616241 ING daha küçük bir banka olacak İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU ING daha küçük bir banka olacak AMSTERDAM (A.A) Hollandalı bankacılık ve sigorta grubu ING Group, Avrupa Komisyonu ile yapılan bir yeniden yapılanma anlaşması kapsamında ikiye bölüneceğini ve gelecek dört yıl içinde daha küçük ve Avrupa odaklı bir bankaya dönüşmeyi planladığını açıkladı. ING Grup tarafından yapılan yazılı açıklamada ayrıca Hollanda hükümetinden alınan 10 milyar avroluk yardımın yüzde 50'sinin erken geri ödeneceği ve 7,5 milyar avroluk sermaye artırımına gidileceği belirtildi. ING, sigortacılık birimlerinin halka arz veya blok satış yoluyla elden çıkarmayı, bu operasyonu 2013'e kadar tamamlamayı planladığını da ekledi. ING, daha önce bankacılık ve sigorta birimlerinin yönetim kurullarını ayırmıştı, ancak grubun bölüneceğine ilişkin iddialar bugüne kadar yalanlanıyordu. 27.10.2009 EKONOMİ 617255 Yılmaz: Küresel krizde ikinci bir dalga ihtimali sıfır değil 15.41 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Yılmaz: Küresel krizde ikinci bir dalga ihtimali sıfır değil Başkanı “Küresel krizde ikinci bir dalga ihtimali sıfır da değil, 100 de değil. Sıfırla 50 arasında bir yerde. 50’den az” dedi. 2009 yılı 4’üncü Enflasyonu Raporu’nu açıklayan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. sunuşunda ikinci bir dalga geldiğinde yeniden sürecini başlatma öngörüsünde bulunulduğunu hatırlatılıp, ikinci bir dalga ihtimalini ne kadar mümkün olduğu sorusunun yöneltilmesi üzerine Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, “Küresel krizde ikinci bir dalga sıfır da değil, 100 de değil. Sıfır ile 50’nin arasında bir yerde. 50’den az olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu. “PİYASAYI FONLAMA POLİTİKALARI AÇISINDAN HERHANGİ BİR DEĞİŞİKLİK YOK”Başkan Yılmaz, yöneltilen bir soru üzerine bugün gelinen noktanın Merkez Bankası’nın piyasayı fonlama politikaları açısından herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını söyleyerek, “Bugün itibariyle elimizdeki çerçeve doğrultusunda yapa geldiğimiz şekilde fonlamaya devam edeceğiz. Fonlama politikasında bir değişiklik söz konusu değil. Önümüzdeki dönemde tabii ’yle herhangi bir açıklama yapılıp yapılmaması, Hazine’nin buna paralel olarak fonlama maliyetini aşağı çekip çekmemesi önemli. Onun dışında bizim 2000-2001 yıllarında bankacılık krizi sırasında zorunlu olarak yeniden yapılandırmak üzere alınan kağıtların vadesi geliyor. Bilançomuzda bulunan ve 2010 yılına vadesi geliyor. Sıfırlanacak. Bu rakam milyar TL civarında. Dolayısıyla dışarıdan bakan bir Merkez Bankası bilançosu ve Para Kurulu uygulayan gibi görünüm olacak. Özellikle ’de, ve ters repo piyasasında yapılacak işlemleri nedeniyle teminata ihtiyacımız var. Bu nedenle portföy oluşturmak zorundayız. Bununla ilgili olarak Hazine’yle koordineli çalışıyoruz. 10 Aralık’ta 2010 yılı para politikasının genel çerçevesinde sizlerle paylaşacağız. Bunun dışında genel çerçevede başka değişiklikler söz konusu değil” dedi. “2010 YILI BÜTÇESİ ORTA VADELİ PROGRAMIN GENEL ÇERÇEVESİ İÇİNDE” ’ye sevk edilen 2010 yılı bütçesini gerçekçi bulup bulmadığının sorulması üzerine Durmuş Yılmaz, “2010 yılı bütçesinin oturtulduğu çerçeve Orta Vadeli Program’ın çizdiği genel çerçevenin içerisinde. Son enflasyon raporunda çerçeve bütün bu hususları içeriyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetteki toparlanma kademeli ve yavaş olacak. Dolayısıyla ilk çıkışların özel vergisine yansıyacağını düşünüyoruz. Buna göre politikaları oluşturacağız. Şu anda TBMM’ye sunulan bütçe büyüklüklerinin Orta Vadeli Program’da ortaya konulan genel mali çerçeveyle uyumlu olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. MAAŞ ARTIŞINA GÖRE POLİTİKALARIMIZI OLUŞTURDUK” Bütçede yer alan memur maaşlarının enflasyon hedefleriyle ne kadar uyumlu olduğu, maaşların enflasyondaki yükselişe paralel olarak artırılması halinde hedeflerin tutturulabilmesi ihtimalinin ne olduğunun sorulması üzerine Durmuş Yılmaz şu cevabı verdi: “Memurlar için öngörülen 2.5+2.5 artışın bütçe büyüklükleri içine yerleştirildiğini vurgulayarak, biz bu çerçeveyi esas alarak politikalarımızı oluşturduk. Eğer ileride memur maaşlarının üzerine ilave bir artış olursa, bu da bütçe sınırlarını zorlar, mali bütçeyi olumsuz etkilerse zaman bunu düşünmek zorunda kalırız.” SICAK PARA 2007 YILINDA ULAŞTIĞI SEVİYENİN ALTINDA KALACAK Bir basın mensubunun, Enflasyon Raporu’nda sermaye girişlerinin hızlanması üzerine politika faizlerinin aşağı çekileceğine yönelik öngörü bulunduğunu anımsatıp, sıcak para girişine yönelik ne tür tedbirler alınacağını sorması üzerine Yılmaz, Enflasyon Raporu’nda bu sorunun cevabını olduğunu belirtti. Enflasyon Raporuna bakıldığında, küresel sermaye akımlarının önümüzdeki dönemde kademeli bir toparlanma sürecine gireceğine işaret edildiği, ancak 2007 yılında ulaştığı seviyenin altında kalmaya devam edileceğinin tahmin edildiği görüldü. “IMF’YLE İLGİLİ AÇIKLAMALARIMDA ÇELİŞKİ YOK” IMF’yle ilgili sorulan bir soru üzerine, Ekim tarihinde IMF ve toplantıları sırasında yaptığı açıklama ile Sanayi Odası’nda IMF’yle ilgili sorulan sorulara verdiği yanıtların çelişmediğine dikkat çeken Başkan Yılmaz, “Açıklamalarım çelişiyor gibi görünse de birbirini tamamlayan öğeler. Bizim şu anda geldiğimiz nokta, IMF’nin kapısına gittiğimiz durum değil. Biz daha hızlı nasıl büyüyebiliriz sorusunu soruyoruz. Bununla ilgili olarak da kaynağa ihtiyacımız var mı sorusu var. Özel sektörün eline biraz daha kaynak bırakmak istiyorsak, Hazine’nin borçlanma yükünü hafifletmek istiyorsak bizim dış kaynağa ihtiyacımız var. İkinci bölüm, uzun vadede kendi işlerimizi kendimizin görebilmesi gerekir. Bir daha işlerimizi yanlış yaparak, denizin bittiği noktada başka kaynak bulmak için başka yerlere gitmemiz gerekmiyor diyorum. Durumda bir değişiklik yok. Bugün de aynı şeyleri söylüyorum” diye konuştu. DE KONTROL ALTINDAMerkez Bankası’nın domuz gribiyle ilgili alınan tedbirler üzerine bir soru üzerine Durmuş Yılmaz, pandeminin ekonomi için bir risk olduğunu söyledi. Merkez Bankası olarak aşağı yukarı bir yıl önce bir çalışma başlattıklarını açıklayan Başkan Yılmaz, “Eğir böyle bir durum ortaya çıkarsa ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Ödemeler sisteminin, mali düzenin aksamadan yürüyebilmesi için, böyle bir durum ortaya çıktığında, bu işleri yapan personelin nasıl korunacağı sorusunu sorduk, ekiplerimiz bir araya geldi. Bu soru ve bu soruya alınacak yanıt bizim gündemimizde. Ama bugün itibariyle alınmış somut bir adım, somut bir şey yok. Kilit personeli etkilemeye başladığında neler yapılabilir sorusunun planlaması yapılıyor. Dün sabah ben savunma sekreterini çağırdım. İnsan Kaynakları başkan yardımcımızla birlikte sağlık merkezimizdeki başhekimi çağırıp, almamız gerekenler kararlar çerçevesinde almamız gereken kararları alacağız” dedi. S 616690 Şehitler ölümsüzleşecek Şehit cenazesi taşıyan yoksul köylülerden etkilenen Heykeltıraş Derviş Özer, 1980'den beri terörle mücadelede şehit olan Mehmetçiklerin künyelerine yer verdiği ağaç anıtı Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde yaptı. Şehitler Anıtı, 29 Ekimde düzenlenecek törenle açılacak. Kurtuluş Savaşı sırasında, Bilecik İstasyonu'nda oğlunu cepheye uğurlayan bir Türk anası, ''son yongası'' olan çocuğuna, ''Oğlum babanı Dimetoka'da, dayını Şipkada, ağabeylerini Çanakkale'de kaybettim, sen benim son yongamsın. Sende dönmezsen ben Allah'a emanet'' diyordu ve ilave ediyordu; ''Git, sen de git...'' Yiğit Mehmetçikler, ''Ölürsem şehit, kalırsam gazi'' ilkesini kendilerine ilke edinerek gittiler cephelere, kimi Silistre'de, kimi Yemen'de, kimi Çanakkale'de, kimi Trablusgarp'ta canlarını verdiler kutsal bildikleri vatan için... Onlar Türk milletinin yüreğinde ölümsüzleşirken, şehit torunları da atalarının yolundan gitmeye devam etti. Askerliği, ''Peygamber Ocağı'' olarak gören Türk milleti de evlatlarını düğüne, şenliğe gönderir gibi ellerine kına yakıp birliklerine gönderdi. Terörle mücadelede kahramanca mücadele ederken şehit düşen Mehmetçiklerin acısı yüreklere köz olarak düşse de dudaklar hep ''vatan sağ olsun'' dedi. Çanakkale Savaşı'nda canını bu vatan için feda eden şehitlerin terörle mücadelede şehit düşen torunları da Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde heykeltıraş Dr. Derviş Özer'in yaptığı çalışmayla ölümsüzleşti. Heykeltıraş Özer, 1980'den beri terörle mücadelede şehit olan Mehmetçiklerin künyelerine yer verdiği ağaç anıtı, Kızılcahamam'da yaptı. YOKSUL KÖYLÜLERDEN ETKİLENDİ, ANITI YAPTI Heykeltıraş Özer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, başından geçen bir olayın ardından anıtı yapmaya karar verdiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Yaklaşık 12 yıl önce ailemle tatile giderken Afyonkarahisar yakınlarında bir sabah vakti mola verdik. Mola verdiğimiz çay bahçesine bizden sonra üzerleri perişan, saçları sakalları birbirine karışmış birkaç kişi geldi. Ortalıkta oynayan yaşındaki kızımı onlardan korumak için davrandığımda bu adamların şehit cenazesi taşıyan köylüler olduğunu fark ettim ve işte zaman kendimden çok utandım. Ben kendi çocuğumu onlardan korurken, onlardan belki de biri çocuğunu bu vatan için feda etmişti.'' Yaşadığı mahcubiyeti gidermek ve vatan için canını verenleri ölümsüzleştirmek adına günden itibaren çalışmaya başladığını ifade eden Özer, ''Türkiye'nin ilk ağaçtan 'şehitler anıtını' yapmaya karar vermemin ardından 1980'den beri terörle mücadelede şehit olan askerlerin bilgilerine ulaştım. Daha sonra bu bilgileri paslanmaz kromdan künyelere basmaya başladım. bin şehidimizin künyelerini bir yılda tamamladım'' dedi. KÜNYELERİ TEK TEK ANIT AĞACA MONTE EDİYOR Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde, belediyenin kendisine gösterdiği Şehit Fatih Duru Parkı'nda yapımına devam ettiği anıt için aralıksız çalıştığını aktaran heykeltıraş Özer, şu bilgileri verdi: ''Başka bir bölgeden getirilip dikilen kurumuş sedir ağacı üzerine künyeleri tek tek monte ediyorum. Çalışmalarda Selim Tamer, İbrahim Şafak ve Ali İhsan Çalıkıranoğlu arkadaşlarım da bana yardımcı oluyorlar. Çalışmalarımız dün itibariyle tamamlandı. Daha sonra belediye ışıklandırmasını yapacak.'' ''BU VATAN İÇİN ŞEHİT OLANLAR HİÇ UNUTULMAZ'' Ağaçtan Şehit Anıtı'nda erinden subayına bin askerin isimlerini künyelere basarken çok duygulandığını, gözyaşlarına hakim olamadığı için zaman zaman çalışmasına ara vermek zorunda kaldığını ifade eden Özer, sözlerine şöyle devam etti: ''Bu vatan için şehit olanlar hiç unutulmaz. Künyeleri yazarken çok ağladım. Bu çocuklar hiç birini sevdi mi? Aşık mıydı? Hayalleri var mıydı ya da baba mıydılar? İşte onun için eser varlığıyla şehitlerimizin her zaman hatırlanmasını amaçlamakta.'' Türkiye'nin ilk ''ağaç şehitler anıtı'' olma özelliği taşıyan eser, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda düzenlenecek törenle açılacak. AA 616770 Kopan bacağı ile hastaneye kaldırıldı 11.38 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Kopan bacağı ile hastaneye kaldırıldı Aydın’ın Söke ilçesinde geçirdiği kaza sırasında bacağı otomobille beton arasında kalarak bacağı kopan Yusuf İzzettin Şahin (69), ambulans helikopterle ’e getirildi. Dokuz Eylül Üniversitesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, sağ bacağı, ayak bileği ile diz arasından kopan Şahin, önce ambulansla Söke Devlet Hastanesine nakledildi. Kan kaybı ve hayati tehlike nedeniyle İzmir’den istenen hava ambulansıyla Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirilen Şahin, buradan da 112 Acil Servis ambulansıyla Hastanesine sevk edildi. Şahin, olaydan 5,5 saat sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde ameliyata alındı. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Dr. Reşat Aktaş ve Dr. Hasan Ateş’ten oluşan ekip, saatlik bir operasyonla bacağı yerine dikerek, Şahin’i kurtardı. Doç. Dr. Menderes, kaldırımdan yola inerken bacağı otomobille beton arasında kalarak kopan Şahin’in zamanla yarış sonucu hayatta kaldığını belirterek, şunları kaydetti: "Hasta acil servise getirildiğinde kan değeri düşüktü, hayati tehlikesi vardı. Acilen ameliyata alındı, kan verilerek operasyona başlandı. Düz bir kesik değildi, dokuda ezilme olmuştu. Parmak kopmalarında organı kurtarmak için 6-12 saat içinde operasyon gerekir. Bacak kopmalarında ise en fazla saat süre içinde mikrocerrahiyle kopan parçada kan dolaşımının sağlanması gerekir. Ayrıca kopma noktası ayaktan üst seviyeye çıktıkça başarı şansı azalır. Hastamız yeterli sürede yetiştirilmeseydi diz altından protez kullanması gerekecekti. Hatta kaybedilebilirdi. Şimdi durumu iyi, ile ay arasında yürüyebilecek." Üç çocuk babası Yusuf İzzettin Şahin, sağlık ekibinin çabaları sonucu hayatta kalmasının ve bacağının yeniden takılmasının büyük bir şans olduğunu vurgulayarak, doktorlara teşekkür etti. . 616777 Bingöl'de terörist ölü ele geçirildi Bingöl'de PKK'lı teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada teröristin ölü ele geçirildiği bildirildi. Edinilen bilgiye göre, Yedisu, Adaklı ve Kığı üçgenindeki Akımlı bölgesinde sürdürülen arazi arama tarama faaliyetleri sırasında dün bir grup teröristle karşılaşıldı. Güvenlik güçlerinin ''teslim ol'' çağrısına, teröristlerin ateşle karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada, terörist silahlarıyla birlikte etkisiz hale getirildi. Çatışma sırasında bölgede bulunan vatandaş ve güvenlik görevlisinin yaralandığı, yaralıların helikopterle Elazığ'daki Asker Hastanesi'ne kaldırıldığı, sağlık durumlarının iyi olduğu bildirildi. Bölgede operasyon ve arama tarama faaliyetlerinin aralıksız sürdürüldüğü belirtildi. Bu arada, ölü ele geçirilen teröristlerin örgütün üst düzey sorumluları arasında bulunduklarının tahmin edildiği kaydedildi. AA 616423 Ensest ilişki mi? Sina Koloğlu Reyting canavarıEnsest ilişki mi? 27 Ekim Salı 2009 Oturup savunacak halim yok da, şimdi şu sıralar “Nefes” dizisinin ilişki” tarafıyla uğraşılıyor. Baba üvey, kardeşler de üvey. Bir kere bu ayrımı yapalım. Haa, illa böyle bir konu bulmak gerekiyor muydu? Dizi forumlarına baktım. Mesela kimi Ateş’e takmış. “Uff ne biçim öpüşüyorlar” diyor kadın olduğunu zannettiğim bir forum yazarı! Bir de sunum var. Oyuncular öyle güzel oynar, senaryo öyle güzel akar ki bunları görmezsiniz bile. Ama “reyting” için sürekli bu temalar öne çıkarılınca dikkat çekiyor.   ‘Nefes’in güzellikleri “Nefes”i “Hatırla Sevgili”nin yönetmeni Ümmü Burhan yönetiyor. Tabii her dizi başarılı olacak değil. Ama “Nefes”in de bir görüntü kalitesi, ayrıntılar silsilesi var. Sonra bir enstrüman var. Çello. Ne kadar “bildik tema” içinde kullanılsa da bir kadına yakışan gerçekten estetik ve onun kadın güzelliğini bütünleyen bir enstrüman. Neden çello çalmak isteyenlerin sayısı artmasın? Ve burada bir not; jenerik müziği. Zeynep Casalini’nin “Nihayet” albümünde yer alan bir bestesi “Duvar”. Yeri gelmişken benim için son dönemlerin en iyi popüler müzik albümlerinden biri. Sinan Akçıl “kendi istediği” orkestrasyonları yapmış. Ve çok önemli bir isim; Müfide İnselel “Delilik” ve “Refakatçı” parçaları ile albüme katkıda bulunmuş.  Ve sonuç Şimdi gelelim son noktaya... Yani işte bir de bu açıdan bakmak lazım “Nefes”e... “Ensest” tartışma-larından buralara da gelinebiliyormuş demek ki! İki yaramaz oyuncuyla sohbet Artık bu köşede her gün böyle televizyon programları ve filmler vs. ile ilgili kendimce seçtiklerime yer vereceğim. Bu akşam ’e konuk oluyor. Poyrazoğlu’nun “İyi Günde Kötü Günde” oyunu sahneleniyor. Nilgün Belgün ile oynuyor. Oyuna gitmedim. Ama nasıl denir, iki yerinde durmaz, haşarı, sözünü esirgemez kısacası yaramaz oyuncu. Bu akşam sohbet keyifli olur.  ‘Güzel Bir Gece’de ‘Çalıjazz’ Televizyonlarımızdaki yayın kalitesi iyi ve keyifli canlı performans programları arasında Gece Yolcuları’nın TV8’deki “Güzel Bir Gecesi”ni öneririm. Bu akşam 22.30’da. Müzisyen çocuklar sonuçta ve gerçekten yayın kalitesi çok iyi. Bu akşam Cahit Berkay konuk bir kere. Sonra Bahadır Tatlıöz. Türküleri caz formunda tekrar yorumladığı albümü “Çalıjazz”dan örneklerle gelecek. Bir eleştiri: Vokaller ister istemez Manhattan Transfert yorumu istiyor. Çünkü düzenlemeler tam da bu yapıya uygun. Türküleri bu yorum içinde söylemek, işte bu da olsaydı şapkaydı yani. (154 yazı) 616554 Suriye el koyduğu toprakları geri veriyor Çoğunluğu Kilisli bin 500’ün üzerinde ailenin yıllardır beklediği çözüm için nihayet düğmeye basıldı. İki ülke tapu kadastro müdürlükleri arazilerin ve mirasçıların tespiti için dosya hazırlıyor. aşamalı plan çerçevesinde emlak anlaşması imzalanacak. Suriye, toprak reformunu gerekçe göstererek, Türk vatandaşlarının Suriye’de kalan arazilerini 1958 yılında el koyup kamulaştırmıştı. Türkiye de 28 Mayıs 1927 tarihli Mukabele-i Bilmisil yasasına dayanarak Suriyelilere ait 397 bin 779 dönüm arazi ile 114 parça tarlaya el koymuştu. 28 Şubat 1983 tarihinde imzalanan Türkiye- Suriye Emlak Anlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonra da olumlu gelişme yaşanmadı ve Suriye, bu arazileri iade etmedi. SURİYE PARASINI ÖDEYECEK 800 bin dönümü bulan ve 8- 10 milyar dolar arasında değer biçilen araziler, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu başkanlığında bakanın 13 Ekim’de Suriye’ye yaptığı ziyarette gündeme geldi. Türkiye’de Suriye uyruklulara ait 272 bin 550 dönüm arazi, 604 adet bina ve arsa bulunuyor. Türkiye, yüzde 60’ı Hatay’da bulunan bu arazilerin Suriyeli sahiplerinde kalmasına karşı çıkmıyor. Ancak Suriye, el koyduğu Türk vatandaşlarının arazilerini, bedelini ödeyip kamulaştırmak istiyor. Türkiye bu öneriye tek yanlı olduğugerekçesi ile karşı çıkarak aşamalı bir plan önerdi. MİRASÇILAR SAHİPLİK BAĞINI İSPAT EDECEK Suriye’nin iki aşamaya indirerek kabul ettiği bu planın birinci aşamasında; iki ülke kendi sınırları içinde bulunan ancak diğer ülke vatandaşlarına ait olan taşınmazlarla ilgili bilgileri, bankalarda el konulan hesapları şeffaf bir şekilde karşı tarafa bildirecek. Daha sonra ülkeler miras intikal işlemlerini karşılıklı olarak serbest bırakacak. Bu sayede taşınmazlar ile hak sahipleri arasında sahiplik bağı yeniden tesis edecek. Planın onunda ise eldeki veriler değerlendirilerek güncel şartlara uygun bir emlak anlaşması imzalanacak. Çoğunluğu Kilis’te yaşayan ailelere, 50 yılı bulan hak kayıplarının da dikkate alınarak, yüklü miktarda ödeme yapılması yönünde hazırlık yapılıyor. ORTAK DEMİRYOLU ŞİRKETİ KURULUYOR Suriye Başbakanı Muhammet Naci Otri, Türkiye ile Suriye’nin ortak demiryolu şirketi kurması için gerekli onayı verdi. Konuyla ilgili yürütme planını iki taraf ortak hazırlayacak. Türkiye ile Suriye arasında İslahiye-Meydan’e Ekbez, Nusaybin-Kamışlı ve Çabanbey-Al’Raee olmak üzere üç demiryolu geçiş noktası bulunuyor. Bunlardan sadece İslahiye- Meydan’e Ekbez geçişi faal durumda. Türkiye ile Suriye arasındaki demiryolu alanındaki yasal çerçeveyi 13 Temmuz 2004’te iki ülkenin Ulaştırma Bakanları arasında imzalanan Anlaşma Protokolü oluşturuluyor. 617634 Yalova'da hafif şiddetli deprem ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Yalova'da hafif şiddetli deprem Yalova'da hafif şiddetli deprem meydana geldi. Yalova, saat 12.24 sularında 2.7 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. YALOVA () Yalova'da hafif şiddetli deprem meydana geldi. Yalova, saat 12.24 sularında 2.7 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre, deprem yerin kilometre altında meydana geldi. Hafif şiddetteki depremde herhangi bir can ve mal kaybı meydana gelmezken, panik de yaşanmadı. 27.10.2009 GÜNDEM 616665 Letonya’ya düşen meteor “aldatmaca” imiş 10.27 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, ’ya düşen meteor “aldatmaca” imiş Letonya’ya düştüğü söylenen meteorun “reklam aldatmacası” olduğu ortaya çıktı. Leta ajansının haberine göre, bir şirketi, ülkenin kuzeyine meteor düştüğü yalanını “tezgahladığını” itiraf etti.  Şirket sözcüsü, “Letonya’ya ilham vermesi için” olayı gizemli hale getirdiklerini ve bu yolla “dünyaya ekonomik krizle boğuşan ülkeyle ilgili başka haberler vermeyi amaçladıklarını” söyledi. Sözcü, meteor düştüğü söylentisi üzerine bölgeye araştırma için giden ekiplerin masraflarını karşılayacaklarını belirtti.  İçişleri Bakanı Linda Murniece ise aldatmacayı “riyakarlık” olarak nitelendirdi. Mazsalaca köyü sakinleri, önceki gün gökten düşen bir cismin tarlaları yaktığı ihbarında bulunmuştu. Bölgeye giden itfaiye ekipleri, 15 metre çapında metre derinliğinde çukur tespit edince, buraya meteor düşmüş olabileceğini söylemişlerdi. Ancak bazı bilimadamları çukura şüpheyle yaklaşmıştı. Ve . 616225 İsrail düşmanımız değil ama sessiz de kalamayız FEHMİ KORU TAHA KIVANÇ TAMER KORKMAZ İsrail düşmanımız değil ama sessiz de kalamayız Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Gazze'de kitle imha silahı kullanılmasına sessiz kalmanın adil bir yönetim anlayışına yakışmayacağını ve bu bölgenin insanları olarak buna evet diyemeyeceklerini söyledi. Erdoğan, Katar'ın El Cezire televizyonuna verdiği demeçte, Türkiye-İsrail ilişkileri ve Türkiye'nin bölgedeki durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu. "Bölgedeki gelişmeleri hassasiyetle, bölgenin önemli bir ülkesi olarak değerlendirdiklerini" kaydeden Erdoğan, bunun bir dini ya da etnik yaklaşımla yapılmadığını vurguladı. "Sadece insani amaçlı olarak bu değerlendirmeleri yaptık" diyen Erdoğan, söyle konuştu: "Biz bir insan olarak bu gelişmelere, bu olaylara nasıl bakıyoruz, böyle düşündük. Eğer zaten bir insan olarak olaylara böyle bakmamış olsak, kimse bize adil yaklaşım gösteriyor diye bir değerlendirme yapmaz. Bugün Türkiye'ye bakış olumlu ve pozitifse bunun altında yatan gerçek de budur." VİCDANLARIN SESİ OLDUK Gazze'de yaşanan olaylara değinen Erdoğan, Gazze olayında ortada bir gerçeğin olduğunu ve Gazze'de kitle imha silahlarının kullanıldığını söyledi. Bölgede fosfor bombalarını kullanıldığını kaydeden Erdoğan, "Fosfor bombaları dediğimiz şey kitle imha silahıydı ve bunları görüp de bunlara karşı sessiz kalmak adil bir yönetim anlayışına yakışmazdı. Biz de bu bölgenin insanları olarak buna evet diyemezdik" diye konuştu. RUSYA'YA DA TEPKİ VERDİK Buna benzer bir çıkışı Rusya ve Gürcistan savaşında da yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, Gürcistan'da buna benzer olayların yaşanmadığını belirterek, "Gürcistan'daki olaylarda da biz barışçıl çıkışlarımızı yaptık. Sürecin orada bir an önce bitmesi için elimizden gelen gayreti gösterdik. Rusya Federasyonu yönetimi ile hemen, anında gidip görüşmelerimiz oldu" dedi. DOST ACI SÖYLER Türkiye ile İsrail arasında yaşananlara rağmen New York'ta Yahudi cemaatleriyle görüştüğünün hatırlatılarak, "Gazze'den dolayı tavrınız Amerika'daki Yahudi cemaatlerinin tepkisini çekmedi mi?" diye sorulması üzerine Erdoğan, lobinin Gazze'de yaşananları çok fazla savunamadığını ve kendisine çok fazla yüklenemediklerini belirtti. İran dostumuz Başbakan Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad'a destek vererek “Kuşkusuz dostumuz” şeklinde konuştu. Erdoğan, İngiliz The Guardian gazetesi ile yaptığı söyleşide İran'ın nükleer silah yapmak istediği savları için “dedikodu” dedi ve İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir askeri saldırının “çılgınlık” olacağı uyarısında da bulundu. The Guardian'ın muhabirini Robert Tait ile bir söyleşi yapan Başbakan Erdoğan, çeşitli güncel konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. The Guardian'ın, iki ayrı haberde yansıttığı ve yorumladığı açıklamalarında Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad için “Kuşkusuz dostumuz” derken, “Bir dost olarak şimdiye kadar çok iyi ilişkilerimiz var ve hiçbir sorunumuz yok” ifadesini de kullandı. Sarkozy ve Merkel Türkiye'ye önyargılı Guardian'a verdiği röportajda Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ile Almanya Başbakn'ı Angela Merkel'i eleştiren Başbakan Erdoğan, bu liderleri Türkiye'ye karşı önyargılı olmakla suçladı. Erdoğan “Avrupa'daki liderler arasında Fransa ve Almanya gibi Türkiye'ye karşı önyargılı olanlar var. Daha önce Sayın Chirac ile mükemmel ilişkilerimiz vardı ve Türkiye konusunda çok olumlu idi. Ancak Sayın Sarkozy döneminde böyle değil. Adil olmayan bir tutum. Avrupa Birliği kendi kurallarını ihlal ediyor.” Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin AB üyesi olması halinde 1,5 milyarlık Müslüman dünyası ile AB arasında köprü olacağına işaret etti. Erdoğan, “Bunu görmeliler. Eğer bunu gözmezlikten gelirlerse AB zayıflatılır” uyarısını da yaptı. 27.10.2009 POLİTİKA 617749 Danimarka gazetelerine saldırı planı Danimarka polis teşkilatı gizli servisi PET Başkanı Jakob Scharff yayınladığı açıklamada, bu işi çok ciddiye aldıklarını belirterek, tutuklananlardan birinin, sadece Danimarka'da değil başka ülkelerde de terörist eylemler düzenleyebilecek bir şebekenin Pakistan'daki üst düzey aşırı dinci militanlarıyla temasta olduğunu ifade etti. Danimarka polisi ise karikatür krizi dolayısıyla Danimarka çıkarlarına yönelik tehditler nedeniyle zaten yüksek olan alarm seviyesinin arttırılıp arttırılmadığını belirtmedi. ABD'nin Chicago kentinde, 49 yaşında bir Amerikalı ile Pakistan doğumlu 48 yaşında bir Kanadalının, ABD dışında terörist komplo düzenlemek ve bir terör örgütüne malzeme yardımında bulunmaktan tutuklandığı, haklarında iddianame hazırlandığı açıklanmıştı. 2005 yılında Jylands-Posten gazetesinde yayımlanan karikatürler, İslam dünyasında sert tepkiyle karşılanmış, protesto ve boykotları beraberinde getirmişti. AA 617563 Metallica, kaybolan hayranının bulunması için ödül vadetti 17.59 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Metallica, kaybolan hayranının bulunması için ödül vadetti Metallica müzik grubu, konseri sırasında kaybolan bir hayranının bulunması için 50 bin dolarlık ödül vadetti.  Sky News’ın internet sitesinde verilen haberde, Morgan Harrington adlı Metallica hayranının Virginia’daki sırasında kaybolduğu ve grubun 20 yaşındaki bu kişinin bulunması için ödül vaadinde bulunduğu bildirildi.  Haberde, grubun sahneye çıkmasını beklerken ihtiyaç gidermek için arkadaşlarından ayrılan Harrington’un yeniden içeriye girmesine izin verilmemesi üzerine tek başına evine dönmeye karar verdiği, ancak konserin verildiği 17 Ekimden bu yana kendisinden haber alınamadığı kaydedildi.  Harrington’un bulunması için Federal Soruşturma Bürosunun (FBI) da devreye girdiği ifade edildi. Ve . 617113 Ziraat Bankası, Türkiye Kupası'nın isim sponsoru oldu 13.55 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 'nın isim sponsoru oldu Futbolda ’nın isim sponsorluk anlaşma töreni ’da yapıldı. ’de gerçekleştirilen törene (TFF) Başkanı Genel Müdürü ile Genel Müdürü katıldı. Yapılan anlaşma gereği bu sezon Türkiye Kupası’nın "Ziraat Türkiye Kupası" adı altında oynanacağı bildirildi TFF Başkanı Mahmut Özgener, törende yaptığı konuşmada, Türkiye Kupası’nda ve Türk futbolunda yeni bir dönem başladığını belirterek, "Yaklaşık ay önce gerçekleştirdiğimiz sonucunda TRT, 2009-2010 ve 2010-2011 sezonları Türkiye Kupası’nın yayın ve isim haklarını aldı. Ülkemizin ilk televizyonu olan TRT’nin uzun bir aradan sonra tekrar kupa maçlarını yayınlayacak olması ile birlikte, TRT’nin ödeyeceği miktar ile sezon için kulüplerimize ödenecek toplam miktarın yüzde 30’luk artışla 34 milyon 200 bin dolara çıkması açısından da gurur verici" dedi. Bugünkü isim sponsorluk anlaşma töreninde önünde Türkiye adı bulunan kurumun yer almasının tarihi bir anlam taşıdığını belirten Özgener, şu ifadeleri kullandı: "Toplam geçmişleri 273 yıla dayanan üç kurum, Türk futbolu için işbirliği içinde olacaktır. Türk futbolunun en önemli değerlerinden biri olan Türkiye Kupası için oluşturulan bu güç birliğinin yaratılmasında, futbolumuzda sağlanan güven ortamının, futbola aktarılan kaynak artışının payı büyük. Temiz ve rekabetçi futbolda yer almak isteyen büyük ve köklü markalar birer birer, futbolun parçası olmaya başladılar. Açıkçası, bu gelişmeler bizleri umutlandırıyor ve kalıcı bir şeyler yapmaya gayret etme heyecanımızı devam ettiriyor." Özgener, Türkiye Kupası heyecanı yaşayacak takım sayısını 54’den 71’e çıkardıklarını, maddi artışlarla bu sezon alt liglerden tur geçerek gruplara kalacak takımların 165 bin performans primine sahip olacağını söyledi. Türkiye Kupası’nın Ziraat Türkiye Kupası adı altında oynanacağını anlatan Özgener, "Türk futbolu, sponsorlar ve onların yarattığı kaynaklarla ileriye gidecektir" dedi. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ise, yaklaşık 20 yıl sonra Türkiye Kupası’nın yayın haklarını almalarından dolayı mutlu olduklarını belirterek, şöyle konuştu: "TRT en son 1989 yılında Türkiye Kupası maçlarını yayınladı. Son yıldır bu karşılaşmalar şifreli yayınlanıyordu. Bizim şifresiz yayınlamamız sporseverler için bir jest olacak. Tüm Türkiye’deki insanlarımız bizi rahatlıkla izleyebilecek. Amacımız şifresiz yayınla insanların ev ortamlarında futbol keyfi yaşamaları. 2009-2010 sezonu isim hakkını Ziraat Bankası’na verdik. Gelecek sezon da isterlerse bu isim hakkını onlara satacağız. Uzman spor kadromuz var. Kameralar yenilendi. Kaliteli bir spor frekansını izleyicilere sunacağız. Türk futboluna hayırlı olsun." Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar ise TFF ve TRT ile gerçekleştirdikleri işbirliği çerçevesinde adlarını Türkiye Kupası’na vermenin heyecanı ve mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti. "Ülkemizin kamuya mal olmuş kurumu arasındaki işbirliğinin Türk futboluna katkıda bulunacağına inanıyorum" diyen Çağlar, Türk sporuna destek vermekten gurur duyduklarını söyledi. YILLIK 4.5 MİLYON DOLAR Can Akın Çağlar, bir soru üzerine isim sponsorluğu için 4.5 milyon dolara anlaştıklarını açıkladı. Konuşmaların ardından yapıldı. Daha sonra Özgener, Şahin ve Çağlar, Türkiye Kupası’yla basın mensuplarına poz verdi. MAÇLARININ LESİ TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Turkcell Süper Lig maçları için de ihaleye girip girmeyecekleri sorusuna, "Bu işi şifresiz vermeyi arzulamaktayız. Lig maçlarının ihalesinde şifresiz hükmü varsa biz bu işe talip oluruz. TFF başkanımızın şifresiz yayınlamasıyla ilgili seyirci konusunda endişeleri var. le şartnamesine bağlı. Bunu da satın alma konusunda irademiz var" diye yanıt verdi. Mahmut Özgener ise ihale şartnamesinin henüz hazırlanmadığını belirterek, "Türk futbolunun geleceği açısından yayın ihalesi çok önemli. Şartnamemiz büyük ölçüde tamamlandı. Kısa sürede bunu kamuoyu ile paylaşacağız. Tüm haklar tek bir kalemde satılmayacak. Farklı kalemler olacak. Canlı maç yayını konusunda, şifreli olması gerektiği kanaatindeyiz. Bunun da detaylarını herkes görecek. Canlı maç yayınları dünyanın birçok yerinde şifreli. Bizim canlı yayınlarla ilgili kanaatimiz bu yönde" şeklinde konuştu. Özgener, Turkcell Süper Lig maçlarının canlı yayınlandığı saatlerde liglerinden maçların da canlı yayınlandığının hatırlatılması ve bunun seyirci sayısında düşüşe yol açtığının belirtilmesi üzerine, "Önümüzdeki dönemde maç yayın saatleri konusunda düzenleme yapmayı düşünüyoruz. Bu çalışmayı yaparken de yayıncılarımızın yaptığı uzun süreli anlaşmaları da göz ardı etmemeliyiz. Orta yolu bulmak için çalışıyoruz" dedi. . . 617802 Beşiktaş gruplara kaldı Beşiktaş gruplara kaldı AA Giriş Saati 27.10.2009 21:09 Güncelleme 27.10.2009 21:12 Beşiktaş Cola Turka, FIBA Avrupa Kupası'nda Avusturya'nın WBC Raiffeisen Wels takımını 100-81 mağlup ederek gruplara kaldı. Beşiktaş Cola Turka, sayıdan fazla fark bulma amacıyla çıktığı maça tutuk başladı. İlk dakikalarda sayı üretmekte zorlanan ve üst üste hücumlardan boş dönen siyah-beyazlılar, daha sonra Baxter'in gayretiyle 5. dakikayı 11-5 önde geçti. Chatman'ın sayılık basketleriyle rahatlayan ve farkı artıran Beşiktaş Cola Turka, daha sonra rakibe pota altında çok boşluk verdi, ancak hızlı hücumlardan bulduğu sayılarla ilk periyodu 26-15 önde tamamladı. İkinci periyoda tutuk başlayan Beşiktaş Cola Turka, rakibinin üst üste hücumlardan sayı bulmasına engel olamazken, hücumda da varlık gösteremedi. Konuk ekip, 13. dakikada farkı sayıya (29-24) düşürdü. 15. dakika Chatman'ın basketiyle 33-24 Beşiktaş'ın lehine geçilirken, savunmada daha iyi organize olan siyah-beyazlılar, üst üste buldukları basketlerle 17. dakikada farkı 13 sayıya (38-25) çıkardı. Hücumda etkili olan, ancak savunmada zaman zaman zaaf yaşayan Beşiktaş Cola Turka, Chatman'ın iyi oyunuyla 19. dakikada farkı 17 sayıya (49-32) çıkardı ve devreyi 49-35 önde tamamladı. İlk yarıda, ev sahibi ekipte Chatman 17 sayı kaydetti. İkinci yarı rahat bir oyun sergileyen Beşiktaş Cola Turka, 27. dakikada 23 sayı farkla ve ana kadarki en farklı skorla durumu 71-48 yaptı. Son bölümünde farklı skorun verdiği rahatlıkla zaman zaman sıkıntı yaşamasına rağmen, Chatman'ın iyi oyunuyla farkı korumasını bilen Beşiktaş Cola Turka, 3. periyotu 75-54 önde geçti. Son periyotta genç oyuncuları Arin ve Kerem'e aynı anda yer veren Beşiktaş Cola Turka, rakibin 33. dakikada farkı 13 sayıya düşürmesine (82-69) engel olamadı. WBC Raiffeisen Wels takımının cesaretlenmesine neden olan siyah-beyazlılar, as oyuncularını yeniden devreye sokarak, yaşadığı kısa paniğin ardından kontrolü bir kez daha eline aldı. 35. dakika 85-72 Beşiktaş Cola Turka'nın lehine geçildi. Siyah-beyazlılar, Chatman ve Cevher'in dış şutlarıyla yeniden farkı açarken, maçta 34 sayı bulan Chatman yıldızlaştı. Beşiktaş Cola Turka, sayı fark gereken maçı 19 sayı farkla 100-81 kazanarak, FIBA Avrupa Kupası'nda gruplara kalmayı başardı. Beşiktaşlı taraftarlar, maç bittikten sonra ''Yıldırım Demirören yeter'' diye tezahürat yaparak, kulüp başkanına yönelik protestolarını sürdürdü. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617311 Yaşlı baba olmanın riskleri Independent gazetesinin haberine göre, Oxford Üniversitesi araştırmacıları, yaşlı erkeklerde, çocuklarının DNA'larında genetik mutasyona yol açabilen nadir türde bir testis tümörü bulunma olasılığının daha fazla olduğunu saptadı. Nature Genetics dergisinde yayımlanan araştırmanın başkanı Prof. Andrew Wilkie, "Yaşlandıkça çoğu erkeğin testisinde bu küçük mutasyona uğramış hücre kümelerinin geliştiğini düşünüyoruz. Bunlar ciltteki benler gibidir, tek başlarına genellikle zararsızdırlar. Ancak testislerde bulunmaları sebebiyle sperm yapımında da yer alırlar ve bu da bebeğin çeşitli ciddi hastalıklarla doğmasına yol açarlar" dedi. Wilkie, bu bulgunun, çocukları etkileyen, aralarında ölü doğum ve cüceliğin de bulunduğu bir dizi ciddi durumun neden kaynaklandığına açıklama getirebileceğini söyledi. Araştırmanın ayrıca, bilim adamlarının otizm ve şizofreni gibi yaygın hastalıklara yol açmış olabilecek genleri bulmalarına da yardımcı olabileceği kaydedildi. Son zamanlara kadar, sadece kadınların geç yaşlarda bebek sahibi olmalarının hastalıklı bebek doğumlarına yol açabileceği zannediliyordu ancak yapılan son araştırmalar, spermin kalitesinin yaşlandıkça düştüğünü ve bunun da ciddi sağlık problemlerine sahip bebeklerin doğumuna yol açabildiği belirlendi. İsrail'de yapılan bir araştırma, 40 yaş ve üstünde baba olan erkeklerin otistik çocuğa sahip olma riskinin 30 yaş ve altı erkeklere göre kat daha fazla olduğunu göstermişti. Şizofreniyle ilgili yapılan araştırmalar da yaşlı babaların çocukları arasındaki hastalık riskinin, 20'li yaşlarda baba olanların çocuklarına oranla iki kat fazla olduğunu gösteriyor. 27 Ekim 2009 617142 Kaddafi'den İslam korkusuyla bir dizi mücadele El Arabiye'nin haberine göre, merkezi Londra'da bulunan Eşşark El Avsat gazetesi, Arap dünyasında gösterilmeye başlayacak, daha sonra Avrupa ve Asya ülkelerinde yayımlanması planlanan dizide, Arap dünyasının karşılaştığı sorunlara değinileceğini ve süren saldırılara karşı İslam'ın savunulacağını yazdı. Kaddafi'nin, senaryosunda, özellikle zulüm, diktatörlük ve rejimlerle halklar arası ilişkilerin yanı sıra Arap dünyasındaki Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki güçlü bağlara da odaklanacağı belirtildi. Suriyeli yazar Fadıl Affaş tarafından televizyona uyarlanacak ve Suriyeli yönetmen Ziyad El Rayes'in çekeceği dizinin gelecek ramazanda ekranlara gelmesi bekleniyor. AA 2009-10-27 15:20:10 libyada nasıl bir hayat var bileniniz varmı orası açık bir hapishanedir. kaddafi bir diktatördür. hakkında kelime etseniz tekrar çıkmamak üzere içeri girebilirsiniz oraya gelenleri hemen uyarırlar aman dikkat et onun hakkında kelime etme herşey yasak heryer sivil ajan polis atatürk trablus cephesinden ayrılırken siz 100 sene adam olmazsınız demiş bu söz orada meşhurdur bende ekliyim kaddafi ölmeden adam olmazsınız eh ne kadar beklersiniz allah bilir darısı diğer diktatörlerin başına kazım 617068 Daum: Arda Fener'de kulübede oturur 09.00 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Daum: Arda Fener'de kulübede oturur Başkan 'ın 15 milyon euro teklif ettiği söylenince de Alman hoca, 'Ben kötü demiyorum. Geleceği olan bir ama ben hemen sırtına formayı verip, ilk 11'de oynatmam' cevabını verdi Maçtan iki gün önce. F.Bahçeli yöneticiler, Daum ile sohbet ediyor. Daha doğrusu herkesin aklında maçı var. Alman hoca kendinden emin şekilde 'Rahat olun' diyerek başladığı sözlerine şöyle devam ediyor: 'G.Saray'da tehlikeli oyuncu bir tek Keita var. Onu da çok büyük maçlara alışık, tecrübeli ile durduracağım...' anda herkesin aklına ağız birliği etmişcesine Arda geliyor. Ya Arda diyorlar? Alman hoca duruşunu bozmadan sakin sakin anlatıyor: 'Arda çok genç. Bu baskıyı kaldıramaz...' Herkes şaşırıyor... 'Yapma hoca! Çok yetenekli. Başkanımız bedeli için G.Saray Başkanı'na 15 milyon euro teklif etti. Pazarlık edilse belki daha da fazla verebilirdi. Geleceği olan bir futbolcu' diyorlar. Daum sözün bittiği yerde şu cevabı veriyor: 'Arda için kötü futbolcu demiyorum ki. Genç, yetenekli. Geleceği olan bir futbolcu. Ama ben üzerindeki baskıdan bahsediyorum. Bu yaşta böyle futbolcular bu kadar büyük yükü kaldıramaz. 'ye alınırsa sevinirim. Asla hayır demem. Ama F.Bahçe'ye geldi diye de hemen sırtına formayı vermem. İlk 11'de oynatmam. Uzun süre, kulübede benim yanımda oturur...' Herkesin şaşkınlığı biraz daha artıyor. Ve Daum sohbette Kazım'ı santrfor oynatacağını söyleyerek şaşkınlığın dozunu bir kat daha artırıyor. Öyle ya, Güiza ve Semih gibi iki golcün varken, Kazım nereden çıktı! 'Fizik gücü ve çabukluğu ile Servet'i dağıtır. G.Saray defansının dengelerini bozar...' Daum iki gün Kazım'a Servetli, Gökhanlı Galatasaray defansının oynadığı maçları izlettirerek neler yapmasını anlatıyor. Ve maçtan sonra Kazım'ın santrforda başarılı olduğunu görenlerin aklına hemen 'nun 'dan sağ açık gelip, Daum tarafından ön libero oynatılışı geliyor. 'Acaba Kazım bundan sonra santrfor mu oynayacak?' . . 617370 "İmtiyazlı ortaklık demode" "İmtiyazlı ortaklık demode" ANKA Giriş Saati 27.10.2009 14:12 Güncelleme 27.10.2009 14:31 İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, Türkiye'nin AB üyeliğinin önemini vurgularken "imtiyazlı ortaklık" talebine ilişkin olarak bu yöndeki kaygıların modern Türkiye'nin ne olduğuna ilişkin "statik ve demode bir görüş"e dayandığını söyledi. David Miliband, Londra'daki Uluslararası Stratejik Etüdleri Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada Türkiye'nin, insan hakları standartlarını yerine getirmesi, ordunun rolü ve güçler ayrılığı konularını ele alması halinde AB üyesi olması gerektiğini vurguladı. Avrupalının olmanının, ırk veya din değil, değerlerle ilgili bir konu olduğunun altını çizen Miliband, laik bir Müslüman ülkesinin üyeliğe alınmasının Birliği'ni güçlendireceğini söyledi. EurActiv tarafından yansıtılan konuşmasında Miliband, Fransa ve Almanya'nın ismini vermeden Türkiye için önerilen "imtiyazlı ortaklık" gibi görüşlerin farkında olduğunu belirterek bu kaygıların çoğunun, "Modern Türkiye'nin ne olduğuna ilişkin statik ve demode bir görüşe dayandığı"nı söyledi. Miliband, Türkiye'nin üyeliğinin AB için avantajlarını sıralarken de Türkiye'nin, Avrupa'nın enerji güvenliği ile uluslararası uyuşturucu ve suça karşı mücadele açısından taşıdığı önemine dikkat çekti. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617864 Dinç Bilgin'in oğluna 6,5 yıl hapis Etibank ve Sabah Gazetesi'nin eski sahibi Dinç Bilgin ile esi Güler Bilgin'in, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulmasını önlemek için bazı mallarını istanbul Balmumcu'daki bir eve taşıdıkları öne sürülmüştü. Mahkeme kararıyla Nisan 2004' te yapılan aramada evde ruhsatlı silahların yanı sıra 14 ruhsatsız tabanca, 17 bıçak ve 37 bin 650 mermi ele geçirilmişti. Ele geçirilen tüfek ve tabancalardan ruhsatlı olanlar mahkeme kararıyla TMSF tarafından haczedilmisti. "KOLEKSİYON YAPIYORUM"!!! Ruhsatsız tabanca ve bıçaklar ile mermilerin Dinç Bilgin'in oğlu Onay Şevket Bilgin'e ait olduğu tespit edilmiş; Bilgin hakkında 'Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet' suçlamasıyla dava açılmıştı. Bilgin silahların ruhsatlı olduğunu ve mermi koleksiyonu yaptığını söylemişti. Dava bugün karara bağlandı. 11. Asliye Ceza Mahkemesi suçun işleniş biçimi, silahların sayıları ve nitelikleri, tehlikenin ağırlığı ile suç kastının yoğunluğuna göre Önay Şevket Bilgin'i yıl ay hapis ve 40 bin TL adli para cezasına çarptırdı. Bilgin'in cephaneliğinden neler çıkmıştı? Nisan 2004'te Bilgin ailesine ait evlerde yapılan aramalarda 14'ü ruhsatsız 72 tabanca, 17 bıçak ve 37 bin 650 mermi ele geçirilmişti. Habertürk 616979 Başörtülü öğrenciye Çanakkale yasak ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Başörtülü öğrenciye Çanakkale yasak MARDİN () Mardin'de duyanları hayrete düşüren bir olay yaşandı. Ankara ve Çanakkale'ye düzenlenen geziye katılmak isteyen lise öğrencisi Merve Akgül, başörtülü olduğu gerekçesiyle İl Milli Eğitim Şube Müdürü Mehmet Eldem tarafından otobüsten indirildi. Genç kız, saatlerce gözyaşı dökmesine rağmen geziye katılmak için Eldem'i ikna edemedi. Alınan bilgilere göre olay geçtiğimiz Pazar günü yaşandı. Milli Eğitim Bakanlığı Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen 'Cumhuriyet Eğitim Gezileri Projesi' kapsamında Mardin'den Çanakkale'ye gezi düzenlendi. Kız meslek lisesi son sınıf öğrencisi Merve Akgül (17), otobüse binmek üzere iken Milli Eğitim şube müdürü Mehmet Eldem tarafından başörtülü olduğu gerekçesiyle otobüsten indirildi. Anıtkabir ziyaretinde başörtüsünü çıkaracağını bildirmesine rağmen otobüse alınmayan Merve, verilen cevap karşısında gözyaşlarına hakim olamadı. 'OTOBÜSTE AÇMAK ZORUNDASIN' 2007 yılında Erzincan Kemah'ta PKK'lılar tarafından şehit edilen er Mehmet Arslan'ın teyzesinin kızı olan Merve, Çanakkale gezisinin hayalini kurarken başörtüsü engeli ile karşılaşmasına bir anlam veremedi. Yaşadıklarını şöyle anlattı: "Çanakkale'yi görmeyi çok istiyordum. Ama başörtüm yüzünden otobüse bile bindirmediler. Şube müdürü beni kenara çağırdı. 'Bu şekilde geziye gelemezsin' dedi. Ben, resmi kurum ve Anıtkabir'de başörtümü açacağımı söyledim. 'Otobüste de açmak zorundasın' diye ısrar etti. Okulda zaten başörtümü çıkarıyordum. Ama otobüste bu şekilde bir engelle karşılaşmam beni hayli üzdü. Geziye katılan diğer kız öğrencinin de başörtülerini çıkarmalarını istedi. Onlar korkudan başlarını açmak zorunda kaldı. Bunu yapanları Allah'a havale ediyorum. Çok istediğim Çanakkale şehitliğini ziyaret etme imkanını elimden aldılar. Çanakkale'de şehit olanların anneleri, kız kardeşleri de başörtülüydü. İnanıyorum bu olay orada yatan şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır. Beni Çanakkale'den mahrum bırakanlar hakkında dava açacağım." Merve Akgül'ün annesi Peyruze Akgül de kızının uğradığı haksızlığa tepki gösterdi. Hadiseyi ayrımcılık olarak değerlendiren Akgül, "Kızım gün Çanakkale'ye erkenden kalkıp hazırlandı. Ancak tam otobüse birerken, başörtülü diye otobüse bile almadılar. Bu olay insanlık dışıdır, ayrımcılıktır. Kızımın hakkını savunmak için gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracağım." dedi. Eğitim-Bir-Sen Mardin Şube Başkanı Hasan Ekinci de başörtülü olduğu gerekçesi ile Merve Akgül'ü Çanakkale'ye göndermeyen yetkililere tepki gösterdi. Bunun, dünyada eşi benzeri olmayan bir insan hakkı ihlali olduğunu belirten Ekinci, Hiçbir mevzuat ve yönetmelik inancın gereğini ortadan kaldıramaz. Sonuna kadar bu işin takipçisi olacağız. Türkiye, bu yasakçı zihniyetten bir an önce kurtulmalıdır. İdeolojik davranışlardan bir an önce vazgeçilip, tarafsız, ilkeli, özgürlükçü, bilimsel ve insan merkezli eğitim sistemine geçilmelidir. Bir eğitimcinin vazifesi, Çanakkale'ye gitmek isteyen bir kız çocuğuna problem çıkarmak olmamalı." şeklinde konuştu. Öğrenciyi otobüsten indirdiği belirtilen Mardin İl Milli Eğitim Şube Müdürü Mehmet Eldem ise konuyla ilgili sorulara cevap vermedi. 27.10.2009 GÜNDEM 617039 Gözler Türkiye Kupası'nda : Gözler Türkiye Kupası'nda Yayına Giriş: 27.10.2009 11:45:30 Güncelleme: 27.10.2009 11:45:30 Futbolda, Türkiye Kupası play-off maçları yarın (28.10.2009) ve 29 Ekim Perşembe günü yapılacak. Türkiye Kupası play-off aşamasında, 2. kademe maçları sonucu tur atlayan 18 takım, geçen sezon sezonunda Turkcell Süper Ligi 5-15 sıralar arasında tamamlayan 11 takım ve Turkcell Süper Lig'e yükselen takım mücadele edecek. Tek maçlı eleminasyon sistemine göre oynanacak play-off maçları sonunda tur atlayan takımlar yoluna gruplarda devam edecek. 28 Ekim Çarşamba: 13.30 Mersin İdmanyurdu-Antalyaspor (Tevfik Sırrı Gür) 13.30 Güngören Belediyespor-Bursaspor (Mimar Yahya Baş) 13.30 Tokatspor-Ankaraspor (Tokat Gaziosmanpaşa) 13.30 Konya Şekerspor-Adanaspor (Recep Konuk Spor Tesisleri) 13.30 Orduspor-Belediye Vanspor (Ordu 19 Eylül) 13.30 Yalovaspor-Eskişehirspor (Yalova Atatürk) 13.30 Denizli Belediyespor-Kastamonuspor (Doğan Seyfi Atlı) 15.00 Kayserispor-Manisaspor (Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kadir Has) 15.00 İstanbul Büyükşehir Belediyespor-Gençlerbirliği (Atatürk Olimpiyat) 15.00 Kasımpaşa-Kayseri Erciyesspor (Recep Tayyip Erdoğan) 19.00 Ankaragücü-Karşıyaka (Ankara 19 Mayıs) 19.00 Diyarbakırspor-Tarsus İdmanyurdu (Diyarbakır Atatürk) 19.00 Denizlispor-Gaziantepspor (Denizli Atatürk) 19.00 Galatasaray-Bucaspor (Ali Sami Yen) 29 Ekim Perşembe: 13.30 Altay-Samsunspor (İzmir Alsancak) Kasım Çarşamba: 13.30 Giresunspor-Çaykur Rizespor (Giresun Atatürk) 616307 Sandviç yemek için evden çıkan gençlerin aracını otobüs biçti Önceki gece İzmir'in Konak ilçesi Çınarlı semtinde meydana gelen feci kazada genç hayatını kaybetti. Otobüs ile otomobilin çarpıştığı kazada ölenlerin cenazeleri hurdaya dönen otomobilden uzun uğraşlar sonunda çıkarılabildi. Gençlerin kaza öncesinde bir büfede sandviç yaptırıp evlerine dönmek üzere oldukları öğrenildi. Kazayı duyan talihsiz gençlerin yakınları sinir krizi geçirdi. Ölenlerden Cemre Kaya'nın (17) milli boksör olduğu ve 15 gün sonra düzenlenecek bir şampiyonaya hazırlandığı belirtildi. Çınarlı semtinde gece geç saatlerde meydana gelen kazada, T.Y. (30) yönetimindeki belediye otobüsü ile Görkem Güzey'in kullandığı otomobil çarpıştı. Eski SSK dispanserinin duvarına çarpıp güçlükle durabilen otomobilin içindeki dört genç, bulundukları yere sıkıştı. Hurda yığınına dönen otomobilin içindeki dört arkadaş itfaiye ekiplerinin çalışmasıyla sıkıştıkları yerden çıkarıldı. Sağlık ekipleri, Mehmet Karademir (18) ile Görkem Güzey'in (19) olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Durumları ağır olan Namık Kemal Şimşek (20) hastaneye kaldırılırken yolda, Cemre Kaya (17) ise kaldırıldığı Ege Üniversitesi Hastanesi'nde hayatını kaybetti. OTO TAMİRCİSİ GENÇ EHLİYETSİZ ÇIKTI Hurdaya dönen otomobilin sahibi, kamyon şoförlüğü yapan Emin Karademir, oto tamircisi oğlu Mehmet Karademir'in, arkadaşlarıyla birlikte yemek yiyeceklerini söyleyip kendisinden izin istediğini söyledi. Oğlunun evden ayrıldığını belirten baba Karademir, "Arkadaşlarıyla buluşup bir şeyler yiyeceğini söyledi. Ben de izin verdim. Ehliyetini almak için para biriktiriyordu." diyerek gözyaşı döktü. Oğlunun ölüm haberiyle yıkılan anne Ayşe Karademir ise gitmeden önce eline kına sürdüğünü dile getirip, "İki gün önce bir komşumuzun kına gecesi vardı, oradan kalan kınayı elime sürebilmek için Mehmet'ten yardım istedim, kınayı sürüp ellerimi bağladı sonra da evden ayrıldı. Polis evi arayınca içim titredi, sonra ölüm haberini aldık." dedi. GENÇ CEMRE, MADALYALI MİLLİ BOKSÖRDÜ Kısa süre önce bilgisayar sertifikası alan ve boş vakitlerinde Buca ilçesindeki haralara giderek seyislik yapan Namık Kemal Şimşek'in, 31 gün sonra askere gideceği belirtildi. Şimşek'in, yakınlarına, bilgisayar uzmanı olmak istediğini söylediği öğrenildi. Açık liseyi bitirip üniversite okumak isteyen Görkem Güzey ise bir dönem demir doğrama işi yaptığı için üniversitede de mesleğiyle ilgili bir bölümde okumak istiyordu. Okulunu bitirip kendi işyerini açacaktı; ama olmadı, onun da hayali yarım kaldı. Dört arkadaştan en küçüğü olan Cemre Kaya, ehliyetini almaya hak kazanmak için yaşının dolmasını bekliyordu. 616959 AİHM Rum asker konusunda Türkiye'yi haksız buldu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 'ta tampon bölgede Haziran 1996 tarihinde öldürülen Rum askerinin ailesinin açtığı davada Türkiye'yi suçlu buldu. dava ile ilgili olarak Türkiye'nin, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin etkili soruşturma hakkıyla ilgili 2. maddesini ihlal ettiği" görüşüne vardı. Karar gereği Türkiye, mahkeme masrafları da içinde olmak üzere yaklaşık 80 bin euro ödeyecek. Türkiye'nin bu karara itiraz edip davayı temyiz niteliğindeki büyük daireye götürme hakkı bulunuyor. Kallis ve Androulla Panayi isimli Rum çifti, asker oğulları Stelios Kalli Panayi'nin Haziran 1996 tarihinde tampon bölgede bir Türk askeri tarafından öldürüldüğünü iddia ederek, 1999 yılında 'ye başvurmuştu. "Oğullarının, izinde olduğu ve silah taşımadığı bir gün KKTC'li bir askerle anı olarak şapka değişimi için tampon bölgeye girdiğini" iddia eden Rum çift, "Türk askerlerinin kendisine ateş açtığını, daha sonra ağır yaralanan oğullarına yardıma gelen BM askerlerinin de engellendiğini" ileri sürmüştü. Türk hükümeti ise yaptığı savunmada, olayın tampon bölgenin KKTC bölümünde geçtiğini ve üniformalı Rum askerinin, Türk askerlerine el hareketleri yaparak kendisini yakalamaları için tahrik ettiğini, kendisine Türkçe, Rumca ve İngilizce yüksek sesle yapılan uyarıları dinlemediğini ve sadece BM askerlerinin geçmesine izin verilen bölgeye girdiğini bildirmişti. Türkiye'nin savunmasında, Rum askerinin durması için önce uyarı ateşi açıldığı, Rum askerinin bunu dikkat almaması üzerine kendisini durdurmak üzere bir el ateş edildiği belirtilmişti. 616402 Erdoğan İran’ın avukatı değil Semih İdiz Erdoğan İran’ın avukatı değil 27 Ekim Salı 2009 Başbakan Erdoğan’ın gezisi kritik bir döneme rastlıyor. İki ülke arasındaki görüşmeler sürerken, denetçileri de Kum kenti yakınlarındaki zenginleştirme tesisi hakkında bilgi toplamaya çalışıyor olacaklar. İran’ın, bu tesisin varlığını üç yıl gizledikten sonra 21 Eylül’de açıklaması Tahran’a dönük uluslararası güvensizliği artırmıştır. Bu durumda akla gelen ilk şey, “İran acaba daha neleri saklıyor?” sorusu olmuştur. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın uranyum zenginleştirme konusunda ’ya kafa tutması, Batı karşıtlarımızda genelde hayranlık uyandırır. Ahmedinecad’ın “’in yok edilmesine” dair antisemit söylemi hakkında da, bir noktaya kadar, aynı şeyi söylemek mümkündür. İran’ın avukatlığı mı? Erdoğan’ın aylar önce ’de yaptığı bir konuşmada, “İran’a niçin yükleniliyor ki, İsrail ve ABD’de silahlar var” anlamına gelen sözler sarf etmesi, tahmin edileceği gibi Tahran’da memnuniyetle karşılanmıştır. Guardian gazetesinde önceki gün çıkan demecinde de aynı argümanı kullanması, Batı basınında “İran’ın avukatlığı” olarak yorumlanıyor. Bu durumda, konuya yüzeysel bakan Batı karşıtlarımızın Erdoğan’ın sözlerini, nükleer silahlar konusunda İran’a verilmiş “yeşil ışık” olarak algılamaları doğal sayılmalı. Oysa ’nin savunmasından sorumlu olanlar, İran’ın nükleer silahlara sahip olmasını “tehdit” olarak değerlendirmektedirler. ’nin envanterine Patriot tipi füzesavar sistemleri katmak istemesi de boş yere değil. Özetle, savunmamızdan sorumlu olan birimler, İran’ın nükleer konusunda bölgedeki tansiyonu artıran başlıca faktörlerden biri olmasını kaygıyla karşılamaktadırlar. İsrail nükleer silahları Bölgedeki tansiyonu bu açıdan artıran ikinci faktör ise tabii ki İsrail’dir. Bu ülkenin nükleer silahlara sahip olduğu tüm dünyada varsayılmaktadır. İsrail’in, “Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması”na (NPT) taraf olmaması, ayrıca Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) denetimlerini reddetmesi bu varsayımı güçlendirmektedir. Erdoğan’ın İsrail’in nükleer silahları konusunu gündemde tutması, “denge unsuru” gözetildikçe, olumludur. Tabii, “dengeli” bir çerçeveye oturtulsa bile, bu yaklaşım ABD ve İsrail’i yine de rahatsız edecektir. Türkiye’nin dış politikada “eksen kaydırdığına” dair söylemin kaynaklarından biri de zaten budur. Erdoğan’ın son açıklamaları, her şeye rağmen, bu konuda daha dengeli bir yaklaşımın arayışında olduğunu gösteriyor. ’da yapılan “Dünya Siyasetinde -Sorunlu Bölgede Güvenlik Arayışı’’ konulu forumun açılışında yaptığı konuşmada da bunu görmek mümkün. Erdoğan’ın oradaki sözleri şöyle: Erdoğan’ın iletmesi gerekiyor “İran’ın nükleer programı konusunda uluslararası kamuoyunda mevcut olan endişelerin giderilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuda da üzerimize düşeni ne olursa olsun yerine getirmekte de kararlıyız. Nükleer silahlar konusunda bizim tavrımız Türkiye olarak son derece nettir. Biz nükleer silahlardan tamamen arındırılmış bir bölgede yaşamak istiyoruz. Buna da kararlıyız. istemiyoruz.” Erdoğan’ın bu mesajı Tahran ziyareti sırasında İranlı muhataplarına da iletmesi gerekiyor. Sonuçta, “Bölgede bu tür silah istemiyoruz, bu konuda üzerimize düşeni yapmaya da kararlıyız” diyen kendisi. Türkiye’nin bölgede yükselen “barışçıl profili” çerçevesinde Erdoğan’dan beklenen de zaten bu. İran’ın avukatlığı değil. Üstelik bunu bekleyen sadece Batı’da değil. Bizde pek üzerinde durulmaz, ancak, İran bugün ve gibi kilit bölge ülkelerini de çok rahatsız ediyor. Bu ülkeler de zaten bunu açıkça dile getiriyorlar. Onun için, sadece Batı’da değil, Ortadoğu’da da gözler Erdoğan’ın İran ziyareti üzerindedir. (251 yazı) 617252 Çin'de Türkçe şarkı yarışması Çin Uluslararası Radyosu (CRI) ile İstanbul merkezli Yön Radyo arasındaki işbirliği meyvelerini vermeye başladı. Çin Radyosu, önümüzdeki günlerde kendi ülkesinde bir yarışma başlatacak. Yarışmaya katılanlar Türkçe şarkı söyleyecek. Yarışmanın diğer ayağı ise Türkiye'de yapılacak. Türk finalistler Çince şarkı söyleyerek ödül kazanacak. Uluslararası Radyosu(CRI) ve Yön Radyo işbirliği ile düzenlenen “Ben ve Çin” konulu kompozisyon yarışması sona erdi. Çin Halk Cumhuriyeti’nin 60’ncı kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen yarışmada dereceye girenlere ödülleri, Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen törenle verildi. Törene CRI Birinci Başkan Yardımcısı Xia Jixuan başkanlığındaki kişilik Çin Heyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin İstanbul Başkonsolosu Zhang Zhil katıldı. Medya, siyaset ve sanat dünyasından çok sayıda davetlinin katıldığı törende konuşan YÖN Radyo Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Kılınç, “Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin iki seçkin kurumu, YÖN Radyo ve CRI, kamusal yayıncılığın güzel örneklerini uluslararası alana taşırken iki kültürün buluşması için yeni köprüler kurmaya devam edeceklerdir.” dedi. Ödül töreninde bir konuşma yapan CRI Birinci Başkan Yardımcısı Xia Jixuan ise Çin Uluslararası Radyosu ile Yön Radyo’nun işbirliği gerçekleştirilen yarışmaya yaklaşık bin kişinin katılması, Türk halkının Çin’e olan dostluğun bir ifadesidir” dedi. Xia Jixuan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çin-Türkiye dostluğunun sürekli olarak pekiştirilmesi, her iki ülke halklarının ortak arzusudur. Bu arzunun yerine getirilmesinde önemli rol oynayan Çin Uluslararası Radyosu olarak, Türk toplumunun bütün kesimlerinin desteğini de alarak Çin-Türkiye dostluğunun zeminini pekiştirmek için çabalarımızı sürdüreceğiz.” Konuşmaların ardından kompozisyon yarışmasında birinciliği paylaşan Leyla Ünver ile Mehmet Ali Öztürk, ödüllerini CRI Birinci Başkan Yardımcısı Xia Jixuan ve YÖN Radyo Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Kılınç’ın elinden aldılar. Leyla Ünver ve Mehmet Ali Öztürk, önümüzdeki hafta CRI’nın konuğu olarak Pekin’de ağırlanacak. Kompozisyonu özel ödüle değer bulunan Yurdanur Atadan ise ödülünü Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) Başkanı Yusuf Gürsoy’dan aldı. YARIŞMA KAPIDA CRI Birinci Başkan Yardımcısı Xia Jixuan, gazetecilerin sorusu üzerine Yön Radyo ile yaptıkları işbirliğini genişleteceklerini de açıkladı. Jixuan, önümüzdeki günlerde farklı medya organlarıyla da ilişkilerini geliştireceklerini belirterek şöyle konuştu: ''Yön Radyo ile işbirliğimizden olumlu geri dönüşler aldık. Türkiye'de kendimizi daha iyi anlatma fırsatı bulduk. Kısa bir süre içinde Çin'de bir yarışma başlatacağız. TV'lerde yayımlanacak olan yarışmada katılımcılar Türkçe şarkılar söyleyecek. Aynı yarışmayı burada da tekrar edeceğiz. Buradaki katılımcılar da Çince söyleyecek. Kazananlara ödüller verilecek. Asıl amacımız ise iki ülkenin birbirini tanıması.'' 616983 19 dere daha ıslah edilecek ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER 19 dere daha ıslah edilecek İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Dünya Bankasından sağlanan 322 milyon 150 bin dolar kredinin 200 milyon TL'lik kısmıyla 19 adet derenin daha ıslahını yapacak. Belediyeden yapılan açıklamada, Altyapı Hizmetleri Müdürlüğünce ıslahı yapılacak 35 bin 587 metre uzunluğundaki 19 dereye ait ihalelerin revize aşamasında olduğu ve yıl sonuna kadar ihalelerin tamamlanacağı bildirildi. İstanbul genelinde kamulaştırmaları talep edilen derelerin tahmini kamulaştırma bedellerinin milyar 263 milyon 384 bin 622 TL olarak tespit edildiği belirtilen açıklamada, şu bilgilere yer verildi: 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2004 yılına kadar 603 kilometre uzunluğundaki 68 adet dere ve 58 adet yan kolunun 203 kilometresinin ıslahını gerçekleştirdi. 2004-2009 yılları arasında ise İSKİ ve Altyapı Hizmetleri Müdürlüğünce 128 kilometre dere ıslah edildi. Böylece toplam 331 kilometre dere ıslahı tamamlanmış oldu. 5216 sayılı Yasa ile İstanbul sınırlarının il sınırlarına çekilmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi sorumluluk alanına giren dere uzunluğu bin 855 kilometreye ulaştı. 2004-2009 yılları arasında İSKİ, dere ıslahı çalışmaları için 345 milyon 330 bin 950 TL harcama yaparken, Altyapı Hizmetleri Müdürlüğü dere ıslahı çalışmalarına 289 milyon 770 bin TL harcama yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, dere ıslahı amaçlı kamulaştırma bedeli olarak da 181 milyon 812 bin TL ödeme yaptı. Böylece son yılda dere ıslahı çalışmaları için yapılan harcamaların toplamı 816 milyon 912 bin 950 TL oldu.' 27.10.2009 GÜNDEM 616902 Merkez enflasyon hedefini açıkladı Enflasyonun 2010 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5.4 olmak üzere yüzde 3.9 ile yüzde 6.9 aralığında gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini kaydeden Yılmaz, oranının 2011 yıl sonunda yüzde 4.9, 2012 yılının 3'üncü çeyreğinde 4.8 düzeyinde öngörüldüğünü belirtti. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, İdare Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, yılın son raporu olan "Ekim Ayı Enflasyon Raporu"nu açıkladı. Konuşmasına, yılın ayına ilişkin verilerini değerlendirerek başlayan Yılmaz, bu dönemde enflasyondaki düşüşte gıda ve kalemlerinin rolünün yanı sıra temel mal ve hizmet gruplarındaki enflasyonun da yakın tarihin en düşük seviyelerinde seyretmesinin önemli olduğunu söyledi. Yılın üçüncü çeyreğinde kamu mali dengesini sağlamaya yönelik vergi ayarlamaları nedeniyle enflasyondaki düşüşün yavaşladığını belirten Yılmaz, dayanıklı tüketim malı vergi oranlarındaki indirimlerin kademeli olarak geri alınmasının da üçüncü çeyrekte tüketici fiyatlarının oluşmasında öne çıkan bir diğer unsur olduğunu kaydetti. Yılmaz, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere bakıldığında, hizmet grubunda enflasyonun ana eğiliminin tarihsel olarak düşük düzeylerde olduğuna ve grup enflasyonunda yavaşlama eğiliminin temel alt grupların tümüne hakim olduğuna işaret ettiğini söyledi. Merkez Bankası Başkanı, "Bununla birlikte yılın son çeyreğinde hizmet sektörünün kademeli olarak toparlanma eğilimine gireceğini, ancak fiyatların artış hızının ılımlı seyrini koruyacağını tahmin etmekteyiz" dedi. "Enflasyondaki düşüş ülkemize özgü bir gelişme değil" Son bir yıl içinde enflasyonda gözlenen hızlı düşüşün Türkiye'ye özgü bir gelişme olmadığını söyleyen Yılmaz, küresel krizin derinleştiği dönemden bu yana talep ve maliyet koşullarının yarattığı baskı sonucu enflasyonun bütün dünyada hızla gerilediğini vurguladı. Para Politikası Kurulu kararıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Yılmaz, Merkez Bankası olarak küresel krizin derinleştiği 2008 yılının son çeyreğinden itibaren enflasyonda hızlı bir düşüş olacağını öngördüklerini ve iktisadi faaliyet üzerinde oluşabilecek potansiyel tahribatı sınırlamaya odaklandıklarını kaydetti. Yılmaz, bu süreçte bir yandan kısa vadeli oranlarını süratli bir şekilde aşağı çekerken, diğer yandan dengeleyici bir likidite politikası izleyerek kredi piyasasındaki tıkanıklığı gidermeyi hedeflediklerini ifade etti. Gelişmekte olan ülkeler arasında, küresel krizin derinleştiği dönemden bugüne en fazla indirimine giden Merkez Bankası olduklarını belirten Yılmaz, "Faiz indirimlerinin başladığı günden bu yana enflasyona ve iktisadi faaliyete dair açıklanan verilerin öngörülerimizi teyit etmesi, para politikası kararlarının beklentiler üzerindeki etkisini güçlendirmiş ve risk primindeki iyileşmenin de katkısıyla piyasa faizleri kademeli olarak gerileyerek tarihteki en düşük düzeylerine inmiştir. Piyasa faizlerindeki bu düşüşte Merkez Bankası'nın etkin iletişim politikası ve beklenti yönetimi ile eylül ayında orta vadeli programın tutarlı ve gerçekçi olduğuna dair piyasada oluşan algılamalar da önemli rol oynamıştır" dedi. Ekim ayında kredi koşullarındaki sıkılığı daha da azaltmak ve indirimlerinin etkisini güçlendirmek amacıyla Türk lirası zorunlu karşılık oranlarında indirime gittiklerini hatırlatan Yılmaz, bu çerçevede yılın son çeyreğinde kredilerde toparlanma eğiliminin kademeli olarak devam etmesini beklediklerini bildirdi. Enflasyon görünümüne ilişkin riskler... Yılmaz konuşmasında, önümüzdeki dönemde görünümüne ilişkin risklere ve bu risklerin gerçekleşmesi durumunda uygulanması muhtemel para politikası stratejisine değindi. Son dönemde açıklanan verilerin en kötünün geride kaldığını teyit etse de küresel ekonomideki sorunların henüz tam olarak giderilmiş olmadığına işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti: "Kredi piyasalarındaki sıkılığın devam etmesi ve oranlarının yüksek seyretmesi küresel iktisadi faaliyete ilişkin aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır. Önümüzdeki dönemlerde küresel büyümenin tekrar kesintiye uğraması ve bu durumun yurtiçi iktisadi faaliyetteki toparlanmayı geciktirmesi durumunda, politika faizlerinde ek bir indirim süreci söz konusu olabilecektir. Yaşanan krizin ve buna karşı uygulanan politikaların yakın tarihte bir örneğinin bulunmaması, ve para politikasının görünümüne ilişkin risk oluşturmaktadır. Küresel ölçekte alınan para politikası önlemlerinin iktisadi faaliyet ve diğer temel değişkenler üzerindeki etkisini tarihsel deneyimlere bakarak kestirmek mümkün değildir. Ülkemizde kriz sonrası uygulanan para politikalarının niceliksel genişleme biçiminde olmaması bu riskleri azaltsa da Kasım 2008 döneminden bugüne gerçekleştirilen 1000 baz puanlık indiriminin etkilerinin gecikmeli olarak ortaya çıkacağı göz ardı edilmemelidir. Diğer bir ifadeyle, baz senaryoda uzun süre artırımı öngörülmemesine rağmen, uygulanan politikaların etkilerinin dikkatle takip edilmesi ve konuşmamda çizmiş olduğum çerçevenin dışında beklenmeyen bir gelişme gözlenmesi durumunda, gelişmenin niteliğine göre gereken tedbirlerin gecikmeksizin alınması önem taşımaktadır." Gelişmekte olan ülkelerin kredi riskindeki nispi iyileşme sonucunda bu ülkelere sermaye akımlarının güçlenmeye devam etmesinin de olası bir senaryo olduğuna dikkati çeken Yılmaz, küresel ölçekte parasal ve mali genişleme sonucunda piyasaya sürülen yüksek miktarlı ve düşük maliyetli likiditenin, risk iştahındaki artışla birlikte gelişmekte olan ülke finansal varlıklarına olan talebi artırdığını ifade etti. Türkiye ekonomisinde halen kaynak kullanımının düşük düzeyde olması ve ithal girdi fiyatlarını aşağı yönde etkileyecek maliyet şoklarının nihai ürün fiyatlarına yansıma eğiliminin güçlü olması nedeniyle, sermaye girişlerinin hızlanması durumunda kısa vadede üzerinde aşağı yönlü risklerin artabileceğini belirten Yılmaz, "Böyle bir durumla karşılaşılması halinde politika faizleri geçici olarak baz senaryoda öngörülene kıyasla daha düşük seviyelere çekilebilecektir" dedi. Maliye politikası gelişmeleri yakından takip ediliyor Merkez Bankası olarak, para politikası stratejisini oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceklerini vurgulayan Yılmaz, Orta Vadeli Program'da öngörülen tutarlı çerçeve mali disiplini sağlamlaştıracak düzenlemelerle desteklenerek daha da güçlendirildiği takdirde, Türkiye'nin kredi riskindeki göreli iyileşmeyi destekleyeceğini bildirdi. Yılmaz, programda yer alan hedeflerin uygulamada da hayata geçirilmesi halinde, tahmin ufku boyunca politika faizinin tek hanede kalmasının mümkün olduğunu düşündüklerini ifade etti. Küresel ölçekte açıklarının hızla yükselmesi, uzun vadede beklentileri ve dolayısıyla uzun vadeli küresel piyasa oranları üzerinde yukarı yönlü bir risk oluşturduğuna işaret eden TCMB Başkanı, konuşmasına şöyle devam etti: "Orta vadeli ve para politikası görünümünü oluştururken küresel iktisadi faaliyetteki toparlanmanın yavaş ve kademeli bir seyir izlediği, tasarruf oranlarının uzun süre yüksek seviyelerde kaldığı ve dünya ülkelerinde oranlarının düşük düzeylerde seyrettiği bir çerçeveyi esas aldık. Bununla birlikte, küresel krize karşı alınan mali tedbirler sonucu özellikle gelişmiş ülkelerde açıklarının yüksek boyutlara ulaşması ve bu politikalardan çıkış stratejisinin henüz netleşmemiş olması, orta vadede küresel piyasa oranlarına ilişkin yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Kuşkusuz, sağlam bankacılık sistemi ve basiretli maliye politikası gibi güçlü yönleriyle ayrışan ekonomiler, bu tür risklerin yansımalarına karşı daha dayanıklı olacaktır." ve emtia fiyatlarının seyri önemli bir risk unsuru Bu çerçevede, içinde bulunulan konjonktürde mali disiplinin önemini vurgulayan Yılmaz, petrol ve diğer emtia fiyatlarının olası seyrinin önemli bir risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetti. Küresel ölçekte kamu otoritelerinin aldığı dengeleyici tedbirler sonucu bollaşan kısa vadeli likiditenin, gelişmekte olan ülke para birimlerinin yanında emtia fiyatlarını da spekülatif hareketlere maruz bırakabildiğine dikkat çeken Yılmaz, "Dolayısıyla, küresel toparlanmanın yavaş ve kademeli olacağı bir senaryo esas alındığında dahi, petrol ve diğer emtia fiyatlarına ilişkin temkinli olunması gerekmektedir" şeklinde konuştu. Mevcut durumda Türkiye'de talep koşullarının halen zayıf olmasının, yukarı yönlü maliyet şoklarının yurtiçi fiyatlara geçişini sınırladığını ifade eden Yılmaz, bu nedenle, özellikle yurtiçi kaynak kullanımının düşük seyretmeye devam edeceği kısa vadede, küresel emtia fiyatlarındaki kısa vadeli dalgalanmalara tepki vermeyeceklerini söyledi. Emtia fiyatlarında gözlenen artışın küresel büyümedeki kalıcı ve güçlü bir toparlanmadan kaynaklanan enflasyonist bir eğilime dönüşmesi durumunda ise, para politikasının enflasyonu orta vadeli hedeflerle uyumlu tutacak şekilde gereken tedbirleri alacağını vurgulayan Yılmaz, "Merkez Bankası olarak, küresel krizin yurtiçi ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlamak için üzerimize düşeni yapmaktayız" dedi. Basiretli bir para politikası tek başına yeterli değil Küresel risklere karşı ekonominin direncini koruması için basiretli bir para politikasının gerekli olduğunun altını çizen Yılmaz, ancak bunun tek başına yeterli olmadığını söyledi. Orta vadede mali disiplinin sürdürüleceğine dair taahhütlerin ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesinin, beklenti yönetiminin etkinleştirilerek para politikası kararlarının olumlu etkilerinin desteklenmesi açısından büyük önem arz ettiğini ifade eden Yılmaz, bu çerçevede, Orta Vadeli Program'ın ve Avrupa Birliği'ne uyum ve yakınsama sürecinin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların önemini koruduğunu kaydetti. Yılmaz, orta vadede para politikası stratejisini belirlerken kamu maliyesine ilişkin gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceklerini sözlerine ekledi. HABER DEVAM EDECEK... 616873 PES 2010 liderliği ele geçirdi! Futbol sever oyuncuların merakla beklediği Pro Evolution Soccer 2010 (PES 2010), kısa süre önce raflarda yerini aldı. Bizim de ilk incelemelerinden yüksek puanlar alarak değerlendirildi. Oyunun bu başarısı, hemen satış rakamlarına da yansıdı. Öyle ki, PES 2010, geçtiğimiz hafta Cuma günü piyasaya sürülüp, bu hafta "En Çok Satanlar" Listesinin birinci sırasına yerleşti. Hem de geride bıraktığı isimler arasında, Forza Motorsport 3, FIFA 10, Need for Speed: Shift, Uncharted 2: Among Thieves, Wii Sport Resort gibi yapımlar da yer alıyor... İngiltere'de En Çok Satan Oyunlar: 1. Pro Evolution Soccer 2010 (Konami) 2. Forza Motorsport (Microsoft) 3. FIFA 10 (EA) 4. Mario & Sonic at the Winter Olympic Games (Sega) 5. WWE Smackdown vs Raw 2010 (THQ) 6. Uncharted 2: Among Thieves (Sony) 7. Borderlands (2K Games) 8. Wii Sports Resort (Nintendo) 9. Need for Speed: Shift (EA) 10. Operation Flashpoint: Dragon Rising (Codemasters) :: Yazan: SDN 616259 Kartal geri döndü Beşiktaş'ta Denizli arka arkaya gelen güzel sonuçlarla keyiflendi. Kartal'ın hocası dün, "Sıkıntılar azaldı. Dönüyoruz, döndük diyebiliriz. Eski havamızı yakalamaya başladık" ifadesini kullandı Kartal geri döndü Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli, takımın gün geçtikçe düşündükleri seviyeye geldiğini söyledi. Dünkü idman öncesi iddialı açıklamalar yapan ve keyifli olduğu gözlenen tecrübeli çalıştırıcı takımının son haftalarda ligde üst üste aldığı galibiyetler ve Şampiyonlar Ligi'nde Wolfsburg karşısında elde ettiği beraberlikle, geçen sezonki havasını yakalayıp yakalamadığı sorusu üzerine, "Sıkıntılar bir nebze geçti. Dönüyoruz, döndük diyebiliriz" dedi. Nihat Kahveci'nin Eskişehirspor karşısında girdiği gol pozisyonlarından yararlanamadığının hatırlatılması üzerine ise Denizli: "Nihat'ın ortaya koyduğu mücadele, isteği ve pozisyonlara girmesinden memnunum. Tercihler konusunda belki daha dikkatli olabilir. Ama bu da bir an evvel golle tanışma isteğinden kaynaklanıyor. Nihat, grafiğini sürekli yukarıya çıkarıyor. Taraftarlarımız, düşündükleri Nihat ile bu hafta buluşabilirler.'' 70'TEN SONRA FARKLIYIZ Wolfsburg karşısında rakip 10 kişi kaldıktan sonra oyuncu değişikliklerinde geç kaldığı yönünde eleştiriler yapıldığının hatırlatılması üzerine Denizli, şunları söyledi: "Orada önemli olan benim yorumum. Oyunu takip eden, planlayan benim. İki önemli faktör vardı; devam eden maçta atmosferi yaşayanlar ve kısa sürede oyuna girecekler. Beşiktaş artık 70. dakikadan sonra ister Avrupa'da isterse de Türkiye'de olsun oyuna ağırlığını koymaya başladı. Eskişehirspor maçında da son bölümlerde 3-4 gol pozisyonumuz oldu ama bunları değerlendiremedik.'' KAŞ VE TABATA SAKAT Öte yandan, Ankaragücü maçının hazırlıklarına başlayan Beşiktaş'ta adalesinde çekme olan İbrahim Kaş ve sağ bileği ağrıyan Tabata'nın yanı sıra tedavileri süren Holosko, Delgado, Rıdvan ve Batuhan çalışmada yer almadı. Kartal geri döndü Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616593 Fenerbahçe'ye maç seyircisiz! Derbi ile ilgili hakem ve temsilci raporları dün Türkiye Futbol Federasyonu’na ulaştı. Bu sabah Hukuk Kurulu yapacağı toplantıyla derbi maçıyla ilgili sevkini gerçekleştirecek. Sarı-lacivertli kulüp saha olaylarını kapsayan 51. madde ile 52. maddede yer alan çirkin ve kötü tezahürat eylemlerinden Disiplin Kurulu’na sevkedilecek. F.Bahçe’ye maç seyircisiz oynama ile küfür ve diğer ihlallerle birlikte toplam 70 bin TL para cezası gelmesi bekleniyor. Maçtan önce ısınma sırasında yaşanan olaylar nedeniyle ise futbolculara ceza gelmeyecek. Çünkü hakemin görüş sahası içinde olmayan anda gerçekleşen bu tip olaylarda görüntüye bakıp ceza verilmiyor. Dün bir açıklama yayınlayan TFF Yönetim Kurulu da, olaylara karşın hakemin inisiyatifini kullanarak maçı başlattığını bildirdi. 616591 Tek rakibi Real Madrid! El Classico’da Real Madrid, Barcelona’yı Bernabeu’da tam 16 maç üst üste yenmiş Dünyanın en heyecanlı derbilerinden biri olarak kabul edilen Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinde sarı-lacivertlilerin art arda 10. yılda da sarı-kırmızılıları devirmesinin ardından gözümüzü batıya yöneltip, Avrupa’da da ezeli rakibine böylesine ezici bir üstünlük sağlayan takımlara bir göz attık. Avrupa’nın en önemli derbisi olarak kabul edilen ‘El Clasico’da Real Madrid’in 1949-50 sezonundan 1964-65 sezonuna dek evinde oynadığı 16 Barcelona karşılaşmasının tamamını kazandığını görüyorüz. Yani, Kadıköy’de yüzü üst üste 10 yıldır aldığı galibiyetlerle gülen Fenerbahçe, bu istatistiğiyle Real Madrid’e adım adım yaklaşıyor. Seri galibiyet anlamında Real’in rekoruna Fenerbahçe dışında yaklaşan pek takım yok. Sadece Barcelona 1984-85 sezonundan 2003-04 sezonuna dek Real Madrid’e karşı oynadığı 18 maçın 13’ünden galibiyetle ayrılırken, diğer maç beraberlikle sonuçlanmış. 617044 "İşin Doğrusu"nda Grip Tartışıldı : "İşin Doğrusu"nda Grip Tartışıldı Domuz gribiyle ilgili merak edilen sorulara en doğru cevaplar, Sağlık Bakanlığı'nın yetkili iki ağzından geldi. Yayına Giriş: 27.10.2009 12:41:42 Güncelleme: 27.10.2009 12:50:23 Türkiye'nin gündemini değiştiren H1N1 gribi, diğer adıyla domuz gribi, dün akşam (26.10.2009) "İşin Doğrusu" programında masaya yatırıldı. Griple ilgili merak edilen sorulara en doğru cevaplar, Sağlık Bakanlığı'nın yetkili iki ağzından geldi. İstanbul Valisi Muammer Güler ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de yayına bağlanarak illerdeki son durumu ve alınan önlemleri "İşin Doğrusu"na anlattı. Sağlık Bakanlığı'nın yetkili ağızlarından Müsteşar Yardımcısı Turan Buzgan ile Hıfzıssıhha Merkezi Başkanı Doç. Dr. Mustafa Ertek medyadaki bilgi kirliliğine son vermek için TRT ekranlarındaydı. Aşının uygulanmaya başlayacağı tarih, testlerin yapıldığı Hıfzıssıhha Merkezi Başkanı'ndan geldi. Doçent Doktor Mustafa Ertek, "Büyük ölçüde analiz tamamlandı. Son testlerden de olumlu sonuç aldığımız takdirde haftasonuna doğru başlanacak" dedi. Canlı yayına bağlanan İstanbul Valisi Muammer Güler de İstanbul'daki son durumu "İşin Doğrusu"na aktardı. Muammer Güler, "22 okulda 54 öğrenci ve 42 velide tespit edildi. Totalde 537'ye ulaştık. Şimdilik paniği gerektirecek bir durum söz konusu değil" diye konuştu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de yayına bağlandı, başkentte alınan önlemleri paylaştı. Melih Gökçek, "Gençlik Merkezleri, çocuk klüpleri, aile yaşam merkezlerine biz de bir hafta ara verdik. Normalde otobüslerde bir haftada yapılan temizlik periyodunu da güne indirdik" dedi. 617583 Erdoğan: ''Siyasiler pes etmemeli" Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Zor bir coğrafyada bulunuyoruz, bunun farkındayım, ama siyasi liderlere düşen zoru kolay kılmaktır. Zorun karşısında pes etmek, mağlup olmak siyasetçiye yakışmaz, yaraşmaz" dedi. Erdoğan, "Ekonomi risktir, siyaset risktir, ama şunu bilelim ki hayat risktir. Öyleyse Orta Doğu gibi Kafkasya gibi sorun alanlarının yanı başında yer aldığımızı unutmayalım. Bu sorun ve çatışma alanlarına rağmen Türkiye ve İran olarak bölgede bir barış ve istikrar unsuru olarak varlıklarımızı sürdürüyoruz" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, İran Ticaret Sanayi ve Madencilik Odası'nda düzenlenen Türk-İran İş Forumu'nda iş adamlarına hitap etti. Türkiye ile İran'ın dünyanın en eski sınırlarını paylaştıklarını hatırlatan Erdoğan, "1639 yılında iki ülke arasında Kasr-ı Şirin antlaşması imzalandı. tarihten itibaren de çok şükür aramızda ciddi bir sorun yaşanmadı. Türkiye ile İran arasındaki sınır sembolik olmanın ötesine geçmemiş, iki ülkeyi ayıran değil birleştiren bir etki yapmıştır. Türkiye ile İran'ın tarihi, bir çok noktada ortaklıklar arz ediyor. Bizler tarih boyunca bir ve beraber yaşamış, barış içinde yaşamış, ortak bir kültürü inşa etmiş halklarız. Birlikteliğimiz günlük adetlerimizden dilimize, inançlarımızdan kültürümüze kadar her alana sirayet etmiş durumda" dedi. "Sorunların çözümüne hepimiz katkı vermeliyiz" "Zor bir coğrafyada bulunuyoruz, bunun farkındayım. Ama siyasi liderlere düşen zoru kolay kılmaktır" diyen Başbakan Erdoğan, "Zorun karşısında pes etmek, mağlup olmak siyasetçiye yakışmaz, yaraşmaz. Ekonomi risktir, siyaset risktir, ama şunu bilelim ki hayat risktir. Öyleyse Orta Doğu gibi Kafkasya gibi sorun alanlarının yanı başında yer aldığımızı unutmayalım. Bu sorun ve çatışma alanlarına rağmen Türkiye ve İran olarak bölgede bir barış ve istikrar unsuru olarak varlıklarımızı sürdürüyoruz. Açıkçası tüm bir bölgenin de ülkelerimiz gibi refaha, huzura, istikrar ve güven zeminine kavuşması için birlikte yapabileceğimiz girişimler olduğuna inanıyorum" dedi. "Filistin'den alınız, Lübnan, Ürdün, İran, Türkiye, ve bu bölgenin hiç bir yerini bizler ihmal edemeyiz. Komşumuz 'ın güven ve istikrara kavuşması her iki ülke için de hatta 'yi de buna kattığım zaman komşuları olarak her üç ülke için de önem arz ediyor" diyen Başbakan, "Orta Doğu'daki sorunların çözümüne hepimiz katkı vermek durumundayız. İran da bunu istiyor, de bunu istiyor, biz de bunu istiyoruz. Terör meselesinden Türkiye olduğu kadar İran da de da etkileniyor, da etkileniyor. Ben dün akşam 'dan geldim, Orada bizzat durumu gördük, yaşadık. Oradaki liderlerle de görüşmelerimiz oldu ve bu konuştuklarımızı aynen onlar da paylaşıyor. Bölgenin bu huzuru mutluluğu için çare biziz, başkaları değil, el ele vereceğiz, dayanışma içinde olacağız, bir olacağız, beraber olacağız, diri, iri olacağız" şeklinde konuştu. Erdoğan, "Mevlana Celalettin Rumi, Ömer Hayyam, Muhammed Hüseyin Şehriyar şiirlerini hangi dilde yazmış olurlarsa olsunlar, iki ülkenin gönül dünyalarına hitap ediyorlar. Hazreti Mevlana'nın Farsça olarak 'Baza baza her ançi hesti baza' ifadeleri 'gel her ne olursan ol yine gel' şeklinde hem Türkiye'nin hem İran'ın hem dünyanın gönlünde yer etmiştir. Bu kadar ortaklığı, bu kadar ortak paydası olan iki ülke her alanda daha fazla işbirliği ve daha fazla dayanışma içinde olmak zorundadır" dedi. Bölgenin sorunları... Bölgenin sorunlarına değinen Başbakan Erdoğan, "Aynı şekilde Kafkasya'da barış ve istikrar çabaları Türkiye'yi olduğu kadar İran'ı da ilgilendiriyor. Bölgesel meselelerin çözümü, altını çizerek ifade ediyorum, bu bölgenin dışından gelecek güçlerle çözülmez, bugüne kadar da çözülemedi. Bu meselelerin içeriden çözülmesi, bölge ülkeleriyle çözülmesi, bölge ülkelerinin inisiyatifiyle işbirliğiyle çözülmesi gerekiyor ve bunu beraber başarmak zorundayız. Türkiye olarak öncelikle komşularımızla, ardından da tüm bölge ülkeleriyle dostluk temelinde iyi ilişkiler geliştirme çabası içindeyiz. Yedi yıllık iktidarımız boyunca komşularla sıfır problem anlayışı üzerinden barışçı bir dış politika izledik. Kısa sürede bu dış politika anlayışının sonuçlarını almaya başladık. Her alanda hem ülkemizi hem de sınır komşularımızı etkileyecek olumlu değişimler yaşamaya başladık" diye konuştu. "2 milyar dolara ulaştı" Başbakan Erdoğan, 2002 yılında göreve geldiklerinde Türkiye'nin İran'a olan ihracatın 334 milyon seviyesinde bulunduğunu anımsatarak, "6 senede bunu yaklaşık kat arttırdık ve 2008 sonunda milyar dolara ulaştı. Dolayısıyla iki ülkenin ekonomik, başarıları hiç kuşkusuz tüm bölgeyi etkileyecek, tüm bölgenin refahına, huzuruna katkı sağlayacaktır. Biz, İran için nasıl Avrupa'ya açılan kapı ise İran'da bizim için aynen Asya'ya açılan önemli bir kapımızdır. Ekonomilerimizin bir birlerini tamamlayıcı olduğunu unutmayalım" dedi. "Coğrafi, yakınlığımız ikili ticari ve ekonomik ilişkilerimizi geliştirmek için bize eşsiz fırsatlar sunuyor. Az önce, değerli kardeşim de söylediler. Gerçekten hemen yanı başımızda bağırdınız zaman biz duyarız, bir şey istediğiniz zaman hemen duyar göndeririz" diyen Başbakan, "İnanıyorum ki, biz de seslendiğimiz zaman siz duyar siz bize gönderirseniz. Bu kadar yakın mesafedeyken niçin biz daha farklı yerlerde bir arayışın içine giriyoruz ki..." diye konuştu. "Biz siyasetçiler üzerimize düşeni yapacağız" Ticaret hacminin 2008 yılı sonu itibariyle 10 milyar dolara yükselmesinin memnuniyet verici olduğunu ifade eden Erdoğan, "Ancak, ikili ticaretin bu yıl itibariyle öyle zannediyorum ki gerek gerek fiyatlarının ciddi manada düşmesi neticesinde herhalde bu yıl sonu itibariyle milyar gibi bir rakama düşecek. Fakat biz bunu aksine tekrar çevirebiliriz. 2011 sonu itibariyle 20 milyar doları hedeflemiştik. Fakat sayın Başbakan (İran Başbakanı), değerli kardeşim, dedi ki 'niye 20, niye 30 milyar olmasın?' dedi. Ne kadar güzel. Hani bizde bir söz var ya; 'Gökten ne yağar ki yer kabul etmesin...' İnanıyorum ki, hep beraber buna hazır olacağız" dedi. "Biz siyasetçiler üzerimize düşeni yapacağız, varsa taşlar, engeller bunları kaldıracağız. İş adamlarımız da bu açılan yollardan saldıracaklar, koşacaklar, koşturacaklar. Biz, Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyeti olarak ekonomide aktif rol, yani yüklenici olarak bulunmayı düşünmüyoruz" diyen Erdoğan, "Biz artık özelleştirmeyle buradan çekildik. Alanı tamamen kime bıraktık? İş adamlarımıza, yatırımcılarımıza, girişimcilerimize bıraktık. Bu iş iş adamının işi; biz ufuk veririz, düzenleriz, yol açarız. Engeller varsa bunları kaldırırız ve inşallah, şöyle bir 3-4 yıl... Bilemediniz yıl içerisinde 30 milyar dolarlık bir hedefi gerçekleştirmek, inanıyorum ki, Türkiye ile İran'ı çok farklı bir konuma getirecektir" ifadelerini kullandı. Bunun zor bir olay olmadığını ifade eden Erdoğan, "Bakınız, biz göreve geldiğimizde Federasyonu'yla olan ticaret hacmimiz çok komik rakamlardaydı. 2002'de Federasyonu'yla milyar civarındaydık. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? 40 milyar dolara dayandı. Biliyorsunuz, bu iş büyümeye başladığı zaman kar topu gibi çığ olur, çığdan sonra zaten önü tutulmaz. Şimdi bu adımı biz beraber atacağız. Bu potansiyel var mı Türkiye ile İran'da? Var... zaman niye duruyoruz? Bunu başarmamız lazım ve sevgili kardeşimin de ifade ettiği gibi, sağda solda aranmaya gerek yok. İnanıyorum ki aradıklarınızın büyük bir kısmı biz de var, biz de sizden birçok şeyleri alacak durumdayız. Ne varsa beraber, karşılıklı" şeklinde konuştu. 616776 Murat Aksu'nun listesindeki ilk isim Seçim çalışmalarını sürdüren Murat Aksu, yaptığı yazılı açıklamada, yönetim kurulu aday listesinde Ali Baransel'in bulunacağını duyurdu. Aksu, ''Sayın Ali Baransel benim çok uzun yıllardır tanıdığım, devlete üstün hizmetler vermiş değerli bir Beşiktaşlı ağabeyimdir. Kendisinin desteği ve birikimleri Beşiktaş için büyük kazanımlara dönüşecektir. Değerli tecrübesini Beşiktaş için değerlendirmek üzere birlikte yola çıktık. Kendisine desteği ve güveni için çok teşekkür ediyorum'' ifadelerini kullandı. Başkan adayı Murat Aksu, ocak ayı sonunda gerçekleşecek kongrede oy kullanmak isteyen üyelerin Kasım 2009 tarihine dek yıllık aidatlarını yatırmaları gerekliliğini hatırlatarak, oy kullanmanın Beşiktaş Kulübü için bir gereklilik olduğuna dikkati çekti. Beşiktaş'ın geleceğini düşünen ve bu yolda aktif olarak katılım sağlamak isteyen tüm duyarlı kongre üyelerine çağrıda bulunan Aksu, bu hafta sonuna kadar tüm üyelerin aidatlarını yatırarak, kongrede oy kullanmasının Beşiktaş için bir görev olduğunu belirtti. Kasım'a kadar gündeminin kongre üyelerine çağrıda bulunmak ve aidat yatırmalarını sağlamak olduğunu belirten Murat Aksu, Beşiktaşlı kongre üyelerinin çağrısına olan duyarlılığından da memnun kaldığını belirtti. 26 Ekim akşamı itibariyle yaklaşık bin kişinin aidatını yatırdığını ifade eden Murat Aksu, bunun, Beşiktaş'ın sahipsiz olmadığının canlı bir göstergesi olduğunu kaydetti. -ALİ BARANSEL'İN GÖRÜŞLERİ- Ali Baransel ise konuyla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, şunları kaydetti: ''Bilgisi, donanımı ve vizyonu ile çok takdir ettiğim ve küçük yaşlardan beri tanıdığım Sayın Murat Aksu'nun başkan adayı olmasını Beşiktaş için büyük bir şans olarak görüyorum. Sayın Aksu'nun listesinde yer almamdaki en büyük sebep, Beşiktaş'ı demokratik ve çağdaş bir yapıya ulaştıracağına olan inancımdır.'' 1940 doğumlu Ali Baransel, yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Diyarbakır Bölge Radyosu'nun kuruluşunda bulundu. Kıbrıs 2. Barış Harekatı'nda savaş muhabirliği yaptı. TRT Parlamento Haberleri Şubesi'nde müdür olarak görev aldı. Radyo ve televizyonda toplumsal içerikli programlar hazırladı. 1974 yılında Cumhurbaşkanlığı Baş Danışmanlığı ve Basın Sözcülüğü görevine atandı. Kesintisiz 16 yıl bu görevde çalıştı. 1990'da kendi isteğiyle emekli oldu. Özel sektöre geçti. Koç Grubu'nda koordinatörlük görevi üstlendi. MGK ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu kontenjanından, kez Radyo ve TV Yüksek Kurulu üyeliğine seçildi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından, RTÜK Kurucu Başkanlığına atandı. TGRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürlüğü görevini yaptı. Evli ve iki çocuk babası Ali Baransel, Konya Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından, ''Onursal Doktorluk'' unvanıyla onurlandırıldı. Halen Yeni Yüzyıl Üniversitesi'nde Mütevelli Heyeti Başkan Vekili görevini sürdüren Baransel, bir yandan da araştırmalarını ve deneyimlerini, kitaplaştırma çalışmaları yapmakta. AA 616395 Ya olmasaydı!.. Ercan Güven Ters KöşeYa olmasaydı!.. 27 Ekim Salı 2009 Rijkaard’ın dediği gibi, yetki ve sorumluluk başkasının omuzlarındayken “işkembe-i kübra”dan sallamak kolay. Olay, sebep/sonuç ilişkisini doğru kurabilmekte: Dakika sıfırın altı... “Yardımcı hakemin kafası kanamış, maç oynanmamalıymış”!.. Bu ne hiddet bu celal!.. Başlamadan bitirmeye niyetli birileri. Hani hakemin birinci görevi oynatmaktı? Derbi tatil edilse, henüz hakemle alıp veremediği olmayan “yaratıkların” attığı taşa Orhun Yazıtları gibi imzasını kazımış olmayacak mıydı hakem? Neden?.. “Ortaya karışık” atılan bir malzeme hakemi bulmuş... Kazara yani. Atılması suç. Hakeme gelmesi kaza. Niyet hakemin sağlığını, güvenliğini tehdit etmek değil ki. Futbolcunun şutu hakemin burnuna gelirse de maç tatil edilmeli mi? Buram buram hakem egosu kokmayacak mıydı “zırt” diye düdük çalıp soyunma odasına giderek yapılacak infaz? Karizmalarını biraz olsun toparlayan hakemler durduk yerde gündeme düşmeyecek miydi? Ahkam kesen aynı adamlar tam tersini savunmayacak mıydı zaman? Sahi... Biz biliyoruz da hakem bilmiyor mu kuralları? Ama “pozitif” yorum yapıyor işte. Ya olmasaydı. Gazeteler “” başlığı ile dönüp, ekranlar hakemin kafasındaki her dikişe zum yapmayacak mıydı? Bundan sonra oynanacak herhangi bir maçı, Bilgin’in (Gökberk) tespitiyle “polis hakeme” değil “beş bin” polise emanet edilmeyecek miydi? Tabi oynanabilirse! Kurallar bazen halkın yararına esnetilebilir. Karar mercii, kuralları uygulama yetkisindekilerdir. En azından ’de böyledir!.. (Bakınız; ’de kurulan mobil mahkeme) *  *  “Derbi öncesi gerginlikten sonra/maçtan önce” iki başkan... İkisinin de yüzünde güller açıyor. Tatlı tatlı muhabbet ediyorlar. Yetmiyor, Başkan Polat şeref tribününe uzanan Fenerbahçeli taraftarlarla tokalaşıyor. Nerede yapıyor bunu? Fenerbahçe Başkanı’nı alkışladı diye neredeyse kulüpten aforoz edilmesi düşünülen “selefi” ’ın oturduğu koltukta!.. Ya olmasaydı?.. somurtup otursaydı. jest ve mimikleriyle tribünleri etseydi? Bu derbi “mor menekşe” şarkısıyla mı biterdi; cenaze marşıyla mı? *  *  Bu sorular uzar. Teknik, taktik ve bireysel özverilere kadar uzanır. Hatta sonuç bile sorgulanır: Mesela Kazım, belki de ilk defa kendine değil takıma oynamasaydı? Türkiye’deki futbol yaşamının en şanlı mücadelesini vermeseydi rakip stoperlerle... Emre, Galatasaray kimliğinin kompleksiyle, oynayacağına konuşmayı ve oynatmamayı tercih etseydi; böyle mi olurdu tabela? Baros’un ayağı kırılmasaydı mesela... Keita “manyakları” oynamasaydı? Maçın hemen başı... Vederson’un dışarıdan aldığı topla Fenerbahçe gol atıp hakem geçerli saymayınca, Fenerbahçeli futbolcular “Nasıl olsa yine atarız” tavrı yerine itiraz için hakemin etrafını sarsaydı. Skor belki aynı olurdu, ama sadece hakemin mi başı kanardı? *  *  Açıkça yazmak ve söylemek lazım: Her türlü olumsuz gelişmeye gebe bir derbi, en az zararla bitti. Hatta kârla... Futbol adına Yetkisiz ve sorumsuzların hakemi eleştirmelerine, düşük zekalı taraftarların Adnan Polat ve Aziz Yıldırım’ı beğenmeyecek olmalarına aldırmayın siz.  (305 yazı) 617748 Lübnan'dan atıldı, İsrail tane yolladı LÜBNAN'DAN İSRAİL'E ROKET İsrail polisi, şiddetli patlamanın sonucunda ölen ya da yaralanan olmadığını açıkladı. Ordu radyosunun verdiği haberde, güvenlik güçlerinin, patlamaya Lübnan'dan atılan bir Katyuşa roketinin neden olduğu kanısını taşıdığı belirtilirken, Lübnan güvenlik kaynakları, roketin Lübnan'daki Houla köyünden atıldığını belirtti. İSRAİL'DEN LÜBNAN SINIRINA ROKET İsrail'in kuzeyine bu akşam bir Katyuşa roketinin düşmesinin ardından, Lübnan'ın güneyinde İsrail sınırı yakınındaki Hula köyü yakınlarına israil roketi isabet etti. Lübnan güvenlik güçleri, roketlerin İsrail ordusu tarafından atıldığını, ölü veya yaralı olup olmadığı konusunda henüz bilgi bulunmadığını belirtti. Lübnan güvenlik makamları, İsrail'i hedef alan Katyuşa roketinin de Lübnan'dan atılıp atılmadığına açıklık getirmedi. Roket saldırısı üzerine Lübnan'ın güneyinde konuşlu bulunan BM güçleri (Finul) ve Lübnan ordusu Hula köyüne ve bölgeye girişi kapattı. Köy sakinleri de yakındaki tarlalardan patlama sesi geldiğini belirtti. İsrail'in kuzeyinde Yukarı Celile bölgesine Lübnan topraklarından roket atıldığı bildirilmişti. İsrail polisi, şiddetli patlamanın sonucunda ölen ya da yaralanan olmadığını açıklamıştı. 616314 Alkollü kavga ölümle sonuçlandı Bir araçla olay yerinden kaçan Nefesov'u Cinayet Bürosu dedektifleri saklandıkları evde yakaladı. Sorgusunda suçunu itiraf eden kişinin cinayeti işlediği bıçak, Küçükçekmece'de bir evin tuvaletinde bulundu. Emniyette işlemleri tamamlanan kişi adliyeye sevk edildi. 616967 Yemen İran Gemisine El Koydu : Yemen İran Gemisine El Koydu Yemen donanmasının, Kızıldeniz açıklarında tanksavar silahları yüklü bir İran gemisine el koyduğu bildirildi. Yayına Giriş: 27.10.2009 11:31:15 Güncelleme: 27.10.2009 11:37:38 El Arabiye'nin hükümet kaynaklarına dayanarak verdiği habere göre, gemideki İranlı ve bir Hintli gözaltına alınarak, sorgulanmak üzere başkent Sana'ya götürüldü. kişilik mürettebatın da silah uzmanı olduğu belirtildi. Geminin, silahların, ülkenin kuzeyindeki Saada eyaletinde hükümete karşı savaşan militanlara nakledilmeden önce, geçici olarak saklanacağı bir bölgeye gitmekte olduğu kaydedildi. Yemen, İran'ı, ülkenin kuzeyinde savaşan Şii Zeydi isyancılara destek vermekle suçluyor. 617034 "Sürece Ara Veriyoruz" : "Sürece Ara Veriyoruz" TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programına konuk olan İçişleri Bakanı, "Sürecin yeniden gözden geçirilme gereği doğdu" dedi. Yayına Giriş: 27.10.2009 11:56:14 Güncelleme: 27.10.2009 11:56:14 İçişleri Bakanı Beşir Atalay dün akşam (26.10.2009) TRT ekranlarında 'Enine Boyuna' programına konuk oldu. Atalay'dan Demokratik Açılım süreciyle ilgili önemli açıklamalar geldi. "Sürecin Yeniden Gözden Geçirilme Gereği Doğdu" Beşir Atalay Irak'tan gelen grupla ilgili konuşmasında "Gereken tepkiler gösterildi, sürecin yeniden gözden geçirilme gereği doğdu" dedi. "Hepimizi rahatsız eden bazı görüntüler oldu. konuda zaten gereken tepkiler gösterildi. Onun için bi anlamda başından beri yürüttüğümüz bir defa daha yeniden gözden geçirme gereği doğdu" diyen Atalay şöyle konuştu: "Sayın başbakanımız yurtdışına giderken 'bir ara veriyoruz, değerlendireceğiz' dedi. Biz şu anda çalışıyoruz, süreçte hiçbir duraksama yok, ciddi şekilde irdeliyoruz, başbakanımızın dönüşünde gözden geçireceğiz ve devam edeceğiz." Atalay sürecin devam etmesi gerekliliğini önemle vurguladı: "Bu sorunla ilgilenmemenin alternatifi, aynen devam etsin, statüko yürüsün, adeta rutin hale gelmiş, ülkemizin her kesiminde terör örgütü şunu yapacak diye güvenlik birimleri çalışmaların içinde olsun, şehit cenazeleri gelsin yani bu görüntüler burda sürüp gidiyor, biri burda buna dur desin." İçişleri Bakanı teslim olan gruplarla ilgili olarak önceliğin Avrupa'dan gelecekler değil, dağdan gelenler olduğunu ifade etti. 616163 Haftanın fotoğrafı Mekân farklı görüntü Ali Sami Yen'de 12 Nisan 2009'da yumruklarla sona eren derbi bu kez Kadıköy'de daha ısınma hareketleri sırasında yine yumruklarla başladı. Maç içinde ise tribünlerden atılan bol bol su şişelerinin dışında bir dev maç geleneği olan kırmızı kart da görüldü. aynıydı 617363 Kaybolan hayranı bulana 50 bin dolar Kaybolan hayranı bulana 50 bin dolar AA Giriş Saati 27.10.2009 14:50 Güncelleme 27.10.2009 14:54 Metallica müzik grubu, konseri sırasında kaybolan bir hayranının bulunması için 50 bin dolarlık ödül vadetti. Sky News'ın internet sitesinde verilen haberde, Morgan Harrington adlı Metallica hayranının Virginia'daki konser sırasında kaybolduğu ve grubun 20 yaşındaki bu kişinin bulunması için ödül vaadinde bulunduğu bildirildi. Haberde, grubun sahneye çıkmasını beklerken ihtiyaç gidermek için arkadaşlarından ayrılan Harrington'un yeniden içeriye girmesine izin verilmemesi üzerine tek başına evine dönmeye karar verdiği, ancak konserin verildiği 17 Ekimden bu yana kendisinden haber alınamadığı kaydedildi. Harrington'un bulunması için Federal Soruşturma Bürosunun (FBI) da devreye girdiği ifade edildi. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616867 Türkiye ve Rusya ortak rafineri kuracak 12.26 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, ve ortak rafineri kuracak ve ’nın sadece boru hattını değil aynı zamanda petrol ürünlerini ortak pazarlanması için bir rafineri kurma konusunda da anlaştıkları bildirildi.  Rusya Bakanı Sergey Şmatko ’daki Uluslararası Petrol Konferansı sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye ile ortak rafineri kurma konusunda da anlaşmaya vardıklarını belirterek, “Bu projeyle ilgili görüşmeler geçen ilkbahardan sonra artırıldı. Bu çerçevedeki işbirliğinin ve karar verme hızının gelişimi çok daha etkileyici bir durum” dedi.  Şmatko, iki tarafın da bu proje ve uygulanması halinde getireceği kazanımlar konusunda heyecanlı olduğunu ifade ederek, “Bölgede uzun vadeli petrol dengesinin analizinde iyi bir iş çıkardık ve Samsun-Ceyhan petrol boru hattının petrol iletiminde çekici alternatif bir rota oluşturacağı sonucuna vardık” diye konuştu. Rus bakan, petrol piyasasındaki aşırı fiyat oynaklığı yüzünden bu mekanizmanın (rafineri) etkili olacağına inandığı, Rusya’nın projeyi uzun vadeli anlaşmalar çerçevesinde hayata geçirmeyi planladığını da sözlerine ekledi. S 617824 Hacettepe'de gözaltına alınan öğrencilerin tamamı serbest bırakıldı Öğrenciler, adli tabiplikteki sağlık kontrollerinin ardından Cumhuriyet Savcısına ifade verdi. Savcı, öğrencilerden 59'unu serbest bırakırken, 10'unu tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk etti. Nöbetçi Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi, sevk edilen 10 öğrenciyi de serbest bıraktı. 617435 Bu küreğin sapına dikkat!- Galeri Kent merkezindeki Atapark semtinde yer alan İnönü Caddesi Mumcular sokakta restoran işleten Hasan Demirci, bir süre önce restoranın iç kısmına bir fırın yaptırdı. Ancak, küçük ve dar olarak inşa edilen fırında, pideleri fırına sürmek ve almak için gerekli olan uzun saplı küreğin nasıl kullanılacağı hesap edilmedi. Çözüm arayışına giren işletme sahibi, fırının ön tarafına bir pencere açtırarak, ustabaşının kullandığı küreğin sapının buradan dışarıya uzatmasını sağladı. Ancak, fırındaki çalışması sırasında küreğin sapının arada camdan dışarı çıkması, sokakta yürüyen vatandaşlar için tehlikeli olmaya başlayınca, buna da bir önlem düşünüldü. Camdan uzatılan kürek sapının vatandaşlara çarpmaması için restoranın duvarına, ''Kürek sapına dikkat'' uyarı yazısı asıldı. Restoranın ustabaşı Mustafa Baş (35), AA muhabirine yaptığı açıklamada, 24 yıllık fırıncı olduğunu ve aydır da bu restoranın fırın bölümünde çalıştığını söyledi. Fırının dar olması yüzünden pide yapımında kullandığı küreğin sapını camdan sokağa doğru çıkarmak zorunda kaldığını anlatan Baş, ''Bazı insanlar, 'dikkat köpek var', 'dikkat kapan var' yazısı asıyor. Kürek sapı insanlara zarar verebilir. Biz de önlem alalım dedik ve bu yazıyı yazdık'' dedi. ''UYARI YAZISI İŞE YARIYOR'' Uyarı yazısının vatandaşların dikkatini çektiğini ve işe yaradığını belirten Baş, şunları söyledi: ''Fırından sokağa çıkan kürek vatandaşlara vurmasın diye yazıyı yazdık. Bir defasında kürek bir vatandaşa vuracaktı, sıyırdı. Sokak biraz dar ama bugüne kadar önemli bir kaza olmadı. Hafif bir kaza olmuştu. Şimdi yazıyı gören hemen çekiliyor. Vatandaşın da dikkatini çekiyor. Yazıyı gören önce bir bakıyor, dikkatle bir daha bakıyor, bazıları da anlamıyor. Hatlı minibüsler buradan geçerken yazıyı okuyan yolcular diğerlerine gösteriyor'' Fırın önünden geçen vatandaşlardan Ahmet Memişoğlu da, ''Enteresan bir yazı. Burası Türkiye. Her an karşınıza ne çıkacağını bilemiyorsunuz. (Dikkat köpek var) yazısı var da, (Kürek sapına dikkat) yazısı biraz tuhaf bir yazı oldu'' dedi. 617516 Borsa altın ve avro geriledi dolar yükselişle kapandı İMKB Ulusal 100 Endeksi, ikinci seansta 663,07 puan düşerek 50.400,57 puandan kapandı. Hisse senetlerinin ikinci seanstaki ortalama değer kaybı yüzde 1,30 oldu. İlk seanstaki 166,45 puanlık düşüş dikkate alındığında, Borsa endeksi günün tamamında 829,52 puan geriledi. Hisse senetleri günlük bazda ortalama yüzde 1,62 değer yitirdi. DÖVİZ İstanbul serbest piyasada, kapanış saatlerinde doların satış fiyatı 1,4960 liraya yükselirken, avronun satış fiyatı 2,2150 liraya geriledi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, piyasanın kapanışı itibariyle Kapalıçarşı'da 1,4920 liradan alınan dolar 1,4960 liradan, 2,2100 liradan alınan avro 2,2150 liradan satılıyor. Serbest piyasada önceki kapanışta 1,4830 lira olan dolar güne 1,4900 liradan, 2,2230 lira olan avro da 2,2220 liradan başlamıştı. Ankara'da dün akşam saatlerinde 1,4850 liradan satılan ABD doları, bugün akşam saatlerinde 1,4990 liradan işlem gördü. Avro 2,2240 liradan satıldı. Avro, dün akşam saatlerinde 2,2300 liradan işlem görmüştü.Dün akşam saatlerinde 1,5008 olan avro-dolar paritesi, bugün akşam saatlerinde 1,4813 oldu.Merkez Bankası da saat 15.30 itibariyle gösterge niteliğindeki doların efektif satışını 1,4916 lira, avronun efektif satış kurunu da 2,2194 lira olarak belirledi. İstanbul ve Ankara serbest piyasalarında alınıp satılan döviz türlerinin, önceki ve bugün itibariyle alış, satış ve kapanış fiyatları şöyle: PAZARTESİ SALI İSTANBUL Alış Satış Alış Satış ABD Doları 1,4780 1,4830 1,4920 1,4960 Avro 2,2200 2,2230 2,2100 2,2150 Sterlin 2,4240 2,4340 2,4300 2,4500 İsviçre Frangı 1,4650 1,4750 1,4550 1,4650 ANKARA ABD Doları 1,4730 1,4850 1,4860 1,4990 Avro 2,2110 2,2300 2,2040 2,2240 Sterlin 2,4000 2,4450 2,4130 2,4600 617023 milyon iyi insan bulundu milyon iyi insan bulundu AA Giriş Saati 27.10.2009 10:48 Güncelleme 27.10.2009 10:52 Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı Tekin Küçükali, ''1 Milyon İyi İnsan Aranıyor'' adlı kan bağışı kampanyasında, Eylül ayı sonu itibariyle milyon sayısının aşıldığını bildirdi. Küçükali, 29 Ekim-4 Kasım tarihleri arasında kutlanan Kızılay Haftası dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kızılayın 1999 depremiyle kötü bir rüya gördüğünü ve süreci tam bir ''Kral Çıplak'' tanımlamasıyla geçirdiğini ifade etti. Marmara depreminin hemen ardından yapılan bir araştırmada, Kızılaya duyulan güven oranının yüzde 26 iken, 2007'de yapılan bir araştırmada bu oranın yüzde 85'lere ulaştığını anlatan Küçükali, ''Hedefimiz, halkımızın bütünüyle güven duyduğu şeffaf Kızılayı yaratmaktır. Çünkü biliyoruz ki Türk Kızılayı bizatihi halkın kendisidir'' dedi. Türkiye'deki kan bağışı konusuna da değinen Küçükali, ''Ülkemizde kan bağışı yeterli düzeyde değil. Ortalama bir Avrupalı, bir Türkten kat daha fazla kan bağışlıyor'' diye konuştu. Bugüne kadar Türk halkından bilinçli ve planlı bir şekilde ''kan isteme'' geleneği oluşmadığını da söyleyen Küçükali, şöyle devam etti: ''İnsanlara, 'Neden kan bağışlamayı düşünmüyorsunuz?' sorusunu sorduğumuzda, yüzde 90'lara varan bir oranla şu cevabı aldık: 'İstemediniz ki...'. Bu cevap aslında hatayı, her konuda sonsuz bir özveriyle yardıma koşan Türk halkında değil, kendimizde aramamız gerektiğinin de işaretiydi. Biz Türk Kızılayı olarak gerekli dersi çıkardık ve ilk olarak kan merkezlerimizin teknik ve teknolojik altyapılarını en üst düzeye çıkarmaya karar verdik. Bugün birçok kan merkezimiz, dünya standartlarını yakalamış ve birçoğu da önüne geçmiştir. Kan konusunda hedefimiz, birkaç yıl içinde tüm Türkiye'nin kan ihtiyacını karşılayacak bir kapasite ve altyapıyı yaratmak ve elinde reçeteyle kan arayan, kan simsarlarının eline düşen çaresiz vatandaş görüntülerini ortadan kaldırmaktır. Bu hedefin ilk kitlesel adımı olarak hayata geçirdiğimiz; '1 milyon iyi insan aranıyor' kampanyamızla, Eylül ayı sonu itibarıyla milyon 25 bin yurttaşımıza ulaştığımızı sevinerek belirtmek istiyorum. Aslolanın, kan bağışlama bilincini yerleştirmek olduğunu, kanın yapılamayan tek ilaç olarak hala çok büyük önem taşıdığını asla unutmuyoruz.'' Diğer bir hedeflerinin de çok pahalı bir teknoloji olan kan ve kan ürünleri teknolojisinin altyapısını kurarak her yıl yurt dışına ödenen milyonlarca doların Türkiye'de kalmasını sağlamak olduğunu anlatan Küçükali, bu konuda Sağlık Bakanlığı ile uyum içinde çalıştıklarını söyledi. KIZILAY TIP MERKEZLERİ Kızılayın yaptığı çalışmalar arasında önemli yer tutan sağlık hizmetleri hakkında da bilgi veren Küçükali, şunları kaydetti: ''Kızılay, bu toplumun ortak değeridir. Kızılay, yani eski adıyla Hilal-i Ahmer, Kırım Savaşı'nda yaralanan Osmanlı askerlerine yardım amacıyla kurulmuştu. Yani ortada toplumsal bir ihtiyaç vardı. Sonra dönem değişti. Bugün ordumuz her türlü imkana sahip ve Kızılaya ihtiyacı yok. Bu örneğe benzer şekilde özellikle 1950'li yıllarda, devlet kimi sağlık hizmetlerini vermekte zorlanmaya başlayınca, Kızılay bir kez daha devreye girerek, tıp merkezleri marifetiyle devlete ve halka yardımcı olmaya başladı. Bu sürecin de kendi evrimini tamamladığını düşünüyoruz. Çünkü ülkemiz sağlık alanında çok ciddi atılımlar yaptı, binlerce özel hastane açılarak devlete yardımcı olmaya başladı. Sağlık Güvencesi olmayan kimse kalmadı, dolayısıyla Türk Kızılayı tıp merkezleri tarihsel misyonlarının sonuna geldiler. Tam da bu noktada Sağlık Bakanlığımızla bir protokol imzalayarak, bu tıp merkezlerimizin Bakanlığımıza devri için çalışmaları başlattık ve halen sürüyor bu çalışma. Aslında, bu tıp merkezlerimizin hiçbiri kapanmayacak, sadece Bakanlığımızın tasarrufu altında çeşitli sağlık alanlarında hizmet vermeye devam edecekler.'' Tekin Küçükali, Kurban Bayramı'nın yaklaştığına da işaret ederek, ''Vatandaşlarımızdan, kurbanları için vekalet verirken ya da bağış yaparken çok dikkatli ve seçici olmalarını rica ediyorum. Kızılay olarak geliştirdiğimiz 'vekaletle kurban kesim' sistemimizi incelemeden lütfen karar vermesinler. Kızılaya verilen her 'emanet' kuruşu kuruşuna amacına hizmet etmekte, yoksul sofraları Et Balık Kurumunun konserveleriyle bayram sevincine ortak olurken, kazanan sadece ve sadece 'iyilik duygusu, insanlık ve Türkiye' olmaktadır'' dedi. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617685 Buz Üstünde Akrobasi : Buz Üstünde Akrobasi Yayına Giriş: 27.10.2009 16:23:45 Güncelleme: 27.10.2009 16:27:38 İngiliz buz gösteri grubu, Sirk dö Glas Avrupa Turnesi kapsamında İstanbul'a geldi. Büyük çoğunluğu şampiyon buz patencilerden oluşan grup, nefes kesen gösterileriyle İstanbulluları büyülemeye hazırlanıyor. 90 kişilik ekip, 29 Ekim'de başlayacak gösterileri öncesinde basına küçük bir show yaptı. Buz gösteri grubu, 29-30 ve 31 Ekim tarihlerinde Tim Maslak Şov Merkezi'nde gösteri yapacak. 616164 Türkiye uydu interneti ile tanışmaya hazırlanıyor Bunun için distribütör arayışında olduklarını söyleyen Eutelsat Bölge Satış Direktörü Ali Korur, abone bulacak, cihazların montesini yapıp, servis hizmetini verecek bir temsilci bulduklarında hizmete başlayacaklarını açıkladı. Türkiye'nin kuzey ve doğu komşularını da kapsama alanı içerisine alan Tooway, uydu üzerinde geniş bant internet kullanma imkanı sunacak. Mobil internet 3G ile sabit internet ADSL'ye alternatif olmadıklarını anlatan Ali Korur, her iki sistemin de tamamlayıcısı olduklarına dikkat çekiyor. Korur, "Bizim hizmetimizin en önemli özelliği uydu üzerinden kesintisiz internet hizmet verebilmemiz. Avrupa'da 3G kullanıcıları mobil iken hizmet alıyor, evlerine geldikleri zaman da 3G santrallerinin meşguliyetine takılmamak için bizim uydu hizmetimizi tercih ediyor. Uydu internet için ADSL'de olduğu gibi telefon aboneliği gerekmiyor. Abonelik sözleşmesiyle kullanıcıya bir kutu veriyoruz. Evine çanak anten ve modem gönderiyor ve bir saat içerisinde de kuruyoruz."dedi. Kuzey Amerika'da 400 binden fazla abonenin tercih ettiği sistem Avrupa'da 2007 yılından beri kullanılıyor. İnternet uydusun hizmet verdiği ülkeler arasında Almanya, İtalya, İspanya, İngiltere, Fransa, İsviçre, Baltık ülkeleri, Bulgaristan ve Ukrayna gibi ülkeler yer alıyor. 2010 yılına kadar Avrupa'da 14 milyon evin tercih etmesi bekleniyor. Şuan ADSL'de verilen hızdan daha yüksek bir hizmet verdiklerini belirten Ali Korur, 2010 yılı sonuna doğru atılacak yeni uydu ile de 10 MBPS download hızına ulaşacaklarını söylüyor. Önümüzdeki yıl Tooway'in Türkiye'de pazarlama ve satış yılı olacak. Telefon (3G) veya kablo (ADSL) ile internete bağlanamayan kitleyi hedeflediklerini belirten Ali Korur, "Şu an Marmara bölgesinden hizmet verebileceğimiz bölgeleri tespit ediyoruz. Türkiye genelinde 200 bin aboneye ulaşmayı hedefliyoruz. Kablonun ulaşamadığı bölgelerde hızlı internet kullanmak isteyen fakat ulaşamayan kullanıcı kitlesine hitap edeceğiz. Böylece bilişim altyapısı eksik olan bölgelere en hızlı interneti sunacağız. Aslında bu hizmet yalnızca ülkenin ücra köşelerine değil, 3G santralinden veya ADSL santralinden km'den fazla uzakta kalan kullanıcılar da hız düştüğü için kullanıcı kitlemizi oluşturuyor." şeklinde konuştu. Uydu internete ev içerisinde birden fazla kişi bağlanabiliyor. Apartman olarak veya KOBİ'ler isterlerse 10-15 bilgisayarın bağlanabileceği kapasitede de satın alabiliyor. Uydu çanaklarının yanına bir çanak ekleniyor veya Hotbird çanağı Tooway ile değiştiriliyor. 617688 Denizlispor'da Kutlu Dönemi : Denizlispor'da Kutlu Dönemi Yayına Giriş: 27.10.2009 16:44:35 Güncelleme: 27.10.2009 16:44:35 Turkcell Süper Lig ekiplerinden Denizlispor, Nurullah Sağlam'dan boşalan teknik direktörlük görevine, Hakan Kutlu'yu getirdi. Hakan Kutlu, sezon sonuna kadar kendisini yeşil siyahlı takımın teknik sorumluluğuna getiren sözleşmeyi imzaladı. KutluDenizlispor gibi bir takımın başına hoca olarak gelmekten mutluluk duyduğunu ifade ederek, "Lige şanssız bir şekilde başlamış ve şanssız maçlar kaybetmiş, fikstür zorluğu yaşamış bir takım. Ama bu takıma güvenimiz sonsuz" dedi. 616138 Okkır’da savcılara 10 gün süre verildi Okkır’da savcılara 10 gün süre verildi 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, soruşturmasında tutuklanan, yakalandığı hastalığının son aşamasında tahliye edildikten sonra yaşamını yitiren işadamı Kuddusi Okkır’ın avukatları, ölüm olayından ’nın sorumlu olduğunu öne sürdü. Okkır’ın ölümü nedeniyle 250 bin TL ödemesi istenen vekili ise olayda bakanlığın kusuru olmadığını savundu. Okkır ailesinin, Adalet Bakanlığı aleyhine açtığı 250 bin TL’lik manevi 9. İdare Mahkemesi’nde devam etti. Dünkü duruşmaya Okkır’ın eşi Sabriye Okkır ile avukatları katıldı. Adalet Bakanlığı vekili ise olayda bakanlığın bir kusuru olmadığını savundu. Ankara 9. İdare Mahkemesi, davayı daha sonra karara bağlayacak. soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcıları ile Okkır hakkında tutuklama kararı veren hâkimlere ilişkin soruşturma talebi, Adalet Bakanlığı’nca reddedilmişti. Bu işlemin iptali istemiyle açılan davaya da dün Ankara 8. İdare Mahkemesi’nde devam edildi.  Hâkimler etkilenir Mahkeme, ara kararında Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcıları ile Okkır hakkında tutuklama kararı veren hâkimlerin, dava sonucundan etkilenecekleri gerekçesiyle, davanın kendilerine ihbar edilmesine karar verdi. Mahkeme, Cumhuriyet savcıları ile hâkimlere, davalı Adalet Bakanlığı yanında davaya katılıp katılmayacakları hususundaki beyanları sunmaları için 10 gün süre verdi. 617380 İngiltere'de Down Sendromu Arttı : İngiltere'de Down Sendromu Arttı Yayına Giriş: 27.10.2009 13:54:16 Güncelleme: 27.10.2009 15:01:06 İngiltere'de her gün bebek Down Sendromu yüzünden kürtajla alınıyor. Yapılan yeni bir araştırma, İngiltere'de son 20 yılda Down Sendromu yüzünden sona erdirilen hamileliklerin sayısının üç katına çıktığını ortaya koydu. Araştırmaya göre, İngiltere ve Galler'de Down Sendromu yüzünden her yıl bin 100 bebek kürtajla alınıyor. 1989'dan beri konulan Down Sendromu teşhislerinde de yüzde 75 artış kaydedildi. Uzmanlar artışı, daha geç yaşta hamile kalınmasına ve daha doğru tarama yapılmasına bağlıyor. İstatistiklere göre, 40 yaşın üzerindeki kadınların Down sendromlu bebek sahibi olma riski, 25 yaştan küçük bir kadına göre 16 kat daha fazla. İngiltere'de Down Sendromu teşhisi konulan her 10 kadından 9'u bebeğini aldırıyor. 616382 Melikşah Utku: Yön, likidite ve bütçe üzerine kısa kısa Melikşah Utku 27 Ekim 2009 SalıYön, likidite ve bütçe üzerine kısa kısa Küresel piyasaların yön konusunda giderek huzursuzlaştığı bir döneme giriyoruz. Piyasalardaki gelişmeler bunu gösteriyor. Ancak buna rağmen yukarı yönlü genel trendin henüz tersine dönmesi için vaktin erken olduğu yönündeki yorumumuzun geçerliliğini koruduğunu da kaydedelim. Gelişmiş piyasalara baktığımızda küresel piyasaların haftanın ilk dört gününü günübirlik kazanç ve düşüşlerle geçirdiği görüldü. Yön konusunda net bir fikir vermeyen bu hareketlere rağmen Perşembe seans kapanışını müteakip Dow Jones'un 10 bin üzerinde kapanmış, S&P-500'ün ise Çarşamba günkü kapanışın hayli altında açılmasına rağmen yine de 1,100 sınırını zorlamıştı. Bununla birlikte Cuma günü ABD piyasaları 1'in üzerinde kayıplar vererek, net haftalık kazançları sıfırın altına çekti. Oysa aynı gün hemen seans öncesinde açıklanan Eylül ayı ikinci el konut satışları verisi, beklentilerin hayli üzerinde çıkmıştı. Verinin beklentilerin üzerinde çıkmasının, Kasım ayında sona vergi avantajından faydalanmak üzere harekete geçen alıcılardan kaynaklandığı yorumları yapıldı. Öte yandan ABD'de açıklanan şirket bilançolarının da beklentilerle uyumlu ya da beklentilerden daha müspet çıkması da piyasalarda aşırı coşkulu bir hava oluşturamamışa benziyor. Yorumcular arasında beliren hâkim kanaatin, piyasaların artık yukarı yönlü bir dinamiği sürdürecek gücünün kalmadığı ve ivmenin yorulduğu şeklinde olduğunu ifade etmek gerekir. Piyasalarda yaşanan yukarı ve aşağı yönlü hareketin korku endeksi olarak bilinen VIX endeksini de hareketlendirdiği ve haftanın son üç gününde endeksin artı ve eksi yönde ve üzerinde gerçekleşen salınımlara sahne olduğu görüldü. Küresel piyasaların yön konusunda kararsız olduğu haftada İstanbul Borsası'nın önceki haftaya nispet edercesine iyimser olduğu görüldü. İMKB-100 haftalık bazda 3,2 değer kazanarak aybaşından bu yana tesis ettiği kazancını 7'nin üzerine taşıdı. Bu hareket özellikle dikkate değerdi, zira gerek Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, gerekse Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın hafta içindeki açıklamaları IMF'le anlaşma konusunda sürecin hâlâ belirsiz olduğu ve hükümetin kendi alternatif programını ön plana aldığı yönünde okundu. Öte yandan IMF ile ilgili belirsizliğin daha ziyade tahvil piyasasında hissedildiği görülüyor. Nitekim ikinci el kamu kâğıtlarında önceki haftalarda başlayan faiz yükselişinin geçen haftada sürdüğü kaydedildi. Aktif tahvilde faizin 8,5'a yaklaştığı ve haftalık bazda 23 baz puan arttığı görüldü. Bu artışta özellikle Cuma günü görülen 3'e yakın artışın etkili olduğu anlaşılıyor. Geçen haftanın ekonomi gündemine önceki hafta yaşanan iki gelişmenin damgasını vurduğunu söylemek mümkün. Bunlardan ilki Merkez Bankası'nın Türk Lirası munzam karşılık oranını 6'dan 5'e indirmesiydi. Bankacılık sistemine yaklaşık 3,3 milyar TL kalıcı bir likidite sağlayan bu adımla birlikte yapılan açıklamadan Merkez Bankası'nın zorunlu karşılık gibi etkisi geniş bir politika aracı ile ileride yeniden oynayabileceği anlaşılıyor. Kredi piyasasındaki reel daralmanın sebep olduğu anlaşılan bu adımın ardından özel kesim kredileri için kullanılabilecek ekstra bir kaynağın oluştuğu bir gerçek. Ancak bizatihi böyle bir kaynağın oluşması, kredi kanallarının yeniden işleyeceği anlamına gelmiyor. Kapasite kullanım oranları, ihracat ve üretim verilerindeki zafiyet devam ettiği sürece, bilançolarını kontrol altında tutabilen şirketlerin mali kaldıraç oranını azalttıkları, buna karşılık finansman ihtiyacı olan şirketlerin ise daha ziyade nakit akışı yaşayan şirketler oldukları dikkate alındığında, kredi talep edenlerin nitelikleri ile kredi arz edenlerin arzuladıkları nitelikler arasında birebir bir uyumun olduğunu söyleyemiyoruz. Bu çerçevede işsizliği azaltacak altyapı yatırımlarının arttırılması ve düşük gelirli kesimlerin gelirlerinde kalıcı bir iyileşmenin sağlanması ve böylece iç talebin canlandırılması, bu arada sıkıntıda olan şirketlere yönelik vergi ve sair kamu alacaklarının ötelenmesi gibi uygulamalar, sürecin aşılmasında daha etkili olacaktır. Tabii olarak bu adımların bütçe açığını büyüteceği ve orta vadeli programın hedeflerini zorlayacağı öngörülebilir. Bununla birlikte bu tip bir açılımın üst düzey gelir grubunu harcamaya teşvik edecek, ancak artan talebi büyük ölçüde ithalata yöneltecek geçici vergi indirimlerinden daha kalıcı (ama etkisini daha yavaş gösteren) bir talep artışına sebep olacağı açıktır. Gündemi etkileyen ikinci gelişme de 2010 yılı bütçe taslağıydı. Kamuoyunun genel itibariyle makul bulduğu bütçeye göre açık 2009 tahmini olan 63 milyardan 50 milyara çekiliyor. Gider kalemlerindeki artışın, sıkı bir maliye politikasıyla mümkün olduğu, buna karşılık gelir kalemindeki daha yüksek oranlı artışın ise ekonomideki gelişmeler tarafından belirleneceği görülüyor. Söz konusu bütçe öngörüsü, kamunun mevcut durgunluk ortamından çıkış yönünde maliye politikaları açısından fazla bir alternatif sunamayacağı anlamını taşıyor. 617070 Merkez'in 2009-2010 enflasyon beklentisi Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 2009 yıl sonu enflasyonunun yüzde 70 olasılıkla, orta noktası yüzde 5,5 olmak üzere yüzde 5,0-6,0 aralığında olacağının öngörüldüğünü bildirdi. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, İdare Merkezinde, bankanın ''Enflasyon Raporu''nun tanıtımına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, enflasyonun 2010 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,4 olmak üzere yüzde 3,9 ile yüzde 6,9 aralığında gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini kaydetti. Yılmaz, enflasyon oranının 2011 yıl sonunda yüzde 4,9, 2012 yılının 3. çeyreğinde ise 4,8 düzeyinde öngörüldüğünü belirtti. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yılın son çeyreğinde kredilerdeki toparlanma eğiliminin kademeli olarak devam etmesini beklediklerini bildirdi. