Savcıya telefon açıldı: 'O dosyayı kapatın'. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul merkezli operasyona ilişkin, "Dört bakan, onların çocukları ve yakın çevresinin çok ciddi bir yolsuzluk olayının içinde olduğu görülmüştür. Bakan çocukları tutuklandı, bakanlar görevlerinden ayrıldı, böyle bir tablo. Bu tablo bizim tarihimizde ilk kez gerçekleşiyor" ... CHP Genel Başkanı , İstanbul merkezli operasyona ilişkin, "Dört bakan, onların çocukları ve yakın çevresinin çok ciddi bir yolsuzluk olayının içinde olduğu görülmüştür. Bakan çocukları tutuklandı, bakanlar görevlerinden ayrıldı, böyle bir tablo. Bu tablo bizim tarihimizde ilk kez gerçekleşiyor" dedi. Halk Tv'de konuk olduğu "Halk Arenası" adlı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, 17 Aralık'ın Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çok önemli bir günü olduğunu ifade ederek, "Çünkü ilk kez Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükümet tarafından soyulduğu belgelenmiştir. Dört bakan, onların çocukları ve yakın çevresinin çok ciddi bir yolsuzluk olayının içinde olduğu görülmüştür. Bakan çocukları tutuklandı, bakanlar görevlerinden ayrıldı, böyle bir tablo. Bu tablo bizim tarihimizde ilk kez gerçekleşiyor" diye konuştu. Operasyonun ardından bir bankanın genel müdürünün evindeki ayakkabı kutusunda milyon dolar para çıkmasını, bakan çocuklarının evlerinde kasaların ve para sayma makinelerinin bulunmasını, milyonlarca Türk lirası ve dövizin çıkmasının hiç tartışılmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hiçbir yorum yapmadığını ve sadece "Bize komplo kuruyorlar" ifadelerini kullandığını söyledi. Kılıçdaroğlu, bir yerde mahkeme kararının uygulanmamasının o yerde sorun olduğu anlamına geldiğini dile getirerek, "Bugüne kadar mahkeme kararını uygulamayanlar hep mahkum oldular. Kim olursa olsun. Ama iktidar ilk kez uygulamayacaksın diye açıkça, net talimat veriyor" dedi. Başbakan Erdoğan'ın "Darbe" söylemiyle cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu gölgelemek istediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şu algıyı yerleştirmek istiyor. Biz, bir hükümetiz, biz temiz bir hükümetiz. 'Kirli çamaşırlarımız çıkartıldı ama bunlara inanmayın' demek istiyor. Ama bu yolsuzluk ve rüşvet olayı o kadar büyük ki Başbakan istediği kadar çırpınsın, bunu örtme imkanı yok zaten. Gazetelere yansıdığı kadarıyla söylüyorum, yolsuzluğun boyutu 247 milyar lira. Altı tane GAP yapılır 247 milyar lirayla 30 tane Marmaray yapılır. Neden 'Türkiye Cumhuriyetinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonudur' deniyor, bunun için söyleniyor. Bu olay sıradan, rutin bir olay değil. Eğer gerçekten Bakanlar Kurulunun içine çöreklenen bir yapı varsa ve bu yapı diğer organlara, bürokrasinin içine, iş dünyasının içine yerleşmişse ve beraber devlet hortumlanıyorsa ciddi bir sorunumuz var demektir." Yolsuzlukların dünyanın her ülkesinden yaşanabileceğini ve yolsuzluk olduğu andan itibaren yöneticilerden yargıya müdahale etmemelerinin beklendiğini aktaran Kılıçdaroğlu, toplumun duyarlı olan her kesiminin de yolsuzluğun üzerine kararlılıkla gidilmesini istediğini belirtti. Kılıçdaroğlu, "Mahkemelerin aradığı oğlu Başbakanın yanında, Başbakanlık arabasına biniyor. Polisin aradığı kişi. Bırakın cumhuriyet tarihini, dünya tarihinde böyle bir uygulama yoktur. Gidin Avrupa'ya bakın, Japonya'ya bakın, Papua Yeni Gine'ye bakın. Yani başbakanın oğlu mahkeme kararıyla aranacak ama o başbakanın yanına binecek, bütün korumalar onun güvenliğini sağlayacaklar ve bu kişiyi mahkemeye götüremeyecekler. Bu işte o 'Anayasa'nın 138. maddesi çöktü' sözünün temel bir kanıtıdır" diye konuştu. HSYK'nın yapısında