text
stringlengths
7
4.73k
Hastalar rastgele 2 gruba ayrılarak epidural anestezi için levobupivakain ve bupivakain uygulandı.
Kan basıncı, periferik oksijen satürasyonu ve vücut ısısı sürekli monitörize edildi.
Motor blok ve duyu seviyelerine bakıldı.
Hemoreoloji ve koagülasyon parametreleri için alınan kan örnekleri çalışıldı.
Bulgular: Gruplar arasında hemodinamik, kan ve plazma viskozitesi, onkotik basınç ve osmolalite değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı.
Fibrinojen değerleri Grup 1’de Grup 2’ye göre daha fazla azalma saptandı .aPTT değeri Grup 1’de Grup 2’ye göre anlamlı bir artış görüldü .
FVIII açısından gruplar arasında fark bulunmamasına rağmen Grup 2’de daha fazla artış saptandı.
Total protein, Hb, Hct, PT ve INR parametreleri açısından gruplar arasında anlamlı bir fark saptanmadı.
Sonuç: Levobupivakain ve bupivakain ile yapılan epidural anestezide; hemoreolojik açıdan gruplar arasında anlamlı ile bir fark saptanmadı.
Koagülasyon parametreleri normal sınırlar kıyaslandığında grup 2 de aPTT değerleri düşük, fibrinojen ve FVIII düzeyleri ise daha yüksek saptandı.
Sonuç olarak epidural anestezi için kullanılan levovupivakain ve bupivakainin hemoreoloji ve koagülasyon faktörleri üzerine benzer etkiler gösterdiğini ve anestezik ajan seçiminde her ikisinin de tercih edilebileceği kanaatindeyiz.içerisinde olmasına rağmen, grup 1 Anahtar Kelimeler: Hemoreoloji, viskozite, lokal anestezikler DOI: 10.5798/dicletip.468043 Yazışma Adresi / Correspondence: Abdulmenap Güzel, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD Diyarbakır/Türkiye email: 473
Güzel A. Levobupivacaine Or Bupivacaine Used In Epidural Anesthesia Affecting The Haemorheology And Coagulation Factors?Keywords: Hemorrheology, viscosity, Anesthetics, Local GİRİŞ Epidural anestezi cerrahi işlemlere karşı oluşan ‘stres yanıtı’ baskılayan; intraoperatif kanama riskini, postoperatif tromboemboli insidansını, yüksek riskli hastaların morbiditesini azaltan ve postoperatif dönemde analjeziyi sağlayan yararlı bir yöntemdir1.ise Bir akışkanı harekete geçirmek için gereken kayma kuvveti “shear stres”, bu kuvvetin oluşturduğu hız “shear rate” olarak adlandırılabilir2.
Kan ve heterojen elemanlara sahip çoğu biyolojik sıvı, Newtoniyen olmayan akışkanlar sınıfına girerler ve viskoplastik davranış gösterirler.
Plazma ise Newtoniyen bir sahiptir3,4.
Newtoniyen akışkan özelliğine akışkanlarda viskozite, shear stress ya da shear rate’deki ve dolayısıyla viskozite de sabittir.
Newtoniyen olmayan akışkanlarda, viskozite sabit değildir4.değişimlerden bağımsızdır 474 olan ilişkilerini hematokrit deformabilitesi, agregasyon Kanın hemoreolojik özellikleri kan viskozitesi, plazma viskozitesi, eritrosit agregasyonu, eritrosit ve trombosit kavramlarını içermektedir3.
Hemoreoloji canlılarda kanın, kan hücrelerinin ve damarların işlevlerini ve birbirleriyle inceler.
Kapillerlerle taşınan oksijenin miktarı; kandaki oksihemoglobin miktarı ile doğru orantılı iken kanın akışkanlığını belirleyen kan viskozitesi ile ters orantılıdır.
Normal durumda kanın faktör viskozitesini belirleyen en önemli içerdiği eritrositlerdir.
Eritrositler küçük çaplı damarlardan şekil geçebilmek değiştirebilirler .
Ayrıca düşük oluştururlar.akım Deformabilite ve agregasyon davranışları viskoziteyi etkileyen çok önemli özelliklerdir.bölgelerinde agregat için Hemoreolojik özelliklerin bozulması doku düzeyinde hipoksilere yol açar5.