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, İdare Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yılın son enflasyon raporu olan ''Ekim Ayı Enflasyon Raporunu'' açıkladı. Konuşmasına, yılın ayına ilişkin enflasyon verilerini değerlendirerek başlayan Yılmaz, bu dönemde enflasyondaki düşüşte gıda ve enerji kalemlerinin rolünün yanı sıra temel mal ve hizmet gruplarındaki enflasyonun da yakın tarihin en düşük seviyelerinde seyretmesinin önemli olduğunu söyledi. Yılın üçüncü çeyreğinde kamu mali dengesini sağlamaya yönelik vergi ayarlamaları nedeniyle enflasyondaki düşüşün yavaşladığını belirten Yılmaz, dayanıklı tüketim malı vergi oranlarındaki indirimlerin kademeli olarak geri alınmasının da üçüncü çeyrekte tüketici fiyatlarının oluşmasında öne çıkan bir diğer unsur olduğunu kaydetti. Yılmaz, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere bakıldığında, hizmet grubunda enflasyonun ana eğiliminin tarihsel olarak düşük düzeylerde olduğuna ve grup enflasyonunda yavaşlama eğiliminin temel alt grupların tümüne hakim olduğuna işaret ettiğini söyledi. Merkez Bankası Başkanı, ''Bununla birlikte yılın son çeyreğinde hizmet sektörünün kademeli olarak toparlanma eğilimine gireceğini, ancak fiyatların artış hızının ılımlı seyrini koruyacağını tahmin etmekteyiz'' dedi. ''ENFLASYONDAKİ DÜŞÜŞ ÜLKEMİZE ÖZGÜ BİR GELİŞME DEĞİL'' Son bir yıl içinde enflasyonda gözlenen hızlı düşüşün Türkiye'ye özgü bir gelişme olmadığını söyleyen Yılmaz, küresel krizin derinleştiği dönemden bu yana talep ve maliyet koşullarının yarattığı baskı sonucu enflasyonun bütün dünyada hızla gerilediğini vurguladı. Para politikası kurulu kararıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Yılmaz, Merkez Bankası olarak küresel krizin derinleştiği 2008 yılının son çeyreğinden itibaren enflasyonda hızlı bir düşüş olacağını öngördüklerini ve iktisadi faaliyet üzerinde oluşabilecek potansiyel tahribatı sınırlamaya odaklandıklarını kaydetti. Yılmaz, bu süreçte bir yandan kısa vadeli faiz oranlarını süratli bir şekilde aşağı çekerken, diğer yandan dengeleyici bir likidite politikası izleyerek kredi piyasasındaki tıkanıklığı gidermeyi hedeflediklerini ifade etti. Gelişmekte olan ülkeler arasında, küresel krizin derinleştiği dönemden bugüneen fazla faiz indirimine giden Merkez Bankası olduklarını belirten Yılmaz, şöyle konuştu: ''Faiz indirimlerinin başladığı günden bu yana enflasyona ve iktisadi faaliyete dair açıklanan verilerin öngörülerimizi teyit etmesi, para politikası kararlarının beklentiler üzerindeki etkisini güçlendirmiş ve risk primindeki iyileşmenin de katkısıyla piyasa faizleri kademeli olarak gerileyerek tarihteki en düşük düzeylerine inmiştir. Piyasa faizlerindeki bu düşüşte Merkez Bankasının etkin iletişim politikası ve beklenti yönetimi ile Eylül ayında orta vadeli programın tutarlı ve gerçekçi olduğuna dair piyasada oluşan algılamalar da önemli rol oynamıştır.'' Ekim ayında kredi koşullarındaki sıkılığı daha da azaltmak ve faiz indirimlerinin etkisini güçlendirmek amacıyla Türk Lirası zorunlu karşılık oranlarında indirime gittiklerini hatırlatan Yılmaz, bu çerçevede yılın son çeyreğinde kredilerde toparlanma eğiliminin kademeli olarak devam etmesini beklediklerini bildirdi. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, kredi piyasalarındaki sıkılığın devam etmesi ve işsizlik oranlarının yüksek seyretmesinin küresel iktisadi faaliyete ilişkin aşağı yönlü riskleri canlı tuttuğunu belirtti. Yılmaz, ''Önümüzdeki dönemlerde küresel büyümenin tekrar kesintiye uğraması ve bu durumun yurt içi iktisadi faaliyetteki toparlanmayı geciktirmesi durumunda, politika faizlerinde ek bir indirim süreci söz konusu olabilecektir'' dedi. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, İdare Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yılın son enflasyon raporu olan ''Ekim Ayı Enflasyon Raporunu'' açıkladı. Yılmaz konuşmasında, önümüzdeki dönemde enflasyon görünümüne ilişkin risklere ve bu risklerin gerçekleşmesi durumunda uygulanması muhtemel para politikası stratejisine değindi. Son dönemde açıklanan verilerin en kötünün geride kaldığını teyit etse de küresel ekonomideki sorunların henüz tam olarak giderilmiş olmadığına işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti: ''Kredi piyasalarındaki sıkılığın devam etmesi ve işsizlik oranlarının yüksek seyretmesi küresel iktisadi faaliyete ilişkin aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır. Önümüzdeki dönemlerde küresel büyümenin tekrar kesintiye uğraması ve bu durumun yurt içi iktisadi faaliyetteki toparlanmayı geciktirmesi durumunda, politika faizlerinde ek bir indirim süreci söz konusu olabilecektir. Yaşanan krizin ve buna karşı uygulanan politikaların yakın tarihte bir örneğinin bulunmaması, enflasyon ve para politikasının görünümüne ilişkin risk oluşturmaktadır. Küresel ölçekte alınan para politikası önlemlerinin iktisadi faaliyet ve diğer temel değişkenler üzerindeki etkisini tarihsel deneyimlere bakarak kestirmek mümkün değildir. Ülkemizde kriz sonrası uygulanan para politikalarının niceliksel genişleme biçiminde olmaması bu riskleri azaltsa da Kasım 2008 döneminden bugüne gerçekleştirilen 1000 baz puanlık faiz indiriminin etkilerinin gecikmeli olarak ortaya çıkacağı göz ardı edilmemelidir. Diğer bir ifadeyle, baz senaryoda uzun süre faiz artırımı öngörülmemesine rağmen, uygulanan politikaların etkilerinin dikkatle takip edilmesi ve konuşmamda çizmiş olduğum çerçevenin dışında beklenmeyen bir gelişme gözlenmesi durumunda, gelişmenin niteliğine göre gereken tedbirlerin gecikmeksizin alınması önem taşımaktadır.'' Gelişmekte olan ülkelerin kredi riskindeki nispi iyileşme sonucunda bu ülkelere sermaye akımlarının güçlenmeye devam etmesinin de olası bir senaryo olduğuna dikkati çeken Yılmaz, küresel ölçekte parasal ve mali genişleme sonucunda piyasaya sürülen yüksek miktarlı ve düşük maliyetli likiditenin, risk iştahındaki artışla birlikte gelişmekte olan ülke finansal varlıklarına olan talebi artırdığını ifade etti. Türkiye ekonomisinde halen kaynak kullanımının düşük düzeyde olması ve ithal girdi fiyatlarını aşağı yönde etkileyecek maliyet şoklarının nihai ürün fiyatlarına yansıma eğiliminin güçlü olması nedeniyle, sermaye girişlerinin hızlanması durumunda kısa vadede enflasyon üzerinde aşağı yönlü risklerin artabileceğini belirten Yılmaz, ''Böyle bir durumla karşılaşılması halinde politika faizleri geçici olarak baz senaryoda öngörülene kıyasla daha düşük seviyelere çekilebilecektir'' dedi. MALİYE POLİTİKASI GELİŞMELERİ YAKINDAN TAKİP EDİLİYOR Merkez Bankası olarak, para politikası stratejisini oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceklerini vurgulayan Yılmaz, Orta Vadeli Programda öngörülen tutarlı çerçeve mali disiplini sağlamlaştıracak düzenlemelerle desteklenerek daha da güçlendirildiği takdirde, Türkiye'nin kredi riskindeki göreli iyileşmeyi destekleyeceğini bildirdi. Yılmaz, programda yer alan hedeflerin uygulamada da hayata geçirilmesi halinde, tahmin ufku boyunca politika faizinin tek hanede kalmasının mümkün olduğunu düşündüklerini ifade etti. Küresel ölçekte bütçe açıklarının hızla yükselmesi, uzun vadede enflasyon beklentileri ve dolayısıyla uzun vadeli küresel piyasa faiz oranları üzerinde yukarı yönlü bir risk oluşturduğuna işaret eden TCMB Başkanı, konuşmasına şöyle devam etti: ''Orta vadeli enflasyon ve para politikası görünümünü oluştururken küresel iktisadi faaliyetteki toparlanmanın yavaş ve kademeli bir seyir izlediği, tasarruf oranlarının uzun süre yüksek seviyelerde kaldığı ve dünya ülkelerinde faiz oranlarının düşük düzeylerde seyrettiği bir çerçeveyi esas aldık. Bununla birlikte, küresel krize karşı alınan mali tedbirler sonucu özellikle gelişmiş ülkelerde bütçe açıklarının yüksek boyutlara ulaşması ve bu politikalardan çıkış stratejisinin henüz netleşmemiş olması, orta vadede küresel piyasa faiz oranlarına ilişkin yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Kuşkusuz, sağlam bankacılık sistemi ve basiretli maliye politikası gibi güçlü yönleriyle ayrışan ekonomiler, bu tür risklerin yansımalarına karşı daha dayanıklı olacaktır.'' PETROL VE EMTİA FİYATLARININ SEYRİ ÖNEMLİ BİR RİSK UNSURU Bu çerçevede, içinde bulunulan konjonktürde mali disiplinin önemini vurgulayan Yılmaz, petrol ve diğer emtia fiyatlarının olası seyrinin önemli bir risk unsuru olmaya devam ettiğini kaydetti. Küresel ölçekte kamu otoritelerinin aldığı dengeleyici tedbirler sonucu bollaşan kısa vadeli likiditenin, gelişmekte olan ülke para birimlerinin yanında emtia fiyatlarını da spekülatif hareketlere maruz bırakabildiğine dikkat çeken Yılmaz, ''Dolayısıyla, küresel toparlanmanın yavaş ve kademeli olacağı bir senaryo esas alındığında dahi, petrol ve diĞer emtia fiyatlarına ilişkin temkinli olunması gerekmektedir'' şeklinde konuştu. Mevcut durumda Türkiye'de talep koşullarının halen zayıf olmasının, yukarı yönlü maliyet şoklarının yurt içi fiyatlara geçişini sınırladığını ifade eden Yılmaz, bu nedenle, özellikle yurt içi kaynak kullanımının düşük seyretmeye devam edeceği kısa vadede, küresel emtia fiyatlarındaki kısa vadeli dalgalanmalara tepki vermeyeceklerini söyledi. Emtia fiyatlarında gözlenen artışın küresel büyümedeki kalıcı ve güçlü bir toparlanmadan kaynaklanan enflasyonist bir eğilime dönüşmesi durumunda ise, para politikasının enflasyonu orta vadeli hedeflerle uyumlu tutacak şekilde gereken tedbirleri alacağını vurgulayan Yılmaz, ''Merkez Bankası olarak, küresel krizin yurt içi ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlamak için üzerimize düşeni yapmaktayız'' dedi. BASİRETLİ BİR PARA POLİTİKASI TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL Küresel risklere karşı ekonominin direncini koruması için basiretli bir para politikasının gerekli olduğunun altını çizen Yılmaz, ancak bunun tek başına yeterli olmadığını söyledi. Orta vadede mali disiplinin sürdürüleceğine dair taahhütlerin ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesinin, beklenti yönetiminin etkinleştirilerek para politikası kararlarının olumlu etkilerinin desteklenmesi açısından büyük önem arz ettiğini ifade eden Yılmaz, bu çerçevede, Orta Vadeli Programın ve Avrupa Birliğine uyum ve yakınsama sürecinin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların önemini koruduğunu kaydetti. Yılmaz, orta vadede para politikası stratejisini belirlerken kamu maliyesine ilişkin gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceklerini sözlerine ekledi. 2009-10-27 14:31:12 2008 de 500 lira kkazanan biri gecinemiyordu,2009 da 600 lira alan biri gecinebiliyormu?gecinemiyor.ne kadar zam aldi adam 100 lira yani yuzde 25 zam almis oluyor..gne gecinemiyor..demekki enflasyon yuzde 25dir..bu rakami asgari ucretten hesaplayin enflasyonu cok rahat cikaracaksinizdir..oyle araba takozuyla eldivenle enflasyon olculmez sayin bakan..zeytin peynir et,temel gidalari baz alin.bakin enflasyonu gorun yuzde 40dan asagi cikmaz.ama siz 3-5 holdingin dengelerini dusunuonuz halki degil degilmi pardon Mehmet AKCARA 2009-10-27 12:36:37 bu enflasyon zenginler icin gecerli alim gücü sifir cepte bes kurus yok dogru dürüst is yok isleri tikirinda olanlarin enflasyonu bu sen gelde bunu benim köyümde anlat enflasyon düstü hersey iyiye gidiyor de bakalim ne diyeceklaer biz hic göremedik nasil düstüyse hergün zam zam yetmezmis gibi birde Gramajda düsüs kimin isine yariyor bu enflasyon düsmesi anlamadim Remzi Altunkaya 2009-10-27 12:30:39 kulliyen yalan sırf emekliye memura asgari ücretliye zam vermemek tane holdingi memnun etmek için uydurulmuş düzen okur 2009-10-27 11:36:33 enflasyon oranını 100 olarak açıklasaydı gene yalan mı diyecektiniz.yaşı ve hafızası müsait olanlar günleride hatırlar zamanın hükümetleri yalan da olsa enflasyon var diyemezlermiydi.akli melekeleri sağlıklı olan bunu görür.ekonomi bilimi okumasına gerekte yok. okan akar 2009-10-27 11:30:17 Bu enflasyon oranlari iflah olmaz AKP düsmanlarina ithafolunur..... orhan yaman 2009-10-27 11:30:14 küllüyen yalan.ben cebimdeki hesaba bakarım sebahattin erdoğan 617692 Erdoğan, Mutteki'yi kabul etti Başbakan Erdoğan, ziyaretinin ilk gününde son olarak, kaldığı otelde Dışişleri Bakanı Mutteki'yi kabul ederek bir süre görüştü. Görüşmede, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Zafer Çağlayan da hazır bulundu. Basının görüntü almasının ardından görüşme basına kapalı devam etti. Başbakan Erdoğan bugün, İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi ve Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile görüşmüştü. Erdoğan'ın yarın da Meclis Başkanı Ali Laricani ve dini lider Ayetullah Ali Hamaney ile bir araya gelmesi bekleniyor. Başbakan Erdoğan'ın ayrıca Rahimi ile ortak basın açıklaması yapması bekleniyor. 617458 Diyarbakırspor'da Amr Azmy Muhammed kadro dışı bırakıldı 17.07 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 'da Amr Azmy Muhammed kadro dışı bırakıldı ’da Mısırlı Amr Azmy Muhammed kadro dışı bırakıldı. Yeşil kırmızılı ekibin sezon başında Hacettepe’den transfer ettiği ve ligin ilk bir kaç maçında forma giyme şansı da bulan savunma oyuncusu Amr Azmy Muhammed’in, disiplinsiz davranışları nedeniyle kadro dışı bırakıldığı belirtildi. -BASIN TOPLANTISI- Öte yandan, kulüp binasında sportif direktör Mehmet Budakın ile basın toplantısı düzenleyen basın sözcüsü Suat Önen, maçında alınan galibiyetin takıma büyük güven ve moral verdiğini ifade ederek, şöyle konuştu: "Ancak önemli olan lig sonudur. Lig bitmeden kimse kesin bir şey söyleyemez. Geçen hafta Gençlerbirliği karşısında galip gelmemiz hem bizi kendimize getirdi. Yarın akşam İdmanyurdu ile oynayacağız. Ardından pazar günü deplasmanda ile oynayacağız. 40 BİN FORMA SATIN ALACAK" Kulübün geleceği için büyük çaba sarf ettiklerini belirten Önen, şu bilgileri verdi: "Diyarbakırspor Store Mağazası satışlarına başladı. Diyar-Kart konusunda Vakıfbank ile anlaştık. Önümüzdeki günlerde bunun tanıtımını yapacağız. Bu konuda Vakıfbank, kulübümüze 50 bin lira yardımda bulundu. Bunun yanı sıra mağazamızdan 40 bin tane de forma satın alacak. Diyar-Cep’te ise ile prensipte anlaştık. geliri için kulübümüze bir miktar yardım yapılacak. Ayrıca Diyar-Bilyoner sitesini açıyoruz. Resmi sitemizde taraftarlarımızın şans oyunlarını oynayıp kulübümüze gelir getirecekler. Giriştiğimiz olumlu şeylerle kulübümüze kalıcı gelir kaynakları oluşturuyoruz." Kulüp olarak düzenli gelire ihtiyaçları bulunduklarını kaydeden Önen, ve kulüp personeline ödeme yapılması için çaba sarf ettiklerini kaydetti. . . 617611 İlk Led LCD Monitör: LG W86 Gelişmiş arkadan LED aydınlatma teknolojisine sahip yeni W86, bu sayede hem 20.5mm gibi inanılmaz bir inceliğe sahip hem de çoğu CCFL arkadan aydınlatmalı monitörlerin üçte biri kadar ince ve hafif... 2,000,000:1 gibi etkileyici bir dinamik kontrast oranına sahip olan W86, fotoğrafların, filmlerin ve oyunların tüm detaylarını en mükemmel şekilde gözler önüne seriyor. W86, bu eşsiz performansının yanı sıra, normal CCFL monitörlerden yaklaşık olarak yüzde 40 oranında daha az enerji tüketiyor ve civa içermiyor. Rakipsiz görüntü kalitesiyle fark yaratan W86'nın 22inç ve 24inç modelleri, Full HD 1080p çözünürlük sunuyor. Tüm modellerin tepki süresi ise sadece milisaniye. Modelin sahip olduğu yeni "Auto Bright" özelliği, ekranın parlaklığını odadaki ışığın ve ekrandaki içeriğin parlaklığına göre hassas bir biçimde ayarlıyor. Bu sayede en iyi görüntü kalitesine ulaşıyor, enerji tasarrufu sağlıyor ve göz yorgunluğunu en aza indiriyor. İki adet HDMI çıkışı, W86'nın en üstün görüntü kalitesinde PC'lere, oyun konsollarına ve Blu-ray cihazlara kolaylıkla bağlanabilmesine olanak tanıyor. Monitördeki 16:9 en-boy oranıyla, geniş ekran filmleri seyrederken, izleme keyfini bozan siyah kuşaklar olmadan ekranın tamamından görüntü veriyor. Tek bir tuşla, video haricinde tüm ekran kararıyor. Zaman Kumandası, önceden girilmiş aralıklarla mola vermeye yönelik otomatik hatırlatmalar yapıyor. W86'nın 4:3 geniş modu, daha eski ekranlar için tasarlanmış olan oyun ve programları en düşük bozulmayla sunuyor. Ekrandaki görüntüyü ve yazıları daha büyük olmaları için daha düşük bir çözünürlüğe geçiren "EZ Zooming" özelliği de yorgun gözler için güzel bir alternatif sunuyor. Yasin Gençoğlu Zaman Online 617641 AK Parti Konak'tan vefa plaketi AK Parti Konak'tan vefa plaketi AK Parti Konak İlçe Başkanı Fevzi Bayram, ilçe yönetim kurulu üyelerine çalışmalarından dolayı teşekkür plaketi verdi. YENİ ŞAFAK İZMİR Mahalle mahalle, ev ev gezerek gerek Hükümeti ilgilendiren gerekse yerel yönetimleri ilgilendiren halkın sorunları konusunda girişimlerde bulunan AK Parti Konak teşkilatına teşekkür eden Fevzi Bayram, “Gittiğimiz her yerde AK Parti Konak İlçe Başkanlığı olarak çalışmalarımız nedeniyle övgü almaktayız. Bu başarı bana bütün çalışlarımda destek veren AK Parti Konak teşkilatının başarısıdır. Tüm arkadaşlarımıza canı gönülden teşekkür ederim” dedi. AK Parti Konak teşkilatı olarak yaptıkları bütün çalışmalarının halkın istekleri ekseninde olduğunu dile getiren Fevzi Bayram, AK Parti'nin bir hizmet partisi olduğunu ve hiçbir ayrım yapmaksızın vatandaşların hep yanında olmaya gayret ettiklerini dile getirerek “Biz, halka hizmet Hakka hizmettir felsefesiyle çalışan bir partinin mensuplarıyız. Halkımızın istekleri doğrultusunda gece gündüz çalışıyoruz. AK Parti olarak biz seçim için değil halkımızın gönlünü kazanmak için çalışıyoruz. Ev ziyaretlerimizde halkımızdan gelen istek ve önerileri dinliyoruz. Hükümetle ilgili olanları rapor haline getirip Ankara'da ilgili mercilere ulaştırıyoruz ve sorunların çözülmesi için takip ediyoruz. Yerel yönetimlerle ilgili konuları ise belediye meclis üyelerimiz aracılığıyla mecliste gündeme getiriyoruz. Amacımız eksik bırakılan, tamamlanmayan yerel sorunları dile getirerek çözülmesini sağlamaktır. Bu çalışmalarımda bana destek veren mahalle başkanlarıma, bölge başkanlarıma, yönetim ve yürütme kurulu üyelerine kısaca tüm Konak teşkilatına teşekkür ediyorum” diye konuştu. 27.10.2009 617179 Hakkari'de bayıltan koşu Hakkari Gençlik ve İl Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet'in ilanının 86. yıldönümü nedeniyle düzenlenen Cumhuriyet Koşusu'nda 15 öğrenci baygınlık geçirdi. Sabah saatlerinde Otluca köyü yolunda bin ile bin metre arasında minikler, yıldızlar ve gençler olmak üzere kategoride yapılan yarışlara, ilköğretim okulu ve liseden toplam 320 kız ve erkek öğrenci katıldı. Maddi durumu iyi olmayan bazı öğrenciler kara lastik ve kundura ayakkabılarla koşarken, katılanlardan 15 çocuk fenalaşarak baygınlık geçirdi. Baygınlık geçiren çocuklara 112 Acil Servis'e ait ambulanstaki doktorlar ile öğretmenler yardımcı oldu. Hakkari Gençlik ve İl Müdürü Sadi Akdağ, Cumhuriyetin kuruluşunun 86. yıldönümü dolayısıyla müdürlük olarak minikler, yıldız ve gençler olmak üzere kategoride kız ve erkek sporcuların katıldığı kros yarışması düzenlediklerini belirtti. Yarışlara ilköğretim okulu ve liseden toplam 320 kız ve erkek öğrencinin katıldığını kaydeden Akdağ, dereceye girenlere ödüllerinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda verileceğini söyledi. Yarış sonunda minik kızlar bin metrede Şehit Yarbay Mesut Kuru İlköğretim Okulu'ndan Zilan Dinler, 1200 metre minik erkeklerde aynı okuldan Divali Turan, 1500 metre yıldız kızlarda ise yine aynı okuldan Rojda Ermağan birinci oldu. bin metre yıldız erkeklerde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İlköğretim Okulu'ndan Cuma Dayan, bin metre genç kızlarda Endüstri 'nden Hüsna Akın, bin metre genç erkeklerde ise Cumhuriyet Lisesi'nden Erdinç Çakır birinciliği elde etti. Bu arada yarış sırasında askerler, uzun namlulu silahlarla yol güvenliğini sağladı. 617022 Botaş'da üzüntü yaşanıyor! Botaş'da üzüntü yaşanıyor! 27/10/09 12:51 Türkiye Bayanlar Basketbol Ligi takımlarından Botaşspor'da ligin ilk maçında Galatasaray karşısında alınan 70-59'luk yenilginin üzüntüsü yaşanıyor. Genel menajer Abdullah Kutlu, yaptığı açıklamada, güçlü rakipleri karşısında çok iyi mücadele etmelerine karşın, son 1,5 dakikada istediklerini yapamayınca salondan yenik ayrıldıklarını söyledi. Bu maçın artık geride kaldığını belirten Kutlu, 31 Ekimde sahalarında Samsun Basketbol ile karşılaşacaklarını hatırlatarak, hazırlıklara başladıklarını bildirdi. Kutlu, sahalarındaki ilk maçı taraftarlarının desteğiyle kazanmak istediklerini ve bunun için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini söyledi. 616755 Konyaspor liderliği sürdürmek istiyor Karapınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Konyaspor'un 9. haftaya kadar yenilmezlik unvanını sürdürdüğünü anımsattı. Namağlup olmasa da Konyaspor'un halen lider olduğunu vurgulayan Karapınar, şunları kaydetti: ''Lig uzun bir maraton. Bu maratonda yenileceğimiz zaman da olacaktı. Çaykur Rizespor maçında da namağlup unvanımızı kaybettik. Ama Konyaspor kaliteli bir takım. Bu nedenle alınan bir mağlubiyetin, takım üzerinde sonraki maçlar için olumsuz etkisi olacağını düşünmüyorum. Takımımız iyi oynuyor. Maç sonunda soyunma odasına inerek, futbolcuları iyi oyunlarından dolayı kutladım. Çaykur Rizespor karşısında aldığımız mağlubiyet, bizi şampiyonluk hedefinden kesinlikle saptırmadı. Liderlik unvanımızı sürdürmek istiyoruz.'' Karapınar, hafta sonunda sahalarında Kocaelispor ile yapacakları maçtan puan alıp yollarına devam etmek istediklerini bildirdi. AA 616275 Türkiye destekçisi Verheugen yerine 'imtiyazcı' Oettinger Baden-Württemberg eyaleti başbakanı olan Oettinger'in komiser olarak atanması sürpriz olarak nitelendiriliyor. Verheugen'in boşaltacağı koltuğa Hıristiyan Demokrat bir siyasetçinin atanacağı bilinmekle birlikte muhtemel isimler arasında Wolfgang Schauble, Elmar Brok, Peter Hitnze gibi ağır sıkletler zikrediliyordu. Oettinger'in de Almanya Başbakanı Angela Merkel gibi "imtiyazlı ortaklık" formülüne destek vermesi bekleniyor. Oettinger'in zaman zaman yoğun olarak eleştirdiği Merkel, yeni komiser adayı için parlak bir siyasi ve iktisadi tecrübesi olduğunu, Almanya'nın pozisyonunu ve ağırlığını Brüksel'de güçlendireceğini söyledi. Oettinger'in, çalışma alanı olabilecek konular arasında ekonomi, endüstri, ticaret, rekabet ve enerji bulunuyor. Oettinger'in göreve başlaması için Avrupa Parlamentosu'nun da onayı gerekiyor. Hukukçu olan 56 yaşındaki Oettinger, 2005 yılından bu yana FDP ile kurulan koalisyon ile Baden-Württemberg eyaletinin başbakanlığını yürütüyordu. Eyalette ise Oettinger'in yerine kimin başbakan olacağı konusu tartışılıyor. VERHEUGEN, TÜRKİYE'NİN İSTİKRARLI DESTEKÇİSİYDİ AB'nin 10 yeni ülkeyi üye yaptığı ve "büyük patlama" adı verilen 5. genişlemenin mimarı olan Verheugen, Türkiye ile müzakerelerin başlamasına zemin hazırlayan 2004 ilerleme raporunu kaleme aldı. Türkiye'nin istikrarlı destekçisi olarak bilinen Verheugen, son yıldır sanayi ve girişimlerden sorumlu komisyon başkan yardımcısı olarak da Türkiye'ye desteğini her vesile ile ifade etti. Ancak Rum Kesimi'nin AB üyeliği de onun dönemine rastladı. KKTC'ye verilen doğrudan ticaret tüzüğünü hazırlayan Verheugen, tüzüğün Rumlarca veto edilmesini engelleyemedi. Muhtemel bir çözüme "Rum tarafının her zaman evet, Türk tarafının hayır diyeceğini" hesaplayarak AB'nin Kıbrıs siyasetini şekillendiren Verheugen'in Türklerin Annan Planı'na "evet", Rumların "hayır" demelerine rağmen AB'ye üye olmasından sonra çok pişman olduğu yorumları yapıldı. bilge2 617223 İran dışarıya uranyum göndermeye karşı 'ın, düşük yoğunluklu uranyumunun çoğunun daha ileri işlemler için yurt dışına gönderilmesine karşı olduğu bildirildi. İngilizce yayın yapan devlet televizyonu Press TV'de acil koduyla verilen haberde, Tahran yönetiminin BM tarafından hazırlanan öneriye yanıtını 30 Ekim'de vereceğini duyurdu. Televizyon haberinin kaynağını açıklamadı. 'ın diğer devlet televizyonu El Alem'de bu sabah yayımlanan haberde ise Tahran'ın anlaşma taslağını kabul edeceğini, ancak taslakta önemli değişiklikler talep edeceğini duyurmuştu. 616498 Cem Karaca'nın sürgündeki arkadaşı öldü 2004 yılında kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybeden ünlü şarkıcı Cem Karaca’nın 12 Eylül 1980 sonrası Almanya’daki 10 yıllık ‘sürgün hayatında’ birlikte yaşadığı, eski başbakanlardan Adnan Menderes’in doktoru Sedat Barı’nın kızı Savrun Barı, önceki gün İstanbul Beyoğlu As Oteli’deki odasında ölü bulundu. Gelen pis kokular üzerine odaya giren otel personeli, Savrun Barı’nın cansız bedeniyle karşılaştı. Yaklaşık gün önce öldüğü belirlenen Savrun Barı’nın cenazesi Taksim İlkyardım ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Savrun Barı’nın ölümü polis kayıtlarına ‘şüpheli ölüm’ olarak geçti.1957 yılında Almanya’ya yerleşen Savrun Barı, 1971 senesinde bu ülkedeki bir televizyon kanalında çalışmaya başlamıştı. DUYARLI BİR İNSANDI 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Almanya’ya giden Cem Karaca ile 1983 yılında ilişki yaşamaya başlayan Savrun Barı, ünlü şarkıcıyla 1993’e kadar birlikte olmuştu. Son yıllarda kendisini İstanbul Cihangir’deki tarihi eserleri kurtarmaya adayan Savrun Barı, kaçak yapılara karşı hukuk mücadelesine başlamıştı. Bölgede yapılan kaçak yapıların yıkılması ve tarihi eserlerin korunması için çok sayıda dava açan Barı’nın girişimiyle bölgedeki tarihi bir sarnıç da kurtarıldı. Sosyal olaylar karşısında da duyarlı olan Barı, Mor Çatı Beyoğlu Şubesi’nde de çalışmalar yapıyordu. Bugün 617734 Hocam öpelim mi öpmeyelim mi? Sağlık Bakanlığı, domuz gribinin yayılmasını önlemek için vatandaşları öpüşmemeleri ve sarılmamaları konusunda uyardı. Hatta Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın deyimiyle "uzaktan merhabalaşmak gerekiyor. Bu sadece Sağlık Bakanlığı'nın değil, Dünya Sağlık Örgütü'nün de alınmasını istediği tedbirlerden. Ama Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'na göre "Bayramda büyüklerin elini öpmekle bir şey olmaz.". Bardakoğlu, Kurban Bayramı öncesinde "korkmayın" dedi. İşte Bardakoğlu'nun sözleri: ''Sağlık Bakanı '5 ay boyunca birbirinizle öpüşmeyin' tavsiyesinde bulundu. Bayramda büyüklerimizin elini öpmeyelim mi'' sorusu üzerine Bardakoğlu, ''Büyüklerinizin elini öpmekle bir şey olmaz. Korkmayın, siz büyüklerin elini öpün, duasını alın büyüklerinizden size hep iyilik gelir'' dedi. 617511 Kocaeli'de zorla fuhuş iddiasında tutuklama Kocaeli'nin Gebze ilçesinde bir genç kızı alıkoyarak fuhuş yaptırdığı iddiasıyla gözaltına alınan kişiden 1'i tutuklandı. Alınan bilgiye göre, Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne başvuran Kemal Ö, kızı Rukiye Ö'nün bir süredir kayıp olduğunu ve Gürol Çelik isimli kişinin yanında olabileceğini bildirdi. Bu iddia üzerine harekete geçen emniyet güçleri yaptıkları operasyonla Gürol Ç. ve Yılmaz Ç. ile Basri ve Aynur F. çiftini gözaltına aldı. Sorgularının ardından Gebze Adliyesi'ne çıkarılan zanlılardan Gürol Ç, fuhşa aracılık etmek, yeltenmek, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, tehdit, darp ve şantaj suçlamasıyla tutuklandı. Basri ve Aynur F. çifti ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Diğer sanık Yılmaz Ç. de mahkeme tarafından kontrole tabi tutulmak üzere serbest bırakıldı. AA 617787 Salihli'de kaza: 17 yaralı ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Salihli'de kaza: 17 yaralı Salihli'de yolcu otobüsü ile kamyon çarpışması sonucu biri çocuk 17 kişi yaralandı SALİHLİ (A.A) Manisa'nın Salihli ilçesinde yolcu otobüsü ile mısır yüklü kamyonun çarpışması sonucu biri çocuk 17 kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Durasıllı beldesi yakınınındaki Alaşehir kavşağında, İzmir yönüne giden Yunus Atılgan (28) yönetimindeki 45 6445 plakalı yolcu otobüsü, Yahya Daban'ın (43) kullandığı 45 RA 648 plakalı mısır yüklü kamyonla çarpıştı. Kazada sürücüler Yahya Daban ve Yunus Atılgan ile otobüste bulunan yolculardan Kadir Parlak (62), Şükran Sönmez (45), Peyman Gülün (60), Çetin Vadar (68), Fatma Vadar (49), Nisa Bircin (5), Cennet Bulgur (51), Yasemin İnanır (19), Merve Akkaya (19), Aslı Uysal (18), Damla Çevik (39), Yasemin Kınık (32), Zeliha Parlak (24), Nadide Urcan (61), Fikret Urcan (58) yaralandı. Yaralılar, Salihli Devlet Hastanesine kaldırıldı. Yaralılardan kamyon sürücüsü Yahya Daban'ın durumunun ağır olduğu öğrenildi. Kaza nedeniyle yol bir süre trafiğe kapandı. 27.10.2009 GÜNDEM 617101 CHP domuz gribinden ilk ölümü Meclis'e taşıdı CHP, nedeni ile gerçekleşen ilk ölümü Meclis'e taşıdı. İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Ankara'da nedeniyle öldüğü açıklanan "Mustafa 'e teşhisin öldükten sonra konulduğu doğru mudur" sorusuna yanıt istedi. Sevigen, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın yanıtlaması istemiyle 'na soru önergesi verdi. 29 yaşında hayatını kaybeden Mehmet 'in, hastalığı sırasında ailesi ve yakınlarıyla yüz yüze görüşmesine ve temasta bulunmasına neden izin verildiğini öğrenmek istedi. Cenazenin hiç bir sağlık personeli olmadan ve önlem alınmadan aileye verildiği iddiasının doğru olup olmadığını da soran Sevigen, Bakan Akdağ'a "Tüm ailelere karşı tutumunuz böyle mi olacak?" diyerek tepki  gösterdi. 617212 Kredi kartlarında önemli düzenleme Kredi kartlarında önemli düzenleme 27 Ekim 2009 Salı, 15:22 Hükümet, bankaları ve kredi kartı şirketlerini, "Tüketicileri ödeyemeyecekleri borçlara sokmamaları" konusunda uyardı. Küresel ekonomik krizden en çok etkilenen ülkelerden biri olan İngiltere'de hükümet, mevcut borçlanmalar üzerinden faiz oranlarının ve tüketicinin onayı olmadan kredi kartı kullanım limitlerinin artırılmasının durdurulmasını istedi. İngiltere'nin Tüketimden Sorumlu Bakanı Kevin Brennan, İngiliz yayın kuruluşu BBC'ye yaptığı açıklamada, "Kredi kartı şirketlerinin tüketicilere kafa karıştırıcı ve karmaşık ödeme koşulları dayatmaları ya da gerekli açıklamaları yapmadan faiz oranlarını yükseltmeleri kabul edilemez" dedi. Hükümet, konuya ilişkin alacağı önlemler çerçevesinde, kartların minimum limit borçlarının değil, yüksek nakit çekimlerinin ve en pahalı borçların ödenmesinin öncelikli olmasını sağlayacak. Ayrıca, her ay kredi kartlarının minimum borç ödeme miktarları artırılacak ve kredi kartı limitlerinin tüketicilerin onayı olmadan artırılması yasaklanacak. İngiliz hükümeti ayrıca, borçlar üzerindeki faiz oranlarının artışını kısıtlamayı veya yasaklamayı da planlıyor. Kredi kartlarıyla ilgili alınacak bu önlemler ve hükümetin konuya ilişkin önerileri, ülkedeki tüketici dernekleri tarafından memnuniyetle karşılandı. AA 617698 Adana'da domuz gribi vakası Bu güne kadar kişide domuz gribine rastlandığını anlatan Kemik, "Bu kişilerden 2'si yurtdışından gelen vatandaşlarımızdı. Tedavileri yapıldı, sağlıklarında bir sorun yok." dedi. Şu anda ilköğretim öğrencisi bir çocuk, üniversiteli bir genç ile bir lise öğrencisinin tedavilerinin sürdüğünü dile getiren Kemik, "İlköğretim öğrencisinin evinde tedavisi sürüyor. Domuz gribine Diyarbakır'dan gelen üniversite öğrencisinde rastlandı. Bir lise öğrencisinin tedavisi devam ediyor." diye konuştu. Domuz gribiyle ilgili Adana havaalanındaki önlemlerin sürdüğünü, yurtdışından gelenlerin taramasının yapıldığına dikkat çeken Kemik, şunları kaydetti: "Adana'da Sağlık Bakanlığı'nca kurulacak domuz gribiyle ilgili laboratuvar gelecek hafta tamamlanacak. Artık tahliller Ankara'da değil Adana'da yapılacak. Bakanlıktan gelecek talimatlar doğrultusunda ise aşılama çalışmalarına başlanacak." 616152 Eski gerilla lideri ikinci tura kaldı Eski gerilla lideri ikinci tura kaldı 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Güney ülkelerinden Uruguay’da önceki gün yapılan devlet başkanlığı seçiminde şanslı görülen sol kanadın adayı, eski gerilla lideri Jose “” Mujica, gerekli olan yüzde 50’yi yakalayamayınca 29 Kasım’daki ikinci tura kaldı. İlk tur yarışı önde bitiren Mujica, oyların yüzde 47.5’ini alırken, rakibi sağın adayı Luis Alberto Lacalle ise 28.5’te kaldı. Uruguay’da 1973-1985 yılları arasındaki askeri dikta rejimi döneminde hayatının yaklaşık 15 yılını cezaevinde geçiren 74 yaşındaki Mujica, Tupamaru gerillalarının liderlerindendi. LaCalle (68) ise, 1970’lerde evine düzenlenen bombalı saldırıdan ve girişiminden kurtulmuş, 1990-1995 yılları arasında devlet başkanlığı görevini üstlenmişti. 617159 Merve de başörtülü Çanakkale mağduru Mardin'de duyanları hayrete düşüren bir olay yaşandı. Genç kız, saatlerce gözyaşı dökmesine rağmen geziye katılmak için Eldem'i ikna edemedi. Alınan bilgilere göre olay geçtiğimiz Pazar günü yaşandı. Milli Eğitim Bakanlığı Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen 'Cumhuriyet Eğitim Gezileri Projesi' kapsamında Mardin'den Çanakkale'ye gezi düzenlendi. Kız meslek lisesi son sınıf öğrencisi Merve Akgül (17), otobüse binmek üzere iken Milli Eğitim şube müdürü Mehmet Eldem tarafından başörtülü olduğu gerekçesiyle otobüsten indirildi. Anıtkabir ziyaretinde başörtüsünü çıkaracağını bildirmesine rağmen otobüse alınmayan Merve, verilen cevap karşısında gözyaşlarına hakim olamadı. "DİĞER DÖRT KIZ KORKUDAN BAŞINI AÇTI" 2007 yılında Erzincan Kemah'ta PKK'lılar tarafından şehit edilen er Mehmet Arslan'ın teyzesinin kızı olan Merve, Çanakkale gezisinin hayalini kurarken başörtüsü engeli ile karşılaşmasına bir anlam veremedi. Yaşadıklarını şöyle anlattı: "Çanakkale'yi görmeyi çok istiyordum. Ama başörtüm yüzünden otobüse bile bindirmediler. Şube müdürü beni kenara çağırdı. 'Bu şekilde geziye gelemezsin' dedi. Ben, resmi kurum ve Anıtkabir'de başörtümü açacağımı söyledim. 'Otobüste de açmak zorundasın' diye ısrar etti. Okulda zaten başörtümü çıkarıyordum. Ama otobüste bu şekilde bir engelle karşılaşmam beni hayli üzdü. Geziye katılan diğer kız öğrencinin de başörtülerini çıkarmalarını istedi. Onlar korkudan başlarını açmak zorunda kaldı. Bunu yapanları Allah'a havale ediyorum. Çok istediğim Çanakkale şehitliğini ziyaret etme imkanını elimden aldılar. Çanakkale'de şehit olanların anneleri, kız kardeşleri de başörtülüydü. İnanıyorum bu olay orada yatan şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır. Beni Çanakkale'den mahrum bırakanlar hakkında dava açacağım." GEREKİRSE AİHM'E GİDECEK Merve Akgül'ün annesi Peyruze Akgül de kızının uğradığı haksızlığa tepki gösterdi. Hadiseyi ayrımcılık olarak değerlendiren Akgül, "Kızım gün Çanakkale'ye erkenden kalkıp hazırlandı. Ancak tam otobüse birerken, başörtülü diye otobüse bile almadılar. Bu olay insanlık dışıdır, ayrımcılıktır. Kızımın hakkını savunmak için gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracağım." dedi. Eğitim-Bir-Sen Mardin Şube Başkanı Hasan Ekinci de başörtülü olduğu gerekçesi ile Merve Akgül'ü Çanakkale'ye göndermeyen yetkililere tepki gösterdi. Bunun, dünyada eşi benzeri olmayan bir insan hakkı ihlali olduğunu belirten Ekinci, Hiçbir mevzuat ve yönetmelik inancın gereğini ortadan kaldıramaz. Sonuna kadar bu işin takipçisi olacağız. Türkiye, bu yasakçı zihniyetten bir an önce kurtulmalıdır. İdeolojik davranışlardan bir an önce vazgeçilip, tarafsız, ilkeli, özgürlükçü, bilimsel ve insan merkezli eğitim sistemine geçilmelidir. Bir eğitimcinin vazifesi, Çanakkale'ye gitmek isteyen bir kız çocuğuna problem çıkarmak olmamalı." şeklinde konuştu. Öğrenciyi otobüsten indirdiği belirtilen Mardin İl Milli Eğitim Şube Müdürü Mehmet Eldem ise konuyla ilgili sorulara cevap vermedi. 2009-10-27 16:03:51 her zamanki gibi boş çıktı. 2002'de K.Maraş'ta Bülent Arınç namus meselemiz demişti başörtüsü için. çözmek için hiçbir şey yapmıyorlar. yaptırmıyorlar edebiyatındalar hala. Burak Kamil Taşçeken 2009-10-27 16:01:25 cuntacıların zülmü kendilerini boğacak sormak lazım şu din düşmanlarına biz size zülm yapmıyoruz siz bize niye zülüm yapıyorsunuz bu anadoluyu koymadığınız insanların ataları vatan yaptı hepsi müslümandı. garib olan birşey var ülke işkal altındamıki bunlar pervasızca davranıyorlar.bu yavrularımızı ağlatıyorlar. hakkı coşkun 2009-10-27 15:58:35 simitçi, köfteci, taksici, fırncı, kasap, vs bunlar ne satar? Bi de dinciler var, dini satıp geçim sağlayan. Dindar değil ha bunlar, karıştırmayalım. İLHAN GÜLER 2009-10-27 15:57:04 çanakkale geçilmez diye yıllardır uyutulduk, meğer çanakkale çoktaan geçilmiş te haberimiz yokmuş... idris pamuk 2009-10-27 15:56:41 yıdır sizin zihniyet iktidar sekiden beyazı caminde pretosto edilirdi türban yasagı akp iktidar oldu protestolar bitti demek türban pretostolarını akp organize ediyormuş VATANDAŞ DERKİ 2009-10-27 15:53:26 Çotanak denen terbiyesiz chp'li eskiden böyle olmuyordu demiş.Eskiden sokakta insanlar örtünmeye korkardı zaman medyada elinizdeydi bu haberleri yayınlamazdınız.Haber7 olmasa yine bu olaylar ortaya çıkmayacak Yozgatlı 2009-10-27 15:52:13 merve kardeşim siz artık RESULALLAH ın davasını temsil ediyorsun. ALLAH (c.c) bu mübarek görevi size nasip etti. bundan sonra size edep ve haya ile nur suresi 31. ayette geçtiği gibi bol ve başörtünü yakalarının üzerine salarlar emri gereği giyinmek ve kendi arkadaş ve çevrene tebliğ etmek düşer. TEBLİĞ ETMEK HER MÜSLÜMANA FARZDIR. muhammed islam 2009-10-27 15:48:41 gidipte başını açaçaksan başını hiç kapatma kardeşim örtünmek ALLAH,ın emri olduğundan örtünüyorsun başını açıpta gitmektense gitmemek daha iyidir ALLAH örtünmemeyi kimseye nasip etmesin. zaza-12 2009-10-27 15:37:24 kimse 'ben emir kuluyum' bahanesinin arkasına saklanmasın. Biz sadece ALLAH kuluyuz. sahi okuyan ve memur olan kızlar müslüman kızları değilmidir? niye ALLAH ın emrini çiğniyorlar. kızlrımız niye açık? gençlik niye dinden bihaber? cahiliye döneminde kızlarını diri diri gömerlerdi. bugün ise diri diri cehennem ateşine atıyoruz. hem de kendi ellerimizle... FARKINDA MIYIZ....? muhammed islam 2009-10-27 15:33:56 bu cuntacı ve din düşmanlığı yapan zihniyet her yerde nasıl oluyorda rahat calışıyorlar.kendilerini ne sanıyorlar hadleriniemi benim namz kılan kardeşlerimi bası örtülü bacılarımı fişlemek canakkaleye götürmemek.allah tan kormazlar mı?RABBİM sen peygamber sabrını bizlerde ver,zalimin zulmune bişiy dedğimis yok yapması gerekeni yapıyorlar da biz imanli kullarına da uyanık olmayı,zulme karsı sabırlı olmayı nasip et AMİN. byressam 2009-10-27 15:31:18 demek ki bu zilleti hak ediyoruz. bu böyle devam ederse ahirette de zilleti tadacağız. bir islam ülkesinde ALLAH'ın hükümleri nasıl yasaklanır bir türlü anlayamıyorum. yoksa kanun koyucular (haşa) ALLAH'tan daha zeki, daha akıllı, daha mı iyi biliyorlar? bu gidişle helak olacağız. tek çare KUR'AN ve SÜNNETİ SENİYYE'ye dönmek ve hayatımızda tatbik etmektir. not: m.eldem bu hareketiyle gurur duysun bakayım. huzuru mahşerde ALLAH'ın emirlerine karşı tağutların kanunlarını tatbik etmek neymiş görür. muhammed islam 2009-10-27 15:29:59 eserinle gurur duyabilirsin p. memleketi yılda ne hale getirdin bak.sen den önce böyle bir şeyler bu kadar olmuyordu.imamdan müdür olursa bu olur.halkı birbirine düşüren tek parti AKP DİR çotanak 2009-10-27 15:24:09 "Muallimler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" kealmını söyleyen Mustafa Kemal Atatürk, düvelin saldırdığı conk bayırında göğüs göğüse harb edilip,toprağı kıpkırmızı,ağaçlarının gövdesi kıpkırmızı olan Vatan Toprağında 253.000 şehidimizin yatttığı mübarek topraklarda,hangi ideal uğruna harb komutanlığı yaptı?Bunu sayın Öğretmenimiz idrak ettimi acaba?Çanakkalenin bir evladı olarak soruyorum.Kaldırmayın Mustafa Kemal Atatürkü yattığı toprağından...!!! Nahit Pazarbaşı 2009-10-27 15:22:08 akp-sadet-mhp-bbp yani tüm sağ partiler sıkma başı (türban)ı cözmek istemez cünkü cözülürse secim zamanı halka ne diyecek.idolojileri bunun üzerine kurulu bayrak -kuraan-üzerinden siyaset yapanların allah ......versin.bu nedenle dedikki CHP gelecek yüzler gülecek çotanak 2009-10-27 15:21:05 alem marsda su ararken siz hala kızlarımızın baş örtüsüilemi uğraşıyorsunuz,ayıp ya ayıp koca koca adamlarsınız ,%99 müslüman olan bu ülkede yaptıklarınıza bakın da utanın beyler utanın.. EROL PARLAK 2009-10-27 15:18:25 akepe yasakcı bir partidir.polis partisidir bu kızı engelliyen akepenin yöneticisidir chp gelecek bu dertler bitecek. z.burnunda 100 kişinin önünde yemin etti.rte bu benim namus borcumdiye... 7yıldır neden cözemedin cözerse elindeki kozu vermek istemiyor çotanak 2009-10-27 15:15:21 ne şehitlerimize nede şehitlerimizin emanetlerine saygı kalmamış kız şehit yakını ve şehitlerimizi görmeye gidiyor. başörtüsü ile devrim mi yapacak 17 yaşındaki bir kız çocuğu karşındaki.acaba şehitlerimize sorma fırsatımız olsa ne derdi bu duruma.ayrıca kabristanlara girerken başı açıklar bile kapanırken bu adam ne hakla engeller anlamak zor uğur 2009-10-27 15:12:59 sorumluları Allah ıslah eylesin...göreceksinizki bu işin sorumlusuda mhp olacaktır!!!!!!!!!!!! levent beder 2009-10-27 15:12:38 yazık çok yazık şu güzel memleketimizde nelerle uğraşıyoruz millet aya çıkıyor biz nerdeyiz ak parti güya ikdidarda adam kafasına göre kurallar çıkarıyor uyanalım artık şu işe bi açıklık getirelimşu basörtüsü sanki pkk dan daha tehlikeli yazık çok yazık yuhhhhh selçuk küçük 2009-10-27 15:09:23 eğer başörtüsü dini bir kıyafettir diye yasaklanıyorsa, ''Şehitlik'' de dini bir tabirdir. Yasaklanması gerekir. Bu durumda ''Çanakkale Şehitliği'' demenin de yasak olması gerekir. Bunun yerine ''Kabristan''(olmadı bu da dini), ''Ölü bulundurma yeri''(şehitlerimizden özür diliyorum dini olmayan bir terim bulamadım) denmelidir. Bu durumda şehit olanlara da şehit demememiz gerekir. Bu hangi mantığa, hangi zekaya sığar. Bu saçmalığın bir an önce çözülmesi lazım. Musa KARA 617717 'Tayyip ülke elden gidiyor lan'a dava Edinilen bilgiye göre, üniversite öğrencisi bir gencin "" adlı internet sitesinde yayınlanan "Ses çıkarma" isimli müzik parçasında geçen sözler hakaret sayılarak, 11. Sulh Ceza Mahkemesi'ne kamu davası açıldı. Açılan davanın gerekçesinde, şarkı sözlerinde eleştiri ve tenkit sınırlarının aşıldığı, kişisel değer yargılarında bulunularak eserin hakaret içerikli, hukuka aykırı duruma getirilerek küçültücü değer yargılarında bulunulduğu, şikayetçi Recep Tayyip Erdoğan’ın… görevinden dolayı yazılmıştır” denildi. Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesi şarkının Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da meydana gelen ve PKK tarafından gerçekleştirilen eylemlerde hayatını kaybeden şehitler ve gazi olan askerler için duyulan üzüntünün ülkedeki yürütme organının başı olan Başbakan’a karşı olan tepkiyi ortaya koymak ve duyarlılığa davet etmek amacını taşıdığı belirtildi ve “Hakaret içerir sözlerin doğrudan Başbakan’a yönelik olmadığının açıkça belli olduğu" gerekçesiyle sanığın beraatına karar verildi. Bunun üzerine, Başbakan Erdoğan’ın avukatı tarafından karar, Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nde temyiz edildi. Daire tarafından verilen temyiz kararında, söz konusu "rap" parçasında Erdoğan’a "Tayyip uyan ülke elden gidiyor l..." diye hitap edilmesi ve nakaratın defalarca tekrarlanmasının, eleştiri ve sitem sınırlarını aşan, küçültücü değer yargıları içerdiği ifade edildi ve Daire yerel mahkemenin beraat kararını bozdu. -YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NDAN "RAP" TANIMI Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin kararına itiraz etti. Başsavcılık, bozma kararının kaldırılmasını istedi. Başsavcılığın itirazında, sanık Server Uraz tarafından "Ses çıkarma" isimli müzik parçasının adlı internet sitesinde, klip şeklinde yayınlandığını hatırlattı ve parçanın müzik terimleri sözlüğüne göre "rap" adı altında adlandırıldığı ifade edildi. Başsavcılık “Bu tür müziğin belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerdiğinin kabul edilmesi gerektiği”ni ifade ederek, sanığın nakaratta kullandığı "l.." kelimesinin de yaptığı müziğin niteliğinde kullanıp kimseyi hedef almaya yönelik olmadığı belirtti. Başsavcılık, bu gerekçelerle, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin kararını yerinde bulmayıp, Dairenin yerel mahkemenin beraat kararını bozmasının yasalara aykırı olarak niteledi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılı tarafından "rap" şöyle tanımlandı: “Rap, kökenleri 1970'lerin getto Amerika'sına dayanmaktadır (Gangsta rap). Amerika'nın bazı varoş eyaletlerindeki çetelerin birbirlerini ıslah amaçla buldukları Hiphop kültürünün müzik koludur. Rap'in "Rhytm and Poem (Ritim ve şiir ya da Ritmik Şiir) veya Rytmic American Poetry (Ritmik Amerikan Şiiri)" sözcüklerinin kısaltması olduğu bilinir. Rap kısaltma olmadan kelime anlamı olarak ağır sözlü eleştiri demektir. Rap, müziğin temposuna uyarlanarak söylenen sözlerdir. Rap hızlı söylenen bir müzik türüdür. Rap'ı ‘ritmik şiir’ olarak açıklamak mümkündür. Müziğin temposuna uygun olarak kafiyeli sözler söylemek Mc'lik olarak adlandırılır. Rapte şiirin ölçüsü ritme dayalıdır. Aliterasyon, asonans, kinaye, mecaz, benzetme ve diğer söz sanatlarını görmek mümkündür. Secilere yer verilir ve genellikle yarım uyak kullanılır. İlk ortaya çıktığında ele alman konular eğlence ve aşk iken yıllar sonra bazı Afro-Amerikan ozanların etkisiyle ‘politik Rap’ ortaya çıkıp ırkçılığa, faşizme, emperyalizme karşı sözler içeren sosyo-politik eleştirilere yer verilmiştir. Battle Rap, rap müziğinin bir alt koludur. İsim vererek ya da üstü kapalı biri ya da birileri sözlerde iğnelenir... Altyapılar genellikle sert olur ve iğneleme yapıldığı için sert sözler kullanılır. Ülkemizde en çok örneğine rastlayabileceğimiz rap türüdür.” (ANKA) 2009-10-27 20:43:11 Geçmişte Denize batmakta olup imf'ye mahkum olan ve okul ögrenclerin 2. el kitap bulmaya calışıp kırtsaiyeden kitap alacak durumu olmayan evinde kömuru olmayan, Hastane kuyruklarındaki vatandaşımız ilaç almaya çalışan.Savunması Sanayisi %10 potansiyelde olan.Derin Örgutlerin kuklası olup her gelen gidenin darbe vurduğu bir kaos olan,Komşularıyla heran savaş içerisine bile giren,hergun Banka hortumları ve ruşvetin dönduğu bir ülkeydi AKP'den önceki bu memleketin hali.Ne kadar balık hafızalıyız dimi. YAZIK mehmet ceylan 2009-10-27 20:41:36 laf milliyetçileri ise sloganlarla ülke bütünlüğünü savunduğunu sanırlar. oysa ülke bütünlügü, ülke topraklarını adım adım dolaşmakla, halkımızın dertlerine ortak olmakla, yapılan hizmetlerle, kısaca icraatla korunur. laf milliyetçileri ülke bütünlüğümüz için, vatandaşlarımızın yararına ne yaptılar? lafta bölünmeye karşı olduklarını söyleyen devlet bahçeli ve deniz baykal türkiye'mizin kaç tane ilini ziyaret ettiler, açıklasınlar da gerçekten bütün milletimizi kucaklamışlar mı, bölmüşler mi, bilelim.. hasan esen 2009-10-27 20:40:42 Eleştiri yapmak hakaret etmek midir.%40 şeçmiş basbakan olmuş sen ona git Lan de. böyle eleştiri mi olur Serhat Bey.Eleştiri kültürü olması da önemli.Ben de sizi eleştiriyorum Serhat Bey! volkan türk 2009-10-27 20:38:02 Bakıyorum bâzı yorumcu arkadaşlar, "istediğimiz gibi eleştiremiyoruz" demeye çalışıyorlar. Derdiniz belli sizin. Amacınız eleştiriye küfür katmak, argo katmak.. Evet çünkü bünyeniz ona alışkın olduğu için küfretmeden duramıyorsunuz. Üniversiteli gencin cezâyı hakettiğini apaçık görüyoruz. Önce saygılı davranmayı öğrenelim, sonra da saygıyı hakedelim. Neymiş efendim, Mhp'ye her türlü sözü söylermiş".. Görüyoruz kimin kime ne kelimeler sarfettiğini. Herkes üstüne alınsın lütfen. AKABEY 2009-10-27 20:07:20 hiç kimse türkiye başbakanına bu sekilde hakaret edemez,haddini bilseydi burası amerika degil akıllı olsun ,şimdi bir de kendine şarkı yazsın sözde milliyetci ,milliyetçilik bayrak acmakla sarkı yazmak ile olmaz ,vatanın menfaatlerini en iyi şekilde korumak ile olur,sözde milliyetci gecinenlerden kimse tayyip erdgandan daha milliyetci degildir kurt kurt 2009-10-27 20:03:27 Bence az bile yani. damaroperasyonu 2009-10-27 19:51:54 Aman ha dikkat. Sayın Başbakanım kendisi bu ülkenin lideri ya. İstediğini eleştirir istediğine istediği sözü söyler, MHP ye istediği kelimeleri sarf eder, Kandan Ne alanalar der, Şehit Cenazeleri üzerine siyaset yapıyorlar der, hatta hatta şehit cenazelerine katılanların kılmış olduğu namazı bile eleştirir bu onun hakkı. Ama velakin kimse kendini eleştiremez, eleştirir ve bir laf söylerse, bu ülkenin polisini yargısını üzerine gönderir ve onu cezalandırmak için elinden geleni yapar. Aman Dikkat. HALUK DEMİREZEN 2009-10-27 19:22:06 Başbakan işi gücü bırakmış nelerle uğraşıyor..Yani, bir eleştiri yapacağız. Tırsıyoruz.Bu ne YAAAAA...Düşünün bir kere, memlekette eleştirmek bile parayla.Paran varsa her tür eleştiri yapabilirsin.Hakarete varıyorsa ödersin parasını olur biter.E biz ne yapacağız? Azıcık kıyısından..vs..vs.. Serhat AKINCI 616733 Özgener: "Terim sadece ara verdi" "Hocamızın teknik direktörlüğe kısa bir ara verdiğine inanıyorum" diyen Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, "çünkü arzusu ve hırsı onu çok fazla süre futboldan ayrı tutamaz" dedi. Terim ve yardımcıları için İstanbul'da düzenlenen yemeğeÖzgener ve tüm yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra Terim'in yardımcıları Oğuz Çetin, Metin Tekin, Müfit Erkasap ve Eser Özaltındere katıldı. Özgener, "bugün teknik direktörlüğe kısa bir süre ara verdiğine inanıyorum, çünkü çalışma arzusu, hırsı, futbol sevgisi hocamızı çok fazla süre futboldan ayrı tutamaz. Hocamıza ve yardımcılarına çok teşekkür ediyorum. Hakkını helal et hocam" dedi. Kendilerine çok iyi bir çalışma ortamı sunan TF'ye teşekkür eden Fatih Terim, "başka yerde olsak da her zaman Türk futbolunun emrinde olacağız" dedi: "Sevgi ortamında zaman zaman bu tip kazalar olmasına rağmen çok önemli başarılar elde edilebiliyor. nedenle gönlümüz, hepimizin arzu ettiği Dünya Kupası'nda olalım isterdi." 617106 Türkiye Kupası'nın adı Ziraat oldu Swissotel'de gerçekleştirilen törene Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Mahmut Özgener, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar katıldı. Yapılan anlaşma gereği bu sezon Türkiye Kupası'nın ''Ziraat Türkiye Kupası'' adı altında oynanacağı bildirildi TFF Başkanı Mahmut Özgener, törende yaptığı konuşmada, Türkiye Kupası'nda ve Türk futbolunda yeni bir dönem başladığını belirterek, ''Yaklaşık ay önce gerçekleştirdiğimiz ihale sonucunda TRT, 2009-2010 ve 2010-2011 sezonları Türkiye Kupası'nın yayın ve isim haklarını aldı. Ülkemizin ilk televizyonu olan TRT'nin uzun bir aradan sonra tekrar kupa maçlarını yayınlayacak olması ile birlikte, TRT'nin ödeyeceği miktar ile sezon için kulüplerimize ödenecek toplam miktarın yüzde 30'luk artışla 34 milyon 200 bin dolara çıkması Türk futbolu açısından da gurur verici'' dedi. Bugünkü isim sponsorluk anlaşma töreninde önünde Türkiye adı bulunan kurumun yer almasının tarihi bir anlam taşıdığını belirten Özgener, şu ifadeleri kullandı: ''Toplam geçmişleri 273 yıla dayanan üç kurum, Türk futbolu için işbirliği içinde olacaktır. Türk futbolunun en önemli değerlerinden biri olan Türkiye Kupası için oluşturulan bu güç birliğinin yaratılmasında, futbolumuzda sağlanan güven ortamının, futbola aktarılan kaynak artışının payı büyük. Temiz ve rekabetçi futbolda yer almak isteyen büyük ve köklü markalar birer birer, futbolun parçası olmaya başladılar. Açıkçası, bu gelişmeler bizleri umutlandırıyor ve kalıcı bir şeyler yapmaya gayret etme heyecanımızı devam ettiriyor.'' Özgener, Türkiye Kupası heyecanı yaşayacak takım sayısını 54'den 71'e çıkardıklarını, maddi artışlarla bu sezon alt liglerden tur geçerek gruplara kalacak takımların 165 bin dolar performans primine sahip olacağını söyledi. Türkiye Kupası'nın Ziraat Türkiye Kupası adı altında oynanacağını anlatan Özgener, ''Türk futbolu, sponsorlar ve onların yarattığı kaynaklarla ileriye gidecektir'' dedi. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ise, yaklaşık 20 yıl sonra Türkiye Kupası'nın yayın haklarını almalarından dolayı mutlu olduklarını belirterek, şöyle konuştu: ''TRT en son 1989 yılında Türkiye Kupası maçlarını yayınladı. Son yıldır bu karşılaşmalar şifreli yayınlanıyordu. Bizim şifresiz yayınlamamız sporseverler için bir jest olacak. Tüm Türkiye'deki insanlarımız bizi rahatlıkla izleyebilecek. Amacımız şifresiz yayınla insanların ev ortamlarında futbol keyfi yaşamaları. 2009-2010 sezonu isim hakkını Ziraat Bankası'na verdik. Gelecek sezon da isterlerse bu isim hakkını onlara satacağız. Uzman spor kadromuz var. Kameralar yenilendi. Kaliteli bir spor frekansını izleyicilere sunacağız. Türk futboluna hayırlı olsun.'' Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar ise TFF ve TRT ile gerçekleştirdikleri işbirliği çerçevesinde adlarını Türkiye Kupası'na vermenin heyecanı ve mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti. ''Ülkemizin kamuya mal olmuş kurumu arasındaki işbirliğinin Türk futboluna katkıda bulunacağına inanıyorum'' diyen Çağlar, Türk sporuna destek vermekten gurur duyduklarını söyledi. -YILLIK 4.5 MİLYON DOLAR- Can Akın Çağlar, bir soru üzerine isim sponsorluğu için 4.5 milyon dolara anlaştıklarını açıkladı. Konuşmaların ardından imza töreni yapıldı. Daha sonra Özgener, Şahin ve Çağlar, Türkiye Kupası'yla basın mensuplarına poz verdi. -TURKCELL SÜPER LİG MAÇLARININ LESİ- TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Turkcell Süper Lig maçları için de ihaleye girip girmeyecekleri sorusuna, ''Bu işi şifresiz vermeyi arzulamaktayız. Lig maçlarının ihalesinde şifresiz hükmü varsa biz bu işe talip oluruz. TFF başkanımızın şifresiz yayınlamasıyla ilgili seyirci konusunda endişeleri var. le şartnamesine bağlı. Bunu da satın alma konusunda irademiz var'' diye yanıt verdi. Mahmut Özgener ise ihale şartnamesinin henüz hazırlanmadığını belirterek, ''Türk futbolunun geleceği açısından yayın ihalesi çok önemli. Şartnamemiz büyük ölçüde tamamlandı. Kısa sürede bunu kamuoyu ile paylaşacağız. Tüm haklar tek bir kalemde satılmayacak. Farklı kalemler olacak. Canlı maç yayını konusunda, şifreli olması gerektiği kanaatindeyiz. Bunun da detaylarını herkes görecek. Canlı maç yayınları dünyanın birçok yerinde şifreli. Bizim canlı yayınlarla ilgili kanaatimiz bu yönde'' şeklinde konuştu. Özgener, Turkcell Süper Lig maçlarının canlı yayınlandığı saatlerde Avrupa liglerinden maçların da canlı yayınlandığının hatırlatılması ve bunun seyirci sayısında düşüşe yol açtığının belirtilmesi üzerine, ''Önümüzdeki dönemde maç yayın saatleri konusunda düzenleme yapmayı düşünüyoruz. Bu çalışmayı yaparken de yayıncılarımızın yaptığı uzun süreli anlaşmaları da göz ardı etmemeliyiz. Orta yolu bulmak için çalışıyoruz'' dedi. AA 616378 Bir azim ve başarı hikâyesi Tabakalar halinde giren tonlarca çelik, dev gemiler olarak çıkıyor. 1950'li yıllarda milyonlarca insanın öldüğü savaş sonucunda yerle bir olan ülkedeki tersanede, şimdi dünyanın en büyük gemileri üretiliyor. Kırılma Noktası bu hafta insanoğlunun isterse neler yapabileceğinin hikâyesini ekrana taşıyor. TRT2 23.30 616575 İzmir Körfezi petrol atığıyla kaplandı!.. İzmir Körfezi'nde Cumhuriyet Meydanı çevresinde deniz üzerinin atığıyla kaplandığını görenler şaşkına döndü. Bir gemiden boşaltıldığı sanılan atığının kaynağını bulmak için yetkililer körfezde demirli gemilerden örnek aldı. 617245 EPDK'dan Petrol Ofisi'ne soruşturma AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, EPDK bugünkü kurul toplantısında, Hatay'da yapılan denetimlerde POAŞ'ın depolarında bulunan maddenin ulusal marker olmadığının tespit edilmesi üzerine, konuyla ilgili soruşturma açılması kararı verdi. Bu karar çerçevesinde POAŞ'tan yazılı savunması alınacak ve buna göre karar bağlanacak. Hatay Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan denetimler sonucu POAŞ'ın Hatay'daki depolarında ulusal marker enjeksiyon cihazında 300 gramlık bir madde bulunmuş ve TÜBİTAK tarafından analiz edilen sıvının ulusal markerin niteliğini bozucu bir madde olduğu tespit edilmişti. Petrol Ofisi Üst Yöneticisi (CEO) Melih Türker de bu maddeye ilişkin ''Sahte marker olduğu iddia edilen bu madde aslında ulusal marker enjeksiyon sistemlerinin çeperlerine yapışmış bulunan ulusal markerin de tam olarak enjeksiyonunun sağlanması için sistemin yıkanmasında kullanılan isopiropil alkol ya da motorin/benzin karışımıdır'' diye açıklamada bulunmuştu. PETROL PİYASASI KANUNUNA GÖRE YAPTIRIMLAR Petrol Piyasası Kanunu gereği rafinericiler ve dağıtıcıların yurt içinde pazarlayacakları akaryakıta, rafineri çıkışında veya gümrük girişinde EPDK'nın belirleyeceği şart ve özellikte marker eklemesi zorunlu bulunuyor. Buna dönük Kurum, ulusal marker ve idarî ve teknolojik yöntemler ile bir denetim sistemini kurmakla yükümlü iken, valilikler de görevli elemanların başvurusu halinde denetim amaçlı alınacak numunelerin kullanıcı ve bayilerden alınmasını ve emniyetini sağlamakla sorumlu bulunuyor. Numunelerde yapılacak testlerde ulusal markerin gerektiği şart ve seviyede bulunmadığı ve alınan numunelerin laboratuvar analizi ile teknik düzenlenmelere uymadığı tespit edilmesi durumunda ise idari para cezası ve yaptırımlar uygulanıyor. Kanunda yer alan ek maddeye göre de konunun adli boyutunda, kaçak petrolü satışa arz eden, satan, bulunduran, bu özelliğini bilerek ticari amaçla satın alan, taşıyan veya saklayan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılıyor. Yapılacak adli işlemlerin sonucunda ulusal markeri yetkisiz olarak üreten, satışa arzeden, satan, yetkisiz kişilerden satın alan, kabul eden, bu özelliğini bilerek nakleden veya bulunduran kişiye de iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılıyor. Ulusal markerin kimyasal özelliklerini taşımasa bile, bu madde yerine kullanılmak amacıyla üretilen kimyasal terkipler hakkında da bu fıkra hükmü uygulanıyor. Kanunen daha ağır cezayı gerektirmeyen hallerde ise Kurul tarafından tasfiye edilen kaçak petrolün vergiler dahil satış bedelinin üç katı tutarında ayrıca idari para cezası veriliyor. AA 616547 Domuz gribine karşı yapılması gerekenler Halk Sağlığı Uzmanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Halksağlığı Anabilim dalı uzman doktoru Prof. Dr. Hilal Özcebe, konuyla ilgili soruları cevaplandırırken, domuz gribi virusunun vücuda giriş noktalarının yalnızca burun delikleri, ağız ve boğaz yoluyla olduğunu belirterek, virüsün girişinin önlenmesine yönelik müdahaleleri desteklediklerini söyledi. Prof. Dr. Özcebe, şu önlemleri desteklediklerini açıkladı: "-Elleri sıklıkla yıkayın, el yıkama sırasında sabun kullanın. Ellerinizi 15-20 saniye süreyle su ve sabunla yıkamalısınız. Su ve sabuna ulaşamadığınız yerlerde alkol içeren el antiseptikleri kullanabilirsiniz. El yıkama ile ilgili kuralları izleyiniz. -Yemek, banyo gibi zorunluluklar dışında ellerinizle yüzünüze dokunmaktan kaçının. Daha önce virüs bulaşan yerlerden ellerimiz ile virüsü alabileceğimiz için ellerimizi solunum sistemimize yaklaştırmamız gerekmektedir. Elimizi ağzımıza götürmemeliyiz. -Genel hijyen kurallarına riayet edin. Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapın. Burnunuzun içini en az günde bir kere ılık tuzlu suyla sümkürerek temizleyin. Bu yolla virüs sayısını azaltmış olursunuz. -C vitamini ve Narenciye suları kullanarak bağışıklığınızı güçlendirin. Bunun yanı sıra genel olarak beslenmenize dikkat ediniz..Vitamin ve mineralleri dengeli almaya özen gösteriniz. -Genel olarak su alımı sağlıklı olmak için çok önemlidir. Vücudun dengesinin iyi korunabilmesi için bol su içilmesini önermekteyiz. Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden için. -Ayrıca, sağlıklı yaşama için önemli olan dinlenme ve yeterli uyuma yine vücut direncini artırmak için gerekmektedir." 27 Ekim 2009 616246 İçgüdü İçgüdü Orijinal Adı: Instinct Yönetmen: Jon Turteltaub, Oyn: Anthony Hopkins, Cuba Gooding Jr., Laura Tierney TV 20.15 Dağ gorilleri üzerinde bir araştırma yapan hayvanbilimci Dr. Ethan gorillerin arasına katılır. Ancak insan nesli her şeyi yok eder ve tüm goriller öldürülür. Grubunu korumak isteyen profesör de iki kişiyi öldürür. Dr. Powell'un yargılanabilmesi için konuşması gerekmektedir ve bunun için bir psikoloji öğrencisi görevlendirilir. 27.10.2009 TELEVİZYON 617765 "İhbar mektubunda isim olması şart değil" "İhbar mektubunda isim olması şart değil" 27.10.2009 21:52Serdar KULAKSIZ AHT İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan olakkadı, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın orjinali ve beraberindeki ihbar mektubunun kimliği meçhul bir kişi tarafından gönderildiğini belirtti. Gönderilen ihbar mektubunda isim ve adresin bulunmadığını kaydeden olakkadı, "Size belgenin aslı gönderiliyor. Önemli olan bu belgenin doğruluğudur. Tabii ki böyle bir belge savcılık tarafından inceletilir. Gönderenin isminin ve adresi olması şart değil" dedi. Gönderilen bir ihbar mektubunun doğruluğunun her zaman savcılık tarafından araştırıldığını belirten olakkadı, "Bir ihbar mektubu imzalı ve isimli bile olsa hemen kabul görmez. Doğruluğu savcılık tarafından araştırılır. Bir kişi kendisi gelip ihbar mektubunu verse dahi bu da hemen kabul görmez, muhakkak araştırma yapılır" dedi. İhbar mektubunda kesinlikle imza olacak diye bir şart olmadığını ifade eden olakkadı, "Bunun sadece belge olması da şart değil. Eğer imzasız bir ihbar mektubu gelmişse savcılık buradaki iddiaları araştırır. Şüphelendiği bir şey varsa bu yönde çalışma yapar. Savcılıklara veya polise isimsiz telefon ihbarları geliyor. zaman bu ihbarlara da bakılmaması gerekir. Savcılık her türlü iddiayı araştırır. İmzasız ihbarlar kabul edilmez diye birşey yok" diye konuştu. 616392 Uslu çocuklar... Melih Aşık Açık PencereUslu çocuklar... 27 Ekim Salı 2009 “’dan ’lı grubun gelişi ertelendi” haberini ilk önce Başbakan Erdoğan’dan duyduk. Bir dostumuz not göndermiş: Bunlar ne biçim ?.. Öcalan “Gel” deyince geliyor, Erdoğan  “Dur” deyince duruyorlar... Bu işin esprisi... Ancak şu ciddi durum da var ortada... PKK’lılar ile arasında ciddi bir diyalog kurulmuş... Nitekim Habur’dan giriş tarihi günler öncesinden verilmiş, devlet erkânı da gün sınırda hazır bulunmuştu. Ayrıca, PKK’lı grubun daha önce suç işlemeyen militanlardan oluştuğu bildirilmiş, bizim devlet de buna inanmıştı... Demek garanti sağlam yerden... Habur’dan giriş ülkede tansiyonu beklenmedik şekilde yükseltince bu defa Avrupa’daki grup durduruldu. Zamanlamanın doğurduğu sakıncayı ayarlamak zor olmadı... Demek arada “orkestrasyonu sağlayan” güçlü birtakım aracılar mevcut... Bu iş ’yi aşar... Aracılar daha güclü birileri, mesela Amerikalılar olmasın? Pekiii... İki tarafa da rahatlıkla söz geçirebilen bu güçlü aracının acaba nasıl bir planı var? Bu açılımı nereye götürecek? Bunu biliyor muyuz? Biliyorsak mesele yok... Bilmiyorsak gece nasıl rahat uyuyabiliriz?.. Plan ve kuşku Altında Albay Dursun Çiçek’in imzası bulunan “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nın orijinalini elinde bulundurduğunu iddia eden bir meçhul subay bunu savcılarına gönderiyor. Planın altındaki imza Adli Tıp’ta inceleniyor. Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu saptanıyor... Dün yandaş basında ayrıca ihbarcı subayın sayfalık bir mektubu yayımlandı. İmzanın Çiçek'e ait olması ihbarcı subayın sayfalık mektubunun da doğru olduğunu gösterirmiş gibi.. Mektuptaki iddialar manşetlere çıktı... Orgeneral Hasan Iğsız ve da hedefe oturtuldu. Adli Tıp, güvenilirliği zedelenmiş bir kurum. Herhalde sözü geçen belge başka laboratuvarlarda da incelenecek, olayı yeniden soruşturacak, suç varsa cezalandırılacaktır. Bu arada oluşan soruları yansıtalım: İhbarcı subay bu belgeyi neden 4.5 ay boyunca ortaya çıkarmadı? Neden gündemi değiştirmek istercesine AKP’nin Kürt açılımının çıkmaza girdiği bir anda ortaya çıkardı... Neden belge yandaş basına sızdırılarak kamuoyu etkilenmeye çalışılıyor? Neden normal hukuki sürecin dışına çıkılıyor. Muş’un perileri! “Şirket olarak eğitimini üstlendiğimiz 1000 kız çocuğumuzdan en başarılı 39’unu seçelim... Sonra bu çocuklarımızın yaşam öykülerini kendi ağızlarından dinleyelim. Bu öyküleri bir kitapta toplayalım... Kitaptan elde edeceğimiz gelirle başka çocuklarımıza verelim, diye düşündük...” Düşünenler, dünyanın en büyük perakendecilik şirketlerinden Metro Group’un çalışanları... Başlarında Grup’un Türkiye Temsilcisi Dr. Tekeoğlu, hemen harekete geçmişler. Muşlu 80 kızı okullu yapan “İmkânsız Periler” adlı kitap böylece doğmuş. Geçtiğimiz cuma günü Muş Merkez Alpaslan Kız Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda düzenlenen töreni izleyen arkadaşımız Fahrettin Fidan, okulun öğrencileri ve öğretmenleriyle ayaküstü sohbet imkânı buldu. İzlenimleri mi? “İlk dikkatimi çeken şey çocukların kendilerine olan güvenleri ve meslek tercihinde büyüyen hedefleri oldu. Eskiden bu bölgenin kız çocuklarına, ileride ne olmak istiyorsun, diye sorulduğunda gelen yanıt değişmezdi; veya hemşire. Şimdi mi? mühendisi, bilim adamı, balerin, keman sanatçısı, çocuk doktoru, vb. Bir diğer gözlemim, çocuklar okullarını ve öğretmenlerini gerçekten çok seviyorlar. Bu sevginin ana nedenlerinden biri, köylerindeki gibi ağır çalışma koşullarının okulda olmaması. İkincisi; günde üç öğün yemek yiyebilmeleri... Üçüncüsü; idealizmlerini henüz kaybetmemiş, aynı zamanda arkadaş, anne ve baba gibi gördükleri öğretmenleri. Ailelerin kız çocuklarını okula göndermelerinde hâlâ sorunlar yaşanıyor mu, diye soracak olursanız... Bu soruyu İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinin birine sordum. Gelen yanıt: “Eskiden, özellikle babaları iknada çok zorlanır, okullarımıza yeterli öğrenci bulamazdık. Şimdi tam tersi. Bunun önemli sebeplerinden biri bilinçlenen annelerin ve kız çocuklarının babalara baskı yapması... Ama yine de birinci sebep bence devletin kızını okula gönderen ailelere yaptığı para yardımıdır.” Obama muhalif kanal News’u ’dan çıkarınca yönetimi destekleyen kanallar “Fox yoksa biz de yokuz” demiş. Demek ki orada meslek dayanışması iktidar yalakalığından daha önemli... Haldun Ertem Kadın Araştırmaları Derneği’nin “Cumhuriyet’in 86. yılı” toplantısı 31 Ekim 2009 günü Oteli Katında... Prof. Aysel Çelikel yönetimindeki panelin konuşmacıları: Ataol Behramoğlu, Muharrem İnce,  İsa Gök Şenal Sarıhan... için, “Ne yaparım da ülkeyi daha ileri götürürüm diye bir düşüncesi yok” demiş. Fakat galiba “Ne yaparım da malı daha iyi götürürüm” diye bir düşüncesi de yok! Fahrettin Fidan (484 yazı) 616659 İMKB'de 29 Ekim tatil programı İMKB'den Kamuyu Aydınlatma Platformunda (KAP) yayımlanan duyuruda, yarın yarım gün, 29 Ekim 2009 tarihinin tam gün resmi tatil olması nedeniyle borsa pazar ve piyasalarında uygulanacak işlem ve takas esasları hakkında bilgi verildi. Duyuruda şöyle denildi: ''28 Ekim 2009 tarihinin yarım gün, 29 Ekim 2009 tarihinin tam gün resmi tatil olması nedeniyle Borsamız pazar ve piyasalarında uygulanacak işlem ve takas esasları aşağıdaki gibi olacaktır: Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım ve Repo Ters Repo Pazarları'nda 28 Ekim 2009 tarihinde, saat 9.30-11.30 arasında işlem yapılacaktır. 28 Ekim 2009 tarihinde yapılan aynı gün valörlü işlemlere ilişkin nakit ve menkul kıymet takas yükümlülükleri en geç saat 12.30'a, repo karşılığı menkul kıymet bildirimleri ise en geç saat 11.50'ye kadar yerine getirilecektir. Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım ve Repo Ters Repo Pazarları'nda 29 Ekim 2009 tarihinde işlem ve takas yapılmayacaktır. Hisse Senetleri Piyasası'nda 28 Ekim 2009 tarihinin yarım gün resmi tatil olması sebebiyle sadece 1. seans yapılacak, 29 Ekim 2009 tarihinde ise seans yapılmayacaktır. 26 Ekim 2009 tarihinde gerçekleştirilecek işlemlerin takası 30 Ekim 2009 tarihinde, 27-28 Ekim 2009 tarihlerinde gerçekleştirilecek işlemlerin takası ise birleştirilerek Kasım 2009 tarihinde yapılacaktır. İMKB Yabancı Menkul Kıymetler Piyasası Uluslararası Tahvil Pazarı'nda 28 Ekim 2009 tarihinde, 09.30-11.30 saatleri arasında işlem yapılacaktır. 29 Ekim 2009 tarihinde işlem ve takas yapılmayacaktır.'' AA 617814 Başkentte elektrik kesintisi Başkentte elektrik kesintisi AA Giriş Saati 27.10.2009 20:47 Güncelleme 27.10.2009 20:48 Dağıtım şebekelerinde planlanan yıllık periyodik işletme, hat bakım ve onarım çalışmaları nedeniyle 30 Ekim Cuma günü Ankara'nın bazı yerlerinde elektrik kesintisi uygulanacak. Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Kazan'da, Atatürk Mahallesi'nin bir kısmı, 09.00-14.00 saatleri arasında elektrik alamayacak. Kızılcahamam'da, Kızılcaören Çengeller Mahallesi, MİT (Çamlıdere), Çamlıdere merkez yaylaya, 10.00-15.00 saatleri arasında elektrik verilemeyecek. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616952 Genelkurmay Başbuğ'un konuşmasını siteden çıkardı Türkiye'de etrafımızda ve dünyada cereyan etmekte olan gerçek olaylara bakarsak ciddi bir çok sorunun bulunduğunu ve yaşandığını görürüz. Dünya ülkelerinin hemen hemen hepsi küresel kriz ve bu krizin doğurduğu ekonomik ve sosyal konularla boğuşmaktadır. Türkiye bunun yanında terör ve bölücü terör örgütü ile mücadelesine devam etmektedir. Çevremizde başta İran'daki song gelişmeler olmak üzere, Irak, Afganistan ve Pakistan'da ciddi olaylar yaşanmaktadır. Kıbrıs görüşmeleri de bir taraftan sürmektedir. Bütün bunlar yaşanırken Türkiye iki haftadır Genelkurmay Askeri Savcılığı'na elinde bulunan, topladığı ve talep ettiği bütün bilgiler çerçevesinde yürüttüğü hazırlık soruşturması neticesinde ulaştığı karar neticesinde bir kağıt parçası etrafında enerjisini tüketmiştir. Ayrıca yargı sürecini sabırla sükunetle bekleme basiretini de gösterememiştir. Her şeyden önce bunlardan dolayı biz TSK olarak üzgünüz. Şu anda elimizde olan hukuki anlamda bir kağıt parçasıdır. Hiç zaman kaybedilmeden belge olduğu iddia edilenin gerçekten belge olup olmadığının hukuk ve yargı yoluyla ortaya çıkartılması için Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu durumda bizim tarafımızdan yapılması gereken tek ve doğru hareket tarzı da budur. Soruşturma aynen adli yargı teşkilatı içerisindeki Cumhuriyet Başsavcılıkları gibi Anayasal teminatlar altında, bağımsız bir şekilde faaliyetlerde bulunan Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından yürütülmüştür. Karar da yine bu makama aittir. Askeri savcılık kanunlar çerçevesinde incelenmesi gereken bütün unsurları, mevcut bilimsel ve teknik imkanları da kullanarak bu karar ulaşmıştır. Genelkurmay Askeri Savcılığı"nın verdiği kararı beğenebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz ancak bu karar karşı saygısız ve küçümseyici tavırlar içine giremezsiniz. Bu tip davranışlar askeri yargıyı küçültmez, bu şekilde davrananları küçültür. Son dönemlerde artan bir şekilde ve örgütlü olarak gerçekleştirdiği değerlendirilen kurgulanmış bazı olaylar, TSK"yı yıpratma ve karalama kampanyasına dönüştürülmektedir. Hukuk açısından yaşadığımız olayda bugün gelinen nokta, olduğu iddia edilen, bir kağıt parçası olduğunu, bir belge olmadığını göstermektedir. Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı ve Genelkurmay Askeri Savcılığı elindeki bütün bilgi ve belgeler ışığında ve hukuk çerçevesinde gerekeni yerine getirmiştir. Bu duruda bugün biz bu kağıt parçasının birileri tarafından TSK"yı yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendirmekteyiz. Bu kağıt parçasının kimler tarafından ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkartılması görevi ise devletin istihbarat birimleri ile yargı organlarına düştüğünü bildiriyor ve bunu istiyoruz. Bu konunun önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu ve buna benzer olayları devlet, bu millet ve ordu içinde fitne ve fesat çıkartma eylemleri olarak görüyoruz. Daha önce de söylediğim gibi TSK demokrasi ve hukuk ilkelerine bağlı ve saygılıdır. Bu ilkelere aykırı düşünce içinde olan ve davranışlar içinde bulunan personeli TSK bünyesinde barındırmaz. Bunu kim söylüyor, bunu Anayasamızın 117. maddesine göre TSK"nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı ben söylüyorum. Artık TSK"nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı"nın bu ifadesi en büyük teminattır. Daha bunun dışında başka şeyler aranmasının anlamını anlamıyorum. Bütün bu söylemlere rağmen TSK ile artık hiçbir haklı neden ve haklı bir gerekçeye dayanmadan, çeşitli nedenlerle ve çeşitli şekillerde darbe ve muhtıra söylemlerinde bulunanların iyi niyetli olmadıklarını, halkımızın da artık bu söylemlerden usanmış olduğunu düşünüyorum. Onun için TSK"nın komutanı olarak açıkça söylüyorum ki; artık TSK üzerinden elinizi çekiniz. TSK üzerinden kendinizi siyasi tanımlama düşüncesinden ve gayretlerinden vazgeçiniz. TSK"ya karşı medya üzerinden asimetrik bir psikolojik harekat yürütmeye son veriniz. TSK tarihsel misyonu, kurumsal kültürü ve devlet adamlığı ve tecrübesinin gereği olarak kendisine karşı asimetrik olarak medya üzerinden yürütülen psikolojik harekata her zaman ve özellikle kamuoyu önünde cevap vermekten kaçınmaktadır. Ayrıca bize askeri okullar da şu da öğretildi: Akıllı insan her şeyin farkına varır. Akılsız insan ise her konuda fikrini söyler. Bu nedenlerle bizlerin olayları takip takip etmediğimiz, gereken yer ve zamanlarda rahatsızlıklarımızı dile getirmeyeceğimiz doğru değildir. TSK hiçbir gerçeğe dayanmayan, hukuk dışı davranışlarla devam ettirilmesi faaliyetlerine katlanamaz. TSK bütünlüğünün her türlü dış tepkilere maruz bırakılmasına seyirci kalamaz. Unutulmamalıdır ki TSK"nın bütünlüğünün korunmasını ve haksız yere yıpratılmasını aynı zamanda ülkemizin bir beka sorunu olarak görüyoruz. TSK"nın bütünlüğünün korunması ve artık haksız yere yıpratılması sadece TSK"nın bir sorunu değildir. Biz bunun aynı zamanda ülkemizin bir beka sorunu olarak anlaşılmasını özellikle istiyoruz. TSK üzerinden oynanan ve oynanacak oyunlar bizim görev ve sorumluluklarımızı yerine getirme kararlılığımızı etkilemez. TSK"nın güvenlik boyutunda ülke sorunlarına yönelik görüş ve tespitlerimizi yasal platformda ilgili makamlara iletmeye devam edeceğiz. Tahriklere kapılarak kamuoyun önünde tartışmalara girmeyi uygun bulmuyoruz. Bu çerçevede son yaşanan olayları da önümüzdeki hafta yapılacak Milli Güvenlik Kurulu toplantısına getireceğiz. Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'in sorusu: Bu çerçevede Sayın Başbakan"ın bir açıklaması oldu. Bu konuda daha yapılması gerekenler odluğunu sizin bu konuyu çok iyi bildiğinizi ve bir çalışmanın yürütüldüğüne de inandığını söyledi. Bu çalışma nedir? 16 Haziran"da bunu görüştünüz mü? Org. Başbuğ: Birincisi TSK"da demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşünce içinde olan, davranışlarda bulunan personel barınamaz. Bunu TSK"nın komutanı olarak ben açıkça ifade ediyorum. Böyle durumlar olursa TSK gerekeni anında yerine getirir. Başka yerlerden işaret vs almamıza gerek yoktur. Bugüne kadar yaşanan süreçte neler yapıldı, neler yapılır? Bunu doğru anlamak için önce askeri mahkemenin yetki ve sorumluluklarını anlamanız gerekir. Maalesef rahmetli Uğur Mumcu"nun söylediği gibi, hukuk tahsili görenler bile yanlış yorumlarda bulunuyorlar. Rahmetlinin dediği gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz. Askeri mahkemelerin yetki ve sorumlulukları çok açık. Askeri Usul Kanunu"nun 9. maddesinde der ki; askeri kişilerin, askeri suçları varsa, bunlar askeri mahallerde, askerlik hizmetleri ile ilgiliyse buna bakacak makam askeri yargıdır. Söz konusu iddiada iddia nedir; suçun Genelkurmay Karargahı"nda işlendiği iddia ediliyor. Bunu hala askeri mahkeme mi bakar sivil mahkeme mi bakar diye sormak abesle iştigaldir. Bazı kişiler Avrupa"da askeri mahkemelerin kalmadığını söyleyecek kadar cahilce belki de maksatlı ifadelerde bulunuyor. Askeri mahkemeler bugün de geçerlidir. AB ülkelerine gelin bakalım: İngiltere, Belçika, İtalya, Lüksemburg, Yunanistan, İspanya, Polonya... Şimdi askeri yargı ile iki başlılık olduğunu söyleyenler neden şu Avrupa ülkelerinde de askeri mahkeme olduğunu söylemiyorlar. Bakın Rusya"da da, ABD"de de, İsrail"de de askeri mahkemeler var. "Efendim askeri mahkemeler tarafsız değildir?" iddiaları da çok çirkin. Bu devlete, Anayasaya, hukuka saygısızlık. Bu mahkemeler kadı mahkemesi mi, sokak mahkemesi mi? "Askeri mahkemeler bağımsız değildir?" Size bir örnek: Genelkurmay Askeri Mahkemesi yani benim mahkemem askeri mahkemelerde subayların bulunmasının Anayasaya aykırı olduğu düşüncesinden hareketle Anayasa Mahkemesi"ne dava etti ve Anayasa Mahkemesi de kabul etti. "Efendim soruşturma emirle başladı?" Peki biz bu emri ne zaman verdik. Olaydan yarım saat sonra verdik. Tersi olsaydı diyebilirdiniz ki komutanlık emir vermiyor diyebilirdiniz. Ayrıca savcı aciliyet görürse de derhal soruşturma başlar. Bunlar açıkken nasıl yargı bağımsız diyebilirsiniz. Bu binada yanımızdaki bir salonda Yarbay Mustafa Dönmez"in mahkemesi başladı. Her zaman söylüyorum yargı kesin karara ulaşmadan herkes bir kere suçsuzdur. Ama Yarbay Dönmez"le ilgili iddianameyi kim hazırladı. Yine bu savcılar hazırladı. İddianamede Yarbay Mustafa Dönmez"e ilişkin suçlamalar çok ciddi. (sonuç ne?) 12 Haziran günü bu haberin gazetede çıkması üzerine, askeri savcılık soruşturmaya başladı. Soruşturmaya başladığı andan itibaren bu belgenin bulunduğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile işbirliğinde bulundular. Bizim amacımız bu belge doğru mudur, değil midir? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"na ne dedik? Elinizde ne kadar bilgi belge varsa bize verin ve işbirliği yaptık. Ne kadar sürdü bu soruşturma? 12 gün. Askeri savcılık ve Genelkurmay Karargahı bu konuda üzerine düşen her şeyi yapmıştır. Kamuoyunun bizden cevap beklemesine rağmen ve bu bekleme süresinin aleyhimize işlemesine rağmen biz bunu göğüsledik. Ne için? Hukuk için. Askeri savcılık kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Bu karar kesin değildir. Biz hukuk ilkelerine saygılıyız. Önemli olan bu belgenin doğru olduğuna ilişkin delil, bilgi, emare çıkarsa bu soruşturma tekrar açılabilir. Bizim TSK olarak delil toplama üzerinde yetki ve sorumluluğumuz yoktur. Biz bu konunun herhalde net olarak ifade ettiğimizi zannediyorum. Biz üzerimize düşen görevi yerine getirdik. Bundan sonra ne istiyoruz? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"ndan istiyoruz: Bu belgenin gerçek olmadığı hareketle, bu kağıt parçası kimler tarafından ne amaçla başladı? Bunu bulun. Genelkurmay Askeri Savcılığı da bu noktadan hareketle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"na belgeyi gönderdik. Yoksa İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı"ndan bu belge doğru mudur, değil midir, bunu istemiyoruz. Bu bizim işimiz. Fikret Bila'nın sorusu: Bu konuda değişik tartışmalar yaşadık. Ancak Albay"ın 20 sayıda imzası olduğu ve farklı imzalar kullandığı ortaya atıldı. Bu imza Albay"a soruldu mu? Bu imza farklılığının soruşturulmadığı söylendi. Bu doğru mu? Org. Başbuğ: Bu soruşturma Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yürütüldü. Askeri savcılık bağımsızdır. Bana 20 tane askeri savcıyı getirin. Hangisi askeri başsavcıdır deyin tanımam. Askeri savcılık elbette imza konusu üzerinde durdu. Ama gelinen sonuç şudur: İmza değişiklikleri kriminal inceleme sonucunu değiştirmiyor. Bilimsel olarak yapılan bu incelemelerde teknik kriterler kullanılıyor. Siz nasıl şekilde imza atarsanız atın elinizin mahsulü olduğu anlaşılıyor. Bir anlamda el hareketiniz parmak izi gibi... Burada ıslak imzaya sahip belge yok. Dolayısıyla elbette askeri savcılık bu konu üzerinde durmuştur ancak belgenin aslı ıslak imzaya sahip bir belge olmadığı için burada bir sonuca ulaşılması mümkün değil, sonucu değiştiremeyeceği kanaatine varılmıştır. Erdoğan"ın doğruluğu ispatlanmamış bir kağıt parçası üzerine Şanlıurfa"daki konuşmasından hicap duyuyor musunuz? Bu konuda düşüncelerimi Sayın Başbakan"a ilettim. Benim bu konudaki düşüncelerim bunlardır. Fitne fesat karıştırmak isteyenler var dediniz. Bu konuda bir sonuca ulaştınız mı? Coğrafyamız belli. Siz TSK"ya zarar verirseniz, kime zarar verirsiniz? Ülkenin bekasına zarar verirsiniz. Biz kanunlara saygılıyız ve kanunlara aykırı hareket edenlere izin vermeyiz. Biz demiyoruz ki TSK hiçbir şekilde tartışılamaz. Evet olabilir. Belki bazıları yararlı da olur. Ama bizim karşı olduğumuz hiçbir gerçeğe dayanmayan, önyargılı, yıkıcı faaliyetler. Yalnız TSK için değil, devlet için de, millet için de... AK Parti bu kağıt parçası çıktığı zaman yargıya başvurdu. Bu başvuru askeri mahkeme kararından sonra olsa daha iyi olmaz mıydı? konuda ben yorum yapmayı uygun görmüyorum. 15 Haziran"da belge sahte çıkarsa, ne yapacağımızı Türkiye görecek dediniz. Belgenin sahte olduğu yönünde kanaatiniz oluşmuş durumda. TSK"nın hiçbir şekilde yıpratma faaliyetine katlanamayacağını söylediniz. Türkiye görecek çerçevesinde ne gibi bir metot izleyeceksiniz? İzliyorsunuz işte. Biz bu devletin ilkelerine saygılıyız. Bir konuyu askeri savcılığa verdik. Askeri savcılık konuyla ilişkin karar vermeden bir kelime bile söylemedik. Bu hukuka olan saygımızdır. Biz hukuk devleti ilkelerine bağlı ve saygılıyız. Elbette hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde ne yapılacaksa yapılacaktır. Bundan başka sonuçlar çıkartılırsa üzülürüz. Bu konudaki düşüncelerimizi de yasal platformda getiririz. Önümüzdeki hafta MGK"da bu konuyu getireceğiz. Bu konuyla ilgili yaşadığımız bazı sorunlar var. Bununla ilgili de Genelkurmay Askeri Savcılığı suç duyurusunda bulundu. Bahsedilen kağıt ayın 4"ünde bulundu. Ayın 6"sında İstanbul"daki mahkemenin oturumunda bu dosya açıldı. Bir takım evraklar var. 12"sinde bir gazeteye servis edildi. Şimdi bunu sormaya, sorgulamaya hem hukuk yoluyla, hem diğer şekillerde hakkımız yok mu? belgelere bakıyoruz, tuhaf. Bir yığın belgeler usulüne göre hazırlanmış, uygun, çok önemli olmayan konular. Bu belge ise onlarla hiçbir ilişkisi olmayan, içerik olarak, hazırlanış şekli olarak farklı bir belge. Peki bu belgenin Nisan 2009"da hazırlandığını kim tespit etti? Belgenin üzerinde hiçbir tarih yok. Soruşturma kapsamında bir takım kriminal raporlar hazırlandı. Birisi Jandarma Genel Komutanlığı"nan hazırladığı rapor. 17"sinde hazırlandı, özel kuryeyle gönderildi. 19 ve 27"sinde bu raporun bazı parçaları basın yayın organlarında yer aldı. Neden? Belgenin tümü de değil, arzu edilen noktalar. Amaç kamuoyu oluşturmak... Medya üzerinden asimetrik psikolojik bir harekat yapılıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bir rapor hazırlandı, 22 Haziran"da gazetede. Bunu sormak benim hakkım değil mi? Ne için? Genelkurmay Askeri Savcılığı bu konuyla ilgili soruşturma başlattı. Doğru neyse çıksın? Bizim ona hiçbir itirazımız yok. Siz doğrunun çıkmasını beklemeden durmadan bunu dinamitlerseniz ne olur? Bazen trajik durumlar yaşıyoruz. Kara mizah örneği, bakın Genelkurmay Askeri Savcılığı"nın açıklaması Çarşamba 14:50"da ajanslara verildi. sayfalık uzun bir sayfa. andan itibaren bütün TV kanallarımız haberlerine başladı. 14:50"de verildi, 15:00"da yorumlar başladı. Yorumu yapanlar inanın daha Genelkurmay Askeri Savcılığı"nın kararını görmemiş. 15:00"da çıkıyor diyor ki "Olacağı zaten buydu. Ben zaten başka bir şey beklemiyordum." Ayıptır. En azından alın şu sayfalık metni okuyun. Beğenmediğiniz yerler olabilir. Üzülüyorum ki yorum yapanlar daha açıklamanın başlığını bile görmemişler. Programı yürütenlerin önünde de yok. Ne zaman geldi 15:30. Ajanslara da bir çağrıda da bulunmak istiyorum. Bu tür önemli şeyleri parça parça vermeyin. Ajanslar parça parça veriyor. Elbette TV"deki arkadaşlarımız sıkıntıya düşüyor. Bir satır görüyor, yanlış yorumlar yapıyor. Yıllardır TSK kendisine yönelik sistemli yıpratma faaliyetlerinden bahseder. Bunu kim, kimler, hangi kurum, kuruluşlar olduğu yönünde fikriniz var mı? Elimizde ciddi bir delil olmadan, belge olmadan, yargı kararı olmadan, kamuoyu önünde herhangi bir kişi veya kuruluşu suçlama doğru değil. Ama bu konuya ilişkin bizim de elbette bazı duyumlarımız var. Elbette bunu ilgili makamlarda gerekli zaman ve yerlerde elbette paylaşıyoruz. Bu konu TSK için kapandı mı? Kovuşturmaya yer olmadığı kararları kesin değildir. Bu kararlar ancak yeni bir delil, emare ulaşırsa, soruşturma yeniden açılır. Anayasa"nın geçici maddesi... 617315 Siirt'te sivil toplum örgütlerine operasyon Operasyon kapsamında 18 kişi gözaltına alındı. Siirt Emniyet Müdürlüğü ile Siirt Jandarma Komutanlığı ekiplerince merkez ve ilçelerdeki bazı sivil toplum örgütlerine yönelik 24 noktada düzenlenen eş zamanlı operasyon sürüyor. Operasyonlarda şimdiye kadar 18 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. 617302 EPDK'dan Petrol Ofisi'ne Soruşturma : EPDK'dan Petrol Ofisi'ne Soruşturma Yayına Giriş: 27.10.2009 15:41:11 Güncelleme: 27.10.2009 15:41:11 EPDK, Petrol Ofisi'ne ulusal marker ihlali nedeniyle soruşturma açmaya karar verdi. 617236 BM'den mesajla gıda yardımı Dünya Gıda Programı (DGP), Suriye'deki Iraklı mültecilere cep telefonu mesajıyla gıda yardımı yapacak. Mülteciler aldıkları mesajları yerel dükkanlarda gıda almak için kullanabilecek. DGP sözcüsü Emilia Casella, cep telefonu şirketi MTN'nin desteğiyle başlatılacak pilot proje çerçevesinde, geleneksel dayanıksız gıda maddesi yardımı yerine her aileye iki ayda bir 22 dolarlık "sanal senetler" yollanacağını belirtti. Casella, Cenevre'de yaptığı basın açıklamasında, mültecilerin, elektronik belgeleri, klasik yardım paketlerine genellikle konulamayan pirinç, un, mercimek, nohut, yağ, konserve balık, peynir ve yumurta almak için kullanabileceklerini söyledi. Düzenli olarak DGP yardımı alan 130 bin Iraklı mültecinin neredeyse tamamının cep telefonu olduğunu ifade eden sözcü, pilot uygulamanın ilk etapta 1000 kişiyi kapsayacağını kaydetti. Sözcü, bu yolla sadece gıda yardımı yapmakla kalmayıp, yerel dükkanlara ek pazar oluşturduklarını da belirtti. Hükümetin rakamlarına göre Suriye'de çoğu savaştan kaçan 1,2 milyondan fazla Iraklı mülteci yaşıyor. AA 617627 Kuzen Garpioğlu ifade verdi ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Kuzen Garpioğlu ifade verdi İSTANBUL (A.A) İş adamı Hayyam Garipoğlu'nun oğlu F. Garipoğlu, geldiği İstanbul Adalet Sarayı'nda Münevver Karabulut cinayetinin bir tanığıyla yüzleştirildi.  Sultanahmet'teki İstanbul Adalet Sarayı'na avukatı Aytekin Kaya ile birlikte gelen F. Garipoğlu, burada soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Faruk Erşen Yılmaz ile görüştü. Adliye çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Garipoğlu'nun avukatı Kaya, müvekkilinin, olay gecesi katil zanlısının yanında bir kişi olduğunu beyan eden taksiciyle yüzleştirildiğini söyledi.  Kaya, 'Yemin ettirildikten sonra taksici, gece C.G'nin yanında olan kişinin F. Garipoğlu olmadığını söyledi. Zaten önceden yapılmış işlemler yeniden tekrar edildi. Farklı olarak yüzleştirme yapıldı. Artık davanın açılmasını bekliyoruz' dedi. Savcı ve polislerin ne iddia varsa onları incelediklerini ve tekrara varan işlemlerin de yapıldığını belirten Kaya, 'Mutlaka soruşturmayı yürüten savcıların bir kanaate vardığını düşünüyorum. Dolayısıyla kovuşturmaya geçileceğini düşünüyorum. F. Garipoğlu, ifadesini tekrarladı ve olay günü orada olmadığını, saat 18.00'den itibaren evinde olduğunu söyledi' diye konuştu. Avukat Kaya, 'Her iddiayla uğraşırsak ana zeminden uzaklaşırız' dedi. 27.10.2009 GÜNDEM 616673 Siirt'te jandarmadan şok operasyon 10.31 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 'te jandarmadan şok operasyonTuran KOYUNCU/SİİRT, kent merkezinde sabah erken saatlerinde Jandarma ekipleri tarafından 24 ayrı noktaya eş zamanlı baskın düzenlendi. Silah kaçakçılığına yönelik olduğu belirtilen operasyon kapsamında çok sayıda kişi gözaltına alındı. Siirt Jandarma Alay Komutanlığı’na bağlı askerler, sabah erken saatlerden itibaren kentin 24 ayrı noktasına eş zamanlı operasyon düzenledi. Mahallesi, Hami Efendi Caddesi, Abdullah Bağış Caddesi, Mahallesi ve Caddesi üzerinde bulunan 24 ayrı ev ve işyerinde yapılan aramalarda, onlarca kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Operasyon’un hangi suçlara yönelik olduğu konusunda Jandarma bilgi vermezken, silah kaçakçılarına yönelik olduğu öne sürüldü. Operasyonlar sırasında, sabah erken saatlerde kent merkezinde askerleri gören vatandaşlar şaşkınlıklarını gizleyemedi. . 616752 Rum ve Türkler yerinden edilmişti Türkiye ile Yunanistan arasında Cumhuriyet'in ilk yıllarında gerçekleşen nüfus mübadelesi, milyondan fazla Rum'u kök saldıkları toprakları terk ederek Yunanistan'ın çeşitli kentlerine göç etmek zorunda bıraktı. Yüzyıllarca birbirlerine adeta kardeş gibi kenetlenen Rum ve Türkler gözyaşları içinde ayrılık öyküleri bıraktı arkasında. İşte öykülerden biri Safranbolu'da son yıldır sessiz sedasız hüznün yerini tebessüme bırakan gelişmelerle yeniden şekilleniyor. Karabük'ün dünya tarih mirası listesindeki sevimli ilçesi Safranbolu bu yıl Yunanistan'ın kuzeyindeki bin nüfuslu Skydra ilçesi ile kardeş şehir protokolü imzaladı. Skydra'nın nüfusunun büyük bölümü mübadele döneminde göç eden Rumlardan oluşuyor. Safranbolu'da mübadele öncesi 2700 Rum yaşıyordu. Safranbolulu Rumların birçoğu Selanik'in 80 kilometre uzağındaki Skydra kentine göç etti. İlçede Rum halkından eser kalmadı. Ancak ne olduysa bir dönem Safranbolu'da değirmencilik ve kerestecilikle geçimini kazanan Testempasis ailesinin yaşadığı Değirmenci Konağı'nı Safranbolu'nun köklü Türk ailelerinin torunlarının satın almasıyla oldu. İşte iki ilçe halkını birbirine bağlayan gönül köprüsünü kardeş şehir protokolüyle taçlandıran öykü de tam bu noktada başladı. Değirmenci Mehmet Ali Işık Semerci Mustafa Işık ile Radyo Tamircisi K. Maraşlı Turan Erkenez'in torunları konağı satın alarak restore ettirdi. Konağın sahibesi Servet Erkenez'in damadı Ahmet Işık konağın ilk sahibi Rum ailenin izini sürmeye başladı. NÜFUS KAYDINI BULDU Öyle bir meraktı ki bu 2007'de konağın sahiplerinden Ahmet Işık'ı bulduğu ipuçlarıyla Yunanistan'ın Skydra ilçesine yolculuğa çıkardı. Işık, nüfus kayıtlarını araştırarak Testempasis ailesinin en yaşlı üyesi ve konağın eski sahiplerinin kızı olan Fanni Testempasis'i buldu. Türkçe konuşan 83 yaşındaki büyükanne Fanni, küçük kızı Teodora ve damat Stamatis Kazaeke'yi bir festivale konuk olarak Türkiye'ye davet etti. Fanni Teyze ile Değirmenciler Konağı'nın hanım patroniçesi Servet Erkenez arasında davetten sonra kurulan dostluk bir abla-kardeş ilişkisine döndü. Birbirlerine yazdıkları mektuplar, gönderdikleri hediyeler, telefonla anlatılan anılar dostluğu derinleştirdi. İlk ziyarete Skydra'da kiraz toplama mevsimi olduğu için gelemeyen Fanni Testempasis'in tarım işletmecisi oğlu Yannis ikinci daveti kaçırmadı. Üstelik yanında Skydra'da yaşayan Safranbolu âşığı 50 mübadeleciyi de getirerek. ŞEFTALİ GETİRDİLER Konağın yeni sahiplerini Skydra'da konuk eden Testempasis ailesi geçen yıl 95 Rum'la bu yıl 150 Rum konukla Safranbolu'ya çıkarma yaptı. Geçen ay yapılan Safranbolu Belgesel Film Festivali'ne gelen Rum konuklar baba ocağı olan topraklara döndüklerinde bu kez yanlarında bir folklör ekibi ve kardeş şehir protokolü anlaşması yapmak üzere Skydra Belediye Başkanı Hadis Georgios'u da getirdi. Fanni Testempasis'in işadamı oğlu Yannis "Türkler bizim canımız, ciğerimiz. Şeftali ve kiraz bahçelerimiz var. Ticari ilişkiler de kuracağız" diyor. Sabah 616003 'Konu çok ciddi Başbuğ'la konuşacağım' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İrticayla Mücadele Eylem Planı''na ilişkin yeni gelişmelerle ilgili olarak ''Temennim odur ki şu andaki yazılanlar, çizilenler veya söylenenler doğru çıkmasın, yanlış çıksın. Böyle bir bedeli Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaldıramaz. Özellikle de Silahlı Kuvvetlerimizin böyle bir zan altında kalmasını da tabii hazmetmek kabul edilebilir gibi deği. İhbarcı konuşursa herşey çözülür'' dedi. Erdoğan, ''Ben tabii medya üzerinden Genelkurmay Başkanı ile konuşmak istemem, ama döndükten sonra zaten haftalık rutin görüşmemiz oluyor. Belki bu görüşme vesilesiyle bir araya geldiğimizde bu konuyu muhakkak görüşeceğiz. Önemli bir konu ve aramızda bu konuyu görüşerek süreci değerlendiririz'' diye konuştu. AA 2009-10-27 00:11:06 Bundan sonra Sayın Sevgili Başbakanımızı ve takım arkadaşlarını havada karada ve denizde!!! Yüce Allah her türlü KAZA!!! ve belalardan korusun kollasın.Rabbim onun gögsünü genişletsin,dizlerini diri tutsun.Pakistanı darbeden uzaklaştıran ve İran'ı destekeleyen ve daha bir çok sahada hiristiyan ve yahudi menfaatlarına çomak sokan değil onların bu durumunu pürü üryan eden Sayın Başbakanımızın kaderi rahmetli Özal'ın gibi olmaz inşallah.Yada kendileri bir ÇILGININ DARBESİNE! maruz kalmaz!Korkma.Musayı hatırla! zeki alperen 2009-10-27 00:10:39 hayin hayindir uzagı yakını olmaz vergi verdiginiz icin türkiyenin vergisi giderlerinden fazla millet uyanın artık boşa kürek sallamayı bırakın akp türkiye icin bir nihmetdir bunun kıymetini bilin avı kavese koyupda avlayacaksın daglarda cok avcı var senin ellinde tüfek bile yok bunu görün idris akpinar 2009-10-26 23:57:25 şu bazı yorum yapanlara şaşıyorum hep olaylara partizan olarak bakıyoruz ya bırakalım şu partizanlığı şu sorun çözüldüğü zaman bu memleketin ekonomisini bir düşünelim arkadaşlar.Kendimizi ve geleceğimizi biz kandırıyoruz ondan sonra bağırırız asg.ücret 550.00 tl.o boşa giden bomba paraları devletin bütçesinde kalsa gerisini hesaplayın artık. assaglam 2009-10-26 23:39:49 30 senedir ter örün zararı bilim adamların acıklaması 500 milyar canakkalede alevisi kürdü sünlüsü daga cıkanların dedeside savaşdı halkının desdegini bir kenara koyamasınız azın lık cogunluga hüküm edemez. kominizim yapar bekleyeceksiniz secimleri halk karar vercek dogru olup olmadıgını sonucda başbakanda AKP yönetimi de bir insandır hata ola bilir ama şuna emin olun sizde başbakan ve AKP senden benden daha cok bu vatanı sevdigini bilin idris akpinar 2009-10-26 23:27:35 Sayın Başbakanım bu belgenin aslını saklayan zat yani çok değerli komutanı İHBARCI olarak isimlendirmeyelim."O GÖREVİNİ EN İYİ YAPAN" Komutanlardandır.Ayrıca kağıt parçası diye isimlendirdiği belgeyi bulmak savcılara düşer diyerek gene ayrıca bu belge nasıl sızdırıldı ve kim sızdırdı diyerek hem dalga geçmek hemde kendilerinin bizatihi bu olayları ortaya çıkartması gerekirken yargıya"hadi bakalım sizi görelim" demiştir.Şimdi as. savcıları gene adamlarını kollayacağı muhakakken neden siv. savcılara bırakmaz zeki alperen 2009-10-26 23:27:17 Daha bikaç ay önce mayınlı arazi yasası yüzünden hükümet tepki topladı hem muhalefetten hem halktan noldu sonra bir fotokopi hop gündem değişti bu ara sessiz sedasız yasa geçti köşkten.Şimdi noluyor açılım rezaletine millet tepki gösterdi içinden çıkamadılar hop bu kez belgenin aslı sanki yeni ele geçmiş gibi servis edildi. Gündem yine değişti.Kimbilir daha ne belgeler var zamanını bekleyen servis edilecek. Ama unutmayın ki bu millet bu açılım rezaletini unutmayacak. Ak parti yazık ettin bu milletin onuruna Ömer ÇOLAKOĞLU 2009-10-26 23:24:27 konussan neolacakki syn.başbakanım sen bu memlekette iktidarı bırakmadan bunlar rahatlamaz.Evet tam yıldır gitmemissen sadece milletin duasından dolayı yoksa şimdiye kadar çoktan götürmüştüler,yapacağın tekşey var artık bu millet sana bu şansı verdi ya götürürsün ya gidersin bu memlekette bazı kurumların ve siyasetçilerin demokrasi anlayışı budur,bunu artık başbakan olarak anlaaaaaaa assaglam 2009-10-26 23:22:09 benim zoruma giden birileri kahkahla bizlere gölüyorlar türkiyede halkı arkasına alan bir yönetim oldugu icin atını esgisi gibi oynatamıyor türkiyenin etrafını kontorol altında dutamıyor ama bizlere ayırımcılık ve ırkcılık yapdırıyor sevsekde sevmesekde halkdan desdegini almış yönetim var saygı duycaz almanyaya bakın ıngıltereye.fıransaya.bakın bunların hangisinde komşularına kapıları kapalı bunlar bayrak sallamayla kalkınmadılar ırkcılık yaparak kalkın madılar dünyada ırkcılıgı yapan bunlar cakdırmadan idris akpinar 2009-10-26 23:04:46 genel kurmay baskanımız sn ilker başbuğ un yerınde olsam basbakan ulkeye donmeden istifa ederdim .. murat öztürk 2009-10-26 22:44:57 evet dediklerinin hepsini midemiz kaldırır lakin vatan hainliğini asla. biz şehit vermeyede alışkın bir milletiz para vermeyede. vergi diye donumuza kadar almıyorlarmı zaten. sen hangi 500 milyar dolardan bahsediyorsun aslan. biz çanakkaledede çok şehit vermişiz hani şu koruduğun adamın kelle dedeği şehitler. bak işine milleti hain ilan edeceğine. arada birde dönüp aynaya bakın. haini uzaklarda aramayın. soner akpınar 2009-10-26 22:44:30 rabbim yar ve yardımcın olsun başbakan. biz size tevkili umur etmişiz,hem dua ediyoruz. mehmet 2009-10-26 22:44:06 bunuda inkar ederler bahane hazır askere psikolojik harekat var.bunlar yalan inanamayın derler şerefli bir ordu ise genelkurmayından kuvvet komutanlarına hepsi istifa etmeli. halil ibrahim aslan 2009-10-26 22:33:49 Aşağıda bir yorumcu yine neyaplım artık klasik göruntulere alıştık her zmnki gibi gerçekler çıkınca ortaya her zmn olduğu gibi abd deniliyor ya bırakın gecin bunları artık... Biz dış gucler hep var diyoruz oysaki iç güçlerin ne yaptığını görmuyorsak dış guçlere bağlamanın bir anlamı var mı.. Bugune kadar dış gucler hep darbe yanlısı oldu özellikle abd. şimdi gelipte abd akp destekçisi deniliyor ya.Pes yani ne diyim... varsa böyle bişey bana bizzzat resmi bir blge burada adres biçiminde yayınlanmasınıdır mehmet ceylan 2009-10-26 22:15:29 dikkat ceken yorumcu acılım türkiyenin kurtuluşudur tepki gösterenler sizin gibilerin kandırdıkları kişilerdir sizin yorumunuzu takip ediyorun 1.kg bugdaya paket sigara aldıgınızda hasdanelerde rehinde tutuluyordunuz onu neye yazmıyorsunuz akp gelmeden miydeniz aldıgı ımf 94 faız ödüyordunuz sizin miydeniz bunu alır.yazıklar olsun gercekleri ğörmeyenlere 40 bin şehit 500 milyar gitdi teröre bunu görmeyipde acılımı eleşdirenler türkiyeye zarar verenlere yazıklar olsun ömrün var olsun AKP. idris akpinar 2009-10-26 22:09:52 Başbuğun açıklamaları, davranışları kadar çocukça ki, adeta ben istifa edemem, beni görevden alın der gibi... Yani, bir güç benim istifa etmemi emgelliyor, beni görevden alırsanız bana en büyük iyiliği yapmış olursunuz der gibi davranıyor... Aslında bu yaşananlar, TSK içindeki iğrençliğin boyutları hakkında da ipucu vermekte... Ne acıdır ki! Yanyatan GENERAL 2009-10-26 22:07:14 daha önce de bu senaryoyu çok gördük. 12 eylül ve 28 şubat süreçleri hep aynı senaryonun bir parçasıydı. şimdi de aynı senaryo oynanıyor. kullanım tarihi bitti mi abd tsk'yı kullanarak iktidarı sepetler. türkiye'de bu hep böyle olmuştur şimdi de böyle olacaktır. şimdi merak edilen abd ibreyi kime çevirdi. kendisine kukla olarak mustafa sarıgülü mü seçti yoksa? melih kuzey 2009-10-26 21:58:29 söz de şu olacaktır: VAR MI BİR EMRİNİZ PAŞAM? (Cevabı ya göz işaretiyle gelir veya hiç gelmez.) Remzi TURHAN 2009-10-26 21:55:33 Bilmiyorum milletimiz nekadar daha bunu yiyecek???? Turgut Altınkök 2009-10-26 21:52:51 görevinden alması gerek akseli ağa 2009-10-26 21:46:20 eğer belge doğruysa ,bizzat genelkurmay başkanı pakistana gidip belgeyle ilgili gelişmeleri başbakana aktarması gerekir, cumhurbaşkanı ile görüşmediyse ha la geç bile kalmıştır. devlete meydan okuma yetkisi kimseye verilmemiştir. sorumlular kanuni yollardan cezalarını muhakkak çekmelidir. örtbas ve kovuşturmaya yer yoktur cümlelerini ezberlemeyelim bi faydası olmuyor memlekete. drsntsc 616353 Diyarbakır'da büyük sevinç yaşanıyor Basın sözcüsü Suat Önen, "Bu galibiyet bize güven verdi." açıklamasında bulundu. G.Birliği'nin ligin en güçlü ekiplerinden biri olduğunu ifade eden Önen, "Üzerimizde güvensizlik vardı. Bu maçtan önce oynadığımız maçtan da galibiyet almamıştık. Yaşamış olduğumuz travmayı atlatmış olduk." diye konuştu. 616691 Bu Belge Örtülemez!.. Haber gazetelerin manşetlerinde... Kopyası ne zaman bulunmuştu “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nın? Nisanda hazırlanmış, haziranda ortaya çıkmıştı. Peki, aslı altı ay neden saklandı? Birileri bir oyunu sahneye koyuyor... PKK’lilerin gelişiyle birlikte ortaya çıkan tepkiler, belgenin aslıyla bir başka yöne çekiliyor. Gündem yine değiştiriliyor! Senaryoyu yazan kim, oynayanlar kim? Tüm sorun burada... Olayın aydınlanması, olup bitenlerin su yüzüne çıkması gerekiyor. Ortada bir zamanlama söz konusu... Kürt açılımı, Ermenistan’la ilişkiler... Irak, Suriye, Pakistan ve İran’la başlayan süreç... Kürt Açılımı’na özellikle AKP’nin tabanı olduğu kentlerde yükselen tepkiler. Bu sırada, Genelkurmay Karargâhı’nda görevli bir subayın gönderdiği “ihbar mektubu”, zamanlamanın kanıtı olarak karşımızda duruyor. Haberi manşetlerine taşıyan tarikatçı, dinci ve AKP yandaşı medya, bir subayın gönderdiği mektupta, Albay Dursun Çiçek imzalı belgenin basına yansımasından sonra, Genelkurmay Karargâhı’ndaki bilgisayarların geriye gelmeyecek biçimde 35 kez silindiğini, tüm veri dosyalarının yakıldığını öne sürüyor. İhbar mektubunu okuduğumda, bu kişinin Genelkurmay Karargâhı’nda daha önce görev yapmış bir subay olduğunu anlıyorum. Bu belge ilk günden beri tartışılıyordu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, belgenin fotokopisi ortaya çıkınca, bir basın toplantısı düzenlemiş ve şöyle demişti: “Bu bir kâğıt parçası.” Belgenin aslı savcılıkta şimdi... Orgeneral Başbuğ, kurumsal sorumluluk kapsamında gerekeni yapacaktır ama bu olay bununla noktalanmaz. Önce belgeyi gönderen gerçekten subay mı? Belge karargâhta mı üretildi? Sorumlular kimler? *** Mektubu gönderenin subay olduğu yazılan haberde, Genelkurmay Karargâhı’nda cunta ekibinin yasadışı çalışmalarda bulunduğunu, kendisinin de onlarla birlikte hareket ettiğini anlatıyor. Bu çok önemlidir! Eğer Genelkurmay Karargâhı’nda böyle bir yapılanma varsa ve bu yapılanma bugüne değin ortaya çıkarılmadıysa demokrasimiz için endişe vericidir. Olayın geçiştirilemeyeceğini sanıyorum! Suçu işleyen kim olursa olsun, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın değindiği gibi suçlanacak yer Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesidir. Subay olduğu öne sürülen kişinin yazdığı mektuba baktığımda, olayın bir başka boyutunu gördüm: “Mektubu yazan kişi çok şey biliyor!” Albay Dursun Çiçek imzasını taşıyan “İrtica ile Eylem Planı”nın fotokopisi Ankara’da bir avukatın evinde bulunmuş, haziran ayında uzun süre gündemde kalmıştı. Bugün gelinen süreçte, belge sahte de olsa, doğru da olsa, hazırlayanlar ve sorumlular kimse, yargıya teslim edilmeleri gerekir. Türkiye bir demokratik hukuk devletidir... Orgeneral Başbuğ’un olayın üzerine gideceğini, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak isteyenlerin sergiledikleri senaryoları, oyunun aktörlerini ortaya çıkaracağına inanıyorum. Çünkü kurumsal sorumluluk bunu gerektiriyor! Savcılıkta belgenin aslı olduğuna göre kamuoyunun bu konuda aydınlatılması da kaçınılmazdır. *** Olayın bir başka boyutu, demokrasiye ve hukuk devletine aykırı cunta çalışmalarından hesap sorulması gereğidir. Şimdi bir soru: “Belge altı ay neden gizlendi?” Aslı olan belgenin ortaya çıkarılmaması insanı düşündürüyor. Gerçekten neler oluyor Türkiye’de? PKK’lilerin dağdan inip, davul zurnayla bir karnaval havası içinde karşılanmalarının ardından başlayan yoğun tepki... Ermenistan’la ilişkiler... Azerbaycan’la bayrak krizi... İran, Suriye, Irak ve Pakistan’la başlayan yeni süreç... AKP içindeki kıpırdanma... AKP’nin oy yitirmesi... Hepsi iç içe! Bana gelince: Eğer haberler doğruysa Adli Tıp “Belge gerçek” diyor. Yaşamım boyunca darbeciliği değil, laik demokratik Cumhuriyeti, hukuk devletini, demokrasiyi ve özgürlükleri savundum. Darbecilik savunulmaz!.. Irkçılığa, gericiliğe, tarikatçı yapılanmaya ve faşizme karşı durdum. Hep öyle kalacağım!.. Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet 27 Ekim 2009 10:48 yorum 718 okunma 616448 Mekke ve Medine'den çıkana ceza Aslıhan Aydın'ın haberi Suudi Arabistan, hacı adayları ile umrecilere Mekke, Medine ve Cidde gibi ibadetin zorunlu kıldığı yerler dışında seyahat etme yasağı getirdi. Zorunlu bölgelerin dışına çıkan hacı adayları ve umrecilerle birlikte onları götüren seyahat acentelerine hapis, para ve taşıtlara el konulması gibi cezalar verilecek. Dışişleri Bakanlığı, Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı kaynaklarına dayanarak hacı adaylarını taşıyan Türk seyahat acentelerine uyarı yazısı gönderdi. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) aracılığı ile acenteleri bilgilendiren bakanlık, umreci ve hacıları Mekke, Medine ve Cidde arasındaki zorunlu seyahatleri haricinde başka bölgelere götürenlerin iki yıl hapis ile 100 bin Sar (26 bin ABD Doları) para cezasına çarptırılacağını kaydetti. Cezaların yolcu sayısına göre uygulanacağı, mülkiyet durumuna bakılmaksızın araçlara el konulabileceği belirtildi. Ayrıca belirlenen seyahat güzergahı dışına çıkanlarla bunlara yardımcı olanların günden 30 aya kadar hapis ile 300 Sar'dan (80 ABD Doları) 25 bin Sar'a (6 bin ABD Doları) kadar para cezasına mahkum edileceği vurgulandı. (Zaman) 616357 Antalyaspor, kupaya hazırlanıyor Duran toptan, golü yedikten sonra, tekrar oyuna hakim olduk.'' diye konuştu. Antalyaspor'un golcüsü Necati Ateş de iyi bir çıkış yakaladıklarını ifade etti. 617360 Konut kredileri daha düşer mi? Konut kredileri daha düşer mi? CN Giriş Saati 27.10.2009 15:32 Güncelleme 27.10.2009 15:34 Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, konut kredilerindeki faiz oranlarının geldiği noktadan daha aşağılara düşeceğini zannetmiyor. Enflasyonun yüzde 6'larda seyretmesine rağmen faiz oranlarının bu rakamın iki katı seviyelerde gezinmesini ise, "Ekonominin büyüyeceğine, kredi taleplerinin artacağına ve gelecekte işlerin açılacağına bir işaret olabilir. Bunun sinyali olarak faizler buradan daha aşağı gelmiyor." diyerek izah etti. Ziraat Bankası'nın Türkiye Kupası'na isim sponsoru olduğu toplantının çıkışında Cihan'a küresel krizin gidişatı, Türkiye'nin durumu ve faiz oranları konularında değerlendirmelerde bulunan Can Akın Çağlar, konut kredisi faizlerinin geldiği noktadan daha aşağı düşmeyeceğini söyledi. Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine ve enflasyonun yüzde 5-6 civarında kalacağını açıklamasına rağmen, faizlerin düşmemesinin sebebini ise şöyle açıkladı: "Doğal olarak bunun beklenmemesi lazım. Arada mutlaka risk primi olacaktır. Bu anlamda enflasyon ile faizin bire bir eşitlenmesini beklememek lazım. Enflasyon geçmişin bir değeridir, faizler gelecekteki bir beklentinin ifadesidir. Bu da şunu gösteriyor; ekonomi büyüyecek, kredi talepleri artacak ve gelecekte işler açılacak. Bunun sinyali olarak faizler buradan daha aşağı gelmiyor, belki şekilde izah etmek lazım." Ekonomi büyüyeceği için talebin artacağını ve işlerin açılacağını aktaran Ziraat'in genel müdürü, "2010'da ekonomik verilerin iyiye gitmesini bekliyoruz. 2011 ise Türkiye'nin çok daha hızlanacağı bir dönem. Ülkemiz bu krizden çok daha hızlı çıktı." ifadelerini kullandı. "IMF İLE ANLAŞMAYA GEREK YOK" Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşmasına gerek olmadığını ifade etti. Buna gerekçe olarak, 'borçların çok rahat bir şekilde çevrilmeye başlanmasını' gösteren Çağlar, şu değerlendirmelerde bulundu: "IMF ile anlaşmaya gerek yok. Cari açığımız kontrol edilebilir seviyede. Şu anda dünyada birçok kaynak var ve bunlar gidecek ülkeler arıyor. Türkiye de bunlardan birisi. Belki IMF ile anlaşmayı mali disiplini sağlamak için önemli görebiliriz. Ama orta vadeli programı açıklayarak, Türkiye kendi disiplinini sağlayacağı iradesini gösterdi. IMF ile yapılacak anlaşmanın böyle bir disiplini sağlamak için ön koşul olmasına gerek yok." Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617206 "Yarım kalan açılım" Gırgır'ın kapağında Haftalık mizah dergisi Gırgır, bu haftaki sayısında "yarım kalan açlıımı" kapağına taşıdı. 617750 İkinci Ergenekon davasında PKK tartışması İkinci "" davasında bazı tutuklu sanıklar, teslim olan terör örgütü üyelerinin serbest bırakılmasını eleştirdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından iddianamenin okunmasına devam edildi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, 30 sanıkla ilgili hukuki bölümlerin okunmasının ardından sanık ve avukatların taleplerini aldı. Duruşmada söz alan tutuklu sanık Hasan Atilla Uğur, 30 yıldır TSK'ya hizmet ettiğini, terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ı sorgulamanın kendisine nasip olduğunu ifade ederek, "üniforma giyip teslim olan üyelerinin büyük bir coşkuyla karşılanmasını" eleştirdi. Uğur, askerleri, polisleri şehit eden silahların bilinmediğini, bunların da olduğunu kaydederek, "Olmayan bir savaşın barışı olamaz. Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya çalışan terör örgütü vardır. Gelenler, üyesi olduklarını ve önderlerinin talimatlarını yerine getirerek geldiklerini' söylediler ve affedildiler. Bebek katilini sorgulayan, hayatını bu mücadeleye adayan ben, terör örgütü üyesi olarak yargılanıyorum. Eğer yasal bir düzenleme, iyileştirme yapılacaksa, onlarla aynı düzenlemeden yararlanmayı şerefsizlik addediyorum" diye konuştu. Tutuklu sanık Kemal Aydın da belge diye tanzim edilenlerin sahtecilik ürünü olduğunu, bu belgelere dayanarak yargılandıklarını savunarak, iddianameyi kabul eden mahkeme heyetini eleştirdi. Aydın'ın konuşmasını tamamlamasının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, "Rahatladınız mı?" dedi. Tutuklu sanık Birol Başaran'ın "Ne demek istediniz?" diye birkaç kez sorması üzerine Şengün, "Size söylemedim. Sizinle bir alakası yok. Buyurun yerinize oturun" diye konuştu. Tutuklu sanık Durmuş Ali Özoğlu da yerinden kalkıp, sanık bölümünden hızla mahkeme heyetine doğru yürüyerek, "Siz niye rahatsız oluyorsunuz?" şeklinde bağırdı. Özoğlu'ndan küfür Başkan Şengün'ün yerine oturması yönünde birkaç kez uyarmasına rağmen bağırmaya devam eden Özoğlu, Şengün'ün talimatıyla jandarma görevlileri tarafından salondan dışarı çıkarıldı. Özoğlu'nun salondan çıkarken küfür etmesi üzerine Şengün, bu sözleri tutanağa geçirtti. Tutuklu sanık Fatma Cengiz, savcılık sorgusunda ifadesini alan kişinin kendisini savcı Nihat Taşkın olarak tanıttığını, ifade tutanağının altında da Nihat Taşkın imzasının bulunduğunu belirterek, "O gün gördüğüm ve ifademi alan kişi ile burada gördüğüm Nihat Taşkın aynı kişiler değil. gün kendisini Nihat Taşkın olarak tanıtan kişi kimse ortaya çıksın" dedi. Tutuklu sanık Adil Serdar Saçan da teslim olan terör örgütü üyelerinin ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldığını ifade ederek, şunları kaydetti: "Gerek savunmalarına giren Diyarbakır Baro Başkanı, gerekse 'nin eş başkanları, müvekkillerinin etkin pişmanlık yasasından yararlanmayacaklarını söyledi. Gelenler de 'Örgüt liderinin talimatıyla geldik, pişman değiliz' dedi. Adam, 'Ben örgüt üyesiyim. Örgütün talimatı doğrultusunda geldim' diyor, suç şüphesi yok diye serbest bırakılıyor. Örgüt üyesi oldukları yönünde kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle burada insanlar aylarca tutuklu kalıyor. Adam 'dağa çıkmışım' diyor, eylem yapmadıkları söyleniyor. Nereden biliyorsunuz? Suça karışmamış demek ne demek? Memleketini terk edip, dağa çıkmış. Burada silahlı isyan var." Saçan, 34 'lının neden serbest bırakıldığını merak ettiğini belirterek, dosyalarının buraya getirilmesini talep etti. 'taki hakim ve savcılar ile istihbarat şube polislerinin birlikte katıldıkları iftar yemeğini eleştiren Saçan, yıllarca mesleği yapmış bir kişi olduğunu hatırlattı. "Yemek yiyen kişilerin hangi cemaatten olduğunu bildiğini" öne süren Saçan, "Polis üniformasının altına giyilen imam cübbesinin ne olduğunu ben burada uzun uzun anlatacağım, ispat edeceğim" diye konuştu. Başkan Şengün de "Biz öyle bir şey görmüyoruz" dedi. Tutuklu sanık Ayhan Atabek de Özel Harekat Şube Müdürlüğü'nde polis memuru olarak 15 yıl görev yaptığını ve terörle mücadele ettiğini belirterek, bu mücadele sırasında birçok arkadaşının şehit, birçoğunun da gazi olduğunu kaydetti. Teslim olan terör örgütü üyelerinin serbest bırakılmasının ardından kalbinin çok kırıldığını ifade eden Atabek, "Terörist değilim, kimseyle de kendimi mukayese etmek istemiyorum" dedi. Şengün ile Küçük arasında tartışma Tutuksuz sanıklardan Yalçın Küçük'ün, bugünkü oturumun çok yoğun ve yer yer gergin geçtiğini belirtmesi üzerine Başkan Şengün, "Olacak kadar" dedi. Küçük'ün, daha çok tarihi, felsefi ve dini bir konuşma yapacağını söylemesi üzerine Şengün, "Öz olursa sevinir mahkeme" dedi. Küçük'ün, "Ben DGM'lerde yargılandım. Başkanlar, 'konuş, konuş' derdi" şeklindeki ifadesine Şengün esprili bir şekilde "Çok mahkemeye gittiniz, çok konuştunuz yani" karşılığını verdi. Yalçın Küçük'ün, "kendisini yargılayan tüm mahkeme başkanlarının Yargıtaya gittiğini" söylemesi, salonda gülüşmelere neden oldu. Sesi duyulmayan Küçük'ü kürsüye çağıran Şengün, "Nasılsa burada kalacağız, anlaşıldı" dedi. Küçük, "Siz benim gibi ilmiye sınıfındansınız. Toplumda yargıçlar, profesörler ilmiye sınıfındandır. Onlar yüksekte oturur. Tanrı'ya daha yakındırlar. Öğleden sonra çalışmazlar" diye konuştu. Başkan Şengün'ün, mahkemenin öğleden sonra da duruşma yaptığını belirtmesi üzerine Küçük, "Ben 50 yıldır yargılanıyorum, onlar alaturka mahkemeler. 50 yıldır alıştığımız mahkemelere göre kadar hoşgörülüsünüz ki" dedi. Çocukluğundaki yargıçların, "biri selam verir, almak zorunda kalırım, rüşvet sayılır" deyip, başını öne eğerek yürüdüğünü ifade eden Küçük, din ve devlet işlerinin ayrı olduğunu, hiçbir kamu görevlisinin de iftar veremeyeceğini söyledi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada sanıkların taleplerinin ardından avukatların beyanları alındı. Duruşmada söz alan tutuklu sanıklar Birol Başaran, Adil Serdar Saçan ve Tuncay Özkan'ın avukatı Celal Ülgen, müvekkillerinin tahliyesini isteyerek, "Derin devleti birlikte çözelim, ortaya çıkaralım. Mustafa Balbay'ın, Tuncay Özkan'ın burada ne işi var" dedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ve üye hakim Hasan Hüseyin Özese'nin soruşturmayı yürüten emniyet mensupları ve savcılarla yediği iftar yemeğini hatırlatan Ülgen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen "adil yargılanma hakkı" ve 5. maddesinde yer alan "özgürlük ve güvenlik hakkı"nın ihlali nedeniyle, Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan fotoğrafları da kanıt olarak sunarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracaklarını söyledi. Başkan Şengün, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi. 617531 Asil Çelik'te işbaşı zamanı AA muhabirinin, Bursa'nın Orhangazi ilçesinde faaliyet gösteren Asil Çelik'in yetkililerinden aldığı bilgiye göre, 15 Eylül'e kadar yaklaşık ay grev yapan işçiler, anlaşmanın sağlanmasının ardından işlerine geri dönmeye başladı. Geçen hafta başında bakım ve ocakların yakımı için iş başı yaptırılan yaklaşık 180 işçiden sonra kalan tüm çalışanların Kasım'a kadar görevlerine döneceği bildirildi. Kasım ayının ilk iş gününde üretime geçmeyi planlayan Asil Çelik'te, 474'ü sendikalı olmak üzere toplam 800 işçinin çalıştığı öğrenildi. AA 616922 Kara Kuvvetlerine subay alınacak 12.48 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Kara Kuvvetlerine subay alınacak Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 30’u muvazzaf, 108’i sözleşmeli olmak üzere toplam 138 subay alacak. Kara Kuvvetleri Komutanlığının bugünkü gazetelerde yer alan duyurusuna göre, en az yıllık örgün öğrenim yapan fakülte ve yüksek okul mezunları arasından sınavla mühendis, personel, tabip, diş tabibi ve sağlık branşlarında 30’u muvazzaf, 108’i sözleşmesi personel alımı yapılacak. Adaylar başvurularını, Kasım 2009 tarihinde saat 17.00’ye kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığının www.kkk..tr internet adresinden yapabilecekler. Başvurusu kabul edilen adaylara uygulanacak yazılı tarih ve yerleri, Kasım 2009 tarihinde www.kkk.tsk.tr internet adresinde yayımlanarak duyurulacak. Yazılı sınav Kasım 2009 tarihinde saat 10.00’da ve ’da gerçekleştirilecek. Muvazzaf-sözleşmeli subay alımında lisansüstü-ihtisas öğrenimi yapan personele öncelik verilecek. . 617515 Baros: "Bu sadece benim şanssızlığım" derbisinde sakatlanan Galatasaraylı Milan Baros, en yakın zamanda sahalara dönmek istediğini söyledi. Baros, TV'ye yaptığı açıklamada, futbolda bu tür sakatlıkların yaşanabileceğini belirterek, "umarım en yakın zamanda iyileşir ve sahalara dönerim" dedi. Sakatlandığı pozisyonda Emre Belözoğlu'nun kasıtlı bir hareket yapmadığını söyleyen Baros, "topla oynamaya çalıştı. Bu sadece benim şanssızlığım" diye konuştu. Tahmini olarak iki sonra antrenmanlara başlayabileceğini ifade eden Çek futbolcu, kesin dönüş zamanının ise daha sonra belli olacağını sözlerine ekledi. 616564 Pakistan-İran Sınırında Gerginlik : Pakistan-İran Sınırında Gerginlik Yayına Giriş: 27.10.2009 08:10:43 Güncelleme: 27.10.2009 09:29:37 Pakistan'da sınır ihlali iddiasıyla gözaltına alınan İranlı 11 subay serbest bırakıldı. Pakistanlı yetkililer, daha önce yaptıkları açıklamada söz konusu subayların İranlı Devrim Muhafızları olduklarını belirtmişti. Pakistan yetkilileri, konunun ciddi olduğunu, muhafızların Pakistan tarafına neden geçtiklerini araştırdıklarını söyledi. İran'ın Sistan-Belucistan eyaletinde, geçen hafta düzenlenen saldırıda aralarında devrim muhafızı komutanının da yer aldığı 42 kişi ölmüştü. Saldırının sorumluluğunu, Cundullah adlı örgüt üstlenmiş ancak İran, saldırının Pakistan istihbaratının desteklediği militanlarca düzenlendiğini ileri sürmüştü. 617778 Projeler bir an önce hayata geçirilmeli FEHMİ KORU TAHA KIVANÇ TAMER KORKMAZ Projeler bir an önce hayata geçirilmeli Gül ve Tadiç'in katıldığı 'Sancak Bölgesinin İktisadi Kalkınması' konulu toplantıda, bölgenin kalkındırılması için Türkiye ile Sırbistan arasında ortak projelerin bir an önce hayata geçirilmesi ele alındı BELGRAD (A.A) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç ile katıldığı 'Sancak Bölgesinin İktisadi Kalkınması' konulu toplantıda, bölgenin kalkındırılması için Türkiye ile Sırbistan arasında ortak projelerin bir an önce hayata geçirilmesinin ele alındığı öğrenildi. Sırbistan Sarayı'nda Sancak Bölgesi'nden bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları ve Türk iş adamlarının katılımıyla basına kapalı gerçekleştirilen toplantıda, bölgenin ekonomik kalkınmasına yönelik çalışmalar görüşüldü. Alınan bilgiye göre, bölgenin kalkındırılması için Türkiye ile Sırbistan arasında ortak projelerin hayata geçirilmesi toplantının ana gündem maddesini oluşturdu. Sırbistan'ı Karadağ'a bağlaması ve Sancak'tan geçmesi öngörülen otoyolun gündeme geldiği toplantıda, Türk firmalarının otoyolun yapımını üstlenmesi konusu görüşüldü. İki cumhurbaşkanı da Türk iş adamlarına bölgeye yatırım yapmaları konusunda bir kez daha çağrıda bulundu. Toplantıda, Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç, Türk iş adamlarına 'her türlü kolaylığı göstereceklerini' söyleyerek yatırım çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanı Gül de 'Bu çağrıyı cevapsız bırakmayacağız' dedi. Sancaklı temsilcilerin toplantıda, 'Türkiye-Sırbistan ilişkileri bundan sonra Abdullah Gül öncesi ve sonrası diye anılacak' dediği kaydedildi. Cumhurbaşkanı Gül ve Tadiç'in toplantının ardından bir süre baş başa görüştüğü öğrenildi. 27.10.2009 POLİTİKA 616311 SHÇEK, sertifikalı gıdayla korunacak Kuruluşlarda tüketilen gıda alımlarında Tarım Bakanlığı'nın tavsiyelerine uyulması kararlaştırıldı. SHÇEK Genel Müdürü İsmail Barış imzasıyla çocuk yurtları ve huzurevleri yönetimlerine gönderilen genelge ile kuruma yemek hizmeti veren firmaların şartnamesinin yenilenmesi istendi. Buna göre, firmalara besinlerin özellikle de etlerin Tarım Bakanlığı'ndan sertifikalı olması, hijyen koşullarına azami ölçüde dikkat edilmesi şartı getirildi. Genelgede, özellikle kış mevsiminde enfeksiyon hastalıklarının daha yaygın olacağı hatırlatılarak; korunma tedbirlerine daha fazla özen gösterilmesi gerektiğine işaret edildi. 