poes
stringlengths
13
158k
poe_length
int64
1
20.9k
Okul Çıkışları Hep o çocuklaruça uçagüneşe doğru kucaklarındatıka basalunaparklar   ( Gönlü Güvercinli Kadın,  Varlık yayınları,4 cü basım)
17
Büyük Düşler Büyük paraları hep en alta koydum Büyük düşlerimi en altta bıraktığım gibi Varlığını unuttum adeta yapmak istediklerimin Belkide benimle beraber onlarda büyüdü zaman geçtikçe Tıpkı en altta kalan paraların büyüdüğü gibi Yoksa çok mu ertelemiştik zamanı Büyük düşlerim ben büyüdükçe Gözümde de büyümüştü adeta Artık değeri yoktu sanki yapılsada Tıpkı o büyüyen paraların Zamanının geçip değerini yitirmesi gibi Yitip gitmişlerdi...Ne olduklarını bile unutmuştum adeta Ben neyim? Ben kimim? Olmak istediğim kişimiyim? Ben mi para kazandım para mı bana karşı kazandı Para bizlerin önüne geçmedi mi? Sanki para yapmak istediklerimi benden satın aldı Gerçekte bu işten kim kazançlı çıktı? Sahip oldukların sonunda sana sahip olmadı mı? 1 MAYIS 2009
110
Hasret * Şarkısı Hasretin; gözümün önünde. Kendim sanki, bir düğünde. Kokun hala, benliğimde. Hiçbir şey yok, henüz ellerimde.Dilimde söylediğin şarkı. Düşsekte, şuanda ayrı. Çok özledim, güzel yarı. Her an, söylediğin o şarkı.Hani ellerimden, tutardın. Beni sen, benden aldın. Kalbimi nasıl da, çaldın. Bir ben, bir de sen vardın.06.02.2005 karadeniz
49
O GECE O gece ben olmayacağım. Utancımdan bakamadığım aynalarda Güldüğünüzü gecedir. Gecelerinizi karıştıracak gitgide Olmayanlarınızın çoğalması. Benim olmadığımı duyduğunuz bir gece Korkacaksınız. Şimdiden düşünüyorum son kalanımızı Son gidenimizin bu gecesinde. Ama bir gece olacak, ortalarda bir gece.. İçinde siz de olmayacaksınız, Ayrıca.
42
Hasret Hasret... Hasret... Hasret... Sevgiliye hasret... Anneye, babaya hasret... Evlada hasret... Yolları gözleten Sevgiliyi özleten Sılayı gözümüzde tüttüren hasretSevdiklerimizi hayalimizde yaşatan Sevgilerimizi tap taze tutan Sevginin kanıtı hasret Olumsuzluğu unutturan Olumlu yönleri yücelten hasret... Mektuplar yazdıran Şiir satırlarını zenginleştiren Şarkı sözlerini süsleyen hasretSevdiklerimize kavuşmayı Onlara doyasıya sarılmayı Anlamlı kılan Hasret... (31.01.2010) DOST KALEMLERDENSonun da kavuşmak varsa hasretler tatlı, Ama buluşmak,kavuşmak yoksa çok acı Hasret serap,hasret vuslat,hasret özlemek En güzeli,en anlamlısı kavuşmakla biten hasret......Nilüfer Gümüş Anneyi babayı hasretle özleten. Sevgili yolu durmadan gözleten. Hasretlik değil mi ömrü bitiren. Hasretlik değilmi isyan ettiren...................................Reyhan AltaşKuru dallar kaldı güzden geriye, Yeşilden ayrılıp kondum sarıya; Sensiz geçen ömrüm düştü yarıya, Elden ele sürdü hasretin beni...................................Murat Aydın Doma
112
Günah Benim mi? Sonunda ikimiz ayrıldık işte Sebebi sen oldun günah benim mi? Sevgili değiliz, düşmanız artık Kabahat seninse günah benim mi? Ümitle başladık, ümitsiz bitti Sımsıcak sevgimiz kül oldu gitti Anlamsız gururun bak neler etti Şimdi çok pişmansan günah benim mi? Çiçeği dalından koparan sensin Elini, elimden ayıran sensin Gözümden yaşları döktüren sensin Aşkımız bittiyse günah benim mi?
59
Kısa Bir Not: Konakta Son Gün ve.. Ve yıllarca sonra kadının ölüsünü Bir bulantı cenazesi gibi kaldırdılar içimden.O gece konağın bütün lambalarını yaktım Elimde bir içki şişesiyle ben Sanki bir insan şehrayini vardı da, ben Gecesiz bir sarışındım Gecesiz bir sarışındım ve işte Bütün kapıları açtım kapadım Kırdım parçaladım elime ne geçtiyse Biblolar mı olur, yağlıboya tablolar mı, kristal takımlar mı Elime ne geçtiyse Açtım pencereleri dışarı attım.Durmadan atıyordum, eşyalar bitmiyordu ki hiç Eşyalar bitmedikçe öfkeyle içiyordum Ve kinle İniltiler duyuyordum aşağıdan yukarıdan Ve bağrışmalar Ve çığlıklar duyuyordum bir de Tanıdığım artık ve bildiğim iyice Acayip hayvan seslerine benzeyen - Konak ki bir şimşekti de, elle düzeltilmişti sanki bir yağmur öncesinde - Uşaklar evlatlıklar birbirine giriyordu Birbirlerinden çıkıyordular Aralarına karıştım Boşaldım boşaldım boşaldım Ve bilirdim, biliyordum, süresiz bir sarışındım Başkalarını da çağırdım daha sonra Ve karşıladım.Oramlakarşıladım, en çok oramla....................
139
Yazık sana Ey kalbim! Nasıl sevdin Yazık sana, günah sana Nasıl sevdin, vefasızı Yazık sana, günah sana2003
17
Sevinç Kefesi Ayrılık,birden bire mi gelir Yürek kapısınaYa,gitme kal demek için Anı yüklü bavullar ayak diremez, Teraziye koysan sevinç kefesi ağır gelmez mi hiçAcısını zaman törpülemez mi… Yürek yürek üstüne konsa yeni bir sevinç filizlenmez miSaman alevi gibi mi düşer ayrılık hep Yürek ortasına Hatıralar o gelince mi çöreklenir Kalp ağrısı gibiYağmurlar,bakışlar yumuşasın diye mi Islatır ayrılığı Yoksa kalanın sessiz çağrısı mıdır Gidene kal benimle diyen sevgilinin ardından dökülen su misaliAşk’ta,Sevgi’de,dostlukta olursa gurur Ayrılık hep EN GÜZEL YÜREKLERİ vururnurcan tepecik / 2009
82
Bileği Taşı Bin bir engelli bir maratondu Koştum kan ter içinde Tırmandım durdum yıllar yılı Karlı bir yokuşu Dipsiz karanlık bir kör kuyu Renksiz kokusuz sevgisiz Ne çok dinledim ben bu ağıdı Neresinden baksam bugün Başı bir hoyrat sonu ağlatı Ne zaman nasıl geçti ilkyaz Sonrası bir başka yalnızlıktı Yoruldum yaşlandım yokluğunda Tükettim temmuzları ağustosu Yaşam ki bir bileği taşı Kimini keskinleştirir yollarında Tüketir kimini bilene bilene Sol yanım paslanmaz çelik Bilendikçe kendi kınını kesti Sağ yanım kar beyaz pamuk yığını Yıldız sağar gecelerinden Bedrettin Aykın
86
Hayatın İçinden-8 NOT DEFTERİMDEN – 8Çevrim içini çevirsen de dışına / Hayatın ne getireceğini bilemezsin başına / Bazen daha varamadan beklediğin yaşına / Kalabalıklarla giderde arada kalırsın tek başına* Öyle bir geçer ki zaman / Dönüp bakarsın da geriye içinden çıkaman* Dostum yolun düşerse bizim ellere / Buyur gel, misafirim ol birkaç gece / Dostluklar pekişsin iyice / Çocuklarda bilsin, baba dostu deyince* Cumartesi sabah ulu cami, Pazar Hıdırlık / Avluda çay, simit, çorba Mevlam vermiş bolluk / Güzel bir adet, Türkiye geneline örnek olduk* Sosyal medya internet / İfşa ediyor kimde varsa dert (!)* Göz kararırsa dünya zindan olur / Kalp kararırsa ahiret zindan olur* Çizgiler var, sarı, yeşil, kırmızı / Yaşarken ayarlamalısın çizgiye göre hızı * Bir kaza olursa mal gider, can gider / Acemi kurtarmacı ateşe körükle gider* Günlük, aylık, yıllık / Yazı yazmak güzel bir alışkanlık* İnsanoğlu bir çocuk doğacak diye bekler / İnsanoğlu bir hasta olacak diye merak eder / Ölümden sonra yine devam eder beklentiler / İstersen buna yapabilirsin çokça eklentiler * Gelirse bir makama na- ehil / O makam için için erir* 10 Şubat milletvekilliği adaylığı için son gün / bende varım desem, çoluk çocuk açlıktan ölür daha ilk gün* Bakma öyle masum göründüğüne / Kim bilir ne günahları var, daha çıkmamış gün yüzüne* Oğlu dedi: baba geceler iyice kısaldı / Baba dedi: kişiden kişiye göre değişir / Bir gece çok uzun zaman / İnanmıyorsan hastalan* Bitti ara tatil yarın açılacak okullar / Bu akşam biraz üzüntülü bizim yavrular* Uzak durma yaklaş hele sofraya / Sen çekinirsen ben de çekinirim / Kırk yılda bir beraber yemek yiyeceğiz / maziye ait sohbet edeceğiz / Seni hiç kaybetmek istemem / Tamam çekinmiyorum efendim / Kaybetmek mi, hiç düşünmüyorum efendim* Pazarda kimi japon malı, kimi Çin malı satar / Japon malı sağlamdır ama Çin malı da prim yapar / Ey beni eleştiren dostlar, Farz etki ben de Çin malı satıyorum / Hissemi alınca kaldırıp çöpe atıyorum* Görmez göz, duymaz kulak / Adamcağız birde yatalak / Biri kız dokuz uşak / Herkes kendi sevdasında / Adamcağıza, yok bakacak
341
İstemez, Dağlara Yazma Adımı.. İstemez, dağlara yazma adımı; dağ gibi durup karşıma, kaçırma yeter ki tadımı.
16
Hayat bir çocuk ana baba aile sorumsuzlukbir erkek çok arkadaş dostluk gamsızlıkbir erkek bir kadın çekicilik sevgi evlilikbir erkek bir kadın bir çocuk mutlulukbir erkek bir kadın geçimsizlik ayrılıkbir erkek bir kadın bir ölüm mutsuzlukbir erkek başka kadın uyumsuzluk tatsızlıkbir erkek yok kadın sorunsuzluk yalnızlıkyok erkek sonsuzluk(8 aralık ’06)
49
Rahim İsminin Hürmetine Affet Dünya’yı imtihan yeri yapan sensin, Kullarını çok seversin Ahiret için ikaz edersin, Rahim isminin hürmetine affet.Allah adı senindir, Sevgili kul olmak için dua edinilir, Affettiğin kullar sevinir, Rahim isminin hürmetine affet.Sevginin güzeli sana duyulandır, Seni sevmeyen gönüller aldanır Ömrüm senin rızana adanır, Rahim isminin hürmetine affet.Rahim isminle bizi bırakma, Bizleri müslümanlardan ayırma, Bizi azgınların yoluna daldırma Rahim isminin hürmetine affet.
64
Camalın Şö'lesi (Ay Üze Üze) Camalın şö'lesi erşi e'laye Dolanır dünyanı ay üze üze Kaşların celladdı gözün heramı Deme gi danışır ay üze üzeAy nazenin Senem agır elin var Tögülmüş gerdene siyah telin var Çeşmeler yanında derin gölün var Çalhalar sonalar ay üze üzeGüzelliğin bu alemde seçilmiş Seni görüb elif keddim büyülmüş Zenehdanda kızıl güller açılmış Koyma horyat deyer ay üze üzeMaral gibi ogrun ogrun bakışın Şirin canı ateşlere yahışın Hoş yerişlerin hoş sallanışın Eli'nin canın ay üze üze
79
Deniz; ; unutturur deniz, karada gibi yaşamayı hatırlatır deniz, özlemi, hasreti, çaresizliği..
12
Akıl alıp size akıl satarım Dünyada bezirgan oldum gayri, Akıl alıp size akıl satarım. Bu devirde aklın kalmadı hayrı, Akıl alıp size akıl satarım.Akıl için ben aracı olurum, Her kafaya göre akıl bulurum. Aklı çok olandan satın alırım, Akıl alıp size akıl satarım.Bazı kafalardan ben sarkar oldum, Ben aklın köşesini kırkar oldum. Akıllıyım diyenden korkar oldum, Akıl alıp size akıl satarım.Bazısı ölünün aklına muhtaç, Bazısı delinin aklına muhtaç. Bazısı velinin aklına muhtaç, Akıl alıp size akıl satarım.Yusuf kendime kimseyi güldürmem, İstemeyene akıl da doldurmam. Akla ihtiyacın yoksa aldırmam, Akıl alıp size akıl satarım.
