yönetici İş Adamı ve Sanayicileri Derneği (RUMELİSİAD) ziyaret etti. RUMELİSİAD Başkanı Vehbi Varlık, dernek çalışmaları hakkında konuklarına bilgi verdi. Bursa ve Türkiye ekonomisine katma değer sağlayan, büyük sanayi kuruluşlarını temsilcilerinin RUMELİSİAD üyesi olduğunu belirten Varlık, yeni dönemde Balkanlar'a olan ilgiyi arttırmayı hedeflediklerini söyledi. İçinde bulunduğumuz ekonomik durumun işadamlarını daha çok çalışmaya, her zamankinden fazla üretmeye ve istihdam sağlamaya ittiğini belirtirken, 'Mezara kadar çalışacağız' diyerek kararlığını ortaya koydu. Bu sürede işadamlarının daha kararlı ve cesur olması gerektiğinin altını çizen Varlık, bankaların da bu süreçte işadamlarının yanında yer alması gerektiğine işaret etti. Finans sektörü ve özel sektörün kriz ortamını el birliğiyle aşabileceğini kaydeden Varlık, "Bankalar bu dönemde özellikle kobilere daha kolay kredi kullandırmalı. Gerekirse riski paylaşmalı." dedi. Bursa'nın otomotiv ve tekstil sektöründen sonra hizmet sektöründe de gelişme gösterdiğini belirten Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, 2010 yılında özellikle otomotiv sektöründe büyük sıçrama beklediklerini kaydetti. Otomotivle birlikte yan sanayinin de önünün açık olduğunu kaydeden Akbank Genel Müdürü, otomotiv üreticilerinin doğu Avrupa pazarında aradığını bulamadıklarının altını çizdi. Bu nedenle Türkiye'nin öneminin artığına işaret eden Akbank Genel Müdürü Akkurt sözlerine şu sözlerle devam etti: "Bu nedenle Bursa yakın gelecekte çok önemli sıçramalar yapacaktır. Türkiye önümüzdeki süreçte Çin faktörünün azalmasıyla ön plana çıkacaktır. Bizdeki yetişmiş eleman, insanların işlerine bağlılığı önemli bir faktör. Biz Çin gibi katma değeri düşük ürünler yerine, katma değeri yüksek ürünler üreterek dünya tekstil pazarındaki yerimizi alacağımıza inanıyorum. İyi gidiyoruz yeter ki her zamanki gibi ayağımıza kurşun sıkmayalım." Akbank'ın çalışmaları hakkında da RUMELİSİAD yönetim kuruluna bilgi aktaran Akbank Genel Müdürü Ziya Kurt, sanayi, hizmet, ticaret ve özel bankacılıkta RUMELİSİAD üyelerinin bankacılık işlemlerini yapmaya talip olduklarını kaydetti. CİHAN + + + + 576512 + Yıldız: Sükut-u hayale uğradım + Bakan Yıldız, Kayseri İl Özel İdaresi'nde düzenlenen bayramlaşmaya katıldı. Yıldız, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, bayramların, insanların birbirini daha iyi anlamaları, sevmeleri, buluşmaları ve uzlaşmalarının en temel kavramlarından bir tanesi olduğunu ifade etti. Bayramların, hem dini hem de milli olması açısından da insanları birbirine daha iyi bağlayıcı özellikler taşıdığını vurgulayan Yıldız, şöyle devam etti: ''Ramazan Bayramı nedeniyle, öncelikle bu vatanımız için kanlarını, canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah'tan bir kez daha rahmet diliyorum. Gazilerimize sağlık, sıhhat içinde nice bayramlar temenni ediyorum. Bayramlarda bize düşen görev, aynı zamanda hem şehitlerimizin kabirlerini hem de gazilerimizi bulundukları yerde ziyaret etmektir. Hastalarımızı ziyaret edeceğiz, huzurevlerimize giderek yaşlılarımızı hatırlayacağız. Bayram, hep beraber, fakiriyle zenginiyle bütün herkesle bir arada olmaktır. Bu vesileyle Kayserili hemşehrilerimizin bayramlarını kutluyorum.'' Bakan Yıldız, bir gazetecinin ''Demokratik Açılım'' konusundaki sorusu üzerine, ''Başbakanımızın ve bütün AK Parti hükümetlerinin söylediğimiz tek şey var. Bizim devletimizin üniter yapısında, Edirne'den Kars'a kadar Sinop'tan Hatay'a varıncaya kadar hep beraber ve birlik olduğumuzu iliklerimize kadar hissetmemiz esastır. Hiçbir etnik gruba bakmaksızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendilerini rahatlıkla birlik ve beraberlik içinde hissedeceği bir yapı oluşturmaktır. Açılımdan kastımız, bir barış, bir huzur ve birbirimizi hem anladığımız hem de anlattığımız bir insan yapısı şeklinde tanımlamaktır. Biz bunu başaracağız. Terörün de bu sayede önüne geçeceğiz'' diye konuştu. ''(Demokratik Açılım) konusunda MHP'nin tutumuyla ilgili'' bir soru üzerine de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, şunları söyledi: ''Ben şahsen bu konuda 'MHP'nin tutumu' biraz sükut-u hayale uğradım. Bu tür açılımda hiçbir ayrımcılığa gitmeksizin Türkiye Cumhuriyeti'ni gerçekten düşünüyorsak, birleştirici, barıştırıcı olmamız lazım. Her birimiz bir kenardan tutup bir tarafa çektiğimiz takdirde bu hedefe ulaşamamış oluruz. Bu ayrıştırmanın değil, birleştirmenin esasıdır, usulüdür. Biz birleştirmek için uğraşıyoruz. açıdan kendilerinden son kez bir anlayış bekliyorum. Peki bu bayram gününde de bir anlayış göstermezlerse ne olur? Biz yine yolumuza devam ederiz. Türkiye; birliğine ve beraberliğine bizim hedeflediğimiz tarzda yine ulaşacaktır.'' + + + + 576420 + Polis göstericiyi 'akrep'le gözetleyecek + Polis göstericiyi 'akrep'le gözetleyecek Emniyet Müdürlüğünün, yasa dışı gösterilerde zanlıları belirlemek için "Akrep" adı verilen zırhlı personel taşıyıcıya kurulan dijital kamera sistemini kullanacağı belirtildi. Daha önce ’de ilk kez, polis helikopterinden çekilen görüntüleri yerde anında izleme imkanı sağlayan sistemi ve kaçan araçları içindekilere zarar vermeden durdurmaya yarayan kapanı kullanan Adana polisi, şimdi de ileri dijital kamera sistemiyle bir ilki gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Yapılan araştırmalar sonucu Emniyetin kendi imkanlarıyla bin TL değerindeki dijital kameranın, saldırılara karşı korunaklı "Akrep" adı verilen zırhlı personel taşıyıcıya yerleştirilmesi kararlaştırıldı. Emniyet Müdürü Salih Kesmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Şube Müdürlüğü bünyesindeki aracın toplumsal olaylarda kullandığını, daha önce de bu araçlarda kamera sistemi bulunduğunu, ancak hassas yapıya sahip olmadığını, bu nedenle çok fazla işe yaramadığını belirtti. İncelemelerin ardından daha kaliteli bir görüntü elde ederek zanlıya yaklaşmadan tespiti yapabilmek için yeni dijital kamera sistemi kurduklarını ifade eden Kesmez, şunları kaydetti: "Şimdi gece görüşü olan ve 300 metreyi yaklaştırabilen kameralar takıldı. Herhangi bir yasa dışı gösteri olduğunda bununla çekeceğiz ve adli makamlara vereceğiz. Yani böylelikle teknolojiyi en iyi şekilde kullanıp olayları delillendireceğiz. hakimiyetini daha iyi sağlayacağız. Suçlular cezasını çekmiş olacak. Bu cihazı kendi imkanlarımızla sağladık. Eğer isteğimiz sonucu alabilirsek diğer araçlarımıza da aynı teknoloji yerleştireceğiz." Adana Emniyet Müdürlüğünün yeni teknolojileri kullanan bir birim olarak adını duyuracağını belirten Kesmez, şöyle devam etti: "Son dönemde kendimizi yenilemeye başladık. Ağ sistemi de bu yenilemenin bir bölümü olacak. Sistemin Türkiye’ye gelmesi ile ilgili konusuna uygunluğu denetleniyor. Bu sistemi ilk olarak Adana’ya getirmeyi istiyoruz. Ağ ile kendisini yaralayan, polise saldıran, sarhoş, psikopat birini etkisiz hale getirebiliriz. Biz şu anda ne yapıyoruz? Zor kullanarak etkisiz hale getiriyoruz. Elini ayağını bağlıyoruz. Güç kullanıyoruz. Halbuki bu sistemle üzerine ağ atacağız kendisi paketlenecek." Emniyet Müdürü Kesmez, ilk denemeyi hizmet binasının bahçesinde bindiği "Akrep"te yaparak, kamera sistemi hakkında bilgi aldı. + + + + 575974 + Denizli: Başkan isterse istifa ederim + LİNKLER Tribünler sadece Ernts'i alkışladı. Teknik Direktör Mustafa Denizli ise takımda işlerin iyi gitmediğini belirtirken, başkanla görüşeceğini ve gerekirse istifa edeceğini söyledi. Denizli'nin 90 dakika sonrasında Başkan Yıldırım Demirören'e istifasını sunduğu; ancak kabul görmediği öğrenildi. Öte yandan tribünlerin 'Gaziantep'e başkan olsana' tepkisinin ardından 'Yıldırım Demirören yeter' ve 'Yönetim istifa' temposu İnönü'yü kapladı. + + + + 576256 + Enerji yatırımlarına kredi yağıyor + Köktaş, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, 2008 yılının son çeyreğinden itibaren küresel krizin çok ciddi şekilde piyasaları etkilediğini hatırlatırken, kendilerinin de yatırımcıyı finans kuruluşları nezdinde güçlü kılan, yatırımları başlamış olanları engellemeyen, başlamamış olanların da finansman teminini sağlamaya yönelik mekanizmalar geliştirdiklerini söyledi. Yatırım ortamının iyileştirilmesi noktasında yönetmeliklerde ve mevzuatlarda bir çok değişiklikler yaptıklarını anlatan Köktaş, şunları kaydetti: ''Mevzuatlarımızda onlarca değişiklik yaptık. Yaklaşık iki ay oldu aşağı yukarı onun üzerinde 10-12 maddelik bir paket değişiklik yaptık. Tamamı bankaların enerji projelerini finanse etmesini kolay kılan unsurları içeriyor. Bankalar daha kolay, uzun vadeli kredi nasıl verir, onları organize eden bir paket. Biz zaman zaman bankalardan taahhütname alıyorduk. taahhütnameleri kaldırdık. Onun dışında bizim kredi rehin sözleşmeleri, hisse rehin sözleşmeleri, işletme rehin sözleşmelerinin hepsi kurul kararıyla gündeme geliyordu, onları kurul kararı olmaktan çıkardık.'' Yerli ve yabancı yatırımcının yatırım yapabilmesi için düzenleyici iklimin iyi olması gerektiğini vurgulayan Köktaş, bu anlamda da öngörülebilirliği yüksek bir piyasa oluşturmak gerektiğini söyledi. Bu kapsamda yapılacak düzenlemeler ile uzun vadeli piyasada ne tür eğilimlerin olacağını yatırımcının görebilmesi gerektiğini belirten Köktaş, ''yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik inanılmaz gayretlerimiz var, bu kapsamda riskleri minimize etmeye, öngörülebilirliği yüksek tutmaya çalışıyoruz'' dedi. -''YATIRIM ORTAMI CANLI, GERÇEKLEŞMELER İYİ GİDİYOR'' Her sektör gibi enerji sektörünün de krizden etkilendiğine işaret eden Köktaş, ancak yatırım ortamının enerjide halen canlı olduğunu ve yatırım gerçekleşmelerinin de iyi gittiğini bildirdi. Köktaş, ''küresel krizin etkilerini gösterdiği 2008 yılında dünyanın hiçbir yerinde hiç bir şey yapılmazken bizde çok iyi rakamlarla dağıtım özelleştirmeleri yapıldı. Şu anda üçlü bir paketin, üç tane dağıtım bölgesinin ihale süreci devam ediyor. Teknik ve finansal ön yeterlikler alındı. 50'nin üzerinde teklif var toplamda. Bu çok önemli bir göstergedir'' diye konuştu. -BANKALARDAN ENERJİ YATIRIMLARINA DESTEK- Son 1-2 ay içerisinde bankaların enerji projelerinde yerli bankaların enerji projelerine verdiği finansman paketinin de oldukça artmaya başladığına dikkati çeken Köktaş, Türkiye'de enerji sektörünün bundan sonra taşıyıcı bir sektör haline geldiğini, lokomotif bir sektör konumuna geçtiğini söyledi. Mevcut durumda bankalardan en rahat kredi alabilen sektörün enerji sektörü olduğunu ifade eden Köktaş, ''yerli bankalar çok hızlı bir şekilde proje finansmanı yapmaya başladı. Şu anda yılı ödemesiz 12 yıla kadar vadeli projeler gerçekleşmeye başladı. Yabancı bankalar da bu finansman paket içinde olma gayretini gösteriyor, bu çok sevindirici bir şey'' dedi. -ORTA VADELİ PROGRAMIN DEĞERLENDİRMESİ- Orta vadeli programda enerji sektörüyle ilgili çok önemli mesajlar olduğuna işaret eden Köktaş, bu mesajlardan bir tanesinin elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmelerine hız verilmesi olduğunu söyledi. Elektrikte dağıtım ve üretim özelleştirmelerinin hükümet iradesi, siyasi kararlılığı olmadan gerçekleştirilmesinin kolay olmadığına dikkati çeken Köktaş, bu anlamda orta vadeli programa konulmuş mesajın da sektör açısından önemli olduğunu ifade etti. Dünya genelinde elektrikte dağıtım özelleştirmelerinin bir analizi yapıldığında kısa vadede olmasa da orta ve uzun vadede rekabet ve rasyonel işletmecilik sayesinde fiyatların düşeceğinin görüldüğünü anlatan Köktaş, böylece rekabetçi koşullarda vatandaşın enerjiyi daha ucuza temin edebileceğini ve nitelikli hizmet ile arz güvenliğinin sağlanacağını kaydetti. Önemli bir diğer konunun da enerji kitlerinin zarar etmeden işletilebilecek duruma gelmesi olduğunu ifade eden Köktaş, ''işletmeciliğin temel bir prensibi var siz eğer bugün sübvanse ederek eğer bir maliyeti yok ediyorsanız maliyet birikir birikir, büyür daha sonraki bir zamanda topluma çok daha büyük bir maliyetle geri döner'' diye konuştu. Köktaş, enerji KİT'lerinin zarar etmemesi durumunda sistemin daha da büyüyeceğini ve kaliteli hizmetin rekabetçi koşullarda sağlanacağını bildirdi. EPDK Başkanı ''Orta Vadeli Programda sadece enerji ile ilgili değil tüm yatırımcılara (2012 yılına kadar böyle bir program var, makro ekonomik göstergeler şunlardır, dolayısıyla herkes ve yatırımcılar kendi vaziyetinizi buna göre alın) mesajı veriliyor ki bu mesajın yatırım ortamına katkısı olacaktır'' diye konuştu. -''AKARYAKIT DENETİMLERİNDE FLU ALANLARA YOĞUNLAŞMAK LAZIM'' Akaryakıt kaçakçılığını önlemek noktasında yapılan denetimin de bir analizinin yapılması gerektiğini vurgulayan Köktaş, denetimler sonrası yüzde yüzde 98-99 oranında başarı sağlanan yerleri tekrardan denetlemenin bir anlamı olmadığını, ''flu alanlara'' yoğunlaşmak gerektiğini belirtti. Denetimleri emniyet, güvenlik güçleri ve çeşitli kurumlarla koordinasyon içinde gerçekleştirdiklerini anlatan Köktaş, ''2009'un başında bir sistem analizi yaptık yani denetimi nerelere yoğunlaştırmak lazım bunun programını yaptık. Mesela biz son yılın verilerine baktığımızda yüzde 98'in üzerinde istasyonlarda marker uygulama başarısı var. Dolayısıyla farklı alanlarda daha toplu tüketimin olduğu ticari sirkülasyonun içerisinde çok olmayan alanlar var. alanlara yoğunlaşıyoruz'' diye konuştu. -AKARYAKITTA KAR MARJLARINI ÇOK YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ'' Akaryakıtta bayi ve dağıtıcı kar marjlarının Türkiye'de en yakın erişilebilir piyasa olan Akdeniz piyasasının ve dünya ortalamasının çok üzerinde olduğunun tespit edilmesinin ardından EPDK'nın tavan fiyat uygulamasını hayata geçirdiğini hatırlatan Köktaş, uygulama süresince aslında sadece kar marjına tavan fiyat konulduğunu akaryakıt fiyat formülündeki diğer parametrelerin ise değişken olduğunu kaydetti. Tavan fiyat uygulamasının kanuni süresinin ay olduğunu belirten Köktaş, uygulama sonrasında dağıtıcı ve bayi kar marjlarının en yakın erişilebilir piyasadaki ortalamalara çekildiğini ifade etti. Kendilerinin mevcut durumda da piyasayı ve fiyat hareketlerini günbegün çok yakından izlediklerini vurgulayan Köktaş, düzenleyici kurum olarak amaçlarının tedarikçiler ile tüketiciler arasındaki dengeyi sağlamak olduğunu, bu yüzden mal ve hizmet tedarikinin kesintisiz ve nitelikli sunulmasını sağlamanın yanı sıra tüketici haklarını korumak zorunda olduklarını ifade etti. -RÜZGAR SANTRALI BAŞVURULARINDA SON AŞAMAYA GELİNDİ- Kasım 2007 tarihinde alınan rüzgar santralı lisansı başvurularında ne aşamaya gelindiğine ilişkin bir soru üzerine de Köktaş, söz konusu lisans başvurularının yaklaşık yıl önce alındığını ancak başvuruların öncesinde yapılması gereken bir takım hazırlıkların, başvurular alındıktan sonra yapılmaya başladığını ifade etti. Geçen bu süre zarfından, kurum ve kuruluşların çeşitli düzenlemeler yaptıklarını hatırlatan Köktaş, bu kapsamda 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununda yapılan değişiklik ile çoklu başvuruların değerlendirme usul ve esaslarını belirlendiğini, TEİAŞ'ın ulusal kapasite, bağlantı kapasitesini belirlediğini ve kendi teknik değerlendirme yönetmeliğini, çıkarttığını ve hazırlıkların hemen hemen bitme aşamasına geldiğini kaydetti. Köktaş konuşmasına şöyle devam etti: ''Geldiğimiz nokta itibariyle artık yüzdük yüzdük kuyruğuna geliyoruz. Kısa bir süre sonra değerlendirmeler, konan parametreler çerçevesinde lisanslama aşamasına kısa bir süre sonra gelmiş olacak. yıl aradan süre geçti ama bu yıl çeşitli kurumların, bu işlemleri değerlendirmek üzere kendilerine verilen kanun ve yönetmeliklerde görevlerini yerine getirmekle geçti. Zaten bizim sürekli lisanslandırma işlemlerimiz devam ediyor, 4500 megavat civarında rüzgarda verdiğimiz uygun bulma ve lisans var. Bunların bir kısmı yatırımları fiilen başladı, bir kısmı projelendirme ve finansman paketlerinin hazırlanması aşamasında. Değerlendirmelerinin başlaması, lisanslandırması ve yatırıma geçmesi de çok hızlı bir şekilde başlayacak, hazırlık aşaması son aşamaya geldi.'' + + + + 576222 + Eşit işe eşit ücret krize takıldı + Eşit işe eşit ücret krize takıldı 20 Eylül 2009 Pazar, 08:33 Hükümetin yıllık plan dahilinde uygulamaya koyduğu eşit işe eşit ücret düzenlemesi ekonomik kriz nedeniyle askıya alındı. Zaman gazetesinin haberine göre, 2007 yılında başlayan uygulama ile 2012'ye kadar memurlar arasındaki ücret dengesizliğinin ortadan kaldırılması amaçlanıyordu. İlk adımı 2007 yılında atan hükümet, aynı işi yaptığı halde düşük ücret alan memurlara 80 lira denge tazminatı verdi. 2008'de ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından bizzat açıklanan düzenleme ile düşük maaşlı memura 113 ile 375 TL ek ödeme yapıldı. Çalışanlar arasındaki dengeyi sağlayacak ödemeler 2012 yılına kadar tamamlanacaktı. İki yıl içinde ek ödemenin yüzde 45'i verilirken, geriye kalan 55'lik kısmın üç yılda ödenmesi planlandı. Ancak edinilen bilgiye göre araya giren ekonomik kriz nedeniyle 2009 yılındaki ek ödemeler askıya alındı. Kamu çalışanlarının en çok dile getirdiği şikayetlerin başında, aynı statüde olmalarına rağmen emsallerinden düşük maaş almaları geliyor. Uzun yıllar tartışma konusu olan bu durumu gidermek için 5793 sayılı yasa ile düzenleme yapıldı. Aynı unvana sahip, aynı işi yapan kamu personeli arasındaki ücret farklılığını gidererek eşit işe eşit ücret uygulamasına geçmeyi hedefleyen yasa ile maaşı düşük olan personele her ay ek ödeme yapılması öngörülüyor. Ancak yasa, ek ödemenin ne kadar olacağını belirleme yetkisini Bakanlar Kurulu'na bıraktı. Bu nedenle yaklaşık milyon 500 bin memurun her yıl alacağı ek ödeme miktarı Bakanlar Kurulu tarafından tespit ediliyor. Ancak küresel ekonomik kriz sebebiyle son bir yıldır gelirler azalırken bütçe açığı artmaya başladı. Bu durum nedeniyle Bakanlar Kurulu'nun bu yıl için ek ödeme açıklamayacağı öğrenildi. Bu yıl ek ödeme alamayan memurun umudu ise 2010'da kayıpların telafi edilmesi. Sendikalar ise krizi göz önüne alarak bu yılki ek ödeme taleplerini düşük tutmuştu. Memur-Sen, ek ödeme talebini 80 TL olarak belirledi. Daha sonra ise bu talep 60 liraya kadar çekildi. Hükümetin krizi gerekçe göstererek bu yıl ek ödeme yapmaya yanaşmadığını söyleyen Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu, "Geçen yıl toplu görüşme masasında ek ödemelerin 2012'ye kadar tamamlanmasını mutabakat altına almıştık. Hükümet de buna 'evet' diyerek imza attı, uzlaşma vardı. Ancak kriz gerekçesiyle bu yıl hiç gündeme almadılar. Hem Sayın Başbakan'la hem de Sayın Ali Babacan ile görüştüm. Bir sonuç alamadık. 2010 yılında ek ödeme verileceğine dair bir ışık da alamadık. Zaten kriz olmasaydı en az 100 TL isteyecektik. Orta vadeli hedef açıklandı. 2009 yılındaki küçülme bitiyor. 