616373 Cevahir mafya babası oluyor Bu benzerlikten yararlanan Cevahir'in ilk işi Şükufe'yi etkilemeye çalışmak olur. Bir anda korumalarla gezen, para içinde yüzen Cevahir, herkesin dikkatini çeker. Bir müddet sonra gerçek mafya babası, Cevahir'in peşine düşer. 616549 McDonald's artık İzlanda'da yok Dev gıda zincirinin İzlanda'da, tümü başkent Reykjavik'te olmak üzere toplam restoranı olduğu, bunların tümünü gelecek haftasonunda kapatacağı belirtildi. McDonald's firmasının İzlanda'daki bayilik verme hakkını elinde tutan Lyst Hr firması yöneticisi Magnus Ogmundsson, bu kararı kolay almadıklarını, ancak ekonomik durumun kötüleştiğini vurguladı. Restoranlara ürünlerin Almanya'dan ithal ettiğini, İzlanda parasının değer kaybetmesiyle de bu durumun çok pahalıya geldiğini belirten Ogmundsson, "örneğin Almanya'dan ithal edilen kilo soğana, şişe iyi viskiye eşdeğer para ödüyorum" dedi. Ogmundsson, kapatılacak restoranların daha ucuz İzlanda ürünleri satacak başka bir isim altında yeniden faaliyette bulunmasını planladığını da sözlerine ekledi. İzlanda'da ilk McDonald's restoranı 1993 yılında açılmıştı. 27 Ekim 2009 616706 Boşluk mu, sarhoşluk mu? Muhafazakâr kesim her noktada -hatta kör noktada bile- ilerledi, fakat neden kültür sanat alanında hâlâ yerinde sayıyor? Bu tür sorular seksenli yıllarda çok sorulurdu. Sadece geri kalmışlığa dikkat çekmek için değil aynı zamanda derin bir iç çekişle birlikte gelen kompleksi de içerisinde barındıran bir soruydu bu. ANAP rüzgârıyla birlikte sermaye hür teşebbüs gücüne kavuşmuş ve ismi ile müsemma kârı muhafaza eden bir muhafazakârlar zümresi ortaya çıkmıştı. Anadolu Kaplanları dişlerinden evvel pençelerini göstererek İstanbul tekeline çoktan kafa tutacak hale gelmiştir bile. Ekonomiden eğitime her alanda ben de varım dercesine varlığını ve gücünü ortaya koyan muhafazakâr kesim acaba edebiyat ve kültür-sanat alanında aynı atılımı gerçekleştirebilmiş midir? (Milli Gazete Hüseyin Altınalan) 616809 Eskişehir'de kaza: 14 yaralı Eskişehir'de meydana gelen trafik kazasında 14 kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Arif Kurt idaresindeki 26 AY 199 plakalı otomobil, Uluönder Mahallesi Hakimiyet Sokak'ta Suat Belge'nin kullandığı 26 TU 153 plakalı halk otobüsüyle çarpıştı. Kazada Necmiye Zeytin (53), Gözde Nur Sert (15), Salih Özel (49), Tuğrul Demir (47), Zeynep Özkan (27), Elif Furtın (17), Sevinç Gündoğdu (52), Zehra Çam (48), Aysun Ak (39), Nebahat Durmuş (54), Fatma Düz (34), Zehra Kara (34), Esen Taşdelen (45) ve Büşra Nur Kesici (16) yaralandı. Yaralanan 14 kişi, Yunusemre Devlet Hastanesinde ayakta tedavi edildi. AA 617613 Afganistan'da ABD Askeri Öldü : Afganistan'da ABD Askeri Öldü Eş zamanlı bombalı saldırılarda Amerikan askeri öldü. Amerikan güçleri için Ekim ayı 55 kayıpla yıl içindeki en kanlı ay oldu. Yayına Giriş: 27.10.2009 17:18:04 Güncelleme: 27.10.2009 17:34:39 Afganistan'ın güneyinde NATO adına görevli Amerikan askeri, düzenlenen eş zamanlı bombalı saldırılar sonucu öldü. Amerikan askeri yetkililer, saldırılarda bir Afgan sivilin de öldüğünü kaydetti. Amerikan güçleri için Ekim ayı, 55 kayıpla, yıl içindeki en kanlı ay oldu. 616245 Yaşam Kanıtı Yaşam Kanıtı Orj Adı: Proof of Life Yön: Toylor Hackford Oyn: Meg Ryan, Russel Crowe, David Morse, Pamel Reed KANALTÜRK 19.45 Güney Amerika'da bir baraj projesinde mühendis olarak çalışan Peter Bowman devlet karşıtı gerillalaR tarafından kaçırılır. Gerillalar yaşayabilmesi için üç milyon dolarlık fidye istemektedirler. Fakat Quad Carbon Petrol Şirketi'nden Bowman'ın patronu bu miktarı karşılayamayacağını söyler. 27.10.2009 TELEVİZYON 616828 Soros: "Banka karları düşürülmeli" Budapeşte'de hizmet veren Orta Avrupa Üniversitesi (CEU) tarafından düzenlenen ve gün sürecek olan konferanslar zincirinin ilk gününde konuşan George Soros, "Küresel ekonomik krizin atlatılması için banka karlarının düşürülmesinin şart" olduğunu söyledi. Soros, bununla ilgili yasaların çıkarılması gerektiğini belirterek, büyük bankaların, küresel ekonomik kriz nedeniyle ne kadar zarar etse de devlet desteği ile iflastan kurtulabileceğini kaydetti. Küçük bankaların krizden çıkamayarak batacağını savunan Soros, bu alanda reformların yapılması gerektiğini ifade etti. George Soros, Budapeşte'de, ekonomi, para piyasasında refleks, ekonomi felsefesi, siyasette ekonomi ve 'in ekonomik ve siyasi büyümesi konularında konferanslar vermeye devam edecek. 617660 FB, GS ve Bilica PFDK'da! FB, GS ve Bilica PFDK'da! 27/10/09 18:09 Turkcell Süper Lig'in 10. haftasında Kadıköy'de oynanan derbi maç öncesi çıkan olaylar, tribünden sahaya atılan yabancı maddeler ve rakip takım taraftarının stada verdiği zarar nedeniyle Fenerbahçe ve Galatasaray kulüpleri, sarı-lacivertli futbolcu Bilica, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na (PFDK) sevk edildi. 617222 Güler: Domuz gribinde teste gerek yok İl Güvenlik Komisyonu toplantısı için İstanbul Emniyet Müdürlüğünün Vatan Caddesi'ndeki yerleşkesine gelen Vali Güler, toplantıya katılmadan önce basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Güler, ''domuz gribi aşılarının neden geciktiği'' konusundaki sorulara, aşıların ticari boyutuyla ilgili bir şey söylemesinin mümkün olmadığını belirterek, şunları kaydetti: ''Korunma tedbirleri açısından bakıldığında vatandaşlarımızın yoğun şekilde tedbir aldıkları görülmektedir. Bu iyi bir şey. Bu dönemde hijyen maddeleri üretiminin arttığı bir dönem. Hatta bu konuda bize de başvurular oluyor ama bu ticari bir durum olduğu için biz bunları değerlendiremiyoruz. Aşılarla ilgili dün sayın bakanımız ifade etti. Kasım ayı sonu itibariyle öğrenciler aşılanacak. Öncelikle risk gruplarımızdan sağlık çalışanlarımız ve ardından hacı adayları da aşılanacak. Bunun talimatını bakanlıktan bekliyoruz.'' Vatandaşların domuz gribi için test yaptırdığını belirten Güler, ''Vatandaşlarımızın test yaptırmasını gerektiren bir zorunluluk yok. Bu bir panik havasından kaynaklanıyor. Kimsenin 'ben domuz gribi miyim' diye test yaptırmasına gerek yok. Kaldı ki, bazı sağlık kuruluşlarımızın hızlı test adı altında test yaptığını gördük. Ancak uzmanlar bunun bir fayda sağlamadığını söylüyor. Bu konudaki referans testleri yapan Çapa'daki mikrobiyoloji test laboratuvarıdır. Önümüzdeki günlerde Anadolu yakasında yeni bir laboratuvar kurulacaktır'' dedi. Güler, ''Bir grip vakası varsa birinci basamak sağlık kuruluşlarına ya da hastanelere başvurulmalı. Doktorlar gerekli tedaviyi uygulayacaktır. Domuz gribi var mıdır, yok mudur diye bir teste gerek yok. Kaldı ki, hiç hastalık kapmamış bir çocuğun ya da vatandaşın hastane ortamında virüs kapma tehlikesi de vardır. Kronik ya da ağır seyreden hastalarda test yapılıyor. Normalde tahlili gerektiren bir durum yok'' diye konuştu. Vali Güler, ''Avrupa'dan gelmeleri beklenen terör örgütü PKK üyelerinin İstanbul'da karşılanmaları konusunda DTP'nin hazırlık yaptığının'' belirtilmesi üzerine de DTP'nin valiliğe miting için yaptığı bir başvuru olmadığını söyledi. Güler, ''Eğer talep gelirse bunu değerlendiririz. Ancak açıklamalarında yaptıkları 'biz bir şekilde havaalanına gideriz' demek bir çözüm tarzı değil'' dedi. AA 617577 NASA'nın kritik füze denemesine erteleme Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (), kötü hava koşullarından ötürü kritik füze denemesini 24 saat erteledi. Fırlatma yetkilileri, kötü hava koşullarından ötürü 'nın Ares 1-x füzesinin prototipinin fırlatılışını 24 saat ertelemek zorunda kaldığını belirtti. uzay programının geleceğine dair belirsizliğe rağmen, 'a ve ilk kez 'a insan taşıyacak yeni füzenin prototipini bugün deneyecekti. Emektar uzay mekiği filosunun yerini almak üzere tasarlanan fırlatma aracı Ares 1-x'in test uçuşu dakika 30 saniye sürecek. Deneme sırasında Florida Cape Canaveral'deki Kennedy Uzay Merkezinden fırlatılacak füzenin, mekik programındaki katı yakıtın modifiye edilmiş hali olan sadece birinci katı test edilecek, füzenin diğer katı ve kapsülü maket olacak. New York'taki Özgürlük Anıtı'ndan 10 metre uzun olan 99,6 metre uzunluğundaki füzenin ikinci katı 45 bin 720 metre irtifaya çıktıktan sonra Atlas Okyanusu'na düşecek. Ares 1-x, 2015'ten sonra "Constellation" adı verilen program çerçevesinde uzay mekiğinin yerini alacak "Orion" adlı uzay kapsülünü uzaya götürecek. "Constellation" programı çerçevesinde Amerikalılar, seyahatlerine yeniden başlamayı, hatta 'a insanlı uçuşlar düzenlemeyi tasarlıyor. boyu yüz metreye yaklaşan yeni füze konusunda üç senedir çalışıyor. Cape Canaveral'deki Kennedy Uzay Merkezinde uzay mekiklerini fırlatmak için kullanılan 39B fırlatma rampasında 30 sene aradan sonra ilk kez yeni bir füze bulunuyor. 39B'den iki km uzaktaki 39A rampasında ise Atlantis uzay mekiği 16 Kasımda fırlatılmayı bekliyor. Amerikan yönetimi tarafından görevlendirilen bağımsız bir komisyon, 'ya, 'a tekrar astronot gönderme planlarını gözden geçirmesi gerektiğini bildirmiş, Ares füzesinin yanlış seçim olduğunu açıklamıştı. 'dan uygulaması Bu arada, popüler akıllı telefon ve iPod Touch için uzay çalışmalarıyla ilgili bilgi, video, görüntü ve haberleri güncelleyen bir ücretsiz uygulama geliştirdi. 'ın "App Store" bölümünden bedava indirilebilecek uygulamayla kullanıcılar, Uluslararası Uzay İstasyonu, Dünya yörüngesindeki uzay araçları veya 'nın fırlatacağı uzay araçlarının geri sayımına erişim gibi özellikleri görebilecekler. 617446 Yeminli yüzleştirme Yeminli yüzleştirme 27.10.2009 17:02İş adamı Hayyam Garipoğlu'nun oğlu F. Garipoğlu, geldiği İstanbul Adalet Sarayı'nda Münevver Karabulut cinayetinin bir tanığıyla yüzleştirildi. Sultanahmet'teki İstanbul Adalet Sarayı'na avukatı Aytekin Kaya ile birlikte gelen F. Garipoğlu, burada soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Faruk Erşen Yılmaz ile görüştü. Adliye çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Garipoğlu'nun avukatı Kaya, müvekkilinin, olay gecesi katil zanlısının yanında bir kişi olduğunu beyan eden taksiciyle yüzleştirildiğini söyledi. Kaya, ''Yemin ettirildikten sonra taksici, gece C.G'nin yanında olan kişinin F. Garipoğlu olmadığını söyledi. Zaten önceden yapılmış işlemler yeniden tekrar edildi. Farklı olarak yüzleştirme yapıldı. Artık davanın açılmasını bekliyoruz'' dedi. Savcı ve polislerin ne iddia varsa onları incelediklerini ve tekrara varan işlemlerin de yapıldığını belirten Kaya, ''Mutlaka soruşturmayı yürüten savcıların bir kanaate vardığını düşünüyorum. Dolayısıyla kovuşturmaya geçileceğini düşünüyorum. F. Garipoğlu, ifadesini tekrarladı ve olay günü orada olmadığını, saat 18.00'den itibaren evinde olduğunu söyledi'' diye konuştu. Avukat Kaya, ''Her iddiayla uğraşırsak ana zeminden uzaklaşırız'' dedi. AA 617325 Para alışverişlerinde domuz gribine dikkat İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU Para alışverişlerinde domuz gribine dikkat ANKARA (AA) Şimdiye kadar bir kişinin hayatını kaybettiği domuz gribi ile ilgili aşı tartışmaları ve okul temizlikleri sürerken, para otoritesi Merkez Bankası'ndan (TCMB) da vatandaşlara önemli bir uyarı yapıldı. TCMB Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan, virüsün yayılmasında madeni ve kağıt paraların da etkili olabileceğine işaret ederek, "Para elden ele dolaşıyor. Parayı elde tuttuktan sonra ellerinizi mutlaka yıkayın." tavsiyesinde bulundu. 4. Enflasyon Raporu'nu açıklayan TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz, toplantıda domuz gribi konusundaki soruya, "Ekonomi açısından bir risk ve gerekli tedbirleri alıyoruz." cevabını verdi. Toplantı sonrası Cihan'a bankanın aldığı tedbirlerin ayrıntısını aktaran TCMB Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan, bina içinde toplu halde kullanılan yerlere antiseptikler koyduklarını söyledi. Yemekhanelerde özellikle el temizleyici hijyenlerin yerleştirildiğine işaret etti. Uzmanların, virüsün özellikle el temasıyla geçtiğini vurguladığına işaret eden Turhan, vatandaşlara da önemli uyarılarda bulundu. Özellikle para alışverişlerinden sonra ellerin mutlaka yıkanmasını tavsiye eden Turhan, "Para elden ele dolaşıyor. Virüsü kapmış bir kişinin elinden çıkan para sizin cebinize de girmiş olabilir. Dolayısıyla parayı elde tuttuktan sonra ellerinizi mutlaka yıkayın." uyarısında bulundu. "İKİ ÇOCUĞUMA DA DOMUZ GRİBİ AŞISI YAPTIRACAĞIM" Merkez Bankası Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan, aşı konusundaki tartışmaları da yersiz bulduğunu söyledi. Bu konudaki soruya, 1980'lerde çocuk felci aşısının da "Bu aşı güvenilir değil. Bizi kısırlaştırmak için gönderildi." eleştirilerine değinerek cevap veren Turhan, aşının çocuk felcini sıfırladığına vurgu yaptı. Domuz gribi aşısının sadece Türkiye'de değil bütün dünyada kullanıldığını kaydeden Turhan, iki çocuğunu da domuz gribi aşısı yaptıracağını ifade etti. "Merkez Bankası başkanı ve siz aşı olacak mısınız?" sorusuna ise "Bunu Sağlık Bakanlığı belirliyor. Kimlerin olması gerektiğini açıkladığında, listede varsak tabi ki olacağız." cevabını verdi. 27.10.2009 EKONOMİ 616291 MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE AK Parti kurt kapanına girdi En güçlü ve saldırgan olan kurt ava saldırır. Sonra güya karşısındakinden korkmuş gibi yaparak kaçmaya başlar. Av kaçan kurdun peşine takılır. Bu sefer çevredekiler daireyi kapatıp avı kapana sıkıştırır, kaçacak yer bırakmazlar. AK Parti Kürt sorununu çözmek üzere başlattığı süreçle, PKK'nın barış çağrıları ile boşalttığı alanı doldurmaya başlamıştı. Sağdan ve soldan, yani MHP ve CHP'den gelen yıpratıcı saldırılara rağmen ilerlemeye devam etti. Kabul etmek gerekir ki bu ilerlemeyi mümkün kılan en önemli faktör, silah bırakmaya istekli PKK'ydı. 34 kişinin gösterişli tesliminden sonra, şimdi PKK kaçmayı bırakmış ve kovalamaya başlamış görünüyor. Hükümetin frene basması, Başbakan'ın "sil baştan yaparız" sözleri bu yüzden. Daire tamamlandı, AK Parti kurt kapanına girdi. Dünkü Zaman'da Mehmet Yılmaz'ın "KCK, PKK'nın yerine mi geçiyor?" başlıklı önemli analizi, örgüt cephesinde ince hesapların yapıldığını gösteriyor. "Demokratik açılım" projesinin sahibi AK Parti. Açılım sürecinin, her biri tek başına bu süreci baltalayacak ve durduracak güce sahip dört ana aktörü var. MHP ve CHP sağ ve sol kanatları, PKK asıl cepheyi oluşturuyor; TSK ise ricat yolunu tutmuş durumda. Askerler AK Parti'yi bu sürece arkadan itti, PKK geri çekilerek AK Parti'ye ilerleyeceği alan bıraktı. CHP ve MHP ise iki tarafta AK Parti'nin ayağının kayıp düşmesi için zemini kaygan hale getiriyor. Öcalan, İmralı'da avukatları aracılığıyla verdiği son mesajlarda 180 derecelik bir dönüşle doğrudan AK Parti'yi hedef alıyor. 34 kişinin gelip teslim olmalarının sembolik anlamlarından biri, Öcalan'ın PKK üzerindeki liderliğini pekiştirmeleri. Çünkü talimatı veren o. Öcalan bu sonuçtan AK Parti'ye, sürece ve kendisine yönelik abartılı sonuçlar çıkartıyor. Sürecin ağır yükünü sırtına alıp ilerleyen AK Parti'ye cepheden saldırıyor. Kendisini de CHP ile MHP'nin durduğu muhalefet mevzisine yerleştiriyor. "Kurt kapanı" metaforu, "demokratik açılım"a siyasî rekabet perspektifi veriyor. Herkesin bir hesabı var. Dört ana aktör, hasım olarak gördüğü AK Parti ile hesabını göreceği bir fırsat yakalamış oluyor. Kürt sorunu üzerinden siyasî hesaplar görülüyor. Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorunu çözülürken siyasî dengeler değişecek. Bütün aktörler bu durumun farkında ve hesapların ucu alabildiğine kışkırtıcı ve açık. Bu sürecin nihayetinde asker tekrar eski saltanat günlerine geri dönebilir. AK Parti hızla çözülebilir; CHP ve MHP siyasî boşluğu doldurabilir, hatta dışardan bir merkez-sağ parti de Meclis'teki yelpazeye dahil olabilir. PKK (artık onun legalleşmeye çalışan devamı KCK) Güneydoğu'nun tek patronu olabilir. Bu sıraladıklarımın her biri birbirini tamamlayan ve birlikte var olacak sonuçlar. Şiddetin yeniden halkı esir aldığı bu dönemin içinde asker devlet içindeki iktidarını pekiştirmiş, PKK Türkiye'yi bölünme noktasına getirmiş, MHP ve CHP de güçlenmiş olacaktır. AK Parti'yi kapana kıstırarak hesaplarını görmeye kalkanlar daha büyük bir kapanın içine giriyorlar. Asıl halkın oluşturduğu çembere dikkat etmek lâzım. Duygusal kabarmaların baskın olduğu bu başlangıç evresi geçip, ortalığa sağduyu hakim olunca çözümün sürükleyici gücü siyasî hesapları alt-üst etmeye başlayacak. Dört ana aktör içinde en önemlisi hâlâ askerler. "Bu proje devlete ait değil" dedikleri an, süreç sona erer. Peki ne olur? Hiç kimsenin elinde üzerinde hesap yapılacak bir ülke kalmaz. En başta askerlerin. Öcalan'ın açılımı, kendisini ve örgütünü meşrulaştıracak bir araca indirgeyen taktik hamlesi, PKK'yı Kürt kamuoyunun kurt kapanına sokmaz mı? Ava giden avlanır. Halkın kuracağı kapandan hangi siyasî hesap kurtulabilir? Başbakan "Bu işin muhatabı millet" derken meğer çözümsüzlüğün aktörlerini peşinen hesaptan düşürmüş. 616358 CSKA Moskova hocasını gönderdi Brezilyalı Zico'nun yerine hafta önce getirilen Ramos'un, aralık ayı sonuna kadar sözleşmesi bulunuyordu. Son maçını kaybeden CSKA, son olarak sahasında yaptığı derbi maçında Moskova'ya 3-1 yenilmişti. Takımın başına Leonid Slutskiy getirildi. 617866 Teke Tek'te belge tartışması Teke Tek'te belge tartışması 27.10.2009 23:27Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın hazırlayıp sunduğu TEKE TEK programının konuğu 'AKP ve Gülen'i Bitirme Planı' olarak bilinen olay belgenin fotokopisini ilk ortaya çıkaran Taraf Gazetesi Muhabiri Mehmet Baransu ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ümit Zileli oldu. Altaylı, Baransu ve Zileli'nin masaya yatırdığı belge tartışmasında Ümit Zileli, belgenin demokratik açılım sürecinin tıkandığı bir aşamada ortaya çıkmasını manidar bulduğunu ifade ederek, "Ergenekon'la ilgili 12 operasyon da AKP hükümetinin sıkıştığı anlarda yapılmıştır" dedi. Mehmet Baransu ise, belgenin aslının yaklaşık 20 gün önce savcılığa gönderildiğini savunarak, "Dursun içek'in destek birimi eylül ayında lağvedildi. Bu belgenin posta süresini de hesaba katarsak 20 gün önce verilmiş olması gerekiyor. Bu da açılım yolunda gitmiyor söylentilerini çürütüyor" dedi. Zileli, "İnsanın vicdanını sızlatan çok şey yaşıyoruz, ben böyle bir dava görmedim, DİSK davasını, Dev Yol davasını izledim" derken Baransu, "Ben de böyle planlar görmedim" dedi. BELGE GEREKSE BAŞBUĞ İSTİFA ETMELİ Öte yandan Cumhuriyet yazarı Zileli, belgenin ıslak imzalı dahi olsa gerçek olup olmayacağının kesin olarak tespit edilmediğini dile getirerek, "Adli Tıp kurumunun nasıl ve kimlerden oluşan bir kurulla bu raporu verdiğini bilmiyoruz. Raporun ayrıntıları ortaya çıkmalı" dedi. Zileli, belgenin gerçek olması halinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un istifa etmesi gerektiği konusunda hemfikir olduğunu dile getirdi. 616189 Diyanet dini klasikleri mercek altına alacak ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Diyanet dini klasikleri mercek altına alacak ANKARA (A.A) Diyanet İşleri Başkanlığı, 4. Dini Yayınlar Kongresi'nde, 40 kadar bilim insanı ve yayıncıyla, dini klasikleri mercek altına alacak. Diyanet, 30-31 Ekim tarihleri arasında Bilkent Otel ve Konferans Merkezinde Dini Yayınlar Kongresi'nin dördüncüsünü düzenleyecek.Toplumu din konusunda aydınlatmak, yayıncılık alanındaki gelişmeleri takip etmek, Başkanlık yayınları için kısa, orta ve uzun vadede hedef ve yeni projeler oluşturmak, alanın uzmanlarından faydalanmak, kurumsal bilgi ve tecrübelerini özel sektör ve oluşumlarla paylaşarak Dini Yayıncılık alanındaki gelişmelere katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilen kongrenin dördüncüsünde 'Dini Klasikler' konusu ele alınacak. Konunun uzmanı 40 kadar akademisyen, yazar, edebiyatçı, yayıncı ve ilgili tarafların ortak bir zeminde buluşacağı kongrede, bilim insanları ve yayıncılar Dini Klasikleri tüm yönleriyle tartışacak. 27.10.2009 GÜNDEM 616375 Özlem Albayrak: Böyle kültüre, böyle magazin yaraşır Özlem Albayrak 27 Ekim 2009 SalıBöyle kültüre, böyle magazin yaraşır Magazin gazetecileriyle, magazin objelerinin kavgası gündemde bir süredir. Biliyorsunuz, magazincilerle tartışan ve karakolluk olan Timuçin Esen tartışması büyümüş; ünlü-ünsüz 55 oyuncu da meslektaşlarına destek vermek amacıyla gazeteye ilan vererek magazincilerin “taciz ve tahrik yoluyla haber yapma yöntemini” kınadıklarını belirtmişti. Restleşme, Magazin Gazetecileri Derneği yetkililerinin de imzacılar hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıklamasıyla sertleşmişti. En baştan, gerçek magazin habercilerini ve gerçek oyuncuları tenzih ederek söylemek isterim ki; magazini ünlülerin düşkün hallerini yakalamak üzere bar kapılarında sotaya yatmak olarak tanımlamadığım gibi, şöhretini gece kulüplerinin kapılarında yaptığı çakırkeyf açıklamalarla ya da kolundakilerle edinmiş popüler şahsiyetlere de oyuncu diyemediğim için; bu kavgada haklı-haksız ayrımına gidecek değilim. Bunun bir anlamı da olmazdı zaten. Nitekim; sınırları muteber olanla değil, rağbette olanla çizilen bir magazin çiti söz konusuysa ve bu rağbetin belirleyicisi de birkaç acar magazin muhabiriyse, kavga da, bu diyalekt de daima sürecek demektir. Mesele bu değil. Mesele şu ki; güzel ülkemin magazinini, şimdiye kadar hem halk kültürünü tümüyle, geçmişe ait, eğitimsiz insanların yaşam tarzı şeklinde kodlayarak terk eden, hem de “halk bunu istiyor” savunmasıyla bu tür magazin anlayışının varoluş gerekçesini bizzat halkın iradesine dayandıran magazinciler belirliyor. Bir dizi çekimine giden magazincilerin sözkonusu ilanda imzası olan oyuncu Dolunay Soysert'i gördükleri anda kameralarını indirdikleri ve oyuncuyu protesto etme kararı aldıkları haberleri geliyor. Magazinciler bu anlayışa göre, flaş ışığı değmeyen hiçbir şeyin rağbet göremeyeceğini, köşede bucakta, azınlıkta değersiz, anlamsız, istenmeyen ilan edileceğini elbette biliyor. Yani ki, bana kalırsa halktan ziyade, incinmiş ve şişmiş egoları bunu istiyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, bütün toplum her gün “acaba bugün hangi kulübe gidip, kimi koluma taksam?”, “Acaba suşimin yanında hangi şarabı devirsem” dilemmaları arasında gidip geliyormuş ya da gelmesi gerekiyormuş gibi davranmaları ilginç. Ama daha ilginç olan, her savununun ille de gelip popüler kültürün en kutsal ilkesine; “özgürlüğe” ve dahi bu kanaldan ilerleyerek gelip basın özgürlüğü cüzüne dayanması. Dikkatinizi çekerim, özgürlükten kastedilen medyanın izleyen-pasif tarafında duran yekunun haftada bilmem kaç saat çalıştığına, kentlerdeki varoşların sorunlarına, bir hukuksuzluğun protestosuna, insan hakları ihlallerine dair değildir asla. Eşitsizlikler, haksızlıklar popüler olamaz işte. Ekonomik ve siyasal olana dokunmaz kimse. Röntgenleşmeye, dikizlemeye, izleyeceğiniz programı seçmeye dair olan özgürlük talebiniz muteberdir. Magazin medyası da özgürlüğün anlamını sarhoş dizi oyuncusunu anbean görüntülemekte bulur. Hayır, halk içinde halk olmayan bu şeyi istiyor mu istemiyor mu kendisi de bilmez aslında; çünkü magazin dediğimiz bütünün sadece bir parçasıdır artık. “Boş zamanı kolonileştiren süreçlerin, süper marketlerin, showların, tanınmış kişilerin, basının, kitapların, radyonun, TV'den geçerek gündemi hazırlanan örgütlenmiş dedikoduların, t-shirtlerin, oyunların, çocuklar tarafından yapılmamış oyuncakların, Coca Cola'nın, Nike'ın, TV dizilerinin” ve daha fazlasının (Erdoğan İ., Doğu Batı, Sayı:15, Popüler Kültürde Gasp ve Popülerin Gayri Meşruluğu, S: 70) oluşturduğu bütünün sadece küçük bir parçasıdır. Muhalefetin kendisini bile -bknz; gazeteye ilan veren oyuncuların protestosu- içine çekebilecek derecede kuşatıcı bir 'tamam'ın sadece parçasıdır. “Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla” diyor ya İsmet Özel İster talep edelim, ister protesto edelim, bu böyle 616366 Havuzda, Deibler'den yeni rekor Deibler, Almanya'da düzenlenen Uluslararası Yüzme Festivali'nde, 50 metre kelebeği 22,06 saniyede yüzerek, yeni dünya rekorunu elde etti. Alman yüzücü, Fransız Amaury Leveaux'nun rekorunu 12 saliseyle geliştirmiş oldu. Leveaux, bu rekora geçen yıl Hırvatistan'daki Avrupa Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası'nda uzanmıştı. 617082 İzmir'de oto hırsızlığı şebekesi çökertildi İzmir'de, ''oto change'' yapan kişilerden gelen marka ve model siparişine göre otomobil hırsızlığı yaptıkları ileri sürülen şebekeye yönelik düzenlenen operasyonda, elebaşı olduğu ileri sürülen çocuk annesi kadın ile kişi gözaltına alındı. Alınan bilgiye göre, İzmir'deki otomobil hırsızlıklarıyla ilgili soruşturma yapan Asayiş Şube Müdürlüğü Oto Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, aylık çalışma sonucu, hırsızlıkların 31 yaşındaki çocuk annesi Ş.K'nın elebaşılığındaki şebeke tarafından yapıldığı bilgisine ulaştı. Ekipler, İzmir'in yanı sıra, Denizli, Afyon, Samsun ve Diyarbakır'da 150 polisin katılımıyla eş zamanlı gerçekleştirdikleri operasyonda, Ş.K ve birlikte yaşadığı H.Ü, şebeke üyeleri kişiyle diğer illerde ''change oto yapmak'' suçundan poliste kaydı bulunan kişi gözaltına alındı. Daha önce kez ''otomobil hırsızlığı yapmak amacıyla kurulan suç örgütüne üye olmak'' iddiasıyla yakalanan ve hakkında kesinleşmiş yıl hapis cezası bulunduğu belirlenen Ş.K'nın, sahte kimlikle yakalandığı ve şebeke içerisinde de ''Şerif'' takma adıyla anıldığı öğrenildi. Şebekenin, diğer illerde kazalı otomobilleri satın alan ''oto change'' suçundan sabıkalı kişilerin verdiği marka-model siparişine göre İzmir'de otomobil çaldıkları ve Ş.K. ile H.Ü'nün aile görünümünde, aracı, sipariş gelen kente götürerek teslim ettiği ileri sürülürken, diğer zanlıların ise çalınan otomobilin şase, motor numaralarının kazalı otomobilinkiyle ''change'' ederek piyasaya sürüldükleri belirtildi. Karşıyaka, Çiğli ve Bornova ilçelerinde faaliyet gösterdikleri bildirilen şebeke üyelerinin karıştıkları 21 otomobil ve 17 tekne motoru hırsızlığı olayının ortaya çıkarıldığı bildirildi. OTOMOBİL ''BEYAZ GÜVERCİN'', TAKIM ÇANTASI İSE ''ECZA ÇANTASI'' Ş.K'nın, İzmir'de ticari taksi durağı işlettiği, bu duraktaki taksilerden bazılarının ise, hırsızlık yapmaya giden zanlıların taşınması ve ve çalıntı otomobillere eskortluk yapılmasında kullanıldığı, zanlıların kendi aralarındaki konuşmalarında ise çalıntı otomobillere ''beyaz güvercin, karabaş'', takım çantasına ise ''ecza çantası'' gibi isimler verdikleri öne sürüldü. Gözaltına alınan zanlılar arasındaki K.S'nin de yıl ay hapis cezasıyla arandığı belirtildi. Oto hırsızlığından sabıkalı Ş.K. ile zanlı, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi. 617610 Epson Full HD Projeksiyon Üstün 3LCD teknolojiye sahip cihazlar, 1600 lümenlik Yüksek Renk Işığı Çıkışı (CLO) ve geliştirilmiş sinema filtresi sayesinde, her tür ışıkta kusursuz ve net görüntü sağlıyor. Tasarımındaki çizgisiyle dikkat çeken yeni Epson ev sineması projektörleri Full HD teknolojisini evlere getirip, maç ve film keyfini ikiye katlıyor. 3LCD görüntü teknolojisi ile çalışan yeni EH-TW5500 ve EH-TW4400, full HD teknolojisi ile de mükemmel görüntü kalitesi sunuyor. Erişilebilir bir alternatif olan Full HD EH-TW4400, kaliteli ve ayrıcalıklı görüntüler veriyor. 130000:1 kontrast oranı ve modern, beyaz tasarımı ile her türlü oturma odasına da kusursuzca uyum sağlayabiliyor. Her tür ışıkta kusursuz görüntü için 1600 lümenlik Yüksek Renk Işığı Çıkışı (CLO) ve geliştirilmiş sinema filtresi sayesinde, görüntüyü net bir şekilde yansıtıyor. Ayrıca, 22dB düzeyindeki fan sesi ile çok sessiz çalışan EH-TW4400, birçok donanım kaynağına bağlanması ile de kullanım kolaylığı sağlıyor. Epson Türkiye Müşteri Hizmetleri Müdürü Ahmet Gürle, projektör pazarına sundukları iki üründe son teknolojiyi kullandıklarını anımsatarak, "Yeni EH-TW5500 ve EH-TW4400 modellerimiz HD video projektörlerinde en son teknolojiyi arayan, mükemmeliyetçi ev sineması tutkunlarının keyfini bir adım öteye taşımak için geliştirdik. Olağanüstü kontrast oranlarına, D7 3LCD panel teknolojisine ve de günümüzün en ileri görüntü geliştirme özelliklerine sahip olan yeni Ful HD cihazlarımız, ev sineması pazarında göze çarpan yenilikçi arayışımızı yansıtıyor" diyor. Yasin Gençoğlu Zaman Online 616254 Üç futbolcuya ceza Derbi öncesinde iki takım oyuncuları arasında çıkan kavga nedeniyle Fenerbahçe'den Cristian ve Bilica, Galatasaray'dan Arda PFDK'ya sevk edildi. Fenerbahçe'ye ayrıca maç seyircisiz oynama cezası geliyor Üç futbolcuya ceza Olaylı Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin, iki takıma faturası da ağır olacak. Kader Keita ve Milan Baros'u kaybeden Galatasaray'da Arda Turan da PFDK'ya sevk edildi. Bir maç seyircisiz cezası gelmesi beklenen Fenerbahçe'de ise Cristian Baroni ve Bilica PFDK'ya sevk edilen isimler. POLİS VE DOKTOR SEVK ETTİ Maç öncesi olayların çıkmasına neden olan Fenerbahçeli Cristian, Bilica ve Galatasaray kaptanı Arda hakem ve temsilci raporları doğrultusunda Hukuk Kurulu tarafından Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na (PFDK) sevkedildi. Temsilcilerden emniyet mensubu Haluk Gözen ile İzmir'de görevli doktor olan Kemal Özbek maçta yaşanan olayları detaylı bir biçimde raporlarına yazdıkları, Hukuk Kurulu'nun da bu raporlar doğrultusunda futbolcuyu Disiplin Kurulu'na sevk etttiği belirtildi. SEYİRCİSİZ VE 80 BİN CEZA İkinci yardımcı hakem Tarık Ongun'un tribünden atılan yabancı cisim nedeniyle kafasının yarılması, sahaya pet şişelerinin atılması, Galatasaray kalecisi Leo Franco'nun yüzüne tutulan lazer ışıkları nedeniyle de Fenerbahçe'ye bir maç seyircisiz oynama cezası ve yaklaşık 80 bin TL ağır para cezası gelmesi bekleniyor. Üç futbolcuya ceza Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616270 Ehliyetsiz gezinti faciaya yol açtı Kavşağa kontrolsüz girdiği iddia edilen otomobildeki genç, belediye otobüsünün altında yaşamını yitirdi İzmir'de oto tamirciliği yapan Mehmet Kandemir (18), önceki akşam arkadaşlarıyla sandviç yemeye gideceklerini söyleyerek babası Emin Kandemir'den otomobilini istedi. Baba Kandemir, ehliyeti olmayan oğluna otomobili vermek istemeyince, Mehmet aracı ehliyetli arkadaşı Görkem Düzey'in kullanacağını söyleyerek anahtarı aldı. Aynı sokakta oturan Cemre Kaya (17) ve Namık Kemal Şimşek'i de (20) alan arkadaş gezmeye çıktı. Ancak otomobil Çınarlı'da iddiaya göre kontrolsüz olarak kavşağa girdi. Bu sırada Çınarlı'dan Stadyum Metro yönüne giden Tevfik Yeşil'in kullandığı belediye otobüsü aniden önüne çıkan otomobile hızla çarptı. Belediye otobüsü, çarpmanın etkisiyle üzerine çıktığı otomobili, eski SSK dispanserinin duvarına kadar sürükledi. AKS 110 ekipleri, Görkem Düzey ve Mehmet Kandemir'in cansız bedenlerini çıkardı. 'YOL OTOBÜSÜNDÜ' Ağır yaralanan Kemal Şimşek hastaneye götürülürken yolda, Cemre Kaya ise hastanede öldü. Yolculardan Hacı Zaman (55) şoförün hızlı gitmediğini söyledi. Emniyette yapılan işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen belediye otobüs şoförü Tevfik Yeşil tutuklanarak cezaevine gönderildi Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616146 İhbar mektubunda ürperten iddia: Aktütün ve Dağlıca, cuntanın işi Mektupta yer alan ifadelerde şunlar söyleniyor: "Bizzat olayların içerisinde (Aktütün'de, Dağlıca'da, Poyrazköy'de, Çukurca'da ve dahi birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tarafımızdan tüm çıplaklığıyla biliniyor." Bugün Gazetesi dün subayın ihbar mektubunu yayınladı. Mektupta demokrasiye eylem planının hazırlanışı hakkında gündemi sarsacak bilgilere yer veriliyor. Cunta örgütlenmesi ve faaliyetlerinden haberdar ve rahatsız olan kendisi gibi personelin gerçekleri anlatmak için zemin bulamadığını ve sesini duyuramadığını ifade eden subay, mektubunda Aktütün ve Dağlıca karakol baskınları, Çukurca'da mayın patlaması ve Poyrazköy cephaneliği gibi skandal eylemlerin içerisinde de cuntanın bizzat yer aldığını iddia ediyor. İşte subayın insanı dehşete düşüren sözleri: "Toplumun genelinde bilinen ve dedikodu şeklinde kulaktan kulağa yayılan TSK ile ilgili birçok konuyu (PKK'ya yardım, uyuşturucu, fişleme, suikast, örtülü operasyonlar vb.) olayların olduğu bölgelerde görev yapanlar, medya aracılığı ile öğrendi. Ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar, yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. Bilgi destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (Aktütün'de, Dağlıca'da, Poyrazköy'de, Çukurca'da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir." 21 Ekim 2007'de terör örgütü mensupları, Hakkari Dağlıca'da konuşlu piyade taburunun emniyet unsuru olan bir bölüğe kalabalık bir grupla üç ayrı bölgeden silahlı saldırı düzenledi. Olayda 16 güvenlik görevlisi şehit düştü, 12 asker yaralandı, 8'iyle irtibat kesildi. Ekim 2008'de ise Şemdinli ilçesindeki Aktütün Jandarma Sınır Bölük Komutanlığı'na bölücü terör örgütünün Irak'ın kuzeyinde bulunan unsurları tarafından yapılan saldırıda 17 asker şehit düşmüştü. İSTANBUL ZAMAN Kaos Planı'na CHP'li vekiller de yardım etmiş p'Kirli tezgâh'ın ortaya çıkmasını sağlayan ihbar mektubundaki bazı iddialar dudak uçuklatan cinsten. Öyle ki, 'Kaos Planı'nın aslıyla birlikte gönderilen sayfalık mektupta, millete yönelik hazırlanan eylem planlarının sadece 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'yla sınırlı kalmadığı aktarılıyor. Muvazzaf bir subayın kaleme alarak Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırdığı mektupta yer alan bir diğer iddia daha vahim. Mektupta, bir orgeneralin emriyle üniversitelerden akademisyenler ile CHP'nin yönetimindeki bazı politikacıların eylem planlarının hazırlanmasına destek verdikleri aktarılıyor. 616283 Ortak ATM'de tüketiciyi bilgilendirecek sistem üç ay içinde devreye girecek İş Bankası'nın buna ilişkin önerisinin kabul edildiğini ve hem Bankalararası Kart Merkezi (BKM) hem bankaların kendi sistemlerinde bu mesaj yapısının kurulacağını anlatan Aran, yaklaşık ay içinde bunun kurulabileceğinin öngörüldüğünü söyledi. Bankamatiğin İş Bankası'nın bir markası olduğuna ve aslında sadece İş Bankası ATM'lerine bankamatik adı verildiğine dikkati çekerek, günümüzde bunun çok genel bir isim haline geldiğini vurguladı. İş Bankası'nın sektörde en fazla sayıda ATM cihazı bulunduran banka olduğunun altını çizen Aran, "Sektörün attığı ortak ATM kullanımını İş Bankası olarak biz de desteklemek istedik. Eğer sektörün lideriyseniz bizim destekleyemediğimiz bir şey eksik kalırdı. nedenle biz bunun içinde yer aldık.'' diye konuştu. Ortak ATM kullanımında gündeme gelen tüketiciden alınan masraf konusuna da işaret eden Aran, "Paylaşımda olan, aslında bankaların bankamatikler konusundaki maliyetlerini bankalar arası takas komisyonuna benzer şekilde birbirleriyle paylaşmasıdır. Bir başka bankanın müşterisi para çekmek için benim bankamı kullandığında, ben karşı bankadan bu kullanım karşılığındaki ücreti alıyorum. Paylaşım komisyonunu, bankalar birbirinden alıyor. müşteriden ne kadar ücret alınacağını, kartın sahibi olan banka belirliyor. Bankanın stratejisine bağlı olarak da ya yansıtıyor, ya da yansıtmıyor.'' şeklinde konuştu. Aran, masraflarda İş Bankası'nın uyguladığı tarifenin yüzde artı 1,70 lira şeklinde belirlendiğini, yani 100 lira çeken bir kişinin 2,70 lira ödediğini anlattı. Aran, ortak ATM paylaşımı uygulamasında 23 Ekim itibarıyla diğer banka müşterilerinin İş Bankası bankamatiklerinden para çekme işlem sayısının 100 bin adete ulaştığını, işlem tutarının da 16,7 milyon lira olduğunu bildirdi. 616205 Kepez Bld. Galatasaray MUSTAFA KUTLU SPOR Kepez Bld. Galatasaray Beko Basketbol Ligi'nde Kepez Belediyespor, Galatasaray Cafe Crown'u 74-63 mağlup etti. İlk periyodu 24-15 önde kapatan Kepez, 2. periyotta da etkili oyununu sürdürdü ve devreyi de 38-28 ile geçti. Karşılaşmanın ikinci yarısına da üstün başlayan Kepez Belediyespor, hücumda çok fazla top kaybı yapan rakibi karşısında rahat basketler kaydederek, son çeyreğe 56-40 üstün girdi, maçı da 74-63 kazandı. Maç sonunda Kepez Belediyesporlu taraftarlarla polis arasında gerginlik yaşandı. 27.10.2009 SPOR 617228 İş ilanına başvuran kızı tecavüz edip sattılar 15.27 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, İş ilanına başvuran kızı tecavüz edip sattılarMesut IŞIK/GEBZE (Kocaeli), ’nin yeni ilçelerinden ’da, ‘Yatalak kadına bakacak yatılı kadın aranıyor’ ilanı üzerine ’dan gelen 22 yaşındaki genç kız önce tevavüze uğradı, sonra kapatıldığı evde yaklaşık 20 kişiye para karşılığı satıldı. Genç kızı serbest bırakma karşılığı ailesinden de istedikleri öne sürülen biri kadın kişi polisin düzenlediği operasyonla gözaltına alındı. Darıca’da oturan Yılmaz Çolak, bir gazeteye ‘yatalak eşime bakacak eleman arıyorum’ diye ilan verdi. Bu ilanı gören ve işe ihtiyacı olan Sakaryalı 22 yaşındaki R.Ö. Darıca’ya gelerek Yılmaz Çolak ile görüştü. Ancak önerilen 500 TL aylık ücreti az bulan R.Ö. işi kabul etmedi. Yılmaz Çolak ise bunun üzerine genç kızı arkadaşı 30 yaşındaki Gürol Çelik'e yönlendirdi. TECAVÜZ EDİP, FUHUŞA ZORLADILAR İddiaya göre Gürol Çelik, iş umuduyla yanına gelen R.Ö.’ye önce tecavüz etti. Sonra da genç kızı zorla alıkoydu. Birkaç gün sonra da kızı Darıca’da oturan Basri- Aynur Filiz çiftinin evine gönderdi. Burada bir odaya kapatılan ve zorla tutulan R.Ö., ifadesine göre 20 gün boyunca 20 kişiyle para karşılığı ilişkiye girmeye zorlandı. Bununla da yetinmeyen zorbalar, bu kez genç kızın Sakarya’da oturan ailesini arayarak, kızlarının ellerinde olduğunu belirtip, fidye istedi. Genç kızın ailesinin durumu polise bildirmesi üzerine telefon aramalarından yola çıkılarak genç kızın alıkonulduğu ev bulundu. Eve baskın yapan polis, R.Ö.'yü kapatıldığı odada bulurken, olayla ilgili olarak ilanı veren Yılmaz Çolak'la birlikte, genç kıza tecavüz eden Gürol Çelik ve genç kızı evde alıkoyup para karşılığı başka erkeklere satan karı- koca gözaltına alındı. . 617629 Derse giren veli, öğretmeni bıçakladı ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Derse giren veli, öğretmeni bıçakladı İSTANBUL Esenyurt Yunus Akdaş İlköğretim Okulu'nda bir öğretmen, sınıfta öğrencilerinin gözü önünde bir öğrencinin ağabeyi tarafından darp edildikten sonra bıçaklandı. Kardeşini dövdüğü gerekçesiyle onlarca öğrencinin gözü önünde öğretmeni bıçaklayan Ramazan C., polis ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Esenyurt Yusuf Akdaş İlköğretim Okulu'nda sabah saatlerinde meydana gelen olay iddialara göre şöyle gelişti: Okulda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olan Eyüp Dağhan (35) tarafından dövüldüğünü iddia eden Hasan C. (16) durumu ağabeyleri Ramazan ve İlhan C.'ye anlattı. Bunun üzerine sabah okula kardeşleri Hasan C. ile birlikte gelen Ramazan ve İlhan C., sınıfta öğrencilerin gözü önünde öğretmen Eyüp Dağhan'ı önce darp etti. İki kardeş, öğretmen Dağhan'ı daha sonra karın boşluğundan bıçakladı. Yaralı öğretmen olay yerine gelen ambulansla Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Olaydan sonra kaçan Ramazan C. suç aleti ekmek bıçağıyla birlikte Avcılar Önleyici Hizmetler Büro Amirliği ekipleri tarafından gözaltına alındı. Okul yetkilileri ise, "Birkaç gün önce öğretmen arkadaşımız okul nöbetçisiyken dışarıdaki bir kavgaya müdahale ediyor. Bu sırada okulla problemi olan öğrencimiz Hasan C.'ye kavga ettiği için bağırıyor. Burada dövme olayı yok." diye konuştular. Bu arada okul önüne gelen bir veli, bıçaklanma olayının yaşandığı sırada kızının sınıfta olduğunu ve olaydan dolayı çok korktuğunu söyledi. Kızının erkenden eve gelip ağladığını korku içinde olayı kendilerine anlattığını aktaran veli, "Okulda ne olduğunu öğrenmek için buraya geldim. Sınıfa girip çocukların gözü önünde öğretmeni bıçaklamışlar." dedi. Esenyurt Polis Merkezi'nde ifadesi alınan Ramazan C., "Kardeşimi dövmüştü. Öğrenince çılgına döndüm. Bıçaklama olayını ben yaptım" dediği öğrenildi. Ramazan C. İşlemlerinin tamamlanmasının ardından Büyükçekmece Adliyesi'ne sevk edildi. Polis ekipleri, olaya karıştıktan sonra firar eden İlhan C.'nin yakalanması çalışmalarını sürdürüyor. copyright 2008 cihan.com.tr 27.10.2009 GÜNDEM 616802 Fransa’dan Türkiye’ye yeni engel çabası 11.55 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, ’dan ’ye yeni engel çabası ’nin karşıtı hükümeti,  yasa dışı göç sorununun, Türkiye’nin AB katılımı sürecinde önemli bir unsur haline getirilmesi için kollarını sıvadı. Fransa Göç ve Entegrasyon Bakanı Eric Besson ile AB İşlerinden Sorumlu Bakan Pierre Lellouche, Türkiye’den ile sınırını kontrol etmesini ve yasa dışı göçmenlerini geri kabul etmesini talep edilmesi gereğini vurgularken “Bu, bütünüyle Türkiye’nin ’ne yankınlaşma sürecinin bir parçası olmalı” diye yazdı. Eric Besson ve Pierre Lellouche, 29-30 Ekim tarihlerinde ’de düzenlenecek olan zirvesi öncesi gazetesince yayımlanan “Yasa dışı göç, Avrupa projesine engel” başlıklı makalede artan yasa dışı göçün giderek Avrupa projesine meydan okuduğunu savundu. “Sürdürülemez bu durum, Avrupa mimarinin en önemli başarılarından olan kişilerin serbest dolaşımı için bir tehdit oluşturduğu”nu vurgulayan iki bakan, sorunun çözümü için “Adil ve dengeli bir Avrupa göç ve iltica politikası”nın gerektiğinin altını çizdiler. AB’nin dış sınırlarındaki denetimlerinin güçlendirilmesini, bu amaçla da AB tarafından  bir sınır polisinin oluşturulmasını isteyen Besson ve Lellouche, makalede alınabilecek önlemlere ilişkin bir takım önerileri de sıraladı. Bu çerçevede, Türkiye ile ilgili olarak şöyle denildi: “Türkiye’den, Schengen alanına giren yasa dışı göç akımlarının yarısının geçtiği, Yunanistan ile ortak sınırını kontrol etmesini ve topraklarında göçmenleri geri kabul etmesini talep etmeliyiz. Bu, bütünüyle Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yakınlaşma sürecinin bir parçası olmalıdır.”(ANKA) Ve . 617850 Breziya'dan BM'ye orman desteği Yeni bir uluslararası iklim değişimi antlaşması yapılması ile ilgili aralık ayında Kopenhag'da düzenlenecek zirvenin kilit ülkesinin Brezilya olacağı kaydediliyor. 2020 için tahmin edilen karbondioksit salımının yıl yüzde 40 azaltılması için çalıştıklarını belirten Minc, REDD'yi de desteklediklerini belirtti. Brezilya'nın daha önce, plana destek vermediği ifade ediliyordu. Bu plan, zengin ülkelerin, ormanlarını koruması karşılığında gelişmekte olan ülkelerin ödüllendirilmesi esasına dayalı. Sera etkisi yapan gazların küresel düzeyde toplam salımının yüzde 17'sinin nedeninin ormansızlaştırma olduğu hesaplanıyor. AA 616199 İki Dil Bir Bavul dolusu seyirci İki Dil Bir Bavul dolusu seyirci Antalya Film Festivali'nden ödülle dönen İki Dil Bir Bavul seyirciyle buluştu. Film Kürt meselesine farklı pencereden bakıyor. Ödüllü film, Kürt köyüne tayini çıkan bir Türk öğretmenin Türkçe bilmeyen çocuklarla yaşadıklarını konu alıyor. İSTANBUL 46. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde bu yıl ilk kez verilen “En İyi İlk Film Ödülü” Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy'ün yönettiği İki Dil Bir Bavul gösterime girdi ve seyirciden tam not aldı. Yapımcılığını Perişan Film ve Bulut Film'in üstlendiği, üniversiteden yeni mezun olmuş ve Urfa'nın bir Kürt köyüne atanmış Türk öğretmenin bir yılını anlatan İki Dil Bir Bavul'un başrollerinde Emre Aydın, Zülküf Yıldırım, Rojda Huz ve Vehip Huz yer alıyor.Gazeteport'a konuşan filmin yönetmeni Orhan Eskiköy, bir öğretmen arkadaşlarının yaşadıklarından yola çıkarak bu filmi çektiklerini söylüyor. KÜRT MESELESİ BAŞKA Eskiköy “Bu filmde göstermek istediğimiz aslında Türkler'le Kürtler'in birbirini anlamadığıydı” diyor ve ekliyor: Devlet, medya birşeyler söylüyor Türkler de inanıyor.Bu iki toplum birbirinden kopuk. Söylenecek çok şey var aslında. Ama insanların filme bakıp düşünmelerini istiyoruz.” 27.10.2009 616244 Tatlı Sürpriz Tatlı Sürpriz Orijinal Adı: The Next Best Thing Yön: John Schlesinger Oyuncular: Madonna, Rupert Everett, Benjamin Bratt CNBC-e 22.00 Yaşadığı ilişki sonunda bir çocuk dünyaya getiren bir kadının yeni ilişkisini kabul ettirme sürecini anlatan Tatlı Sürpriz, Madonna'nın son oyunculuk girişimlerinden biri. Rupert Everett ise kadınların en iyi dostu olan eşcinsel adam rollerine yabancı sayılmaz. 27.10.2009 TELEVİZYON 617871 Domuz gribinden bir ölüm daha mı? Manisa'nın Salihli ilçesinden, şüphesiyle Manisa Devlet Hastanesi'ne kaldırılan 28 yaşındaki Yusuf Demirtaş öldü. öğrenimi gördüğü İstanbul'dan Manisa'nın Salihli ilçesine gelen 28 yaşındaki Yusuf Demirtaş rahatsızlanması üzerine önce Salihli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Demirtaş, burada durumunun ağırlaşması üzerine Manisa Devlet Hastanesi'ne sevkedildi. şüphesiyle yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınan Demirtaş, tüm müdahalelere rağmen akşam saatlerinde hayatını kaybetti. Demirtaş'ın İstanbul'da kaldığı yurtta domuz gribi teşhisi konulan yabancı uyruklu bir öğrenciden virüs kapmış olabileceği belirtiliyor. Kesin tanı için Demirtaş'tan alınan numuneler İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gönderildi. Manisa Devlet Hastanesi Başhekimi Salih Karabaş, "Hastayı 20.30 sıralarında kaybettik. Geldiğinden beri durumu iyi değildi. Zaten solunum cihazına bağlı yaşıyordu" dedi. Demirtaş'ın raporunda zatüre tanısıyla öldüğü belirtilirken, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne gönderilen kan örneğinin sonucunun yarın öğle saatlerinde açıklanacağı bildirildi. Demirtaş'ın cenazesinin yarın sabah saatlerinde yakınlarına teslim edileceği ve Salihli'de toprağa verileceği ifade edildi. Sağlık Bakanlığı'ndan açıklama Sağlık Bakanlığı ise yaptığı yazılı açıklamada, "Manisa ilinde Pandemik (H1N1) gribi ön tanısı ile yoğun bakımda tedavisi sürdürülen bir hastamız maalesef hayatını kaybetmiştir. Alınan numunenin Ulusal Referans Laboratuvarımızda incelemeleri devam etmekte olup sonucu kamuoyu ile paylaşılacaktır" ifadesine yer verildi. Açıklamada, "Ayrıca Pandemik (H1N1) gribi vakasının hastanede takip ve tedavileri sürmekte olup bu vakalardan 2’si yoğun bakım servisinde tedavi edilmektedir" denildi. 617552 Dünyadaki kaplan nüfusu hızla azalıyor 17.53 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Dünyadaki kaplan nüfusu hızla azalıyor Dünyadaki kaplan nüfusunun, tüm koruma çabalarına rağmen hızla azaldığı belirtildi. 13’ünde hala kaplanların yaşadığı 20 ülkeden kaplan uzmanlarının katıldığı uluslararası konferansta konuşan Orman ve Toprak Koruma Bakanı Yuvaraj Bhusal, toplantının amacının soyu tükenmenin eşiğinde olan kaplanları korumak olduğunu söyledi. Nepal’in başkenti Katmandu’da düzenlenen konferansta, kaplanları korumak için acil olarak yeni stratejilere gerek olduğu vurgulandı.  ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın temsilcilerinin de katıldığı konferansta, kaplanları koruma stratejilerinin yanı sıra avlanma ve kaplan uzuvları ticareti gibi konular da ele alınacak. Konferans cuma günü sona erecek. Dünyada, tamamı ’da olmak üzere 3500 ila 4000 kaplan kaldığı tahmin ediliyor. Bu sayı 20. yüzyılın başında 100 binden fazlaydı. Ve . 617033 Cep Telefonunda Ürküten Araştırma : Cep Telefonunda Ürküten Araştırma 13 ülkede 12 bin 800 denek üzerinde yapılan araştırma sonuçları endişe verici... 10 yıldan fazla cep telefonu kullanıyorsanız dikkat... Yayına Giriş: 27.10.2009 11:46:39 Güncelleme: 27.10.2009 11:58:41 Uzun süre cep telefonu kullanmak zararlı olabilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün 13 ülkede, 12 bin 800 denek üzerinde yaptığı cep telefonu araştırmasının sonuçları bu konudaki bilimsel verilerin "oldukça endişe verici" olduğunu gösteriyor. İngiliz Daily Telegraph yıl sonunda açıklanması beklenen çalışmanın sonuçlarını yayımladı. Buna göre 10 yıldan fazla cep telefonu kullanan kişilerin, hayatının kalan bölümünde kansere yakalanma ihtimalinde büyük artış oluyor. Cep telefonu müptelâlarında bazı beyin tümörlerinin oluşma riski de önemli ölçüde artıyor. Uzun süre cep telefonu kullanmanın bazı kanser türleriyle bağlantısı olabilir. Araştırma, cep telefonu kullanımının üç tür beyin tümörü ve bir tür tükürük bezi tümörüyle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Beyin tümörü riskini ciddi biçimde artıran cep telefonu kullanımının çocuklarda kısıtlanması, yetişkinlerin de kısa konuşması tavsiye ediliyor. Uzmanlar, konuşurken kulaklık kullanmanın cep telefonundan yayılan elektromanyetik dalgaların etkisini azaltacağını belirtiyor. Bir çok ülkede cep telefonu sayısının nüfustan fazla olması da dikkat çekici. 617324 Türkiye'de laiklik adına din özgürlüğü kısıtlanıyor İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Türkiye'de laiklik adına din özgürlüğü kısıtlanıyor NEW YORK Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın Temmuz 2008 30 Haziran 2009 tarihlerini kapsayan dini özgürlüklere ilişkin raporunda, "kayda değer ihlallerin" görüldüğü belirtilen ülkeler arasında Türkiye'nin adı da yer aldı. Raporun Türkiye bölümünde, "Anayasanın din özgürlüğünü öngördüğü, diğer yasa ve siyasetlerin de dinin genelde serbestçe uygulanmasına katkı sağladığı; ancak laik devletin bütünlüğü ve varlığıyla ilgili anayasal düzenlemelerin bu hakları kısıtladı." denildi. ABD Dışişleri Bakanlığının yıllık olarak yayımladığı 2009 Dini Özgürlükler Raporu'nda, Türkiye'de devletin dini özgürlüklerin uygulanmasına genelde saygı gösterdiği; ancak "laik devleti" koruma gerekçesiyle kısıtlamaların devam ettiği yazıldı. Yine raporda İslami ve diğer dini gruplara sınırlamalar getirmeye ve devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye önemli kısıtlamaların devam ettiğine vurguda bulunuldu. Raporda, devlet memurları ve öğrencilere kamu binaları ve üniversitelerde başörtüsü yasağının devam ettiğine dikkat çekilerek, "Başörtüsü takan kadınlar ve yasağa meydan okumada onlara aktif destek verenler, ya disiplin cezalarına çarptırıldılar ya da hemşire ve öğretmen olarak kamu sektöründe işlerini kaybettiler. Aynı zamanda, bakanlıklarda, müdürlerince İslami ibadete yeterince riayet etmedikleri düşünülen çalışanların ayrımcılığa maruz kaldığı yönünde doğrulanmamış haberler yayımlandı." denildi. Raporda şöyle devam edildi: "Devlet genelde dini özgürlüklerin uygulanmasına saygı gösteriyor. Raporun kapsadığı dönemde devletin dini özgürlüklere saygısının statüsünde bir değişiklik olmadı. Devlet, 'laik devleti' koruma gerekçesiyle, İslami ve diğer gruplara sınırlamalar getirmeyi ve devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye kısıtlamalar koymayı sürdürdü. Yetkililer, devlet kuruluşları ve okullarında İslami başörtüsü takılmasına karşı geniş yasağı devam ettirdiler. Devlet ayrıca 'İslami aşırılığa' karşı çıkmayı sürdürdü. Dini azınlıklar, inançlarından dolayı devlet kurumlarında kariyer yapmalarının fiilen engellendiğini söyledi. Dini azınlık grupları da, ibadetlerinde, devlete kayıt yaptırmada ve dindaşlarını eğitmede zorluklarla karşılaştılar. Bazı Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Bahailer, dinleri yaymaya çalıştıkları iddiasıyla bazı kısıtlamalara ve bazen tacizlere maruz kaldılar." Raporun Türkiye bölümünde, kamu binaları ve üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı ve AK Parti'ye açılan kapatma davasına da yer verildi. Raporun, "Dini Özgürlüklere Kısıtlamalar" başlıklı bölümünde de, AK Parti'ye açılan kapatma davasından bahsedilerek, konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin kararı aktarıldı. İRTİCA İLE MÜCADELE EYLEM PLANINA DA RAPORDA ATIFDA BULUNULDU Raporda Türkiye'de ordu, yargı ve bürokrasinin diğer dallarının bazı üyelerinin "İslami köktendincilik" olarak adlandırdıkları şeye karşı kampanyalar sürdürdüğüne işaret edilerek, "Bu grupların, köktendinciliği laik devlete tehdit olarak gördüğü, Milli Güvenlik Kurulu ve Genelkurmay'ın, köktendinciliği kamu güvenliğine tehdit olarak kategorize ettiği" bildirildi. "Dini eğilim, inanç ve ibadete ilişkin toplumsal kötü muamele ve ayrımcılığa dair haberlerin yayınlandığına" işaret edilen raporda, "Müslüman olmayanlara yönelik tehditlerin, bir baskı atmosferine yol açtığı ve Müslüman olmayan bazı toplulukların özgürlüğünü azalttığı" kaydedildi. Devletin, askerlik hizmetini 'vicdani ret' gerekçesiyle yerine getirmeyi kabul etmeyenler ile dini sebeplerle askerlik hizmetine karşı çıkanların sivil mahkemelerde hapis cezasına çarptırıldıkları belirtildi. Raporda daha önceki yıllarda olduğu gibi yine Rum Ortodoks Patriğine devletin "ekümenik" statüsünü engellediği aktarıldı. Ayrıca, İstanbul'daki Rum Patrikhanesi'nin, Heybeliada'daki ruhban okulunun açılması için çabalarını sürdürdüğü ifade edildi. "Dini Özgürlüklere Toplumsal Baskının Statüsü" başlıklı bölümde ise "milliyetçi duyguların bazen Hıristiyan ve Yahudi karşıtı tonlar içerdiği" belirtilerek, Yahudi toplumuna mensup üyelerin, İsrail'in Gazze operasyonlarından sonra ülkede Yahudi karşıtı duyguların arttığı yönündeki ifadelerine yer aldı. Raporda, dini özgürlüklere ilişkin ihlallerin "kayda değer" olduğu ülkelerdeki durumdan bahsedilirken Türkiye'ye de sayıldı. Raporun bu bölümünde Türkiye'nin yanısıra, Afganistan, Azerbaycan, Brunei, Burma, Çin, Küba, Mısır, Eritre, Fiji, Hindistan, Endonezya, İran, Irak, İsrail, Laos, Malezya, Nijerya, Kuzey Kore, Pakistan, Rusya, Suudi Arabistan, Somali, Sudan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Venezüella, Vietnam ve Yemen'deki durum anlatıldı. Dini özgürlükler konusunda özellikle kaygı duyulan ülkeler ise, Burma, Çin, Eritre, İran, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Sudan ve Özbekistan olarak gösterildi. "TÜRK HÜKMETİNİN ÇABALARINDAN MEMNUNUZ" Rapor ile ilgili olarak bir basın toplantısı düzenleyen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Michael H. Posner, Türkiye'deki dini özgürlükler konusunda hükümetin gayretlerinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Bakan yardımcısı Posner, "Raporda da ifade edildiği gibi; Türk hükümetinin din özgürlüğü konusunda attığı olumlu adımlar bu ülkede din özgürlükleri adına umut verici." dedi. Posner, raporun kapsadığı dönemde yaşanılan din özgürlüğü adına en üzücü olayın da; Almanya'da Haziran ayında güvenlik görevlisi tarafından başörtüsü nedeniyle öldürülen Mısırlı kadının olduğunu vurguladı. 27.10.2009 DÜNYA 617804 Fawer kitap severlerle buluşuyor Fawer kitap severlerle buluşuyor AA Giriş Saati 27.10.2009 20:58 Güncelleme 27.10.2009 20:59 ''Olasılıksız'' ve ''Empati'' kitaplarının yazarı Adam Fawer, ''İTEF-İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali'' kapsamında İstanbullu kitap severlerle buluşacak. Alınan bilgiye göre, Kalem Ajans tarafından 31 Ekim-3 Kasım tarihleri arasında ''şehir ve zaman'' temasıyla düzenlenecek festivalde İstanbul'da birçok mekanda edebiyat etkinlikleri gerçekleştirilecek. 32 ülkeden 52'si yabancı 90 ünlü yazarın İstanbul'da edebiyat tutkunlarıyla bir araya geleceği festivalde, ''Olasılıksız'' ve ''Empati'' kitaplarının yazarı Adam Fawer, Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş kampüsünde okurlarıyla buluşacak. Türkiye'de 50'nin üzerinde baskı yapan ''Olasılıksız'' kitabının yazarı Fawer, Kasım'da edebiyat severlerle gerçekleştireceği söyleşinin ardından okurlara kitaplarını imzalayacak. Festival çerçevesinde okuyucuyla bir araya gelecek yazarlar arasında ayrıca, ''Agatha ile İstanbul'da'' kitabının yazarı Cristina Fernandez Cubas, ''Avrupa'da'' adlı 1200 sayfalık kitabıyla Avrupa tarihini edebiyat lezzetiyle dünyaya okutan Hollandalı yazar Geert Mak ve dünyanın en önemli feminist ve aktivist ismi olarak gösterilen Mısırlı yazar Nawal El Saadawi de bulunuyor. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616459 Başkent'te gecekondu yangını Yangının çıktığı gece evde oturan yaşlı kadının akrabalarında olması, muhtemel bir tehlikeyi önledi. Büyük maddi zarara neden olan yangın sonrası, gecekondu kullanılamaz hale geldi. Yangını duyarak olay yerine gelen gecekondu sahibinin yakınları sinir krizleri geçirdi. Yangın, gece saat 02.30 sıralarında Doğantepe 1237 sokak üzerindeki ismi öğrenilemeyen yaşlı bir kadının kaldığı gecekonduda çıktı. Elektrik kontağından çıktığı tahmin edilen yangın, önce evin çatısını sardı, daha sonra kısa sürede evin tümüne yayıldı. Yangını gören mahalle sakinleri hemen polise ve itfaiyeye haber verdi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri yangını söndürmede güçlük yaşadı. Mahalle sakinlerinin 'içeride yaşlı bir kadın var' sözleri ortamı hareketlendirdi. Ancak yangını duyarak olay yerine gelen yaşlı kadının akrabalarının 'evde kimse yok' açıklaması herkese rahat bir nefes aldırdı. Yangını duyan gecekondu sahibinin yakınları sinir krizleri geçirdi. Dışarıdan su sıkarak yangını söndüremeyen ekipler, gecekondunun çatısına çıktı. Yangın, itfaiyenin yaklaşık bir saatlik çalışması sonucu söndürülebildi. Büyük maddi zararın meydana geldiği ev, yangın sonrası kullanılamaz hale geldi. 617792 Göstericiler makinistleri kaçırdı İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Göstericiler makinistleri kaçırdı Hindistan'da göstericiler trenin makinistlerini kaçırdı KOLKATA (A.A) Hindistan'ın Batı Bengal eyaletinde demiryolunu işgal eden yüzlerce gösterici, ekspres treni durdurarak, makinisti ve yardımcısını kaçırdı. Demiryolu ve hükümet yetkililerinin eylemden sorumlu tuttukları Maocu isyancılar, kaçırma eylemiyle ilgileri bulunmadığını açıklarken, Demiryolları Bakanı Mamata Banerjee, olaydan saat sonra polis ve korucuların trenin kontrolünü hiçbir direnişle karşılaşmadan aldığını ve yolcular arasında yaralanan olmadığını belirtti. Göstericiler, Jhargram ve Sarna istasyonları arasında kızıl bayrak sallayarak durdurdukları trenden kaçırdıkları makinistleri, bilinmeyen bir yere götürdü. Güvenlik güçlerinin kaçırılan makinistleri aradığı belirtildi. 27.10.2009 DÜNYA 616841 Obama'dan muhaliflerine ilginç mesaj! ABD'de 2010'da yapılacak kongre seçimleri için Demokrat Parti adaylarına mali destek sağlamak amacıyla Miami'de katıldığı bir etkinlikte konuşan Obama, "gündemindeki ideallerini gerçekleştirmek için kavgaya hazır olduğunu" ifade etti. Bazı kişilerin kendisi için olumsuz şeyler söylediklerini ve arkadaşlarının bundan endişe duyduğunu belirten Obama, "Sıska olmam, kuvvetli olmadığım anlamına gelmez" diye konuştu. Obama, geri çekilmeyeceğini, çünkü yıllardır yapılması gerekip de yapılmayanları gerçekleştirmelerinin zamanının geldiğini söyledi. Başkan Obama, sağlık reformu yasa tasarısını bu yılın sonunda Kongreden geçireceği konusunda emin olduğunu da bildirdi. AA 616175 İngiltere'de GS formasına yasak İngiltere'de GS formasına yasak LONDRA İngiltere Birinci Lig takımlarından Millwall'da yönetim, Galatasaray forması giyen taraftarını stada almama kararı aldı. Güney Londra takımlarından Millwall, Cumartesi günü Leeds United ile yapılan maçta, 2000 yılında Leeds United taraftarının Galatasaray maçından sonra Türkiye'de bıçaklanarak öldürülmesine atfen, bıçaklama hareketleri yapan ve Galatasaray forması giyen bir taraftarının, bundan sonraki maçlarda stada alınmayacağını bildirdi. 27.10.2009 617123 34 PKK'lının karşılanmasını izleyen şehit babası beyin kanaması geçirdi 14.03 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 34 'lının karşılanmasını izleyen şehit babası geçirdiHasan BÖLÜKBAŞ/AKSARAY,  BÖLÜCÜBAŞI 'ın çağrısı üzerine Kuzey 'tan gelen 34 kişilik 'lı grupta bulunanların 'ın İlçesi'ndeki Habur Gümrük Kapısı'ndaki karşılanmasını televizyondan izlerken geçiren şehit babası, 58 yaşındaki Cevdet Doğan, kurtarılamadı. Cevdet Doğan, şehit oğlunun mezarının yanına defnedildi. Ağaçören İlçesi'ne bağlı Kütüklü Köyü'nde çiftçilik yapan Cevdet Doğan'ın oğlu Sabit Doğan, 1992 yılında jandarma komanda er olarak vatani görevini yaptığı sırada ’in Eruh İlçesi Dikboğa Mevkii'nde PKK'lı teröristin düzenlediği silahlı saldırıda öldü. Şehit babası Cevdet Doğan, PKK'lı grubun 'ye geldiği 19 Ekim Pazartesi günü evinde eşi Sultan Doğan ile birlikte televizyonda yayınlanan haberleri izlerken, ‘Demokratik kapsamında, ’ndan 8, Habur Kampı’ndan 26 olmak üzere toplam 34 kişilik ‘', elebaşısı Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine Türkiye'ye gelmesi sırasında yapılan gösterileri ekrandan izledi. Buna sinirlenerek tepki gösteren Cevdet Doğan, aniden fenalaşıp yere yığıldı. Sultan Doğan, durumu kayınbiradesi Mehmet Doğan'a bildirdi. Doğan da ağabeyini otomobille Ağaçören Devlet Hastanesi'ne götürdü. Cevdet Doğan, burada yapılan tedavi ardından Devlet Hastanesi'ne oradan da Numune Hastanesi'ne sevk edildi. Beyin kanaması geçirmesi sonucu yoğun bakım ünitesinde tedavi altında tutulan Doğan, dün akşam saatlerinde kurtarılamadı. Doğan'ın cenazesi bugün saat 10.30 sıralarında memleketi Kütüklü Köyü'nde bulunan mezarlıkta şehit olan oğlunun mezarının yanına defnedildi. Aksaray İl Jandarma Komutan Vekili Binbaşı Süleyman Mercan ile Ağaçörein İlçe Jandarma Komutanı Başçavuş Mustafa Çelebi, aileye taziye ziyaretinde bulundu. “EŞİMİN YÜREĞİ DAYANMADI” Sultan Doğan, eşi Cevdet Doğan ile birlikte akşam yemeği yedikten sonra televizyondaki haberleri izlediklerini anlatırken, “Gelen teröristlerin davul- zurna eşliğinde karşılandığını gören eşim, çığlıklarak atıp tepki gösterdi. sırada fenalaşıp yere yığıldı. Hemen kayınbiradenime haber verdim. Hastaneye götürdük ve beyin kanaması geçirdiği belirtildi. Tedavi altında iken hayatını kaybetti. Bu acıya eşimin yüreği dayanmadı” dedi. Yeğeni Sabit Doğan'ın bu vatan için şehit olduğunu belirten Mehmet Doğan, şehit ve şehit ailelerinin gözardı edildiğini savundu. Doğan, şöyle dedi: “Benim yeğenim bu vatan için şehit oldu. Ama bakıyoruz ki, teröristler padişah gibi karşılanıyor. Bu da hükümetin başarısızlığıdır. Bu ülkede, şehit ailelerine yardım edilmiyor. Benim abim, beyin kanaması geçiriyor. Bir şehit babasıyla hiç kimse ilgilenmiyor. Ağaçören Devlet Hastanesi'nden ambulansla bir görevli ile Aksaray Devlet Hastanesi'ne sevk ediliyor. Ambulansdaki oksijen tüpünün vanası bile pense ile açılıyor. Bu ülkede şehit yakınları ve aileleri hiçe sayılıyor. Eğer bu ülkede, eline silah alıp dağa giden insanların ayaklarına savcılar gönderiliyorsa, bizlerde şehit yakınları ve aileleri olarak dağa gitmesini biliriz. zaman bizi de padişah gibi karşılayacaklar mı? Ama biz bu ülke için yeğenimi ve binlerce Türk evladığın şehit verdik. Oradaki bir avuç kişi ortadan kaldırılamıyorsa, şehit yakınları olarak dağa çıkmaya ve onları temizlemeye hazırız.” . 617274 ABD’deki PKK’lı Parlak: Türkiye’ye dönebilirim 15.48 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, ’deki ’lı Parlak: ’ye dönebilirimNEW YORK (ANKA) ’nin, üyesi olduğu gerekçesiyle ’den iadesini talep ettiği İbrahim Parlak, bu ülkede sınırdışı edilmesi konusunda devam eden göçmenlik davasını kazandıktan sonra demokratikleşme süreci çerçevesinde Türkiye’ye dönebileceğini açıkladı. Parlak, son zamanlarda Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için barış ve kardeşlik bağlamında çok iyi gelişmeler meydana geldiğini kaydederek, “Olayları çok yakından takip ediyorum. Gelişmeler çok güzel. Bundan her iki taraf da kazançlı çıkacak.” dedi. merkezli turkishreporter.com internet sitesinin haberine göre, Parlak, demokratikleşme sürecinde sabırlı olmaları gerektiğini belirterek, Kürt açılımını son yüzyılın en olumlu gelişmesi olarak tanımladı. “İnsan olan herkesin bu sürece olumlu katkıda bulunması gerekir” ifadesinde bulunan Parlak, kendisinin Türkiye ile herhangi bir sorununun olmadığını söyledi. PKK terör örgütüyle  bir bağlantısı olmadığını da iddia eden  Parlak, “Örgütsel bir bağım yok. Örgütle hiçbir ilişkim yok. Sadece Türkiye’de büyük bir haksızlığa uğradım. Aklanmak için sonuna kadar mücadele vereceğim.” değerlendirmesinde bulundu. 24 Ağustos’ta Cincinnatı’deki 6. Bölge Temyiz Mahkemesi, 1991’de ABD’ye göç eden Parlak’ın, “” ve vatandaşlık için yaptığı başvurularda “PKK ile ilişkisini belirtmediği, yalan beyanda bulunduğu için edilmesi kararının uygun olduğu” hükmüne varmıştı. Parlak, 2004’te yalan beyan vermekten Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve Bakanlığı tarafından gözaltına alınmış, 10 ay cezaevinde kaldıktan sonra kefaletle serbest bırakılmıştı. Mahkeme, Parlak’ın “göçmenlik başvurularında yalan söylediği ve başkalarının öldürülmesine yardımcı olduğu için sığınma talebinde bulunamayacağına, Türkiye’ye gönderilirse göreceği iddiasının da kanıtlanamayacağına” hükmetmişti. 1988’de Türkiye- sınırında iki Türk askerini şehit etmekten Türkiye’de hüküm giyen Parlak, 1991’de ABD’nin Michigan eyaletindeki Harbert kentine yerleşmiş, 1994’te aynı şehirde kafe işletmeciliğine başlamıştı. Ve . 617862 Diyarbakır'da blues fırtınası Demirok Tesisleri'ndeki etkinlikte çok sayıda müziksever, blues fırtınası estiren, ateşli ve yetenekli bir blues müzisyeni olarak müzikseverlerin belleklerinde yer alan Shemekia Copeland, folk ve delta-bluesun önemli ismi Terry Evans, blues dünyasının çok yönlü sanatçısı ve hayranlarının "Master Showman" olarak taçlandırdığı Ray Schinnery'i dinleme şansını buldu. Festivalde önce Ray Schinnery sahne aldı. Ardından Terry Evans ile Shemekia Copeland blues müziğinin tınıları ile Diyarbakırlı müzikseverlere unutulmaz anlar yaşattı. Festival, Diyarbakır'ın ardından, Malatya, İstanbul, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Kocaeli, Edirne, Trabzon, Ankara, Eskişehir, Denizli ve İzmir'de gerçekleşecek konserlerle son bulacak. 617662 Trabzonspor'a psikolojik destek! Trabzonspor'a psikolojik destek! Trabzonspor altyapı takımlarına psikolojik destek sağlamak amacıyla "Psikolojik Destek Departmanı" kuruldu. 27/10/09 17:25 Trabzonspor Sağlık Komisyonu Başkanı İrfan Coşkun konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Sporcularda teknik yeterlilik sağlanırken, sportif profesyonelitenin de kazandırılmaya çalışılmasında önemli işlevi olacak olan departmanda, sporcuların var olan performansının yükseltilmesi için programlar üretilecek. Psikolojik değerlendirme teknikleri kullanarak müsabakaya hazırlama ve bunalımı önleyici servis hizmetleri verilecek. Sporcular için programlar geliştirip danışmanlık hizmeti vererek, tükenmişlik ve performans kaybına etken olan diğer sorunları ortadan kaldırmak önemli hedefler arasında olacak. Devamlı ve sistemli bir şekilde verilecek olan hizmet gelecekte Trabzonspor kadrosunu oluşturacak futbolcuların tüm yönlerinin geliştirilmesini sağlayacak. Departmanda uzman bir psikolog görev yapacak" dedi. 617093 Çocuklarda parmak emme alışkanlığının zararları Parmak emme alışkanlığının anne karnında başladığını belirten Manavgat Devlet Hastanesi Başhekimi ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Kuru, anne ve babaların çocukları uyurken parmağını emmesine izin vermemesi gerektiğini ifade etti. Doğumdan sonra uzun süreli sağ ve sol başparmağın emilmesinin üst damakların dişleriyle birlikte öne çıkmasına yol açtığına dikkat çeken Kuru, "Çocuk uyurken farkına varmadan dişlerini ve damağını ileriye doğru iteler." dedi. Parmak emme alışkanlığını emzik kullanmasıyla önüne geçilebileceğini belirten Kuru, anne ve babanın çocuğu uyurken başparmağını ağzında çıkarmasını tavsiye etti. Sürekli parmağını emen çocuklarda ön çene ve damak yapısının, alt çene ve damak yapısına göre önde olacağını dile getiren Kuru, kısmen de olsa bunun konuşma ve diş bozukluğunu etkileyebileceğini söyledi. Kuru, "Çocukların doğum sonrası sürekli başparmağı emmesi dama ve diş yapılarını bozuyor. Anne ve babalar çocukları uyurken parmağı ağzında ise çıkarsınlar. Çocukların parmağını emmesi sağlık açısından da uygun değil. Parmağın değdiği bir yerde mikrop olabilir. Böylece mikrop parmak yoluyla ağza bulaşmış olur." diye konuştu. 617456 Krizden ilk Asya ülkeleri çıkıyor Güney Kore ekonomisi, 3. çeyrekte son 7,5 yılın en hızlı büyümesini kaydederken, Çin ve Singapur da hızlı büyüme rakamlarına ulaştığını açıkladı. Her ne kadar toparlanmanın yavaş olması beklense de 2. çeyrekte Asya-Pasifik bölgesinde Japonya, Singapur, Hong Kong, Tayvan, Tayland ve Yeni Zelanda resesyondan çıktı. Singapur ekonomisi ağustos ayında resesyondan çıktığını açıkladı. 2. çeyrekte ekonomi biomedikal üretim ve inşaat sayesinde son yılın en hızlı büyümesini kaydetti. Hong Kong da 2. çeyrekte resesyondan çıktı. Ülke, bir önceki çeyreğe göre yüzde 3,3 büyüme kaydetti. İsrail ekonomisi, 2. çeyrekte yıllık bazda yüzde büyüme kaydetti. İkinci çeyrekte Tayvan ekonomisi bir yıldan fazla bir süredir ilk kez büyüdü. Tayland ekonomisi de söz konusu çeyrekte 11 yıldan bu yana karşı karşıya kaldığı en kötü resesyondan çıktı. Ekonomi 2. çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,3 büyüme kaydetti. Almanya ekonomisi, 2. çeyrekte yüzde 0,3 büyüyerek resesyondan çıktı. Japonya ekonomisi, haziran ile biten ayda yüzde 0,6 büyüme kaydetti. Latin Amerika'nın en büyük ekonomisi Brezilya, iki çeyrek üst üste küçülme yaşadıktan sonra 2. çeyrekte beklentilerden daha güçlü şekilde yüzde 1,9 büyüdü. İsveç ekonomisi, çeyrek daralmanın ardından 2. çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,2 büyüme kaydetti. Yeni Zelanda, uzun resesyon dönemini 2. çeyrekte yüzde 0,1 büyüyerek kapattı. Avro Bölgesi'nin en büyük ikinci ekonomisi Fransa da çeyrek daralma yaşadıktan sonra, beklenmedik şekilde 2. çeyrekte durgunluktan çıktı. Ekonomi yüzde 0,3 büyüdü. Rusya ekonomisi, resesyonu ancak 3. çeyrekte arkasında bırakabildi. AA 617313 Baykal: "Albay aynı albay... Neden şimdi?" CHP lideri Deniz Baykal, ile Mücadele Eylem" planıyla ilgili konuştu; "4.5 önceki Albay problemi, şimdi Başkanı problemi haline getirildi. Bu tesadüfen mi oldu?" diye sordu. Baykal, savcılarına gönderilen ihbar mektubunda yer alan, Albay Dursun Çiçek'in bazı CHP'li politikacıların desteğiyle belgeler hazırladığı iddiasının da asılsız olduğunu söyledi. CHP'nin bugünkü grup toplantısı şehit ailelerinin de katılımıyla gerçekleştirildi. "Açılımı erteleyen millettir" Baykal, büyük heyecanla ve umutlarla uygulamaya konulan demokratik açılımdan neden vazgeçildiğini sordu ve yanıtladı: "Bu işi engelleyen ne Başbakandır, ne de başkasıdır. Bu işi engelleyen milletin kendisidir. Çünkü iş yanlıştır, millet yanlışı görmüştür." Konuşmasında "açılım" konusunda değerlendirmeler yapan Baykal, Türkiye'nin aylardır açılımla yatıp, açılımla kalktığını belirterek, Habur sınır kapısında yaşananlara ilişkin eleştirilerini sürdürdü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Habur'un ardından "tablodan duyduğu memnuniyeti dile getirdiğini", 1-2 gün sonra ise Ağrı'da "açılımı methettiğini", aynı gün Erzurum'da "Sil baştan yaparız", yolunda "Bu işe ara verdik" dediğini belirten Baykal, "Bu süreci iyi anlamalıyız. Bir iki gün içinde çark edilmiştir" dedi. "Bu süreç niye tıkanmıştır?" diye soran Baykal, "Ne olmuştur, ne yaşanmıştır da büyük heyecanla ve umutla uygulamaya konulan bir politikadan gün içinde çark edilmiştir. Bu süreç niye tıkanmıştır? Taraflar anlaşamamıştır, birisinin istediğini öbürü verememiştir, istenenler artırılmıştır, kavga çıkmıştır aralarında... Pazarlıkta uyuşmazlık var mı? Pazarlıkta uyuştular... Kavga çıktı mı? Allah muhabbetlerini artırsın, aralarından su sızmıyor, can ciğer kuzu sarması. Niye tıkandı? İşin esasında kopmayı gerektiren bir ihtilaf mı var? Hayır" dedi. "Peki ne var?" diye soran Baykal, "Mutabakat sağladığınız planı daha ilk adımda millet tepkisini koyarak uygulanamaz hale getirdi. Bu işi engelleyen ne Başbakandır, ne de başkasıdır. Bu işi engelleyen milletin kendisidir. Milletimiz gözüyle düşünür. Biz bunu anlatmaya çalıştık. Ancak insanlar görünce anladı. Gidişatın nereye doğru olduğunu?" dedi. Açılım politikasına iş dünyası, ve 'nin destek verdiğini, destekte eksiğin bulunmadığını belirten Baykal, "Bir CHP, yok. Bu kadar desteğin yanında CHP'nin lafı mı olur. El ele verdiniz, hadi uygulayın da bir görelim bakalım? Niye tıkandı? Aralarında ihtilaf yok, birbirlerini seviyorlar. Niye yapamadınız? Çünkü iş yanlış, işin özü, temeli yanlış. Millet yanlışı gördü" diye konuştu. "TRT, AK Parti'nin çiftliği oldu" TRT'ye kaynak sağlayan gelir kalemlerinin genişletilmesini de eleştiren Baykal, "TRT, Türkiye'nin televizyonu olmaktan çıkmış, iktidarın borazanı haline gelmiş, AKP'nin çiftliği olmuştur. Bunun için TRT'ye kesinlikle çıkmıyoruz. Kendileri çalıp, kendileri oynasınlar. TRT'ye bilerek çıkmıyoruz. Sen bu milletin vergileriyle yayın yapıyorsun, milyonun oy verdiği bir partiye hakaret edemezsin. Kanada'dan bir ruh hastasını getireceksin CHP'ye küfrettireceksin" dedi. TRT'ye ek gelir konusundaki Bakanlar Kurulu kararının "yetki aşımı" olduğunu savunan Baykal, "Bunu derhal Danıştay'a götüreceğiz. Mahkemeden döndüreceğiz" diye konuştu. 617000 Cezaevinde yangın çıkardılar ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Cezaevinde yangın çıkardılar VAN () Van Tipi Kapalı Cezaevi'nde önceki gün çıkan yangınının sebebinin, infaz koruma memurunun havalandırmaya çıkmalarına izin vermediği gerekçesi ile bazı tutuklu ve hükümlüler tarafından çıkarıldığı öğrenildi. Geçtiğimiz cumartesi akşamı İskele Mahallesi'nde bulunan Tipi Kapalı Cezaevi'nde yangın çıkmış, dumandan zehirlenen kişi hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştı. Yangının sebebinin, infaz koruma memurunun akşam saat 18.30 sıralarında hükümlü ve tutukluyu havalandırmaya çıkarmamasından kaynaklandığı öğrenildi. Uygulamaya kızan hükümlü ve tutukluların, yatak ve battaniyeyi yakmaları sonucu çıkan yangın, bölgeye sevk edilen itfaiye aracı ve jandarma tarafından kısa sürede söndürülmüştü. Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldığı bildirildi. 27.10.2009 GÜNDEM 616260 'Doğru çıkarsa devlet kaldıramaz' Başbakan Erdoğan "Temennim odur ki yazılanlar, söylenenler doğru çıkmasın. Böyle bir bedeli Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaldıramaz" dedi 'Doğru çıkarsa devlet kaldıramaz' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İrticayla Mücadele Eylem Planı''na ilişkin yeni gelişmelerle ilgili olarak "Temennim odur ki şu andaki yazılanlar, çizilenler veya söylenenler doğru çıkmasın, yanlış çıksın'' dedi. Pakistan'daki temaslarını tamamlayan Erdoğan İran'a giderken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başbakan Erdoğan, "Cumhuriyet Savcılığı bazı askeri personelin ifadesinin alınması için başvuru yaptı. Bu konuyla ilgili bir değerlendirmeniz olacak mı?'' sorusuna şu yanıtı verdi: 'İDDİA SAHİBİ İFADE VERİRSE GERÇEK ÇIKAR' "Temennim odur ki şu andaki yazılanlar, çizilenler veya söylenenler doğru çıkmasın, yanlış çıksın. Böyle bir bedeli Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaldıramaz. Özellikle de Silahlı Kuvvetlerimizin böyle bir zan altında kalmasını da tabii hazmetmek kabul edilebilir gibi değil. Burada tabii son olarak özellikle adını vermeyen, bu iddianın sahibi kişi tanık olarak dinlenebileceğinden, ifade verebileceğinden falan bahsetti. Yani gerçekten bu kişi ortaya çıkacak mı? Gelip ifade verecek mi? Öyle zannediyorum ki böyle bir şey olur da ifade verirse zaman bir çok gerçek çok daha net ortaya çıkar. Tabii burada hiç kimsenin aslında üzülmemesi, hiç kimsenin bana göre 'niçin böyle bir şey oluyor?' diye de bir sıkıntının içerisine girmemesi gerekir. Hepimiz doğru olanın, gerçeğin ortaya çıkmasının ülkemiz için hayırlı olacağı noktasında birleşmemiz lazım."' 'BAŞBUĞ'LA GÖRÜŞÜRÜZ' Başbakan Erdoğan, "Bu gelişmelerden sonra Sayın Başbuğ ile görüştünüz mü? Veya Türkiye'ye dönünce 'neler oluyor?' diye sormayı düşünüyor musunuz?" şeklindeki soru üzerine "Ben tabii medya üzerinden Genelkurmay Başkanı ile konuşmak istemem, ama döndükten sonra zaten haftalık rutin görüşmemiz oluyor. Belki bu görüşme vesilesiyle bir araya geldiğimizde bu konuyu muhakkak görüşeceğiz. Önemli bir konu ve aramızda bu konuyu görüşerek değerlendireceğiz" dedi. Başbakan Erdoğan İran'daki teaslarına bugün başlayacak. 'Doğru çıkarsa devlet kaldıramaz' Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617795 Islak imza da taklit edilebilir ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Islak imza da taklit edilebilir Albay Dursun Çiçek'in avukatı Mustafa Çevik, "Müvekkilimin peşinen suçlu olarak ilan edilmesi her türlü hukuki izahtan yoksundur" dedi. ANKARA (A.A) Albay Dursun Çiçek'in avukatı Mustafa Çevik, 'müvekkilinin peşinen suçlu olarak ilan edilmesi her türlü hukuki izahtan yoksun' olduğunu ifade etti. Çevik, yaptığı yazılı açıklamada, medyada 'irtica ile mücadele planı' adı altında yer alan haberlerde 'planı müvekkilinin hazırladığı ve altını imzaladığının iddia edildiğini' kaydederek, bu iddialar üzerine müvekkili Albay Dursun Çiçek adına açıklama yapmak mecburiyeti doğduğunu ifade etti. Gelinen bu aşamada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği belirtilen bir ihbar mektubunda, 'planın müvekkili Çiçek tarafından hazırlandığı ve altındaki ıslak imzanın da müvekkiline ait olduğunun' iddia edildiğini anımsatan Çevik, 'Tamamen hukuk dışı ve kamuoyuna yönlendirmeye yönelik bu iddiaların sistematik ve metodik açıdan hukuki bir tutarlılığı bulunmamaktadır' görüşünü savundu. Çevik, açıklamasında şunlara yer verdi: 'Bu iddialarda, 12 Hazirandan bugüne kadar geçen sürede, günümüzün teknolojik imkanları kullanılarak ıslak imzanın da taklit edilebileceği gerçeği gözardı edilmiştir. Cumhuriyet Savcılarının sadece aleyhte olan delilleri değil, lehte olan delilleri de toplaması gerekir. Aksi yaklaşım hukuk devletinde asla tasvip görmeyecek, yargısız infaz sistemini çağrıştıracaktır. Kaldı ki, müvekkilimin evinde, iş yerinde, arabasında yapılan aramalarda ıslak imza iddiasını teyit edecek herhangi bir kanıt bulunmamıştır. Buna karşın, bazı medya kuruluşlarında müdafilerden saklanan soruşturma dosyasına atıfta bulunularak müvekkilimin peşinen suçlu olarak ilan edilmesi her türlü hukuki izahtan yoksundur. Gündeme taşınan yeni iddiaların Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında her yönüyle incelenmesini ve gerçeklerin kamuoyuna açıklanmasını bekliyoruz.' 27.10.2009 GÜNDEM 616682 ING'den yeniden yapılanma kararı Sigortacılık biriminden ayrılmanın ardından, bilançosu yüzde 30 oranında küçülecek olan ING, daha küçük bir banka olarak, öncelikle, Türkiye, Doğu Avrupa ülkeleriyle Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un içinde olduğu Avrupa bölgesinde yoğunlaşırken, Hindistan ve Tayland tercihlerini de değerlendirecek. ING, sigortacılık birimini 2013 yılına kadar satacak. ING, Hollanda hükümetinden aldığı 10 milyar avronun yarısını erken ödemek amacıyla, hisse senedi ihracı yoluyla 7,5 milyar avroluk sermaye artırımına gidecek. ING, 2013 yılına kadar yeniden yapılanmayla, daha küçük ve Avrupa odaklı bir banka haline gelmeyi hedefliyor. aa 616584 Ebru'nun sonu Yaşam Haberi Dinle Ebru'nun sonu Giriş Saati 27.10.2009 09:01 Güncelleme 27.10.2009 09:01 Burcu Esmersoy için 'çirkin' diyen komedyen, şimdi de 'estetik mağduru' dediği Ebru Şallı Tan ve Demet Kutluay'ı yerden yere vurdu. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı Yazarlar 617647 TÜRKSAV'dan Başkan Keskin'e ödül TÜRKSAV'dan Başkan Keskin'e ödül Yaptığı başarılı projeler ile bir çok kurum ve kuruluştan ödüle layık görülen Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin, son olarak da Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı'ndan “Türk Dünyası Hizmet Ödülü” aldı. İSMAİL HAKKI YOĞURTÇU BURSA Ankara Keçiören Halil İbrahim Sofrası'nda hafta sonu düzenlenen ve Türk dünyasına katkılarından dolayı sadece Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin'in ödül aldığı 13. Türk Dünyasına Hizmet Ödül Töreni'ne, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in yanı sıra çok sayıda protokol katıldı. TÜRKSAV Yönetim Kurulu Başkanı Yahya Akengin, Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin'in Türk Dünyası'na yaptığı katkılarla birçok belediyeye örnek olduğunu vurgulayarak, yazar kimliği ile ortaya koyduğu eserlerin her birinin edebiyat camiasında yarattığı olumlu etkiden söz etti. Yıldırım Belediye Başkanı Özgen Keskin, Türksav'ın kendisini Türk Dünyası Hizmet Ödülü'ne layık görmesinden ötürü büyük kıvanç duyduğunu belirterek, “Yıldırım Belediyesi olarak Yıldırım'da kültür-sanat alanında 2004'den bu yana büyük adımlar attık. Açtığımız kültür merkezi, yaptığımız kültür-sanat faaliyetleri ile Bursa'da kültür-sanatın kalbini Yıldırım'da attırmaya başladık. Ayrıca, işlerimin yoğunluğuna ve ağar temposuna rağmen asıl mesleğim olan yazarlıktan asla vazgeçmedim. Yazdığımı eserlerin, sizler tarafından beğenilmesi ve takdir edilmesi beni ayrıca gururlandırdı” diye konuştu. Ödül töreninde ayrıca organizasyondaki katkılarından dolayı Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak'a, Bakü Devlet Üniversitesi Prof.Dr. Ramiz Asker'e, Ahmet Yasevi Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Lesbek Taşimov'a, TÜRKSOY Genel Müdürü Düsen Kaseinov'a ve TRT'de yayınlanan Türk Dünyası Belediyeler Birliği program yapımcısı Metin Edirneli'ye ödül verildi. 27.10.2009 617498 Aşı uygulaması son onayı bekleyecek Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, evrensel nitelikleri ve daha çok da Türkiye'yi ilgilendiren boyutları ile ''H1N1 Pandemisi (salgını)'' sürecinin hassas bir biçimde takip edildiği ve bu süreçte kamuoyunun, medya aracılığı ile eşit, hızlı, açık ve şeffaf bir biçimde bilgilendirildiği ifade edildi. Bu süreçte bazen çeşitli spekülasyonlarla karşılaşıldığı ve halkın ''kafasını karıştırıcı, olumsuz algılamalara sebep olabilecek dedikoduların üretildiğinin üzülerek görüldüğüne'' işaret edilen açıklamada, Sağlık Bakanlığının resmi açıklamaları dışında spekülatif bilgilere itibar edilmemesi istendi. H1N1 aşılarının Refik Saydam Hıfzıssıhha merkez laboratuvarlarında yapılan ''ön kontrollerinin olumlu sonuçlandığı'' hatırlatılan açıklamada, zaman kazanmak ve gecikmelere sebebiyet vermemek için aşıların illere sevkinin yapıldığı vurgulanarak, şunlar kaydedildi: ''Söz konusu Ulusal Referans Merkezimizden son kontrollerle ilgili olumlu rapor alınmadan aşı uygulamasına başlanılmayacaktır. Aşı uygulamasına başlanılacağına dair gün ve tarih verilerek üretilen spekülatif haberler doğru değildir. Uygulama için her türlü hazırlık tamamlanmıştır. Son kontrollerin olumlu raporu alındığında hem bu husus, hem de aşı uygulamasının aşamaları medyamız aracılığı ile kamuoyumuzla paylaşılacaktır. Sağlık hizmetlerinin aksatılmaması, hijyen kurallarının ihlal edilmemesi ve birey haklarına özen gösterilmesi gibi kaygılar dikkate alınarak aşı uygulamaları ile ilgili medyamızın görüntü talepleri müşavirliğimiz tarafından hem görüntü, hem de fotoğraf olarak temin edilecek ve bütün medya kuruluşlarımıza ulaştırılacaktır. H1N1 Pandemi süreci aynı zamanda bir sosyal ve toplumsal sorumluluk sürecidir. Bu sürecin iletişim ayağını birlikte yürüttüğümüz medyamızın konuya bu çerçevede gösterdiği hassasiyete teşekkür ediyoruz.'' AA 617303 "Bandrol İlave Bir Vergi Değil" : "Bandrol İlave Bir Vergi Değil" TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, yeni bandrol düzenlemesinin tamamen TRT tarafından önerilmiş bir kanun değişikliği olduğunu söyledi. Yayına Giriş: 27.10.2009 13:55:08 Güncelleme: 27.10.2009 14:03:15 TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin "Yeni bandrol düzenlemesi tamamen TRT tarafından önerilmiş bir kanun değişikliğidir. Bu ilave bir vergi değildir" dedi. İbrahim Şahin İstanbul'da gazetecilerin soruları üzerine, son günlerde tartışılan yeni bandrol uygulamasının ikilemleri ortadan kaldırdığını söyledi. Şahin şöyle konuştu: "-Cep telefonlarının üzerinde bandrol vardır, bu eskiden de vardı, şimdi de var. Ne değişti? Şimdi her firma bize farklı bir fiyat iletiyordu. Kanuna beyan esası vardı, bu, ikileme neden oluyordu. İthalatçılar arasında bu büyük problem oluyordu, bu düzeltildi." İbrahim Şahin, fiyat farklılıkları yaşanan otomobillerdeki cihazların bandrol ücretleri konusuna da açıklık getirdi. Otomobillerdeki cihazların daha önce de bandrole tabi olduğunu ve burada da ikilem yaşandığını belirten Şahin, uygulamayla bunun da düzene sokulduğunu söyledi. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, tüm dünyada kamu yayıncılarının parasını halkın ödediğini belirterek, yapılan düzenlemenin ilave bir vergi olmadığını kaydetti. 617618 "Islak imza da taklit edilebilir" "Islak imza da taklit edilebilir" 27.10.2009 19:08Albay Dursun içek'in avukatı Mustafa evik, ''müvekkilinin peşinen suçlu olarak ilan edilmesi her türlü hukuki izahtan yoksun'' olduğunu ifade etti. evik, yaptığı yazılı açıklamada, medyada ''irtica ile mücadele planı'' adı altında yer alan haberlerde ''planı müvekkilinin hazırladığı ve altını imzaladığının iddia edildiğini'' kaydederek, bu iddialar üzerine müvekkili Albay Dursun içek adına açıklama yapmak mecburiyeti doğduğunu ifade etti. Gelinen bu aşamada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği belirtilen bir ihbar mektubunda, ''planın müvekkili içek tarafından hazırlandığı ve altındaki ıslak imzanın da müvekkiline ait olduğunun'' iddia edildiğini anımsatan evik, ''Tamamen hukuk dışı ve kamuoyuna yönlendirmeye yönelik bu iddiaların sistematik ve metodik açıdan hukuki bir tutarlılığı bulunmamaktadır'' görüşünü savundu. evik, açıklamasında şunlara yer verdi: ''Bu iddialarda, 12 Hazirandan bugüne kadar geçen sürede, günümüzün teknolojik imkanları kullanılarak ıslak imzanın da taklit edilebileceği gerçeği gözardı edilmiştir. Cumhuriyet Savcılarının sadece aleyhte olan delilleri değil, lehte olan delilleri de toplaması gerekir. Aksi yaklaşım hukuk devletinde asla tasvip görmeyecek, yargısız infaz sistemini çağrıştıracaktır. Kaldı ki, müvekkilimin evinde, iş yerinde, arabasında yapılan aramalarda ıslak imza iddiasını teyit edecek herhangi bir kanıt bulunmamıştır. Buna karşın, bazı medya kuruluşlarında müdafilerden saklanan soruşturma dosyasına atıfta bulunularak müvekkilimin peşinen suçlu olarak ilan edilmesi her türlü hukuki izahtan yoksundur. Gündeme taşınan yeni iddiaların Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında her yönüyle incelenmesini ve gerçeklerin kamuoyuna açıklanmasını bekliyoruz.'' AA 616213 Arda'nın kavgası maçı kaybettirdi MUSTAFA KUTLU SPOR Arda'nın kavgası maçı kaybettirdi Bu tür maçlara gergin çıkan takım mağlup başlar. Çünkü aşırı gerginlik ve öfke kontrolsüzlüğü profesyonel yetenekleri zafiyete uğratır. Kaptanlık yükü Arda'yı ezmiş. Yapılması gereken bu futbolcunun üzerinden yükü almak ve iyi bir psikolojik destekle başarılı olmasını sağlamaktır. 35 bin taraftar, sahaya yakın tribünler ve daha maç başlamadan dakika bir vukuat bir. Arda sahnede... Tamam Cristian'ın itişi hiç centilmence değil, ama takımın kaptanı olarak Arda'nın sakin olması ve arkadaşlarını teskin etmesi gerekirdi. Tam tersi oldu ve el-kol hareketleri ve söylediği sözlerle ortamı iyice gerginleştirdi. Daha kişisel olgunluğunu tamamlayamamış bir genç futbolcunun omzuna kaptanlık gibi büyük bir sorumluluğun yüklenmesi, onun ezilip kalmasına, gerginleşmesine, öfkelenmesine sebep olur. Bu ezilme kesinlikle Arda'nın aczinden kaynaklanan bir durum değildir. Doğanın kanunu ve psiko-sosyal gerçeklik böyledir. zaman yapılması gereken bu değerli futbolcumuzun omzundan bu yükü almak ve iyi bir psikolojik destekle daha da başarılı olmasını sağlamaktır. Yan hakemin kafasının yarılması oyuncuların ve seyircilerin psikolojisini olumsuz yönde etkiledi. En başta hakemlerin moralini ileri derecede bozdu. Bu maça yansıyabilirdi. Ancak hakemler maçın gerilimini ustaca yönetmeyi başardılar. Bünyamin Gezer diyaloğa açık tutumu, gecikmeyen ve kararlı müdahaleleriyle maçın çığrından çıkmasına izin vermedi. Hakemler maça iyi hazırlanmışlar. Tebrik etmek gerekir. İKİNCİ FACİA KEİTA Böylesine başarılı, taraftarların gözdesi, profesyonel bir futbolcunun acemice davranışlarının tek bir sebebi olabilir; gerginlik ve psikolojik açıdan yeterince hazırlıklı olamama. Baskı altındaki bir futbolcu ne kadar profesyonel olursa olsun duygularına hâkim olamayabilir. Nitekim Keita'nın maçın yetmiş beşinci dakikasında rakip futbolcuya yumruk atacak noktaya gelmesi, hem de iyi oynamaya başladıkları ve kazanma şanslarının belirdiği bir durumda, bu bir defa daha ortaya koymaktadır. Bu tür durumları önlemek için, maç öncesi oyunun psikolojik tahlilinin yapılmış olması, futbolcuların olumsuzluklara karşı hazırlanmış olmaları gerekirdi. Keita, oynadığı mevki, oyun stili, agresif kişiliği ve Fenerbahçe derbisine ilk defa çıkma sebeplerinden dolayı özel olarak çalıştırılmalıydı. Ancak gördüklerimiz yeterince çalışılmadığını göstermektedir. Yani suç sadece bu futbolcuda değil, onu çalıştırması gereken antrenörde de. RİJKAARD SINIFTA KALDI Bir teknik direktörden bir psikiyatr ya da psikolog gibi davranmasını bekleyemeyiz. Ancak en azından koçluk mesafesinde bir yetkinliğe sahip olması gerekir. Dünya futbolunda önemli bir isim olan Rijkaard'ın, bu konuda yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır. Bir teknik direktörün sadece futboldan anlaması kafi değildir. Futboldaki insan kaynaklarını da idare edebilmelidir. Eğer buna kendisi müsait değilse, ekibinde bu eksikliği telafi edecek bir uzman kadroyu mutlaka bulundurmalıdır. Gerek Rijkaard'ın gerekse Galatasaray'ın yeterli bir psikolojik destek programına sahip olduklarını düşünmüyorum. Olsaydı bu büyük derbide yaşanacaklara, Şükrü Saracoğlu'nun atmosferine ve Fenerbahçe seyircisine karşı yeterince önlem alınmış olurdu. Galatasaray eğer Rijkaard'la devam edecekse mutlaka böyle bir programdan istifade etmelidir. G.SARAY FENER'E KARŞI NELER YAŞIYOR? Galatasaray'ın bu seneki en büyük sorunu aceleciliği ve sonuca gitme konusundaki sabırsızlığıdır. Bunda sene başında oluşan yüksek beklentinin de payı vardır. Ama maç doksan dakika olup ilk otuz dakikadan müteşekkil değildir. Eğer böyle bir düşünceyle maça çıkarsanız gol atamadığınızda gerginleşmeye başlar ve konsantrasyonunuzu kaybedersiniz. Galatasaray, Fener maçında bu düşüncenin kurbanı oldu. Aşırı yenme hırsı da tuz biber ekti. Aşırı hırs oyuncuları zayıflatır. Sakatlanmaları kolaylaştırır. Milan Baros muhtemelen bu sebeple sakatlandı. Gol pozisyonlarında sakin davranılamazsa son vuruşlar başarısız olur. Galatasaraylı futbolcular bu maçta daha önceki maçlarda görülmedikleri kadar beceriksizdiler. Bazıları Galatasaray'ın durumunu öğrenilmiş çaresizlik olarak değerlendiriyor. Çaresizlik sağduyunun, sakinliğin, disiplinin ve bilimin karşısında tutunamaz. Maçlar müsabaka sırasında değil, müsabaka öncesinde kazanılır. Öngörüsü ve taktiği doğru olan kazanır. Galatasaray'ı, Türk futbolunu, taraftarı iyi etüd etmiş olan Daum, oyuncularını hem teknik hem de psikolojik açıdan maça iyi hazırlayabilmesinin semeresini fazlasıyla almıştır. Darısı Rijkaard'ın başına diyoruz. 27.10.2009 SPOR 617334 Arınç: Yorumu halka bırakıyorum FEHMİ KORU TAHA KIVANÇ TAMER KORKMAZ Arınç: Yorumu halka bırakıyorum Bir gazetecinin "Genelkurmay Başkanının açıklaması ile ilgili yorumunuz ne olacak sizin konuşmanızdan sonra açıklama yaptı." şeklindeki soruya cevap veren Arınç, "O açıklamanın benim açıklamamla bir ilgisi yok. Yorumu halka bırakıyorum." diye konuştu. İSTANBUL Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Fas'a gitti. Bülent Arınç, Fas'ın Rabat şehrinde yapılması planlanan Kudüs Forumu toplantısına katılacak. Atatürk Havalimanı'nda Fas'a hareket etmeden önce basın mensuplarına kısa bir açıklama yapan Arınç, "Rabat'ta Kudüs ile ilgili bir toplantıya katılacağım. Kudüs Forumu diye bir topluluk var. Orada Türkiye'yi temsil edeceğim. Kudüs'te, son yaşanan olaylar dahil enine boyuna tartışılacak. Ben de bir tebliğ sunacağım." dedi. Bir gazetecinin "Genelkurmay Başkanının açıklaması ile ilgili yorumunuz ne olacak sizin konuşmanızdan sonra açıklama yaptı." şeklindeki soruya cevap veren Arınç, "O açıklamanın benim açıklamamla bir ilgisi yok. Yorumu halka bırakıyorum." diye konuştu. 27.10.2009 POLİTİKA 617128 Tehlikeli geçiş 14.17 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Tehlikeli geçiş Annenin hızla gelen trene aldırmadan bebeği ile karşıya geçişi izleyenleri bile tedirgin ediyor . 616177 Guinness ile ambargoyu deldiler Guinness ile ambargoyu deldiler İsrail ambargosu yüzünden zor durumda olan Filistin'de 150 kadın, dünyanın en büyük işlemeli elbisesini dikti. Guinness Rekorlar Kitabı'na girmesi beklenen elbise, 32,6 boyunda ve 18,1 genişliğinde. 27.10.2009 616934 15 yaşındaki yeğenini fuhuşa zorlayan amcaya yıl hapis 12.56 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 15 yaşındaki yeğenini fuhuşa zorlayan amcaya yıl hapisİsmail AKDUMAN/SAMSUN, 'da, 2004 yılında 15 yaşında olan yeğeni M.K.'yı, para karşılığı erkeklere pazarlamakla suçlanan Mehmet K., yıl hapis cezasına çarptırıldı. Suçlamaları kabul etmeyen Mehmet K., “Yeğenim kendisine A.G.'nin tecavüz ettiğini söyledi. Eve gitmesini söyledim. Korktuğu için gitmek istemedi. Ben de morali düzelsin diye onu yanıma alıp, gezdirdim. Sonra da evine bıraktım. İnsan öz yeğenini satar mı?” dedi. Tutuksuz sanıklar A.G. ile E.O. ise küçük yaştaki kız çocuğuyla rızasıyla cinsel ilişkiye girdikleri için 5'er ay hapis cezasına çarptırıldı, bu ceza ertelendi. Samsun'da, 2004 yılında meydana gelen olayda, işsiz olan Mehmet K., olay tarihinde 15 yaşında olan öz yeğeni M.K.'yı kaçırıp bir eve götürdü. İddialara göre burada hafta yeğenini zorla alıkoyan Mehmet K., para karşılığı 12 kişi ile cinsel ilişkiye girmesi için M.K.'yı zorladı. 10 yıla kadar istemiyle hakkında dava açılan ve 2.5 ay cezaevinden kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye olan Mehmet K., Samsun 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün son kez hakim karşısına çıktı. Suçlamaları kabul etmeyen Mehmet K., “Yeğenim yanıma gelip, kendisine A.G.'nin tecavüz ettiğini söyledi. Eve gitmesini istedim. Ancak korktuğu için gitmek istemedi. Ben de morali düzelsin diye onu yanıma alıp, gezdirdim. Sonra da evine bıraktım. İnsan öz yeğenini satar mı? Ben onun amcasıyım. Suçsuzum, tahliyemi istiyorum” dedi. Daha önceki duruşmalarda dinlenen M.K. ise 'na olaydan sonra verdiği ifadesini değiştirerek, amcasının kendisini erkeklere satmadığını ileri sürdü. “Birlikte amcamın arkadaşlarının evine gidiyorduk. Amcam alkol almak için dışarıya çıkıyordu. Arkadaşları ona para veriyordu. Sonra da kişiler benimle cinsel ilişkiye giriyorlardı” diyerek sanıklardan şikayetçi olmadı. Duruşmaya M.K. ile ilişkiye girdikleri ve alıkoydukları belirtilen tutuksuz sanıklar A.G. (41), M.T. (42) ile emekli E.O. da (60) katıldı. sanık da M.K. ile cinsel ilişkiye girmediklerini belirterek beraatlerini istedi. Mahkeme, sanıklardan amca Mehmet K.'ya yeğenini para karşılığı erkeklere sattığı gerekçesiyle yıl, A.G. ve E.O.'ya küçük yaştaki kız çocuğuyla rızasıyla cinsel ilişkiye girdikleri için 5'er ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme iki sanığa verilen bu cezayı ertelerken, M.T.'nin beraatine karar verdi. . 616123 İstanbul'a metrobüsten sonra 'Havaray' Kadir Topbaş burada yaptığı açıklamada, 30 Aralık 2008'de Atatürk Oto Sanayi Sitesi metro istasyonunun açılışını yaptıklarını, şu anda ise Oto Sanayi ile Darüşşafaka arasındaki bin 622 metrelik metro hattındaki rayların kaynak çalışmasını gerçekleştirdiklerini belirtti. ''İnşallah Aralık 2009'da test sürüşlerine başlayacağız'' diyen Topbaş, sözlerine şöyle devam etti: ''2010 yılı içerisinde de hem Darüşşafaka, hem de Hacıosman'ı metro sisteminin içine alacağız. Böylece Şişhane'den 18 kilometrelik kesintisiz ulaşımı getirmiş oluyoruz. Metro hattı 2012 sonunda da Yenikapı'ya inecek ve 22 kilometrelik bir metro hattını tamamlamış olacağız. Bu hatta tek yönde saatte 70 bin kişiyi taşıyacağız. Yenikapı'dan Hacıosman Mahallesi'ne 30 dakikada gelinecek. Galatasaray Stadyumu'nun karşısındaki Seyrantepe İstasyonu'nda önümüzdeki ay başı gibi test sürüşlerine başlayacağız. Stattan önce metro bitiyor. Bizim arzumuz, yerleşimler oluşmadan oranın ulaşımını tamamlamak.'' Topbaş, metronun Çayırbaşı'na kadar ulaştırılacağını, böylece Sarıyer'de yaşayanların da Yenikapı'ya rahatlıkla ulaşacaklarını ifade ederek, ''Böylece toplu taşımayı İstanbul'da ağırlıklı hale getirmiş oluyoruz'' dedi. Hummalı ve zorlu bir çalışmanın, yerin 28,5 metre altında devam ettiğini, yukardaki insanların bu çalışmanın farkında olmadığını kaydetti. Bugün gerçekleştirdikleri ray birleştirme çalışmasında yeni bir yöntem kullandıklarını belirten Topbaş, 18 metrelik parçalar halindeki rayları bin 500 derece ısıyla kaynak yaptıklarını ve bu sayede metroların ray üzerinde geçişi sırasında sallantı yaşanmayacağını bildirdi. METROYA HAVARAY Kadir Topbaş, metro hattına diğer yerleşimlerden yolcu taşımak için talep olan yerlerden ''Havaray'' sistemi kuracaklarını kaydederek, ''Boğaziçi Üniversitesinin de bulunduğu Hisarüstü'nden Levent ve Gayrettepe istasyonlarına, Emniyetevler'den Sanayi Mahallesi'ne havarayla ulaşılacak. Havarayın proje çalışmaları yapılıyor'' diye konuştu. Toplu ulaşım çalışmalarında küçümsenemeyecek mesafeler aldıklarını, 4. Levent'ten Seyrantepe de dahil Darüşşafaka hattının maliyetinin 487 milyon Avro olduğunu ve ciddi paralar harcandığını anlatan Topbaş, 1350 kişinin bu hatta, bin 500 kişinin de Kadıköy-Kartal hattında çalıştığını belirtti. AA 2009-10-27 02:22:05 Sen kalkıp havala yeri neden bölüyosun..! Ayrıca metro varken havaray koyarsak çatışma ortamı olur.! Bunlar kesin bölücü.! Erdem DUVARCI 2009-10-27 02:11:10 Kılıçdaroğlu'nun yaklaşık ay önce dile getirdiği olayı şimdi devreye sokuyorlar. Güzel gelişme.. MKA 2009-10-27 01:52:35 sana iki çift lafım var sadece.. ya kendine gel yada gel bize gidelim..? uğur bulut 2009-10-27 00:45:11 Domuz gribi yayılacak denildi gittiler bisürü aşı buldu getirdiler terör can alıyordu 25 senedir bitirecez dediler hemde 12 senelik eve dönüş yasası ile sonra metrobüs yetmişyormuş gibi şimdide havaray. bunların hepsi ülkeyi bölüyor kardeşim laik demokratik cumhuriyet temellerinden sarsılsın diye yapıyorlar yoksa sanane terörden bırak devam etsin 25 senedir nasıl olsa bizde asker çok yok efendim domuz gribi öldürürmüş sanane kardeşim bizde nufus fazla zaten sen ne getiriyon aşı filan yok havaray cık cık Arslan ... 2009-10-27 00:02:24 Helal olsun gerçekten istanbul için büyük çalışmalar yspıyorsunuz bekir 617029 Gaziler Habur krizini Atatürk'e şikayet etti Gaziler ve şehit aileleri Habur'da yaşananları 'e şikayet etti. Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği yöneticileri Anıtkabir'i ziyaret etti. Özel Defter'e "Ülkeye ihanet edenlerin kutlamalar eşliğinde zafer kazanmış bir edayla karşılanmasını nefretle anıyoruz" notu düşüldü. Taner Uran başkanlığındaki heyet, 'ün mozolesine çelenk koydu ve saygı duruşunda bulundu. Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalayan Uran, "Şehit olanların yakınları ve malul gaziler olarak, daima kara gün olarak anacağımız günü şikayet amaçlı huzurundayız" dedi. Habur'dan giriş yapan 'lıların karşılanmasını nefretle andıklarını belirten Uran, mesajında, "İnandığımız değerlerin ayaklar altına alındığı, ihanetin bayramlaştığı bu günü asla unutmayacağız" ifadelerine yer verdi Uran, şehit aileleri ve malul gaziler olarak, ülkenin bütünlüğünü ve Cumhuriyet'in temel niteliklerini sonuna kadar koruyacaklarını belirtti. 616767 Türkiye ve Rusya ortak rafineri kuracak Rusya Enerji Bakanı Sergey Şmatko Moskova'daki Uluslararası Petrol Konferansı sırasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye ile ortak rafineri kurma konusunda da anlaşmaya vardıklarını belirterek, "Bu projeyle ilgili görüşmeler geçen ilkbahardan sonra artırıldı. Bu çerçevedeki işbirliğinin ve karar verme hızının gelişimi çok daha etkileyici bir durum" dedi. Şmatko, iki tarafın da bu proje ve uygulanması halinde getireceği kazanımlar konusunda heyecanlı olduğunu ifade ederek, "Bölgede uzun vadeli petrol dengesinin analizinde iyi bir iş çıkardık ve Samsun-Ceyhan petrol boru hattının petrol iletiminde çekici alternatif bir rota oluşturacağı sonucuna vardık" diye konuştu. Rus bakan, petrol piyasasındaki aşırı fiyat oynaklığı yüzünden bu mekanizmanın (rafineri) etkili olacağına inandığı, Rusya'nın projeyi uzun vadeli anlaşmalar çerçevesinde hayata geçirmeyi planladığını da sözlerine ekledi. AA 617353 EPDK'tan POAŞ'a dava EPDK'tan POAŞ'a dava AA Giriş Saati 27.10.2009 15:39 Güncelleme 27.10.2009 15:40 Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), Hatay'daki depolarında ''ulusal marker olmadığı tespit edilen'' madde ile ilgili olarak Petrol Ofisi Anonim Şirketi (POAŞ) hakkında soruşturma açılmasına karar verdi. Alınan bilgiye göre, EPDK bugünkü kurul toplantısında, Hatay'da yapılan denetimlerde POAŞ'ın depolarında bulunan maddenin ulusal marker olmadığının tespit edilmesi üzerine, konuyla ilgili soruşturma açılması kararı verdi. Bu karar çerçevesinde POAŞ'tan yazılı savunması alınacak ve buna göre karar bağlanacak. Hatay Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan denetimler sonucu POAŞ'ın Hatay'daki depolarında ulusal marker enjeksiyon cihazında 300 gramlık bir madde bulunmuş ve TÜBİTAK tarafından analiz edilen sıvının ulusal markerin niteliğini bozucu bir madde olduğu tespit edilmişti. Petrol Ofisi Üst Yöneticisi (CEO) Melih Türker de bu maddeye ilişkin ''Sahte marker olduğu iddia edilen bu madde aslında ulusal marker enjeksiyon sistemlerinin çeperlerine yapışmış bulunan ulusal markerin de tam olarak enjeksiyonunun sağlanması için sistemin yıkanmasında kullanılan isopiropil alkol ya da motorin/benzin karışımıdır'' diye açıklamada bulunmuştu. PETROL PİYASASI KANUNUNA GÖRE YAPTIRIMLAR Petrol Piyasası Kanunu gereği rafinericiler ve dağıtıcıların yurt içinde pazarlayacakları akaryakıta, rafineri çıkışında veya gümrük girişinde EPDK'nın belirleyeceği şart ve özellikte marker eklemesi zorunlu bulunuyor. Buna dönük Kurum, ulusal marker ve idarî ve teknolojik yöntemler ile bir denetim sistemini kurmakla yükümlü iken, valilikler de görevli elemanların başvurusu halinde denetim amaçlı alınacak numunelerin kullanıcı ve bayilerden alınmasını ve emniyetini sağlamakla sorumlu bulunuyor. Numunelerde yapılacak testlerde ulusal markerin gerektiği şart ve seviyede bulunmadığı ve alınan numunelerin laboratuvar analizi ile teknik düzenlenmelere uymadığı tespit edilmesi durumunda ise idari para cezası ve yaptırımlar uygulanıyor. Kanunda yer alan ek maddeye göre de konunun adli boyutunda, kaçak petrolü satışa arz eden, satan, bulunduran, bu özelliğini bilerek ticari amaçla satın alan, taşıyan veya saklayan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılıyor. Yapılacak adli işlemlerin sonucunda ulusal markeri yetkisiz olarak üreten, satışa arzeden, satan, yetkisiz kişilerden satın alan, kabul eden, bu özelliğini bilerek nakleden veya bulunduran kişiye de iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılıyor. Ulusal markerin kimyasal özelliklerini taşımasa bile, bu madde yerine kullanılmak amacıyla üretilen kimyasal terkipler hakkında da bu fıkra hükmü uygulanıyor. Kanunen daha ağır cezayı gerektirmeyen hallerde ise Kurul tarafından tasfiye edilen kaçak petrolün vergiler dahil satış bedelinin üç katı tutarında ayrıca idari para cezası veriliyor. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617835 Telekom devleri İstanbul'a geliyor Telekom devleri İstanbul'a geliyor SAMENA 'İstanbul Yakınsama 2009' yakınsama etkinliği, 'Geniş Bandın Doğuşu... Karlılığı En Üst Düzeye Çıkaran Verimlilik' teması kapsamında, bölgenin geniş bant konusunda yatırım fırsatlarını araştırmak isteyen önde gelen uzmanlarını bir araya getirecek. MELİH BAYRAM DEDE SAMENA Telekomünikasyon Konseyi, kıtalararası telekomünikasyon konsorsiyumu, 'İstanbul Yakınsama 2009' kapsamında düzenlediği geleneksek etkinliğinin ila Kasım 2009 tarihleri arasında Türkiye'de Çırağan Sarayı Kempinski Otel'de gerçekleşeceğini duyurdu. 'Geniş Bandın Doğuşu.Karlılığı En Üst Düzeye Çıkaran Verimlilik' temasının hakim olduğu konferans ile SAMENA üyelerine geniş bant konusunda işletme verimliliğini en üst düzeye çıkarabilecekleri yatırım fırsatlarını araştırma fırsatı veren bir platform sunulacak. SAMENA Başkanı Bocar A. Ba şunları ifade etti: “SAMENA Telekomünikasyon Konseyi, bölgede telekomünikasyon sektörünün büyümesini ve gelişmesini hızlandırmak amacıyla üyeleri arasında bilgi paylaşımının sağlanmasını teşvik etmektedir. 'İstanbul Yakınsama 2009', bölge operatörleri, satıcılar ve düzenleyiciler açısından iş verimliliğinin tanımlanması ve elde edilmesi ve karın en üst düzeye çıkarılması amacıyla geniş bant konusuna farklı açılardan bakmalarını sağlayan bir fırsattır.” Bocar sözlerine şöyle devam etti: “Yakınsama ile ilgili çözümlerin güçlü ve henüz keşfedilmemiş potansiyelinin ve bu potansiyelin işletme üzerindeki etkisinin farkında olma ve bunları benimseme olgusu, SAMENA, özellikle de MENA bölgesinde bulunan operatörler arasında yükselişe geçmiş durumdadır. Yakınsama, kesinlikle bölgenin telekomünikasyon faaliyetlerini değiştiriyor; operatörler, yakınsama olgusunu, yeni stratejik planlama sürecinin bir parçası olarak daha fazla görmeye başladılar.” CEO'ların bir araya geldiği geleneksel buluşma, geniş bandın yaygınlaşması ve ayrıca ortak iş fırsatları ve gelir akışı konusunda verimli bir diyalogun geliştirilmesi açısından bir fırsat yaratacak ve Türkiye Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım; Türkiye Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu Başkanı Tayfun Acarer; ABD Federal İletişim Komisyonu Temsilcisi Robert McDowell; du CEO'su Osman Sultan; Corporate Communications of Etisalat Kıdemli Başkan Yardımcısı Ahmed Bin Ali; Türk Telekom CEO'su Paul Doany; Kenya Telkom CEO'su Michael Ghossein; Saudi Telecom Grup CEO'su Saud Al Daweesh; Orange Jordan CEO'su Nayla Khawam; Omantel CEO'su Dr. Amer Awadh Al Rawas; Umman Nawras CEO'su Ross Cormack ve Value Partner CEO'su Riccardo Ruggiero vs. gibi yüksek profilli konuşmacılar ile sektörünün uzmanlarını bir araya getiriyor. SAMENA Telekomünikasyon Konseyi, ayrıca SAMENA bölgesinde telekomünikasyon sektöründe liderlik ve mükemmellik konusunda ön plana çıkanları ödüllendirmek üzere Kasım 2009 tarihinde düzenlenecek gala yemeği ile beraber “Geleneksel 2. SAMENA Ödülleri” etkinliğini de gerçekleştirecek. Telekom sektörünün sorunları ile gereksinimlerinin saptanmasında Konsey üyeleri ile üye olmayan kişilerin gösterdiği çabaları ödüllendirmek için verilecek ödüller dört kategoride olacaktır: Operatör Ödülleri (9 kategori), Üretici/Satıcı Ödülleri (1 kategori), Düzenleyici Ödülü (1 kategori) ve Üst Düzey Yönetici Ödülleri (3 kategori). 'İstanbul Yakınsama 2009', ayrıca bölgenin önde gelen operatörlerine ve servis sağlayıcılarına SAMENA telekomünikasyon iş ortamında mevcut fırsatların irdelenebileceği ve bir taraftan verimlilik ile öz sermaye getirisini en üst düzeye çıkarırken, bir taraftan da zengin özellikleri içeren hizmet ve ürünlerin müşterilere sunulmasında önemli bir rol üstlenen çeşitli yakınsama çözümlerinin araştırılabileceği bir ortamda VIP ve CEO'ların canlı oturumlarına da ev sahipliği yapacak. Konseyin giderek artan farkındalığını ve bölgede işbirliğini ve bilgi paylaşımını geliştirmeye yönelik olarak yapmaya çalıştıklarının önemini vurgulayan Bocar, sözlerine şu şekilde devam etti: “SAMENA, yakın bir zamanda Türk Telekom Grubu'nun da dahil olması ile beraber Türkiye'nin de yer aldığı üye topluluğunun hızla genişlemesi ile bölge çapında telekomünikasyon profesyonellerinin bir araya geldiği bir oluşumdur. Ayrıca Konseye katılanlar arasında yer alan Value Partners de, iş stratejileri geliştirme ve bu stratejileri en uygun BT çözümleri ile hayata geçirme kabiliyeti sayesinde ünlenen global bir danışmanlık firmasıdır.” Türk Telekom Grubu, PSTN ve GSM'den geniş bant İnternet'e kadar tüm bütünleşik telekomünikasyon hizmetlerini sağlamaktadır. Grup şirketleri, modern bir ağ altyapısına sahip olup Türkiye genelinde konut ve ticari müşterilere çeşitli hizmetler sunmaktadır. Value Partners, Value Team ve Spectrum'dan oluşan ve 2007 yılında satın alınmış olup telekomünikasyon, dijital medya, yayıncılık ve eğlence sektörlerinde önde gelen bir danışmanlık firması olarak bütünleşik uzmanlık faaliyetlerini sürdürmektedir. SAMENA NEDİR? SAMENA Telekomünikasyon Konseyi, Güney Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika olmak üzere üç bölgede yer alan telekomünikasyon operatörlerinin, üreticilerinin, düzenleyici kurumlarının ve akademik çevrenin bir araya geldiği topluluğu barındıran ve kar amacı gütmeyen bir telekomünikasyon birliğidir. SAMENA; Afganistan, Cezayir, Bahreyn, Bangladeş, Mısır, İran, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Libya, Fas, Nepal, Umman, Pakistan, Filistin, Katar, Suudi Arabistan, Sri Lanka, Sudan, Suriye, Tunus, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen'in de içerisinde yer aldığı 25 ülkeyi kapsayan SAMENA bölgesinde işbirliğini ve bilgi paylaşımını sağlayan en üst düzey destekleyici olmayı amaçlamaktadır. Konsey, Güney Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da operatörlerin karşı karşıya kaldıkları telekomünikasyon sorunlarına odaklanmıştır ve bölgede telekomünikasyon imkanlarının daha da büyümesine ve kullanılmasına yönelik daha iyi koşulları sunabilecek yeni yaklaşım ve fikirlerin oluşturulmasını desteklemek amacıyla danışmanlık konusundaki birikimini sunma konusunda kararlıdır. Merkezi Dubai'de bulunan SAMENA'ya, Orange-Jordan Telecom Group'un önceki CEO'su olan Müh. Michael Ghossein başkanlık yapmaktadır; SAMENA CEO'su Sayın Thomas W. Wilson tarafından yönetilmektedir. 27.10.2009 BİLİŞİM 617485 Dürüm siparişi ile ölüme çağırdılar 17.19 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Dürüm siparişi ile ölüme çağırdılarAli AKSOYER/ISTANBUL 'da, dürümcü Necmettin Bilmez'i ortağı Yakup Y.'nin yeğeni Hasan Y.'ye dürüm siparişi vererek çağırdıkları yerde öldüttüğü ortaya çıktı. 17 Haziran 2009 günü saat 23.00 sıralarında telefonla gelen acılı dürüm siparişi götürmek üzere işyerinden çıkan Necmettin Bilmez, 50. Yıl Mahallesi, 2107 Sokak üzerinde tabancayla vurularak öldürüldü. Büro Amirliği dedektifleri, Necmettin Bilmez'in bir yıl önce 16 bin TL vererek dürümcü dükkanına ortak olduğu Yakup Y. (27) ile aralarının bozuk olduğunu ortaya çıkardı. Dedektifler, Yakup Y.’nin yeni ortağından ayrılmak istediği ve bu nedenle akrabalarını göndererek Necmettin Bilmez’i tehdit ettirdiği öğrendi. Bir görgü tanığının ifadesinde olay gecesi şüpheli bir şekilde dolaşan bir aracın plakasını inceledi. Plaka Yakup Y.’nin bir arkadaşına ait çıktı. Bağlantıyı ortaya çıkaran polis, Yakup Y. gözaltına aldı. Azmettirici olduğunu kabul eden Yakup Y.’nin ifadesi doğrultusunda ve Gaziosmanpaşa'da yere operasyon düzenlendi. Hasan Y. (23), Hakan Ö. (25), Burhan S. (32), dürümcü çalışanı Necati Y. (40) yakalandı. Polis ortaklıktan ayrılmak istemeyen Necmettin Bilmez’i öldürmek için plan yapan kişinin bir ankesörlü telefondan sipariş verdiğini belirledi. Şüpheliler, verdikleri adrese gelen Necmettin Bilmez’i kaçırarak boş bir alana götürdü. Hasan Y. de tabanca ile ateş ederek Necmettin Bilmez'i öldürdü. . 617470 Silahlı şaka kanlı bitti Silahlı şaka kanlı bitti 27.10.2009 17:12Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde silahla şaka yapan bir kişi ablasını vurdu. Edinilen bilgiye göre olay, Taşköprü ilçesi Sümer Mahallesi'nde meydana geldi. ocuğunu doktora götürmek için Kızılcaören köyünden Taşköprü'ye gelen Cevat T. (42), otomobilde bulunan ruhsatsız silahını ablası Satiye Cebeci'ye (47) bıraktı. İşlerini bitirdikten sonra silahını almaya giden Cevat T. ile ablası şakalaşmaya başladı. Bu sırada ateş alan silahtan çıkan kurşun, Satiye Cebeci'nin ağzından girip yanağından çıktı. Cevat T., ablasını kendi minibüsüyle Taşköprü Devlet Hastanesi'ne kaldırdı. Satiye Cebeci, burada yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansla Kastamonu Dr. Münif İslamoğlu Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Ameliyata alınan Cebeci'nin hayati tehlikesinin devam ettiği, Cevat T.'nin ise polis tarafından gözaltına alındığı öğrenildi. 617774 Aslan, Kupa maçına hazır... 22.05 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Aslan, Kupa maçına hazır..., Ziraat ’nda yarın ile yapacağı turu maçının hazırlıklarını sürdürdü. Sarı-kırmızılılar, bu akşam Florla ’nde, teknik direktör yönetiminde çalıştı. Basına ve taraftara kapalı antrenmana ısınma hareketleriyle başlayan futbolcular, daha sonra taktik çalışma gerçekleştirdi. Sakatlığı bulunan takımdan ayrı çalışmalarına devam ederken, derbi maçta sakatlanan Baros, sağlık ekibi tarafından evinde dinlendiriliyor. yarın sabah basına kapalı yapacağı antrenmanla maçının hazırlıklarını tamamlayacak. . . 616805 Turizm geliri yüzde 4.6 azaldı 11.56 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, geliri yüzde 4.6 azaldı geliri bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 4.6 azalarak milyar 526.3 milyon dolara düşerken, turizm gideri ise geçen yılın aynı dönemine göre yüze 38.3 artarak milyar 97 milyon dolara ulaştı. Ocak-Eylül döneminde 16 milyar 236.4 milyon turizm geliri elde ederken, turizm gideri ise milyar 930.2 milyon dolar oldu. Üçüncü Dönem Turizm İstatistiklerini açıkladı. Çıkış Yapan Ziyaretçiler Anketi sonuçlarına göre, bu yılın Üçüncü dönem turizm geliri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4.6 azalarak milyar 526.3 milyon dolar oldu. Turizm gelirinin milyar 40.7 milyon dolarını yabancı ziyaretçilerden, milyar 485.6 milyon dolarını ise yurt dışında ikamet eden vatandaş ziyaretçilerinden elde edildi. Ziyaretçiler seyahatlerini kişisel olarak veya paket tur ile gerçekleştirdi. Turizm gelirinin milyar 652 milyon dolarını kişisel, milyar 874 milyon dolarını ise paket tur harcamalarından oluştu. Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarından oluşan Üçüncü Dönemde en yüksek turizm geliri milyar 814 milyon dolar ile Ağustos ayında gerçekleşti. Temmuz ayında milyar 907 milyon dolar, Eylül ayında ise milyar 806 milyon dolar gelir elde edildi. Temmuz Eylül döneminde kişi başı ortalama harcama yabancılarda 608 dolar, vatandaşlarda ise bin 168 dolar oldu. ÇIKIŞ YAPAN ZİYARETÇİ SAYISI YÜZDE 2.6 ARTTITemmuz, Ağustos ve Eylül aylarında toplam çıkış yapan ziyaretçi sayısı 13 milyon 698 bin 655 kişi olduğu belirlendi. Bunun 11 milyon 570 bin 609 kişisini yabancı ziyaretçi, milyon 128 bin 46 kişisini ise yurt dışında ikamet eden vatandaşlar oluşturdu. Üçüncü dönemde en fazla ziyaretçi milyon 491 bin 275 kişi ile Ağustos ayında gerçekleşti. Temmuz ayında milyon 218 bin 369, Eylül ayında ise milyon 989 bin 11 kişi ’yi ziyaret etti. TURİZM GİDERİ TEMMUZ AYINDA ZİRVE YAPTIAynı dönemde turizm gideri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 38.3 artarak milyar 97 milyon dolara yükseldi. Bunun milyar 31 doları kişisel, 66 milyon 92 doları ise paket tur harcamalardan oluştu. Üçüncü dönemde en yüksek turizm gideri 460 milyon 697 bin dolar ile  Temmuz ayında gerçekleşirken, Ağustos ayında 329 milyon 229 bin dolar, Eylül ayında ise 307 milyon 165 bin dolar olduğu turizm gideri gerçekleştiği belirlendi. Temmuz-Eylül döneminde kişi başına ortalama harcama 720 dolar oldu. AYDA 16.2 MİLYAR DOLAR TURİZM GELİRİ ELDE EDİLDİOcak-Eylül döneminde ise toplam 16 milyar 236 milyon dolar turizm geliri elde edildi. Aynı dönemde turizm gideri ise milyar 930 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dokuz ayda toplam 25 milyon 77 bin 427 kişi Türkiye’yi ziyaret ederken, kişi başına ortalama harcama 647 dolar oldu. S 616723 Honda'nın karı yüzde 56.2 düştü 'nın en büyük ikinci otomobil üreticisi 'nın karı, Temmuz- Eylül aylarını kapsayan 3. çeyrekte yüzde 56,2 düştü. 'dan yapılan açıklamada, geçen yıl Temmuz-Eylül aylarında 123,3 milyar yen olan şirketin karının 54 milyar yene (587 milyon gerilediği bildirildi. Şirketin karının azalmasında, sırasında otomobil satışlarının azalmaya devam etmesi ve güçlü yenin denizaşırı piyasalarda satışları düşürmesi etkili oldu. Satışlar söz konusu çeyrekte yüzde 27,2 düşüş kaydetti. Ancak ve 'da arttı. Bu arada, tüm yıl için büyüme tahminlerini revize etti. Şirket, mart ayı sonunda bitecek mali yıl için 40 milyar yen (435 milyon olan kar tahminini 155 milyar yene (1,7 milyar çıkarttı. Şirket, bu yıla ilişkin satış tahminini de 3,4 milyon araca yükseltti. sadece 'da 665 bin, Asya'nın geri kalanında 910 bin, Kuzey Amerika'da ise 1,31 milyon araç satacağını tahmin ediyor. 617796 İhbar mektubu 12 gün ulaştı ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER İhbar mektubu 12 gün ulaştı 'İrtica ile mücadele eylem planı' İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Çolakkadı, "Belge ile ihbar mektubu, 12 gün önce posta yoluyla ulaştı. Gizli soruşturma belgelerini basına verenleri ortaya çıkaracak olan biz değiliz, ilgili savcılıktır" dedi. İSTANBUL (A.A) İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı, 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' olduğu ileri sürülen belge ile ihbar mektubunun 12 gün önce posta yoluyla kendilerine ulaştığını bildirdi. Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nden çıkarken basın mensuplarına açıklama yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Çolakkadı, 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' olduğu ileri sürülen belge ve ihbar mektubunun 12 gün önce Ankara'dan posta aracılığıyla, bizzat savcıların adına gönderildiğini, birkaç gün postada kaldıktan sonra Savcılığa ulaştığını ifade etti. Belge ulaşır ulaşmaz işleme koyduklarını kaydeden Çolakkadı, belgeyle ilgili zabıt tutarak kolluk kuvvetleriyle Adli Tıp Kurumuna gönderdiklerini kaydetti. Bu işlemlerin vakit aldığını anlatan Çolakkadı, 'belgenin 25 gün önce kendilerine ulaştığı' yönündeki iddiaların doğru olmadığını ve bunların kendilerini rahatsız ettiğini dile getirdi. Belgeyi savcılığa postalayan kişinin bunu basına vermiş olabileceğini, bu durumun kendilerini de rahatsız ettiğini belirten Çolakkadı, şöyle konuştu: 'Bir kişinin elinde değildir bu belge. Kimin verdiğini bilemiyoruz. Gizli soruşturma belgelerini basına verenleri ortaya çıkaracak olan biz değiliz, ilgili savcılıktır. Veya şüpheliler kimse, onlarla ilgilenen savcılıktır. Bu CMK 250. maddedeki suç değil. zaman şunu istiyoruz: Türkiye'de savcılar var, kim ne diyorsa, kim veriyorsa, bunu ihbarcı mı veriyor, bu ortaya çıkarılmalıdır. Ortaya çıkarılmalıdır ki bizler de eleştirilmeyelim. Kimse veren, üst düzey biri de olabilir. Ortaya çıkarılmalıdır. Bu tartışmadan bizim soruşturmamız zarar görüyor. Bizim amacımız gerçeği ortaya çıkarmak. Savcılığın başka bir amacı kesinlikle düşünülemez.' Bir gazetecinin 'Genelkurmaya ne gönderildi?' sorusuna Çolakkadı, 'Mutlaka bununla ilgili yazışmalar oluyor. Birbirlerinden belge alıp veriyorlar. Direkt savcı arkadaşlar yazıyor, ben yazmıyorum. Ne istiyorlarsa karşılıklı gönderiyorlar, onların içeriğini bilmiyorum' yanıtını verdi. Çolakkadı, 'Bu konuda askeri savcılıkla aranızda belge alış verişi oluyor mu?' sorusu üzerine, 'Onu, soruşturmayı yapan savcı biliyor. Ben soruşturma hakkında karar veremiyorum. Anlatmak istediğim, bu işte basının verdiği zarardır. Belge bizim burada beklememiştir, bunu söylüyorum. Bu belgeyi basına kim verdiyse içeriğiyle ilgili yetkili kişiler gerektiğinde bilgi verir zaten. Bu bilgiyi kim veriyorsa soruşturulsun' dedi. 