ctoraman's picture
Upload 1656 files
bae28f1
raw
history blame
7.78 kB
Balyoz'da kumpas! Belgelerle o dava. Sevgili okuyucularım, burada sizlere bazen yeni çıkan güzel kitaplardan söz eder ve okumanızı öneririm. Onlardan biri, birkaç gün önce piyasaya çıktı. Saygı Öztürk'ün son kitabı: "Balyoz'da Kumpas. Belgelerle Balyoz Davası Ve Sonrası" (Doğan Kitap.) Bu davanın birkaç ana unsuru vardı. ... Sevgili okuyucularım, burada sizlere bazen yeni çıkan güzel kitaplardan söz eder ve okumanızı öneririm. Onlardan biri, birkaç gün önce piyasaya çıktı. Saygı Öztürk'ün son kitabı: "'da Kumpas. Belgelerle Davası Ve Sonrası" (Doğan Kitap.) Bu davanın birkaç ana unsuru vardı. Düzmece belgeler, sahte CD'ler, bunları üretip gerçekmiş gibi yargıya taşıyan bavulcular... Ama en önemlisi, yargıyı ele geçiren AKP'nin yandaş hakim ve savcıları tarafından verilen kararlar... Ve yandaş olmayan hakimlerin başına gelenler. Yandaşlar o zaman tek kale oynuyordu! Takım ruhu mükemmeldi! Tayyipçi-Fethullahçı ayırımı aralarına henüz girmemişti. Şimdi onlar da bölündü! Yargılama sürecini, hukukun nasıl çiğnendiğini hep birlikte izledik. Ama en az bunun kadar önemli bir husus daha vardı: Haksız yere içeri tıkılanların ve ailelerinin feryatları. Onlardan sık sık mektuplar alır ve köşelerimizde mümkün olduğunca yayınlardık. Yakınlarıyla konuşur, onların acılarını dile getirmeye çalışırdık. Şunu gururla söyleyeyim, gerek sanıklar ve gerekse aileleri, işin en başından en sonuna kadar bir kez olsun eğilip bükülmedi. Tutuklama aşamasında, duruşmalarda ve sonrasında onurlarını çiğnetmedi. Bu davaya bakan hakim ve savcıların bir bölümü şimdi Fethullahçı oldukları gerekçesiyle sürgün edildi ama bir şey değişmedi. Son TÜBİTAK raporunda belgelerin düzmece olduğu vurgulandı. Fakat herhangi bir şeyin değişmesi -hiç değilse bu aşamada- beklenmiyor. Sonra ne olur veya olmaz, bilinmiyor. Yargı iktidara teslim edildi, hukuk çiğnendi, adalet yok edildi ve olanlar oldu. Bu kitabı mutlaka okumanızı ve adaletin başına gelenleri bir kez daha görmenizi istiyorum. Sevgili kardeşim Saygı Öztürk'ün bu son kitabının önsözünü de ben yazdım. İşte o önsöz: * * * "Saygı Öztürk ülkemizin gündem konularını araştırıyor, kitaplar yazıyor. Ben de onun kitaplarının kadrolu önsöz yazarı olarak görev yapmayı sürdürüyorum! , aynen Ergenekon gibi Türkiye'yi derinden sarsan davaların başında geliyordu. Hukukun çiğnenmesinin ve adaletsizliğin böylesi hiç yaşanmamıştı. AKP iktidarı Türk Ordusu'nun komutanlarını, pırıl pırıl subaylarını, özellikle de Deniz Kuvvetleri'ni bilerek tasfiye etti. Sanıkların suçlandığı dijital belgelerin sahte ve düzmece olduğu defalarca ve bilimsel olarak kanıtlandı. Ancak bunlar mahkeme için hiç önemli değildi. Cezalar yağdı, bu kez herkes umudunu Yargıtay'a bağlamıştı. İktidarın eline teslim edilen Yargıtay bu hukuksuzluğu elbette giderecekti! Ama gidermedi. Avukatlar Yargıtay'da yapılan duruşmalarda günlerce nefes tükettiler, belgelerin düzmece olduğunu bilimsel olarak kanıtladılar... Ama sonuç değişmedi. Yargıtay'ın 65 sayfadan oluşan gerekçeli kararında bu konulara bir tek cümleyle olsun değinilmedi. Hangi sanığın hangi gerekçeyle hüküm yediği açıklanmadı. Siyaset yargının içine girince işte böyle oluyordu. * * * Ergenekon davasında yaşanan acı olaylara Balyoz'da da aynen tanık olduk. Hakimler üzerinde büyük baskı vardı. Sanıklara uygarca davranan, tahliye kararı veren, kararlara muhalefet şerhi koyan mahkeme başkan ve üyeleri, siyasi güç tarafından derhal aforoz edildi. Adalet Bakanlığı taraf olmuştu. Tehditler geldi, aynı adliyedeki yandaş hakim ve savcı