2010'da ise yüzde 3,5 büyüme öngörülüyor. Tablo pozitife dönüyor. Halen fırsat var. Hiç olmazsa 25+25 TL verilsin. Aksi takdirde küçülmenin faturasını ödemeye mecbur edilen memurun motivasyonu ciddi şekilde bozulacak." dedi. Öte yandan ek ödeme düzenlemesinin tamamlanamamış olması, aynı işi yapan, aynı unvandaki memurlar arasındaki maaş farkının sürmesine yol açıyor. Halen bu fark, 102 ile 499 TL arasında değişiyor. Kamu-Sen tarafından hazırlanan rapora göre farklı kurumlarda aynı işi yapan iki müdürden birincisi bin 576 lira maaş alırken diğer kurumdaki müdürün maaşı bin 75 lira. Bu fark, maaşa etki eden özellikleri aynı olan müdürlerin sadece çalıştıkları kurumun farklı olmasından kaynaklanıyor. Yine iki farklı kurumdaki avukatlardan birincisi bin 644 lira alırken aynı yıl çalışmışlığı olan, aynı eğitimi alan kamudaki bir başka avukat bin 989 lira gelir sağlıyor. Rapora göre aynı sorun kamudaki tekniker, laborant, diş hekimi gibi pek çok meslek grubu için söz konusu. Sorunun ortadan kaldırılabilmesi için ek ödeme düzenlemesinin tamamlanması gerekiyor. + + + + 576737 + Irak'ta mezarlıkta bomba: ölü + LİNKLER Polis kaynakları, bombanın İskenderiye'deki mezarlıkta patladığını, Ramazan Bayramında burada yatan yakınlarını ziyaret edenlerden 4'ünün de yaraladığını açıkladı. + + + + 576290 + Karine Hannah'tan ABD'de Türkçe konser + Hannah, New York'ta 21 Eylül akşamı Metropolitan Room'da vereceği konserde New York'ta yaşayan müzik yapımcısı Ayhan Şahin'in eserleri ve ile daha önceden hazırladıkları albümden parçalar seslendirecek. Karine Hannah en son çıkardığı "Karine" isimli albümünde Türkçe seslendirdiği "Sırtımda Aşkın" şarkısına da yer vermişti. Kanada'nın hem Fransızca hem de İngilizce konuşulan Montreal kentinde büyüyen ve yaşından beri şarkı söyleyen Karine, kısa sürede, önce Montreal'de daha sonra ise tüm Kanada'da verdiği konserler ve televizyon şovlarında söylediği şarkılarla çok genç yaşta ün kazandı. Kendisi gibi Montrealli olan ünlü şarkıcı Celine Dion tarafından sesi çok beğenilen Karine, Dion'un düğününde 21 kişilik orkestra eşliğinde şarkı söylemişti. Hannah'ın konserine New York'taki Türk toplumunun ilgi göstermesi bekleniyor. + + + + 576569 + Çin yüzde 8'lik büyümeyi yakalayabilir + 'in, bu yıl yüzde 8'lik büyüme oranını yakalayabileceği ileri sürüldü. İstatistik Bürosu yetkilileri, yıl sonu itibarıyla yüzde 8'lik ekonomik büyüme hedefinin güç de olsa gerçekleşebileceğini vurguladılar. bu yılın ikinci çeyreğinde yıllık yüzde 7,9 oranında büyüme sağladı. + + + + 575920 + A. ALİ URAL Kalabalığın dişleri + Beyaz bir kâğıda hiç durmadan siyah noktalar konduruyordu kalem. Mürekkep lekesi yayılıyordu beyaz örtüde. Bir harita genişliyordu durmadan. Genişleyen bir dağ yana devriliyordu. Genişleyen bir göl deniz sanıyordu kendisini. Genişleyen bir aynaları olsa görecektiler. Damarlarına kan gelmiş, pazıları şişmiş, kasları gerilmişti. Dişleri beyazlaşmış, kaşları kalınlaşmış, elleri sertleşmişti. Hayır, dolunay yoktu. Haberleri yoktu değiştiklerinden. Bedenleri başka beden âşikar. Ruhlarında neler olup bittiğini kim bilebilir! Her şey iki damlanın yan yana gelmesiyle başladı. İki damlanın daha hızlı yere yaklaştığını gören milyonlarca damla bıraktı kendini gökten. Çılgın bir sevinç içinde birbirlerine karıştılar. Dereleri uykularından uyandırıp yataklarını yırttılar. Pencereleri yumruklayıp kırdılar. Ayaklarından tutup sürüklediler ağaçları. Gökte güneşleri barındırırken çamuru konuk ettiler yerde. Renkleri değişti, tatları, kokuları... İçlerinde kötülük yoktu. Yanlarında ayna olsaydı değiştiklerini görecektiler. Gökkuşağından boyunbağlarını atıp, çamur rengi bir harmani giydiklerini. Sel kemirmeye başladı yolları diş çıkaran bir çocuk gibi. İki damla düştü iki insanın yüzüne. Kalabalığın dişleri çıktı. Korkunçtur kalabalık dişleri çıktığında. Kâh yağma uçurumlarından seslenir, kâh linç. Bir kez "kalabalık" olmasın insan. Eli, ayağı, gözü diş kesilir. Arkasına düşecekken aklın, akıllara ziyan verir arkasına düşürüp. Solon'a, "Her biriniz tek tek tilkinin izinden yürürsünüz, ama bir araya geldiniz mi kafanız çalışmaz," dedirtir. Olympia'dan dönen Diyojen'e "Kalabalık var mıydı?" sorusunu sordurup, "Kalabalık çoktu ama insan azdı," cevabını verdirir. Oscar Wilde'ı mahkum elbiseleriyle bekletir peronda. Ve bir gün kalemine kavuştuğunda ona şu satırları yazdırır: "Cezaevi giysilerimiz bizi bir soytarıya çeviriyor. Kederin maskaralarıyız biz. Kalpleri kırılmış palyaçolarız. İnsanları güldürmek için tasarlanmışız sanki. 13 Kasım 1895'te Londra'dan buraya getirildim. gün saat ikiden iki buçuğa kadar, tren istasyonunun orta peronunda tutuklu giysileriyle, ellerim kelepçeli ayakta tutuldum, tüm dünyanın beni görmesi için. ... Gülüyorlardı beni görenler. Gelen her tren izleyicileri artırıyordu. Onlar açısından daha eğlenceli bir şey bulunamazdı. Kim olduğumu bilmeden önceydi bunlar; öğrenir öğrenmez daha da çok gülmeye başladılar. Kül rengi kasım yağmurunda, benimle alay eden bir kalabalıkla çevrelenmiş olarak yarım saat orada tutuldum. gün başıma gelenlerden sonra, bir yıl boyunca her gün aynı saatte, aynı süre ağladım." "Kalabalık"ın "Galebe"den geldiğini ilan eden sözlükler! Söyleyin üstün olan kim! İnsanın kaybolduğu yerde hangi zafer bu! "Kalabalık"ın "Kalaba"dan geldiğini iddia eden sözlükler, söyleyin yığılma nedir? Ne birikintisi bu! Kalabalıkların çekiştirdiği Herakleitos! Sen söyle elini beline koyup, kalabalıklara bel bağlayanlara: "Ne diye beni bir aşağı bir yukarı çekiştiriyorsunuz?/Ben sizin için değil, beni anlayanlar için çalıştım/ Benim gözümde bir insan üç bin kişiye değer/ Sayısız kalabalık ise bir tek kişi bile etmez." Hem emecek toprak kalabalığı, yudum yudum çekerek derinlerine. Herodotos'a anlattıracak, bir vadiyi dolduran ordusuna bakıp ağlayan Kserkes'i: "Yüz yıl sonra hiçbiri hayatta olmayacak." Ne yaman iş kalabalıktan kaçmak! Kurtarmak yağmadan ruhunu. Linçten gözlerini. Kelimelerini yangından. Zenon yalnız dolaşmayı severdi. Yorulduğunda uç kısmına oturarak sıranın, hiç olmazsa bir yanını kurtardığını söylerdi sıkıntıdan. (Bizim bütün kıyılarımız kapalı) Bir halkanın büyümeye başladığını mı gördü, borç para isterdi insanlardan, ta ki kaçsınlar. (Şimdikiler kalmak için servet vermeye hazır.) Bu da mı olmadı, bir sunağın parmaklıklarını gösterip, "Bu eskiden ortada duruyordu," derdi. "ama engel teşkil ettiği için böyle ayrı kondu. Siz de çekilirseniz ortalıktan, daha az rahatsızlık vereceksiniz bize!" İmam Şâfiî'ye gelince, "Kaç kurtar ruhunu yalnızlıkla!" diyordu. (Yalnızlık derin suların azığı) Peki kaçamayanlar! Onlara şifan var mı? Koca İmam, gülümsedi soruma. Kıvılcımlar çıktı mısralarından. "Ah kalmadı insanlarda bir şey Düzenbazlık ve riyâkarlıktan başka. Dokunulduğunda dikendirler, Tadıldığında zehir. Onlara karışmak zorunda isen Yansın dikenleri Ateş ol ki sen!" a.ural@zaman.com.tr + + + + 575727 + Kanadalı şarkıcı Hannah New York'ta Türkçe konser verecek + Hannah, New York'ta 21 Eylül akşamı Metropolitan Room'da vereceği konserde New York'ta yaşayan müzik yapımcısı Ayhan Şahin'in eserleri ve Sezen Aksu ile daha önceden hazırladıkları albümden parçalar seslendirecek. Karine Hannah en son çıkardığı ''Karine'' isimli albümünde Türkçe seslendirdiği ''Sırtımda Aşkın'' şarkısına da yer vermişti. Kanada'nın hem Fransızca hem de İngilizce konuşulan Montreal kentinde büyüyen ve yaşından beri şarkı söyleyen Karine, kısa sürede, önce Montreal'de daha sonra ise tüm Kanada'da verdiği konserler ve televizyon şovlarında söylediği şarkılarla çok genç yaşta ün kazandı. Kendisi gibi Montrealli olan ünlü şarkıcı Celine Dion tarafından sesi çok beğenilen Karine, Dion'un düğününde 21 kişilik orkestra eşliğinde şarkı söylemişti. Hannah'ın konserine New York'taki Türk toplumunun ilgi göstermesi bekleniyor. + + + + 576656 + Bu kez de "ücretsiz gişe" trafiği + Ulaştırma Bakanlığı gişelere astırdığı pankartlarla sürücüleri bedava geçiş hakkında bilgilendirmeye çalıştı. Fakat yapılan çalışmalar yetersiz kalmış görünüyor. KGS kartı kullanan birçok sürücü gişelerde uzun süre kart okutmaya çalıştı. Üzerinde geçiş ücretsizdir" yazılı kart okuyucudan KGS kartını okutarak geçmek isteyen bir sürücü başarılı olamayınca gişeyi değiştirdi. KGS kartı olmayan bazı sürücüler ise arkadan gelen sürücülerden kart istedi. + + + + 575898 + Finalde İspanya'nın rakibi Sırbistan oldu + SIRBİSTAN: 96 SLOVENYA: 92 Salon: Spodek Arena Hakemler: Juan Artega xxx (İspanya), Sreten Radovic xxx (Hırvatistan), Tomas Jasievicius xxx (Litvanya) Sırbistan: Teodosic xxxx 32, Tepic xx 11, Tripkovic xx 3, Raduljica 2, Krstic xxx 18, Velickovic xx 9, Paunic x, Perovic xxx 18, Macvan x, Markovic xx 3, Bjelica x,Slovenya: Lakovic xx 7, Domen Lorbek xxx 22, Nachbar xxx 18, Erazem Lorbek xxx 25, Brezec xx 3, Slokar 2, Udrih xx 6, Jagodnik xx 8, Golemac 1. Periyot: 11-19 Devre: 35-45 (Slovenya lehine) 3. Periyot: 56-57 Normal Süre: 79-79 Faulle Çıkanlar: 31.35 Markovic, 36.02 Tepic (Sırbistan), 35.31 Erazem Lorbek, 39.06 Brezec, 44.50 Lakovic (Slovenya) Şampiyonanın son günü olan yarın, TSİ 13.00'de Fransa-Hırvatistan 5-6.'lık maçı, 15.15'de Türkiye-Rusya 7-8.'lik maçı, 19.30'da Yunanistan-Slovenya 3-4.'lük maçı ve 22.15'de de İspanya-Sırbistan final karşılaşması yapılacak. Bu sonuçla, Türkiye'nin grup maçlarında yendiği iki takım da şampiyonanın finaline çıktı. görüyorsunuz dimi??ne kadar acı verici bir durum..içim içimi yiyor..grublarda gerek ispanyayı gerekse sırbistanı yenen TÜRKİYE 7-8 lik maçı oynuyor..ispanya ve sırbistan final oynuyor.böyle bişey olabilirmi,kabullenmesi ne acı bir durum..solovenya macıyla başlayan aksaklıklar halen devam ediyor.yunanistan macında önde götür kaybet,fransa karsısında 19 sayı öne geç sonra 12 sayıyla maç kaybet.hangi mantık yada felsefeyle oynuyor takımımız anlayamadım.hiç öne gecmeden fark yeseler bu kadar üzülmem.yazık oldu. + + + + 575913 + Füze ihalesinde süre uzuyor + LİNKLER Daha önce 13 Ekim olarak planlanan son tarihin, teklif için dosya alan firmaların, üzerinde daha ayrıntılı çalışma yapabilmesi için Aralık'a ertelenebileceği ifade edildi. İhalede ABD'nin Patriot füzelerinin alternatiflerini, Rusların S-300-400 ve İsrail'in Arrow-2 füzeleri oluşturuyor. + + + + 576164 + Deliksiz bir uyku uyumak + Deliksiz bir uyku uyumak Herkes uzun ve deliksiz bir uyku ister. Yoğun iş temposu, stres ve yorgunluk da işin içine girince, bu istek temel bir ihtiyaç haline gelir. Ancak her zaman bu isteği hayata geçirecek bir ortam olmaz. MAYA TEKSTİL uyku uzmanları, mevsim değişikliği ile birlikte hayatımızın dengesini bozabilecek uyku sorunları ile başa çıkmamız için neler öneriyor EMETİ SARUHAN BİR BİLENE SORUN..! Mevsim değişikliğinin doğal bir sonucu olarak sıcaklık ve basınç değerleri de değişir. Bu değişimler uyku düzenine olumsuz etkide bulunabilir. Hava şartlarına uygun uyku ürünü ve pamuklu kumaşları tercih etmek, alıştığınız uyku düzeninde uyumanızı sağlayacaktır. Havadaki basınç değişikliği ile birlikte nefes almanın güçleştiği görülmektedir. Özellikle uyku apnesi sorunu yaşayanlar bu durumdan etkilenebilir. Mevsim değişikliklerinde yaşanan stres uyku bozukluklarına yol açar. Bu durum ise migreni tetikler. Bu nedenle özellikle bu havalarda stresten uzak durmak gerekmektedir. Yatmadan önce iyice rahatlamalı, sorunları unutarak, yatağa girmeliyiz. Uykuyu kolaylaştırması açısından, uyku öncesi sıcak bir banyo yapmak ya da kitap okumak yararlı olacaktır. Biyolojik saatimiz mevsim değişiklikleriyle birlikte etkilenir. Gün ışığının azalmasıyla değişen vücut saatimiz daha fazla uyku ve açlığı tetikler. Bu nedenle evimizin aydınlatmasında gün ışığını hatırlatan sarı ışığı tercih etmeliyiz. Omuzlarda bulunan kaslar, birçok hareketi yapmamızı sağladığından gece boyunca dinlenmeleri çok önemlidir. Bu sebeple enseyi sabit tutan yastıklar tercih edilmeli. Uyku esnasındaki yatış bozukluklarından kaynaklanan rahatsızlıkların giderilmesi için özel tasarımlı yastıkları tercih edebilirsiniz. 20.09.2009 PAZAR + + + + 576105 + Baran: Garipoğlu Ermenistan'daydı + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI Baran: Garipoğlu Ermenistan'daydı İBRAHİM YILDIZ- İSTANBUL Münevver Karabulut cinayeti ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda gündemi meşgul eden Cemil Baran, bu kez yeni iddialarla ortaya çıktı. Baran, Cem Garipoğlu'nun ay boyunca Ermeni kimliği ile Ermenistan'da kaldığını ileri sürdü. Cemil Baran, Cem Garipoğlu'nun teslim olmadığını iddia ederek, "İstanbul'daki sel baskını sırasında yakalandı. Sel baskını sırasında bir senaryo geliştirildi ve şu anda senaryo oynanıyor. Bu çocuk Ermenistan'da, Ermeni kimliği ile ay boyunca kaldı ve Ermenistan'dan Urfa üzerinden İstanbul'a getirildi. Ben yalan söylemiyorum. Eğer çıkıp bunun açıklamasını yapmazlarsa ayın 30'unda ben yapacağım" şeklinde konuştu. 20.09.2009 + + + + 575847 + yaşında transeksüel oldu! + yaşında transeksüel oldu! İngiltere'de bundan iki gün önce 12 yaşındaki bir erkek çocuğunun cinsiyet değiştirme operasyonu geçirerek kız olmaya karar vermesi, bu duruma çok benzer vakaların daha önce de yaşandığını gözler önüne serdi. İNGİLTERE'NİN EN GENÇ TRANSEKSÜELİ Yapılan araştırmalara göre ismi belirtilmeyen dokuz yaşındaki bir erkek çocuğun İngiltere'nin en genç transeksüeli olduğu ifade ediliyor. Doğu İngiltere'de okuyan bu erkek çocuğun  bir gün okula kız olarak dönmesiyle başlayan hikayenin bir yenisi de geçtiğimiz günlerde geldi. Uzun saçlarına taktığı pembe tokaları, giydiği kız üniforması ile arkadaşlarını şoke eden çocuk gibi 12 yaşındaki diğer transeksüel de İngiltere'nin en genç transeksüellerinden biri olarak ülkenin gündeminde yerini aldı. VELİLER ŞİKAYETÇİ Yaşanan bu büyük değişimin ardından sınıf arkadaşı ve durumu çocuklarından öğrenen veliler şaşkın ve duruma tepkili. Öyle ki, öğrencilerin anneleri durumun çocuklara çok daha önce bildirilmesinin gerekliliğinden bahsederken, okul yetkilieri konuya ilişkin herhangi bir bilgi vermekten kaçınıyor. O, 23 YAŞINDAYKEN KADIN OLDU Lauren Harries, bu iki vakaya göre biraz daha şanslı ve farklı. Çünkü o, daha olgun ve bilinçli bir yaşta cinsiyetini değiştirmeye karar vermiş. 23 yaşındayken kadın olan Harries,  İngiltere'de patlak veren bu olayları değerlendirerek şunları söyledi: "Bu konuda en büyük hassasiyet ve sorumluluk cinsiyet değiştiren çocuğun ailesine düşüyor. Yoksa çocuğun psikolojisinin bozulması an meselesi. Okulda bunun duyurulması gerekliliği ise sadece saçmalıktan başka bir şey değil. Ne yani? Bu teneffüs zili gibi okul koridorlarında mı yankılanacak? Çocuğun halini düşünsenize bir kere..." Şimdi 31 yaşında olan Lauren, işinde tanınan ve başarılı olan bir uzmanı. Ve cinsiyet değiştirdiği için bir an bile pişmanlık duymamış, mutlu biri. + + + + 576482 + Kanlı bayram sabahı: ölü + Kanlı bayram sabahı: ölü İHA Giriş Saati 20.09.2009 12:06 Güncelleme 20.09.2009 12:06 Esenyurt'ta market sahibi iki kardeş, bayram namazı sonrası başlarına sıkılan birer kurşunla öldürüldü. Polis, cinayet şüphelisi olarak kardeşlerin firarda olan eniştelerini arıyor. Edinilen bilgiye göre olay, sabah saat 08.00 sıralarında Esenyurt, Ardıçlı Mahallesi Atatürk Caddesi 799. Sokak'ta bulunan Karahan Süpermarket'te meydana geldi. Muharrem Karahan ve kardeşi İrbay Karahan, Hz. Osman Camii'nde bayram namazını kıldıktan sonra sahibi oldukları marketi açarak içeri girdi. Bir süre sonra markete gelen bir vatandaş, iki kardeşi kanlar içinde yerde buldu. Görgü tanığının haber vermesi üzerine olay yerine polis ekipleri geldi. Yapılan incelemelerde, iki kardeşin başlarına sıkılan birer kurşunla öldüğü belirlendi. Marketin camlarında ise kurşun izlerine rastlandı. Görgü tanıklarının ve ailenin yakınlarının ifadelerine başvuran polis, cinayet şüphelisi olan Karahan kardeşlerin firardaki enişteleri E.M.'nin yakalanması için soruşturma başlattı. Öldürülen kardeşlerle aynı binada oturan E.M.'nin bir süredir işsiz olduğu ve zaman zaman marketteki işlere yardım ettiği öğrenildi. Cinayete ilişkin E.M.'nin eşi Sevilay M.'nin de ifadesine başvuruldu. Öte yandan olayı öğrenen Karahan kardeşlerin yakınları ise gözyaşlarına boğuldu. Muharrem ve İrbay Karahan'ın cesedi yapılan incelemelerin ardından morga kaldırılırken, olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldı. + + + + 576230 + Yağış var, sıcaklık düşüyor + Hava sıcaklığı ülke genelinde derece azalarak mevsim normalleri altında seyredecek. Rüzgar genellikle kuzey ve kuzeydoğu, Akdeniz kıyıları ile güneydoğu bölgelerimizde güney ve güneybatı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, Marmara ile Kuzey Ege kıyıları ile yağış alan yerlerde yağış anında kuvvetli olarak esecek. Kuvvetli yağış uyarısı Ülkemizin büyük bir bölümünde aralıklarla görülecek olan sağanak ve gökgürültülü sağanak şeklindeki yağışların; Batı ve Orta Karadeniz kıyıları (Zonguldak, Bartın, Sinop, Samsun, Ordu) Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ile Tokat, Sivas, Diyarbakır, Batman, Siirt, Hatay, Mersin, Adana, Osmaniye çevrelerinde kuvvetli olması beklendiğinden yaşanabilecek olumsuz şartlara karşı (sel, su baskını, heyelan v.s.) ilgililerin ve vatandaşlarımızın dikkatli ve tedbirli olmaları gerekmektedir. + + + + 576412 + 11 yaşındaki kız Yeşilırmak'ta kayboldu + yaşındaki kız Yeşilırmak'ta kayboldu, (DHA) ’un Çarşamba İlçesi’nde serinlemek için Yeşilırmak’a giren 11 yaşındaki Yeşim Güler kayboldu. Küçük kızın bulunması için çalışmaların sürdüğü belirtildi. Çarşamba İlçesi Ordubaşı Köyü’nde oturan 11 yaşındaki Yeşim Güle, dün akrabalarının çocuklarıyla birlikte Yeşilırmak kıyısına gitti. Hep birlikte suya giren çocuklardan Yeşim Güler aniden kayboldu. Diğer çocukların haber vermesi üzerine olay yerine polisler çağrıldı. Yapılan aramada küçük kıza ulaşılamadı. Yeşim Güler’in bulunması için çalışmaların devam ettiği bbildirildi. + + + + 575603 + Fas açıklarında bot battı: ölü + HAKAN ALBAYRAK DÜCANE CÜNDİOĞLU Fas açıklarında bot battı: ölü MADRİD (A.A) Fas açıklarında 60 kadar kaçağı taşıdığı sanılan zodiac botun batması sonucu en az kişi öldü. Yerel yetkililer, ilk belirlemelere göre kişinin öldüğünü, 10 kadar kişinin kurtarıldığını belirtirken, kurbanların, çoğu hamile, kadın olduğunu kaydetti. Yetkililer, Fas ve İspanyol yetkililerin ortak kurtarma çalışmalarının devam ettiğini de açıkladı. + + + + 575857 + Bayram ama ne bayram... + Çetin Altan Şeytanın gör dediğiBayram ama ne bayram... 20 Eylül Pazar 2009 Babası’na sormuşlar:  - Baba erenler, sence bugünkü bayramın adı “” mı, yoksa “Şeker bayramı” mı? *  *  Baba erenler: Ağız tadından yana olanlar için “Şeker bayramı”, demiş; günde 15 saat aç susuz tutmaktan usanmış olanlar içinse “Ramazan bayramı”... *  *  Arkasından da eklemiş: Matbaanın 300 yıl bir gecikmeyle gelebildiği, okuma- yazma geleneğinden yoksun yörelerde, ağız dalaşları bitmez. Neyse ki bugünkü bayramın sadece adı tartışılıyor, kendisi tartışılmıyor. *  *  Bektaşi Babası’na: Yok devenin başı, demişler; bir de bugünün bayram olup olmadığı mı tartışılacaktı yani? *  *  Bektaşi Babası: Öyle de olabilirdi, demiş; onca yıldan bu yana “hukuk var mı, yok mu?” diye tartışılmıyor mu? Pekâlâ “bayram da var mı, yok mu?” diye tartışılabilirdi. Dua edelim ki, sadece adının tartışılmasıyla yetiniliyor. *  *  Yıllardır hiç çözülmeden çıkarılıp takıldığından, düğümü iyice silikleşmiş kravatıyla, yeni terfi etmiş bir belediye görevlisi; bayramda karısına, sevinçten şaşırıp kalması için bir hediye etmeyi düşünmüş. *  *  Hangi belediye görevlisinin aklına bayramda, karısına bir papağan hediye etmek gelir ki? Onun gelmiş işte. Ne de olsa ülkemiz, bir burjuvalaşma sürecinden geçmede... *  *  Belediyede görevli bir kuşçu dükkânına gitmiş. Gerçekten de dükkânda harika papağanlar varmış; kimi rengârenk, kiminin sadece kuyruğu kırmızı ve kendisi kaçak yapıların gri beton renginde. *  *  Ancak papağanların fiyatlarını öğrenince, memurcuğun yüreği buz kesilmiş. Fiyatlar çok yüksekmiş. Dükkân sahibine: Benim için hepsi çok pahalı, demiş; karıma da bir sürpriz yapmak istiyorum bayramda. Acaba biraz daha ucuza bir papağan yok mu sizde? *  *  Kuş satıcısı, kravatı silik düğümlü müşteriye: Gelin benimle, diyerek; dükkânın arka taraflarındaki karanlık bir köşeye götürmüş. Orada kırık bir kafesin içinde, tüylerinin yarısı dökülmüş, gözleri neredeyse kayıp akmış, bir türlü ayakta duramayan bir papağan varmış. Papağan mı, değil mi; dahi belli değilmiş. *  *  Satıcı: Size bu papağanı iki 20’liğe bırakırım, demiş. Bizim memurcuk ise birden kızmış: Sen, demiş; bana şöyle bir baksana. Belediyede bir görevliyim ben, kadar da kül yutmam. Bayram hediyesi olarak, bu yırtık işportacı pabucunu; bu çöpçü donunu mu götüreceğim eve? Papağan diye bana, şu mutfak paçavrasını mı satacaksın? *  *  sırada görüntüsü yitik bitik olan papağan da birden konuşmaya başlamış: Kızma tosunum kızma. Ben bu duruma kendiliğimden düşmedim. Yağmurlarla Ayamama deresinin taşması sonucu, sularla sürüklenen eşya arasındaki kafesimle, saplanıp kaldım bir bataklığa. Belediye görevlisi olduğunu söyleyen biri, bulup da getirdi beni buraya. Kaça sattığını da bilmiyorum. getirdi, sen de götür. “Men dukka”... Dere yatakları düzeltilinceye kadar, çoktan düzeltirim ben de kendimi. *  *  ’daki büyüklerimizden, -sivil mi, asker mi belli değil- birine: ’daki bazı belediyeler, demişler; silindir altında kalmışçasına ezilmekte, dümdüz edilmekte... *  *  Yanıt şöyle olmuş: Onları bir zarfa koyup, hemen gönderin bana. *  *  “Statüko”dan yana olan bir siyasetçi: Bizim, diyormuş; AB üyesi olmamız, balıkların intiharına benzer sonunda. eden balıklar da, önce boyunlarına hava kabarcıklarını dolarlar ve suyun dışına fırlatırlarmış kendilerini. *  *  Bekri Mustafa, Borazan Tevfik’e: Bu bayramda korkarım ki, diyormuş; eş dost, komşu ziyaretine gidenlerden kimse, kimseyi bulamayacak evinde. *  *  Borazan Tevfik: Neden bulamasın ki, demiş. Çünkü şu kriz sırasında herkes, evinde ziyaretçi kabul etmemek için çıkacak eş dost, komşu ziyaretlerine... *  *  Politikada iktidar hırsı; kapkaranlık bir tünelde, simsiyah bir Afrikalıyı aramaya benzermiş ve çokçası da öyle bir tünelde, öyle bir Afrikalı yokken, bir ses duyulmaya başlarmış: Nihayet buldum onu... *  *  Gülderen Alpagut’tan bir şiirle bitirelim yazıyı:  Cevapsız soru Gönül gözüyle görene Dağdan suyu indirene Susamışa su verene Biçare olanı güldürene Selamını esirgeme Lafını bilmeyene Yoksulu hor görene Tek avantayı sevene Değer mi, değmez mi bilmiyorum Doğrusu selam vermeye + + + + 576695 + 'Hiçbir şey karanlıkta kalmayacak' + KÜRŞAT BUMİN HAYRETTİN KARAMAN CEVDET AKÇALI 'Hiçbir şey karanlıkta kalmayacak' İSTANBUL (İHA) İstanbul Valisi Muammer Güler, Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili cevap bulmayan soruların bir kısmının soruşturma, bir kısmının ise yargılama aşamasında olduğunu belirterek, "Cumhuriyet Savcısı tüm delilleri değerlendirecek, gerekirse polise havale edecek" dedi. İstanbul Valisi Muammer Güler, İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Hamza Celepoğlu, emniyet mensupları ile bayramlaşma törenine katıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Kongre ve Eğitim Merkezi'nde düzenlenen törene eşleriyle katılan Güler, Çapkın ve Celepoğlu, emniyet mensupları ve aileleriyle tek tek bayramlaştı. Törenin sonunda basın mensuplarının Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili sorularına cevap veren Güler, "Sürmekte olan davayla ilgili söyleyebileceğimiz bir şey yok. Ama arkadaşlar titizlikle çalıştılar. Kamuoyunun beklentilerini yerine getirdiler. Devletin sözünü tutmasına vesile oldular" diye konuştu. İstanbul'da faili meçhul cinayet kalmayacağının altını çizen Güler, "Polisimiz elinden gelen gayreti gösteriyor" şeklinde konuştu. Vali Muammer Güler, soruşturma kapsamında yeni gözaltılar olup olmayacağı sorusu üzerine, "Cevap bulmayan soruların bir kısmı soruşturma aşamasında, bir kısmı ise yargılama aşamasında. Cumhuriyet Savcısı tüm delilleri değerlendirecek, gerekirse polise havale edecek. Sonuç itibariyle bu çelişkilerin hepsi mahkemede izole olur" dedi. İl Emniyet Müdürü Çapkın ise, "Cem Garipoğlu artık adliyeye havale edildi. Oradaki soruşturmaya göre yeni durumlar ortaya çıkarsa, polisin soruşturması gereken konuların gereği yapılacak. Hiçbir şey gölgede ve karanlıkta kalmayacak. Bundan herkes emin olmalıdır. Kamuoyunun çok yakından takip ettiği, ilgilendiği ve bizimde kapatmadığımız dosyalar üzerinde yoğun bir çaba içerisindeyiz" diye konuştu. Çapkın, baba Süreyya Karabulut'un iddialarının da araştırıldığını söyledi. 