'Çağrılan asker var mı?' sorusunu Çolakkadı, 'Sorularınıza cevap vermiyorum. Ama buna rağmen üzerimizde bir yük kalıyor' şeklinde yanıt verdi. Turan Çolakkadı, askeri savcılık ile kendi savcılıkları arasında bilgi alışverişi olduğunu da sözlerine ekledi. 27.10.2009 GÜNDEM 616808 Erdoğan Ahmedinecad ile buluştu 'dan 'a geçen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, lideri Mahmud Ahmedinecad ile bir araya geldi. Başbakan Erdoğan için cumhurbaşkanlığı sarayında resmi bir tören düzenlendi. Erdoğan, temaslarının bugünkü bölümünde ilk olarak lideri Ahmedinecad ile bir araya geldi. Erdoğan'ın Ahmedinecad ile basına kapalı olarak yaptığı toplantının saati aşkın sürdüğü öğrenildi. Görüşmenin ardından açıklama yapılmadı. Erdoğan, öğleden sonra Ticaret, Sanayi ve Madenler Odası'nı ziyaret edecek, burada Türk- İş Forumu'na katılarak bir konuşma yapacak. Başbakan Erdoğan'ın akşam saatlerinde Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki'yi kabul etmesi bekleniyor. Hamaney ile yarın görüşecek Başbakan'ın yarın da, Meclis Başkanı Ali Laricani ve dini lider Ayetullah Ali Hamaney ile görüşmesi bekleniyor. Görüşmelerde iki ülke ilişkileri ile bölgesel ve uluslararası konular ele alınacak. Erdoğan'a temaslarında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Bakanı Taner Yıldız da eşlik ediyor. 616381 İbrahim Kahveci: Bu ekonomide bir terslik var İbrahim Kahveci 27 Ekim 2009 SalıBu ekonomide bir terslik var Bu ülkede bazı şeyler anlaşılmıyor. Veya anlaşılmaması için gizli bir güç mü devreye giriyor, anlamıyorum. Mesela bakın, kriz döneminde reel sektörü hangi ekonomi politikası perişan etti? Hafta sonu Balıkesir'de toplantıda sanayi odası başkanını dinliyorum "başarılı Merkez Bankası"nı övüyor ve suçlu arıyor. Açıkça soruyorum: Bu ülkede hangi sanayici para politikasını ne gerekçe ile savunuyor? Anlamıyorum. nedenle olacak ki, sadece övüyorlar ama gerekçe söylemiyorlar. Son günlerde faiz piyasası oldukça hareketli saatler ve günler yaşıyor. Aynı hareketlilik döviz piyasasında da gözleniyor. Acaba ne oluyor, derken "piyasa yapıcı bankaların hazineye restlerini" duyuyoruz. İşin en ilginç tarafı Merkez Bankası için söyleniyor. "Merkez Bankası hazine kâğıdı alsın" diyorlar. Ne tuhaf değil mi? Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün ile konuşuyoruz. "Krizde kamunun harcamalarını kısmadığını, ama bunun da sürdürülmesi için iç veya dış borçlanmadan başka yolun olmadığını" açıklıyor. "Eskisi gibi para basılamayacağının" üstüne dikkatle eğiliyor Sayın Bakan. Şimdi iki paragrafı birleştirelim. Devlet harcamalarını sürdürecek ama kaynak için borçlanmak zorunda. Çünkü yeni vergi olmayacak. Şimdi sizi bir düşünceye davet ediyorum: Ortada 100 lira para var. Bu parayı devlet harcadığında mı işsizlik azalır, ekonomi canlanır; yoksa özel sektör mü? Eğer para devlet tarafından harcanacaksa neden kamunun verimsizliği ve yıllardır özelleştirme diye bağırılıyor? Demek ki sorun ortada duran paranın harcamasında devlet veya özel ayrımı olmamalıdır. Sorun krizde 100 lira paranın yanında yeni para oluşturularak devletin krize bu ek para ile müdahale etmesidir. Türkiye ne yapıyor? Devlet harcamaları için borçlanıyor ve özel sektörün kredilerini keserek bankaları kendine akıtıyor. Ve bu sonuçla verimsiz devlet ekonomiyi kilitliyor. Şimdi övünenlere bakıyorum: İyi ki bankalarımız sağlam, yoksa halimiz ne olurdu. Sayın yetkililer, sayın büyüklerimiz, sizlere bir gerçeği yeniden hatırlatmamız gerekiyor: Bir ekonomide tek bir ana gerçek vardır, da insandır. Yani bir ekonomi biliminin temeli insanın refahına yani en önce işsizliğe odaklıdır. Gerisi sadece hikâyedir. Yüzde 14'lerde dolaşan işsizlik rakamları karşısında bankalarımız sağlam diye övünmek tuhaf değil midir? Şimdi olayları birleştirelim ve çözüme doğru yol alalım: Krizde ABD Merkez Bankası FED'in bilânçosu 800 milyar dolar seviyelerinden 2,2 trilyon dolara çıktı. Ya bizim Merkez Bankası'nın bilânçosu ne biliyor musunuz? Nerede ise aynı kaldı. Krizin en şiddetli günlerinde faizler yüzde 20-25 aralığındayken, kimse kredi bulamazken Merkez Bankası'na bu satırlardan seslendik: "Faiz indirimleri başlamadan bu yüksek faizlerden aynı zamanda iç borçlanma senetleri alarak likiditeyi artır". günlerde para çok değerliydi, kredi yoktu, şirketler kredisizlikten de batıyordu. kriz günlerinde bunlara müsaade edildi, hazine kâğıdı alınmadı; enflasyon artar denildi. Bugün ise faiz aşırı düşüşle restleşmeye getirildi. Ve Merkez Bankası'na kârı (yani kaymağı) alınmış kâğıtlar satılmak isteniyor. Hatta bu iş öyle bir dereceye vardı ki, artık kur oyunları da işin içine karışmaya başlamıştır. Merkez Bankası para hattında yine çizgiyi çok uçlara taşıyarak riski arttırmış oldu. Bir tarafta kamu, ya vergi ya borçlanma, seçeneği ile krizde adeta tek seçeneğe mahkûm ediliyor. Diğer tarafta ise Merkez Bankası, tünelde ışık gördük, derken, duvara toslamamak için bankalarla başı derde girme noktasında! Ama kimse, krizde nasıl yeni açılımlar sağlarız da bu kısır döngülerin dışına çıkarız, diye düşünmüyor. Sanki kurallar 367 den daha sert. Ekonomiyi bu kadar finansa bağlamanın vahim sonuçlarını daha yaşamadık bile. Reel sektöre bugüne kadar yapılan açılımlar yeterli değil. Kamu personel alacak, ama gelir için akaryakıt vergisini arttıracaksa bu ekonomi yürümez. Kamu işsizliği azaltmak için elektriğe zam yapacaksa, bu ekonomi yürümez. 617418 Broos: Halen yarışın içindeyiz Broos, Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri'nde düzenlediği basın toplantısında, şu anda Fenerbahçe'nin oldukça gerisinde bulunduklarına işaret ederek, ''Birkaç hafta önce bununla yüzleşmemiz gerektiğini söylemiştim. Ama hala yarışın içindeyiz. Şu andaki ikincilik ve üçüncülük hedefini ilk yarı sonuna kadar başarmamız gerekiyor'' dedi. Bu sezon Bursaspor'un da lig yarışında yer aldığını ifade eden Broos, ''Küçük denilen takımlar, büyük takımlar karşısında da galibiyetler alabiliyorlar. Büyük takımların işlerine çomak sokabiliyorlar. Biz de onların oyunlarına çomak sokmaya çalışacağız. Galatasaray ile aramızdaki puan farkı Fenerbahçe ile olan kadar değil. Onları yakalama şansımız var. Hedefimizi bu şekilde tespit ettik'' diye konuştu. -''YATTARA VE ENGİN'İ KAZANMAYA ÇALIŞACAĞIM'' Broos, bir gazetecinin, ''Kayserispor maçında 'Yattara'yı körlere göstermek için oynattım' biçimindeki ifadeniz yönetim kurulu için miydi, basın mensupları için mi?'' sorusuna, ''O konuda artık fazla ayrıntıya girmeyeceğim. Bu konuyu noktaladım. Kastettiğim basın mensupları değildi. Yattara'nın veya başka bir oyuncunun oynatılması konusunda bana gelen bir dayatma yok. 'Şunu oynat, bunu çıkar' diye bir şey yok. Oyuncularla ilgili kararları ben veriyorum. Böyle dayatma olsa bu benim kabul edeceğim bir şey zaten değil'' yanıtını verdi. Yattara konusunda birtakım kişilerden ve bu futbolcunun kendi ağzından demeçlerin basına yansıdığını anlatan Broos, ''Yattara'nın 'Oynamaya hazırım' diye demeci var. Yattara ile Kayserispor maçı öncesi görüştüm 'Oynamaya hazırım' dedi. 'Oynamakta bir sakıncam yok' diye görüş bildirdi. Ben de bunun üzerinde oynatmada bir sakınca görmedim ve işler bu şekilde gelişti. Sonrasını sizler biliyorsunuz'' ifadelerini kullandı. Yattara ve Engin'i ilk yarıda oyundan almasının futbolcular açısından tahammül edilmesi zor bir olay olduğunu kaydeden Broos, şöyle devam etti: ''Yattara, sakin kaldı. Engin, farklı bir tepki gösterdi. Ama bunu son derece normal, anlaşılır buluyorum. Bunu katlanılması zor, profesyonel eylem olarak değerlendirebilirsiniz. Benden ışık bekliyorlar. Onlar iki ay sonra nasılsa şimdi de aynı oyuncular. Ama benden bekledikleri şeyi çok iyi biliyorum. Kendileriyle konuşmalarımı, birtakım şeyleri onlara anlatmamı bekliyorlar. Bugün Yattara ile bire bir görüşmem olacak. Engin ile de görüşeceğim, genel durum değerlendirmesi yapacağım. İkisi de çok önemli, önümüzdeki dönem faydalanacağım oyuncular. Onları kaybetmeyi göze alamam. Onları kazanmam için ne gerekiyorsa yapacağım.'' -''BEŞİKTAŞ EN YAKINDAN TAKİP ETTİĞİMİZ TAKIM''- Broos, Ankaraspor karşılaşması nedeniyle bu haftayı maç yapmadan geçireceklerini, daha sonra da Beşiktaş'ı konuk edeceklerini belirterek, ''Ben Beşiktaş'ı yakın zamanda iki üç defa seyrettim. Onun haricinde Metin hoca, hafta sonu oynadıkları maçı seyretti. Önümüzdeki hafta salı günü Avrupa Kupası maçını ve daha sonra da lig maçını seyredeceğiz. Beşiktaş ile ilgili bütün veriler önümüzdeki hafta elimize ulaşacak. Ligde en fazla izlediğimiz, en yakın takip ettiğimiz takım Beşiktaş'' dedi. Takımında 7-8 haftadır çok fazla değişiklik yaptıklarının farkında olduğunu kaydeden Broos, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hazırlık maçları ve ligin ilk haftasındaki Sivasspor maçı iyi geçti. Ondan sonra kara hafta yaşadık. Aynı hafta Diyarbakırspor ve Toulous'e sahamızda, Manisaspor'a deplasmanda kaybettik. Üst üste yenilgi takım üzerinde ciddi güven sorunu oluşturdu. Bunun ardından da sürekli arayışa girdik. Birtakım değişiklikler işe yaramadığında kendinizi kısır döngü içinde buluyorsunuz. Sonuç gelmediği müddetçe sürekli arayış içinde kendinizi hissediyorsunuz. Şampiyonluk potasında olması gereken bir takımdayız. Bu konuda bizden yüksek beklenti var. Bu nedenle bu arayışı yapmak zorundasınız. Geriye dönüp baktığımızda bunlar hata olarak kabul edilebilir.'' -FENERBAHÇE-GALATASARAY MAÇINDAKİ OLAYLAR- Broos, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında tansiyonu yüksek bir maç oynandığını belirterek, ''Üst düzey bir maç oynandı. Belki futbol adına çok iyi değildi, ancak derbi ve büyük maç niteliğini andırıyordu. Mücadele ve kazanma azmi üst düzeydeydi. Bu maçlar ülke futbolu için nimet olarak algılanmalı'' dedi. Broos, bir gazetecinin, karşılaşmanın çok gergin ortamda oynandığını, yaşanan olayları nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, ''Bu seyrettiklerimiz olmaması gereken olaylardı. Stada futbol izlenmeye gidiliyor ve oraya çocuklar da geliyor. 10 yaşındaki çocuklar da orada. çocuğun futbol hakkındaki düşüncelerini siz düşünün. Burada yetkili mercilerin sorumluluk alarak ciddi cezalar vermeleri gerekiyor. Ceza vermezseniz, önüne geçemezsiniz. Özellikle Avrupa Kupaları'nda bu tür hareketlere ciddi cezalar uygulanıyor. Mesela holiganizm ciddi cezalarla sıfıra indirildi. Kulüpler de bunun arkasında durmalı. Ceza konusunda açık ve net olursanız olayların tekrarlanmasını engellersiniz'' ifadelerini kullandı. -''ALAZNİHO SİSTEMİME UYGUN DEĞİL''- Broos, Brezilyalı oyuncu Alanzinho'nun şu anda sistemine uymadığını belirterek, ''Oynamayan her oyuncuyu göndermek zorunda kalırsak devre arasında 8-9 oyuncu almak zorunda kalırız. Alanzinho'dan 'birkaç hafta sonra yararlanmayacağız' diye bir şey yok. Ömer Aysan da katıldı. Ciddi sorunlar haricinde kadroyu bozmadan sezonu tamamlamak istiyoruz. Şu anda düşünmediğimiz oyuncuları ileride düşünebiliriz'' diye konuştu. Barış'ın hala öğrenmesi gereken çok şey olduğunu ve bu oyuncuyu ilk 11'de oynar fikrinin kendisinde uyanmadığını kaydeden Broos, kalede bir değişiklik yapmayı şimdilik düşünmediğini belirtti. Broos, toplantının son bölümünde, tarzı olmasa da iyi niyetinin suistimal edildiğini düşündüğü dönemlerde kendini savunmak için biraz agresif olabildiğini, ancak açıklamalarını normal düzeyde tutmaya çalıştığını kaydetti. AA 615998 'Dini Özgürlükler Raporu'nda Türkiye ABD Dışişleri Bakanlığının yıllık olarak yayımladığı 2009 Dini Özgürlükler Raporunda, Türkiye'de devletin dini özgürlüklerin uygulanmasına genelde saygı gösterdiği, ancak ''laik devleti'' koruma gerekçesiyle, İslami ve diğer dini gruplara sınırlamalar getirmeye ve devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye önemli kısıtlamalar koymaya devam ettiği belirtildi. Raporun Türkiye bölümünde, kamu binaları ve üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı ve AK Parti'ye açılan kapatma davasına da yer verildi. ABD Dışişleri Bakanlığının Temmuz 2008-30 Haziran 2009 tarihlerini kapsayan raporunda, dini özgürlüklere ilişkin "kayda değer ihlallerin" görüldüğü belirtilen ülkeler arasında Türkiye'nin de adı yer aldı. Raporun Türkiye bölümünde, ''anayasanın din özgürlüğünü öngördüğü, diğer yasa ve siyasetlerin de dinin genelde serbestçe uygulanmasına katkı sağladığı, ancak laik devletin bütünlüğü ve varlığıyla ilgili anayasal düzenlemelerin bu hakları kısıtladığı'' ifade edildi. Raporda şöyle denildi: ''Devlet genelde dini özgürlüklerin uygulanmasına saygı gösteriyor. Raporun kapsadığı dönemde devletin dini özgürlüklere saygısının statüsünde bir değişiklik olmadı. Devlet, 'laik devleti' koruma gerekçesiyle, İslami ve diğer gruplara sınırlamalar getirmeyi ve devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye kısıtlamalar koymayı sürdürdü. Yetkililer, devlet kuruluşları ve okullarında İslami başörtüsü takılmasına karşı geniş yasağı devam ettirdiler. Devlet ayrıca 'İslami aşırılığa' karşı çıkmayı sürdürdü. Dini azınlıklar, inançlarından dolayı devlet kurumlarında kariyer yapmalarının fiilen engellendiğini söyledi. Dini azınlık grupları da, ibadetlerinde, devlete kayıt yaptırmada ve dindaşlarını eğitmede zorluklarla karşılaştılar. Bazı Müslümanlar, Hristiyanlar ve Bahailer, dinleri yaymaya çalıştıkları iddiasıyla bazı kısıtlamalara ve bazen tacizlere maruz kaldılar.'' ''MÜSLÜMAN OLMAYANLARA TEHDİTLER BASKI ATMOSFERİNE YOL AÇTI'' ''Dini eğilim, inanç ve ibadete ilişkin toplumsal kötü muamele ve ayrımcılığa dair haberlerin yayınlandığına'' işaret edilen raporda, ''Müslüman olmayanlara yönelik tehditlerin, bir baskı atmosferine yol açtığı ve Müslüman olmayan bazı toplulukların özgürlüğünü azalttığı'' kaydedildi. Raporda, ''Birçok Hristiyan, Bahai ve farklı görüşe sahip Müslümanın toplumsal şüphe ve güvensizlikle karşılaştığı, toplumun bazı unsurlarının Yahudi karşıtı duyguları dile getirmeye devam ettiği, ayrıca İslam'dan farklı bir dine geçmek isteyenlerin, bazen akrabaları ve komşularının sosyal tacizi ve şiddetine maruz kaldığı'' ifade edildi. Raporun, ''Devletin Dini Özgürlüklere Saygısının Statüsü'' başlıklı bölümünde, ''Cumhurbaşkanlığı, silahlı güçler, yargı ve bürokrasi gibi devletin çekirdek kurumlarının, Anayasa'nın gerekli kıldığı şekilde, cumhuriyet tarihi boyunca ülkenin laik geleneğini savunma rolünü oynadıkları, bazı durumlarda, devletin unsurlarının, seçilmiş hükümetin faaliyetlerine, laik devleti tehdit ettiği gerekçesiyle karşı çıktığı'' belirtildi. ''Devletin, askerlik hizmetini 'vicdani ret' gerekçesiyle yerine getirmemeyi kabul etmediğine değinilen raporda, ''dini sebeplerle askerlik hizmetine karşı çıkanların sivil mahkemelerde suçlamalarla karşılaştıkları ve hapis cezasına çarptırıldıkları'' kaydedildi. Raporun, ''Dini Özgürlüklere Kısıtlamalar'' başlıklı bölümünde de, AK Parti'ye açılan kapatma davasından bahsedilerek, konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin kararına yer verildi. ''Ordu, yargı ve bürokrasinin diğer dallarının bazı üyelerinin 'İslami köktendincilik' olarak adlandırdıkları şeye karşı kampanyalar sürdürdüğüne'' işaret edilen raporda, ''bu grupların, köktendinciliği laik devlete tehdit olarak gördüğü, Milli Güvenlik Kurulu ve Genelkurmay'ın, köktendinciliği kamu güvenliğine tehdit olarak kategorize ettiği'' bildirildi. Raporda, 1920'lerde yasaklanan tarikat ve cemaatlerin hala ''aktif ve yaygın'' olduğu da ifade edildi. RUM PATRİKHANESİNE ''EKÜMENİK'' TANIMLAMASI ''Yetkililerin, Rum Ortodoks kiliselerinin yönetimine önemli kısıtlamalar getirdiği'' belirtilen raporda, ''devletin Rum Ortodoks Patriğinin ekümenik statüsünü tanımadığına'' işaret edildi. Raporda, ''ekümenik'' olarak tanımlanan İstanbul'daki Rum Patrikhanesi'nin, Heybeliada'daki ruhban okulunun açılması için çabalarını sürdürdüğü ifade edildi. Raporda, devlet memurları ve öğrencilere kamu binaları ve üniversitelerde başörtüsü yasağının devam ettiğine dikkati çekilerek, ''Başörtüsü takan kadınlar ve yasağa meydan okumada onlara aktif destek verenler, ya disiplin cezalarına çarptırıldılar ya da hemşire ve öğretmen olarak kamu sektöründe işlerini kaybettiler. Aynı zamanda, bakanlıklarda, müdürlerince İslami ibadete yeterince riayet etmedikleri düşünülen çalışanların ayrımcılığa maruz kaldığı yönünde doğrulanmamış haberler yayımlandı'' denildi. ''Dini Özgürlüklere Toplumsal Baskının Statüsü'' başlıklı bölümde, ''milliyetçi duyguların bazen Hristiyan ve Yahudi karşıtı tonlar içerdiği'' belirtilerek, Yahudi toplumuna mensup üyelerin, İsrail'in Gazze operasyonlarından sonra ülkede Yahudi karşıtı duyguların arttığı yönündeki ifadelerine yer verildi. Raporun ''Amerikan Yönetiminin Siyaseti'' başlıklı bölümünde de, ABD Büyükelçiliğinin Heybeliada'daki ruhban okulunun açılmasına izin verilmesi için çağrılarda bulunduğu, Başkan Barack Obama'nın Nisan'daki ziyareti sırasında, okulun açılmasının din özgürlünün önemi açısından taşıdığı önemi dile getirdiği kaydedildi. Raporda, Patrikhane'nin ve Süryanilerin sorunları, dini grupların vakıf ve dernek kurabilme koşuları, Vakıflar Kanunu, Alevilerin şikayetleri, Malatya cinayeti ve Mor Gabriel davalarına ilişkin gelişmeler gibi birçok konuya da değinildi. TÜRKİYE, DİNİ ÖZGÜRLÜK İHLALLERİNİN ''KAYDA DEĞER'' OLDUĞU ÜLKELER ARASINDA Raporda, dini özgürlüklere ilişkin ihlallerin ''kayda değer'' olduğu ülkelerdeki durumdan bahsedilirken, Türkiye'ye de yer verildi. Raporun bu bölümünde, Türkiye'nin yanısıra, Afganistan, Azerbaycan, Brunei, Burma, Çin, Küba, Mısır, Eritre, Fiji, Hindistan, Endonezya, İran, Irak, İsrail, Laos, Malezya, Nijerya, Kuzey Kore, Pakistan, Rusya, Suudi Arabistan, Somali, Sudan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Venezuela, Vietnam ve Yemen'deki durum anlatıldı. Dini özgürlükler konusunda özellikle kaygı duyulan ülkeler ise, Burma, Çin, Eritre, İran, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Sudan ve Özbekistan olarak gösterildi. Bu iki kategorideki ülkelerin bazıları, raporun dini özgürlüklerde belli ilerlemeler ve olumlu gelişmeler kaydeden ülkelerin listelendiği bölümünde de yer aldı. Bu bölümde de, Avustralya, Bahreyn, Bangladeş, Brezilya, Çin, Almanya, Hindistan, Endonezya, Kazakistan, Lübnan, Moldova, Hollanda, Yeni Zelanda, Umman, Pakistan, Katar, Suudi Arabistan, Sırbistan, İspanya, Tunus, Türkmenistan ve Vietnam'ın adı geçti. AA 616651 Güney'den Kuzey Kore'ye kaçış Güney Kore'den nadir görülen girişimle bir kişi, komünist Kuzey Kore'ye sığndı. 30 yaşındaki Kang Dong Rim isimli Güney Koreli, "hayranı olduğu kuzeye kaçtı". 617469 Hayyam Garipoğlu'nun oğlu tanıkla yüzleştirildi İşadamı Hayyam Garipoğlu'nun oğlu F. Garipoğlu, geldiği İstanbul Adalet Sarayı'nda cinayetinin bir tanığıyla yüzleştirildi. Sultanahmet'teki İstanbul Adalet Sarayı'na avukatı Aytekin Kaya ile birlikte gelen F. Garipoğlu, burada soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Faruk Erşen Yılmaz ile görüştü. Adliye çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Garipoğlu'nn avukatı Kaya, müvekkilinin, olay gecesi katil zanlısının yanında bir kişi olduğunu beyan eden taksiciyle yüzleştirildiğini söyledi. Kaya, "Yemin ettirildikten sonra taksici, gece C.G'nin yanında olan kişinin F. Garipoğlu olmadığını söyledi. Zaten önceden yapılmış işlemler yeniden tekrar edildi. Farklı olarak yüzleştirme yapıldı. Artık davanın açılmasını bekliyoruz" dedi. Savcı ve polislerin ne iddia varsa onları incelediklerini ve tekrara varan işlemlerin de yapıldığını belirten Kaya, "Mutlaka soruşturmayı yürüten savcıların bir kanaate vardığını düşünüyorum. Dolayısıyla kovuşturmaya geçileceğini düşünüyorum. F. Garipoğlu, ifadesini tekrarladı ve olay günü orada olmadığını, saat 18.00'den itibaren evinde olduğunu söyledi" diye konuştu. Avukat Kaya, "Her iddiayla uğraşırsak ana zeminden uzaklaşırız" dedi. 617343 Ankara'da 70'e yakın okulda domuz gribi vakası ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Ankara'da 70'e yakın okulda domuz gribi vakası Ankara Valisi Önal, 70'e yakın okulda domuz gribi vakası görüldüğünü açıkladı. ANKARA Ankara Valisi Kemal Önal, katıldığı bir televizyon programında Başkent'te 70'e yakın okulda domuz gribi vakası görüldüğünü açıkladı. 27.10.2009 GÜNDEM 616170 Papa'yı Ağca'dan koruyan melek öldü İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Papa'yı Ağca'dan koruyan melek öldü 1981'de Ağca'nın Papa II. John Paul suikastı sırasında Papa'nın vurulmasına engel olamayan Vatikan'ın şef badigardı Cibin 83 yaşında hayatını kaybetti DIŞ HABERLER Vatikan'ın güvenlik teşkilatının başında olan ve aynı zamanda Katolik dünyasının 78 yaşındaki ruhani lider Papa 16. Benediktus'un da koruması olan 83 yaşındaki Camillo Cibin dün hayatını kaybetti. Ünvanı Papa'nın 'koruma meleği' olan Cibin Papa Papa II. John Paul'ün de şef korumalığını yapıyordu. 1963 yılından bu yana görevde olan ve Vatikan'da üst rütbede kişilerin korumalığını üstlenen Cibin, 1981 yılında Mehmet Ali Ağca'nın Papa II. John Paul'e yaptığı suikastı engelleyememişti. Ancak bir yıl sonra başka bir suikast girişimindeki başarısıyla Papa II. John Paul'ü bıçaklı saldırıdan kurtarmıştı. Cibin 2006 yılında sağlık sorunları nedeniyle emekliye ayrılmıştı. 27.10.2009 DÜNYA 617299 İngiltere Destek Yineledi : İngiltere Destek Yineledi Türkiye'nin AB'ye üyeliğini destekleyen Dışişleri Bakanı Miliband, Avrupalı olmanın ırk veya dinle değil, değerlerle alakalı olduğunu söyledi. Yayına Giriş: 27.10.2009 13:37:57 Güncelleme: 27.10.2009 14:23:15 İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğine desteğini tekrarladı. Miliband, "Türkiye ile ilgili endişelerin büyük bölümünün temelinde, tarihi geçmiş bakış açısı yatıyor" dedi. Londra Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde konuşan Miliband, Avrupalı olmanın ırk veya dinle değil, değerlerle alakalı olduğunu, laik Müslüman bir ülkenin Avrupa Birliği'ne dahil edilmesinin, Birliğe güç kazandıracağını söyledi. Miliband, Türkiye'nin üyeliğinin getireceği kazançlar arasında, Avrupa'ya enerji temininin garanti altına alınacak olmasına dikkat çekti. Avrupa'nın, Balkanlar'ın batısının entegrasyonundaki sorumluluğuna da değinen Miliband, genişlemenin Birliği güçlendireceğini belirtti. 616908 Genç kadının esrarengiz ölümü 12.46 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Genç kadının esrarengiz ölümü ’ta yalnız yaşayan genç bir kadın evinde ölü bulundu. AA muhabirin aldığı bilgiye göre, Müdürlüğü’ne bağlı İl Kontrol Laboratuvar Müdürlüğü’nde görevli Nevin Yücel’in (32), iş yerine gelmemesi üzerine mesai arkadaşları durumu polise bildirdi. Bunun üzerine polis ekipleri Yücel’in Gülbahar Hatun Mahallesi’ndeki evine gitti. İkinci kattaki eve merdivenle giren ekipler, Nevin Yücel’i dairenin giriş kapısı önünde ölü buldu. Yücel’in cesedi yapılmak üzere Tokat Dr. Cevdet Aykan Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Genç kadının yakınları evin önünde olayın üzüntüsünü yaşadı. . 617062 Topa 103 km hızla vurmanın sırrını açıkladı Barcelona'nın 6-1 kazandığı maçta, serbest vuruştan skoru 2-0'a getiren golü atan İbrahimoviç'in topa verdiği hız İspanya'da konuşuluyor. Geçen sezon İnter formasıyla İtalyan liginde serbest vuruştan iki gol atan İbrahimoviç'in bu gollerin birinde topa saatte 124 kilometrelik hız verdiği hatırlatıldı. İsveçli futbolcu, topa sert vurmayı İnter'deyken Sinisa Mihajloviç'ten öğrendiğini açıklarken, ''Zaragoza maçında serbest vuruşu ben kullanmak istedim, çünkü İtalya'da bu tip vuruşlarda çok çalışma yaptım. Antrenmanlarda eğer yanınızda Mihajloviç gibi biri bulunuyorsa sert şut çekmeyi öğreniyorsunuz. O, topa iyi ve sert vurmayı bilen bir futbolcu'' dedi. Real Zaragoza'ya attığı golden dolayı heyecanlandığını ve çok mutlu olduğunu kaydeden İbrahimoviç, Barcelona'ya artık uyum sağladığını ve fiziksel olarak kendisini çok iyi hissettiğini söyledi. 617702 Ünlü İngiliz politikacı, 45 yıllık Sovyet ajanı çıktı İngiliz ve dünya sendika hareketinin unutulmaz liderlerinden biri sayılan Jones'in SSCB'yi çok sevdiği için Moskova'ya gizli istihbarat bilgileriyle yardım ettiği iddia edildi. Gazete, "Jones, Sovyet Rusya'sına yardım etmeyi kendisine "kutsal bir görev" olarak görüyordu. Ve dolayısıyla KGB'ye uzun yıllar hizmet etti." yorumunda bulundu. Jones'in dönemin İngiliz çalışma bakanları Harold Vilson ve Jim Kalehan'la arkadaşlık yaptığı da iddia edildi. Jones nükleer silah, bazı askeri sır ve bilgileri KGB'ye aktardığı da iddialar arasında. 1930 ve 1940'lı yıllarda İngiliz Komünist Partisi üyesi de olan Sovyet ajanı, KGB yetkilileriyle 1938 yılında İspanya'daki İç Savaş sırasında tanışmış. 1970 yıllarda İngiliz istihbaratı Mİ5 Jones'in telefonlarını dinlemeye başlayarak izine düşmeye çalıştı. Ama bu çalışmalardan hiçbir sonuç alınamadı. Jones 2009 yılında 96 yaşında hayatını kaybetti. Öldüğü sıralarda İngiliz basını Sovyet ajanı hakkında, "sert ve dürüst bir insandı" diye yorumda bulunmuştu. 616512 McDonald's artık İzlanda'da yok 09.42 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, artık 'da yokKüresel gıda devi mali krizin vurduğu 'daki restoranlarını kapatarak bu ülkeden tümüyle çekiliyor. Dev gıda zincirinin 'da, tümü başkent Reykjavik'te olmak üzere toplam restoranı olduğu, bunların tümünü gelecek haftasonunda kapatacağı belirtildi. firmasının İzlanda'daki bayilik verme hakkını elinde tutan Lyst Hr firması yöneticisi Magnus Ogmundsson, bu kararı kolay almadıklarını, ancak ekonomik durumun kötüleştiğini vurguladı. Restoranlara ürünlerin 'dan ithal ettiğini, İzlanda parasının değer kaybetmesiyle de bu durumun çok pahalıya geldiğini belirten Ogmundsson, "Örneğin Almanya'dan ithal edilen kilo soğana, şişe iyi viskiye eşdeğer para ödüyorum" dedi. Ogmundsson, kapatılacak restoranların daha ucuz İzlanda ürünleri satacak başka bir isim altında yeniden faaliyette bulunmasını planladığını da sözlerine ekledi. İzlanda'da ilk McDonald's restoranı 1993 yılında açılmıştı. S 617254 Bakırköy'de çocuk istismarcısına gözaltı İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen ayrı mailde, Bakırköy Fabrikalar Caddesindeki bir apartmanda oturan T.D.T'nin (37), "küçük çocuklara cinsel istismarda bulunduğu ve evde alıkoyduğu, binanın bodrum katındaki dairesinde çocuklara tecavüz ettiği" öne sürüldü. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü ekiplerince başlatılan çalışma kapsamında, 10 gün önce, grafiker olduğu belirtilen T.D.T. gözaltına alındı. İfadesine başvurulan şüpheli, hakkındaki iddiaları kabul etmedi ve bu kişinin evindeki bilgisayarı ile diğer eşya incelemeye alındı, bu arada şüpheli serbest bırakıldı. Bilişim Suçları Şube Müdürlüğünün bilgisayarda yaptığı inceleme sonucunda bin 126 adet küçük yaşta çocuk pornografisi içeren fotoğraf ve görüntü kaydına rastlandı. Evdeki, adet cep telefonu, adet fotoğraf makinesi, 180 DVD ve VCD ile diğer bilgisayar parçalarına el konuldu. Tekrar gözaltına alınan T.D.T'nin, "bilgisayar ortamında tanıştığı çocukları evine davet ettiği ve pornografik fotoğraflarını çektiği, daha sonra da tehditle cinsel istismarda bulunduğu" iddia edildi. Aynı şekilde 12-13 yaşlarındaki 15'e yakın çocuğu istismar ettiği öne sürülen T.D.T, şubedeki işlemlerinin ardından "küçük yaşta çocuklara cinsel istismar" ve "veri kaydı yapmak" suçlarından adliyeye sevk edildi. 616125 'Bazen maça bile çıkmak istemiyoruz' Trabzonspor'un genç futbolcusu Barış Memiş, genç yaşına rağmen cesur açıklamalar yaptı. Belki de Trabzon şehrinin bağrından çıktığı için, rahatça dile getirdi sıkıntıları. Çünkü o, taraftarını eleştirmedi. Aslında hemşehrileriyle dertleşti. "İnsanlar artık çok kredisiz olmaya başladı Trabzonsporlu futbolcular için. Taraftar hasretini, futbolculara çok negatif aksettiriyor. İnanın tepkileri duymamak için maça bile çıkmamak istediğimiz zamanlar oluyor." diyen Barış memiş, bu baskının diğer büyük takımlardan bile fazla olduğunu savundu. Tribünlerin hedef tahtası haline gelen Yattara'ya da sahip çıkan Barış Memiş, "Onun duyguları artık olağanüstü, bir Trabzonlu kadar. Belki de bazı Trabzonlulardan Trabzonspor’u daha iyi anlayabiliyordur ve daha iyi Trabzonlu’dur. kadar açık ve net, kesinlikle." diye konuştu. "BAZEN MAÇA ÇIKMAK BİLE İSTEMİYORUZ" Bir Trabzonlunun Trabzonspor’da futbol oynaması ne kadar zor, ne kadar kolay? Çok hassas bir denge herhalde. Kesinlikle. Öncelikle ben şunu söylemek istiyorum. Bir Trabzonlu ve bir Trabzonsporlu olarak ailemim yaşadığı, doğup büyüdüğüm yerde futbol oynadığım için gerçekten çok mutluyum. Bundan zevk alıyorum. Takımda bir çok Trabzonlu abilerimiz, arkadaşlarımız var. Onların çevresi, arkadaşları burada. Herkes iyi oynayalım, yenelim, sokakta arkadaşlarımızla dolaşalım, ailelerimizn yüzünü güldürelim istiyor. Ama inanın Trabzon kadar baskılı bir şehir ki; çünkü kolay değil, 26 yıllık bir şampiyonluk hasreti var, herkes bunu bekliyor. Herkes Trabzonlulardan bir şey bekliyor. Tabii ki biz saha içerisinde ani bir hareket yaptığımız zaman, top kaybı veya bir hata yaptığımız zaman, insanlar artık çok kredisiz olmaya başladı Trabzonsporlu futbolcular için. Çünkü taraftar bu hasretini, bu özlemini sahaya futbolculara çok aksi, çok negatif yönde aksettiriyorlar. İnanın tepkileri duymamak için maça bile çıkmamak istediğimiz zamanlar oluyor. Belki büyük takımlarda bunlar yaşanabilir ama ben Trabzon’da yaşandığı kadar yaşanacağını zannetmiyorum. Takımda kaç tane Trabzonlu futbolcu var? Yanılmıyorsam 4-5 tane. Tolga Zengin, Engin, Tayfun, ben. 4-5 civarı. "YABANCILAR BİZİ ANLAMAZ, TAKIMDA DAHA FAZLA TRABZONLU OLMALI" Bu sayının az olması bir Trabzonlu olarak senin futbol oynamanı zorlaştırıyor mu? Tabii ki zorlaştırıyor. İnanın biz sahada Trabzonlular olarak sırt sırta verip de baskılara direndiğimiz zamanlar oluyor. Ama sayımız daha fazla olsaydı çok daha iyi olurdu. Çünkü Trabzonlular kendi aralarında sırt sırta verip dışarıdan gelen tepkilere karşı daha güçlü, daha dirençli olabilirler. Biz tabii ki Trabzonlu olarak bunun farkındayız ve şampiyonluk hasretinin en iyi farkında olan biziz. Biz de bunları yabancı arkadaşlarımıza anlatmaya çalışıyoruz. Tabii ki bizim gibi olamazlar, bizim gibi anlayamazlar. Belki de “Bunlar ne diyor?” derler. Ama yavaş yavaş, yaşadıkça öğrenecekler. Ben şuna kesinlikle eminim, Trabzonlu’dan başka bu duyguyu anlayacak kimse yoktur. Kesinlikle büyüklerimizin işine karışmak gibi bir şeyimiz olamaz ama takımda sayımızın çok daha fazla olmasını isteriz bir Trabzonlu olarak. "YATTARA BAZILARINDAN DAHA İYİ TRABZONLU!" Yattara ne kadar Trabzonlu sence? Bence tam anlamıyla Trabzonlu. Çünkü onun duyguları artık olağanüstü, bir Trabzonlu kadar. Kayserispor maçı oynadık ve Kayserispor maçında oyundan çıkarken tepki aldı. Oyundan çıktı ve yedek kulübesine geldi, yanıma oturdu. Kale arkası tribün protesto ediyordu, “Yattara git buradan, artık bırak” diye. Yattara ile gece beraberdim, ben kendisini çok seviyorum, abiden öte benim için. Kendisinin morali çok bozuktu ve bana söylediği şey şuydu: “Ben bu takım için, ben bu şehir için neler yaptım. Ben bu insanların yüzünü çok güldürdüm. Şimdi niye böyle?” Bence bu sözler tamamen yeterli Yattara’nın ne kadar Trabzonlu ve Trabzonsporlu olduğunun görülmesi için. Belki de bazı Trabzonlulardan Trabzonspor’u daha iyi anlayabiliyordur ve daha iyi Trabzonlu’dur. kadar açık ve net, kesinlikle. "TAKIMDA TRABZONLU BİR ABİ OLSA PROTESTOYU DURDURURDU" Yattara’ya tepki gösterenler Trabzonlular. Sen de bir Trabzonlu olarak gösterilen tepkiler hakkında ne düşünüyorsun? Biraz önce de demek istediğim buydu. Geçen sene Hüseyin Cimşir abimiz bu konuda bize çok yardımcı olurdu. Öyle veya tipten bir Trabzonlu abimiz olsaydı, belki de tribüne dur işareti yapacaktık ve duracaklardı, bizi dinleyeceklerdi. Ama ben orada tek başımaydım, ben bunu yapamadım. Belki de protestoyu an önleyebilirdik. Biraz önce demek istediğim konu bu işte. "SÜREKLİ OYNAYABİLMEK ÇOK ÖNEMLİ" Geçen seneki Barış’la bu seneki Barış arasında ne fark var? Mutlaka her geçen hafta daha fazla tecrübe kazanmışsındır ama oynayıp oynamamaya baktığımız zaman oradaki istatistikler farklılık gösteriyor. Belki insanlara bu sözler biraz klasik gibi geliyor ama bir futbolcunun kesinlikle, genç de olsa çok tecrübeli de olsa, ne olursa olsun oynamaya ihtiyacı var. Çünkü sürekli oynasanız, oynama sürekliliği kazandığınız için gol pozisyonunu değerlendirebilirsiniz. Ama oynamadığınız zaman, pozisyona girdiğinizde şaşırabiliyorsunuz. Ben geçen sene lige iyi başlamıştım. Bu sene de çok iyi başladım ama geçen sene gibi devamını getiremedim. Yattara’nın da sakatlanması büyük rol oynuyor, kimse sakatlık istemez ama birazcık benim önümü açmış oluyor. Çok iyi başladım, hazırlık maçlarında çok iyi oynadım, goller attırdım. Lige de aslında iyi girdiğimi düşünüyorum. UEFA Kupası ilk deneyimimi yaşadım ve gayet iyi şekildeydi. Ardından Bursa maçında da çok iyiydi. Ama hocamızın taktiğiyle belli bir dönem oynamadım. Pes etmiyorum. Yaşım daha genç. Neden genç yaşta başarmayayım ki? Düşünsenize insan 17-18 yaşında takıma çıkıyor, bu yaşta başarmak varken, benim daha senem var, daha senem var gibi ileri tarih sürerse illa ki bir düşüş yaşayacaktır. Şu an röportaj yaptığımız bu güzel yerlerin bile tadını başka yerlerde çıkartamayacaktır. Sezon başında şans buldum diyorsun. Şansı iyi kullanıp kullanamak mı yoksa sadece hocanın tercih meselesi mi? Özeleştiri yaptığın zaman ne çıkıyor ortaya? Özeleştiri yaptığım zaman, aslında hayatta kendimi övmeyi benimsemeyen bir insanım. Büyüklerimden bunu öğreniyorum. Touluse maçında ki, ilk kez böyle bir heyecan yaşadım, çok iyi oynadığımı düşünüyorum. Bursa maçında iyi oynadığımı düşünüyorum ama sonrasında hocanın diğer takımların durumuna göre yaptığı bir tercih var. Ben tercih meselesi olarak düşünüyorum. Saygı duyuyorum. Kesinlikle beni düşünmüyor diye birşey düşünmüyorum. Tabii ki beni düşünüyordur çünkü benimle konuşuyor, bana güvendiğini, benim yeteneklerm sayesinde bana forma verdiğini söylüyor. Ben de bekliyorum, çalışmamı asla aksatmıyorum. "İLK 2’Yİ ZORLAYACAĞIZ!" Puan sıralamasındaki yeriniz ve takımın performansı için ne düşünüyorsun? Takımımız kesinlikle Türkiye’nin en kaliteli 3-4 takımından biri. Biz aslında bu sonuçları biraz da konsantre eksikliğine bağlıyoruz. Şehirdeki baskı da çok önemli burada. Geçen sene yenildiğimiz maçtan sonra bizi alkışlıyorlardı. Ama bu sefer maçın başlarında gelen ıslıklamalar, protestolar bizi çok etkiledi. Ama şunu demek istiyorum: Ligin ilk yarısında kalan bütün maçları kazanacağımıza ve şampiyon olmasak bile ilk 2’yi zorlayacağımıza inanıyorum. Kaybettiğimiz puanlar var ama bu bizim için hiç önemli değil, biz kendimizi biliyoruz. Biz istersek, kendimiz için, hiç kimse için değil kendimiz için bunu başarabileceğimizi biliyoruz. İlk diyorsun. Kesinlikle. Şu ana kadar Trabzonda konuştuğum kişiler içerisinde en iddialı söylemi sen dile getirdin Barış. Çünkü ben herkesle konuşurum. Takımda bütün abilerimi biliyorum. Mesela biz Galatasaray maçında çok kötü goller yedik, bu bir gerçek. Ama ben Egemen Korkmaz’ın, Giray Kaçar’ın ne kadar kaliteli futbolcu olduğunu biliyorum. Çünkü onlarla içiçeyiz. Bunu başka kimse bilmiyor. Bunu ancak yaşayan bilir. Ben iddialıyım, zaten büyüklerimden, abilerimden duyduğum şeyleri paylaşıyorum. Hiçbir zaman ayrımcılık yok. Onlar ne diyorsa biz de aynı düşünceleri kafamızda kuruyoruz. "BROOS'A ZAMAN VERİLMELİ" Yöre insanının aceleciliğini ve acımasızlığını biliyorsun. Camianın eleştiri oklarına hedef olan isim bu sene de Broos. “İstifa etsin, gitsin, bu takımın hocası değil” gibi birçok söylem var. Bunun karşısında “İyi hoca, şans verilsin” diyenler de var. Bunları nasıl karşılıyorsun? Bu ikinci söyledğinzi söyleyenler, kesinlikle, futbolu iyi bilenlerdir. Çünkü Hugo Bross, bu takımı ilk 2’ye oynatacak bir teknik direktör. Futbolculukta ve antrenörlükte yaşadığı çok büyük başarılar var. Neden Trabzonspor’da olmasın ki? İdmanlarda hocaları gözlemleriz, gözlemlerimize göre biz çok rahatız, biz yorulduğumuz zaman kesmeyi biliyor, idman programı çok iyi, taktiksel yönde bize çok iyi şeyler öğretiyor, biz ondan çok şey kazanıyoruz. Bence kesinlikle zaman tanınması lazım. Hoca kafasındaki şablonu bu takıma yerleştirdiği zaman çok daha hızlı bir şekilde yükselişe geçeceğiz. LİGGTV 2009-10-27 03:02:57 Sen daha sampiyonluga oynaman gerektigini kavrayamamissin..Bu takima adam gibi teknik direktör ve futbolcu getirmeyen yönetim ve yönetimi orada tutanlar utansin...Bizden daha fazla Trabzonluymus Yattara...kendi komplekslerine maca cikmayan adami ne yapalim..TS nin ne zaman ihtiyaci varsa Yattara orada yok..yabanci futbolcu alinacaksa saglam bir adam olsun..calim yapan degil isini yapan adam lazim...Size kredi tanindi daha ne kredisi istiyorsun..Sen canini disine takip oynasan taraftardan tepki almazsin.. komandara 2009-10-27 03:02:35 küçük yaşta yıldızın parlayınca birden kendisini dünyanın efendisi sanan örneklerin gibi oldun barış. trabzonsporda çok oldu senin gibiler ama hepsi senin gibi parlamadan söndü. sende onların yollarından gittiğini gösteriyorsun aslında. ödül törenine hawai tişörtleriyle gidip,valinin karşısında şapkayı çıkarma ihtiyacı duymaman aslında hangi ruh halinde olduğunun göstergesi. şımarmak yerine idman yapsaydın şimdi ilk 11 de oynuyor olurdun KAYA TRABZONLU 2009-10-27 02:50:44 bn formayı avnı akerde bı kere gıymek ıcın dunyalarımı verırım barıs...benı konsturma sımdı...o yuzden adam gıbı topunu oyna topcu ol.. new yorktan selamlar sana.. can demri 2009-10-27 02:06:07 Haber7 Trabzonspordan haber yayınlarmıydı Lütfen birisi rüya gördüğümü söylesin Emre Seydioğlu 616277 Ağrı, Mardin Kayseri ve Adana'da Grip : Ağrı, Mardin Kayseri ve Adana'da Grip Ağrı, Mardin, Kayseri ve Adana'da domuz gribi vakasına rastlandı.Manisa'da da domuz gribi şüphesiyle bir öğrenci tedavi altına alındı. Yayına Giriş: 27.10.2009 02:03:48 Güncelleme: 27.10.2009 02:03:48 Ağrı'da 5, Mardin'de 3, Kayseri ve Adana'da ise 1'er domuz gribi vakası tespit edildi. Ağrı'da virüs görülen kişiden ikisi tedavi edilerek taburcu edilirken, üç kişinin tedavisi sürüyor. Mardin'de ise tüm okullar hafta sonuna kadar tatil edildi. Kayseri'de Erciyes Üniversitesi'nde öğrenim gören bir öğrencide domuz gribi virüsü tespit edildi. Gözlem altında tutulan öğrencinin sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. Ağrı'da ise domuz gribi şüphesiyle 11 kişiden alınan numunelerden 5'inde H1N1 virüsü bulundu. Bu kişilerden ikisi tedavi edilerek taburcu edilirken, üç kişinin tedavisi sürüyor. Mardin'de Okullar Tatil Domuz gribiyle ilgili bir haber de akşam saatlerinde Mardin'den geldi. Kentte üç öğrencide domuz gribi virüsü görüldü. Bu gelişme üzerine Mardin'deki tüm okullar hafta sonuna kadar tatil edildi. Adana'da da bir ilköğretim öğrencisinde domuz gribi virüsü görüldü. Evde tedavi altında tutulan öğrencinin sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. Manisa'da da bir üniversite öğrencisi domuz gribi şüphesiyle tedavi altına alındı. Özel donanımlı ambulans Salihli'den Manisa Devlet Hastanesine getirilen öğrencinin, İstanbul'da H1N1 virüsü taşıdığı tespit edilen bir kişiyle teması olduğu belirtildi. 616400 Bütünlük kazandırdı Rıdvan Dilmen Bütünlük kazandırdı 27 Ekim Salı 2009 Daum’un doğru tercihleri, seyircisinin adeta oyuncuların ruhlarına, duygularına girmesi derbide sonucu belirledi. havlu atmaz ama hassas bir kadrosu olduğu da gözardı edilmemeli Teknik direktörler, oyuncular, kadrolar değişiyor ama Fenerbahçe yine kazanıyor. Ben aslında önümüzdeki sezonlarda derbilerde ev sahibi takımların 10 maçın en fazla bir veya ikisini kaybedeceğini düşünüyorum. Eskisi gibi ortada geçmeyecektir maçlar. Galatasaray 23 kez ve Fenerbahçe ile oynamış, bir maç kazanabilmiş. Bundan sonraki yıllarda da ev sahiplerinin böyle bir istatistiği yakalama şansları var. Ancak 10 maçın üst üste kazanılması, ne kadar hayır desek de psikolojik faktörleri ön plana çıkarıyor. Oyun karakterleri aynı Psikolojik faktör derken ilginçtir, maçtır kazanamayan Galatasaray’dan daha fazla konsantrasyon, daha fazla fizik güç ve mücadele beklerken, maçı üst üste kazanan Fenerbahçe’yi daha arzulu ve fizik olarak iyi gördük. Bunda takımın yanındaki, hatta neredeyse sahanın içindeki seyircinin büyük rolü var. Oyuncuların sanki ruhlarına, duygularına giriyorlar. Fenerbahçeli futbolcular yorulsalar da, kendilerini zorluyorlar. Bu durum Galatasaray’ın direncini kırıyor. Bu en önemli faktör. Maça baktığımızda iki takımın da oyun karakteri aynı. 4-2-3-1 oynuyorlar. Galatasaray takımı beklenen, Fenerbahçe ise farklı bir kadro ile çıktı. Düşünebiliyor musunuz; Daum Milli Takımı ile Dünya Kupası’na gitmeye hazırlanan Santos’u oynatmıyor, Brezilya Milli Takımı’nın yanından bile geçemeyen Vederson’a formayı veriyor. Sağ kanatta da kuvvetli, forvette Kazım da. Kazım, Semih ve Güiza gibi isimlere tercih ediliyor. Daum şunu düşünmüş, ‘Ben Galatasaray’ı fizik gücü ile yıldıracağım’. Galatasaray’ın dörtlü savunmasının önünde iki oyuncu oynuyor, Fenerbahçe’de de... İki takımda da ortadaki ikilinin önünde dört kişi var. Ama Galatasaraylı oyuncular fizik olarak yetersiz. İşte fark burada. Fenerbahçe’de de bu maça gelirken ideal kadrodaki Santos, Güiza, Semih ve Alex fizik olarak üst düzeyde değildi. Daum bunların arasından tek tercih yaptı ve Alex’i oynattı. Güiza, Semih ve Santos’u kulübede oturtup fizik gücü yüksek bir takımla sonuca gitmek istedi. Ve haklı da çıktı. Rijkaard’ın hatası Öndeki oyuncular Alex dışında adeta rakiplerinin stoperlerini, beklerini bitirdiler. Orta sahada Emre Cristian ikilisi, hem savunmaya hem hücuma oyunun genelinde çok yardımcı oldular. Böylesine fizik, teknik ve konsantrasyon olarak hazır bir takımın kaybetme şansı yoktu. Maçı da Aydın’ın dışında pozisyon vermeden bitirdiler. Galatasaray’a gelince; Fenerbahçe daha sıkı bir takım görüntüsüydeyken, onlar kırılmaya müsait bir takım kimliğindeydi. Bugüne kadarki maçlarda dirençsiz takımlarla oynadıkları için kaliteleri fazlasıyla ortaya çıkmıştı. Ama derbide kaliteleri oyunu döndüremedi. Teknik Direktör Rijkaard maça ortak olabilir miydi? Evet olabilirdi. 2-0’dan sonra duran toptan gelen gol, psikolojik faktörlerle Galatasaray’ı oyuna ortak edebilirdi. En çok ihtiyacı olan oyuncu iyi oynamamasına rağmen Arda’ydı. Rijkaard, Arda’yı çıkarınca zaten ceza sahasının 10 metre önünde rakibi savunan Fenerbahçe pozisyon vermedi. Fenerbahçe takımı ilk golü attığında topun üzerinden atladı. Üçüncü golde top Güiza’dan sekse Carlos vuracaktı. Topu da ağlardan çıkardı. Carlos 36 yaşında. bölgede olması gereken Aydın ve Keita gibi oyuncular piyasada yoklar. Galatasaray havlu atmaz, toparlar. Ama çok hassas bir kadroya sahipler. Fenerbahçe çok morellendi. Zaten perşembe günü Bükreş deplasmanında da çok beğenmiştim. Şimdi deplasmanında derbide dinlenen Santos, Güiza ve Semih’in kullanılması şart.  Beşiktaş sessiz sedasız geliyor Beşiktaş sinsice geliyor. Kazanılan üst üste üç maç ve arada Wolfsburg beraberliği takımı kendine getirdi. Aslında galip geldiği maçlarda, kaybettiği karşılaşmalardaki kadar iyi oynamadı. Ama kötü oynarken kazanmak, taraftarla aradaki soğukluğun kalkmasını sağladı. ve öğrencileri ortaya koydukları futbolla değil, mücadele ile rakiplerine adeta “Durun bizi çok hafife almayın” dediler. Bundan sonra İnönü zor Ancak gerideler ve hiç kredileri yok. ’nde de içerideki iki maçı kazanırlarsa yollarına devam etme şansları yüksek. Beşiktaş’ın teknik olarak tek şeye ihtiyaçı var; Topa daha fazla sahip olma, pas yapma... Psikolojik olarak da oyuncuların güven kazanması lazım. Wolfsburg ve maçının son bölümlerinde pas yaptılar, oyunu ele geçirdiler. Bunun dakikasını artırmalılar. Şablonu değiştirmeli Ben Mustafa Denizli’nin yerinde olsam kesinlikle şablonda değişiklik yaparım. Çünkü öndeki oyuncular gol atamıyorlar. Hemen hemen hücumda her oyuncu denendi, gol sayısı 7. Pozisyon vermiyorlar, doğru. ve Rüştü iyi kapanıyorlar. da iyi dönüş yaptı. Bu da önemli gelişme. Ama öndeki oyuncuların form tutması lazım ve bu sistem değişikliği ile olabilir. (313 yazı) 616917 İDO'da Cumhuriyet Bayramı için ek seferler 12.47 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 'da Cumhuriyet Bayramı için ek seferler Deniz Otobüsleri A.Ş (İDO), 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 30 Ekim Cuma günü okulların tatil edilmesi nedeniyle dış hatlarda yaşanacak yoğunluğu dikkate alarak ek ve seferleri gerçekleştirecek. ’dan yapılan yazılı açıklamaya göre, 28 Ekim Çarşamba günü arasında saat 18.30’da, 29 Ekim Perşembe günü de Bursa-Yenikapı arasında saat 14.30’da ek deniz otobüsü seferi konuldu. Kasım Pazar günü ise Yenikapı’dan Bursa’ya saat 15.30’da, aynı gün Bursa’dan da Yenikapı’ya saat 18.00’de karşılıklı düzenlenecek. Yenikapı- ve Yalova-Yenikapı arasında ise 28 Ekim Çarşamba günü saat 17.45’de, 29 Ekim Perşembe günü saat 13.30’da, Kasım Pazar günü ise saat 13.30 ve 17.45’de karşılıklı ek feribot seferleri yapılacak. Yenikapı- arasında ise Kasım Pazar günü saat 16.30’da, Bandırma-Yenikapı arasında da saat 21.30’da ek feribot seferi gerçekleştirilecek. Kasım Pazar günü ise Armutlu’dan saat 16.00’da, Armutlu Tatil Köyü’nden de saat 16.15’de kalkacak ek deniz otobüsü Yenikapı ve ’ya gelecek. . 617054 Irak'ın petrol ihracatı arttı Irak Petrol Bakanlığı verilerine göre, ham petrol ihracatı, yılın üçüncü çeyreğinde, bir önceki çeyreğe göre yüzde oranında artış gösterdi. Irak'ın yine üçüncü çeyrekteki petrol gelirleri de yüzde 27 oranında artarak 12,18 milyar dolara çıktı. Petrol, Irak'ın toplam gelirlerinin yüzde 95'ini oluşturuyor. 616650 Dalga 2010'da kıyıya çarpacak! Arama devi Google, yaptığı yeniliklerle adından söz ettiriyor. Firmanın son ürünlerinden Google Wave, "İnterneti yeniden keşfedin" benzeri sloganlarla birlikte tanıtılıyor. Wave'in, yeni bir anlayışa sahip sosyal ağ sitesi yönünde ilerleyeceği tahmin ediliyor. Henüz tüm dünyaya açık bir site değil. Sadece davetiye ile üye alıyor. Deyim yerindeyse biz şimdilik Wave'in bir ön izlemesini izliyoruz. Google, Wave'i 2010 senesi içerisinde halka açık hale getirmeyi planlıyor. Bunun için 2010'un ilk yarısını beklememiz gerekecek gibi gözüküyor. Wave, anlık mesajlaşma, sohbet odası, forum, araçlar gibi özelliklere sahip olacak. Wave'in şu anki ön izlemesi için bile yüzbinlerce davetiye talebinin geldiğini düşünürsek, ileride Wave adını daha çok duyacağımızdan eminiz. :: Yazan: SDN 617519 Irak’ın petrol ihracatı arttı 17.39 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, ’ın ihracatı arttı ’ın ham ihracatı arttı.  Irak Petrol Bakanlığı verilerine göre, ham petrol ihracatı, yılın üçüncü çeyreğinde, bir önceki çeyreğe göre yüzde oranında artış gösterdi.  Irak’ın yine üçüncü çeyrekteki petrol gelirleri de yüzde 27 oranında artarak 12,18 milyar dolara çıktı. Petrol, Irak’ın toplam gelirlerinin yüzde 95’ini oluşturuyor. S 616568 10:05 Çin hacı adaylarını aşılıyor 10.05 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, hacı adaylarını aşılıyor yetkililerinin, bu yıl hacca gidecek kişilere aşısı yaptığı bildirildi. Resmi Çin haber ajansı Şinhua’nın haberine göre, kuzeybatıdaki Ninghia eyaletinde binden fazla hacı adayı aşılanırken, hacı adaylarının aşı için kişi başına yuan (0,73 Doları) ödedikleri belirtildi.  Ajans, bu yıl hacca gidecek 12 bin 700 hacı adayının tamamının aşılanacağını da belirtti. hacı adayları, cumartesi günü ’ye gitmeye başlayacak.  Çin Sağlık Bakanlığının her gün güncellediği domuz gribi vaka sayısına göre, düne kadar Çin’de toplam 35 bin 664 vaka görüldü.  Bu arada Çin hükümeti, Çin’deki aşı üreticisine domuz gribi aşısı üretme lisansı verdi. Sağlık yetkilileri, yıl sonuna kadar 1,3 milyarlık Çin nüfusunun yüzde 5’ini aşılayacak kadar aşı üretilmesini beklediklerini kaydetti. Ve . 617735 Halkbank'tan turizm için açık çek Halkbank tarafından düzenlenen ''Üreten Türkiye Buluşmaları-Turizm Toplantısı''nın 11'ncisi Antalya Hillside Su Oteli'nde gerçekleştirildi. Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın toplantıda yaptığı konuşmada, turizm sektörünün ülke ekonomisine verdiği katkının, çok büyük olduğunu söyledi. Turizm sektörünün 12 aya yayılması için Halkbank olarak gereken özeni gösterdiklerini belirten Aydın, turizm sektörüne yıl içinde 900 milyon TL kredi kullandırdıklarını bildirdi. Aydın, şöyle devam etti: ''Üretmek çok önemli bir olay. Biz de üreten Türkiye'nin bankasıyız. Elbette üreten Türkiye'de turizm de var. Banka olarak turizm sektörüne 2004'ten sonra ağırlık vermeye başladık. 27 Mart 2003'te göreve başlayan bir ekibiz. zamana kadar Halkbank'ın reel sektöre vermiş olduğu kredi miktarı bilanço itibariyle 1,2 milyon TL idi. Bunun 600-650 milyon TL'si ile bankanın faiz kazanmadığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerine gönderdiği kredilere aracılık yapıyor, komisyon alınıyordu. Faiz geliri elde ettiğimiz tek kredi kalemi ise 500 milyon TL idi. Bilançonun yüzde 80'i görev zararı karşılığı kağıtlardan teşekküldü. İşte öylesine bir ortamda görev aldık. Kredi miktarını 60 kat artırdık. Bu 60 kat kredi içinde turizm ve tarıma ciddi anlamda kredi kullandırdık.'' Turizm sektöründe dünyanın dört bir yanından 25 milyon insanı Türkiye'ye getirmenin ve 22 milyar dolar döviz girdisi sağlamanın çok ciddi başarı olduğunu vurgulayan Aydın, bunu turizm sektörünün gerçekleştirdiğini dile getirdi. -''SEKTÖRE ÖZEL ÜRÜNLER''- Türkiye'de turizmi, 6-7 aylık dönemden çıkarıp 12 aya yayılmasının sağlanması gerektiğini vurgulayan Aydın, turizme yeni bakış açısı kazandırılmasını istedi. Banka olarak turizm sektörüne gereken desteği verdiklerini ifade eden Aydın, şunları kaydetti: ''Turizmi önce 6-7, aydan çıkarmalı, 12 aya yaymalıyız. Yeni bakış açıları getirmemiz lazım. Banka olarak biz de gayretler içinde olacağız. Bunun için sektöre çok özel ürünler sunacağız. Hem vade hem de fiyat yönünde avantajlı olacak kaynaklarımızı turizm sektörüyle paylaşacağız. Turizm böylece yılın tamamına yayılsın ve Türkiye'ye daha farklı ve daha çok turist getirelim.'' Halkbank olarak 2004 yılında turizm payından yüzde 2,52 oranında pay aldıklarını, Ağustos 2009 sonu itibariyle bu payı yüzde 8'lere çıkardıklarını anlatan Aydın, Antalya'da tüm sektörlere kullandırılan kredi miktarının 1,2 milyon TL olduğunu dile getirdi. Aydın, ''Antalya'ya gerçek anlamda kredilendirme yaptık. Kullandırdığımız kredilerde turizm sektörü çok büyük pay aldı. Bu kredilerde turizmin payı yüzde 70 civarında. Turizm sektörüne 900 milyon TL kredi kullandırdık. Bu çok ciddi rakamdır'' dedi. Halkbank'ın çok seçenekli kredi kaynakları olduğunu anlatan Aydın, bir yıl ödemesiz yıl vadeli işletme kredisi, yıl ödemesiz toplam yıl vadeli yatırım kredisi kullandırdıklarını anlattı. Halkbank'ın kredi kullandırmada hiç bir sorunu olmadığını ifade eden Aydın, şunları kaydetti: ''Halkbank'ın yüzde 112 artış ile 180 milyon dolar kredi kullandırdı. Kredinin ağırlıkLı bölümü turizm sektörüne verildi. Elimizde kaynaklar var. 470 milyon dolarlık kredi kaynağımız var, kredi vermede kaynak sorunumuz yok. Kredi ve fiyatlandırma konusunda, kaynak kullanımında bir sorunumuz yok. Antalya 600 bin yatak kapasitesi ile Türkiye'ye gelen turistin yüzde 50'isini cezbeden bir kent. Turizmin 12 aya yayılması için ek yatırım yapacaksanız, buna çok sıcak bakarız. İşletmelerinizi yenileyecekseniz buna çok hevesli olacağız. Sıfırdan yatırım yapacaksanız da onu da finanse edeceğiz.'' Antalya Vali Yardımcısı Yıldırım Uçar da, turizm sektörünün desteklenmesinin, sadece bu sektörün değil, çok sayıda sektörün desteklenmesi anlamına geleceğini söyledi. Yıldırım, Halkbank''ın turizm sektörüne verdiği desteğin bu anlamda çok önemli olduğunu vurguladı. -ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI AKAYDIN- Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ise turizm sektörünün Antalya'nın gündemini sürekli meşgul ettiğini ve çok önemli bir sektör olduğunu dile getirdi. Antalya turizm sezonunu değerlendiren Akaydın, turist sayısı açısından Türkiye'nin Yunanistan, İspanya ve diğer rakip ülkelerine göre daha şanslı olduğunu söyledi. Antalya'da turizmin 6-7 ay yapıldığını ifade eden Akaydın, kış sezonunda otellerin kapanmasıyla birlikte turizm sektöründe yüz bine yakın çalışanın işsiz kaldığını dile getirdi. Turizmde çok ciddi yanlışların yapıldığını vurgulayan Akaydın, Antalya'ya gelen turistlerin yüzde 60'ının kent merkezini bilmediğini, turistlerin sadece yüzde 6'sının Antalya Müzesi'ni gezdiğini söyledi. -DOMUZ GRİBİ PANİĞİ- Türkiye'de domuz gribi yüzünden panik yaratıldığını öne süren Akaydın, ''Domuz gribi panik yapacak bir durum değil. Türk basını bu konuda daha duyarlı olmalı'' dedi. Toplantıya Antalya ve ilçelerindeki turistik işletmelerin temsilcisi katıldı. AA 617687 Broos: Yarışın Halen İçerisindeyiz : Broos: Yarışın Halen İçerisindeyiz Broos: "Şampiyonluk yarışının halen içerisindeyiz. İkincilik ve üçüncülük hedefini ilk yarı sonuna kadar başarmamız gerekiyor." Yayına Giriş: 27.10.2009 17:07:49 Güncelleme: 27.10.2009 17:07:49 Trabzonspor Teknik Direktörü Hugo Broos, şampiyonluk yarışının halen içinde olduklarını söyledi. Broos, şu anda Fenerbahçe'nin oldukça gerisinde bulunduklarına işaret ederek, "Birkaç hafta önce bununla yüzleşmemiz gerektiğini söylemiştim. Ama hala yarışın içindeyiz. Şu andaki ikincilik ve üçüncülük hedefini ilk yarı sonuna kadar başarmamız gerekiyor" dedi. Bu sezon Bursaspor'un da lig yarışında yer aldığını ifade eden Broos, "Küçük denilen takımlar, büyük takımlar karşısında da galibiyetler alabiliyorlar. Büyük takımların işlerine çomak sokabiliyorlar. Biz de onların oyunlarına çomak sokmaya çalışacağız. Galatasaray ile aramızdaki puan farkı Fenerbahçe ile olan kadar değil. Onları yakalama şansımız var. Hedefimizi bu şekilde tespit ettik" diye konuştu. Broos, Brezilyalı oyuncu Alanzinho'nun şu anda sistemine uymadığını belirterek, "Oynamayan her oyuncuyu göndermek zorunda kalırsak devre arasında 8-9 oyuncu almak zorunda kalırız. Alanzinho'dan 'birkaç hafta sonra yararlanmayacağız' diye bir şey yok. Ciddi sorunlar haricinde kadroyu bozmadan sezonu tamamlamak istiyoruz. Şu anda düşünmediğimiz oyuncuları ileride düşünebiliriz" diye konuştu. 616991 Obama: Sıska olabilirim, ama kuvvetliyim İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Obama: Sıska olabilirim, ama kuvvetliyim MIAMI (A.A) ABD Başkanı Barack Obama, başarılı bir başkan olmak için gerekli güce sahip olmadığı yönünde kendini eleştirenlere mesaj verdi: "Sıska olabilirim, ama kuvvetliyim..." ABD'de 2010'da yapılacak kongre seçimleri için Demokrat Parti adaylarına mali destek sağlamak amacıyla Miami'de katıldığı bir etkinlikte konuşan Obama, "gündemindeki ideallerini gerçekleştirmek için kavgaya hazır olduğunu" ifade etti. Bazı kişilerin kendisi için olumsuz şeyler söylediklerini ve arkadaşlarının bundan endişe duyduğunu belirten Obama, "Sıska olmam, kuvvetli olmadığım anlamına gelmez" diye konuştu. Obama, geri çekilmeyeceğini, çünkü yıllardır yapılması gerekip de yapılmayanları gerçekleştirmelerinin zamanının geldiğini söyledi. Başkan Obama, sağlık reformu yasa tasarısını bu yılın sonunda Kongreden geçireceği konusunda emin olduğunu da bildirdi. 27.10.2009 DÜNYA 617027 13:17 Çocukları önce msn'de soydu sonra tehdit ile birlikte oldu 13.17 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Çocukları önce msn'de soydu sonra tehdit ile birlikte olduÖmer ERDEM/İSTANBUL, 'de 38 yaşındaki Tayfun Doğukan P., internette tanıştığı erkek çocukları kandırarak web kamerası ile çıplak görüntülerini çekti. Bir şirkette grafiker olarak çalışan Tayfun Doğukan P., “Görüntüleri internette yayınlarım” diye tehdit ederek çocuklarla birlikte oldu, çocukların çıplak görüntüleri ile fotoğraflarını çekti. Bir kişi, İstanbul Muhabere Şube Müdürlüğü’ne “Bakırköy Mahallesi, Fabrikalar Geçidi Mevkisi’nde bir şahıs sürekli olarak küçük yaştaki çocuklarla birlikte oluyor. Onların görüntülerini apartman katında çekiyor. Bakırköy’ün en güzel muhitinde bu tip olayların olmasını istemiyoruz” yazılı ihbar maili attı. İstanbul Çocuk Şube Müdürlüğü ekipleri 18 Ekim 2009 günü verilen adrese baskın düzünlendi. Gözaltına alınan Tayfun Doğukan P. sorgusunda suçlamaları kabul etmedi. Özel bir şirkette grafiker olarak çalışan Tayfun Doğukan P.'nin evinde bulunan dizüstü fotoğraf makinası, flash bellek, CD dolu çanta ve kart okuyucuya el konuldu. Bilişim Suçları Şube Müdürlüğü ekipleri, el konulan malzemelerde inceleme yaptı. İncelemede çoğunu özel bir şirkette grafiker olarak çalışan Tayfun Doğukan P.'nin çektiği 226 film ile 2126 fotoğraf bulundu. Polis çocuk pornosu görüntülerinin belirlenmesinden sonra Tayfun Doğukan P.’nin akıl hastasıymış gibi davrandığını söyledi. Polisin verdiği bilgiye göre Tayfun Doğukan P, yaşları 12 ile 14 arasında değişen çocuklarla msn'de tanıştı. Bir süre sohbet ettikten sonra kamera karşısında soyundu. Sonra da çocukların soyunmasını istedi. Ancak Tayfun Doğukan P., çocuklardan habersiz görüntüleri kaydetti. Tayfun Doğukan P., çocukları “Görüntülerini çektim. Ya yanıma gelirsin ya da bunları internette yayarım” diye tehdit etti. Tayfun Doğukan P., tehdit ile çocuklarla birlikte oldu ve porno görüntülerini çekti. Tayfun Doğukan P., iİfadesinin alınmasının ardından Bakırköy Adliyesi’ne sevk edildi. Çocuk Şube Müdürlüğü polis, “Şüpheliyi yakaladık ancak henüz mağdurlara ulaşamadık. Özellikle Bakırköy ve çevresinde oturanlar, çekinmesin. Eğer çocuklarının MSN listesinde bu şahıs varsa lütfen bizi arasınlar” dedi. . 617633 MEB hakkında suç duyurusu ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER MEB hakkında suç duyurusu BURSA (A.A) Türk Eğitim-Sen Bursa No'lu Şube yöneticileri, müfredattan kaldırıldığı halde basılan kitaplarla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı hakkında suç duyurusunda bulundu. Türk Eğitim-Sen Bursa Nolu Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu, Adliye binası önünde yaptığı açıklamada, okullarda her yıl ücretsiz ders kitabı dağıtımı yapıldığını hatırlatarak, bu uygulamanın ihtiyaç sahibi veliler için faydalı olduğunu ancak zaman içinde pek çok eksikliğinin ortaya çıktığını söyledi. Ücretsiz ders kitabı dağıtımının maliyetleri açısından milletin üzerinde yük haline geldiğini savunan Türkoğlu, 'İhtiyaç sahibine de ihtiyaç sahibi olmayana da dağıtılan kitaplar dengesizliği artırmıştır. Kitapların dünyadaki örneklerinin aksine yıl kullanılıyor olması ise tam bir israftır' dedi.  Türkoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca alınan kararla orta öğretim kurumlarındaki haftalık ders çizelgelerinin belirlendiğini dile getirerek, buna göre daha önceki yıllarda meslek liselerinde okutulan Bilgi ve İletişim Teknolojileri, Araştırma Teknikleri, Akademik, Spor ve Sanat Eğitim Alanları Tanıtım Modülü ve Mesleki ve Teknik Eğitim Alanları Tanıtım Modülü derslerinin, müfredattan kaldırıldığını kaydetti.  Müfredattan kaldırılan bu dersler için toplam milyon 133 bin adet kitap basıldığını belirten Türkoğlu, 'Plansız ve programsız şekilde yürütülen eğitim sebebiyle, milletin trilyonlarca lira parası heba edilmiş ve çöpe atılmıştır. Bu şekilde çöpe atılan milyon 133 bin adet kitap 100 ton ağırlığındadır' diye konuştu.  Türkoğlu, Bakan Nimet Çubukçu'ya konu ile ilgili bir an önce soruşturma başlatma çağrısı yaparken, 'Bizler bu gün milletimizin adına burada sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağız' dedi. Türkoğlu, basın açıklamasının ardından müfredattan kaldırılan derslerin kitaplarını geri dönüşüm kutusuna atarak durumu protesto etti. Türkoğlu ve beraberindekiler, daha sonra  Bursa Adliyesine girerek şube adına Milli Eğitim Bakanlığı hakkında suç duyurusunda bulundu. 27.10.2009 GÜNDEM 616516 Türkiye'nin Webstar'ı kim olacak? Global değeri olan web projelerini hayata geçirmek ve Türkiye’nin en büyük online proje bankasını oluşturmak amacıyla düzenlenen Webstar Türkiye yarışmasında geri sayım başladı. 15 Ekim’de toplanan yarışma ön jurisinin Türkiye’nin tüm illerinden gelen tam bin 814 fikirden finalde yarışacak 21 tanesini seçmesinden sonra sıra, final jurisinin yarışmada dereceye girmeyi hak eden fikirleri belirlemesine geldi. Bu amaçla 27 Ekim Salı günü Bahçeşehir Üniversitesi Kampusü’nde bir araya gelecek final jurisi, yine tüm gün sürmesi beklenen değerlendirme sürecinden sonra finale kalan 21 fikri özgünlük, yaratıcılık, uygulanabilirlik, ekonomik katkı ve farklılık kriterlerine göre sıralayarak yarışmanın kazananlarını seçecek. Jüride kimler var Webstar Türkiye finalinde dereceye girmeye hak kazananları belirleyecek büyük jurinin başkanlığını Koç Bilgi Grubu Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu yapacak. Yarışmanın final jurisinde bulunan diğer isimler ise şu şekilde: Alphan Manas Fütüristler Derneği Onursal Başkanı, Brightwell Holding Başkanı Caner Sandıkçı Reklamz Şirketler Grubu İcra Komitesi Başkanı Emre Kurttepeli Mynet Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Çekirge Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Levent Erden Euro RSCG Türkiye Grubu CEO’su ve IAB Türkiye Başkanı Osman Nihat Şen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı Dairesi Başkanı Sina Afra eBay Avrupa Yönetim Kurulu Üyesi ve GittiGidiyor Yönetim Kurulu Üyesi Turhan Menteş- Hacettepe Üniversitesi Genel Sekreteri ve Türkiye Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Oğhan CNN Türk Haber Koordinatörü Yiğit Kulabaş Türkiye ve Pazarlama, Strateji, İletişim ve İş Ortaklarından Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Finalistlerde İstanbul 1'inci sırada Türkiye’nin her yerinden gelen binlerce başvuru arasından sıyrılarak Webstar Türkiye’de finale kalmayı başaran 21 fikrin sahipleri açıklandı. Finalde İstanbul’dan 9, İzmir’den 4, Ankara’dan ve Manisa, Muğla, Antalya, Kayseri ve Aydın’dan 1’er fikir birinciliği göğüslemek için yarışacak. Webstar’da finale kalmaya hak kazanan fikirlerin sahipleri ve başvurdukları şehirler ise şu şekilde sıralanıyor: Yiğit Mihrioğlu Manisa Canan Kızıl İstanbul Tarık Yıldız İstanbul Mutlu Doğuş Yıldırım İstanbul Engin Ertuş İstanbul Ulaş Erkara Muğla Yusuf Dörtlemez Antalya Hazar Çelik İzmir Mahmut Sipahi İstanbu Serkan Sülün İzmir Güldeniz Akpolat İstanbul Filiz Soylu Kayseri Baran Can Aydın İstanbul Melek Zeydan Aydın Savaş İncekara İstanbul Sinem Orçen İzmir Alp Çoker Ankara Selman Konar Ankara Eren Çamlıkaya İstanbul Nurcan Karakuş İzmir Tuba Tırın İstanbul Ulaştırma Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Kurulu, Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği, Türkiye Bilişim Derneği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Bahçeşehir Üniversitesi, MMI Türkiye ve Marketing Türkiye Dergisi tarafından düzenlenen Webstar Türkiye’ye ve ReklamZ resmi sponsor olarak katılıyor. Ayrıca, yarışmaya , Hürriyet.com.tr, Webrazzi, beZoone, CNN Türk, Code, Fida Film, İnovent, Mynet, Sadece Hosting, SporX, Starcom MediaVest, TeknoSA, Webgirişim ve Mese İletişim gibi kuruluşlar da Webstar’ın sponsorları arasında yer alıyor. 617015 Sisa'nın yerine Moralaes! Sisa'nın yerine Moralaes! 27/10/09 12:59 Fenerbahçe'nin UEFA Avrupa Ligi 3. ön eleme turunda elediği Macar ekibi Budapeşte Honved Takımı'nın teknik direktörlüğü'nden kovulan Tibor Sisa'nın yerine ünlü İtalyan teknik direktör Trapattoni'nin eski yardımcısı Massimo Moralaes getirildi. Fenerbahçe'ye elendikten sonra Macaristan Birinci Ligi'nde de bir türlü toparlanamayan Budapeşte Honved, geçtiğimiz hafta Macaristan Kupası'nda İkinci Lig ekiplerinden Szolnok'a 4-1 yenilmiş, Macaristan Ligi'nin 12. haftasında kendi evinde oynadığı Zalaegerszeg maçını ise 1-0 kaybetmişti. Budapeşte Honved, maçtan 1-0 mağlup ayrılınca hem taraftarların, hem de yöneticilerin tepkisi üzerine Tibor Sisa'nın görevine son verilmişti. Budapeşte Honved Kulübü'nün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, 45 yaşındaki Massimo Morales ile anlaşma sağladıkları, tecrübeli teknik adamın kulüp ve milli takımlarda başarıyla çalıştığı, Budapeşte Honved Takımı'nda da başarılar kazanılacağı bildirildi. Budapeşte Honved 12. hafta sonunda 16 takımın yer aldığı ligde 15. sırada bulunuyor. 617845 Mehmet Altan Sıradışı'ndaydı 2009-10-27 23:24:57 birileri benim paramla genelkurmayda oturmuş benim oy verdiğim hükümeti ve okullarını takdir ettiğim gülen cemaatine karşı açıkça suç işleyerek iftira atarak karalamayı ve aynen tabir bu yok etmeyi planlıyor siz bunu duymazdan gelip yok şu kredi şöyle olmuş yok grip aşısı falan filan olmuş ne yapsa yaranamaz tabi hükümet karşısındaki insan demeye bin şahit ister ödlek içten pazarlıklı kalpazanlara hizmet edersin yok armutun sapı yok üzümün çöpü sizi çöp dağlarının içinde bırakmak lazımdı ama neyse. Arslan ... 2009-10-27 23:19:24 Devlet kredisiyle gazete alındıysa bu ilkmi? daha önce alanlar ödemek biryana kendi bankalarını soydular türlü yolsuzluklara bulaşıp ödemediler bankaları batırdılar 50 milyar doları bize ödettiler şimdi hesap var hesap var çalık ın aldığı kredimi batırdı seni adamlar vermişler teminatlarını almışlar ve geri ödemerii yapıyorlar ve üstüne tarafsız bir gazete okuyorsun bu sayede şükret. bana yolsuzluk anlatma senin partinin bu seçimlerde aday gösterdiği nurettin şen in yolsuzluklarını anlatsan sayfalar almaz. Arslan ... 2009-10-27 22:49:25 senin pek kıymetli yazarın sabah atvnin devlet kredisyle damat şirketine satışından ,bazı siyasi akrabaların oldukça iyi gelişiminden,pırlanta işlerine giren siyasi çocuklarından köşeyi dönen bakan çocuklarından statlara sokulmayan azeri bayrağından tbmmye alınmayan türk bayrağından bahsederse zaman yaz bi şeyler...bide açılım denenlerin abd baskıları olduğu gerçeğinden bahsederse daha fazla yaz...sayın yazarın aldığı maaşın bi kısmı TRTden..hani sırtımıza gene vergi bindirilmesine neden olan kanaldan.... mehmet sağlam 2009-10-27 22:24:24 MHP ne yapmaya çalışıyor anlamadınız mı?... ülkeyi yeni bir kaosa sürükleme peşindeler. Oktay Vural'a dikkat, ikinci bir kılıçdaroğlu doğuyor. Hüseyin BAŞ 2009-10-27 22:23:52 Sen tam özetleyemedin bak ben özetleyeyimde sen bi dinle hele. Şimdi mehmet altan diyorki kağıt parçası vardıya hani kağıtparçası senin odanın az ilerisindeki bir odada yazılmış ıslak imzadan orjinal olduğu kesinleşmiş bir gerçek planda yazılanlara bakılırsa orduya değil asıl hükümet ile gülen cemaatine yönelik asimetrik bir yıpratma politikası uygulanması planlanmış şimdi cevap ver sayın başbuğ makam odanın az ilerisinde hazırlanan bu plandan haberin varmıydı yokmuydu? (haberi yoksa daha kötü ya neyse) Arslan ... 2009-10-27 22:18:29 Ülkemizin Mehmet Altan gibi cesur yazarlara ihtiyacı vardır. Helal olsun. Hiçbirşeyden korkmadan doğruları yazıyor. Ahmet GULER 2009-10-27 21:57:57 şu adama ailesine ve geçmişine bakın.. bu topragın, ekmegin, suyun neresinde sizce. truva atı bunlar. fırat karahan 2009-10-27 20:09:41 ben kısaca özetlersem pkkyı dağdan indirecekler süreç çok iyi.tam destek.bırakın sevinsinler kime zararı var. darbecileri asın hemen...ergenekoncular domuz gribini hükümeti devirmek için etrafa yaydı..kısaca bol bol hükümete övgü...karşı gelene laf sokma...yoksa maaşlar nerden gelir....tv yorumcusu özgür fikir adamlarına...anca yağla...anca yıka...parayıda cebe koy....ohhhhhhhhhh. mehmet sağlam 616333 Atalay: Çalışmalar devam ediyor TRT 1'deki ''Enine Boyuna'' programına katılan Atalay, ''Zor bir konunun çözümü için uğraştıklarını'' ifade ederek, ''10 yıl önce soruna çözüm bulmak daha kolay olabilirdi. Bu fırsat iyi değerlendirilmezse bundan sonrası daha da zorlaşacak tabii olarak'' diye konuştu. Türkiye'nin dünyanın en büyük ülkelerinden biri olmak için önemli adımlar attığını dile getiren Bakan Atalay, ''Bu prangayı da eğer ayağından atabilirsek Türkiye çok önemli bir sıçrama yapacaktır'' dedi. ''Demokratik Açılım çalışmalarının yerli bir proje mi, yoksa dışardan dayatılan bir proje mi olduğu'' yönünde sorular bulunduğunun hatırlatılması üzerine Atalay, bu tür söylemlere ''üzüldüğünü'' belirtti. Atalay, ''Büyük bir özgüvenle sorunlarımızı ele alıyoruz. Türkiye kendine güvenen kendini sorunlarını çözen bir duruma geliyor'' diye konuştu. Çalışmalarda illegal yapıları muhatap almalarının söz konusu olamayacağını kaydeden Atalay, ''Ülkemizin geleceği için vatandaşlarımız için bir sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bunun için de muhatabımız milletimizdir'' dedi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, demokratik açılım sürecinde Mahmur Kampı'nda yaşayanların Türkiye'ye dönmelerini de öngördüklerini söyledi. Sürecin en önemli unsurunun silah bırakılarak dağdan inilmesi olduğunu belirten Atalay, teröristlerin teslim olması sırasında yaşananların onaylanmasının mümkün olmadığını söyledi. ''Bu gelişleri erteliyoruz, dağdan inişle ilgili, eve dönüşle ilgili konuya bir ara veriyoruz'' diyen Atalay, şöyle konuştu: ''Bunu bir değerlendireceğiz. Çünkü bunun istismarı oldu. Toplumumuzda bu hassasiyetler var. Toplumumuzun hassasiyetleri bizim için önemli, bunları değerlendireceğiz, ama bizim süreçle ilgili Demokratik Açılım süreci ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Uluslararası boyutu devam ediyor. Önümüzdeki haftada Dışişleri Bakanımızın yine Irak seyahati olacak. Başbakanımızın İran'da görüşmeleri var. Orada yine bunlar gündeme gelecek. Türkiye bölgede gerçekten çok ileri adımlar atıyor. Komşularımızla ilişkiler Türkiye'nin lehine oluyor. Türkiye bölgede giderek öncü bir ülke oluyor.'' Teröristlerin teslim olması sırasında yaşanan olaylara şehit ailelerinin gösterdiği tepkinin hatırlatılması üzerine Atalay, parti olarak şehitliğin ne demek olduğunu çok iyi bildiklerini söyledi. Atalay, ''Bu sürece başladığımızda şehit ailelerinin gönüllerini alan görüşmelerimiz oldu. Şehitlerimiz bizim için çok değerlidir. Onlar sayesinde bu adımları atıyoruz. Bunun bilincindeyiz. 617628 Bakan, tren kazası üzerine istifa etti İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Bakan, tren kazası üzerine istifa etti KAHİRE Mısır'da geçtiğimiz hafta sonu meydana gelen tren kazasında 18 kişinin ölümü ve çok sayıda kişinin yaralanması üzerine Ulaştırma Bakanı Muhammed Mansur istifa etti. İstifanın Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek tarafından da kabul edildiği açıklandı. Başkent Kahire ile ülkenin güneyi arasında sefer yapan bir yolcu treninin Kahire yakınlarında, mandaların tren rayına girmesi üzerine bekleyen başka bir trene arkadan çarpması üzerine her iki trende de büyük bir hasar meydana gelmişti. Sadece Nil Nehri boyunca hayatın olduğu Mısır'da, ülkenin kuzeyi ile güneyi demiryolu hatlarıyla birbirine bağlı ve halk karayolundan çok demiryolunu tercih ediyor. Ancak bin km ile Ortadoğu'nun en uzun demiryolu hattına sahip Mısır'da, hattın yenilenememesinden dolayı sık sık büyük demiryolu kazaları meydana geliyor. Ülkede son yılların en büyük kazası 2002 yılında gerçekleşmiş ve 370 kişi yanarak hayatını kaybetmişti. Bu tarihten sonra da meydana gelen pek çok kazada onlarca kişini öldü. Mansur'un istifa etmesinde özellikle muhalif gazetelerin sürdürdüğü istifa kampanyalarının büyük bir rol oynadığı tahmin ediliyor. Pek çok muhalif gazete, manşetlere taşıdığı kaza haberinden sonra Mansur'a istifa çağrısında bulunmuştu 27.10.2009 DÜNYA 617636 PTT Teşkilatı'ndan Vali Karaloğlu'na ziyaret PTT Teşkilatı'ndan Vali Karaloğlu'na ziyaret Van PTT Başmüdür Yardımcısı Ali Rıza Cerit, beraberindeki bir heyetle birlikte Van Valisi Münir Karaloğlu'nu makamında ziyaret etti. ADNAN GÜL VAN PTT'nin kuruluşunun 169'ncu yıl dönümü tüm yurtta olduğu gibi Van'da da çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. PTT Başmüdür Yardımcısı Ali Rıza Cerit'de, kurumda yapılan kısa bir etkinliğin ardından ilk olarak Vali Münir Karaloğlu'nu da ziyaret etti. Kurum çalışanlarıyla birlikte Karaloğlu'nu ziyaret eden Cerit, PTT'nin hazırladığı 'Pul Albümü'nü hediye etti. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Karaloğlu, kurumda çalışan tüm personelin kuruluş yıl dönümünü kutladı. Cerit te kendilerini kabul etmesinden dolayı Karaloğlu'na teşekkür etti. 27.10.2009 617738 Bakanlık "öpüşmeyin", Diyanet "öpüşün" Sağlık Bakanlığı, domuz gribinin yayılmasını önlemek için vatandaşları öpüşmemeleri ve sarılmamaları konusunda uyardı. Hatta Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın deyimiyle "uzaktan merhabalaşmak" gerekiyor. Bu sadece Sağlık Bakanlığı'nın değil, Dünya Sağlık Örgütü'nün de alınmasını istediği tedbirlerden. Ama Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'na göre "Bayramda büyüklerin elini öpmekle bir şey olmaz." Bardakoğlu, öncesinde "korkmayın" dedi. 617366 Arda stres kırığı yaşayabilir Arda stres kırığı yaşayabilir AA Giriş Saati 27.10.2009 14:37 Güncelleme 27.10.2009 14:40 Eski Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan derbi maçını değerlendirdi. Eski Sivasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan derbi maçının kahramanının Alex olduğunu söyledi. Uygun, Bursa'daki evinde, derbi maçında sahada beklediği gibi istekli ve arzulu bir Fenerbahçe bulduğunu kaydetti. Büyük takımların kendi seyircisi önünde her zaman daha aktif ve agresif oynadığını belirten Uygun, ''Burada hazırlanış süreci, taktiksel oyun anlayışı çok önemliydi. Mesela baktığınızda kadronuzda İspanya'da gol kralı olmuş, aynı zamanda Türkiye gol kralı varken, yedek kulübenizde oturuyorlar. Sahaya ilk 11'inde forvetsiz çıkmış bir Fenerbahçe var'' dedi. Uygun, maçtan önce bakıldığında teknik direktör Daum'un kazanmayı değil, kaybetmemeyi düşünen bir zihniyette olduğunun yorumlandığını vurgulayarak, ''Ama elinizde Alex gibi bir sihirbaz olursa her an tavşan çıkartır gibi şapkadan, mutlaka bir gol yaratabiliyor. yüzden sistemi de düşünceyi de mantaliteyi de her şeyi değiştirebilen bir Alex görüyorsunuz. Maçın kahramanı bence Alex'ti'' diye konuştu. Galatasaray kaptanı Arda Turan'ın yaşadıklarının onu strese götürdüğünü, maçtan önce Fenerbahçeli Baroni ile kavgasının da kendisini gerdiğini dile getiren Uygun, şunları söyledi: ''Galatasaray camiasının ona yüklediği misyon, ister istemez futbolda entropi dediğimiz yüklemenin sonucunda olabilecek herhangi bir şekilde sorumluluğa karşı psikolojik yaşadıkları oluyor. Dolasıyla bu entropinin sonucunda da Galatasaray Kulübü'nün bir an önce Arda'nın üzerindeki bu yükü ve sorumluluğu azaltması gerektiği düşüncesindeyim, ki ileri zamanlarda stres kırığı dediğimiz kırığı yaşayabilir. yükün verdiği sorundan dolayı yüzden Arda'nın biraz da psikolojik olarak desteğe ihtiyacı var. Fenerbahçe maçında Arda'nın, herhangi bir şekilde Galatasaray camiasının, takımının tam psikolojik olarak, mantalite olarak hazır olduğunu açıkçası görmedim. Fenerbahçe derbiye yakışır bir oyun oynadı, kazandı. Tebrik ediyorum.'' Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616731 DİKKAT! Soros yine konuştu! 11.13 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, DİKKAT! Soros yine konuştu!Dünyanın en tanınan spekülatörü ve yatırımcısı dünya ekonomisinin genel durumunu değerlendirdi. gazetesinin yaptığı röportajda önemli birtakım konulara değinen Soros'un röportajının tam metni… Soru Dünya ekonomisinin genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce 2007-2008 krizi aşıldı mı? G. Soros:  Piyasaların eski durumlarına tekrar geri döndüğünü söyleyebiliriz ki  global marketlerin fonksiyonlarını tekrar yerine getirmeye başlaması bunun bir kanıtı. Diğer taraftan, ekonomi araçlarının tekrar piyasada dolaşıma katılması da,  küresel ekonominin krizin üstesinden geldiğinin başka bir göstergesi. Fakat, krizin gerçek etkilerini gösterdiği yer çünkü 25 yıl boyunca kazandıklarından daha fazla harcadılar. Borçları yüzde 6.5’u geçmesi  ve ekonominin buna rağmen ayakta durmasının nedeniyse ve kaplanlarının halen ticaret fazlası vermesi ve ekonomiyi finanse etmesi. Bu yüzden ABD ekonomisinin yüzde 70’inden fazlası harcamalarını kesinceye kadar krizden çıkış zaman alacaktır. Diğer taraftan bankacılığın iflasını gördük. Bankalar dipte ve herhangi bir risk olmadan 10 yıllık hazine bonolarıyla yüzde 3,5 kazanacaklar. Bu yüzden bankacılık sektöründe kendi yoluna girecektir fakat bu da biraz zaman istiyor. Sonuç itibariyle küresel ekonominin zayıf noktaları, esas olarak ABD oranları ve bankacılık sektörü. Soru :  Peki bu zayıflıklar sonrasında ‘W tipi’ bir iyileşmenin nedeni olabilir mi? Yani başka dipler de görecek miyiz? G.Soros:  Açıkçası,  piyasalarda başka bir dip görebiliriz, çünkü şu anda çıkışa geçen oranlara güveniliyor ve bu krizin de diğerleri gibi ‘V şeklinde’  olacağını umut ediyoruz. Fakat umutlar tükendiğinde neler olacağını göreceğiz.. Soru :  ABD ekonomisinin bu zayıflığı neticesinde, insanların hakkında endişelenmesi doğru mu? G. Soros:  Elbette. Doların diğer kurların arasında zayıf olduğu bir gerçek. Bu yüzden kurlara genel bir güvensizlik olmakla beraber insanlar döviz yerine reel varlıklara doğru yön değiştirmekteler. Merkez Bankaları tarafından tutulan reel varlıklardan daha çeşitli diğer varlıklara geçiş yaşanmakta, özellikle petrole ve altına hücum kurdan kaçısın bir başka göstergesi. Soru: Peki doların bir dip noktası var mı ya da bu şekilde devam etmeyi sürdürecek mi? G.Soros:  Yuan,  dolara bağlı olduğu sürece dolarda daha fazla düşüş gerçekleşeceğini düşünmüyorum.  Diğer taraftan doların düşüşü, ABD ekonomisi için pozitif sonuçlar doğuracak, çünkü harcama azalırken tasarruf artacak ve oranları yükselmiş olacak. Bu yüzden açıkçası doların düşüşü, arzu ediliyor. Soru:  Önümüzdeki ay, Obama’nın Çin ziyareti sırasında ne gibi ekonomik ilişkiler ortaya çıkabilir? G.Soros: Yeni dünya düzeni ya da yeni dünya ekonomisi için, Çin’e ihtiyacınız var. için de Çin önemsizleşiyor, çünkü kendi kurumu değil. Bu yüzden Çin’i oyunun içine katmak son derece önemli.  Ekonomik kararların G20 zirvesinde ele alınmasının zorunluluğu ve verimliliği de burada yatıyor. Soru: Peki ABD’nin global krizde rol almaması ne gibi sonuçlar doğurur? En kötü senaryonuz nedir? G.Soros: Çinliler iki yönlü ilişkilere devam edeceklerdir. ve ile antlaşmalara hız veriyorlar. Bu yüzden dolar uluslararası kurlarda kalmaya devam edecek fakat kullanım oranı düşecek. Bu bence ikili ilişkiler yerine, çoklu ilişkilerin önem kazanmasına neden olacaktır. Soru: Bütçe açıkları ve hakkında düşünceleriniz? G.Soros:  Doların düşüşü, ABD ekonomisinin güçsüz kalmasına neden olacaktır. Çin, ABD tüketimin yerine geçerken, daha küçük motor olacaktır çünkü ekonomisi ABD’ye göre daha küçük. Bu yüzden büyümede son 25 yıla göre daha düşük seviyede devam edecek.  Doların kademeli düşüşü, Çin’i daha fazla merkeze yerleştirecek. Borç verme tekrar başlar ve bilançosunda bir daralma yaşanmazsa sanırım doların değerinde bir düşüş olabilir. Diğer taraftan piyasadaki enflasyon korkusu enflasyonu tetikleyen diğer önemli bir olgu olacaktır. Bu yüzden olası bir faiz artırımı enflasyonu önleyecek olsa da, ekonomiyi tekrar resesyona sokacaktır. Bu yüzden 70’lerdeki gibi bir ekonomi yönetimine devam etmemek gerekiyor. Soru: Reformlar hakkında ki ne düşünüyorsunuz? G.Soros:  Bankacılık sektöründe ciddi bir reforma ihtiyaç var. Bankaların büyüklüğü nedeniyle batmayacağını düşünüyorsunuz ve sonrasında regülasyonları gerçekleştiriyorsunuz. Öncesinde bankalara kendi regülasyonlarını yapma fırsatı veriliyordu fakat bankalar güdüsüyle kendilerini tekrar riskli girişimlerin arasında buluyor. Bu yüzden bu görev düzenleyicilere düşüyor. Soru: Peki iyileşme sonucunda bu yaptırımların devam edeceğine kanaat getiriyor musunuz? G.Soros:  Kesinlikle hayır. Çünkü bankalara politik arena da çok etkili ve krizi sonrası düşündüğümüzde, ABD bankacılık sektöründe veya güçlü banka olacaktır. Bu yüzden reformlar için çok büyük ve ciddi politik güce ihtiyacımız var. Soru: Obama bu konuda başarılı olacak mıdır? G.Soros: Endişeliyim ki gerekenleri halen yapmamaktalar. Daha fazlasını yapmalarını ümit ediyorum ve kişisel olarak da bu süreci destekleyeceğim. 617387 'Karaciç, etnik temizliğin baş komutanıydı' Savcı Alan Tieger, 1992-1995 Bosna savaşında Karaciç'in etnik temizlik yapanların "baş komutanı" olduğunu belirtti. İddianameyi okuyan savcı, "Bu dava, etnik bakımdan parçalanmış Bosna hayalini gerçekleştirmek için korku, nefret ve milliyetçiliği kullanan bir adamın, baş komutan Radovan Karaciç'in davasıdır..." ifadesini kullandı. Savcı, 100 bin kişinin hayatına mal olan Bosna savaşında insanlığa karşı suç işlemekle itham edilen Karaciç hakkındaki iddiaları hatırlattı. Karaciç (64), dün ilk duruşmaya da girmemişti. Sanık, savunmasını yetiştiremediğini söylüyor. Mahkeme heyeti, buna rağmen davanın görülmesine karar verdi. Hakkındaki suçlamaları reddeden eski Sırp liderinin davasının iki yıl sürmesi bekleniyor. Karaciç, 13 yıl kaçak hayatı yaşadıktan sonra 2008 Temmuzunda yakalanmıştı. Eski lider, suçlu bulunursa müebbet hapisle cezalandırılacak. 616377 İÇGÜDÜ Calder, üniversiteden eski arkadaşı Ethan Powell'in cinayet suçundan dolayı yattığı bir Afrika hapishanesinden çıktığını öğrenince bu olayla ilgilenmek ister. YÖN.: JON TURTELTAUB OYN.: ANTHONY HOPKINS, CUBA GOODING JR TV8 20.15 616716 Domuz gribi şampiyona erteletti Antalya'da yapılması planlanan Türkiye Jimnastik Şampiyonası, hastalığı dolayısıyla ertelendi. Jimnastik Federasyonu'ndan yapılan açıklamada, Ritmik Jimnastik Türkiye Şampiyonası'nın, 30 Ekim-1 Kasım arasında Antalya Muratpaşa Belediyesi ve Sarayı'nda yapılmasının planlandığı hatırlatıldı. Açıklamada, "ancak ülke genelinde yayılması söz konusu olan hastalığı sebebiyle Sağlık Bakanlığı'nın tedbir ve uyarıları ile müsabakaya katılacak sporcuların velilerinin yoğun iptal talepleri nedeniyle sporcuların ve diğer katılımcıların sağlığı açısından, söz konusu faaliyet ileride belirlenecek bir tarihe ertelenmiştir" denildi. 616397 Org. Başbuğ gerekeni yapacaktır Fikret Bila YönOrg. Başbuğ gerekeni yapacaktır 27 Ekim Salı 2009 Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu öne sürülen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” belgesinin, ıslak imzalı orijinalinin savcılığa iletildiği basına yansıdı. Orijinal belgeyi ’da Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görev yaptığını belirten bir subayın ihbar mektubu eşliğinde savcılığa gönderdiği gazetelerde yer aldı. İhbar mektubu da yayımlandı. İhbar mektubunda görev yerini ve özeliklerini de anlatan subayın, “Tanık olarak çağırırsanız, gelirim” notunu düştüğünü de anımsarsak, mektubunu imzaladığını ve kimliğinin savcılık tarafından bilindiğini söyleyebiliriz. Bu gelişmeyi birkaç açıdan irdelemekte fayda var. Gereği yapılacaktır 1- Kuşku yok ki, belgenin orijinali savcılığa ulaştı haberinden sonra gözler Genelkurmay Başkanı Org. ’a döndü. Org. Başbuğ, belgenin fotokopisi için “Şu anda hukuki olarak bu bir kâğıt parçasıdır” tanımını yapmıştı. Soruşturmanın sürdüğünü ve gerçek çıkması halinde de gerekenin yapılacağını açıklamıştı. Belgenin orijinal ve altındaki ıslak imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğu yolunda Adli Tıp raporu bulunduğu da haberler arasında. Bugüne kadar aksine bir açıklama da yapılmadı. Eğer belge gerçekse, Org. İlker Başbuğ, kamuoyuna söz verdiği gibi tereddüt etmeden gereğini yapacaktır. Yasalar ne diyorsa, onu uygulayacaktır. ‘’da barınamazlar’ 2- Bu süreçte Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un her fırsatta ısrarla dile getirdiği bir sözü anımsatmakta fayda var. Org. Başbuğ, fotokopi üzerinden tartışmalar sürerken, Türk Silahlı Kuvveleri’nin (TSK) demokrasiye ve ’ya bağlı olduğunu -altını birkaç kez çizerek- belirtmişti. TSK’da aksine eğilim taşıyanlar var ise bunların barınamayacağını yine birkaç kez vurgulamıştı. Kamuoyuna karşı bu taahhütte bulunan Genelkurmay Başkanı’nın, sorumluluğu saptanan kişileri TSK’da barındırmayacağını düşünmek gerekir. Açıklığa kavuşmalı 3- Orijinal belgeyle ilgili gelişme Org. Başbuğ’a bu konuyu tereddüde mahal bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturma sorumluluğu da yüklüyor. Nitekim Genelkurmay bu amaçla yeni bir soruşturma başlattığını açıkladı. İhbarın sahibi ve zamanlama 4- İhbar mektubu ve belgenin orijinal olduğu iddiasında dikkati çeken bazı yönler var. Belgenin fotokopisinin ortaya çıkması ile orijinalinin ortaya çıktığı ve savcılığa teslim edildiği haberleri arasında aya yakın bir zaman var. Belgenin orijinalini dosyadan aldığını söyleyen ihbar sahibi bu kadar süre niye bekledi? İhbar sahibinin beklemesi ve belgeyle ilgili haberin basına yansıtılması bir zamanlama hesabına dayanıyor olabilir. Belgenin basına yansımasının sürecinin belli bir aşamasına denk gelmesi üzerinde düşünmek gerekir. Bu tür haberlerin TSK’ya karşı bir kampanyanın parçası haline getirildiği sır değil. Örnekleri çok. Ancak işin bu yönü yine de belge gerçekse içeriğinin vahametini ortadan kaldırmaz. Bu itibarla belgenin gerçek olduğu resmen doğrulandığında, -basına yansıtılış tarzı ve amacı ne olursa olsun- Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un, kamuoyuna söz verdiği gibi gereğini yapacağından kuşku duymamak gerekir. (505 yazı) 616000 Belearus'ta uçak kazası: ölü Belarus ilk Yardım Hizmetleri Bakanlığı sözcüsü Sergey Mikinkim yaptığı açıklamada, merkezi Rusya'nın başkenti Moskova'da bulunan ve lüks özel jet filosu işleten S-Air adlı şirkete ait uçağın akşam saatlerinde bataklık bir bölgeye düştüğünü söyledi. Uçakta 3'ü yolcu ve 3'ü mürettebat, toplam kişinin bulunduğunu belirten Mikinkim, kaza sonucu ölen kişinin cesedine ulaşıldığını, uçaktaki 6. kişinin akıbetinin ise henüz bilinmediğini kaydetti. Mikinkim, uçağın tipi veya kaza nedeni hakkında bir açıklamada bulunmadı. AA 617482 Ağabeyine kızdı 4. kattan atladı Ağabeyine kızdı 4. kattan atladı 27.10.2009 17:18 Şanlıurfa'da 20 yaşındaki Gülay Portakal, kendisiyle tartışan ağabeyine sinirlenince 4'nci kattaki evlerinin balkondan atlayarak intihar etti. Ağır yaralanan genç kız tedavi için götürüldüğü hastanenin yoğun bakım servisinde akşam saatlerinde öldü. Hasan ATMACA/ ŞANLIURFA (AHT) İddiaya göre Gülay Portakal, Bahçelievler 8. Sokak üzerinde bulunan Taplamacı Apartmanı'nın 4. katındaki evlerinde sabah kahvaltı yaparken, erkek arkadaşıyla kendisini gören ağabeyi ile tartıştı. Tartışma üzerine öfkelenen genç kız hava almak için gittiği balkondan atladı. Apartmanın önündeki toprak zemine çakılarak ağır yaralanan Portakal, olay yerine çağrılan ambulansla tedavi için Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'ne kaldırıldı. Acil servisteki ilk müdahalenin ardından hastanenin yoğun bakım servisinde tedavi altına alınan Portakal, akşam saatlerinde yaşamını yitirdi. Polis olayla ilgili olarak soruşturma başlattı. 617321 İran ile doğalgaz anlaşması İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU İran ile doğalgaz anlaşması Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İran ziyaretinde Türkiye açısından önemli bir anlaşma imzalandı. YENİ ŞAFAK İNTERNET-AJANSLAR Türkiye İran'dan aldığı gazı yıl boyunca Avrupa'ya satabilecek. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejat'la nükleer enerji konusunu da görüştüklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, Tahran'da kaldığı İstiklal Oteli'ne gelişinde basın mensuplarının İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile yaptığı görüşmeyle ilgili sorularını cevapladı. Erdoğan, Ahmedinejad ile yaptıkları görüşmede, İran ile Türkiye arasındaki ilişkileri gerek siyasi ekonomik, siyasi, kültürel boyutta ve enerji alanlarını kapsayacak şekilde değerlendirme imkanı bulduklarını ifade etti. Erdoğan, teröre karşı alınacak ortak önlemler hususunu da beraber değerlendirme fırsatı bulduklarını belirterek, "Bunu ulusal anlamda değerlendirirken bölgesel anlamda da değerlendirdik. Tabii küresel anlamda değerlendirme fırsatımız da oldu. Ben gerek Rahimi kardeşimizle gerekse sayın cumhurbaşkanıyla yaptığımız görüşmelerin çok çok verimli geçtiğini rahatlıkla söyleyebilirim." dedi. Görüşmede nükleer enerji konusunun da gündeme geldiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: "Nükleer enerji konusu gündeme geldi görüştük. İlk Cenevre görüşmesinde İran ortaya samimi bir tablo koydu. Burada ortak bir konsensüs oluşturalım, çalışalım ve bu konsensüs çerçevesinde süreci işletelim yaklaşımı söz konusu. Ve hatta bunun zenginleştirilmesine gerek Rusya'yla gerek ABD'yle bir paylaşım içinde böyle bir ortak bir çalışma yapılırsa, yapabilecekleri istikametinde kendileri de zaten bu olumlu yaklaşımı gösterdiler. Dolayısıyla bu noktada kendilerinden bir olumlu yaklaşımın gelmesi süreci çok daha olumlu istikamette geliştirecektir. Ve tabi bir nükleer enerji çalışmasıdır. Ve barış amaçlı insani amaçlı bir çalışmadır. Ben de diyorum ki karşı tarafta görülenler de bu olumlu yaklaşıma olumlu bir yaklaşım göstereceklerdir." 27.10.2009 EKONOMİ 617374 Scientoloji tarikatına para cezası Scientoloji tarikatına para cezası AA Giriş Saati 27.10.2009 13:45 Güncelleme 27.10.2009 13:47 Paris Mahkemesi, ''Scientoloji Kilisesi'' tarikatı üyelerini ''dolandırıcılıktan'' suçlu bularak çeşitli cezalara çarptırdı.Mahkeme, savcılığın tarikatın yasaklanması yolundaki talebini ise kabul etmedi. Tarikat yöneticilerinin ''organize bir şekilde dolandırıcılık yaptığına'' hükmeden Paris mahkemesi, tarikatın genel merkezinin 400 bin avro, tarikata bağlı kütüphanenin ise 200 bin avro para cezası ödemesini kararlaştırdı. Mahkeme, tarikatın dört yöneticisine 10 ay ile yıl arasında değişen tecilli hapis cezaları verdi. Yine tarikat yöneticisi iki kişiye, 1000 ve 2000 avro para cezası verildi. Tarikatın yöneticisi konumunda bulunan Alain Rosenberg hakkında, iki yıl tecilli hapis ile 30 bin avro para cezası verildiği bildirildi. Tarikat, bugünkü karara itiraz ederek, temyize gideceğini açıkladı. Savcı, duruşmalarda, tarikatın Fransa'daki faaliyetlerinin yasaklanması dışında, tarikata ait iki kuruluşa dört milyon avro para cezası verilmesini, tarikatın dört yöneticisinin de iki ile dört yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmasını talep etmişti. Yargılanan kişiler, ''yasa dışı şekilde tarikat üyelerine, tedavi amaçlı olduğu iddia edilen, ancak gerçekte hiçbir faydası olmayan bazı ilaç ve cihaz ile kitapları satarak usulsüz bir şekilde kar sağlamak'' ile suçlanmıştı. ABD'de 1954 yılında kurulan tarikatın, 159 ülkede bin kilisesi ve milyonlarca müridi olduğu tahmin ediliyor. Tarikatın üyeleri, daha önce de Fransa'da çeşitli suçlardan yargılanmıştı. ABD'de, aralarında Tom Cruise ve John Trovolta gibi ünlü sinema oyuncularının da üyesi olduğu tarikat, Japonya, İspanya ve Kanada gibi ülkelerde dini örgüt statüsüne sahip bulunuyor. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616829 Domuz gribine savaş açtık Ülke genelinde artan vakalarının ardından birçok kentte önlemler en üst seviyeye çıkarıldı. Bu çerçevede toplu taşıma araçlarının günlük temizliklerinin yanısıra haftada iki kez dezenfekte edildiği açıklandı. 616355 Kasımpaşa stresi üzerinden attı Son haftalarda hep iyi oynayarak maçları kaybettiklerini kaydeden Sidal, "Bu sefer iyi oynayarak kazandık. Kazanamama stresini üzerimizden attık, artık daha da iyi olacağımıza inanıyorum.'' dedi. 616679 BritishTime'dan Haber7 okurlarına İngilizce açılımı İngilizce öğrenmek günümüz koşularının olmazsa olmazları arasındadır. Ama yüksek ücretler nedeniyle bir çok kişi yıllardır bu eğitimi alamamaktadır. Yaşanan bu sıkıntıları göz önünde bulunduran eğitimde fırsat eşitliği ilkesi çerçevesinde en iyi eğitimi en uygun ücretlerle kursiyerlerine sunma çabasındadır. Kaliteli, keyifli, örnek ve günün değişen koşullarına uygun bir eğitim modeliyle kursiyerlerinin ingilizce alanındaki tüm gereksinimini karşılamanın yanında, ticaret ve eğitim arasındaki hassas dengeyi oturtabilmiş yegane kurumlardan biridir. 1998 yılında kurulmuş olan eğitim kurumu daha geniş kitlelere hizmet verebilmek için Bakırköy şubesinden sonra şimdide KADIKÖY şubesiyle hizmete başladı. On binlerce öğrencisine ingilizce eğitimi veren günün koşul ve imkânları ve son teknoloji ürünleriyle donattığı Kadıköy binasıyla, hizmet ağına yeni bir halka daha eklemiştir. British time, ingilizce eğitim alanındaki yaratıcılığı ile tüm dünyada bir referans noktası olmayı hedeflemektedir. Oxford üniversitesinin dil öğrenim sistemini esas almıştır. Bu sisteme göre İngilizce Elementary, Pre-ıntermediate, İntermediate, Upper intermediate ve Advanced olmak üzere temel seviyeden oluşmaktadır. Genel İngilizce eğitimlerinde her seviye 128 ders saatiyle tamamlanmaktadır. da eğitim görsel ve işitsel olmak üzere (vcd-dvd, bilgisayar) çağın gereksinimine uygun teknik donanım ile çeşitli ek materyaller de kullanılmaktadır. Normal ders programları haricinde konuşma kulüpleri, gramer kulüpleri, sinema kulüpleri ile etüt çalışmaları kursiyere ücretsiz olarak verilmektedir. Dört temel dil yeteneğinizin geliştirilmesi, İngilizce öğretiminde ve dolayısıyla da ta ana eğitimi oluşturmaktadır. Derslerimiz en fazla 14 ile 16 kişilik sınıflarda yapılır. ’da Programlar gramer ağırlıklı olan 1.ve 2. Seviyelerde tamamen Türk öğretmenler 3.4.5. Seviyelerde ise Türk ve Yabancı öğretmenlerimiz eşit ağırlıkla eğitim vermektedirler. Ve işte size ‘ı seçmeniz için birkaç neden!!!!!!!! Başarı garantisi ve Ücretsiz seviye tekrarı Ücretsiz kitap seti Uzman Türk ve Yabancı öğretmen kadrosu Ücretsiz birebir telafi dersleri Yabancı öğretmenlerle konuşma kulüpleri Sınırsız gramer cluplar Sesli ve görüntülü eğitim materyalleri Cinema club aktiviteleri Eğitime istediğin an ara verme ve tekrar başlama imkanı Ücretsiz seviye tespit sınavı Ücretsiz fotokopi paketleri Maximum 16 kişilik sınıflar İhtiyaçlarınıza göre düzenlenmiş dinlenme salonlarımız. Temiz ferah ve aydınlık klimalı sınıflar Sınırsız internet bağlantılı bilgisayar laboratuarlarımız. Her seviye için 50 çeşit okuma kitabı Herkese, her yaşta, her düzeyde eğitim imkanı Kişiye özel ödeme seçenekleri Detaylı bilgi için; NOT Bu kampanya başvuru sırasına göre kayıt olacak ilk 200 kursiyer için geçerlidir. 617657 "Emre kasıtlı yapmamıştır" "Emre kasıtlı yapmamıştır" AA Giriş Saati 27.10.2009 17:43 Güncelleme 27.10.2009 17:45 Galatasaraylı futbolcu Baros, 'Emre'nin kasıtlı bir hareket yaptığını zannetmiyorum.' dedi. Fenerbahçe ile oynanan derbi maçta sakatlanan Galatasaraylı futbolcu Milan Baros, en yakın zamanda sahalara dönmek istediğini söyledi. Milan Baros, Galatasaray TV'ye yaptığı açıklamada, futbolda bu tür sakatlıkların yaşanabileceğini belirterek, ''Umarım en yakın zamanda iyileşir ve sahalara dönerim'' dedi. Sakatlandığı pozisyonunun, normal bir pozisyon olduğunu dile getiren Baros, ''Emre'nin kasıtlı bir hareket yaptığını zannetmiyorum. Topla oynamaya çalıştı. Bu sadece benim şanssızlığım'' diye konuştu. Tahmini olarak iki ay sonra antrenmanlara başlayabileceğini ifade eden Çek futbolcu, kesin dönüş zamanının ise daha sonra belli olacağını sözlerine ekledi. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617293 Anadolu Ateşi'nden "İstanbul Dreams" Anadolu Ateşi Dans Topluluğu, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri çerçevesinde ayrı gezginin gözünden yarı düşsel, yarı gerçek bir İstanbul tablosunu ortaya koyan "İstanbul Dreams" adlı bir proje hazırladı. Projenin prömiyeri, 2010 yılının Ekim ayında gerçekleştirilecek. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç ve Anadolu Ateşi Dans Topluluğu Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan, Çırağan Sarayı'nda düzenlenen basın toplantısında projeyi tanıttı. Avdagiç, projenin, "dans ve müzik performansı ile İstanbul'u yorumlayarak birbirinden farklı yabancı karakterlerin gözünden şehrin farklı renklerini sunması açısından büyük bir önem taşıdığını" vurgulayarak, "Her bir karakterin yaşadığı İstanbul macerasında bizler de zaman zaman kendi İstanbulumuzu bulacak, zaman zaman şehrin çok iyi bildiğimiz mekanlarına ve hikayelerine yeni bir gözle bakma imkanı bulacağız" dedi. İstanbul'u uluslararası kültür ve sanat ajandasının üst sıralarına yerleştirmeyi amaçladıklarını kaydeden Avdagiç, İstanbul'a dair büyük yapımların ve üretilen projelerin, Avrupa'da sahnelenmesinin önemine işaret etti. "Anadolu Ateşi" ve "Troya" gösterilerinin yurt içinde ve dışında büyük bir ilgiyle karşılandığını anımsatan Şekib Avdagiç, "İstanbul Dreams" projesinin, farklı renkleri ve tatlarıyla her gün yeniden keşfedilmeyi bekleyen İstanbul hakkında büyük bir merak ve ilgi uyandıracağını vurguladı. Avdagiç, "Türk yapımı gösterilerin dünyada ilgiyle izlenmesi bizim için büyük bir gurur kaynağı. İstanbul'u konu alan bu çapta gösteriye destek vermek de ajans olarak mutluluk ve gurur duyduğumuz bir olay. 'İstanbul Dreams', hepimizin İstanbul hakkındaki duygu ve düşüncelerine farklı açılar kazandıracak keyifli bir gösteri olacak" dedi. "İstanbul'u anlatmak kolay değil" Mustafa Erdoğan da, 2001 yılından bu yana dünya sahnelerinde yer aldıklarını ve bin 750'nin üzerinde temsil gerçekleştirdiklerini, canlı performans seyircisinde 14 milyona yaklaştıklarını ve dünyanın en büyük dans topluluklarından biri olduklarını anlattı. Projeyi dünya sahnelerinde edindikleri deneyimin ve birikimin getirdiği öz güven ve planlamayla sahneleyeceklerini ifade eden Erdoğan, İstanbul'un Türkiye'nin en çok bilinen markası ve dünyanın en güzel kentlerinden biri olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Kimse İstanbul'u kültür başkenti ilan etmese de, tarihi, hoşgörüsü, genç nüfusu ve eşsiz güzellikleriyle zaten İstanbul dünyanın kültür başkenti" diye konuştu. Erdoğan, İstanbul'a yakışır bir gösteri sahnelemeyi hedeflediklerini ve bunun için bu kadar yıl deneyim kazanmayı beklediklerini anlatarat, sözlerine şöyle devam etti: "Çünkü İstanbul'u anlatmak çok kolay bir şey değil. İstanbul'un her şeyini anlatmak da mümkün değil. İstanbul birçok açıdan en az 20, 30 projeye ev sahipliği yapacak kadar zengin bir kültüre, derin bir tarihe sahip. Nasıl ki Anadolu Ateşi'nde Anadolu'nun bütün zenginliğini ve görkemini anlatmak mümkün değilse, sadece fragmanlar düzeyinde Anadolu'yu anlattıysak, İstanbul için de bir başlangıç projesi yapıyoruz. Proje perde ve bölümden oluşacak. yabancının gözünden ve bizim gözümüzden bir İstanbul'u anlatacak. İstanbul'a ilişkin anlatıların tamamına yakını yabancı gözlemcilerin yazdıklarından ibaret. Bu yabancı gözlemcilerden hareketle bizim şair ve yazarlarımızın İstanbul tasvirleri var. İstanbul'un yaşanmış, görkemli tarihinden esintileri ele alan, günümüz İstanbul'undan başlayıp, geri dönüşlerle geçmişin görkemli İstanbulu'na geri dönen, Anadolu Ateşi'nin tam kadro çalışacağı, dünyada ilk kez bazı teknik gelişmelerin de sahneleneceği, kendine özgü sahne dokusu, dekoru ve anlayışı olan yeni bir İstanbul sahnelemeyi hedefliyoruz. İstanbul'da kronolojik bir akış olmamasına rağmen tarihi zenginlik görülecek." "Dünyalı bir İstanbul peşindeyiz" Mustafa Erdoğan, 2010 yılının Ekim ayında yapılacak prömiyerde, dünyanın birçok ülkesinden dansçıları da ağırlamak istediklerini belirterek, "Çünkü dünyalı bir İstanbul peşindeyiz" dedi. Gösteriyle ilgili çok fazla ayrıntı vermek istemediğini ifade eden Erdoğan, İstanbul 2010 AKB Ajansının verdiği milyon TL'lik desteğe teşekkür etti. "Onların sayesinde yola çıktık ve çok güzel bir İstanbul sahnelemek için güç kazandık" diyen Erdoğan, "Troya"yı 4,5 milyon Avro yatırımla yaptıklarını, "İstanbul Dreams"in bütçesinin bunu biraz daha aşacağını söyledi. Erdoğan, "Troya"nın Abu Dabi, Umman, Belçika ve ile devam edecek turnesinin "İstanbul Dreams"in de turne altyapısını oluşturacağını dile getirerek, "Troya" ve "Anadolu Ateşi"nin dünyada sahne aldığı bütün ülkelerde "İstanbul Dreams"in de sahne alacağını kaydetti. Avusturya, Belçika, Romanya, İsviçre ve Hollanda'da gösteriler tasarladıklarını belirten Erdoğan, "Başlangıç turnesinin ardından da 10-15 yıl boyunca tıpkı 'Anadolu Ateşi' ve 'Troya' gibi dünya klasikliğine dönüşecek bir İstanbul gösterisi tasarlıyoruz. İstanbul'da hedeflediğimiz şey, turne yapmaktan çok bu oyunun izlenmesi için İstanbul'a seyirci çekmek. Nasıl ki 'Cats' Londra ile özdeşleşmiş bir oyunsa 'İstanbul Dreams' de İstanbul'un oyunu olacak ve İstanbul'a gelen her yabancı bu oyunu burada izleyecek. Asıl başarıyı bu noktada görüyoruz" dedi. Sorular Konuşmaların ardından Avdagiç, bir gazetecinin, "Ajansın Artistik Kurulu tarafından 2008 yılında reddedilen 'İstanbul Dreams', yürütme kurulu tarafından kabul edilmiş, bu bir çelişki değil mi?" sorusunu "Bunun çelişki olduğu sizin yorumunuz. Ajansın işleyiş mekanizması var. Son karar, yürütme kurulunundur. Kurula kadar olan organlar istişare niteliktedir. Burada bir çelişki yok" yanıtını verdi. Mustafa Erdoğan da aynı soruyu, "Ben de bunu yeni duyuyorum. Artistik Kurul bizi ret mi etmiş? Tanışmak istiyorum kendileri ile" diyerek yanıtladı. Erdoğan, "Bizim için tarihi bir an. 1999'dan beri ilk defa bu ölçekte bir destek alıyoruz. Yıllarca dünyanın her tarafında tek başımıza mücadeleyi sürdürdük. Sadece 'Troya' döneminde sembolik bir devlet katkısı aldık. Projedeki destek bizi yola çıkardı" diye konuştu. Mustafa Erdoğan, bir gazetecinin "İstanbul hangi yabancı gezginlerin gözünden anlatılacak?" sorusu üzerine şunları söyledi: "Bir kişiyi karakter alarak canlandırmıyoruz. Bizim İstanbulumuzda 'un, Yahya Kemal'in, Osmanlı'nın, Bizans'ın, bugünün İstanbul'u da var. Bizim için önemli olan daha çok ve Yahya Kemal'in bakışı. İstanbul'a gelen farklı farklı uluslardan turistlerin gözüyle başlayan bir İstanbul hikayesi anlatıyoruz. Bir İngiliz turistin İstanbul'da yaşadığı maceralar ve onun İstanbul'a mistik ve oryantalist bakışı ile batılıların genel bir İstanbul algısı ile bizim gerçek İstanbulumuz arasında bir denge gözetmeye çalışacağız." Şekib Avdagiç, projeye ajansın katkısına ilişkin bir soru üzerine, "Basında çıkan rakamlara göre 9-10 milyon liralık bir Basın mensupları ve bazı parlamenterlerimiz 200 milyonluk bütçemiz yerine milyarlık bütçemiz olduğunu ifade ediyor. Bunları duyunca çok memnun oluyoruz. İnşallah onların bu temennileri gerçekleşir biz de, İstanbul'a daha kapsamlı hizmet yapma imkanı buluruz" dedi. Erdoğan da, basın mensuplarına hitaben "Sizin yazdığınız rakamlar daha iyiydi, keşke onları alabilseydik" diye konuştu. Yabancı ülkelerden aylık evreler halinde Türkiye'ye gelen yabancı dansçıların "Anadolu Ateşi" ve "Troya"da görev aldıklarını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti: "Konuk dansçı alıyoruz. Aslında Anadolu Ateşi'nin dansçıya ihtiyacı yok. 250 dansçımız var, ordusu kadar kalabalığız. En büyük zorluklarımızdan biri de bu. Ama büyüğüz derken de bunun keyfini sürüyoruz. Bu genç insanlar aylık bir deneyim yaşayacaklar, 'Anadolu Ateşi', 'Troya' ve 'İstanbul Dreams' eserlerinde bizimle birlikte olacaklar. Ömür boyu gittikleri ülkelerde bizim gönüllü kültür elçimiz olarak bu rüyayı anlatacaklar. Bizler birer kültür elçisi yetiştiriyoruz." Şekib Avdagiç ve Mustafa Erdoğan, daha sonra projeye ilişkin protokolü imzaladılar. 616008 Erdoğan: Kimse domuz gribi aşısı olma mecburiyetinde değil Pakistan'dan İran'a giderken uçakta gazetecilerin soruların yanıtlayan Erdoğan, domuz gribiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Halkımızın bence bu konuda teenni ile süreci takip etmesinde fayda görüyorum. Burada özellikle isteğe bağlı istisnasının kaydının önemli olduğuna inanıyorum. Yani anneler ve babaların burada kendi kararlarını titizlikle almaları lazım. Yani ona göre bu kararı vermeleri lazım. Tabii sağlık Bakanlığı teknik olarak bilimsel araştırmaları, çalışmaları ve olması gerekenleri açıkladı, açıklıyor, ama ne diyorlar 'isteğe bağlı olarak' yani kimseyi buna mecbur etme hakları yok. Ben de aynı şeyi söylüyorum; kimse aşı olmaya mecbur değildir, ama bilimsel olarak, medyanın da gündeminde zaten, buradan takip ederek arzu eden bu aşıyı yaptırmalıdır, arzu etmeyen yaptırmamalıdır.'' Başbakan Erdoğan, Kudüs'te Haremüşşerif'te meydana gelen olaylarla ilgili bir soru üzerine ''Konuyu yakından takip ediyoruz. Sağ olsun Büyükelçimiz an be an takip etti. Bizi sürekli olarak bilgilendirdi. Şu anda tabii bir sükunet söz konusu, Haremüşşerif Vakfı yöneticileriyle ilgili sıkıntılar var. Onların bırakılması noktasında gerekli görüşmelerimiz devam etti'' dedi. Erdoğan, ''Halid Meşal'den size bir mesaj geldiği doğru mu?'' sorusu üzerine de ''Meşal'in böyle bir açıklaması oldu, ama Ankara'ya böyle bir mesaj gelip gelmediğini bilmiyorum. Sadece açıklamasını arkadaşlarım bana iletti. Yardım konusunda bana gelmiş böyle yazılı bir şey yok. Böyle bir şey söz konusu değil'' diye konuştu. ''Olursa tavrınız ne olur?'' denilmesi üzerine Erdoğan, ''Halid Meşal'den bir mesaj gelmesine gerek yok. bizim her zamanki görevimiz zaten. Onlar orada ne kadar sorumluysa ben de burada en az onlar kadar sorumluyum. Ve bunu sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil, bir Müslüman olarak böyle düşünüyorum'' dedi. Erdoğan, Pakistan'daki temasları sırasında yetkililerin İran ile ilgili bir talebi olup olmadığına ilişkin soruya, ''Hayır. Onların isteği bölgesel anlamda. Bölgedeki terörle ilgili müşterek adım atabilecekleri noktasında talepleri var. Bu konuda İran'a da bu mesajı iletme konusu gündeme geldi. Teröre karşı ortak mücadele...'' karşılığını verdi. 616215 Arda karşılık vermemeliydin MUSTAFA KUTLU SPOR Arda karşılık vermemeliydin G.Saray Başkanı Adnan Polat karşılaşma öncesi ısınma haraketleri sırasında F.Bahçeli Cristian ile kavgaya tutuşan Kaptanı Arda Turan'ı uyardığı belirtildi. Polat'ın sabah saatlerinde odasına çağırıp özel olarak görüştüğünü futbolcusunu maç öncesi yaşanan olaylar nedeniyle azarladığı öğrenildi. G.Saray Başkanı'nın Arda'yı sert bir dille uyardığı konuşmasında “Seninle daha önce de defalarca konuştuk. Yaşanabilecek tatsızlıklar halinde sakin olmanı hatta takım arkadaşlarını da sakin olmaya çağırman gerektiğini söyledik. Olay da haklı ya da haksız olman beni ilgilendirmiyor. Ne olursa olsun karşılık vermemeliydin. Maç öncesi yaşanan bu kavga nedeniyle takım sahaya gergin çıktı. Herhalde bu kaptanlık pazubandı sana ağır geliyor. Bu iki oldu. Üçüncüsünde affetmem” dediği belirtildi. 'DAUM, FRANCO'YU ÇOK İYİ ETÜT ETMİŞ' Galatasaray Kulübü'nün eski başkanlarından Mehmet Cansun, kaleci Leo Franco'yu iyi etüt eden Fenerbahçe Teknik Direktörü Daum'u tebrik etmek gerektiğini söyledi. Daum'un Galatasaray'ın bundan önceki maçlarını iyi izlediğinin ortaya çıktığını kaydeden Mehmet Cansun, “Maçları iyi izlemiş. Leo Franco kendisine yapılan geri paslarında çok geç hareket ediyor. Bu önceki maçlarda çok problem olmadı, çünkü kendisine baskı yapan yoktu. Ama Daum, Kazım Kazım'a kaleciye sürekli pres yaptırarak bu zaafı çok iyi kullandı” şeklinde konuştu. Maçtan önce gerilim başladı Gergin bir atmosferde geçeceği beklenen F.Bahçe-G.Saray derbisi daha maç başlamadan kendini gösterdi. Arda ve Cristian ısınma sırasında birbirine girdi. 27.10.2009 SPOR 616831 Resesyondan çıkışa Asya ülkeleri öncülük ediyor 12.14 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Resesyondan çıkışa ülkeleri öncülük ediyor Resesyondan çıkışa ülkeleri öncülük ediyor. Güney ekonomisi, 3. çeyrekte son 7,5 yılın en hızlı büyümesini kaydederken, ve da hızlı büyüme rakamlarına ulaştığını açıkladı.  Her ne kadar toparlanmanın yavaş olması beklense de 2. çeyrekte Asya-Pasifik bölgesinde Singapur, ve resesyondan çıktı. Singapur ekonomisi ağustos ayında resesyondan çıktığını açıkladı. 2.  çeyrekte ekonomi biomedikal ve inşaat sayesinde son yılın en hızlı büyümesini kaydetti. Hong Kong da 2. çeyrekte resesyondan çıktı. Ülke, bir önceki çeyreğe göre yüzde 3,3 büyüme kaydetti. ekonomisi, 2. çeyrekte yıllık bazda yüzde büyüme kaydetti.  İkinci çeyrekte Tayvan ekonomisi bir yıldan fazla bir süredir ilk kez büyüdü. Tayland ekonomisi de söz konusu çeyrekte 11 yıldan bu yana karşı karşıya kaldığı en kötü resesyondan çıktı. Ekonomi 2. çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,3 büyüme kaydetti. ekonomisi, 2. çeyrekte yüzde 0,3 büyüyerek resesyondan çıktı. haziran ile biten ayda yüzde 0,6 büyüme kaydetti.  Latin ’nın en büyük ekonomisi iki çeyrek üst üste küçülme yaşadıktan sonra 2. çeyrekte beklentilerden daha güçlü şekilde yüzde 1,9 büyüdü. ekonomisi, çeyrek daralmanın ardından 2. çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,2 büyüme kaydetti. Yeni Zelanda, uzun dönemini 2. çeyrekte yüzde 0,1 büyüyerek kapattı. Avro Bölgesi’nin en büyük ikinci ekonomisi da çeyrek daralma yaşadıktan sonra, beklenmedik şekilde 2. çeyrekte durgunluktan çıktı. Ekonomi yüzde 0,3 büyüdü. ekonomisi, resesyonu ancak 3. çeyrekte arkasında bırakabildi. S 617788 Lübnan'dan İsrail'e roketli saldırı İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Lübnan'dan İsrail'e roketli saldırı İsrail'in kuzeyinde Yukarı Celile bölgesine Lübnan topraklarından roket atıldı. KUDÜS (A.A) İsrail'in kuzeyinde Yukarı Celile bölgesine Lübnan topraklarından roket atıldı. İsrail polisi, şiddetli patlamanın sonucunda ölen ya da yaralanan olmadığını açıkladı. Ordu radyosunun verdiği haberde, güvenlik güçlerinin, patlamaya Lübnan'dan atılan bir Katyuşa roketinin neden olduğu kanısını taşıdığı belirtilirken, Lübnan güvenlik kaynakları, roketin Lübnan'daki Houla köyünden atıldığını belirtti. 27.10.2009 DÜNYA 617477 Baykal şehit ailelerinden ne istedi? CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, şehit aileleri ve gazilere seslenerek, "Devlete sakın ha küsmeyin. Sakın madalyaları yere atmayın. Ne olur, sahneleri yaşatmayın, hepimizin yüreğini burkuyor" dedi. Baykal, çeşitli illerden gelen şehit aileleri ile Türkiye Harp Malulleri Gaziler Şehitler Dul ve Yetimler Derneği yöneticilerini ayrı ayrı kabul etti. Şehit aileleri ve gaziler, terör örgütü mensuplarının Habur'da teslim olmalarından sonra yaşanan görüntülerden ve yargılamadan duydukları üzüntü ve tepkiyi dile getirdi. Şehit aileleri ve gazilere, "Ayağa kalktınız gidişata el koydunuz" diye seslenen Baykal, bu konuda aynı anlayış içinde olduklarını söyledi. "Sizleri çok iyi anlıyorum" diyen Baykal, "Bu manzara ortaya çıkıp sizler ayağa kalkmadan önce, hatırlarsanız biz, bu gidişi önlemek için büyük mücadele veriyorduk. Daha bunlar ortaya çıkmamıştı. Daha gelenler gelmemişti. üzüntü verici tablolar yaşanmamıştı ama ben kıyameti kopartıyordum; 'yapmayın yanlıştır, vazgeçin bu işten' diye bütün gücümüzle uğraşıyorduk ama anlatamadık. Bizi de kendi aralarına almak istediler, biliyorsunuz bir gayret gösterdiler. Onlara da direndik. Oraya da karışmadık. Onlar artık anlaşılıyor; bir takvim var, birilerine söz vermişler. Ya da birileri talimat vermiş. Onu uygulayacaklar" dedi. deniz Baykal, "Aslında siz, bir anlamda Türkiye'yi bütünleştirdiniz. Türkiye'yi birleştirdiniz. Siyasi görüş farklılığı, anlayış farklığı... Hepsi kalktı ortadan. Bugün bütün Türkiye, kuzeyi, güneyi, batısı, doğusu herkes el ele verdi. 'Bu yapılanlar yanlıştır' diyerek yüksek sesle anlayışını ifade ediyor. Bu, Türkiye'nin ne olduğunu ortaya koyuyor. Ona gidiyor konuşuyor, buna gidiyor konuşuyor, 'ben konuştum' diyor onlar adına söz söyleme hakkını elde ettim zannediyordu. Onu, bunu çağırıyor. Onlara da söylediği bir şey yok. Sadece televizyonlar çekiyor. 'Konuştuk merak etmeyin' diyor. 'Anlaştık' diye kendi kafasındakileri millete mal etmek üzereydi. Millet ayağa kalktı. Siz de buna öncülük ettiniz" diye konuştu. Bir şehit yakınının, "sizi de çekmek istedi" sözleri üzerine Baykal, "bende onu önlemek için dedim ki 'televizyonlar çeksin'... nedenle yapamadı" cevabını verdi. Şehit yakınları ve gazilerin hareketinin ardında bir siyasi partinin bulunmadığını, bir başka teşkilat olmadığını kaydeden Baykal, "Siz kendi anlayışınızla bunu yaptınız. Millet de sizi görünce bağrına bastı. Herkes size hak verdi" diye konuştu. "Madalyaları ortalığa saçmayın" Tepkilerin demokrasi ve hukuk için gösterildiğini vurgulayan Baykal, "Sakın ha ortaya çıkan bu tablo dolayısıyla devletinize küskünlük duygusu içine girmeyin. Bu, üzüntü verici bir tablo tabii... Hepimizin çok canı sıkılıyor. Ama bugün iktidar kullananların, işbaşında olanların yanlışlıkları dolayısıyla devletinize karşı bir kırgınlık ve küskünlük içine girmeyin. Milletimize hiç girmeniz söz konusu değil, zaten millet sizsiniz. Sizin hissiyatınız zaten, milletin hissiyatı. Ama devlete sakın ha küsmeyin, kırılmayın. Bu olaydan dolayı devleti suçlamayın. Bu, işbaşında bir grubun başladığı yanlıştır. İnşallah sizin bu davranışınızla bu da noktalanacaktır. Size verilen madalyaları ne olur ortalığa saçmayın. Bu hepimizi çok üzüyor, yüreğimiz sıkışıyor. Böyle manzarayı görmek istemiyoruz" ifadelerini kullandı. CHP Lideri Baykal, şehit ailelerine TBMM'yi kuranların şehitler ve gaziler olduğunu hatırlatarak, "Burası sizin eserinizdir" diye seslendi. Terör örgütü mensuplarının teslim olmalarından sonra yargılanma şekillerini de eleştiren Baykal, hukukun katledildiğini iddia etti. Baykal, teslim olanların TCK'nın 221. maddesinden yararlanmadıklarını belirterek, "Aksine 'pişman değilim, Öcalan'ın talimatıyla geldim' diyor. Savcı gidiyor, peki hakim nasıl gider? Efendim 'güvenlik gerekçesiyle' deniliyor. 50 bin kişinin bulunduğu yerin ortasına çadır kuruluyor, hakim helikopterle geliyor. Güvenlikse neden Diyarbakır adliyesine götürmüyorsunuz?" diye konuştu. Yaşananları "utanç manzarası" olarak değerlendiren Baykal, "Bu işin görsel boyutu. Arkasından başka şeyler gelecek. politikasında, eğitim dilinde ayrışma yaşanmaya başlanacak. 10-15 yıl farklı eğitim alan kuşaklar birbirini anlayabilir mi? Bu, Türkiye'nin temeline dinamit koymaktır" ifadelerini kullandı. 617234 Öğrenciye dayak iddiası 15.30 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Öğrenciye iddiasıMustafa İNSAN/MERSİN, ’de 13 yaşındaki Mustafa Sergen Ok, sınıf öğretmeni Habip Erdem’in göğsüne tekme attığını ileri sürerek annesi Zeynep Yavuz ile birlikte karakola giderek şikayetçi oldu. Mustafa Sergen Ok'un bulunduğu sınıfın dersinin boş geçtiğini ve öğrencilerin çok gürültü yaptığını gören Habip Erdem, öğrencilerden sınıfı boşaltıp başka bir sınıfa geçmelerini istedi. öğretmen Habip Erdem’e ‘Tamam çıkacağız’ dediğini belirten Mustafa Sergen Ok, “Bunun üzerine yanıma gelip, ‘Bana cevap verme’ diyerek tartakladı ardından da göğsüme tekme attı. Yerde de tekmeledi” dedi. Candan Merzeci İlköğretim Okulu 7’nci sınıf öğrencisi Mustafa Sergen Ok, dün akşam evine geldiğinde göğsündeki morluğu annesi Zeynep Yavuz’a göstererek sınıf öğretmenleri Habip Erdem’in tekme attığını söyledi. Eşinden boşandığı öğrenilen anne Zeynep Yavuz tarafından Mersin Devlet Hastanesi’ne götürülen Mustafa Sergen Ok’un göğsünde morluklar oluştuğu belirlendi. alan Zeynep Yavuz, oğlu ile polise gidip öğretmen Habip Erdem hakkında şikayetçi oldu. Anne Zeynep Yavuz ise, yaklaşık 10 yıl önce kızının kalp hastalığından öldüğünü bu nedenle oğlunun göğsündeki morluğu görünce çok korktuğunu belirterek, “Oğlumu bu haliyle ilk gördüğümde, kızımı kaybettiğim günler aklıma geldi ve onun da öleceğini düşünüp kahroldum. Bir eğitimcinin bir çocuğu tekmeyle dövmesini anlamıyorum. Oğlum yaramazlık yapmış olsa bile, bağırmalarını, atmalarını elbette ki anlayabilirim. Ama böyle bir şekilde dövülmesini kabul edemem” diye konuştu. Okul yöneticileri ise, iddialarla ilgili inceleme başlatıldığını bildirdi. . 616857 Down Sendromu bebeğin kürtajına neden İngiltere'de her gün bebeğin Down Sendromu yüzünden kürtajla alındığı bildirildi. İndependent gazetesinin haberine göre, yapılan yeni bir araştırmada, son 20 yılda Down Sendromu yüzünden sona erdirilen hamileliklerin sayısının üç katına çıktığı belirtildi. İngiltere ve Galler'de Down Sendromu yüzünden her yıl 1100 bebeğin alındığı, bu sayının 1989-1990'da sadece 300 olduğu bildirildi. Milli Down Sendromu Sitogenetik Kütüğünün verilerine dayanarak yapılan araştırmada, 1989'dan beri konulan Down Sendromu teşhislerinin dörtte üç oranında arttığı tespit edildi. Buna göre, 1989-1990'da 1075 olan Down teşhisi sayısı, 2007-2008'de 1843'e çıktı. Bunun sonucunda bu hastalıkla doğan bebeklerin sayısı, yüzde oranında düşerek, 752'den 743'e geriledi. Araştırmayı yürüten Queen Mary Londra Üniversitesinden tıbbi istatistik uzmanı Prof. Joan Morris, "Down Sendromlu hamilelikler artıyor, çünkü kadınlar daha geç yaşta bebek sahibi oluyor. Daha doğru bir şekilde tarama yapılabiliyor ve bunun sonucunda sonlanan gebelikler artıyor" dedi. Bebeğine Down Sendromu teşhisi konulan her 10 kadından 9'unun bebeği aldırdığı belirtildi. 