93
Tüm İnsanlar Dost Olsun Gel elele verelim Çölde çiçek derelim Göz önüne serelim Tüm insanlar dost olsunSarmış bak bizi zincir Dünya dal,onda incir Sarışın,esmer,zenci Tüm insanlar dost olsunNedir ki dünya malı? Çocuğun aşk masalı Güvercin,zeytin dalı Tüm insanlar dost olsunBiz ararken başa taç Afrikada çocuk aç Kuru ekmeğe muhtaç Tüm insanlar dost olsunGel canım buluşalım Dere gibi coşalım Sevgiyi paylaşalım Tüm insanlar dost olsunHak verdi bize canı Vucütta gezen kanı Nedirki eksik yanı Tüm insanlar dost olsun
77
Yerdibi günleri-1 1 ömrümün tozunu silkeliyorum hayata yakışsın diye sesim canı kemiren engelden kurtuldum aşkın kapısına astım taze yerlerimi 2 anılarımı ayrılıklarda test ettim pvc kaplatmadım asla resimlerime sınırları dar olan kendini sınırsız sanır hücrelerimiz yıldızlar kadar uzaktır bize 3 masum bir masumiyet yoktur hiçbir yerde ay uyutur başa çıkamadığımız düşleri doğan ve büyüyen ve yaşlanan insan özgür olamaz mı hiçbir zaman 4 hayatın yüzünden çok tersiyle seviştim ânın zamansızlığına inanmıyor kimseler belki yalnızca içindeki aşkı seviyor insan öldürdüm alışkanlıklarımı suçluyum bu yüzden 5 sonuçların hiçbir önemi olmadı hayatımda bıktım usandım artık akıllı aptallıklardan yeni mevsimler yarattım astarsız başlangıçlara korudum kendimi çarşısever heveslerden 6 yıkılmış bir hayatı yeşertiyorum kimseye yakışmıyor karakter maskesi boyun eğmedim neçare aşklara dünyada herkes kadar ölüm var çünkü 7 bulutların kardeşi olmak marifet değil suları kaynağına çeker girdap ezbere ilişkiler çatlatır hayatın damarını ben sadece anılarımın erbabıyım 8 ömrümün tozunu silkeliyorum aşkın havzasına düşsün diye tohum gecenin damarları su sızdırıyor sabaha insan çoğu kez içindeki ötekidir 9 amor vincit omnia* ben pervaneyim bozdum yararsızın kusursuzluğunu mehil istemiyorum mutsuzluğuma yarılanmış bir ömürden dönülmez ki geri 10 kenar yerlerinde dolaştım hayatı gördüğünü sandığı şeyleri görüyor insan yağmurdan sonra sokaklarda nem kalır tek avuntum sıkıntımın insanlaşmasıdır 11 yaşayışın çıldırtıcı etkisinden kalma her kalbin sicilinde eski bir yara vardır kanmadım damarlarımın kaynamasına insan ancak arınarak yaklaşabilir aşka 12 yalnızlıklarımda, kaval çalmadım öküze önyargı molozları gördüm baktığım her gözde ben hiçbir zaman zannettiğiniz kişi olmadım herkese bayram olsun yaşadığım bu ömür *Aşk her şeye kadirdir Bayram Balcı Edebiyat ve Eleştiri Mart-Nisan 2002
251
Kırmızı Lâcivert bir gecenin ağaran kıyısından Gençliğimdir kanayıp sessizce akan Yalın korkular giyinip bir tuvale ağmışım Şimdi 'kırmızı'yım Van Gogh'tan sıçrayanEksik adreslere postalanmış mektubum Yanıtım yok yanlış gittiğim kadınlardan Bir buluta kaptırmışım gönlümü düşsüz Ve ille de ıssız dağ başlarında oturanOysa sevinçli şarkılarla dönmüştüm sana Amsterdam'ın kırmızı sokaklarından Şimdi lâciverte akıyorum dilsiz mecâlsiz Hazza teğet geçmiş bir ömrün kıyısından
59
Oyuna Doyun Bir mavi deniz ortasında bir beyaz kule, Avucuma sığmayan oyuncaklarımdı. Deniz kulenin önündeki kayalara çarpar, Tarih yükselir gökyüzüne karışırdı. Oyuncağımı başkasına sattılar! Artık deniz kulenin önündeki dümdüz betona çarpıyor, Tarih ise yemek kokularına karışıp, Utana sıkıla yükseliyor yine de gökyüzüne. Hiç oyuncağından vazgeçen çocuk gördünüz mü? Ben gelene kadar size tavsiyem, Yemeğe değil de, Oyuna doyun...
58
Yaşamak... Hayat dediğin bir nefeslik tutku Sonunu bilmeden aldığın bir nefes Ve sonunu bilmeden verdiğin bir nefesten ibaret Ama doya doya yaşamak,herşeyinle yaşamak var Mutlu yada mutsuz, umutlu yada umutsuz Sonuçta yaşamak bütünüyle sadece bir nefes Doğmak, büyümek, ölmek Hepsi bir nefesten ibaret...
43
Şairin zırtapozu Şairin zırtapozu, Kadehle verir pozu. Ne düş der, ne de hayal, İmgedir onun kozu.Eros'u iyi tanır, Aşk deyince tıkanır. En büyük ozan odur, Kendini havas sanır.Açlık arar toklukta, Yokluk bulur çoklukta. Yazım yanlışı yapar, Ne virgül kor, ne nokta.Her dizesi bir topur, Anlam saklı, söz sokur. Öyle şiir yazar ki; Kendi bile zor okur.Biz avamız, o elit, Sözünü beller belit. Atasını hor görür, Kabuk beğenmez pelit.Eleştirsen nem kapar, Saldırır apar topar. Serbest vezinle yazar, Heceden ödü kopar. 29 Ekim 2006
82
Sabretmek Lazım Selam sabah ile başladım işe Telekom dur dedi güzel gidişe İçimize düştü garip endişe Düzelecek işler sabretmek lazım Yabancılar gibi çekingen kaldım Bazen de üzülüp derine daldım Acaba nolacak ortada kaldım Düzelecek işler sabretmek lazım Çok zahmetler çektim saç oldu beyaz Ayakta tutuyor namazla niyaz Sabreyle kardeşim gelecek bu yaz Düzelecek işler sabretmek lazım İsmaillim sıkma tatlı canını Unut gitsin geçen kötü anını Duymuyan mı kaldı senin şanını Düzelecek işler sabretmek lazım
74
ATATÜRK'E BAZI ŞİKAYETLERİM.Birinci Bölüm Düşman aramız da ey yüce atam ATATÜRK'E BAZI ŞİKAYETLERİM... 1 - Bölüm. (DÜŞMAN ARAMIZ DA EY YÜCE ATAM) Saygıdeğer gönül dostlarım: Allah'ın Selamı, Rahmeti, Bereketi üzerimize olsun. Konu başlığımda da fark ettiğiniz gibi..Türkiye Cumhuriyetinin kuran, ülkemizin düşmanlar dan kurtarılmasına vesile olan Yüce Mustafa Kemal Atatürk'e aramızdan ayrıldıktan sonra o günden bu güne kadar yapılan yanlış davranışlar için,sanatımın gereği duyarsız kalmadığım dan dolayı yazı ve şiirlerimle bazı şikayetlerim olacak. Onun için paylaşma gereği duyuyorum. Bu konuyu yazmam dan rahatsız olan çevreler olabilir. Beni sağa ve sola çekerek eleştirmek isteyenler olabilir. Şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Ben sanat adamıyım, siyaset adamı değil.! . 1977 yılından sonra Isparta vilayetime ikamet etmeye başladığım da azığımızı temin etmek amacıyla küçük bir kuru yemiş büfesi açarak,içinde otururken şiirler de yazıyordum. Yazdığım şiirleri o günün mahalli gazetesinde paylaşırken kuru yemiş büfe reklamım da yapılıyordu. Siyasi karmaşalığın, sağ,sol kavgasının yaşandığı dönem de her kesimden bir grup gençler bana gelerek baskı altına almaya çalışıyorlardı. Konu şu: yazdığın şiirler ve yazılar bizden yana olsun diyorlardı. Benin onlara verdiğim mütevazi cevap aynen şu oldu: Ben ne sağcıyım, nede solcuyum, Doğru yolun yolcusuyum dedim. Daha sonraları siyasette bazı değişiklikler oldu: Doğru yol partisi kuruldu. O günden bu güne onuda diyemez oldum. Sanırım bu kısa açıklamam sanat adamlığımı kanıtlamaya yeterlidir. Daha sonraları bana sunulan siyasi teklileri de geri çevirdim. Her ülkenin gözü kulağı medyalar,yayın organları vardır. Bunların yayımları arşivlerinde saklıdır. Günler çabuk geçiyor, en önemli olaylar da unutuluyor. Ama güncel konuları içeren haberler, yapılan yayınlar sayesin de unutulmuyor. Merhum olmadan bir arkadaşım kırk yıllık gazete arşivi biriktirmiş, eşi de kocası ölünce gazeteler evin her odasını işkal ettiğinden kaldırmamı söyledi. İnanın arşivleri karıştırdıkça o kadar çok üzüntü duydum ki.! . Ülkemizi bölmeye çalışan grupların devlete,millete verdiği zararların sınırı belirsiz. Kendi kendime düşündüm. Atatürk yaşasaydı bu anarşistler, teröristler, vatan hainleri olmazdı. Meydanı boş görenler pankartlarla ortalığı bulandırıyorlar. Arşiv gazetelerini benim de korumam mümkün değildi. Fakirhane de iki göz oda da ahşap evde yaşıyordum. Odunluk, kömürlüğü de yoktu. Mecburen bir bakkalla gazeteleri bir kaç kilo şeker karşılığın da takas ettim. Keşke bir depom olsaydı da saklaya bilseydim. O arşivde ki yayınlar beni çok etkiledi. Ülkemiz genelinde Atatürk öldükten sonra bölücü hainler, teröristler türedi. Sanat adamı olarak duyarsız kalmam mümkün olmadığın dan geçmişten bu güne yapılan yanlışları kaleme almam gerekiyordu. Bunu yazı ile anlatmaya kalksam sayfalar almayacak. En iyisi sözlerin özü olan şiirimle anlatıyorum. Hoşça kalınız.xxx ARAMIZDA ATAM xxxSenin yokluğun da neler yaşandı, Kalleş, teröristler silah kuşandı, Yaşayan gaziler gördü utandı, Düşman aramızda ey yüce Atam.Eski düşmanların dostluk sergiler, Ziyaret bahane sızar bilgiler, Kayboldu aranan saygı,sevgiler, Düşman aramızda ey yüce Atam.Vatanı kurtardın bize bıraktın, Birlik, düzenliği her an arattın, Yalnız bırakıldık ufku kararttın, Düşman aramızda ey yüce Atam.Sahiller satıldı savunamadık, Anıtlar yıkıldı koruyamadık, Maalesef aşkla sarılamadık, Düşman aramızda ey yüce Atam.Askere,polise huzur vermiyor, Vatan hainine aklım ermiyor, Mayınlar konuyor kimse görmüyor, Düşman aramızda ey yüce Atam.Cumhuriyet kurdun hürriyet kayıp, Bazı yabancılar yapıyor ayıp, Haykırmak isterim gönlümü koyup, Düşman aramızda ey yüce Atam.Zalimler ülkeyi beş parça böldü, Nice Mehmetçikler tuzakla öldü, Kahramanlıkların aklıma geldi, Düşman aramızda ey yüce Atam.Ormanlar yanıyor artırdık közü, Atanın evla da geçmiyor sözü, Gülmeyi unuttuk kararttık yüzü, Düşman aramızda ey yüce Atam.Menfaat uğruna peşkeş çekilir, Irmak, göl kurudu pis su içilir, Mahsuller zamansız ekip, biçilir, Düşman aramızda ey yüce Atam.Kredi kartları cepte kol gezer, Yoksulluk halkımı un gibi ezer, İ.M.F tuzağı Zekiyi üzer, Düşman aramızda ey yüce Atam.Ispartalı Zeki Çelik TÜRKİYE İLESAM il temsilcisi.
564
Kırmızı Bir Güle Benzer Sevdiğim Bir deniz mavisi gözleri vardı, Gördüğümde yürek efkar sarardı, O anda halimi herkes sorardı, Kırmızı bir güle benzer sevdiğim.Kestane sarısı şalı örtülü, Hem mütevazidir hemde görgülü, Kopartmam dalından ben böyle gülü. Kırmızı bir güle benzer sevdiğim.İnceden kaşlara sürme çekerdi, Gözleriyle beni içten süzerdi, Nazlarıyla garip canı üzerdi, Kırmızı bir güle benzer sevdiğim.