20.09.2009 + + + + 575737 + Siyasilerin bayram mesajları + Siyasilerin bayram mesajlarıBayram mesajlarında da "açılım" var 20.09.2009 00:21Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin 70 milyonun kardeşçe yaşadığı, sevinçte, tasada ortak refleks gösteren güçlü bir ülke olduğunu belirterek, ''Güzel yarınların temellerini hep birlikte atacağız. Ayrılığı değil, birliği ve sevgiyi yaşatacağız'' dedi. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ''Farklılıklarımızı çatışma ve kavga nedeni olarak değil, zenginlik kaynağı olarak görmeli ve toplumsal uzlaşmamızı artırmaya gayret etmeliyiz'' dedi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, ''Ramazan ayı boyunca kazanılan yüksek dindarlık seviyemizi, Kur'an ile bilgilenme gayretimizi, paylaşma duyarlılığımızı, hasılı bütün güzel hasletlerimizi yılın diğer günlerinde de sürdürebilmek son derece önemlidir'' dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan Bayramı mesajında, bu toprakların insanları olarak, kadim kardeşliği güçlendirerek yaşatacaklarını, hiç kimsenin birlik ve beraberliği bozmasına fırsat vermeyeceklerini belirterek, ''Herkes bilmelidir ki barış ve kardeşlik çınarının kök saldığı bu topraklar, fitne tohumlarına asla bir bereket oluşturmayacaktır'' dedi. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Milletimizin üzerine çöreklenen sosyal, siyasal ve ekonomik açmazlardan dolayı karamsar ve endişeli bir şekilde karşıladığımız bu bayram günlerinin, tahrip edilmeye uğraşılan milli birliğimize güç vermesi en öncelikli temennimdir'' dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türk milletinin ve İslam dünyasının Ramazan Bayramı'nı kutladı. Baykal, Ramazan Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajında, bayramların dostluk, dayanışma, paylaşma, yardımlaşma, dürüstlük, kul hakkına el uzatmama, yetim hakkı yememe, birlik ve kardeşlik günleri olduğunu belirtti. + + + + 575943 + En kötü ikinci sezon + En kötü ikinci sezon güncellenme zamanı 20.9.2009’a da yenilerek lig tarihinin en kötü 2. sezon başlangıcı performansını sergiledi. Ligde oynadığı maçta; galibiyet, beraberlik ve yenilgi alarak puanda kalan Kartal, 1975-76 sezonunda ilk haftada galibiyet, beraberlik ve yenilgiyle puan toplayabilmişti. Resmi maçlarda üst üste 3. yenilgisini alan ve son maçta galibiyet yüzü göremeyen siyah-beyazlı takım, gol orucunu da bozamadı. Son olarak 22 Ağustos tarihinde ’u 2-0 yenen Beşiktaş; G.Birliği (0-0), (0-0), (0-3) ve M.United (0-1) maçlarının ardından ağlarını da havalandıramadı. lig tarihinde ’da Kayserispor’a ilk kez yenildi. Kartal, ’nda daha önce oynanan 15 maçta 12 kez mağlup ettiği Kayserispor ile sadece kez berabere kalmıştı. Kayserispor’u galibiyete taşıyan Ariza Makakula, Süper Lig’de üst üste 3. maçta golle buluştu. + + + + 575879 + Bayramı, korsanların elindeki oğluma kavuşunca yapacağım + Bu sabah her anne gibi gözü yolda, kulağı kapıda kalanlardan biri de 75 yaşındaki Sabiha Anar. O, 74 gündür Aden Körfezi'nde Somalili korsanlar tarafından rehin tutulan evladını bekliyor. Aynı gemide başmühendis olan İsmail Değercan ile makine şefi Mustafa Şenkal'ın evlerinde de hasret var. Aleyna Değercan, eşinin hasretiyle bayrama gözyaşları içinde girerken, Müzeyyen Şenkal yaşadığı acıyı şu sözlerle anlatıyor: "Evliliğimizin 15. yılında çocuk sahibi olduk. Eşim henüz bebeğini göremedi." Temmuz'da kaçırılan Horizon-1'de mahsur kalanların aileleri, bayramı sevdiklerinden ayrı geçirmenin hüznünü yaşıyor. Suudi Arabistan'dan Ürdün'e giderken korsanların ele geçirdiği gemide 23 mürettebat bulunuyor. Personelden biri de Adana'nın Yüreğir ilçesi Seyhan Mahallesi'nde oturan Ahmet Anar. Çalınan her kapıyı oğlundan haber alacağı heyecanıyla açan anne Sabiha Anar, evladını kucaklayacağı günü bekliyor. Ağlamaktan göz tansiyonu hastası olan acılı anne, yetkililerden yardım istiyor: "Bir hafta içinde kurtarılacak, denildi. İki aydan fazladır haber alamıyoruz. Oğlum ve arkadaşlarını korsanların elinde bırakmasınlar." Geminin başmühendisi İsmail Değercan'ın eşi Aleyna Değercan da yaşındaki oğulları Mehmet Deniz'in sürekli babasını sorduğunu anlatıyor. Eşiyle bir hafta önce sadece dakika telefonla görüştüğünü ifade eden Değercan, "Bana iyi olduğunu ve kendisini merak etmememizi söyledi. Başbakan'dan yardım istiyoruz. Bu sorunu çözsünler. Artık dayanacak sabrımız kalmadı." diyor. Horizon-1'de makine şefliği yapan Mustafa Şenkal ile hafta önce görüşen eşi Müzeyyen Şenkal ise umutlu bekleyişini sürdürüyor. Evliliklerinin 15. yılında çocuk sahibi olduklarını anlatan Müzeyyen Şenkal, eşinin henüz bebeğini görememesine üzülüyor. Gemide kamarotluk yapan Cihan Yığcı'yı ailesinin yanı sıra nişanlısı Ebru Sinekoğlu da bekliyor. "Bayramı nişanlımla geçirmek istiyorum." diyen Sinekoğlu, çaresizlik içinde yetkililerden yardım talep ediyor. ÖMER SARI, SERKAN CANBAZ, ADEM YILMAZ ADANA GAZİANTEP + + + + 576823 + Vali Güler: Münevver Karabulut cinayetinde hiçbir şey gölgede kalmayacak + Münevver Karabulut cinayetinde gölgede hiçbir şey kalmayacağını belirten Vali Güler, gerek görülmesi halinde yeni gözaltılar olabileceğini dile getirdi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün bayramlaşma töreni Polis Kongre Merkezi'nde gerçekleştirildi. Törene İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve İl Jandarma Ala Komutanı Hamza Celepoğlu eşleriyle birlikte katıldı. Tören öncesi basın mensuplarının sorularını cevaplayan Vali Güler, emniyet teşkilatının bayramın huzur içinde geçmesi için 24 saat esasına göre her türlü fedakarlığı göstererek çalıştığını söyledi. Münevver Karabulut cinayetindeki soru işaretleri konusunu basından takip ettiğini belirten Vali Güler, "Basınımızda izliyorum çelişkilerden bahsediliyor. Cevap bulmayan sorulardan bahsediyor. İşte yargılama da buna cevap verecek. Varsa aydınlatamayan konular bunların aydınlatılması. Her yönüyle olayın ortaya çıkarılmasına ve doğru kararın verilmesine kalıyor. Onu da Türk yargısı çözecektir. Görülmekte olan davayla ilgili söyleyecek bir şeyimiz yoktur. Arkadaşlarımız titizlikle çalıştılar, kamuoyunun beklentisini yerine getirdiler. Devletin sözünü tutmasına vesile oldular. Biz şunu söylüyoruz vatandaşların devletten beklentisi suç işleyenlerin mutlaka adaletin önüne çıkarılması beklentisidir. Bu adalet duygusunun da önemli bir gereğidir. İstanbul'da faili meçhul cinayet inşallah kalmayacaktır. ifadelerini kullandı. Basın mensuplarının "Yeni gözaltılar olacak mı ?" şeklindeki sorusuna Güler, "Cem Garipoğlu olayı artık Adliye'ye havale edildi. Yeni durumlar varsa polisin soruşturmasını gereken onlar da soruşturulacak. Hiçbir şey gölgede kalmayacaktır." şeklinde konuştu. Vali Güler, Cem G.'nin teslim edilmesi ile ilgili MOBESE kayıtlarının da inceleneceğini vurguladı. Vali Güler'den sonra konuşan İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Münevver Karabulut cinayetinin artık Adliye'ye sevk edildiğini belirtti. Cinayetle ilgili çalışmaların sürdüğünü belirten Çapkın, İstanbul Emniyeti'nin önünde olan ve kapanmayan dosyalara bakmaya da devam edeceğini aktardı. Bu arada bayramlaşma töreninde emniyet mensuplarının çocukları da ayrı bir heyecan yaşadı. Çocuklar tören alanındaki bir masaya koyulan oyuncaklardan almak için birbirleriyle yarıştı. Yaşanan hengamede bazı çocuklar zor anlar yaşadı. + + + + 576266 + Beşiktaş tarih yazdı + Beşiktaş, BJK İnönü Stadı'nda Kayserispor'a yenildi, ligdeki kötü gidişini sürdürdü. Siyah-beyazlılarda gol orucu tam 462 dakikaya ulaştı. Kara Kartal, karşılaşma boyunca Bobo, Tello, İbrahim Kaş ve Fink ile bulduğu net pozisyonları gole çeviremedi. 86'da Nihat'ın bir şutunda top direkten döndü. ALİ GÜLTİKEN: Kaybedilen sezon (SABAH) Beşiktaş'ın şampiyonluğu kazandığı günün akabinde başlayan süreç, siyahbeyazlıların dengesini bozdu. Burada hem başkanın transfer saçmalıkları, hem de hocanın ayrılma kararı ile belirlenen gündem, sıkıntıların başlangıcı oldu. Çünkü Beşiktaş şampiyonluğundan, oyuncularından, başarısından bahsedilmek yerine bunun dışında bambaşka gündemler ve tartışmalarla sezona başladı. Buna bir de transferde yapılan yanlışlar, hatalar ve tartışmalar eklenince, Beşiktaş Futbol Takımı sahadaki icraatlarıyla değil, diğer gündemlerle konuşulur hale geldi. Ayrıca bunlara oyuncuların sakatlığı, formsuzluğu ilave oldu. Mustafa Hoca'nın oyuncu tercihlerindeki kararları da tüm bunların üzerine tuz-biber oldu. Girilen pozisyonlarda şans Beşiktaş'ın yanında değildi. Ancak sonunda işin acı gerçeği, Beşiktaş bu maçı kaybederek ligdeki şampiyonluk hayallerini, belki de ikincilikle gelebilecek Şampiyonlar Ligi şansını da yitirdi. En önemlisi de camiasının güvenini ve desteğini kaybetti. AHMET ÇAKAR: Cangele'yi de alın! (SABAH) Beşiktaş, maalesef tarih yazıyor. Çok başarılı bir sezondan sonra hiçbir sezon böylesine kötü başlamamıştı. Beşiktaş'ın iyi oynayıp kazanamadıkları var. Yine iyi oynayıp amatörce yapılmış defans hatalarından yenilen goller vardı. Ama dün gece her şey çok farklı geçti. Ve kenarda bir teknik adam. Adı Mustafa Denizli. Beşiktaş'ın papatya falına bakıyor. Hafta içinde Bobo fırçayı çekiyor; takıma giriyor. Nobre'yi oynatmıyor, baktı pabuç pahalı; onu da oynatıyor. Yumuşak karın Holosko. Çocuk sessiz sedasız oturunca ilk kesilen oluyor. Sözüm ona Türkiye'nin en iyi forvet hattı Beşiktaş'ta. Ama atılan gol sayısına bakın. Daha da üzücüsü girilen gol pozisyonlarını hesaplayın. Durum gerçekten çok vahim. Bu takım giderek kazanmayı unutuyor. Bu sezon sekizinci resmi maçı; galibiyet sayısı sadece bir tane. En vahimi de bu! TURGAY DEMİR: Eyyamcı Bünyamin (FOTOMAÇ) Bünyamin Gezer gibi bir hakem, futbol oynamak isteyenle, zaman çalmak için her türlü dalavereyi yapan takımı ayırt edemiyorsa bu ülkede futbol bitmiş demektir. Bir taç atılacak, hakem üç Kayserili oyuncuya tek tek ricada bulunuyor, hepsi bir başkasını gösteriyor. Komedi filmi gibi. Çakarsın sarı kartını bak üçü birden topun üzerine atlıyor mu, atlamıyor mu? Tribünleri ve rakibi tahrik etmek için her yolu denedi. Maç golsüz devam ederken zaman hırsızlığına soyunanlar öne geçtikten sonra iyice abarttılar. Yere yatan kalkmadı. Bünyamin Gezer bu numaraları yemeye dünden razıydı. Göz yumdu. Hak yedi. Helal olsun... METE DÜREN: Bir acayiplik var! (FOTOMAÇ) Takımda eksik yok, geçen seneden fazlası var, futbolcuların kondisyonları yerinde, hırs var, mücadele var, iyi niyet var ama şans da yok gol de yok. Ceza sahası etrafında hızlı, araya paslarla atılan toplar bir de bu sürat ve telaştan kaybedilince cılız da olsa gelen Kayseri atakları tehlikeli bile oldu ve bunlardan biri de gol oldu. Bu aşamada Ümraniye'de yalnız onlar var, ne yönetim ne seyirci ne de başka bir unsur. Bu günlerden silkinmek ve güçlenerek çıkmaktan başka bir çare kalmadı, bunu futbolcuların artık görmeleri gerekiyor. GÖKHAN DİNÇ: 'Yere yatsana' Gezer (FOTOMAÇ) Mustafa Denizli'nin kadro tercihini eleştiren yazılar güne damgasını vuracak. Artık alışmak lazım. Denizli'nin kafasında sadece sekiz kişinin yeri garanti. Diğerleri maça ve rakibe göre değişken. Galatasaray ve Manchester United maçındaki kadrolardan farklı bir kadro ve sistem vardı dün sahada. Zaman veya EMEK çalarak değil. Bu mantalite çok eskilerde kaldı. Bu anlayışla büyük takım olmayı hedefleyen Kafkas da asıl amacının ne olduğunu bizlere net olarak gösterdi. Hocam senin futbolcuların böyle oynamaya devam edersen sadece kendi şehrinde büyük olursun. + + + + 576362 + Başbakanı ağlatan program tekrar ekranda + Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı, ATV'de canlı olarak yayınlanan ''Başbakan ile Özel'' adlı program, sanatçı Neşet Ertaş'ın seslendirdiği türküyle başlamış, Başbakan Erdoğan da programa ''Ana'' türküsüyle başlamanın ayrıca bir zenginlik kattığını belirterek, ''Ana gibi yar olmaz'' demişti. Başbakan Erdoğna daha sonra kendi şiir kasetinde yer alan Erdem Beyazıt'ın sana bana ve memleketimin insanlarına dair adlı şiir klibi gösterilirken duygulanmış ve göz yaşlarına hakim olamamıştı. Sadece ekranlarda değil daha sonra internet sitelerinde de büyük rağbet gören programın bugün saat 11.30'da yeniden ATV ekranlarında olacağı açıkladı. + + + + 576618 + Sağlık ve Güzellik İçin Hareket Edin + Sağlık ve Güzellik İçin Hareket Edin Uzmanlar, sadece hareket etmekle başlayan sporun sağlık ve güzellik için önemli olduğunu belirtiyor ve hareket için ilk adımları sıralıyor... Uzmanlar, daha sağlıklı ve daha zinde olup, stresten uzaklaşmak için genç, yaşlı demeden herkesin, haftada en az gün fiziksel aktivite yapması gerektiğini belirtiyor. Herkes İçin Spor Federasyonu'nun (HİS) "Fiziksel Aktivite Rehberi"nden derlediği bilgilere göre, daha sağlıklı ve zinde olup, stresten uzaklaşmak ve kendine olan güveni artırmak için yapılan fiziksel aktivitelerin yararı, saymakla bitmiyor. Bedeni şekillendirmek, enerji harcamak, güçlü, dayanıklı, esnek ve süratli olup, sağlıklı büyüyüp gelişmek, hatta iyi ve çabuk karar verme yeteneğini geliştirmek için de faydası bulunan fiziksel aktiviteler, yeni arkadaşlıklar kurmada da etkili oluyor. Fiziksel aktivitelerin etkisinin görülebilmesi için haftada en az gün yapılması gerektiğinin altını çizen uzmanlar, "Sevdiğimiz bir aktiviteyi, günde en az 30 dakika yapmalı, ilerleyen günlerde de bu süreyi yavaş ve kademeli artırmalıyız" ifadelerini kullandılar. Masrafa Gerek Yok Fiziksel aktivitelerin, "zor" ve "masraflı" bir iş olmadığına vurgu yapan uzmanlar, günlük yaşantıda yapılabilecek "küçük değişimler"le hareket düzeyinin artırılabileceğini ifade ettiler. Uzmanlar, bu küçük değişimleri şöyle sıraladılar: -Yürüyerek ulaşılabilecek merkezlere ulaşım araçlarını kullanarak gitmek yerine yürüyün. -Çevrenizde bulunan çocuk parklarına veya spor merkezlerine gidin. -Bir önceki otobüs durağında inerek, eve kadar yürüyün. -Mümkünse merdivenleri kullanın. -Müzik eşliğinde hareket etmeyi deneyin. -Bahçede çalışın veya ev işleriyle uğraşın. -Okuldaki beden eğitimi derslerine katılın. -Televizyon ve bilgisayar karşısında vakit geçirmek yerine, halka açık spor etkinliklerine veya okuldan sonra düzenlenen ders dışı etkinliklerine katılın. + + + + 576252 + İntihar eden kadını polis kurtardı + İtfaiye ekipleri balkon demirlerinden sarkan kadının atlama ihtimaline karşı hava yastığı açtı. Polis, alkollü olduğu öğrenilen Dilek Koç'u bir anlık dalgınlığından yararlanarak çıktığı yerden indirmeyi başardı. Edinilen bilgiye göre, Hatay Semti 200 sokak 55 numaralı Fatih Apartmanı'nda oturan Dilek Koç, girdiği bunalım sonucu evinin balkonuna çıkarak intihar etmek istedi. Gece saat 01.00 sıralarında, 4. katta bulunan bir evin balkon demirlerinden sarkan kadını gören vatandaşlar, polis ve itfaiyeye haber verdi. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, intihar etmek isteyen Koç'u ikna etmeye çalışırken, itfaiye ekipleri de atlama ihtimaline karşı hava yastığı açtı. Balkon demirlerinden sarkan ve balkondaki saksıları sokağa atan Koç'u sakinleştirmek için polisler uzun süre uğraştı. Tüm ikna çabalarına rağmen yaklaşık yarım saat boyunca intihar teşebbüsünden vazgeçmeyen bir çocuk annesi Koç, polis ekipleri tarafından bir anlık dalgınlığından yararlanılarak balkondan indirildi. Alkol aldığı anlaşılan Dilek Koç, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürüldü. Koç'un, tedavisinin ardından ifadesi alınmak üzere Hatay Polis Merkezi'ne götürüleceği belirtildi. + + + + 575689 + Kaplumbağa'dan ne istediniz + Bayram öncesi ziyaretlerini yapmak üzere Edremit Şehir Mezarlığı'na gelen vatandaşlar, mezarın başındaki ve ayakucundaki ağaca iple bağlanmış kaplumbağa ölüsüyle karşılaştı. Manzara karşısında şaşkınlıklarını gizlemeyen bazı vatandaşlar, kaplumbağanın büyü için mezarlığa asıldığını iddia ederken bazı vatandaşlar da çocukların oyun için yaptığını ileri sürdü. Bazı vatandaşlar da "Bir hayvana bu işkence yapılır mı? da can taşıyor. Hiç mi vicdan kalmadı? Büyü de olsa hayvana yapılan işkenceden başka bir şey değil." diye tepki gösterdi. Kaplumbağanın asılmadan önce mi yoksa asıldıktan sonra mı öldüğü anlaşılamadı. Mezarlık görevlileri tarafından asılı olduğu yerden indirilen kaplumbağa toprağa gömüldü. + + + + 576341 + 11:21 Bayram sabahı çifte cinayet + Bayram sabahı çifte cinayet Esenyurt Atatürk Caddesi üzerinde bulanan Karahan Market'in sahipleri Muharrem ile İlbay Karahan kardeşler silahla vurularak öldürüldü. Cinayeti Karahan kardeşlerin eniştesinin işlediği öne sürülüyor. Polis kaçan saldırganı arıyor. Ayrıntıları izliyoruz... + + + + 576486 + Son 37 yılın en kötüsü! + Haberi Ekle Son 37 yılın en kötüsü! 