40 yaşın üzerindeki kadınların Down sendromlu bebek sahibi olma olasılıklarının, 25 yaş altı bir kadına göre 16 kat daha fazla olduğu bildiriliyor. Birleşik Krallık'ta halen 60 bin kadar Down Sendromlunun yaşadığı belirtiliyor. AA 617859 Aurelio'nun takım arkadaşları domuz gribi oldu Real Betis'ten yapılan açıklamada, bugün antrenmana katılmayan Carlos Garcia, Sergio Garcia, Arzu, Sunny ve Nelson'un grip oldukları açıklanırken, domuz gribi olma ihtimaline karşı gerekli tahlillerin yapıldığı kaydedildi. İspanyol kulübü, bugün antremana çıkan futbolcusunda da (İsrael, Daima, Ricardo, Juande ve Nano hastalıkla ilgili benzer belirtilerin görülmeye başlandığını duyururken, futbolcularının durumuyla ilgili İspanyol Futbol Federasyonu'na haber verdiğini bildirdi. Real Betis kulübü doktoru Tomas Calero, "Hasta olan futbolcuların hastaneye kaldırılmalarına gerek yok ama oynamaları için iyi durumda olmaları gerekir. Pazar günü Villarreal B'ye karşı oynanacak maçın kadrosunda 10 eksik futbolcu olabilir" açıklamasında bulundu. Sakatlığı sona eren Aurelio'nun bu haftaki maçta ya da en geç gelecek hafta kadroya alınacağı haberleri İspanyol basınında yer alırken, Real Betis'te gripten dolayı birçok futbolcunun Villarreal B'ye karşı oynayamaması durumunda Aurelio'nun kadroya alınmasının da kesinleşeceği söyleniyor. AA 617478 Windows sorunları ve çözümleri Vista'nın laneti midir bilinmez, bu işletim sisteminden Windows 7'ye geçiş yapmak isteyenler çeşitli sorunlarla karşılaşıyorlar. Windows 7'nin piyasaya çıktığı geçen Perşembe gününden beri Microsoft'un teknik destek bölümüne yüzlerce şikayet geldi.Microsoft Perşembe gününden düne kadar gelen ve Vista'dan Windows 7'ye geçişle ilgili olan yaklaşık 2600 adet şikayete cevap verdi. Yaşanan sorunların neredeyse hepsi Vista'dan Windows 7'ye upgrade sırasında yaşanıyor Yaşanan sorunlar arasında ürün kodunun kabul edilmemesi ve sürekli tekrarlanan yeniden başlatmalar yer alıyor. Yaşanan sorunların hemen hemen hepsinin Vista'dan Windows 7'ye upgrade işlemi sırasında yaşanması, Vista lanetinin devam ettiği yorumlarına yol açtı. Windows 7'yi doğrudan kuranlarda çok fazla sorun yaşanmadığı biliniyor. Açılmayan dosya Microsoft'un destek forumlarında kullanıcıların şikayet ettiği sorunlardan biri öğrenciler için yapılan kampanya aracılığıyla indirilen Windows Home Premium'un sebepsiz yere açılmaması. İndirdikleri dosyayı açmak isteyen kullanıcılar "Bu uygulamanın indirildiği klasörde yeni dosyalar kaydedemiyoruz" diye bir uyarı alıyorlar. Dosyaların açılmaması sorunu Microsoft'tan kaynaklanmıyor Microsoft bu sorunun kendilerinden kaynaklanmadığını, bu kampanyayı sağlayan üçüncü parti yazılım dağıtımcısının hatası olduğunu belirtti. Bu sorun için önerilen çözüm ise Windows Automated Installation Kit'in bir parçası olan Oscdimg adı araç ile indirilen dosyaların .iso dosyasını oluşturup yüklemeyi tekrar denemek. Söz konusu aracı buradan indirebilirsiniz. 616737 'Kaos planı'nı askeri savcılık istedi 2009-10-27 12:34:06 Lime lime lime edip sonrada 35 kere kazanda yakarlar. Bize gelmedi herhalde postada kaybolmuş derler. ataberk ulusoy 2009-10-27 11:32:51 Bu sorusturmadan Genelkurmay`in eli derhal cektirilmeli degil belgelerin nic bir bilginin Genelkurmay`a iletilmemesi gerekir. Sivil Yargi bu isi sonuclandirmalidir. Daha önceki kagit parcasi aciklamasiyla Genelkurmay Baskani ve sayesinde TSK cok vahim bir duruma düsmüsdür. Adli sorgulamadan Genelkurmay elini tamamen cekmelidir. Devam etmeleri halinde verecekleri KARAR millet tarafindan inadiriciligi olmayan bir kagit parcasi olarak kalacaktir. TSK`nin icindeki CUNTACI lar ve onlari koruyanlar derhal ... UyutulanNesil 616648 Bursa'da inşaatta cinayet Bursa'nın merkez Yıldırım ilçesinde bir kişi, katlı apartman inşaatının 2. katında öldürülmüş halde bulundu. Alınan bilgiye göre, Eşrefiler Caddesi'nde bir apartman inşaatında işçi olarak çalışan Murat Nihatoğlu, sabah inşaata geldiğinde 2. katta ceset olduğunu fark etti. Nihatoğlu'nun durumu bildirmesi üzerine olay yerine gelen güvenlik güçleri, cesedin Hasan Yalçın'a (55) ait olduğunu belirledi. Güvenlik güçlerinin ceset üzerindeki incelemesinde Yalçın'ın, başına sert bir cisimle vurulduktan sonra kabloyla boğazından sıkılarak öldürülmüş olduğu tespit edildi. Ceset, Cumhuriyet Savcısının talimatı doğrultusunda otopsi yapılmak üzere Bursa Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı, soruşturma sürüyor. AA 616130 Kimse gerçeklerden rahatsız olmasın TSK'nın da bu kadar zan altında kalmasını hazmetmek kabul edilebilir gibi değil." dedi. Belgeyle ilgili erken tespitlerin tartışılır hale geldiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, kimsenin gerçeğin ortaya çıkmasından rahatsızlık duymaması gerektiğini, ülkeye döndüğünde bu önemli konuyu mutlaka Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'la görüşeceğini açıkladı. Başbakan, Pakistan'dan Tahran'a giderken uçakta gazetecilerin gündemle ilgili sorularını cevaplandırdı. Terör örgütü üyelerinin Avrupa'dan dönüşünü durdurma kararını Genelkurmay Başkanı'yla değil, koordinatör bakanla görüşerek aldığını kaydeden Erdoğan, Kudüs'teki gelişmeleri de sürekli takip ettiklerini vurguladı. Pakistan'dan İran'a terörle mücadelede ortak hareket edilmesi yönünde bir mesaj getirdiğini söyleyen Başbakan, Pakistan Meclisi'nde gördüğü tabloyu oldukça demokratik bulduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan'ın gündemle ilgili yaptığı diğer açıklamalar şöyle: İrtica Eylem Planı'yla ilgili parti olarak suç duyurusunda bulunmuştuk. Biliyorsunuz, erken tespitler yapılmıştı. Bu erken tespitlerin de tartışılır hale geldiğini görüyoruz. Bazı köşe yazarları 'yanılmışız' diyor. Yargı sürecinde olması nedeniyle detaylı değerlendirmeye girmeyi doğru bulmuyorum. Temennim söylenenler, yazılanlar yanlış çıksın, doğru olmasın. Böyle bir ağır bedeli Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaldıramaz. Özellikle de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin böyle bir zan altında kalması kabul edilebilir gibi değil. Genelkurmay Başkanı'yla medya üzerinden konuşmam Genelkurmay Başkanı'ndan önce yazılı ve görsel medya, anamuhalefetin, muhalefetin açıklamaları var. Herkes adeta savunur haldeydi. Biz ise partimizle alakalı olduğu için suç duyurusunda bulunduk, yargı üzerine gitsin istedik. Buna sessiz kalmak, iftirayı kabul etmek anlamına gelirdi. İktidar partisinin bunu kabul etmesi mümkün değil. Genelkurmay Başkanı'mla medya üzerinden konuşmak istemem. Dönünce zaten rutin görüşmelerim oluyor haftalık. zaman muhakkak görüşeceğiz. Önemli bir konu, süreci değerlendireceğiz. İsteyen domuz gribi aşısı yaptırır Halkımın orada özellikle isteğe bağlı, istisnanın olması önemli. Anne ve babaların kendi kararlarını titizlikle alması lazım. Sağlık Bakanlığı bilimsel çalışmaların neticesini açıkladı. Kimse aşı olmak zorunda değil. Arzu eden, aşıyı yaptırır. Kudüs'le ilgilenmek görevimiz Yakından takip ediyoruz. Kudüs büyükelçimiz bizi sürekli bilgilendirdi. Şu anda sükunet söz konusu. Haremüşşerif Vakfı'nın yöneticileri ile ilgili sıkıntı var. 617621 PFDK futbolculara acımadı MUSTAFA KUTLU SPOR PFDK futbolculara acımadı İSTANBUL (A.A) Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), Mezitlisporlu yöneticilerden Alican Özbayrak'a yıl, Ertan Doğan'a yıl hak mahrumiyeti cezası verdi. Kurul, Mayıs 2008'de TFF 3. Lig 1. Grup'ta oynanan Mezitlispor-Ceyhanspor maçında, karşılaşmanın sonucunu etkilemeye yönelik eylemleri nedeniyle, olay tarihinde yürürlükte bulunan Futbol Disiplin Talimatı'nın 34. maddesi uyarınca Alican Özbayrak'a yıl ceza verirken, Ertan Doğan'a da aynı maçta gerçeğe aykırı belge düzenleyip Futbol Federasyonu'nu ve ilgilileri yanıltarak sahtecilik eyleminde bulunmaktan yıl hak mahrumiyeti cezası uyguladı. Ceyhanspor Kulübü Başkanı Sedat Sözlü de aynı maçta, sonucu etkilemeye yönelik eylemleri nedeniyle yıl ceza aldı. Bu arada, PFDK, Hacettepeli futbolcu Ramazan Yaralı'ya maç, Kartalspor Antrenörü Haldun Yıldız'a da bir maç ceza verdi. 27.10.2009 SPOR 617415 PKK, Brüksel'de basın toplantısı düzenledi 10'u kadın 15 kişilik grup, seyahat belgeleri verilmediği için Türkiye'ye dönüşlerini ertelemek zorunda kaldıklarını ve barış sürecinin proveke edildiğini belirttiler. Türkiye'ye gelişleri ertelenen 15 PKK'lı Belçika'nın başkenti Brüksel'de bir basın toplantısı düzenleyerek, pişmanlık yasasından faydalanmayı düşünmediklerini, Türkiye'ye dönüşlerinin iptal edilmediğini sadece ertelendiğini söylediler. Grup adına konuşan İsmet Cem, "Hükümet ve devlet yetkilileri, grubumuzun Türkiye'ye gidişini engelleyici açıklamalar yapmıştır. İlgili merciiler de seyahat belgelerini bizlere vermemişlerdir. Biz de Türkiye'ye gidişimizi, istemediğimiz halde erteleme kararı aldık" dedi. Amaçlarının pişmanlık yasasından faydalanmak olmadığını söyleyen grup üyeleri "Türk devlet yetkililerinin ve tüm barışseverlerin attığımız bu adımlar karşısında gereken sorumlulukla hareket edeceklerine inanıyoruz" açıklamasında bulundu. Grup üyelerinin isimleri şunlar: Arif Dırık, Ayten Kaplan, Baki Uludağ, Halime Gökçen, Hasan Akbaba, Hikmet Çetin, Hikmet Karahan, İsmet Kem, M. Cevat Akın, Mahmut Erol, M. Sait Yıldırım, Muazzez Kaya, Ummuhan Sürmeli, Veli Tekin, Vesile Yüksel. Milliyet 2009-10-27 17:26:22 iki tarafta birbirini anlamalı ve fazla uzatmamalı... savaş...savaş... yeter artık çocukluğumuz, gençliğimiz sömürüldü. Karanlık güçleri fazla sevindirmeden iman kardeşliğinde buluşalım. Açılım iman kardeşliğinde, elbette herkes kendi kültürnü yaşasın. Esas mesele iman kardeşliğinde yoksa milliyetçilik harcı tutmaz bu milleti... Barışa adım adım... Artık zamanı geldi. murat doğan 2009-10-27 16:32:17 Önce kendi içimizdeki pisliği temizlersek daha iyi olmaz mı! baris ali 616288 Borsa'da 1,5 yıl sonra gelen halka arza büyük ilgi Ran Lojistik Hizmetleri AŞ'nin dün saat 11.00 itibarıyla İMKB Birincil Piyasa'da başlayan Borsa'dan satışında yoğun ilgi yaşandı. Hisse kodu RANLOBE olan Ran Lojistik'in 2,86 TL olan baz hisse fiyatı 3,16 liraya yükseldi. Sermaye artırımına giden ve sermayesinin yüzde 25,2'sini halka arz eden şirketin hisselerine tavan fiyat olan 3,16 TL'den 6,6 milyon lot alım talebi geldi. Baz fiyattan büyüklüğü milyon 152 bin lira olan halka arza, ilk gün halka arz tutarının yaklaşık 2,3 katı olan 20 milyon liralık talep oluştu. Halka arzla ilgili açıklama yapan Ran Lojistk Yönetim Kurulu Başkanı Ramiz Benli, "Borsa yatırımcısı, Ran Lojistik hisselerine beklediğimizin üstünde ilgi gösterdi. Çok mutluyuz. 18 ay sonra Borsa yatırımcısını İMKB'yle yeniden buluşturan, Ran Lojistik'e gösterilen ilgi için tüm yatırımcılara teşekkür ediyoruz. Onların bu ilgisi, ne kadar doğru bir karar verdiğimizi de gösterdi. Biz de yatırımcılarımızı mutlu etmek için elimizden geleni yapacağız." diye konuştu. RAN LOJİSTİK Kuruluş tarihi 1990 Sermayesi* 12,7 milyon TL Halka arz oranı 25,2 2008 cirosu 39 milyon TL Çalışan sayısı 135 (*) Halka arz sonrası 616943 Bora Gezmiş CHP'ye katıldı Deniz Gezmiş’in ağabeyi Bora Gezmiş, dün CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda üyelik formunu doldurarak CHP’ye üye oldu. Gezmiş’e, CHP Parti Meclisi üyesi Berhan Şimşek eşlik etti. Bora Gezmiş, Deniz Baykal’ın Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 36. yıldönümü olan Mayıs 2008’de yaptığı konuşmaya işaret ederek “Terör örgütü PKK’nin teslim olan üyelerinin Diyarbakır’da karşılanması sırasında yaşananlar bardağı taşıran son damla oldu. Sorumluluk almak, mücadele etmek gerekir. Anavatan Partisi’nde görev almama karşın sosyal demokrat çizgimizi kaybetmedik. Bugünler birlik beraberlik günleri. Bu gidişe ‘dur’ demek için beraber olmak gerekir” diye konuştu. Gezmiş’in üyeliğini, parti için onur verici bir katılım olarak değerlendiren CHP İstanbul İl Başkanı Tekin, CHP lideri Baykal’ın Mayıs 2008 konuşmasını “tarihi bir konuşma” olarak değerlendirdi. ‘Oylar düştü, askıya aldı’ Şimşek, AKP’nin oy oranının demokratik açılım projesinin ve PKK’lilerin karşılanmasının ardından yüzde 16’ya düştüğüne, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da anketlerdeki düşüşü görmesinin ardından süreci askıya almaya çalıştığını söyledi. 27 Ekim 2009 616861 “Mutlu bir evlilik için genç kadınla evlenin” 12.24 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, “Mutlu bir evlilik için genç kadınla evlenin” Erkekler için mutlu bir evliliğin sırrının, kendilerinden en az yaş küçük ve akıllı bir kadınla evlenmek olduğu ortaya çıktı. İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırma, kadının yaşının erkekten en az yaş küçük olduğu çiftlerde, özellikle hiçbiri geçmişte boşanmamışsa uzun bir birlikteliğin daha mümkün olduğunu gösterdi.  Bath Üniversitesinde görevli bilim adamlarının yaptığı ve sonuçları European Journal of Operational Research dergisinde yayımlanan araştırma çerçevesinde, evli olan ya da ciddi bir ilişki sürdüren 1500’den fazla çiftle görüşüldü. İlk görüşmeden yıl sonra bu çiftlerden 1000’iyle tekrar görüşüldüğü, kadının yaşının erkekten en az yaş büyük olduğu çiftlerin olasılığının, aynı yaşta olanlara göre kattan fazla olduğu gözlendi.  Araştırmada, yaş farkı tam tersine döndüğünde, yani erkek kadından yaşlı olduğunda, mutlu evlilik şansının daha yüksek olduğu görüldü. Kadının iyi eğitim görmesi de, mutluluğu uzatan faktörler arasında yer aldı.  Yine araştırma, geçmişte her ikisi de boşanmamış olan çiftlerin daha uzun bir birliktelik yaşadıklarını, biri geçmişte boşanmış olan çiftlerin ilişkilerinin, her ikisi de boşanmış olan olan çiftlere oranla daha az istikrarlı olduğunu ortaya koydu. Ve . 617803 Ziraat Bankası zorlanmadı! Ziraat Bankası zorlanmadı! 27/10/09 21:14 -ZİRAAT BANKASI: ANKARA SGK SPOR: 1- Salon: Selim Sırrı Tarcan Hakemler: Onur Hoşnut, Selçuk Gökçen Zirat Bankası: Fatih, Platenik, Granvorka, Zafer, Selçuk, Celitans (Ender, Ali, Serkan) Ankara SGK Spor: Siltala, Murat, Sabit, Falasca, Hanni, Hürol (Mehmet Akif, Can, İsmail) Setler: (25-18, 22-25, 25-18, 25-21) Süre: 101 Toplam (22, 26, 27, 26) 617805 Beşiktaş 100'ledi! Beşiktaş 100'ledi! 27/10/09 21:12 -BEŞİKTAŞ COLA TURKA: 100 WBC RAIFFEISEN WELS: 81- Salon: BJK Akatlar Arena Hakemler: Sreten Radovic (Hırvatistan), Marin Mehandijev (Bulgaristan), Aleksandar Glisic (Sırbistan) Beşiktaş Cola Turka: Muratcan 2, Chatman 34, Newley 11, Cevher 13, Baxter 20, Flecer 9, Engin 6, Haluk 3, Adem 2, Arin, Kerem WBC Raiffeisen Wels: Moore 7, Meacham 17, Conley 24, Lamesic 4, Klette 6, Nelson 11, Fields 12, Veider Csebits 1. periyot: 26-15 Devre: 49-35 3. periyot: 75-54 faul alan: 36.04 Nelson (WBC Raiffeisen Wels) Beşiktaş Cola Turka, sayıdan fazla fark bulma amacıyla çıktığı maça tutuk başladı. İlk dakikalarda sayı üretmekte zorlanan ve üst üste hücumlardan boş dönen siyah-beyazlılar, daha sonra Baxter'in gayretiyle 5. dakikayı 11-5 önde geçti. Chatman'ın sayılık basketleriyle rahatlayan ve farkı artıran Beşiktaş Cola Turka, daha sonra rakibe pota altında çok boşluk verdi, ancak hızlı hücumlardan bulduğu sayılarla ilk periyodu 26-15 önde tamamladı. İkinci periyoda tutuk başlayan Beşiktaş Cola Turka, rakibinin üst üste hücumlardan sayı bulmasına engel olamazken, hücumda da varlık gösteremedi. Konuk ekip, 13. dakikada farkı sayıya (29-24) düşürdü. 15. dakika Chatman'ın basketiyle 33-24 Beşiktaş'ın lehine geçilirken, savunmada daha iyi organize olan siyah-beyazlılar, üst üste buldukları basketlerle 17. dakikada farkı 13 sayıya (38-25) çıkardı. Hücumda etkili olan, ancak savunmada zaman zaman zaaf yaşayan Beşiktaş Cola Turka, Chatman'ın iyi oyunuyla 19. dakikada farkı 17 sayıya (49-32) çıkardı ve devreyi 49-35 önde tamamladı. İlk yarıda, ev sahibi ekipte Chatman 17 sayı kaydetti. İkinci yarı rahat bir oyun sergileyen Beşiktaş Cola Turka, 27. dakikada 23 sayı farkla ve ana kadarki en farklı skorla durumu 71-48 yaptı. Son bölümünde farklı skorun verdiği rahatlıkla zaman zaman sıkıntı yaşamasına rağmen, Chatman'ın iyi oyunuyla farkı korumasını bilen Beşiktaş Cola Turka, 3. periyotu 75-54 önde geçti. Son periyotta genç oyuncuları Arin ve Kerem'e aynı anda yer veren Beşiktaş Cola Turka, rakibin 33. dakikada farkı 13 sayıya düşürmesine (82-69) engel olamadı. WBC Raiffeisen Wels takımının cesaretlenmesine neden olan siyah-beyazlılar, as oyuncularını yeniden devreye sokarak, yaşadığı kısa paniğin ardından kontrolü bir kez daha eline aldı. 35. dakika 85-72 Beşiktaş Cola Turka'nın lehine geçildi. Siyah-beyazlılar, Chatman ve Cevher'in dış şutlarıyla yeniden farkı açarken, maçta 34 sayı bulan Chatman yıldızlaştı. Beşiktaş Cola Turka, sayı fark gereken maçı 19 sayı farkla 100-81 kazanarak, FIBA Avrupa Kupası'nda gruplara kalmayı başardı. Beşiktaşlı taraftarlar, maç bittikten sonra ''Yıldırım Demirören yeter'' diye tezahürat yaparak, kulüp başkanına yönelik protestolarını sürdürdü. 616308 Hacettepe Üniversitesi'nde provokasyon: 70 öğrenci gözaltında Güvenlik güçlerinin müdahale ettiği olayda bir polis memuru bıçaklanarak yaralandı. Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde HÜ Hazırlık bölümü önünde ideolojik amaçlı stant açmak isteyen bir grup öğrenci ile özel güvenlik görevlileri arasında tartışma çıktı. Güvenlik görevlilerinin öğrenciler tarafından darp edilmesinin ardından üniversite yönetimi, emniyet güçlerinin olaya müdahale etmesini istedi. Güvenlik Şube Müdürlüğü ekiplerinin ilk müdahalesine, bir grup öğrenci bıçakla karşılık verdi. Bu sırada bir polis memuru bıçakla yaralandı. Öğrenciler daha sonra üniversite bünyesindeki kütüphaneyi işgal etti. Bunun üzerine üniversiteye çağrılan Çevik Kuvvet ekipleri olay çıkaran öğrencilere müdahale etti. Olaylarda yaklaşık 70 öğrencinin gözaltına alındığı bildirildi. Bu arada, üniversiteye hizmet veren özel güvenlik görevlileri, olaylarda görüntü almak isteyen basın mensuplarına saldırdı. 616709 Basketbolda NBA heyecanı başlıyor 10.55 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Basketbolda heyecanı başlıyor Amerikan Profesyonel Ligi’nde (NBA) 2009-2010 sezonu, TSİ yarın sabaha karşı yapılacak maçlarla başlayacak. Milli basketbolcular ile sezonda ilk kez 18 Kasımda karşı karşıya gelecek. AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, 2009-2010 sezonunda, toplam bin 280 maç yapılacak. Hidayet Türkoğlu’nun yeni takımı Toronto Raptors, Mehmet Okur’un takımı ile ilk kez 18 Kasımda deplasmanda karşılaşacak. Hidayet Türkoğlu, 24 Mart 2010’da ise Okurlu Jazz’ı sahasında ağırlayacak. Türkoğlu, eski takımı karşısına ilk olarak Kasımda ev sahibi olarak çıkacak. 22 Kasımda yine Florida ekibini ağırlayacak Torontolu Türkoğlu, Orlando seyircisi önüne ise ilk kez 16 Aralıkta rakip oyuncu olarak gidecek. Milwaukee Bucks’a transfer olan Hidayet Türkoğlu ve Mehmet Okur ile toplam maç yapacak. Milwaukee Bucks, Toronto Raptors ile Aralık, 20 ve 22 Ocak 2010, Utah Jazz ile de 16 Ocak ve 12 Mart 2010 tarihlerinde karşılaşacak. Utah Jazz, ilk maçında Denver ’a konuk olacak, Milwaukee Bucks ise Philadelphia 76ers deplasmanına çıkacak. Sezonun açılış maçları, Cavaliers-Boston Dallas Mavericks- Wizards, Portland Trail Blazers- ve Los Angeles -Los Angeles Clippers arasında yapılacak. NBA’de bir gelenek halini alan 25 Aralık gecesinde, yine yıldız oyuncuların karşı karşıya geldiği maçlar yapılacak. ve Ron Artestli Los Angeles Lakers, ve Shaquille O’Neallı Cleveland Cavaliers deplasmanına çıkarken, Doğu Konferansı’nın iki iddialı takımı Orlando Magic de Boston Celtics’i konuk edecek. NBA maçı 15 Şubat 2010’da oynanacak, normal sezon ise 14 Nisan 2010’da sona erecek. GEÇEN SEZONUN ŞAMPİYONU LAKERS’TI Geçen sezon NBA beşinci maçında deplasmanda Orlando Magic’i 99-86 yenen Los Angeles Lakers, 15. kez şampiyon olmuştu. Şampiyon Lakers’ın yıldız oyuncu Kobe Bryant final maçında 30 sayı, asist, ribaunt kaydetmiş, finallerin de "En Değerli Oyuncusu (MVP)" seçilmişti. Milli basketbolcu Hidayet Türkoğlu, yıllık NBA kariyerinde geçen sezon Magic ile Doğu Konferansı’nda şampiyon olup, ilk kez konferans kupası kaldırırken, NBA’de Doğu-Batı final serilerinde de ilk kez mücadele etmişti. . . 616328 Bundan sonra ölecek olan gençlerin sorumlusu Baykal'dır Taş, "CHP, şu saatten sonra ölecek olan Kürt ve Türk gençlerden sorumludur. Altını net olarak çizmemiz gerekir. Baykal'ın çizgisi 'Türk ve Kürt gençler ölsün' çizgisidir." dedi. ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Levent Tüzel, Makine Mühendisleri Odası'nda PKK'lı teröristlerin Türkiye'de karşılanmaları ve sonrasında ülke genelinde başlayan protestoları değerlendirdi. Hazırlanan ortak açıklamanın okunmasının ardından konuşan Alper Taş, demokratik açılımla ilgili sürecin tıkanmasından CHP'yi sorumlu tuttu. CHP'nin izlediği siyaseti "Rezalet" olarak niteleyen Taş, şöyle konuştu: "Silahlarını bıraksınlar, genel bir affı bile düşünürüz diyen CHP, silahlarını bırakıp yurda giriş yapan insanların dönüşlerini, milliyetçi şovenist bir havaya büründürerek bugün içine girdiğimiz atmosferin yaratılmasından sorumludur. Bu atmosferin sonuçlarından CHP ve Baykal sorumlu olacaktır." Taş, CHP liderinin bundan sonra yaşanacak süreçten ve akacak kana karşı annelerin acılarından sorumlu olacağını söyledi. Barışın çok dilli olması gerektiğine vurgu yapan Taş, "Türkiye'de tek dilli bir barış olmaz. Türk halkının duyarlılıkları kadar Kürt halkının duyarlılıklarını da gözetmek gerekir. Esas olan devletin politikaları değil, halkların çıkarlarıdır." ifadelerini kullandı. Taş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkleri ve Kürtleri de anlayan bir dile ihtiyacı vardır ülkenin. Biz sosyalistler olarak, Kürt yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık haklarını sahipleneceğiz, onların buna kavuşması Türkiye toplumunu daha da demokratikleştirecektir. Onların bu haklara kavuşması Türkiye toplumunu daha da birleştirecek ve güçlendirecektir." Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Levent Tüzel ise yaşanan gelişmelerin, çatışma ortamını tamamen ortadan kaldıracak kalıcı bir çözüme kavuşturulması için sorumluluklarının farkında olduklarını belirtti. Tüzel, "Herkes gibi bizler de önemli bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Barış umudunun gerçeğe dönüşmesi geleceğimiz için önemli bir kazançtır. Bu umudun hayal kırıklığına yol açması ise telafisi mümkün olmayan yeni acılara yol açacaktır." şeklinde konuştu. 616142 Muhbir tutanakları geçerli sayılmadı! Muhbir tutanakları geçerli sayılmadı!GÖKÇER TAHİNCİOĞLU Ankara 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Polis muhbiri ’in resmi ifadesini almayarak mülakat yapan emniyet, hazırlanan mülakat tutanaklarının mahkeme tarafından “yok hükmünde” sayıldığını açıkladı ’nün (EGM), Cinayeti: Yargı, Devlet” kitabı nedeniyle muhabiri Kemal Göktaş hakkında hazırladığı dilekçesi, Hrant Dink cinayeti davasındaki önemli belgelerden birinin geçersiz olabileceğini gösterdi. Azmettirici olduğu iddiasıyla yargılanan ’in yakalandığı dönemde resmi ifadesini almayan ve Tuncel’le sadece mülakat yapan emniyet, mülakatta alınan bilgilerle hazırlanan tutanakların mahkeme tarafından “yok hükmünde” sayıldığını açıkladı. Emniyetin işaret ettiği mahkeme kararını, Dink cinayetine bakan mahkeme de yerinde bulursa, Tuncel’in emniyette verdiği bilgiler yargılama dışında kalabilecek. ’nin, Göktaş hakkındaki suç duyurusunda şu ifadeler kullanıldı: “Yazarın iddialarını dayandırdığı 25 Ocak 2007 tarihli tespit tutanaklarının hukuka aykırı olarak düzenlendiği ve ‘yok’ hükmünde olduğu, Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen 10 Ocak 2008 tarihli ‘kovuşturmaya yer olmağına’ dair karar ve bu karara itirazın Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedilmesiyle ortaya konulmuştur.” Karar 14. Ağır Ceza’da Mahkemenin yok hükmünde saydığı tespit tutanakları, Tuncel’in yakalandığı dönemde tarafından hazırlandı. Tuncel, yok hükmünde sayılan ifadelerinde, Dink cinayetinin işleneceğini Trabzon Emniyeti’ne bildirdiğini, polisin haber elemanı olduğunu anlatmıştı. Tutanaklar, Tuncel’in mahkemedeki anlatımlara göre daha detaylı bilgiler içeriyordu. Dink davasına bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi de Tuncel’in ifadelerini “yok” hükmünde kabul ederse, ifadeler karara esas alınamayacak. 616522 "Rijkaard olmasa şans bulamazdık" 'ın genç futbolcusu Aydın Yılmaz, Frank Rijkaard'ın gençlere önem veren bir hoca olduğunu belirterek, "Rijkaard olmasaydı gençler şans bulamayabilirdi" dedi. TV'de yayınlanan bir programa konuk olan Aydın Yılmaz, Rijkaard ile anlaşıldığını duyduğunda sevindiğini dile getirdi: "Çünkü Rijkaard'ın gençlere önem veren bir hoca olduğunu biliyorduk. Bunu bize de gösterdi. Bana ve bütün genç arkadaşlarıma elinden geldiğince görev verdi, bunu yaparken de kimseden çekinmedi. Belki Rijkaard olmasa forma şansı bulamayacaktık. "Bende ve bütün genç arkadaşlarımda hocamızın önemi ve yeri çok büyük. Çünkü bana güvendi ve forma şansı verdi. Biz de gençler olarak bu güveni boşa çıkarmadık. Sahada her fırsatta elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Rijkaard'ın genç futbolcuları değerlendirmeye yönelik hamlelerini çok başarılı buluyorum ve gerekli görüyorum." Önünde Kewell, Keita, Arda, Baros gibi oyuncuların bulunduğunu anlatan Aydın, "ama bu isimlerin varlığına rağmen aklımda oynayamayacağıma dair düşünceler yok. As takımda daha sık forma şansı bulan arkadaşlarım da benim iyi oynadığım zaman formayı alabileceğimi biliyorlar ve bu yüzden formlarını yüksek tutmak için çaba sarf etmek durumunda kalıyorlar" dedi. Maccabi Netanya maçında üç asist yapmasının ve manşetlerde yer almasının kendisi için çok iyi olduğunu anlatan Aydın, ancak böyle bir performansı sonrasında istikrarı sağlayabilmenin önemli olduğunu ifade etti. Aydın, "ben de bu maçın ardından sürekli olarak skora katkıda bulunmak isterdim. Ama bunu her zaman başaramayabiliyorsunuz. Ondan sonraki maçlarda da elimden gelenin en iyisini yaptım ve bu dönemin benim adıma iyi geçtiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu. "Şu anda performansının ne kadarını kullandığını düşünüyorsun? Gerçek Aydın'ı izleyebiliyor muyuz?" sorusu üzerine Aydın, "ne kadar olduğunu değil de bunun üzerine ne kadar koyabileceğimi hissediyorum. güveni yakaladıktan sonra da daha iyi yerlere geleceğime inanıyorum" yanıtını verdi. "'ya da oynamak istiyorum" Aydın, 'ın takımında oynandığını bu da hedeflerinden birisi olduğunu kaydederken, "burada bir süre geçirmek zorundayım zaten. Daha da kalıcı olmayı hedefliyorum. Ondan sonra milli takım geliyor" dedi. 'daki performansının ardından milli takıma da yükseleceğine inandığını belirten Aydın, "oraya yükseldikten sonra her futbolcunun hayali vardır. Avrupa'da forma giymemiş olan her futbolcunun hayalinde orada oynamak vardır. Benim de en çok istediğim şeylerden biri 'da oynamak. Desteklediğim takım ise Real Madrid" şeklinde konuştu. "Kulübede taraftarı izliyorum" Taraftarların kendisiyle Uğur'u çok karıştırdığını belirten Aydın, taraftarlarla ilgili anılarını da şöyle anlattı: "Bazen dışarda görüldüğümüz zaman fotoğraf çektirmek istiyorlar. 'Uğur fotoğraf çektirebilir miyiz?' diyorlar. Ben aynı şeyleri Uğur'a da söyledim. Uğur da, 'bana da Aydın diyorlar' dedi. Çok karıştırıyor taraftarlar bizi... taraftarını gerçekten çok beğeniyorum. Ali Sami Yen'de oynadığımız zaman yedek kulübesindeysem zaman zaman onları seyrediyorum. Onların Türkiye'de takımlarına en çok destek veren taraftar grubu olduğunu düşünüyorum. Gerçekten bizi sahada çok iyi destekliyorlar, ateşliyorlar." 617404 'Baywatch'tan 'Alaaddin'e Pamela Anderson... Kanada doğumlu Pamela Anderson 1989 yılında keşfedildi. Kısa sürede Playboy'un dikkatini çeken bu genç kız çok geçmeden kendini Sahil Güvenlik (Baywatch) dizisinde buldu. Hızla yükselen Pamela Anderson en son olarak New Wimbledon Tiyatrosu'nun "Aladdin" oyununda rol kaptı. 616760 Kolunu kaptırdığı kıyma makinesi ile hastaneye getirildi 11.32 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Kolunu kaptırdığı kıyma makinesi ile hastaneye getirildiHüseyin TÜCCAR- Nail KAHRAMAN/BURSA, ’da bir gıda firmasında temizlik işçisi olarak çalışan 26 yaşındaki Yaşar, elini şıra yapmak için üzüm sıkılan kıyma makinesine kaptırdı. Eli çıkartılamayınca sökülen kıyma makinesi ile Hastanesi’ne kaldırılan Yaşar’ın kolundaki makine, doktorlarla birlikte ameliyathaneye giren itfaiye, sivil savunma ve ekiplerince özel aletlerle kesilerek çıkartıldı. Yaşar’ın parçalanan eli de ameliyatla bileğinden kesildi. Merkez Yıldırım İlçesi Yiğitler Mahallesi 270. Sokak’ta bulunan bir gıda şirketinde çalışan Hicaz Yaşar, dün akşam saatlerinde temizlik yaparken, yanlışlıkla düğmeye basınca, sol elini üzüm şırası yapmak için kullanılan kıyma makinesine kaptırdı. Yaşar’ın yardımına arkadaşları yetişti. Makine durduruldu. Ancak Hicaz Yaşar’ın kolu makineden çıkartılamadı. Bunun üzerine kıyma makinesi yerinden sökülerek Hicaz Yaşar’la birlikte ambulansla Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne getirildi. AMELİYATHANEDE Acil olarak ameliyata alınan Hicaz Yaşar’ın kolundaki makineyi çıkarmak için Sivil savunma, AKUT ve itfaiyeden yardım istendi. Hicaz’ın ameliyatına doktorların yanı sıra sivil savunmadan 5, AKUT ve itfaiyeden 2’şer uzman girdi. Ameliyathaneye alınan kurtarma aletleriyle yaklaşık bir saat süren uğraş sonucu Hicaz Yaşar’ın kolundaki makine çıkartıldı. Ancak, Hicaz Yaşar’ın parçalanan sol eli bileğin üst kısmından kesildi. Operasyonu gerçekleştiren Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tufan Kaleli, Hicaz Yaşar’ın elini kurtarmak için çaba gösterdiklerini ancak 2.5 saat süren operasyonda doku ve sinirleri parçalanan eli bilek bölgesinden kesmek zorunda kaldıklarını söyledi. Olayla ilgili soruşturmaya Bursa Cumhuriyet Savcılığı’nca başlandı. . 616987 Şii isyancıya idam cezası İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Şii isyancıya idam cezası SANAA (A.A) Yemen'de hükümete karşı silahlı mücadeleden suçlu bulunan Şii isyancı idam cezasına çarptırıldı. Yemen mahkemesi, Saada vilayetindeki 11 Şii isyancının yargılandığı davada, diğer sanıkları ila 15 yıl arasında hapis cezalarına çarptırdı. Yemen, Saada'daki isyancılarla yıldır mücadele ediyor. İsyancılar, hükümeti ihmalkarlık ve Şiileri kafir olarak gören aşırı tutucu Sünnilerle ittifak kurmakla itham ediyor. 27.10.2009 DÜNYA 617375 "Federasyonun cezaları yeterli değil" "Federasyonun cezaları yeterli değil" AA Giriş Saati 27.10.2009 13:35 Güncelleme 27.10.2009 13:37 Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde yaşanan olaylarla ilgili raporların federasyona ulaştığını söyledi. Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde yaşanan olaylarla ilgili raporların federasyona ulaştığını söyledi. Mahmut Özgener, Swissotel'de gerçekleştirilen Türkiye Kupası isim hakkı töreni sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Özgener, derbi maçta yardımcı hakemin yaralanmasına rağmen maçın başlatılmasıyla ilgili çeşitli görüşlerin olduğunun belirtilmesi üzerine, ''Maçı başlatıp başlatmamak hakemin yetkisinde. Hakemin verdiği karara saygı duymalıyız'' dedi. Derbide yaşanan olaylarla ilgili bir soruyu da Özgener, ''Maçla ilgili raporlar dün akşam federasyona ulaştı. Hukuk kurulumuz bunları değerlendirecek ve bugün gerekli sevkleri yapacak. Disiplin kurulumuz da konuyu gündemine alacak'' diye yanıtladı. Özgener, derbideki hakem kararlarıyla ilgili görüşünün sorulması üzerine de ''Hakem açısından hiçbir zaman konuşmuyorum. Verdiği kararlara hepimizin saygı duyması gerektiğine inanıyorum'' şeklinde konuştu. SPORDA ŞİDDET KONUSU Mahmut Özgener, tribünlerde yaşanan olaylar ve sporda şiddetle ilgili bir soruya, ''Tribün terörü konusunda hafta önce açıklamamız oldu. Pazar günü Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız Faruk Nafiz Özak ile beraberdim. Konuyu gündeme getirdik. Çok kısa sürede Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız ve Kulüpler Birliği'nin yer alacağı bir toplantı düzenleme arzusu içindeyiz. Bakanımız bunu organize ediyor'' diye konuştu. Sporda şiddet konusunun sağlıklı bir şekilde masaya yatırılması gerektiğini vurgulayan Özgener, şöyle devam etti: ''Tribünde yaşananları federasyonun tek başına çözüm üretmesi mümkün değil. Ortak bir çalışma yapılmalı. Bu konuda hazırladığımız belirli konularda var ve bu toplantıda paylaşacağız. Caydırıcı cezayı federasyonla birlikte devletin de vermesi lazım. Caydırıcı ceza olmadan şiddetin önüne geçemeyiz. Federasyonun vereceği cezalar yeterli değildir. Federasyon en fazla sahaları kapatabilir. Bu da çözüm değildir. Olayları yapanların sahalar açıldıktan sonra tribünde yer alması potansiyel bir tehlike olarak algılanmalı. Bunu çok daha geniş kapsamlı düşünmemiz lazım.'' Özgener, bu konuda ciddi önerileri bulunduğunu ve yapılacak toplantıda bunları gündeme getireceklerini kaydederek, ''Şiddetin azalması yönünde neler yapılması gerektiği konusunda çalışmalarımızı tamamladık. Önerilerimiz olacak ve uygulamaları ilgili bakanlıklardan rica edeceğiz. İnşallah bizimle aynı görüşü paylaşırlar ve Türk futbolu bu önemli sorunu aşma yolunda önemli adım atar'' ifadelerini kullandı. TEKNİK DİREKTÖR KONUSU (A) Milli Futbol Takımı'nın başına getirilecek teknik direktör konusuna da değinen Mahmut Özgener, ''Bu konuda spekülasyon yapılmaması lazım. Bu konuda görüşlerimiz netleştiğinde kamuoyuyla paylaşacağız'' dedi. Her gün değişik isimlerin gündeme getirilmemesi gerektiğini vurgulayan Özgener, ''Biz şu ana kadar hiçbir ismi paylaşmadık. Bu yazılan isimlerin kaynağını yazanlara sormak lazım. Acele etmiyoruz. Vaktimiz var, kısa sürede önümüzde turnuva yok. Ama öbür yandan da çok bekleyecek de vaktimiz yok. Titiz davranmamız gerek, çünkü Türk futbolu adına verilecek önemli bir karar. Kısa sürede de olmaz ,uzun süre de olmaz biraz sabırlı olalım'' diyerek sözlerini tamamladı. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617395 Sivil toplum örgütlerine yönelik operasyonda 18 kişi gözaltına alındı Edinilen bilgiye göre, Siirt Emniyet Müdürlüğü ile Siirt Jandarma Komutanlığı ekiplerince merkez ve ilçelerdeki bazı sivil toplum örgütlerine yönelik 24 noktada düzenlenen eş zamanlı operasyon sürüyor. Operasyonlarda şimdiye kadar 18 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. 616239 50 bin oto satarak pazar lideri olacak İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU 50 bin oto satarak pazar lideri olacak yıllık süre içinde Türkiye'de pazar lideri olmayı hedefleyen ALG Grup, krize rağmen şu ana kadar 25 bin otomobil sattı Sabancı Holding'in Toyotasa'daki hisselerinin tamamını satın alan ve tüm dünyada Toyota Grup araçlarının en büyük bağımsız distribütörü olan ALJ Grup, Türkiye'de hedef büyüttü. Grup, yıllık 25 bin adetlik satış miktarını yıl içinde 50 bine çıkarmayı, 2020 yılında da pazar lideri olmayı hedefliyor. Toyotasa Üst Yöneticisi (CEO) ve Yönetim Kurulu Üyesi Ali Haydar Bozkurt, Türkiye'ye bakışlarının kısa vadeli olmadığını belirterek, ilk etapta Türkiye için koydukları hedefin yıllık dönemde pazar payını minimum yüzde 10'a çıkarmak ve satışları yıllık 50 bin adede yükseltmek olduğunu dile getirerek, 'Türkiye'de büyümek istiyoruz. Birinci hedefimiz markayı hak ettiği yere taşımak” diye konuştu. 27.10.2009 EKONOMİ 617751 Gül'den Sırbistan'a destek sözü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç ile katıldığı ''Sancak Bölgesinin İktisadi Kalkınması'' konulu toplantıda, bölgenin kalkındırılması için Türkiye ile Sırbistan arasında ortak projelerin bir an önce hayata geçirilmesinin ele alındığı öğrenildi. Sırbistan Sarayı'nda Sancak Bölgesi'nden bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları ve Türk iş adamlarının katılımıyla basına kapalı gerçekleştirilen toplantıda, bölgenin ekonomik kalkınmasına yönelik çalışmalar görüşüldü. Alınan bilgiye göre, bölgenin kalkındırılması için Türkiye ile Sırbistan arasında ortak projelerin hayata geçirilmesi toplantının ana gündem maddesini oluşturdu. Sırbistan'ı Karadağ'a bağlaması ve Sancak'tan geçmesi öngörülen otoyolun gündeme geldiği toplantıda, Türk firmalarının otoyolun yapımını üstlenmesi konusu görüşüldü. İki cumhurbaşkanı da Türk iş adamlarına bölgeye yatırım yapmaları konusunda bir kez daha çağrıda bulundu. Toplantıda, Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç, Türk iş adamlarına ''her türlü kolaylığı göstereceklerini'' söyleyerek yatırım çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanı Gül de ''Bu çağrıyı cevapsız bırakmayacağız'' dedi. Sancaklı temsilcilerin toplantıda, ''Türkiye-Sırbistan ilişkileri bundan sonra Abdullah Gül öncesi ve sonrası diye anılacak'' dediği kaydedildi. Cumhurbaşkanı Gül ve Tadiç'in toplantının ardından bir süre baş başa görüştüğü öğrenildi. AA 617341 Kayıp çocuklara 'otogar timi' ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Kayıp çocuklara 'otogar timi' MERSİN (A.A) Mersin Emniyet Müdürlüğünce, evden kaçan çocukların suça karışmadan yeniden ailelerine dönmelerine sağlamak üzere kurulan 'otogar timi' şehirler arası taşımacılığın yapıldığı yerlerdeki çalışmalar sonunda yakaladıkları çocukları ailelerine teslim ediyor. AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Kayseri'de Ramazan Bayramı'nın ikinci günü şeker toplamak için ayrıldıkları evlerine dönmeyen 2'si kardeş çocuğu arama çalışmaları sürerken, Mersin'de çocukların tek başlarına ailelerinden habersiz iller arası seyahat etmesini engellemek amacıyla polis ekibi kuruldu. Yaklaşık 10 gün önce 'otogar timi' adı altında kurulan ekip, Mersin Otogarında ve Mersin Tren Garında istasyonların çalıştığı saatlerde görev alıyor. Gara yanaşan otobüs ve trenlerin tamamının içerisinde yaşı küçük çocuklarda kimlik kontrolünü yapan ekipler, ebeveyninden uzak tek başına seyahat yapmak isteyen çocuklar hakkında ise işlem başlatıyor ve evinden kaçan çocukların suça bulaşmadan yeniden ailesine kavuşturulmasına aracılık ediyor. Kurulduğu günden itibaren yakaladıkları çocukları ailelerine kavuşturan ekipler, kısa zamanda Mardin'den İstanbul'a, İzmir'den Hatay'a kadar Türkiye'nin birçok yerinden çocuğa ulaşıp ailelerine teslim ediyor. İŞ HAYALİYLE EVDEN KAÇMIŞ En son dün yeni bir başarıya imza atan ekipler, Adıyaman'daki ailelerinin yanından işe girme hayaliyle Antalya'ya gitmek isteyen 17 yaşındaki İ.A. ve A.T'ye ulaştı. Çalışmaları sırasında yaşlarının küçük olduğunu fark eden ekipler, önce otogar polisiyle ifadelerini aldıkları çocukları Çocuk Şube Müdürlüğüne bağlı ekiplere teslim edildi. Ardından Emniyete götürülen çocuklar, müdürlüğe gelen ailelerine teslim edildi. Küçük çocukların evden kaçmalarını önlemek isteyen ekipler, çalışmalarını otobüs firmalarının satışlarını denetleyerek de sürdürüyor. Bu kapsamda Adıyaman'dan Mersin'e gelen İ.A. ve A.T'nin Antalya'ya ulaşmasına vesile olacak otobüse bilet satan firmayı belirleyen ekipler, firmaya Kabahatlar Kanuna göre cezai işlemi uyguladı. Öte yandan ekipler, otobüs firmalarına 18 yaşından küçük çocukların tek başlarına seyahat etmeleri için bilet kesmemeleri yönünde uyarıyor ve kurala uymayanlara cezai işlemlerin süreceğini bildiriyor. 27.10.2009 GÜNDEM 617019 Bilet fiyatlarına tepki! Bilet fiyatlarına tepki! 27/10/09 12:56 Kayserispor ve Erciyesspor Taraftarlar Derneği ile Grup 38 Taraftarlar Derneği, Kayserispor-Fenerbahçe maçının bilet fiyatlarına ''pahalı olduğu'' gerekçesiyle tepki gösterdi. İki derneğin ortak yazılı açıklamasında, bilet fiyatlarını yüksek bulan birçok taraftarın dernek binasına gelerek, serzenişte bulundukları belirtildi. Kayserispor'un son üç sezondur seyirci kaybına uğradığı, açıklanan bilet fiyatlarıyla kulüp yönetiminin seyirci profilinden ''bihaber olduğunun'' anlaşılacağı savunulan açıklamada, şöyle denildi: ''Elbette ki, Kayserispor bu maçta para kazanmalıdır. Ama fiyatların 3-4 misli olması, zaten az sayıda stada gelen Kayserispor taraftarına, 'Size ihtiyacımız yok. Siz diğer maçları seyredin. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ı parası olanlar seyretsin' demek anlamına geliyor. Fenerbahçe, Türkiye'nin her tarafında seyirci bulabilir. Kayseri ve bölge illerdeki Fenerbahçeliler, takımlarını seyretme adına bu parayı verebilirler. Göreceksiniz, stadın her tarafını Fenerbahçeliler dolduracak. Kayserispor yönetimi, bundan sonraki maçlarda az sayıdaki taraftarından hangi yönde destek isteyecek? 'Tüm maçlarda yükünü kaldıran taraftar, büyüklerin maçına gelmeyecek' anlayışı kabul edilemez. Biz de diğer maçlarda, 'Fenerbahçe maçına kimler geldiyse bu maçta da sizi onlar seyretsin' diyeceğiz.'' Açıklamada, ''Şehrimizin büyüklerinin bu konuya el atmasını ve Kayserispor yönetimi ile taraftarın arasında gönül kırgınlığına varacak bilet fiyatı konusunun yeniden değerlendirilmesini istiyoruz'' ifadesine yer verildi. Kayserispor kulübü, Turkcell Süper Lig'in 11. haftasında Kayserispor ile Fenerbahçe arasında oynanacak maçta tribün bilet fiyatlarını kuzey ve güney alt üst için 30 lira, doğu ve batı üst için 60 lira, doğu ve batı alt için 80 lira, misafir için 60 lira, VIP için 200 lira olarak açıklamıştı. 617444 Ağaç mamüllerinin 2023 ihracat hedefi ''Türkiye'nin 2023 İhracat Stratejisinin Uygulamaya Aktarılması ve Performans Yönetimi Projesi'' kapsamında yer alan 12 ana gruptan biri olan Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri Sektörü, çalışmalarına başladı. Alınan bilgiye göre, 2023 ihracat hedefini 20 milyar dolar olarak açıklayan sektör temsilcileri, sahip oldukları büyük potansiyeli ihracata kanalize edebilmek için, başta yasa düzenleyici devlet kurumları olmak üzere her kesimden destek bekliyor. Sektör temsilcilerinin çalıştayda bir araya geldikleri ve 2023 ihracat stratejisi ile ilgili zorluklar ve hedefe ulaşmayı sağlamak için odaklanılacak alanları belirledikleri kaydedildi. Ağaç ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Koordinatör Başkanı ve sektör lideri Abdullah Tever, ağaç mamulleri, kağıt-karton, mobilya, orman tali ürünleri, gemi ve suda yüzen araçlar gibi geniş bir alanda faaliyet gösteren sektörlerinin büyük bir potansiyele sahip olduğunu ifade etti. Ancak, sektörün büyük potansiyelinin yanı sıra büyük sorunlarla da boğuştuğuna dikkati çeken Tever, sahip oldukları büyük potansiyeli ihracata kanalize edebilmek için başta yasa düzenleyici devlet kurumları olmak üzere her kesimden destek beklediklerini dile getirdi. Sektörün önünün açılması halinde çalıştayın amacı olan ihracat hedeflerine ulaşmanın hiç zor olmayacağını belirten Tever, Türkiye’nin Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri sektörünün 2023 yılı ihracatını 20 milyar dolar olarak tahmin ettiğini ifade etti. Rekabetçi hammadde temini, istihdamdaki vergi yükünün azaltılması, genellikle yüksek hacimli ürünlerin ticaretinin yapıldığı sektörler için demiryolu olanaklarının geliştirilmesi ile demiryolu-karayolu bağlantılarının kurulması gibi lojistik sorunlarında hükümetten iyileştirmeler beklediklerini belirten Tever, serbest ticaret anlaşmaları ve bazı ülkelerin Türkiye’ye uyguladığı yüksek gümrük vergilerinin kaldırılmasının da önemli olduğunu söyledi. AA 616330 MHP, belgeyle ilgili yasa dışı oluşumların üzerine gidilmesini istedi Belgeyle ilgili MHP'den de tepki geldi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Çakır, yasa dışı bütün oluşumların üzerine gidilmesini istedi. Çakır, Zaman'a yaptığı açıklamada, ordu içerisinde de bu tip oluşumların tasfiye edilmesi gerektiğini belirtti. Çakır şunları söyledi: "Dünyanın en disiplinli ordularından birine sahibiz. Ordu gerekli tedbirleri alacaktır zaten. Bu olay yargıya intikal edecektir. Yargılama neticesinde eğer bu husus doğruysa bunun sorumluları cezasını çekmelidir. MHP olarak üzerinde durduğumuz en önemli husus adil ve hızlı bir şekilde yargılamanın yapılması, suçlu ve masumların mahkeme kararıyla ortaya çıkarılmasıdır." MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural da yapılanı, millete ve siyasete karşı hazırlanan tezgah olarak nitelendirdi. Hukuk devletinde millete ve siyasete müdahalenin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Vural, "Bu belgeyi kim hangi amaçla hazırladı? Hukuki süreçte bir an önce bu işin arkasında ne var ne yok hepsi açığa çıkarılmalı." dedi. Vural, şöyle konuştu: "AKP'yi bitireceksek biz bitiririz. Geçmişte onu bitireceğiz diye değirmenine su taşıyanları gördük. 27 Nisan bildirisini yayınlayıp da trilyonluk zırhlı araçlarda gezenleri gördük. Mezara kadar gidecek sırları da gördük. Bu işin arkasında ne var ne yok hepsi açığa çıkarılmalı. Kimseye siyasete müdahale edip mağduriyet oluşturma fırsatı tanınmamalı." Bu tür siyasi tezgahların hepsinin açığa çıkması gerektiğini vurgulayan Vural, şöyle devam etti: "Gerçeklerin gün yüzüne çıkartılmasını biz gerçekten istiyoruz. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün müdür? Bir siyasi parti isek, iktidar ile mücadele edecek olan biziz. Ve bununla ilgili kararı verecek olan elbette millet olacaktır." DUYGU KOÇ ANKARA 616968 "Yılsonu Enflasyonu 5,5 Olur" : "Yılsonu Enflasyonu 5,5 Olur" Yayına Giriş: 27.10.2009 10:44:33 Güncelleme: 27.10.2009 12:34:02 Yılın dördüncü enflasyon raporu Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz tarafından açıklandı. Başkan Yılmaz, 2009 yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 5,5'e çektiklerini belirtti. Önceki enflasyon raporlarına göre daha iyimser bir yapıda hazırlanan raporda birçok ekonomik beklenti de olumluya çekildi. Durmuş Yılmaz, "Enflasyonun yüzde 70 olasılıkla 2009 yılsonunda orta noktası yüzde 5,5 olmak üzere yüzde 5,0 ile 6,0 aralığında, 2010 yılsonunda ise orta noktası yüzde 5,4 olmak üzere %3,9 ile 6,9 aralığında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Buna ilaveten enflasyonun 2011 yılsonunda %4,9, 2012 yılı üçüncü çeyreğinde ise %4,8 düzeyinde gerileceğini öngörmekteyiz." dedi. Küresel krizin etkileri zayıflıyor, Merkez Bankası beklentilerini olumlu yönde güncelliyor. 2009 yılının dördüncü enflasyon raporuna da bu olumlu hava yansımış durumda. Raporda, bu yılın son aylarından itibaren pozitif büyüme bekleniyor. Enflasyon raporunun temel çerçevesini Orta Vadeli Program'da çizilen hedefler oluşturuyor. Yılmaz: Tedbiri Elden Bırakmayacağız Tüm olumlu beklentilere karşın Durmuş Yılmaz, tedbiri de elden bırakmayacaklarını söylüyor. Merkez Bankası'nın faizlerde yaptığı indirimler bu yönde atılan önemli bir adım olarak gösteriliyor. Yılmaz, "2008 yılının Kasım ayında başlattığımız faiz indirimlerini yılın üçüncü çeyreğinde de sürdürmemizle toplam faiz indirimi bin baz puana ulaşmıştır. Böylece gelişmekte olan ülkeler arasında küresel krizin derinleştiği dönemden bugüne en fazla faiz indirimine giden merkez bankası olmuş durumdayız." diye konuştu. Yılmaz, krizde ikinci bir dalga olması durumunda da faiz indirimlerine devam edeceklerini de söyledi. Öte yandan domuz gribi Merkez Bankasının da gündeminde. Başkan Yılmaz, "Bugün itibari ile alınmış somut bir önlem yok. Ancak kilit personel etkilenirse ne yapılabilir sorusuna cevap arıyoruz" dedi. 617744 Azerbaycan ile bayrak krizi sona eriyor 'ın başkenti Bakü'deki Türk Şehitliği'nde bir süre önce sökülen Türkiye ve bayrakları yeniden yerine konuyor. Azeri APA Haber ajansı'nın haberine göre, bu gece bayrak direklerinin yerine takılması için bir grup şehitlikte çalışmalara başladı. Bakü Şehir İcra hakimiyeti (Valiliği) ve Sebail Rayon İcra Hakimiyeti'den (İlçe yönetimi) görevlilerin nezaretinde yapılan çalışmanın bu gece tamamlanması bekleniyor. Bursa'da oynanan Milli mazında Azeri bayraklarına getirilen yasağın ardından Bakü ile Ankara arasında gerginlik yaşanmıştı. kamuoyundaki tepkilerin artması üzerine ülkedeki bayrak kanunu gerekçe gösterilerek, Bakü'de Türk şehitlerinin anısına dikilen abidenin etrafındaki Türkiye ve bayrakları 15 Ekim'de direkleri sökülerek kaldırılmıştı. Kesilen direklerinin yerleri betonlanarak üzerlerine taş karolar konulmuştu.  617379 Dünyada Domuz Gribi : Dünyada Domuz Gribi Rusya'da domuz gribinden kadın öldü. Çin, bu yıl hacca gideceklere domuz gribi aşısı yapma kararı aldı. Yayına Giriş: 27.10.2009 13:45:02 Güncelleme: 27.10.2009 14:19:54 Domuz gribi tüm dünyada yayılırken, ülkeler salgına karşı tedbir almaya devam ediyor. Çin, bu yıl hacca gideceklere domuz gribi aşısı yapma kararı aldı. Dünya Sağlık Örgütü Çin temsilciliği, Çin'in domuz gribi virüsüne karşı ürettiği aşının "güvenli ve etkili" olduğunun kanıtlandığını açıkladı. Çin'de bu yıl hacca gidecek 12 bin 700 hacı adayının tamamı aşılanacak. Hükümet, Çin'deki kuruluşa domuz gribi aşısı üretme lisansı verdi. Dünya Sağlık Örgütü Çin temsilcisi Micheal O'Leary, virüse karşı üretilen aşının "güvenli ve etkili" olduğunun kanıtlandığını açıkladı. "Çin'deki aşı, şu ana kadar kullanılanların en güvenlilerinden biri" diyen O'Leary, aşının yan etkilerinin nadiren görüldüğünü söyledi. Çin'de eylül ayından bu yana 300 bin kişiye domuz gribi aşısı yapıldı. Öte yandan, domuz gribi virüsü can almaya devam ediyor. Rusya'da domuz gribinden kadın öldü. 616708 Mehmet Atalay: Üzerime düşeni yaptım Önemli olanın yanlış yapmamak olduğunu vurgulayan Atalay, ''Türk sporuna ve gençliğine ihanet etmemeniz lazım. Bunun için de çok çalışmanız gerekiyor. Sizi bu kurumlara getirenleri mahcup etmemeniz gerekiyor. Biz de çok ciddi çabalar harcadık. Türkiye'de lisanslı sporcu sayısı 438 bin ise başınızı öne eğip düşünmeniz gerekiyor. Almanya'nın 27 milyon lisanslı sporcuya ulaştığı bir dünyada siz 400 binlerle hiç birşey yapamazsınız. Tesadüfen madalyalar alırsınız. Yetişmiş kabiliyetli birkaç gençle gurur yaşarsınız, ama köklü olarak çözemezsiniz'' diye konuştu. Atalay, tüm Türkiye'yi baştan başa yapılandırmak istediklerini, bu nedenle de tesisleşmeye önem verdiklerini belirterek, şöyle devam etti: ''Büyük ülkeler gibi tesisleşmeye önem verdik. Federasyonları özerkleştirdik. Organizasyonları ülkeye alarak kaynaklarını geliştirmeye çalıştık. 'iddaa' gibi 10 katrilyonluk bir kaynağı ülkeye kazandırdık. Sponsorluk yasasını çıkarttık. Liglerin isim haklarının satılmasını sağladık. Bunları yaparken hata yapacaksınız. Zaten hatasız hiçbir iş olmaz. Mutlaka biz de çokça hata yapmışızdır. Temel konularda yapılması gerekenlerin pek çoğunun yapıldığı kanaatindeyim. GSGM'nin merkez ve taşra teşkilatının özerkleşmesi gerekiyor. Bu yarım kalan proje tamamlanırsa, Türkiye'de sporun uçuşunun hızlanacağını düşünüyorum. 25 milyon lisanslı sporcuya ulaştığımızda Türkiye çok daha farklı bir yerde olacak.'' -2016 ve 2020 ADAYLIKLARI- Başkoordinatör Mehmet Atalay, 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası adaylığı konusunda favorisinin Türkiye olduğunu söyledi. 2016'ya Türkiye'nin yanı sıra Fransa, İtalya ile Norveç-Danimarka ortaklığının aday olduğunu hatırlatan Atalay, şöyle devam etti: ''Fransa da İtalya da Avrupa ve Dünya Kupaları'nı organize etmiş ülkeler. Bu organizasyonu daha önce yapmamış bir ülkeye vermek fair play'a da uygun olur diye düşünüyorum. Fransa ve İtalya için bu tür organizasyonlar değer ihtiva etmeyebilir, ama bizim için çok önemli. Erzurum'a yaklaşık 520 milyon TL'Lik yatırım yapıyoruz. Ben İtalya ve Fransa'nın önünde olduğumuzu düşünüyorum. Biz sıfır kilometre statlarla bu işe koşuyoruz. Ortaklıkların eskisi gibi önemsenmediği kanaatindeyim. Bu konudaki şikayetleri biliyoruz. Norveç-Danimarka ilk kez aday oluyor. 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın favorisinin Türkiye olduğunu düşünüyorum.'' Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin (IOC) tedirginlik yaşamamak için 2012'yi Londra'ya verdiğini savunan Mehmet Atalay, ''Çünkü ekonomisi zayıf ülkelere bunu verdiğinizde bazı sorunlar yaşanıyordu. Bunu yaşamak istemediler. Bana göre Londra'ya verilmesi hiç şık olmadı. Çünkü olimpizmin ruhunda yeni ülkeler keşfetmek, yeni insanlar tanımak daha uygun olurdu. Bunu yıl gecikmeden sonra 2016 için Rio'ya yaptılar. Rio'nun almasını anlamlı buluyoruz'' şeklinde konuştu. Başkoordinatör Atalay, şunları söyledi: ''Var gücümüzle 2020'ye adayız. Her branşta sporcularımız yetişiyor. İstanbul'da ulaşım konusunda sıkıntılar gideriliyor. İstanbul Dünya'nın başkenti. Doğu ile batı medeniyetlerinin birleştiği bir yer İstanbul. Bu kadar büyük bir şehre de organizasyonu vereceklerini düşünüyorum. 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası adaylığı var, inşallah alırız. Sırada olimpiyatlar var. Bunun için de 2003 yılından bu yana büyük organizasyonlara evsahipliği yapmış bir Türkiye bulacaklar. 2020 adaylığına çok büyük tecrübeler elde ederek çıkacaksınız. 2020 adaylığının süreci 2011 yılında başlıyor. 2013'te de hangi şehrin alacağı kararlaştırılıyor.'' -YENİ GÖREVİ- Uluslararası Organizasyonlardan Sorumlu Başkoordinatör Mehmet Atalay, 36 birimi tek çatı altında toplamak ve büyük organizasyonları ülkemize almak için önemli bir görev üstlendiğini belirterek, ''Bize yabancı işler değil bunlar. Bize çok fazla da ihtiyaç olduğunu zannetmiyorum. Organizasyonların ülkeye kazandırılması ve alınan organizasyonların da hızlandırıldığını düşünüyorum. 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası, Trabzon'daki 2011 Gençlik Oyunları, Erzurum'daki Kış Oyunları, 2011'da Dünya Tenis Şampiyonası ve 2012 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası. Bunlar içinde en önemlisi atletizm şampiyonası. Türkiye bunlarla ilgili herhangi bir sorun yaşamayacak. Koşuşturmak ve çabalamak gerekiyor. Bunlardan bize fazla yük gelmez. Biz zaten idmanlıyız. İşimiz çok fazla'' diyerek sözlerini tamamladı. AA 616122 THY krize meydan okuyor Her yıl milyona yakın Rus turistin Türkiye'ye taşındığı Rusya piyasasında THY kapasitesini 2009'da yüzde 40 artırdı. Moskova'da Şeremetova Havalimanı'ndan İstanbul Atatürk Havalimanı'na uçan THY, Moskova Domodedova Havalimanı'ndan Sabiha Gökçen Havalimanı'na da uçuşlara başladı. Yeni hattın açılışı vesilesiyle Moskova Metropol otelde bir program düzenleyen THY, acentalara plaket verdi. Gecede bir konuşma yapan Türkiye Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı, THY'nin dünyayı İstanbul üzerinden Rusya ve Orta Asya'ya taşıdığını söyledi. 1990'lı yıllarda ilk Moskova seferleri başladığı zaman birçok kimsenin endişe ettiğine değinen Akıncı, "Rus havayolları Aeroflot vardı. THY'nin başarılı olup olamayacağı konusunda endişeler vardı. dönemde Cem Kozlu'nun Genel Müdür olması da bir şanstı. Bugün THY dünyayı İstanbul üzerinden Rusya ve Orta Asya'ya taşıyor." dedi. Akıncı, yeni hattın açılmasını da yerinde bir çalışma olarak değerlendirdi. Yeni hattın açılması ile ilgili bir araya gelindiğini kaydeden THY Rusya Federasyonu Temsilcisi Mefail Deribaş, krize rağmen Rusya piyasasında faaliyetlerini artırdıklarını ifade etti. Deribaş törende, "THY olarak 2004'ten bu yana inanılmaz başarılara imza atıldı. 15 milyon olan yolcu kapasitesinin 27 milyona çıkarılması hedefleniyor. 2004'de 60 olan uçak sayısı, bugün 125'e çıktı. Filonun 250'ye çıkarılması hedefleniyor." diye konuştu. Rusya pazarında hızlı bir gelişme sağladıklarını kaydeden Deribaş, 2004'te 60 bin olan yolcu kapasitesinin 500 bine taşınmasının planlandığını belirtti. İstanbul-Moskova hattında haftalık yedi seferle uçuşlarına başlayan THY, üçü İstanbul biri Antalya olmak üzere günlük sefer sayısını dörde, haftalık uçuşlarını da 28'e çıkarmış durumda. 2006 yılında Moskova hattına, St.Petersburg, Kazan, Rostov ve Ekaterinburg noktaları eklenirken, 2009'da Ufa devreye girdi. 2010 yılında da Soçi ve Novosibirsk şehirleri de THY'nin uçuş noktalarına eklenecek. THY'nin yeni hattı Sabiha Gökçen-Domodedova uçuşları Kasım'da hizmete başlayacak. Günde bir kez planlanan hattın önümüzdeki dönemde geliştirilmesi planlanıyor. İstanbul-Moskova gidiş geliş 189 euro Cihan Haber Ajansı'na yeni hattın açılışı ile ilgili daha önce değerlendirmede bulunan Deribaş, başarılarının sırrını şu şekilde anlatmıştı: "Personelimiz bir takım ruhu içinde ve özverili olarak çalışıyor. Çalışma ortamlarımız uygun. Bilet ücretlerinde çeşitlendirme politikalarının yanı sıra, yeni telefon santrali, Türkçe ve Rusça telefonla bilet alabilme imkanı ilgiyi artırıyor. Yılda iki kez kapsamlı tanıtım ve reklam çalışmaları yapıyoruz. THY biletini satan yüzlerce acentemizle ilişkilerimizi geliştirmeye özen gösteriyoruz." İstanbul-Moskova gidiş-dönüş biletleri 189 Euro olarak planlanırken, Moskova-İstanbul gidiş-geliş 212 Euro olacak. Tek taraflı uçuşlar ise 118 Euro olarak planlanıyor. İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Moskova Şeremetova havalimanına uçuşlarda en düşük bilet 231 Euro'dan satılıyor. 617600 Dolar ekim ayının zirvesine çıktı Dolar içeride 1.4950 TL'ye kadar çıkarken, Ekim ayı başından bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Borsada ise yüzde 2'ye yaklaşan kayıplar yaşanıyor. Piyasalarda bir süredir devam eden tedirginlik bugün de etkisini gösteriyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in Türkiye'nin kredi notunu pozitif izlemeye aldığını açıklamasına rağmen yurtdışındaki gelişmeler içeride daha etkili oluyor. Yurtdışında kâr realizasyonları geldiğine işaret eden uzmanlar, özellikle dolardaki yükselişin dikkat çektiğini vurguluyor. Daha dün 1.5062 seviyesine kadar çıkan euro/dolar paritesi bugün 1.48 sınırına kadar geriledi. Dolardaki yükseliş ile birlikte petrol ve altın fiyatları da son üç haftanın en düşük seviyesine geriledi. 27 Ekim 2009 617024 103 km hızla gol attı! 103 km hızla gol attı! 27/10/09 12:35 Barcelona'nın 6-1 kazandığı Real Zaragoza maçında, serbest vuruştan skoru 2-0'a getiren golü atan Zlatan İbrahimoviç'in topa verdiği hız İspanya'da konuşuluyor. Geçen sezon İnter formasıyla İtalyan liginde serbest vuruştan iki gol atan İbrahimoviç'in bu gollerin birinde topa saatte 124 kilometrelik hız verdiği hatırlatıldı. İsveçli futbolcu, topa sert vurmayı İnter'deyken Sinisa Mihajloviç'ten öğrendiğini açıklarken, ''Zaragoza maçında serbest vuruşu ben kullanmak istedim, çünkü İtalya'da bu tip vuruşlarda çok çalışma yaptım. Antrenmanlarda eğer yanınızda Mihajloviç gibi biri bulunuyorsa sert şut çekmeyi öğreniyorsunuz. O, topa iyi ve sert vurmayı bilen bir futbolcu'' dedi. Real Zaragoza'ya attığı golden dolayı heyecanlandığını ve çok mutlu olduğunu kaydeden İbrahimoviç, Barcelona'ya artık uyum sağladığını ve fiziksel olarak kendisini çok iyi hissettiğini söyledi. A.A. 616233 Teknoloji hissesine internet dopingi İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU Teknoloji hissesine internet dopingi Financial Times, elektronik satışlardaki artışa dikkat çekerken yeni bir balon etkisi yaşanabileceğine dikkat çekti İngiliz Financial Times'ta yer alan haber analizde, son dönemde teknoloji şirketlerinin açıkladığı kâr rakamları tüketici elektroniğine ilginin yine arttığını gösterirken, daha önce yaşanan internet balonu ile benzerlik gösterdiği belirtildi. ABD'de son gelen kâr rakamları, tüketici elektroniğindeki son gelişmelerin resesyon döneminde alışverişi kısan müşterilerin yeniden ellerin cebine atmaya yönelttiğini gösterirken, sektördeki şirketlerin hisselerinde hızlı yükselişlere neden oldu. FT'de yer alan haber analizde, online alışveriş sitesi Amazon.com'un hisselerinin satışına ve Apple'ın büyük ilgi gören ürünlerine dikkat çekildi. Haber analizde, tüketici elektroniğine artan ilgiye bir diğer örnek de Amazon.com'un açıkladığı Kindle elektronik okuyucu cihazının satış rakamları gösterildi. 27.10.2009 EKONOMİ 616313 Çorlu'da vahşi cinayet: ölü Olayda yeğenin eşi ile kardeşi de yaralandı. Şahbaz köyünde meydana gelen olayda Rahim Yılmaz (57), tartıştığı yeğeni Bekir Yılmaz'ı (39), oğlu Arda Yılmaz'ı (3) ve annesi Muradiye Yılmaz'ı (65) av tüfeğiyle öldürdü. Çorlu Jandarma Bölük Komutanlığı ekipleri, köyde saklanan Rahim Yılmaz'ı yakalayarak gözaltına aldı. Cenazeler adli tıbba gönderildi. 616486 Ahmet Kaya’nın bağlaması yeniden ‘dile’ geldi 1993-2000 yılları arasında Ahmet Kaya’ya bağlamasıyla eşlik eden ve sanatçının Fransa’daki sürgün günlerinde de yanında olan Ümit Yılmaz’ın “Parmaklarımın Ucunda” adlı enstrümantal albümün yapımcılığını DMC’nin üstlenirken aranjörlüğünü ise Önder Meral ve Müslüm Sevim yaptı. Dokuz eserden oluşan albümün geçtiğimiz günlerde yapılan tanıtım toplantısına sanat dünyasından birçok tanınmış isim katıldı. TİM Show Center’de yapılan tanıtım toplantısının sunuculuğunu Vatan Şaşmaz yaparken geceye Tan Sağtürk, Burak Kut, İzzet Altınmeşe, Onur Şan, Orhan Ölmez, Çetin Akdeniz ve Atilla Taş gibi müzik dünyasının önemli isimleri katıldı. Bin 800 konuğun hazır bulunduğu galada Tan Sağtürk’ün danslarıyla yer aldığı “Parmaklarımın Ucunda” adlı eserin klip de izleyenlerin beğenisine sunuldu. ALBÜMÜN TÜM GELİRİNİ “ÖZÜRLÜLER VAKFI”NA BAĞIŞLIYOR Gala programında bir konuşma yapan sanatçı Ümit Yılmaz, yapmış olduğu albümün tüm gelirini “Özürlüler Vakfına” bağışladığını da açıkladı. ÜMİT YILMAZ KİMDİR? 1973 yılında İstanbul’da doğan sanatçı aslen Sivas’ın Divriği ilçesi nüfusuna kayıtlı bulunuyor. yaşındayken babasının cura ağlamasıyla müzikle tanışan Ümit Yılmaz, 1981 yılında “Özel Arif Sağ Müzik Merkezi”nde nota, solfej, repertuar ve bağlama eğitimleri almaya başladı. 1986 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi “Türk Müziği Devlet Konservatuarı”nın ‘çalgı’ bölümünü kazanan sanatçı Ortaokul, lise ve üniversite eğitimini de burada tamamladı. Lise eğitimini sürdürdüğü sırada “Telden Dile Müzik Merkezi”nde bağlama dersleri vermeye başlayan sanatçı 1994 yılında okul arkadaşlarıyla “Kent Ozanları” adıyla ilk müzik grubunu kurdu. İLK KASETİNİ AHMET KAYA YAPTI Kent Ozanları Grubu’nun ilk kaseti “Güllerin İçinden” adıyla piyasaya çıkarken kasetin yapımcılığını da Ümit Yılmaz’ın uzun yıllar bağlamasıyla eşlik edeceği yakın dostu Ahmet Kaya üstlenecekti. Türk Halk Müziği’nin unutulmaz ismi Ahmet Kaya ile 1993 2000 yılları arasında birlikte çalışan ve gönüllere hitap eden şarkılara bağlamasıyla eşlik eden Ümit Yılmaz, sanatçının Fransa’daki sürgün yıllarında da yanında yer aldı. Ahmet Kaya’nın 2000 yılında hayatını kaybetmesinin ardından çalışmalarını yalnız sürdürmeye başlayan Ümit Yılmaz, 2001 yılından bu yana “Haliç Üniversitesi Konservatuarı”nda öğretim görevlisi olarak çalışmalarını sürdürüyor. Ahmet Kaya, Levent Yüksel, Erol Parlak, Sabahat Akkiraz, Sevcan Orhan, Servet Kocakaya, Aşık Mahsuni Şerif ve piyanist Tuluğhan Uğurlu’nun da aralarında bulunduğu birçok sanatçıyla birlikte çalışan sanatçı, son olarak 2003 yılında çıkardığı “Sen Olmasan” adlı bir solo albümle müzik severlerin karşısına çıkmıştı. Ümit Yılmaz, 2006 yılında Türk Halk Müziği yorumcusu Sevcan Orhan’la hayatını birleştirdi. 616235 2,5 trilyon dolarlık servet yeraltında İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU 2,5 trilyon dolarlık servet yeraltında ANKARA (AA) Dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77'sinin Türkiye'de bulunduğu, bunların bugünkü piyasa değerinin ise 2.5 trilyon doların üzerinde olduğu belirtildi.Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün muhhtemel rezerv araştırmalarına göre, Türkiye'de yer altında bulunan en yüksek maden rezervi 15,8 milyar ton ile dolomit. Kalsiyum karbonat ve sodyum karbonat barındıran ve bu özellikleri yüzünden cam endüstrisinin vazgeçilmezlerinden dolomit, nadir bir kireç taşı olarak biliniyor. Dünya metal maden rezervlerinin yüzde 0,5'i; ve jeotermal potansiyelinin yüzde 0,8'i Türkiye'de bulunuyor.Madenlerin tam işlenmesi ise sanayi için önemli bir servet niteliği taşıyor. 27.10.2009 EKONOMİ 616034 ABD'den Afganistan'a İlave Asker : ABD'den Afganistan'a İlave Asker ABD Başkanı Obama, "Afganistan konusunda acele karar vermeyeceğim" dedi. Yayına Giriş: 26.10.2009 23:00:57 Güncelleme: 26.10.2009 23:00:57 Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama, Afganistan'a ilave asker gönderip göndermeme konusunda acele karar vermeyeceğini belirtti. Obama, Florida'daki askeri üsde askerlere hitaben yaptığı konuşmada, Afganistan'a ilave asker gönderme konusunu düşündüğünü söyledi. Barack Obama, bunun çok ciddi bir karar olduğunu ve gerekmedikçe askerlerin hayatını tehlikeye atmayacağını belirtti. 617603 Doğu Ekspresi Erzurum'da raydan çıktı Edinilen bilgilere göre, bugün saat 07.00'de Kars'tan hareket eden 41409 sefer sayılı Erol Cebeci yönetimindeki Doğu Ekspresi, saat 12.00 sıralarında Erzurum Garı'na girişte teknik bir arıza nedeniyle raydan çıktı. Yaklaşık 30 metre kadar sürüklenen 120 ton ağırlığındaki lokomotif, yerleri bir kepçe gibi kazıyarak diğer tren hattına zarar verdi ve bir taksi durağının camlarının kırılmasına neden oldu. Kaznın ardından Doğu Ekspresi'nin vagonlarını, başka bir lokomotifle çekilerek 2. perona götürüldü. Erzurum'daki yolcularını buradan alan Doğu Ekspresi, saat 14.10'da hareket etti. Raydan çıkan 120 tonluk lokomotif de gelen kurtarıcıyla raylara yerleştirilerek depoya çekildi. 616885 'Çay ve simit'i duydu intihardan vazgeçti 'Çay ve simit'i duydu intihardan vazgeçti 27.10.2009 12:35Sağlık Mahallesi Cengaver sokakta yüksek gerilim hattı direğine çıkarak intihar girişiminde bulunan 28 yaşındaki D.M. kendisini vazgeçirmeye çalışan polislere, Kayseri'ye gidecek para bulamadığı için intihar girişiminde bulunduğunu ve karnının aç olduğunu söyledi. SICAK AY VE SİMİT SÖZÜYLE İKNA ETTİLER İntihar girişiminde bulunan zanlının karnının aç olduğunu öğrenen polis ekipleri, intihar girişiminde bulunan D.M'ye yüksek gerilim hattından aşağıya inmesi halinde yol parası vereceklerini, sıcak çay ve simit ısmarlayacaklarını söyledi. Polislerin bu önerileri sonrasında yüksek gerilim hattının geçtiği elektrik direğinden inen D.M, polis otosuyla polis merkezine götürüldü. AA 616510 'Domuz gribi' tatili telafi eğitimi TRT 3'te başladı salgını nedeniyle okulları olan öğrencilerin derslerinden geri kalmamaları için televizyondan bugün başladı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeni ile resmi yapacak olan okullar 30 Ekim Cuma günü de açılmayacak. Hafta sonu ile birlikte gün olacak. Milli Bakanlığı kapsamı geniş tuttu. Sadece ilk ve ortaöğretim değil, özel okullar, dersaneler ve etüt merkezleri de edildi. TRT ile imzalanan protokol de bu sabah uygulanmaya başlandı. "" nedeniyle okulların edilmesi üzerine verilecek telafi eğitimi TRT 3'den başladı. Dersler, sabah saat 07.00-11.00 arasında lise öğrencilerine yönelik veriliyor. İlköğretim öğrencileri de saat 11.00'den 14.00'e kadar dersleri izleyebilecek. Ders saati süreleri 20'şer dakika olarak belirlendi. Milli Bakanlığı'nın "www.meb.gov.tr" adresinden günlük ders programı yayımlandı. Programa göre, dersler bugün, yarın ve cuma günleri işlenecek. 29 Ekimin resmi olması nedeniyle ders yapılmayacak. 617691 Diyarbakır ve İstanbul'da Operasyon : Diyarbakır ve İstanbul'da Operasyon kişi terör örgütünün dağ kadrosuna eleman kazandırdıkları ve örgüte lojistik destek sağladıkları gerekçesiyle tutuklandı. Yayına Giriş: 27.10.2009 16:50:30 Güncelleme: 27.10.2009 16:50:30 Diyarbakır ve İstanbul'da düzenlenen operasyonda terör örgütünün dağ kadrosuna eleman kazandırdıkları gerekçesiyle kişi tutuklandı. Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Diyarbakır ve İstanbul'da operasyon düzenlendi. Operasonyonlarda 14 kişi gözaltına alındı. Zanlılardan 7'si, terör örgütünün dağ kadrosuna eleman kazandırdıkları ve örgüte lojistik destek sağladıkları gerekçesiyle tutuklandı. Bu arada, Siirt'te terör örgütüne yardım ve yataklık yaptıkları iddiasıyla kişi gözaltına alındı. 617076 İzmirdemir kuru yük gemisi alacak İzmir Demir Çelik'in kamuyu Aydınlatma Platformunda (KAP) yayımlanman maddi duran varlık alımına ilişkin açıklamasında, şirketin bugünkü Yönetim Kurulu toplantısında, ''M/V Duckling'' adlı 53.483 DWT'luk kuru yük gemisinin 28 milyon 200 bin dolar bedelle satın alınmasına karar verildiği, aynı tarihte Duckling Corporation ile alım satım sözleşmesi imzalandığı duyuruldu. Açıklamada, tamamı özkaynaklardan karşılanmak üzere satın alınacak gemi için peşinat olarak iki banka günü içinde alım bedelinin yüzde 25'inin, Kasım-Aralık ayları arasında gerçekleşmesi beklenen geminin tesliminde ise bakiye yüzde 75'inin ödeneceği kaydedildi. AA 616963 Kıbrıs'ta Liderler 48. Kez Buluştu : Kıbrıs'ta Liderler 48. Kez Buluştu Kıbrıs sorununa çözüm müzakereleri çerçevesinde liderler 48'inci kez bir araya geldi. Görüşmede "Yönetim ve güç paylaşımı" başlığına devam ediliyor. Yayına Giriş: 27.10.2009 11:01:54 Güncelleme: 27.10.2009 11:08:11 Kıbrıs sorununa çözüm müzakereleri çerçevesinde liderler 48'inci kez bir araya geldi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Güney Kıbrıs Rum Lideri Dimitris Hristofyas arasındaki görüşme "Yönetim ve güç paylaşımı" başlığına devam ediyor. Lefkoşa ara bölgede saat 10.00'da başlayan görüşmede, "Yönetim ve güç paylaşımı" başlığı altında, "federal hükümetin yetkileri" ve "dış ilişkiler" konusu ele alınıyor. İkinci tur görüşmelerde tarafların, son buluşmaları 21 Ekim'de yapılmış ve "Mülkiyet" başlığında karşılıklı pozisyonlar ortaya konmuştu. Tıkanıklığın aşılamadığı görüşmede, Talat ve Hristofyas, mülkiyetteki kriterlerin, temsilcileri aracılığıyla görüşülmesini kararlaştırmıştı. 616530 New York borsası düşüşle kapandı 09.51 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, New York borsası düşüşle kapandı New York menkul kıymetler borsası günün sonunda düşüşle kapandı. Dow Jones sanayi endeksi 104,22 puan düşüşle 9.867,96 puana, Nasdaq bileşik endeksi de 12,62 puan azalarak 2.141,85 puana geriledi. S 617677 19:18 Sürpriz tanık, cinayeti çözdürdü 19.18 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Sürpriz tanık, cinayeti çözdürdüTaylan YILDIRIM/İZMİR, 'in Semti'nde, yıl önce bıçaklanarak öldürülen Hamit Yüzer'in katil şüphelisi, sürpriz tanığın verdiği bilgilerle yakalandı. Yüzer'in, lokantada içtiği çorbanın parasını vermemesi üzerine garsonluk yapan İsmail Yalçın tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. 'da yakalanan Yalçın'ın olayın ardından evlendiği ve çocuğu olduğu öğrenildi. Yenişehir, 1140 Sokak numarada bulunan Bolkepçe Lokantası önünde 2006 yılında meydana gelen olayda, 40 yaşındaki Hamit Yüzer, karnından bıçaklanarak öldürüldü. Olayın ardından elbisesinde kan lekesi bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alınan bir kişi, mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. ÇORBA PARASINI VERMEMİŞ Cinayetle ilgili soruşturmasına yeniden başlayan polis ekipleri, olay yeri çevresindeki araştırmaları sırasında, ortaya çıkan sürpriz bir tanığın verdiği bilgiler doğrultusunda çalışmalarını yönlendirdi. Büro Amirliği ekipleri, Yüzer'in önünde yaralı olarak bulunduğu lokantanın sahibi 52 yaşıhdaki Serdar Çamlılar ile oğlu 25 yaşındaki İsmail Çamlılar'ı İzmir'de, olay sırasında aynı lakontada garsonluk yapan İsmail Yalçın'ı İstanbul'da yakaladı. Şüphelilerin verdiği bilgilerde, Hamit Yüzer'in elinde bira şişesiyle lokantaya geldiği ardından da çorba içip parasını vermeyince İsmail Çalımlar ile tartışmaya başladığı öğrenildi. Tartışmaya katılan İsmail Yalçın'ın da bu sırada Hamit Yüzer'i bıçaklayarak öldürdüğü ortaya çıktı. Cinayet sonrasında İstanbul'e kaçan İsmail Yalçın'ın burada evlendiği ve bir çocuğunun dünyaya geldiği öğrenildi. Şüpheliler, işlemlerin ardından Adliye'ye sevk edildi. . 616274 Sırp lider Karadziç ilk duruşmaya katılmadı Karadziç, Lahey'de eski Yugoslavya için kurulan savaş suçları mahkemesinde görülen davada savunma için yeterli süre tanınmadığı gerekçesiyle duruşmaya katılmadı. Srebrenitsa'da yaklaşık bin Müslüman'ın katledilmesi dahil, suç defteri kabarık olan Karadziç, Şubat 2009'da yapılan suçlamada biri Srebrenitsa olmak üzere ikisi soykırım, toplam 11 ayrı savaş suçu ve insanlığa karşı suçla itham ediliyor. Savaşın ardından kayıplara karışan Karadziç, "Dragan Dabiç" takma adıyla yaşarken 2008'de Belgrad'da bir otobüste yakalanmıştı. Karadziç'in duruşmasına bugün devam edilecek. Bu arada, yaklaşık 20 Boşnak derneğine mensup göstericiler, mahkeme binasının önünde, Srebrenitsa katliamını ve bu katliam sırasında bin 106 kişinin öldüğünü hatırlatan, üzerinde bütün ölenlerin adları bulunan ve "Utan Avrupa" yazılı bir pankart açtı. BASRİ DOĞAN LAHEY CN bilge2 616823 Kopan ayağıyla birlikte hastaneye gitti Dokuz Eylül Üniversitesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, sağ bacağı, ayak bileği ile diz arasından kopan Şahin, önce ambulansla Söke Devlet Hastanesine nakledildi. Kan kaybı ve hayati tehlike nedeniyle İzmir'den istenen hava ambulansıyla Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirilen Şahin, buradan da 112 Acil Servis ambulansıyla Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edildi. Şahin, olaydan 5,5 saat sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde ameliyata alındı. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Adnan Menderes, Dr. Reşat Aktaş ve Dr. Hasan Ateş'ten oluşan ekip, saatlik bir operasyonla bacağı yerine dikerek, Şahin'i kurtardı. Doç. Dr. Menderes, kaldırımdan yola inerken bacağı otomobille beton arasında kalarak kopan Şahin'in zamanla yarış sonucu hayatta kaldığını belirterek, şunları kaydetti: ''Hasta acil servise getirildiğinde kan değeri düşüktü, hayati tehlikesi vardı. Acilen ameliyata alındı, kan verilerek operasyona başlandı. Düz bir kesik değildi, dokuda ezilme olmuştu. Parmak kopmalarında organı kurtarmak için 6-12 saat içinde operasyon gerekir. Bacak kopmalarında ise en fazla saat süre içinde mikrocerrahiyle kopan parçada kan dolaşımının sağlanması gerekir. Ayrıca kopma noktası ayaktan üst seviyeye çıktıkça başarı şansı azalır. Hastamız yeterli sürede yetiştirilmeseydi diz altından protez kullanması gerekecekti. Hatta kaybedilebilirdi. Şimdi durumu iyi, ile ay arasında yürüyebilecek.'' Üç çocuk babası Yusuf İzzettin Şahin, sağlık ekibinin çabaları sonucu hayatta kalmasının ve bacağının yeniden takılmasının büyük bir şans olduğunu vurgulayarak, doktorlara teşekkür etti. AA 617008 Ömer idmanda! Ömer idmanda! 27/10/09 13:06 Turkcell Süper Lig'in 12. haftasında sahasında Beşiktaş ile karşılaşacak Trabzonspor, hazırlıklarını sürdürdü. Ankaraspor'un küme düşürülmesi nedeniyle hafta sonunu maç yapmadan geçirecek bordo-mavililer, teknik direktör Hugo Broos yönetiminde bir çalışma gerçekleştirdi. Çalışmaya Almanya'da ameliyat olan Zafer Yelen'in haricinde tüm futbolcular katıldı. Bordo-mavili oyuncular, antrenmanda ısınma hareketlerinin ardından çift kale maç yaptı. Çift kale maçta yedek takım, as takımı 3-2 yendi. Yedek takımın gollerini Umut (2) ve Song kaydederken, diğer takımın golleri Gökhan ve Colman'dan geldi. -ÖMER AYSAN İLK ANTRENMANINA ÇIKTI- Ankarspor'dan geçen hafta 2,5 yıllığına transfer edilen ve daha sonra eşyalarını almak üzere memleketine giden Ömer Aysan da Trabzon'a dönerek, bordo-mavili takım ile ilk antrenmanını yaptı. Bordo-mavili oyuncu, yardımcı antrenör Güray Genç yönetiminde takımdan ayrı bir çalışma gerçekleştirdi. Ömer Aysan, antrenman sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, Trabzonspor'a geldiğinden dolayı çok mutlu olduğunu ifade ederek, ''Bugün ilk antrenmanıma çıktım. Burada çok sıcak bir ortam var. Transferim zor gerçekleşti. Son dakikalarda da olsa olayın gerçekleşmesi sevindirici'' dedi. Ankaraspor'un ligden düşme süreci yaşaması nedeniyle antrenman yapamadığını belirten Ömer Aysan, ''Antrenman eksikliğini giderip, formayı giyip, heyecanı yaşamak istiyorum'' diye konuştu. Ömer Aysan, takımda Serkan Balcı ve Tayfun Cora gibi sağ kanat oyuncularının bulunduğuna ilişkin bir soru üzerine, ''Bu beni korkutmuyor. İkisi de çok kaliteli oyuncular. Ben de bu takıma oturmaya gelmedim. Oynamak için geldim. Kendime inanıyorum. Allah sakatlık vermezse eksikliklerimi giderip takımda oynamak istiyorum'' ifadelerini kullandı. Bordo-mavili oyuncu, nerede oynayacağına teknik heyetin karar vereceğini, ancak yıllardır sağ bek oynadığını ve kendisini ispatladığı yerin de bu mevki olduğunu kaydetti. Trabzonspor'un zirve yarışından kopmuş gibi göründüğünü, ancak daha ligin 10. haftasının geride kaldığını anlatan Ömer Aysan, şunları söyledi: ''Önümüzde 24 hafta var. Çok açık, büyük fark yok. Önümüzdeki hafta da Ankaraspor maçı nedeniyle puan yazılacak ve puanımız 18 olacak. Aradaki fark kapatılmayacak fark değil. Birlikteliği sağladığımız sürece, Trabzonspor üst sıralarda yer alacaktır.'' Trabzonspor, bu akşam yapacağı antrenmanla Beşiktaş maçının hazırlıklarını sürdürecek. 617854 Osman Yıldırım'la ilgili yeni görüntüler Danıştay saldırısı sanıklarından olan ve verdiği ifadelerle bu davanın Ergenekon davasıyla birleşmesine neden olan Osman Yıldırım'ın 'Danıştay saldırısı'ndan sonra, Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali'nin (AŞTİ) güvenlik kameraları tarafından çekilen görüntüleri basına yansıdı. NTV tarafından yayına verilen görüntülerde Osman Yıldırım'ın, saldırının ardından AŞTİ'den bilet alırken ve telefonla konuşurkenki görüntüleri yer aldı. İşte Osman Yıldırım'la ilgili ele geçirilen yeni görüntüler Haber7.com 616183 Herkes efendice ailesine kavuşsun FEHMİ KORU TAHA KIVANÇ TAMER KORKMAZ Herkes efendice ailesine kavuşsun Cumhurbaşkanı Gül, Habur'daki dağdan iniş şovuna yönelik tepkilerini Sırbistan'da da sürdürdü. Gazetecilerin sorularını cevaplandıran Gül, “Bu sene bu iş bitmeli. Açık söylüyorum, yani bu terör işinin bitmesi lazım. Herkes efendice gelir ailesine kavuşur. Şu günkü hukukumuz buna fırsat veriyor” diye konuştu. ABDÜLKADİR SELVİ BELGRAD Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 34 PKK'lının Habur'da teslim oldukları sırada sergiledikleri tavra yönelik tepkisini Belgrad'ta da sürdürdü. Sırbistan gezisinde gazetecilerin sorularını cevaplandıran Gül, “Bu sene bu işlerin bitmesi lazım. Açık söylüyorum, yani bu terör işinin bitmesi lazım. Herkes efendice gelir ailesine kavuşur” dedi. Gül, konjonktürün değiştiğine ve PKK'nın artık K.Irak'ta barınamayacağına dikkat çekti. Gül gazetecilerin sorularına şu cevapları verdi: YUGOSLAVYA TEPKİSİ Türkiye ile Yugoslavya çok farklı. Eski Yugoslavya zorla biraraya getirilmiş bir modeldi. Bağlantısızlar Grubu'nun lideriydi. Çok önemsenirdi. Böyle olmadığı görüldü. Sırpları, Boşnakları, Hırvatları ayrı ayrı unsurlar. Bunlar Türkiye ile yan yana kullanılacak cümleler değil. Bunu kullananın siyasi ve tarih bilgisi noksandır. Türkiye'de yapılan terörü bitirmeye dönük çalışmalardır. Terörle mücadele sadece silahla olmuyor. DÜNYA KONJONKTÜRÜ LEHİMİZE Defalarca söylediğimi gibi bugünkü dünya konjonktürü büyük fırsat veriyor. Her zaman böyle olmayabilir. sene önce böyle konuşamazdım. Bölge şartları lehimize olmuyordu. Daha ileri gittiğimizde terör örgütünü müttefiklerimiz de yeri geldi kullandı. Bu söylediklerimi siyasetçiler farklı farklı yerlere çekti. Bugün ise terörün dış destekleri her bakımdan kesilmek üzere. Onun için bitirmek gerekiyor. Bütün mesele şehit ailelerine yenilerinin eklenmemesi. TERÖR SORUNU BU SENE BİTMELİ Bu sene bu iş bitmeli. Açık söylüyorum, yani bu terör işinin bitmesi lazım. Herkes efendice gelir ailesine kavuşur. Şu günkü hukukumuz buna fırsat veriyor. Gelir ailesine kavuşur. Dağdaki insan silahı bırakacak ki normalleşme olsun. Bu aysbergin bir altı bir de üstü var. Bunlar kendiliğinden olacak işler mi? Aysbergin altında elbette ki çok büyük çalışmalar var. Sırbistan ile tarihi bir dönem başlıyor Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç dün başbaşa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından, çeşitli anlaşmalara imza attı. İki cumhurbaşkanı daha sonra ortak basın açıklaması yaptı. Cumhurbaşkanı Gül açıklamasında Tadiç'in ülkesi, Balkanlar ve bölgesi için öngördüğü vizyonu ve stratejiyi överek, "Türkiye ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin stratejik ilişki noktasına gelmesi tarihi önemi, anlamı olan bir gelişmedir. Bundan büyük bir gurur duyuyorum. Türkiye ve Sırbistan yakın işbirliği ilişkisi olduğu süre içerisinde, aynı istikamette politikaları destekledikleri süre içerisinde her şeyden önce Balkanlarda büyük bir huzur, güvenlik söz konusu olacaktır ve bu Avrupa'ya etki edecektir" diye konuştu. İki ülke ilişkileri açısından tarihteki en üst noktaya gelindiğini kaydeden Gül, iş adamlarının bundan en iyi şekilde faydalanacağına olan inancını dile getirdi. Sırbistan'ı "Balkanların anahtar ülkesi" olarak niteleyen Gül, bu ülkeden geçecek otoyolların Balkanların her tarafına ulaşmasının ilişkileri her yönden güçlendireceğini belirtti. TÜRKİYE KÜRESEL AKTÖR Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç ise iki ülkenin ilişkilerde ortak bir görüşe sahip olunduğunu ve stratejik ortaklığı geliştirmek istendiğini ifade etti. Bazı konulardaki görüş farklılıklarına dikkat çekerken Kosova'yı örnek gösteren Tadiç, "Biz hiçbir zaman Kosova'nın bağımsızlığını kabul etmeyeceğiz. Ancak, Sırbistan, kabul edilebilir, sürdürülebilir bir çözüm için açık olacaktır. Diğer yandan Kosova konusundaki duruşumuz iki ilişkilerimizi etkilememeli" diye konuştu. "Sırbistan'dan bakıldığında Türkiye küresel aktörlerinden en önemlilerinden biri" diyen Tadiç, küresel bir sorun çözülmek istendiğinde Türkiye'nin kaçınılmaz olarak devreye girmesi gerektiğini söyledi. Habur'daki manzara ithal Habur'daki manzaranın ithal bir manzara olduğunu ifade eden Gül şöyle konuştu: “Habur'da gördüğümüz manzaralar, Türkiye kültürünün bir parçası değil. Türkiye'nin doğusunu, batısını Diyarbakır'ı neresini alırsan al Yok öyle bir Türkiye resmi. Bunlar aşırı ve tahrik edici. İthal. Dışarının kültürü. Açık söyleyeyim Türkiye'de böyle bir manzara yok. Doğu'ya da benzemiyor Batı'ya da Onun için herkesi rahatsız etti. İnsanın aklına şu geliyor; işler hallolmasın arzusunda olanların ölçüsüzlüğü. Bundan herkes ders alacaktır.” Gül, “Bu projeden vazgeçmek gibi bir durum söz konusu mu?” sorusuna “Bakılır her şeye cevabını verdi.” Gül, “Süreçte önemli olan netice. Devlet yorulmaz. Millet de yorulmaz. Ne olacak ben giderim ötekisi gelir aynı yerden devam eder. Genelkurmay Başkanı emekli olur yerine diğeri gelir. Devlette yılmak, yıpranma söz konusu olmaz. Ama enerji daha iyi yere gidebilir. “MGK bildirisinden açılıma destek ifadesinin yer almadığı” sözü üzerine Gül, “Benim MGK'nın başkanı olarak orada konuşulanları yorumlamam doğru olmaz. Bildiri gayet açık” dedi. Belge için gereği neyse yapılır Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, savcılığın 'irtica belgesi' ile ilgili olarak bazı subayları ifadeye çağırmasına ilişkin olarak "olağanüstü bir durum değil. Hukuk devletinde hukukun gereği neyse yapılır" dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Belgrad'da basın mensuplarıyla yaptığı sohbet toplantısında 'kamuoyunda irtica belgesi olarak bilinen belgeye ilişkin subayların ifadeye çağrılması yönünde savcılığın bir girişimi olduğu iddialarının bulunduğunun' söylenmesi üzerine, 'olağanüstü bir durum değil. hukuk devletinde hukukun gereği neyse yapılır. başka bir şey yapılmaz' diye konuştu. 27.10.2009 POLİTİKA 617410 İBB'den Birgün'ün haberine yalanlama istanbul Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan açıklamada Birgün Gazetesi'nin ilgili haberi şöyle yalanlandı: "Bugün bir gazete yer alan tamamen kasıtlı ve karalama amaçlı ‘Formula 1, Topbaş’ın sülalesine yaramış’ başlıklı habere ilişkin aşağıdaki açıklamanın yapılması zorunlu hale gelmiştir. Söz konusu haberle sayın Kadir Topbaş’ın hiçbir ilgisi yoktur. Daha önce de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı yıpratmaya yönelik haberler yapan bu gazete ile ilgili hukuki işlem başlatılmıştır." 617445 Atatürk'ü hiç böyle görmemiştik-Galeri Atatürk fotoğraflarından oluşan ciddi arşivini Anadolu Ajansının kullanımına açan yazar Hanri Benazus, “Gülen ve Gülümseyen Türkiye” sergisiyle, Atatürk'ün çoğu hiç görülmemiş, neşeli fotoğraflarını Başkentlilerle buluşturdu. Benazus ile yapılan protokol kapsamında Anadolu Ajansı Sanat Galerisi'nde açılan sergi, konuklarını Atatürk'ün yaşadığı yıllara doğru yolculuğa çıkartıyor, ulu önderin halkla ve çocuklarla ilişkilerini, çalışmalarını, neşeli dakikalarını film şeridi gibi sunuyor. Yıllarını Atatürk'ün bilinmeyen ve farklı yönlerini gösteren fotoğrafları toplamaya adayan Benazus, koleksiyonunda bin 800 civarında fotoğraf bulunduğunu söyledi. Benazus, “80 yaşımdayım, yıllardır onun fotoğraflarını topluyorum. Atatürk'e tutkumdan dolayı başladı bu. Tutkum küçükken Atatürk'ü görmüş olmamdan kaynaklanıyor. Onun masasında bulundum, oturdum, leblebilerini yürüttüm çocuk aklımla. Atatürk'ün çok özel bir yeri var benim yaşamımda. Onun için kendimi bunlara verdim. Elimden gelse, dahası da olsa, yapmak isterim” dedi. Hiç ummadığı yerlerde bile Atatürk'ün görülmemiş fotoğraflarına ulaştığını belirten Benazus, “Atatürk'ün fotoğrafını almak için günü birlik Amerika'ya bile gittim. 1921'de Atatürk'le röportaj yapan gazeteci vardı. 1984 yılında haber geldi, 'fotoğraflar oğlunda' diye, hemen gittim aldım” diye konuştu. “ATATÜRK'ÜN HİÇ GECE FOTOĞRAFI YOKTUR” Yazar Benazus, sergiyi neden açtığıyla ilgili olarak da şunları kaydetti: “Bunu geçen sene ilk Eskişehir'de 'Mustafa' filmine karşıt olarak, Atatürk'ün öyle kendi içine kapanık, insanlardan uzak bir insan olmadığını anlatayım diye açtım. Çünkü Atatürk'ün gülümseyen fotoğrafları görülmez pek. Ben de yanılmıyorsam 340 tane böyle fotoğraf var. Onun için ona tepki olarak yaptım, burada, Ankara'da sergilemek benim için çok ayrı, onur verici bir olay.” Atatürk'ün fotoğraflarına dair ilginç bir ayrıntıya da dikkati çeken Benazus, “Kimse bilmez, Atatürk'ün kapalı yerde, gece fotoğrafı yoktur. Çünkü hem gözlerinin mavi olmasından hem de Trablusgarp'ta savaşırken gözüne şarapnel parçasının gelmiş olmasından dolayı gözleri çok hassastır. yıllarda şimdiki gibi flaşlar yok, magnezyum çubukları yanardı, harlardı, öyle fotoğraf çekilirdi. Atatürk'ün de gözleri rahatsız olduğu için kapalı alan fotoğrafı çok çok azdır ve gece fotoğrafı hiç yoktur” diye konuştu. Sergiyi gezenlerin Atatürk'ün daha önce hiç görmedikleri fotoğraflarıyla karşılaşacaklarını vurgulayan Benazus, “Bu fotoğrafların çok büyük miktarının negatifleri bile bende. İçlerinde gördükleri olacaksa da bunları ben vermişimdir” dedi. Benazus, ikinci sergisinin de 10 Kasımda Dolmabahçe Sarayı'nda “Ağlayan Türkiye” başlığıyla açılacağını ifade etti. “Ağlayan Türkiye Atatürk'ün ölümüyle başlayan bir süreç” diyen Benazus, 10 Kasım 1938'den naaşının Anıtkabir'e taşındığı 10 Kasım 1953'e kadar geçen süre içindeki bin 200 fotoğrafın 400-500 civarını sergileyeceklerini bildirdi. Sergide, Atatürk hakkında çocuklara yönelik ilk hikaye kitapları yazan Benazus'un eşi Sevgi Tanrısever'in de kitapları tanıtılacak. Benazus'un sergisi Kasıma kadar izlenimde kalacak. Hürriyet 616715 İran'ın silah yüklü gemisine el konuldu El Arabiye'nin hükümet kaynaklarına dayanarak verdiği habere göre, gemideki İranlı ve bir Hintli de gözaltına alınarak, sorgulanmak üzere başkent Sana'ya götürüldü. kişilik mürettebatın silah uzmanı olduğu, bu kişilerin Huti militanlarıyla birlikte savaşan İranlıların yerine gönderildiği belirtildi. Geminin, silahların, ülkenin kuzeyindeki Saada eyaletinde hükümete karşı savaşan Şii militanlara nakledilmeden önce geçici olarak saklanacağı kuzeydeki bir bölgeye gitmekte olduğu kaydedildi. Yemen, İran'ı, ülkenin kuzeyinde savaşan Şii Zeydi isyancılarına destek olmakla suçluyo AA 617344 Kayseri'de trafik kazası: yaralı ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Kayseri'de trafik kazası: yaralı KAYSERİ (A.A) Kayseri'deki trafik kazasında kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, Altınoluk Mahallesi'nde Muammer Kılıç yönetimindeki 38 UR 314 plakalı otomobil ile İsa Özlü idaresindeki 38 EV 276 plakalı kamyon çarpıştı. Yaralanan otomobil sürücüsü ile aynı araçtaki Şükrü Açıkgöz, Yasin Koç ve Yusuf Koç Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, Muammer Kartepe ise Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi altına alındı. Soruşturmanın sürdüğü bildirildi. 27.10.2009 GÜNDEM 616156 Bobby* Türk çeteleri yüzünden artık silahlı Bobby* Türk çeteleri yüzünden artık silahlıNEVSAL ELEVLİ 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, polisi, K. dışında İngiltere topraklarında ilk kez ’da silahlı ve yaya olarak devriye gezmeye başladı. Polis, Türk çeteleri ve onların karıştığı suç olayları yüzünden kritik köşeleri de tutuyor ’nin başkenti son günlerde Kuzey kentleriyle yarışan bir görünüme bürünerek sokaktaki İngiliz’i şaşırtmaya başladı. Normalde silahsız polis görmeye alışkın İngilizler, köşe başlarında makineli tüfekli polislerle karşılaşınca afallıyor. Londra’nın belirli noktalarına silahlı seçkin polis ekiplerinin yerleşmesinin sebebi ise kaçakçısı Türk çeteleri ve onların karıştığı yoğun şiddet olayları.  İngiliz metropolitan polisinin CO19 ekibinden 20 kadar polis, Türk ve Kürt çetelerinin şiddetli çatışmalara girdiği noktalarda devriye gezmeye başladı. Kimi zaman motosiklet üzerinde devriyeye çıkan CO19 polisi, gelip geçenleri durdurarak silah araması yapıyor. Böylelikle Kuzey İrlanda dışında İngiliz topraklarında ilk kez silahlı ve yaya olarak devriye geziyor.  Uygulama eleştiriliyor Şimdiye kadarki asayiş uygulamalarının aksine CO19 polisleri, olaylar çıktıktan sonra ihbarları değerlendirerek değil, olaylar çıkmadan harekete geçme yolunu seçti. Londra’da nisandan eylüle kadar ateşli silahla 1.736 şuçun işlendiği kayıtlara geçerken, bu rakam geçen yıla göre yüzde 17’lik bir artışa işaret ediyor. CO19 polis devriyeleri Brixton, Haringey ve ’da görülüyor. Ancak polisin makineli tüfek taşımaya başlaması genelde hiç silah taşımayan polis görmeye alışkın İngiliz toplumunda tartışmalara yol açtı. Son uygulamayı eleştirenler bunun güvenlikle ilgili toplumsal mutabakata aykırı olduğunu ve polisin belirli bölgelerde de olsa militarize olmasının gereksizliğine işaret ediyorlar. Eleştirilerin başını yerel politikacılar ile silah karşıtı gruplar çekiyor. Polise verilen dakikada 800 mermi atabilen “Heckler Koch” MP5 yarı otomatik tüfekler ile yarı otomatik Glock tabancalar öfke uyandırıyor. Polisin böylesine güçlü silahları kalabalık cadde ve sokaklarda nasıl kullanacağı merak ve endişe konusu olurken, silahlı polis istemeyenler, Brezilyalı bir göçmenin intihar bombacısı sanılarak metroda yanlışlıkla vurulması olayını da hatırlatıyorlar. 616212 Renk cümbüşü ama tek sesli FEHMİ KORU TAHA KIVANÇ TAMER KORKMAZ Renk cümbüşü ama tek sesli İSLAMABAD (Pakistan)- Katılımcıların çeşitliliği açısından rengârenk bir Meclis'i var Pakistan'ın: Kadın üyelerin sayısı neredeyse erkekler kadar... 27.10.2009 POLİTİKA 617213 Toplu taşımada domuz gribi alarmı 15.22 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Toplu taşımada alarmıHasan ÖRNEKOĞLU/İSTANBUL, (İBB) olarak bilinen virüsüne karşılık araçlarında dezenfekte önlemlerini arttırma kararı aldı. Raylı sistem ulaşımda haftada yapılan dezenfekte çalışmaları, getirilen özel antibakteriyel ilaçlarla her gün yapılmaya başlandı. Tüm raylı sistem araçlarını kapsayan dezenfekte çalışmaları, toplu taşıma araçları her günün sonunda temizlenerek bir sonraki güne hazırlanacak. İstanbul A.Ş. tarafından işletmeciliği yapılan raylı sistem hattındaki araçların temizlik çalışmaları, domuz gribi alarmı verilmesiyle arttırıldı. Her gün düzenli olarak 268 personelin görevlendirildiği temizlik çalışmalarında özel olarak getirtilen antibakteriyel ilaçlar kullanılacak. Etkisini hafta koruyabilen ilaçlar, günlük olarak raylı sistem araçların temizliinde kullanılacak. Renksiz, alkol bazlı ve zararlı mikroorganizmaları yok etme özelliğine sahip olan temizlik maddesi, yolcuların temas ettiği her yerde kullanılacak. İstasyonlarda ve raylı sistem araçlarda yapılan dezenfekte çalışmaları, koltuklar, kapı kolları, tutamaklar, turnikeler, oturma bankları, yüryen merdivenler başta olmak üzere birçok yerde kullanılacak. . 617063 Coca Cola Üst Yöneticisi Kent, global liderliği anlatacak Konuya ilişkin yazılı açıklamada, Muhtar Kent'in, Capital ve Ekonomist Dergileri öncülüğünde kurulan CEO Club işbirliği ile Kasım 2009 tarihinde İstanbul Hilton Oteli'nde gerçekleştirilecek etkinlikte, ''Global Liderlik, Ekonomik Krizin Yönü ve 2010 Beklentileri'' konusunda konuşacağı belirtildi. Açıklamada, CEO Club Başkanı Akın Öngör'ün açılış konuşmasıyla başlayacak etkinlikte Koç Bilgi Grubu Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu'nun da ''Global Rekabette Teknoloji'' başlıklı bir konuşma yapacağı kaydedildi. Toplantıya CEO Club üyelerinin de aralarında bulunduğu, Türk iş ve ekonomi dünyasının önde gelen yöneticileri katılacağı bildirildi. 616652 Taksiciyi gasp eden kişi gözaltında Eskişehir'de bir taksicinin 30 lirasını gasp ettikleri iddia edilen kişiden 2'si yakalandı. Alınan bilgiye göre, Yenibağlar Mahallesi'nde Muhsin E'ye ait 26 0299 plakalı taksiye binen kişi, Dede Mahallesi Kemal Zeytioğlu Bulvarı'nda bıçak zoruyla Muhsin E'nin 30 lirasını gasp ederek olay yerinden kaçtı. İhbar üzerine olay yerine gelen İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi ve Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğü ekipleri, Muhsin E'nin verdiği eşkal doğrultusunda bölgede arama çalışmaları başlattı. Soruşturmayı sürdüren Asayiş Şubesi Gasp ve Cinayet Büro Amirliği ekipleri, şüphelilerden B.T'yi (20) Kurtuluş Mahallesi'nde bir parkta, U.G'yi de Gökmeydan Mahallesi'ndeki evinde yakaladı. kişiyi gözaltına alan polisler, diğer şüphelinin yakalanması için arama çalışmalarını sürdürüyor. AA 617373 Temassız kartlar geliyor Temassız kartlar geliyor ANKA Giriş Saati 27.10.2009 13:47 Güncelleme 27.10.2009 14:14 Visa Europe Türkiye Direktörü Nur Öztin Kurak, Türkiye'de temassız kart kullanımının giderek yaygınlaştığını belirterek "Şu anda banka ile Visa payWave (temassız kart) uygulamamız bulunuyor. banka ile çalışmalarımız da sürüyor, bu çalışmalar tamamlandığında Visa payWave olarak isimlendirdiğimiz temassız kartların altyapısını kuran ve bu ürünü sunan banka sayısı 15'e çıkacak. 2010 için hedefimiz temassız kart kullanıcı sayısını milyonun üzerine çıkarmak" dedi. Kurak, temassız kartın gelişim seyrini değerlendirirken "Türkiye nasıl birkaç yıl önce imzayı ortadan kaldıran ve şifreli hayatı getiren Chip&Pin uygulamasına geçmiş ve bu konuda başarılı bir şekilde öncülük yapmışsa, 3-5 yıl gibi kısa bir gelecek içinde de Türkiye nakit harcama yerine büyük ölçüde temassız kart uygulamasına geçmiş olacak" diye konuştu. Visa Europe Türkiye Direktörü Nur Öztin Kurak, Türkiye'de benzin istasyonları ve sinemaların temassız kart kullanımında ilk sırada geldiğini, eczanelerin, taksilerin ve simit evlerinin de temassız kart kullanımı açısından önemli bir potansiyel taşıdığını hatırlatarak "35 TL'nin altındaki nakit ödemelerin yüzde 90 gibi çok yüksek düzeyde bulunduğu kuru temizlemeciler, kuaförler, internet kafeler araba yıkamacılar ve otoparklarda ise temassız kart kabulü çok düşük. Hedef bu noktalarda da yaygınlığı sağlamak" dedi. Türkiye'de işletmelerin "temassız ödeme sistemlerine" yönelik bakış açısını değerlendiren araştırmanın sonuçlarını açıklamak amacıyla bir basın toplantısı düzenleyen Nur Öztin Kurak "Türkiye'de son rakamlarla 1.5 milyon civarında ödeme noktası bulunmasına karşın, temassız kart kabul eden terminal sayısı ise hala 11 binlerde. Bu nedenle temassız kart konusunda daha gidilecek çok yolumuz var" diye konuştu. HEDEF 2010'DA MİLYON KULLANICI Kurak, temassız kartın 35 TL'nin altındaki tüm küçük harcamalar için ideal bir ödeme aracı olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: "Türkiye'de ilk uygulama 2007 yılında KGS ile başladı. 2008 yılında toplam kullanıcı sayısı 120 bin, temassız kartın geçtiği terminal sayısı bin ve uygulayan banka sayısı da idi. 2009 Ekim itibariyle Visa Europe'un üye bankaları aracılığıyla sunduğu 10 temassız kart programı dahilinde Türkiye'de 650 bin adet Visa payWave temassız kartı ve 11 binin üzerinde kabul noktası bulunuyor." Kurak "Türkiye'de önümüzdeki dönemde, yeni bankanın daha temassız kart programını hayata geçirmesini öngörüyoruz. Bu doğrultuda, 2010 başında temassız kart sayısının milyonun üstüne, kabul noktalarının ise 35 bine ulaşmasını planlıyoruz" diye konuştu. Toplantıda Avrupa pazarındaki gelişmeleri aktaran Visa Europe payWave Pazar Geliştirme Yöneticisi Charlotte Desbons ise Avrupa'da bugün toplam 4.5 milyonu aşkın Visa payWave temassız kart bulunduğunu söyleyerek Türkiye'nin İngiltere'den sonra Avrupa'da temassız kart teknolojisi kullanan en aktif pazarlardan biri olduğunu belirtti. Desbons, "Tüketiciler için nakit ve bozuk paraya hızlı ve pratik bir alternatif oluşturan temassız kartların Türkiye'de artan bir ilgiyle karşılanıyor olması bizi memnun ediyor. Özellikle Türk üye bankalarının bu alandaki öncü ve vizyoner bakış açısı sayesinde her geçen gün daha fazla tüketicinin temassız kart teknolojisinden faydalanmasını sağlıyoruz" dedi. "TÜM VİSA KARTLARA TEMASSIZ KART ÖZELLİĞİ KAZANDIRACAĞIZ" Visa Europe olarak, üye kuruluşlar tarafından verilen kredi kartları ile banka kartlarının yenilenme dönemlerine bağlı olarak yeniden basılacak kartların temassız kart özelliği de kazandırılarak kullanıcılara sunulmasını hedeflediklerini ifade eden Nur Öztin Kurak "Visa'nın Türkiye'de son rakamlarla 28.4 milyon kredi kartı ve 37.5 milyon da banka kartı olmak üzere toplam 62.3 milyon kartı var. Bankalar altyapılarını temassız karta uygun hale getirdikçe temassız kartın yaygınlığı daha da artacaktır. Visa olarak hedefimiz tüm kartları belirli bir gelecek içinde temassız kart özelliğine kavuşturmak" diye konuştu. TÜRKİYE AVRUPA' DA İNGİLTERE'NİN ARDINDAN İKİNCİ SIRADA Kurak, Visa'nın temassız kartlarda pazar payının yüzde 50'nin üzerinde olduğunu belirterek "Visa Europe bölgesinde Türkiye İngiltere'nin ardından ikinci büyük pazar. Bu hem toplam kart sayısı hem de uygulamaya katılan banka sayısı açısından böyle. Dolayısıyla Türkiye temassız kart konusunda örnek uygulamalarıyla temassız kart konusunda başarılı bir grafik izliyor" dedi. Visa Europe Ülke Direktörü Nur Öztin Kurak, Visa Europe'un sunduğu temassız kartların tüketicilerin hayat akışlarını hızlandırdığını ve yaşam kalitesini artırdığını vurgulayarak, temassız kart kullanımına yönelik yapılan araştırma sonuçlarını değerlendirdi. Kurak "Temassız kart kullanımı için yaptığımız araştırmada binden fazla işletme ile birebir görüştük. İşletme sahipleri ve yöneticileri temassız kart kullanımıyla daha modern bir hizmet sunduklarını bunun da müşteri sayısını dolayısıyla da satışları artıracağına inandığını gördük. Bu sonuçlar bizi çok sevindirdi. Ancak önümüzde daha gidilecek çok yol bulunuyor. Amacımız bu alandaki yenilikçi çalışmamızı önümüzdeki dönemde daha da yaygınlaştırarak, üye bankalarımızla birlikte farklı iş alanları ve müşteri segmentlerine uygun tasarlanmış temassız kart programlarımızın sayısını artırmaktır" dedi. Kurak, ödeme noktalarında yaşanan ve yılda günlerle ifade edilebilecek bir zaman kaybını telafi etmek amacıyla geliştirilen Visa payWave temassız kartların, otoyol-köprü gişesi, deniz ve kara ulaşımında, taksi, restoran, bar, kafeterya, sinema, market, park yeri, stadyum, üniversite kampüsü gibi binlerce noktada kullanılabildiğini söyledi. Öztin Kurak, "Bugün, Visa payWave temassız kart teknolojisi, Bank Asya "Dıt", Denizbank "Sea&Miles" ve "Fenerbahçe Bonus Card", Finansbank "CardFinans Exspres", Garanti Bankası "Money Card", Halkbank "Bank24 JET" ve "Bank24 Jet Kampus Kart", İş Bankası "Maximum Aktif", Yapı Kredi Bankası Visa kredi kartı portföyü ve Ziraat Bankası "Maximum" ile birlikte tüketicilere sunuluyor" diye konuştu. NAKİTİN YOĞUN OLDUĞU İŞLETMELERİN YÜZDE 82'SİNDE TEMASSIZ YOK Kurak'ın verdiği bilgiye göre Visa Europe'un, simit evlerinden taksilere, benzin istasyonlarından kuaförlere pek çok işletmenin "temassız ödeme sistemlerine" olan bakış açısının analiz edildiği araştırması, İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya'da yapıldı. Araştırma kapsamında, 16 farklı işletme grubundan bin 216 yönetici ile yüz yüze görüşüldü. Araştırmada işletmelerin temassız ödeme sistemlerini kullanımları değerlendirildiğinde, ödemelerin ağırlıklı olarak "nakit" olduğu işletmelerde yapılan harcamaların yüzde 82'sinin 35 TL'nin altında olduğu görüldüğüne dikkat çeken Kurak, araştırma sonuçlarıyla ilgili şu bilgileri aktardı: "Benzin istasyonlarında yapılan alışverişlerin sadece yarısı 35 TL altında iken bu rakam; kuaför, taksi, fast food restoran, otopark ve araba yıkamacısında yüzde 90'nın üstüne çıkıyor. İşletmelerin yüzde 41'i temassız ödeme sistemleri ile ilgileniyor ve müşterilerinin de bu sistemi kullanacağını öngörüyor. Benzin istasyonları yüzde 13 ve sinemaların yüzde 16 temassız kart ile ödeme kabul eden işletmelerin başında geliyor. Kuru temizlemeciler, kuaförler, internet kafeler ile araba yıkamacılar ve otoparklar en az kart ile ödeme kabul eden işletmeler arasında yer alıyor." ARAŞTIRMADAN BAZI BAŞLIKLAR -Simit evleri, temassız kart kullanarak müşterilerine daha iyi hizmet vereceklerine ve satışı artıracaklarına inanan işletmelerin başında geliyor. -Taksiciler, hem güvenlik hem de sahteciliğin önlenmesi açısından temassız kart kabul ederek daha fazla müşteri çekeceklerini düşünüyor. -Her iki gruptaki işletmeciler temassız kart kullanarak hırsızlıktan daha az etkileneceklerine inanıyor. -Benzin istasyonları, simit evleri ve eczaneler bu teknolojinin kuyrukları azaltacağını düşünüyor. İstanbul'daki benzin istasyonlarının temassız ödeme tercihi Ankara'ya göre daha yüksek. -Otopark ve araba yıkamacılar ile taksiciler ise temassız kart kullanarak cirolarını artırabileceklerini düşünüyor. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616732 BP'nin üçüncü çeyrek karı yüzde 34 düştü İngiliz şirketi BP'nin üçüncü çeyrek karı, yüzde 34 düşerek 5.3 milyar oldu. Avrupa'nın ikinci büyük şirketi BP, ve gaz fiyatlarının gerilemesiyle paralel olarak geçen yıl üçüncü çeyrekte milyar olan karının, bu yıl aynı dönemde 5,3 milyar dolara indiğini açıkladı. Şirketin ikinci çeyrek karı 4,4 milyar olmuştu. Şirketin geçen yıl üçüncü çeyrekte 10,03 milyar olan yenileme maliyeti karı ise yarı yarıya azalarak, 4,98 milyar dolara geriledi. BP'nin ikinci çeyrekte yenileme maliyeti karı ise 3,14 milyar dolardı. BP'nin 2008 yılının ilk ayında 23 milyar olan yenileme maliyeti karı 10,5 milyar dolara, 24,5 milyar olan net karı ise 12,3 milyar dolara düştü. Geçen yıl üçüncü çeyrekte 115 olan petrolün varil fiyatı bu yıl aynı dönemde ise 68 dolara geriledi. Üçüncü çeyrekte günlük üretimi geçen yıl aynı döneme göre yüzde artarak, günlük 3,9 milyon varile ulaştı. Bu arada, İngiliz-Rus teşebbüsü TNK-BP'nin üçüncü dönem çeyrek karı ikinci çeyreğe göre yüzde 34 arttı. 'nın beşinci büyük şirketi TNK-BP'nin Nisan-Haziran döneminde 1,3 milyar olan karı Temmuz-Eylül döneminde 1,7 milyar dolara çıktı. Petrol fiyatlarının üçüncü çeyrekte artması yüzünden şirketin ikinci çeyrekte 8,2 milyar olan gelirleri de yüzde 21 yükselişle 10,3 milyar oldu. 615991 Genelkurmay'dan yazılı açıklama geldi Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgi notunda, ''İrticayla Mücadele Eylem Planı''na ilişkin iddialarla ilgili olarak ''Bugün gelinen süreçte, konunun basında yapılan haberlerle tekrar ve farklı bir şekilde gündeme getirilmesi bir ihbar kabul edilerek, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu kapsamında askeri yargı görev alanına giren konuların kapsamlı bir şekilde araştırılması maksadıyla Genelkurmay Askeri Savcılığınca, 26 Ekim 2009 günü saat 13.30'da soruşturmaya başlanılmasının sağlandığı'' duyuruldu. Genelkurmay Başkanlığı'nın intrernet sitesinden yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: 1. 23 Ekim 2009 tarihinden itibaren medyada, “İrticayla Mücadele Eylem Planı”na ilişkin yeni bazı haberler yer almaya başlamıştır. 2. Söz konusu planın 12 Haziran 2009 tarihinde medyada gündeme getirilmesini müteakip, hemen aynı gün saat 10:50’de Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığınca soruşturmaya başlanılmıştır. 3. Başlatılan soruşturma, 24 Haziran 2009 tarihinde, 12 gün sonra sonuçlanmış ve sonuçlar kamuoyuna açıklanmıştır. 4. Soruşturma, aynen adli yargı teşkilatı içerisindeki Cumhuriyet Başsavcılıkları gibi, Anayasal teminatlar altında bağımsız bir şekilde yargısal faaliyetlerde bulunan Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından yürütülmüştür. Askeri Savcılık, yasalar çerçevesinde tüm hususları incelemiş ve bir karara ulaşmıştır. Askeri Savcılık tarafından verilen karara, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma neticesinde ulaşılmıştır. Hukuka saygılı olduğunu ifade eden hiç kimsenin, söz konusu karara karşı saygısız tavırlar içine girme ve karara gölge düşürmeye çalışma hak ve yetkisi yoktur. 5. Soruşturma devam ettiği sırada, Dz.P.Kur.Alb. Dursun ÇİÇEK; bulunduğu görevden alınarak Genelkurmay Ana Karargahı binası dışında bulunan Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Akademik Kurulu’nda geçici olarak görevlendirilmiş, Eylül 2009 tarihinde de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına atandırılmıştır. 6. Sayın Genelkurmay Başkanı, 26 Haziran 2009 tarihindeki iletişim toplantısında aşağıdaki açıklamaları yapmıştır: a. "Türk Silahlı Kuvvetleri, hukuk devleti ve demokrasi ilkelerine bağlıdır ve saygılıdır." b. "Bu ilkelere aykırı düşünce içinde olan ve davranışlarda bulunan personelini Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde barındırmaz." c. "Hukuk açısından yaşadığımız olayda bugün gelinen nokta (26 Haziran 2009) iddia edilenin bir belge olmadığını bize göstermektedir." ç. "Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı vermiştir. Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı kesin değildir. Bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni delil, bilgi veya emare çıkarsa, elbette bu soruşturma tekrar açılabilir." 7. Bugün gelinen süreçte ise, konunun basında yapılan haberlerle tekrar ve farklı bir şekilde gündeme getirilmesi bir ihbar kabul edilerek, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu kapsamında askeri yargı görev alanına giren konuların kapsamlı bir şekilde araştırılması maksadıyla Genelkurmay Askeri Savcılığınca, 26 Ekim 2009 günü saat 13:30’da soruşturmaya başlanılması sağlanmıştır. 8. Şayet, ortada delil değeri taşıyan bir belge mevcut ise, bunun bulunması gereken yerin basın organları değil, yetkili soruşturma makamları olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Bu nedenle, 24 Ekim 2009 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nca yapılan açıklamada; adli makamlara gönderildiği öne sürülen ihbar mektubunun, soruşturmanın gizliliği ilkesi ihlal edilerek basına sızdırılmasının ve bunun ne amaçla ve kimler tarafından yapıldığının düşünülmesi gereken bir nokta olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu tip davranışlar, soruşturmaların şüpheli hale gelmesine ve kurumlar arasında güvensizlik ortamının doğmasına neden olabilecektir. Yaşanan gelişmelerin, konuyla ilgili yeni deliller yaratmaya yönelik çabalar olarak algılanması dahi mümkündür ki, bu husus şüphesiz hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılamaz. Soruşturmalarda, soruşturmanın gizliliği ilkesinin ve masumiyet karinesinin her zaman dikkate alınması gerekliliği açıktır. Bu kapsamda, soruşturma konusu olaylarla ilgili olarak yargısız infaz sonucunu ortaya çıkarabilecek davranışlardan kaçınılmalı, soruşturmanın gizliliğinin ihlali anlamına gelebilecek bilgi ve belge sızdırma eylemleri önlenmeli ve failleri cezalandırılmalıdır. Belirtilen bu hususlar, hukuk devletinin olmazsa olmazlarındandır ve bugün, bu konuda gelinen nokta vahimdir. 9. Türk Silahlı Kuvvetleri, her ortamda, hukuk devleti ilkelerine, hukukun üstünlüğüne, soruşturma usul ve yöntemlerine bağlı olduğunu söylem ve eylemleriyle ortaya koymuştur ve koymaya da devam edecektir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. (Haber7) 2009-10-27 00:58:00 Kim sızdırdı bu ihbar mektubunu hiç böyle şey olurmu bu bir cunta sırrıdır siz hangi hakla cuntacıları yıpratmaya çalışıyorsunuz değilmi canım böyle sırların üstü hemen örtülmeli'ki cuntacılar rahat çalışsın bir daha olmasın HAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!! Kağıt parçası falan filan demedikmiiiiiiiii.... Mehmet YAZICI 2009-10-27 00:34:13 "Askeri Savcılık tarafından verilen karara, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma neticesinde ulaşılmıştır. Hukuka saygılı olduğunu ifade eden hiç kimsenin, söz konusu karara karşı saygısız tavırlar içine girme ve karara gölge düşürmeye çalışma hak ve yetkisi yoktur." Başka neler duyduk; bunu halk neden öğrendi, TSK'ya güveni sarstırtmayın, bunu ortaya çıkartanı cezalandırın. hukuka demokrasiye bağlılık gak guk. Yani BORU gibi bir açıklama. Mimiga 2009-10-27 00:31:03 kagıt parcası deyip önceki gibi dag fare dogurmasın şimdiye kadar hep öyle oldu sifiller arşdırsın. ortaya cıkaran askerlere lütfen dokunmayın komtanım siz alt komtanlardan korkuyorsaniz yönetime bildirin kagıt parcası demeyın idris akpinar 2009-10-27 00:20:30 eşi benzeri dünya üzerinde görülmeyecek bir olay yaşıyoruz! suçluya "git kendini yargıla" diyoruz! TSK kadrosunun yeniden yapılandırılması ŞART... MARKO PAŞA 2009-10-27 00:15:03 kardeşim niye basına sızdırıyorsunuz... gelseydiniz kendi aramızda hallederdik...olmaz böyle...oynamıyorum...oyun bozancılık yapıyorsunuz eskiden oyunun kurallarını böyle oynamıyorduk oyun bozancılık yapanlar var değil mi :) ... neyseki bu belgeyi veren yollayan mübarek insanın ellerinden öpüyorum... allah sayınızı eksiltmesin iki cihanda da serfiraz eylesin...zaten tsk ya güvenim zedelenmişti iyice bozuldu bu kacıncı put kırışınız... sizin gördüklerinizi millette görüyor...millet sizi takip ediyor tsk.. ahmet adivar 2009-10-27 00:07:23 Kim ne derse desin yıllardır bu ülke sözde cumhuriyet rejimi diye askeri idareyle yönetiliyor. Hala kurtuluş savaşı yıllarından kalan korku hakim askeriyede. Bu da gerçek demokrasinin yaşanmasına imkan vermiyor. Ama da zamanla olacak inşallah. Artık bu ülkenin öyle küçümsenemeyecek kadar güçlü olduğunun farkına varılacaktır ki bu ülke bir yerlere gelsin. Allah bile elinden bir çırpıda yaratmak gelirken dünyayı günde yarattı. Demek sabretmekte de bi hikmet var ki bu da bizlere düşüyor... Hayrettin 2009-10-26 23:59:55 peygember ocağına leke düştü ama problem değil temizlenir.sayın genel kurmay başkanım ne yetki isterseniz emrinizdedir.2.fatih olma fırsatı..kim ki cuntacılar bu orduya layık diyorsa hem ordu hem millet düşmanıdır.29ekim saatli bomba gibi darbeyemi kurulu.darbecilere türk milleti hiç bir şey borçlu değildir.su akıp yatağı bulacaktır... tankoy oytun 2009-10-26 23:59:40 sayın paşa uzun söze hacet yok. bırakın sızdıranı cezalandıralım mantığını. gereği yapılacak ve bu darbeci zihniyet tasfiye edilecek de. senden beklenen sadece bu. fazla söze hacet yok. ordu hep darbecilerden oluşmadı ya elbette aralarında vatanını milletini gerçekten seven subaylar var. bu belgeyi sızdırmakla kötülük mü etti. hırsıza hırsız demek neden bu kadar zor. kemal yılmaz 2009-10-26 23:51:25 hukuka bağlıysanız neden ayrı hukukunuz var.tek millete iki ayrı hukuk neden abdullah putkıran 2009-10-26 23:44:55 Kim kimi soruşturuyor? Yıllardır aynı dolap. Göstermelik Hukuk. Tahsin Şahin 2009-10-26 23:39:54 geçen sefer "fotokopi" diye geçiştirenler bu seferde "eeeee belge gerçek amaaaa ööööööööö uuuu görüntü yok evet görüntü kaydı yok" diyecektir.diğer taraftan genelkurmay başkanının bu işten haberdar olduğunu sanmıyorum.neden? çünkü deniz baykal bu genel kurmay başkanını istemiyor.bu genel kurmay başkanımız aktif siyaset yapmıyor baykalın istediği gibi.eh deniz baykal bu ülkede demokrasi istemediğine göre onun istemediği herşey yapılmalıdır. emre 2009-10-26 23:08:48 Şu açıklamayı okuyunca öncedende neler olduğunu ve neler döndünü bilen insanlar şu an sinirden ya tırnağını yiyiyor ya dudağını ısırıyor yadaaa...... sinirden acı acı gülüyor. hırsızlık yapana kızılımıyor da. ona hırsız diyene kızılıyor. sayın: Kurmay başkanı; kimin nereye ve kime ne söylediğini ve niye söylediğini bırakında. Bu olay doğrudur gereken yapılacak deyin ve yapın niye hala aba altından sopa gösteriyorsunuz da bu şerefli ocağa dostu düşmanı güldürüyorsunuz. salih doğan 2009-10-26 22:32:08 eğer bu soruşturma da bir sonuç çızmazsa,darbe amacına ulaşıyor demektir. rüstem demir 2009-10-26 22:31:40 genel kurmayda baştan beri biliyordu bu beglgenin gerçek olduğunu.ondan medyaya yansımasını eleştiriyor.başörtülü anne evladının yemin töreninr gitmesine izin vermeyen baştaki rütbelilerdir keza namaz kılan subay ordudan atan darbeler yaban bu generallerdir.aralarında elbete iyilerde var.ama asla bu zamanda peygamber ocağı değil askerlik ben izmir foçada yaptım askerlik diyarbakırdada peygamber ocağı ise neden tanrı diyoruz.neden bazı açıklamalarda islama ters açıklama yapılıyor genel kurmaydan. Hayrettin 2009-10-26 22:30:05 eğer bu soruşturmadan da bir sonuç çıkmazsa darbe amacına ulaşıyor demektir. rüstem demir 2009-10-26 22:09:47 zaman anladigim bu: Eger basindan once bizde olsaydi bu belge 35 bilgisayari sildigimiz gibi bu belgeyide silerdik olur biterdi. Yok boyle birsey yaa. Hala bazilari nasil gorevde cozemiyorum. Ercan Senturk 2009-10-26 22:01:51 Ey Başbuğ, bu açıklamanın hiçbir tarafında icraat göremiyorum... Sanırım olay bu kez aklanamayacak kadar büyük boyutlara ulaştı... Bu kez de bu cuntacıları korumaya kalkarsan, onlarla birlikte anılırsın, onlarla birlikte suçlanırsın... Ya gereğini yaparsın, ya da sonuçlarına katlanırsın... (Gereği derken, önce cuntacıları ordudan atacaksın, sonra onları tutuklatıp sivil mahkemeye yollayacaksın.) Yanyatan GENERAL 2009-10-26 21:52:59 Basına, şuna buna hukuk devleti, gizlilik diyeceğinize önce askerinizin hesabını verin, bu milletin askere güvenini sarsan mehmet efendilerin (mehmetçik değil) hesabını alın, sonra eğer gerekiyorsa basından hesap sorun. Olayı aydınlatın, üstünü örtmeyin. Yanınızdakilere kadar uzanıyorsa dahi olayı aydınlatın, cezalarını verin ki söyledikleriniz havada kalmasın, çocuklar dahi gülmesin... Süleyman Mavuş 2009-10-26 21:48:23 en çok merak ettiğim konu ise TÜRKÜCÜLER ve LAİKÇİLER islak imzaya ne diyecekler.. barolar başkanları neden sustu? ne oldu size.. hani sahteydi sayın BAŞBUĞ...hani hukuk dışı bir kağıt parçasıydı?.. şimdi konuş baykal efendi.. ÇEK-SENET TAHSİLATÇILARNA (MHP) ekmek kalmadı artık.. şehit cenazelerinde atacakları bir slogan bile yok... allah'ı ATATÜRK, kitabı ANAYASA olan zihniyet(CHP) artık mitinglere adam götüremiyecek...üzgünüz beyler "GAME OWER"...!! sergen dolaş 2009-10-26 21:39:36 Bu ne aymazlıktır, bu ne kendini bilmezliktir! Açıklamada "...soruşturmanın gizliliğinin ihlali anlamına gelebilecek bilgi ve belge sızdırma eylemleri önlenmeli ve failleri cezalandırılmalıdır." deniyor. Başka ceza kelimesi gören var mıdır açıklamada? Sanki söz konusu sanık, memet ağanın bostanından bi tane karpuz yürütmüş kadar adi bir suç işlemiş gibi hafif gösterilmektedir. Bir olay ancak bu denli çarpıtılıp adres değiştirilebilir. Ey siyasi irade! İradenizi kullanın ve silkeleyin ordumuzun çürüklerini! Ali Şener 616389 AHMED ŞAHİN "Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır!" -Müminlerden iki taraf arasında bir münakaşa çıkarsa hemen aralarına girerek anlaşmalarını sağlayın, barışı ve itaati toplumda hakim kılın, kardeşliği tesis edin. Evet, Rabb'imiz her şeyden önce Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıklarda barışı ve itaati emrediyor, anlaşma ve kaynaşmayı sağlama görevimizi hatırlatıyor. Efendimiz (sas) Hazretleri de ayetin barış emreden manasını açıklarken: -Barış anlaşması, anlaşmaların efendisidir! buyuruyor, her şeyden önce barışı sağlamanın baş görevimiz olduğuna dikkatimizi çekiyor. Bu konuda saadet asrında Müslümanlar arasında yaşanmış anlaşmazlıklara baktığımızda tavrımızın ne olması gerektiğini açık ve net bir şekilde tespit edebiliyoruz. Bize örnek olan bu anlaşmazlıklardan birini misal olması için kısaltarak arz etmek istiyorum bugün sizlere. Şöyle ki: Medine'de Müslümanlar arasında ayrılık ateşi yakmaya çalışan münafıklardan biri vardı. Bu adamın birlik beraberliği bozucu davranışlarını önlemek isteyen bazı sahabeler: -Ya Resulallah! dediler, şu Abdullah bin Übey bin Selül'ün yanına gitsek de birlik beraberliğimizi bozucu beyan ve davranışlardan vazgeçmesi konusunda nasihatlerde bulunsanız... Efendimiz (sas) Hazretleri ashabının bu teklifine uyarak merkebine binip yanındakilerle birlikte kırdaki bahçesinde meşgul olan Abdullah bin Übey'in ayağına kadar gitme tevazuu gösterdi. Ancak daha uzaktan Resulullah'ın (sas) geldiğini gören münafıkların başı, tepkisini saygısızca dile getirmekten çekinmeyerek seslendi: -Yaklaşma ya Muhammed! Eşeğinin kokusu şimdiden burnumun direğini kıracak hale geldi!. Bu saygısız söze karşılık vermekte geç kalmayan Ensar'dan bir zat da: -Vallahi dedi, Resulullah'ın eşeğinin kokusu senin kokundan temizdir!. İşte bu karşılıklı atışma, bir nasihat konuşmasına fırsat vermeden hemen çatışmaya dönüştü. Resulullah'ın yanındaki sahabelerle Abdullah bin Übey'in yanındaki (kendi kabilesinden olan) Müslümanlar arasında taşlı sopalı kavgaya varan bir dövüşme söz konusu oldu. Gariptir ki, Übey bin Selul'ün yanında yer alıp da sahabeye karşı koyanların tümü de inançsız değillerdi. Kabilecilik gayretinden dolayı Abdullah bin Übey'in tarafını tutanlar da vardı. İşte böyle iki tarafın da birbirleriyle rahatça konuşmaya fırsat bulamadan münakaşayı mukateleye doğru götürmelerinden sonra, Hucurat Suresi'ndeki bize ölçü veren ayetlerin ikazı geliyor: -Müminlerden iki grup münakaşa ve mukateleye yönelirlerse seyirci kalmayıp aralarına girin ve anlaşmayı sağlayıncaya kadar çalışın. Birinci vazifeniz, tartışmayı durdurup barış içinde konuşma ve anlaşmayı sağlamak olsun. Şayet bir taraf haksızlıkta ısrar eder de, anlaşma gayretlerine olumsuz yaklaşır, aksi cevap verirse, artık size düşen, itaati esas alan haklının yanında, isyana yönelen haksızın da karşısında olmak, toplumdaki birlik beraberliği koruma görevinde yerini almaktır!.. Evet, toplumdaki anlaşmazlıklar karşısında Müslüman'ın takınacağı barış yanlısı birlik beraberliği koruma görevi böyle netleşmiş bulunmaktadır. Onun için İslam toplumunda beraberliği sağlayacak istişare ve itaat vardır, ama isyan ve anarşi yoktur. Hemen herkes barış ve kardeşliğin yanında, ayrılık gayrılığın da karşısında yerini alır. Çünkü inandığı kudsi irşat ve ikazlar hep aynı gerçeği seslendirmektedir: -Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. 617569 Destroyerle ticari gemi çarpıştı 18.01 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Destroyerle ticari çarpıştı açıklarında, deniz kuvvetlerine ait bir destroyerle bir ticari geminin çarpıştığı bildirildi.  Savunma Bakanlığının açıklamasına göre, Kurama adlı destroyerin güneydeki Kyuşu adası yakınındaki Kanmon boğazında ticari gemiyle çarpışması sonucu her iki gemide de çıktı. Kazayla ilgili henüz ayrıntılı bilgi gelmedi. Ve . 