Gül'den 'kuvvetler ayrılığı' mesajı. 'nın haberine göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kara Harp Okulu'nu ziyaret etti. Gül, ziyareti sırasında Atatürk Amfisi'nde Harbiyelilere hitaben bir konuşma da yaptı. Gül, burada yaptığı konuşmada güvenliğin, tek bir ülkeyi ve sınırlarını ilgilendiren bir kavram olmaktan çıktığını söyleyerek; "Geçen sene ... 'nın haberine göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kara Harp Okulu'nu ziyaret etti. Gül, ziyareti sırasında Atatürk Amfisi'nde Harbiyelilere hitaben bir konuşma da yaptı. Gül, burada yaptığı konuşmada güvenliğin, tek bir ülkeyi ve sınırlarını ilgilendiren bir kavram olmaktan çıktığını söyleyerek; "Geçen sene Eylül ayında BM Genel Kurulu'nda yaptığım konuşmada, 'Çağımızda barış ve güvenliğe en büyük tehdit iç çatışmalardan gelmektedir ve gelecektir' demiştim. Dolayısıyla, gerçek anlamda bölgesel ve küresel barış, her bir ülkede meşruiyet temelli düzenlerin teşkilinden geçmektedir. 'Meşruiyet temeli nedir?' diye sorduğunuzda, yani 'Bir ülkenin meşru bir şekilde yönetimi nasıl olur?' dediğinizde, bugünkü çağda ona verdiğimiz cevap demokrasidir. Meşruiyetin temeli bugün demokrasiden geçmektedir. Demokrasi dediğimiz aslında milli iradedir. Bunu biraz daha genişletecek olursak, demokratik hukuk devletlerinin kurulmasıdır, düzenlerin böyle olmasıdır ve demokratik hukuk devleti dediğimizde de, çok partili sistem; adil, serbest, düzgün seçimler; kuvvetler ayrılığı prensibi çerçevesinde herkesin yetki ve sorumluluklarının belli olması; bu düzen içerisinde 'check-balance' dediğimiz denge sistemlerinin olup bunların bir ahenk içerisinde yönetilmesidir. Bunun dışındaki rejimler eninde sonunda ya acı çekerek veyahut tecrübeli liderlerin inisiyatifinde demokrasiye geçeceklerdir. Arap Baharı'nda da yaşadığımız budur, daha önce başka ülkelerde yaşanan budur" diye konuştu. 'Demokratik standartların yüksek olması gerekir' Köklü bir devlet geleneğine ve medeniyet mirasına ev sahipliği yapan Türkiye'nin, geleceğini de büyük ufuklarda aramasının tabii hakkı olduğunu söyleyen Gül şunları kaydetti; "Diğer tüm güçlü devletler gibi, bunu yaparken, sahip olduğumuz tüm güç unsurlarından uygun bir bileşimle istifade etmek kararlılığında olmalıyız. Bu açıdan öncelikli hususun, Türkiye'nin güç parametrelerinin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin güç parametreleri dediğimizde önce itibarlı, güçlü ve halkının müreffeh olabilmesi için demokratik hukuk standartlarının yüksek olması gerekir. Aslında bu bize Atatürk'ün 'muasır medeniyetlerin üstünde' diye işaret ettiği noktadır. İkinci olarak, güçlü bir ekonomisinin olması gerekir. Üçüncüsü de güçlü bir ordusunun, silahlı kuvvetlerinin olması gerekir. Eğer birinciyi demokratik ve hukuk standartlarının yüksekliği ve ekonomiyi yumuşak güç olarak tarif edersek geniş anlamda, buna askerî gücü de eklediğimizde işte o zaman bir ülke hem güçlü olur, hem itibarlı olur, hem de halkı mutlu olduğu gibi etrafına ışık saçan bir ülke haline de gelir. Örnek alınacak bir ülke haline de gelebilir. Bütün bu tanımlamalardaki esas hedef, ülkemizi içinde bulunduğumuz geniş coğrafyada, stratejik, tarihi ve kültürel derinliğe sahip bir merkez ülke yapmak, örnek alınacak bir ülke yapmak. Aslında itibar buradan gelir. Bir ülkeye dışarıdan baktığınızda örnek alınacak başarıları varsa, o zaman itibarlıdır." 'Dış politikada reel politik dediğimiz şey çok önemlidir' Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin milli menfaatlerinin korunmasına çok önem verdiğini dile getirerek; "Bu bağlamda, politikalarımızı geliştirirken, uluslararası ve bölgesel güç denklemini dikkate alan realist bir yaklaşım sergilenmesi elzemdir. Nihayet dış politikada reel politik dediğimiz şey çok önemlidir, bunu göz ardı edemezsiniz. Bunu göz ardı ettiğiniz anda demin söylediğim problemler çıkmaya başlar. Ana hatlarıyla bahsettiğim yeni stratejik iklim ve bölgemizde farklılaşan tehdit algılamaları ışığında, önce içeride istikrarın ve güçlü bir ekonominin sağlanması, sonra aktif bir diplomasi, realist bir savunma stratejisi ve bunun temelini oluşturacak caydırıcı askeri güç, Türkiye için bir tercih değil, zorunluluktur. Türkiye'nin, bu rolü oynamak için gerekli birikime sahiptir, çünkü ülkemiz, asırlara dayanan köklü bir devlet geleneğine, stratejik zihniyete ve kültürel birikime sahiptir" diye konuştu. |