20/09/09 13:03 6. haftalar itibariyle puan olarak tarihinin en kötü başlangıçlarından birini yapan Beşiktaş, atılan gol bakımından da yeni bir rekora imza atarak, son 37 yılın en kötü sezonunu yaşıyor. Siyah-beyazlılar, ligde geride kalan haftada sadece kez rakip fileleri havalandırırken, maçta gol kaydettiği 1972-1973 sezonunun ardından, tarihinde en az gol attığı sezona imza attı. ''Kara Kartallar'', kötü bir başlangıç yaptığı 1972-73 sezonunu 6. sırada tamamlamıştı. Ligde ilk haftada berabere kaldığı İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a 1, ikinci haftada ise galip geldiği Antalyaspor'a gol atan Beşiktaş, daha sonra oynadığı lig karşılaşmasında da taraftarlarına gol sevinci yaşatamadı. Turkcell Süper Lig'deki son golünü 2. haftadaki Antalyaspor karşılaşmasının 78. dakikasında atan Beşiktaş, tam 372 dakikadır gole hasret kaldı. -BOBO, NOBRE VE NİHAT'IN ''SİFTAHI'' YOK- Beşiktaş'ın forvet oyuncuları Bobo, Nobre ve Nihat henüz resmi maçlarda takımları adına gol atmayı başaramadı. Siyah-beyazlıların attığı gol, Fink, Holosko ve Tello'dan gelirken, büyük umutlarla İspanya'nın Villarreal takımından transfer edilen Nihat, geçen sezonun golcü isimleri Bobo ve Nobre ise henüz ''siftah'' yapamadı. -SON RESMİ MAÇINI DA KAYBETTİ- Sezon başından bu yana süregelen başarısız performansını devam ettiren Beşiktaş, son resmi maçından da yenilgiyle ayrıldı. Ligdeki derbi maçta Galatasaray'a 3-0 yenilen siyah-beyazlılar, Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde Manchester United'a ve dün de Kayserispor'a aynı skorlarla 1-0 mağlup oldu ve taraftarlarını hayal kırıklığına uğrattı. + + + + 576302 + Osmanlı Tarihini değiştirebilecek kazı başladı + Eskişehir Valisi Mehmet Kılıçlar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karacahisar Kalesi kazılarının, Valiliğin desteği ve girişimiyle Müzesi Müdürlüğü'nün önderliğinde ağustos ayında tekrar başladığını, ekim ayına kadar da süreceğini söyledi. Kazılarla birlikte kalenin restorasyon çalışmalarını da sürdürmek istediklerini ifade eden Vali Kılıçlar, şöyle konuştu: "Restorasyon çalışmaları da kazıyı gerçekleştiren Anadolu Üniversitesi (AÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erol Altınsapan gözetiminde olacak. Kazı çalışmaları dünyada ve ülkede Osmanlı İmparatorluğu'nun başlangıcını ortaya çıkartacak ilk bilimsel kazıdır. Bu hisar 1289 yılında Osman Bey tarafından ilk fethedilmiştir. Kazının sonucunu bütün dünya bekliyor. Buradan çıkacak sonuçlar çok önemli. Uluslararası sonuçlar yaratacak bir kazı çalışması. Kazı çalışmalarına Prof. Dr. Halil İnalcık'ı da davet ettik. Kazı ekibine Prof. Dr. İnalcık'ın isteğiyle doktora öğrencisi arkeolog Fahri Dikkaya dahil edildi. Prof. Dr. İnalcık'tan da kazıyı incelemesini istedik." Osmanlı'nın ilk başkenti Prof. Dr. Altınsapan da Selçuklular tarafından İç Anadolu Bölgesi'nin kuzeyine yerleştirilen Ertuğrul Gazi'nin yönettiği Kayı boyunun, zamanla kendi adına Bizanslılara karşı akınlara başladığını belirterek, Karacahisar Kalesi'nin Ertuğrul Gazi'nin oğlu Osman Gazi tarafından Bizanslıların elinden fetihle alındığını ifade etti. "Karacahisar Kalesi, 1288'da Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk fethettiği kaledir" diyen Prof. Dr. Altınsapan, şöyle devam etti: "Kaledeki ilk kazılar 1999 yılında Prof. Dr. Halil İnalcık'ın önderliğinde, dönemin AÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ebru Parman tarafından başlatıldı. Kazı çalışmaları 2002-2005 arasında devam etti. Kazıların sağlıklı olması için daha çok kaynağa ve işçiye gerek vardır. Sayın Valimiz Mehmet Kılıçlar, bize bu anlamda çok büyük güvence verdi." İmparatorluğun başlangıcı Prof. Dr. Altınsapan, fethedildiği günden bugüne kadar kale içinde bir yapılaşmanın bulunduğunu ifade ederek, çalışmaların 60 dönümü kapsayan kalenin yerleşim alanında sürdürüldüğünü bildirdi. Kaleye bağlı yerleşim alanlarının yaklaşık 200 dönüme yayıldığını anlatan Prof. Dr. Altınsapan, şunları kaydetti: "Öncelikli hedefimiz kale içindeki yerleşim dokusunu ortaya çıkartmak. Karacahisar Kalesi'nin fethi Osmanlı İmparatorluğu'nun başlangıcındaki en önemli olay. Karacaşehir ilk hutbenin okunduğu yerdir. Kalenin iç suruna dayalı iş atölyelerini de gün yüzüne çıkarttık. Kalenin fethedilmesi, Osmanlı'nın Bizans'a büyük bir rakip olacağının göstergesi oldu. Karacahisar Kalesi, Osmanlı'nın İznik'ten Edirne'ye kadar olan fetih sürecinin başlangıcıdır. Kazı sonucunda Osmanlı tarihi değişebilir. Prof. Dr. Halil İnalcık da Karacahisar'dan (Osmanlı'nın ilk başkenti) diye söz ediyor. Karacahisar'da erken Osmanlı kent yerleşimi bulunuyor. Çalışmalarda kalede bir iç surun bulunduğunu ortaya çıkarttık. Surun kuleleri de ortaya çıktı. Daha sonra kalenin ana kısmına geçip, yapacağımız sondajlarla çalışmalara devam edeceğiz. Yüzey araştırmasında, çevrede onlarca yapının temel izlerini gördük. Mezarlık olduğunu düşündüğümüz yerler de var." + + + + 576039 + 'İkinci El'den ikinci kez jüri üyeliği daveti + 'İkinci El'den ikinci kez jüri üyeliği daveti Geçen kış jüri üyeleri arasında yer alıp son derece güzel anılarla ayrıldığım Ankara merkezli kısa film festivalinde önümüzdeki yıl da genç dostlarımla birlikte olacağım. ALİ MURAT GÜVEN Türk kısa film dünyasını önümüzdeki yılın şubat ayında başkentte dördüncü kez buluşturmaya hazırlanan “İkinci El Kısa Film Festivali”nden, geçtiğimiz günlerde yeniden “jüri üyeliği” daveti aldım. Festival'in -aynı zamanda Ankara Kısa Filmciler Derneği Başkanı da olan- kurucusu ve yürütücü ekip lideri, değerli dostum Kerem Akkoyunlu, geçen kış aylarındaki üçüncü buluşmada gerçekleştirdiğimiz işbirliğinden organizasyon komitesi olarak büyük mutluluk duyduklarını belirterek, beni şu sıralarda hazırlık çalışmaları süren dördüncü festivalde bir kez daha jüri üyeleri arasında görmek istediklerini belirtti. Ben de Akkoyunlu'nun bu sürpriz telefonundan son derece duygulandım ve tarihte hâlâ soluk alıp veriyorsam Ankara'ya mutlaka geleceğimi, festival süresince bu genç ve çalışkan ekiple birlikte olacağımı dile getirdim. Öte yandan, başkentteki sinemacı dostlarımdan gelen güzel haberler bununla da sınırlı değildi. 2007 yılında düzenlenmeye başlanan ve yalnızca iki yıldaTürkiye'nin en popüler kısa film festivallerinden birine dönüşen “İkinci El”, 2010 yılından itibaren “uluslararası” bir boyut kazanacakmış. Yanısıra, belli başlı kısa film yarışmalarındaki “ön eleme” sistemine haklı bir tepki olarak şimdiye kadar yalnızca “herhangi bir yarışmada elenmiş yapıtlar”ı kabul eden festivalin 2010 yılı şubat ayında düzenlenecek dördüncü buluşmasında, henüz hiç bir yarışmaya katılmamış (ve doğal olarak elenmemiş) “dumanı üzerinde” filmlerin de başvurabileceği yeni bir kategori daha oluşturulacakmış. Bunlar da bana göre Festival'e yönelik ilgi ve katılımı artırma yönünde son derece isabetli kararlar Kerem Akkoyunlu ve Ali Murat Güven Çankaya Belediyesi'nin sponsorluğunda düzenlenen “İkinci El”in bu yılın kış aylarındaki üçüncü turunda yaşadığım güzellikleri, orada gördüğüm konukseverliğe ilişkin izlenimlerimi daha önce bu sayfada sizlerle paylaşmıştım. Sponsorları, jüri ve katılımcı profiliyle ilk anda “sol” kesime dönük bir organizasyon izlenimi uyandırmasına karşın, ideolojik çizgisi artık herkesçe mâlûm bir sinema yazarı olarak âdeta kırk yıllık dost gibi karşılandığım ve sinemanın buluşturucu gücü sayesinde yepyeni ahbaplar edindiğim son derece hoş bir deneyim olmuştu benim için. Önümüzdeki şubat ayında bu iyi niyetli, cıvıl cıvıl ve gerçek anlamda demokrat insanlarla, kaliteli bir organizasyonun çatısı altında yeniden bir araya gelmek için sabırsızlanıyorum doğrusu “İkinci El Kısa Film Festivali” hakkında ayrıntılı bilgi için: Bu festivale ilişkin olarak daha önce yazdığım iki ayrı yazı için: + + + + 575621 + Borissia Dortmunt Nuri Şahin'le sevindi + Karşılaşmanın 45. dakikasında milli futbolcu Nuri Şahin attığı golle Borussia Dortmund 1-0 öne geçti. İkinci yarıda oyuna iyi başlayan Hannover 96, 48. dakikada Didier Ya Konan'ın attığı golle 1-1 eşitliği sağladı. Karşılaşma 1-1 berabere sona ererken, 90 dakika forma giyen Nuri, bu sezon ligde ilk golünü atmış oldu. Bayern Münih, sahasında 1. FC Nürnberg'i 2-1 yendi. Milli futbolcu Hamit Altıntop'un yedek çıktığı karşılaşmanın ilk yarısı golsüz berabere sonuçlandı. İkinci yarıda Mario Gomez'in yerine Franck Ribery'nin oyuna girdi. Bayern Münih, karşılaşmanın 55. dakikasında İvica Olic'in golü ile 1-0 öne geçti. 1. FC Nürnberg, karşılaşmanın 73. dakikasında Türk oyuncu İlkay Gündoğan'ın mükemmel pasını iyi değerlendiren Eric Maxim Choupo-Moting 1-1'lik eşitliği sağladı. Bayern Münih, 82. dakikada Daniel van Buyten'in attığı golle durumu 2-1 yaptı ve karşılaşma bu sonuçla sona erdi. VfB Stuttgart'ı deplasmanda 2-0 yenen 1. FC Köln'ün gollerini 25 dakikada Sebastian Freis ve 89. dakikada Wilfried Sanou kaydetti. MSV Mainz, deplasmanda VfL Bochum'u 3-2 yenerken, Borussia Mönchengladbach, sahasında TSG 1899 Hoffenheim'e 4-2 yenildi. Vfl Wolfsburg, deplasmanda FC Schalke 04'e karşı dün oynanan karşılaşmada 2-1 galip gelmişti. Bundesliga'da, 13'er puanı bulunan Hamburger SV lider durumda bulunurken, Bayer 04 Leverkusen 2. sırada yer alıyor. Bayern Münih de bugün aldığı galibiyetle 11 puan ve averajla ligde 3. sıraya yükseldi. Bayern Münih'i aynı puanla TSG Hoffenheim ve MSV Mainz takımları izliyor. Bundesliga'da bugün alınan sonuçlar şöyle: Bayern Münih-FC Nürnberg: 2-1 VfB Stuttgart-1. FC Köln: 0-2 Hannover 96-Borussia Dortmund: 1-1 VfL Bochum-FSV Mainz 05: 2-3 Borussia Mönchengladbach-TSG 1899 Hoffenheim: 2-4 Bundesliga'nın 6. haftasına yarın Eintracht Frakfurt-Hamburger SV, Hertha BSC Berlin-SC Freiburg ve Bayer 04 Leverkuen-Werder Bremen karşılaşmalarıyla devam edilecek. + + + + 576763 + İyi başladık ama... + 36. Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası 7.'lik, 8.'lik maçında Türkiye, Rusya'ya 89-66 yenilerek, şampiyonayı 8. olarak tamamladı. (A) Ulusal Takım, gruplarda ilk maçını kazanmasının ardından, üst üste 4. karşılaşmasını yitirmiş oldu. Maça Hidayet, Ömer Onan ve Ömer Aşık'ın sayılarıyla etkili başlayarak, 3. dakikayı 9-0'lık skorla geçen milli takımın hızı çabuk kesildi. Ponkrashov'un basketleriyle hareketlenen Rusya, Zazulin ve Fridzon'un sayılık basketleriyle oyunda dengeyi lehine çevirirken, ilk periyotu da 26-18 önde noktaladı. Rusya, alan savunması yapan (A) Milli Takım'a karşı ikinci periyotta dış atışlardan basketler kazanmayı sürdürdü. Zozulin, Fridzon, Ponkrashov, Kurbanov ve Manya'nın sayılık basketleriyle 13. dakikada Rusya, farkı 14 sayıya çıkardı (23-37). Millilerin pota altından Ömer Aşık, Oğuz ve Barış'la kaydettiği basketlere karşın devre 51-40 Rusya lehine tamamladı. Üçüncü periyotta pota altında Ömer Aşık ve Semih'i kullanarak etkili olmaya çalışan milliler, yine Rusya'nın sayılık basketleriyle karşılaştı. Oldukça yüksek bir yüzdeyle dış atışlar yapan Rusya, 24. dakikada 17 sayılık farka ulaştı (63-47). Öner Onan, Ender ve Engin'in basketlerine karşın milliler, son periyota sayı geride girdi (59-68). Mücadelenin son çeyreğinde de varlık gösteremeyen (A) Milli Takım, Rusya'ya 23 sayı farkla 89-66 yenilmekten kurtulamadı. Rusya'nın maçta yüzde 64'lük bir sayı yüzdesiyle oynaması dikkati çekti. Yunanistan maçında açılan çenesine dikiş atılan Ersan İlyasova, Rusya maçında da takımdaki yerini alamadı. 20 Eylül 2009 + + + + 576026 + Beşiktaş yönetimi isyan bayrağı açtı + NTV'ye telefonla bağlanan Erdoğan, hem eleştiri hem öz eleştiri yaparak, kötü gidişten dolayı çok kişinin hesap vermesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, kötü gidişin hesabını hocanın yanı sıra yönetimin ve başkanın da vereceğini dile getirdi. Kendisinin her zaman konuştuğunu belirten Asbaşkan Erdoğan, ''Mahallenin delisi dediler, çok konuşuyor dediler'' ifadesini kullandı. Başkan Demirören ile fikir ayrılığı yaşayıp yaşamadığı sorulan Erdoğan, ''Başkanı severim. Fikir ayrılığı değil, hadiseler ortada. Herkesin payı var'' diye karşılık verdi. Levent Erdoğan, istifa edip etmeyeceği yönündeki soruyu ise ''İstifa etmeyeceğim'' diye yanıtladı. İstifa edecek çok kişi olduğunu söyleyen siyah-beyazlı kulübün yöneticisi, ''Evvela teknik direktör, arkasından Demirören, sonra bize sıra gelir. Geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerle ileriyi göremiyorum. Sabrın sonu mu kaldı? Maskelerle geziyoruz. Taraftarların yüzüne bakacak halimiz mi kaldı?'' şeklinde konuştu. Bu arada, Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli'nin maç sonrası futbolcularla kısa süreli bir toplantı yaptığı öğrenilirken, tecrübeli teknik adamın futbolcularına bir gün izin verdiği bildirildi. Beşiktaş, Kayserispor maçı sonrası ilk antrenmanını 21 Eylül Pazartesi günü yapacak. + + + + 576375 + Betül birinci sırada + Betül birinci sırada GÜNAYDIN Giriş Saati 20.09.2009 09:25 Güncelleme 20.09.2009 09:26 Genç şarkıcı Betül Demir, geçtiğimiz yıl çıkardığı 'Süper' adlı şarkısıyla, tüm Avrupa ülkelerini kapsayan ve eurodanceweb.net sitesinde düzenlenen 'En İyi Dans Şarkısı Yarışması'nda birinci sıraya oturmayı başardı. SMS ve internet yoluyla yapılan oylamayla gerçekleşen yarışmaya; Fransa, İngiltere, Almanya, Norveç, Bulgaristan, Yunanistan ve İspanya gibi 39 ülkeden şarkıcılar katılıyor. Topladığı 1292 oyla yarışmada birinci sıraya yerleşen Demir, "Şarkısının sınırları aşması bir sanatçı için en mutlu şeydir" diye konuştu. + + + + 576223 + Bir genç yatağında ölü bulundu! + Bir genç yatağında ölü bulundu! 20.09.2009 08:34Çorum'da bir genç, yatağında ölü bulundu. Alınan bilgiye göre, kentteki bir tüpçüde çalışan Fazlı Koç (26), iş çıkışı Ulukavak Mahallesi'ndeki evine geldi. Uyuyan oğlunun uzun bir süre odasından çıkmaması üzerine şüphelenen baba Metin Koç, odaya girdiğinde oğlunun öldüğünü fark etti. Kalp krizi sonucu öldüğü tahmin edilen gencin cesedi, kesin ölüm sebebinin anlaşılması için Ankara Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. AA + + + + 575725 + Side'de otellerin doluluk oranı yüzde 88'e ulaştı + Müşteri yoğunluğunu başta Almanya olmak üzere Orta Avrupa ülkelerinin oluşturduğunu belirten Cengiz Haydar Barut, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Baltık ülkeleri ve Rus turistlerde ise geçen yıla göre yüzde 17'lik bir düşüş olduğunu ifade etti. Ramazan ayı başındaki yerli ve Rus turist düşüşünü sezon sonuna kadar Avrupa pazarıyla takviye yapacaklarını belirten Barut, sezon sonunda ilk yurt dışı tanıtımı WTM Londra Fuarı'nda yapacaklarını söyledi. Sezon sonunda Antalya gelen turist sayısını yaklaşık 9, Side destinasyonuna da milyon turistin gelmesini tahmin ettiğini dile getiren Barut, bölgenin Almanya, Belçika, Hollanda, Avusturya, Lüksemburg, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, İsveç, İsviçre, Finlandiya, İtalya, Fransa, Norveç ve İngiltere'de marka olduğunu söyledi. Barut son yıldır bölgeye Balkan ülkelerinde de yüksek oranda turistin geldiğini belirtti. + + + + 576682 + İstanbul trafiğinde 24 Eylül önlemleri + İstanbul trafiğinde 24 Eylül önlemleri İstanbul, 2009?2010 öğretim yılına bin 802 okul, milyon 355 bin 969 öğrenci ve 13 bin servis aracıyla başlıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı okulların açılacağı 24 Eylül Perşembe günü trafik sıkışıklığı yaşanmaması için bir dizi tedbir aldığını bildirdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, öğrenci servislerinin okulların açıldığı ilk gün trafiğe boş çıkmamaları için bir hafta önceden öğrenci kayıtlarını bitireceği, öğrencilerin alınacakları yerlerin belirleneceği ve servislerin öğrenciyi evinden alıp evine bırakacağı belirtildi. Gönüllü öğretmen ve öğrenciler ise, okul önlerinde öğrenci geçişlerini yönlendirecek. Belediye okul servislerinin okul çevrelerindeki İSPARK otoparklarında okul giriş ve çıkış saatlerinde iki gün süreyle ücretsiz araç park etmelerine izin verecek. Ayrıca okul servis araçları arabalı vapurlardan öncelikle yararlanacak. Diğer önlemler olarak, yollarda olabilecek hasarlı kazalara anında müdahale edilerek, çeşitli güzergâhlarda 70 çekicicinin hazır bekletileceği ve okulların açılacağı 24 Eylül’de büro hizmeti yapan polislerin, İlçe Emniyet Müdürlükleri personeli trafik düzeninin sağlanmasına yardımcı olacağı bildirildi. Ayrıca, İl Jandarma Komutanlığı sorumluluk bölgesi olan 12 ilçede 315 trafik ekibi ile okul çevrelerinde görev yapacak. + + + + 575620 + ayaklı kuzu sürüye yetişemeyince + İlçeye bağlı Alatay köyünde Ali Demir'e ait olan kuzu ay önce dünyaya ayaklı olarak geldi. Ev halkını da hayrete düşüren ayaklı kuzu sahibi tarafından bugün kasaba satıldı. Ali Demir, kuzunun dünyaya gelirken sağlıklı ve ayaklı doğduğunu belirterek,''Kuzu ay boyunca sağlıklı bir şekilde büyüdü. Artık sürü içindeki diğer hayvanlardan geri kaldığı için satmaya karar verdim. Kuzuyu bugün kasaba getirip 120 TL'ye sattım" dedi. Kasaplar çarşısında kuzunun etrafında toplanan vatandaşlar şaşkınlıklarını gizleyemezken, kuzu kasap tarafından kesildi. + + + + 576211 + İbrahim Kahveci: Beni Başbakan anladı + İbrahim Kahveci 20 Eylül 2009 PazarBeni Başbakan anladı Yıllardır bu uğurda bıkmadan usanmadan yazılar yazıyorum. Yıllardır birileri belki anlar diye canımı dişime takıp uğraşıyorum. Maalesef bu kadar uğraşıma rağmen yeterli ve açıklayıcı olmamış olacak ki meramımı anlatamıyordum. Ama düne kadar üst düzeyden beni bu kadar anlayan çıkmazken sonunda net açıklama Başbakan Erdoğan'dan geldi. Artık Merkez Bankası özerkliği tartışmaya açıldı. Ben burada sadece Merkez Bankası'nın durumunu değil, diğer bağımsız ekonomi kurullarını ve başkanlarını da sorgulamak gerektiğini ileri sürüyorum. Orada bu kurumlarda bir krallık oluşturulmuş ki tarihte böyle krallıklara az rastlanıyordu. Bir bağımsız kurul başkanı ve üç-beş kişilik üyeler sektörde astığı astık-kestiği kestik oluveriyor neredeyse. Yeri geliyor ne yasa ne Anayasa dinleniyor. yıl krallık. Başbakan yılda bir güven tazeliyor. Cumhurbaşkanı yılda bir halkın önüne gidecek. Ama düşünsenize bağımsız bir ekonomi kurul başkanı yıl krallık sürecek. Merkez Bankası tartışmanın ağzına geldiği için ona dokunmayacağım. Ama ya diğerleri ne olacak. Mesela mahkemelerde davalar kaybeden bir SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) nasıl yargıçlar odasına parasal destekler çıkar? Nasıl yargıçlara 'bu adamlarla baş edemiyoruz, ceza verin' anlamında brifing verebilir? Keza diğer bağımsız kurulların değişen tarihlerde uygulamalarını da bu satırlarda bıkmadan usanmadan dile getirdik. Bağımsız kurullar Ama Sorumlu değiller Sorun işte tam burada yatıyor. Mesela Merkez Bankası'nı diyor Başbakan Erdoğan. Evet, bugün ekonomide yaşadığımız ana sorunların besleyicisi zaten Merkez Bankası'nın ta kendisiydi. İyi ama Başbakan'a da Ankara'da tam bu soruyu sormuştum. Teşvik paketi açıklandığında "Hükümet yetmez, bağımsız kurulların da onayı alınmalıydı. Yoksa paket başarısız, kadük kalırdı". Bugün AK Parti hükümetini en fazla eleştirebileceğimiz nokta kendi dönemlerinde kredi (faiz) piyasasının çığ gibi büyümesidir. Neden sadece faiz piyasası büyüdü? Mesela bağımsız SPK'nın geçmişine bir sorun: Neden ortaklık piyasası tıkatıldı? Başbakan Erdoğan çok haklı! Ekonomi baharda olduğunda bu kurul başkanlarını bir koltuk ve başarı havası sarıyor. Ama iş sorumluluğa gelince ortada Başbakan Erdoğan'dan başka kimse kalmıyor. Bağımsızlık isteyen bağımsızlığın aynı zamanda bir sorumluluk olduğunu da bilmelidir. Bilmiyorsa çekip gitmelidir. Hedefi tutmayan, başarısı olmayan, bağımsız kurul sayesinde adını ve reklâmından başka iş yapamayanlara yıl katlanmak ne acı olsa gerek. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a 2007 seçimlerinde Merkez Bankası'nın durumunu aktardım. dönem yeni siyasete giren şimdiki Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'e ise SPK'yı anlattım. Babacan 'bankayı savundu' ve Şimşek SPK için 'olamaz bu işler' dedi. Bugün kargadan başka kuş, faizden başka sermayemiz yok. Krizin üzerinden yıl geçti Merkez Bankası hâlâ faiz indiriyor. Sayın Başbakan; Merkez Bankası gibi kurumların bağımsızlıkları yerinde dursun. Ne olur biraz sorumluluk yüklensinler. Mutlu Bayramlar. + + + + 576232 + Baykal bayram namazını torunlarıyla kıldı + Baykal bayram namazını torunlarıyla kıldı"Kendimizi şehitlerimizin gazilerimizin yerine koymalıyız" 20.09.2009 08:51CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Milli birliğimizi korumanın gereklerini unutmamamız lazım. Sadece birlik, beraberlik konuşmaları yaparak bu iş olmaz. Birliğimizi, bütünlüğümüzü bozmaya yönelik faaliyetlere karşı kararlı bir duruş sergilememiz lazım'' dedi. Baykal, bayram namazını Ümitköy Nazmi Beğen Camisi'nde iki torunuyla birlikte kıldı. Torunları Alican ve Mehmet ile camiye gelen Baykal, imam tarafından verilen vaazı dinledi. Cami çıkışı vatandaşlarla bayramlaşan Baykal, gazetecilerin bayramını da kutladı. Baykal, bütün vatandaşların ve İslam aleminin Ramazan Bayramı'nı kutlayarak, nice bayramlara birlik, beraberlik, barış, kardeşlik ve huzur içinde ulaşmayı diledi. Bayramların, dostluk, kardeşlik ve dayanışma duygularının ön plana çıkması gereken günler olduğunu vurgulayan Baykal, ancak buruk bir bayram geçirildiğini söyledi. Baykal, ekonomik kriz nedeniyle işini kaybeden vatandaşların sayısının son dönemde hızla arttığını, ciddi ekonomik sıkıntılar yaşandığını üzüntüyle gördüğünü ifade ederek, ''İnşallah gelecekte bu ekonomik sıkıntıları, sorunları aşmış bir noktada oluruz. Daha güzel bayramları hep beraber yaşarız. Bu bayram gününde ben işinden uzaklaşmış, çoluğunun, çocuğunun ihtiyaçlarına cevap veremez hale düşmüş, borçlarını ödeyemez hale düşmüş milyonlarca insanımızın acısını yüreğimde taşıyarak bu bayramı kutluyorum. Bu bakımdan buruk diyorum. Onları unutarak bu bayramı yaşamak mümkün değildir'' diye konuştu. Türkiye'nin terör dolayısıyla da çok büyük acılar yaşamaya devam ettiğini kaydeden Baykal, şehitlerin acısını yüreğinde taşıdığını kaydetti. Baykal, şöyle devam etti: ''Bu memleketin bağımsızlığı, bütünlüğü için görev yapmakta olan yüz binlerce insanımızı bu bayram gününde unutamayız. Şehitlerimizi, gazilerimizi unutamayız. Onların da acılarını hep beraber hissetmeliyiz, kendimizi onların yerine koymalıyız diye düşünüyorum. Türkiye'de terör bizi çok büyük bir şekilde rahatsız ediyor ama en azından terör kadar bizi rahatsız eden milli birliğimizi, bütünlüğümüzü, sarsmaya yönelik, milletimizi, parçalamaya yönelik arayışlara çabalara bilerek, bilmeyerek memleketin içindeki insanların da göz yummasıdır. Hatta yer yer fırsat vermesidir, destek vermesidir. Bu bayramda bu üzüntüleri de yaşıyoruz. Bu konuda daha bilinçli olmamız lazım. Milli birliğimizi korumanın gereklerini unutmamamız lazım. Sadece birlik, beraberlik konuşmaları yaparak bu iş olmaz. Birliğimizi, bütünlüğümüzü bozmaya yönelik faaliyetlere karşı kararlı bir duruş sergilememiz lazım. Bu konuda da üzüntülerimiz olduğunu ifade etmeliyim.'' İstanbul'da yaşanan sel felaketi nedeniyle yaşanan acıların da tüm toplum tarafından paylaşıldığını belirten Baykal, bayrama girerken bütün bu üzüntü ve acıları yaşayanları unutmamak, onlarla dayanışma içinde olmak gerektiğini söyledi. Bu acılara karşın geleceğe yönelik umutların her zaman ayakta kalması gerektiğini ifade eden Baykal, ''Ben hiç kuşku duymuyorum Türkiye milli birliğini, bütünlüğünü bozmak isteyenler karşısında bu oyunlara, bu tuzaklara düşmeyeceğini en kısa zamanda çok açık bir şekilde ortaya koyacaktır'' dedi. Ekonomik ve sosyal sorunların birlik ve beraberlik içerisinde üstesinden gelineceğine inandığını belirten Baykal, geleceğe yönelik umutların hiç bir zaman kaybedilmemesi gerektiğini vurguladı. Daha sonra Ümitköy'deki bir simit fırınına giden Baykal, kuyruğa girerek sıra bekledi. Sıra beklerken vatandaşlarla sohbet eden ve bayramlaşan Baykal, simit satın aldı. Baykal, simit fırınında çalışanlarla sohbet ederek, işlerinin durumunu sordu. AA iLGiLi HABERLER + + + + 576597 + Eşiyle barışmaya gitti, enişte katili oldu + Eşiyle aralarında uzun zamandır sorunlar bulunan Z.K. (41), barışmak için eşi Gülbiter K.'nın (31) kaldığı eve gitti. Kısa bir süre sonra çiftler arasında tartışma çıktı. Gülbiter K., eşinin kendisine silah çektiği iddiasıyla polise müracaatta bulundu. Bunun üzerine ekipler Z.K.'yı gözaltına aldı. Savcılıkta ifade veren Z.K., serbest bırakıldı. Z.K., daha sonra eşinin, teyzesinin evine gittiğini öğrendi. Gece geç saatlerde bu eve gelen Z.K., eşiyle görüşmek istedi. Burada zanlı ile eşi arasında yine tartışma çıktı. Tartışmaya müdahale etmek isteyen Gülbiter K.'nın eniştesi Cebrail Karataş (61), Z.K.'nın tabancasından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti. Olaydan sonra kaçan zanlı aranıyor.(Cihan) Etiketler: . + + + + 576642 + Kapıkule'de bayram yoğunluğu + 'de bayram yoğunluğu ’nda yurt dışına çıkış yapacak 280 tır, kilometre kuyruk oluşturdu. Bayramda direksiyon başında olan TIR şoförleri, hasret duyguları içinde bayramın buruk mutluluğunu yaşıyorlar. AA muhabirinin Kapıkule gümrük yetkililerinden edindiği bilgiye göre, TIR’ların bayram nedeniyle gidecekleri ülkedeki firmalara taşıdıkları mallarını teslim etmeye çalışması nedeniyle sınır kapısında yoğunluk oluştu. Yetkililer, arife gününden itibaren devam eden kuyruğun bitirilmesi için yoğun mesai verdiklerini belirttiler. kilometre tır kuyruğu oluşan Kapıkule Sınır Kapısı’nda, yaklaşık 280 tır yurt dışına çıkış yapmayı bekliyor. -BAYRAMDA DİREKSİYON BAŞINDALAR ’dan yüklediği yükünü ’ya götüren TIR şoförü Ömer Muratoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ailesinden uzakta bayram geçirmenin burukluğunu yaşadığını söyledi. Bayramda yollarda olmaktan çok sırada beklemenin sıkıntı yarattığını bildiren Muratoğlu, geceden beri Kapıkule Sınır Kapısı’nda sırada beklediğini belirtti. Bir başka TIR şoförü İlhan Kaya da, sevdiklerinin bayramını ancak telefon aracılığıyla kutladığını, ancak bu mesleği yapmak zorunda olduğunu kaydetti. ’ya yük taşıyan Abdülkadir Kuzey de, şoförlerin bayramının olmadığını ifade ederek, "Şoförün bayramda nerede olacağı belli olmaz, ailemizle, eşimizle, dostumuzla ancak bu mesleği bıraktığımızda bayram sevincini yaşayabiliriz. Ama buna da şükür seslerini duyuyoruz. Keşke bu bayram mutluluğuna bu tır kuyrukları gölge etmese" dedi. + + + + 576361 + Fıtrat Bayramı ve kanıksadığımız nimetler + Bugün bayram. Yaygın ifadesiyle Ramazan Bayramı. Ama asla şeker bayramı değil.İslâmî terminolojide bu bayramın adı, "Iyd'ul-Fıtı" yani Fıtır Bayramı'dır. Kelimenin kök anlamları arasında her ne kadar, oruç açmak ve kahvaltı yapmak olsa da Fıtır Bayramı, "fatr"la, fıtratla yani yaratılışla irtibatlıdır. Tıpkı, halk arasında "Fitre" tabir edilen "Fıtır Sadakası"nın kök anlamı gibi. Var olduğumuza; yokluk karanlıklarından varlık âlemine getirilişimize; varlık mertebeleri arasında da en üstünü olan insan mertebesine yükseltilişimize bir şükür olarak, nasıl "kelle başı" ayrı bir sadaka veriyorsak; işte bu bayramı tam da bunun için yapıyoruz. Hâşâ, Ramazan'dan ve açlık günlerinden "kurtulduğumuz" için değil. Fıtır sadakası, yani fitre, nasıl bir yaratılış sadakası ise, Fıtır Bayramı da insan olarak var kılındığımıza ve bin bir güzellikle donatıldığımıza şükretmenin bir şölenidir. Çünkü tüm yaratılmışlar gibi insanoğlunun yaratılması tam bir lütuftur. İnsanoğlu, kendisinin dışındaki tüm varlıkları anlamlandırabilen yegâne varlıktır. Ve elbette ki, bize bu lütfu ve idraki veren Yüce Yaratıcı'yı da idrak etme yetisi ve imkânı da sadece ve sadece insanoğluna lütfedilmiştir. İşte bugün biz bunun için bayram yapıyoruz. Mevlânâ'nın mısralarında dile getirdiği manalar, işte bu yaratılış sevincinin ifadesidir. "Kul oldum! Kul oldum, Kul oldum! Ne mutlu bana ki Sana kul oldum! Herkes azat olunca sevinirken! Ben Sana kul olmakla mes'udum!" Hz. Peygamber'in bir bayram hutbesinde (konuşmasında) söylediği sözler de bu gerçeği hatırlatır mahiyettedir: "Ey insanlar! Bugününüz öyle bir gündür ki iyilik edenler bugün yaptıkları iyiliğin mükâfatını alırlar; ziyankârlar ve kötülük edenler ise aşağılanır ve ümitsizliğe kapılırlar. Ve bu hal tıpkı sizin kıyamet gününüze benzemektedir. halde evlerinizden ayrılıp Fıtır Bayramı namazının kılınacağı yere ilerleyerek namazda kıyama durmanızla şunu hatırlayın ki bir gün kabirlerinizden de kalkıp Yüce Yaratıcı'nın huzuruna varacaksınız... Ey Allah kulları! Oruçlu kadın ve erkeklere verilecek en küçük mükâfat şudur ki: Ramazan ayının son günü bir melek, onlara şöyle seslenir: "Hey! Müjdeler olsun size, geçmiş günahlarınız affedildi. Ey Allah'ın kulları! halde geride kalan günlerinizi nasıl geçireceğinizin kaygısını taşıyın." Bu Ramazan ayının en anlamlı ve en duygulu iftarını, değerli Hocam Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın nazik daveti ile "Saray-ı Amire"de yani Topkapı Sarayı'nda yaptım. Benim için asıl anlamı, yetmiş civarında gazimizin aileleri ile birlikte olabilmekti. Asla unutamayacağım manzaralara ve duygulu sahnelere tanık oldum bu iftarda. Her biri diğerinden yiğit ve gönül derinliğine sahip olan gazilerimiz arasında bir tanesi vardı ki, sözleri yüreğimin yağını eritip taa derinliklerine nüfuz etti. PKK'nın Zap Kampı'na operasyona giderken düştükleri kalleşçe bir pusuda ağır yaralanarak boynundan aşağısı felç olan Astsubay Murat Caner'in akşam yaptığı konuşma tam tamına "Fıtır Bayramı"nın hikmetini hatırlatır mahiyetteydi. Murat Caner, tekerlekli sandalyesinde, halinden asla şikâyetçi olmaksızın ve yakınmaksızın; bir mübarek Ramazan akşamı, Topkapı Sarayı'nda, Mukaddes Emanetler'in gölgesinde gazi arkadaşlarıyla, onların aileleriyle ve değerli komutanlarıyla birlikte olmaktan ve en önemlisi vatan ve mukaddeslerimiz uğrunda gazi olma bahtiyarlığından dolayı Yüce Yaradan'a karşı öylesine minnettarlık ifade eden sözler sarf etti ki, bendenize, idrak sahibi bir insan olarak yaratılmış olmanın nasıl büyük bir nimet olduğunu güçlü bir duygu seli içinde hatırlattı. Bayramlar, aradan geçen bir yılın ardından herkese bir ömür muhasebesi yapma imkânı verdiği gibi; dünya hay huyu içerisinde unuttuğumuz nimetleri hatırlama ve şükretmenin önemli bir vesilesidir. Şimdi Can Yücel'in bize kanıksadığımız nimetleri hatırlatan güzelim şiirini hatırlama vaktidir: Not: Değerli okuyucularımızın bayramını tebrik eder; daha nicelerine sağlık ve afiyetle kavuşmalarını dilerim. Cemal UŞŞAK Bugün + + + + 576714 + Güler: "Karabulut cinayetinde cevap bulmayan sorular soruşturma aşamasında" + Güler: "Karabulut cinayetinde cevap bulmayan sorular soruşturma aşamasında" Giriş Saati 20.09.2009 15:01 Güncelleme 20.09.2009 15:01 Güler, Karabulut cinayetinde cevap bulmayan soruların bir kısmının soruşturma aşamasında olduğunu belirtti. İstanbul Valisi Muammer Güler, Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili cevap bulmayan soruların bir kısmının soruşturma, bir kısmının ise yargılama aşamasında olduğunu belirterek, "Cumhuriyet Savcısı tüm delilleri değerlendirecek, gerekirse polise havale edecek" dedi. İstanbul Valisi Muammer Güler, İl Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve İl Jandarma Alay Komutanı Kurmay Albay Hamza Celepoğlu, emniyet mensupları ile bayramlaşma törenine katıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Kongre ve Eğitim Merkezi'nde düzenlenen törene eşleriyle katılan Güler, Çapkın ve Celepoğlu, emniyet mensupları ve aileleriyle tek tek bayramlaştı. Törenin sonunda basın mensuplarının Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili sorularına cevap veren Güler, "Sürmekte olan davayla ilgili söyleyebileceğimiz bir şey yok. Ama arkadaşlar titizlikle çalıştılar. Kamuoyunun beklentilerini yerine getirdiler. Devletin sözünü tutmasına vesile oldular" diye konuştu. İstanbul'da faili meçhul cinayet kalmayacağının altını çizen Güler, "Polisimiz elinden gelen gayreti gösteriyor" şeklinde konuştu. Vali Muammer Güler, soruşturma kapsamında yeni gözaltılar olup olmayacağı sorusu üzerine, "Cevap bulmayan soruların bir kısmı soruşturma aşamasında, bir kısmı ise yargılama aşamasında. Cumhuriyet Savcısı tüm delilleri değerlendirecek, gerekirse polise havale edecek. Sonuç itibariyle bu çelişkilerin hepsi mahkemede izole olur" dedi. İl Emniyet Müdürü Çapkın ise, "Cem Garipoğlu artık adliyeye havale edildi. Oradaki soruşturmaya göre yeni durumlar ortaya çıkarsa, polisin soruşturması gereken konuların gereği yapılacak. Hiçbir şey gölgede ve karanlıkta kalmayacak. Bundan herkes emin olmalıdır. Kamuoyunun çok yakından takip ettiği, ilgilendiği ve bizimde kapatmadığımız dosyalar üzerinde yoğun bir çaba içerisindeyiz" diye konuştu. Çapkın, baba Süreyya Karabulut'un iddialarının da araştırıldığını söyledi. + + + + 576289 + "İleri" marşının bestecisi Canselen toprağa verildi + İstanbul Yeniköy'deki evinde 100 yaşında vefat eden Canselen için Bebek Camisi'nde öğle namazının ardından cenaze töreni düzenledi. Cumhuriyet döneminin ilk kuşak müzik öğretmenlerinden olan ve "İleri", "İzindeyiz" gibi sevilen marşları yazan Canselen'in cenazesinde, eşi Şükran Canselen ve oğlu Birand Canselen taziyeleri kabul etti. Konserlerde onun bestelerine yer veren şef; Gürer Aykal, İlker Deniz Başuğur ve Burak Tüzün'ün de katıldığı cenaze töreninde, Cihat Aşkın, Deniz Arcak gibi müzisyenler ve Canselen'in öğrencileri de hazır bulundu. Canselen için namazın ardından Sarıyer Belediyesi Demirciköy Kültür Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Müzik Derneği Genel Başkanı Refik Saydam, hem ulusal hem evrensel müziği başarıyla ortaya koyan Canselen'in eserlerinin farkına orkestraların çok geç vardıklarını, bundan sonra bu eserlere daha çok yer verilmesi gerektiğini dile getirdi. Saydam, Canselen'in isminin bir müzik okuluna, konservatuvara verilmesi gerektiğini söyledi. Anadolu Senfoni Orkestrası Genel Müzik Direktörü Şef Burak Tüzün de Canselen'in ilk eseri kendisine geldiğinde, yapıldığı tarihin kendisini şaşırttığını ve bestecinin konsere katılacağını öğrendiğinde bir süre donup kaldığını anlattı. 6. Duyuşlar Suiti'ni seslendirdiklerini, Canselen konserin provasına geldiğinde oradaki müzik öğrencilerinin büyük bir heyecan duyduğunu söyleyen Tüzün, "Ben kendimi Atatürkçü olarak görmüşümdür, ama Faik hocamın yaşadığı mücadeleyi öğrendiğimde sıkı bir tokat yediğimi düşünüyorum. Bugüne kadar geç kalmış her şey için özür diliyorum. İnşallah telafi etmeye çalışacağız" diye konuştu. Silahlı Kuvvetler Bando Okulları Komutanlığı Meslek Yüksekokulu Toplu Müzik Öğretim Elemanı şef İlker Deniz Başuğur de Canselen'in askeri müziğe çok büyük emekleri olduğunu, eserlerini askeri bandolara koyma fikrini hayata geçirdiklerini, ilk konseri 1994 yılında verdiklerini anlattı. Başuğur, Canselen'in Cumhuriyete katkılarının unutulmaması gerektiğini vurguladı. Türkiye Polifonik Korolar Derneği Başkanı Mustafa Apaydın da TRT Gençlik Korosu'nun "İleri" marşı gibi bestelerini seslendirdiği Canselen'in "Gidiyor" adlı bestesini seslendirdiklerini, görüntüleriyle birlikte yayımlanan bu gösterimin ardından büyük bir ilgiyle karşılaştıklarını anlattı. Canselen'in dönem toplum tarafından daha çok tanındığını ve bunun kendisini çok mutlu ettiğini ifade eden Apaydın, Canselen'in kendisine "Mustafa oğlum, ben dünyaya iki kez geldim. Biri doğumum, biri de tam öldüm zannederken sen beni yeniden doğurdun" dediğini aktardı. Apaydın, "Sayın hocam, birinci doğumunuz sona eriyor, ama ikinci doğumunuzla sonsuza dek yaşayacaksınız" dedi. Müzikolog ve gazeteci Ersin Antep konuşmasında 'ü kendisine Canselen'in anlattığını belirterek, "Biz 'ü ondan dinlemenin ayrıcalığını yaşadık" diye konuştu. Antep, Canselen'i bugün 'ün ve hiç görmediği anne-babasının yanına uğurladıklarını dile getirdi. Canselen'in manevi torunlarından Pınar Alpay da tarafından Paris'e konservatuvar eğitimine gönderilen Canselen'in 'e çok bağlı, kadirşinas biri olduğunu ifade ederek, olabilecek en güzel marşlarını bestelediği için kendisine minnettar olduklarını dile getirdi. Canselen'in oğlu Birand Canselen, sanatçının aynı zamanda çok iyi bir baba olduğunu ifade ettiği konuşmasında, yaşama dört elle sarılan ve kendisine yaşamayı sevdiren Canselen'in, oğlu olmaktan gurur duyduğunu kaydetti. Konuşmaların ardından Faik Canselen'in öğrencileri ve sevenleri tarafından "İleri" ve "İzindeyiz" marşları söylendi. Faik Canselen'in cenazesi daha sonra Kilyos Mezarlığı'na defnedildi. + + + + 576734 + Erzurum'da bıçaklı kavga: ölü + LİNKLER Erzurum Gaziler Mahallesi Yamaç Sokak'ta iki kişi arasında çıkan kavgada, Murat Polat isimli şahıs İ.İ. tarafından bıçaklandı. Ağır yaralı olarak Bölge Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Polat, bütün müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. + + + + 576000 + Moral FM'deyenilik var + Daha önceki yılların aksine yeni dönemde programların çoğu sohbet ve moderatörlük sisteminde dinleyiciyle buluşacak. Sabah Kuşağı'nda hafta içi her gün 09.15'te Zeynep Türkoğlu, hayatı paylaşmaya kaldığı yerden devam ederken, Moral FM'in yeni sesi Tuğba Akbey İnan, 'Mavi Dünya' programıyla pazartesiden perşembeye 12.15'te dinleyici karşısına çıkacak. Bestekâr ve müzisyen Süleyman Şahintürk'ün sunduğu "Meşk-i İlahi" pazartesi günleri, Hatice Kübra Tongar'ın sunduğu 'Kadınca Kararınca' ise cumartesi günleri yayınlanacak. TELEVİZYON SERVİSİ + + + + 576628 + Moskova'da 50 bin kişi sokakta bayram namazı kıldı + Pazar günü tatil olması ve bayram namazının geç kılınması nedeni ile Rusya Merkez Cami'ine akın eden Moskovalı Müslümanlar, cami çevresindeki tüm caddeleri doldurdu. İnşaatı devam eden Merkez Camii'nin çevresinde saf tutan cemaatin 50-60 bin civarında olduğu belirtiliyor. Altı caminin bulunduğu başkent Moskova'da, milyon Müslüman yaşıyor. Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynuddin'in kıldırdığı bayram namazında duygulu anlar yaşandı. Gaynuddin bayram hutbesinde ülkede birlik ve beraberlik vurgusu yaparken, inanç farklılığı gözetmeksizin herkese sevgi ve hoşgörü anlayışı ile yaklaşılmasını istedi. Rusya devlet televizyonu tarafından canlı olarak yayınlanan bayram namazında Gaynuddin, Rusya devlet başkanı ve başbakan başta olmak üzere, Rusya Parlamentosu alt kanadı Duma, üst kanadı Federal Konsey ve diğer yöneticilerden Müslümanların bayramını tebrik eden yüzlerce mesaj aldıklarını duyurdu. 10 RUBLEYE KAĞITTAN SECCADE Önceki yıllara nazaran daha sıcak günlerde dışarıda namaz kılan Rusya Müslümanları bu bayram biraz daha şanslı idi. Yağmurun yağmaması ve cami çevresindeki caddelerin trafiğe kapatılması nedeni ile sokaklarda rahat saf tutulabildi. Önceki yıllardan tecrübeli olanlar seccadeleri ile birlikte gelirken, acemi olanlar için cami kenarlarında kâğıttan seccade satıcıları ihtiyaçları karşıladı. Dikdörtgen şeklinde kesilerek, duvar kâğıtlarından hazırlanan seccadelerin tanesi 10 rubleye (30 cent) satıldı. Dini eserler, seccade ve takkelerin satıldığı tezgahlar da bayram namazına gelen kalabalığa hizmet sundu. Uzaktan rahat görülebilen elinde 'sadaka' yazılı dövizi ile dolaşan ve cami inşaatı için sadaka toplayan cami görevlisinin başı en kalabalık olanlardan. Kapalı ve açık alanlarda toplam 12 bin kişinin namaz kılabileceği yeni caminin 70 metreyi aşacak minareleri tamamlanmak üzere. Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev'in de incelemelerde bulunduğu yeni caminin 2011 yılına hazır olması bekleniyor. ÇOCUKLAR ÇİKOLATA VE HARÇLIKLARLA SEVİNDİRİLECEK Cihan Haber Ajansı mikrofonlarına duygularını aktaran Sultanbek Eşmirzoev, Ramazan'ın çok güzel geçtiğini, bayram namazından sonra pilav yaparak misafirleri ile birlikte yiyeceklerini söyledi. Tüm Müslümanların bayramını tebrik eden Eşmirzoev, tam bir bayram yaşayabilmek için hazırlık yaptıklarını belirtti. Gelecek Ramazan'a ulaşabilmek için dua ettiklerini ifade eden Yoldaşali Baymatov, memlekette gibi olmasa da Ramazan'ı bu yıl daha bereketli geçirdiklerini ifade etti. Çocuklar da çikolata ve harçlıklarla sevindirilecek. Ravşan Anvarov ve Bulat Anvarov kardeşler de camide çok sayıda Müslümanı bir arada görmekten mutlu olduklarını ifade ederek iu temennilerde bulundu: "Camiye Bayramı kutlamaya geldik. Çok sayıda Müslüman kardeşlerimizi görüyoruz. Çok moral verici tablo var burada. Namazdan sonra kardeşimle birlikte eve misafir bekleyeceğiz. Özel Özbek pilavı yapacağız. Bayramlarını kutlamak için memlekette ailemizi arayacağız. Müslüman kardeşlerimize barış, mutluluk ve esenlik dilemek istiyoruz." MEDVEDEV: İSLAM'IN GELİŞMESİ SOSYAL BARIŞI GÜÇLENDİRİYOR Rusya Devlet Başkanı Medvedev de ülkede yaşayan 20 milyon Müslümanın bayramını tebrik etti. Medvedev mesajında Ramazan bayramını yüzyıllardır İslami geleneklerini yansıtan yüksek ahlaki değerlerin yer aldığı bereketli bir gün olduğunu ifade ederek, "Ramazan ayının son gününe denk gelen bayram bir manevi temizlik, barış ve hoşgörü dönemi. Bu değerler ülkemizde tüm farklı din mensuplarını bir uyum içinde tutuyor." dedi. Rusya'da günümüzde İslami eğitimin aktif bir şekilde geliştiğine dikkat çeken Medvedev şu tespitlerde bulundu: "Rusya'da camiler inşa ediliyor. Yeni medreseler kuruluyor. Seçkin din adamlarının eserleri yayınlanıyor. Tüm bunların toplumumuzda sosyal barışın sağlanmasına, çok uluslu toplumumuzda refahın kurulmasına katkı sağladığından eminim." PUTİN: İSLAMİYET RUSYA'NIN ZENGİN KÜLTÜRÜNÜN BİR PARÇASI Rusya Başbakanı Vladimir Putin de yayınladığı bayram mesajında İslamiyet'in Rusya'nın zengin kültürünün bir parçası olduğunu söyledi. Ramazan'ı insani ve ahlaki değerleri birleştiren kutsal bir ay olarak tanımlayan Putin, "Şefkat, merhamet ve hayırseverlik Müslüman toplumun bir parçası haline geldi. Diyalogların yönetimle geliştirilmesi ve eğitim projelerinin uygulanmasına önem veriyoruz. Rusya Müslüman toplumunun sesinin yüksek çıkması, tolerans ve hoş görüyü öne çıkarmaları, aşırılıklarla mücadelede önem arz ediyor. Bu durum Rusya'nın uluslar arası arenadaki gücünü de kuvvetlendiriyor." ifadelerini kullandı. + + + + 575619 + Diyarbakır'da 12 kişi gözaltına alındı + Diyarbakır Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince, terör örgütü PKK'ya yönelik yapılan operasyonel çalışmalarda 12 kişininyakalandığı belirtildi. Yakalanan kişilerin üzerlerinde ve ikametlerinde yapılan aramalarda, çok miktarda örgütsel içerikli CD, bir hard disk ve hafıza kartlarının ele geçirildiği kaydedilen açıklamada, şöyle denildi: ''Operasyonda çok miktarda yasak yayın, yasa dışı döviz pankart ve poster ile örgütsel dokümanlar ele geçirilmiştir. Yakalanan şahısların çeşitli tarihlerde yapılan yasa dışı yürüyüş ve basın açıklamasında, yasa dışı slogan atılması ve bölücü terör örgütünü temsil eden bez parçaları, posterler ve pankartlar açılması, yapılan oturma eylemi sırasında bölücü örgüt lehine slogan atılması, güvenlik kuvvetlerine fiili mukavemette bulunulması, çöp konteynırlarını yol ortasına dökerek yolun trafiğe kapatılması ve bir polis otosunun gösterici grup tarafından taş ve molotofkokteylli saldırıya uğraması eylemlerini gerçekleştirdikleri tespit edilmiştir.'' + + + + 576761 + Her bayram aynı + Yurt genelinde meydana gelen trafik kazalarında 20 kişi öldü, 81 kişi yaralandı. Saat 18.00 itibarıyla son 24 saatte meydana gelen trafik kazaları şöyle: Trabzon'un Sürmene ilçesinde Erol Ağırman'ın kullandığı 61 EF 402 plakalı otomobil, Sürmene ilçesi çıkışında bariyerlere çarptı. Otomobildeki Salih Ağırman (57) ile bebekler Yavuz Selim Zengin (2) ve Efe Can Ağırman (2) olay yerinde yaşamını yitirdi. Sürücü Ağırman, Nafiye Zengin ile Sevgi Ağırman yaralandı. Malatya'nın Hekimhan ilçesinde Zafer Kınık (30) yönetimindeki 44 KA 294 plakalı minibüs, Karayokuş mevkisinde şarampole devrildi. Minibüsteki Yusuf Avcu (30) kaza yerinde, Mahdettin Kınık (54) hastaneye götürülürken hayatını kaybetti. Yaralanan sürücü ile minibüsteki 15 kişi, tedavi altına alındı. Çorum'da Ali Şahin (24) yönetimindeki 06 GIB 71 plakalı otomobil, Çorum Ankara kara yolunun 6. kilometresinde devrildi. Kazada, sürücü Şahin ile otomobildeki amcasının oğlu Davut Şahin (26) olay yerinde yaşamını yitirdi. Araçtaki, Ersin (17) ve Murat Şahin (25) ile Murat Demir (17) yaralandı. Bursa'nın Karacabey ilçesinde Selahattin Fecir (53) yönetimindeki 34 BKL 18 plakalı kamyonet, Hasan Moran (23) idaresindeki 11 AC 970 plakalı otomobille çarpışarak şarampole yuvarlandı. Otomobil sürücüsü Hasan Moran ile eşi Tuğba Moran (19) kaza yerinde hayatını kaybetti. Kamyonet sürücüsü Selahattin Fecir tedavi altına alındı. Karabük'te Bekir Dolugan yönetimindeki 06 JC 040 plakalı otomobil, Hamzalar mevkisinde devrildi. Kazada, Ayten Dolugan, yaşamını yitirdi. Sürücü Bekir Dolugan, otomobildeki Döndü (70) ve Yağmur Dolugan (6) ile Esme (38) ve Ülkü Devrim Yılmaz (8) yaralandı. Kütahya'nın Altıntaş ilçesinde Süleyman Özen (19) idaresindeki 43 AS 925 plakalı otomobil devrildi. Kazada, sürücü Süleyman Özen, olay yerinde hayatını kaybetti. Otomobilde bulunan sürücünün kardeşi Sinan Özen ile Oğuzhan Gören, Fahri Şafak (16) ve Eyüp Karakaş yaralandı. Aksaray'da İhsan Yiğit idaresindeki 06 AE 771 plakalı otomobil, Aksaray merkeze bağlı Karakova köyü yakınlarında devrildi. Otomobilde bulunan Şükran Yüksel (61) hayatını kaybetti. Otomobil sürücüsü ile Muradiye Yiğit ve Emine Tekbıçak yaralandı. Sıvas'ın Şarkışla ilçesinde İbrahim Üstelik (44) yönetimindeki 38 HZ 342 plakalı kamyon, ilçeye bağlı Akçakışla Belde Belediyesi çöp merkezi yakınlarında devrildi. Sürücü İbrahim Üstelik olay yerinde hayatını kaybederken, Mesut Yıldırım (29) ve İsa Karademir (30) tedavi altına alındı. Samsun'un Terme ilçesinde Mehmet Esen (19) yönetimindeki 55 AU 532 plakalı otomobil, Yalı Mahallesi'nde devrildi. Kazada, araçtaki Ramazan Akyel (18) olay yerinde öldü. Yaralanan sürücü ile Şevket Erer (18), hastaneye kaldırıldı. Ankara'nın Polatlı ilçesinde Muhittin Zafer Çağ (64) yönetimindeki 48 TT 090 plakalı otomobil, E-90 kara yolunun 90. kilometresinde, ön lastiğin patlaması sonucu kontrolden çıkarak bariyerlere çarptı. Kazada, otomobilde bulunan Şükran Çağ (57) olay yerinde hayatını kaybetti. Sürücüsü Çağ, hafif yaralandı. Uşak'ın Eşme ilçesinde Cengiz Acar (47) idaresindeki 64 EF 601 plakalı akaryakıt tankeri Alahabalı Göleti Koca Köprü mevkisinde direksiyon hakimiyetini kaybetti. Gölete devrilen tankerde sürücü Acar, olay yerinde hayatını kaybetti. Kayseri'nin Tomarza ilçesinde Orhan Nirce (26) yönetimindeki 34 GL 454 plakalı otomobil, Veysel Taş'a (5) çarptı. Veysel Taş, kaza yerinde öldü. Manisa'da, M.I. (20) idaresindeki 16 BKH 56 plakalı otomobil, yolun karşısına geçmek isteyen Abdülkerim Yörük'e (68) çarptı. Ağır yaralanan Yörük, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Mersin'de, Aziz Budak yönetimindeki 33 TA 613 plakalı özel minibüs, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'nda, bayramlaşmak için yakınlarını ziyaret etmeye giden Yaşar Demir'e (32) çarptı. Demir, olay yerinde hayatını kaybetti. İzmir'in Çeşme ilçesinde, Ceyhan Boztepe'nin (18) kullandığı 35 RAB 61 plakalı motosiklet, Çakabey Kavşağı yakınında refüje çarptı. Kazada yaralanan Boztepe, kaldırıldığı Çeşme Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi. Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde Ertan Yiğit yönetimindeki 34 LDS 67 plakalı minibüs, ilçe girişindeki orta refüjde aydınlatma direğine çarparak devrildi. Kazada, yaralanan sürücü Yiğit ile araçtaki 11 kişi, Çaycuma Devlet Hastanesine kaldırıldı. Osmaniye'nin Toprakkale ilçesinde Abdullah Dinç idaresindeki 06 BP 5081 plakalı otomobil, karşı yönden gelen Ali Açıkgöz yönetimindeki 01 YD 686 plakalı otomobille çarpıştı. Kazada, Abdullah Dinç ile aynı araçta bulunan Mehmet Aslan, Havva, Bedriye ve Dilek Dinç ile gelen diğer aracın şoförü Ali Açıkgöz ile İclal Açıkgöz yaralandı. Erzurum'da Hakan Kurtoğlu yönetimindeki 25 FT 708 plakalı kapalı kasa kamyonet, Abdurrahman Gazi Türbesi yolunda şarampole yuvarlandı. Sürücü Hakan Kurtoğlu ile kamyonette bulunan Bülent ve Mehmet Kurtoğlu tedavi altına alındı. Kastamonu'da Süleyman Er yönetimindeki 57 DK 502 plakalı otomobil, Sakız köyü mevkisinde karayollarının köprü yapımı için değiştirdiği yolda toprak yığınına çarptı. Sürücü Süleyman Er, eşi Nadiye ve çocukları Muhammet Er yaralandı. Erzincan'da Mehmet Bedir yönetimindeki 34 FGB 08 plakalı otomobil, Erzincan-Sivas kara yolunun 13. kilometresinde şarampole yuvarlandı. Kazada araç sürücüsü Mehmet Bedir ile araçta bulunun Cezayir ve Halit Bedir hastaneye kaldırıldı. Karaman'da, Miray Kurtçu (28) yönetimindeki 07 BKY 068 plakalı otomobil, Karaman-Mersin kara yolunun 14. kilometresinde devrildi. Miray Kurtçu ile yanındaki Tolga Yaşar Kurtçu (24) yaralandı. Manisa'nın Kula ilçesinde, Mehmet Yalnız'ın (35) kullandığı 35 HUJ 47 plakalı otomobil ile Mustafa Kırdagezer yönetimindeki 45 8407 plakalı minibüs, Ortaköy köyü girişinde çarpıştı. Otomobildeki Hüseyin Yalnız (38) ile Besim Yalnız (65) tedavi altına alındı. Konya'nın Seydişehir ilçesinde, Selim Karaca (45) idaresindeki 42 BRS 24 plakalı otomobil, Seydişehir-Konya kara yolundaki Karabulak Köprüsü yakınlarında bariyerlere çarptı. Kazada, sürücü Karaca ve otomobilde bulunan Mehmet Cengiz Özsağlam (42) yaralandı. Ankara'da 50 ER 920 plakalı yolcu otobüsü, Söğütözü Caddesi AK Parti Genel Merkezi önünde Halil İbrahim Yılmaz yönetimindeki 06 LJS 77 plakalı otomobile çarptı. Otomobil içinde sıkışan Halil İbrahim Yılmaz yaralandı. Bursa'da, sürücüsünün kimliği ve plakası henüz belirlenemeyen otomobil, Küçükbalıklı Mahallesi Çöplük kavşağında, yolun karşısına geçmeye çalışan Osman Gürtekin'e (36) çarptı. Kazada ağır yaralanan Gürtekin, 112 Acil Servis ekibince Bursa Devlet Hastanesine kaldırıldı. Eskişehir'de, Bayram Çukurcalıoğlu (39) idaresindeki 26 EH 819 plakalı otomobil, Yıldıztepe Mahallesi Seyitgazi Caddesi'nde, yol kenarında bulunan ağaca çarptı. Kazada, Çukurcalıoğlu yaralandı. Giresun'da Hacısiyam Mahallesi'nde, Soner Aygün idaresindeki 28 AP 685 plakalı minibüs, yolun karşısına geçmeye çalışan Ramazan Sarı'ya çarptı. Yaralanan Sarı, Giresun Prof. Dr. İlhan Özdemir Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Ankara'nın Şereflikoçhisar ilçesindeki trafik kazasında kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Muharrem Alparslan'ın kullandığı 51 AL 522 plakalı araç, E-90 kara yolunun İlçe Emniyet Müdürlüğü kavşağı mevkisinde su birikintisi nedeniyle devrildi. Araçta bulunan Recep Berk Doğan, Mehmet Ali Alparslan (6) ve Beyzanur Alparslan yaralandı. Yaralılar, Şereflikoçhisar Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Zonguldak'ın Devrek ilçesinde otomobilin dereye düşmesi sonucu kişi öldü, kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Erdal Yıldırım yönetimindeki 06 0813 plakalı otomobil, Yağmurca köyü yakınlarında dereye düştü. Otomobilde bulunan Mustafa Çaltepe (39) yaşamını yitirdi. Yaralanan sürücü Yıldırım ile otomobildeki Levent Önal ve Ahmet Güney, Devrek Devlet Hastanesine kaldırıldı. Durumu ağır olan Güney, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildi. 20 Eylül 2009 + + + + 576165 + Dişleriniz yaşınızı gösteriyor mu? + Dişleriniz yaşınızı gösteriyor mu? Diş Hekimi Aslı Ercanlı Ünal, dişlerden kaynaklanan yaşlı ifadenin nasıl yok edilebileceği hakkında bilgi verdi. Diş taşı temizliğini ihmal etmeyin. Diş taşı kaynaklı dişeti çekilmesi ve diş aralıkları sizi yaşlı gösterir. Kötü görünüşlü eski dolgularınızı değiştirin. Rengi koyulaşmış dişlerinizi beyazlatın. Koyu renkli dişler sizi yaşlı gösterir. Eksik dişlerinizi hemen telafi edin. Diş kaybı ağız yapınızın büzülmesine yol açar. Kötü kapanışınızı düzelttirin. Çünkü sözcükleri doğru telaffuz etmeniz buna bağlıdır. Sarkmış yanak ve çöküntülü üst dudak dokusunun telafisi için dikey boyutun yükseltilmesi ve dudağın desteklenmesi konusunda estetik diş hekiminden görüş alın. Hatta ağzınızda tek seansda uygulanabilen mocaplar ile yanak ve dudak dokunuzun nasıl görünebileceğini inceleyebileceğiniz seans talep edin. 20.09.2009 PAZAR + + + + 576516 + Eskişehir'de şehitlik ormanı oluşturulacak + Eskişehir Orman Bölge Müdürü Mahmut Aydın, şehitlerin adlarını yaşatmak için Kanlıpınar mevkiindeki bir alana tüm terör ve görev şehitleri anısına "şehitlik ormanı" yapılacağını söyledi. Aydın, şehitlik ormanının iki hektarlık bir alanda kurulacağını ve çalışmaların önümüzdeki günlerde başlayacağını kaydetti. Ormanın girişine dev yazı karakterleri ile 'şehitlik ormanı' yazılı levha da asacaklarını belirten Aydın, "Eskişehir-Ankara yolu üzerinden de rahatlıkla görülecek. Orman için gerekli ön çalışma Ekim ayında bitecek. Adından ağaçlandırma çalışmalarına başlayacağız." dedi. + + + + 575778 + Diyarbakır ile Manisa puanları paylaştı + Diyarbakırspor: Manisaspor:Stat: Atatürk Hakemler: Süleyman Abay, Aleks Taşçıoğlu, Serhan Malkoç Diyarbakırspor: Espinoza 6, Erdinç 6, Tolga 5, Basem 6, Adnan 5, Ayman 6, Erdal, Barış 4, Abdullah 5(Dk. 67 Musa 6), Mendoza 6(Dk. 86 Erhan ?), İbrahim 6(Dk. 46 Desire 6) Manisaspor: Orkun 6, İhsan 6, Mehmet Nas 7, Mehmet Güven 5(Dk. 61 Ergin 4), Simpson 6, Sezer 5(Dk. 82 Oumar ?), Güven 5, İsaac 6(Dk. 67 Yaser ), Eren 5, Dixon 6, Ferhat Sarı Kartlar: Dk. 35 İhsan, Dk. 83 Orkun (Manisaspor) Dk. 90 Barış (Diyarbakırspor) MAÇTAN DAKİKALAR 3. dakikada Diyarbakırspor atağında kazanılan serbest vuruşta topla buluşan Adnan'ın kafa vuruşunda kaleci Orkun, meşin yuvarlağı uzaklaştırdı. 8. dakikada ceza sahasında topla buluşan Mehmet Güven'in sert vuruşunda top kaleci Espinoza'da kaldı. 20. dakikada İbrahim'in soldan ortasında ceza alanı içerisinde Erdal gelişine sert vurdu. Bu pozisyonda meşin yuvarlak az farkla auta çıktı. 24. dakikada Ayman'ın kafa vuruşunda ceza sahası önünde topla buluşan Erdal'ın vuruşunda top yandan dışarı çıktı. Karşılaşmanın kalan dakikalarında gol olmayınca ilk yarı 0-0 sona erdi. Türkcell Süper Lig'de Diyarbakırspor ile Manisaspor arasında oynanan karşılaşma berabere tamamlandı. 47. dakikada ceza sahası önünde buluşan Mehmet Nas'ın sert vuruşunda meşin yuvarlak az farkla auta çıktı. 52. dakikada Mendoza ile paslaşan Barış'ın vuruşunda top kaleci Orkun'da kaldı. 78. dakikada defansın ofsayt diye duraklamasına karşın topu takip eden Yaser, ceza sahası içinde kaleciyle karşı karşıya kaldı. Bu futbolcunun vuruşunda kaleci Espinoza'dan dönen topu defans uzaklaştırdı. İlerleyen dakikalarda da gol olmayınca karşılaşma sona erdi. + + + + 575957 + Diyarbakır'da PKK operasyonu: 12 gözaltı + cDiyarbakır Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamada, Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince, terör örgütü PKK'ya yönelik yapılan operasyonel çalışmalarda 12 kişinin yakalandığı belirtildi. Yakalanan kişilerin üzerlerinde ve ikametlerinde yapılan aramalarda, çok miktarda örgütsel içerikli CD, bir hard disk ve hafıza kartlarının ele geçirildiği kaydedilen açıklamada, şöyle denildi: "Operasyonda çok miktarda yasak yayın, yasadışı döviz, pankart ve poster ile örgütsel dokümanlar ele geçirilmiştir. Yakalanan şahısların güvenlik kuvvetlerine fiili mukavemette bulunulması, çöp konteynırlarının yol ortasına dökülerek yolun trafiğe kapatılması ve bir polis otosunun taş ve molotofkokteylli saldırıya uğraması eylemlerini gerçekleştirdikleri tespit edilmiştir.'' + + + + 576271 + İşte böyle, her zaman böyle + İşte böyle, her zaman böyle 20.09.2009 09:32ÖLDÜRÜLENLER, katilleri yakalanınca, hesap verince “orada” huzur bulur mu, bilmiyorum... Ama “burada” vicdanların en azından tatmin olabileceğini, insanların hiç olmazsa teselli bulabileceğini biliyorum. yüzden, başta HABERTÜRK, “gazeteciliğin” bu “Garipoğlu cinayet”teki ısrarı, takibi bunlara vesiledir. Çocukluğumuzdaki gazetecilikte de benzeri misallere çok tanıktık. Çocuktuk ve neredeyse “Kaçırılan kayıp kız Ayla” vakasıyla, gazetelerin ısrarlı takibiyle, zaten TV’si icat edilmemiş ahalinin srarlı merakıyla büyümüştük. Çocuktuk, kaçırılmadığımıza şükretmiştik! Ah iş te “Ama ” diyeceğim... Sayı çok kaba, rakam çok yuvarlak ama... 20 bin kadar ölü ve kayıpda gazetecilikten, vicdandan ve insanlıktan öyle bir özen, ısrar ve takip beklemişti muhtemelen. Bu tür vakalar, ısrarlı, takipçi, sorgulayan, peşine düşen, didikleyen, sıkıştıran ve ön yargısız ama kararlı gazeteciliğin... Bazen bir maktulün huzuru... Bazen bir mağdurun adalet duygusu... Bazen bir ülkenin namusu için ne kadar önemli olduğunun kanıtı. Aynı zamanda, sadece bir tek “popüler” ve “siyasi veya ekonomik açıdan tehlikesiz” vakadaki has gazetecilik coşkusunun neden binlerce vakada esirgendiğinin de çengelli soru işareti! Bazen meslektaşlarının katilleri de dahil... Bilinen nice ismin katilinin sır oluşundaki “esrar ın peşinde koşmakta dahi mütereddit bir gazetecilik türü, özellikle Güneydoğu ’da “sıradan, olağan, isimsiz kayıp, maktul ve infazlar”ın peşine düşmek bir yana... Şeyin şeyin kaçındı bundan. Devletin kurumlarına, kurumların alışkanlıklarına inat... Hakikat peşinde hakiki bir gazetecilik zamanlar, oralarda da esirgenmeseydi... Misal, karakola davet edildikten sonra kaybolan iki insanın akıbeti hiç değilse merak edilseydi... İnanın, ülkede, medyada bu denli kirlenmezdi. Ne kanla kirlenirdi... Ne de görevini, yolunu, pusulasını şaşırmış bir gazetecilik nezaretinde medyanın batıp çıktığı çamularla... Ne de yalan, dolan, talan, tezgâh, korku, riya dolu devlet ve hükümet adamlıklarıyla! Bilmiyorum ama, mümkünse, bir maktulün “oradaki ” huzuruna... Adalet duygusuna... Vicdanların tatmini ve insanların tesellisi ne vesile olan, hakikat peşinde koşan bir gazetecilik, hiç bir kakara kikiri, şöhretle beslenen ve şöhret besleyen, çamur saçıcı gazetecimsi faaliyetle değişilmez! Medyanın, patronların, gazetecilerin, gazeteciliğin “kayıp ve ayıp” itibarının hakiki diriliş formülü de belki bu hakikatin için de öylece duruyordur! miras yerini bulacak! CUMA günkü “Meğer kiminin de vicdanı donmuş” başlıklı yazı... Helikopter kazasında donarak ölen gazeteci İsmail Güneş’in “kazadan yaralı kur tulan” kamera, fotoğraf makinesi ve bilgisayarını, acılı ailesine ancak parayla verebi leceğini beyan eden bir medya ve şirket zihniyeti... Toplumda, özellikle gazeteciler arasında müthiş yankı buldu. İşte utancın, ayıbın temizlenmesi için bayram fırsatı! Yasemin Güneş, “Yazınız yayınlanıp tepkileri görünce, inanın İsmail öldüğünden beri bir gün ilk kez bir şeyle mutlu oldum” dedi: “Gazetecilik yaparken çok imkânsızlık için de çalışmıştı. Çocuğunun doğumunda bile yarım saat gördü, habere koştu. İHA’nın aylarca maaş ödemediği günler oldu, elektriğimiz, suyumuz kesildi. Bir Kurban Bayramı maaş ödenmediği için alyansını sattı, eve erzak ve tatlı aldı. Şimdi bir mücadele yapıyorsam, artık sadece eşim değil, belki bütün gazeteciler için!” Demem ki... Yukarıdaki yazıdaki gibi, gazetecilerin, gazetecilerin hakikati için dahi yapabileceği çok şey var! Faks: 212 313 73 46 Tel: 537 660 71 21 + + + + 575710 + Hurma'ya tepki! + Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli, Manchester United ile oynanan Avrupa Şampiyonlar Ligi maçında 18 kişilik kadroya almadığı Brezilyalı futbolcu Bobo'yu, Kayserispor ile yapılan lig maçında ilk 11'de görevlendirdi. Siyah-beyazlı formayla en son 2. haftada oynanan Antalyaspor karşılaşmasında ilk 11'de forma giyen Bobo, resmi karşılaşma sonrasında sahaya ilk 11'de çıkmış oldu. -İBRAHİM ÜZÜLMEZ'İN YERİNE TELLO- Denizli, Manchester United maçı kadrosundan değişiklikle takımını Kayserispor karşısına çıkardı. Holosko'nun yerine Bobo'yu görevlendiren Denizli, İbrahim Üzülmez'i de yedek soyundurup, Şilili futbolcu Rodrigo Tello'ya ilk 11'de şans tanıdı. Savunmayı İbrahim Kaş, Ferrari, Sivok ve Ekrem Dağ'dan oluşturan deneyimli teknik adam, forvette Nobre-Bobo ikilisini oynattı. Orta sahanın solunda Tello, sağında ise Serdar Özkan forma giydi. Siyah-beyazlılarda Holosko ve İbrahim Üzülmez'in yanı sıra Rüştü, Fink, Nihat, Rıdvan ve Yusuf yedek kulübesinde yer aldı. Beşiktaş'ta Erhan, İsmail, Uğur, Erkan ve İbrahim Toraman 18 kişilik maç kadrosuna alınmadı. -SÜLEYMAN HURMA'YA TEPKİ- Beşiktaşlı taraftarlar maç öncesinde Kayserispor menajeri Süleyman Hurma'ya tepki gösterdi. Mehmet Topuz transferi sırasındaki açıklamaları nedeniyle siyah-beyazlıların tepkisini çeken Hurma'ya, Beşiktaşlı taraftarlar maç öncesinde ve sırasında protestoda bulundu. -TOLUNAY KAFKAS TRİBÜNDE- Galatasaray maçından sonra maç ceza alan Kayserispor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas, karşılaşmayı protokol tribünün yanındaki bölümden izledi. -TRİBÜNLER DOLMADI- Beşiktaş ile Kayserispor arasında yapılan Turkcell Süper Lig maçında BJK İnönü Stadı'nın tribünleri dolmadı. Özellikle eski ve yeni açık tribünlerde boşluklar gözlenirken, karşılaşmayı 10 bini aşkın seyirci izledi. -ÇARŞI, UEFA'YA DA KARŞI...