Özellikle viskozitesini plazmanın fibrinojen seviyesi, eritrositler arasındaki agregasyonu artırarak kan viskozitesini artırır6.
Kan aracılığı ile hedef organa taşınan anestezik ajanların, hem bu taşınma esnasında plazma viskozitesinde değişiklik yaparak, hem de damar düz kasına etki edip vazodilatasyon yaparak, kan vizkositesi üzerine etkilerinin olduğu çeşitli yayınlarda gösterilmiştir7,8.hematokrit Hemoreolojik faktör değişiklikleri, birçok hastalığın patofizyolojisinde veya seyrinde önemli rol üstlenmektedir.
Epidemiyolojik çalışmalar, ve hiperviskozitenin angina pektoris, miyokard damar enfarktüsü9 hastalıklarında10, serebrovasküler hastalıklarda11, kanserli hastalarda12, diyabetik ayak etyolojisinde13, risk faktörü olduğunu ve prognozu kötüleştirdiğini bildirmektedir.periferik artışının ve anestezide hemoreolojik levobupivakain Regionel ile bupivakain sıklıkla kullanılan ilaçlardır.
Bu ilaçların; parametreleri etkileyerek mikrodolaşım açısından sıkıntılı hastalarda, kanama diatezi veya koagulopatiye eğilimli olan hastalarda kullanımı önem arz bupivakainin etmektedir.
Literatürde hemoreoloji araştıran yayınlar bulunmasına karşın levobupivakainin hemoreoloji ve koagülasyon faktörleri üzerine olan olduğu sınırlı görülmüştür14.
Çalışmamızın bu konuda yol gösterici olacağını düşünmekteyiz.çalışmalar etkilerini üzerine sayıda YÖNTEMLER Etik Kurul izni, yazılı ve sözlü hasta onamı alındıktan sonra Amerikan Anestezistler Derneği III risk grubundan, 18–64 yaş arası, 40 hasta dahil edilerek randomize, prospektif ve tek kör olarak yapıldı.
Kan transfüzyonu gerektiren durumlar, elektrolit imbalansı, anemi, polisitemi, trombositopeni, lökopeni, lökositoz, hipertermi ve hipotermi ºC üstü), mevcudiyeti ºC altı, 38 45 : 473483 ilaç kullananlar, antikoagülan, antiagregan uzun süre aç kalan hastalar, dehidrate veya aşırı hidrate olan hastalar, rejyonal anestezi için kontrendikasyon oluşturan olgular çalışma dışı bırakıldı.alınmadan operasyona Hastalar önce, elektrokardiyogram , oksijen satürasyonu , noninvaziv kan basıncı, vücut ısısı açısından monitörize edildi.
Tüm hastalara Allen testi yapıldıktan sonra 22G nolu intraketle arter dominant kanülasyonu örnekleri alındıktan sonra hastaya 500 mL %0,9’luk NaCl infüze edildi.
Asepsi ve antisepsiye riayet edilerek lumbal bölgeden L3–4 veya L4–5 intervertebral aralığından epidural katater yerleştirildi.
Verilen toplam sıvı, ihtiyaca ve kanama miktarına göre %0,9 luk NaCl ile karşılandı.elde İlk olmayan yapıldı.radial kan Hastalar geliş sırasına göre rastgele iki gruba ayrıldı.
Birinci gruba 3 mL Levobupivakain ile test dozu yapıldıktan sonra 14–16 mL %0,5’lik 1 mL levobupivakain verildi.
İkinci gruba ise 3 mL bupivakain ile test dozu yapıldıktan sonra 1 mL fentanil+ 14–16 mL %0,5’lik bupivakain verildi.fentanil+ Çalışmamızda, hemogram, kan ve plazma vizkositesi, plazma onkotik basıncı, osmolarite, fibrinojen, INR, PT ve aPTT, albumin ve total protein için operasyondan önce, operasyonun 60. dakikasında ve 120. dakikasında olmak üzere üç farklı zamanda kan alındı.
Faktör 8 için ameliyattan hemen önce ve ameliyat sonrası 6. saatte kan alındı.