arkadaşları onlarla selamı sabahı kesti. Ya emekli olmak zorunda kaldılar ya da AKP'nin HSYK'sı tarafından sürgün edildiler. Dikensiz gül bahçesi oluşturuldu ve bilinen kararlar böyle çıkarıldı. Burada bir konu çok önemlidir ve iyi bilinmesi gerekir. Tutuklama ve duruşma aşamalarında sanıkların hiçbiri baş eğmedi, eğilip bükülmedi, onurunu satmadı. Başta emekli Orgeneral, davanın bir numaralı sanığı Çetin Doğan olmak üzere her zaman Türk Ordusu'nun onurlu komutanları olarak kaldılar. * * * Hiç abartmadan söylüyorum, biz gazetecilere tutuklu ve hükümlü oldukları askeri ve sivil cezaevlerinden yüzlerce mektup gönderdiler. O mektuplar bana ve Saygı'ya da gelirdi. Bir bölümünü bu kitapta bulacaksınız. Bazılarını yayınladık ama hepsine yer vermek, yoğun gündemde mümkün olmadı. Kullanamadığım mektuplar benim içimde hep bir sızı olarak kalmıştır. * * * Ergenekon'da olduğu gibi Balyoz davasında da iktidar çok ince bir taktik uyguladı. Bazı düzmece belge ve bilgiler, iktidarın bugün şikayetçi olduğu savcılar ve polisler tarafından yandaş medyaya sızdırılır, onlar da hemen saldırıya geçerdi. Kamuoyunun kafasında önce soru işaretleri yaratılırdı: 'Vay bee, demek ki bunlar teröristmiş!.. Bunlar darbe yapacakmış!..' Sonra soruşturmalar, operasyonlar ve tutuklamalar, iddianameler ve yargılama aşaması gündeme gelir, o korkunç propaganda mekanizması altında namuslu ve onurlu insanlar ve aileleri ezilir, yok edilmek istenirdi. Bundan sonrası kolaydı. Mahkemeler nasılsa onların elindeydi! Nitekim aynen böyle oldu. Türk Ordusu'nun pırıl pırıl komutanları tasfiye edildi. Genelkurmay Başkanı Necdet Bey'in içi herhalde rahattır! * * * Saygı Öztürk bu kitabında özellikle Balyoz davasının bilinmeyenlerini açıklıyor. Ortaya adeta belgelerle dolu bir macera romanı çıkardı. Okuyunca göreceksiniz, hepsi doğru, hepsi gerçek. 21. yüzyıl Türkiye'sinde biz bunlara tanık olduk. Türk Ordusu'nu tasfiye etmek amacıyla neler neler yaptılar, ne dümenler çevirdiler... Ve bu amaca ulaşmak için adaleti, yargıyı kullandılar. Onların hapishane günleri ayrı bir konu. Ailelerinin dışarıda yaşadığı acılar ise çok daha başka. Denizcilerden ilham alarak kurulan Vardiya Bizde Platformu her hafta sonu Türkiye'nin çeşitli açık alanlarında toplandı, adaletsizliği dile getirdi ama kim takar! Balyoz, benim de bir vatandaş olarak adalete ve yargıya karşı güvenimi sıfıra indiren bir davadır. * * * Benim sevgili dostum Saygı Öztürk, işte bu davanın öncesinin ve sonrasının perde arkasını ve içyüzünü ortaya çıkardı. Olayları araştırdı, belgeledi ve bu haftalarca uğraşıp bu kitabı yazdı. Sözcü'nün Ankara bürosunda haftalarca nasıl çabaladığının, belgeleri nasıl topladığının bire bir tanığıyım. Bu kitap bir ibret belgesidir. Hem onları mahkum eden hakimlerin, hem kararda imzası bulunan Yargıtay üyelerinin mutlaka okuması gerekir. Eğer okurlarsa! Mahkemelerin yandaş olmayan hakimlerini sürgün eden HSYK üyeleri de okursa elbette çok yararlı olur! Saygı'ya bu güzel kitabı için vatandaş kimliğimle teşekkür ediyor, bir kez daha "Ellerine sağlık" diyorum. Böyle davalarda haksızlığa uğratılan yurtsever insanlarımızla gurur duyuyoruz. Onların ve ailelerinin çektiği çileyi yaşamasak bile tahmin ediyoruz. Saygı Öztürk'ün bu son kitabı, bir ibret belgesi. AKP adaletinin, iktidarın emrine sokulan yargının yüz karası. Okurken şaşıracak, olayları ve gerçekleri görürken sık sık 'Yok artık, bu kadarı da olmaz' diyeceksiniz... Çünkü toplumu sindirmek, korkutmak ve yalanlarla devşirmek için yargıyı ve adaleti kullandılar. En büyük suçu işlediler. Söz şimdi Saygı'da... Buyurun, okumaya başlayın."