File size: 6,562 Bytes
bae28f1
1
TBB'den Gül ve Erdoğan'a mektup!. Türkiye Barolar Birliği "HSYK'nın yeniden yapılandırılmasına dair değerlendirme ve önerileri"yle ilgili bir mektup kaleme aldı. Mektupta, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun işleyişinin yeniden düzenlenmesini öngören kanun teklifi ise yargının idareye daha da fazla bağımlı hale gelmesine yol açacağına ve yargıya güvenin Cumhuriyet ... Türkiye Barolar Birliği "HSYK'nın yeniden yapılandırılmasına dair değerlendirme ve önerileri"yle ilgili bir mektup kaleme aldı. Mektupta, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun işleyişinin yeniden düzenlenmesini öngören kanun teklifi ise yargının idareye daha da fazla bağımlı hale gelmesine yol açacağına ve yargıya güvenin Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde azaldığına vurgu yapıldı.  Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu adına TBB Başkanı AV. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu imzası ile hazırlanan mektup, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Erdoğan ve Meclis'te grubu bulunan siyasi parti liderlerine, Baro başkanlarına ve işçi ve işveren konfederasyonları ile sivil toplum kuruluşlarına gönderildi.  O mektup şöyle:  "Yüksek malumlarınız olduğu üzere yurttaşlarımızın hukuki güvenliğinin, huzurunun, toplumsal barışın, özgürlüğün, bilimin, sanatın ve hatta ekonomik istikrarın güvencesi; etkin, bağımsız, tarafsız, adil yargılama ve savunma hakkını içselleştirmiş bir yargı sisteminin varlığıdır.  Bunun için hakimlerin ve savcıların atanmaları, yükselmeleri, disiplin işlemleri, soruşturmaları ve her türlü özlük işlemlerinin, ayrıca Yargıtay ve Danıştay'a üye seçimlerinin tarafsız ve bağımsız bir kurul eliyle yapılması gerektiği muhakkaktır.  Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Anayasa ile düzenlenmiş olan yapısının yukarıdaki ihtiyaca cevap vermediği açıktır. Bir kısım milletvekili tarafından verilen ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun işleyişinin yeniden düzenlenmesini öngören kanun teklifi ise yargının idareye daha da fazla bağımlı hale gelmesine yol açacak niteliktedir. Geldiğimiz noktada, yargıya güven, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş ölçüde azalmış, yurttaşların hukuki güvenlik duygusu hiç olmadığı kadar yaralanmıştır.  Adalet mülkün temeli olduğuna göre, mülk temelsiz kalmadan önce, tüm siyasi partilerin, Türkiye Barolar Birliği'nin, ilgili bütün sivil toplum örgütlerinin el ele vererek soruna ivedilikle, evrensel standartlara uygun çözüm üretmesi bir zorunluluk halini almıştır.  Bu çerçevede, çözüm, ne 12 Eylül 2010 referandumu öncesindeki sakıncalı sisteme dönmek, ne sakıncaları kısa dönemde fazlasıyla ortaya çıkmış mevcut yapıyı sahiplenmek, ne de yargı üzerinde idarenin kabul edilemeyecek ölçüde güç sahibi olması sonucunu doğuracak anılan kanun teklifini benimsemektir.  Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu olarak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, Yüksek Hakimler Kurulu ve Yüksek Savcılar  Kurulu şeklinde yeniden yapılandırılmasına, üyelerinin de çoğulcu ve katılımcı yöntemle belirlenmesine ilişkin değerlendirme ve somut önerilerimizi kanuni sorumluluğumuzun gereği, takdir ve değerlendirmelerinize sunuyoruz.  Dileğimiz, ülkemizin bekasını ilgilendiren bu en temel sorun karşısında ilgili bütün kişi ve kurumların ortak akla ulaşmak adına bir an önce birlikte çalışmaya başlamalarıdır.  En derin saygılarımızla."  Türkiye Barolar Birliği'nin çok tartışılan HSYK Kanun Teklifi ile ilgili değerlendirme ve önerileri şöyle:  1. Yargı gücünün bağımsız ve tarafsız olması, hukukun üstün olduğu demokratik bir rejimin vazgeçilmez koşuludur.  2. Sırf yargı mensuplarının cesaretli ve ahlaklı olmalarına dayanan bir bağımsızlık, dolayısıyla tarafsızlık anlayışı olamaz. Önemli olan; yargıya, yargı dışı her türlü müdahaleyi önleyen, yargı mensuplarının hukuka uygun davranmalarını, aksi takdirde sorumlu tutulmalarını sağlayan, kişi özgürlüklerini ve adil yargılanma hakkını üstün değer gören çağdaş bir sistem kurabilmektir. Bu gerekliliklerin yerine getirilmesi, yurttaşın kendini hukuki güvenlik duygusu içinde görebilmesinin de en önemli koşuludur. Yargının özellikle yasama ve yürütme erkine karşı bağımsızlığını koruyabilmesi, demokrasinin olmazsa olmaz ölçeğinde belirleyici özelliğidir.  3. Bu ilkeler üzerine kurulan sistem; savunma hakkının kısıtlandığı yerde doğrunun yanlıştan, haklının haksızdan, suçlunun suçsuzdan ayrılmasının mümkün olmadığını içselleştirmiş yargı mensuplarını barındırmalı, bunu kavramamış olanları ise bünyesinden uzaklaştırmalıdır.  4. 12 Eylül 2010 referandumu ile Anayasa değiştirilmeden önce 12 Eylül askeri darbe anayasasıyla kurulmuş olan sistem, demokratik olmayan, katılımcılığı ve çoğulculuğu sağlamayan, deyim yerindeyse "kapalı devre" çalışan, yanlış bir sistem idi. Mutlaka değiştirilmesi gerekiyordu.  5. 12 Eylül 2010 referandumuyla kabul edilen 5982 sayılı Kanun'la getirilen anayasal düzenleme ise, sorunu çözmek bir yana, yeni sorunların oluşmasına yol açmıştır.  6. 7 Ocak 2014 tarihinde Meclis Başkanlığı'na verilen ve 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu ile diğer bazı kanunlarda değişiklik öngören kanun teklifi ise, yargı üzerinde Adalet Bakanı'na yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla bağdaşması mümkün olmayan yetkiler vermektedir. TBMM Adalet Komisyonu'nda küçük değişikliklerle kabul edilerek yasama sürecinde ilerleyen teklif kanunlaştığı takdirde, kuvvetler ayrılığı ilkesi büyük zarar görecektir.  7. Özetle, adalet ülkenin temelidir ve bugün ülke temellerinden sarsılmaktadır. Öyleyse, yargının yargı dışından nasıl kontrol edilebileceğine dair değil; yargının nasıl bağımsız ve tarafsız olabileceğine, adalete inancı sarsılmış olan topluma nasıl güvence verebileceğine ilişkin olarak tüm siyasi partilerin, Türkiye Barolar Birliği'nin, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin ve ilgili bütün kişi ve kurumların birlikte çalışması zorunludur.  8. Ancak öncelikle ve derhal, TBMM'nde yasama sürecinde ilerleyen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'nu değiştirmeye yönelik kanun teklifinin geri çekilmesi gerekmektedir.