57
Razıyım Ayrılığa Razıyım ayrılığa, buysa insaflı adalet. Ayrılığa sözüm yok, aşka zulmetmek felaket. Buysa aşka iltifat, zalim timsal-i nezaket. İnsaf eyleyin bize, bu ne kin bu ne ihanet. Adalet istiyorum, suçum maşuka muhabbet.
33
Hasret Nedir Biliyor Musun Çok zor sensiz ve çaresiz kalmak Kısmet değil artık, sana varmak Gözlerimin görevi hep ağlamak Hasret nedir, biliyor musun Gönlümü kızgın demirle dağlamakİçimde yaşıyorsun sen Hasret nedir, biliyor musun Kendi elim, kendi gözümsüm sen Ellerim dokunduğunda gözlerime Kalbimi durduruyorsun senBir bir geçmeyen günleri saymak An be an o acı veren rüyalara dalmak Yaşamak için her an var olmak Hasret nedir, biliyor musun Yokluğunda seninle birlikte olmakİçimde yaşıyorsun sen Hasret nedir, biliyor musun Kendi elim, kendi gözümsüm sen Ellerim dokunduğunda gözlerime Kalbimi durduruyorsun sen
87
Gökyüzü Bu ne bu Bu noksan gökyüzü n....................
8
Ulu’malar                                         (.... )* Ben çok uzak bir gelecekte oturuyorum, atlarınyürüyüşünde, ey sevgili ben senin geleceğindeoturuyorum. Bir kuşta, bir gülde, bir akşamda,pervaza dayanmış bir dirseğin burkuluşunda oturuyorumKaya’da ve su’da. Bir ağacın kabuklarında.Kasıklarımdaki yarılışta. Bir anıdaki kırıklıkta,bir kadındaki kuşkuda oturuyorum. Çok ileride.İlerinin de ilerisinde oturuyorum. Size göre geride.Hemen şuracıktaki gölgede. Kendimde oturuyorum.Az kaldı bir ölümde oturuyorum. Biliyorum ey sorgucularepey gitmek gerek, ötelerde oturuyorum. Öteleri geçer geçmez mutlak sessizlikte oturuyorum. Bir yalnızlıkta, bir dönemeçte.Şu çölü aştık mı görünür bir kuraklıkta oturuyorum.Sola doğru bakın, duydunuz mu şu eski türküyü:Mavi yazma bağlama anam, mavi yazma tez solar,da oturuyorum. Az daha gidin, karşınıza bir güneşçıkacak, da oturuyorum. Hayal edin, neredeyse görünür deniz, de oturuyorum. Susadım, özledim, doğuyorum yeniden. Orda oturuyorum:Ah iç/tenim: Ben her yerde oturuyorum, hiçbir yerde *Mühür, Kasım-Aralık 2006 sayı 10.
126
SON ŞİİR Neydim, niçindim Balkana bir serçe Onun içindim Öptükçe bir nehri Bu göğü bir kadın onarır Dedimse de... Gömüldüm Poyrazın kalbine Neydim, niçindim Bir kelebek, ömrümün bahçesine Patika, Nisan-Mayıs-Haziran 2005
31
Sana Benziyor Kim demiş şu cihanda timsâlin yoktur senin Göllerde suya sinen güneş sana benziyor Olsa, olsa kullardan emsâlin yoktur senin Çöllerde kuma sinen güneş sana benziyor…Öylece sindin işte tutunup saçlarımdan Hangisi müeyyide işlenen suçlarımdan Süzülüp alev, alev sevda yamaçlarımdan Çöllerde kuma sinen güneş sana benziyor…
46
Dost Bildiklerim - - - DOST BİLDİKLERİM - - -Doğum günüm olmuş neye yarar ki Günümü YIL sayar dost bildiklerim! Kimler düşlerimi hayra yorar ki Sorunca ŞER sayar dost bildiklerim! * * * Dostlar dergahına Pazar kurulur Önce izzet ikram hatır sorulur Köprüyü geçince çene yorulur Görünce EL sayar dost bildiklerim! * * * Ne vardı pazarda bir dostu bulsam Ne derdim kalırdı ne de bir tasam Düşen gözyaşımı çöle akıtsam Taşınca SEL sayar dost bildiklerim! * * * Ne rüzgar kar eder ne de fırtına İstersen onları benimle sına Yapraklar da küstü kendi dalına Esince YEL sayar dost bildiklerim! * * * Dostlar meclisinde gönül bulanır Bir ileri beş geriye yollanır Sanırsın yürekte sabır sınanır Satınca PUL sayar dost bildiklerim! * * * Gönlüm aşk’a geldi çağlayıp coşar Şelaleye inat tersine akar Bir yürekte doğdum binleri yakar Yanınca KÜL sayar dost bildiklerim! * * * Alaylı gözlerle şimdi bakarım Kalemimden gözlerine akarım Aynalara ben mi boyun bükerim Susunca LAL sayar dost bildiklerim! Susunca LAL sayar dost bildiklerim..! M. Levent ÖZGEÇ
171
Mor sevda Kalbime çizdim resmini Dilimden atamadım ismini Bilmiyormusun? Seni sevdiğimi Defalarca söylemedim mi? Sen gülsün, bende toprağın Baharla yeşerdi yaprağın Olmuşum sensiz darmadağın Defalarca söylemedim mi? Söndü sanki, karardı dünyam İçimde yaşattım seni, mor sevdam Artık kalmadı, felekle görülecek davam Defalarca söylemedim mi? Canımda yaşattığım cansın Bırak söyleme öyle kalsın Sen aşkım, sen mor sevdamsın Defalarca söylemedim mi? İçimde büyüyen sessiz fırtına Belki son gece bu çıkmam sabaha Kara değil, bendeki mor sevda Defalarca söylemedim mi?
77
Eylülün Vuslat Gecesi bu gece eylülün vuslat gecesi ben mavi giyindim gözlerin mavi gök en mavisinden bu gece deniz en mavisi ve gökteki ebem kuşağında yanlızca mavinin tonları var ve piyanoda mavi tuna valsi çalıyor ve yüreğimde mavi kalpaklı süvariler mavi özgürlüğe koşuyor bu gece eylülün düğünü var eylül yekpare mavi titriyor aldatılmaktan ve mavi çökmüş eylülün dizlerine sevinçten ağlıyor ankara çoktan ölmüş ve eylülün düğünü bu gece mavi ağlıyor
70
Hortlak Yağmur altında çocuk gibi bir çatlak Karanlık bir köşede bir beden hortlak Dikenler üstünde arzudan bir bayrak Karanlık bir köşede bir beden hortlak.Yetim kalmış bir çiçek, bir Hintli fakir Dili kopuk bir bülbül, yeryüzünde kir Gecenin yarısında parlak bir fikir Karanlık bir köşede bir beden hortlak.Ümit çölünde ıssız küçük bir çatlak Üstünde koca bir bulut, saçları ak Bir vaha ağaçlarda, arzu bir kaltak Karanlık bir şişede bir beden hortlak.
70
Çiğdem Der Ki Ben Elayım Çiğdem der ki ben elayım Yiğit başına belayım Hepisinden ben alayım Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar Yarim gurbet elde ağlarLale der ki behey Tanrı Neden benim boynum eğri Yardan ayrı düştüm gayrı Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar Yarim gurbet elde ağlarNevruz der ki ben nazlıyım Sarp kayalarda gizliyim Mavi donlu gökyüzlüyüm Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar Yarim gurbet elde ağlarSümbül der ki boynum uzun Yapraklarım düzüm düzüm Beni ak gerdana dizin Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar Yarim gurbet elde ağlar
97
SERÜVEN Kolkola akardık ırmaklardan Birlikte geçerdik her geçidi Baharı bahar yapardı Yazı yaz Yüreklerde bu dost sevgi Bir sessiz çağlayışımız vardı Kimse bilmezdi gizemli Bir keyif çayı aramızda her bakış Demli Puslu bir aynadır yüzün Akşamlarda Çerçevesi gün geçtikçe eskiyen Bir kadeh rakıda gençliğimiz Yaşanırdı bir hüzünle yeniden Bir güzel akışımız vardı seninle Birlikte gidecektik O sonsuz denizlere Birlikte bitecekti Bu sevgi...
62
Ben seni hiç özlemiyorum.../Mektup Ben seni hiç özlemiyorum...19.10.2005Canım babacığım,Bu aralar hatlar mı karıştı, telefonum mu bozuldu bilmiyorum. Yoksa ben mi düşüremiyorum. Artık görüşemiyoruz. Annem sana '' kızın luki'' diyemiyor seni çağıramıyor. Bu yüzderdir bu mektupu sana yazışım.Bu gün tam bir ay oldu sesini duymadığım. Seninle her ay görüşürdük. Her seferinde annem açardı telefonu, sonra sana seslenirdi; kızın luki telefonda. Sen telefonu alıp araya girer, yeter çok konuştunuz der; bana da “na luki nasıIsın kızım“ derdin. Bense luki demene basardım kahkahayı. Hep bal rengi gözlerini hayal ederdim... Hatırlıyor musun? Hani bir gün evimizin bahçesinde yemek yerken, anneme şaka yapmak istemiştin. Üstüne bir bardak su dökmüştün. Annem de kızmış banyodan kovaya dolduğu suyu senin üstüne fırlatmıştı. Bunun altında kalmayan sen bahçe musluğuna hortumu takmış önüne ne gelirse ıslatmaya başlamıştın. Bizler ise mutfağa kaçmıştık. Sen de peşimizden içeriye girmiştin, ne mutfak kalmıştı ne de sofa ıslanmayan. Sonra yine bahçede devam etmişti su şakası öyle ıslanmıştık ki biz çocuklar, köpeğin kulübesine kaçmıştık zavallı köpek te dışarı. Annnem alta kalır mı koşa koşa çıkmıstı birinci kata, mutfaktaki musluğa bir başka hortumu takmıştı, pencereden ıslatmıştı beklemediğin bir anda seni, baştan aşağıya. Ben seni hiç mi hiç özlemedim baba,Yine bir yaz gecesi teyzemin kızları bizde tatil yaparken, gece on ikide yataktan kaldırmıştın, hadi kızlar gezmeye demiş, bizleri arabaya atıp götürmüştün Boğaz’ın Anadolu tarafina. Teyzemi eniştemi yataktan kaldırmıştın, şaşkın bakışları altında sadece bir çay içip, çocuklarını yeterince gördün, hasret giderdin hadi bize eyvallah deyip geri dönmüştük. Hiç bir yerde fazla oturamazdın.Bizleri de böyle bahanelerle Anadolu, Rumeli gezdirirdin. Bak bir de ne geldi aklıma. Ufacıktım çocuktum o zamanlar. Hulohop meşhurdu yuvarlak plastikten bir şey beline takıp döndürüyorsun. Bize de almıştın birer tane. Ben çok sevmistim döndürür dururdum. Yine bir gece yemekten sonra keyfin yerindeydi. Biz hulohoplarımızla sana gösteri yapıyorduk. Hanginiz daha güzel çevirirse beş lira onun demiştin. Ben çevirmek ne kelime her hüneri yaptım tek ayak, tek kol, boyun, hatta hırka çıkarmak. Zavallı ablam sevmezdi hulohopu benim kadar. O gece ben galiptim ablam ise nakavt. Ben seni hiç ama hiç özlemedim baba.Biliyormusun? Bazen bizi çok kızdırırdın çok... Yaz gecelerinde bütün gençler dışarıda kolkola gezererken, sen bize kızmış gibi yapar bizi erkenden teyzemin kızlarıyla birlikte yatağa gönderirdin, biz arkandan atıp tutarken, annemle odamıza haber yollar: kızlara söyle istiyorlarsa sokağa çıksınlar derdin. Istemek ne kelime dünyalar bizim olurdu. Biz de her sefer senin bu oyununa kanardık. Yediğiniz helal derdin giydiğiniz haram. O yüzdendi herhalde turfanda sebze, turfanda meyve tadımlıkta olsa getirirdin. Senin sayende bizim evde aşımız hiç eksik olmazdı...Bütün bu anılar ve daha anlatamadıklarım bir bir gözlerimin önünden geçerken, bilsen yanımda olmanı, ellerimi tutmanı nasıl isterdim...İşte böyle baba, senelerden beri uzaklardan sana geldiğimde gözlerinde gördüğüm pırıltı, ayrılırken içine akıttığın gözyaşları...Ve seninle son karşılaşmamız soğuk bir oda... Bir de var ya, bir de kapının önünde… Ahh! ... Son vedanı yaparken sen. Bendim bu sefer ardından el sallayan. Bendim bu sefer göz yaşlarını içine akıtan. Şimdi, sende anladım ayrılığın acısını. Şimdi, sende anladım ben giderken neler yaşadığını.Yine evimdeyim senden uzakta. Anneme telefona uzanmıyor ellerim. Biliyorum ki artık babam çıkmayacak. Biliyorum ki kimse bana' na luki ' demeyecek. Sahi ben neden ağlıyorum ki baba, halbuki ben seni hiç mi hiç özlemedim. Sadece yüreğimde bir yara… içimi acıtıyor baba.Hakikaten bana neden luki diyordun baba? Sanki aramızdan hiç ayrılmayacaksın gibi gelirdi bana… Sen ulu bir çınardın, sırtımızı dayadığımız. 19.10.2005
543
Yangın Var! Yangın var, bağrım yanık, herkes şaka sanıyor, Yanıyor avuçlarım bir kor gibi yanıyor. Ya... Rabbim neydi bu hal, başa gelenler neydi? Ya ben Cehennem'deyim, ya Cehennem bendeydi, Denizlere atılsam deniz kurtarmaz beni, Ufuklara uzansam ufuk da sarmaz beni.