616238 Türkiye GDO ile resmen tanışıyor İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU Türkiye GDO ile resmen tanışıyor Genetiği değiştirilmiş organizmalar yani GDO'lar için Tarım Bakanlığı vize verdi. Ancak bu ürünler bebek mamalarında kullanılamayacak, antibiyotiklere karşı direnç geliştiren türü ithal edilemeyecek Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) ve ürünleri ile bunları içeren gıda ve yem maddeleri hakkında karar verme, işleme, ithalat, ihracat, izleme, tescil, etiketleme, kontrol ve denetime ilişkin usul ve esaslar belirlendi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın 'Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmeliği', Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. BEBEK ÜRÜNLERİNDE YASAK GDO'lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması, insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasak olacak. GDO'YA YAKIN TAKİP Yönetmelik, tohumluklar dışındaki genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünleri ile genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren gıda ve yem maddelerini kapsıyor. Sağlık Bakanlığınca ruhsat veya izin verilen ürünler yönetmeliğin kapsamına girmiyor. İzin verilen GDO'lu ürünlerin kayıt altına alınması ve takibi amacıyla, GDO ve ürünlerini ithal edenler, işleyenler ve piyasaya sunanlar Tarım Bakanlığı'na beyanda bulunacak. 27.10.2009 EKONOMİ 617257 AİHM üç Rum davasını sonuçlandırdı 15.42 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, üç davasını sonuçlandırdı (AİHM), aleyhinde açılan üç davasını sonuçlandırdı. Andreou ve Panayi davalarında Türkiye’yi haksız bularak toplam 95 bin euronun ödenmesine hükmetti. Buna karşın Mahkeme, Olymbiou davasında ihlal saptamakla birlikte tarafların bir uzlaşıya varması olasılığını dikkate aldı ve tazminat ile ilgili meselenin “karara hazır olmadığı”nı bildirdi. Strazburg’da faaliyet gösteren AİHM,  Rumlar tarafından 90’lı yıllarda yapılan şikayetler üzerine Türkiye aylehinde açılan üç ayrı davayı sonuçlandırdı. Mahkeme  Andreou ve Panayi davalarında Türkiye’yi haksız bularak tazminat ve mahkeme masrafları olarak toplam 95 bin euronun ödenmesi kararını verdi. Buna karşın, Mahkeme, Olymbiou davasında ihlal saptamakla birlikte tazminat ile ilgili meselenin “karara hazır olmadığı”nı belirtti. OLYMBİOU DAVASIAİHM, Rum Bayan Andri Olymbiou’nun  Kuzey ’taki mülklerinden 1974 yılından beri yararlanamadığını ve 1989 yılında Lefkoşa’da atıldığı  Türkiye karşıtı bir gösteri sırasında gözaltına alınarak dövüldüğünü öne sürerek 1990 yılında yaptığı başvuru üzerine açılan davayı karara bağladı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin,  mülkiyetin korunması ile özel ve aile hayata saygıya ilişkin maddelerinin ihlal edildiğini bildiren Mahkeme, buna karşın tazminat ile ilgili bir karar vermedi. Mahkeme, “41. madde ile ilgili konu, karar için hazır değil” dedi. Mahkeme, kararında Türk hükümetini ve davacıyı, kararın kesinleşeceği tarihten itibaren üç ay içerisinde konuya ilişkin görüşlerini yazılı olarak iletmeye ve “özellikle bir anlaşmaya varılması halinde kendisine bildirmeye” davet etti. ANDREOU DAVASI AİHM, 2005 yılında ölen İngiliz vatandaşı Rum bayan Georgia Andreou’nun 1999 yılında yaptığı başvuru ile ilgili davayı da karara bağladı. Türkiye’yi haksız bulan Mahkeme, Yeşil Hatta 1996 yılında yaşanan gerginlikler sırasında Türk silahlı kuvvetlerince açılan ateş sonucunda yaralandığını öne süren Andreou’nun  mirasçılarına tazminat ve mahkeme masrafları olarak toplam 50 bin 585 euronun ödenmesine hükmetti. PANAYİ DAVASIBu arada, Rum Ulusal Muhafız Ordusu’nda asker olan 19 yaşındaki oğullarının,  görevli olmadığı, sılah taşımadığı bir sırada Kıbrıslı Türk kuvvetlerince öldürüldüğünü savunan Kallis ve Androulla Panayi’nin 1999 yılındaki şikayetleri üzerine açılan dava da Türkiye aleyhinde sonuçlandı. AİHM, Panayi davasına ilişkin kararında Türkiye’nin,  davacılara tazminat ve mahkeme masrafları olmak üzere toplam 44 bin 888 euroyu ödemesini kararlaştırdı.(ANKA) Ve . 617863 Atina'da polis karakoluna saldırı: yaralı Yunan basın-yayın organları, kentin kuzeyindeki ''Agia Paraskevi'' semtinde bu gece meydana gelen olayda, semt karakolu önüne gelen, kimlikleri henüz belirlenemeyen motorsikletli kişinin, AK-47 Kalaşnikov tipi olduğu sanılan otomatik silah ile açtığı ateş sonucu, ilk belirlemelere göre ikisi ağır olmak üzere polisin yaralandığını duyurdular. Haberlerde, yaralıların, Atina Askeri Hastanesi ile Atina Kızıl Haç Hastanesi'ne sevk edildikleri kaydedildi AA 616518 Trafikte ceple konuşan yandı Trafikte kurallara uymayan herkese dokunuldu. İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın hayata geçirdiği "Trafik Güvenliğinde Yeni Açılımlar, Hedefler ve Çözüm Önerileri" projesi kapsamında "etkin" denetimler yapıldı. 81 ilde aralıksız sürdürülen trafik kontrollerinde kural ihlali yapan sürücülere ve yayalara ceza yağdı. Alkollü araç kullanan 68 bin 566, 100 ceza puanını dolduran bin 482, hız limitini bir yıl içinde 5.kez ihlal eden 549 sürücünün ehliyeti geri alındı. 2008'e göre bazı cezalar yüzde ile 32 oranında düşürken, bazı cezalar ise yüzde 6.8 ile 300 oranında arttı. TRAFİK EKİPLERİNİN GÖZÜ CEPTE Bu yılın ilk ayında yapılan trafik denetimlerinde 124 bin 500 sürücü savcılığa sevk edilirken, 457 bin 440 araç ise trafikten men edildi. Şehiriçi, şehirlerarası ve otoyollarda yapılan denetimlerde 623 milyon 566 TL ceza kesildi. Şehir içlerinde yapılan kontroller emniyet kemeri ve kask takmayan ya da araç kullanırken cep telefonu ile konuşan sürücüler üzerinde yoğunlaştı. Mobilet ya da motosiklet kullanırken koruma başlığı takmayan 44 bin 123, emniyet kemeri takmayan 300 bin 475, cep telefonu ile konuşan 113 bin 266 sürücüye ceza yazıldı. HAZİNENİN YÜZÜ GÜLDÜ Denetimler 24 saat aralıksız devam ederken cezalar sürücülerin yüzüne karşı değil plaka numaralarına bakılarak da kesildi. İlk ayda; milyon 947 bin sürücüye, milyon 241 bin araç plakası ile 13 bin yayaya ceza kesilmiş oldu. Kesilen toplam milyon 201 bin adet ceza hazinenin de yüzünü güldürdü. Bugün 617809 "Dönüşü olmayan bir maç" "Dönüşü olmayan bir maç" Gaziantepspor Teknik Direktörü Jose Coucerio, "Yolumuza devam etmek istiyoruz" dedi. 27/10/09 20:02 Turkcell Süper Lig'de haftayı 3-0'lık Sivasspor yenilgisi ile kapatan Gaziantepspor, yarın Ziraat Türkiye Kupası'nda oynayacağı Denizlispor maçının hazırlıklarını tamamlayarak, bu kentte gitti. Celal Doğan Tesisleri'nde, teknik direktör Jose Couceiro yönetimindeki antrenmanda, futbolcular ısınma koşusu ve açma-germe egzersizlerinin ardından 5'e oyun ve taktik çalışması yaptı. Antrenmana tedavileri devam eden İbrahim Ferdi Coşkun, Gökhan Öztürk ve A2 takımda bulunan Soner Örnek, Caner Bulut ve Mehmet Karakeçili katılmadı. Teknik direktör Jose Coucerio, Denizlispor'la zorlu bir kupa maçı oynayacaklarını hatırlatarak, ''Hem ligde hem de kupada yolumuza devam etmek istiyoruz. Şu anda tek düşüncemiz Türkiye Kupası'nda oynayacağımız Denizlispor maçını kazanmak. Bu maç bizim için çok önemli. Dönüşü olmayan bir maç. Bundan sonra Diyarbakırspor maçını düşünmeye başlayacağız'' diye konuştu. -SPONSOR TÜRK OIL'DEN ÖĞRENCİLERE BÜYÜK JEST- Gaziantepspor'un sponsoru olan Türk Oil firmasının kulübe ve taraftara destek vermeye devam ettiği, Türk Oil'in sezon sonuna kadar, takımın Kamil Ocak Stadyumu'nda oynayacağı maçlarda bin 500 öğrencinin bilet masraflarını karşılayacağı bildirildi. Yapılan anlaşma gereği, Kamil Ocak Stadyumu Nolu Kale arkası tribünü, Türk Oil Tribünü olarak 3500 öğrenciye ayrılacağı ifade edildi. -MAHALLİ GAZETEYE TEPKİ- Bu arada, Gaziantepspor Kulübü'nün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, Gaziantep'te yayın yapan yerel bir gazetede yer alan ''Cristian Zurita ve Murat Ceylan soyunma odasında tartıştı'' başlıklı haberin tamamıyla hayal ürünü olduğu kaydedildi. Kaptan Cristian Zurita ve Murat Ceylan arasında, Sivasspor maçı sonrası soyunma odasında yaşandığı iddia edilen haberlerin hiçbirinin gerçeği yansıtmadığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi: ''Söz konusu gazete, sezon başı kampından itibaren sayfalarını Gaziantepspor ile ilgili yalan haberler ile dolduran, yaptıkları yalan haberlerle hem futbol takımımızda hem de camiada huzursuzluk ortamı yaratmaya çalışan bir anlayışla yayın yapmaktadır. Futbol takımımız hakkında bu tarzda yakışıksız dedikodulardan senaryolar üretilerek asılsız haberler hazırlanmasına hoşgörü göstermemiz mümkün değildir. Yazılan bu yalan haberlerin boşa çıkması, itibar görmemesinden dolayı kulübümüz adına mutlu, söz konusu medya organı adına üzüntülüyüz. Söz konusu gazetenin bugün yayınlanan son haberi neticesinde Gaziantep Spor Kulübü, yönetim kurulu kararıyla bu gazetenin temsilcilerine kapılarını kapatmıştır. Bugünden itibaren gazetenin temsilcilerinin tesislerimize girişleri, takımlarımızla birlikte seyahat etmeleri, her tür röportaj yapmaları, tüm aktivite ve basın toplantılarımıza katılmaları yasaklanmıştır. Taraftarlarımızdan ve sporseverlerden hayal ürünü bu tarz haberlere itibar etmemelerini önemle rica ederiz.'' 617297 Mardin'de ehliyette sahtecilik operasyonu Mardin'de ehliyet sınavında usulsüzlük yaptıkları belirlenen 63 kişi hakkında idari işlem başlatıldığı bildirildi. Mardin Emniyet Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, hafta sonu kentteki 17 okulda yapılan ehliyet sınavlarında resmi evrakta sahtecilik ve resmi belgede yanlış beyanda bulunan 63 kişi hakkında idari işlem başlatıldığı belirtildi. Açıklamada, ''Motorlu araçlar sürücü adayı test sınavında görevlilerimizin yapmış olduğu çalışmalar neticesinde kişinin 'resmi evrakta sahtecilik' suçu, 60 kişinin ise 'resmi belgede gerçeğe aykırı beyanda bulunmak' suçu işledikleri tespit edilerek, zanlılar hakkında gerekli idari işlemler yapılmıştır'' denildi. AA 616039 On Numara çekilişi yapıldı On Numara çekilişi yapıldı AA Giriş Saati 26.10.2009 23:43 Güncelleme 26.10.2009 23:43 Milli Piyango Genel Müdürlüğünce düzenlenen On Numara oyununun bu haftaki çekilişi yapıldı. 377. Hafta'nın kazandıran numaraları; 2, 12, 17, 18, 19, 20, 25, 33, 45, 46, 48, 50, 54, 61, 62, 65, 69, 70, 72, 73, 74 ve 77 olarak belirlendi. Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünce düzenlenen On Numara oyununun bu haftaki çekilişinde 10 bilen kişi 50 bin 55 TL 70'er Kr ikramiye kazandı. Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, bilen 79 kişi bin 690 TL 30'ar Kr, bilen bin 658 kişi 80 TL 55'er Kr, bilen 16 bin 456 kişi 11 TL 75'er Kr, bilen 103 bin 636 kişi TL 90'ar Kr ve hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyen 195 bin 969 kişi de TL 30'ar Kr ikramiye alacak. Büyük ikramiye kazanan talihlilerin, kuponlarını Bartın-Merkez, Bilecik-Bozüyük, Diyarbakır-Yenişehir ve Konya-Sarayönü'ndeki bayilerden yatırdıkları bildirildi. Bu haftaki çekilişte toplam milyon 112 bin 334 TL 62 Kr ikramiye dağıtıldı. Hasılattan Türkiye'nin tanıtımı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Olimpiyat Oyunları, Savunma Sanayi ve Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'na 667 bin 400 TL 77 Kr, KDV olarak 443 bin 292 TL 79 Kr ve Şans Oyunları Vergisi olarak da 247 bin 185 TL 47 Kr aktarılacak. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616347 Bursalı taraftarlar, futbolcuları altınla ödüllendirecek Ligde geride kalan 10 haftada galibiyet, beraberlik, de yenilgiyle başarılı bir istatistiğe ulaşan Yeşil-Beyazlı takım, 22 puanla averajla F.Bahçe'nin ardından 2. sıraya yerleşti. Bursaspor rakip fileleri 24 kez havalandırarak G.Saray'ın ardından en fazla gol atan 2. takım oldu. Yeşil-Beyazlı takıma geçen sezonun devre arasından itibaren önemli bir yükseliş yaşatan Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam, başarıyı oyuncuların sorumluluklarını fazlasıyla yerine getirmelerine bağladı. Genç çalıştırıcı her maçı ayrı ayrı değerlendirdiklerini vurgulayarak "Bursaspor camiası böyle karakterli bir oyuncu grubuna sahip olduğu için çok şanslı. Futbolcular emeklerinin karşılığını alıyorlar, ancak daha fazlasını da hak ediyorlar. Camia bu takıma daha fazla destek olmalı" çağrısında bulundu. Yeşil-Beyazlıların bu başarısı, taraftarını da harekete geçirdi. Futbolculara, İstanbul Bş. Bld. maçında attıkları her gol karşılığında cumhuriyet altını hediye edecek. Bursaspor'un taraftar grubu 'Teksas' üyeleri, İst. Bş. Bld. maçı öncesinde gol atacak her futbolcuya bir adet cumhuriyet altını sözü vermişti. Maçtan önce, Bursaspor'un farklı galip gelmesi durumunda altınları nereden bulacaklarını espri konusu yapan taraftarlar, 6-0'lık galibiyete şaşırdılar. cumhuriyet altını önümüzdeki günlerde futbolculara verilecek. Bu arada Bursaspor Basın Sözcüsü Ferruh Nayman, Galatasaray'ın önüne geçmelerinin kendileri için çok büyük bir mutluluk olduğunu söyledi. Nayman, "Bu çıkışımız bizi nereye götürürse oraya gideceğiz. Kötü bir gelişme olmadığı takdirde takımımızın bu başarısını sürdüreceğine inanıyorum. Teknik heyetimiz ve kadromuz işini çok iyi biliyor." dedi. 616519 İşte Atatürk'ün gülen fotoğrafları 09.45 27.10.2009büyük halleri için üzerine tıklayın Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, İşte Atatürk'ün gülen fotoğrafları Atatürk fotoğraflarından oluşan ciddi arşivini Anadolu Ajansının kullanımına açan yazar Hanri Benazus, "Gülen ve Gülümseyen sergisiyle, ulu önderin çoğu hiç görülmemiş, neşeli fotoğraflarını Başkentlilerle buluşturdu Benazus ile AA arasında yapılan protokol kapsamında Galerisi'nde açılan sergi, konuklarını Atatürk'ün yaşadığı yıllara doğru yolculuğa çıkartıyor, ulu önderin halkla ve çocuklarla ilişkilerini, çalışmalarını, neşeli dakikalarını film şeridi gibi sunuyor. Yıllarını Atatürk'ün bilinmeyen ve farklı yönlerini gösteren fotoğrafları toplamaya adayan Benazus, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, koleksiyonunda bin 800 civarında fotoğraf bulunduğunu söyledi. Benazus, "80 yaşımdayım, yıllardır onun fotoğraflarını topluyorum. Atatürk'e tutkumdan dolayı başladı bu. Tutkum küçükken Atatürk'ü görmüş olmamdan kaynaklanıyor. Onun masasında bulundum, oturdum, leblebilerini yürüttüm çocuk aklımla. Atatürk'ün çok özel bir yeri var benim yaşamımda. Onun için kendimi bunlara verdim. Elimden gelse, dahası da olsa, yapmak isterim" dedi. Hiç ummadığı yerlerde bile Atatürk'ün görülmemiş fotoğraflarına ulaştığını belirten Benazus, "Atatürk'ün fotoğrafını almak için günü birlik 'ya bile gittim. 1921'de Atatürk'le röportaj yapan gazeteci vardı. 1984 yılında haber geldi, 'fotoğraflar oğlunda' diye, hemen gittim aldım" diye konuştu. Yazar Benazus, sergiyi neden açtığıyla ilgili olarak da "Bunu geçen sene ilk 'de 'Mustafa' filmine karşıt olarak, Atatürk'ün öyle kendi içine kapanık, insanlardan uzak bir insan olmadığını anlatayım diye açtım. Çünkü Atatürk'ün gülümseyen fotoğrafları görülmez pek. Ben de yanılmıyorsam 340 tane böyle fotoğraf var. Onun için ona tepki olarak yaptım, burada, 'da sergilemek benim için çok ayrı, onur verici bir olay" diye konuştu. "Gece fotoğrafları yok" Atatürk'ün fotoğraflarına dair ilginç bir ayrıntıya da dikkati çeken Benazus, "Kimse bilmez, Atatürk'ün kapalı yerde, gece fotoğrafı yoktur. Çünkü hem gözlerinin mavi olmasından hem de Trablusgarp'ta savaşırken gözüne şarapnel parçasının gelmiş olmasından dolayı gözleri çok hassastır. yıllarda şimdiki gibi flaşlar yok, magnezyum çubukları yanardı, harlardı, öyle fotoğraf çekilirdi. Atatürk'ün de gözleri rahatsız olduğu için kapalı alan fotoğrafı çok çok azdır ve gece fotoğrafı hiç yoktur" diye konuştu. Sergiyi gezenlerin Atatürk'ün daha önce hiç görmedikleri fotoğraflarıyla karşılaşacaklarını vurgulayan Benazus, "Bu fotoğrafların çok büyük miktarının negatifleri bile bende. İçlerinde gördükleri olacaksa da bunları ben vermişimdir" dedi. Benazus, ikinci sergisinin de 10 Kasımda 'nda "Ağlayan Türkiye" başlığıyla açılacağını ifade etti. "Ağlayan Türkiye Atatürk'ün ölümüyle başlayan bir süreç" diyen Benazus, 10 Kasım 1938'den naaşının 'e taşındığı 10 Kasım 1953'e kadar geçen süre içindeki bin 200 fotoğrafın 400-500 civarını sergileyeceklerini bildirdi. Sergide, Atatürk hakkında çocuklara yönelik ilk hikaye kitapları yazan Benazus'un eşi Sevgi Tanrısever'in de kitapları tanıtılacak. Benazus'un sergisi Kasım'a kadar izlenimde kalacak. . 617147 ABD'deki PKK'lı Parlak: Türkiye'ye dönebilirim 14.29 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 'deki 'lı Parlak: 'ye dönebilirimANKA ’nin, üyesi olduğu gerekçesiyle ’den iadesini talep ettiği İbrahim Parlak, bu ülkede sınırdışı edilmesi konusunda devam eden göçmenlik davasını kazandıktan sonra demokratikleşme süreci çerçevesinde Türkiye’ye dönebileceğini açıkladı. Parlak, son zamanlarda Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için barış ve kardeşlik bağlamında çok iyi gelişmeler meydana geldiğini kaydederek, "Olayları çok yakından takip ediyorum. Gelişmeler çok güzel. Bundan her iki taraf da kazançlı çıkacak." dedi. merkezli turkishreporter.com internet sitesinin haberine göre, Parlak, demokratikleşme sürecinde sabırlı olmaları gerektiğini belirterek, Kürt açılımını son yüzyılın en olumlu gelişmesi olarak tanımladı. "İnsan olan herkesin bu sürece olumlu katkıda bulunması gerekir" ifadesinde bulunan Parlak, kendisinin Türkiye ile herhangi bir sorununun olmadığını söyledi. PKK terör örgütüyle bir bağlantısı olmadığını da iddia eden Parlak, "Örgütsel bir bağım yok. Örgütle hiçbir ilişkim yok. Sadece Türkiye’de büyük bir haksızlığa uğradım. Aklanmak için sonuna kadar mücadele vereceğim." değerlendirmesinde bulundu. 24 Ağustos’ta Cincinnatı’deki 6. Bölge Temyiz Mahkemesi, 1991’de ABD’ye göç eden Parlak’ın, "" ve vatandaşlık için yaptığı başvurularda "PKK ile ilişkisini belirtmediği, yalan beyanda bulunduğu için edilmesi kararının uygun olduğu" hükmüne varmıştı. Parlak, 2004’te yalan beyan vermekten Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve Bakanlığı tarafından gözaltına alınmış, 10 ay cezaevinde kaldıktan sonra kefaletle serbest bırakılmıştı. Mahkeme, Parlak’ın "göçmenlik başvurularında yalan söylediği ve başkalarının öldürülmesine yardımcı olduğu için sığınma talebinde bulunamayacağına, Türkiye’ye gönderilirse göreceği iddiasının da kanıtlanamayacağına" hükmetmişti. 1988’de Türkiye- sınırında iki Türk askerini şehit etmekten Türkiye’de hüküm giyen Parlak, 1991’de ABD’nin Michigan eyaletindeki Harbert kentine yerleşmiş, 1994’te aynı şehirde kafe işletmeciliğine başlamıştı. . 616816 İşte son galibiyet 12.05 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, İşte son galibiyet Tarih 22 Aralık 1999... 'ın 'de kazandığı son lig maçı... Yoğun bir var... Galatasaray'ın 'de gibi estiği yıllar... Öyle ki sarı kırmızılılar bu maçtan ay sonra 'nı kazanacak... günlerde ve Marcio'nun golüne Moldovan'ın verdiği cevapla Galatasaray Kadıköy'de 'yi 2-1 yeniyor. günden sonra da Kadıköy'de oynadığı her lig maçını kaybediyor... İşte maçın özeti... . . 617791 Adana'da grip vakası 5'e çıktı ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Adana'da grip vakası 5'e çıktı Adana'da domuz gribi vaka sayısı 5'e çıktı. Sağlık Müdürü Kemik, "Kentte tespit edilen vaka sayısı 5'e çıktı" dedi ADANA (A.A) Adana İl Sağlık Müdürü Aytekin Kemik, kentte tespit edilen domuz gribi vakası sayısının 5'e çıktığını bildirdi. Kemik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hazirandan bu yana kentte 54 kişiden kan örneklerinin alınarak Ankara Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü'ne gönderildiğini söyledi. Kan örneklerinden vakanın pozitif çıktığını belirten Kemik, 'Bunlardan 2'si yurt dışından gelen işçilerdi. Bunların tedavileri yapılarak sağlıklarına kavuşturuldu' dedi. Kemik, kentte bir ilköğretim öğrencisinin ardından, Diyarbakır'dan gelen üniversite ile İstanbul'dan gelen lise öğrencisinden alınan kan örneklerinin incelenmesinde hastalık yönünden pozitif bulgulara rastlandığını ifade etti. Aytekin Kemik, hastaların tedavilerinin evlerinde yapıldığını kaydetti. 27.10.2009 GÜNDEM 616488 Kadıköy'de tarih yazan GS'liler Video 2009-10-27 09:52:44 GS en fazla gol atabilmiş maçlarda onuda avans için veriyoruz :D Erdi Durkan 2009-10-27 09:47:45 kardeşim Türkiye kupası için bilmem kaç tane maç yapıyosun,kazanıyorsun veya kazanamıyorsun onca maçtan sonra,ama sizin şu 11. yıla girdiğiniz sadece bir maç,bir 90 dakika,bırakın galibiyeti bari berabere kalın yav,gerçekten tadı tuzu kaçtı bu işin,bence en son galip gelenlerin heykelini yapın ve gs müzesinde sergileyip ziyarete açın ... osman nurol 2009-10-26 20:14:57 10 yaşına gelmiş bir çocuğun..?? önümüzdeki yıllarda Galatasarayın FenerBahçeyi yenme ihtimali 25 yıl içinde varmı??.Varsa!? en az 18 Takımla oynanan kupa şansı 18 Takıma karşı /1 ihtimal eder, oysa Galatasarayın FenerBahçeyi yenme şansı iki takım arasında olması ile Takıma /1 dir. Ctürk 2009-10-26 17:37:20 Galatasaray feneri yenmeye hasret fener Türkiye kupasına hasrret neyseki GS feneri yendiği tarih daha yakın adamların haline baksana kaç kuşak eksildi hala Türkiye kupası göremediler. zaferakdağ 617764 Genetiği değiştirilmiş tohum yasaklandı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, dünyadaki gen merkezinden 3'ünün Türkiye'de bulunduğu, yine bin 905'i endemik olmak üzere, toplam 12 bin bitki türünün Türkiye'de yer aldığı belirtildi. Dünyada üretimi yapılan buğday, arpa, nohut, mercimek, zeytin gibi birçok önemli ürünün anavatanının Türkiye olduğunu açıklayan Tarım Bakanlığı, insanlığın en önemli besin kaynaklarından biri olan buğdayın 11 bin yıl önce Anadolu'da kültüre alındığını ifade etti. ABD, Arjantin, Brezilya, Çin, Kanada, Hindistan, Avusturalya, Yeni Zellanda ve Güney Afrika başta olmak üzere 28 ülkede üretilen Genetiği Değiştirilmiş Organizma'lı (GDO) tohum ve buna bağlı GDO'lu gıda ve yem ham maddelerinin Türkiye'nin biyolojik çeşitliliğinin korunmasını ve sürdürülebilir kılınmasını tehdit ettiğini belirten Bakanlık, açıklamasında şunlara değindi: "Bu nedenle, ülkemiz biyolojik çeşitliliğinin zarar görmemesi için tohum ve buna bağlı ürünlerin üretimi, 26 Ekim 2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik'in dayandığı yasalar esas alınarak yasaklanmıştır. Bu yönetmelikle insan yaşamı ve sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunmasını riske sokanlar ile insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotikleri taşıyan GDO ve GDO'lu ürünleri içeren gıda ve yem maddelerinin ithalatı ve bebek mamalarında kullanımı yasaklanmıştır." Tarım Bakanlığı, GDO'ların risk değerlendirmesinin TÜBİTAK, üniversite öğretim üyeleri ve araştırmacılardan oluşan 11 kişilik bağımsız, bilimsel, teknik bir komite tarafından yapılacağını duyurdu. GDO'ların belirtilen riskleri taşımadığının bilimsel olarak ispatlayanlara etiketleme zorunluluğu getirildiği dile getirilen açıklamada, "Söz konusu yönetmelik hükümlerine aykırı davranışların tespiti durumunda izin iptali, para cezası, toplama, imha, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve hapis cezası dahil cezalar verilebilecektir. Yine yönetmelikle beraber bağımsız, bilimsel, teknik komite raporu neticesine göre ihracat, ithalat, işleme, nakil aşamalarında piyasa denetim ve kontrolleri daha da sıkılaşacak, Bakanlığımız laboratuvarlarında yapılan analizler de dikkate alınarak, yönetmeliğe aykırı bir husus meydana gelmesi halinde gerekli cezai işlemler yapılacaktır." denildi. 617772 "Hukuki izahtan yoksun" Albay Dursun Çiçek'in avukatı Mustafa Çevik, yaptığı yazılı açıklamada, medyada ''irtica ile mücadele planı'' adı altında yer alan haberlerde ''planı müvekkilinin hazırladığı ve altını imzaladığının iddia edildiğini'' kaydederek, bu iddialar üzerine müvekkili Albay Dursun Çiçek adına açıklama yapmak mecburiyeti doğduğunu ifade etti. Gelinen bu aşamada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği belirtilen bir ihbar mektubunda, ''planın müvekkili Çiçek tarafından hazırlandığı ve altındaki ıslak imzanın da müvekkiline ait olduğunun'' iddia edildiğini anımsatan Çevik, ''Tamamen hukuk dışı ve kamuoyuna yönlendirmeye yönelik bu iddiaların sistematik ve metodik açıdan hukuki bir tutarlılığı bulunmamaktadır'' görüşünü savundu. Çevik, açıklamasında şunlara yer verdi: ''Bu iddialarda, 12 Hazirandan bugüne kadar geçen sürede, günümüzün teknolojik imkanları kullanılarak ıslak imzanın da taklit edilebileceği gerçeği gözardı edilmiştir. Cumhuriyet Savcılarının sadece aleyhte olan delilleri değil, lehte olan delilleri de toplaması gerekir. Aksi yaklaşım hukuk devletinde asla tasvip görmeyecek, yargısız infaz sistemini çağrıştıracaktır. Kaldı ki, müvekkilimin evinde, iş yerinde, arabasında yapılan aramalarda ıslak imza iddiasını teyit edecek herhangi bir kanıt bulunmamıştır. Buna karşın, bazı medya kuruluşlarında müdafilerden saklanan soruşturma dosyasına atıfta bulunularak müvekkilimin peşinen suçlu olarak ilan edilmesi her türlü hukuki izahtan yoksundur. Gündeme taşınan yeni iddiaların Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında her yönüyle incelenmesini ve gerçeklerin kamuoyuna açıklanmasını bekliyoruz.'' 27 Ekim 2009 617542 Buz sirki İstanbul'a geliyor Buz akrobasi grubu "Cirque De Glace", 29, 30 ve 31 Ekim tarihlerinde TİM Maslak Show Center'da gerçekleştirecekleri şov öncesi basına özel gösteri yaptı. Avrupa Turnesi kapsamında Havayollarının katkısı ve Banu Noyan'ın organizasyonuyla Türkiye'ye gelen dünyaca ünlü buz akrobasi grubu "Cirque De Glace", Metrocity Iceporto Buz Pisti'nde 29, 30 ve 31 Ekim tarihlerinde gerçekleştirecekleri şov öncesi basın mensuplarıyla bir araya geldi. Grup burada, "İnsanın bitmek tükenmek bilmeyen hırsları yüzünden doğaya verdikleri hasarı" konu alan şovu, basın mensupları için gerçekleştirdi. Çoğu şampiyon olan 90 buz patencisinin sahne aldığı şovda, metre santimetre boyuyla dünyanın en uzun boylu buz patencisi unvanını taşıyan Andrev Chuvilyaev da yer alıyor. 617745 Ergenekon davasında dağdan inenlere tepki İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından iddianamenin okunmasına devam edildi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, 30 sanıkla ilgili hukuki bölümlerin okunmasının ardından sanık ve avukatların taleplerini aldı. Duruşmada söz alan tutuklu sanık Hasan Atilla Uğur, 30 yıldır TSK'ya hizmet ettiğini, terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ı sorgulamanın kendisine nasip olduğunu ifade ederek, ''üniforma giyip teslim olan PKK üyelerinin büyük bir coşkuyla karşılanmasını'' eleştirdi. Uğur, askerleri, polisleri şehit eden silahların bilinmediğini, bunların da faili meçhul olduğunu kaydederek, ''Olmayan bir savaşın barışı olamaz. Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya çalışan PKK terör örgütü vardır. Gelenler, 'PKK üyesi olduklarını ve önderlerinin talimatlarını yerine getirerek geldiklerini' söylediler ve affedildiler. Bebek katilini sorgulayan, hayatını bu mücadeleye adayan ben, terör örgütü üyesi olarak yargılanıyorum. Eğer yasal bir düzenleme, iyileştirme yapılacaksa, onlarla aynı düzenlemeden yararlanmayı şerefsizlik addediyorum'' diye konuştu. Tutuklu sanık Kemal Aydın da belge diye tanzim edilenlerin sahtecilik ürünü olduğunu, bu belgelere dayanarak yargılandıklarını savunarak, iddianameyi kabul eden mahkeme heyetini eleştirdi. Aydın'ın konuşmasını tamamlamasının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, ''Rahatladınız mı?'' dedi. Tutuklu sanık Birol Başaran'ın ''Ne demek istediniz?'' diye birkaç kez sorması üzerine Şengün, ''Size söylemedim. Sizinle bir alakası yok. Buyurun yerinize oturun'' diye konuştu. Tutuklu sanık Durmuş Ali Özoğlu da yerinden kalkıp, sanık bölümünden hızla mahkeme heyetine doğru yürüyerek, ''Siz niye rahatsız oluyorsunuz?'' şeklinde bağırdı. Başkan Şengün'ün yerine oturması yönünde birkaç kez uyarmasına rağmen bağırmaya devam eden Özoğlu, Şengün'ün talimatıyla jandarma görevlileri tarafından salondan dışarı çıkarıldı. Özoğlu'nun salondan çıkarken küfür etmesi üzerine Şengün, bu sözleri tutanağa geçirtti. Tutuklu sanık Fatma Cengiz, savcılık sorgusunda ifadesini alan kişinin kendisini savcı Nihat Taşkın olarak tanıttığını, ifade tutanağının altında da Nihat Taşkın imzasının bulunduğunu belirterek, ''O gün gördüğüm ve ifademi alan kişi ile burada gördüğüm Nihat Taşkın aynı kişiler değil. gün kendisini Nihat Taşkın olarak tanıtan kişi kimse ortaya çıksın'' dedi. Tutuklu sanık Adil Serdar Saçan da teslim olan terör örgütü PKK üyelerinin ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldığını ifade ederek, şunları kaydetti: ''Gerek savunmalarına giren Diyarbakır Baro Başkanı, gerekse DTP'nin eş başkanları, müvekkillerinin etkin pişmanlık yasasından yararlanmayacaklarını söyledi. Gelenler de 'Örgüt liderinin talimatıyla geldik, pişman değiliz' dedi. Adam, 'Ben örgüt üyesiyim. Örgütün talimatı doğrultusunda geldim' diyor, suç şüphesi yok diye serbest bırakılıyor. Örgüt üyesi oldukları yönünde kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle burada insanlar aylarca tutuklu kalıyor. Adam 'dağa çıkmışım' diyor, eylem yapmadıkları söyleniyor. Nereden biliyorsunuz? Suça karışmamış demek ne demek? Memleketini terk edip, dağa çıkmış. Burada silahlı isyan var.'' Saçan, 34 PKK'lının neden serbest bırakıldığını merak ettiğini belirterek, dosyalarının buraya getirilmesini talep etti. Beşiktaş'taki hakim ve savcılar ile istihbarat şube polislerinin birlikte katıldıkları iftar yemeğini eleştiren Saçan, yıllarca mesleği yapmış bir kişi olduğunu hatırlattı. ''Yemek yiyen kişilerin hangi cemaatten olduğunu bildiğini'' öne süren Saçan, ''Polis üniformasının altına giyilen imam cübbesinin ne olduğunu ben burada uzun uzun anlatacağım, ispat edeceğim'' diye konuştu. Başkan Şengün de ''Biz öyle bir şey görmüyoruz'' dedi. Tutuklu sanık Ayhan Atabek de Özel Harekat Şube Müdürlüğü'nde polis memuru olarak 15 yıl görev yaptığını ve terörle mücadele ettiğini belirterek, bu mücadele sırasında birçok arkadaşının şehit, birçoğunun da gazi olduğunu kaydetti. Teslim olan terör örgütü PKK üyelerinin serbest bırakılmasının ardından kalbinin çok kırıldığını ifade eden Atabek, ''Terörist değilim, kimseyle de kendimi mukayese etmek istemiyorum'' dedi. İlhan Bulayır, jandarma astsubay olarak TSK'da 12 yıl görev yaptığını belirterek, yıllarca terörle mücadele ettiğini, bu mücadele sırasında yaralandığını ve iki kurşunun da vücudundan çıkarılamadığını söyledi. Bulayır, terör örgütü PKK üyelerinin serbest bırakılmasını eleştirdi. Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan Birol Başaran da terör örgütü PKK üyelerinin teslim olmalarının ardından serbest bırakılmaları konusunda eleştiride bulundu. Bu örgüt üyelerine, TCK'nın, ''yasa dışı örgüte üye olmak'' suçunu düzenleyen 314/2'nci maddesi kapsamında işlem yapıldığını ifade eden Başaran, 314/2'nci maddenin suç olup olmadığını sordu. Başkan Şengün de ''Bizim önümüzde, bunu açıklaması gereken yetkililer var'' dedi. Başaran'ın, bu maddenin suç olup olmadığını tekrar sorması üzerine Şengün, ''Gayet tabii ki suç'' dedi. Başaran'ın ''Yanlış yapılıyor orada'' demesinin ardından Başkan Şengün de ''Bilemem'' diye konuştu. -BAŞKAN ŞENGÜN İLE YALÇIN KÜÇÜK ARASINDAKİ DİYALOGLAR- Tutuksuz sanıklardan Yalçın Küçük'ün, bugünkü oturumun çok yoğun ve yer yer gergin geçtiğini belirtmesi üzerine Başkan Şengün, ''Olacak kadar'' dedi. Küçük'ün, daha çok tarihi, felsefi ve dini bir konuşma yapacağını söylemesi üzerine Şengün, ''Öz olursa sevinir mahkeme'' dedi. Küçük'ün, ''Ben DGM'lerde yargılandım. Başkanlar, 'konuş, konuş' derdi'' şeklindeki ifadesine Şengün esprili bir şekilde ''Çok mahkemeye gittiniz, çok konuştunuz yani'' karşılığını verdi. Yalçın Küçük'ün, ''kendisini yargılayan tüm mahkeme başkanlarının Yargıtaya gittiğini'' söylemesi, salonda gülüşmelere neden oldu. Sesi duyulmayan Küçük'ü kürsüye çağıran Şengün, ''Nasılsa burada kalacağız, anlaşıldı'' dedi. Küçük, ''Siz benim gibi ilmiye sınıfındansınız. Toplumda yargıçlar, profesörler ilmiye sınıfındandır. Onlar yüksekte oturur. Tanrı'ya daha yakındırlar. Öğleden sonra çalışmazlar'' diye konuştu. Başkan Şengün'ün, mahkemenin öğleden sonra da duruşma yaptığını belirtmesi üzerine Küçük, ''Ben 50 yıldır yargılanıyorum, onlar alaturka mahkemeler. 50 yıldır alıştığımız mahkemelere göre kadar hoşgörülüsünüz ki'' dedi. Çocukluğundaki yargıçların, ''biri selam verir, almak zorunda kalırım, rüşvet sayılır'' deyip, başını öne eğerek yürüdüğünü ifade eden Küçük, din ve devlet işlerinin ayrı olduğunu, hiçbir kamu görevlisinin de iftar veremeyeceğini söyledi. Duruşma, taleplerin alınmasıyla devam ediyor. AA 616334 THY, Rusya pazarında da büyüyor Her yıl milyona yakın Rus turistin Türkiye'ye taşındığı Rusya piyasasında THY kapasitesini 2009'da yüzde 40 artırdı. Moskova'da Şeremetova Havalimanı'ndan İstanbul Atatürk Havalimanı'na uçan THY, Moskova Domodedova Havalimanı'ndan Sabiha Gökçen Havalimanı'na da uçuşlara başladı. Yeni hattın açılışı vesilesiyle Moskova Metropol otelde bir program düzenleyen THY, acentalara plaket verdi. Gecede bir konuşma yapan Türkiye Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı, THY'nin dünyayı İstanbul üzerinden Rusya ve Orta Asya'ya taşıdığını söyledi. 1990'lı yıllarda ilk Moskova seferleri başladığı zaman birçok kimsenin endişe ettiğine değinen Akıncı, "Rus havayolları Aeroflot vardı. THY'nin başarılı olup olamayacağı konusunda endişeler vardı. dönemde Cem Kozlu'nun Genel Müdür olması da bir şanstı. Bugün THY dünyayı İstanbul üzerinden Rusya ve Orta Asya'ya taşıyor." dedi. Akıncı, yeni hattın açılmasını da yerinde bir çalışma olarak değerlendirdi. Yeni hattın açılması ile ilgili bir araya gelindiğini kaydeden THY Rusya Federasyonu Temsilcisi Mefail Deribaş, krize rağmen Rusya piyasasında faaliyetlerini artırdıklarını ifade etti. Deribaş törende, "THY olarak 2004'ten bu yana inanılmaz başarılara imza atıldı. 15 milyon olan yolcu kapasitesinin 27 milyona çıkarılması hedefleniyor. 2004'de 60 olan uçak sayısı, bugün 125'e çıktı. Filonun 250'ye çıkarılması hedefleniyor." diye konuştu. Rusya pazarında hızlı bir gelişme sağladıklarını kaydeden Deribaş, 2004'te 60 bin olan yolcu kapasitesinin 500 bine taşınmasının planlandığını belirtti. İstanbul-Moskova hattında haftalık yedi seferle uçuşlarına başlayan THY, üçü İstanbul biri Antalya olmak üzere günlük sefer sayısını dörde, haftalık uçuşlarını da 28'e çıkarmış durumda. 2006 yılında Moskova hattına, St.Petersburg, Kazan, Rostov ve Ekaterinburg noktaları eklenirken, 2009'da Ufa devreye girdi. 2010 yılında da Soçi ve Novosibirsk şehirleri de THY'nin uçuş noktalarına eklenecek. THY'nin yeni hattı Sabiha Gökçen-Domodedova uçuşları Kasım'da hizmete başlayacak. Günde bir kez planlanan hattın önümüzdeki dönemde geliştirilmesi planlanıyor. İstanbul-Moskova gidiş geliş 189 euro Cihan Haber Ajansı'na yeni hattın açılışı ile ilgili daha önce değerlendirmede bulunan Deribaş, başarılarının sırrını şu şekilde anlatmıştı: "Personelimiz bir takım ruhu içinde ve özverili olarak çalışıyor. Çalışma ortamlarımız uygun. Bilet ücretlerinde çeşitlendirme politikalarının yanı sıra, yeni telefon santrali, Türkçe ve Rusça telefonla bilet alabilme imkanı ilgiyi artırıyor. 616242 Kağıt parçasından gerçeğe ÖZLEM ALBAYRAK Kağıt parçasından gerçeğe Belge için 'kağıt parçası' dendi ama şimdi durum değişti. zaman hukuki olarak şu sorulabilir: Bu girişimde bulunanlar 2003 ve 2004 yıllarında başlayan Ayışığı, Sarıkız gibi darbe planlarının bir devamı mıdır? Eğer öyle ise TCK'nın 'Anayasayı ihlalle' ilgili 309. maddesinden, bunlardan bağımsız ise TCK'nın 316. maddesindeki 'suç için anlaşma' suçuyla yargılanabilir. AHMET GÜNDEL Uzun süreden beri kamuoyunun gündemini işgal eden “irtica ile mücadele eylem planı” veya diğer ismiyle “AK Parti ve Fethullah Gülen'i bitirme planı” son gelişmelerle yeni ve önemli bir boyut kazanmış bulunmaktadır. Biraz geriye doğru gidip hafızamızı yokladığımızda olayın şu şekilde ortaya çıktığı ve geliştiği hatırlanacaktır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen Ergenekon soruşturması kapsamında mahkemeden alınan arama kararı gereğince eski bir yüzbaşı olan ve avukatlık yapan Serdar Öztürk'ün bürosunda gerçekleştirilen aramada ele geçirilen belgeler içerisinden bir de irtica ile mücadele eylem planı denilen evrak fotokopisi çıkmış, belgenin altındaki imzanın Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Şube Müdürü olan Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu iddia edilmişti. ASLI BULUNDU GEREĞİ YAPILSIN Belge fotokopisinin ortaya çıkması üzerine AK Parti Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunmuş, ayrıca Askeri ve Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılıklar da olayla ilgili soruşturma başlatmışlardı. Genelkurmay Askeri Savcılığı, soruşturma konusu belgenin aslının mevcut olmaması nedeniyle ilgili hakkında takipsizlik kararı vermiş, ayrıca, bu belgeyi sahte olarak hazırlayanlar hakkında adli savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Bu karardan sonra Genelkurmay Başkanı da belge için kağıt parçası demiş, aslının bulunması halinde gereğinin yapılacağını ifade etmişti. Biz zamanlar yazı ve konuşmalarımızda Askeri Savcılığın verdiği kararın yanlış olduğunu, ilgili hakkındaki delillerin ceza soruşturması bakımından çok ciddi nitelikte olduğunu ifade etmiştik. Gerçekten de; iddialara konu belge üzerinde Devletin dört ayrı kurumu tarafından inceleme yapılarak raporlar düzenlenmiş, Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Daire Başkanlığı ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, belgedeki imza ile Dursun Çiçek'in daha önce attığı imzalarla mukayese edildiğinde imzalarının benzerlik gösterdiğini saptamışlar, yine askeri savcılığın başvurusu üzerine rapor düzenleyen TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Enstitüsü de grafoloji uzmanı bulunmadığı için imza incelemesi yapılamadığı ancak “belgenin orijinalinde bulunmayan unsurların belgeye sonradan eklendiğine ilişkin olağan dışı bir görüntüye rastlanmadığı” sonucuna varmıştı Albay Dursun Çiçek'in geçmişte de yasadışı fişleme olaylarına adı karıştığı, belgenin yasal bir aramada ele geçirildiği ve yukarıda belirtilen bilirkişi raporları gibi hususlar bütünüyle değerlendirildiğinde iddiaların doğruluğu yönünde önemli deliler ortaya çıktığı halde bütün bunlar yok sayılarak takipsizlik kararı verilmesi ve adı geçen kişinin görevini sürdürmesi toplum vicdanını yaralamıştı. BU BELGE TEK DEĞİL Şimdi, irtica ile mücadele eylem planının aslının ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Asker bir şahıs tarafından ihbar mektubu ekinde gönderilen orijinal belge üzerinde İstanbul Başsavcılığının istemi üzerine Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi tarafından imza incelemesi yapılmış, inceleme sonucunda belge altındaki imzanın albay Dursun Çiçek'in eli mahsulü olduğu tereddütsüz bir şekilde ortaya konulmuştur. İhbar mektubu ekinde gönderilen belgenin orijinal çıkması ve imzanın ilgili kişiye ait bulunduğunun belirlenmesi ile dikkatlerin ihbar mektubunun içeriğine de çevrilmesi gerekmektedir. İhbar mektubunda, bir kısım akademisyen ile CHP'li bazı politikacıların desteği ile Dursun Çiçek'in müdürlüğünü yaptığı Bilgi Destek Şubesi'nde bazı belgeler hazırlandığı, bu hazırlıklarda içlerinde bir kısım generallerin de bulunduğu bir çok subayın varlığından bahsedilmektedir. İhbar mektubunda ayrıca olayın kamuoyunda duyulmasından sonra bilgisayarların derhal, oradaki bazı subayların yardımıyla bilgilere ulaşılamayacak şekilde silindiği, çok sayıdaki belgenin de imha edildiği ifade, edilmektedir. İhbar mektubunda yer alan bilgiler, daha önce kamuoyuna yansıyan bilgilerle de zaten örtüşmektedir. Olayın ortaya çıkmasından sonra, Dursun Çiçek ve ekibinin görevden alınarak veya en azından görev yerlerinin değiştirilerek Genelkurmaydaki bilgisayarlarda, telefonlarda, işyeri ve evlerde en seri şekilde inceleme ve aramalar gerçekleştirilerek titiz bir soruşturma yapılması gerekirken bu gerekliliklere uyulmamış, isteksiz ve şekli araştırmalarla, olmasını arzu ettikleri sonuca ulaşmayı sağlayacak bir soruşturma yürütmüşlerdi. İrtica ile mücadele eylem planının gerçek olduğunun ortaya çıkması ve ihbar mektubunun içeriği son derece önemli sonuçlar ortaya çıkartmaya elverişli bir durum yaratmaktadır. Sonuçlar adli, idari ve siyasi yönleri itibariyle incelenmelidir. BELGENİN HUKUKİ SONUÇLARI Öncelikle belgenin gerçek olduğunun ortaya çıkmasının ceza hukuku yönünden bir karşılığı mevcuttur. Gerek ihbar mektubu gerekse uzun zamandan beri bilinen bir takım hususlar bir araya getirildiğinde Silahlı Kuvvetler içerisinde yasadışı oluşumların varlığı konusunda ciddi kanıtlar ortaya çıkmıştır. AK Parti ve Fethullah Gülen'in yasa dışı yollarla ortadan kaldırılması için Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Şubesi'nde, içlerinde generallerin de yer aldığı bir muvazzaf asker gurubunun varlığına dair ciddiye alınması gereken bulgular mevcuttur. Bu gruba dışarıdan, asker olmayanların da sağladığı bir destekten bahsedilmektedir. İrtica ile mücadele eylem belgesinin elbette tek başına albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığını söylemek mümkün değildir. Bunun bir ekip işi olduğuna dair önemli bulgular mevcuttur. Başka bir anlatımla olayın, suç işlemek için örgüt oluşturulması yönünden bir soruşturmaya tabi tutulması gerekecektir. Bunu dışında seçimle işbaşına gelmiş meşru bir hükümetin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.Burada üzerinde önemle durulması gereken bazı noktalara temas etmeliyiz. İrtica ile mücadele eylem planı başlı başına, diğerlerinden bağımsız bir çalışmamıdır yoksa 2003 ve 2004 yıllarında başlayan Ayışığı, Sarıkız gibi darbe planlarının bir devamı mıdır? TCK 309. MU 316. MI UYGULANIR? Şayet sözü edilen plan çalışmaları önceki darbe girişimlerinin devamı niteliğinde ve bunlarla bir iştirak hali söz konusu ise Türk Ceza Kanunu'nun anayasayı ihlalle ilgili 309. maddesine aykırılığın mevcudiyetinden söz etmek gerekecektir. Bu kanıtlanamazsa, yani Dursun Çiçek ve ekibinin önceki darbe girişimlerinden bağımsız hareket ettiği düşünülüyorsa ve henüz planın icra aşamasına geçirildiğine dair bir bulgu ortaya çıkmamışsa, bu takdirde Türk Ceza Kanunu'nun 316. maddesindeki “suç için anlaşma” suçunun varlığının tartışılması gerekecektir. Ayrıca Askeri Ceza Kanunu'ndaki bazı suçların oluşumunun da değerlendirilmesinin askeri savcılık tarafından yapılması düşünülmelidir. BELGENİN İDARİ SONUÇLARI İrtica ile mücadele eylem planının gerçekliğinin anlaşılması elbette bir takım idari sonuçlar da doğurmalıdır. Hükümeti oluşturan AK Parti, kendisine yönelik olarak hazırlanan eylem planını inandırıcı bulmuş, ilk defa bir iktidar partisi durumu adli mercilere intikal ettirme gereğini duymuştur. Ancak aynı hassasiyet Genelkurmay tarafından gösterilmemiştir. Aksine Dursun Çiçek ve arkadaşları hem Genelkurmay hem de askeri savcılık tarafından açıkça korunmuşlardır. Eylem planını hazırlayan grupta, içlerinde generallerin de yer aldığı geniş bir asker ve sivil unsurun bulunması, hazırlıkların Bilgi Destek Şubesi'nde resmi olarak yapılması, bu planın emir komuta altında ve dolayısıyla Genelkurmay Başkanı'nın da bilgisi dahilinde gerçekleştirildiği gibi bir kanıyı ortaya çıkartabilir. Mevcut deliller Genelkurmay Başkanı hakkında bir ceza soruşturması açılmasını gerektirecek niteliktedir. Son yasal düzenlemeler dikkate alındığında mevzuat da bir soruşturma açılmasına uygundur. Eylem planının, Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi dahilinde hazırlanmadığının ortaya çıkmasının da kendi sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı çok açıktır. Olaylar biraz daha netleştikten sonra sorumlulur ya istifa etmeli veya bunun gerçekleşmemesi halinde Hükümet tarafından emekliye sevk edilmelidirler. Demokrasinin gereği budur. Burada muhalefet partilerini ve sivil toplum örgütlerini de ciddi bir demokrasi sınavı beklemektedir. GENELKURMAY SESSİZ Mİ KALACAK? Bununla beraber Genelkurmay Başkanlığının olaylar karşısında kayıtsız tutumunu sürdüreceği anlaşılmaktadır. Bunun ilk işareti alınmıştır. Belgenin gerçek olduğuna ilişkin haberlerin medyada yer alması üzerine Genelkurmay Başkanlığı'nca yapılan açıklamada, sadece olayın basında yer almasına yönelik eleştiri getirilmiş, olayın esası noktasında bir değerlendirme yapılmamıştır. Görüldüğü gibi, 2003-2004 yıllarındaki darbe girişimleri, yine müteakip yıllarda Ergenekon kapsamında devam eden girişimler, 2007 yılındaki muhtıra, 2008 yılında ortaya çıkartılan eylem planı Geriye doğru daha birkaç yıl öncesine ait olan bütün bu girişimler Silahlı Kuvvetler içersindeki bir takım grupların demokrasi için ne kadar tehdit oluşturduğunun, tehdidin yakın ve ciddi boyutlarda bulunduğunun dikkate alınması gerektiğini bize göstermektedir. Hükümetin, sadece durumu savcılığa ihbar etmekle yetinmesi acziyet göstergesi olarak algılanacaktır. Böyle bir durum örneğin Yunanistan'da ortaya çıkmış olsaydı Yunan Hükümeti nasıl bir tutum takınacaksa Türk Hükümeti'nin de böyle bir yaklaşım içersinde bulunması kamuoyunun ortak beklentisi olacaktır. Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı 27.10.2009 YORUM AHMET GÜNDEL 617323 Metroda 'domuz gribi' temizliği ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Metroda 'domuz gribi' temizliği İSTANBUL İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 'domuz gribi' olarak bilinen H1N1 virüsünün yayılmasını önlemek amacıyla metro araçlarını ilaçladı. Taksim-Maslak arasında çalışan metro araçları sağlık ekiplerince dezenfekte edildi. Özel giysili belediye sağlık ekipleri, İstanbulluların yoğun kullandığı metroda dezenfekte çalışması başlattı. Taksim Metro istasyonuna gelen ekipler, araçları tek tek ilaçladı. Özellikle vatandaşların temas ettiği noktalar dezenfekte edildi. Çalışmaları yerinde inceleyen İBB Ulaşım A.Ş. Genel Müdürü Ömer Yıldız, günde yaklaşık milyon yolcu taşıdıklarını hatırlattı. Metro araçlarının her gün rutin temizliğinin yapıldığını söyleyen Yıldız, dezenfekte çalışmalarının ise akşam saat 20.30'dan sonra metro garajlarında araçları dezenfekte ettiklerini belirtti. Yıldız, özellikle vatandaşların temas ettiği noktaları, turnike kollarını ve bilet gişelerini dezenfekte ettiklerini sözlerine ekledi. 27.10.2009 GÜNDEM 617640 Ahmed Kuddûsi Hazretleri anıldı Ahmed Kuddûsi Hazretleri anıldı Ahmed Kuddûsi Hazretleri'ni Anma programı ve Tasavvuf Müziği Konseri düzenlendi. Programa Kuddusi Hazretlerinin sevenleri büyük ilgi gösterdi. Bor Belediye Başkanı Sıtkı Erat, "Bor şehrini nur şehri yapan ilim, fikir ve gönül insanı değerli büyüğümüzü minnetle şükranla anıyoruz" dedi. YENİ ŞAFAK NİĞDE Son zamanlarda kültürel etkinliklerde önemli atılımlar yapan Bor Belediyesi tarafından Ahmed Kuddûsi Hazretleri'ni Anma programı ve Tasavvuf Müziği Konseri düzenlendi. Programa Niğde ve Bor protokolü ile Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen Kuddusi Hazretlerinin sevenleri büyük ilgi gösterdi. Toki Anadolu Öğretmen Lisesi'nin Kapalı Spor Salonu'nu tıklım tıklım doldu. Açılık konuşmasını yapan Bor Belediye Başkanı Sıtkı Erat, Borlu Ahmed Kuddusi Hazretlerinin Bor için önemli olduğunu vurgulayarak, "Bor şehrini nur şehri yapan ilim, fikir ve gönül insanı değerli büyüğümüzü minnetle şükranla anıyoruz" dedi. Manevi önderlerin önemine dikkat çeken Başkan Erat, Kuddusi Hazretlerinin Bor'u manevi olarak koruma altına aldığını ifade ederek, "Kabir ziyaretlerinde ana babamızdan önce onun huzuruna koşar dualar ederiz, çocuklarımıza, torunlarımıza Kuddusi ismini vererek ona adaş olmasını isteriz. Nerelisin diye sorduklarında Kuddusi Hazretlerinin memleketinden mi? denilince evet der ve keyifleniriz. İlçemizde Kuddusi Hazretlerinin adını taşıyan bir mahalle, bir yaşlı huzurevi, bir cami ve bir vakıf bulunmaktadır. Çocukluğumuzdan bu güne kadar değerli büyüğümüzün menkıbelerini dinler dinimizi onunla sever muhabbet alır feyizleniriz. Manevi büyüğümüzün koruması altındaki ilçeme Belediye Başkanı olmayı bana nasip eden Rabbime şükreder, halkıma şükranlarımı sunarım" şeklinde konuştu. BOR'DA YAŞAMIŞ MÜBAREK BİR ZAT Ahmet Kuddusi'nin yaşayan torunu olan Ali Eren, yaşamı ve eserleri hakkında bir konuşma yaptı. Ahmed Kuddûsî Hazretlerinin özellikle Borlular için ayrı bir yere sahip olduğundan bahseden Ali Eren, O'nun 1769 yılında Niğde'nin Bor ilçesinde doğduğunu söyledi. Asıl adının Ahmet b. İbrahim olduğunu belirten Ali Eren, “Ahmed Kuddûsî Hazretleri daha çok "Mer'aşî-zade" ve "Kuddûsî" olarak bilinir. Kuddûsî lakabını ona bizzat Allah tarafından vermiştir. Öyle ki, anasının karnında iken Allah'ın "Kuddusî" ismini zikreder ve annesi de bunu duyar. Küçük yaşlardan itibaren medreseye devam eden Kuddûsî Hazretleri, babasının vefatından sonra uzun yolculuklara çıkmıştır. Kayseri, Erzincan, Şam, Mısır, Mekke ve Medine'de uzun yıllar kalmış; sonra Bor'a dönmüş ve geri kalan hayatını Bor'da geçirmiş ve burada vefat etmiştir" dedi. "KUDDÛSÎ DİVANI" ÖNEMLİ Yanık ilahileri ve şiir şeklindeki nasihatleri hâlen okunmakta olan Ahmed Kuddûsî Hazretlerinin eserlerini topladığı "Kuddûsî Divanı" oldukça önemli olduğunu vurgulayan Ali Eren, "Bugün herkesin en az bir kere dinlediği "Cürmüm ile geldim sana" şiiri ilahi tarzında hâlen söylenmekte ve dinlenilmektedir" şeklinde konuştu. Konuşmalardan sonra Ahmed Şahin, Mehmet Kemiksiz ve Hâfızlar Musiki Topluluğu, Kuddûsî Hazretlerinin Divanından oluşan eserleri muhteşem seslendirdiler. Seslendirilen eserlere semazen ekibinin katılımı da Anma Törenine ayrı bir güzellik kattı. Niğdelilerin büyük ilgi gösterdiği programa çevre illerden de katılım büyük oldu. Ankara, İstanbul, Kayseri, Adana ve Diyarbakır'dan Kuddusi Hazretlerin sevenleri salonu doldurdu. Yaklaşık bin kişinin katıldığı bu yılki “Kuddusi Hazretleri'ni Anma Programı”nın her yıl gelenekselleştirileceği belirtildi. 27.10.2009 617295 Erdoğan: Ahmedinejad'la nükleer enerji konusunu görüştük Erdoğan, Ahmedinejad ile yaptıkları görüşmede, İran ile Türkiye arasındaki ilişkileri gerek siyasi ekonomik, siyasi, kültürel boyutta ve enerji alanlarını kapsayacak şekilde değerlendirme imkanı bulduklarını ifade etti. Erdoğan, teröre karşı alınacak ortak önlemler hususunu da beraber değerlendirme fırsatı bulduklarını belirterek, "Bunu ulusal anlamda değerlendirirken bölgesel anlamda da değerlendirdik. Tabii küresel anlamda değerlendirme fırsatımız da oldu. Ben gerek Rahimi kardeşimizle gerekse sayın cumhurbaşkanıyla yaptığımız görüşmelerin çok çok verimli geçtiğini rahatlıkla söyleyebilirim." dedi. Görüşmede nükleer enerji konusunun da gündeme geldiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: "Nükleer enerji konusu gündeme geldi görüştük. İlk Cenevre görüşmesinde İran ortaya samimi bir tablo koydu. Burada ortak bir konsensüs oluşturalım, çalışalım ve bu konsensüs çerçevesinde süreci işletelim yaklaşımı söz konusu. Ve hatta bunun zenginleştirilmesine gerek Rusya'yla gerek ABD'yle bir paylaşım içinde böyle bir ortak bir çalışma yapılırsa, yapabilecekleri istikametinde kendileri de zaten bu olumlu yaklaşımı gösterdiler. Dolayısıyla bu noktada kendilerinden bir olumlu yaklaşımın gelmesi süreci çok daha olumlu istikamette geliştirecektir. Ve tabi bir nükleer enerji çalışmasıdır. Ve barış amaçlı insani amaçlı bir çalışmadır. Ben de diyorum ki karşı tarafta görülenler de bu olumlu yaklaşıma olumlu bir yaklaşım göstereceklerdir." İSRAİL'E KARŞI DURUŞUNUZ TÜM DÜNYAYI MEMNUN ETTİ İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ülkesinin nükleer programına destek veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu desteğinden memnuniyet duyduğunu söyledi. Bugün Başbakan Erdoğan ile görüşen Ahmedinejad, Cumhurbaşkanlığı sitesinde yayınlanan yazılı açıklamasında İran'ın nükleer programı ve İsrail konusundaki duruşundan dolayı Erdoğan'ı "takdir ettiğini" belirtti. Ahmedinejad açıklamasında "Gayrimeşru bir rejim nükleer silahlara sahip olunca, kimse diğer ülkelerin barışçıl nükleer programdan mahrum bırakılmasını konuşamaz." diye kaydetti. Ahmedinejad, Erdoğan'a hitaben de "Sizin Siyonist rejime karşı açık duruşunuz dünyada, özellikle de İslam dünyasında, pozitif bir etkiye yol açmıştır ve herkesin memnun olduğuna eminim." ifadelerini kullandı. Başbakan Erdoğan, İngiliz Guardian gazetesine verdiği röportajda "Ahmedinejad'ın dostumuz olduğu şüphesizdir. Dostumuz olarak şimdiye kadar çok iyi ilişkilerimiz oldu ve hiçbir sıkıntı yaşamadık" diye konuşmuştu. Erdoğan ayrıca El Cezire'ye verdiği röportajda da İsrail'e yönelik eleştirel tutumunu sürdürmüştü. 617173 Meclis'te Türk bayrağı gerilimi MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile görüşmek üzere TBMM Küçük Grup Salonuna gelen şehit yakını ve gaziler, terör örgütü üyesi 34 kişinin Habur Sınır Kapısı'nda teslim olmasının ardından yaşanan görüntülere tepki gösterdi. Irak'ın kuzeyine 1995 yılında yapılan sınırötesi operasyon sırasında gazi olan Mesut Aksan, yakasındaki gazilik nişanını göstererek, ''Bunu götürüp Ahmet Türk'e, Abdullah Öcalan'a taksınlar'' diye konuştu. Şehit Bülent Keskin'in annesi Döne Keskin de Meclise girişleri sırasında ellerinde bulunan Türk bayraklarının polis tarafından toplandığını, şehit çocuklarına ait resimlerin de alınmak istendiğini söyledi. Direnerek oğlunun resmini vermediğini dile getiren Keskin, ''Bunu bize yapmaya hakları yok. Canımı alırlar elimizden resmi alamazlar. bayrak bizim bayrağımız değil mi?'' diye bağırdı. Diğer şehit yakınları da Meclis girişinde Türk bayraklarının ellerinden alınmak istenmesine tepki gösterdi. Durumdan haberdar edilen MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Meclisin Dikmen Kapısında görevlileri arayarak, bayrakların tekrar verilmesini istedi. Bayraklar, MHP grubundan bir görevliye zimmetle teslim edildi. Bayraklar daha sonra, şehit yakınları ve gazilere dağıtıldı. Salonda bulunanlar, ''Şehitler ölmez, vatan bölünmez'' diye slogan attı. Şehit yakınlarını sakinleştirmeye çalışan MHP'li Vural, gazetecilerin sorusu üzerine, şehitlerin, Türk milletinin hür yaşaması için canlarını verdiğini söyledi. Son zamanda yaşananların sadece şehit yakınlarının değil, tüm Türk milletinin sorunu olduğunu vurgulayan Vural, Türk milletinin birlik ve bütünlüğüne olan inancın tam olduğunu anlattı. Yaşanan olayların, Türk milletini derinden yaraladığını ifade eden Vural, ''Habur'da pazarlık masası kuruluyor. Teröristle pazarlık yapılıyor. Bu utanç tablosudur. Bu meselede endişelerini dile getiren sadece şehit yakınları değil. Bu insanlar bizim kardeşliğimiz için şehit oldu'' diye konuştu. Vural, Başbakan Erdoğan'ın, ''Bir tarafı yapalım derken diğer tarafı yıkmayalım'' diye konuştuğunu belirterek, ''Sen hangi taraftasın? Şehitle teröristi taraf olarak görüyor. Yaşananlara üzülmemek mümkün değil. Memleketi bu duruma düşürenler utansın'' dedi. Grup salonunda bulunanlar, daha sonra kendilerini temsilen TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ile görüşmeye giden heyeti bekledi. AA 616582 Telafi eğitimi başladı Telafi eğitimi başladı AJANSLAR Giriş Saati 27.10.2009 09:12 Güncelleme 27.10.2009 10:07 ''Domuz gribi'' nedeniyle okulların tatil edilmesi üzerine verilecek telafi eğitimi TRT 3'den başladı. Dersler, sabah saat 07.00-11.00 arasında lise öğrencilerine yönelik veriliyor. İlköğretim öğrencileri de saat 11.00'den 14.00'e kadar dersleri izleyebilecek. Ders saati süreleri 20'şer dakika olarak belirlendi. Milli Eğitim Bakanlığının ''www.meb.gov.tr'' internet adresinden günlük ders programı yayımlandı. Programa göre, dersler bugün, yarın ve cuma günleri işlenecek. 29 Ekimin resmi tatil olması nedeniyle ders yapılmayacak. İSTANBUL'DA TOPLU TAŞIMA ARAÇLARI DOMUZ GRİBİNE KARŞI DEZENFEKTE EDİLECEK İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bünyesindeki İETT Genel Müdürlüğü'ne bağlı otobüsler, metrobüsler, Tünel ve Nostaljik Taramvaylar'ın yanı sıra, İDO Genel Müdürlüğü'ne bağlı, füniküler sistem, şehir hatları vapurları, deniz otobüsleri, arabalı vapurlar ve deniz taksilerin, Domuz Gribi'ne karşı dezenfekte edileceğini açıkladı. Belediyenin uhdesinde bulunan Toplu Taşıma Araçlarında, bulaşmayı önleyici tedbirlerin alınması için araçların rutin dezenfeksiyon işlemlerinin artırarak sürdürülecek. İETT Genel Müdürlüğü'ne bağlı otobüsler, metrobüsler, Tünel ve Nostaljik Tramvaylar'ın yanı sıra, İstanbul Ulaşım A.Ş tarafından işletine İstanbul Metrosu'nun tüm hatları, Tramvay Hatları ve Taksim-Kabataş Füniküler Sistemi ve İDO Genel Müdürlüğü'nce işletilen Şehir Hatları gemileri, Feribotlar, Deniz Otobüsleri, Araba Vapurları ve Deniz Taksiler'in rutin temizlik işlemleri dışında, özel ilaçlarla dezenfekte edilecek. DOMUZ GRİBİNE KARŞI DEZENFEKTEYİ İETT GARAJINDA 400 KİŞİ YAPIYOR İETT otobüslerinin, metrobüs ve Tünel aracından oluşan araç filosuna her gece uygulanan rutin temizliğe ek olarak mikroplara karşı koruyucu özelliği olan ilaçlarla gece saatlerinde dezenfekte ediliyor. İşlem 14 ayrı İETT Garajında, 400 kişiyle gerçekleştiriliyor. VAPUR VE DENİZ OTOBÜSLERİ 90 GÜN DEZENFEKTE EDİLECEK İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) Genel Müdürlüğü, tüm iskele, deniz araçları (feribot, araba vapuru, şehir hatları vapurları, deniz taksi), büfeler, gemilerin açık ve kapalı alanlarında, rutin dezenfekte işlemleri haricinde, Nanoteknolojik özellikli bir ilaçla 90 gün etkili dezenfekte yapacak Dezenfektede kullanılan ilaç, Mikrobik Çoğalmaya Karşı Kapsamlı, Çözülme Yapmayan, Su Bazlı, Renksiz ve Kokusuz, Farklı Yüzeylerde Koruma Sağlayan, Yüksek Derecede Dayanıklı, Bio-Film Gelişimini Engelleyen, Mekanik Etkinlik Sağlayan özellikler taşıyor. İDO, düzenli bir şekilde deniz araçlarını -kapalı ve açık alanları dahil olmak üzere-, iskelelerini, büfelerini ilaçlatmaktadır. Son günlerde yaşanılan domuz gribi vakalarına önlem olması için ilaçlama periyotlarını artırdı. İstanbul Ulaşım A.Ş.'nin, rutin temizliğine ilave olarak her gün, İstanbul Metrosu hatları ile Tramvay ve Taksim-Kabataş Füniküler Sistemi İstasyonlarındaki araçların, yürüyen bantların, merdivenlerin, araç tutamaklarının, turnikelerin, jetonların ve jetonmatiklerin dezenfekte işlemlerini gerçekleştirildiği bildirildi. Yıkama ve dezenfeksiyon işlemlerinin araç yıkama bölümünde her gün 20.30 ile 05.30 saatleri arasında yapılıyor. Klimaların ise havayı emen menfezlerinin de düzenli olarak yıkanıyor. OTOBÜSLERDE, ELLE TEMAS EDEN HER ALAN ÖZEL SPREYLE DEZENFEKTE EDİLİYOR Araç yıkamada ise her alanın, kimyasal temizlik maddeleri ile yıkandıktan sonra, tramvay araçlarınıda özel bir sprey ile yolcularını elle temas ettikleri her alanın ayrıca dezenfekte ediliyor. Hiç bir aracımız bu aşamalardan geçmeden seferlere alınmıyor. METRO VE FÜNİKÜLER HER GÜN YIKANIYOR İstanbul Metrosu ve Füniküler hatlarına ait araçlarda her gün iç ve dış yıkama çalışmasının, personel tarafından yapıldığı, haftada bir gün de dezenfeksiyon işleminin tüm araçlarda yolcu ve makinist bölümünde özel korumalı personel eşliğinde düzenli olarak uygulandığı bildirildi. Her yıkanan aracın, kontrol personeli nezaretinde; mekanik ya da kimyasal olarak zararlı etki gösteren ve estetik açıdan görünümü bozan tüm olgulara karşı kontrol edildikten sonra aracın servise hazır hale geliyor. Bunların yanı sıra, hafta içi her gün bir aracın ağır bakımı yapılarak bulaşıcı hastalıklar ve mikroplara karşı tüm araçlar haftada bir gün rutin bir işlem olarak dezenfekte ediliyor. Bunun dışında tüm raylı sistem hatları istasyonlarında her gün düzenli olarak, 07.00 15.00 arası saatte bir yarım saatlik süreyle kaba temizlik (çöplerin alınması, çöp, çamur, toz gibi kaba pisliklerin süpürülmesi), 15.00 23.00 arası ise her istasyonda saatte bir yarım saatlik kaba temizlik yapılıyor. Tüm bu tedbirler dışında; araçların havalandırma sistemlerinin çalışır durumda olmasına da ayrıca dikkat ediliyor. ANKARA VE MARDİN'DE OKULLAR TATİL Ankara'da okul ve dershanelerin 26 Ekim Pazartesi gününden itibaren tatil edilmesinin ardından Mardin'de de öğrencide domuz gribi virüsüne rastlanması üzerine okullarda hafta sonuna kadar eğitim ve öğretime ara verildi. MEB, TÜM EĞİTİM KURUMLARINI 30 EKİMDE TATİL ETTİ Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 30 Ekim Cuma günü Türkiye genelinde tüm eğitim kurumlarını tatil etti. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, valiliklere ''Okulların Tatil Edilmesi'' konulu bir genelge gönderdi. Çubukçu, genelgede şunları kaydetti: ''Gripten koruma ve yayılmasını önlemek amacıyla tedbir olarak 30 Ekim Cuma günü ülkemiz genelinde okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim kurumları ile yaygın eğitim kurumları, özel okullar, dershaneler ve etüt eğitim merkezleri gün süreyle tatil edilecektir. Bu süre içerisinde bakanlığımıza bağlı bütün okullar, belediyeler, il özel idareleri, okul aile birlikleri, sivil toplum örgütleri ve diğer yerel kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak okulların tüm bölüm ve ünitelerinin (derslik, büro, atölye, yatakhane, yemekhane, mutfak, bahçe, oyun alanı ve bütün müştemilat) dezenfekte edilecektir. Özel okullar, dershaneler, etüt eğitim merkezleri dezenfekte çalışmalarını kendi imkanlarıyla gerçekleştirecektir.'' "TÜRKİYE'DE TOPLAM 1095 VAKA TESPİT EDİLMİŞTİR" Sağlık Bakanlığı, Türkiye'de ilk pandemik A(H1N1) grip vakasının tespit edildiği 15 Mayıs 2009'dan bu yana toplam 1095 vaka tespit edildiğini, halen vakanın tedavisinin hastanede devam ettiğini ve bunlardan durumu ağır olan bir hastanın tedavisinin ise yoğun bakımda sürdürüldüğünü bildirdi. Sağlık Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinden yapılan yazılı açıklamada, ilk pandemik A(H1N1) grip vakasının tespit edildiği 15 Mayıs 2009'dan bu yana Türkiye'de toplam 1095 pandemik A(H1N1) vakası tespit edildiği belirtildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: ''Bu vaka sayısı bugün itibariyle Türkiye'de var olan vaka sayısı değil, sürecin başlangıcından bu yana tespit edilen toplam vaka sayısıdır. Halen vakanın tedavisi hastanede devam etmektedir. Bunlardan durumu ağır olan bir hastanın tedavisi ise yoğun bakımda sürdürülmektedir. Vatandaşlarımızın korunma tedbirlerine özenle riayet etmesi, grip belirtileri olan çocukların okul ve dershaneye gönderilmemesi, hastalık belirtisi olanların evlerinde istirahat etmeleri gerekmektedir. Genel durumda kötüleşme, solunum güçlüğü, göğüs ağrısı, nefes darlığı, bilinç bulanıklığı, günden fazla süren ateş, ciddi ve sürekli kusması olan vakaların beklemeden doktora müracaatları büyük önem taşımaktadır. Okullarda kapı kolları, merdiven tırabzanları, masa gibi temas edilen yüzeylerin su ve günlük temizlikte kullanılan sabun veya bir deterjanla günde en az iki kez temizlenmesi ve sınıfların sık sık havalandırılması önemlidir. Okullarda ayrıca özel bir dezenfeksiyon işlemine gerek bulunmamaktadır.'' VALİ GÜLER: 22 AYRI OKULDA 48 ÖĞRENCİDE H1N1 VİRÜSÜNE RASTLANDI İstanbul Valisi Muammer Güler, kent genelinde 22 ayrı okulda 48 öğrencide H1N1 virüsüne rastlandığını, toplam vakanın ise 40'ı erişkin olmak üzere 88 olduğunu bildirdi. İstanbul Pandemi (salgın) Bilimsel Kurulu, Vali Muammer Güler'in başkanlığında ''domuz gribi'' konusundaki mevcut durumu ve son gelişmeleri değerlendirmek üzere toplandı. İstanbul İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğündeki toplantı yaklaşık saat 45 dakika sürdü. İl Sağlık Müdürü Ali İhsan Dokucu, İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız ve konunun uzmanlarının da katılımıyla gerçekleşen toplantının ardından konuşan Güler, öncelikle panik havası yaratılmaması gerektiğini vurguladı. Muammer Güler, ''22 ayrı okulda 48 öğrencide H1N1 virüsüne rastlandı. Toplam vaka ise 40'ı erişkin olmak üzere 88'dir'' dedi. AKDAĞ: AY KİMSEYLE ÖPÜŞMEYİN TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ve Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile domuz gribi önlemleri hakkında bir basın toplantısı düzenleyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "5 ay boyunca öpüşmeyi sarılmayı erteleyin" dedi. Bakan Akdağ da az sayıda da olsa ağır vakaların hastaneye yatışlara ve ölümlere yol açabileceğini söylerken, "Bu işin aileler arasında panik yaratmasının gereği yok. Kurumsal tedbirler alınırken, bireysel tedbirlere dikkat edilmeli. El sıkışma ve öpüşme adetinden ay kadar vazgeçilmelidir. Uzaktan da sevgimizi gösterebiliriz. Sarılmayı erteleyebilirsek hastalığın yayılmasını engelleyebiliriz" diye konuştu. Akdağ öğrencilerin Kasım ayı sonundan itibaren aşılanmaya başlanacağını duyurdu. MANİSA'DA DOMUZ GRİBİ ŞÜPHESİ Manisa'nın Salihli ilçesinde domuz gribi şüphesiyle tedavi gördüğü hastanede fenalaşan bir genç, Manisa Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Dün İstanbul'dan memleketi Manisa'nın Salihli ilçesine gelen Yusuf D. (28) adlı üniversite öğrencisi genç, rahatsızlanınca bu sabah Salihli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Akşam saatlerinde durumu ciddileşen Yusuf D, özel donanımlı ambulans ve sağlık personeliyle Salihli'den Manisa Devlet Hastanesine sevk edildi. Nakil öncesinde Manisa Devlet Hastanesinin Acil Servisinde görevli sağlık personeli ve güvenlik görevlilerine maske dağıtıldı. Yusuf D'nin tedavisine önceden hazırlanan özel odada başlandı. Bu arada, güvenlik tedbirlerine rağmen bazı hastaların acil serviste maskesiz dolaşmaları dikkat çekti. Manisa Devlet Hastanesine getirilen acil vakalar ise Merkez Efendi Devlet Hastanesi'ne yönlendirildi. Konu hakkında açıklama yapan Manisa İl Sağlık Müdürü Ziya Tay, Yusuf D'nin İstanbul'da H1N1 virüsü taşıdığı tespit edilen bir kişiyle teması olduğunu ve aynı virüsü taşıyor olma ihtimalinin yüksek olabileceğini söyledi. Tay, ''Salihli Devlet Hastanesi'ndeki imkanların sınırlı olması sebebiyle hasta Manisa'ya sevk edildi. Bir süre özel odada gözetim altında tutularak tedavisi yapılacak. Şu an itibariyle görülen belirtiler H1N1 virüsünün neden olduğu belirtilerle aynı. Hasta, solunum sıkıntısı çekiyor. Kesin bir sonuç alabilmek için hastadan numune alındı. İki gün sonra sonuçları elimize ulaşacak. Ancak pozitif çıkması muhtemel. Bu nedenle gereken tüm müdahale şu an itibariyle yapılmaktadır'' dedi. Tay, Salihli'de kişinin daha domuz gribi şüphesiyle tedavi altına alındığını ancak, testlerin negatif çıktığını sözlerine ekledi. AĞRI'DA DOMUZ GRİBİ PANİĞİ Ağrı'da domuz gribi testi yapılan 11 kişiden 5'inde domuz gribi virüsüne rastlanılmasının ardından vatandaşlar hastanelere akın ettiler. Akşam saatlerinde Ağrı Valiliği'nin resmi açıklamasının basın kuruluşlarında yer almasının ardından paniğe kapılan vatandaşlar soluğu hastanelerde aldılar. Maske takarak hastanelere giren bir çok vatandaş domuz gribi şüphesi ile uzun süre sıra beklediler. Ağrı Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi doktor yetersizliğine rağmen yaklaşık bin hastayı muayene ederken, şuana kadar yapılan kontrollerde ciddi vakaya rastlanılmadığı bildirildi. Ağrı Devlet Hastanesi'nde karantina altına alınan kişinin tedavilerine ise devam edildiği öğrenildi. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616662 İşte Atatürk'ün gülen fotoğrafları fotoğraflarından oluşan ciddi arşivini Anadolu Ajansının (AA) kullanımına açan yazar Hanri Benazus, "Gülen ve Gülümseyen Türkiye" sergisiyle, ulu önderin çoğu hiç görülmemiş, neşeli fotoğraflarını Başkentlilerle buluşturdu Benazus ile AA arasında yapılan protokol kapsamında Anadolu Ajansı Sanat Galerisi'nde açılan konuklarını 'ün yaşadığı yıllara doğru yolculuğa çıkartıyor, ulu önderin halkla ve çocuklarla ilişkilerini, çalışmalarını, neşeli dakikalarını film şeridi gibi sunuyor. Yıllarını 'ün bilinmeyen ve farklı yönlerini gösteren fotoğrafları toplamaya adayan Benazus, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, koleksiyonunda bin 800 civarında fotoğraf bulunduğunu söyledi. Benazus, "80 yaşımdayım, yıllardır onun fotoğraflarını topluyorum. 'e tutkumdan dolayı başladı bu. Tutkum küçükken 'ü görmüş olmamdan kaynaklanıyor. Onun masasında bulundum, oturdum, leblebilerini yürüttüm çocuk aklımla. 'ün çok özel bir yeri var benim yaşamımda. Onun için kendimi bunlara verdim. Elimden gelse, dahası da olsa, yapmak isterim" dedi. Hiç ummadığı yerlerde bile 'ün görülmemiş fotoğraflarına ulaştığını belirten Benazus, "'ün fotoğrafını almak için günü birlik Amerika'ya bile gittim. 1921'de 'le röportaj yapan gazeteci vardı. 1984 yılında haber geldi, 'fotoğraflar oğlunda' diye, hemen gittim aldım" diye konuştu. Yazar Benazus, sergiyi neden açtığıyla ilgili olarak da "Bunu geçen sene ilk Eskişehir'de 'Mustafa' filmine karşıt olarak, 'ün öyle kendi içine kapanık, insanlardan uzak bir insan olmadığını anlatayım diye açtım. Çünkü 'ün gülümseyen fotoğrafları görülmez pek. Ben de yanılmıyorsam 340 tane böyle fotoğraf var. Onun için ona tepki olarak yaptım, burada, Ankara'da sergilemek benim için çok ayrı, onur verici bir olay" diye konuştu. "Gece fotoğrafları yok" 'ün fotoğraflarına dair ilginç bir ayrıntıya da dikkati çeken Benazus, "Kimse bilmez, 'ün kapalı yerde, gece fotoğrafı yoktur. Çünkü hem gözlerinin mavi olmasından hem de Trablusgarp'ta savaşırken gözüne şarapnel parçasının gelmiş olmasından dolayı gözleri çok hassastır. yıllarda şimdiki gibi flaşlar yok, magnezyum çubukları yanardı, harlardı, öyle fotoğraf çekilirdi. 'ün de gözleri rahatsız olduğu için kapalı alan fotoğrafı çok çok azdır ve gece fotoğrafı hiç yoktur" diye konuştu. Sergiyi gezenlerin 'ün daha önce hiç görmedikleri fotoğraflarıyla karşılaşacaklarını vurgulayan Benazus, "Bu fotoğrafların çok büyük miktarının negatifleri bile bende. İçlerinde gördükleri olacaksa da bunları ben vermişimdir" dedi. Benazus, ikinci sergisinin de 10 Kasımda Dolmabahçe Sarayı'nda "Ağlayan Türkiye" başlığıyla açılacağını ifade etti. "Ağlayan Türkiye 'ün ölümüyle başlayan bir süreç" diyen Benazus, 10 Kasım 1938'den naaşının Anıtkabir'e taşındığı 10 Kasım 1953'e kadar geçen süre içindeki bin 200 fotoğrafın 400-500 civarını sergileyeceklerini bildirdi. Sergide, hakkında çocuklara yönelik ilk hikaye kitapları yazan Benazus'un eşi Sevgi Tanrısever'in de kitapları tanıtılacak. Benazus'un sergisi Kasım'a kadar izlenimde kalacak. 617811 120 kaçak yakalandı 120 kaçak yakalandı Giriş Saati 27.10.2009 20:50 Güncelleme 27.10.2009 20:51 Türkiye'de bulunmaları için yasal gerekleri karşılamayan ve sınırı yasadışı yolla geçmek isteyen toplam 120 kaçak şahıs yakalandı. Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Önleyici Kolluk Kuvvetlerince, Hakkari, Şanlıurfa, Çanakkale ve Balıkesir il merkezinde yapılan kontrollerde, Türkiye'de bulunması için yasal gerekleri karşılamayan, 37 Filistin, 31 Pakistan, 11 Afganistan, Somali, İran, Tunus, Moritanya ve Irak uyruklu olmak üzere toplam 102 şahıs yakalandı. Bu arada, İran Sınırı'nda, İran'dan Türkiye'ye yasa dışı olarak geçen Türk vatandaşı ele geçirildi. Ayrıca, Yunanistan Sınırı'nda, Türkiye'den Yunanistan'a yasa dışı olarak geçmeye çalışan Afganistan, Filistin ve Suriye uyruklu olmak üzere toplam 11 şahıs yakalandı. Irak Sınırı'nda ise, Irak'tan Türkiye'ye yasa dışı olarak geçen Irak uyruklu şahıs ele geçirildi. Yakalanan şahıslar hakkında yasal işlem başlatıldı. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 617243 Mısır'dan örnek istifa Resmi haber ajansı MENA, Cumartesi günü meydana gelen kazanın sorumluluğunu üstlenen Mansur'un istifasını sunduğunu duyurdu. Ajans, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in Mansur'un istifasını kabul ettiğini kaydetti. Başkent Kahire'nin güneyinde iki yolcu treninin çarpışması sonucu 18 kişi ölmüş, onlarca kişi yaralanmıştı. Kazadan sonra demiryolu çalışanı ihmal ve tedbirsizlik nedeniyle ölüme sebebiyet vermekle suçlanmıştı. 616203 Gol krallığı Gol krallığı GOL: Nonda (Galatasaray), J.Cesar De Souza (Gaziantep), Makakula (Kayseri), GOL: Baros (GS), Kahe (G.Birliği), Alex (F.Bahçe) GOL: Kewell (Galatasaray), Colman (Trabzon), Semih (Fenerbahçe), Tazemeta, Mendoza (Diyarbakır), Mustafa (Gençlerbirliği), Isaac (Manisa), Guiza (F.Bahçe) ASİST KRALLIĞI ASİST: Arda Turan (Galatasaray), ASİST: Colman (Trabzon), Ali Tandoğan (Bursa), Ceyhun Eriş (Ankaragücü), Keita (G.Saray), ASİST: Harbuzi (G.Birliği), Alex, Guiza (F.Bahçe), Gökhan (Trabzon), İbrahim (İstanbul Bld.) ASİST: Emre (F.Bahçe), Cangele (Kayseri), Kewell (G.Saray), Bilal (G.Birliği), Burak (Eskişehir) HAFTANIN TAKIMI ANTALYASPOR Manisaspor gibi kendi sahasında zor kaybeden bir rakibe karşı galip gelmeyi başardılar. Manisa karşısında oynadıkları futbolla haftanın takımı olmaya hak kazandılar. HAFTANIN YILDIZI ALEX (FENERBAHÇE) Fenerbahçe kaptanı, attığı gollerle ezeli rakibi Galatasaray'ı bitiren oyuncu oldu. Ceza alanı içinde ne kadar tehlikeli bir oyuncu olduğunu gösterdi. Attığı gollerle ve attığı paslarla takımına yön veren isimlerin başında yer aldı. HAFTANIN CEZALILARI SARI KART: Hayrettin (Sivasspor) KIRMIZI KART: Ali Turan (Kayseri), Sylla, İbrahim, Okan (İstanbul Büyükşehir Belediye), Jimmy Dixon (Manisa), Keita (Galatasaray) SÜPER LİG 10. HAFTA TOPLU SONUÇLARI Trabzonspor-Kayserispor 2-1 Bursaspor-İstanbul Belediye 6-0 Eskişehirspor-Beşiktaş 0-1 Kasımpaşa-Denizlispor 3-1 Sivasspor-Gaziantepspor 3-0 Diyarbakırspor-Gençlerbirliği 1-0 Manisaspor-Antalyaspor 2-1 Fenerbahçe-Galatasaray 3-1 TURKCELL SÜPER LİG 11. HAFTA Cumartesİ: 16.00 Antalyaspor-Bursaspor 20.00 Beşiktaş-Ankaragücü Pazar: 14.00 Denizlispor-İstanbul Belediye, Gaziantepspor-Diyarbakırspor, Gençlerbirliği-Manisaspor, Kasımpaşa-Eskişehirspor, Ankaraspor-Trabzonspor (H) 16.00 G.Saray-Sivas. 20.00 Kayseri-F.Bahçe 27.10.2009 PANORAMA 617174 Tadiç: Dünyada Türkiyesiz barış yapılamaz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sırbistan ziyaret kapsamında başkent Belgrad'tan Voyvodina Özerk Bölgesinin Başkenti Novi Sad'a geçerek temaslarda bulundu. Cumhurbaşkanı Gül'e, Novi Sad ziyareti sırasında Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç de eşlik etti. Cumhurbaşkanı Gül, Sırbistan ziyaretinin son gününde ilk olarak Novi Sad kenti yakınlarındaki Karlofça Anlaşmasının imzalandığı Barış Şapeline geldi. Gül'ü burada Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç ve Voyvodina Özerk Bölgesi Başkanı Bojan Pajtic karşıladı. Şapeli gezen Gül ve Tadiç, yetkililerden bilgi aldı. İki cumhurbaşkanı daha sonra Petrovaradin Kalesine geldi. Kale içindeki müzeyi gezen Cumhurbaşkanlarına, müzedeki eserler hakkında bilgi verildi. Gül ve Tadiç daha sonra kalenin Tuna Nehri üzerindeki terasına çıkarak bir süre çevreyi gözlemledi. Cumhurbaşkanı Gül, burada yaptığı açıklamada, Türkiye ile Sırbistan'ın ortak tarihi bulunduğunu, bu mekanların da bu ortaklığın en önemli göstergeleri olduğunu söyledi. ''Bugün de Türkiye ile Sırbistan tarihi bir ilişki içerisindedir'' diyen Gül, iki ülkenin ortak çalışmasının Balkanlara huzur getireceğini belirtti. İki ülkenin ekonomik konularda da güçlü bir iş birliği içerisine girdiğini kaydeden Gül, Sırbistan ve Belgrad'ın Balkanların kilit noktası olduğunu vurguladı. Tadiç ve diğer yetkililerle dün yapılan görüşmelerde bu konuların geniş bir şekilde ele alındığını belirten Gül, iş adamlarıyla yapılan toplantılarda da büyük şirketlerin Sırbistan'a yatırım konusuna ilgi duyduğunun görüldüğünü ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, ''İnanıyorum ki herkese örnek olacak bir ortaklık ve dostluk içerisinde çok güzel işler başaracağız'' dedi. Gül, kendisine ve heyetine gösterilen misafirperverlik için de teşekkür etti. -''TÜRKİYE BÜYÜK BİR DEVLET''- Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç de Türkiye ve Sırbistan ilişkilerinin geldiği noktanın iki ülke için de çok önemli olduğunu belirterek, ilişkilerin ortak çıkarlar etrafında şekillendiğini ifade etti. Tadiç, ''Türkiye büyük bir devlettir. Bugün dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir noktasında, Türkiye ile barış olmadan barış yapılamaz'' diye konuştu. Sırbistan'ın Güneydoğu Avrupa'nın istikrar noktası olarak Balkanların geleceğinin çizilmesinde önemli rolü olduğunu kaydeden Tadiç, iki ülkenin de AB'ye üyelik için çalıştığını söyledi. AB'yi ''insanoğlunun en büyük barış projesi'' olarak niteleyen Tadiç, Türkiye'nin Sırbistan'ın, Sırbistan'ın da Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğini vurguladı. Tadiç, dünya ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini belirterek, iki ülkenin bu alandaki iş birliğinin önemine dikkat çekti. -BARIŞ ŞAPELİ- 2. Viyana Kuşatması'ndan sonra 1699 yılında imzalanan Karlofça Anlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun batıda büyük çapta toprak kaybettiği ilk anlaşma olarak tarihe geçti. Anlaşmanın ardından Osmanlı, kaybettiği toprakları geri alma siyaseti izlemeye başladı. Anlaşmanın imzalandığı yapı, 1710 yılında şapele çevrildi. Barış Şapeli olarak adlandırılan yapıda, anlaşmayı imzalayacak tarafların geçtiği dört kapıdan biri olan ve Osmanlı temsilcisinin kullandığı Doğu Kapısı'nın yerine ''Türkler bir daha bu kapıdan geçip Avrupa'ya gelmesin'' diye bir duvar örüldüğü belirtiliyor. Duvar geçtiğimiz aylarda Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Süha Umar'ın girişimleri sonucu yıkıldı. AA 616984 Manisa domuz gribi şüphesi ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Manisa domuz gribi şüphesi MANİSA Manisa Devlet Hastanesi'nde bir kişi, domuz gribi şüphesiyle yoğun bakım servisine alındı. Salihli ilçesinde oturan Yusuf Demirtaş (28) isimli hastanın, İstanbul'da yurt dışından gelen bir kişiyle temasta bulunduğu iddia edildi. Önce İstanbul'da fenalaştığı belirtilen Demirtaş, Salihli'ye döndüğünde de aniden rahatsızlandı. Domuz gribi şüphesi sebebiyle ilçedeki devlet hastanesine götürülen Demirtaş, Manisa Merkez Efendi Devlet Hastanesi'ne, oradan da Manisa Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Yoğun bakım servisine yatırılan hasta karantinaya alındı. Demirtaş'ın kan numunelerinin İstanbu'la gönderildiği, muhtemelen yarın sonuçların geleceği kaydedildi. Bu arada, Manisa Valisi Celalettin Güvenç, hastaneye giderek Yusuf Demirtaş'ın durumu hakkında bilgi aldı. Güvenç, ardından çevre illerin valileriyle toplantı düzenledi. 27.10.2009 GÜNDEM 616969 Küresel Piyasalar Düşüşte : Küresel Piyasalar Düşüşte Asya borsalarında aşağı yönlü hareketler ön planda. Avrupa borsaları yine karışık. İMKB'de ise hisse senetleri ortalama %0,32 değer yitirdi. Yayına Giriş: 27.10.2009 12:58:59 Güncelleme: 27.10.2009 12:58:59 Küresel piyasalarda aşağı yönlü hareketler ön planda. İstanbul Borsası Ulusal-100 Endeksi birinci seansı 166 puan azalarak, 51 bin 63 puandan tamamladı. Dünya borsaları yön arayışıyla, karışık bir tablo çiziyor. Piyasalar, makro ekonomik göstergelerle şirket haberlerini takip ediyor. New York Borsası'nda dün (26.10.2009) Dow Jones Sanayi Endeksi yüzde 1,04, teknoloji göstergesi Nasdaq ise yüzde 0,58'lik düşüş kaydetti. Asya borsalarında bugün (27.10.2009) aşağı yönlü hareketler ön planda. Avrupa borsalarında yine karışık yatay seyir hakim. Yurt içinde dış piyasalardaki gelişmeler yakından izleniyor. İstanbul Borsası'nda hisse senetleri günün ilk yarısında ortalama yüzde 0,32 değer yitirdi. Serbest piyasada Amerikan Doları lira 48 kuruş, Avro ise lira 21 kuruştan işlem görüyor. 616735 Ibrahimoviç'ten mermi gibi gol! 11.14 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Ibrahimoviç'ten mermi gibi gol! 'nın 8. hafta maçında Zaragoza'yı 6-1 mağlup ederken Zlatan 'in golü haftaya damgasını vurdu. Zlatan'ın attığı golde topun saatte 103 km hıza ulaştığı belirtildi. La Liga'nın 8. hafta maçında Barcelona sahasında konuk ettiği Zaragoza'yı 6-1 mağlup etti. ekibine galibiyeti getiren golleri 24, 41 ve 86'da Keita, 29 ve 56'da Ibrahimovic ve 80. dakikada Messi atarken, Zaragoza'nın tek golünü 78'de Lopez kaydetti. Bu sonuçla Barcelona puanını 22'ye yükseltti ve liderliğini sürdürdü. İBRAHİMOVİÇ: TOPA SERT VURMAYI MJLOVİÇ’TEN ÖĞRENDİM FC Barcelona’nın İsveçli forveti Zlatan İbrahimoviç’in geçen hafta sonu Real Zaragoza’ya serbest vuruşta attığı golde topun saatte 103 kilometre hızla gittiği belirtildi.          Barcelona’nın 6-1 kazandığı maçta, serbest vuruştan skoru 2-0’a getiren golü atan İbrahimoviç’in topa verdiği hız İspanya’da konuşuluyor. Geçen sezon İnter formasıyla İtalyan liginde serbest vuruştan iki gol atan İbrahimoviç’in bu gollerin birinde topa saatte 124 kilometrelik hız verdiği hatırlatıldı. İsveçli futbolcu, topa sert vurmayı İnter’deyken Sinisa Mihajloviç’ten öğrendiğini açıklarken, "Zaragoza maçında serbest vuruşu ben kullanmak istedim, çünkü İtalya’da bu tip vuruşlarda çok çalışma yaptım. Antrenmanlarda eğer yanınızda Mihajloviç gibi biri bulunuyorsa sert şut çekmeyi öğreniyorsunuz. O, topa iyi ve sert vurmayı bilen bir futbolcu" dedi.          Real Zaragoza’ya attığı golden dolayı heyecanlandığını ve çok mutlu olduğunu kaydeden İbrahimoviç, Barcelona’ya artık uyum sağladığını ve fiziksel olarak kendisini çok iyi hissettiğini söyledi. . . 616293 BÜLENT KORUCU Komplo belgesi, neden şimdi? Sorgucuları, demokratik refleksle konuya yaklaşanlar ve minder dışına taşımaya çalışanlar diye iki gruba ayırabiliriz. Birinci gruptakiler tabiatıyla önce muhtevaya odaklanıyor. Meşru hükümeti de kapsayacak şekilde, halkın psikolojik harp taktikleri ile sindirilmesi, yoktan suç delilleri oluşturulması, medya kullanılarak yargısız infazlar yapılması gibi tüyler ürpertici girişimler sorgulanıyor. Kimsenin bu hak ve yetkiye sahip olmadığı vurgulanıyor. Yine bu minval üzerine belgede imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in tek başına olup olmadığının cevabı aranıyor. Albay Çiçek'i günah keçisine dönüştürüp gerçek suçluların aradan sıvışmaması için karanlık bölgelere ışık tutuluyor. Belgenin üretilmesi ve deşifre olunca karartılması fiillerine bizzat katılan veya ihmali ile yardım ve yataklık edenler ırgalanıyor. İddia edilen Ergenekon Terör Örgütü'nün muhtemel uzantılarını kestirebilmek için mesai harcanıyor. Konuyu minder dışına taşımayı amaçlayanlar da birtakım sorular gündeme getiriyor. Mesela 'neden şimdi ortaya çıktı?' deniyor. En mantıksız soru bu, zira Türkiye'nin gündemi hiç soğumadığı için ne zaman ortaya çıksa aynı şeyler söylenebilir. İşin ilgi çekici yanı bazıları 'neden bu kadar gecikti?' derken, bir kısmı ise 'niye bu acele?' havasında. Askerî şahısların sivil mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili kanunun Anayasa Mahkemesi'ndeki sürecine dikkat çekenler ihbarcı subayı 'aceleci' bulurken; gecikme eleştirisini yapanlar somut gerekçe sunamıyor. Ortaya çıkarsa ancak ihbarcı cevaplayabilir. Kişisel kaygılar veya konjonktürel gerekçeler olabilir, hiç önemi yok. Belgenin hazırlayıcıları ve içeriğinin vahametini örtecek malzeme buradan çıkmaz, boşuna uğraşıyorlar. Diğer soru "neden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na değil de İstanbul'daki Ergenekon savcılarına gönderildi?" şeklinde. Belgenin ilk kez Ergenekon Terör Örgütü davası tutuklusu avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda yakalandığı görmezden geliniyor. Ankara'nın sadece belgenin sahte olma ihtimalini araştırdığı biliniyor. Belge gerçekse ve ilk olarak bir Ergenekon tutuklusunda ele geçirilmişse adresi bellidir. Ankara'ya gitseydi bile Ergenekon savcılarına iletilmesi dışında bir şey olmazdı. Açıkçası bu kapıdan da ekmek çıkmaz. 'Neden medyada ihbar mektubu ile ilgili haberler yer alıyor?' sorusu da çok mantıklı değil. Kamu adına görev yapan medyanın, hükümete ve sivil halka yönelik provokasyon planlarına duyarsız kalması, kendini inkâr anlamı taşır. Aslında soruyu şu şekilde sormak daha doğru olur: Neden bazı şeyler hakkında işlem yapmak için medyada yer alması bekleniyor? Medya bu konulara ilgi göstermeseydi aynı sonuçlar ortaya çıkar mıydı? Kırık kolu yenden çıkarmanın yegâne yolu basın gücü gibi gözüküyor. Mesela nöbette uyuyan askere ceza olarak pimi çekilmiş el bombası verilmesi ve dört erin şehit olması... Basına aksetmeseydi olay kaza ve eğitim zayiatı olarak kayıtlarda durmaya devam mı edecekti? Hükümete ve millete komplo planı, basının takibine rağmen örtbas edilmeye çalışıldığına göre; medya olmasaydı sorusunun cevabını düşünmek bile istemiyorum. Mızrak bu sefer çuvalı parça parça etti. Eski oyalama taktikleriyle sonuç alma imkânı kalmadı. Artık gerçekliği kesinleşen belgenin muhtevasını ve bütün failleri konuşma zamanı. Hiçbir illüzyon, seçilmiş meşru hükümete karşı komplo kurmayı göze almış bir cuntanın varlığını örtbas edemez. Halk buna müsaade etmez. Kendini inkâr etmeyi göze almayan siyasî irade de bunu hazmedemez. Ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi "Türk ordusu da bu lekeyi kabullenemez." Kabullenmediğinin en bariz göstergesi büyük riskleri göze alan şerefli Türk subayı değil mi? 616194 İshporta İkitelli'de! İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU İshporta İkitelli'de! EKONOMİ SERVİSİ Beyaz eşyadan mobilyaya, elektronik eşyalardan zücaciyeye kadar her türlü ev ihtiyacının karşılanabileceği İshporta Bazaar, İkitelli Organize Sanayi Bölgesinde açıldı. DVD Player'dan, Lcd Tv'ye, yemek takımından, beyaz eşyaya, mobilyadan, elektronik aletlerine kadar birçok ürün yüzde 40 yüzde 70 oranında açılışa özel uygulanan indirimle satıldı. Açılışa özel promosyonlu ürünlerin satış fiyatları Dvd Player 100 TL'den 19 TL'ye satılırken, 37 Lcd Tv 650 TL'den 299 TL'ye, 82 Ekran Lcd Tv 1.100 TL'den 459 TL'ye, Flat Tv 350 TL'den 129 TL'ye, çamaşır makinesı 690 TL'den 349 TL'ye, çift kapılı buzdolabı 950 TL'den 549 TL'ye satıldı. 27.10.2009 EKONOMİ 616590 Nefes nefese rekora doğru Karakter boyutu Nefes nefese rekora doğru 27.10.2009 09:50Güneydoğu'da bir sınır karakolunu korumakla görevli komanda tugayının hikayesini anlatan 'Nefes/Vatan Sağolsun' filmi vizyondaki 10. gününde 814 bin kişilik izleyici sayısına ulaştı. İlk haftasında 554 bin kişi tarafından izlenen film, haftasonu da 259 bin kişi tarafından izlendi. Böylece geçen hafta sinema izlemeye gidenlerin yüzde 68'i 'Nefes/Vatan Sağolsun'u tercih etmiş oldu. 617001 Hakim 13 CHP'liyi uyardı: Biraz ayrılın ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Hakim 13 CHP'liyi uyardı: Biraz ayrılın Ergenekon soruşturması kapsamında ikinci ve üçüncü iddianamenin sanıklarının yargılandığı duruşmada ilginç diyaloglar yaşandı. 53'ü tutuklu 108 sanıklı ikinci Ergenekon davasının 9. duruşmasında mahkeme heyeti iddianamenin okunmasına devam etmek istedi. Ancak, Tuncay Özkan ve Adil Serdar Saçan'ın aralarında bulunduğu bazı sanıklar yetki ve görev itirazında bulundu. Mahkeme, bu talebi görüşmek için ara verdi. İddianamenin okunmasına ancak 14.00'te geçilebildi. 20 Temmuz'da başlayıp Eylül'de birleştirilen iki davada hâlâ iddianamenin okunması tamamlanamadı. İki hafta önce İstanbul Emniyet mensupları ile İstanbul Adliyesi'nde görevli hâkim ve savcıların iftar yemeği nedeniyle mahkemeyi reddeden sanıklar, duruşmaya iki hafta ara verilmesine sebep olmuştu. ERUYGUR VE TOLON YİNE GELMEDİ İstanbul 13. Ağır Ceza Mahke-mesi'nce yapılan davanın dünkü duruşmasına 49 tutuklu sanık ile Sinan Aygün ve Yalçın Küçük'ün aralarında bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar katıldı. Emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon davaya gelmedi. CHP'li 13 milletvekilleri de duruşmayı izledi. 'EN AZINDAN AVUKATLARDAN AYRILIN' Milletvekilleri yine sanık avukatları bölümüne geçti. Mahkeme başkanı, sanık avukatlarının kimliklerinin tespit edildiği sırada milletvekillerini tanımadı. Başkan, "Orada oturan beyefendiler kim?" diye sordu. CHP milletvekili Atilla Kart, CHP milletvekilleri olduklarını söyledi. Bunun üzerine Şengün, "En azından ayıralım avukat arkadaşlardan." diye cevap verdi. Mahkeme başkanı, önceki celsede mahkeme hâkimlerine yönelik yapılan reddihâkim talebinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ikinci heyeti tarafından reddedildiğini açıkladı. Sanık avukatlarının buna yaptığı itirazı da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin inceleyip reddettiğini bildirdi. Duruşma savcıları iddianameyi okumaya hazırlanırken tutuklu sanıklar ve avukatları usule ilişkin itirazlarını bildirmek için söz aldı. Zaman Gazetesi'nin haberine göre, Tuncay Özkan, söz istedi, ancak mahkeme başkanı iddianamenin okunacağını, taleplerini sırası gelince bildirmeleri için söz verileceğini belirtti. Bu sırada söz isteyen Adil Serdar Saçan, mahkemenin olağanüstü yargılama yapıp yapmadığı konusunda karar alınmasını talep etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin iki ayrı heyet olarak değil iki ayrı mahkeme olarak yargılama yaptığını ileri süren Saçan, "Siz 13. Ağır Ceza Mahkemesi olarak, Adalet Bakanlığı ve HSYK yerine geçip, kanuna karşı hile ile iki ayrı mahkeme kurdunuz. Hem görevsiz hem de yetkisizsiniz. İkinci heyet hangi kararla kim tarafından kuruldu öğrenmek istiyorum." dedi. Bu talepler konusunda görüşü sorulan savcı Mehmet Ali Pekgüzel, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin HSYK'nın kararı sonucu oluşturulduğundan bu talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirdi. Mahkeme heyeti, talebi görüşmek için duruşmaya ara verdi. Heyet, yaptığı değerlendirmede İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin iki heyet olarak çalışmasına ilişkin yetki ve görevsizlik yönündeki itirazlarını reddetti. İş yoğunluğu nedeniyle HSYK'nın kararıyla, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yeni hâkimlerin atandığı ve yetkilendirilmelerinin yapıldığı belirtildi. Heyetin çekilme gibi bir düşüncesinin bulunmadığı açıklanan kararda, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde biri başkan üyenin bulunduğu ve ilgili yasanın üye sayısını sınırlamadığı anlatıldı. Atamaların Anayasa ve kanunlara uygun olarak HSYK tarafından yapıldığının altı çizildi. HSYK'nın kararlarına yargı yolunun kapalı olduğu belirtilerek "HSYK'nın gerek gördüğü durumlarda birden çok ve yeteri kadar üye ataması" yaptığı anlatıldı. Duruşmanın öğleden sonra başlayan bölümünde Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, ikinci ve üçüncü iddianamenin genel bölümlerinin okunmasının bittiğini, bundan sonra sanıkların hukuki durumlarının ve değerlendirildiği ve delillerin anlatıldığı bölümün okunacağını aktardı. Savcı Pekgüzel, ikinci iddianamenin ilk sanığı ve Ergenekon örgütü liderlerinden olduğu iddia edilen Şener Eruygur'a ait bölümü okudu. Eruygur'un askerlik görevi sırasında ve emekli olduktan sonra suç işlemeye devam ettiği anlatıldı. Ergenekon örgütünün hem sivil hem de asker boyutu olduğu iddia edilerek, Eruygur'un askeri görevindeyken Cumhuriyet Çalışma Grubu (CÇG) oluşumu içinde fişleme, gizli kayıt gibi yasadışı faaliyetler yaptığı kaydedildi. 27.10.2009 GÜNDEM 617414 Durmuş'un '2.kriz' sorusuna cevabı Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, IMF ile anlaşmaya ihtiyaç bulunup bulunmadığı ile ilgili soru üzerine kısa vadede ''biraz daha hızlı büyümek, özel sektörün eline daha fazla kaynak bırakmak ve Hazinenin borçlanma oranlarını azaltmak için dış kaynağa ihtiyaç bulunduğunu'' belirtti. Yılmaz, orta ve uzun vade için ise artık ''Türkiye'nin kendi işlerini kendisinin görebiliyor olması gerektiğini'' kaydetti. Yılmaz, IMF ile bir anlaşmaya ihtiyaç bulunup-bulunmadığı yönündeki soruya karşılık, bu ay başında ve geçtiğimiz günlerde yaptığı iki ayrı açıklamanın birbirine çelişik göründüğünü ancak kısa ve orta vadeye ilişkin görüşlerini içerdiğini kaydederek, konuya açıklık getirdi. ''Aslında çelişki söz konusu değil, bunlar birbirlerini tamamlayan öğeler'' diyen Yılmaz, şöyle devam etti: ''Türkiye krizde likidite yönetimi yapmıyor. Bizim şu anda geldiğimiz nokta, daha önceki IMF anlaşmalarında ihtiyaç duyduğumuz, denizin bittiği yerde IMF'nin kapısına gittiğimiz nokta değil. Şu anda 'biz daha hızlı nasıl büyüyebiliriz' sorusunu soruyoruz ve bununla ilgili de 'kaynağa ihtiyacımız var mı' sorusu bulunuyor. Eğer biraz daha hızlı büyümek istiyorsak, özel sektörün eline biraz daha fazla kaynak bırakmak istiyorsak, Hazinenin borçlanma oranlarını azaltmak istiyorsak, bizim bir dış kaynağa ihtiyacımız var. Fakat uzun vadede artık bizim kendi işlerimizi kendimizin görebiliyor olması gerekir. İşte bu orta vadeli program böyle bir adım ve bir daha biz işlerimizi yanlış yaparak denizin bittiği noktada kaynak bulmak için başka bir yerlere gitmemiz gerekmemeli. Mezun olmanın anlamı bu. Birisi orta vadeli. Kısa vadede ise eğer biraz daha hızlı büyümek, hazinenin yüzde 100'ün üzerine çıkan borçlanma oranlarını azaltmak istiyorsak ve reel sektöre kaynak bırakmak istiyorsak, bizim dış kaynağa ihtiyacımız var.'' Yılmaz, başka bir soruyu yanıtlarken küresel krizde ikinci bir dalga geldiğinde, ikinci bir faiz indirimi süreci başlatmayı öngördüklerini ifade ederek, ''Bunun olma olasılığı nedir diyorsunuz? Sıfır değil, 100 de değil. Sıfır ile 50'nin arasında bir yerde, 50'den az'' dedi. ''FONLAMA POLİTİKASINDA ŞU AN DEĞİŞİKLİK YOK, HAZİNEYLE ÇALIŞIYORUZ'' 2010 yılı Hazine borçlanma faizlerine ilişkin tahminine yönelik soruya karşılık Yılmaz, bugün gelinen noktada Merkez Bankasının piyasayı fonlaması açısından herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını, eldeki veriler çerçevesinde piyasayı fonlamaya devam edeceklerini kaydetti. Yılmaz, bu konuda likidite yönetiminin nasıl olacağı ile ilgili soru üzerine de şu an fonlama politikasında herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını, ancak Hazine ile bir çalışma yürütüldüğünü kaydetti ve özetle şunları söyledi: ''Ancak önümüzdeki dönemde IMF ile herhangi bir anlaşma yapılıp yapılmaması, Hazinenin buna paralel fonlama maliyetini aşağıya çekip çekmemesi, onun dışında bizim zorunlu olarak, bunun altını çiziyorum zorunlu olarak çünkü gerçekten bilançomuzda 2010 yılında, 2001, 2000 yıllarında bankacılık sistemimizi yeniden yapılandırmak üzere aldığımız kağıtların vadesi geliyor ve sıfırlanacak. Dolayısıyla dışardan bakan için bizim merkez bankası bilançosu, para kurulu uygulayan bir ülke gibi görünümü olacak. Özellikle İMKB ve ters repo piyasasında yapılan işlemler nedeniyle teminat veriyoruz, teminata ihtiyacımız var.Dolayısıyla bir portföy oluşturmak durumundayız. Bununla ilgili olarak Hazineyle koordinasyonumuz devam ediyor, üzerinde çalışıyoruz, açıklayıcı bilgiyi sanırım 10 Aralık'ta, 2010 yılı para politikası genel çerçevesiyle ilgili basın toplantısında sizlerle paylaşacağız.'' Bu arada Yılmaz, toplantının ardından gazetecilerle sohbeti sırasında bir soruyu yanıtlarken ellerinde 18 milyar liralık hazine kağıdı olduğunu, vadesi gelecek tutarın milyar lirayı bulduğunu bildirdi. ''2010 BÜTÇE BÜYÜKLÜKLERİ, MALİ ÇERÇEVEYE UYGUN'' Bir gazetecinin Türkiye'nin gelecek yıl krizden çıkma stratejisinin özel tüketim harcamalarının artmasına dayandırıldığına işaret ederek, ''2010 bütçesi büyüklüklerini gerçekçi bulup bulmadığını'' sorması üzerine Yılmaz, önümüzdeki dönemde çizilen bu çerçeve içinde iktisadi faaliyette toparlanmanın kademeli ve yavaş olacağını, ilk çıkışın da özel tüketim talebinden geleceğini düşündüklerini anlattı. Yılmaz, ''Biz meclise sunulmuş olan bütçenin öngördüğü büyüklükleri, daha önce ortaya konulan mali çerçeveye uyduğunu düşünüyoruz ve politikalarımızı da ona göre oluşturduk'' dedi. Durmuş Yılmaz, 2010 yılı için öngörülen memur maaş artışlarının enflasyon hedefleri açısından değerlendirmesi sorulduğunda da söz konusu artış oranlarının bütçe büyüklükleri içine yerleştirildiğine dikkati çekerek, bu çerçevede politikalarını oluşturduklarını söyledi. Yılmaz, ''Eğer ileride yüzde 2,5 yüzde 2,5'un üzerine ilave bir artış olur, bu da bütçe sınırlarını zorlar ve mali disiplini olumsuz yönde etkilerse, bunun elbette para politikası üzerinde de etkisi olacaktır. Bunu da zaman düşünmek zorundayız'' diye konuştu. DOMUZ GRİBİ Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, domuz gribiyle ilgili bir soru üzerine de bunun ekonomi için bir risk olduğunu belirterek, Merkez Bankası olarak yaklaşık yıl önce ''böyle bir durum ortaya çıkarsa ne yapabiliriz'' sorusunu gündemlerine aldıklarını söyledi. Yılmaz, ''Özellikle ödemeler sisteminin aksamadan sürmesi ve mali sistemin aksamadan yürüyebilmesi için böyle bir durum ortaya çıktığında bu tür işleri yapan personelimizi nasıl koruyabiliriz sorusunu sorduk ve bununla ilgili olarak da bir takım çalışmalar yaptık. Bizim gündemimizde. Ama bugün itibariyle alınmış, atılmış somut bir şey yok. Ancak kilit personeli etkilemeye başlarsa ne yapabiliriz sorusunun planlaması yapılıyor'' dedi. AA 617718 İran ile Türkiye'den radikal işbirliği Rahimi, İran Ticaret, Sanayi ve Madenler Odası'nda düzenlenen Türk-İran İş Forumu'nda bir konuşma yaptı. İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Rahimi, yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan övgüyle söz ederek, Erdoğan'ın İslami arma ve markalı, değerli bir geçmişe sahip politikacı olduğunu kaydetti. Müslümanların dünya nüfusunun yüzde 25'ini kapsamasına rağmen, aralarındaki ticaret oranının yüzde 1.5 gibi düşük bir oranda gerçekleştiğini anlatan Rahimi, bu oranın artırılması gerektiği üzerinde durdu. ''İki milletin yolundaki ticareti engelleyici engeller kaldırıldı. İnşallah her alanda bu engeller birer birer kaldırılsın'' diyen Rahimi, bugün yaptığı görüşmede, Başbakan Erdoğan'ın ''İki ülke arasındaki ticaret hacminin 20 milyar dolara çıkartılması'' hedefi koyduğunu, kendisinin ise ''Neden 30 milyar dolar olmasın?'' dediğini aktardı. Rahimi, ''İki Müslüman ülke olarak kardeşlik anlaşması yaptık. İki ülke halkının mutlu olması ve yücelmesi için bütün engelleri kaldırmaya karar verdik'' dedi. İki ülkenin kendi paralarıyla ticaret yapmasının söz konusu olduğunu açıklayan Rahimi, Türkiye ile İran arasında ortak uçak şirketi kurulması gerektiğini söyledi. Rahimi, İranlı iş adamlarına da seslenerek, ticari alışverişlerini diğer ülkeler yerine, Türkiye üzerinden yapmalarını istedi. Bazı ülkelerin İran'a düşmanlık yaptığını kaydeden Rahimi, İran'lı iş adamlarının bu ülkeler yerine Türkiye'yi tercih etmeleri gerektiğini dile getirdi. Rahimi, bazı ülkelerin İran'a karşı hasmane tutum içerisinde olduğunu ifade ederek, ''Türkiye ise bağımsız, Müslüman Sayın Erdoğan gibi bir liderin yönetiminde'' diye konuştu. AA 2009-10-27 21:44:41 Ya ıkı ulke arasındakı tıcaretın nasıl yurudugunden haberlerı yok yada milletle dalga gecıyorlar kardeşim ticaretin gelişmesi için once gumrugu kaldırıp ticareti katır sırtından kurtarın iranla ticaret su anda katırtransport la yuruyor 60 ar kiloluk çuvallarda bu kaçakçıların pkk nın ve sınırdakı pastarların işine yarıyor once bunu duzeltın tıcaret normal kaıdesınde yurusun aynı işi rusya ilede yaptınız sonuc ne oldu koskoca bir hiç afaki hayal sözleşmelerle katkı saglanmaz tıcarete Halil Calkap 2009-10-27 20:55:24 radikal olduğumuz aşikar artık... adam da söylemiş.. geçmişindeki MARKASI vizyonu hakkında fikir veriyor herkesin.. 1939 1939 2009-10-27 20:47:28 Geçmişte Sadece tek iyi gecnie bilgiği tek komşusu olan ve komşusu sadce yavru vatan k.kıbrıstan başka etrafındakileri hep düşman ve şuphe gözuyle bakan.Ataturkun Dediği yurtta sulh,cihanda sulh sözunun tersine Yurtta SUR Cihanda SUR olan Sahte kemalistlerle yönetildi bu millet... Şimdi geliğimiz durum çok şukur Allahımaki Komşularıyla Ekonomik işbirliği yapıp İslam Devletlriyle ortak harket ederek İslamın Tek yumruk Altında Öncü Bİr Lider Konumundadır bu memleket.İslamiyetin Koruyucusudur bu memleket... mehmet ceylan 2009-10-27 19:45:33 cok eski zaman degil yada yil once ne idik simdi ne olduk yuksel benim guzel ulkemyuksel israil den almanya dan fransa dan neyin eksikbu yuce ve garib ten olusan ulkemkuru ekmek sukur eden fakirim ne den yukselmesin '. .yine de kurdu, turku ya bana ne ne olursan ol yeter ki topraga ait olsun can gurban gardas can .ozledigim hasretine oldugum topragina yuz surdugum cennet vatan ulkem kal saglicakla fatih odunkesen 616484 Genetiği değişen gıdaya sıkı takip Tarım Bakanlığı’nın yönetmeliğine göre belirlenen hükümlere aykırı olan GDO’lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali ve transit geçişi yasak olacak. GDO’lu ürünler, bebek mamaları ve formülleri, devam mamaları ve formülleriyle bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılamayacak. Antibiyotiklere direnç genleri içeren GDO ithal edilemeyecek. Ürün en az yüzde 0.9 GDO içeriyorsa GDO’lu kabul edilecek. Yönetmelik GDO üretimine kontrollü üretim izni veriyor. AA 617365 "Daha duyarlı olmalıyız" "Daha duyarlı olmalıyız" AA Giriş Saati 27.10.2009 14:34 Güncelleme 27.10.2009 14:34 TBMM Başkanı ve Cumhurbaşkanı Vekili Mehmet Ali Şahin, terör örgütü ve terör örgütüne sempati duyanların, çok kötü bir sınav verdiğini ifade ederek,''Başta Hükümet olmak üzere tüm yetkililer, bundan sonra çok daha duyarlı ve hassas olmak durumundadırlar'' dedi. Şahin, çeşitli illerden gelen şehit aileleri derneklerinin yöneticilerini kabul etti. Şehit ailelerinin, Kandil Dağı ve Mahmur Kampından gelen bir grup terör örgütü üyesinin, geliş ve karşılanış şekline ilişkin eleştirileri üzerine Şahin, Etkin Pişmanlık Yasasından yararlanmak için yasanın yürürlüğe girdiği 2005'den bugüne kadar geçen süre içerisinde 870 terör örgütü üyesinin başvurduğunu bildirdi. Şahin, ''Bu yasadan yararlanmak için ilk başvuran (bu) 34 kişi değil. Ama hiçbiri, böylesine çirkin bir görüntüye sebep olmamışlar. Asıl sizi ve bizi de rahatsız eden bu görüntülerdir. Bu, ibret alınabilecek, bundan sonra nasıl hareket edilmesi gerektiği bakımından, bir deney tahtası olabilecek bir görüntü olarak da hafızalarımızda muhafaza edelim. Bu bir denemedir. Görelim bakalım ne yapıyorlar?'' diye konuştu. Bu konuda terör örgütü ve ona sempati duyanların çok kötü bir sınav verdiğini dile getiren Şahin, ''Millet nezdinde de vicdanlarda da mahkum olmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve devlet yetkisini kullanan başta Hükümet olmak üzere tüm yetkililer, bundan sonra bu konularda çok daha duyarlı ve hassas olmak durumundadırlar'' dedi. Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616297 22 Temmuz seçimleri de andıçlanmış Belgeler arasında yer aldığı öğrenilen sayfalık ek dosya, askerin siyasete müdahale çabasına dair önemli ipuçları veriyor. Dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Nusret Taşdeler tarafından 'gizli' ibaresiyle hazırlandığı iddia edilen ve üst komuta kademesine sunulduğu tahmin edilen raporda, 22 Temmuz 2007'deki genel seçimler ele alınmış. Eylül 2007 tarihli raporda, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına seçilmesinden başörtü meselesiyle ilgili anayasa değişikliği kararına, YAŞ kararlarının yargı denetimine açılmasından sivil anayasa tartışmalarına kadar pek çok mesele 'sancılı sürecin işaretleri' olarak belirtiliyor. Taşdeler'in imzasıyla ve "Genelkurmay Başkanı'nın emriyle" hazırlandığı ileri sürülen belgenin en çarpıcı noktası, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi ve eşinin başörtülü olmasından duyulan kaygıların açıkça dile getirilmesi olarak öne çıkıyor. Türkiye'nin ılımlı İslâm düzenine girdiği öne sürülen belge, TSK'nın TBMM tarafından kurallara uygun olarak seçilen Gül'ün cumhurbaşkanlığına karşı çıkacak geçerli bir gerekçenin bulunmadığını da kabul ediyor. Raporda, "Başbakan'a yapılan tüm telkinlere rağmen Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilmiştir." ifadesi yer alırken, AK Parti'nin Gül'den dolayı yaşanacak sıkıntıları göğüslemeye hazır olduğuna vurgu yapılıyor. Hayrünnisa Gül'ün Çankaya'ya çıkmasının ardından kamuoyu ve medyada başörtüsünün normalleştirildiği aktarılan raporda, başörtüsünün kamusal alanlara girmeye başladığına dikkat çekiliyor. DEMOKRASİ GÜÇLENDİKÇE SİYASETE MÜDAHALE EDEMEME ENDİŞESİ Yeni dönemde Türk Silahlı Kuv-vetleri'nin (TSK) işbirliği yapabileceği kuruluşların azaldığının altı çizilen raporda, TSK'nın yeni politikalar belirlemesi gerektiği savunuluyor. Taşdeler'in hazırladığı rapor, TSK'nın demokrasinin güçlendiği süreçte siyasete müdahale edip edemeyeceğinin endişesini taşıyor. Raporun "Yeni dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri" başlıklı kısmında, "TSK'nın hali, hazırda siyasî gelişmeleri etkileme veya yönlendirme imkânının ne olduğu, daha doğrusu, bu imkânın kalıp kalmadığının belirlenmesi de önem taşımaktadır." deniliyor. AK Parti'nin politikalarından taviz vermeyeceği öne sürülürken, TSK'nın buna nasıl müdahale edebileceğinin ayrıca görüşülmesi gerektiği kaydediliyor. Belgede, "Demokratik Türkiye Partisi (DTP) ile ilgili hususlar" başlığı altında DTP'nin Meclis'e girmesi talihsizlik olarak nitelendiriliyor. DTP'nin demokratik bir platformda görüşlerini dile getirmek için değil, devletle kavga etmek niyetinde olduğu ileri sürülüyor. 616820 Bursa Oto Şov'un en pahalı araçları satıldı Bursa'da, devam eden Bursa Oto Şov 2009 Fuarı'nda ve 'in 433 bin ve 421 bin liralık fiyatlarıyla sergilediği lüks modelleri, ilk günde alıcı buldu. Otomobil firmalarının 2010 model otomobil ve ticari araçlarını sergilediği Bursa Oto Şov Fuarı, Tüyap Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi'nde devam ediyor. Otomobil değiştirmek isteyen ve ilk kez sahip olmayı planlayanlar başta olmak üzere çok sayıda kişi tarafından ziyaret edilen fuarda, en büyük ilgiyi küçük hacimli motora sahip araçlar ve yakıt maliyeti nedeniyle dizel olanlar görüyor. Fuarda sergilenin lüks otomobiller de ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor. ve 'in sergilediği ve sedan lüks araçlar, özellikleriyle dikkati çekiyor. stant yetkilileri, fiyatları 400 bin liranın üzerine kadar çıkan otomobil ve jiplerin yaşanan ekonomik gelişmelere rağmen beklenenin üzerinde ilgi gördüğünü söyledi. Fuara getirdikleri içinde en pahalı modelleri olan 740Li sedan modelinin fuarın üçüncü gününde satıldığını bildiren yetkililer, "Müşteri bu otomobil ile cip arasında kaldı. Ancak son tercihini 433 bin liralık fiyata sahip bu otomobilden yana kullandı. Bu aracın standart paketi 171 bin euro. Opsiyonel donanımı ile fiyat 25 bin euro artıyor" dedi. Yetkililer, silindirli bu aracın birçok özelliği bulunduğunu belirterek, "Televizyona sahip arka koltuk eğlence sistemiyle yolculuk yapan sıkılmıyor. Arka ve yan kamerası bulunuyor. Kapılar tam otomatik. Kapının kapanmama durumu söz konusu olmuyor. Araç kapıları kendi kapatabiliyor. Otomobil, yola göre kendini ayarlıyor. Düz asfalt ve mıcır yolu ayırt edebiliyor" diye konuştu. 'in aracından adet satıldı yetkilileri ise 421 bin liralık fiyatıyla sergiledikleri 350 CDI modelinden fuarda adet sattıklarını vurgulayarak, halen talep aldıklarını, fuar sonuna kadar daha fazla satış yapabileceklerini söylediler. Bu araç için finansman da sağlandığını belirten yetkililer, bankanın bu araç için 36 vadeyle 200 bin liralık kredi verdiğini ve aylık geri ödemesinin bin 87 lira olduğunu belirttiler. Dönüş açısına uygun farlar, ön ve arka eğlence paketine sahip otomobilin sergiledikleri en pahalı araç olduğunu ifade eden yetkililer, "Otomobilde ayrıca, ön ve arka koltuklarda ısıtma, arka koltuklarında masaj ve hafıza, ışığa duyarlı iç ve dış sol dikiz aynası da bulunuyor. Otomobil, sürücüsüne seyir halinde yüksek güvenlik sağlıyor" dedi. 617780 Aydın'da trafik kazası: 18 yaralı ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Aydın'da trafik kazası: 18 yaralı Aydın'da minibüs ile otomobil çarpıştı. İlk belirlemelere göre 18 kişi yaralandı AYDIN (A.A) Aydın-Söke kara yolunda minibüs ile otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen kazada, ilk belirlemelere göre 18 kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Aydın-Söke yolu Argalı mevkisinde 35 HCP 48 plakalı minibüs ile 09 DT 245 plakalı otomobil çarpıştı. Kazada ilk belirlemeye göre 18 kişi yaralandı. Yaralılar, bölgedeki çeşitli hastanelere kaldırıldı. Sürücülerin ve yaralıların kimliklerinin belirlenmesi için çalışmalar devam ediyor. 27.10.2009 GÜNDEM 617453 Atardamarın içine suni damar yerleştirildi Alınan bilgiye göre, anestezi riski bulunan, ileri derecede kalp hastası olan ve akciğer rahatsızlığı bulunan Ahmet Arslan'ın (75) karnındaki genişleyen ana atardamarına CÜ Tıp Fakültesi Kalp Hastalıkları Merkezi'nde ilk kez uygulanan endovasküler girişim (damar içinde yapılan girişim) yöntemiyle suni damar takıldı. Erzincan'da yaşayan çocuk babası Arslan, CÜ Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Öcal Berkan, Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Solak ve GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Klinik Şefi Prof. Dr. Ahmet Yılmaz'ın başkanlığındaki 20 kişilik ekibin yaptığı başarılı operasyonla sağlığına kavuştu. Hastaneden taburcu olmadan önce Doç. Dr. Öcal Berkan'ın odasına gelen Arslan, sağlığına kavuşmasında emeği geçen doktor ve sağlık çalışanlarına teşekkür etti. Doç. Dr. Öcal Berkan, yaptığı açıklamada, dünyada ve Türkiye'de yeni uygulanmaya başlayan bu yöntemi merkezlerinde de ilk kez uyguladıklarını söyledi. Anestezi riski olduğu, ileri kalp hastası ve akciğer hastası olduğu için Ahmet Arslan'a bu yöntemi uyguladıklarını ifade eden Berkan, ''Hastamızın karnındaki ana atardamarı ileri derecede genişlemişti. Damarın yırtılması halinde hastamız kan kaybından ölebilirdi. Mutlaka damarın tedavi edilmesi gerekiyordu'' dedi. Hastayı anestezi riski olduğu için klasik yöntemle ameliyata almadıklarını, bunun yerine damar içinden girişim uygulamayı tercih ettiklerini belirten Berkan, lokal anestezi uyguladıkları hastanın kasığından karın bölgesindeki ana atardamara ulaştıklarını ve başarılı bir operasyonla damarın içine suni damar taktıklarını söyledi. Klasik yöntemle yapılan ameliyatlarda hastanın haftada ayağa kalkabildiğini ifade eden Berkan, bu yöntemde ise hastanın gün sonra taburcu olabildiğini söyledi. Berkan, söz konusu yöntemin maliyetinin yüksek olduğunu sözlerine ekledi. AA 616994 Merkez'in 2009-2010 enflasyon beklentisi İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU Merkez'in 2009-2010 enflasyon beklentisi ANKARA (A.A) Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 2009 yıl sonu enflasyonunun yüzde 70 olasılıkla, orta noktası yüzde 5,5 olmak üzere yüzde 5,0-6,0 aralığında olacağının öngörüldüğünü bildirdi. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, İdare Merkezinde, bankanın 'Enflasyon Raporu'nun tanıtımına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, enflasyonun 2010 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5,4 olmak üzere yüzde 3,9 ile yüzde 6,9 aralığında gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini kaydetti.  Yılmaz, enflasyon oranının 2011 yıl sonunda yüzde 4,9, 2012 yılının 3. çeyreğinde ise 4,8 düzeyinde öngörüldüğünü belirtti. Durmuş Yılmaz, yılın son çeyreğinde kredilerdeki toparlanma eğiliminin kademeli olarak devam etmesini beklediklerini bildirdi. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, İdare Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yılın son enflasyon raporu olan 'Ekim Ayı Enflasyon Raporunu' açıkladı. Konuşmasına, yılın ayına ilişkin enflasyon verilerini değerlendirerek başlayan Yılmaz, bu dönemde enflasyondaki düşüşte gıda ve enerji kalemlerinin rolünün yanı sıra temel mal ve hizmet gruplarındaki enflasyonun da yakın tarihin en düşük seviyelerinde seyretmesinin önemli olduğunu söyledi. Yılın üçüncü çeyreğinde kamu mali dengesini sağlamaya yönelik vergi ayarlamaları nedeniyle enflasyondaki düşüşün yavaşladığını belirten Yılmaz, dayanıklı tüketim malı vergi oranlarındaki indirimlerin kademeli olarak geri alınmasının da üçüncü çeyrekte tüketici fiyatlarının oluşmasında öne çıkan bir diğer unsur olduğunu kaydetti. Yılmaz, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere bakıldığında, hizmet grubunda enflasyonun ana eğiliminin tarihsel olarak düşük düzeylerde olduğuna ve grup enflasyonunda yavaşlama eğiliminin temel alt grupların tümüne hakim olduğuna işaret ettiğini söyledi. Merkez Bankası Başkanı, 'Bununla birlikte yılın son çeyreğinde hizmet sektörünün kademeli olarak toparlanma eğilimine gireceğini, ancak fiyatların artış hızının ılımlı seyrini koruyacağını tahmin etmekteyiz' dedi. 'ENFLASYONDAKİ DÜŞÜŞ ÜLKEMİZE ÖZGÜ BİR GELİŞME DEĞİL' Son bir yıl içinde enflasyonda gözlenen hızlı düşüşün Türkiye'ye özgü bir gelişme olmadığını söyleyen Yılmaz, küresel krizin derinleştiği dönemden bu yana talep ve maliyet koşullarının yarattığı baskı sonucu enflasyonun bütün dünyada hızla gerilediğini vurguladı. Para politikası kurulu kararıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Yılmaz, Merkez Bankası olarak küresel krizin derinleştiği 2008 yılının son çeyreğinden itibaren enflasyonda hızlı bir düşüş olacağını öngördüklerini ve  iktisadi faaliyet üzerinde oluşabilecek potansiyel tahribatı sınırlamaya odaklandıklarını kaydetti. Yılmaz, bu süreçte bir yandan kısa vadeli faiz oranlarını süratli bir şekilde aşağı çekerken, diğer yandan dengeleyici bir likidite politikası izleyerek kredi piyasasındaki tıkanıklığı gidermeyi hedeflediklerini ifade etti. Gelişmekte olan ülkeler arasında, küresel krizin derinleştiği dönemden bugüne en fazla faiz indirimine giden Merkez Bankası olduklarını belirten Yılmaz, şöyle konuştu: 'Faiz indirimlerinin başladığı günden bu yana enflasyona ve iktisadi faaliyete dair açıklanan verilerin öngörülerimizi teyit etmesi, para politikası kararlarının beklentiler üzerindeki etkisini güçlendirmiş ve risk primindeki iyileşmenin de katkısıyla piyasa faizleri kademeli olarak gerileyerek tarihteki en düşük düzeylerine inmiştir. Piyasa faizlerindeki bu düşüşte Merkez Bankasının etkin iletişim politikası ve beklenti yönetimi ile Eylül ayında orta vadeli programın tutarlı ve gerçekçi olduğuna dair piyasada oluşan algılamalar da önemli rol oynamıştır.' Ekim ayında kredi koşullarındaki sıkılığı daha da azaltmak ve faiz indirimlerinin etkisini güçlendirmek amacıyla Türk Lirası zorunlu karşılık oranlarında indirime gittiklerini hatırlatan Yılmaz,  bu çerçevede yılın son çeyreğinde kredilerde toparlanma eğiliminin kademeli olarak devam etmesini beklediklerini bildirdi. 27.10.2009 EKONOMİ 617335 Kaçak göçmen teknesi battı İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Kaçak göçmen teknesi battı ATİNA (A.A) Yunanistan'ın Midilli (Lesbos) Adası kıyılarında kaçak göçmen taşıyan bir teknenin battığı, kişinin yaşamını yitirdiği, bir kişinin ise kaybolduğu bildirildi. Yunan basını, adanın doğusundaki Koraka Burnu kayalıklarına çarparak alabora olan teknede bulunan, kadın ile çocuğun hayatını kaybettiğini, kaybolan bir çocuğun bulunması için çalışmaların ise Yunan sahil güvenlik ekipleri, Super Puma tipi bir helikopter ve balıkçı teknelerince sürdürüldüğünü duyurdu. Teknede, aralarında Türk vatandaşı olduğu belirtilen, ancak kimliği açıklanmayan bir insan tacirinin de bulunduğu, 10 kaçak göçmenden oluşan bir grubun ise karaya çıkmayı başardığı ve hepsi Afgan olan göçmenlerin, ifadelerinde, "Türkiye kıyılarından denize açıldıklarını" söyledikleri bildirildi. 27.10.2009 DÜNYA 617217 İstanbul'da 29 ekim önlemleri 15.24 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 'da 29 ekim önlemleri ’da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının gerçekleşeceği yollara çıkan cadde ve sokaklar gerek görüldüğünde kademeli olarak trafiğe kapatılacak. İstanbul ’nden yapılan açıklamada, kutlamalar çerçevesinde 28 Ekim Çarşamba günü saat 18.00’de Hacı Mahmut Cami meydanından başlayıp saat 20.00’de Meydanında son bulacak Fener Alayı Yürüyüşü ve ardından Cumhuriyet konseri düzenleneceği hatırlatıldı. Bu kapsamda organizasyonun yapıldığı yollara çıkan cadde ve sokakların gerek görüldüğünde yürüyüşün bitimine kadar kademeli olarak trafiğe kapatılacağı bildirildi. Açıklamada, alternatif olarak Beşiktaş Meydanından Ortaköy istikametine gidecek sürücülerin Barbaros Bulvarı-Büyükdere Caddesi-Adnan Saygun caddesini takiben Ortaköy güzergahını kullanmalarının sağlanacağı belirtildi. . 