- Beşiktaş'ın önde gelen taraftar topluluğu Çarşı, Manchester United maçında ''Çarşı'' yazılı pankartlarına, ''A'' harfinin anarşizmin simgesine benzerliği nedeniyle tribünlere asılmasına izin vermeyen UEFA'ya tepki gösterdi. Kapalı tribünde İngilizce ''Freedom for Pancarst UEFA'' (Pankartlara özgürlük) yazısı asan taraftarlar, UEFA'daki ''A'' harfini de Çarşı'daki harf gibi yazdı. + + + + 576283 + Mustafa Denizli: İstifa alternatiflerden sadece bir tanesi + büyük halleri için üzerine tıklayın İstifa alternatiflerden sadece bir tanesiÖvünç ÖZDEM, KAMERA: Ali DANAŞ, Atilla ÖZDEMİR, İstanbul DHA Teknik Direktörü yenilgisinin ardından istifa sinyalleri verdi. Denizli, karşılaşma sonrası düzenlediği basın toplantısında, yarın kulüp başkanı ile bir araya gelip durum değerlendirmesi yapacaklarını, istifasının da bu görüşmede gündeme gelecek alternatiflerden biri olduğunu söyledi. İşlerin düşündükleri gibi gitmediğinden yakınan Denizli, "Bir dönüşe, iyi oyuna, bir puana ihtiyacımız olan günü yakalayamıyoruz. Kazanmak, bazen bazı şeyleri hallediyor. Ama bu sene kazanma zorluğu çeken bir görüntümüz var. Bunun düzelmesi için birçok alternatif var. Bunların hepsini ortaya koymak lazım. Bunlara iç bünyemizde çözüm bulunacak" diye konuştu. Denizli, takımın lideri ve sorumlusu olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: "İşler iyi giderken de istemediğimiz gibi giderken de bunda büyük pay sahibi olan benim. Kişilerin durumu camiaların önüne geçemez. Dolayısıyla önümüzde CSKA maçına 10 günlük süre var. Beşiktaş'ta bir şeylerin değişmesi lazım. Bunların içerisinde ben de olabilirim, bu gayet doğaldır. Bu kulübe geldiğim gün hangi gururu, şerefi yaşıyorsam, bir gün geldiğinde ayrıldığımda da aynı gururu, şerefi yaşayacağım. Sayın başkanımızla yarın geniş kapsamlı bir toplantı yapacağız. Neticede hoş bir tablo yok. Mücadeleden hiç yılmadım. Dolayısıyla çok fazla söylenecek bir şey yok. Bu takımın başındaki kişi olarak düşüncelerimi takımımla, yöneticilerimle paylaşırım. Bizim için önemli olan Beşiktaş'ın başarısıdır." "BAŞKANA İSTİFANIZI MI SUNACAKSINIZ?" Bir basın mensubunun "Yarın başkana istifanızı mı sunacaksınız?" sorusuna Denizli, "Başkanımızla bir durum değerlendirmesinde bulunacağız. Takımla ilgili konuları görüşürüz. Bir şeyler ters gidiyor. Ama bu söylediğiniz de alternatiflerden bir tanesidir" diye yanıt verdi. Denizli, "Başkan, istifanızı isterse kabul edecek misiniz?" sorusu üzerine de, "Gayet tabii. Başkan ve yönetim böyle bir şey teklif ederse bunun uygulanması lazım. Bu benim için hiçbir şekilde üzüntü verici veya başarısızlığın dönüşümü olarak kabul edilecek bir şey değil ve benim için sorun teşkil etmez" şeklinde konuştu. Taraftarların yönetimi istifaya davet ettiklerinin ve kendisine herhangi bir tepkide bulunmadıklarının belirtilmesi üzerine de Denizli, şunları kaydetti: "O tepkinin içinde benim de olmam lazım. Zaman zaman taraftarımızın tepki göstermesi doğaldır. Her zaman her yerde böyle bir tepkiyle karşılaşabilirsiniz. Bana yapılan bir tepki yok, ama iyiyi paylaşırken, kötüyü de paylaşmamız gerekir. Ortada böyle bir tablo varken, bunun en önde olan kişisi benim. Bunu paylaşırım. Tribünlerin, takımın bana olan inancını yitirdiğini hissedersem zaten ayrılırım." İstifa konusunun belki de masaya yatıracakları 10 alternatiften biri olabileceğini anlatan Denizli, "Bazı şeylerin değişmesi lazım. Hayatım boyu her sene şampiyonluk yaşayan bir kişi değilim. Bazen işler kötü gider. Düşüncelerin içinde birçok alternatif var, bu da bir alternatif" ifadelerini kullandı. KAYSERİSPOR CEPHESİ Kayserispor antrenörü Cüneyt Dumlupınar, Beşiktaş karşısında aldıkları puan için mutlu olduklarını söyledi. Teknik direktör cezalı olduğu için basın toplantısına katılan Dumlupınar, Kayserispor'un hedefleri doğrultusunda yürüdüğünü ifade ederek, "Bugün iyi mücadele ettik. Tolunay hocam adına takımımızı kutluyorum" dedi. Kayserispor kaptanı ise Beşiktaş karşısında çok iyi mücadele ettiklerini belirterek, "Beşiktaş son maçında iyi oynadı, ama kaybetti. Biz burada haddimizi bilerek oynadık ve galip geldik. Buraya puan için değil puanlar almak için gelmiştik ve bunu başardık" diye konuştu. Bir basın mensubunun saha içinde zaman geçirme adına yerde çok kaldıklarını ve taç atışlarını hep geç kullandıklarını belirtmesi üzerine Ali Turan, "Futbolun gerektirdiği şeyleri yaptık. Bana girdi ve mecburen yatmak zorunda kaldım. Bunlar futbolun içinde olan şeyler. Beşiktaş galip olsaydı, onlar da böyle yapardı" ifadelerini kullandı. ASBAŞKAN ERDOĞAN: İSTİFA EDECEK ÇOK KİŞİ VAR Turkcell Süper Lig’de kendi sahasında Kayserispor’a yenilerek kötü gidişini sürdüren Beşiktaş’ın yöneticilerinden Levent Erdoğan, çok sert açıklamalarda bulundu.          NTV’ye telefonla bağlanan Erdoğan, hem eleştiri hem öz eleştiri yaparak, kötü gidişten dolayı çok kişinin hesap vermesi gerektiğini ifade etti.          Erdoğan, kötü gidişin hesabını hocanın yanı sıra yönetimin ve başkanın da vereceğini dile getirdi.          Kendisinin her zaman konuştuğunu belirten Asbaşkan Erdoğan, "Mahallenin delisi dediler, çok konuşuyor dediler" ifadesini kullandı.          Başkan Demirören ile fikir ayrılığı yaşayıp yaşamadığı sorulan Erdoğan, "Başkanı severim. Fikir ayrılığı değil, hadiseler ortada. Herkesin payı var" diye karşılık verdi.          Levent Erdoğan, istifa edip etmeyeceği yönündeki soruyu ise "İstifa etmeyeceğim" diye yanıtladı.          İstifa edecek çok kişi olduğunu söyleyen siyah-beyazlı kulübün yöneticisi, "Evvela teknik direktör, arkasından Demirören, sonra bize sıra gelir. Geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerle ileriyi göremiyorum. Sabrın sonu mu kaldı? Maskelerle geziyoruz. Taraftarların yüzüne bakacak halimiz mi kaldı?" şeklinde konuştu.          Bu arada, Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli’nin maç sonrası futbolcularla kısa süreli bir toplantı yaptığı öğrenilirken, tecrübeli teknik adamın futbolcularına bir gün izin verdiği bildirildi.          Beşiktaş, Kayserispor maçı sonrası ilk antrenmanını 21 Eylül Pazartesi günü yapacak. + + + + 575613 + Esnafla seyyar köftecinin kavgası kanlı bitti + Hastaneye gelen ölen şahsın yakınları ortalığı savaş alanına çevirdi. Olay, merkez Selçuklu ilçesi iş merkezleri önünde meydana geldi. İş merkezleri önünde seyyar köftecilik yapan Kemal K. (33) ile diğer esnaf arasında belirlenemeyen bir nedenle tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine Kemal K., tezgahtaki ekmek bıçağını rastgele sallamaya başladı. Bu sırada olay yerinde bulunan İlker Aslıvar, bıçak darbeleriyle yaralandı. Özel bir otomobille Konya Numune Hastanesi'ne kaldırılan Aslıvar, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Zanlı Kemal K.'yı ise linç edilmekten polis kurtardı. Zanlı polis merkezine götürülürken, öfkeli kalabalık zanlının seyyar arabasını parçaladı. Olayı duyan İlker Aslıvar'ın yakınları Konya Numune Hastanesi'ni savaş alanına çevirdi. Hastane bahçesindeki kalabalığı polis biber gazı sıkarak dağıttı. Olayın büyümesi üzerine Konya Numune Hastanesi'ne çevik kuvvet ekipleri çağırıldı. Grubu çember içine alan polis, olay çıkaran grubu hastane bahçesi dışına çıkardı. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi. + + + + 576572 + Yiğit, beni Habertürk'e transfer etmek istedi + Yiğit Bulut zeki, hırslı ama ben daha akıllıyım Medya patronu Aydın Doğan'ın yeğeni, siyasetçi Namık Kemal Zeybek'in kızı ve gazeteci Yiğit Bulut'un eşi olduğunu bilmeyebilirsiniz. Fakat Kanal izleyip de onu tanımamanız mümkün değil. Şule Zeybek Bulut, yılardır bu kanalda haber programı hazırlayıp sunuyor. Geçtiğimiz hafta "O nasıl biri biliyor musun?" başlıklı duygusal yazısıyla eniştesi Aydın Doğan'a destek veren Şule Bulut'la mesleğini, Yiğit Bulut'un Doğan Grubu'ndan sancılı ayrılış sürecini konuştuk. Anne, eş ve iş kadını üçgeni yorucu değil mi? Üçüyle de baş edebilmek için formülleriniz var mı? Elbette formüllerim var. Anne olduğum zamandan çalmıyorum. İşi biraz askıya aldım, diyebilirim. Mesai saatlerini kısalttım. Bir an önce yavruma kavuşmak için, mümkün olduğu kadar geç çıkıp erken dönmeye çalışıyorum. Editörlük kısmını azalttım, daha çok spiker olarak orada bulunuyorum. Annelik daha ön planda. 16 yıldır aynı işi yapıyorsunuz. Başka bir şey denemeyi düşünmediniz mi? Yüksek moral gereken bu dönemde, bazen kendime 'Haber yapma, başka bir şey yap' diyorum. Televizyonda bir proje ama moralimi yüksek tutacak, çocuğuma kendimi verebileceğim bir şey yapmayı düşünüyorum. Sonra "Sen yetişmiş bir elemansın, bunu yapman lazım" diyorum kendime. Yani çok da karar verebilmiş değilim konuda, öyle gelgitler yaşıyorum. Kanal D'de, kayrılmanın konforunu yaşadınız mı? Şu anda rahatım. On sene geçtikten sonra artık kendinizi ispat etmiş oluyorsunuz ama on sene geçene kadar zordu. On altı senede 10'a yakın yönetim gördüm. Herkes kendi adamını getirdi. Ben hep vardım ama kimsenin adamı değildim, sadece patronun yeğeniydim. Belki kimse beni işten atamadı ama hep kendimi ispatlamak zorundaydım. 'Ben sizdenim, patronun yeğeni olmanın ötesinde buranın elemanıyım...' Belli bir müddet sonra bu ispat isteğiniz de gidiyor. Zaten gereği de kalmıyor. Aydın Bey'in yeğeni olmanın avantajı ne oldu? Kovulmadım. Aydın Doğan'ın konforu buydu. Yeğendim ama ilk zamanlar habere gidecek araba olmadığı için kendi arabamla başbakan takibi yapıyordum. Seçim otobüslerinin tepesindeydim. zamanlar bana editörlerimiz gece nöbeti yazmıyordu. 'Eğer benim tek başıma haber merkezini idare edeceğime inanmadığınız için nöbet yazmıyorsanız tamam, ama Aydın Doğan'ın yeğeni olduğum içinse lütfen bana nöbet yazın. Ertesi gün bana nöbet yazdılar. Aydın Bey daha çok patronunuz mudur, enişteniz mi? Aydın Bey, işyerinde patronumdur ama aile ortamında eniştemdir. Namık Kemal Zeybek'in kızı, Yiğit Bulut'un eşi ve Aydın Doğan'ın yeğeni olmak... Sizin için hangisi daha koruyucu-kollayıcı veya daha zor? Babamı daha koruyucu ve kollayıcı görüyorum. Ama Yiğit'le de bir aile kurduk, bir çocuğumuz var. Onunla başka bir dünyamız var. Zorluğa gelince, bu aralar hepsini beraber idare etmek en zoru galiba. Bu ara Şule olmak çok zor. Eşiniz de uzun süre Doğan Grubu'nda çalıştıktan sonra yollarını ayırdı. Üstelik sakin bir ayrılış olmadı. Eniştenizin tutumu ne oldu? Aydın Doğan, aileye çok önem verir. Yiğit'le sorunlar olunca Aydın Bey bana şunu söyledi: "Bizim Yiğit'le olan sorunlarımızı sakın aile hayatına taşıma. Bir gün Yiğit sözlerinden, yaptıklarından dolayı pişmanlık duyabilir ya da duymayabilir, önemli olan ailenin bekasıdır." Bunu söyleyebilmek için gerçekten insan olmak gerekir ve Aydın Doğan insandır. Siz Yiğit Bey'e 'gitme' dediniz mi? Profesyonel hayatta ayrılışlar olur ama 'Kendine yakışır şekilde git.' dedim. Ayrılış şekli sizce çok şık olmadı yani? Yiğit, haksızlığa uğradığını düşünüyor. Doğrudur, haksızlığa uğradığı noktalar oldu. Ama bu böyle diye daha büyük haksızlığa imza atmamalı. Haklıyken haksız konuma düştü benim gözümde. Yiğit Bey hâlâ Doğan Grubu ile ilgili yazmaya devam ediyor. Bu yazılar sizi rahatsız ediyor mu? 'Yazma yeter', dediğiniz oluyor mu? Elmalarla armutlar karıştırılmamalı. Evet, akrabalık ilişkileri hassasiyet gerektirir ama hassas olacağız diye haksız gördüğünü yazma demiyorum. Ama öfkeni başkalarından çıkarma diyorum. Çünkü Yiğit Bey öfkelendi. Bu sancılı süreç eve nasıl yansıdı? Tartışmalarımız oluyor bu konuda ama bazı şeyleri korumaya çalışıyoruz. Aile içerisinde küslükler oluştu mu? Küslük değil ama kırgınlık oluştu. Çünkü Yiğit'i evlatları gibi biliyorlardı. Kendi yeğenlerinin, kuzenlerinin eşiydi. Evet, kırgın olduklarını söyleyebilirim. Yiğit Bey'i Habertürk'te başarılı buluyor musunuz? Yiğit'in Habertürk'te başarılı olmasını isterim. Ben 'bu bunu yaptı, buna da bunun olması müstahaktır' diyen biri değilim. Sen kötü gitmişsin, güzel gitmişsin, giderken haksızlıklara uğramışsın, devirmişsin etrafı bunlar başka şeyler. Ama Yiğit Bulut benim eşimdir, yanlışları olsa da tanıdığım doğru bir insandır. Eşiniz sizi Habertürk'e transfer etmek istemedi mi? Teklif etti. Çok gözümü boyamaya çalıştı ama hayır. Eşiniz ne kadar hırslıysa sanki sizde de tam aksi bir durum var... çok hırslı. Ben de onun kadar hırslı olmak isterdim. Yiğit çok zeki ama eğer olayları objektif değerlendirmek, sosyal olayları değerlendirirken egondan sıyrılmak akılsa, ben daha akıllıyım. Hırslı değilim, biraz da tembellik var bende. Aklıma güveniyorum, yeteneklerim var ama birinin beni dürtmesi lazım. Daha hırslı, tırmalayan biri olmak isterdim. r.sezgin@zaman.com.tr *** Evin ekonomisi benden sorulur Eşiniz ekonomist. Evin ekonomisi kimden sorulur? Kesinlikle evin ekonomik hesaplamalarını ben yaparım. Büyük adımlarda Yiğit Bulut, ama günlük adımlarda ben. Ekranda, olduğunuzdan daha sert göründüğünüzün farkında mısınız? Ya çok kötü bir şey bu. Bazen söylüyorlar bazen de çok candansınız diyorlar. Sert görünmek istemiyorum tabii. Ama bilmiyorum, ne yapabilirim? Eşinizi ya da kendinizi ekranda izler misiniz? Yiğit Bey, bu ara sürekli ekranda, izlememek mümkün değil. O, bu ara halkın onu çok sevdiğini ve hep beraber olmak istediğini düşünüyor. Kendimi izlemiyorum. Yalnız çok emin olmadığım bir saç kesimi ya da dekor değişimi olursa zamanlar bakıyorum. Bir siyasetçinin kızı olmak sizde nasıl bir iz bıraktı? On iki yaşından on beş yaşına kadar babam içerideydi. Babamın hapishane arkadaşları ve onların eşleri, çocukları bizim çevremiz oldu. 80 öncesi yaşananlar, dönemde kapıyı kimseye açamamak, babanın ismi sorulduğu zaman söyleyememek çok zordu. zamana göre daha korunaklı bir yerdeydik. Çünkü asker ve bürokrat karışık bir mahallede oturuyorduk. Askerler askerleri koruyordu ama biz de bundan nemalanıyorduk. Ama sokaktan geçen birisi "Sen Namık Kemal Zeybek'in kızı mısın?" diye cevabını bildiği halde sorduğunda cevabını söyleyemiyorsun. Sıkıntılı bir süreçti. Milliyetçi bir babanın kızısınız. Siz kendi siyasî görüşünüzü nasıl tanımlıyorsunuz? Ben milliyetçi miyim evet milliyetçiyim ama sadece milliyetçi değilim. Kendimi çok keskin kalıplara sokmayı sevmiyorum. Her şeyden birazım. Fikirlerime tamamen zıt görünen insanlar var ya, aslında ben onların da birçok fikrine katılıyorum. Aynı zamanda oradayım da galiba ben iyi bir Türkiye karmasıyım. + + + + 575794 + "Beşiktaş da yatardı" + Kayserispor antrenörü Cüneyt Dumlupınar, 1-0'lık sonuçla Beşiktaş karşısında aldıkları puan için mutlu olduklarını söyledi. Teknik direktör Tolunay Kafkas cezalı olduğu için basın toplantısına katılan Dumlupınar, Kayserispor'un hedefleri doğrultusunda yürüdüğünü ifade ederek, ''Bugün iyi mücadele ettik. Tolunay hocam adına takımımızı kutluyorum'' dedi. Kayserispor kaptanı Ali Turan ise Beşiktaş karşısında çok iyi mücadele ettiklerini belirterek, ''Beşiktaş son Manchester United maçında iyi oynadı, ama kaybetti. Biz burada haddimizi bilerek oynadık ve galip geldik. Buraya puan için değil puanlar almak için gelmiştik ve bunu başardık'' diye konuştu. Bir basın mensubunun saha içinde zaman geçirme adına yerde çok kaldıklarını ve taç atışlarını hep geç kullandıklarını belirtmesi üzerine Ali Turan, ''Futbolun gerektirdiği şeyleri yaptık. Bana kramp girdi ve mecburen yatmak zorunda kaldım. Bunlar futbolun içinde olan şeyler. Beşiktaş galip olsaydı, onlar da böyle yapardı'' ifadelerini kullandı. + + + + 578587 + Tarihte bugün: 22 Eylül + New York Metropolitan Müzesi, "Karun Hazinesi"ni 22 Eylül 1993'te Türkiye'ye geri göndermeye karar verdi. Antik çağda Anadolu'nun batısında yer alan, güneyi Karia, kuzeyi Mysia, doğusu Frigya batısı Ionia ve Aiolia bölgeleriyle çevrili alana Lidya denmektedir. Tarihçi Heredot'a göre üç sülalenin yönettiği Lidya'nın son sülalesi Mermnad'lar 141 yıl egemen olmuş, Lidya'nın bölgede siyasi ve ekonomik yönden önemli bir ülke olmasını sağlamışlardır. Saray entrikalaryıla ikinci sülale Mermnadlar kral Gyges ile başlar. Ardys, Sadyattes, Alyattes ile devam edip Kroisos yani Karun ile son bulur. M.Ö. 7. yy'ın ilk yarısında Gyges ile başlayan Lidya İmparataroluğu parayı ederek insanlık tarihinde önemli buluşlardan birini gerçekleştirmişlerdir. Bu buluş, İlkçağ dünyasının ekonomik gelişimini hızlandıran bir olay olmuştur. Lidya'nın İlkçağ dünyasının en zengin ülkesi olmasının nedeni, Tmolos dağlarından çıkan ve Hermos nehrine karışan başkent Sardes'ten geçen Paktalos deresinin alüvyonları içindeki altındır. Buradan çıkarılan Lidya'nın kaderini belirlemiştir. Üçüncü sülalenin son kralı Kroisos babası Alyattes'in ölümünden sınra M.Ö. 560'da tahta geçmis ve akıl almaz zenginliği sayesinde "Karun kadar zengin" deyimiyle ününü günümüze kadar taşımıştır. M.Ö. 560-546 yılları arasında ülkesini yöneten bu kralın dönemine ait, Uşak'ın 25 km batısında ve İzmir Karayolu üzerinde bulunan Güre Köyü yakınlarındaki Lidya tümülüslerinden çıkarılarak kaçırılan ve 1993 yılında geri alınan eserlere Karun Hazineleri denmektedir. Lidya döneminin en görkemli eserleri olarak bilinen bu hazine 1965-66-68 yıllarında kaçırılmıştır. İlk soygun 1965 yılında Toptepe tümülüsünde gerçekleşmiştir. kişilik grup tünel kazarak mezar odasına ulaşmışlardır. Buradaki eserleri 65,000 TL'ye satılmıstır. Daha sonra, 1966'da, İkiztepe tümülüsü 11 kişi tarafindan soyulmuş ve oda içesindeki 150 parça önce saklanıp daha sonra 160,000 TL'ye satılmıştır. Güre'deki üçüncü soygun 1968 yılında Aktepe tümülüsünde yapılır. Bulunan resim ve kabartmalar 40,000 TL'ye satılmıştır. Hazinenin tamamı New York'daki Metropolitan Müzesi'nde 1985 yılında bir ile gün yüzüne çıkmıştır. Uşak Müzesi’nde sergilenen Karun Hazineleri’ni son beş yılda 769 yabancı turistin ziyaret ettiği ortaya çıktı. Yaklaşık olarak 2500 yıllık bir geçmişi olduğu varsayılan hazine. Uşak Toptepe Tümülüsünden kaçak kazıyla 1965 yılında bulundu. Metropolitan Müzesinde sergilenirken gazeteci Özgen Acar tarafından izi bulundu. Dönemin Kültür bakanlığının uyarılması sonucu yaklaşık 40 milyon dolarlık masrafa yol açan hukuki süreçler sonunda Türkiye'ye 1993'de geri getirildi. En değerli parçası olarak kanatlı denizatı broşun bilinmektedir. Kaçak olarak kazı yapanlar da, satanlar da hep talihsizlikler yaşadıkları için halk arasında da hazinenin laneti var olarak kabul edilir. Dünyada eşi bulunmayan hazineye olan ilgisizliğin tanıtım eksikliğinden kaynaklandığı belirtiliyor. Uşak İl Kültür ve Turizm Müdürü Şerif Arıtürk, “Son beş yılda otellerimizde 16 bin 762 yabancı konaklamış. Bunlardan sadece 769’u müzeyi ziyaret etmiş.” diyor. Çoğunluğu M.Ö. 7. yüzyılda kullanılan, yüzlerce sikkeden oluşan Karun Hazineleri, parayı eden Lidyalılara ait. Uşak’a 25 kilometre uzaklıktaki Güre köyünde 1966, 1967 ve 1968 yılında yapılan kaçak kazıyla gün yüzüne çıkarılan hazine, dönemde kaçakçılar tarafından Amerika’ya satılmıştı. 1985 yılında eserlerin 55 tanesi ’de Metropolitan Müzesi’nde sergilenince Türkiye Karun Hazineleri’yle ilgili çalışma başlattı. Müzenin depolarında saklanan eserleri almak için 1987’de dava açıldı. Müze yetkilileri yıl süren davayı kaybedeceğini anlayınca 1993’te ‘Karun Hazineleri’ni Türkiye’ye iade etti. Eserler, 1996’dan beri Uşak Müzesi’nde sergileniyor. Yer sıkıntısından dolayı onlarca eserin üst üste istiflendiği müzede, 35 bin 573 tarihî eser bulunuyor. Bu eserlerin yüzde 10’u sergileniyor. Müzede Karun Hazineleri’ne ait 450 adet eserden 300’ü sergileniyor. ne oldu?     1792 'da cumhuriyet ilan edildi.     1908 Bulgaristan, Osmanlı'dan bağımsızlığını ilan etti.     1924 Mustafa Kemal Paşa, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" dedi.     1943 Ankara Fen Fakültesi kuruldu.     1950 Yeni Baştan gazetesinin kurucusu ve yazarı Aziz Nesin hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi. Nesin "Sosyal düzeni yıkmaya yönelik yayın" yapmakla suçlandı.     1958 CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, "Demokrasiye paydos demeye Demokrat Parti genel başkanının gücü yetmeyecektir" dedi.     1980 Kuruluşundan 10 yıl sonra Lech Walesa liderliğindeki Dayanışma Hareketi Polonya'da yasallık kazandı.     