40
S e v g i deryası İyilik kaplıdır bütün bedenim, Memnuniyet duyar gelen gidenim, Mutluluk uğruna titriyor tenim, Özümden oluşur sevgi deryası.Baktıkca bakarım sevda akarım, Isparta gülüyle misce kokarım, Tanışmak istersen eli sıkarım, Gözümden oluşur sevgi deryası.İltifat sunmayı beceriyorum, Sanatım desteğim yüceliyorum, Gönlüme göreyse geceliyorum, Sözümden oluşur sevgi deryası.Asık suratlardan bende hoşlanmam, Tebessüm saçarım asla dışlanmam, Faydalı oldukca kolay yaşlanmam, Yüzümden oluşur sevgi deryası.Kalbime koyduğum içimde yaşar, Hasretle, özlemle peşimden koşar, Zekiliğim bence sınırlar aşar, Gizimden oluşur sevgi deryası.28-9-2009
79
Adalet Öldü İki ADALET ÖLDÜ İKİ Kilisenin çanı tam beş kez çaldı, Gerici yobazlar, finali aldı. Dikta rejimine, bir seçim kaldı, Başımız sağ olsun, adalet öldü. Sizi gidi sizi solcu dönekler, Karaya boyandı, kırmızı renkler, Yakındır göç başlar yüklendi denkler, Başımız sağ olsun, adalet öldü. Hala başı kumda, gafil aymıyor, Vurguna, kapkaça kafa yormuyor. Vatan parsellendi, rantçı doymuyor. Başımız sağ olsun, adalet öldü. Aydınına düşman edildi millet, Gerçeği bilmiyor, çekiyor zillet, Her gün yığılıyor, çözümsüz bin dert, Başımız sağ olsun, adalet öldü. Uçuruma ramak kaldı be aymaz, Diktatör fakiri, adamdan saymaz. Sonradan görmenin, gözü hiç doymaz, Başımız sağ olsun, adalet öldü. Rızazade, bundan kim ders çıkarta, Bir değil beş değil, binlerce hata, Dilerim bu örnek, bu defa tuta, Başımız sağ olsun, adalet öldü. 24 ARALIK 2014 FAHRİ BULUT RIZAZADEGünün Hikayesi: Adalet Öldü! Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış. Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulur muş. Bir asil öldüğünde iki kez, kralın bir yakını öldüğünde üç kez, kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış. Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş… Ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış. Ahali merak içinde kalıp papaza koşmuş: “Ey papaz efendi, kraldan daha önemli biri var mı ki o ölünce çan beş kez çalınsın…” Papaz yanıt vermiş: “Kraldan daha önemli bir şey var! .. Adalet öldü.”
224
Bak Biraderim Bu İşler Senin bildiğin Gibi Değil nasihat 3 Bak biraderim Dinle Başladı ya müslüman,hristiyan savaşı Diğerleri işin içine girmeye başladımı Diğerleri kimler? Hayaletler biraderim hayaletler,Gölgeler Görünmeyenler arka planda çalışanlar Ver yansın ederler cepleri doldukça Yandan yandan göbek atarlar,darbuka çalarlar Keyiften,ağızlarından salyalar akar kudurmuş köpekler gibi. Bak biraderim bu işler Senin bildiğin gibi değil Osmanlı iki ileri bir geri yaparak İzmir marşına takıldımı girdiği topraklarda Baktı olmadı çekti beyaz bayrağı göndere gelin alın dediler güzel ülkemizi Baktı elden gidiyor ülke bir kaç yiğit başlattılar ülkeyi kurtarma harekatı Zorluklar içinde acılarla,ihanetlerle Hani o arkada duran hayaletler var ya Renkleri benizleri attı Gidiyor paralar elden diye Başladılarmı sakallı amcalar Din elden gidiyor sancılarıyla kelle koparmaya Vurduttularmı garibim ermeniyi,kürdü,çerkezi Cephelerde sipere yatmış yiğitlerin Analarını,babalarını,yavuklusunu Bebekleri süngülere taktırdılarmı acımasızca. O günün savaş şartlarında şavaş teknolijine dayanamıyan yiğitler Telgraflarla büyük komutanlarına geri çekilelim dedilermi İşte burda içinde baş komutanları bir söyle dedi ''Ben sizlere geri çekilmeyi değil ölmeyi emrediyorum'' dedi Biliyormusun biraderim bu sözler kimin? Bilmiyorum biraderim Yuh sana yuh Birde işlere gireceksin yuh Bak biraderim Bu işler senin bildiğin gibi değil dinle biraderim Önce tarihini oku Komutanlık yapanları oku Ne mezunusun biraderim? İlk okul Vah biraderim vah Ben nasıl anlatayım tarihi Biliyorum bir kulağından giriyor Öbür kulağın kaval çalıyor Bak biraderim bu işler senin bildiğin gibi değil
214
Öğrenmek Korku olmazsa cesareti öğrenemezdik Endişe olmazsa sakinliği Sabırsızlık olmazsa sabrı Cimrilik olmazsa cömertliği Kin olmazsa hoşgörüyü Tembellik olmazsa çalışkanlığı Hani sormuşlar bir zata Edebi kimden öğrendin Demiş edepsizden Belki olmasaydı olumsuzlar Kalıcı olmazdı bu duygular Daha sağlam ve kalıcı olur Olumsuzluktan sonra olumlular
44
Mutluluğun Şifresi MUTLULUĞUN ŞİFRESİAilede, mutluluğun sırları Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven. Biri eksik olsa saâdet olmaz Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.Özür dilemeyi kenara atma Sen sen ol ne olur kimseye çatma Kibarlığı, nezâketi… Unutma Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.Çok iş düşer dilim ile elime Sahip olmak gerek elbet belime Mutluluk şifresi şu beş kelime Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.Olur diye sabır ile beklense Bütün işler karşılıklı denklense Fedakârlık, hoşgörü de eklense Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven.Yokları var eden Hz. Allah Kim ki inanmazsa deyiniz yallah Her şeyin özüyse Muhabbetullah Sevgi/saygı/sabır, sadâkat/güven…10/09/’14 Hanifi KARA
78
Sen ölmüyorsun 5 Sen Ölmüyorsun 5Varsın Ege taşısın yüreğini Ak Denize Benin içimde Karadeniz kanar.Sanılmasın ki Ferhat delerken dağları Biz ellerimiz bağlı hareketsiz kalır Biz ölümlerden kendimizi yeniden yaratırız.İkrarım var ben ölmeden Öldüreceğim seni. Önce, sana ait ne varsa Söküp atacağım içimden.Sonra Yavaş ça öldüreceğim sana ait hisleri. Belki başkalarında yaşayacaksın. ama asla kullanamayacaksın beni.Senin adına öldürüldüğünü sandığın insanlara açtım yüreğimi. Katledilen tüm hayatlar adına Seni,söküp aldım Düşüncelerimin içinden.Çaldım seni yokluğun Duvarına hey......... Öldürdüm sonunda bendeki seni, 1983 İzmir Foça /1996/ 2000, Ankara.
83
İncifer ne güzel şey uzaklarda olan bir şairin sözü gibi...ne güzel şey hatırmalak seni...ah ne güzel...öyle düşünerek filan değil hani...birden aklına gelmesi...bir yarayı açıp tekrar kapatmak gibi...ne güzel seni hatırlamak...yemek üstüne sigara içmek gibi birşey...şu işlerin biriktiği bir gün,fakulte önü kalabalık tıklım tıklım...bir çay için paralayacak öğrenciler büfeciyi...işte öyle günlerden biri...ve ben porsuk nehrinin hizasında çayı ele geçirmenin sevinciyle bir sigara yakarken sen çıkıp geliverdin aklıma...memlekete alınacak bir tren bileti var daha.gazeteye de yetişecek haberler...arşivlere kaldırılması gereken miladı dolmuş sevgiler gibi eski gazeteler...ne güzel şey seni hatırlamak...buruk sevinçle...kırık düşüncelerle...herneyse demeyi becerebildiğimden seni düşünmek güzel şeymiş...çok zamanların ağır günlerinin,gar da bir valiz gibi unutulup gidilmesi gibiymiş....ne güzel şeymiş seni düşünmek incili mincili bir ismin kafamda hatırlanması ne güzelmiş...unutmuşken seni düşünmek...okuldan işe götürecek trene bilet bulmam gerek...trende devam ederim bu yazının şarkısına....tren her daim geç kalıyor ne de olsa...27.10.2004-28.10.2004 Eskişehir A.Ü -İzmit Ajans
141
Bir Garip Sağanak Direndi gökyüzü sevişmelerden sonra düşen ter damlalarını seyretti ölümlerden sonra dökülen gözyaşlarını... sevinç çığlıklarını duydu toprağın bağrını açıp yalvarışında düşündü, patladı gökyüzü sevişmelerden geriye kokusu kalıyor terin ölüm diyalektiğin parçası oysa çığlıklarımızdır bizi biz edecek olan aşk evrim geçiriyor ve yitiyor yitiriyor anlamını toprak seyrine ters düşmez hiçbir zaman! ! ! ürktü gökyüzü rant uğruna pazara sürülmüş somut soyut her şey çekildi ve rüzgarın seyrine bıraktı yaşama dair her şeyi! ? ! ?