Duyu ve motor blok seviyesi başlangıçta 3 dakikada bir ve anestezi seviyesi pik yaptıkdan sonra 5 dakikada bir bakıldı.
Duyusal blok seviyesi pin–prick testi ile ve motor blok seviyeleri ise Bromage ölçeği ile değerlendirildi.
Kan reolojisini değerlendirmek için üç farklı çaptaki damarlarda, kan viskozitesini ifade eden farklı kayma hızlarındaki kan viskoziteleri ölçüldü.
Plazma viskozitesi ölçümü için kan nümuneleri 3000 rpm’de 15 dk santrifüj edilerek şekilli elemanları ayrıldı.
Tüm kan viskozite sonuçları K1, K2 ve K3 hematokrit istatistiksel faktörü açısından olarak standartize edildi.
Plazma viskozitesi için örnekler üç farklı zamanda çalışıldı.
Her kayma hızında üçer defa çalışıldı ve çıkan sonuçların alınarak plazma viskozitesi saptandı.
Kan ve plazma viskozite ölçümleri 37 oC de yapıldı ve cantiifade edildi.cinsinden onkotik basıncı ‘‘Osmomat 050 Colloid Osmometer Viskozimetresi ’’ ile mmHg, serum osmolaritesi ise ‘‘Mikroozmometre Model 3320 ’’ İstatistik Yöntemi Sürekli değişkenler için tanımlayıcı istatistikler; sapma, kategorik ortalama ve standart değişkenler sayı ve yüzde olarak ifade edilmiştir.
Sürekli değişkenler için ilaçlar ve ölçüm zamanları arasında fark olup olmadığını belirlemek amacıyla iki faktörlü ve faktörlerden tekrarlanan ölçümlü varyans analizi biri için kan yapılmıştır.
Ayrıca, hematokrit viskozitesi değişken kovaryet değerleri alınarak; tekrarlanan ölçümlü kovaryans analizi istatistik düzeltme yapılmıştır.
Yapılan ile farklı ölçüm takiben, varyans zamanlarını belirlemek amacıyla Tukey çoklu karşılaştırma testi kullanıldı ve %5 ve %1 anlamlılık düzeyi alındı.analizini BULGULAR Gruplar arasında demografik veriler açısından .fark saptanmadı anlamlı bir Hastaların duyusal blok seviyeleri Grup 1’de T4T10, Grup 2’de T4T8 arasında seyretti ve 476 arasında anlamlılık saptanmadı.gruplar Gruplar arası karşılaştırmada kalp atım hızı açısından Grup 2’de Grup 1’e göre preoperatif, 3.dk ve 15.dk anlamlı derecede yüksek bulundu .
Ortalama kan basıncı, SpO2, kanama miktarı ve verilen toplam sıvı açısından gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmadı.
Grup içi karşılaştırmalarda ise her iki grup içerisinde 60. ve 120. dakikalardaki plazma viskozite değerleri preoperatif değerlere göre anlamlı derecede azalma saptandı .
Gruplar arasında farklı zamanlardaki K1, K2 ve K3 kan viskozite değerleri arasında istatistiksel olarak içi anlamlı bir karşılaştırmalarda her iki grupta 60. dk ve 120. dk K1, K2 ve K3 kan viskozite değerleri preop K1, K2, K3 kan viskozite değerlerine göre anlamlı düşme saptandı .saptanmadı.
Grup fark Gruplar arasında onkotik basınç değerleri açısından gruplar arasında anlamlı bir fark yoktu .
Grup içi karşılaştırmalarda iki grupta preoperatif onkotik basınç her değerlerine göre 60.dk.ileri .derecede Osmolalite değerlerinde ise hem grup içinde ve hem de gruplar arasında anlamlı bir değişiklik saptanmadı .saptandı azalma
Grup karşılaştırmalarda her iki grupta da 60. ve 120. dk trombosit değerlerine göre ileri derecede anlamlı azalma saptandı .
Grup içi karşılaştırmalarda anlamlı bir fark bulunmadı .
PT, INR ve FVIII değerleri açısından her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı .
Grup içi karşılaştırmalarda her iki grupta 60.dk ve 120.dk PT ve INR değerleri preop.
PT ve INR değerlerine göre istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir artma saptandı .