1985 'a ait "Rainbow Warrior" gemisi sabotaj sonucu batmıştı. Fransız hükümeti gemiyi Fransız gizli ajanlarının batırdığını kabul etti.     2000 Bakanlar Kurulu, Kopenhag Kriterleri ile paralel olan İnsan Hakları Raporunu kabul etti. Kimler geldi     1791 Michael Faraday, İngiliz fizikçi (ö. 1867)     1957 Nick Cave, Avusturalyalı müzisyen     1961 Bonnie Hunt, 'li oyuncu     1976 Ronaldo, Brezilyalı futbolcu     1987 Tom Felton, İngiliz oyuncu Kimler geçti     1520 Yavuz Sultan Selim, Osmanlı padişahı (d. 1470)     1999 George C. Scott, sahibi 'li oyuncu (d. 1927)     2001 Fikret Kızılok, Türk besteci ve müzik yorumcusu (d. 1946)     2001 Isaac Stern, Rus asllı 'li kemancı (d. 1920)     2007 Marcel Marceau, Fransız mim sanatçısı (d. 1923) + + + + 576017 + ALİ AYDIN Bünyamin Gezer, idare etmenin sınırlarını çizmeli + Ancak taç atışını yapan oyunculara bile, 'sen atacaksın' diye otoriterliğini göstermek için diretmek yanlıştı. Bunun karşılığını kurallar açık olarak sarı kart olarak belirler. Kayserispor'un attığı golün diğer yarı alandaki başlangıcında Ali Turan'ın kayarak yaptığı müdahale tehlikeli hareket. Yani kurallardaki karşılığı serbest vuruşu gerektiriyordu. Ancak hakem pozisyonu devam ettirerek Kayserispor'un gol atmasına zemin hazırladı. Pozisyon içindeki Tabata'nın Ali Turan topu tabanla alırken sanki temas kendi ayağına gelmiş gibi kendisini yere atması hakemi yanlış karara yöneltti. Ayrıca Bünyamin Gezer gibi bir hakemin Ernst'e bitime dakikalar kalaya dek tahammül etmesi şaşırtıcı. Oysa ilk yarıda doğru faul kararı verdiği pozisyonda Fabian Ernst'in centilmenliğe aykırı el kol hareketi sarı karttı. Kendisine itiraz etmesine kart göstermedi. Yine Alman futbolcu Ernst, 47. dakikada topla oynama şansı hiç yokken arkadan rakibine tekmeyle karışık verdi. Burada da faul çaldı, ama yine kart göstermedi. Yani otorite her zaman doğru uygulanmalı. Asla korktu demiyorum, ama tolere etmenin de bir sınırı vardır. Bu arada topun da sizi sevmesi lazım. İşler kötü gitmeye başlayınca maalesef şans da sizi terk ediyor. İşte Nihat Kahveci'nin vuruşunda top kale direğinden dönmeyip filelerle kucaklaşsa belki de Beşiktaş maçı kazanabilirdi. Ayrıca kaleci Souleymanou'nın da doğru zamanlarda, doğru hamleler yaparak rakip forvete gol şansı tanımadığı unutulmamalı. Ramazan Bayramı'nız mübarek olsun... Maçın adamı: Ariza Makukula puanı getirdi Portekizli futbolcu, çok ofsayta girmesine karşın aldığı pası ustaca gole çevirmesini bildi. 1,92'lik boyu ve üstün fiziğiyle Beşiktaşlı futbolcuları yıldırmasını bildi. Takımının belki de bundan sonraki maçlar için özgüvenine yeniden kavuşmasına vesile oldu. Hayal kırıklığı: Brezilyalı Rodrigo Tabata yuhalandı Kimilerine göre kurtarıcı, kimilerine göre takımdaki balans bozucu, kimilerine göre de büyük şeyler istenen bir isim. Beşiktaş'a geldiği günden bu yana hiçbir beklentiye karşılık verememesi, bu maçta da sahaya yansıdı. İkinci yarıda oyundan alındı. Kırılma anı: Kayseri'nin golünde faul vardı Dakika 55... Beşiktaş, ikinci haftadan bu yana gol atamıyor. Ama dün akşam oyun kuralları dışında bir gol yedi. Kayserisporlu Ali Turan, Tabata'yla girdiği pozisyonda kuralları ihlal ederek topu alıp arkadaşına aktardı. Kayseri, devamında golü buldu. + + + + 575612 + NATO askerlerine saldırı + HAKAN ALBAYRAK DÜCANE CÜNDİOĞLU NATO askerlerine saldırı BUDAPEŞTE (A.A) Afganistan'da NATO çerçevesinde görev yapan Macar askerlerine yönelik intihar saldırısı düzenlendiği, saldırıda askerlerin zarar görmediği bildirildi. Macaristan Savunma Bakanlığı, Baglan vilayetinde görev yapan Macar birliğine ait konvoya yönelik intihar saldırısı düzenlendiğini, saldırganın öldüğünü, askerlerin zarar görmediğini belirtti. Bakanlıktan yapılan açıklamada, sadece araçlarda hasar oluştuğu kaydedildi. + + + + 576416 + Beşiktaş, gol yollarında da kayıp + gol yollarında da kayıp Çifte kupayla kapadığı geçen sezonun ardından, bu sezona tarihinin en kötü başlangıçlarından birini yaparak giren gol bakımından da tarihinin en başarısız dönemini geçiriyor. 6. haftalar itibariyle puan olarak tarihinin en kötü başlangıçlarından birini yapan Beşiktaş, atılan gol bakımından da yeni bir rekora imza atarak, son 37 yılın en kötü sezonunu yaşıyor. Siyah-beyazlılar, ligde geride kalan haftada sadece kez rakip fileleri havalandırırken, maçta gol kaydettiği 1972-1973 sezonunun ardından, tarihinde en az gol attığı sezona imza attı. "Kara Kartallar", kötü bir başlangıç yaptığı 1972-73 sezonunu 6. sırada tamamlamıştı. Ligde ilk haftada berabere kaldığı İstanbul ’a 1, ikinci haftada ise galip geldiği ’a gol atan Beşiktaş, daha sonra oynadığı lig karşılaşmasında da taraftarlarına gol sevinci yaşatamadı. ’deki son golünü 2. haftadaki Antalyaspor karşılaşmasının 78. dakikasında atan Beşiktaş, tam 372 dakikadır gole hasret kaldı. VE NİHAT’IN "SİFTAHI" YOK Beşiktaş’ın forvet oyuncuları Bobo, Nobre ve Nihat henüz resmi maçlarda takımları adına gol atmayı başaramadı. Siyah-beyazlıların attığı gol, Fink, ve ’dan gelirken, büyük umutlarla ’nın takımından transfer edilen Nihat, geçen sezonun golcü isimleri Bobo ve Nobre ise henüz "siftah" yapamadı. SON RESMİ MAÇINI DA KAYBETTİ Sezon başından bu yana süregelen başarısız performansını devam ettiren Beşiktaş, son resmi maçından da yenilgiyle ayrıldı. Ligdeki derbi maçta ’a 3-0 yenilen siyah-beyazlılar, ’nde ’a ve dün de ’a aynı skorlarla 1-0 mağlup oldu ve taraftarlarını hayal kırıklığına uğrattı. + + + + 575900 + Ahmedinejad'a otel darbesi + İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın Amerika seyahati yine olaylı başlıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına katılmak için 22 Eylül'de New York'a gitmeye hazırlanan Ahmedinejad, bu kez rezervasyon sürpriziyle karşılaştı. ABD'nin New York kentindeki lüks Helmsley Oteli, Ahmedinejad'ı konuk etmeyi reddetti. New York Post gazetesindeki haberde, kentin merkezindeki Manhattan'da bulunan otelin, İranlılar tarafından yaptırılan rezervasyonu, son dakikada kalacak kişinin BM Genel Kurulu'na katılmak üzere önümüzdeki hafta New York'a gelecek olan Ahmedinejad olduğunu öğrendikten sonra iptal ettiği belirtildi. Haberde, rezervasyonun ay önce bir İranlı öğrenci derneği tarafından yaptırıldığı; ancak perşembe günü, nükleer güce sahip İran'a karşı çıkan Amerikalı baskı grubu Unis'in otele, kalacak kişinin Ahmedinejad olduğunu bildirdiği ve muhtemel gösterilere karşı uyarıda bulunduğu kaydedildi. NEW YORK ÖNCESİ YİNE SOYKIRIM ÇIKIŞI YAPTI Otelin sözcüsü Howard Rubenstein da BM toplantılarına katılacak İran heyeti ya da Ahmedinejad'ın otelde kalma olasılığına karşılık rezervasyonu iptal ettiklerini açıkladı. Rubenstein, "Ne İran heyeti, ne de Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Helmsley grubuna ait bir otelde kalabilir.'' ifadesini kullandı. İran Cumhurbaşkanı, önceki yıl BM Genel Kurulu toplantısı için geldiği New York'taki Columbia Üniversitesi'nde "diktatör'' tacizine uğramıştı. Columbia Üniversitesi Başkanı Lee Bollinger, konuşma yapmak için yanı başında bekleyen İran Cumhurbaşkanı'nı öğretim üyeleri ve öğrencilere takdim ederken, "zalim diktatör" ifadelerini kullanmıştı. Salonda alkış ve protesto sesleri yükselirken sözlerini sürdüren Bollinger, "Yahudilerin soykırıma uğraması, dünya tarihindeki en fazla dokümana sahip olaydır, bunu reddetmek saçmalıktır." demişti. Buruk bir tebessümle ayağa kalkarak dinleyicileri selamlayan Ahmedinejad ise, "Bollinger, Amerikan politikalarına, basınına esir olduğunu ve onların etkisi altında kaldığını gösteriyor. Böyle kötü bir davranıştan etkilenmeyeceğim." ifadelerini kullanmıştı. Bu arada İran liderinin önceki gün kutlanan Kudüs Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada Yahudi soykırımını "ispatlanamayan mitolojik iddialara dayanan bir yalan'' olarak nitelemesi Batı'da tepkiyle karşılandı. Almanya, Ahmedinejad'ın "ülkesini küçük düşürdüğünü'' savunurken, Amerika ise bunun Tahran'ın daha da yalnızlaştıracağı uyarısında bulundu. Fransa da açıklamayı kabul edilemez ve şok edici olarak niteledi. Ahmedinejad'a tepki gösteren İngiltere ise "tiksindirici ve cahilce'' ifadelerini kullandı. + + + + 576564 + Rumlar komite kuracak + Rum yönetimi, ile ilgili müzakerelerde Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'a fikir verecek bir komite kuracak. Rum yönetimi sözcüsü Stefanos Stefanu, Alithia gazetesine yaptığı açıklamada, Hristofyas'a sorununda fikirler verecek ve teknokratlardan oluşan bir "think tank" (düşünce kuruluşu) komitesinin oluşturulması kararının Rum Ulusal Konseyi toplantısında alındığını açıkladı. Müzakerelerin ikinci turuna geçildiğini belirten Stefanu, sorununun ayrıntılarıyla görüşülecek olmasından ötürü, uluslararası uygulamaların çözüme nasıl uygulanabileceğini belirlemek için teknokratlardan oluşan bir komite kurulacağını söyledi. Stefanu, hedeflerinin Hristofyas'a destek verecek esnek bir alt komite kurulması olduğunu kaydetti. Türkiye'nin süreci Türkiye'nin sürecine ilişkin olarak ise Stefanu, "Aralık ayında nasıl bir tutum takınacakları konusunda Ulusal Konseyde kesin bir karara varılmadığını" savundu. "Türkiye'nin sürecini sorunuyla ilişkilendirmek ve her türlü baskı unsurunu kullanmak istediklerini" belirten Stefanu, bu yöndeki kararın şimdiden söylenmesinin doğru olmayacağını kaydetti. sorununun çözümsüzlüğünün taksime yol açacağını ifade eden Stefanu, bunun da "yıkım anlamına geleceğini" belirtti. New York'ta üçlü görüşmeye neden karşılar? Stefanu, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un üçlü görüşme gerçekleştirmesi düşüncesine karşı olmadıklarını, ancak bunun BM Genel Kurulu sırasında yapılmasına karşı olduklarını açıkladı. Hristofyas'ın New York'a "devlet başkanı" sıfatıyla gittiğini kaydeden Stafanu, bu yüzden de üçlü görüşme gerçekleştirerek 'ta iki devlet başkanı olduğu mesajını vermek istemediklerini söyledi. + + + + 576485 + terörist ele geçirildi + terörist ele geçirildi ANKA Giriş Saati 20.09.2009 11:55 Güncelleme 20.09.2009 11:56 Diyarbakır, Batman ve Bingöl'de son bir hafta içinde bölücü örgüt mensubu terörist ele geçirildi. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde yer alan bilgilere göre, 14-20 Eylül tarihleri arasında, Bingöl'ün merkez ilçesinde 1, Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde terörist güvenlik güçlerine teslim olurken, Batman'ın merkez ilçesinde de terörist sağ yakalandı. + + + + 575868 + Asıl adı ‘Ramazan...’ + Hamdi Türkmen Perde ArkasıAsıl adı ‘Ramazan...’ 20 Eylül Pazar 2009 BUGÜN bayram... Öncelikle tüm Milliyet okurlarımın Ramazan Bayramlarını yürekten ve en içten dileklerimle kutluyorum... Bu bayrama neden “Ramazan” denmiş? Ben de sizin gibi merak ediyordum, üşenmedim bir araştırma yaptım. Bu güzel ve mutlu günde, bu bilgileri sizlerle paylaşıp bayramlaşmak istiyorum. “Ramazan” kökenli bir sözcük. “Ramaza” (çok sıcak olma) kökünden geliyor. Bunun nedeni büyük olasılıkla Ramazan orucu ibadeti ilk uygulanmaya başlandığında, sürecin tıpkı önümüzdeki yıllarda bizim de yaşayacağımız gibi Ramazan’ın yaz aylarına rastlaması olmalı. Peki, ’nı, pek çoğumuzun “Şeker Bayramı” olarak tanımlaması nereden kaynaklanıyor. Bu da bir bayram geleneğinin sonucu. Bu bayramda ziyaretçilere, şeker sunmak töresi yerleşmiş bir gelenek olduğu için bayrama, Şeker Bayramı da deniliyor. Ama asıl adı, “Ramazan...” Ramazan Bayramı, Alemi için 12 ay içinde en hayırlı, en kutsal ay olarak kabul edilen süresinin bitmesi dolayısıyla yapılan bir tören niteliğindedir. Bu sürecin Arapça’daki adı “Ayd-ül El -fitr” dir. “Fitr” kelimesi yine Arapça da “kahvaltı” anlamına gelir ve Ramazan’ın bitimiyle birlikte yapılan ilk kahvaltıyı ifade eder. Ramazan Bayramı, ve ’da “Hari Raya Aidil Fitri”, ’da “Idul Fitri” veya Lebaran, ’te ise “Shemai Eid” olarak anılır. İslam aleminde Ramazan Bayramı, Hicret’in ikinci yılından sonra kutlanmaya başladı. Bu bayramda yapılması gereken tüm törenler ve ibadetler peygamberimiz tarafından düzenlendi. Nitekim ilk Ramazan Bayramı’yla ilgili işlemler de onun tarafından yapıldı. Ramazan Bayramları’nın ayrı özellikleri vardır. Bu özellikler mümkünse hepimizin tarafından yaşanmalı ve uygulanmalıdır. Örneğin zekat görevi bu bayramda yerine getirilir. Karşılıklı görüşme, barışma ve birbirini ziyaret etme ve hediyeleşme adettir. Bayramda, özellikle bayram namazından sonra yakınlarımızın kabirlerini ziyaret etmek, en yerleşik geleneklerden biridir. Ramazan Bayramı, Ramazan ayı boyunca tutulması farz kılınan orucun da sonunu ifade eder. Ramazan ayı biterken, oruç da biter ve Ramazan Bayramı’nın ilk günü olan Şevval ayının birinci gününde oruç tutulmaz. Ramazan Bayramı’nın ilk gününde camilerde bayram namazı kılınır. Bayram namazını yalnız erkekler kılar. Bayram namazından sonra ise okunur. Namazın bitmesiyle bayrama girilir. Ramazan Bayramı boyunca herkesin aile ve arkadaş ziyaretleri yapması, özellikle de büyüklerin hal-hatırları sorularak ellerinin öpülmesi, bayramlarının kutlanması bir ve bayramın en önemli geleneklerinden biridir. Hadi zaman ne duruyoruz... Gidemiyorsak, yakınlarımızdan zorunlu olarak uzaktaysak, telefonumuz da mı yok. Çevirin numaraları bakalım... Yüreğinizin, sevginizin tüm içtenliğiyle kutlayın sevdiklerinizin bayramlarını... + + + + 576220 + Vergi borcu yerine küpelerini verdi + Vergi borcu yerine küpelerini verdi 20 Eylül 2009 Pazar, 08:26 Dünya futbolunun gelmiş geçmiş en başarılı isimlerinden olan Diego Armando Maradona, tedavi amacıyla gittiği İtalya’da vergi polisine yakalandı. İtalya’da futbol oynadığı dönemde ödemediği vergi borçları için polisin takibinde bulunan Maradona’nın borçlarına karşılık verdiği elmas küpelerin bin Euro değerinde olduğu ifade edildi. Maradona’nın 10 bin Euro değerindeki Rolex saatine de yıl önce yine İtalya’da el konulduğu kaydedildi. Ayrıca Maradona’nın İtalya’da futbol oynadığı zamanlardan kalma 37 milyon euro vergi borcu olduğu da hatırlatıldı. Arjantin Milli Takımı’nın Teknik Direktörü 48 yaşındaki Maradona’nın sağlığı dışında da ciddi sorunları olduğu belirtildi. 1970’ten beri aralıksız Dünya Kupası’na katılan Arjantin’in ilk defa şampiyona dışı kalma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu ve bu durumdan büyük ölçüde Maradona’nın sorumlu tutulduğu ifade ediliyor. Profesyonel hayatında olduğu gibi finansal olarak da zorluklar yaşayan Arjantinli teknik adam İtalya’ya olan 37 milyon Euro borcuna karşılık vergi polisine şu ana kadar sadece 42 bin Euro, saat ve bir çift küpe vermiş bulunuyor. Geçtiğimiz yıl Arjantin Milli Takım Teknik Diröktörlüğü görevine getirilen Maradona’nın yıllık 1.2 milyon dolar alacağı açıklanmıştı. + + + + 576166 + Meğer Annem Haklıymış 'Anneleri Anlama Kılavuzu' + Meğer Annem Haklıymış "Anneleri Anlama Kılavuzu" Zeki Kayahan Coşkun'un yazdığı, Karakutu Yayınları'ndan basılan Meğer Annem Haklıymış, annesini üzmüş ihmal etmiş çocukların kitabı. Bir yandan da Ne ister anneler? Ne beklerler? Neyi, niçin yaparlar? Onları anlamamıza yarayan bir “Anneleri Anlama Kılavuzu”. Meğer Annem Haklıymış annesinin söylediklerinin doğruluğuyla tek tek karşılaşıp, annesine hak veren çocukların kitabı Kahraman Çocuklar Yetiştirmek Optimist Yayım Dağıtım'dan yayınlanan Kahraman Çocuklar Yetiştirmek, Elisa Medhus'un kaleminden ulaşıyor anne babalara. “Bir çocuğun kahraman olmak için savaşa gitmesi gerekmez; herkese yetmeyeceğini gördüğünde, pasta sevmediğini söylemesi de yeterlidir.” diyen Medhus, anne-babalar için çözümler ve öneriler sunan güçlü bir destek kaynağı olmaya devam ediyor. Okuyacaklarımız ışığında; kendi yönünü çizen, muhakeme yapabilen, onay peşinde koşmayan, riskleri hesaplayabilen çocuklar büyüterek kahramanlığı yeniden tanımlayabilir, her çocuğun içinde yatan hazineyi ortaya çıkarabiliriz. Çocuk Terbiyesinde Doğru Bilinen Yanlışlar “Bizim zamanımızda çocuk suçları olarak okul koridorlarında koşmak, istiklal marşı okunurken düzgün durmamak, el kaldırmadan öğretmenle konuşmak geliyordu. Ne oldu bize ki artık çocuk suçları olarak annesini kesmek, babasını silahla tehdit etmek, sokakta araba yakmak, öğretmenini köşe başında şişlemek, güvenlik kamerasına el sallayarak hırsızlık yapmak kayıtlara geçer oldu?” diye soruyor Pedagog Adem Güneş. Nesil Yayınları'ndan basılan kitabı Çocuk Terbiyesinde Doğru Bilinen Yanlışlar'da çocuk terbiyesinde doğru zannedilen yanlışlarla yüzleşiliyor. 20.09.2009 PAZAR + + + + 576079 + Aslan'ı gözüne kestirdi + SANLI SARIALİOĞLU Aslan'ı gözüne kestirdi Kasımpaşa Teknik Direktörü Yılmaz Vural, yarın karşılaşacakları G.Saray maçı öncesi iddialı açıklamalarda bulundu. Sarı-kırmızılı takımın şu anda Türkiye'nin en iyi takımı olduğunu vurgulayan tecrübeli teknik adam, “Panathinaikos'u deplasmanda golle geçtiler. Son derbiyi kazandılar. Karşımızda özgüveni çok yüksek bir takım var. Tabii ki bizde onlardan farklı düşünmüyoruz. Bizim de hedeflerimiz var. G.Saray iyi takım ama saygı duyarak bu maçı kazanmak istiyoruz. Seyirci desteği de çok önemli. Umarım biz de başarılı oluruz” ifadelerini kullandı. Yılmaz Vural göreve geldiğinde her maçta puan hedeflediğini ve bunun gerçekleşmesi için G.Saray karşılaşmasından puan almaları gerektiğine dikkat çekti. 20.09.2009 + + + + 576565 + 15:21 Türkiye'nin notu yükselme trendinde + Türkiye'nin notu yükselme trendinde Türkiye’nin kredi (reyting) notu, son ekonomik gelişmelerle yükselme trendine girdi. AA muhabirinin reyting kuruluşlarının analizleri ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) verilerinden derlediği bilgiye göre, Türkiye, Orta Vadeli Programı (OVP) ciddi bir şekilde uygulaması ve Mali Kurala geçmesi halinde, kredi notu "güvenle yatırım yapılabilir" anlamına gelen "BBB" düzeyine yükseltilecek. Reyting kuruluşlarının analistleri, Türkiye’nin kredi notunun ağırlık olarak borç rasyosuyla alakalı olduğunu belirterek, OVP’nin ardından, Mali Kurala geçilmesiyle, borç rasyosunun Milli Gelire oranının ana gösterge olacağını, bu arada borcun vade yapısının da uzamasıyla kredi notunun yükseleceğini vurguluyorlar. Reyting kuruluşları, küresel kriz döneminde, Türkiye’nin "olumlu" görünüme sahip ender ülkelerden olduğunu, bunun da potansiyel kredi notu artışı için önemli bir gösterge olduğunu kaydediyorlar. -İFLAS EDEN İZLANDA BİLE BİZDEN YÜKSEK NOTA SAHİP- Türkiye’ye göre 20 kat borçlu, kat fazla cari açık veren İzlanda iflas etti. Reyting kuruluşları hemen not düşürdü ama İzlanda’ya yine yatırım yapılabilir ülke notu verildi. Türkiye tüm olumlu verilere rağmen spekülatif sayılıyor Üç rating kuruluşundan Moody’s İzlanda’yı BAA1, S&P BBB-, Fitch ise BBB- olarak derecelendiriyor. -OECD’YE GÖRE DE TÜRKİYE DAHA YÜKSEK BİR KREDİ NOTUNU HAK EDİYOR- OECD’ye göre de Türkiye, küresel kriz döneminde, özellikle mali sektördeki yapısı itibarıyla, daha yüksek bir kredi notunu hak ediyor. OECD, Türkiye’nin risk kategorisinde yaptığı iyileştirme, Türkiye’nin halen BB (-) düzeyindeki kredi notunun da yükselmesine katkıda bulunacak. OECD’nin Türkiye’yi, risk kategorisinde düzeyinden düzeyine yükseltmesi, kredi kuruluşlarının, Türkiye’nin mevcut kredi notunu yeniden değerlendirmelerine imkan tanıyacak. OECD’de 4. kategoride bulunan Mısır’ın bile BB notuna sahip olduğu belirtilirken, Türkiye’nin kredi notunun, olumlu izlemenin ardından, ilk aşamada bir basamak artırılarak BB’ye yükseltilebileceği ifade ediliyor. Türkiye’nin ardından kısa bir süre içinde de BBB kademesine yükseltilebileceği ifade ediliyor. Kredi notundaki artış, Hazine ve özel sektörün, uluslararası piyasalardan daha düşük maliyetlerle ve daha uzun borçlanmasına imkân tanıyacak. -KREDİ NOTU NASIL VERİLİYOR?- Kredi derecelendirme (reyting), borçlunun anapara ve faiz yükümlülüklerini ödeme isteği ve kabiliyetinin zamanında ve tam olarak yerine getirilip getirilememesini ölçen bir araç olarak görülüyor. Derecelendirmenin en hassas konuları, ödeme isteği ve kabiliyeti olarak belirtiliyor. Derecelendirme tek bir işlem, kuruluş veya ülke için yapılabiliyor. Ölçüm sırasında geçmişe yönelik 15-20 yıllık bir veri tabanı kullanılıyor ve "risk faktörü" ölçülüyor. Ülke risklerini ölçerken genelde ekonomik ve politik risk faktörlerine bakılıyor. Temel göstergeler alınıyor. Ekonomik risk başlığı altında incelenen temel göstergeler ise "döviz cinsinden nakit akış düzeni, borç rasyoları, ihracatın büyümesi, ödemeler dengesi, cari işlemler dengesi, kısa vadeli sermaye akışının rezervlere oranı, rezervlerin durumu ve gelişmesi, büyüme hızı, toplam tasarruflar, kamu sektörünün mali açıkları, yatırımlar ve enflasyon" olarak sıralanıyor. Politik risk faktörleri olarak göz önüne alınanlar da, "seçim sistemi ve zamanları, dış politika gelişmeleri, demokrasinin işleyişi, siyasal partiler, iktidar-muhalefet ilişkileri, liderin durumu, siyasal gündemdeki riskler, koalisyonların yapısı, Merkez Bankası’nın bağımsızlık derecesi" şeklinde sıralanıyor. -NOTLAR NE ANLAMA GELİYOR? Kredibilitesi yüksek ülkeler (ya da kuruluşlar) arasına girmek, "Buraya güvenle yatırım yapılabilir" vizesini almakla eş anlamlı. Genellikle AAA veya Aaa gibi üç tane en güvenilir olanı, Baa3 ya da BBB- olanlar ise alt derece de olsa, "Güvenle yatırım yapılabilir" anlamına geliyor. Düşük kredibilitede olan spekülatif ülke ve kuruluşlara BB ya da Ba1’den B3 ve B-’ye kadar derece derece not veriliyor. Türkiye’nin, halen, Moody’s’den Ba3, Standard and Poor’s ve Fitch reyting kuruluşlarından BB(-) notu bulunuyor. + \ No newline at end of file