76
...Post Sanat Döneminin Don Kişot’ları! ...(Düz Yazı) “Söktüğümüz sözcükler Söylememiz gereken Azalıyor günler gibi…” - (Eugène GUILLEVIC) Kültürel birikimden, çevreden, özellikle de doğumundan itibaren oluşturduğu bilinçdışından beslenen şairin yapıtları bu öğelerin zenginleşmesi ya da fakirleşmesiyle doğru orantılı bir biçimde etkilenecektir de. Etkileşim içte ve dışta olmak üzere iki şekilde kendini gösterir; bireysel üretimde ve günümüzde giderek daralan okur kitlesindeki olumsuz yansımalarıyla. Kültürel ortamda kuraklık egemense, örneğin dil fakirleşmişse veya yazın sanatına gösterilen ilgide bir azalma varsa şiirin niteliğinde de kaçınılmaz bir tökezleme olacaktır. Şairin kendini besleyerek şiir damarının kurumasını engellemeye çalışması alınacak önlemlerden sadece biridir. Öte yandan okur kitlesiyle iletişim kurulamıyorsa eğer, bu kez şair işe yaramazlık duygusu ile büyük olasılıkla şiire küsecektir. Başka bir olasılık ise daha kolaycı bir yolun seçilmesi, koşullara boyun eğerek yeni ve sığ okur kitlesinin gereksinimlerini karşılar türde şiirler üretilmesidir. Böylelikle şiirin temelleri dinamitlenmiş olacaktır.O halde büyüteç altına alınması gereken ilk sorun, toplumsal dengelerin bozulmasına paralel olarak şairin dengesinin de bozulma / bozulmama sorunudur. Şair ya evrensel güce karşı mikro-iktidarını sürdürecek, ya da geçerli koşullara uyum sağlayacak. İkinci olasılık söz konusuysa eğer, şair ile şiir ve şair ile okur arasındaki içsel dinamikler yıpranmış, sanat iklimine çıkar hesapları girmiş demektir. Nesnelin özneli ezmesiyle ortaya çıkan ucuz halkçılık (popülizm) tuzağına düşmeyi tarif eden bir durumdur bu. Tüketim toplumunda, pazarcı dengesizlikleri şiiriyle dengelemekle yükümlü olan şair ne yazık ki özdenetimi elinden kaçırmış, zamanla pazarın bir parçasına dönüşmüştür. Kısaca birey, sanat ve toplum arasındaki bağların zedelendiği söylenebilir.Zaman içinde insanın önce doğa ile bağlantısı kopmuştu. Böylece bilinmeyenin doğurduğu imgelem gücünün kaynağı olan mitostan uzaklaşarak kendi yarattığı bir gerçekliğe göç etti. Aydınlanma çağından sonra ve özellikle de modernite ile bu yeni gerçekliğe sırf materyal dünyada değil sanat ortamında da dokunur hale geldi. Post modern dönemde ise, insanın insana ve insanın topluma yabancılaşmasıyla birlikte, ileri teknolojiyi ve bunun doğurduğu yalnızlığı keşfetti. Bir yandan da topluma hızla pompalanmakta olan “kültür endüstrisi”ne (Adorno) bağlı olarak inceliklerden uzaklaştı, farklılıkların, özgünlüğün değerini bilmez oldu. Böylelikle hayal dünyası giderek daraldı. Zihnindeki yaratıcı güç ile dışarıdaki maddeci - yüzeysel - hızlı dünya arasında iletişim ve ilgileşim (korelasyon) kuramaz oldu. Nesnel ile öznel arasındaki çatışma nesnelin egemenliğiyle son buldu. Dönemin toplum mühendisliği projeleri aracılığıyla dayattığı başkalaştırma planları, neo-liberal post modern çağın bireye karşı sürdürdüğü iktidar kavgasından kaynaklanıyordu. Yeryüzü ölçeğinde uygulanan bu kökten tasarım sürecinde, özellikle sanat erbabı üzerindeki olumsuz etkilerin hissedilmesiyle birlikte, büyük balık da küçük balığı yutmaya başladı. Şiirin kurumasının temel nedenlerinden biri budur, çünkü şairi besleyen özsu çekilmiş, şiir iklimi çoraklaşmış, şairin iktidar alanı daralmıştır.“Okur okumuyor, okur anlamıyor” gibi bahanelerle bu dolambacın içinden çıkılabileceği düşünülmemeli. Sonuçlara bakarak sürecin analizinden kaçınmak veya sorunu görmezden gelmek bir bakıma kolaycılığa sığınmaktır. Şiir biter mi? Elbette bitmez. Birileri mutlaka susacak ya da susturulacaktır. Ama onuncu köyü arayan birileri de bildikleri yolda yazmayı sürdürecektir. Şairin öncelikle üzerine gerilen bu çağcıl çadırın altından çıkıp doğaya, duyguya, insana ve yaşama yeniden dokunması, geçerli hegemonyaya karşı dik durması şarttır. Yetkin bilinç ve gelişmiş bir dille olumlu - olumsuz gelişmeleri büyüteç altına alarak izlemesi; onların takipçisi olması; özümseyerek içselleştirmesi; görünmeyeni görmesi; tüm olumsuzluklara karşın daralan ve kısırlaşan şiir alanını genişletme çabasında ısrarcı olması; tüketmeye bağımlı kılınan kitleye karşı üreten kimliğinden ödün vermemesi gerekir.Post modern tüketim toplumunda şiir de meta gibi algılanıp tüketilmekte veya anlaşılamadığı için beğenilmeyen bir ‘mal’ gibi raflarda beklemeye mi bırakılmaktadır? Sorulması gereken ikinci soru budur. Diğer sanat dallarında olduğu gibi şiirin de kiçleşmiş, sentetik imgeler bombardımanı altında ezildiğini fark etmemek kuşkusuz mümkün değil. Fakat sorun buradan kaynaklanmıyor. Şair, sezdiren, duyumsatan, gösteren kişidir. Hitap ettiği kitle ise her dönemde kısıtlıydı. Ancak günümüzde şiir, şairin tüm çabalarına rağmen, duyarlılığı kabuk bağlamış okurun üzerinden, ona nüfuz edemeden akıp gidiyor. Doğru algılanıp kavranamıyor. Özetle, şiire rağbet eden kitle gün geçtikçe daralıyor. Bu ince sanat dalına karşı taşlaşan ve giderek duyarsızlaşan okur sayısı artıyor. Görülüyor ki sistem verimli toprağı süpürmektedir. Geride yalnızca taş kalıyor.Toprak suyu emer ama taş emmez. Erozyona uğrayan okur kitlesini yeniden yapılandırmak, duyarlı hale getirmek bütünüyle şairin elinde değildir. Buna gücü yetmez çünkü. Turgut Uyar’ın da vurguladığı gibi şiir de, insan da çıkmazdadır. Ve üstelik “şiirin çıkmazı insanın çıkmazına, toplumun çıkmazına sıkı sıkıya bağlıdır” (Korkulu Ustalık, YKY 2009) . Ancak yine de, metalaştırılmış dünyaya saf şiiri ulaştırmaya çalışmak, topluca verilen savaşların yanı sıra kişisel platformda da çabalarını sürdürmek, kentsoylu post-modernitenin egemen olduğu günümüzde doğa – dil – yaşam ile kurulan bağları güçlendirmek şairin temel görevidir. Sözcükleri özgürleştirmekle yükümlü olan şair artık dayatılan değerler dizisini, dolaşımdan kalkmaya yüz tutmuş eski ama değerli olanlar ile değiştirmek, diğer bir deyişle yeni paradigmalar oluşturmakla da yükümlü kılınmıştır.Ama nasıl? Bireysel çabalar büyük olasılıkla yeterli olmayacaktır. İktidara başkaldırmak, şairin muhalif tutumunu koruduğu, farkındalık çıtasını yüksekte tuttuğu anlamına gelir. Ayrıca yaptığı işin bir gereğidir de. Bununla beraber gerçekliğe ulaşmak için kendine biçtiği elbise geçerli koşullar altında ya dar gelecek, ya da üzerinden kaçacaktır. Çünkü şair çağlar boyunca küçük ölçekli iktidarlarla mücadele etmişti. Günümüzde ise makro iktidar olarak tanımlanabilecek küresel ve tek bir iktidarla boğuşmak zorunda. O halde sistemin dinamikleri içinde öğütülmeye şiddetle karşı çıkarken yardıma gereksinimi olacaktır. Bir yandan da bilinçdışı ile var olan bağların toplumsal ölçekte yeni baştan kurulma sorunu irdelenmeli ve nesnelleşmemiş birey - özneye tekrar ulaşılması sağlanmalıdır ki şaire gereksinim duyduğu zemin hazırlanabilsin. Farklı bir deyişle, çözüm ‘gösterge’ çizelgeleri ile bireysel ve kültürel düzen simgelerinin yeniden yapılandırılmasındadır. Burada geniş ölçekli, çözümlenmesi vakit alan ve şairi aşan bir sorundan söz ediyoruz. Okuru gerçek anlamda okur kılmak bir toplumsal sorumluluk projesidir. Eğitimle, kültür - sanat hizmetiyle, hepsinden önemlisi gelişmiş bilinç ve kararlılıkla duruma el atacak yönetimler şairin işini kolaylaştıracaktır. Kısacası şairin desteğe ihtiyacı var denilebilir.