Gruplar kendi içerisinde FVIII açısından karşılaştırıldığında her iki grupta da postop 6.saat FVIII değeri preop.
FVIII ’e göre anlamlı derecede artmış olarak saptandı .
Fibrinojen değerleri açısından gruplar karşılaştırıldığında preoperatif, 60. ve 120. dk değerlerinin Grup 1’de Grup 2’ye göre daha fazla azaldığı saptandı .
Grup içi karşılaştırmalarda her iki grupta da 60. ve 120. dk fibrinojen değerleri preoperatif değerlere saptandı göre anlamlı derecede azalma Gruplar karşılaştırıldığında trombosit değerleri Grup 2’de preop ve 120. dk’da anlamlı 477
Grupların hemogram ve biyokimyasal verileri n: hasta sayısı, preop: preoperatif, Hb: hemoglobin, Hct: Hematokrit Grupların total protein ve albumin değerleri bakımından gruplar arasında anlamlı bir fark saptanmadı.
Grup içi karşılaştırmada ise her iki grupta da 60.ve 120. dk.total protein değeri preop total protein değerine göre anlamlı derecede azalma saptandı .
Gruplar arası karşılaştırmada albümin değerleri Grup 1’de Grup 2’ye göre preop ve 60. dk albümin Gruplar değerleri anlamlı derecede yüksek olarak saptandı .da anlamlı bir fark içerisinde bulunmadı.karşılaştırıldığında her iki grupta da 60. ve 120. dk albümin ve protein değerleri preop değerlerine göre anlamlı olarak azalmış saptandı .kendi 478
Grupların korelasyon karşılaştırmalarında; Grup 1’de plazma viskozitesi ile total serum proteini arasında pozitif korelasyon varken , Grup 2’de ise korelasyon bulunmadı.
Grup 1’de ile plazma fibrinojen seviyesi viskozitesi arasında korelasyon yokken, Grup 2’de fibrinojen seviyesi ile plazma viskozitesi arasında pozitif korelasyon saptadık .
Plazma viskozitesi ile kan basıncı arasında her iki grupta da pozitif korelasyon saptandı.
Kan viskozitesi ile kan basıncı arasında Grup 2’de daha fazla olmak üzere pozitif korelasyon saptandı .
Tüm zamanlarda Yaş ile Hb ve Hct arasında pozitif korelasyon saptandı .
Yaş ile kan viskozitesi ve plazma viskozitesi arasında korelasyon saptanmadı.
TARTIŞMA Hemoreolojik tarafından etkilenmektedir2,6,15.özellikler birçok faktör Çalışmamızda Hemodinamik parametreler, plazma ve kan viskoziteleri, onkotik basınç ve osmolalite açısından gruplar arasında anlamlı bir fark saptanmadı.ve ile oldukça yöntemler Rejyonel gerçekleştirilen ile ameliyatlar sırasında anestezi seviyesi ilişkili olarak hemodinamik parametreler etkilenmektedir.
Özellikle alt batın girişimleri ve alt ekstremite operasyonlarında T68 seviyesini geçmeyen epidural anestezi yeterli olmakta az hemodinami etkilenmektedir.
Koch ve ark.’nın16 yaptığı çok için merkezli bir çalışmada, diz cerrahisi yapılan epidural levobupivakain, bupivakain veya ropivakain anestezisinde duyusal blok tutularak seviyesi hemodinamik başlangıç değerine göre grup fark olmadığı gösterilmiştir.
Levobupivakain ile yapılan bazı stabil çalışmalarda hemodinaminin daha seyrettiği bildirilmiştir17.
Epidural anestezi grubunda genel anestezi grubuna göre eritrosit tam agregasyonunda ve fibrinojen seviyelerinde daha az artış olduğu saptanmıştır8.
Odoom ve spinal anestezide ark.’ları19, epidural ve bupivakainin hemoreolojiye etkisini genel anestezi ile karşılaştırdıkları çalışmalarında; epidural ve spinal yapılan her iki grupta da, kan vizkositelerinde genel anestezi grubuna göre sempatik bloktan azalma olduğu, kaynaklandığını düşünmüşlerdir.
Sempatik aktivite, hemokonsantrasyon ve hiperviskozite oluşmasına sebep olur.