değişiklik öngören kanun teklifiyle sadece atamalar için izin istenmediğini, Teftiş Kurulunun bakana bağlı olmasının, yargıçların ve savcıların HSYK'da hangi görevi yapacağını bakanın belirlemesinin ve hangi hakimin hangi dairede görev alacağını da yine bakanın kararına bırakılmasının istendiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Hangi savcı ve hakim hakkında soruşturma açılıp açılmamasına bakan izin verecek. Yani bakan şunu söyleyecek 'beyler toplanın.' HSYK toplanacak. Şu talimatı veriyorum yapın. Birisi diyebilir ki 'ben yıllarımı adalet dağıtmaya verdim. Vicdan sahibi bir insanım, senin dediğini yapamam' dediği anda hemen iki müfettiş görevlendirecek. 'Git şunu soruştur' diyecek. Hakkında olmadık iddialarla. Biliyorsunuz artık Türkiye'de olmadık iddialarla insanları ipe bile götürüyorlar. Onu suçlayacaklar. Belki de mesleğinden olacak. Bu imkanı elde etmek istiyorlar. Yani Teftiş Kurulu 'tehdit kurulu' haline gelmiş olacak. İşin özü bu. Bunu tümüyle ele geçirmek istiyor. AB'nin karşı çıkmasının nedeni, Venedik Komisyonun Başkanının karşı çıkmasının nedeni bu." Kılıçdaroğlu, demokrasilerde siyasetin sınırını hukukun, diktatörlüklerde hukukun sınırını siyasetin belirlediğine dikkati çekerek, hükümetin bunu elde etmek istediğini ve "Biz hukukun sınırını belirleyeceğiz" dediğini ileri sürdü. -"Niyetiniz yolsuzluğu örtmektir artık, yolsuzluğu önlemek değil" Ahlaki olarak yolsuzluk davasına başlayan bir savcının görevinden alınmayacağına değinen Kılıçdaroğlu, savcının görevden alınması halinde toplumda "Siyasi otorite yolsuzlukların üzerini kapatıyor" algısının oluşabileceğini vurguladı. "Siz eğer daha yolsuzluğun birinci aşamasındayken o savcıyı görevden alıyorsanız, sizin niyetiniz yolsuzluğu örtmektir artık, yolsuzluğu önlemek değildir. Bunun çok tipik örneği Deniz Feneri'dir" diyen Kılıçdaroğlu, hırsızlığı soruşturan savcının suçlu duruma geldiğini savundu. Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Müsteşarının İzmir'deki soruşturmayı başlatan savcıya telefon açarak "O dosyayı kapatın" dediğini söyleyerek, şöyle konuştu: "Adalet Bakanı Müsteşarı bu gücü nereden alıyor, kimden alıyor bu gücü? Bakandan almazsa böyle bir konuşma yapamaz. Şimdi buradan çağrı yapalım isterseniz. Adalet Bakanı kalksın desin ki, 'yok efendim, böyle bir telefon konuşması asla olmamıştır. Bu, hayalidir'. Bakalım diyebilecek mi? Bu, bir suçtur. Suçu Adalet Bakanı Müsteşarı işlerse ne yapacaksınız. Biz üniversiteyken bir hocamız, 'kumar oynamak suçtur ama küçük bir Anadolu kasabasında savcı, hakim, kaymakam kumar oynarsa orada suçluyu bulamazsınız' derdi. Bizim geldiğimiz nokta bu." Fezlekeler gecikmemeli İstifa eden bakanlarla ilgili fezlekelerin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanlığının bu fezlekeleri bekletme hakkının olmadığını belirterek, "Fezlekeler gecikmeksizin TBMM'ye gönderilmeli. İktidar gerçekten temiz olduğuna inanıyorsa, bu fezlekeleri geciktirmeksizin parlamentoya göndermek zorundadır" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, yargıda ve diğer bazı kurumlarda yapılan son değişikliklerin nedeninin de Başbakan Erdoğan'a ulaşılmasını engellemek olduğunu savunarak, "Çünkü rüşvetin ve yolsuzluğun başında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan var" iddiasında bulundu. Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, hukuk devletinde "Yolsuzluk ve rüşvetin" hesabının sandıkta değil, yargı önünde verilmesi gerektiğini dile getirdi. Yaşananların vatandaşlarda umutsuzluk ve karamsarlık yaratmaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, CHP olarak şiddete başvurmadan mücadelelerini sürdüreceklerini aktardı. Yargı kararlarını emniyet güçlerinin yerine getirmediğine yönelik iddiaların hatırlatılması üzerine ise Kılıçdaroğlu, yargı kararlarının en geç 30 gün içinde uygulanması gerektiğini, aksi takdirde suç işlenmiş olacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle bir "Devlet krizi" yaşandığını savundu. HSYK ile ilgili kanun teklifinin Genel Kurula gelmesi halinde komisyonda gösterdikleri mücadeleyi orada da vereceklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Parlamentodan geçmesine engel olmaya çalışacağız" ifadesini kullandı. İstanbul merkezli operasyona değinen ve Başbakan Erdoğan'ı eleştiren Kılıçdaroğlu, "Çünkü kendisi işin içinde. Sorun orada zaten. İşin içinde olmasa, kendisine dokunmayacağını bilse emin olun babası bile olsa üzerine gider" değerlendirmesini yaptı. "Komplo" açıklamalarına da değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Daha düne kadar 'ne istediniz de vermedik' diyen Erdoğan, şimdi onları diye suçluyor. Dört bakanın gitti ne komplosu. Komplo olsa bakanların arkasında kapı gibi durursun. Hem 'istifa edin' diyor hem de 'beni rahatlatacak bir deklarasyon yayınlayın' diyor. Devletin içinde çeteler olabilir, sen başbakansın zaten çetelerle mücadele etmek zorundasın. Eğer o oluşumu 'çete' olarak adlandırıyorsanız siz zaten suçlusunuz. 'Her şeyi verdim size neye itiraz ediyorsunuz' diyor." Kııçdaroğlu, emniyetteki yer değişiklikleriyle ilgili bir soruya karşılık, faturanın öncelikle polise çıktığını savundu. Kılıçdaroğlu, yer değişikliğine uğrayan polislerden yargı yoluna başvurmalarını istedi. -"Baykal'a yönelik komplo"- Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yönelik "Komplo iddiaları" ve Baykal'ın soruşturmaya yönelik açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Sayın Baykal'a yönelik yapılan komplonun hemen arkasından Erdoğan'ın bir açıklaması oldu. 'MİT'e talimat verdim, kim yaptı bulsun' diye. Bugüne kadar hiçbir şey olmadı. Ben, bunu yetkililere sordum zaman zaman 'ne oldu' diye. Bir ülkede anamuhalefet liderine karşı böyle bir komplo yapılıyorsa, bunu ortaya çıkaracak siyasi otoritedir. Benim kişisel kanaatim ortaya çıkarılması için ciddi bir çaba sergilenmiyor. Sayın Baykal'a karşı en acımasız söylemleri Erdoğan söyledi. Bunu kullandı, ayıptır bunu kullanmak. Şimdi kendi yolsuzluğunu ona eş değer kılmak istiyor. Bu, bir kaset olayı değil, farklı, elle tutulan bir olay. Oraya taşımak istiyor, acaba 'ben mağdurları oynayabilir miyim' diyor. Artık bu mağdur edebiyatına son vermesi gerekir. Artık kabak tadı verdi." -"Siyasi ahlak yasası çıkaracağız" Bir soru üzerine eksik muhalefet yapmış olabileceklerini, bunu halkın ölçeceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, birçok konuda TBMM'de muhalefet yaptıklarını aktardı. Medya ve sivil toplum gibi kuruluşlarının önemine işaret eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'de güç yoğunlaşması olduğunu, bunun kontrolsüzlüğünün zehirlenmeye yol açtığını söyledi. Sayıştay raporlarının Meclise gelmediğini, anayasal kurumun görev yapmasının engellendiğini öne süren Kılıçdaroğlu, hükümetin şimdi de "Yargı da benim elimde olsun" dediğini ileri sürdü. Temiz bir siyaset istediklerini, baskıdan değil özgürleşmeden yana olduklarını, ülkenin temiz, düzgün bir yönetime, özgürlüğe, güler yüzlü insanlara ihtiyacı bulunduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, iktidara geldikleri takdirde ilk 4 ayda mutlaka siyasi ahlak yasası çıkaracaklarını, yasama, yargı ve yürütmenin birbirini denetleyeceğini söyledi. Türkiye'nin yeterli birikimi, kültürü ve kurumları olduğunu ancak bunların çalıştırılmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, sürecin böyle sürmesi halinde AB ile ilişkilerin