Şimdi soruna daha geniş bir pencereden bakalım.Sesli-sessiz, imdat çığlıklarını yükselten şairin işi zor, bunu biliyoruz. Şairin işi zor da, yazarın, ressamın, bestecinin, yorumcunun, heykeltıraşın, tiyatrocunun, genelde sanatçının işi kolay mı? Yeni Dünya Düzeni’nce yapay bir sanatın, özetle sanatsız bir dönemin altyapısının kurulduğu, gerçek sanatı besleyen ana damarların kesildiği, ona ‘kötü çocuk’ muamelesi yapıldığı, sanatsal estetiğin ayaklar altına alınıp sıradanlaştırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Post sanat dönemi de denilebilir buna. Etkinliklerine son veren yayımcılar, birbiri ardına kapanan sanat dergileri, kapısına kilit vurulan atölyeler, sistem yazarlarına dönüşmeye zorlanan kalem ustaları, perdelerini indirmek zorunda kalan tiyatro ve konser salonları, küresel otorite tarafından temelleri atılan post sanat döneminin önceden kurgulanmış sonuçları ve somut göstergeleridir. Oyunun mağdurları ise yel değirmenleri ile dövüştüğünü bilerek ya da bilmeyerek küresel iktidara kılıç sallayan Don Kişot’lar, yani gerçek sanatçılardır.Bu durumun ne kadarını görüyor, ne kadarını doğru tanımlıyoruz? Sorun göründüğü kadar basit algılanmamalı, çünkü yaşamın ekonomiyle uzaktan yakından ilgisi bulunan, toplumun gidişatını etkileyebilecek bütün elemanları çağcıl bu düzende yeniden tanımlanmakta; kısacası toplumlar yeniden kurgulanmaktadır. On yıllar boyunca sürüp giden kimliksizleştirme operasyonundan sonra, küresel yönetimin beklentileri doğrultusunda, birbirinin benzeri, itaatkâr, sorgulamayan ama daima kabullenen yeni kimliklerin yaratılma süreci başlamıştır. Sistemin mantığı, yeryüzü ölçeğinde yıkma ve yeniden yapılandırma taktikleri üzerine kurulmuştur. Sanatın kiçleştirilmesinde, sanatçıya üvey evlat muamelesi yapılmasında bu gerçeğin payı büyüktür. Hesapları altüst eden parametre ise sanatçının – özellikle de şairin - doğası itibariyle bu şablona uymuyor olması. O ki, bir Don Kişot olarak algılansa bile, arayışlarını sürdürecektir. Çözüm, bilinçli ve kararlı yönetimlerde demiştik. Ancak günümüzde kabuk değiştiren yönetimlerin, başka bir deyişle gücünü yönetişimsel stratejilerden (“Governance – İçinden Yönetim” – Foucault) alan odakların sanatçıya el uzatması mümkün müdür? Yanıt olumsuz! Çünkü kurulan sistem ilk baştan kendini korumaya koşullandırılmıştır.O halde çözüm nerede? Belki de “dinleyici, izleyici salonları neden boş bırakıyor, neden dergi-kitap-resim almıyor, neden şiir okumuyor? ” demek ve ağaca bakarken ormanı gözden kaçırmak yerine taşlaşan ruhların üzerine taze toprak atarak, bireysel çabaların yetersiz kaldığı yerde topluca hareket ederek ve “çözüm nerede” sorusunu sıkça sorarak başlamalı işe. Sessiz kalmaktan ve çözümsüzlüğe tutsak olmaktan iyidir sorgulamak. Aksi halde yakın bir gelecekte naylon kimliklere bürünüp kitleleri manipüle eden, onları kuşatan küresel operasyonun ürettiği sıradan elemanlara dönüşmek işten bile değil. Yardım arayışlarına ‘evet’; isyan çığlıklarına ‘evet’ ama sorgusuz sualsiz boyun eğmeye ‘hayır’ diyerek atmalı ilk adımı. Sanat sonrası (post sanat) dönemini başarısız kılmak, bu evreyi sanatın postunu deldirmeden atlatmak için küçük sorunlara odaklanmak yerine el ele vererek, uzun vadeli ve büyük düşünerek koyulmalı işe.Henüz sökemediğimiz sözcükleri sökerek, eksilen günlere aldırmaksızın, azalan sözcükleri çoğaltarak belki de…(HAYAL Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2010, Sayı 35, Sayfa 72) ('BİR TUTAM TUZ', Hayal Yayınları, Ekim 2010, Sayfa 127)
1,328
Sahipsiz Bilye Şu an çocuk aklımla sorsalar: "Söyle ne isterdin şimdi? " diye Bir seni isterdim deli fişek oyun arkadaşı Bir de, birinde gökyüzü birinde deniz olan iki sahipsiz mavi bilye...S.Güler-10.4.2016
31
Bana benden daha Bana benden daha düşman olamaz, akledip düşünemezsem, Bana benden daha dostta olamaz, düşünmeye üşenmezsem. İnsandan gayrı var mıdır düşünen,var diyen parmak kaldırsın, Biliyorum ki insan yaratıldım,yazık olur eğer bilmezsem.SİNAN KARAKAŞ
33
Ben Senin Gözlerini Sevdim Bir güzellik doğuyor yüreğimden Ben senin güzel gözlerini sevdim. İstanbul’u sever gibi ben seni sevdim Ben senin deniz gözlerini sevdimİstemem kimse okumasın şiirlerimi Ben senin şiir gözlerini sevdim Şairlik başka şey,şiir yazmak başka Ben senin gülen gözlerini sevdimŞair sensin,yazar sen,ben sensiz bir hiçim Ben senin şiir yazdıran gözlerini sevdim Kağıtlara neler yazıp yırtıp attım ki Ben senin şiir okuyan gözlerini sevdimDağlansın biçare yüreğim hasretinden Ben senin ateş gözlerini sevdim Ben aşkın sonbahar mevsimindeyim Ben senin bahar gözlerini sevdimSevda bahçeme ektiğim güzel çiçeğim Ben senin çiçek gözlerini sevdim Bakmaya doyamadığım manzara gibisin Ben senin yeşil gözlerini sevdim. 06.03.2015
101
Mutluluk Ara sıra uğrar geçer yanımdan Aklımı başımdan alır mutluluk Sıralı dertlerim bezdim canımdan Gülmedi yüzüme birkez mutluluk.Bazançiçek açtı kışta boranda Boş geçti yıllarım hele bir sayda Bahara ermişken dertler ardarda Başıma ne işler açtı mutluluk.Namertle nasibin düşerse yola Çekersin çileyi uğurlar ola Yüklemiş göçünü gider kolkola Sırıtır yüzüme bakmaz mutluluk.Ölmezsin gülbenzin sararır solar Dert hicran ile gönüller dolar Herdem saçlarını yolar ha yolar Yerden yere vurur gider mutluluk.Bazan değirmenin döner tersine Taşır sevdaları döker bendine Gürül gürül akar gider kendine Oyalar bir vakit seni mutluluk.Yılışır bir zaman kalır elinde Hüseyin herzaman kendi halinde Kapımı çalarsan günün birinde Geç kaldın istemem gelme mutluluk.Bedri Hüseyin Çiftçi
105
Ketum Gecelerim Alâyiş yürüyüşünde titrek benlik Sahibini arayan kimlik kepenk kapatmış Bir muamma asansörü ki Vaveylâsı dikişli dairelerde saklı Bir mendil avuçlaması üstünü örten Kıpırtısız vazoda yalancı çiçekler Güzelliğin yalanını söylemede Fire veriyorlar bahar asfaltında Hava kararmışken kar bûsesinde Az önce çıkmıştım bu merdiveni Dalım koparılmamışken sessiz kamburunda Köpükler rahatsız ediyor cildimi Sabun gönüller çit çit göç etmişken.. Berzahımda bir göz misafir Mâzime komşu ve bana Bir cezve çıkartıyorum hayretimle Niçin bu kadar bekledim diye Bir sahve yaşamaksa rüyamda Uyandım bana bakan gözle Suğra parkelerde yürümek Bir vuslat parkında park etmek Süfli merakın cidarı yırtılır Ziyâsı ertelenmeyen abrel akşamında Alîz eşiğim kat çıkmada Yükselmede ibrişim helecanım Âmâk kuyumda yürümek bin hayat İnsan anlar endâzeyi bağlayanı Bir yumurta kabuğunda seyahat Kuluçkası kâinata yaslanan Nirengi hazzın betimi böyle meçhul Budur misafir sessizce giden Hangisi ben gitmiyorum dedi! Mevtin sütunları bayrak örmüşken Rengini içime akıttığım ey! Anka işlemeli tabutumda kıpırdanan Bir mermer serhaddi,beni gönderen. Gürsel ÇOPUR
153
Gülücüğüyle Gözlerinden Salmıştır çok uzaktadır sevgilisinden öte sokak ortası gözlerine dalmıştırölmeye gider dudağında sözü söz mavi yanıyla gözlerinde kalmıştırhep ayaktadır suskunluğundan tuta tatil ertesi gözlerini almıştırgülmeye gider göz yaşında özü öz gülücüğüyle gözlerinden salmıştır100210-5denizli
34
Kemal Atatürk Karanlığı yırtacak,'Ata Güneş' Anadolu,laikçe haykıracak Yakındır doğması,doğacak güneş Kemal Atatürk,topraktaki güneşİçli dışlı olmuş,hain ile düşman Mutlaka,mutlaktır olması pişman Kurtaramaz, çok güvendiği şişman Kemal Atatürk,topraktaki güneş
27
Yeni Güne Merhaba Sabah üzerimde gecenin siyahı Odamda ışık olarak ise gecenin karanlığı vardı. Sonra bi ışık düştü üzerime Bana kalk artık at üstündeki gecenin siyahınıSöndür yüreğindeki geçmişin yangınlarını Bir daha yakma geçmişin ateşini Güzel bir gün seni bekliyor kalk Sonra onu gördüm önce rüya sandım.Sonra baktım ki rüya değil gerçekmiş Karşımdaki gerçek bi melek ve bana gülümsüyordu. Bana güzel sesiyle bi şiir okudu Bana yaşamı yeniden sevdirdi.Herşey için sağol beyaz meleğim.