Sempatik blok ise periferik dilatasyon yaparak damar içi volümü artırır ve hematokriti düşürür.
Hematokrit kan viskozitesinin önemli bir parametresi olduğu bildirilmiştir19.farkın faktörlerin azalır20.
Arteryel Kan basıncı ve kan akımı kan viskozitesi ile indirekt olarak orantılıdır.
Shear rate artıkça kan basıncı viskozite oluşumunda hemoreolojik rol oynadığı bildirilmiştir.
Çünkü bu faktörlerden biri olan kan viskozitesi direk olarak hematokrite bağlı değişim göstermekte ve arteryel kan basıncını etkileyebilmektedir21.
Koenig ve ark.22 geniş bir yaş popülasyonunda plazma viskozitesi, total serum proteini parametrelerini hemoglobin çalışmışlardır.
Her iki cinsiyette de sistolikdiyastolik kan basıncı ve hipertansiyon yaygınlığı ile plazma viskozitesi arasında pozitif Plazma korelasyon ilişkisinin viskozitesinin nedeni ve
Güzel A. ile yaş fakat üzerine herhangi değişiklik arasındaki göstermediği herhangi bir etki oluşturmadığını bildirmişler.
Çalışmamızda literatürle uyumlu olarak plazma viskozitesi ile kan basıncı arasında her iki grupta da pozitif anlamlı bir korelasyon saptandı.
Kan viskozitesi ile kan basıncı arasında Grup 2’de daha fazla olmak üzere anlamlı derecede pozitif korelasyon saptandı.
Bowdler ve ark.23 yaptığı çalışmada kan viskozitesi ilişkiyi araştırmışlar.
Plazma viskozitesi yaş ile önemli bir kan örneklerinin hücre volümü %45’e standartize edildiğinde kan viskozitesi ile yaşın pozitif korelasyon gösterdiğini bildirmişlerdir.
Jung ve ark.24 639 sağlıklı gönüllü hastada yaş, cinsiyet, sigara kullanımı ve vücut ağırlığının plazma viskozitesi ilişki saptamamışlar.
Çalışmamızda Grup1’de yaş ile diastolik basınç, kan viskozitesi ve plazma viskozitesi ile pozitif anlamlı korelasyon saptandı.
Yaş ile Hb ve Hct arasında pozitif korelasyon saptandı.
Gordon ve ark.’ları;2 sağlıklı gönüllü üzerinde yaptığı altmış ̊C’ de yüksek kayma hızında çalışmada 37 değeri hematokrit %60’a %40’tan arttığını viskozitenin %71 çıkarıldığında bildirmişlerdir.
Ancak, hematokritteki bu değişiklik, daha ziyade geniş damarlarda kan arttırmaktadır.
Çalışmamızda sıcaklık sabit tutularak farklı shear rate’lerde plazma ve kan viskozitesi ölçüldü.
Yüksek shear ratelerde plazma ve kan viskozitesi düşük olarak saptandı.
Bu da literatür ile uyumluluk gösterdi.bir Başka bir çalışmada Hct’nın azalması özellikle %22,5’in altına inmesi viskoziteyi düşürdüğünü bildirmişlerdir19,20.
Çalışmamızda tam kan ile viskozitesi; hemoglobin ve hematokrit pozitif yönde direkt ilişkili olarak saptandı ve bu sonuç literatürle uyumluluk göstermektedir.kandaki elemanlardan Plazma, uzaklaştırılmış bir fazdır ve böylece plazma viskozitesindeki bir değişiklik, hematokrit ve hücresel artırarak elemanların agregasyonu özelliklerine hücresel bakılmaksızın direkt olarak kan viskozitesini etkilemektedir4.
Albümin, globülin ve fibrinojen gibi plazma proteinleri, plazmanın viskozitesini etkiler.
Özellikle fibrinojen seviyesi, eritrositler arasındaki kan viskozitesini artırır6.
Daha az küremsi yapı, daha yüksek molekül ağırlığı, daha yüksek agregasyon kapasitesi, daha yüksek sıcaklık veya pH hassasiyeti bir proteinin plazma viskozitesini yükseltir9.
Albümin ve total protein konsantrasyonu plazma viskozitesi ile doğru orantılı olarak ilişkili bulunmuştur.