617561 Ukrayna'da kişi domuz gribinden öldü Ukrayna'nın "Zahid.net" internet sitesinin haberine göre, Sağlık Bakanlığı Ternopol Bölge İdaresi Başkanı Bogdan Onıskiv tarafından yapılan basın açıklamasında, 26 Ekim tarihine kadar grip sonucunda oluşan komplikasyonlar sebebiyle ölen hastanın genç, fiziki olarak güçlü ve grip dışında hiçbir sağlık problemi olmayan kişiler olduğu belirtildi. Ternopol'de hızla yayılan ve henüz kaynağı belirlenemeyen bu grip nedeniyle sadece geçen hafta binden fazla kişinin sağlık kuruluşlarına başvurduğunu kaydeden Onıskiv, insanların salgını ciddiye almadıklarını, çok azının grip aşısı olduğunu ve ancak hastalığa yakalandıktan birkaç gün sonra doktora başvurduklarını ifade etti. Onıskiv, bir grip türünün ancak 10 günde belirlenebildiğini vurgulayarak, Ukraynalı ve İngiliz bilim adamlarının bu türü belirleme çalışmalarının devam ettiğini ve yakında sonuç alabileceklerini belirtti. Salgının Ternopol kentindeki çöp temizleme sorunlarıyla ilgisi bulunmadığını kaydeden yetkili, Ternopol'e gelen çok sayıda göçmenin bu hastalığı yurt dışından getirmiş olabileceğini ifade etti. AA 616369 Akif Emre: İğreti sınırlar, tampon kimlikler Akif Emre 27 Ekim 2009 Salıİğreti sınırlar, tampon kimlikler Yıllar önce sırtıma çantamı alıp yola revan olduğumda hafızamdan izi silinmeyecek sınır kapısıyla karşılaşacağımı hiç beklemiyordum. İpekyolunu takip ederek Anadolu yaylasından İran'ı baştan başa geçmiş Pakistan sınırına varmıştım. İran'ın sınır kenti Zahidan'a geldiğimde gördüklerim bende bir zaman tüneli etkisi yapmıştı. Oysa tüm “doğulu” yanıma rağmen bu görüntülerin aslında ne kadar da 'zamane' olduğunu yolculuğumun ileriki aşamalarında anlayabilecektim. Zahidan'dan bir minübüs dolusu yolcuyla Pakistan sınır kapısına varana kadar her şey olağandı. Yolları, devlet işleyişiyle pek de yabancısı olmadığımız bir yapı vardı. Gümrük işlemlerini, bu kuytu sınır kapısına göre bakımlı ve modern sayılabilecek bir binada yaptırmış en son devrim muhafızlarının kontrolünden geçerek İran'dan çıkmıştım. Buraya kadar her şey normaldi ama Pakistan neresiydi? Uluslararası bir sınır geçişinden bir ülkeden başka bir ülkeye geçiyordum ama gitmek istediği ülkenin girişini gösteren alışılmış bir iz bulamıyordum. Yolda tanıştığım Hindistan'a giden bir Alman gençle birlikte karşımdaki manzaraya bakıyordum. Karşıda bir çöl ve çölün ortasında sağa ve sola doğru örülmüş 100 metre kadar uzunlukta duvarın ortasında bahçe kapsısını hatırlatan paslı demir parmaklıklı bir kapı vardı. Devrim muhafızı peşimizden gelip zincirle bağlanmış sınır kapısını açarak, “İşte Pakistan” deyişini bugün bile hatırlıyorum. Çölün ortasında bu 100 metrelik biriket duvarın ikiye böldüğü bölge iki ulusdevletin sınırlarını belirliyordu ama daha önemlisi her iki tarafta da yaşayan Belucileri ikiye bölüyordu. Sonuçta bu göstermelik sınır kapısı, absürt bir bölünmüşlüğü adeta karikatürize ediyordu. Bugün İran ve Pakistan bu absürt sınır çizgisinin böldüğü Belüciler yüzünden önemli sorunlar yaşıyor. Benzer bir absürt durumu Suriye'den Türkiye'ye geçerken fark etmiştim. Halep-Kilis hattında iki ülkeyi ayıran aslında buluşturması gereken sınırı geçerken gördüklerim yıllar önce tanık olduğum Pakistan İran sınır kapısından çok farklıydı. Her iki taraf da gayet muhkem, modern ulus devlete yakışır bir ciddiyette ve adeta eller tetikte bekleyen askerler tarafından korunuyor; her iki devlet de birbirine karşı gücünü göstermek ister gibiydi. Benim dikkatimi çeken başka bir şeydi. Türkiye Suriye arasındaki tampon bölgede metruk bir cami tek, yalnız olarak orta yerde duruyordu. Belli ki sınır tam köyün ortasından geçmiş kala kala bir cami ayakta kalmıştı. Cami adeta köyü bölen çizgiye direnircesine birleştiren çizginin geçtiği ortak noktaya işaret ediyordu. İki tarafı buluşturan ortak çizgi değil de ayıran bir hat olarak sınıra nazire yapar gibiydi. Her iki tarafta kalmış, bölünmüşlükleri aslında nerede buluştuğuna işaret eder gibiydi. Bu tek, tenha ve terkedilmiş cami bir gösterge olarak tarihsel geçmişten bugüne, birleştiren ruha, bilince işaret ediyor. Türkiye karikatür sınır kapısının ayırdığı Pakistan İran arasını bulmaya çalışıyor. Aynı Türkiye Suriye ile kendisi arasındaki “çok ciddi” görünen sınır ayrımını aşabilmenin sancılarını yaşıyor. Sınır kapıları sembolizminin çağrıştırdığı anakronizme düşmeden ve de indirgemecilikten kaçarak meseleyle yüzleşmek zorundayız. Ulus devlet öncesi her şey güllük gülistanlık değildi kuşkusuz. Ancak aramızdaki sorunlar bu coğrafyanın ne kültüründen en de tarihinden kaynaklanan sorunlardan besleniyor. İkiye bölünen köyden kalan cami gibi, çöl ortasındaki karikatür sınır kapsısı gibi zaman zaman trajikomik, zaman zaman da dramatik sonuçlarla yüzleşmek zorundayız. Sınırın böldüğü köyün iki yanında kalanlar kendilerine verilen yeni kimlikleri benimsemekte zorlandı. Eskiyi yaşatmadılar ama yeni kimlikleri de benimsemediler. Ne varki siyasal olanın dayattığını dışında bu coğrafyanın derin hafızası, idraki bir yerlerde hep diriliğini korudu Ortaya çıkan sorunları çözmek adına ulusdevletin attığı çözüm önerisi iflas etmiş görünüyor. Zira ulusdevletin kendisi de benzer bir krizi yaşıyor. Modern devlet sürdürülen politikaların yürümeyeceğini itiraf eder gibi dursa da paradigmayı değiştirmeden süreci kontrol etmeye, zararı onarmaya çalışıyor. Benzer biçimde bölünmüş kimlikler adına çıkanlar da onulmaz reçeteleri kurtuluş gibi sunuyor. Modern zamanların tampon bölgeye terk ettiği değerlerin boşluklu dönemlerinde ortaya çıkan sorunlar terkedilmiş caminin sembolize ettiği köklere, değerlere, onca sınıra rağmen ayrılmadığımız “ortak kelime”ye dönmeden sorun çözülmeyecek. Kürtlere dayatılan kimlikler geçerliliği sorgulanırken deli gömlekleri giydirildiğini görelim. İşin tuhaf tarafı bu deli gömleği sadece Kürtlere giydirilmiyor. Yıllardır bu ülkede yaşayan herkese bu deli gömleği giydirilerek hatırasız ve hafızasızlaştırılmış olarak arasatta bekletiliyoruz. Tıplı tampon bölgedeki tenha cami gibi 617094 Yerel gazeteye saldırıda tutuklama Edinilen bilgiye göre, geçen perşembe günü 19 Mayıs Bulvarı'ndaki bir iş merkezinde faaliyet gösteren yerel Denge Gazetesi binası önünde yaşanan silahla yaralama olayıyla ilgili soruşturma devam ediyor. Soruşturma kapsamında, söz konusu gazete sahibi Adnan Bahadır hakkında da tutuklama kararı verildiği bildirildi. Olayda darp sonucu başından yaralanan Bahadır'ın, hastanede tedavisinin sürdürüldüğü öğrenildi. Daha önce de kişinin tutuklandığı olay, 19 Mayıs Bulvarı'ndaki bir iş merkezinde faaliyet gösteren yerel Denge Gazetesi binası önünde yaşanmış, kişi tabanca ile kişi de darp sonucu yaralanmıştı. AA 617258 Türkiye hafif ticaride revaçta Türkiye hafif ticaride revaçta 27 Ekim 2009 Salı, 15:42 Avrupa hafif ticari araç pazarı eylül ayında yüzde 25,4 oranında daralırken, Türkiye pazarında satışlar yüzde 73,2 oranında arttı. Otomotiv Distribütörleri Derneğinin (ODD) Avrupa Otomotiv Üreticileri Derneğinin (ACEA) eylül ayı verilerine yer verdiği açıklamaya göre, AB (27) ve EFTA ülkeleri toplamında, 2008 yılı son çeyreğinde küresel krizin etkisiyle aylar itibariyle hafif ticari araç pazarında yaşanan daralma, 2009 yılı ayında da devam etti. Avrupa pazarının toplamında 2009 yılı eylül ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 25,4 gerileme ile 128 bin 88 adetlik bir pazar oluştu. Verilere göre, eylül ayında en sert düşüş yüzde 80,8 ile ek Cumhuriyetinde gerçekleşirken, onu yüzde 78 ile Litvanya ve yüzde 73,6 ile Letonya takip etti. Avrupa ülkeleri arasında bu ay geçen yıla göre satışlarını artıran tek pazar, yüzde 14,9 ile İsviçre oldu. 2009 yılı eylül ayında Türkiye hafif ticari araç pazarı ise, bir önceki yılın aynı ayına göre ciddi bir yükseliş gösterdi. Yüzde 73,2 oranında artarak 29 bin 235 adet seviyesine ulaşan pazarda, ÖTV indirimlerinin 30 Eylül 2009 tarihinde bitecek olmasının yarattığı talep artışı rol oynadı. TÜRKİYE, AVRUPA'DA 3. PAZAR OLDU Ocak–Eylül 2009 kümülatif hafif ticari araç pazarına bakıldığında ise, Avrupa'da satışlar bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 34,4 düşüşle milyon 47 bin 560 adet oldu. 2008 ve 2009 yılları aylık gerçekleşen kümülatif hafif ticari araç pazarı kıyaslandığında en belirgin düşüş yüzde 82 ile İzlanda'da gerçekleşirken, ikinci sırayı yüzde 80 ile Letonya, üçüncü sırayı da yüzde 77,9 ile Litvanya aldı. 2009 yılı aylık toplam pazarda artış gösteren bir pazar görülmezken, Türkiye hafif ticari araç pazarı ayda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,7 oranında azalarak 138 bin 176 adet olarak gerçekleşti. Türkiye, bu oran ile tek haneli düşüş yaşayan tek ülke oldu. 2009 yılı Ocak-Eylül dönemi hafif ticari araç satışları ile Türkiye, Avrupa hafif ticari araç pazar satışlarında 3. sıraya yükseldi. AA 616606 Abbas görevini bırakıyor mu? İBRAHİM KARAGÜL HAKAN ALBAYRAK AKİF EMRE Abbas görevini bırakıyor mu? İsrail'in Kanal 10 Televizyonu, Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın, ABD Başkanı Barack Obama'ya İsrail'le barış sürecinde ilerleme sağlanmadığı gerekçesiyle görevini bırakmayı düşündüğünü söylediğini öne sürdü, haber Filistinli yetkililerce yalanladı. KUDÜS (A.A) Televizyonun dün gece verdiği haberde, Abbas'ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu iktidardayken barış konusunda umut görmediğini belirttiği iddia edildi.  Abbas'ın ayrıca Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimleriyle ilgili olarak Beyaz Saray'a duyduğu hayal kırıklığını ifade ettiği kaydedildi. Filistin tarafı, Kudüs'te ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerindeki inşaatların tamamen dondurulmasını istemiş, barış görüşmelerinin ancak bu takdirde başlayacağını belirtmiş ve Amerikan yönetiminin bu konuda İsrail'e baskı yapmasını talebinde de bulunmuştu. FKÖ Genel Sekreteri Nasır Abdrabbo ile Filistin Başkanlık Müsteşarı Tayyib Abdurrahim ise Kanal 10'un iddialarını yalanladı. Abdrabbo, bu haberlerin hiçbir şekilde doğru olmadığını, Abbas ile Obama'nın konuşması sırasında Abbas'ın yanında bulunduğunu ve konuşmada Abbas'ın görevini bırakmasıyla ilgili hiçbir sözcük geçmediğini belirtti. HAMAS: "UZLAŞMA DONMUŞTUR" Öte yandan Hamas, Abbas'ın seçimler için tarih açıklamasından sonra, El Fetih ile aralarındaki uzlaşma görüşmelerinin tamamen durduğunu açıkladı. Hamas liderlerinden Salah El Bardavil, "Abbas'ın cuma günü yaptığı konuşma birçok bağı kesmiştir. Şimdi hiçbir şekilde temas yoktur" dedi. Bardavil, bir Hamas heyetinin El Fetih'le muhtemel bir anlaşma için Mısırlı arabulucularla görüşmek için yakında Kahire'ye gideceği yolundaki haberleri de yalanladı ve "Hamas uzlaşma istiyor, ama Abbas'ın koşullarıyla değil. Abbas, direnişi ortadan kaldırmak istiyor" diye konuştu. 27.10.2009 DÜNYA 616339 Fehmi Koru: Renk cümbüşü ama tek sesli Fehmi Koru 27 Ekim 2009 SalıRenk cümbüşü ama tek sesli İSLAMABAD (Pakistan)- Katılımcıların çeşitliliği açısından rengârenk bir Meclis'i var Pakistan'ın: Kadın üyelerin sayısı neredeyse erkekler kadar... Erkek milletvekilleri ve senatörlerden Batılı kıyafetler giymiş olanlar var; ancak çoğunluk yerel giysileriyle gelmiş... Kadınlar ise çeşit çeşit; başı tam-yarım örtülüsü ile başı açığı birarada... Bu kadar farklılıktan ancak 'kakafoni' çıkacağını düşünenler yanılıyorlar: 12 yıl sonra konuk gelen ilk yabancı devlet adamı olarak Başbakan Tayyip Erdoğan'ı Meclis'e takdim eden Meclis Başkanı Fehmida Mirza'nın “Burada bütün kararları oybirliğiyle alıyoruz” cümlesi bu yanılgıyı da vurgulamış oldu. Türkiye ile Pakistan'ın iyi ilişkileri herhalde asırlar öncesine –Hint Altkıtası'nda Türk hanedanlarının yöneticilik yaptığı dönemlere kadar– uzanıyor. Biz İstiklal Savaşı'nı verirken, Altkıta'da yaşayanlar İslâm Birliği'ni temsil eden Osmanlı'nın yıkılmaması, yıkılışın kaçınılmaz olduğu anlaşıldığında da Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşaması için çok yönlü çabalar gösterdiler. Çoğunluğu Türkiye'yi görmemiş olsa da, Pakistanlılar için İstanbul bir hayal-üstü kenttir. Başbakan Erdoğan da konuşmasında atıfta bulundu. Pakistan'ın askeri cunta tarafından devrilmiş Cumhurbaşkanı Zülfikar Ali Butto, kendisi de daha sonra bir suikasta kurban gidecek (27 Aralık 2007) kızı Benazir Butto'ya idamından (4 Nisan 1979) önce cezaevinden gönderdiği mektuplarda İstanbul'u yere göğe koyamıyor. Şu yazdıklarına bugünün Pakistan nesilleri de gönülleriyle katılırlar: “Annenle 1951'in eylül ayında evlendiğimde balayı için onu İstanbul'a götürdüm. İstanbul muhteşem bir kent. Doğu ile Batı arasında fiziki bir köprü. Onu İstanbul'a götürmemin sebebi, İslâm tarihinin en şaşaalı ve yüce koridorlarından onunla elele yürümek istememdi. İslâm tarihi insana ilham verir, ama Türkiye'deki kadar sürekli bir ilham vericiliğe sahip başka bir yer yoktur.” Meclis'in bayan başkanı Türkiye ve İstanbul'un çekiciliğine son zamanlarda meydana gelmiş bazı olaylardan hareketle ülke demokrasisini de eklemeden edemedi. Başbakan Erdoğan'ın, Filistin halkının yanında duruşu sebebiyle Pakistan'da da derin bir saygı uyandırdığını Meclis başkanının ağzından öğrenmiş olduk. Türkiye'nin son yıllarda sürdürdüğü çok-yönlü dış politikanın en önemli uygulama alanlarından biri Pakistan'ın merkezinde bulunduğu Güneydoğu Asya'dır. Bölgeyi önemli kılan, potansiyel olarak pek çok ihtilâfın patlama noktası oluşudur. Pakistan'ın İran'la, Afganistan'la, Hindistan'la, Rusya ve Çin'le ilişkilerinin belli bir düzeyde olması da, küçük bir kıvılcım yüzünden her tarafı düşmanlarla çevrili malum ülkelerden birine dönüşmesi de mümkün çünkü. Pakistan'ın sorunları, Başbakan Erdoğan'ın Meclis'te yaptığı konuşmada altını özellikle çizdiği gibi, bu yüzden Türkiye'nin de sorunları haline dönüşüyor. Türkiye'nin güvenlik alanı Güneydoğu Asya'dan başlıyor da ondan... Şu sıralarda sıkıntılı bir dönemden geçiyor Pakistan; yaklaşık 1,5 yıl önce (18 Nisan 2008) yapılmış olan seçimlerin oluşturduğu tablo pek çok bakımdan sorunlu; Cumhurbaşkanı Asaf Ali Zerdari'ye yönelik yolsuzluk iddiaları siyaseti zayıflatıcı bir etkiye sahip. Daha da önemlisi, son zamanlarda daha da azan terörün önüne geçilememesi; Afganistan'dan sıçrayan ateş Pakistan'ın bazı bölgelerini olumsuz etkisi altında tutuyor... Meclis'in kararlarını oybirliğiyle aldığını öğrenince, Başbakan Erdoğan “Darısı başımıza” dedi, ama hiç de kıskanılacak bir durumda değil Pakistan. Keşke daha güçlü bir muhalefet olsa ülkede. Rengârenk Meclis tablosunu oluşturan kadınlı-erkekli milletvekillerini görünce, insanın “Biraz daha renk” temennisinde bulunacağı geliyor. 616290 'Musul'a gelmezseniz işler başkasına gider' Irak'ta işgalin sona ermesiyle kalkınma hamlesinin yaşanacağını dile getiren Musul Yatırım ve Kalkınma Bankası (MKYB) Genel Müdürü Abdulrahman M. Al. Obaidi, "Irak'ta kalkınma planları hazırlandı. Irak'taki insanlar belki Türk insanını Suriyeli insandan daha fazla seviyor. Türkleri seviyoruz, sayıyoruz. Sizden bekliyoruz, harekete geçin, gelin iş yapın. Siz gelmezseniz işler başkasına gidecek." dedi. Bazı Türk firmalarının Kuzey Irak'ta iş yaptığını ancak hakedişlerini alamadığını söyleyen Obaidi, bu konuda kendilerinin araya girdiğini ve Türk firmalarının paralarını ödediklerini anlattı. Türk işadamlarına Irak'ta iş yapma çağrısında bulunan Genel Müdür, geç kalındığı takdirde bu işlerin başkasına gideceği uyarısında bulundu. Obaidi, bir iki sene öncesinde kadar akşam saat sekizde Musul'da hayat dururken şimdi hayatın devam ettiğini, artık huzur ve güvenin sağlandığını söyleyerek sözlerine şunları ekledi: "Biz Türk yatırımcılarına her çeşit bankacılık, finans hizmetlerini vermeye hazırız. Türk bankalarının Irak bankaları ile ilişki kurması gerekiyor. Aramızda muhabir bankalar ve aracılar olmasın. Siz Irak'taki durumun iyileşmesini bekliyorsanız çok beklersiniz. Bombalar altında, savaş yıllarında biz kepenk indirmedik, çalışmaya devam ettik." MKYB Yönetim Kurulu Üyesi Ali Hussein Mohamed de gerek MKYB olarak gerekse Irak'taki bütün bankalar olarak Türk işadamlarına ve müteşebbislere bankacılık alanında her türlü kolaylığı sunmaya hazır olduklarını söyledi. Aynı zamanda Irak Bankalar Birliği Yönetim Kurulu'nda yer alan Mohamed, Irak'ta özellikle Musul'da şube açmak isteyen Türk bankalarıyla her türlü işbirliğine hazır olduklarını bildirdi. Bugün itibarıyla Irak'ta sadece Ziraat Bankası'nın Bağdat'ta şubesi bulunuyor. Toplantı öncesinde Akbank ile bu konuyu görüştükleri bilgisini veren Mohamed, daha önce de Yapı Kredi ve Garanti Bankası ile bu yönde teşebbüsleri olduğunu hatırlatarak, "Bize düşen tüm hazırlıkları yapıp sunmuştuk ama cevap alamadık. Şu ana kadar da bir sonuca varamadık. Bu anlamda her bankayla çalışmaya açığız." diye konuştu. 616250 Ömer Madra ile 'Açık' renkler Ömer Madra ile 'Açık' renkler TVNET'in yeni yayın döneminde yeniden başlayan Akşama Doğru, bugün Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra'yı ağırlıyor. Mustafa Özkaya'nın sunduğu programda, “Küresel ısınma dosyaları popülerleşerek gerçekliğini yitiriyor mu? Kürenin ısınmamasında insanlık ne kadar samimi? Çevre dernekleri dünyanın diğer sorunlarına ne kadar duyarlı?” gibi sorulara cevaplar aranacak. Programda ayrıca radyo dünyasının ayrıksı frekansı 'Açık Radyo'nun kuruluş amaçları, işlevi ve radyoculuğun felsefesi de ele alınacak. İnsan hakları ve medya, kurgulanan terör ve bireysel haklar, modern dünya ve işgal kavramları üzerine sorgulamaların da yapılacağı Akşama Doğru bu akşam izleyici ile buluşuyor. TVNET 18.00 27.10.2009 TELEVİZYON 617348 Denizlispor'da Hakan Kutlu dönemi Ankargücü'nde 20 yıl futbol oynadıktan sonra antrenörlüğe önceki sezon başkent ekibinde başlayan 37 yaşındaki Kutlu, yeşil-siyahlı kulüple sezon sonuna kadar sözleşme imzaladı. Erhan ve Nurullah Sağlam'dan sonra bu sezon Denizlispor'un üçüncü teknik patronu olan Hakan Kutlu, "bu takıma ve yönetime inandığım için Denizlispor'a geldim" dedi. Denizlispor'un sezona şanssız bir başlangıç yaptığını belirten genç teknik adam, taraftarın, camianın ve Denizli medyasının desteği ile zor günleri aşacaklarını söyledi: "Ligin henüz başındayız. Denizlispor depresyona girmiş, demoralize olmuş bir takım görüntüsünde değil. Kadrosunda oynatmak istediğim sisteme uygun futbolcular var. Bu kadro verimli kullanıldığında başarı kendiliğinden gelecektir." Devre arasına kadar olabildiğince çok puan toplamayı hedeflediklerini kaydeden Kutlu, ilk yarı sonunda yeni bir değerlenrdirme yapacaklarını belirtti: "Devre arasında takviye yapıp yapmama konusunda şu anda bir şey söylemek istemiyorum. Ancak bana göre transfer çok gerekli değil. Mücadeleci, hırslı ve dirençli oyunculardan kurulu kadro büyük avantaj. Bu avantajı kullanacağım." İmza sonrası kulüp binasına gelen bir grup taraftarın sevgi gösterisinde bulunduğu Kutlu'nun, Gaziantepspor ile oynanacak kupa maçında sahaya çıkacağı bildirildi. Kulübün ikinci başkanı Hasan Kıbrıslıoğlu, Hakan Kutlu'ya inandıkları için kendisiyle anlaştıklarını söyledi. Kıbrıslıoğlu, "elimizde çok alternatif vardı. Ancak bize en uygun ismin Hakan Kutlu olduğuna karar verdik. Güzel günler bizi bekliyor" diye konuştu. 616559 Başbakan Erdoğan, İran'da Başbakan Erdoğan, İran Cumhurbaşkanlığı Sarayında Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi tarafından resmi törenle karşılandı. Törende iki ülkenin milli marşları çalındı, Erdoğan ve Rahimi tören kıtasını selamladı. Törenin ardından Başbakan Erdoğan ile Rahimi arasında baş başa görüşmelere geçildi. Başbakan Erdoğan, daha sonra İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile bir araya gelecek. 617046 Geç baba olmanın çocuğa yan etkileri Independent gazetesinin haberine göre, Oxford Üniversitesi araştırmacıları, yaşlı erkeklerde, çocuklarının 'larında genetik mutasyona yol açabilen nadir türde bir testis tümörü bulunma olasılığının daha fazla olduğunu saptadı. Nature Genetics dergisinde yayımlanan araştırmanın başkanı Prof. Andrew Wilkie, "Yaşlandıkça çoğu erkeğin testisinde bu küçük mutasyona uğramış hücre kümelerinin geliştiğini düşünüyoruz. Bunlar ciltteki benler gibidir, tek başlarına genellikle zararsızdırlar. Ancak testislerde bulunmaları sebebiyle sperm yapımında da yer alırlar ve bu da bebeğin çeşitli ciddi hastalıklarla doğmasına yol açarlar" dedi. Wilkie, bu bulgunun, çocukları etkileyen, aralarında ölü doğum ve cüceliğin de bulunduğu bir dizi ciddi durumun neden kaynaklandığına açıklama getirebileceğini söyledi. Araştırmanın ayrıca, bilim adamlarının otizm ve şizofreni gibi yaygın hastalıklara yol açmış olabilecek genleri bulmalarına da yardımcı olabileceği kaydedildi. Son zamanlara kadar, sadece kadınların geç yaşlarda bebek sahibi olmalarının hastalıklı bebek doğumlarına yol açabileceği zannediliyordu ancak yapılan son araştırmalar, spermin kalitesinin yaşlandıkça düştüğünü ve bunun da ciddi sağlık problemlerine sahip bebeklerin doğumuna yol açabildiği belirlendi. 'de yapılan bir araştırma, 40 yaş ve üstünde baba olan erkeklerin otistik çocuğa sahip olma riskinin 30 yaş ve altı erkeklere göre kat daha fazla olduğunu göstermişti. Şizofreniyle ilgili yapılan araştırmalar da yaşlı babaların çocukları arasındaki hastalık riskinin, 20'li yaşlarda baba olanların çocuklarına oranla iki kat fazla olduğunu gösteriyor. 616317 Okuldan alınan kız intihar etti İnebolu Kız Meslek Lisesi'ne kaydolan Banu B.'nin (15) balıkçılık yapan babası A.B., kızının kaydını, bir gençle gönül ilişkisi yaşadığı gerekçesiyle sildirdi. Banu B., bunun üzerine, köydeki evlerinin bahçesinde kendini ağaca asarak intihar etti. Genç kızın cesedini bulan köylüler, jandarmaya haber verdi. İnebolu Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili soruşturma başlattı. 616610 "Belge"de Önemli Görüşme : "Belge"de Önemli Görüşme Yayına Giriş: 27.10.2009 10:25:39 Güncelleme: 27.10.2009 10:26:48 Demokrasiye müdahale belgesi gündemdeki yerini koruyor. Başsavcı Aykut Cengiz Engin'in Ergenekon savcılarıyla görüştüğü bildiriliyor. 616499 McDonald's artık İzlanda'da yok Küresel gıda devi mali krizin vurduğu İzlanda'daki restoranlarını kapatarak bu ülkeden tümüyle çekiliyor. Dev gıda zincirinin İzlanda'da, tümü başkent Reykjavik'te olmak üzere toplam restoranı olduğu, bunların tümünü gelecek haftasonunda kapatacağı belirtildi. firmasının İzlanda'daki bayilik verme hakkını elinde tutan Lyst Hr firması yöneticisi Magnus Ogmundsson, bu kararı kolay almadıklarını, ancak ekonomik durumun kötüleştiğini vurguladı. Restoranlara ürünlerin 'dan ithal ettiğini, İzlanda parasının değer kaybetmesiyle de bu durumun çok pahalıya geldiğini belirten Ogmundsson, "Örneğin 'dan ithal edilen kilo soğana, şişe iyi viskiye eşdeğer para ödüyorum" dedi. Ogmundsson, kapatılacak restoranların daha ucuz İzlanda ürünleri satacak başka bir isim altında yeniden faaliyette bulunmasını planladığını da sözlerine ekledi. İzlanda'da ilk restoranı 1993 yılında açılmıştı. 616391 Yeni açılımlar nasıl karşılanıyor? Sami Kohen YorumYeni açılımlar nasıl karşılanıyor? 27 Ekim Salı 2009 ’nin politikasındaki açılımlar -ve hele şimdiki açılımı- uluslararası toplulukta farklı yorumlara ve tepkilere yol açıyor. Genel olarak Batı dünyasında bu hareketler kaygıyla izleniyor ve Türkiye’nin “eksen kayması”nın bir işareti olarak algılanıyor. Başbakan Erdoğan’ın tam İran ziyareti sırasında “” ve “”ye demeçlerinde İran’ın lehinde söyledikleri, bu hoşnutsuzluğu ve endişeyi artırmış görünüyor. Buna karşılık ve dünyası ’nın yeni Ortadoğu açılımlarından memnun. Geçen hafta Kültür Üniversitesi’nde katıldığımız bir toplantıda konuşan yetkilileri, hükümetin yeni politikasından büyük cesaret aldıklarını söylediler. Ortadoğu açılımlarıyla ilgili tepkilerde görülen bu farklılıklara, hatta çelişkilere mukabil, bir başka bölgedeki bir geniş uluslararası destek görüyor. da açılımı... Türk diplomasisinin bu yeni girişimi, gerçekten Batı’da da, Doğu’da da çok büyük ilgi ve sempati gördü. Zürih’te protokollerin imza töreninde ’den ’ya, AB’den ’in Minsk Grubu’na kadar çeşitli ülke ve örgütlerin sergilediği destek tablosu, az rastlanan bir manzara. Farklı nedenler BELLİ başlı güçlerin Ankara- yakınlaşmasına hangi nedenlerle (veya amaçlarla) arka çıktıklarına kısaca bakalım. * ABD’nin bu bağlamda hem dış hem iç politikasından kaynaklanan nedenleri var. ekonomik (özellikle güvenliği açısından) ve stratejik (hassas coğrafi konumu bakımından) önemi büyük olan ’da nüfuzunu artırmayı ve bölgenin Rusya’nın bir arka bahçesine dönüşmesine meydan vermemeyi amaçlıyor. ABD, tamamen Rusya’ya bağımlı durumda bulunan Ermenistan’ın, Türkiye ile yakınlaşması sayesinde, ’ya bağımlı kalmaktan kurtulabileceğini ve Batı’ya daha yakınlaşabileceğini hesaplıyor. ABD yönetiminin iç politika ile ilgili beklentisi ise, Ankara ile Erivan arasındaki normalizasyonun, meselesinde Kongre üzerindeki baskıların kalkmasına yardımcı olacağı, dolayısıyla Türk- Amerikan ilişkilerinin de böyle bir ipotekten kurutulacağıdır... AB için de benzer nedenler söz konusu. Geçen hafta sonu ’da Boğaziçi Enstitüsü”  toplantısında konuşan ünlü Fransız politikacıların Türkiye’nin Ermenistan açılımı lehinde sarf ettikleri hararetli övgüler bunun bir göstergesi... * RUSYA’nın bu destek korosuna katılması, bu tablonun belki de en ilginç boyutu. Aslında Rusya Ermenistan’ın başlıca destekçisi olmuştur. Şimdiye kadar Ermenistan’ı bir köprü başı olarak kullanan Moskova bu avantajını kaybetmek ve hele ABD’ye kaptırmak istemez. Benzer tutumlarBUNA rağmen, nasıl oluyor da Rusya şimdi ABD ve AB ile birlikte, Ankara-Erivan yakınlaşmasını destekliyor? Geçenlerde düşünce kurulu SETA’nın İstanbul’da düzenlediği bir çalıştayda Rusya’dan gelen akademisyenlerin ağzından duyduklarımızın ışığında, bunun başlıca nedenlerini şöyle özetleyebiliriz. Evet, Ermenistan Rusya için önemli. Ama son zamanlarda ’ın önemi daha da arttı. Hele Aliyev’in Moskova’ya yaklaşmasından ve enerjide işbirliği anlaşmaları imzalanmasından sonra... Rus diplomasisi kıvrak bir manevrayla şimdi Ermenistan’ı kaybetmeden Azerbaycan’ı kazanmayı hedefliyor. Üstelik Rusya şimdi iki tarafı uzlaştırmak rolünü de daha aktif olarak üstlenebiliyor... Kısacası, Türkiye’nin Ermenistan açılımıyla başlayan yeni süreç, dışarıda herkesin desteğine sahip. Bu, sürecin başarısını garantilemez, ama en azından dış etkenlerle tökezlemesini önler... (308 yazı) 616207 Giresun puanı golle aldı: 3-0 MUSTAFA KUTLU SPOR Giresun puanı golle aldı: 3-0 STAT: 19 Mayıs HAKEMLER: Gökhan Güneşer, Ayhan Akgöz, Emin Yıldırım SAMSUN: Okan H, İlhan HH, Adem HH, Kenan HH, Hasan HH, Volkan HH (Dk. 62 Hakan HH), Murat HH, Can HH, Sefa HH (Dk. 73 Ömür ?) Turgut H, Sercan HH GİRESUN: Eser HH, Bülent HH, İsmail HHH, Kürşat HHH, Suarez HHH (Dk. 81 Fatih ?), Özgür HH, Volkan HH, Oliveira HHH (Dk. 90 Halil ?), Evren HH, Şenol HH (Dk. 86 Fırat ?), Feridun HH GOLLER: Dk. 55 ve 68 Suarez, Dk. 74 Oliveira SARI KART: Sefa, Can-Şenol, Oliveira Bank Asya 1. Lig'de Giresunspor, deplasmanda Samsunspor'u 3-0 mağlup etti. İlk yarı golsüz sona ererken 55.dakikada Suarez perdeyi açtı, 68'de aynı oyuncu iki farkı buldu: 2-0. Skoru belirleyen gol ise 74. dakikada Oliveira ile geldi. 27.10.2009 SPOR 616354 Tamer Korkmaz: Islak, ıslak Tamer Korkmaz 27 Ekim 2009 SalıIslak, ıslak Fanatik Galatasaraylı Hasan Cemal, pazar günkü sütununda “Islak İmza” konusunu yazmayı neden hafta içine bıraktığını anlatıyordu. Vatan, derbi maç öncesinde bir grup işadamı ve gazeteci arasında girilen ilginç iddianın haberini verirken, H.Cemal'e de bilgisayar ortamında sarı-lacivert formayı giydirivermişti Sarı-Kırmızılı H.C, kurgusal fotoğrafa mızrak gibi esprilerle bozuk çalarken; Vatan'da yazıldığı gibi bir bahse girmediğini öne sürüyor ve asla ezeli rakibinin formasını giymeyeceğinden söz ediyordu. H.Cemal, “Fenerli dostlarının bilgisayar marifetiyle psikolojik savaş icra ettiklerine” dikkat çekiyordu: Dahası, F.B-G.S maçlarından önce her zamanki gibi büyük konuşuyor; “Galiba farkındalar, Keita rüzgarı Saraçoğlu'nda onları mahvedecek!” diye yazıyordu! Neticede, Keita'nın aslında bir boksör olduğu anlaşıldı ve G.Saray'lı Hasan Bey yine üzüldü. Bu son yenilgi, zat-ı şahanelerinin Saracoğlu Stadı'nda arka arkaya onuncu kez üzülmesi; gel gelelim, Hasan Cemal'in “büyük konuşmak”tan vazgeçebileceğini pek sanmıyorum. Sadece futbolda değil, siyasette de “garanti veren” büyük iddialara kulaklarımız aşinadır: “Erdoğan mutlaka Çankaya'ya çıkacak” veya “AK Parti kesinlikle kapatılacak” ya da -mesela onuncu dalgadan önce- “Ergenekon operasyonları artık sona ermiştir.” gibilerinden “büyük konuşanları” hatırlıyoruz. Bir kısım meslektaşımız da “AKP'yi bitirme planı” gündeme damgasını vurduğunda; “Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu ileri sürülen imza kesinlikle sahtedir” diye yazmışlar, “son derece iddialı” konuşmalar yapmışlardı. Sonuçta ne oldu? “İrtica ile mücadele eylem planı” belgesinin orijinali savcılığa gelen bir ihbar mektubunun içinden çıktı: -Islak, ıslak! İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, imzanın kime ait olduğunun belirlenmesi için söz konusu belgeyi Adli Tıp'a göndermiş, Adli Tıp'tan da “Islak imza, Albay Dursun Çiçek'in el ürünüdür” raporu gelmişti. Bu satırların yazarı ise en başından beri “Belgedeki imzanın Çiçek'e ait olduğunu” ısrarla vurgulamıştı. Mesela, şu satırlarımızı hatırlayalım: “-TÜBİTAK raporu Çiçek'i yalanlıyor. TÜBİTAK, Çiçek'e ait imzanın montaj olmadığına hükmederek 'Belgeye orijinali dışında unsurların eklendiğini gösterir veri yok' demiştir. (..) -'Fotokopiden belge olmaz' diyenler, fotokopinin orijinal belgeden elde edilmiş olabileceğine zerre kadar ihtimal vermiyorlar!(..) -Postacı filminden ilham alacak olursak: 'Fotokopisi bu kadar tartışılıyorsa aslı yakında demektir!' -Bakınız, belgenin gerçek olduğu hususundan kaçış yok. Bu durum eninde sonunda anlaşılacak. -Belge hadisesinin üzerini örtmek mümkün değil. Bu, dönülmez akşamın ufkunda bir olaydır” Başka? Belgenin gün ışığına çıktığı günlerde “AKP'yi bitirme belgesinin deşifre edilmiş olması, Ergenekon yapılanmasının üzerine kararlılıkla gidildiğini gösteriyor. Bu çerçevede TSK içindeki Ergenekoncuların üzerine de gidiliyor Aksi geçerli olsaydı, net Belgesi'nin gün ışığına çıkarılması mümkün olmazdı!” diye yazmıştım. Bir ince hususu daha vurgulamıştım, vakit: “net Belgesi'ni hazırlayanların aynı zamanda Genelkurmay Başkanı Başbuğ'u da hedef aldıkları aşikardır” (Kirli belgeyi hazırlayanlarla bağlantılı isimlerin Genelkurmay Başkanı'nı da fişlemiş olduklarının Ergenekon operasyonları esnasında ortaya çıktığını hatırlatmıştım.) Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'ün Dursun Çiçek'i mahkemeye gönderirken, albaya yönelttiği suçlamalar içinde en çarpıcı olanı “TSK içinden gelen bir ihbar mektubu” idi. ihbarda, “karargahta, komuta kademesinin bilgisi dışında var olan bir örgütlenme” isim isim anlatılıyordu. Star'ın günlerdeki haberine göre Çiçek eylem planını “cuntanın emriyle” hazırlamıştı İhbar mektubunda “Cuntanın Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un bilgisi dışında hareket ettiğine” dikkat çekiliyordu Bu bilgi, belgenin “emir komuta zinciri dışında” hazırlandığı yönündeki tezi teyit ediyordu. Finalde, “AKP'yi Bitirme Planı”nın orijinalini savcıya gönderen subayın beş sayfalık ihbar mektubuna gelebiliriz çarpıcı mektupta deniliyor ki: “Genelkurmay Başkanı da belgeden haberdardı. (..) Belge, (geçen dönemin) Genelkurmay İkinci Başkanı'nın emri ile bir tümgeneral, bir de korgeneralin katkılarıyla hazırlandı” İhbar mektubunda, ayrıca “2007'de dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı (şimdi emekli) emri ve bazı akademisyenlerle CHP yöneticilerinin katkısıyla çok sayıda kamuoyunu yönlendirme amaçlı belge hazırlandığı” öne sürülüyor. Bu noktada, Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un “Belge gerçekse gereken yapılacak” dediğini hatırlayalım. Hal böyleyken Göreve geldiğinden beri TSK içindeki Ergenekon kalıntılarına karşı kararlı bir operasyon yürüten (ilk kez muvazzaf subaylar tutuklanmıştı) Genelkurmay Başkanı'nın, belge hakkındaki gerçeği bilmemesi imkansızlaşıyor ve “net Planı” deşifre edildiğinde belgeyi “Kağıt parçası” diye nitelemesinin aslında “ters köşe bir hadise” olduğu anlaşılıyor. 617119 Pakistan'da operasyon: 42 militan öldürüldü 'da ordunun Afgan sınırına yakın bölgelerdeki militanlarına karşı düzenlediği operasyonun son 24 saatinde en az 42 militanın öldürüldüğü bildirildi. Ordu sözcülüğünden yapılan açıklamada, birliklerin Güney Veziristan eyaletinde 11 gündür sürdürdüğü operasyonda ilerleme kaydettiği belirtildi. Bu operasyon, 'ın kuzeybatı bölgelerindeki militanlarla mücadeledeki başarısı açısından bir sınav olarak görülüyor. 617506 ABD'li Caterpillar'da işçi kıyımı ABD'li Caterpillar şirketi bin 500 personeli daimi olarak işten çıkarıyor. Dünyanın en büyük inşaat ve madencilik sektörü ekipmanları üreticisi Caterpillar, ABD'de bin 500 çalışanın işine daimi olarak son vereceğini ve bu kişilere kıdem tazminatlarının ödeneceğini açıkladı. Şirket, daha önce işlerine son verdiği 550 kişinin ise tekrar çalışmaya başladığını ya da 2010 yılından önce çalışmaya başlayacaklarını belirtti. Caterpillar'ın Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Jim Owens, ''Küresel ekonomide düzelme işaretlerinin işten çıkarılmış bir grubun çalışmaya dönmesine izin vermesinden memnunuz. Ancak, 2004-2008 dönemindeki rekor talebe yakın olmadığımızı hatırlatmak önemli'' dedi. Şirket, geçen yıl üçüncü çeyreğe göre bu yıl üçüncü çeyrekte karının yüzde 54 azalmasına rağmen, beklentilerin üzerinde 404 milyon dolar kar etmişti. Gelirleri ise aynı çeyrekte yüzde 44 düşerek 7,3 milyar dolar olan şirket, gelecek yıl gelirlerinin yüzde 10-25 artmasını beklediğini kaydetmişti. Küresel çapta 94 bin kişiye istihdam sağlayan Caterpillar, geçen yıl küresel ekonomik krizin şirketin ekipmanlarına olan talebi düşürmesi yüzünden 34 bin çalışanın işine son vermişti. AA 616182 subaya mektup sorgusu ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER subaya mektup sorgusu Darbe andıcını deşifre eden mektup, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nı harekete geçirdi. Savcılık, Bilgi Destek Dairesi'nde görev yapan subayı 'ihtarlı' olarak ifade vermeye çağırdı. 35 kez 'delete edildiği' ileri sürülen 35 bilgisayar da Genelkurmay'dan istendi. Albay Dursun ÇiçekERGÜN ÇOLAKOĞLU EVİN GÖKTAŞ İSTANBUL (A.A) "AK Parti ile Gülen'i Bitirme Planı" olarak bilinen belgedeki ıslak imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğunun belirlenmesi ve darbe andıcının bir mektupla deşifre edilmesi üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. "İrtica ile mücadele planı"nı savcıya veren subayın savcılığa gönderdiği mektupta adı geçen asker ihtarlı olarak ifade vermeye çağrıldı. Savcılık, Genelkurmay'dan mektupta bahsedilen 35 bilgisayarı da istedi. İHTARLI DAVET MEKTUBU Genelkurmay'daki Bilgi Destek Dairesi'ndeki illegal yapılanmayı ve darbe çalışmalarını sayfalık mektupla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcığı'na bildiren subay, Genelkurmay Karargâhı'nda görevli olan ve bu çalışmanın için de yeralan bazı isimleri de yargıya iletti. Adli Tıp Kurumu'nun, "Belgedeki imza Albay Dursun Çiçek'in el ürünüdür" kararı sonrasında, Başsavcılık mektubu değerlendirmeye aldı. Genelkurmay Karargâhı'nda görevli bir subayın yazdığı mektuptan yola çıkan Başsavcılık, Genelkurmay Karargâhı'ndaki subayların ifadesinin alınması için çalışma başlattı. Bu kapsamda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Çarşamba günü Genelkurmay Başkanlığı'na adı geçen subayla ilgili soruşturma yazısı yazdı. Bu davetiye yazısına Genelkurmay'dan bir yanıt gelmeyince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, mektupta adı geçen subaya dün ihtarlı davet mektubu gönderdi. İhtarlı davet mektubunu alan subay ifade vermediği takdirde, savcılığa zorla getirilecek. Savcılık Genelkurmay'dan ihbarcı subayın bahsettiği 35 bilgisayarı da istedi. ASKERİ SAVCI İSTANBUL'DA Bu arada geçen cuma günü Genelkurmay Adli Müşavirliği'nden Askeri Başsavcı Yavuz Şentürk'ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'i ziyaret ettiği öğrenildi. İstanbul'a gelen Şentürk'ün Başsavcı Engin ile İrtica ile Mücadele Planı'nın orijinalinin bulunması ve sivil savcıların yargılama talebinde bulunduğu isimlerle ilgili görüşme yaptığı iddia edildi. Karargahtaki er: Yoktum ama duydum "İrticayla Mücadale Planı" olarak bilinen belgenin deşifre edilmesi üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Genelkurmay karargahında görev yapan bir erin ifadesine başvurdu. Savcılara konuşan er, belgelerin imha edildiğini duyduğunu söyledi. Darbe andıcının hazırlandığı süreçte Genelkurmay Karargâhı'nda görevli er İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde polise ifade verdi. İMHA EDİLDİ Mİ? Askere, mektupta adı geçen, Çiçek ile bazı generaller de dahil, Genelkurmay Karargâhı'nda görevli bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri personelini tanıyıp tanımadığı soruldu. Ayrıca, mektupta ortaya atıldığı öne sürülen, 'Genelkurmay içerisinde, Dursun Çiçek'in çalışmış olduğu dairede olayın ortaya çıkmasının ardından belge, evrak ve bilgisayarlar imha edildi" iddiası da bu ere soruldu. Başsavcılığın bu sorusu üzerine, erin "O belge Cuma günü yayınlandı. Araya hafta sonu girdi. Bizim hafta sonları Genelkurmay Karargahı'na girmemiz yasak. Ayrıca belge ve evrakların imha edilmesi sırasında erler bulunmuyor. Ancak ben hafta sonu bazı erlerin bilgisayarların taşınması sırasında görev aldığını duydum" dediği ileri sürüldü. Islak imzaya yasak getirildi Ergenekon savcılarına iletilen ihbar mektubunda, İrticayla Mücadele Eylem Planının sızmasından hemen sonra, Genelkurmay Başkanlığı'nın 24 Haziran 2009 tarihli İSTH:2240-57172-09/İKK ve Güv.D.Bil.Güv.Ş. sayılı ve "Bilgi Güvenliği Tedbirleri" konulu bir emir yayınladığı belirtildi: Bu emirde şu ifadeler yer aldı: a) Evraklara güvenlik kontrol numaraları üç defa basılacak. Birincisi konu ve evrak numarasına gelecek, ikincisi metne, üçüncüsü ise imza bloğu ve imza üzerine gelecek şekilde olacak, b) Bilgisayar ortamındaki yazışmalarda kesinlikle yazı bittikten sonra arz ederim, ad soyad, görev gibi ifadeler olmayacak, c) Hiçbir evrakta ıslak imza taranarak bilgisayara yüklenmeyecek, elektronik imza olarak gönderilecek, d) İnternette elektronik postalarda isim kullanılmayacak, e) Karargahlardaki internet bilgisayarları ve dizüstü bilgisayarlar sınırlandırılacak. Iğsız'dan sürpriz ziyaret Bir subay tarafından Ergenekon savcılarına gönderilen mektupta, "İrtica ile Mücadale Planı"nın mimarı olarak tarif edilen 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, dün İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne sürpriz bir ziyarette bulundu. Orgeneral Hasan Iğsız, ziyaret konusunda herhangi bir açıklama yapmazken, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ziyaretin nedenini 'iade-i ziyaret' olarak açıkladı. 'İrtica belgesi' Ankara'ya gidiyor Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in hazırladığı öne sürülen ve kamuoyunda “AK Parti ile Gülen'i bitirme planı” olarak bilinen belgenin aslının bir ihbar mektubuyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nı da harekete geçirdi. Söz konusu belgenin gerçek olup olmadığı ve Albay Çiçek'in avukatı Serdar Öztürk'ün bürosundan çıkıp çıkmadığı konusunda daha önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen iki ayrı soruşturma, tek merkezde birleştirildi. Her iki soruşturmayı tek elden yürütmekle de Savcı Şadan Sakınan görevlendirildi. Son gelişmeler üzerine konuyu yeniden değerlendiren Savcı Sakınan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan söz konusu belgenin aslını istemeye karar verdi. Sakınan, ıslak imzalı belgeyi teknik olarak incelettirip gerçek olduğunu bir kez daha tespit ettirdikten sonra Albay Çiçek hakkında yasal işlem yapılması için Genelkurmay Askeri Savcılığı'na yazı yazacak. Askeri Savcılık da hazırlanacak raporlara göre Çiçek hakkında yasal işlem yapılıp yapılmayacağına karar verilecek. Öztürk'ten ilginç talep 'Ergenekon' soruşturması kapsamında tutuklu bulunan avukat Serdar Öztürk, bürosunda ele geçirilen, 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın aslı ve ihbar mektubunun incelenmesi için Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderilmesini talep etti. Öztürk, tutuklu bulunduğu Silivri No'lu Tipi Cezaevinden, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği dilekçede, 'Ergenekon' soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra tahliye edilen Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'i hiç tanımadığını ileri sürerken, özel harekatçı bir kişinin kendisine komplo kurduğunu iddia etti. 27.10.2009 GÜNDEM 617769 "Karikatür Krizi" Devam Ediyor : "Karikatür Krizi" Devam Ediyor ABD'de, kişi, Hazreti Muhammed'e hakaret içeren karikatürler yayımlayan Danimarka gazetesine saldırı planladıkları iddiasıyla tutuklandı. Yayına Giriş: 27.10.2009 20:22:52 Güncelleme: 27.10.2009 20:31:03 Adalet Bakanlığı, David Headley ve Hüseyin Rana isimli kişilerin, Danimarka gazetesine saldırı hazırlığı içinde olduklarını açıkladı. Chicago'da gözaltına alınan David Headley ve Hüseyin Rana'nın, terörist eylem planlama suçundan yargılanacağı bildirildi. 617555 Yaşlı baba olmanın riskleri 17.55 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Yaşlı baba olmanın riskleri Bilim adamları, geç yaşta baba olan erkeklerin çocuklarının gibi hastalıklara yakalanma risklerinin daha yüksek olmasının sebebini bulduklarını belirtti.  Independent gazetesinin haberine göre, araştırmacıları, yaşlı erkeklerde, çocuklarının DNA’larında mutasyona yol açabilen nadir türde bir testis tümörü bulunma olasılığının daha fazla olduğunu saptadı. Genetics dergisinde yayımlanan araştırmanın başkanı Prof. Andrew Wilkie, “Yaşlandıkça çoğu erkeğin testisinde bu küçük mutasyona uğramış kümelerinin geliştiğini düşünüyoruz. Bunlar ciltteki benler gibidir, tek başlarına genellikle zararsızdırlar. Ancak testislerde bulunmaları sebebiyle sperm yapımında da yer alırlar ve bu da bebeğin çeşitli ciddi hastalıklarla doğmasına yol açarlar” dedi. Wilkie, bu bulgunun, çocukları etkileyen, aralarında ölü doğum ve cüceliğin de bulunduğu bir dizi ciddi durumun neden kaynaklandığına açıklama getirebileceğini söyledi. Araştırmanın ayrıca, bilim adamlarının otizm ve şizofreni gibi yaygın hastalıklara yol açmış olabilecek genleri bulmalarına da yardımcı olabileceği kaydedildi. Son zamanlara kadar, sadece kadınların geç yaşlarda bebek sahibi olmalarının hastalıklı bebek doğumlarına yol açabileceği zannediliyordu ancak yapılan son araştırmalar, spermin kalitesinin yaşlandıkça düştüğünü ve bunun da ciddi sağlık problemlerine sahip bebeklerin doğumuna yol açabildiği belirlendi.  ’de yapılan bir araştırma, 40 yaş ve üstünde baba olan erkeklerin çocuğa sahip olma riskinin 30 yaş ve altı erkeklere göre kat daha fazla olduğunu göstermişti. Şizofreniyle ilgili yapılan araştırmalar da yaşlı babaların çocukları arasındaki hastalık riskinin, 20’li yaşlarda baba olanların çocuklarına oranla iki kat fazla olduğunu gösteriyor. Ve . 616758 Bingöl'de öldürülen PKK'lı sayısı 5'e çıktı 11.31 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 'de öldürülen 'lı sayısı 5'e çıktıFerit DEMİR- Adil ÖNAL/TUNCELİ, BİNGÖL, ve arasında yer alan Yedisu ile İlçesi arasındaki dağlık kesimde dün akşam çıkan çatışmada öldürülen 'lı sayısını 5'e yükseldi. Bölgede yer yer çatışmaların devam ettiği belirtildi. Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığı tarafından düzenlenen operasyon, günden bu yana Tunceli- Bingöl sınırında yer alan Pülümür, Yedisu ve Kiğı ilçeleri arasında sürdürülüyor. Dün saat 21.00 sılarında kış üstlenmesi için hazırlık yaparken tespit edilen ve ‘teslim ol’ çağrılarına ateşle karşılık veren PKK'lı terörist çıkan çatışmada öldürüldü. Bölgede dün geceden bu yana aralıklarla devam eden çatışmalarda terörist daha ölü ele geçildi. Böylece öldürülen teröristlerin sayısı 5'e çıktı. Sayıları 15 kadar olduğu tahmin edilen PKK'lı grubun havaların soğumasıyla birlikte ‘kış hazırlığı’ yaparken, yerlerinin tespit edildiği belirtildi. Öldürülen teröristlere ait silah ve mühimat da ele geçirildi. bölgesine Tunceli ve Bingöl'de bulunan 49'uncu Motorlu Piyade Tugagı'ndan helikopterlerle yeni askeri birlikler sevk edildi. . 616263 Eve dönüşler sürecek Eve dönüşler sürecek Eve dönüşler sürecek 27.10.2009 Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, açılımın devam edeceğini belirterek, Kasım'dan itibaren PKK'lıların geleceğini söyledi. Arınç, "Süreç devam etmeye mecbur" dedi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kasım ayında da PKK'lıların Türkiye'ye geleceğini söyledi. NTV'nin sorularını yanıtlayan Arınç, "Demokratik sürecin askıya alındığı veya sil baştan yapılacağı görüşüne katılmadığını söyledi. Bu işin içerisinde olan bir kişi olarak, "sürecin devam edeceğini'' vurgulayan Bakan Arınç, "Devam etmeye de mecbur'' diye konuştu. 'HERKESE SORUMLULUK...' Arınç, terör örgütü üyelerinin Türkiye'ye dönüşü sırasında yaşananların "Örgüt, Öcalan propagandasına dönüştüğüne'' dikkati çekerek, "Bu hepimizi üzmüş, derinden etkilemiştir'' dedi. Bu karşılama törenlerinden, giysilerden, konuşmalardan rahatsız olduklarını ifade ettiklerini kaydeden Arınç, gelişlerin devam etmesini ümit ettiklerini bildirdi. "Hükümete göre ne olursa dönüşler yeniden başlayacak?'' sorusu üzerine Arınç, bu tür olayların tekrarlanmaması gerektiğini, bu konuda herkese sorumluluk düştüğünü dile getirerek, "Bu sorumluluğu bir kez daha düşünmeleri açısından böyle bir ara toplama herhalde ihtiyaç duyuldu'' diye konuştu. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün yaptığı açıklamaların hatırlatılması üzerine Arınç, şunları söyledi: "Biz böyle olmasını arzu etmedik, inisiyatifimiz dışında gelişti. Olaylar daha da büyümesin, çatışmaya dönüşmesin diye belki bir takım gösterilere fiilen müdahale edilmedi. Ama cesaretli olmamak gibi bir ithamı ben kabul edemem. Hükümet sil baştan yapmak niyetinde değil. (Sil baştan dendikten sonra tekrar eski günlere döneceğiz), bu bir yorumdur, düşüncedir. Ama bunun sorumlusu herhalde hükümetimiz olmayacak.'' DTP ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMADI' Sürecin en önemli unsurları olarak bu dönüşler konusunda bilgilerinin olduğunu ifade eden Arınç, "Bu kadar insanın bir araya gelmesi ve bunları yapmaması için biz ne yapabilirdik? Ne yapmalıydık. Askerle, orduyla çevrelerini sarmalayıp, onlarla bir çatışmayı göze alacak noktaya mı getirmeliydik, üzerelerine bir şey mi atmalıydık? Bu mümkün değil'' diye konuştu. Arınç, bir başka soru üzerine de, şunları söyledi: "DTP bu konuda üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmedi. Hatta normal olarak bir siyasal partinin, bu etnik kökenin temsilcisi olduğunu kabul eden bir siyasi partinin bu vatandaşlar üzerinde bir etki de bulunduğunu söyleyemeyiz. Ya bu konuda dirayetsiz ve iktidarsız bir noktadalar veya kendi içlerinde bu işin böyle olmasını arzu eden önemli bir kitle var. Onlar bir siyasal parti olarak ve temsilci olarak tek kendilerini gördüklerine göre, tek temsilci açısından yapmaları gerekeni ya yapmadılar, ya yapamadılar. Ben biraz daha ikincisine ağırlık veriyorum.'' Arınç, "dönüşlerin tekrar ne zaman başlayacağı konusunda hükümetin önünde net bir takvim olmadığını'' dile getirerek, ancak prensip olarak dönüşlerin devam edeceğini, Kasım ayı içinde dönüşlerin olabileceğini kaydetti. Eve dönüşler sürecek Yayın tarihi: 27 Ekim 2009 Salı 616364 Fatma K. Barbarosoğlu: “Ceylan”dan “Aşk”a “Açılım” hataları Fatma K. Barbarosoğlu 27 Ekim 2009 Salı“Ceylan”dan “Aşk”a “Açılım” hataları Bazı günler kendime gazete okumayı, haber dinlemeyi yasaklıyorum.Bir nevi perhiz.Günlerce tatlı yemeyen insanın ağzına attığı ilk tatlı lokmayı bütün hücreleri ile hissedebilme diyeti gibi bir şey benimki.Bu perhizin faydasını çok gördüm.Köşe yazısı yayınlayıp “köşe yazarı” olmamayı da bu perhizime borçluyum.Hiçbir şeyi kanıksamadan, “hayret makamı”nda durabilmek için enerji bulabiliyorsam sebebi yaptığım bu perhiz. Ama bu perhizin zararları da var.Ceylan'ın ölümünü kaçırdım mesela.Duyduğumda taş kesildim.Yavrusunun etlerini lokma lokma toplayan anneciği için dua etmekten başka bir şey gelmedi elimden.Evet yazı bile yazacak gücü bulamadım.Sema Karabıyık' ın yazdığı “Ceylan” yazısını kendime destan edindim okuyup okuyup ağladım.Yoksulun ölümü neden bu kadar ucuz.Neden bu kadar sahipsiz.Neden bazıları “ölüyor” da bazıları hayatını kaybediyor!!! Ceylan tek fotoğrafı ile belleğimize kazındı. Gözümüzün önünden gitmez. Ki biz onu hiç tanımadık. Bilmedik. Görmedik. Anneciği nasıl dayansın. Kardeşleri nasıl dayansın. En başından yazmıştım. Açılım meselesinde büyük hikaye ile küçük hikayenin dengesini hükümet iyi tutturmak zorunda diye. Ceylan'ın sahipsiz ölümü, ailesinin acısını tek başına yaşamaya terk ediş küçük hikaye konusunda hükümetin ve Sayın Başbaka'nın reflekslerinin ve duygusal zekasının tutuk olduğunu ortaya koyuyor. Büyük hikaye kısmında ise Başbakan yanlış metaforlar kullanıyor.Hüsamettin Cindoruk, Aşk-ı Memnu dizisinin itiraf etmeliyim ki bu bilgiyi de Sema Karabıyık'ın Pazar günkü yazısından öğrendim) popülerliğinden istifade ederek; AK Parti ile CHP arasındaki “açılım” diyalogunu daha doğrusu mektuplaşmalarını Bihter ile Behlül'ün aşkı üzerinden ifadelendirmiş: “Şimdi mektuplaşma safhası başladı. Bu mektuplaşma çok komik. İkisinin de parti merkezi aynı yerde. Birbirlerine el sallasalar görecekler. 15 gündür, birbirlerine mektup yolluyorlar mektup geliyor. Aşk-ı Memnu diye bir dizi var. Bihter ile Behlül var onların mesajları gibi. Şarkıdan başladı, mektuplaşmaya gitti. İyi ki bir postacı buldular. Umutsuz bir aşk, umutsuz bir ilişki... Siyaset ciddi bir iştir oturur konuşursunuz.” Cindoruk'un eleştirisini “platonik aşk” olarak Başbakan'a soran muhabirler Başbakan'dan şu cevabı alıyor: “Ben pek platonik aşktan anlamam. Benim aşkım gerçek aşktır ve bugüne kadar da hayatım benim hep böyle yaşanmıştır, böyle geçmiştir. Bundan daha da öte ifadeleri kullanmayı doğru bulmam. Yoluma aynen arkadaşlarımla beraber biz devam ederiz. Platonik aşkı yaşayanlar zaten ülkeyi bu hale getirdiler.” Siyaset ile aşk kelimelerinin asla yan yana gelmemesi gerekiyor. Neden yan yana gelmemesi gerektiğini Bauman'ın cümleleri üzerinden ortaya koymaya çalışalım: “Aşk söz konusu olduğunda ,sahiplenme,iktidar,kaynaşma ve düş kırıklığı ,Mahşerin Dört atlısı”dır. “Açılım” ile aşk kelimeleri asla yan yana gelmemesi gereken kelimeler. Çünkü aşk mantığın bittiği yerde başlar. Diğer taraftan Sayın Başbakan'ın ben platonik aşktan anlamam ifadesi de muhafazakar kimliği ile uyumlu değil. Çünkü platonik aşk; “Aşk” aşık olma anlamına gelir ki tasavvufta, “müşahhas” tan “mücerret”e ulaşma olarak ifadelendirilmiş,divan şiirinin ana konusunu oluşturmuştur.Bilindiği gibi platonik aşk en iyi ifadesini Leyla ile Mecnun hikayesinde bulur. Başbakan; Cindoruk'un siyaseti “magazin diline hapseden” eleştirisini dil üzerinden cevaplayarak “diğer muhalefet” puan kazandırıyor. “Açılım” hakiki aşk üzerinden savunmaya kalkmak, en başta Başbakan'ın delikanlı imajı ile uyuşmuyor. Aşklar başlar ve biter. Bitmeyen ilişki ebeveyn-evlat ilişkisidir. Doğmadan önce başlayan ölünce de bitmeyen tek ilişki biçimidir bu. Dolayısıyla Başbakan'dan “aşık Başbakan” imajına uygun davranmasını değil, evlatlarını düşünen “baba” olmasını bekliyor milyonlarca kişi. Önemli not:Değerli okuyucularım,bu size yazdığım son Salı yazısı.Bundan sonra Salı günleri yazmayacağım.Sizlerin davetine icabet ederek, haftada üç gün huzurlarınızdayım.Pazartesi,Çarşamba,Cuma.Bu kararı vermem kolay olmadı.Okuyucuların yanı sıra eş-dost ile yaptığım istişareler sonucu davete icabet etmeme gibi bir hakkımın olmadığına kanaat getirdim.Beni ikna etmek için neler söylemediniz ki şimdiye kadar.Taş olsa erirdi.Nihayet ben de eridim.Bir müddet haftada üç yazacağım.Bunun sonucunda haftada beş yazmaya karar verebileceğim gibi, köşe yazarlığını tamamen bırakma kararı da verebilirim.Kalbe şifa yazılar yazdığıma beni inandırdığınız sürece böyle.Ötesi yer işgal etmek olur ki Rabbim muhafaza buyursun. 616390 ALİ AYDIN Bu derbiden alınacak çok ders var Suç ve karşılığı olan cezaları yorumlayalım. Futbol oyun kuralları, oyun içinde yasak olan hareketleri ve karşılığı olan cezaları tanımlar. Tüm yorumları buna göre yapmamız gerekir. Bünyamin Gezer çok kötü bir maç yönetti. Kafası karışık, tutarsızdı. Maç başlamadan önce takımlar sahada ısınırken, Arda ile Baroni'nin centilmenlik dışı teması ve gerginliği var. anda ısınmak için sahada olan hakemlerin tam önünde. Herkes her şeyi görüyor. Olaylar büyümeden önlense de, burada bir suç ve suçlular var. Ve bunun da bir yaptırımı var. Kural diyor ki, "Hakem oyun alanına girdiği andan, bitiş düdüğü sonrasında oyun alanını terk edinceye kadar, disiplin cezası verme yetkisine sahiptir." Ve devam eder: "Bir oyuncu oyun alanı içinde veya dışında rakibe, takım arkadaşına, hakeme, yrd. hakeme veya herhangi bir diğer kişiye karşı, ihtar veya ihraç gerektiren bir ihlal yaparsa, ihlalin şekline göre cezalandırılır.(Kural 12)" Bu kurala göre hakem ne yapılmalıydı? Soyunma odasına girdiğinde, esame listesinde ismi olan, her iki takımı temsil eden yöneticileri soyunma odasına davet edip, şu oyuncu(lara)ya sarı kart gösterdim ya da oyundan ihraç ettim demeliydi. Eğer ihraç ettiği oyuncu olsa idi, listede yedek olarak yazılan oyunculardan birisi ilk 11'e dahil edilip, normal kadro sahaya çıkardı. Yedek listeye başka bir oyuncu dahil edilmezdi. Kural böyle diyor. Hakem ne yaptı, hiçbir şey. Neden? Kendisine göre, 'Maça çomak sokmayayım' dedi. Doğru mu? Asla değil. Gezer, kuralların net şekilde emrettiği disiplin uygulamalarını yapmalıydı. Tam bu olayların olduğu anda, yardımcı hakem Tarık Ongun'un, seyircilerden atılan bir yabancı maddeyle başı yarıldı. Dikkat edin, maç daha başlamadı. Böylesine olaylarda MHK'nin yayımladığı ve hakemlere dağıtıp, uygulamaya soktuğu 'Hakem ve Yardımcı Hakem El Kitabı'nda bir talimatı var. Talimat ve metni aynen şöyle: "Temel ilke hakem, oyuncular ve teknik adamlar için dürüst, eşit ve güvenli müsabaka koşulları olduğu sürece, maçın yarıda bırakılmamasıdır. Maçın dürüst, eşit ve güvenli yönetilme koşulları ortadan kalktığında, hakem maçı tatil eder." Burada tanımlanan, maçın başlamasından sonraki olayları içeriyor. Yani MHK maçın başlamasından önce böylesine olaylar yaşanmasında, hakemin ne yapacağı konusunda bir tanımlama yapmamış. Dolayısıyla hakemin (Eğer yrd. hak. kendini iyi hissediyor ve maça çıkarım demişse) maça başlaması doğru karardı. Tersine çevirelim ve hakem maçı tatil etti diyelim. Bu defa ortaya büyük bir problem çıkacak ve sorulacaktı: Maç neye göre, hangi kural ya da talimata göre tatil edildi? TFF, bunun altında kalacaktı. Ama bakıyoruz bazı bilenler! anons yaptırılıp, tekrarında oyun tatil edilmeliydi diyor. Hani bilir kişiler böyle diyor ya, aslında kendini yenileyip geliştiremiyorlar. Maç başlasa da, oynansa da, bitse de anons sistemi kaldırıldı. Bilmelerinde yarar var. Sonuç olarak, maçın oynatılması doğruydu. 'Peki aynı yaralama maç başladığında olsa ne olacaktı?' derseniz, daha 2. saniye dahi olsa, maç tatil edilecek, rapora nedenleri yazılacak ve kararı TFF Yönetim Kurulu verecekti. Bu konuda MHK Başkanı, Lig TV'ye telefon açıyor ve hakemini taça atıyor. Ne diyor MHK başkanı: "Biz sezon başı talimatlarımızı verdik, takdir hakkı hakeme aittir." Ben isterdim ki MHK Başkanı canlı yayına çıksın, 'Hakem kardeşimi maç içinde verdiği kararlar ile eleştirebilirsiniz ama bu konuda hiç kimse hakemi eleştiremez, prosedür olarak doğru yapmıştır.' demeliydi. Çünkü verilen talimatlar yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu yöndedir. Peki şimdi ben kendisine soruyor ve spor kamuoyunun dikkatine sunuyorum. Maçın hakemini kim atıyor? MHK... Maçın gözlemcisini kim atıyor? MHK... Maçın temsilcisini kim atıyor? Temsilciler Kurulu... Bu maçın TFF yönünden atamasına bakın şimdi: MHK başkanı kim? Oğuz Sarvan. Nereli? İzmir bölgesi... Maçın gözlemcisi, Yavuz Karaozan İzmir bölgesi... Maçın temsilcisi, Fatih Tanfer, İzmir bölgesi... Maçın kırılma anı olan F.Bahçe'nin ilk golünü bilerek ya da bilmeyerek ofsayttan attıran yardımcı hakem Serkan Gencerler, İzmir bölgesi... Bunları bir de MHK'nin bilgisi doğrultusunda geçen sezon rapor değiştiren, (aslında Manisa diye geçer ama gerçeği İzmir bölgesidir) Yunus Yıldırım'la birleştirdiğimizde, (-ki bu haftanın hakemi seçtik) ortaya senaryo çıkartanları suçlamak doğru mu sizce? Bu hafta da hakemler açısından pek iç açıcı değildi. Verilen saçma penaltılar, verilmesi gerekenlerden daha fazla ve açıktı. Kartlar saçma sapan, uygulamalar insanları çıldırtan türdendi. Hakemler ve hakemlik adına uygulamalarda artık toz daha da fazla kalkmaya başladı. Beşiktaş-K.Paşa maçında komik penaltı düdüğü çalan hakeme, 'İyi yaptın!' dendi herhalde ki, bu hafta yine maça verildi. Peki Kamil Abitoğlu'na niye görev verilmedi? Geçen hafta Arda'ya kart göstermeme dışında, iyi bir maç yöneten hakem neden cezalandırıldı? Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu sayın MHK. 617077 Yaşlı baba olmanın riskleri Independent gazetesinin haberine göre, Oxford Üniversitesi araştırmacıları, yaşlı erkeklerde, çocuklarının DNA'larında genetik mutasyona yol açabilen nadir türde bir testis tümörü bulunma olasılığının daha fazla olduğunu saptadı. Nature Genetics dergisinde yayımlanan araştırmanın başkanı Prof. Andrew Wilkie, "Yaşlandıkça çoğu erkeğin testisinde bu küçük mutasyona uğramış hücre kümelerinin geliştiğini düşünüyoruz. Bunlar ciltteki benler gibidir, tek başlarına genellikle zararsızdırlar. Ancak testislerde bulunmaları sebebiyle sperm yapımında da yer alırlar ve bu da bebeğin çeşitli ciddi hastalıklarla doğmasına yol açarlar" dedi. Wilkie, bu bulgunun, çocukları etkileyen, aralarında ölü doğum ve cüceliğin de bulunduğu bir dizi ciddi durumun neden kaynaklandığına açıklama getirebileceğini söyledi. Araştırmanın ayrıca, bilim adamlarının otizm ve şizofreni gibi yaygın hastalıklara yol açmış olabilecek genleri bulmalarına da yardımcı olabileceği kaydedildi. Son zamanlara kadar, sadece kadınların geç yaşlarda bebek sahibi olmalarının hastalıklı bebek doğumlarına yol açabileceği zannediliyordu ancak yapılan son araştırmalar, spermin kalitesinin yaşlandıkça düştüğünü ve bunun da ciddi sağlık problemlerine sahip bebeklerin doğumuna yol açabildiği belirlendi. İsrail'de yapılan bir araştırma, 40 yaş ve üstünde baba olan erkeklerin otistik çocuğa sahip olma riskinin 30 yaş ve altı erkeklere göre kat daha fazla olduğunu göstermişti. Şizofreniyle ilgili yapılan araştırmalar da yaşlı babaların çocukları arasındaki hastalık riskinin, 20'li yaşlarda baba olanların çocuklarına oranla iki kat fazla olduğunu gösteriyor. AA 617868 Adıyaman'da coşkulu Cumhuriyet kutlaması 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın 86. yıldönümü kutlamaları, Adıyaman'da meşale ve fenerlerle yapılan yürüyüşle coşkuyla başladı. Gölbaşı Caddesi Mimar Sinan Parkı önünden start alan fener alayına Adıyaman Valisi Ramazan Sodan, Belediye Başkanı Necip Büyükaslan, Garnizon Komutanı Ali Osman Salık, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Gündüz, Cumhuriyet Başsavcısı Orhan Çetingül, İl Emniyet Müdürü Mehmet Bilici, AK Parti İl Başkanı Yaşar Güleş, kurum müdürleri, Adıyaman Üniversitesi akademik ve idari personelleri, öğrencileri ile Adıyaman halkı katıldı. Binlerce kişinin yer aldığı yürüyüşte, öğrenciler 10. Yıl Marşı'nı okudu. Öğrencilerin taşıdığı dev Atatürk posteri ve Türk bayrağı yürüyüşe ayrı bir renk kattı. Yürüyüş valilik önünde son bulurken, kutlamalar sebebiyle kısa bir süre trafiğe kapatılan Atatürk ve Gölbaşı caddeleri yürüyüş sonrasında trafiğe açıldı. Cumhuriyetin 86. yılının vatana ve millete hayırlı olmasını dileyen Vali Ramazan Sodan, fener alayı yürüyüşünü Cumhuriyetin kuruluşunun 86. yıldönümü etkinlikleri kapsamında yaptıklarını belirtti. Cumhuriyeti temsil eden meşalelerle yürüdüklerini değinen Belediye Başkanı Necip Büyükaslan ise Cumhuriyet Bayramı'nın mutluluğunu yaşadığını dile getirdi. Yürüyüş esnasında konuşan Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Gündüz, Adıyaman'da 4. fener alayının yapıldığını hatırlatarak, "Adıyaman Üniversitesi 2006 yılında kurulduğu yıldan bu yana bu yıl 4. Cumhuriyet fener alayını düzenliyor. Üniversiteler doğdukları yerde önce meşrutiyet zemini ararlar. Adıyaman üniversitesi kurulduğu günden itibaren çalışanıyla içine doğduğu yerleşim birimindeki halkıyla el ele, kol kola, gönül gönüle Cumhuriyetin aydınlattığı Türkiye Cumhuriyeti'nde bir model olma iddiasıyla yoluna devam ediyor. Üniversitemizin buradaki temel amacı Adıyaman halkının üniversitemize göstermiş olduğu yakın ilgiye müteşekkirlerini ifade etmektedir. Adıyaman'ın bütün yöneticileriyle fener alayında Cumhuriyetin temel değerlerini yaşam alanına aktarılması noktasın da kol kola yürüdüklerini görüyoruz. Atatürk'ün işaret ettiği bir Türkiye Cumhuriyeti'ne yol açmasını temenni ediyorum ve herkese nice 86.'cı yıllar diliyorum" dedi. Öte yandan yürüyüş esnasında bir meşaledeki Türk bayrağı siluetindeki alev görenleri şaşırttı. 616198 Güneş açıyor anlaşmaya sıcak bakılması imkansız İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU Güneş açıyor anlaşmaya sıcak bakılması imkansız Finansbank Hazine Genel Müdür Yardımcısı Doğan, piyasaların güneş açarken IMF anlaşmasına sıcak bakmayacağını belirtti GAZİANTEP (A.A) Finansbank Hazine Yatırım Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Saruhan Doğan, Türkiye'nin ekonomik krizi atlattığını ve güneşin açmaya başladığını belirterek, 'IMF, Türkiye gibi bir ülke için uzun vadeli sigorta poliçesi. En zor zamanda bu poliçe olmadan idare ettik. IMF anlaşması olmazsa bir felaket senaryosu kesinlikle söz konusu değil' dedi. KRİZ OLMAZ... Dünyada ve Türkiye'de çok likidite olduğunu ifade eden Doğan, bunun da tekrar bir krizin yaşanmayacağının en önemli güvencesi olduğunu kaydetti. Krizin çıkış nedeni olarak gösterilen kredilerin geri ödemesinde bir sorun bulunup bulunmadığı sorusuna karşılık Doğan, likiditenin daraldığı ve dünya ticaretinde çok ciddi düşmelerin olduğu bir dönemde ödeme güçlüğü yaşanmasının normal olduğunu ifade etti. Doğan, şöyle devam etti: 'Kredilerin geri ödenmesinde rakamlar bozuldu, fakat bu bozulma yavaş yavaş tekrar düzelmeye doğru ilerliyor. İşlerin her zaman iyi gitmesi mümkün değil, arada böyle kötü süreçler oluyor. Ama önemli olan ne kadar zarar verdiği. Türkiye'de en önemlisi finansal sektörde hiçbir batak olmamasıdır. UCUZ ATLATTIK Reel sektörde problemler oldu, ama başta korktuğumuzdan çok çok az oldu. Türkiye bu krizi ucuza atlattı diyebiliriz.' Saruhan Doğan, IMF ile anlaşmanın piyasalara etkisini değerlendirirken, şunları kaydetti: KREDİ BOLLUĞU 'En zor zamanda bu poliçe olmadan idare ettik, şimdi her şey biraz daha düzelip güneş açarken, hükümetin seçimin de olacağı bir sürece girerken IMF'e çok sıcak bakacağına pek ihtimal vermiyorum.' Saruhan Doğan, önümüzdeki dönemde bankalarda büyüme ve karlılık baskısı olacağını ifade ederken, 'Dolayısıyla bankaların ciddi şeklide müşteriye dönüp kredi kullandıracakları bir dönem olacak' diye konuştu. 27.10.2009 EKONOMİ 617081 'AB, hayatın her alanına dokunan bir süreç' Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Avrupa Birliğinin (AB) en önemli özelliklerinden birinin, Osmanlı İmparatorluğu'nun başarısının arkasındaki ''insanı yücelt ki devlet yücelsin'' felsefesinde yattığını belirterek, ''Yani bugünkü Anayasamızın söylediği gibi yüce devlet kavramı yoktu, yüce olan bireydi, insandı, devlet de insanın hizmetinde olması gereken bir kurumdu. Bir yandan AB'ye doğru ilerlerken, aslında özümüze de dönüyoruz'' dedi. Bağış, Bursa'da gerçekleştirilen Marmara Belediyeler Birliği (MBB) 2009 yılı 2. Olağan toplantısı çerçevesinde düzenlenen MBB ile AB Genel Sekreterliği arasındaki iş birliği protokolünün imza törenine katıldı. Egemen Bağış, yaptığı konuşmada, AB-Türkiye ilişkilerinin üç boyutu olduğunu belirterek, şunları söyledi: ''Bir tanesi her geçen gün azim ve kararlılıkla yürüttüğümüz reformlar. Diğeri siyasi engellere rağmen içeride ve dışarıda oluşan direnç odaklarına rağmen yine kararlılıkla yürüttüğümüz müzakerelerimiz, üçüncü boyutu da iletişim. Çünkü insanlar da toplumlar da tanımadıklarından şüphe duyar, korkarlar ama birbirini tanıdıkça, yakın ilişkiler kurdukça korkular, endişeler sevgiye ve barışa dönüşür.'' Vatandaşların AB'yi daha iyi anlamasını sağlamak için belediyelere, AB standartlarında hizmet sunulması ve AB fonlarının doğru kullanımının sağlanması gibi önemli görevler düştüğünü ifade eden Bağış, ''Bu çerçevede AB Genel Sekreterliği ile MBB arasındaki protokol, belediyelerimizin yürüttüğü hizmetlerde AB standartlarını yakalamaları, yönettikleri bölgelerde AB standartlarına ulaşmaları, ülkemizin, Başbakanımızın deyimiyle cumhuriyetin ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesinde başarıya ulaşma konusunda çok önemli rol oynayacaktır'' dedi. ''AB, TRT 6'NIN YAYINLARA BAŞLAMASINA İMKAN VEREN BİR SÜREÇ DEĞİL'' Bağış, Türkiye'nin AB sürecinin, Adnan Menderes'in 1959'da ilk başvuruyu yapmasıyla başladığını hatırlatarak, 17 Aralık 2004'te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Brüksel'deki AB zirvesinde ''masaya yumruğunu vurmasıyla'' 45 yıllık beklemeye son verip, müzakere tarihi almasıyla yeni bir sürecin başladığını anlattı. Türkiye'nin 33 faslın 11'ini açmış durumda olduğunu, şu anda yoğun şekilde çevre faslı üzerine çalıştıklarını dile getiren Bağış, şöyle konuştu: ''Çevre faslı oldukça teknik detayları olan, zor bir fasıl. Sanayimiz, yönetimlerimiz, hatta belediyelerimiz üzerinde bir takım yeni sorumluluk getirecek bir fasıl. Artık kırsalda kullanılması gereken motorini, şehir merkezinde kullanıp, çocuklarımızı zehirlememiz gerektiği bilinciyle önemli yönetmelikler çıkarıyoruz. Çevre faslını açabilmek için Çevre Bakanlığı ile birlikte bin 500 sayfalık Çevre Strateji Belgesi hazırladık. İlk hazırlanan taslaktaki eksiklikler giderildi ve ortak noktada buluşuldu. Şimdi Müzakere Provizyon Belgemizi hazırlıyoruz. Bunu neden anlatıyorum? Çünkü AB, sadece idam cezasını kaldıran ya da TRT 6'nın yayınlara başlamasına imkan veren bir süreç değil. AB, hayatın her alanına dokunan, sağlıktan, işçi haklarına, kadın haklarından günlük hayattaki vergilendirme düzenimize, hava kirliliğinden suyun temizliğine kadar her konuyla ilgili standartları olan bir süreç.'' ''DARBE VE ŞERİAT KORKUSU TAŞIYANLAR VAR'' Türkiye'de farklı endişeler taşıyanlar bulunduğunu belirten Bağış, şöyle devam etti: ''Bugün ülkemizde maalesef darbe korkusu taşıyanlar, şeriat korkusu taşıyanlar var. Aşırı liberalleşmeden korkanlar da var devletleşmeden, tekelleşmeden de korkanlar var. AB süreci, bütün endişeleri, farklı veya benzer endişeleri ortadan kaldıracak bir süreç. Çünkü AB'nin 100 bin sayfalık müktesebatı var, her şeyin standardı var. Ülkemiz özgürlükler noktasına eriştiği zaman bu tür endişelerin ortadan kalkacağını görüyoruz.'' ''AB'nin belki de en önemli özelliklerinden biri, tohumları bu topraklarda atılan, Osmanlı İmparatorluğu'nun başarısının arkasındaki felsefede yatıyor'' görüşünü dile getiren Bağış, şunları ifade etti: ''Bu felsefe neydi? İnsanı yücelt ki devlet yücelsin. Yani bugünkü Anayasamızın söylediği gibi yüce devlet kavramı yoktu, yüce olan bireydi, insandı, devlet de insanın hizmetinde olması gereken bir kurumdu. Bugün, AB'nin kendisi de insanı yücelten, bireysel özgürlükleri artıran, bireyin hak ve hukukunu koruyan bir değerler birliği. Bir yandan AB'ye doğru ilerlerken, aslında özümüze de dönüyoruz.'' Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Avrupa Birliği'nin (AB), insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesi olduğunu belirterek, ''Ama bu barış projesi, henüz tamamlanmamıştır, Türkiye'nin AB'ye katılımıyla tamamlanacaktır'' dedi. Marmara Belediyeler Birliği (MBB) ile AB Genel Sekreterliği arasındaki işbirliği protokolünün imza törenine katılan Bağış, konuşmasında, ''Bir olalım, beraber olalım'' felsefesinin, bugün AB'yi dünyanın en önemli güç odaklarından biri haline getirdiğini vurguladı. Bağış, yaşanan çok kanlı savaşlara rağmen AB süreci içinde farklı kültür, dil ve dinlerin, barış için bir araya gelme azmini ortaya koyduğuna dikkati çekerek, ''Bu yüzden AB, insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesidir. Ama bu barış projesi, henüz tamamlanmamıştır, Türkiye'nin AB'ye katılımıyla tamamlanacaktır'' diye konuştu. AB'ye katılım sürecinde, herkese düşen görevler bulunduğunu belirten Bağış, şunları söyledi: ''Bu süreçte kadınıyla erkeğiyle, askeri siviliyle, alevisiyle sünnisiyle; müslümanıyla, gayrimüslimiyle, işçisiyle işvereniyle hep beraber el ele vermek durumundayız. Gerçekten de bu süreç, bizleri belki de birleştiren, kaynaştıran bir süreç olacak. Çünkü AB, farklı ve benzer endişeleri ortadan kaldırırken, farklı kesimlerin de ortak paydası haline gelebilen bir süreç. Bu çerçevede AB'yi daha iyi anlatmamız ve anlamamız, AB'nin ülkemize ek yük getirmediği, ülkemizin demokrasisini de ekonomisini de yaşam standartlarını da yükselteceğine halkımıza iyi anlatmamız gerekiyor.'' ''SORUNLARIMIZI HALININ ALTINA SÜPÜRME DÖNEMİNE SON VERDİK'' Egemen Bağış, Türkiye'nin, bir zamanlar özel sohbetlerde bile dile getirilmekten korkulan konuların rahatlıkla tartışılabildiği farklı bir dönemden geçtiğini ifade ederek, şöyle devam etti: ''Tabularımızı artık geride bıraktık, sorunlarımızı halının altına süpürme dönemine son verdik. Sorunlarımızı teşhis ediyor, yüzleşiyor ve teker teker çözüyoruz. Artık arkası dolu bir öz güvenimiz var. Çünkü Türkiye, dünyanın 15'inci, Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi haline geldi, 47 yıl aradan sonra 151 ülkenin destek ve oyuyla dünya sorunlarının çözüldüğü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi arasındaki yerini aldı, çünkü İsrail-Suriye, Afganistan-Pakistan, Irak-Suriye, Rusya-Gürcistan, Bosna Hersek-Sırbistan arasında ara buluculuk yapabiliyor, medeniyetler çatışmasını engellemek için başlatılan Medeniyetler İttifakı Projesine eş başkanlık yapabiliyor, AB ile müzakerelere başladığı yıl, İslam Konferansı Örgütünün genel sekreterliğini üstlenebiliyor.'' ''BİZİ ENGELLEME ÇABALARINA BELKİ ANLAYIŞ GÖSTERMEK GEREKİR'' Türkiye'nin kendi gücünün farkında olduğunu vurgulayan Bağış, ''Kendi gücümüzün farkına vardıkça, dostlarımız da müttefiklerimiz de üyesi olmaya çalıştığımız AB'nin diğer üye ülkeleri de Türkiye'nin gücünün farkına varacak. Biz bu süreci yüzden çok önemsiyoruz'' dedi. Bağış, şöyle konuştu: ''Bir zamanlar olduğu gibi bu ülkede çetelerin kol gezmesini isteyenler tabi ki bu süreci engellemek için çalışacaklar. Veyahut AB'yi kuran birtakım ülkelerin, Türkiye gibi nüfusu genç, dinamik, eğitimli bir ülkenin ortalama yaşı 28 olan 72 milyonluk nüfusun AB'ye üye olduğu gün, onlardan daha etkin olacağını görerek, bizi engelleme çabalarına da belki anlayış göstermek gerekir. Ama bizim azim ve kararlılığımız, müzakere tarihi almak için bile 45 yıl sabretmemiz, onlara havlu atmayacağımız konusunda gerekli sinyalleri veriyor olmalı. Yeter ki biz kendi aramızda bir ve beraber olalım, hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım el ele verelim, bizim aşamayacağımız sorun yoktur.'' ''MESLEKTAŞINIZ ŞİİR OKUDUĞU İÇİN HAPSEDİLMİŞTİ'' Geçen hafta Türkiye İlerleme Raporu'nun yayımlandığını, geçmişteki raporlarda, insan hakları ihlalleri, işkenceler, gözaltına alınan veya hapsedilen yazar, düşünür, gazeteci ve siyasetçilerden bahsedildiğini hatırlatan Bağış, belediye başkanlarına hitaben şunları söyledi: ''Çok değil, bundan 10 yıl evvel meslektaşınız, bu ülkede şiir okuduğu için hapsedilmişti. Ama bugün Türkiye çok farklı bir ülke. hapsedilen belediye başkanı, bugün Türkiye'nin lideri, İstanbul da ifade özgürlüğü, demokrasi alanında dünyanın en önemli standartlarından biri olan kültür ve sanat konusunda, oy birliğiyle Avrupa'nın başkenti ilan ediliyor. Demek Türkiye'de bir şeyler değişiyor.'' AB FONLARI AB fonlarından, 2002-2009 yılları arasında merkezi yönetimin yürüttüğü 300'den fazla büyük çaplı projeye 2,5 milyon avro, yerel yönetim ve sivil toplum örgütlerinin gerçekleştirdiği bin 300 civarındaki projeye ise 300 milyon avro aktarıldığını kaydeden Bağış, bunun, AB sürecinde fonları, merkezi yönetimden çok yerel yönetimlerin değerlendirdiğinin göstergesi olduğuna işaret etti. Bağış, Marmara Belediyeler Birliği (MBB) ile imzalanan protokolle, AB Genel Sekreterliği uzmanlarının, fonların değerlendirilmesi, fonlara nasıl başvurulabileceği, reformların yerele yansıması, AB standartlarının yakalanmasıyla ilgili yerel yönetimlere eğitim vereceğini belirterek, şunları söyledi: ''29 Mart seçimlerinde partimin kullandığı 'AK belediyeler, marka şehirler' sloganını iyi algılamak lazım. Artık ülkeler değil, dünya çapında şehirler rekabet ediyor. Hangi partinin mensubu olursanız olun, sizlere destek ve güç vermek bizim görevimiz. El ele vereceğiz ve ülkemizi, insanımızı Avrupa'da tanıtmak için hep beraber çalışacağız.'' MBB ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ise bir kentin gelişiminde birlik ve beraberliğin şart olduğunu ifade ederek, diğer belediyelerle de iş birliği yapmayı hedeflediklerini bildirdi. Konuşmaların ardından protokol, Bakan Bağış ile MBB Başkanı Recep Altepe arasında imzalandı. AA 616964 İsrail Filistinlilere Su Bırakmıyor : İsrail Filistinlilere Su Bırakmıyor Yayına Giriş: 27.10.2009 12:00:43 Güncelleme: 27.10.2009 12:21:59 İsrail'i, su kısıtlamasıyla Filistinlilere karşı ayrımcılıkla suçlayan İnsan Hakları Örgütü'ne göre 200 bin Filistinli temiz suya ulaşamıyor. Bir İsrailli ise Filistinlinin dört katı su harcıyor. Uluslararası Af Örgütü, İsrail'i Filistinlilere yeterince su vermemekle suçladı. İnsan Hakları Örgütü, hazırladığı raporda İsrail'in, Filistinlileri temiz ve güvenli su kaynaklarına asgari düzeyde ulaşmasına engel olarak, su kısıtlamalarıyla Filistinlilere karşı ayrımcılık yaptığını bildirdi. Filistinliler Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği asgari miktarın altında su alırken bir İsrailli bir Filistinliden dört kat fazla su kullanıyor. Batı Şeria'daki 2,5 milyon Filistinliden 200 bini akan, temiz su bulamıyor. Uluslararası yasalara rağmen inşa edilen İsrail yerleşimlerinde ise bahçe sulaması yapılıp yüzme havuzlarının doldurulduğuna dikkat çekiliyor. 450 bin dolayında Yahudi yerleşimci milyon 300 bin Filistinliden daha fazla su harcıyor. Kuraklıktan da etkilenen İsrail, Batı Şeria'nın tek su kaynağı olan bölgeden çok fazla su çekiyor, bunun da yüzde 80'ini kendisine alıyor. Hamas'ın denetimi yüzünden İsrail ablukası altında bulunan Gazze Şeridi'nde ise su ve kanalizasyon sistemi felç durumda. Üstelik onarılamıyor. İsrail, Filistinlilerin yeni kuyu açmasına, eskilerini onarmasına izin vermiyor, denetimler yüzünden tankerlerin yolu da çok uzuyor. Filistinliler için, asgari düzeyde ve düşük kalitede su almak bile artık pahalı bir lüks haline geldi. Raporda, su sıkıntısının ekonominin yanı sıra Filistinlilerin sağlığı üzerinde olumsuz etkilerine de dikkat çekiliyor. 617322 'Domuz gribi için test zorunluluğu yok' ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER 'Domuz gribi için test zorunluluğu yok' İSTANBUL () İstanbul Valisi Muammer Güler, 'Vatandaşlarımızın domuz gribi konusunda test yaptırması için bir zorunluluk yok' dedi. İl Güvenlik Komisyonu toplantısı için Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yerleşkesine gelen Vali Güler, emniyete girişte basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Vali Güler, Domuz gribi aşılarının neden geciktiği konusundaki sorular üzerine aşıların ticari boyutuyla ilgili bir şey söylemesinin mümkün olmadığını belirterek, 'Korunma tedbirleri açısından bakıldığında vatandaşlarımızın yoğun şekilde tedbir aldıkları görülmektedir. Bu iyi bir şey. Bu dönemde hijjen maddeleri üretiminin arttığı bir dönem. Hatta bu konuda bize de başvurular oluyor. Ama bu ticari bir durum olduğu için biz bunları değerlendiremiyoruz. Aşılarla ilgili, dün sayın bakanımız ifade etti. Kasım sonu itibariyle öğrenciler aşılanacak. Öncelikle risk gruplarımızdan sağlık çalışanlarımız ve ardından hacı adayları da aşılanacak. Bunun talimatını bakanlıktan bekliyoruz' dedi. Vatandaşların domuz gribi için test yaptırdığını belirten Güler, 'Vatandaşlarımızın test yaptırmasını gerektiren bir zorunluluk yok. Bu bir panik havasından kaynaklanıyor. Kimsenin ben domuz gribi miyim diye test yaptırmasına gerek yok. Kaldı ki, bazı sağlık kuruluşlarımız hızlı test adı altında test yaptığını gördük. Ama uzmanlar bunun bir fayda sağlamağını söylüyorlar. Bu konudaki referans testleri yapan Çapa'daki mikrobiyoloji test laboratuarıdır. Önümüzdeki günlerde Anadolu yakasında yeni bir laboratuar kurulacaktır' diye konuştu. Vali Muammer Güler, vatandaşları da uyararak, "'Bir grip vakası varsa birinci basamak sağlık kuruluşlarına ya da hastanelere başvurulmalı. Doktorlar gerekli tedaviyi uygulayacaktır. Domuz gribi var mıdır yok mudur diye bir teste gerek yok. Kaldı ki hiç hastalık kapmamış bir çocuğun ya da vatandaşın hastane ortamında virüs kapma tehlikesi de vardır. Kronik ya da ağır seyreden hastalarda test yapılıyor. Normalde tahlili gerektiren bir durum yok' dedi. DTP'nin basın açıklaması ve Avrupa'dan İstanbul'a gelecek olan PKK'larla ile ilgili sorulara da yanıt veren Vali Güler, DTP'nin valiliğe miting için yaptığı bir başvuru olmadığını kaydederek, 'Eğer talep gelirse bunu değerlendiririz. Ama açıklamalarında yaptıkları 'biz bir şekilde' havaalanına gideriz demek bir çözüm tarzı değil' şeklinde konuştu. 27.10.2009 GÜNDEM 617194 Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen şehit yakını ve gaziler bugün Meclis'e "çıkarma" yaptı. Şehit yakınları, ellerindeki bayrakları Meclis girişinde polisin topladığını belirterek tepki gösterdi. Küçük çaplı kriz, MHP'nin devreye girmesiyle çözüldü. MHP'li Oktay Vural ile görüşen şehit aileleri, "Başbakan'dan yıldır randevu alamıyoruz" dedi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile görüşmek üzere TBMM Küçük Grup Salonu'na gelen şehit yakını ve gaziler, terör örgütü üyesi 34 kişinin Habur Sınır Kapısı'nda teslim olmasının ardından yaşanan görüntülere tepki gösterdi. 'ın kuzeyine 1995 yılında yapılan sınırötesi operasyon sırasında gazi olan Mesut Aksan, yakasındaki gazilik nişanını göstererek, "Bunu götürüp Ahmet Türk'e, Abdullah Öcalan'a taksınlar" diye konuştu. Şehit Bülent Keskin'in annesi Döne Keskin de Meclis'e girişleri sırasında ellerinde bulunan Türk bayraklarının polis tarafından toplandığını, şehit çocuklarına ait resimlerin de alınmak istendiğini söyledi. Direnerek oğlunun resmini vermediğini dile getiren Keskin, "Bunu bize yapmaya hakları yok. Canımı alırlar elimizden resmi alamazlar. bayrak bizim bayrağımız değil mi?" diye bağırdı. Diğer şehit yakınları da Meclis girişinde Türk bayraklarının ellerinden alınmak istenmesine tepki gösterdi. Durumdan haberdar edilen MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Meclisin Dikmen Kapısı'nda görevlileri arayarak, bayrakların tekrar verilmesini istedi. Bayraklar, MHP grubundan bir görevliye zimmetle teslim edildi. Bayraklar daha sonra, şehit yakınları ve gazilere dağıtıldı. Vural sakinleştirme çalıştı Salonda bulunanlar, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" diye slogan attı. Şehit yakınlarını sakinleştirmeye çalışan MHP'li Vural, gazetecilerin sorusu üzerine, şehitlerin, Türk milletinin hür yaşaması için canlarını verdiğini söyledi. Yaşanan olayların, Türk milletini derinden yaraladığını ifade eden Vural, "Habur'da pazarlık masası kuruluyor. Teröristle pazarlık yapılıyor. Bu utanç tablosudur. Bu meselede endişelerini dile getiren sadece şehit yakınları değil. Bu insanlar bizim kardeşliğimiz için şehit oldu" diye konuştu. Vural, Başbakan Erdoğan'ın, "Bir tarafı yapalım derken diğer tarafı yıkmayalım" diye konuştuğunu belirterek, "Sen hangi taraftasın? Şehitle teröristi taraf olarak görüyor. Yaşananlara üzülmemek mümkün değil. Memleketi bu duruma düşürenler utansın" dedi. Ziyarette şehitler için saygı duruşunda bulunuldu. MHP mitinglere başlıyor Vural, parti olarak Türkiye'nin değişik illerinde "Bin Yıllık Kardeşliği Yaşa ve Yaşat" adı altında miting düzenleyeceklerini söyledi. Vural, "MHP olarak bu konuda sesimizi yükselterek, Türk milleti ile birlikte bu hain tuzakları bozmaya ant içtik. İmralı'nın kılavuzluğunda yol haritası çizerek, milletimizi uçurumlara atmak isteyenlerin yollarını kesmeye karar verdik. TBMM'ye yaptığınız bu ziyaretin, umarım, Türkiye'yi yönetenlere karşı bir ibret ve uyarı olmasını diliyorum. Bundan nasihat almalarını diliyorum. 'Güzel şeyler olacak' diyenlerin çirkin tablo karşısında telaşlandığının da farkındayım. Ama şunu söylüyor büyüklerimiz: 'Eğer ibret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi? Eğer ibret almayanlar varsa biz tarihi yeniden tekerrür etmeye hazırız" dedi. "İğrenç tablo" Sözün bittiği yerde olduklarını söyleyen Vural, "Bu coğrafyada biz bir ve bütün olarak durabiliyorsak, bayrağımız inmiyor, ezanımız dinmiyorsa, mübarek şehitlerimizin sayesindedir. Dolayısıyla bugün Türkiye'nin karşılaştığı bu iğrenç tablo karşısında ortaya koyduğunuz tepkiler, Türk milletinin tepkisidir" dedi. Habur'da yaşanan tablonun, Türk milletinin nereye götürülmek istendiğini ve kimlerle pazarlık yapıldığını ortaya koyduğunu ileri süren Vural, Erzurum'da, Sivas'ta atalarının çizdiği yol haritası yerine İmralı'dakinin yol haritasının uygulandığını iddia etti. "Türk-Kürt meselesi değil" "Bu mesele Türk-Kürt meselesi değildir. Türk milletini bölmek isteyenlerle, bu milletin bin yıllık kardeşliğine sahip çıkmak isteyenlerin mücadelesidir" diyen Vural, "'yı aklayıp, onları adeta Türkiye'deki kardeşlerimizin temsilcisi gibi gösterenler, aslında bu coğrafyada bu büyük Türk milleti arasına fitne ve fesat sokmak isteyenlerdir. Şu, bu, ne fark eder, hepimiz kardeş değil miyiz? Camilerini, televizyonlarını ayırmak isteyen bölücü düşünce, açılım paketleri adı altında Türkiye'nin gündemine geliyor" şeklinde konuştu. Vural, şehit yakınları ve gazilere, "Sizlerin Türk milletinin birlik ve bütünlüğüne sahip çıkma kararlılığınızın önünde saygıyla eğiliyorum. Teşekkür ediyorum. Sizin göz yaşlarınız bizim göz yaşlarımız, sizin acınız bizim acımızdır" diye seslendi. Şehit aileleri: "Başbakan'dan yıldır randevu alamıyoruz" Grup adına konuşan Şehit Aileleri Dernekleri Onursal Başkanı Serhat Gençer de "demokratik açılım" sürecini ve Habur Sınır Kapısı'nda yaşananlara tepki gösterdi. Yaşananları "" olarak niteleyen Gençer, tiyatronun ilk perdesinin kapandığını söyledi. Habur'daki görüntüleri şiddetle kınadıklarını ifade eden Gençer, "Başbakan'dan yıldır randevu alamıyoruz. Ama 'lıları kucaklıyorlar. Teslim olanlar Meclise gelecekmiş. Burada yeteri kadar var" diye konuştu. 616856 İngiliz gazetelerinden tiraj artırma amaçlı promosyonlar 12.23 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, İngiliz gazetelerinden artırma amaçlı promosyonlar İngiliz gazeteleri, ekonomik krizin etkilediği tirajlarını artırmak için değişik yöntemlerine başvuruyor. Büyük ’daki günlük gazeteler, kahveden çikolataya, şemsiyeden DVD’ye, hatta sırt çantası, oyuncak ve suya kadar birçok ürünü, gazeteyle beraber okuyucularına hediye ediyor. Başkent ’da kısa süre önce parayla satılan “London Evening Standard” gibi bazı gazeteler ise metro girişlerinde bedava dağıtılıyor. Ülkedeki gazete tirajlarını hesaplayan araştırma kurumundan edinilen verilere göre, Eylül 2009’da günlük gazetelerin çoğunun satışları bir önceki yıla göre düştü. Örneğin Eylül 2009’da günlük tirajı 408 bin olan ve yaklaşık sterline (yaklaşık TL) satılan “” gazetesinin tirajı, bir önceki yıl eylül ayına göre yüzde 4,9 düştü. milyon 300 bin tirajlı “Daily Mirror” gazetesinin ise tirajı bir önceki yıla göre yüzde oranında, günlük tirajı 315 bin olan “” gazetesinin ve 570 bin olan “Times” gazetesinin tirajı ise yine bir önceki yıl eylül ayına göre yaklaşık yüzde 10 azaldı. Ağırlıklı olarak verdiği “magazin” haberleriyle bilinen, günlük tirajı milyondan fazla olan ve 20 pense satılan (yaklaşık 50 kuruş) “” gazetesinin tirajında da Eylül 2008’e göre yüzde oranında bir azalma oldu.  İngiliz gazetelerinin kayıplarında, küresel ekonomik krizle beraber gazetelerin fiyatlarını yükseltmelerinin yanı sıra internet gazeteciliğinin de etkisi olduğu tahmin ediliyor. Ve . 616607 Piyanist İdil Ülgen İstanbul'da Piyanist İdil Ülgen İstanbul'da Devlet Konservatuarı'nda eğitim gören ve şimdilerde Amerika'da Eastern Michigan Üniversitesi'nde ders veren ünlü piyanist İdil Ülgen 27 Ekim Cumhuriyet Konseri için İstanbul'a geldi. Bu akşam gerçekleşecek olan konsere sıkı bir şekilde hazırlanan sanatın farklı renklerini de tualine taşıyacak. Sanatçıya konserde semazenler, bale dansçıları, 10.Yıl Marşı'yla Yonca Lodi ve şiirleriyle Müşfik Kenter eşlik edecek. Bu akşam Caddebostan Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek resitalde ilk olarak Bach'ın eserini piyanoda çalacak olan sanatçıya semazenler eşlik edecek. Böylelikle farklı bir konsept oluşturulacak olan konserde Müşfik Kenter'de bir esere okuduğu şiirler eşlik edecek. 27.10.2009 616223 Emre Baros'tan özür diledi MUSTAFA KUTLU SPOR Emre Baros'tan özür diledi F.Bahçeli futbolcu, tarak kemiği kırılan ve sahalardan ay uzak kalacağı belirtilen Çek futbolcuyu maç sonrası telefonla aradı. Emre, "Baros'a bir müdahalem olmadı ama yine de sakatlanması eşimle beni üzdü. Kendisini arayıp bir an önce sahalara dönmesini temenni ettiğimi ilettim" dedi. Karşılaşmanın 5. dakikasında Emre'nin müdahalesi sonrası böyle yerde kalan Milan Baros'un sağ ayağını ters basması nedeniyle tarak kemiği kırıldı. ÖNÜNÜ KESMEK İÇİN HAREKET ETTİM F.Bahçe'nin milli futbolcusu Emre Belözoğlu, G.Saray ile yaptıkları derbi maçın hemen başında sakatlanan ve ayak tarak kemiğinde kırık tespit edilen sarı-kırmızılı takımın Çek futbolcusu Baros'un sakatlığından dolayı üzgün olduğunu söyledi. Sakatlık pozisyonunda yer alan Emre, F.Bahçe'nin resmi sitesi aracılığıyla yaptığı açıklamada, maçtan sonra Baros'u aradığını ifade ederek, “Top Baros'un ayağındayken ben de onun önünü kesmek için hareket etmiştim. Bu arada sakatlık oldu. Aslında benim herhangi bir darbem ya da müdahalem söz konusu değil ama neticede sahalardan uzak kalacak ve sakatlanmış olması üzücü. Bizler yaşamını futbolla kazanan insanlarız” dedi. RESMİ SİTEDEN GEÇMİŞ OLSUN MESAJI Kendisinin de sakatlıklardan dolayı çok sıkıntı çektiğini ifade eden Milli futbolcu, “Bu gibi sıkıntıları çok iyi biliyorum. Maçtan sonra eşimle birlikte çok üzüldük. Kendisini aradım, bir an evvel eski sağlığına ve sahalara dönmesini temenni ettim. Umarım kısa sürede sahalara döner” diye konuştu. Bu arada F.Bahçe Kulübü de Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynadıkları ve 3-1 kazandıkları maçın ilk dakikasında sakatlanarak oyundan çıkan Baros için geçmiş olsun mesajı yayınladı. F.Bahçe Kulübü'nün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, G.Saray'la oynanılan derbi maçta sakatlanarak hastaneye kaldırılan Milan Baros'a geçmiş olsun dileğinde bulunuldu. 27.10.2009 SPOR 617053 AİHM, Türkiye'yi haksız buldu AİHM, dava ile ilgili olarak Türkiye'nin, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin etkili soruşturma hakkıyla ilgili 2. maddesini ihlal ettiği" görüşüne vardı. Karar gereği Türkiye, mahkeme masrafları da içinde olmak üzere yaklaşık 80 bin avro ödeyecek. Türkiye'nin bu karara itiraz edip davayı temyiz niteliğindeki büyük daireye götürme hakkı bulunuyor. Kallis ve Androulla Panayi isimli Rum çifti, asker oğulları Stelios Kalli Panayi'nin Haziran 1996 tarihinde tampon bölgede bir Türk askeri tarafından öldürüldüğünü iddia ederek, 1999 yılında AİHM'ye başvurmuştu. "Oğullarının, izinde olduğu ve silah taşımadığı bir gün KKTC'li bir askerle anı olarak şapka değişimi için tampon bölgeye girdiğini" iddia eden Rum çift, "Türk askerlerinin kendisine ateş açtığını, daha sonra ağır yaralanan oğullarına yardıma gelen BM askerlerinin de engellendiğini" ileri sürmüştü. Türk hükümeti ise yaptığı savunmada, olayın tampon bölgenin KKTC bölümünde geçtiğini ve üniformalı Rum askerinin, Türk askerlerine el hareketleri yaparak kendisini yakalamaları için tahrik ettiğini, kendisine Türkçe, Rumca ve İngilizce yüksek sesle yapılan uyarıları dinlemediğini ve sadece BM askerlerinin geçmesine izin verilen bölgeye girdiğini bildirmişti. Türkiye'nin savunmasında, Rum askerinin durması için önce uyarı ateşi açıldığı, Rum askerinin bunu dikkat almaması üzerine kendisini durdurmak üzere bir el ateş edildiği belirtilmişti. 617704 Otomobil dereye uçtu: yaralı Alınan bilgiye göre, Van'dan Hakkari'ye gelen ve sürücüsünün kimliği henüz belirlenemeyen 30 YC 236 plakalı otomobil, şehir merkezine 45 kilometre uzaklıkta bulunan Erziki mevkisinde virajı alamayarak Zap Deresi'ne yuvarlandı. Kazada, otomobilde bulunan Burhan, Mahmut, Huseyin, Ferhan ve Süleyman Akdoğan yaralandı. Yaralılar, Hakkari Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Kazayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. 616746 Çevreye duyarlılar için yeşil tüyolar Ahmet Karaaslan'ın haberi Görevi çevre hakkında doğru ve bağımsız bilgiler sunmak olan Avrupa Çevre Ajansının, ''www.eea.eu'' adresinden ulaşılabilen internet web sitesinde ''yeşil tüyolar'' başlığıyla yer verdiği öneriler paketinde, çevrenin korunmasını ve doğal kaynakların akılcı kullanımını sağlayacak tutum ve davranışlar anlatıldı. İnsanlara sebze ağırlıklı diyete geçmeleri önerilirken, bunun sadece çevre için değil sağlık için de yararlı olduğuna vurgu yapıldı. Sebze ağırlıklı diyete geçilmesi önerisiyle birlikte ''az ve tadını çıkarmak'' koşuluyla sığır etinin tercih edilmesi istenen öneriler paketinde, 'sığır eti tüketiminin tavuk eti tüketiminden kat daha fazla sera gazı emisyonuna yol açtığına'' işaret edildi. -SU, DEĞERLİ BİR KAYNAKTIR- Öneriler paketinde, suyun çok değerli bir kaynak olduğu ifade edilerek, dünyadaki tüm suların yalnızca yüzde 2,5'inin tatlı su olduğu, bu nedenle suyun sorumluluk duygusuyla kullanılması gerektiği vurgulandı. Kişinin dişlerini fırçalarken ya da tıraş olurken 10 litreye varan miktarda su tasarrufu yapabileceği kaydedilerek, şu önerilerde bulunuldu: '' Canınız soğuk su içmek istediğinde her defasında musluktan akan suyun soğumasını beklemek yerine bir sürahiyi musluk suyu ile doldurun ve buzdolabında saklayın. Kahve ya da çay yaparken sadece ihtiyacınız olduğu kadar su kaynatın. Duşta dakikadan fazla kalmayın, çabuk olun ve bir daha duş alışınızda süre tutmak için bir duş saati kullanın. Aerotörlü duş başlıkları su akımını yüzde 30-40 azaltabilir. Klozetinizi olası su sızıntılarına karşı kontrol edin. Yeni bir bulaşık ya da çamaşır makinesi alacağınız zaman en az miktarda su kullanan, enerji tasarrufu sağlayan bir model tercih edin. Çamaşır yıkarken su tasarrufu yapmanın bir kolay yolu daha az çamaşır yıkamaktır. Çamaşırlarınızı kirliye atmadan önce kirli olup olmadıklarını kontrol edin, bir kez giyilmiş olmaları kirli oldukları anlamına gelmez. Bahçenizi akşam geç ve sabah erken saatlerde sulayın. Bu saatlerde buharlaşma yoluyla su kaybı az olur, bitkiler fazla su emer. Çiminizin daha fazla uzamasına izin verirseniz suya daha az ihtiyacı olur. Yağmur suyu biriktirin, musluk suyu yerine bitkilerinizi biriktirdiğiniz bu suyla sulayın. Bahçenizi sulamadan önce hava durumunu dikkate alın, yağmur yağacak olabilir. Arabanızı kova, sünger ve sabun kullanarak yıkayın, su sarfiyatı 32-50 litreden birkaç litreye düşebilir.'' -ÇEVRECİ BESLENME- Olabildiğince organik besinlerin tüketilmesi istenen öneriler paketinde, organik besinlerin üretiminde sentetik pestisitlerin (kimyasal karışım) kullanılmadığınından sera gazı salınımının daha az olduğu vurgulandı. Pakette, yalnızca çevreyi değil kişinin cüzdanını ve sağlığını da koruyacak şu önerilerde bulunuldu: ''Et tüketiminizi azaltmaya çalışın. Yediğiniz etin miktardan çok kalitesini gözetin. Et üretiminde, sadece hayvan yeminin yetiştirilmesi ve taşınması için değil, dev hayvan çiftliklerinin ısıtılması, havalandırması ve aydınlatılması için de çok büyük miktarlarda enerji tüketilmektedir. Sebze ağırlıklı bir diyete geçmek sadece çevre için değil, sağlığınız için de daha yararlıdır. Meyve ve sebzeleri mevsiminde yiyin; hem daha lezzetli hem daha sağlıklıdır ve bunları yetiştirmenin çevreye etkisi daha azdır. Süt ürünleri tüketiminizi gözden geçirin. Yağ, peynir ya da diğer yağ oranı yüksek ürünlerin üretimi yüksek miktarda sera gazı salınımına, ayrıca yer altı suları, nehir ve denizlerde ötrofikasyona (fosfat kirlenmesi) yol açar.'' -FATURALAR İNTERNETTEN- Bir başka öneriyle de, faturaların internetten ödenmesi halinde kağıt kullanımından ve kağıt fatura taşıma enerjisinden tasarruf sağlanacağı ifade edildi. Daha fazla kaynak ve enerji tüketimine yol açan davranışlardan terk edilmesi gerektiğine vurgu yapılan öneriler paketinde, ''dünyadaki herkes Avrupa tarzı bir yaşam sürseydi, tüm kaynakları karşılamak için gezegene ihtiyacımız olurdu. Tüketim furyasının tuzağına düşmeyin, istediğinizi değil ihtiyacınız olanı alın, tek kullanımlık ürünleri tercih etmeyin. Kağıt havlulara plastik ya da kağıt torbalara 'hayır teşekkürler' deyin. Uzun vadede çevreyi korumakla kalmayacak paradan da tasarruf etmiş olacaksınız'' ifadelerine yer verildi. İnsan faaliyetlerinin her yıl milyar ton karbondioksit üretimine neden olduğu, dünyanın yalnızca bunun milyar tonunun geri dönüşümünü sağlayabildiği, geri kalanının her yıl atmosferde birikerek sera etkisini arttırdığı vurgulanan pakette, enerjiden tasarruf sağlayacak, dolayısıyla ailelerin bütçelerine önemli katkı sağlayacak çok sayıda öneri bulunuyor. AA 2009-10-27 12:07:51 ama ben merak ettim, peki günde 10.000 m3 suyu kullanıp kirletip atan boyahane için ne önerirsiniz, dişlerini fırçalarken musluğumu kapatsın yoksa duşa fazla girmesinmi, yada 70.000 m3 atıksu oluşturan OSB su kullanımını nasıl azaltsın, ne önerirsiniz. Bu işler öyle ilkokulda çocuklara iki dersle, çevrecilikle olmaz. bugün birçok fabrika tehlikeli atık nedir bilmiyor, tehlikeli atıklarıyla mutlu mesut yaşıyor, daha biz ev ve işletmelerde ambalaj atıklarının ayrı toplanması ve geri kazanımını beceremiyoruz umut umut 616508 "Türkiye'de dini gruplara kısıtlama var" Dışişleri Bakanlığı, yıllık Dini Özgürlükler Raporu'nu açıkladı. Rapora göre, Türkiye'de devlet dini özgürlüklerin uygulanmasına "genelde" saygılı. Ancak raporda, laikliğin korunması gerekçesiyle İslami ve diğer dini gruplara yönelik sınırlamaların sürdüğü savunuldu. Raporun Türkiye bölümünde, kamu binaları ve üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı ve AK Parti'ye açılan kapatma davasına da yer verildi. Dışişleri Bakanlığının Temmuz 2008-30 Haziran 2009 tarihlerini kapsayan raporunda, dini özgürlüklere ilişkin "kayda değer ihlallerin" görüldüğü belirtilen ülkeler arasında Türkiye'nin de adı yer aldı. Raporun Türkiye bölümünde, "anayasanın din özgürlüğünü öngördüğü, diğer yasa ve siyasetlerin de dinin genelde serbestçe uygulanmasına katkı sağladığı, ancak laik devletin bütünlüğü ve varlığıyla ilgili anayasal düzenlemelerin bu hakları kısıtladığı" ifade edildi. Raporda şöyle denildi: "Devlet genelde dini özgürlüklerin uygulanmasına saygı gösteriyor. Raporun kapsadığı dönemde devletin dini özgürlüklere saygısının statüsünde bir değişiklik olmadı. Devlet, 'laik devleti' koruma gerekçesiyle, İslami ve diğer gruplara sınırlamalar getirmeyi ve devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye kısıtlamalar koymayı sürdürdü. Yetkililer, devlet kuruluşları ve okullarında İslami başörtüsü takılmasına karşı geniş yasağı devam ettirdiler. Devlet ayrıca 'İslami aşırılığa' karşı çıkmayı sürdürdü. Dini azınlıklar, inançlarından dolayı devlet kurumlarında kariyer yapmalarının fiilen engellendiğini söyledi. Dini azınlık grupları da, ibadetlerinde, devlete kayıt yaptırmada ve dindaşlarını eğitmede zorluklarla karşılaştılar. Bazı Müslümanlar, Hristiyanlar ve Bahailer, dinleri yaymaya çalıştıkları iddiasıyla bazı kısıtlamalara ve bazen tacizlere maruz kaldılar." "Müslüman olmayanlara baskı atmosferi..." "Dini eğilim, inanç ve ibadete ilişkin toplumsal kötü muamele ve ayrımcılığa dair haberlerin yayınlandığına" işaret edilen raporda, "Müslüman olmayanlara yönelik tehditlerin, bir baskı atmosferine yol açtığı ve Müslüman olmayan bazı toplulukların özgürlüğünü azalttığı" kaydedildi. Raporda, "Birçok Hıristiyan, Bahai ve farklı görüşe sahip Müslümanın toplumsal şüphe ve güvensizlikle karşılaştığı, toplumun bazı unsurlarının Yahudi karşıtı duyguları dile getirmeye devam ettiği, ayrıca İslam'dan farklı bir dine geçmek isteyenlerin, bazen akrabaları ve komşularının sosyal tacizi ve şiddetine maruz kaldığı" ifade edildi. Raporun, "Devletin Dini Özgürlüklere Saygısının Statüsü" başlıklı bölümünde, "Cumhurbaşkanlığı, silahlı güçler, yargı ve bürokrasi gibi devletin çekirdek kurumlarının, Anayasa'nın gerekli kıldığı şekilde, cumhuriyet tarihi boyunca ülkenin laik geleneğini savunma rolünü oynadıkları, bazı durumlarda, devletin unsurlarının, seçilmiş hükümetin faaliyetlerine, laik devleti tehdit ettiği gerekçesiyle karşı çıktığı" belirtildi. "Devletin, hizmetini 'vicdani ret' gerekçesiyle yerine getirmemeyi kabul etmediğine değinilen raporda, "dini sebeplerle hizmetine karşı çıkanların sivil mahkemelerde suçlamalarla karşılaştıkları ve hapis cezasına çarptırıldıkları" kaydedildi. Dini özgürlüklere kısıtlama... Raporun, "Dini Özgürlüklere Kısıtlamalar" başlıklı bölümünde de, AK Parti'ye açılan kapatma davasından bahsedilerek, konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin kararına yer verildi. "Ordu, yargı ve bürokrasinin diğer dallarının bazı üyelerinin 'İslami köktendincilik' olarak adlandırdıkları şeye karşı kampanyalar sürdürdüğüne" işaret edilen raporda, "bu grupların, köktendinciliği laik devlete tehdit olarak gördüğü, Milli Güvenlik Kurulu ve 'ın, köktendinciliği kamu güvenliğine tehdit olarak kategorize ettiği" bildirildi. Raporda, 1920'lerde yasaklanan tarikat ve cemaatlerin hala "aktif ve yaygın" olduğu da ifade edildi. "Ekümenik" tanımlaması "Yetkililerin, Rum Ortodoks kiliselerinin yönetimine önemli kısıtlamalar getirdiği" belirtilen raporda, "devletin Rum Ortodoks Patriğinin ekümenik statüsünü tanımadığına" işaret edildi. Raporda, "ekümenik" olarak tanımlanan İstanbul'daki Rum Patrikhanesi'nin, Heybeliada'daki ruhban okulunun açılması için çabalarını sürdürdüğü ifade edildi. Raporda, devlet memurları ve öğrencilere kamu binaları ve üniversitelerde başörtüsü yasağının devam ettiğine dikkati çekilerek, "Başörtüsü takan kadınlar ve yasağa meydan okumada onlara aktif destek verenler, ya disiplin cezalarına çarptırıldılar ya da hemşire ve öğretmen olarak kamu sektöründe işlerini kaybettiler. Aynı zamanda, bakanlıklarda, müdürlerince İslami ibadete yeterince riayet etmedikleri düşünülen çalışanların ayrımcılığa maruz kaldığı yönünde doğrulanmamış haberler yayımlandı" denildi. "Dini Özgürlüklere Toplumsal Baskının Statüsü" başlıklı bölümde, "milliyetçi duyguların bazen Hristiyan ve Yahudi karşıtı tonlar içerdiği" belirtilerek, Yahudi toplumuna mensup üyelerin, 'in Gazze operasyonlarından sonra ülkede Yahudi karşıtı duyguların arttığı yönündeki ifadelerine yer verildi. yönetimi siyaseti... Raporun "Amerikan Yönetiminin Siyaseti" başlıklı bölümünde de, Büyükelçiliğinin Heybeliada'daki ruhban okulunun açılmasına izin verilmesi için çağrılarda bulunduğu, Başkan Barack Obama'nın Nisan'daki ziyareti sırasında, okulun açılmasının din özgürlünün önemi açısından taşıdığı önemi dile getirdiği kaydedildi. Raporda, Patrikhane'nin ve Süryanilerin sorunları, dini grupların vakıf ve dernek kurabilme koşuları, Vakıflar Kanunu, Alevilerin şikayetleri, Malatya cinayeti ve Mor Gabriel davalarına ilişkin gelişmeler gibi birçok konuya da değinildi. "Dini özgürlük ihlalleri kayda değer" Raporda, dini özgürlüklere ilişkin ihlallerin "kayda değer" olduğu ülkelerdeki durumdan bahsedilirken, Türkiye'ye de yer verildi. Raporun bu bölümünde, Türkiye'nin yanı sıra, Brunei, Burma, Küba, Mısır, Eritre, Fiji, Endonezya, İran, Laos, Nijerya, Somali, Sudan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Vietnam ve Yemen'deki durum anlatıldı. Dini özgürlükler konusunda özellikle kaygı duyulan ülkeler ise, Burma, Eritre, İran, Sudan ve Özbekistan olarak gösterildi. Bu iki kategorideki ülkelerin bazıları, raporun dini özgürlüklerde belli ilerlemeler ve olumlu gelişmeler kaydeden ülkelerin listelendiği bölümünde de yer aldı. Bu bölümde de, Avustralya, Bahreyn, Bangladeş, Endonezya, Kazakistan, Lübnan, Moldova, Hollanda, Yeni Zelanda, Umman, Katar, Sırbistan, Tunus, Türkmenistan ve Vietnam'ın adı geçti. 'li bakana "başörtüsü" sorusu Dışişleri Bakanlığının Demokrasi, İnsan Hakları ve İşgücünden Sorumlu Bakan Yardımcısı Michael Posner, Dışişleri Bakanlığının Yıllık 2009 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporunu açıklamasının ardından Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında bir gazetecinin, "Raporda, Türkiye'deki başörtüsü yasağının kaldırılması mı isteniyor?" şeklindeki sorusunu yanıtladı. "Bunun, insanların dini kimliklerini nasıl ifade ettiğiyle ilgili hususlardan biri" olduğunu belirten Posner, "Genel olarak umudumuz ki, toplumlar, insanların dini tavır ve inançlarını içermeyen şekillerde ifade etmelerine izin verilmesinin bir yolunu bulacak" dedi. Posner, "Sanırım bir raporda bu konuya yer verilmesi, bizim genel anlamda hükümetleri, dinin içermeyen sembolik temsilleriyle ilgili sorunları yeniden düşünmeye ve mümkün olduğu kadar insanların bu kararları kendilerinin almasına imkan sağlamaya teşvik ettiğimizi gösteriyor" diye konuştu. Washington'daki Yabancı Basın Merkezinde düzenlediği basın toplantısında da bir soru üzerine Posner, raporun Türkiye bölümünün epey detaylı olduğuna dikkati çekerek, "Hükümetin performansıyla ilgili tabii ki bazı olumlu şeyler var, ancak azınlık dinlerine, Rum Ortodoksları ve diğerlerinin serbestçe faaliyet gösterebilme yeteneğine ilişkin bazı kaygılar da mevcut" ifadesini kullandı. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da, yaptığı kısa açıklamada, Uluslararası Dini Özgürlükler Raporunun dünya genelinde din özgürlüğüne ilişkin akımlara destek olacağını ve hükümetler ile toplumlar arasındaki diyaloğu teşvik edeceğini umduğunu kaydetti. Clinton, dini özgürlüklerin her sağlıklı toplum için bir temel taşı olduğunu kaydederek, ülkesinin bu konuya olan bağlılığını dile getirdi. 617262 ABD’deki Musevi lobisi ile BM arasında buzlar eriyor 15.43 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, ’deki lobisi ile arasında buzlar eriyor Birleşmiş Milletler’e karşı sert tutumuyla bilinen ’deki Museviler, ile iyi ilişkiler geliştirme yönünde olumlu adımlar atmaya başladı. Bu bağlamda bu hafta düzenlenecek olan İnkarla Mücadele Birliği geleneksel yıllık toplantısına BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon da davet edildi. Ban, toplantıya katılacağını duyurdu. Anti Defamation League (İnkarla Mücadele Birliği-ADL) tarafından yapılan açıklamada,  toplantının 29-30 Ekim tarihlerinde ’ta Grand Hyat Otelinde düzenleneceği bildirildi. Toplantıya, ADL’nin ABD’nin her eyaletinden temsilcisiyle birlikte New York Valisi David Paterson, ’in büyükelçisi Ron Prosor, İsrail’in New York Başkonsolosu Asaf Shariv ve çok sayıda Amerikalı yetkili katılacak. Toplantının en önemli ana başlıklarının ise ABD ve ’da karşıtlığı (anti semitism) ve ’ın geliştirme çabaları olacağı açıklandı. Uzun süredir Birleşmiş Milletler’e karşı sert bir tutum sergileyen Musevi lobisinin önemli örgütlerinden biri olan ADL, bu yıl tutum değiştirerek BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’u geleneksel yıllık toplantısına davet etti. Daveti kabul eden Ban Ki Moon, toplantıya ana konuşmacı olarak katılacak. Goldstone raporu ve İsrail’in Filistinlilere karşı yürüttüğü politikialara sert eleştiriler yöneltilmesinden dolayı BM’ye kızgın olan Musevi lobisinin bazı örgütleri, BM ’nu ‘Kanguru mahkemesine’ benzetmişti. ADL Başkanı Abraham Foxmon ise Goldstone raporunun onayını ‘insafsız, ve çirkin’ olarak nitelendirmişti. ADL Başkanı Foxman, Ban Ki Moon’u geçtiğimiz Temmuz ayında Halkının Elinden Alınamayacak Haklarını Uygulama Komitesi’nın açılış oturumunda bir konuşma yaptığı için sert bir şekilde eleştirmişti. Ve . 616337 Direksiyon başında epilepsi nöbeti geçirdi İçinde yolcusu bulunmayan otobüs, kaldırıma çıktıktan sonra çimlerin üzerine çıkarak durabildi. Şans eseri kimseye çarpmadan durabilen Ceylan, olay yerine çağrılan ambulansla hastaneye kaldırıldı. Kaza, saat 21.00 sıralarında Mithatpaşa Caddesi Buca otobüs durakları önünde meydana geldi. Karataş'tan Konak yönüne gitmekte numaralı Sahilevleri-Konak seferini yapan 35 2528 plakalı belediye otobüsünün sürücüsü İlhan Ceylan seyir halindeyken epilepsi nöbeti geçirdi. Rahatsızlandığı için direksiyon hakimiyetini kaybeden Ceylan, kaldırıma çıktıktan sonra çimlerin üzerinde durabildi. Şans eseri kimseye çarpmadan durabilen Ceylan, olay yerine gelen ambulansla Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan otobüs şoförü Ceylan'ın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. 617003 13:10 Dicle Hoca'nın ölüm nedeni 'akıl krizi' 13.10 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Dicle Hoca'nın ölüm nedeni 'akıl krizi' Uzmanlar, ’da Ekim sabahı 'nden atlayarak hayatına son veren ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu’nun neden intihar ettiğini tartışıyor. Dicle Hoca'nın psikoloğu hastasının tıpkı "" gibi "akıl krizi" sonunda bir anda yaşamına son vermeyi tasarlayıp uyguladığını söyledi. egedesonsoz.com'da Zekiye İleri imzalı haberde, Ekim’de Boğaz Köprüsü’nden atlayarak yaşamına son veren Sabancı Üniversitesi’nin İzmirli öğretim görevlisi Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu'nun ölüm nedeni hakkındaki ilk yorumu Dicle’yi tanıyan bir psikologunn yaptığı belirtildi. 38 yaşındaki Dicle Koğacıoğlu, intiharından önce ailesine hitaben "Çok acı var dayanamıyorum. Lütfen beni affedin ve kendinizi üzmeyin, siz elinizden geleni yaptınız. Çok özür dilerim. Çok çaresizim. Özür dilerim. Lütfen Çıt çıt’a iyi bakın. Ve paramı ve her şeyimi hayvanlara bağışlayın.” yazılı bir not bırakmıştı. AİLESİ NEDEN İNTR ETTİĞİNİ BULMAYA ÇALIŞIYOR Çevresi ve öğrencileri tarafından oldukça sevilen ve “hayat dolu” biri olarak bilinen Doç. Dr. Dicle Koğacıoğlu'nun ani intiharıyla yıkılan yakınları, ölümünden sonra Dicle’yi yakından tanıyan ve zaman zaman görüştüğünü bildikleri bir psikoloğa danışarak, “neden” sorusunun cevabını almaya çalıştı. Daha önce herhangi bir intihar teşebbüsü ve ölüme övgüsü olmayan Dicle’nin intiharını anlamlandırmaya çalışan yakınları psikoloğun kendilerine anlattıklarını şöyle anlattılar: “Kızımızı intihara götüreceğini düşündüğümüz bariz bir neden yoktu. Dicle, çok çalışkan ve başarısızlığa tahammülü olmayan bir kişilikti. Kendi kariyerinde hiç başarısızlık yaşamadı aksine başarılı, sevilen ve sayılan bir öğretmendi. Belki de kendini hayata karşı başarısız hissetmiş olabilir. Bize şaşkınlık ve üzüntü bıraktı. Dicle’yi tanıyan bir psikologla görüştük. Dicle’nin intiharı gibi intiharların kalp krizi gibi anlık bir ‘akıl krizi’ sonucu yaşanabileceğini anlattı. İki saat gibi kısa bir sürede karar verip uygulamış olabileceğini söyledi. Bu tarz intiharlarda, kişinin ilgisi neye yönelikse şekilde hayatına son verebileceğini, uykuyu seviyorsa uyku ilacı içerek, bilimle uğraşıyorsa tüpü açarak ya da kimyasalları karıştırıp kendini zehirleyerek, suyu seviyorsa suda hayatına son verebileceğini söyledi. Dicle, suyu ve denizi çok severdi. Gülüşünü, kahkahasını, şen sesini, pürtelaş koşuşturmalarını, duru yüzünü çok özlüyoruz.” “İNTR EDEN BİR BOMBA BIRAKIR” Konuyla ilgili bir açıklama yapan Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Fisun ‘akıl krizi’ tanımlamasının psikiyatri ile ilgili bir terminoloji olmadığını belirterek, “Psikologların kendi arasında kullandığı bir terim olabilir. Ama zaten intiharların büyük bölümü dürtüseldir, bir anda karar verip, yaparsınız. İntihar eden geride bir bomba bırakır. Ama intihar en çok bir yardım çığlığıdır. Yalnız yaşamak ve çıkmazları olması da insanların bu yardım arayışını körükler. Üniversite eğitimi almışlarda, daha düşük eğitim düzeyine sahip olanlara göre, daha yüksek intihar oranına rastlandığı gözlenmiştir” diye konuştu. . 617468 Tarihte bugün: 28 Ekim Bakırdan yapılan Özgürlük Tanrıçası heykeli, tarafından kuruluşunun 100. yılı nedeniyle 'ye (10 yıl gecikmeli olarak) hediye edilmiştir,1884-1886 yılları arasında inşa edilen heykelin mimarı Frederic Bartholdi'dir. Çelik iskeleti Gustave Eiffel, kaideyi Richard Morris Hunt yapmıştır. 'nin New York şehrindeki Özgürlük Adası'nda yer alır. Heykel, sağ elinde bir meşale, sol elinde ise bir tablet tutar. Tabletin üstünde Temmuz 1776 tarihi (Bağımsızlık Bildirgesi'nin tarihi) yazılıdır. Heykelin başındaki taç'ın sivri ucu kıtayı veya denizi simgeler. Heykelin yüksekliği 46 m, kaidesi ile beraber 93 m'dir. Ziyaretciler heykelin içinden meşaleye kadar 168 basamaklı bir merdivenden çıkabilirler. Heykelin meşale tutan sağ elinin yüksekliği 13 metredir. Meşalenin etrafındaki dehlizde 15 kişi birarada dolaşabilir. Heykelin başının genişliği metre, yüksekliği ise tacı ile birlikte metredir. 93 metre yüksekliğindeki Özgürlük Anıtı ilk olarak 1860’lerde, zamanlar Osmanlı Devleti toprağı olan Mısır’da Süveyş Kanalı’nın açılışı anısına Mısır Hidivi tarafından Fransız bir heykeltraşa (Frederic Auguste Bartholdi) ısmarlanmış, bakır ve çelikten yapılarak tamamlanmış, ama sonradan yaşanan bazı korkular yüzünden (müslüman bir ülkede bu kadar büyük bir heykelin tepki göreceği düşüncesiyle Mısır’a dikilmesinden vazgeçilmiş ve Paris’te bir depoya kaldırılmış. Tasarlanan bu ilk heykel Kızıldeniz ile Akdeniz’in birleştiği yere koyulacak firavunlar zamanının giysilerine bürünmüş bir kadın şeklindeymiş ve elinde 'Asya'nın ışığının Mısır'dan geldiğini' sembolize eden bir meşale tutuyormuş. Bu olaydan 20 yıl sonra 1885’te hükümeti A.B.D ile olan iyi ilişkilerinin bir göstergesi olarak büyük bir heykel yaptırmak istediğinde yine aynı heykeltraşın kapısı çalınmış. Hazır durumda olan heykel depodan çıkarılmış, heykeltraş Bartholdi ve Gustave Eiffel (Eyfel kulesinin mühendisi) birlikte çalışarak bazı değişikliklerle heykeli yenilemişler ve New York sahilinde Liberty Adasına yerleştirilmiş. Özgürlük Heykeli, ziyaretçilere açıktır. Ziyaret etmek isteyenler adaya bir feribotla ulaşırlar, merdivenleri tırmanarak meşaleye çıkabilir ve New York limanını seyredebilirler. Heykele Singer dikiş makinelerinin kurucusu Isaac Singer'in dul eşi Isabelle Eugenie Boyer modellik etmiştir. Özgürlük Heykeli 1884 yılında 'da tamamlandıktan yıl sonra 350 parçaya bölünüp 214 sandık içinde New York limanına ulaştırılmıştır. Parçalar, içinde kaidenin üzerinde yeniden birleştirilmiş ve 28 Ekim 1886 tarihinde binlerce izleyicinin önünde açılışı gerçekleşmiştir. Özgürlük Heykeli, 1984'ten beri UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer almaktadır. Heykelin daha küçük boyutlarda bir kopyası Paris'tedir ve Atlas Okyanusu'na doğru bakar. Dünyanın başka çeşitli yerlerinde de (Osaka, Priştine, Pekin, Nevada, Güney Dakota, Bordeaux gibi) küçük kopyaları bulunmaktadır. ne oldu?     1636 İlk Amerikan üniversitesi Harvard kuruldu.     1918 Çekoslovakya, Avusturya-Macaristan imparatorluğundan bağımsızlığını kazandı.     1923 Mustafa Kemal Paşa, Çankaya Köşkü'nde verdiği akşam yemeğinde, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz" dedi.     1938 Ankara Radyosu hizmete girdi.     1940 Arnavutluk üzerinden 'ı işgal etti.     1941 Litvanya'da Alman SS birlikleri 9.000 den fazla yahudiyi Kaunas şehrinin meydanında kurşuna dizdi.     1948 İsviçre'li kimyacı Paul Hermann Müller DDT'nin böcek öldürücü özelliğini keşfinden ötürü Kimya Ödülü ile ödüllendirildi.     1962 Küba Füze Krizi: Sovyetler Birliği lideri Nikita Kruşçev, Küba'daki füze üslerini kaldıracaklarını açıkladı.     1981 Heavy metal müzik grubu Metallica, San Francisco'da kuruldu. Kimler geldi     1837 Hitotsubashi Yoshinobu, Japon asker ve siyasetçi (ö. 1913)     1914 Jonas Salk, 'li hekim ve bakteriyolog (ö. 1995)     1955 Microsoft şirketinin kurucusu ve sahibi     1967 Julia Roberts, 'li oyuncusu     1969 Ben Harper, 'li müzisyen     1992 İsmail Useyd Kaya, Ünlü bir türk Kimler geçti     1704 John Locke, İngiliz filozof (d. 1632)     1929 Bernhard von Bülow, Şansölyesi (d. 1849)     1987 André Masson, Fransız ressam (d. 1896)     1998 Thomas Flowers, Colossus'un tasarımcısı İngiliz mühendis (d. 1905) 617193 Kıbrıs'ta federal hükümetin yetkileri görüşüldü KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs müzakerelerinde "federal hükümetin yetkileri" konusunda karşılıklı öneri sunduklarını ve birbirlerini daha iyi anladıklarını ifade ederek, bu konuyu daha sonra tekrar ele alacaklarını söyledi. Talat, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'la görüşmesinin ardından Cumhurbaşkanlığına dönüşünde yaptığı açıklamada, bugün "federal hükümetin yetkileri" konusunu görüştüklerini belirtti. Bu konuda tarafların yaklaşımların farklı olduğuna işaret eden Talat şunları söyledi: "Birbirimize sorular sorup cevaplayarak, önerilerimizi daha iyi anlamamızı sağladık. Bu arada karşılıklı öneriler de yaptık. Bu konu orada şekilde bırakıldı, neticeye götürmedik, ancak birbirimizi daha iyi anladık. Üzerinde çalışıp tekrar ele alacağız. Çünkü bu turda, karşılıklı olarak kağıtlar verip birbirimizi cevaplamak yerine, tartışıyoruz ve konuları bir sonraki başka bir toplantıda ele almak üzere gerektiğinde bırakabiliyoruz." "Mülkiyet" konusunda da böyle yaptıklarını ve temsilcilerin, mülkiyete ilişkin kriterleri ele almak üzere perşembe günü bir araya geleceğini anımsatan Talat, Kasım Pazartesi günü yapılacak liderler görüşmesinde "Mülkiyet" konusunun yeniden ele alınacağını kaydetti. Müzakerelerin bu turunda, kararlaştırılan konuları, çeşitli biçimde değerlendirip, karşılıklı öneriler yapıp sonradan yeniden ele alma yönteminin belirlendiğini belirten Talat, "Bu kendiliğinden gelişti, umuyorum ki sonuç verici olur" dedi. Talat, "Dış İlişkiler" konusunun ise toplantının uzaması nedeniyle ele alınamadığını, daha sonraki toplantılarda görüşüleceğini söyledi. AA 616001 2009 Dini Özgürlükler Raporu 2009 Dini Özgürlükler Raporu"Devlet, 'laik devleti' koruma gerekçesiyle, İslami ve diğer gruplara sınırlamalar getirmeyi ve devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye kısıtlamalar koyuyor" 27.10.2009 00:38 ABD Dışişleri Bakanlığının yıllık olarak yayımladığı 2009 Dini Özgürlükler Raporunda, Türkiye'de devletin dini özgürlüklerin uygulanmasına genelde saygı gösterdiği, ancak ''laik devleti'' koruma gerekçesiyle, İslami ve diğer dini gruplara sınırlamalar getirmeye ve devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye önemli kısıtlamalar koymaya devam ettiği belirtildi. Raporun Türkiye bölümünde, kamu binaları ve üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağı ve AK Parti'ye açılan kapatma davasına da yer verildi. ABD Dışişleri Bakanlığının Temmuz 2008-30 Haziran 2009 tarihlerini kapsayan raporunda, dini özgürlüklere ilişkin "kayda değer ihlallerin" görüldüğü belirtilen ülkeler arasında Türkiye'nin de adı yer aldı. Raporun Türkiye bölümünde, ''anayasanın din özgürlüğünü öngördüğü, diğer yasa ve siyasetlerin de dinin genelde serbestçe uygulanmasına katkı sağladığı, ancak laik devletin bütünlüğü ve varlığıyla ilgili anayasal düzenlemelerin bu hakları kısıtladığı'' ifade edildi. Raporda şöyle denildi: ''Devlet genelde dini özgürlüklerin uygulanmasına saygı gösteriyor. Raporun kapsadığı dönemde devletin dini özgürlüklere saygısının statüsünde bir değişiklik olmadı. Devlet, 'laik devleti' koruma gerekçesiyle, İslami ve diğer gruplara sınırlamalar getirmeyi ve devlet kuruluşları ve üniversitelerde İslami ifadeye kısıtlamalar koymayı sürdürdü. Yetkililer, devlet kuruluşları ve okullarında İslami başörtüsü takılmasına karşı geniş yasağı devam ettirdiler. Devlet ayrıca 'İslami aşırılığa' karşı çıkmayı sürdürdü. Dini azınlıklar, inançlarından dolayı devlet kurumlarında kariyer yapmalarının fiilen engellendiğini söyledi. Dini azınlık grupları da, ibadetlerinde, devlete kayıt yaptırmada ve dindaşlarını eğitmede zorluklarla karşılaştılar. Bazı Müslümanlar, Hristiyanlar ve Bahailer, dinleri yaymaya çalıştıkları iddiasıyla bazı kısıtlamalara ve bazen tacizlere maruz kaldılar.'' -''MÜSLÜMAN OLMAYANLARA TEHDİTLER BASKI ATMOSFERİNE YOL ATI''- ''Dini eğilim, inanç ve ibadete ilişkin toplumsal kötü muamele ve ayrımcılığa dair haberlerin yayınlandığına'' işaret edilen raporda, ''Müslüman olmayanlara yönelik tehditlerin, bir baskı atmosferine yol açtığı ve Müslüman olmayan bazı toplulukların özgürlüğünü azalttığı'' kaydedildi. Raporda, ''Birçok Hristiyan, Bahai ve farklı görüşe sahip Müslümanın toplumsal şüphe ve güvensizlikle karşılaştığı, toplumun bazı unsurlarının Yahudi karşıtı duyguları dile getirmeye devam ettiği, ayrıca İslam'dan farklı bir dine geçmek isteyenlerin, bazen akrabaları ve komşularının sosyal tacizi ve şiddetine maruz kaldığı'' ifade edildi. Raporun, ''Devletin Dini Özgürlüklere Saygısının Statüsü'' başlıklı bölümünde, ''Cumhurbaşkanlığı, silahlı güçler, yargı ve bürokrasi gibi devletin çekirdek kurumlarının, Anayasa'nın gerekli kıldığı şekilde, cumhuriyet tarihi boyunca ülkenin laik geleneğini savunma rolünü oynadıkları, bazı durumlarda, devletin unsurlarının, seçilmiş hükümetin faaliyetlerine, laik devleti tehdit ettiği gerekçesiyle karşı çıktığı'' belirtildi. ''Devletin, askerlik hizmetini 'vicdani ret' gerekçesiyle yerine getirmemeyi kabul etmediğine değinilen raporda, ''dini sebeplerle askerlik hizmetine karşı çıkanların sivil mahkemelerde suçlamalarla karşılaştıkları ve hapis cezasına çarptırıldıkları'' kaydedildi. Raporun, ''Dini Özgürlüklere Kısıtlamalar'' başlıklı bölümünde de, AK Parti'ye açılan kapatma davasından bahsedilerek, konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin kararına yer verildi. ''Ordu, yargı ve bürokrasinin diğer dallarının bazı üyelerinin 'İslami köktendincilik' olarak adlandırdıkları şeye karşı kampanyalar sürdürdüğüne'' işaret edilen raporda, ''bu grupların, köktendinciliği laik devlete tehdit olarak gördüğü, Milli Güvenlik Kurulu ve Genelkurmay'ın, köktendinciliği kamu güvenliğine tehdit olarak kategorize ettiği'' bildirildi. Raporda, 1920'lerde yasaklanan tarikat ve cemaatlerin hala ''aktif ve yaygın'' olduğu da ifade edildi. -RUM PATRİKHANESİNE ''EKÜMENİK'' TANIMLAMASI- ''Yetkililerin, Rum Ortodoks kiliselerinin yönetimine önemli kısıtlamalar getirdiği'' belirtilen raporda, ''devletin Rum Ortodoks Patriğinin ekümenik statüsünü tanımadığına'' işaret edildi. Raporda, ''ekümenik'' olarak tanımlanan İstanbul'daki Rum Patrikhanesi'nin, Heybeliada'daki ruhban okulunun açılması için çabalarını sürdürdüğü ifade edildi. Raporda, devlet memurları ve öğrencilere kamu binaları ve üniversitelerde başörtüsü yasağının devam ettiğine dikkati çekilerek, ''Başörtüsü takan kadınlar ve yasağa meydan okumada onlara aktif destek verenler, ya disiplin cezalarına çarptırıldılar ya da hemşire ve öğretmen olarak kamu sektöründe işlerini kaybettiler. Aynı zamanda, bakanlıklarda, müdürlerince İslami ibadete yeterince riayet etmedikleri düşünülen çalışanların ayrımcılığa maruz kaldığı yönünde doğrulanmamış haberler yayımlandı'' denildi. ''Dini Özgürlüklere Toplumsal Baskının Statüsü'' başlıklı bölümde, ''milliyetçi duyguların bazen Hristiyan ve Yahudi karşıtı tonlar içerdiği'' belirtilerek, Yahudi toplumuna mensup üyelerin, İsrail'in Gazze operasyonlarından sonra ülkede Yahudi karşıtı duyguların arttığı yönündeki ifadelerine yer verildi. Raporun ''Amerikan Yönetiminin Siyaseti'' başlıklı bölümünde de, ABD Büyükelçiliğinin Heybeliada'daki ruhban okulunun açılmasına izin verilmesi için çağrılarda bulunduğu, Başkan Barack Obama'nın Nisan'daki ziyareti sırasında, okulun açılmasının din özgürlünün önemi açısından taşıdığı önemi dile getirdiği kaydedildi. Raporda, Patrikhane'nin ve Süryanilerin sorunları, dini grupların vakıf ve dernek kurabilme koşuları, Vakıflar Kanunu, Alevilerin şikayetleri, Malatya cinayeti ve Mor Gabriel davalarına ilişkin gelişmeler gibi birçok konuya da değinildi. -TÜRKİYE, DİNİ ÖZGÜRLÜK İHLALLERİNİN ''KAYDA DEĞER'' OLDUĞU ÜLKELER ARASINDA- Raporda, dini özgürlüklere ilişkin ihlallerin ''kayda değer'' olduğu ülkelerdeki durumdan bahsedilirken, Türkiye'ye de yer verildi. Raporun bu bölümünde, Türkiye'nin yanısıra, Afganistan, Azerbaycan, Brunei, Burma, in, Küba, Mısır, Eritre, Fiji, Hindistan, Endonezya, İran, Irak, İsrail, Laos, Malezya, Nijerya, Kuzey Kore, Pakistan, Rusya, Suudi Arabistan, Somali, Sudan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Venezuela, Vietnam ve Yemen'deki durum anlatıldı. Dini özgürlükler konusunda özellikle kaygı duyulan ülkeler ise, Burma, in, Eritre, İran, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Sudan ve Özbekistan olarak gösterildi. Bu iki kategorideki ülkelerin bazıları, raporun dini özgürlüklerde belli ilerlemeler ve olumlu gelişmeler kaydeden ülkelerin listelendiği bölümünde de yer aldı. Bu bölümde de, Avustralya, Bahreyn, Bangladeş, Brezilya, in, Almanya, Hindistan, Endonezya, Kazakistan, Lübnan, Moldova, Hollanda, Yeni Zelanda, Umman, Pakistan, Katar, Suudi Arabistan, Sırbistan, İspanya, Tunus, Türkmenistan ve Vietnam'ın adı geçti. AA 616553 09:59 Pakistan, gözaltına aldığı 11 İranlıyı serbest bıraktı 09.59 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, gözaltına aldığı 11 İranlıyı serbest bıraktı güçlerinin, ülke sınırını geçtikleri gerekçesiyle dün gözaltına aldığı  11 İranlıyı serbest bıraktığı bildirildi.  