72
Dünden Bügüne zaman su gibi akıp gidiyor gençlik elden yavaş yavaş gidiyor yaşanmış aşklar mazi oluyor yaşamak çok güzel unutmak zor neler geldi geçti dünden bugune tek hatıra kaldı eski resimler onlarda saklı tozlu albümde yaşamak çok güzel unutmak zor ne zaman akla gelse eski günler yüreğimi bir alev sarar derinden yaşım ne kadar ihtiyar gözükse bile yaşamak çok güzel unutmak zor gidiyor neler geldi geçti dünden bugune tek hatıra kaldı eski resimler onlarda saklı tozlu albümde yaşamak çok güzel unutmak zor
82
Dünya Nereye Gider Kirli bir kanla sulanmış şehirlerin sokakları. Dünya, bir yere gitmez. Giden hep insanlar olur.Dünya nereye gider? Dünya, bir yere gitmez. Koşan insanlardır, Araf’ta kalmışcasına panik, çığlık çığlığa Koşan insanlardır.Dünya nereye gider? Dünya hep aynı yörüngededir, Gelip ve gidenler hep insanlardır. Biri diğerinin üstüne basarak. Çarpıp kaçarak, kıyamet kopmuşcasına feryat figan.Dünya nereye gider? Aslında Dünya bir yere gitmez. Üstünde olsalar da, onu sırtına alıp taşıyan insanlar.Dünya savaşmayı bilmez; Onun üstünde savaşan insanlar. Dünyanın gözyaşı yoktur. Ağlayan ve ağlatan insanlar. Dünyanın kanı yoktur, Yaralayan ve yaralanan insanlar.Dünya bir yere gitmez, O evrenin duruş biçimidir. İnsan nereye gider? İnsanlar sorulan soruların cevap biçimidir.
103
Adalet İstiyorum Dilenmiyorum, adalet istiyorum Nevrotik duygularımdan arınmış, Peteğimden süzülmüş altın sarısı balımsın Yorgun bedenim kış uykusuna yatmadan Göğün dilinde bedenim, bedenimin dilinde aşk, İstiyorsan yorgunluğuma çare, Parçalamak istemiyorsan yüreğimi, Adalet istiyorum Ay ışığının yer yüzüyle dansıydı Gül kokulu gecelerde ay ışığı Yarasalar görünmedi bu gece, senin gibi Bedenimi saran azgın şehvete Teslim oldu tüm benliğim, Adalet istiyorum. Çıkmak istiyorsan hayatımdan, bir kaçak gibi Şu gülüş, şu sevecenlik, şu gizem Tutkularımın esiri oldum dirhem, dirhem, Toz bulutları kabardı coşkularımda, Tabu yapılmak mı istiyorsun Canındaki bir canansa, Adalet istiyorum.
88
Köpek ve Çevre temizliği (düz yazı) Şehirlerde, evde lüksten başka bir kıymeti olmayan fakat köyde ve kırda, bekçilik, avcılık, çobancılık gibi işlerde bir yardımı olan köpeği uzaktan seyretmek suretiyle bakmak yerinde bir harekettir. Eski örf ve adetlerimizde köpeğe el süren insanların ellerini yıkamağa mecbur tutulmaları, bir çok an’a neler arasında bir görenektir. Köpekte meşhur olan kuduz hastalığı insandan insana geçmesine, köpekler ve köpek besleyenler sebep oluyor. Kuduza yakalanmakta ve kuduz vermekte köpek başta geliyor. Onun dilinde, bir çok hastalıkların gözle görülemeyecek kadar ufak ve çok olduğundan köpeklerden kaçınmamız emrediliyor. Muteber hadis kaynaklarında yer alan rivayetler şöyledir. * Ebû Hüreyre r.a’ den rivâyete göre, Rasûlüllah s.a.v şöyle buyurdu: “Birinizin kabından köpek su içerse o kabı yedi sefer yıkasın.” Tirmizî; Müslim, * Ebû Hüreyre r.a. şöyle diyor: Rasulullah s.a.v. şöyle buyurdu: “Birinizin kabına köpek ağzını sokarsa onu yedi sefer yıkasın.” Tirmizî; Müslim. * Ebû Hüreyre r.a.’den rivâyete göre, Rasûlüllah s.a.v. şöyle buyurdu: “Birinizin kabına köpek ağzını sokarsa o kaptaki suyu döksün ve o kabı yedi sefer yıkasın.”Ebû Davud, Müslim. * Abdullah b. Muğaffel r.a.’den rivâyete göre, Rasûlüllah s.a.v. “…Köpek bir kaba ağzını sokarsa, onu yedi defa yıkayın sekizinci de ise toprakla ovun.” Ebû Davud, Müslim.* Bir diğer rivayet ise: ’’Birinizin kabından bir köpek su içerse, o kabı biri toprak ve su ile karışık olmak üzere yedi defa yıkasın.’’ Müslim. Onları köpek mevkiinde tutmayan, evlat yerine sevmeye çalışan bazı insanlar darılmasınlar. Ben köpeğimi dışarı çıkarmıyorum, başka hayvanlarla temasta ettirmiyorum, köpeğim temizdir, hastalığı yoktur gibi sözleri sık sık tekrar ederler. Köpeklerde kuduz hastalığı, azgın ve sakin olmak üzere iki şekilde baş gösterir. Belirtileri ise: - Adeti değilken ısırmak veya hararetle yalamak arzusu. - Sesin değişmesi, evvela boğuk şekilde bağırır sonra adetâ uluma haline geçer. Uzunca bir sesle sona erer. - Bakarsanız köpek ne bulsa yemeğe yutmaya koyulur. - Yabancı biri gelmiş gibi bulunduğu yerde havlamalar. - Çene felcinden hayvan havlamamakta olduğundan bu şekilde kuduzun adına sessiz kuduz diyenler çoktur. - Bir çok köpek besleyen insanlar hayvancağızın boğazında bir şey kalmış sanarak almaya uğraşırlar. Canı yanmazsa hayvan ısırmaz. Fakat salyasını bulaştırmakla sahiplerine farkında olmadan her hastalığı verebilir. Bu işin şakası yok şu bir gerçek ki, hastalığın sonu, ya bütün vücuda yayılmasından veya ani bir kalp felcinden ölümle neticelenir. İbn Ömer r.a. Allah’ın Rasülü s.a.v. şöyle buyurmuşlar: * 'Her kim koyun köpeği yahut av köpeği haricinde bir köpek edinirse, o kimsenin her gün işlediği iyi işlerin sevabından iki kırat eksilir.' Sahih-i Müslim. Bir diğer rivayette ise: * 'Her kim av köpeği, koyun köpeği veya bekçi köpeği haricinde bir köpek beslerse her gün onun sevabından iki kırat eksilir.' Ebu Hureyre, r.a, Sahih-i Müslim. Sufyan b. Ebu Zuheyr r.a. dan: Hz. Peygamber' s.a.v.den şöyle buyurduğunu işitmiştir:* 'Bir kimse ne ekin, ne de hayvan bekçiliğine yarayan bir köpek edinirse onun amellerinin sevabından her gün bir kırat eksilir.'Sahih-i Müslim. Kırat nedir? Lügatte beş arpa ağırlığı veya bir şeyin yirmi dörtte biri gibi ma'nâlara gelir. Burada kesin bir miktar aramak gerekmez, 'Allah'ın bildiği bir miktar' olarak anlamanın uygun olacağı belirtilmiştir.Yani köpek besleyen bir kimsenin her gün sevabından bir cüzü eksilecektir. Bu eksilmenin sebebi, 'meleklerin köpeğin olduğu yere girmemesi' ile izah edilmiştir. Bazı âlimler: 'Köpek başkalarını rahatsız ettiği için' demiştir. köpeğin necaset yemesi, pis koku yayması, bazılarının şeytan olması, kaplara ağzını sokması gibi başka sebepler de zikredilmiştir. Korunma ve avlanma gibi bir ihtiyaç bulunmadan evlerde köpek beslemek İslâm’da men edilmiştir. Hadisler gayet açık. köpek beslemeyi birkaç istisna dışında yasaklamaktadır. Bu istisnalar koyun köpeği, av köpeği ve ekin köpeğidir. Rızkının, sevaplarının ve bereketinin azalmasını isteyenlere bir sözümüz yok, Allah’ın Resulü s.a.v. azalır buyuruyor yukarıda hadisler gayet net. Köpek evde beslenmez. Sonra köpeğe ihtiyaç varsa beslenir. Av için, bahçe veya sürüyü korumak gibi zaruri ihtiyaçlar dışında köpek beslemenin uygun olmadığı, birçok sevapları yok edeceği hadis-i şerifte bildirilmiştir. Ayrıca bu köpek türleri, evin içine sokulamaz. Ayrı yeri veya kulübesi olur. Köpek bulunan eve, odaya, rahmet melekleri girmez. İbn-i Ömer r.a. anlatıyor: * ’’ Cibril, Resûlullah s.a.v.’a Falan saatte geleceğine dair söz vermişti. Fakat gecikti. Bu yüzden Peygamberimiz’in canı sıkıldı da evden dışarı çıktı. Yolda Cibril, Efendimizi karşıladı. Resûlullah’ın şikâyeti üzerine: “Biz, köpek ve resim olan eve girmeyiz” buyurdu.’’ S. Buhari. Hz. Aişe r.anha anlatıyor: * ’’ Cibril, belli bir saatte geleceğine dair Peygamberimizle kararlaşmıştı. Fakat belirtilen an gelmişti. Cebrail ise Efendimize gelmemişti. Hz. Aişe der ki: “Peygamerimiz’in elinde bir asa vardı. Elindeki asayı atarak: “Allah c.c. da, elçileri de sözünden caymaz” dedi. Sonra etrafına bir göz atınca bir de ne görsün! Sedirin altında bir köpek yavrusu, (duruyor) . Bunun üzerine “Bu köpek (buraya) ne zaman girdi? ” buyurdu. Ben de: “Vallahi bilmiyorum” dedim. Emri üzerine köpek çıkarıldı. Hemen peşinden Cibril geldi. Resûlullah: “Sen bana söz verdin. Senin için burda oturup bekledim ama gelmedin” buyurdu. Cibril: “Evinin içindeki köpek gelmeme engel oldu. Çünkü biz (melekler) içinde köpek ve resim bulunan eve girmeyiz” Cevabını verdi.’’ S.Müslim. Ebu Davud. ‘’Zamanımızda köpek beslemenin çevre kirliliğinden, insanları meşgul ederek zamanlarını öldürmeye, insanların insanlarla olan beşerî münasebetlerini azaltmaya varıncaya kadar saymakla bitmeyen yeni mahzurları ortaya çıkmıştır. Resûlullah s.a.v. İslâm diyarlarının böyle bir musibetle karşılaşacağını önceden görerek, bu meseleye ayrı bir ehemmiyet atfetmiş, Resûlullah' koyduğu bu yasakla köpek besleme işini müstakillen ele alıp uyarmış ve yasaklamanın fiilî örneğini vermiştir. Bilhassa sosyetik muhitlerde olmak üzere Batı'ya özenti şeklinde köpek besleme merakı memleketimizde yaygınlık kazanma vetîresine girmiştir. Öyle ise, her Müslüman bu konuda sağlıklı bir bilgi ve net bir kanaat sahibi olmalıdır. Fazla teferruata girmeden şunu da ilave edeceğiz: Hz. Peygamber s.a.v. köpeğin necisliği hususunda da ısrar eder. Öyle ki, köpeğin herhangi bir kaba değmesi halinde, kabın yedi ayrı su ile iyice yıkanıp, sonunda da toprakla ovulmadan temiz addedilemeyeceğini belirtir. Buradan hareket eden fakihler köpeğin salyasından, herhangi bir kuyuya tek damla dahi düşecek olsa kuyunun pis addedilmesi gerektiği, binaenaleyh bu kuyunun kullanılabilmesi için, suyunun tamamen boşaltılması icab ettiği hükmünü getirirler. Köpekten uzak durulmasının ehemmiyetini tebârüz ettirmek için, Resûlullah, köpeğin bulunduğu eve rahmet meleklerinin girmeyeceğini de belirtmiştir. Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre, Resûlullah'tan habersiz eve giren köpek sebebiyle vahiy kesilmiş, bilâhare Cebrâil aleyhisselâm, 'Evinde köpek var, köpek bulunan eve giremem' diye açıklamıştır. Bu gün zevk için köpek besleme geleneğini yürüten Avrupalılar, bilhassa büyük şehirlerde, köpek pisliği yüzünden ciddî şekilde rahatsızdırlar. Köpek besleme âdetinin bulunmadığı bir Doğulu turist, bir Batı merkezine geldiği zaman en ziyâde köpek pisliğinden mutazarrır olur ve ilk dikkatini çeken şeylerden biri bu olur. Nitekim bir gazete haberi, Batılı mühim merkezlerden biri olan Paris'in kaldırımlarına, köpeklerin günde 20 ton pislik bıraktığını, bunu temizletmek için, belediyenin yılda 20 milyon frank (680 milyon Türk lirası) para harcadığını yazıyor…..? Bir başka deyişle, günün birinde bu moda, Doğunun büyük şehirlerinde de (meselâ İstanbul veya Ankara'da) aynı ölçüde yaygınlaşsa, buralar acaba ne hâle gelir? ’’ * Kebşe r.a., Allah Resûlü s.a.v. buyurdu: 'Kedi pis değildir, çünkü dişi olsun erkek olsun o, evinizde gezinen hayvanlardandır.'Tirmizî, Müslim. Kediye gelince, kedi beslemek caizdir. Ancak bugünkü apartman hayatında zor olur. Çişini, kakasını yapacak yer arar. Kum torbası olsa da, biraz zordur. Bazı kediler çişi gelince, dışarı gidebiliyor. Kedinin tüyleri eve hatta yemeklere dökülebilir. Yıkamak temizlemek gerekir. İtinalı bir şekilde bakmak gerekir. Köy evlerinde fare olurdu, kedi beslenirdi. Beton apartmanlarda farenin rahatça yaşaması zor. Kedi pis değildir. Gezdiği yerlerde namaz kılınır. Sahabeden bir hanım anlatır: Abdest alması için bir kaba su koymuştum. Kedi gelip bu kaptan su içince dayım Ebu Katade biraz daha su içmesi için, kabı kedinin önüne uzattı. Benim hayretle baktığımı görünce, dedi ki: Niye hayret ettin? Resulullah efendimiz buyurdu ki: * ’’Kedi etrafınızda dolaşır, necis (pis) değildir.’’ Tirmizi. Anlaşılmıştır ki, köpekten insana geçebilecek bazı hastalıklar var. üzerinde hassasiyetle durulması gereken bu mes’ele, köpekte ve insanda müşterek bazı hastalıkların bulunabileceğine dikkati çekmesi açısından ve hem köpekte, hem insanda hastalık yapan müşterek virüs ve mikropların her iki bünyede de yaşayabildiğini tembih bakımından dikkate şayândır. Bu konuda, ilmî mecmualarda dünya kadar yazı çıkmıştır. Bugün, köpeğin tenyasının insana nasıl geçtiğini ve insanda teşekkül eden bazı kistlere köpeğin kaynaklık ettiğini ve köpek dışkılarının gömülmesi lâzım geldiğini artık bilmeyen mi var? Hakikat bu iken, bu hadîsi şeriflerin ravilerine dar akıllarıyla sataşan ve ilişenler olmuştur, müsteşrikler ve onların İslâm dünyasındaki takipçileri.. Gerçek hakikati bu hadisi şerifler ortaya koymuştur. Acaba bu iddialarında direnenler hicap duymayacaklar mı? Cenab-ı Hak, Haşır suresinin 7. ayetinde şöyle buyuruyor: ‘’ Peygamber size ne emretti ise onu (kabul ederek amel edin) alın. Size neyi yasak etti ise, ondanda (Peygambere muhalefet etmeyin) sakının.’’Allahın dünyada iken razı olduğu sahabeler hakkında ileri geri konuşmak onlara fayda sağlamayacak. İslamiyet’in evrensel mesajını tebliğ eden Hz. Muhammed s.a.v. buyrukları Müminlerin engin gönüllerinde yaşıyacak. İnsan neye, niçin inandığını ve hangi amaca yönelik yaratıldığını bilmedikçe kendini tanımamış olacak, kendini tanımadıkça da yüce yaratanını tanıma şansına erişemeyecek.Kaynaklar …………… Kuran-ı Kerim.. Muteber Hadis Kaynakları.. Dinimiz İslam…, İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi.Lessines/ 1989
1,419
Gençlik nerdesin GENÇLİK NERDESİNGözlerim yoruldu, yola bakmaktan Bekliyorum seni, gençlik nerdesin Artık geçmez oldun, bizim soksktan Özlüyorum seni, gençlik nerdesinGitmez sandım seni, uçupta gittin Bir gece bir gündüz, kaybolup yittin Göz açıp kapattım, anında bittin Arıyorum seni, gençlik nerdesinDermanım kalmadı, tutmaz dizlerim Bir metre ırağı, görmez gözlerim Tenekeye benzer, artık sözlerim İstiyorum seni, gençlik nerdesinAlınıp satılan, pazarın var mı Kaçırmadan elde, tutanın var mı Kadir kıymetini, bilenin var mı Gözlüyorum seni, gençlik nerdesinTakvim yaprağının, geldik sonuna Ağlamak sızlamak, artık boşuna Bir ömür fedadır, senin yoluna Soruyorum seni, gençlik nerdesinKıymetin bilmedim, özür dilerim Bir daha gelirsen, yine beklerim Akıllandım şimdi, yemin ederim Öpüyorum seni,gençlik nerdesin
104
Kışlanın Ardında kışlanın ardında bir ince türkü yazan:el okuyan:dil gönderen:bilkışlanın ardında bir nazlı gelin seven:gönül deren:gönül yaran:gönülkışlanın ardında bir garip ana bekleyen:sabır gözleyen:kahır kahreden:kabirkışlanın ardında bir damla gözyaşı döken:bilir çeken:bilir bilen:bilirkışlanın ardında bir yetim yavru ağlar:mehmet çağlar:mehmet dağlar:mehmetkışlanın ardında bir güzel ülke koşar:türkiye coşar:türkiye yaşar:türkiyetam bağımsız türkiye....
47
Boşaldı gibi dünya Boşaldı gibi dünyaİçimin sarayındayım Her gece Boşaldı gibi dünya Her gece Çağırdım seccademi çağırdım güneşimi...Her gece Gönlüme derim Arama başka dal Kon bu dala Seccademde yüzdü alnımŞimdi gece Sessizlik ölüm gibi Sensizlik ölüm gibi... Gel seccadem Gül seccadem... Çağırdım güneşimi seccademi...Kesilince sokakların sesi Sükut şöyle der gönle: Seherlerin sofrasına bağdaş kur Rahlelerin balına çal kaşığı Gel seccadem Gül seccadem Çağırdım şefkati seccademde şefkat her gece...Her gece Aşk çağırır ve der: Bu vaktin toprağı verimli Dilinde dualar olsun Işık ışık tohumlar ek Göz yaşıyla sula Bir damla ışık için koyul yola Şimdi gece Şimdi sensin güneş Gül seccadem Her gece Seccadem yar banaŞimdi gece Gözler oldu kör Gönlüme dolmalı ışık Zaman bal sofrası olsun Gül seccadem .