bozulabileceğini, çağdaş dünyadan kopulacağını, oysa bunun için pek çok bedel ödendiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin böyle bir yönetimi hak etmediğini, birinci sınıf demokrasiye layık bir ülke olduğunu dile getirerek, siyasetçilere karşı eleştirinin dünyanın her ülkesinde olduğunu, zaman zaman kendisine yönelik bu tür davranışlarda da bulunulduğunu aktardı. -"İlla CHP'li mi olması gerekiyor?" "CHP ile cemaat arasında zımni bir anlaşma yapıldığı"na dair iddialara ilişkin görüşleri sorulan Kılıçdaroğlu, "Hayır efendim. Biz de zaten hayretle okuyoruz. Şimdi haksızlığa uğrayan bir insanı illa benim korumam için CHP'li mi olması gerekiyor? Böyle bir şey olabilir mi?" dedi. Kılıçdaroğlu, bir başka soruya karşılık, 5 yıldır tutuklu olan ve kanser tedavisi gören eski İnönü Üniversitesi Rektörü Profesör Fatih Hilmioğlu'nu gelecek hafta ziyaret edeceğini bildirdi. Bu davaların yeniden görülmesi için teklif verdiklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda, "Topu dolaştırdığını, samimi olmadığını" iddia etti. Yerel seçimlerin ülke açısından önemine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, bu seçimlerle temiz siyasetin yolunun açılabileceğini söyledi. Halkın sağduyusuna güvendiğini belirten Kılıçdaroğlu, her krizden çıkılabileceğini, bunun fırsata dönüştürülebileceğini ancak halkın desteğine ihtiyaçları olduğunu belirtti. Siyasetçilerin halka örnek olması gerektiğini, kendisinin de halktan birisi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, amaçlarının sağlıklı ve güzel gelecek hazırlamak olduğunu aktardı. Kılıçdaroğlu, siyasette zenginleşme olamayacağına, Parlamentoya geldiği gün mal varlığını ortaya koyduğuna değinerek, gelir dağılımında adaletin sağlanmasının önemine işaret etti. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, gizli tanık uygulamasının sona ermesi, tartışılan davaların yeniden görülmesi gerektiğini ifade ederek, "Af suçlu için getirilir. Bunlar masum insanlar" dedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına da burada görev düştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Başsavcı, o dosyaları inceleyip haksızlıkları çıkarmalı, Yargıtay Genel Kuruluna götürmeli ve davalar yeniden açılmalıdır" değerlendirmesinde bulundu. -"İşte RTÜK modelini görüyoruz" İstanbul merkezli operasyona ilişkin yayınları nedeniyle RTÜK'ün bazı kanallara ceza verdiği hatırlatılarak, düşüncesinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Sayın Erdoğan ne diyordu, 'HSYK'yı değiştirelim, RTÜK modeli gibi bir model getirelim.' Ben de şunu söyledim; 'hakimin yakasında siyasi parti rozeti olmaz' dedim. Hakim olmaz o zaman. İşte RTÜK modelini görüyoruz" diye konuştu. Bir soru üzerine İstanbul ve Ankara'da yerel seçimlerde iddialı olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, adaylarının çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi. Ankara adayı Mansur Yavaş'ın sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Mansur Bey çalışıyor, gerçek Ankaralı'dır, belediyeciliği kanıtlanmıştır. 'Anakent belediye başkanı olduğum gün CHP rozetini çıkaracağım, tüm kesimlerin başkanı olacağım' diyor. Ben de 'işte gerçek anlamda sen belediye başkan adayısın' dedim. Mansur Bey kişiliği ile deneyimi ile Ankaralılar'ın gönlünde taht kurmuş durumda" ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, İstanbul ve Ankara için anketlerin sorulması üzerine, "Oranları vermeyeyim ama iyi yerdeyiz. Başarılı olacağız. İddialıyız" dedi. Adaylarının büyük bir bölümünü belirlediklerini hatırlatan , şubat ayı başında düzenleyecekleri Parti Meclisi toplantısı ile yerel seçimlerdeki adaylarının tamamını kamuoyuna açıklayacaklarını kaydetti. |