Pakistanlı polis yetkilisi Dedur Rahman, 11 İranlının, Pakistan milis güçlerince yapılan soruşturmanın ardından serbest bıraktığını belirtti, ancak İranlıların tam olarak niçin serbest bırakıldıklarını bilmediğini söyledi.  Gözlemciler, Pakistan makamlarının, sınırındaki Maşhel bölgesinden sınırı kanunsuz olarak geçmekle suçladığı 11 İranlının önce İran’ın seçkin Devrim Muhafızları biriminden olduklarını duyurduğuna, ancak daha sonra bu kişilerden söz ederken “güvenlik görevlileri” ifadesini kullandığına dikkati çekiyor. Ve . 616467 Memurlara çocuk yardımı müjdesi 08.25 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Memurlara çocuk yardımı müjdesi 2010 Bütçesi görüşülmek üzere Meclis'te beklerken Bakan Şimşek, çocuk için ödenmekte olan aile yardımı ödeneğinde çocuk sayısı sınırının kaldırılması yönünde düzenleme yapacaklarını bildirdi. VE DAHA FAZLA Halen memurlara en fazla iki çocuk için aile yardımı yapılıyor. Sınırın kaldırılması konusu, ağustos ayında sendikalarıyla hükümet arasında yapılan toplu görüşmelerde gündeme gelmiş, ancak uzlaşmazlık nedeniyle yardım belirsizliğe uğramıştı. Şimşek, dün 2010 yılı bütçe yasa tasarısını Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunarken müjdeyi açıkladı. Halen memura 0-6 yaş birinci çocuk için ortalama 25 TL, yaş ve üzeri ikinci çocuk için de 12,5 TL yardım ödeniyor. Yapılacak yeni düzenlemeyle yaştan büyük ve daha fazla çocuğu olan memurlar her bir çocuk için aylık 12,5, yıllık da 150 TL alacak. Buna göre örneğin biri yaşından küçük üç çocuğu olan bir memura toplamda yıllık 600 TL çocuk yardımı yapılacak. MEMURA YÜZDE 2,6 Bakan Şimşek, memura bu yıl yapılan zamların da enflasyonun üzerinde gerçekleştiğini söyledi. Bu yıl memura yüzde artı 4,5 olmak üzere kümülatif yüzde 8.7 oranında yaptıklarını hatırlatan Şimşek, yıl sonu itibariyle artışının yüzde 5.9’da kalacağının tahmin edildiğini, buna göre memur maaşlarındaki reel artışın yüzde 2.6 olduğunu söyledi. EN KÖTÜ GERİDE KALDI Bakan Şimşek, bütçeyi sunuşunda ’nin küresel krizden en hızlı çıkan ülkelerden biri olacağı öngörüsünde de bulundu. Kriz için, “en kötü dönem geride kaldı” ifadesini kullanan Bakan Şimşek, ekonomideki iyileşmeye bağlı olarak fiyatlarındaki artışın ise Türkiye için risk unsuru olduğunu söyledi. (Bugün) S 616147 Hâkimden Ergenekon avukatlarının yanına oturan 13 CHP'liye: Biraz ayrılın 53'ü tutuklu 108 sanıklı ikinci Ergenekon davasının 9. duruşmasında mahkeme heyeti iddianamenin okunmasına devam etmek istedi. Ancak, Tuncay Özkan ve Adil Serdar Saçan'ın aralarında bulunduğu bazı sanıklar yetki ve görev itirazında bulundu. Mahkeme, bu talebi görüşmek için ara verdi. İddianamenin okunmasına ancak 14.00'te geçilebildi. 20 Temmuz'da başlayıp Eylül'de birleştirilen iki davada hâlâ iddianamenin okunması tamamlanamadı. İki hafta önce İstanbul Emniyet mensupları ile İstanbul Adliyesi'nde görevli hâkim ve savcıların iftar yemeği nedeniyle mahkemeyi reddeden sanıklar, duruşmaya iki hafta ara verilmesine sebep olmuştu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahke-mesi'nce yapılan davanın dünkü duruşmasına 49 tutuklu sanık ile Sinan Aygün ve Yalçın Küçük'ün aralarında bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar katıldı. Emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon davaya gelmedi. CHP'li 13 milletvekilleri de duruşmayı izledi. Milletvekilleri yine sanık avukatları bölümüne geçti. Mahkeme başkanı, sanık avukatlarının kimliklerinin tespit edildiği sırada milletvekillerini tanımadı. Başkan, "Orada oturan beyefendiler kim?" diye sordu. CHP milletvekili Atilla Kart, CHP milletvekilleri olduklarını söyledi. Bunun üzerine Şengün, "En azından ayıralım avukat arkadaşlardan." diye cevap verdi. Mahkeme başkanı, önceki celsede mahkeme hâkimlerine yönelik yapılan reddihâkim talebinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ikinci heyeti tarafından reddedildiğini açıkladı. Sanık avukatlarının buna yaptığı itirazı da İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin inceleyip reddettiğini bildirdi. Duruşma savcıları iddianameyi okumaya hazırlanırken tutuklu sanıklar ve avukatları usule ilişkin itirazlarını bildirmek için söz aldı. Tuncay Özkan, söz istedi, ancak mahkeme başkanı iddianamenin okunacağını, taleplerini sırası gelince bildirmeleri için söz verileceğini belirtti. Bu sırada söz isteyen Adil Serdar Saçan, mahkemenin olağanüstü yargılama yapıp yapmadığı konusunda karar alınmasını talep etti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin iki ayrı heyet olarak değil iki ayrı mahkeme olarak yargılama yaptığını ileri süren Saçan, "Siz 13. Ağır Ceza Mahkemesi olarak, Adalet Bakanlığı ve HSYK yerine geçip, kanuna karşı hile ile iki ayrı mahkeme kurdunuz. Hem görevsiz hem de yetkisizsiniz. İkinci heyet hangi kararla kim tarafından kuruldu öğrenmek istiyorum." dedi. Bu talepler konusunda görüşü sorulan savcı Mehmet Ali Pekgüzel, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin HSYK'nın kararı sonucu oluşturulduğundan bu talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirdi. 617819 22:14 Bodrum- Milas karayolunda timsah paniği 22.14 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, karayolunda paniğiYaşar ANTER- Erkan GÜVENÇ/BODRUM (Muğla), Nilo isimli Karayolunu birbirine kattı 'nın Karayolu'na çıkan metre 20 santimetre uzunluğundaki sürücülerin büyük şok ve panik yaşamasına neden oldu. sürücüler tarafından karayolundan boş araziye yönlendirilen timsah Bodrum ve Milas’da büyük ilgi uyandırdı. Trafik polisleri ve belediye başkanı olay yerine gelerek timsahı inceledi. Meraklı vatandaşlar ise yol kenarında otomobillerini durdurup, timsahı yakından görmeye çalıştı. Bodrum- Milas Karayolu'nun 25'inci kilometresindeki Güvercinlik Köyü yakınlarında, akşam saatlerinde şeritli karayoluna çıkan metre 20 santimetre boyundaki yaklaşık 12 kilogram ağırlığındaki timsah, görenleri şaşkına çevirdi. Bodrum’dan Kuş Adası'na giden pazarlamacı 25 yaşındaki Süleyman Erkek’in karayolu üzerinde gördüğü ve yavaşlayarak durduktan sonra incelediği hayvanın timsah olduğu ortaya çıktı. Erkek “Karayolunda dev bir sürüngenin ilerlediğini görünce arkadaşımla şok olduk. Araçtan inip baktığımızda önce büyük bir kertenkele zannettik, ancak iyice bakınca timsah olduğunu anladık, sopalarla yönlendirerek timsahın ezilmemesi için yol kenarındaki boş araziye girmesini sağladık. Ardından jandarma ve polisleri arayarak yardım istedik, çünkü zaman zaman saldırıyordu” dedi. Yaklaşık iki saat boyunca yol kenarındaki arazide bekleyen zaman zaman hareket eden timsah yoldan geçenlerin ilgi odağı oldu. Olay yerine gelen iki trafik polisi ise büyük şok yaşadı. Trafik polisleri “20- 22 yıllık polisiz hayatımızın en ilginç olayı ile karşılaşıyoruz, otoyolda her türlü ilginç olaya rastladık ancak bir gün timsah ile karşılaşacağımız aklımıza gelmezdi” dedi. Güllük Belediye Başkanı ’li Aytunç Kayrakçı’da olay yerine gelerek timsahı inceledi. Güllük Belediyesi'ne ait bir yetkilinin timsahı balıkçı ağına koyup Güllük’e götürmek için balıkçılardan kepçe ve ağ istemesi üzerine, balıkçıların “Dalga geçiyorsunuz, karayolunda timsahın ne işi var gidin başka yerden kepçe ağ arayın” demesi gülüşmelere yol açtı. RESTORANDAKİ HAVUZDAN KAÇMIŞ Milas Orman İşletme Müdürü Ayhan Bayrak’ın devreye girmesi ile timsahın nereden geldiği ortaya çıktı. Timsah’ın Güvercinlik Köyü çıkışındaki Agora Restoran’ın bahçesindeki havuzda beslendiği ve tesisten kaçarak karayolunda yaklaşık kilometre ilerlediği ortaya çıktı. Saat 21.00 sıralarında olay yerine elinde çuval ile gelen restoran işletmecisi Ali Gümüş, “Timsah benim yaklaşık iki yaşında ve adı Nilo, Nil timsahı olduğu için bu ismi koymuştuk. Geçtiğimiz yıl ’den bir hayvan satan dükkandan almıştım. Restoranımıza gelen turistler Nilo ile çok iyi zaman geçiriyor. Şimdi biraz olması yuvasından uzaklaşmasından kaynaklanıyor” dedi. Gümüş çuvalın içerisine koyduğu Nilo isimli timsahını vatandaşların ve polislerin şaşkın bakışları arasında restorandaki yuvasına geri götürdü. . 616350 Trabzon tribünleri yüzünden maça çıkmak bile istemiyoruz Trabzon insanının çok kredisiz olduğunu dile getiren Barış, "Taraftarımız, beklentisini futbolculara çok negatif aksettiriyor. Trabzon kadar baskılı bir şehir ki; 26 yıllık bir şampiyonluk hasreti var, herkes bunu bekliyor. Herkes Trabzonlulardan bir şey bekliyor. Tabii ki biz saha içerisinde ani bir hareket yaptığımız zaman, top kaybı veya bir hata yaptığımız zaman, insanlar artık çok kredisiz olmaya başladı Trabzonlu futbolcular için. İnanın tepkileri duymamak için bazen maça bile çıkmak istemiyoruz. Belki büyük takımlarda bunlar yaşanabilir ama ben Trabzon'da yaşandığı kadar yaşanacağını zannetmiyorum." diyerek dert yandı. Kayserispor maçının 28. dakikasında oyundan alındığı sırada bazı taraftarların protestosuna maruz kalan Yattara'nın da haksızlığa uğradığını belirten Barış Memiş, takım arkadaşına sahip çıktı. Yattara'nın birçok Trabzonludan daha çok Trabzonsporlu olduğunu ifade ederek, "Onun duyguları artık olağanüstü bir Trabzonlu kadar. Kayserispor maçı oynadık ve Kayserispor maçında oyundan çıkarken tepki aldı. Oyundan çıktı ve yedek kulübesine geldi, yanıma oturdu. Kale arkası tribün protesto ediyordu, 'Yattara git buradan, artık bırak!' diye. Yattara ile gece beraberdim, ben kendisini çok seviyorum. Kendisinin morali çok bozuktu ve bana söylediği şey şuydu: 'Ben bu takım için, ben bu şehir için neler yaptım. Ben bu insanların yüzünü çok güldürdüm. Şimdi niye böyle yapıyorlar?' Bu sözler, Yattara'nın nasıl bir Trabzansporlu olduğunu anlamak için yeterli." diye konuştu. 616618 Arınç, Fas'a gitti Arınç, ''Kudüs Uluslararası Forumu''na katılmak üzere THY'nin tarifeli uçağıyla Fas'a hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada, Rabat'ta Kudüs Forumu topluluğunun düzenlediği uluslararası toplantıya katılacağını belirterek, bu toplantıda Türkiye'yi temsil etmek üzere görevlendirildiğini kaydetti. Toplantıda Kudüs sorununun ele alınacağını dile getiren Arınç, ''Kudüs, son yaşanan olaylar itibarıyla enine boyuna görüşülecek. 18 ülke katılıyor. Ben de Türkiye adına bu konuda bir tebliğ sunacağım, tartışmalara katılacağım'' dedi. Bülent Arınç, bir gazetecinin ''Genelkurmay Başkanlığı, sizin açıklamanızın ardından bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki sorusu üzerine ''Benim açıklamamla ilgisi yoktu. Ben yorumu halka bırakıyorum'' diye konuştu. Bülent Arınç ve beraberindeki heyetin 30 Ekimde Türkiye'ye dönmesi bekleniyor. 616985 Öğretmenlere müjde ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Öğretmenlere müjde ANKARA (ANKA) Yeni Özel Dersaneler Yönetmeliği'ne göre, dersane öğretmenlerinin resmi veya özel okullarda ders veremeyecekleri hükmü, özel öğretim kurumlarında ücretli olarak derse girmeyi olanaklı kılacak biçimde değiştirildi. Özel Dersaneler Birliği Derneği, yeni yönetmelikle yapılan değişiklikleri şöyle sıralıyor:Dersanelerde müdür yardımcısı çalıştırmak için 500 öğrenci kontenjanı 400 öğrenciye indirildi, zümre başkanı çalıştırma, aynı branştan üçten fazla öğretmen bulunması koşuluna bağlandı. Ölçme ve değerlendirme servisi elemanı çalıştırmak isteğe bırakıldı. Dershanelerde tutulacak defter ve dosyalar azaltıldı. Dershanenin kurucu veya kurucu temsilcisi, genel müdürü, genel müdür yardımcısı ve müdürünün dersanenin üye olması halinde sivil toplum örgütleri ile özel ve resmi kurum ve kuruluşlarda kurumunu temsil edecekleri hükmü eklendi.Dershane öğretmenlerinin resmi veya özel okullarda ders veremeyecekleri hükmü, özel öğretim kurumlarında ücretli olarak derse girmeyi olanaklı kılacak biçimde değiştirildi. ÜNİVERSİTE SINAVINA HAZIRLIK PROGRAMLARI 250 DERS SAATİNDEN AZ OLAMAYACAK Yeni yönetmelikle, sınavlara hazırlık programları asgari ders saati sayılarıyla sınırlandırıldı. Buna göre, ilköğretim okullarından sonra bir üst okulun giriş sınavları ile Seviye Belirleme Sınavına hazırlık programları 200 ders saatinden az olamayacak.Yüksek öğretime öğrenci seçme sınavına hazırlık programları 250 ders saatinden az olamayacak.İlköğretim kurumlarının ara sınıflarında öğrencilerin eksikliklerini gidermek amacıyla takviye programları, 6, ve 8. sınıflar için 100, orta öğretim kurumlarının 9, 10, 11 ve 12. sınıflar için 150 ders saatinden az olamayacak.Yeni yasada yer alan uzaktan öğretim dersaneleriyle ilgili olarak da, Bakanlıkça yönerge düzenleneceği hükmüne yer verildi.Ayrıca önceki yönetmelikte, dershanelerde üniversitelerin fen-edebiyat fakültelerinden mezun olan ve pedagojik formasyonu olmayan uzman öğreticilerin görevlendirilmesi “diğer personel” başlığı altında yer alırken, yeni yönetmelikte “dersanelerde çalıştırılacak personel” başlığı altında yer aldı. 27.10.2009 GÜNDEM 616301 Perinçek'e verilen plaket, Kuvayı Milliye Derneği'ni icralık yaptı Antalya'nın Manavgat ilçesinde 46'ncı şube olarak hizmete giren derneğe yapılan yardımlar, Ergenekon sanığı Doğu Perinçek'e plaket verilmesinin ardından bıçak gibi kesildi. aydır kira bile ödenemedi. Şube Başkanı Osman Nuri Arslan, bin 500 TL'lik kira borcu sebebiyle işyeri sahibi Mustafa Tezcan tarafından icraya verildiklerini söyledi. Arslan, "Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlardan yardım alamıyoruz. Bundaki en önemli etken Manavgat Şehit Aileleri ve Gazileri Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı Hasan Toptaş'ın, Ergenekon sanıklarından İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek'e cezaevine girmeden önce plaket vermesi. Bu plaket Manavgat halkının şehit ve gazi derneklerine karşı bakışını olumsuz etkiledi." ifadelerini kullandı. Toplam bin 100 TL borcu bulunan derneğe 66 Kıbrıs, 24 Kore ve 16 terör olmak üzere 106 gazi üye. 617133 Mustafa Akaydın başka partiye mi geçecek? Antalya Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Koordinatörlüğünden yapılan yazılı açıklamada, son günlerde bazı yerel gazetelerdeki haber ve köşe yazılarında Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın, 'Demokrat Parti'ye geçeceğine ilişkin haberler bulunduğu belirtilerek, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla açıklama yapılması zorunluluğunun doğduğu ifade edildi. Açıklamada, Akaydın'ın parti değiştireceğine yönelik yorumların ve iddiaların gerçek dışı olduğu belirtilerek, şöyle denildi: ''Son günlerde birtakım yerel gazetelerde, siyasete CHP'den başlayarak Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Mustafa Akaydın ile ilgili, 'Akaydın DP yolcusu mu? Demokrat Partiye mi geçecek?'' şeklinde, gerçekliği olmayan, tamamen dedikoduya yönelik haberler yayınlanmakta ve köşe yazılarına konu edilmektedir. Söz konusu haberler kamuoyunu yanlış yönlendirme çabasından öte bir şey değildir. Mustafa Akaydın, mensubu bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi'ne sıkı bir şekilde, gönülden bağlıdır ve siyasete bu partiden başlamış ve bu şekilde devam edecektir. Mustafa Akaydın ile ilgili son günlerde bu konuyla ilgili yapılan haberler sadece yalanlar üzerine kurulu, hayal ürünü iddialardan başka bir şey değildir. Öyle ki her duyulan dedikoduyu baz alarak haberleştirmek, haber kaynağına sorulmadan yazıp yorumlamak basın etiği ile bağdaşmamaktadır.'' AA 617684 "Ara mı Verdiniz, Vaz mı Geçtiniz?" : "Ara mı Verdiniz, Vaz mı Geçtiniz?" Eve dönüşlere ara verilmesi konusunda meclis grubunda konuşan Baykal, "Bu işi engelleyen ne Başbakan ne de başkası. Doğrudan milletin kendisi" dedi. Yayına Giriş: 27.10.2009 17:27:02 Güncelleme: 27.10.2009 17:27:02 Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, eve dönüşlere ara verilmesi konusunda, "Terörle mücadele ederken aynı anda müzakere edemezsiniz" dedi. "Ara mı verdiniz? Vaz mı geçtiniz?" diye soran Deniz Baykal, partisinin Meclis grubunda, "Bu işi engelleyen ne Başbakan, ne de bir başkasıdır. Doğrudan milletin kendisidir" dedi. "Hükümet Yol Ayrımında" Baykal, hükümetin yol ayrımında olduğunu söyledi. "Ara verdik diyorlar. Ara mı verdin? Vaz mı geçtin? Yoksa gerçekten hazmettirmek için mi ara veriyorsun?" diye soran Baykal şöyle konuştu: "Ortada örgütlü bir mücadele yok, millet bu tablo karşısında ayağa kalkmıştır. Devam edeceğim demek milletle inatlaşmaktır. Hepimize düşen görev, dış dünyaya PKK ile oynamayı bırak, el altından himaye etmeyi bırak, bunu anlatmaktır." 616921 'Dış kaynağa ihtiyacımız var' 'Dış kaynağa ihtiyacımız var' 27 Ekim 2009 Salı, 12:48 Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, IMF ile anlaşmaya ihtiyaç bulunup bulunmadığı ile ilgili soru üzerine kısa vadede ''biraz daha hızlı büyümek, özel sektörün eline daha fazla kaynak bırakmak ve Hazinenin borçlanma oranlarını azaltmak için dış kaynağa ihtiyaç bulunduğunu'' belirtti. Yılmaz, orta ve uzun vade için ise artık ''Türkiye'nin kendi işlerini kendisinin görebiliyor olması gerektiğini'' kaydetti. Durmuş Yılmaz, ''Enflasyon Raporu''nu açıkladığı basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yılmaz, IMF ile bir anlaşmaya ihtiyaç bulunup-bulunmadığı yönündeki soruya karşılık, bu ay başında ve geçtiğimiz günlerde yaptığı iki ayrı açıklamanın birbirine çelişik göründüğünü ancak kısa ve orta vadeye ilişkin görüşlerini içerdiğini kaydederek, konuya açıklık getirdi. ''Aslında çelişki söz konusu değil, bunlar birbirlerini tamamlayan öğeler'' diyen Yılmaz, şöyle devam etti: ''Türkiye krizde likidite yönetimi yapmıyor. Bizim şu anda geldiğimiz nokta, daha önceki IMF anlaşmalarında ihtiyaç duyduğumuz, denizin bittiği yerde IMF'nin kapısına gittiğimiz nokta değil. Şu anda 'biz daha hızlı nasıl büyüyebiliriz' sorusunu soruyoruz ve bununla ilgili de 'kaynağa ihtiyacımız var mı' sorusu bulunuyor. Eğer biraz daha hızlı büyümek istiyorsak, özel sektörün eline biraz daha fazla kaynak bırakmak istiyorsak, Hazinenin borçlanma oranlarını azaltmak istiyorsak, bizim bir dış kaynağa ihtiyacımız var. Fakat uzun vadede artık bizim kendi işlerimizi kendimizin görebiliyor olması gerekir. İşte bu orta vadeli program böyle bir adım ve bir daha biz işlerimizi yanlış yaparak denizin bittiği noktada kaynak bulmak için başka bir yerlere gitmemiz gerekmemeli. Mezun olmanın anlamı bu. Birisi orta vadeli. Kısa vadede ise eğer biraz daha hızlı büyümek, hazinenin yüzde 100'ün üzerine çıkan borçlanma oranlarını azaltmak istiyorsak ve reel sektöre kaynak bırakmak istiyorsak, bizim dış kaynağa ihtiyacımız var.'' Yılmaz, başka bir soruyu yanıtlarken küresel krizde ikinci bir dalga geldiğinde, ikinci bir faiz indirimi süreci başlatmayı öngördüklerini ifade ederek, ''Bunun olma olasılığı nedir diyorsunuz? Sıfır değil, 100 de değil. Sıfır ile 50'nin arasında bir yerde, 50'den az'' dedi. ''FONLAMA POLİTİKASINDA ŞU AN DEĞİŞİKLİK YOK, HAZİNEYLE ALIŞIYORUZ'' 2010 yılı Hazine borçlanma faizlerine ilişkin tahminine yönelik soruya karşılık Yılmaz, bugün gelinen noktada Merkez Bankasının piyasayı fonlaması açısından herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını, eldeki veriler çerçevesinde piyasayı fonlamaya devam edeceklerini kaydetti. Yılmaz, bu konuda likidite yönetiminin nasıl olacağı ile ilgili soru üzerine de şu an fonlama politikasında herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını, ancak Hazine ile bir çalışma yürütüldüğünü kaydetti ve özetle şunları söyledi: ''Ancak önümüzdeki dönemde IMF ile herhangi bir anlaşma yapılıp yapılmaması, Hazinenin buna paralel fonlama maliyetini aşağıya çekip çekmemesi, onun dışında bizim zorunlu olarak, bunun altını çiziyorum zorunlu olarak çünkü gerçekten bilançomuzda 2010 yılında, 2001, 2000 yıllarında bankacılık sistemimizi yeniden yapılandırmak üzere aldığımız kağıtların vadesi geliyor ve sıfırlanacak. Dolayısıyla dışardan bakan için bizim merkez bankası bilançosu, para kurulu uygulayan bir ülke gibi görünümü olacak. Özellikle İMKB ve ters repo piyasasında yapılan işlemler nedeniyle teminat veriyoruz, teminata ihtiyacımız var.Dolayısıyla bir portföy oluşturmak durumundayız. Bununla ilgili olarak Hazineyle koordinasyonumuz devam ediyor, üzerinde çalışıyoruz, açıklayıcı bilgiyi sanırım 10 Aralık'ta, 2010 yılı para politikası genel çerçevesiyle ilgili basın toplantısında sizlerle paylaşacağız.'' Bu arada Yılmaz, toplantının ardından gazetecilerle sohbeti sırasında bir soruyu yanıtlarken ellerinde 18 milyar liralık hazine kağıdı olduğunu, vadesi gelecek tutarın milyar lirayı bulduğunu bildirdi. ''2010 BÜTE BÜYÜKLÜKLERİ, MALİ EREVEYE UYGUN'' Bir gazetecinin Türkiye'nin gelecek yıl krizden çıkma stratejisinin özel tüketim harcamalarının artmasına dayandırıldığına işaret ederek, ''2010 bütçesi büyüklüklerini gerçekçi bulup bulmadığını'' sorması üzerine Yılmaz, önümüzdeki dönemde çizilen bu çerçeve içinde iktisadi faaliyette toparlanmanın kademeli ve yavaş olacağını, ilk çıkışın da özel tüketim talebinden geleceğini düşündüklerini anlattı. Yılmaz, ''Biz meclise sunulmuş olan bütçenin öngördüğü büyüklükleri, daha önce ortaya konulan mali çerçeveye uyduğunu düşünüyoruz ve politikalarımızı da ona göre oluşturduk'' dedi. Durmuş Yılmaz, 2010 yılı için öngörülen memur maaş artışlarının enflasyon hedefleri açısından değerlendirmesi sorulduğunda da söz konusu artış oranlarının bütçe büyüklükleri içine yerleştirildiğine dikkati çekerek, bu çerçevede politikalarını oluşturduklarını söyledi. Yılmaz, ''Eğer ileride yüzde 2,5 yüzde 2,5'un üzerine ilave bir artış olur, bu da bütçe sınırlarını zorlar ve mali disiplini olumsuz yönde etkilerse, bunun elbette para politikası üzerinde de etkisi olacaktır. Bunu da zaman düşünmek zorundayız'' diye konuştu. DOMUZ GRİBİ Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, domuz gribiyle ilgili bir soru üzerine de bunun ekonomi için bir risk olduğunu belirterek, Merkez Bankası olarak yaklaşık yıl önce ''böyle bir durum ortaya çıkarsa ne yapabiliriz'' sorusunu gündemlerine aldıklarını söyledi. Yılmaz, ''Özellikle ödemeler sisteminin aksamadan sürmesi ve mali sistemin aksamadan yürüyebilmesi için böyle bir durum ortaya çıktığında bu tür işleri yapan personelimizi nasıl koruyabiliriz sorusunu sorduk ve bununla ilgili olarak da bir takım çalışmalar yaptık. Bizim gündemimizde. Ama bugün itibariyle alınmış, atılmış somut bir şey yok. Ancak kilit personeli etkilemeye başlarsa ne yapabiliriz sorusunun planlaması yapılıyor'' dedi. AA 616312 'By Pass' operasyonunda 40 kişi hâkim karşısında Ankara Adalet Sarayı'na getirilen 72 kişi, adli tabiplikteki sağlık kontrollerinin ardından, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Kocabey'e ifade verdi. Savcı Kocabey, bu kişilerden 32'sini serbest bırakırken, 40'ını tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti. 616532 Dolar güne artışla başladı 09.52 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Dolar güne artışla başladı İstanbul serbest piyasada dolar 1,4900, avro 2,2220 liradan güne başladı. Kapalıçarşı’da 1,4850 liradan alınan dolar 1,4900 liradan satılıyor. 2,2170 liradan alınan avronun satış fiyatı ise 2,2220 lira olarak belirlendi.  Serbest piyasada dün kapanışta doların satış fiyatı 1,4830 lira, avronun satış fiyatı ise 2,2230 lira olmuştu. S 616887 Çorum’da domuz gribi vakası görüldü 12.37 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, ’da vakası görüldüKemal KARADAĞ/ÇORUM, Valisi Mustafa Toprak, il genelinde kişinin şüphesiyle hastanelere başvurduğunu ve bunlardan 3’ünde domuz gribi virüsüne rastlandığını açıkladı. Çorum Belediyesi de zabıta ekiplerinin vatandaşlarla tokalaşmasını ve öpüşmesini yasakladı. Domuz Gribi nedeniyle kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlara yönelik olarak bilgilendirme toplantıları başlatan Çorum Valiliği’nin ilk toplantısı bugün yapıldı. Endüstri Meslek Lisesi’ndeki toplantıya Vali Mustafa Toprak, Garnizon Komutanı Kıdemli Albay Eyüp Bölük, Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Gül, Emniyet Müdürü Necmettin Emre, Sağlık İl Müdürü Dr. Adem Bilgin, Milli Eğitim Müdürü Aytekin Girgin ile katıldı. Burada bir konuşma yapan Vali Mustafa Toprak, il genelinde kişinin domuz gribi şüphesiyle hastanelere başvurduğunu, bunlardan yapılan tahlil sonuçlarına göre pozitif vakanın ortaya çıktığını belirtti. Vali Toprak, “Çorum’a yurt dışından gelen vatandaşımız hastanelere domuz gribi şüphesiyle müracaat etti. Bu vatandaşlarımızdan alınan tahlil örnekleri Refik Saydam Araştırma Merkezi’ne gönderildi. Buradan gönderilen raporlarda vatandaşımızda domuz gribi virüsüne rastlanıldı. Virüs saptanan üç vatandaşımız gerekli hastanelerde tedavi altına alınarak sağlıklarına kavuştu” dedi. İl genelinde domuz gribi nedeniyle önlemler aldıkları söyleyen Vali Toprak, başta okullar olmak üzere kamu kurumlarının da dezenfekte edileceğini belirtti. Vali Toprak, valilik tarafından yürütülen bilgilendirme çalışmalarının sürdüğünü dile getirdi. BELEDİYEDEN ÖPÜŞMEYİN UYARISI Bu arada, Çorum Belediyesi Zabıta Müdürlüğü personeline gönderdiği bir yazıyla domuz gribi nedeniyle Zabıta Memurları’nın halkla tokalaşma ve öpüşmesini yasakladı. Zabıta Müdürü Turhan Candan’ın imzasını taşıyan ‘Domuz Gribi Riski Nedeniyle Tokalaşma ve Öpüşme’ yazılı yazı da belediye binasının girişine asıldı. Candan, “Domuz gribi tüm dünyada olduğu ’ye de ulaştı. Bu kapsamda çeşitli önlemler alınıyor. Belediye Başkanımızın talimatıyla personelimizi korumak adına zabıta personelimizin vatandaşlarla tokalaşma ve öpüşmesini yasakladık. Bir yazıyla bunu duyurduk. Bunu da bugün uygulamaya koyduk. Her gün zabıta binlerce vatandaşımızla görüşüyor. Bunu hem vatandaşlarımız hem de personelimiz adına uygun bulduk” dedi. BEŞ AY ÖPÜŞME VE TOKALAŞMA YASAK Uygulamanın ay süresince devam edeceğini kaydeden Turhan Candan, bu sürede zabıtanın halkla öpüşmesini ve tokalaşmasını yasakladıklarını belirtti. . 617115 Marmaris’te domuz gribi alarmı 14.00 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, ’te alarmıDoğuş Esat BERME/MARMARİS (Muğla), ’nın İlçesi’nde, kaymakamlık ve sağlık grup başkanlığının aldığı kararla gerekçe gösterilmeden okullar 1.5 gün süreyle tatil edilirken, ‘’ iddiaları yetkilileri köşeye sıkıştırdı. Dün akşam saatlerinde alınan kararın ardından, bugün sabah saatlerinde bir toplantı düzenleyen İlçe Sağlık Müdürü Koray Güneş, Marmaris’te öğrenciler ve bazı veliler arasında tanısı konulmamış vakaları bulunduğunu söyledi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü binasında bir basın toplantısı düzenleyen Marmaris Sağlık Müdürü Koray Güneş, “Havaların aniden nedeniyle soğuması hastalık yönünden riski artırdığı ve Marmaris’te şüpheli vakaların artışına bağlı olarak il ve ilçe hıfzıssıhha kurulu kararı gereğince Marmaris, İçmeler, Armutalan ve Beldibi’ndeki tüm ilk ve ortaöğretim okulları bugünden itibaren 1.5 gün süreyle tatil edilmiştir. Buna göre salı günü ve çarşamba öğleden öncesi de tatil edilerek haftalık süre zarfında öğrencilerimiz okula gitmeyecek. Cuma günü zaten tüm ’de okullarımız tatildir. Perşembe günü de cumhuriyet bayramı dolayısıyla okullarımız tatil. Böylece haftalık süre boyunca öğrencilerimiz okula gitmeyecek” dedi. Güneş, tatil süresince aileleri dikkatli olmaya çağırırken, “Bu süre içinde benim Marmaris halkından ricam 38.5 derece ve üzerinde ateşi olan çocuklarımızı Marmaris Devlet Hastanesi İntaniye bölümüne götürmeleridir. Bu hastanede bir tane intaniye uzmanımız mevcuttur. Hastaneye başvurdukları takdirde tedavileri planlanacaktır. Özellikle öğrenciler ve tüm vatandaşlarımızın el hijyenine dikkat etmesini istiyorum. Sıcak bir toplum olarak tokalaşma ve öpüşmeyi çok fazla yapıyoruz. Bunu azaltmamızda fayda var. El yıkamayı artırmamız gerekiyor. Aksırırken hapşırırken tek kullanımlık mendil kullanmamız gerekiyor. Kapalı ortamlarda bulunuyorsak sık sık havalandırma yapmamız gerekiyor” diye konuştu. Gazetecilerin “Marmaris’te domuz gribi vakası olup olmadığı” yönündeki ısrarlı sorularını yanıtlayan Güneş, “Rakam tam belli olmamakla birlikte öğrenciler arasında tanısı konulmamış vaka ve şüpheli vakalar da var. Öğretmenlerimizde vakaya rastlanmamıştır. Sayısı az olmakla beraber velilerimizde de vakalar var. Tanısı konulan öğrecilerimiz evlerinde müşahade altında tutuluyorlar” dedi. Marmaris’te 19 öğrenciye domuz gribi tanısı konulduğu, 22 öğrencide de şüpheli bulgulara rastlandığı, bu nedenle okulların tatil edildiği öne sürülmüştü. . 617483 Milli Eğitim Bakanı ve bürokratlara suç duyurusu 17.18 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Milli Eğitim Bakanı ve bürokratlara suç duyurusuNail KAHRAMAN/BURSA, TÜRK Eğitim- Sen Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu, müfredattan çıkarıldığı halde bastırıp okullara dağıtıldığını iddia ettiği bir milyon 133 bin ders kitabıyla ilgili, aralarında Milli Eğitim Bakanı ve eski Bakan ile Bakanlık Araştırma ve Geliştirme Dairesi görevlileri hakkında Bursa Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Bursa Adliye Sarayı önünde konuyla ilgili bir basın açıklaması yapan Türk Eğitim- Sen Bursa Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu, 2009- 2010 eğitim ve öğretim yılı müfredatından çıkartıldığı halde basılıp dağıtılan, ardından da toplatılarak geri dönüşüme gönderilen milyon 133 bin ders kitabıyla ilgili yanlışlığa sebep olanların, bunun hesabını millet önünde vermelerini istedi. Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı basın açıklamasında Bursa Şube Başkanı, devletin milyonlarca lirasının çöpe atıldığını öne sürerek, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik, Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanı Halil Rahman Açar ve sorumlular, Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanı Aziz Zeren ve diğer yetkililerin ‘Görevi kötüye kullanma ve devleti zarar uğratmak’ suçundan cezalandırılmalarını istedi. Türkoğlu, “Bakan Nimet Çubukçu’ya yakışan, bu konuyla ilgili bir an önce soruşturma başlatıp milletin parasını heba edenlerden hesap sormaktır” dedi. Türkoğlu şöyle devam etti: “Konu tarafımızdan Bakanlığa iletildiğinde, işgüzar bakanlık bürokratları bizleri yalanlamış, zararın aslında kadar büyük olmadığını ilan etmişlerdir. Oysa milyon 133 bin adet kitap gramajları toplandığında bin ton etmektedir. Bırakın mali boyutlarını yalnızca bin ton kağıt için bin ton ağaç kesilmiştir. Yani 200 kamyon kereste bir başka deyişle 50 bin metrekarelik orman yok edilmiştir. basım dağıtım işlemi maliyetleri eklediğinde zarar milyonlarca lirayı bulmaktadır” Basın açıklamanın ardından sendikacılar, yanlarında getirdikleri müfredattan kaldırılmış kitapları geri kutusuna attıktan sonra olaysız dağıldı. . 617285 Japonya'da destroyerle, ticari gemi çarpıştı açıklarında, deniz kuvvetlerine ait bir destroyerle bir ticari gemi çarpıştı. Savunma Bakanlığı'nın açıklamasına göre, Kurama adlı destroyerin güneydeki Kyuşu adası yakınındaki Kanmon boğazında ticari gemiyle çarpışması sonucu her iki gemide de yangın çıktı. Kazayla ilgili henüz ayrıntılı bilgi gelmedi. 616236 Traktörler su kaynattı milyar TL buharlaştı İBRAHİM KAHVECİ MELİKŞAH UTKU Traktörler su kaynattı milyar TL buharlaştı Trafiğe kayıtlı 600 bin traktörün yaş haddini aştığını ve Türkiye'ye yılda milyar TL'lik maliyet getirdiğini belirleyen TARMAKBİR, 180 milyon TL'lik bir kaynakla yılda 20 bin traktörün yenilenebileceğini açıkladı ŞÜKRULLAH DOLU Türk Tarım Alet ve Makinacıları Birliği (TARMAKBİR) Genel Koordinatörü Prof. Dr. Ediz Ulusoy, Türkiye'de trafiğe kayıtlı yaklaşık milyon 350 bin traktörden en az 600 bininin 25 yaşın üstünde bulunduğunu ve bu durumun ülkeye yılda milyar TL'lik bir maliyet getirdiğini söyledi. EKONOMİK KAYBIN BOYUTU “Türkiye'de traktör yaşına dikkat edilmediğinden yakınan Ulusoy, şunları kaydetti: “Yaşlı traktörlerin her birinin ortalama yılda 700 litre kadar fazla yakıt tükettiği, 1500 TL dolayında daha yüksek bakım ve onarım giderine yol açtığı, 150 saat kadar iş kaybına neden olduğu düşünüldüğünde, işlerin zamanında ve gereği gibi yapılmamasından doğan ürün miktar ve kalitesindeki kayıplar göz ardı edilse bile ekonomik boyutunun korkutuculuğu algılanabilir.” Prof. Dr. Ediz Ulusoy'un verdiği bilgilere göre uluslar arası standartlarda bir traktör yılda bin saat çalışabiliyor ve yaklaşık 10 yılda da mekanik ömrünü dolduruyor. Türkiye'de ise yılda 500-600 saat çalışıyor. Bu nedenle yaklaşık 20 yaşındakiler Türkiye'de yaşlı kabul ediliyor. Türkiye'deki 600 bin traktörün ivedilikle hurdaya çıkarılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ediz Ulusoy, “Bu traktörlerin 200 bin adedinden fazlasının ise 35 yıldan daha yaşlı olması, durumun ne kadar kritik olduğunu açıkça göstermektedir” diye konuştu. YETKİLİLERİ UYARDI 2007 yılında İspanya'nın 'Renove 2007' adıyla bir proje başlattığını anlatan Prof. Ulusoy, İspanya'nın elinden çıkarmaya çalıştığı 2. ve 3. el makinelerin Türkiye'ye sokulmaya çalışıldığını vurgulayarak yetkilileri uyardı. 180 milyona sektör yenilenir Türkiye traktör parkını yenilemeye yönelik geliştirdikleri projenin Sanayi Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı'nın gündeminde olduğunu, Maliye Bakanlığı'nın ise onayının beklendiğini dile getiren Prof. Dr. Ediz Ulusoy, 180 milyon TL'lik bir kaynakla Türkiye'nin yılda 20 bin traktörü yenileyebileceğini vurguladı. Bu projeden 100 bin kişinin yararlanacağını belirten Ulusoy, “Çiftçiye traktör başına bin TL destek verilsin. Hurda traktörü de bin TL'ye sayılsın. bin TL'yi cebine koyan çiftçi, bunu peşinat yaparak yeni bir traktör alabilsin” dedi. 27.10.2009 EKONOMİ 617576 F.Bahçe ve G.Saray PFDK'ya sevkedildi ve kulüpleri ile sarı-lacivertli takımın Brezilyalı futbolcusu Fabio Bilica, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevkedildi. Kadıköy'deki derbisi öncesinde ısınma sırasında futbolcular arasında çıkan kavgada rakibine tokat attığı tespit Bilica, hakemlerin raporu doğrultusunda PFDK'ya sevkedildi. Maç öncesi çıkan kavgayı başlatan Galatasaraylı Arda ve Fenerbahçeli Cristian'da suç unsuru bulunmadı. Roberto Carlos'a yumruk attığı için 74. dakikada oyundan atılan Galatasaraylı Kader Keita, gördüğü kart nedeniyle otomatikman PFDK'ya sevkedildi. kulübü sahaya atılan yabancı maddeler, kulübü ise tribünlere verilen tahribat nedeniyle PFDK'ya sevkedildi. 616168 Askeri savcılık belgeyi yeniden soruşturacak ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Askeri savcılık belgeyi yeniden soruşturacak Genelkurmay Başkanlığı, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın 'ıslak imzalı' orjinalinin ortaya çıktığı haberlerini ihbar kabul eden Askeri Savcılığın tekrar soruşturma başlattığını açıkladı Genelkurmay Başkanı İlker BaşbuğHABER MERKEZİ Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen İrtica İle Mücadele Eylem planı ile ilgili basında çıkan haberleri ihbar kabul eden Genelkurmay Askeri Savcılığı belge ile ilgili yeni bir soruşturma başlattı. Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan bilgi notunda, “İrticayla Mücadele Eylem Planı'na ilişkin haberler ihbar kabul edilerek, Genelkurmay Askeri Savcılığınca, 26 Ekim 2009 günü saat 13.30'da soruşturmaya başlanılması sağlandı" denildi. YARGI BAĞIMSIZ VURGUSU Genelkurmay'ın sitesinden yapılan açıklamada söz konusu planın 12 Haziran 2009 tarihinde medyada gündeme getirilmesini müteakip, hemen aynı gün saat 10:50'de Genelkurmay Askeri Savcılığınca soruşturmaya başlanıldığı, 12 gün süren soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı kararına varıldığı hatırlatıldı. Askeri Savcılığın, Anayasal teminatlar altında, bağımsız olduğu vurgulanan açıklamada, kimsenin söz konusu karara karşı saygısız tavırlar gösterme ve gölge düşürmeye çalışma hak ve yetkisinin olmadığı ifade edildi. Ancak kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesin olmadığı, yeni delil, bilgi veya emare çıkması durumunda soruşturmanın tekrar açılabileceğinin de vurgulandığı ifade edilen Genelkurmay açıklamasında, "Bugün gelinen süreçte konunun basında yapılan haberlerle tekrar ve farklı bir şekilde gündeme getirilmesi bir ihbar kabul edilerek, askeri yargı görev alanına giren konuların kapsamlı bir şekilde araştırılması maksadıyla Genelkurmay Askeri Savcılığınca, 26 Ekim 2009 günü saat 13:30'da soruşturmaya başlanılması sağlanmıştır" ifadelerine yer verildi. BASINA GİZLİLİK UYARISI Genelkurmay'ın açıklamasında belgenin basın organlarında yer alması eleştirilirken, delil niteliğinde bir belgenin bulunması gereken yerin yetkili soruşturma makamları olduğu hatırlatıldı. Soruşturmanın gizliliği ilkesinin ve masumiyet karinesinin de her zaman dikkate alınması gerektiği vurgulanan açıklamada, yargısız infaz sonucunu ortaya çıkarabilecek davranışlardan kaçınılması da istendi. 27.10.2009 GÜNDEM 616289 Varlık Barışı'ndan gelen para 20 milyar lirayı buldu 30 Eylül'de süresi dolan çalışmanın ikinci ayağından milyar 280 milyon lira geldi. İlk barışta yapılan 14,8 milyar liralık beyan ile birlikte toplam hasılat 20 milyar lirayı buldu. Süresi ikinci kez uzatılan barış için son tarih ise yılbaşında bitiyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 17 Ekim tarihi itibarıyla 3,29 milyar lirası yurtiçinden, 1,98 milyar lirası yurtdışından Varlık Barışı beyanı gerçekleştiğini bildirdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 2010 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın sunumunu yapan Bakan, Orta Vadeli Program'la uyumlu krizden çıkış bütçesi hazırlandığını kaydetti. Türkiye'de toparlanmanın küresel ekonomiye göre daha erken başlayacağını söyledi. Kamu görevlilerinin maaşlarında ocakta yüzde 2,5 ve temmuzta yüzde 2,5 oranında artış sağlanacağını aktaran Şimşek, gerçekleşen enflasyonun belirlenen zam oranlarını aşması halinde aradaki farkın telafi edileceğini açıkladı. Yapılacak artışlar sonucunda 2010 yılı Ocak ayında ortalama devlet memuru maaşının bin 518 lira olacağını belirten Şimşek, "Ayrıca çocuk için ödenmekte olan aile yardımı ödeneğinde çocuk sayısı sınırlamasının kaldırılması yönünde düzenleme yapılacaktır." dedi. GELİR VERGİSİ'NDE SON AŞAMAYA GELİNDİ Maliye Bakanı Şimşek, yeni Gelir Vergisi Kanunu çalışmalarında son aşamaya gelindiğini açıkladı. Şimşek, sosyal mutabakat ve ortak akla uygun katılımcı yaklaşım ilkelerine dayalı adil bir Gelir Vergisi sistemi oluşturmak, ekonomide sürdürülebilir büyümeyi ve verimlilik artışını desteklemek amacıyla yeni Gelir Vergisi Kanunu hazırlığı yapıldığını vurguladı. Kanun tasarısını kısa süre içinde Meclis'e sunmayı hedeflediklerini belirten Şimşek, yeni Gelir Vergisi reformuyla birlikte Veraset Vergisi'nin kaldırılarak, ivazsız intikallerin Gelir Vergisi kapsamına dahil edilmesinin öngörüldüğünü ifade etti. Bütçe görüşmeleri devam ederken, komisyon üyelerine mesir macunu ve kuru üzüm sürprizi yapıldı. Her üyeye mesir macunu ve kuru üzüm verildi. Bir tabakta dağıtılan mesir macunu ve kuru üzüm basın mensuplarına da sunuldu. 616433 'Mevleviler piyanoyla raks eder mi' tartışması Mediha Olgun'un haberi Yazar Mustafa Armağan, Türkiye'de ilk piyanolardan bazılarının tekkelere girdiğini belirterek, "Galata Mevlevihanesi'nde bir piyano vardı. Derviş dediğimiz insanlar piyano çalar, piyanoyla raksederlerdi" dedi. 'Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı' kitabının yazarı Armağan, tarihte pek çok doğru bilinenin yanlış olduğunu söyledi: "Mesela tekkeler de, insanların 'hu' çektiği bir yer olarak bilinir. Orada insanların ellerinde tespih 24 saat bir köşede oturduklarını düşünüyoruz. Halbuki biliyor musunuz ki Türkiye'de, ilk piyanolardan bazıları tekkelere girmiştir. Galata Mevlevihanesi'nde bir piyano vardı ve derviş dediğimiz insanlar piyano çalıyordu. Hüseyin Fahrettin Dede diye bir insan var mesela. Biz onu tanımıyoruz, tanımamayı da bir erdem sayabiliriz. Ama Hüseyin Fahrettin Dede Beşiktaş Mevlevihanesi'nin Şeyhi'ydi ve ney ile Chopin çalıyordu. Chopin burada, Hüseyin Fahrettin Dede burada, biz ikisini de bilmiyoruz. İkisini de eleştiren insanlar var. Batıda 'kafirdir' diye bakan var. Bir kısmı 'tekkeler tamamen gericilerin dünyasıdır' der. İki kesim de bu ikisini birden anlayamaz. Ama Osmanlı ikisini birden anlıyordu. Tekkelerde Chopin çalınıyor, piyanoyla Mevleviler raksediyor. Bunlar Osmanlı'nın başardığı sentezin 19. yüzyıldaki görünümleri." PİYANO MEVLEVİ AYİNİNDE KULLANILABİLİR Ahmet Özhan (Tasavvuf Müziği Sanatçısı): Mevlevilerin piyanoyla raks ettiği terimi şık değil. Bilgi, nezaket içermiyor. Bir kere yapılan raks değildir; Mukabele-i Şerif'tir, sema ayinidir. Piyanonun bir Mevlevi ayininde veya herhangi bir mistik ritüelde kullanılmasının hiçbir mahzuru yoktur. Dr. A. Baran Demirtaş (Erciyes Üni.): İstanbul'a gelen piyanolardan biri Şeyh Galip Es'ad Dede'nin Kulekapı Mevlevihanesi'ndeki şeyhliği dönemde Mevlevi mukabelesinde çalındı. Bu piyano, birkaç yıl önceye kadar Gazanfer Ağa Medresesi'ndeydi. Ancak piyano ve viyolonsel daha çok süs olarak kalmıştı. Sabah 617250 Faiz yüzde 8,55’ten kapandı 15.39 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Faiz yüzde 8,55’ten kapandı Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve Piyasası Kesin Alım Satım Pazarında işlem gören Ağustos 2011 vadeli, bugün valörlü tahvilin bileşik faizi, önceki kapanışa göre 0,05 puan düşerek yüzde 8,55’ten kapandı. Bu tahvilin basit getirisi yüzde 8,83 oldu. Bu kağıdın önceki kapanıştaki basit getirisi yüzde 8,95, bileşik getirisi yüzde 8,60 olmuştu. KOTASYONLAR Bankalararası piyasada kotasyonları, saat 15.05 itibariyle, alışta en düşük 1,4890 lira, en yüksek 1,4910 lira, satışta en düşük 1,4940 lira, en yüksek 1,4950 lira seviyesinde bulunuyor. Tahvil ve Bono Piyasası Repo-Ters Repo Pazarında gecelik işlemler en düşük yüzde 6,75, en yüksek yüzde 6,80 ve ortalama yüzde 6,75’ten yapılıyor. Uluslararası piyasalarda avro-dolar paritesi 1,4875, -dolar paritesi 1,6396, yen-dolar paritesi ise 92,03 düzeyinde seyrediyor. S 617471 İlköğretim okulunda dehşet! gün önce okuldaki bir arkadaşıyla kavga eden 16 yaşındaki Hasan C. öğretmeni tarafından uyarıldı. İddialara göre daha sonra Hasan C.'ye öğretmeni tokat attı. Okulda yaşanan olayı ailesine anlatan 7. sınıf öğrencisi Hasan C.'nin ağabeyleri ve İlhan C. bugün sabah saatlerinde okula gelerek öğretmen Eyüp Dağhan'ı sınıfın ortasında bıçakladı. Yere yığılan Dağhan, öğretmen arkadaşları tarafından çağrılan ambulansla Haseki ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Öğretmeni bıçaklayan C. ve yanında bulunan kardeşi İlhan C. ise olayın ardından kapıda bulanan güvenlik görevlisini de darp ederek, olay yerinden kaçtı. Polis ekiplerinin yaptığı çalışmalar sonucu öğretmeni bıçaklayan C. olayda kullandığı bıçakla birlikte gözaltına alındı. C. alınan ifadesinin ardından Büyükçekmece Adliyesi'ne sevk edildi. Olay sırasında 'ın yanında bulunan İlhan ve Hasan C.'yi ise arama çalışmaları devam ediyor. C.'nin polisteki ilk ifadesinde "Kardeşimi dövdüğü için öğretmeni bıçakladım" dediği öğrenildi. Olayın yaşandığı sınıfında kızı okuyan Mehmet Kurt ise, "Saat 10.00 sıralarında kızım ağlayarak eve geldi. Öğretmeninin saldırıya uğradığını ve bıçaklandığını söyledi. Bunun üzerine biz de okula gelerek neler olduğunu öğrenmeye çalıştık" şeklinde konuştu. Öğretmen Eyüp Dağhan'ın Haseki ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyat edildiği ve hayati tehlikeyi atlattığı öğrenildi. 616925 Enis’in tecavüzcüsü suçunu itiraf etti 12.50 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Enis’in tecavüzcüsü suçunu itiraf ettiPARİS Milliyet5 yaşındaki Türk çocuğu kaçırıp tecavüz eden sapık adam ameliyatla testislerinin alınmasını ve böylece tecavüzcü güdülerinin silinmesini istedi fakat uzmanlar, yumurtaları alınsa bile internetten temin edecekleri erkeklik hormonuyla hadım edilmiş erkeklerin cinsel açıdan aktif hale gelebileceğini belirtiyor yıl önce yaşındaki Türk çocuğu Enis Kocatürk’ü kaçırıp tecavüz eden sabıkalı tecavüzcü Francis Evrard’in yargılanmasına Fransa’nın kuzeyindeki Roubaix kenti Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Ömrünün toplam 30 yılını çocuklara tecavüzden hapishanelerde geçiren 63 yaşındaki Evrard, duruşmanın ilk gününde suçunu itiraf etti ve bu suçu neden işlediğini bilmediğini iddia etti. Tecavüzcü, perşembeye kadar ağır ceza jürisi önünde art arda gün boyunca duruşmalara çıkacak. Oturumlar tamamlanır tamamlanmaz, jürinin toplanıp vereceği kararla birlikte ceza alıp almayacağını, cezalandırılırsa bunun süresini öğrenecek. Francis Evrard, “adam kaçırma”, “alıkoyma” ve “15 yaşından küçük çocuğa tecavüz” suçlarıyla bu suçların tekerrüründen yargılanıyor. Evrard son olarak ameliyatla testislerinin alınmasını ve böylece tecavüzcü güdülerinin silinmesini istemişti. Fransa’da yasak olan bu operasyonla ilgili Adalet Bakanı Michelle Aliot-Marie, konunun parlamento gündemine taşınmasını istemişti. Uzmanlar ise, yumurtaları alınsa bile internetten temin edecekleri erkeklik hormonuyla hadım edilmiş erkeklerin cinsel açıdan aktif hale gelebileceğini belirtiyor. Ve . 616663 Daum: Arda Fener'de kulübede oturur 10.23 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Daum: Arda Fener'de kulübede oturur Başkan 'ın 15 milyon euro teklif ettiği söylenince de Alman hoca, 'Ben kötü demiyorum. Geleceği olan bir ama ben hemen sırtına formayı verip, ilk 11'de oynatmam' cevabını verdi Maçtan iki gün önce. F.Bahçeli yöneticiler, Daum ile sohbet ediyor. Daha doğrusu herkesin aklında maçı var. Alman hoca kendinden emin şekilde 'Rahat olun' diyerek başladığı sözlerine şöyle devam ediyor: 'G.Saray'da tehlikeli oyuncu bir tek Keita var. Onu da çok büyük maçlara alışık, tecrübeli ile durduracağım...' anda herkesin aklına ağız birliği etmişcesine Arda geliyor. Ya Arda diyorlar? Alman hoca duruşunu bozmadan sakin sakin anlatıyor: 'Arda çok genç. Bu baskıyı kaldıramaz...' Herkes şaşırıyor... 'Yapma hoca! Çok yetenekli. Başkanımız bedeli için G.Saray Başkanı'na 15 milyon euro teklif etti. Pazarlık edilse belki daha da fazla verebilirdi. Geleceği olan bir futbolcu' diyorlar. Daum sözün bittiği yerde şu cevabı veriyor: 'Arda için kötü futbolcu demiyorum ki. Genç, yetenekli. Geleceği olan bir futbolcu. Ama ben üzerindeki baskıdan bahsediyorum. Bu yaşta böyle futbolcular bu kadar büyük yükü kaldıramaz. 'ye alınırsa sevinirim. Asla hayır demem. Ama F.Bahçe'ye geldi diye de hemen sırtına formayı vermem. İlk 11'de oynatmam. Uzun süre, kulübede benim yanımda oturur...' Herkesin şaşkınlığı biraz daha artıyor. Ve Daum sohbette Kazım'ı santrfor oynatacağını söyleyerek şaşkınlığın dozunu bir kat daha artırıyor. Öyle ya, Güiza ve Semih gibi iki golcün varken, Kazım nereden çıktı! 'Fizik gücü ve çabukluğu ile Servet'i dağıtır. G.Saray defansının dengelerini bozar...' Daum iki gün Kazım'a Servetli, Gökhanlı Galatasaray defansının oynadığı maçları izlettirerek neler yapmasını anlatıyor. Ve maçtan sonra Kazım'ın santrforda başarılı olduğunu görenlerin aklına hemen 'nun 'dan sağ açık gelip, Daum tarafından ön libero oynatılışı geliyor. 'Acaba Kazım bundan sonra santrfor mu oynayacak?' (Akşam) . . 617678 19:19 Otobüsle kamyon çarpıştı: 17 yaralı 19.19 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Otobüsle kamyon çarpıştı: 17 yaralıEkrem ÇAĞLAR/SALİHLİ (Manisa), 'nın İlçesi'nde, kamyon ile yolcu otobüsünün çarpışması sonucu meydana gelen kazada, 1'i ağır 17 kişi yaralandı Kaza, Alaşehir- karayolu, Durasallı Beldesi yakınlarındaki Alaşehir Kavşağı'nda bugün saat 16.30 sıralarında meydana geldi. Alaşehir'den İzmir'e giden Yunus Atılgan (28) yönetimindeki 45 6445 plakalı yolcu otobüsü, Alaşehir Kavşağı'nda yönünden gelerek anayola çıkan Yahya Daban'ın (43) kullandığı 45 RA 648 plakalı yüklü kamyonla çarpıştı. Kazada, kamyon şoförü Yahya Daban, otobüsü şoförü Yunus Atılgan ve yolculardan Kadir Parlak (62), Şükran Sönmez (45), Gülün (60), Çetin Vadar (68), Fatma Vadar (49), Nisa Bircin (5), Cennet (51), Yasemin İnanır (19), Merve Akkaya (19), Aslı Uysal (18), Damla Çevik (39), Yasemin Kınık (32), Zeliha Parlak (24), Nadide Urcan (61) ve Fikret Urcan (58) yaralandı. Ambulanslarla Devlet Hastanesi'ne kaldırılan yaralılar tedaviye alındı. Yaralılardan kamyon şoförü Daban'ın durumunun ağır olduğu bildirildi. Kazada, kamyondaki 10 ton mısırın bir bölüm de yola saçıldı. Kaza nedeniyle yol bir saat süreyle trafiğe kapalı kalan yol araçların çekilmesi ve yola dökülen mısırın temizlenmesinin ardından tekrar normal seyiren döndü. Soruşturma sürüyor. . 617224 Avrupa'dan gelecek PKK'lılar basın toplantısı düzenledi 15.26 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, 'dan gelecek 'lılar basın toplantısı düzenlediKendilerine Elçileri" adını veren ve 'da siyasi olarak bulunan 15 kişilik grup, 'deki Uluslararası Basın Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenledi. 10'u kadın 15 kişilik grup, seyahat belgeleri verilmediği için 'ye dönüşlerini ertelemek zorunda kaldıklarını ve barış sürecinin proveke edildiğini belirttiler. 'ye gelişleri ertelenen 15 'lı 'nın başkenti 'de bir basın toplantısı düzenleyerek, pişmanlık yasasından faydalanmayı düşünmediklerini, Türkiye'ye dönüşlerinin iptal edilmediğini sadece ertelendiğini söylediler. Grup adına konuşan İsmet Cem, "Hükümet ve devlet yetkilileri, grubumuzun Türkiye'ye gidişini engelleyici açıklamalar yapmıştır. İlgili merciiler de seyahat belgelerini bizlere vermemişlerdir. Biz de Türkiye'ye gidişimizi, istemediğimiz halde erteleme kararı aldık" dedi. Amaçlarının pişmanlık yasasından faydalanmak olmadığını söyleyen grup üyeleri "Türk devlet yetkililerinin ve tüm barışseverlerin attığımız bu adımlar karşısında gereken sorumlulukla hareket edeceklerine inanıyoruz" açıklamasında bulundu. Grup üyelerinin isimleri şunlar: Arif Dırık, Ayten Kaplan, Baki Halime Gökçen, Hasan Akbaba, Hikmet Karahan, İsmet Kem, M. Cevat Akın, Mahmut Erol, M. Sait Yıldırım, Muazzez Kaya, Ummuhan Sürmeli, Veli Tekin, Vesile Yüksel. Ve . 617190 Lufthansa Havayolları sefer sayısını azalttı 15.07 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, sefer sayısını azalttı 25 Ekimde yürürlüğe giren kış tarifesinde, sefer sayısını azalttı. Lufthansa Havayollarından yapılan açıklamada, 2009-2010 kış tarifesinde, dahilindeki seferlerde ve ülkeleriyle olan bağlantılı sefer sayısında yüzde 7.4 azalma olacağı bildirildi. Açıklamada, bölgesel seferlerde kullanılan küçük uçakların aşamalı olarak büyük uçaklarla değiştirilmesi suretiyle, sunulan koltuk kapasitesinin ise geçen yılın aynı düzeyinde kalacağı ifade edildi. Kış tarifesinde 78 ülkede 191 noktaya sefer düzenleneceği belirtilen açıklamada, tarifenin 27 Mart 2010’a kadar geçerli olduğu kaydedildi. . 616527 'Cunta' Büyükanıt'a da bulaştı! 'Cunta' Büyükanıt'a da bulaştı! 27.10.2009 09:49İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın, Albay içek’in ıslak imzasını taşıyan orijinalini Ergenekon savcılarına gönderen muvazzaf subay ihbar mektubuna, “Cunta tarafından hazırlandı” notu düşerek bir de belge ekledi. “Genelkurmay Başkanı emriyle” hazırlandığı bilgisinin yer aldığı belge, TSK’nın 22 Temmuz seçimleri sonrası Türkiye’deki siyasi tabloyu masaya yatırdığını ortaya koyuyor. Salih AYDIN/AHT (ÖZEL HABER) KAMUOYUNDA “Darbe Belgesi” olarak bilinen ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın Albay Dursun içek’in ıslak imzasının bulunduğu orijinalini Ergenekon savcılarına gönderen subay, ihbar mektubuna ek olarak bir başka belgeyi daha savcılara yolladı. İhbarcı subayın, “Cunta tarafından hazırlanmış Bilgi Destek çalışması” ifadesi kullandığı bu belgede 22 Temmuz sonrası oluşan siyasi tablo ve seçim sonuçları siyasi olarak değerlendiriliyor, AK Parti Hükümeti’nin politikaları, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na getirilmesi, türban, DTP ve 22 Temmuz seçimleriyle ilgili görüşler ve öneriler yer alıyor. “Genelkurmay Başkanlığı” başlığını taşıyan ve altında, dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Nusret Taşdeler’in imzası olan belgenin, dönemin Genelkurmay Başkanı emriyle hazırlatıldığı bilgisi de yer alıyor. Böylece eski Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın adını, cunta ile bir araya getiren belge Eylül 2007 tarihli. Belgenin altında adı olan korgeneral, dönemde aynı zamanda Başbakan’ın askeri danışmanı olarak görev yapıyordu. Gerçek olup olmadığı bilinmeyen ancak üzerinde Sayı: Hrk. 1700-07 numarası yeralan “Bilgi Destek Planı” konulu sayfalık belge “Genel durum” ana başlığı ile başlıyor, altında “İslami Gelişmeler”, “DTP ile ilgili hususlar”, “TSK’ya destek” ve “Sonuç” bölümlerinden oluşuyor. Belgede altı çizilen saptamalar şöyle: 22 Temmuz seçimleri Türkiye’nin ılımlı İslam’a dönüştürülmesi gayretlerinin miladı: 22 Temmuz’da kazanılmış başarının verdiği cesaretle AKP’yi ve destekçilerini daha fütursuz ve cüretkâr davranmaya yöneltebilecek din eksenli yeni bir dönemin de ötesinde Cumhuriyetin ve milletimizin temek değerlerinin aşındırılmasına yönelik bir cüreci başlatma tehlikesini de ortaya çıkarttığını söylemek mümkündür. AK Parti TSK’nın hassasiyetini ve itirazlarını dikkate almıyor: Hükümetin kendi bildiği yolda yürümeye devam ettiği görülmektedir. Hükümet de iç kamuoyu, AB ve Avrupa’nın desteği ile elde ettiği kazançlarını pekiştirmeye kararlı: Bu eğilimi ve İslami demokrasi bağlamında kazanılmış olan bu ivmeyi, halen gelmiş olduğu noktadan geri çevirmek son derece zordur. Türkiye’ye ‘Yeni Osmanlı rolü’ biçildi: ... Ilımlı İslam, yeni Osmanlıcılık ve kültürel geri dönüşüm süreci veya karşı devrim süreci olarak ifade edilen bir hareketle durdurulmuş ve etkisiz kılınmış, Cumhuriyet’in değerleri ve kazanımları hedef alınmaya başlanmıştır. Telkinlere rağmen Gül Cumhurbaşkanı: Bu durumu parti içi dengelerin ve partinin prestijinin korunmasının bir gereği olarak görmek mümkün olsa da Gül’ün cumhurbaşkanlığının yaratacağı sıkıntıları sineye çekmeye ve göğüslemeye hazır oldukları şeklinde anlamak gerekmektedir. Kamuoyu türbana alıştı: Cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olmasında da bir beis görülmemektedir. Her ne kadar Cumhurbaşkanı, türban ve diğer hassas konularda başlangıçta dikkatli davranmış ise de yavaş yavaş türbanın davetler, karşılama, uğurlama törenleri vs. ile resmi mahalleler ile günlük yaşama girmeye başladığı görülmektedir. DTP’nin TBMM’ye girmesi talihsizlik: PKK’yı kardeş hatta kendileri ilan eden terörist başının yaşam koşullarını TBMM’ye taşıyacaklarını açıklayan bu kişilerin, geçmişten ders almadıkları, amaçlarının kendilerinden öncekiler gibi demokratik bir platformda görüşlerini dile getirmek değil, devletle kavga etmek olduğu ilk günden anlaşılmıştır... Kasım ayında yayınlanacak AB İlerleme Raporu öncesinde DTP’nin taleplerini artırarak kriz ve gerginlik yaratmaya çalışacağı ve bu suretle Türkiye üzerindeki AB baskısını artırmayı hedeflediği tahmin edilmektedir. TSK’ya destek azaldı: (Basın, iş dünyası, ticaret odaları, sendikalar ve üniversite camiasının bir kısmının TSK’nın karşısında olduğu anlatılarak) Hatta halkı da TSK’ya karşı çıkarmaya yönelik çabalar artmaktadır. Bütün bunların içerisinden karakteri sağlam, devletimizin temel niteliklerine bağlı kişi veya kişilerin fikirleri paralellik gösteren STÖ desteklerini sağlamak veya beraber çalışma imkânlarını araştırmak gerekmektedir. Komutanlar dışlandı: İftar yemekleri verilerek, Ramazan erzakları dağıtılarak ‘Peygamber ocağı’ olan ordunun halkın ordusu olduğu ancak Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlarından oluşan komuta kademesinin halkın ordusu olmadığı yönünde mesaj verilmek istendiği ifade edildi. Emekli veya muvazzaf TSK mensuplarının karıştığı olayların TSK’nın tamamına mal edilmeye çalışıldığı vurgulanan belgede bu kişilerin ifadelerinin ‘neredeyse naklen yayınlandığı’ bildirildi. Devlet terbiyemiz gereği işleyişe mani olmamalıyız BELGEDE, yeni dönemde TSK’ya öneriler de sıralandı: Ilımlı İslam ve demokratik İslam olarak nitelendirilen yeni devlet anlayışı içerisinde TSK’nın kendisine nasıl bir yer bulacağı... Devlet sisteminin işlemesine devlet terbiyemiz gereği mani olmamak gerektiği düşünülmektedir. Ancak seçim sonrasının seçimden daha fazla önem arz ettiği açıktır. Kriz veya gerginlik yaşanıp yaşanmayacağını Cumhurbaşkanı ile hükümetin davranışları belirleyecektir. TSK’nın siyasi gelişmeleri etkileme ve yönlendirme imkânının ne olduğu, daha doğrusu bu imkânının kalıp kalmadığının belirlenmesi önem taşımaktadır. Türbana gösterilecek tepki alt kademeler içinde bir emsal teşkil edecektir. Gösterilecek tepki ne olursa olsun kendi manevra sahamızı daraltmayacak ve müteakip girişimlerde elimizi bağlamayacak düzeyde kalması önem arz etmektedir. Esasen TSK’nın bugüne kadar devletin niteliklerininn korunması konusunda gösterdği titizliğe aynen devam etmesi izlenebilecek en tutarlı politika olacaktır. TSK esasen söylenebilecek her şeyi söylemiş, söylediklerinin arkasında durduğunu ilan etmiştir. Bundan sonraki tepkilerini davranışlarıyla göstermesi doğaldır. TSK’nın izleyeceği politikaların Cumhuriyet Halk Partisi politikalarıyla çakışmaması gerekmektedir. Haber ‘istihbarat’tan uçmuş İHBARCI subay gönderdiği belgeler arasına bir de bilgi notu koydu. HABERTÜRK’ün ulaştığı bilgi notu; Nisan 2008’de Taraf Gazetesi’nde yayınlanan “Koç da andıçlandı ” haberinin ardından TSK için de sürdürülen soruşturmayı içeriyor. hafta süren teknik ve idari soruşturmanın ayrıntılarıyla anlatıldığı bilgi notunda İstihbarat Başkanlığı’yla koordineli olarak yürütülen çalışmanın bir adet CD’ye kaydedildiği ve şube müdürüne elden teslim edildiği ifade ediliyor. Bilgisayarlarda yapılan incelemede herhangi bir giriş çıkışın saptanmadığına yer verilen notta İstihbarat Başkanlığı’na ait bilgisayardaki incelemede ise dokümanın CD’den bilgisayara kaydedildiğinin belirlendiği, söz konusu haberdeki bilgilerin kaynağının bu dosya olduğu kaydediliyor. CD’nin işlem yapıldığı dairede bir yüzbaşının ordudan atıldığı, bir binbaşının da tayin edildiği vurgulanıyor. PERSONELİ CAYDIRMAK İİN... Bilgi notunun son bölümünde ise iz takibini zorlaştıracak başta internet sistemine bağlı olmayan bilgisayarlar olmak üzere personel hatalarını önleyecek ve caydıracak yeni önlemlere ihtiyaç duyulduğu vurgulandı. “İnternet üzerinden yapılan kayıt, güncelleme ve dağıtım işlemlerinin iz olarak sistem tarafından kaydedildiği ve gerektiğinde bu izlerin süreci sorgulamak maksadıyla kullanıldığı yönündeki bilgilerin, caydırıcılık sağlayacak şekilde personele duyurulması faydalı olacaktır” denildi. Başbakan Erdoğan’ın askerî danışmanıydı İRTİCAYLA Mücadele Eylem Belgesi’ni kaleme aldığı ileri sürülen Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler, akademi komutanlığına atanmadan önce Genelkurmay Harekât Başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın Askeri danışmanıydı. Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminde 1994-1996 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı görevinde de bulunan Taşdeler, Ağustos 2007- Ağustos 2009 döneminde Genelkurmay Harekât Başkanlığı görevini sürdürürken, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın askeri danışmanlığını da üstlenmişti. Başbakanlık ile Genelkurmay arasındaki görüşmeleri yürüten Taşdeler, sınır ötesi operasyonlar hakkında da Erdoğan’ı bizzat bilgilendiriyordu. Ağustos 2009’da orgeneralliğe terfi etti ve Harp Akademileri Komutanlığı’na atandı. 617643 Hatipoğlu: Kırk yıllık çınarız Hatipoğlu: Kırk yıllık çınarız İzmir İl Teşkilatının 'Genişletilmiş Divan Toplantısı'na katılan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MELEK ÇABUK İZMİR İl teşkilatının bir aylık çalışmalarının değerlendirildiği divan toplantısı, Selamet Hizmet Konağında yapıldı. Diğer siyasi partilerden yeni katılımların gerçekleştiği toplantıda, İl Başkanı Şerafettin Kılıç, il yönetim kurulu üyeleri, ilçe başkanları ve yönetimleri, kadın ve gençlik kolları üyeleri ile çok sayıda partili hazır bulundu. Partililere hitap eden Hatipoğlu, Kürt sorunu diye ifade edilen sorunun bu ülkede beraber yaşayan Müslüman Türklerle Kürtlerin kardeşliği ile çözüleceğini belirterek, Saadet Partisi'nin bu konuda ortaya koyduğu 'Gönüllü Birliktelik Projesi'ni anlattı. Bir iktidarın başarılı olmasının en önemli unsurunun, gücünü kendi halkının dinamiklerinden alması olduğunu kaydeden Ömer Vehbi Hatipoğlu, “Saadet Partisi bu ülkenin toplumunun sesidir. Bu toplumun çığlığıdır, vicdanıdır. Biz iktidar için değil, bu vicdan susmasın diye mücadele veriyoruz. Partimizin beyni ve ruhu asla başka güçlerin ipoteğinde değildir. Milli Görüş mevsimlik ot değil, 40 yıllık çınar ağacıdır. Milli Görüş Lideri 40 yıl önce ne demişse bugün doğru çıkmıştır ve geçerlidir” diye konuştu. Partinin genel merkez yetkililerinin çok ciddi bir çalışma planı hazırladıklarını açıklayan Hatipoğlu şöyle devam etti: "Halkımızın Saadet Partisi'ne yönelttiği bir sempati sözkonusudur. Biz de önümüzdeki günlerde yeni çalışma planımızla bunu daha da artırmayı hedefliyoruz. Bölge ve illere yönelik özel tarama programları hazırladık. Partimizin fikriyatını çok daha geniş kesimlere ulaştıracağız" 27.10.2009 617463 Milan Baros: En yakın zamanda sahalara dönmek istiyorum 17.10 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, En yakın zamanda sahalara dönmek istiyorum ile oynanan derbi maçta sakatlanan Galatasaraylı en yakın zamanda sahalara dönmek istediğini söyledi. Milan Baros, TV’ye yaptığı açıklamada, futbolda bu tür sakatlıkların yaşanabileceğini belirterek, "Umarım en yakın zamanda iyileşir ve sahalara dönerim" dedi. Sakatlandığı pozisyonunun, normal bir pozisyon olduğunu dile getiren Baros, "Emre’nin kasıtlı bir hareket yaptığını zannetmiyorum. Topla oynamaya çalıştı. Bu sadece benim şanssızlığım" diye konuştu. Tahmini olarak iki ay sonra antrenmanlara başlayabileceğini ifade eden Çek futbolcu, kesin dönüş zamanının ise daha sonra belli olacağını sözlerine ekledi. . . 617389 'Türkiye, Avrupa turizminde bir numara olabilir' Antalya'da, kente turist gönderdiği otellerin ve partner acentelerin yetkilileriyle bir araya gelen Novoa, 1841 yılında kurulan şirketin günümüzde dünyanın en iyi markası haline geldiğini belirtti. Türkiye seyahat endüstrisinin, Türkiye'yi günümüzün en popüler tatil destinasyonlarından biri haline getiren şeylerle övünmesi gerektiğini ifade eden Novoa, şöyle konuştu: ''Thomas Cook, Türkiye'yi kendisine pazar lideri ve dominant pozisyona getiren, en önemli destinasyonlardan biri olarak görmekte ve İngiltere'den kendisi ile tatile çıkanların yüzde 50'sini, Belçika'dan yüzde 44'ünü, diğer kaynak pazarlardan ise ortalama yüzde 15-20'lik payı Türkiye'ye getirmektedir. Türkiye büyümeyi sürdürürse Avrupa turizminde bir numara olabilir.'' Türkiye'nin dünyada yaşanan ekonomik krize rağmen 2009 yılında otel fiyatlarını yüzde artırdığına dikkati çeken Fontenla Novoa, şöyle devam etti: ''Türkiye 2009 yılı otel fiyatlarını ortalama yüzde artırdı. Fiyatlarınız yüksekti ama biz yine Türkiye'nin yanında olduk. Kar payımızı düşürdük, Türkiye'ye turist getirmeyi sürdürdük. Ancak Türkiye 2010 yılı fiyatlarını da 7.9 oranında artırıyor. İspanya, Yunanistan gibi ülkeler fiyatlarını indiriyor. Türkiye'de büyümemiz için artık bize destek olunması gerekiyor. Türkiye 2009 yılında çok başarılı bir performans gösterdi. Bunu devam ettirmek istiyorsa fiyatlarının 2009 yılı düzeyinde kalması gerekir. Türkiye dışında bütün ülkeler fiyat indiriyor, Türkiye 2010 için fiyatlarını yüzde 7.9 artırıyor. Eğer bu devam ederse kendi kendinizi öldürürsünüz. Pek çok pazarı kaybedersiniz.'' -''1.5 MİLYON TURİST GETİRİYORUZ''- Thomas Cook'un bu turizm sezonunda Türkiye'ye 1.5 milyon turist getirdiğini bildiren Novoa, şunları söyledi: ''Biz Türkiye'ye güveniyoruz ve Türkiye ile büyümek istiyoruz. Gelecek yıl bu milyonu da aşabilir ama otel fiyatlarını artırmamalı ve reklamlara önem verilmeli. Hatta turist sayısı ikiye katlanabilir. Servisiniz ve otelleriniz mükemmel ama Türkiye alt yapıya yatırım yapmaya devam etmeli. Avrupa'da işsizlik oranı 2010 yılında yüzde 10 düzeyinde olacak. Tüketicilerin tatil isteksizliği var. Bu nedenle rezervasyonları artacak. 2010 yılı zorlu geçecek. Bu zorluğa rağmen Türkiye fiyatlarını artırıyor. İspanya yoruldu, hizmetleri düştü ama Türkiye bunu sürdürebilir. Bizim tüm satışlarımızın yüzde 54'ü her şey dahil otellere oluyor. Türkiye her şey dahili iyi uyguladığı için büyüdü. Türkiye'nin bizim bir numaralı partnerimiz olmasını istiyoruz ancak bize destek olunmalı. Oteller fiyatlarını artırmamalı, hükümet ise vize fiyatlarını düşürmeli, çalışan yabancıya kolaylıklar sağlamalıdır.'' -DEMOKRATİK AÇILIM SORUSU- Türkiye'nin turizmde artan rekabet ile karşılaşacağının altını çizen Novoa, Mısır, Tunus ve Fas'ın iyi tesis edilmiş tatil pazarları olduğunu, hepsinin ileride değişmeye ve çeşitlenmeye aç durumda bulunduğunu, bunun Türkiye'nin sert rekabetle karşılaşmasına neden olabileceğini belirtti. Bu yıl pazardan aldıkları payı kaybetmiş olan Avro bölgesindeki diğer ülkelerin kayıplarını geri alabilmek için karşı atağa geçtiğini vurgulayan Novoa, Türkiye'nin lider pozisyonda kalabilmesi için hız kazanması gerektiğini bildirdi. Fontenla Novoa, otel sahiplerinden tek isteklerinin fiyatlarını 2009 yılı seviyelerinde tutmaları olduğunu, 2009 fiyatları ile Türkiye'nin devam etmesi durumunda büyüme ivmesinin sürebileceğini kaydetti. Fontenla Novoa, bir basın mensubunun ''Türkiye'deki demokratik açılım turizmi etkiler mi?'' sorusunu ise şu karşılığı verdi: 616886 Galatasarat taraftar derneğine saldırı Manisa'daki Galatasaray Taraftarları Derneği lokaline silahla ateş edilmesi sonucu kişi yaralandı. AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, saat 03.00 sıralarında, Sakarya Mahallesi Atatürk Bulvarı'nda faaliyet gösteren Manisa Galatasaray Taraftarları Derneği lokaline silahla el ateş edildi. İçeride temizlik yapan Tekin Salman'ın (47) yaralandığı saldırı sırasında binanın camları kırıldı, tabelası hasar gördü. Tekin Salman, ambulansla Merkez Efendi Devlet Hastanesine kaldırıldı. Polis, saldırgan ya da saldırganların yakalanması için çalışma başlattı. AA 616396 Beşiktaş fark atar Ümit Avcı KritikBeşiktaş fark atar 27 Ekim Salı 2009 ’ta gruplara kalmak için Wells karşısında sayılık farka ihtiyacı olan bunun çok daha üzerine çıkacaktır 701 Beşiktaş C.T.-Wells  1 Siyah-beyazlı temsilcimiz, Eurocup’ta gruplara kalabilmek için Avusralyalı rakibini sayıyla yenmek zorunda. İlk maçı deplasmanda oynayan ve çok kötü hücum ederek rakibine 74-69 mağlup olan Beşiktaş, sahasında çok daha yüzdeli şut atacak, çok dahi iyi savunma yapacak ve istediği sonucu alacaktır. Aradaki kadro farkına bakılırsa bu maçta 9.5’lik handikap rahatlıkla aşılır.  713 Asvel-F.Bahçe  ÜST ’e yenilgiyle başlayan iki takım, ’da karşılaşacak. Asvel sayı yüzdesi düşük bir ekip olmasına rağmen kendi sahasında daha rahat skor üretebiliyor. ’nin uzun oyuncu savunmasındaki sıkıntısını lehlerine çevirmek isteyeceklerdir. Ancak Fenerbahçe, ’dan sonra Asvel’e de yenilmek istemez ve tüm gücünü kullanır. Temsilcimizin en önemli gücünün hücum olduğunu düşünürsek bu maçta 148.5 toplam sayı handikapı rahatlı aşılır. 731 -Partizan 1/1 Euroleague’e çok kötü bir başlangıç yapan Efes Pilsen, bu hafta sahasında Partizan’ı konuk edecek. Final-four hedefiyle lige giren temsilcimiz, bu hedefinde ciddi olduğunu göstermek zorunda. Bu yüzden Partizan karşısında normalin çok daha fazlasını sahaya yansıtmaları lazım. İlk maçında sahasında 64 sayı atabilen ve Malaga’ya kaybeden ekibinin, Efes’e karşı da direnebileceğini sanmıyorum. Efes 10 sayı üzerinde kazanacaktır.  (66 yazı) 617317 Genelkurmay'dan yalanlama ALİ BAYRAMOĞLU KÜRŞAT BUMİN FATMA K. BARBAROSOĞLU MEHMET ŞEKER Genelkurmay'dan yalanlama ANKARA (A.A) Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 26 Haziran 2009'da yaptığı ve 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' iddiaları ile gündemdeki konuları değerlendirdiği basın toplantısına ilişkin metnin Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yayımlanmadığı bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri, bazı basın yayın organlarında yer alan 'basın toplantısı metninin kaldırıldığı' yönündeki iddiaların 'gerçek dışı' olduğunu belirttiler. 'Metnin Genelkurmay Başkanlığının internet sitesine konulmadığını' ifade eden yetkililer, 'bu sebeple basın toplantısı metninin kaldırılmasının da mümkün olamayacağını' kaydettiler. 27.10.2009 GÜNDEM 616712 '1 Milyon İyi İnsan' bulundu Nuray Özger Gürel'in haberi Küçükali, 29 Ekim-4 Kasım tarihleri arasında kutlanan Kızılay Haftası dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kızılayın 1999 depremiyle kötü bir rüya gördüğünü ve süreci tam bir ''Kral Çıplak'' tanımlamasıyla geçirdiğini ifade etti. Marmara depreminin hemen ardından yapılan bir araştırmada, Kızılaya duyulan güven oranının yüzde 26 iken, 2007'de yapılan bir araştırmada bu oranın yüzde 85'lere ulaştığını anlatan Küçükali, ''Hedefimiz, halkımızın bütünüyle güven duyduğu şeffaf Kızılayı yaratmaktır. Çünkü biliyoruz ki Türk Kızılayı bizatihi halkın kendisidir'' dedi. Türkiye'deki kan bağışı konusuna da değinen Küçükali, ''Ülkemizde kan bağışı yeterli düzeyde değil. Ortalama bir Avrupalı, bir Türkten kat daha fazla kan bağışlıyor'' diye konuştu. Bugüne kadar Türk halkından bilinçli ve planlı bir şekilde ''kan isteme'' geleneği oluşmadığını da söyleyen Küçükali, şöyle devam etti: ''İnsanlara, 'Neden kan bağışlamayı düşünmüyorsunuz?' sorusunu sorduğumuzda, yüzde 90'lara varan bir oranla şu cevabı aldık: 'İstemediniz ki...'. Bu cevap aslında hatayı, her konuda sonsuz bir özveriyle yardıma koşan Türk halkında değil, kendimizde aramamız gerektiğinin de işaretiydi. Biz Türk Kızılayı olarak gerekli dersi çıkardık ve ilk olarak kan merkezlerimizin teknik ve teknolojik altyapılarını en üst düzeye çıkarmaya karar verdik. Bugün birçok kan merkezimiz, dünya standartlarını yakalamış ve birçoğu da önüne geçmiştir. Kan konusunda hedefimiz, birkaç yıl içinde tüm Türkiye'nin kan ihtiyacını karşılayacak bir kapasite ve altyapıyı yaratmak ve elinde reçeteyle kan arayan, kan simsarlarının eline düşen çaresiz vatandaş görüntülerini ortadan kaldırmaktır. Bu hedefin ilk kitlesel adımı olarak hayata geçirdiğimiz; '1 milyon iyi insan aranıyor' kampanyamızla, Eylül ayı sonu itibarıyla milyon 25 bin yurttaşımıza ulaştığımızı sevinerek belirtmek istiyorum. Aslolanın, kan bağışlama bilincini yerleştirmek olduğunu, kanın yapılamayan tek ilaç olarak hala çok büyük önem taşıdığını asla unutmuyoruz.'' Diğer bir hedeflerinin de çok pahalı bir teknoloji olan kan ve kan ürünleri teknolojisinin altyapısını kurarak her yıl yurt dışına ödenen milyonlarca doların Türkiye'de kalmasını sağlamak olduğunu anlatan Küçükali, bu konuda Sağlık Bakanlığı ile uyum içinde çalıştıklarını söyledi. -KIZILAY TIP MERKEZLERİ- Kızılayın yaptığı çalışmalar arasında önemli yer tutan sağlık hizmetleri hakkında da bilgi veren Küçükali, şunları kaydetti: ''Kızılay, bu toplumun ortak değeridir. Kızılay, yani eski adıyla Hilal-i Ahmer, Kırım Savaşı'nda yaralanan Osmanlı askerlerine yardım amacıyla kurulmuştu. Yani ortada toplumsal bir ihtiyaç vardı. Sonra dönem değişti. Bugün ordumuz her türlü imkana sahip ve Kızılaya ihtiyacı yok. Bu örneğe benzer şekilde özellikle 1950'li yıllarda, devlet kimi sağlık hizmetlerini vermekte zorlanmaya başlayınca, Kızılay bir kez daha devreye girerek, tıp merkezleri marifetiyle devlete ve halka yardımcı olmaya başladı. Bu sürecin de kendi evrimini tamamladığını düşünüyoruz. Çünkü ülkemiz sağlık alanında çok ciddi atılımlar yaptı, binlerce özel hastane açılarak devlete yardımcı olmaya başladı. Sağlık Güvencesi olmayan kimse kalmadı, dolayısıyla Türk Kızılayı tıp merkezleri tarihsel misyonlarının sonuna geldiler. Tam da bu noktada Sağlık Bakanlığımızla bir protokol imzalayarak, bu tıp merkezlerimizin Bakanlığımıza devri için çalışmaları başlattık ve halen sürüyor bu çalışma. Aslında, bu tıp merkezlerimizin hiçbiri kapanmayacak, sadece Bakanlığımızın tasarrufu altında çeşitli sağlık alanlarında hizmet vermeye devam edecekler.'' Tekin Küçükali, Kurban Bayramı'nın yaklaştığına da işaret ederek, ''Vatandaşlarımızdan, kurbanları için vekalet verirken ya da bağış yaparken çok dikkatli ve seçici olmalarını rica ediyorum. Kızılay olarak geliştirdiğimiz 'vekaletle kurban kesim' sistemimizi incelemeden lütfen karar vermesinler. Kızılaya verilen her 'emanet' kuruşu kuruşuna amacına hizmet etmekte, yoksul sofraları Et Balık Kurumunun konserveleriyle bayram sevincine ortak olurken, kazanan sadece ve sadece 'iyilik duygusu, insanlık ve Türkiye' olmaktadır'' dedi. AA 616132 Okul zili bugün TRT 3'te çalıyor, ilk ders saat 07.00'de Milli Eğitim Bakanlığı ile TRT arasında, yayınlanacak dersler konusunda protokol imzalandı. Buna göre Ankara'da okulların bir hafta tatil edilmesi dolayısıyla bugünden itibaren TRT 3'te 07.00 ile 14.00 saatleri arasında canlı eğitim ve öğretim yayınları yapılacak. Daha sonraki dönemlerde de Türkiye'de herhangi bir okulda eğitime ara verildiğinde, dönemin müfredatı TRT 3'ten canlı verilecek. Bunun yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı, domuz gribinin yayılma hızını yavaşlatmak amacıyla ülke genelinde okulları 30 Ekim'de tatil etti. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, velilerin öğrencileri okula göndermede gösterdikleri hassasiyeti, söz konusu saatlerde ekran başında olmalarını sağlama noktasında da göstermelerini istedi. Toplumun bir paniğe sürüklenmesi, özellikle ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili kaygılarını daha yüksek düzeyde taşıyor olmalarının bu tedbirleri almalarını gerekli kıldığını ifade etti. Televizyon yoluyla eğitimin bir zorunluluk neticesinde doğduğuna dikkat çeken Çubukçu, derslerin 155 öğretmen ile yapılacağını aktardı. TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, yayınlarla ilgili şu bilgiyi verdi: "Yayınlar hafta içi sabah 07.00'de başlayacak 14.00'te sona erecek. Sadece salı günü Meclis'in açık olması ve grup toplantıları nedeniyle sabah 07.00'de başlayıp 10.00'da bitecek." Kapsama alanı yüzde 100'e yakın olduğu için yayınların köylere mezralara kadar izlenebileceğini dile getiren Şahin, sadece karasal değil, uydu ve kabloda da yayın yaptıklarını anımsattı. ÖĞRENCİLER KASIM SONUNDA AŞILANACAK Sağlık Bakanı Recep Akdağ, okullarda kasım ayının son haftası aşılamanın başlayacağını ve ocak ayına kadar devam edeceğini söyledi. Aşının bir takvime bağlı olarak Türkiye'ye getirileceğini belirten Akdağ, aşının diğer ülkelerce de kasımdan itibaren yaklaşık aylık süre içinde temin edileceğini bildirdi. Hastalıkla ilgili paniğe kapılacak bir durumun olmadığını ifade eden Bakan, bireysel tedbirlerin önemini tekrarladı: "El yıkama çok önemli. ay birbirimize sarılmayı, öpüşmeyi, el sıkışmayı erteleyebilirsek hastalığın yayılma hızının azalmasında yararlı olacağına inanıyorum." Bu arada YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, domuz gribi ile ilgili alınan önlemler kapsamında üniversite öğrencilerinin aşılanması için Sağlık Bakanlığı'na bir yazı yazarak, "Eğer bir şey olursa öğrencileri aşılamaya hazır olun." diyeceklerini bildirdi. Bu talebi birkaç kez Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a sözlü olarak ilettiğini belirten Özcan, "Domuz gribi nedeniyle üniversitelerde tatil yok." dedi. 617354 Tavşanlı'da Akçay dönemi! Tavşanlı'da Akçay dönemi! 27/10/09 15:42 Kulübün genel kaptanı Murat Eran, yaptığı açıklamada, sezonun 9. haftasındaki karşılaşmadan sonra teknik direktör Erdoğan Yılmaz'ın istifa ettiğini ve geçen hafta sonu deplasmandaki Pendikspor maçına takımı Ahmet Erdinç'in hazırladığını anımsattı. Yönetim kurulunun yürüttüğü teknik direktör arayışlarının Mustafa Akçay ile anlaşılması sonucu tamamlandığını belirten Eran, Akçay'ın yardımcılığını Trabzonspor'un eski futbolcularından Hamdi Zıvalıoğlu'nun yapacağını söyledi. Eran, Akçay ve Zıvalıoğlu ile sezon sonuna kadar anlaştıklarını kaydetti. -MUSTAFA AKÇAY- Trabzon'da 1958 yılında doğan Mustafa Akçay, 1985-1992 arasında Trabzon amatör kümelerinde mücadele eden İdmangücü takımını çalıştırdı. 1992'de Trabzonspor'un altyapısında antrenör olarak görevlendirilen Akçay, 1996-1997 yıllarında Hollanda'ya giderek Ajax'ta uygulanan antrenman teknikleri üzerinde çalışmalar yürüttü ve Hollanda Futbol Federasyonunun düzenlediği Rinus Michells seminerine katıldı. Akçay, daha önce Trabzonspor, Vanspor, Göztepe, Sakaryaspor, Antalyaspor, Gümüşhanespor, Elazığspor, Ofspor ve Beylerbeyispor takımlarının teknik kadrolarında görev yaptı. 616325 Kadınlardan Başbakan'a 'Ceylan mektubu' Kampanyayı organize edenler, gazeteci, yazar, sanatçı ve aktivistlerden oluşan bir grup kadın. 'Ceylan için buluşan kadınlar' ismiyle bir araya gelen grup üyeleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mektup yazdı. İnternet üzerinden imzaya açılan mektupta, Ceylan'ın ölüm nedeninin ortaya çıkarılması isteniyor. Mektup ve imzalar, önümüzdeki günlerde Başbakan Erdoğan'a iletilecek. Mektupta, Erdoğan'dan Ceylan Önkol'un Lice'nin Şenlik köyündeki ailesini araması ve olayın takipçisi olacağını söylemesi isteniyor. Hz. Ömer'in, "Fırat Nehri kıyısında bir deve kaybolsa Allah onu Ömer'den sorar diye korkarım." sözüne de yer veriliyor. Buradan hareketle, "Kaybolan ne bir deve ne bir yavru ceylan. Kaybettiğimiz, ayağı incinse annesinin ciğerinin yandığı, hastalandığında nice uykusuz geceleri başında geçirdiği bir insan yavrusu." deniyor. Evladının cesedini eteğinde taşıyan bir annenin acısının neden görülmediğine dikkat çekiliyor ve Erdoğan'a şu çağrı yapılıyor: "Sayın Başbakanı'mız, bizler şimdiye kadar zulme uğrayan başka küçük çocukların ailelerinden esirgemediğiniz destek telefonunuzu ve mesajınızı Ceylan'ın ailesi için de bekliyoruz." Kampanyaya aralarında Cihan Aktaş, Fatma Benli, Hidayet Tuksal, Hilal Kaplan, Leyla İpekçi, Nihal Bengisu Karaca, Yıldız Ramazanoğlu ve Zeynep Göknil Piyade'nin de bulunduğu pek çok isim öncülük ediyor. Kampanya metni ve Başbakan Erdoğan'a gönderilen mektup ise www.ceylanicinbulusankadinlar.blogspot.com adresinde imzaya açık bulunuyor. 616965 Sırp Kasabı Yine Duruşmaya Katılmadı : Sırp Kasabı Yine Duruşmaya Katılmadı Sırp kasabı Karadzic, Lahey'deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde görülen davanın duruşmalarına süreyi bahane göstererek katılmıyor. Yayına Giriş: 27.10.2009 12:10:02 Güncelleme: 27.10.2009 12:20:08 Hollanda'nın Lahey kentindeki eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nde görülen davada, Radovan Karadzic, savunma için yeterli süre tanınmadığı gerekçesiyle duruşmalara katılmıyor. Dün ilk duruşma Karadzic'in mahkeme salonuna gelmemesi nedeniyle bugüne (27.10.2009) ertelenmiş, mahkeme heyeti Sırp kasabının duruşmaya katılmaması durumunda dahi yargılamanın süreceğine karar vermişti. Karadzic, 1992-1995 yılları arasındaki Bosna savaşı sırasında işlediği, ikisi soykırım olmak üzere, 11 savaş suçu ve insanlığa karşı suçlardan yargılanıyor. Bosna'nın Srebrenica kentinde bin Müslümanın katledilmesi de Karadzic'in kabarık suç dosyası içinde yer alıyor. Hakkındaki suçlamaları reddeden Karadzic, savunmasını kendisinin yapacağını açıklamıştı. 1992 yılından 1995'e kadar Saraybosna'yı kuşatan Sırp güçleri, Temmuz 1995'de, Srebrenitsa'da binlerce yetişkin ve genç erkeği katlederek soykırım yapmıştı. 616772 Domuz gribi aşılarını sevkıyatı başladı 11.39 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, aşılarını sevkıyatı başladı ön kontrollerin olumlu çıkması üzerine, aşılarının 81 ile sevkıyatının başladığını bildirdi. . 617035 Tehlike Okyanuslarda değişim çalışmaları grubu bugün yayımladığı raporda, deniz seviyesinin yükselmesi, Avustralya makamlarını ülkenin sahil bölgelerinde ikamet eden binlerce kişiyi evlerinden tahliye etmek zorunda bırakacağını belirtiyor. Çalışma grubu, Avustralya hükümetini, bu asrın içinde deniz seviyesinin 80 santimetreden daha fazla yükselmesi ihtimaline karşı, ülkenin sahil bölgelerindeki yerleşim alanlarını korumak için acil önemler almaya çağırıyor. Ülkede 711 bin konut deniz kıyısına kilometre mesafede bulunuyor. Raporu kaleme alanlar, sahil bölgelerinde inşaat projelerine izin verilmemesini tavsiye ediyor ve alınması gereken önlemleri sıralıyor. Avustralya hükümeti, 'nün hedeflerine ulaşmak için, 2020 yılına dek sera etkisi yapan gazların salımının yüzde 25 oranında azaltacağını açıklamış, ama bu hedefe ulaşabilmek için, 7-18 Aralık'ta Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da yapılacak uluslararası "İklim Değişikliği Zirvesi" sırasında, dünya liderlerinin de gaz salımlarını "iddialı" oranlarda azaltması gerektiği koşulunu öne sürmüştü. BM gözetiminde yapılacak Kopenhag zirvesinde, küresel ısınmaya yol açtığı genellikle kabul edilen sera gazlarının azaltılmasına ilişkin ve 2012'de sona eren Kyoto Sözleşmesi'nin yerini alacak uluslararası bir anlaşma metninin kabul edilmesi bekleniyor. 616806 Açe'de dar pantolon yasağı Yerel yetkililerin açıklamasına göre, yılbaşında yürürlüğe girecek yasağa uymayan kadınların pantolonları lime lime edilecek ve kadınlara, ücretsiz tunik verilecek. Remli Mansur adlı yetkili, erkeklerin de şort giymesinin yasaklandığını belirtti. Yetkili, bu yasağın gayrimüslimleri ilgilendirmediğini de söyledi ve "Müslüman olmayanlar endişelenmesin" dedi. Sumatra adasının kuzey ucundaki Açe'deki milyonluk nüfusun hemen hemen tamamı Müslüman. Dünyanın en büyük Müslüman ülkesi Endonezya'nın diğer bölgelerinde ise bu tür yasaklar yok. Mansur, "Bu yasak kararından hoşlanmayanlar bize kızmasın, çünkü biz dini bir yükümlülüğü yerine getiriyoruz" dedi. AA 616929 Aydın'da tecavüz zanlısı yakalandı Alınan bilgiye göre, İngiliz uyruklu N.M. (20), kardeşi D.M. (18) ile D.J'nin (19), kaldıkları otele bırakma bahanesiyle otomobillerine alan kişi tarafından darp edilerek ıssız bir alanda tecavüze uğradıkları yolundaki şikayetleriyle ilgili soruşturma sürüyor. Didim Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler, turist kadınların ifadelerinden yola çıkarak, kimliğini belirlediği 29 yaşındaki E.Ü'nün, kiralık otomobili İzmir'de bir firmaya teslim ettiğini öğrendi. Hakkında gıyabi tutuklama kararı bulunan zanlı, İzmir Emniyet Müdürlüğü ile işbirliği sayesinde Karşıyaka Anadolu Caddesi Serinkuyu mevkisinde yakalandı. Kimlik kontrolünde, poliste çok sayıda suçtan kaydı bulunduğu belirlenen E.Ü, gözaltına alındı. Zanlının emniyetteki ifadesinde, tecavüz suçlamasını kabul etmediği öğrenildi. İzmir'den Didim'e getirilen E.Ü, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Didim Adliyesine sevk edildi. Bu arada, turistlerle birlikte eğlence yerinden ayrıldıkları belirlenerek, olayın hemen ardından yakalanan ve yaşlarının küçük olması nedeniyle savcılık tarafından ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılan 16 yaşlarındaki H.B. ve E.K. için de tutuklama kararı çıkarıldığı öğrenildi. Didim Emniyet Müdürlüğüne başvuran 18 ile 20 yaşları arasındaki İngiliz uyruklu genç kız, Yalı Caddesi'ndeki bir barda eğlenirken tanıştıkları kişinin, kendilerini otellerine bırakma bahanesiyle otomobillerine aldığını, daha sonra ıssız bir yere götürerek darp ve tecavüz ettiğini, daha sonra otele götürdüğünü bildirmişti. AA 617177 Plakalı ruhsatlı 70 yaşında bisiklet Türkiye'de 1930 ve 1940'lı yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlayan ve dönemde özel plaka verilen bisikletlerin çoğu çöplüğe giderken, Gaziantep'te antika meraklısı bir oto tamircisi, 300 TL'ye satın aldığı 1940 model antika 'Gaziantep 1105' plakalı bisikleti bin TL'den satışa çıkardı. Gaziantep'te 1940 yılında ''Gaziantep 1105'' plakayla trafiğe kayıtlı olan 70 yaşında ve bugüne kadar hiçbir parçası değiştirilmeyen İngiltere yapımı ruhsatlı bisiklet, görenlerin ilgisini çekiyor. Gaziantep'in eski Garajlar Sanayi Sitesi'nde oto tamirciliği yapan Çetin Bakışkan, 1930'lu yıllarda karbüratör ustası olan Şakir Keklikçioğlu, daha sonra oğlu ve torununun kullandığı plakalı ve halen ruhsatı bulunan bisikleti antika motor ve bisikletlere olan ilgisi nedeniyle kendisinin 300 TL'ye satın aldığını söyledi. Çetin Bakışkan, ''Bisikletin özelliği plakalı olması. 1940 model, Gaziantep'ten tek plakalı bisiklet olarak 1105 sayılı araç olduğu için çok önemli ve değerli bizim için. Bu bisiklet önce dededen toruna geçti, torundan da bize geçti. Bisikletin değeri bizim için 1000 TL'dir. Plakalı olması ve bir de 1940 model olduğundan dolayı hiç parçası değişmedi. Selesi olsun, krikosu olsun, direksiyonu olsun tüm parçaları orijinal bir bisiklet. Bu bisiklete 10 yıl daha rahat binileceğini düşünüyorum'' diye konuştu. Bisikleti caddede kullandıklarında plakalı olduğunu gören vatandaşlar ve trafik polislerinin oldukça şaşırdığını söyleyen Bakışkan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Vatandaşlar da, trafik polisleri de plakalı bisiklette mi varmış diye hayretlerini gizleyemiyorlar. Bankada, başka yerlerde işlerimiz olduğu zaman bisikleti çıkarıyoruz. Trafik ekibine rastladık, bunda plakada mı varmış dedi trafik görevlileri. Evet var dedik. Daha önceden plakalı bisiklette mi varmış dedi, trafiğin bile bilgisi yok yani plakalı bisiklet olduğundan. Çünkü yeni nesil görmemiş bunları yani. Polisler bazen durduruyor, plakayı görünce merak ediyorlar. İstiyorsanız ruhsatı da var diyoruz ama, lüzum yok diyorlar. Çünkü bisiklet 1940 model olduğu için çalıntı değil bir şey değil. Öyle bir şey olsa ruhsatına bakarlar yani. Bir hobi olarak bakımını yaptırıp biniyoruz işte. Meraklısı olursa satmaya hazırım. Satın alacak kişi çok orijinal, sapa sağlam, ruhsatlı bir bisiklete sahip olacak.'' AA 617422 Türkçede yazılmış en korkunç roman "Nasıl ki her doğan güneşin batışı, her ilkbaharın bir kışı varsa, her doğan insanın da bir ölümü vardı. Ebedi değildi fani insanlar için dünyanın omuzları" diyen Şanlıurfa Birecik doğumlu ilahiyatçı öğretmen yazar Seyit Ahmet Uzun, ölen bir insanın gözünden üzerine kürekle toprak atılan ilk anlardan itibaren başına neler gelebileceğinden hareketle bir roman yazdı. Belki amacı bir korku romanı yazmak değildi ama korku edebiyatı fakiri Türk Edebiyatında bu eserli okuyanların çoğu korkunç buldu. Tabi okuru korkudan titreten yazarın kaleminin gücü mü yoksa okurların "ölünce ben de mi böyle olacağım?" endişesi mi orası tartışmaya açık. Çünkü kitap her ne kadar bir edebiyat ürünü olsa da bir ilahiyatçının kaleminden çıkmış olduğu için, İslamibilgiler ışığındaadım adım ölen bir insanın karşılabileceği halleri anlatıyor. Seyit Ahmet Uzun,Bilge Yayınlarından neşredilen'yi yazmaktaki amacının insanları ahirete hazırlamak, Ayet ve hadisler ışığında onların öldüğünde karşılaşabileceği manzaraları onlara hatırlatmak olduğunu söylüyor. Mezar Metrosu ve topraktan yorgan bölümleri ile başlayan romanda gün be gün bir meftanın yaşadığı azap ve karşılaştığı korkunç manzaralar anlatılıyor: Kitaptan bazı pasajlar şöyle: "...Kapı açıldı. Sözün bittiği yerdi. Ateş kızıllığı geçmiş hararetinden simsiyah kesilmişti. Münafıklar zebanilerin ellerindeki zincirlere bağlanmış bir şekilde diz üstü çökmüş, ateşin üzerlerine hücumunu korku dolu gözlerle seyrediyorlardı. Kimisi zincirlerden kurtulmaya çalışmak için sağa sola çırpınıyorlardı. Ama nafile bir uğraş, beyhude bir çırpınıştı. Çünkü zincirlerden kurtulsalar bile kaçacak hiçbir yerleri yoktu. Bunu düşünecek bir durumda bile değildiler. Her kaçmak istemelerinde zebanilerin ellerinde zincirlerin yanında bulunan kırbaçlarla yüz üstü yere kapaklanıyor ve yüzleri iğrenç bir görünüme bürünüyordu. .." *** "... Günahkârların, suçluların yüzleri kapkaraydı. Güzellikten hiçbir eser yoktu. Dünyadayken güzelleşmek için kadar çok para harcamışlardı ki geçici bir süreliğine gerilen yüzler toprağın neminde sarkmış kendini bırakmıştı. Ama asıl çirkinlik cehennemin alevlerinde kendisini gösteriyordu. Yüzler yanıyor, deriler soyuluyordu. Ateşe alışan derilen bir müddet sonra tekrar değişiyor ve azabın derilere işleyen acısı tekrar yürekleri yakıyordu. Kapı ağır ağır açıldı. Burası bir mezbahaneyi andırıyordu. İçeriye girildiği zaman burun direklerini düşüren iğrenç bir koku hissediliyordu. Ahmet birden burnunu ve ağzını kapattı. Ateş deresi burada da görülüyordu. Duvarların kalınlığı hemen hemen aynıydı. Lavlardan bir şelale dereleri besliyordu. Buradaki insanların önünde temiz, leziz etler dururken onlar kendilerine sunulan bu güzel etleri bırakarak az ileride bulunan leş gibi kokan çürümüş, kokmuş etlere gidiyorlardı. Onları büyük bir iştahla yiyorlardı. Leş temize, çirkin güzele, kokmuş tazeye tercih ediliyordu. Bu onların dünyadaki tercihlerinin bir sonucuydu. Ahmet bu iğrençliğin ne anlama geldiğini anlamak için soran gözlerle Malik’e baktı. Malik bu sahnenin dünyaya bakan yüzünü şöyle açıkladı; “Bu insanlar zina ederek, Allah’ın helal kıldığı eşlerini veya karşı cinsi bırakarak hem cinsleriyle cinsel ilişkiyi tercih edenlerdir. Kısacası gayrı meşru ilişkiyi meşru olana tercih edenlerin durumudur. Helal ve tertemiz eşleri dururken eşlerini aldatarak başkalarıyla birlikte olanlar cehennem ateşinin odunları arasındaki yerlerini bu şekilde almaktadırlar. Hani hatırlarsan Lut peygamber kavmine bu hususta bir uyarı yapmıştı. “Siz sizden öncekilerin yapmadığı çirkinliği mi yapıyorsunuz? Kadınları bırakıp erkeklere mi gidiyorsunuz?” demişti. Onlar ise Lut peygamberi temiz kalmakla suçlayıp şehirlerinden kovmuşlardı. İşte heteroseksüelliği bırakarak homoseksüelliği tercih edenlerle, evlilik dışı cinselliği çağdaşlık sloganıyla normalleştirenlerin sonu budur" *** "...Zebanilerin çektiği zincirlerin ucunda ateş çukurlarına doğru ilerliyorlardı. Çırpınıyorlar ve kurtulmak istiyorlardı. Ama burasının tek sahibi ve gücün kuvvetin tek hâkimi Allah’tı. Burada irade geçerli değildi. Dünyada kendilerine sunulan irade lütfunu hakkıyla kullanamadıkları için burada sürünenlerden olmuşlardı. Bir taraftan zebanilerin çektikleri zincirlerin ucunda sürünürken, diğer taraftan çelik kamçılar sırtlarında yankılanıyordu. Eğmedikleri başlar yerlerde sürünüyordu. Hezeyanları gökleri inletiyor ama bir karşılık veren olmuyordu. Yalnızdılar. Taptıkları putlar başta olmak üzere putlaştırılan insan ve eşyalar onlardan çooook uzaklardaydı. Ama onlar da tek başlarına azap girdaplarına doğru ilerliyorlardı. Bir bir kendileri için hazırlanmış ateş çukurlarının içlerine doğru batıyorlardı. Ateş yavaş yavaş ayaklarından başlayarak tüm bedenlerini kuşatıyor ve sonunda başları da kayboluyordu. Battıkları yerde ateş kabarcıkları oluşuyordu. Dünya zamanıyla ne kadar kalındığı bilinmez bir süre sonra tekrar başları zebanilerin çektiği zincirlerin ucunda görünmeye başlıyordu. Ancak bu sefer görüntü dehşetin ötesindeydi..." "...Yüzleri öylesine iğrenç bir hal almıştı ki bakmak insanın içini bulandırıyordu. Sahip oldukları servetleri, güzellikleri, yakışıklı hallerinden eser yoktu. Ateş yüzlerini yalıyor ve aynanın karşısında saatlerini harcadıkları ve insanları kendilerinden kaynaklanmayan güzelliklerinden dolayı hava attıkları çehrelerinin havası solmuştu. Yanaklarını şimdi ateşin rüzgârları şişiriyordu. alay ettikleri dillerini ise ağızlarının içinde büyüyerek ayaklarının altına sarkıyordu. Ağızlarının içinden çıkan kocaman bir yılan ise önemsedikleri bedenlerine dolanarak sımsıkı sarıyor sonra onları yuvarlayarak ateş deresine doğru sürüklüyordu.Bunların yanında ise uzun direklere bağlanmış çirkin suratlı başka garabet insanlar bulunuyordu. Onlarda alaycılar tayfasındandı. Özgürlüğü inançtan bağımsızlaşma olarak algılamaktaydılar. İnançlarına sadakatte bulunanlarla az dalga geçmemişlerdi. Onların her halükarda doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmamalarını enayilik olarak görüyorlardı. İçkinin tadından mahrum kalmayı, kadeh tokuşturmanın zevkine erememeyi gericilik olarak değerlendiriyorlardı. Hele başörtüsünü inancının gereği olarak damarlarının her zerresine işlemiş olanları zevksiz zavallılar olarak değerlendiriyorlardı. İşte ateş onları her yanlarından kuşatmıştı. Tavan aheste aheste açıldı. Birden başlar yukarılara doğru çevrildi. Alay ettikleri insanlar başlarında elmastan taçlarla cennette Allah’a kul olma özgürlüğünün tadını çıkarıyorlardı. Her istedikleri ellerinin altındaydı.,.." *** "...Şimdi açılan kapıdan görünen manzara çok daha farklıydı. Çok kalın duvarlar vardı. Duvarların üzerinden ateş lavları iniyordu. Sonra bir dereye akıyordu. Mekânın sıcaklığı bir yanardağın ilk patlama anındaki kızgınlığındaydı. Zebaniler buraya mahkûm edilenlerin üzerinde çok sert bir şekilde duruyorlardı. Bu bölümdeki insanlar öylesine iğrenç bir görünüm arz ediyordu ki dünyanın en garabet varlıkları bile bunların yanında güzel kalırdı. Karınları şişmiş şişmiş büyük bir uçan balonu andırıyordu. Başları küçücüktü. Ayakları ise şiş karınlarını kaldırmaktan acizdi. Duvarlardan süzülen lavlar ayaklarının altında dereye doğru akıyordu. Lavlar ayaklarının altından aktıkça yerlerde debeleniyorlardı. Kalkmaya çalıştıklarında ise susamış develer gibi koca koca garip mahlûkat son hızla güçlü bir şekilde üzerlerinden geçip onları tepeliyorlardı. Kendilerine gelemeye çalışırken lavların ateşi tekrar yere yıkıyor ve garip mahlûkatın ayaklarının altında tekrar eziliyorlardı. Asıl acı veren ise karın bölgelerindeki şeffaflıktan görünen ateşin iç organlarını yakışıyla gerçekleşen azaptı. Bu insanların yüzü ise sanki çarpılmış gibi ağızları burunları yamulmuştu. Ahmet bunların kimler olduğunu sorduğunda Malik, onların iğrenç yüzlerine ve karınlarına bakarak; “Bunların kim olduğunu tahmin edemedin mi?” dedi. Ahmet tekrar korkunç manzaraya baktı. şiş karınları üzerinde yerlerde debelenen insanlar ve tam kalkmak üzereyken hızlı bir şekilde onlara doğru koşan azgın mahlukat. Koşuyor koşuyor ve şiş göbeklerin yanına geldiklerinde güçlü bir şekilde özellikle karınlarının üzerinden geçiyorlardı. Ayaklarıyla şiş karınlarını iyice tepeliyorlardı. Anlaşılan bunların cezası karınlarından kaynaklanıyordu. Ateşten dere onlar için güzel bir manzara olarak hazırlanmıştı. Elleriyle karınlarını tutmaya çalışıyorlar ama buna takatleri yetmiyordu. Ahmet ;“Şey bunların cezası haksız kazanç olabilir mi?” dedi. Malik; “Doğru, haksız kazanç sağlayanların cezasıdır. Ancak bunların haksız kazancı faizi alış veriş gibi değerlendirip, helal saymalarıdır. İhtiyaç sahibi kişileri mağdur etmelerinden kaynaklanmaktadır” dedi" 2009-10-27 18:52:40 bu romanı yazandan razı olsun. MEHMET KURT 2009-10-27 18:50:18 madem bir roman insanı yaratıcısına yaklaştıracaktı veya günahlardan korkmasına sebep olacaktı kuranı kerimin üslubu da böyle olurdu sizler allah tan daha mı iyi bileceksiniz...bu tip zihniyetler yarın imkanları olsa tasavvur ettikleri bir şekilde filmini de çekerler...kuranı okuma roman okuyup kabir azabından kork...olacak iş mi bu...asıl böyle yapanlar kendilerine bi çekidüzen versin... Karaduman 2009-10-27 18:38:53 hayır...., bunların hepsi doğru. belki bu makale buraya lanse edilmemeliydi ama, buda gerekliydi bence, zaten bunları buraya yazılması bence bedbah ve yoldan çıkmış gruhlara hitab etmek içindir. birde böyle denemek lazım belki yola gelirler misali. korkması gerekenler korkar korkmaması gerekenlerde korkmazlar. ee tabi sevdirmek lazım ama... "Ben KURANI bir rahmet ve bir UYARICI OLARAK gönderdim." buyurmuyormu Yüce Yaratan. açın bakın A'RAF süresinin mealini de görün bakalım dehşet anlarını. vesselam. ilhan aşkın 2009-10-27 18:04:16 Böyle romanla Allah sevdirilmez nefret ettirilir sadece, bu mu benim yaratıcım ne kadar gaddarmış der insan.. Allah insanlara azap etmeyi sevmez, sevgiyle insanları dine yöneltin böyle değil! GOKHAN VURAL 2009-10-27 17:52:43 Bilim kurgu filmlerini fazla seyretmiş. Sonra da oturmuş, uydurmuş. Aksini iddia eden bana şu şiş karınlar olayının kaynağını göstersin. Mehmet Bodur 2009-10-27 17:11:06 sevgi,barış,adalet,özgürlük,hak,temizlik,ve daha söylenebilecek güzel huylar bunların hepsi islamdadır yaşamasını,anlatmasını ve okumasını bilirsen bunları yaşayabilrisin allah (c.c.)tüm günahlarımızı bağışlasın tövbelerimizi kabul etsin herkesi ıslah etsin alayınaisyan 2009-10-27 17:07:19 Bazen, korkutmanın merhametten geldiğini biliyorsundur umarım. Nasıl ki bir anne şefkati gereği yavrusunu korumak için -misal- ilaçla veya ateşle oynamaması konusunda korkutursa (oynaması durumunda olacak olumsuzlukları, kötü durumları); işte bu kitabı yazan yazarın da okuyucuyu bu şekilde uyarması korkutması) gayet doğaldır. Bazen korku olmadan doğrular anlaşılmaz. Hem bu yorumunla, kendi fikrini empati yaparak başkasının fikri olarak göstermen de düşündürücü. Din konusunda bu kadar ön yangılı olmayın. Sakaryalı_54 2009-10-27 17:01:43 Bir kişi bilim kurgu romanı yazdığında kaynağın nedir diye sorulmaz. Çünkü bol miktarda hâyâl gücü kullanmıştır. Bu arkadaşın kullandığı kaynakları merak ettim. Kuranda söylediklerinin çoğu yok. Hadislerden aldı ise hangi hadisler. Sahih mi? Yoksa yine insanların hâyâl güçlerini kullanarak uydurdukları, Sevgili Peygamberimize iftara attıkları uydurma hadisler mi? Mehmet Bodur 2009-10-27 16:59:04 Birincisi dinimiz korkutarak değil sevdirilerek yaşanmalıdır. ikincisi hiç kimse ama hiç kimse öteki dünyada ne olduğunu bilmiyor hatta Peygamber efendimizin bile bu konuda birçok hadisi vardır ki bunlardan birincisi öteki dünya ile sohbetler açıldığında peygamber efendimiz konuyu kısa tutar değiştirirmiş ikincisi ise; sahabelerine siz benim bildiğimi bilseniz alnınız secdeden kalkmazdı sözü güzel bir cevap olur. Bilmediğimiz bir konuda fikir yürütmek çok yanlış dinimizde yalan bilginin cezası ağırdır mobildepo 2009-10-27 16:44:08 kitabın yazılış amacı insanları korkutarak dine yaklaşmalarını sağlamak mı şayet öyleyse hiç bir yararı olmaz bunun kitabın içinden yapılan alıntılardan hiç korkmadığım gibi etkilenmediğimi de belirtiyim ve pek çok kişi de etkilenmeyecek bunlardan eminim bence insanları birşeylere çekmek için korkutmak yerine işin güzel taraflarını anlatmak çok daha faydalı olur burkino 616774 Aysel Tuğluk'a 1.5 yıl hapis cezası İbrahim Yakut'un haberi Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan sanık Tuğluk katılmazken, avukatı Fethi Gümüş hazır bulundu. İddia makamı, önceki duruşmada mahkemeye sunduğu mütalaasını tekrarlayarak, sanığın ''terör örgütünün propagandasını yapmak'' suçundan yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi. Avukat Gümüş, Tuğluk'un konuşmasının bir bütün olarak ele alındığında suç unsurunun bulunmadığını savundu. Mahkeme heyeti, duruşmaya verdiği aranın ardından sanık Tuğluk'un terörle mücadele kanununun 7/2. maddesi uyarınca yıl ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Mahkeme, verilen kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı'na gönderilmesini de kararlaştırdı. -YARGITAY BOZMUŞTU- Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda Eylül 2006'da düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, terör örgütü PKK'nın propagandasını yaptığı gerekçesiyle hakkında dava açılan Aysel Tuğluk'un yargılanması, sanığın milletvekili oluşu nedeniyle durdurulmuştu. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği ''yargılamanın durdurulması'' yönündeki karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce bozulmuştu. Yargıtay, bozma kararında, Anayasa'nın 14. maddesine de atıfta bulunarak, ''Yasama dokunulmazlığının sınırlandırıldığını, sanığın 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde milletvekili seçilmiş olsa bile suça konu yargılamanın terör suçu kapsamında kaldığından devam etmesi gerektiğini'' kaydetmişti. AA 2009-10-27 12:00:35 bir vekil bir bakan böyle bölücülük yaparsa halk ne yapsin ve en komik olani verilen cezaya bakin sorusturma actiginiza deymez caydiricilik yok bölücülügün cezasi acik ve kesin idam edemiyorsan ömür boyu bu suclar vatana ihanettir sen dalga gecer gibi yil ay dokunulmazliktan bunuda yatmayacak yine ayni yine ayni deyisen bisey yok Remzi Altunkaya 616187 Diyarbakır'da 14 PKK'lı yakalandı FEHMİ KORU TAHA KIVANÇ TAMER KORKMAZ Diyarbakır'da 14 PKK'lı yakalandı DİYARBAKIR () Diyarbakır'da, PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yapan 14 kişi adliyeye çıkarıldı. Lice ilçesinde PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı iddia edilen 6'sı bayan 14 kişi yakalandı. Yakalanan şahıslar geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye çıkarıldı. Şahısların altı ay boyunca telefonlarının dinlendiği ve teknik takip sonucu yakalandığı öğrenildi. 27.10.2009 POLİTİKA 617724 Muhsin Ertuğral: Kendimize inanıyoruz 19.20 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, Muhsin Ertuğral: Kendimize inanıyoruzEraydın AYTEKİN/SİVAS, SÜPER Lig’de haftasonu ile deplasmanda karşılaşacak olan hazırlıklarına bugün başladı. Teknik Direktör Muhsin Ertuğral, ve ’nın sayılı takımlarından birine karşı oynayacağız. Ama biz kendimize inanıyoruz” diye konuştu galibiyeti ile moral bularak gelecek haftalar için umutlanan deplasmanda ile oynayacağı maçın hazırlıklarına start verdi. Sivasspor tesislerinde akşam saatlerinde yapılan antrenmana sakatlığı nedeni ile ’ya giden ile izinli olan Sedat dışında tüm futbolcular katıldı. Çalışmayı Sivasspor Asbaşkanı Mehmet Ali Topal, Basın Sözcüsü ve Genel Koordinatör de takip etti. Açma germe hareketleri, istasyon çalışması, 3’e pas çalışması ve dar alanda taktik çalışmanın ardından, antrenmanın son bölümünde çift kale maça yer verildi. Futbolcuların bir hayli hırslı olduğu idmanın son bölümünde Teknik Direktör Muhsin Ertuğral ve futbolcular rahatlama koşusu yaptı. Son bölümü altında devam eden antrenmanda futbolcuların morali dikkat çekti. Antrenman sonrasında açıklama yapan Muhsin Ertuğral, Gaziantepspor maçında 25-30 dakikalık iyi oyun ile sonuca gittiklerini ve bunun da takıma önemli bir moral kattığını belirterek, “İlk golü bulduktan sonra riskli oynamanın avantajı vardı. 2-0dan sonra gol yemeyelim diye geriye çekildik. Bu de ’in pozisyon yakalamasına neden oldu. Arkadaşlarımız arzulu ve istekli. Bu hafta enteresan bir deplasmana gidiyoruz. ’nin ve ’nın sayılı takımlarından birine karşyı oynayacağız. Biz kendimize inanıyoruz. Herşey olabilir diye düşünüyorum. Rakibimizin gücü ortada. Dünya ftubolunda küçük takım büyük takım diye bir şey kalmadı. Ben buna inanıyorum” dedi. Galatasaray’ın ’ye yenilmesininin Sivasspor maçına olan önemi artıracağını düşündüğünü ifade eden Ertuğral, “Bu mağlubiyeti telafi etmek için sahaya çıkacaklardır. Sakatlıkları var. Farklı bir kadroyla çıkacaklar diye düşünüyorum. Biz kendimize bakmak zorundayız. Galatasaray dünya çapında bir takım. Bunun bilincinde sahaya çıkacağız” diye konuştu. Ertuğral, sakat oyuncuları bulunduğunu ama bunlarla ilgili bilgi vermek istemediğini de dile getirdi. . . 617460 Kaçak sevgililer adliyeye başvurdu Alınan bilgiye göre, Elbistan'da ailesinin isteği üzerine yıl önce resmi nikahsız olarak birlikte yaşamaya başladığı kişiyi, terk eden Ö.B. (17), gün önce sevgilisi N.K. (22) ile birlikte Adana'ya kaçtı. Ailesinin kayıp ihbarında bulunduğu kadın ve sevgilisi, gündüz saatlerinde kent merkezinde gezip, geceleri de Sabancı Merkez Camisi ve Taşköprü yakınındaki parklarda sabahladı. Paraları bitince yardım istemek amacıyla telefonla aradıkları bir yakınlarından, polis tarafından arandıklarını öğrenen genç sevgililer, daha sonra Adana Adliyesi'ne geldi. Yaşı küçük olduğu için Adana Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü'ne götürülen Ö.B, ''Ailem beni 14 yaşında evlendirdi. Eşim sürekli dövüyordu. Bu nedenle ay cezaevinde yattı'' dedi. İfadesi alınmak üzere polis merkezine götürülen N.K. de ''Biz birbirimizi seviyoruz. Ben kaçmak için işimi bile bıraktım. gün önce Adana'ya geldik. Gündüzleri gezdik, geceleri de parklarda nöbetleşe uyuduk. Paramız bitince cep telefonumu bile sattım'' diye konuştu. Yetkililer, soruşturmanın sürdürüldüğünü bildirdi. AA 616693 Beşiktaş başkan adayı Murat Aksu'nun listesindeki ilk isim Baransel 10.50 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, başkan adayı Murat Aksu'nun listesindeki ilk isim BaranselİSTANBUL DHA 'ın Ocak ayında yapılacak olan seçimli oalğan genel kurulunda başkan adayı olacağını açıklayan ilk isim olan eski yönetici Murat Aksu'nun yönetim listesindeki ilk isim Ali Baransel oldu. Murat Aksu yaptığı yazılı açıklamada, çok uzun yıllardır tanıdığı ve devlete üstün hizmetler vermiş değerli bir Beşiktaşlı ağabeyi olan Baransel'in tecrübesini Beşiktaş için değerlendirmek üzere birlikte yola çıktıklarını ifade etti. Beşiktaş üyelerini genel kurulda oy kullanmak için aidatlarını yatırmaya çağıran Aksu, 26 Ekim 2009 akşamı itibariyle yaklaşık 6000 kişinin aidatını yatırdığını belirterek, bunu ''Beşiktaş'ın sahipsiz olmadığının canlı bir göstergesi" olarak yorumladı. . . 616398 Gündem belirleme siyaseti Güneri Cıvaoğlu BugünGündem belirleme siyaseti 27 Ekim Salı 2009 EN zor olanı “haber henüz geldiğinde, zamanla yarışarak” yorumlamaktır. Genelde ertesi günü bekleyerek yazmayı tercih ederim. Böylece toz duman dağılır -nispeten- daha net görünür hale gelir. Ama bazen bu lükse sahip olmayız. Adli Tıp’ta Albay Çiçek’e ait olduğuna karar verilen “ıslak imzalı” plan yazısı bir gün bile ötelenemez “duyarlı” konudur. “AKP ve ’i  Bitirme Planı’nın aslının savcıya gönderilmesi” ve “Adli Tıp’ta plan altındaki imzanın gerçek olduğunun karara bağlanması” cumhuriyet tarihinin en önemli kilometre taşlarından birini oluşturuyor. 24 saat beklemeden, toz dumanın, esastan ayrılmasını sıcağı sıcağına yapmakta fayda var. ve saman OLAY ciddidir. Ama “sap” ve “saman” ayrılmalıdır. Önce “gerçek” karinesini ortaya koyan “bu plan altındaki ıslak imzanın Albay Çiçek’e ait olduğu” yolundaki Adli Tıp kararı... Aksi ispat edilinceye kadar bu karar hukuk sürecinde “kanıt” olarak kabul edilir. Ağır ve vahim bir suç iddiasına konu oluşturur. Bu “belgeyi” gönderen subay ayrıca bazı iddialarda bulunuyor. Örneğin “AKP ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı’nın Orgeneral Iğsız’ın emri ve Korgeneral Mehmet Eröz ile Tümgeneral Mustafa Bakıcı’nın katkılarıyla, Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı... TARAF gazetesinde bu planın yayımlanması üzerine ’da kayıtları imha operasyonu başlatıldığı, belgenin karargâhtaki bütün izlerinin tek tek silindiği... Ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un -İrtica ile Mücadele Eylem Planı’ndan- haberdar olduğu” gibi vahim iddialar... Bunlar “ıslak imzanın Çiçek’e ait olduğunu” saptayan Adli Tıp kararı gibi hukuk açısından “karine” değil. Sadece belgenin aslını da gönderen şahsın mektubundaki “iddialar” ya da “ifadeler...” Şu aşamada doğruluğunun araştırılması ve saptanması gereken “ihbar” yazısıdır. Zaten savcılık da bunu yapmaktadır. İhbar mektubunda silinme işlemleri yapıldığı konu edilen Genelkurmay’daki 34 incelenmek üzere istenmiştir. Bilgisayarların temizlenmesi halinde dahi temel hafızalarında kayıtlar kalmaktadır. Kozmik askeri sırların elde edilmemesi için, temel hafızaların da silindiği bilgisayar programlarının kullanıldığını biliyoruz. nedenle belki de -kayıtlar var idiyse ve silindiyse bile- temel hafızalarda görünmeyebilir. Ama belki daha ileri teknolojiler uygulanabilir. “Gerçekleri aydınlatabilecek başka yöntemler de olmalıdır” diye düşünüyorum. Böylesi daha iyi olur. Zihinlerde soru işareti kalmaz. Tüm durumlarda bugünden alınacak tavır ihtiyatlı olmayı ve “sapla samanı ayırmayı” gerektiriyor. ’nın tümüyle “zan” altında kalması ve “yıpranması”nın kimilerinin hedefi olduğunu bilmek, bu çok önemli Ulusal Güvenlik Kurumu’na duyarlı olmamızı gerektiriyor. Elbette iddialar doğruysa hiç kimse hukukun dışında kalamaz, süreç işler ama en kötü senaryoda bile isimlerle, rütbelerle TSK ayrı düşünülmelidir. Kişiler geçicidir fakat bu ülkenin bu ulusun güveni olan “asker” kalıcı... Servis zamanlaması ÖTE yandan, belgenin ıslak imzalı aslının servise konulma zamanlaması ve yöntemi de düşündürücü. “Açılımın” en fazla netameli karşılandığı günlerde bu ıslak imzanın Adli Tıp kararı ve ihbar mektubuyla birlikte medyaya servis edilişi -kuşkuları- dikkat çekici... Önyargılı değilim, “gazetecilik olayı” diye de düşünülebilir fakat ihbar mektubunun içinden bazı satırların sızdırılması değil tam metninin verilmesi “servis” kuşkularını besliyor. Yani... “Islak imzalı metin bunca zaman kayıptı da birdenbire bir muvazzaf subay tarafından bulunuverdi. Ve savcılara gönderildi. Görünmez eller de savcılardaki bu dosyayı ele geçirdiler...” Öyle mi? Artık bir süre açılımın Habur ve sonrası görüntülerini değil “ıslak imza” ve “komutanları” konuşacağız... Siyaset de gündem belirlemek de bir sanattır. (470 yazı) 616838 Bitlis'te kilogram eroin ele geçirildi Bitlis Emniyet Müdürü İbrahim Bıçakçı, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi (KOM) ekiplerinin, Diyarbakır istikametine giden S.D yönetimindeki minibüsü, Arıcılık mevkisinde durdurduğunu bildirdi. Bıçakçı, ekiplerin yaptığı aramada, aracın çeşitli yerlerine saklanmış paketteki kilo 810 gram eroini ele geçirdiğini belirtti. Sürücü S.D'nin, ''Uyuşturucu eroin maddesi bulundurmak, nakletmek ve ticaretini yapmak'' suçlarından çıkarıldığı mahkemece tutuklandığını bildiren Bıçakçı, ''Uyuşturucu madde ticareti suçunun yanı sıra, diğer kaçakçılık suçları ve bu suçlara karışan şahıslarla mücadelemize aynı kararlılıkla devam edeceğiz'' dedi. Soruşturma devam ediyor. AA 617108 Ankaragücü icralık oldu 13.53 27.10.2009 Her vatandaş gazeteci,her konuda bir görüş...Buluşma noktasına girin,izlemeyin, icralık olduERCAN ATA ANKARA DHA Külübü, 12 kiralık otomobil karşılığı 108 Bin TL borcu olduğu Alara Oto Kiralama şirketi tarafından icraya verildi. Şirket yetkilileri avukatları aracılığı, 22 Ekim Perşembe günü gönderilen ihtara rağmen henüz alacaklarını ödemeyen sarı lacivertli kulübü icraya verdi. Şirket yetkilileri yaptıkları açıklamada, "Kimse Ankaragücü'nden parasını icrasız alamıyor. Biz yaklaşık olarak bir yıldır bekliyoruz ama herhangi bir ödeme yapılmadı. Bu yüzden bizde icra yoluna gittik" dedi. Başkent kulübünden son olarak bir görüntüleme merkezi ve bir Eczane de icra ile alacaklarını tahsil etmişti. . . 616552 Gezer: Maçı iptal etsem Kadıköy yıkılırdı "50 bin kişi stada gelmiş. Maçı tatil etsem, binlerce insan protesto yürüyüşü yapacak. Camlar çerçeveler inecek. Allah korusun, bir taraf karşı tarafa saldırsa, birkaç cana mal olsa, bunun hesabını kim verecek? Vicdanım çok rahat. Öyle rahat ki, çok büyük olayları önlediğim kanaatindeyim” İşte Bünyamin Gezer’e yönelttilen sorular ve Gezer’in yanıtları: SORU: Hocam maçı niçin tatil etmediniz? GEZER: Müsabaka için ısınmaya çıktık. 25 dakika boyunca saha içindeydik. Bize ne küfür edildi, ne de bir cisim atıldı. Evet bir takım cisimler sahaya atıldı ama; 1- cisimler bize yönelik değildi. 2- Oyuncuları etkileyecek konumu yoktu. 3- Yardımcı hakemim için Acıbadem Hastanesi’nden doktorlar geldi. Travma geçirmediğini, çabuk tedavi edebileceklerini ifade ettiler. Ben de defalarca sordum; Hocam iyi misin.. Hocam maça çıkabilir misin... SORU: Ne yanıt verdi? GEZER:Her defasında iyi olduğunu söyledi. Tansiyonunu ölçtürdüm. Karşılaşmalar için bize verilen bir talimat var. “Adil, eşit ve güvenlikli bir otam yoksa maçı iptal edin” derler. Burada herhangi bir oyuncu sakatlanmadı. Deplasman takımının güvenliğini etkileyecek bir ortam yoktu. Ve yardımcı hakem hastenelik olmamıştı. SORU: Ama ya hakeme gelen cisim. GEZER: Münferiden yapıldı. Çünkü bizi etkileyen olumsuz şart yoktu. Bize küfür edilse, bize yönelik bir eylem olsa tamam. Ama yardımcı hakemim müsabakaya çıkamasa, beyaz bandaj ya da fileyle sahaya çıksa tatil ederdim. Kaldı ki bilinci son derece açık bir şekilde devam etti. SORU: Soyunma odasında ne düşündünüz? GEZER: Şimdi soruyorum. Bunu kendi kendime de sordum çünkü. 50 bin kiyi stada gelmiş. Maçı tatil etsem binlerce insan protesto yürüyüşü yapacak, camlar çerceveler indirilecek. SORU: Maça devam kararını hem de hakem, hem de bir polis memuru olarak verdiniz galiba. GEZER: Tabii ki durumda var. Düşünün cana mal olsa ne olurdu? Müsabaka oynanırken cisim atılsa ve hakemin kafasına gelse, hem televizyon başında, hem de stattaki herkes maçı niçin tatil ettiğimizi görecekti. Oysa bu olayda sadece TV’den izleyenler gördü. TV’den maç izleyenlerin yüzde 80’i son 5-10 dakika da ekran başına geçer. Tatil etsem, ekran başındakiler bir şey görmedikleri için anlayamayacaklar. Oysa bu olay müsabaka içinde olsa, “Fenerliler attı” diyecekler ve taraftarlarına kızacaklardı. Ve niye tatil kararı verdiğimi anlayacaklardı. Şimdi soruyorum ortada gözükmeyen ve neredeyse kimsenin anlamadığı bir olayda tatil kararı verilmesi doğru mu? Benim vicdanım kadar rahat ki.. Çok büyük olayları önlediğim kanaatindeyim. SORU: Soyunma odasına girdiğinizde kimlerle temas kurdunuz? GEZER: anda tek düşüncem yardımcı hakemle ilgili bilgi almaya çalışmaktı. Karşılaşmayı oynatayım mı, oynatmayayım mı? Bu kararı ben verdim. Elbette birtakım girişimler olmuştur. Gözlemci, temsilci... Ama benim önceliğim yardımcı hakemin durumuydu. Şimdi okuyorum, yorumları dinliyorum, insanlar “Federasyondan talimat aldı, maçı oynattı” diyorlar. Biz yardımcı hakemim ve ekibimle karar verdik. Sadece cisimle yaralanan yardımcı hakemime değil, diğer arkadaşlarıma da sordum. “Etkilendiniz mi?” diye. SORU: Siz etkilendiniz mi? GEZER: Ben etkilenmem. Sadece arkadaşımın kanını görünce şoke oldum. Çünkü beklemediğimiz bir olaydı. Ama şoku çabuk atlattım. Birkaç saniye sürdü kadar. Kaldı ki daha sonra maçı yönetirken hakemi siz de gördünüz. Belli bile olmuyordu yarası. SORU: Maça konsantre olabildiniz mi? GEZER: Ben kesinlikle maça konsantre olduğumu düşünüyorum. Bakın kadar sağlıklı bir derbi oynandı ki. Çok kötü başlayacak bir derbiydi ama sağlıklı bitti. Hatta bazı futbolcularla kucaklaştık. Bugün hiçbir Galatasaraylı, Fenerbahçeli biriyle kavga etmedi. Ben Maraş gibi küçük bir ildeyim. Burada herkesi birbiriyle şaka yaparken gördüm. Biz bu ortamı sağladık. Düşünebiliyor musunuz, bir taraf karşı tarafa saldırsaydı. Allah korusun birkaç cana mal olsaydı. Hesabı kim verecekti? Bazı kararları verirken bazı şartların oluşması lazım. Benim düşündüklerimi sağduyulu insanların da düşünmesi de lazım. Futbolcu kardeşlerimin hepsi bana güveniyor. SORU: Nasıl dile getiriyorlar bunu? GEZER: “Görmedim kardeş” deyince, hepsi anlayış gösteriyor. “Tamam hocam biz sana inanıyoruz” diyorlar. Ben hayatım boyunca gördüğümü çaldım. Mesela Ayhan maçta bana itiraz etti. Maçtan sonra özür diledi. “Olur böyle şeyler Ayhancığım” dedik. Bana laf gelsin emniyete asla SORU: Şimdi K.Maraş’a döndünüz. Maçla ilgili ne tür tepkiler aldınız? GEZER: Siz aramadan az önce çok üst düzey bir emniyet yetkilisi aradı. Benimle gurur duyduğunu söyledi. Başarımın devamı diledi. Ben sahada polisliği düşünmem. Saha içinde hakemim çünkü. Ama emniyeti temsil ediyorum. Bana laf gelsin ama emniyet teşkilatına laf gelmesin. SORU: Futbolcular maçın tatil edilmesi yönünde bir şey söyledi mi saha içinde. GEZER: Hayır hayır hiç gelmedi. Sabri mesela... “Hocam hiçbir şey yok problem etmeyin” dedi. Dürüstlüğüme inanıyorlar GEZER: Çağırdım, “sakın ola bir daha bunu yapmayın” dedim. İdarecilerine de söyledim. İnsanlar şimdi, “İki kişiyi gördü, atamadı.. Maça başlamamalıydı” diyorlar. Ben tam anda yardımcı hakemimin kafasına bakıyorum. Bir-iki saniyelik süre içinde belki de bakar kör oldum. Bakın ben Fenerbaçe maçından sonra (Beşiktaş PAF takımı ile çıkarız demişti) Beşiktaş’ın Sivas maçına hakem olarak çıktım. Küme düşme söylentilerinin yoğunlaştığı dönemde ilk Bursa- Beşiktaş maçına çıktım. Bu maçların hepsine karşı hazırlığımı yaptım. Bu maçta ise seyirciler pozitif. 20-25 dakika boyunca küfür yok. Hatta bağırıyorlar, “Senin dürüstlüğüne inanıyoruz” diye.. “Ortadan çal hocam” diye.. Yani ortam gayet iyi.. Ama bir anda olay gelişti. Tam bir şok. Birkaç saniye sürdü gerçi ama... Soyunma odasına girdikten sonra, yardımcı hakem için doktorlar “ufak sıyrık” deyince rahatladık. İKİ GÖRÜŞ Mehmet AĞAR (DP eski Genel Başkanı) Son derece doğru bir karar verdi HER şeyden önce maçı iptal etmemesi doğru bir karardır. Bünyamin Gezer bu kararı alırken hakem kimliğinin yanında, polis kimliğini de ön plana çıkarmıştır. Ercan SAATÇİ Polis kimliğiyle öne çıktı DOĞRU karar alınırken Bünyamin Gezer’in polis kimliğinin öne çıktığını ve bunun da iyi bir şey olduğuna inanıyorum. Polis olması bu konuda farklı bir öngörüde bulunabilmesini sağladı. Sarvan: Gezer’e telkinde bulunmadık MHK Başkanı Oğuz Sarvan, Bünyamin Gezer’in kendisine tanınan yetkiyi kullandığını söyledi. Sarvan, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Oyun kuralları kitabının ilgili maddesi, maçın başlatılması ve devam etmesi yetkisini tamamen hakeme vermişti. Gezer kişisel inisiyatifini kullanmıştır. Kendisine hiçbir kuruldan, herhangi bir telkinde bulunulmamıştır.” Hürriyet