119
bir-turkiye-istiyorum BİR TÜRKİYE İSTİYORUMGeçmişiyle övünen Geleceğine güvenen Milletiyle sevilen Bir Türkiye istiyorumEzanı her gün okunan Bayrağı da dalgalanan İnsanları kardeş olan Bir Türkiye istiyorumKaralarda denizlerde Yeryüzünde gökyüzünde Barış için uğraş veren Bir Türkiye istiyorumDinine sahip çıkan Kuranına sarılan Toprağında barınan Bir Türkiye istiyorumKavgaları gülünç gören Adaletli hüküm veren Kardeş kavgasına son diyen Bir Türkiye istiyorumKılıcı kınına koyan Sınırına razı olan Komşusuna güven veren Bir Türkiye istiyorumİLYAS ŞENER. 1999-12-
68
Tanrısal ilişkiler Sevdim yağız atların koşularını... Parlayan tüylerinden okşadım. Büyüdüklerinde... Yerinde duramayışlarını sevdim. Ve öptüm, Rüzgara karşı duran, dimdik yelelerinden...Ölümsüz sevdalar taşıyorlardı yüreklerinde. Ey sadakatin altın temsilcileri. İtaatlarınızı yineleyin ve yenileyin. Diyen haykırışlarını dinledim. Biri diğerine,diğeri öbürüne.. Yeminler veriyorlardı.. Buğulu nefesleriyle.. Ve solukları karışıyordu birbirlerine.. Ölüm üstüne,yar üstüne,En büyük Tanrıları üstüne...ve sonra.... Ne oldu da bu yağız atlara ki... Allah lafzını diyemez oldum.. Azamatinden,sevgisinden,yaratıcılığından, Celalinden,cemalinden korktuğum kadar... Korkmaz oldum hiç bir şeyden..Yunan tanrılarının bolluğundan haberim vardı da... Yüreklerimizde ki Tanrıların çokluğunu bilemedim. Mabedler yapmışlardı kendilerine umarsız... Birbirlerini çoğaltıyorlardı. Birbirlerinden çıkıyorlardı. Birbirlerini kutsuyorlardı Birbirlerini yiyorlardı... Domuzlar gibi tüketiyorlardı... Üremeye vakitleri kalmamıştı.. Hazlar duyuyorlardı.. sevgisiz.. yarensiz... yarsız... Napolyon üç kere tekrarladı... diyordu biri... Bizim Tanrımız en büyük... Kar blançosu değil miydi taptıklarımız. Biri kendini futbol sahalarında unutmuştu. Tükürüyordu Tanrılarına diğerlerinin...Ben se seni buldum ey sevgili... En büyük Tanrıya giden yolda, Önünde diz çökmeye geldim. Ellerinden öpmeye geldim. Zehir dişlerimi söküp attım bedenimden... Kirli rüyalarımdan kovdum seni. Cennetin en kuytu köşesinde. Seninle sevişmeye geldim... Mehmet DALKANAT
163
Kravat Eski bir kravatım vardı Hani bilirsin Sen almıştın ya İlk evlilik yıldönümünde Ve ilk çocuğumuzun yaş gününde Kapımızı çalan Bir yaşlı kadına Hediye etmiştin hani Onu hatırladım bugün Mevsimin ilk yağmur damlasını seyrederken Sonra vitrindeki aynada Kendimi gördüm Karvatım.. O ilk aldığın ki kadar Yeni ve güzeldi Ama ben.. O ilk aldığın kravatı Taktığım gün ki kadar Genç değildim artık
61
Burası Antep Burası Antep,Kefen bayraklı kale! Şunu iyi bilsin bütün kefere Ölmedi Şahinler,Karayılanlar,Kamiller Anlayamazsınız siz onlar diridirler.Bu bayrak dalgalandıkça Antep kalesinde Benim nabzım atacak kalbim çarpacak Al bayrağım Kanım, hilalim,yıldızım Sendedir inancım,sendedir rehberim Senin olmadığın dünyayı neylerim Uğruna helal olsun Neyim varsa her şeyim İnmesin bu kaleden bu bayrak Budur yaratandan en büyük dileğim Allah göstermesin indiğini görmeyeyim Şanlı şanlı dalgalan ki sen Varlığımı bileyim benİyi tanır beni alem,iyi tanır dünya Savaşlar yaptık biz de üç kıtada Kadınlar,çocuklar,ihtiyarlar,ağaçlar Emin oldular kanadımız altında Farkımız işte burada Fırsatını bulunca siz yılan oldunuz Kol kanat gerdiğimiz güvercinler Yağmur olsa da bize mermileriniz toplarınız Sanmayın korkarız uçaklarınızdan,tanklarınızdan Süzülürüz kartallar gibi üzerinize bu dağlardanBeyaz bayrak çekilecekse Antep kalesine Eyvahlar olsun bana Viran olsun yıkılsın bu şehir Vurulacaksa gözümün önünde Mektepler camiler minareler Sizi cehennem beni cennet beklerAntep harbinde Bir ses duyulur cepheden cepheye “Vurun Antepliler Namus günüdür”. Kafir sataşacaksa Kızıma,kadınıma,anama Yaşamak haram olur ağam Süngüler saplansın bağrıma Alırım mavzerimi omzuma, Emanet ederim kalanları Allah’a. Alaattin CEYLAN
161
Beyaz Kırgınım... Dağlar sıra sıra gözlerimde, Küçücük bir konfor hissediyor tenim, Büyük beyazların içinde, Taptaze kokular ellerimde, batıyor! Tam sırası penceremdeki kuşlara sarılmanın! Tam sırası şimdi, Beyazlara gidiyorum! Burada toprak kara değil, Beyaz! Önlükler beyaz! Ölüler beyaz! Ve dipteler biraz! Kalemler beyaz! Kağıtlar beyaz! Burda geceler siyah değil, Beyaz. Ellerimin altında düğmeler, Beyaz. Ha geldi, ha gelecek bayan beyaz! Ne zaman geçti bu kışlarım? Durma zaman. Git acılarım! , Gelsene be yaz! Kalbimin hangi şeridine girdinde, Bu "Ayrılık" cezasını kestim, sana? Ceza fazla biraz, Ciğer mi yandı? Hayal mi yıkıldı? Olsun çek bir sünger, beyaz! Ay dur gitme! Kim uslu,kim yaramaz? Yarım insanlarla, Tam aşk, yaşanmaz! Zaman çalındı mı? Ayrıntılar mı önemlidir? Yoksa önemli ayrıntılar mı gizlidir, aşkta? Bölük bölük yaşıyorum, Yudumlarken kahvemi, Gözlerin var biraz, Bir sevda türküsü, Biraz hasret, Unutuyorum biraz biraz, Üzülmüyorum artık, Çünkü gözlerin bile beyaz! Son veda bu sallanan ellerimle, Son veda bu saklanan sevgime! Zamanı değil aşkın, Burda herkes, her şey, Her şeyim beyaz!
160
Artık Mal-Varlığım Olsun Yordu bu hayat Zor geliyor para derdine çabalamak Zor geliyor artık simit satarken yiyememek Simide kıyamamak Çok zor buralarda yaşamak Para diyecek param olmadı hiç Çabucak Dolar bir para Keseyi taşan bir para bulmak gerek Yol yordam bilmek Bilenden akıl İlahi nakil almak gerek Bir yolu da var aslında Yeni bir gezegen var diyorlar Varsın paraya para demesinler Dinak desinler Ya da MüminAK olsun Parası Gidilmez mi yani Tr-rte.k2002’ye İsmi tuhaf da olsa gezegen işte Gideceğim buralardan Bir şiir yazacağım Bir şiir okuyacağım Belki okumayacağım da Zülfi-yare dokundum mu bir kere Mazluma çare bilecekler Nerden bilsinler ne alçak olduğumu Bir fırka Fırkaya baş Hırsıza kardaş olacağım Ak-Pak başlayacağım yola ''beraber yürüdük biz bu yollarda beraber ıslandık yağan yağmurda'' diyen nağmeler eşliğinde DolAK olsun param keseye Çoğalır olsun Varsın Müminak Dolar olsun Yeter ki 1,8-2 Hatta 3,8 Milyar MüminAK’ım olsun Dünyam cennetlik Cennet Kim isterse onun olsun
149
Terk Ada halkı bulmuş maden Derler maden bütün neden Ol madenin bedeninde Dilek tutsun gelip gidenDilek tutan hızır demiş Kayıp ettim altın gümüş Hızır demiş bak dilekçi Senin kayıp bulan memişOl madene derler kaos Kaos tufan bora haus Haus içte tavus kuşlar Aman derler gaus gausTavus kuşlar başı bir gün Demiş bu gün edek dügün Gün söylese dügün kadın Biz de diyek nahit gögünAda halkı demiş tavuz Ol madende eviz yavuz Dersin evim temiz ve pak Kirletmesin maymun domuzAda halk der maden tarih Maden tarih açık sarih Ol madeni vatan edip Gözleyelim nahit merihAda halkı ol madeni Derler yaşar hep medeni Kim der ise maden terk et O söz olur harp nedeniFaruk Bakuri
113
Esmâ-ül Hüsna (El - Vehhab) Bedelsiz armağan eden bağışı da çok olandır O, sığınılabilecek en emniyetli limandır Bin bir güzellikler ile o her dem dopdolu olan Uçsuz bucaksız pek derin nice engin bir ummandır (30 Mart 2008/ İstanbul)
38
Hasret Ateşi İçimde tükenmez hasret ateşi, Yanıyor, sönmüyor, yok mu çaresi? Seneler seninle çıkmıyor sesi, Bizi de öldürür, hasret ateşi.Çilemiz hep aynı çekmekle bitmez, Ömürler verilir, bu hasret bitmez, Günleri saymakla o günler gelmez, Bizi de öldürür, hasret ateşi.Mutluluk hayalim mazide kalır, Elini elimden başkası alır, Belki de özlemin yarıda kalır, Bizi de öldürür, hasret ateşi. (29-07-1990-İzmir)
57
Dünya Kadınlar Günü Her kadın kutsaldır,sakın unutma Kutsal cennet serilmiş o kadına Değer ver kadına,baksın tadına Yaşam tadım adın,kutsaldır kadınKadın,en zirvede açan kardelen Karlara inat çiçek açar kadın Dağ zirvesi erkek,kadın bir çiçek Yaşam tadım adın,kutsaldır kadınKadından kadına saygı duyalım Onlara sahip çıkalım sevgiyle Sezgisi güçlüdür sevgisi gibi Yaşam tadım adın,kutsaldır kadınKadınlar günü kutlu olsun kalpten Her güzelin eli öpülür,inan Saygı sevgim senin olsun,ey kadın Yaşam tadım adın,kutsaldır kadın! ..
70
Bir Fotoğraftan Bir acının gizliceBaşka bir acıyla sözleştiğiEski aşkların konuk geldiği odamaYaralı bir gece:Bir fotoğraftan sessizceGülümseyişin banaSoluk bir fotoğrafınBir geçmişi kanattığıHüznünse gitgideKoyulaştığıyağmurlu bir geceAh anımsayış! Bir yangınınAcıyla umutsuz eşelenen külleriGene şiir kitaplarıyla dolu her yanı masamınZamanla yıpranmayan yalnızcaGünün birinde rastlamak sanaKokusu uzaklarda kalsa da saçlarınınSevgilim, usul yağan yağmur da dindiGözlerimin ıslaklığı düşüyor saçaklara...
53
Ö l m ü ş Yüzüne bakınca bunu çözerim, İnsan zarrafıyım çok yer gezerim, Şiirler yazarım mani dizerim, Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.Sağlığın yıpranmış sararmış solmuş, Teninde sıcaklık yetersiz kalmış, Dünya telaşesi,hırsını salmış, Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.Aynaya bakıpta süslenmiyorsun, Gıdanı alıpta beslenmiyorsun, Aşk dolu sözlerle seslenmiyorsun, Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.Çocuklar büyüdü okulundadır, Onların çeyizi akılındadır, Yaşlılar da senin bakımındadır, Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.Toplumun içinde tanındın hoca, Umrunda değildir evdeki koca, Zeki'yi korkuttun aldın kıskaca, Neşe, zevk hislerin rahmetlik olmuş.7-1-2010
82
Kör Karanlığım topla beni dalımdan sevgilim toprağından bir tutam serp üzerime yağmurundan bir kaç damla düşsün bedenime şenlendir bağımı tut kolumdan gülüşlerini esirgeme varken yok kılma beni kör karanlığım olma aydınlat gecemi giydir lacivert gecelerime beyaz tülleri doğmasın bu bu sabah güneşim batıdan01.11.2012
43
Yaşam Kaynağı Derin dalgaların arasında, yüzen bir balık misali yüreğim. Boğulmak istiyor varlığında, Fakat yaşam kaynağı mavi.Sessiz ve ıssız bir gecede, Binlerin arasında yanlız kalmışım. Herkes keyfim yerinde sanıyor, Fakat yaşam kaynağım sevgi.Bir sen varsın hayatımda; En büyük aşkım, biricik sevgilim... Prensesler kıskanırdı sevgimi, Senden çok güzeller sanki.Güzellik nedir? ne değildir? Güzellik yürekte değilse, Asıl bu insanlık değildir. Yalan mı? Söylesene Haydi! Herkes sanacak bu şiirim sevgilime, Senden büyük sevgilim mi var ki ANNE?
74
Herşey Bizim İçin Zaman sanki son hızla akıp gidiyor Herşey bizim için ama sabır gerek! Mümkün mü tutmak civa gibi kayıyor Herşey bizim için ama sabır gerek! Dünyada tek aradıkları saltanat Sen ol elinin tersi ile kaldır at Sana yakışan ise aza kanaat Herşey bizim için ama sabır gerek! İster zalimin karşısında mazlum ol İster güneşin alnında gül gibi sol Sen daima doğru dürüst ve adil ol Herşey bizim için ama sabır gerek! Doğru bildiğin yolda vakarla yürü Kanma lakin onlar çoban değil sürü Kan emmeye alışık vampirin türü Herşey bizim için ama sabır gerek! Ağzınla kuş tutsan da yaranamazsın Sen hep onlara göre anlaşılmazsın Onların meclisinde tartışılmazsın Herşey bizim için ama sabır gerek! Kendin gibi görünmen elbet doğrudur İnsanlık ölmedi doğru olan budur Sözünün eri olmak gerçekten zordur Herşey bizim için ama sabır gerek! (12/05/2009)
136
Polat Alemdar Vadisi Polis,mafya, onlar, bunlar hepsi burada. Olaylar, hünerler soğukkanlılıkta. Lakin anlatılanlar gerçek konumda. Arzular vatan sevgisinde odaklanmakta. Tinerci çocuklar ortalıkta.Alemdar hızlı delikanlı daha toy, Lacivert ceket, gri pantolonlular kovboy, En derin akıl hocası hoko moko Malesef benim favorim Yaşar koko Darvincilerin tarzı rokoko Ağbime söyleyim:bunun sonu indiregandi Reklamlar, filimler, artisler, tamamen hissi(para) yani.Vadinin asıl sahibi baykuşlar, Astlar, üstler, zamanlamayı yapanlar selama durmuşlar. Dizi rağbetle izlenmekte, seyirci birçok, İzmir hariç, o gece bütün sokaklarda kimseler yok. Susturulmuş herzaman izleyici belli, İster sohbet olsun, ister komedi,ister trajedi, veya çiftetelli.
89
Bilmedim Bu insanlar niçin böyle değişti; Yiğit kimdir mert kimdir bilmedim. Mafya olmuş insanlar zulüm ediyor, Düşman kimdir dost kimdir ben bilmedim.Arkadan vurmalar hep moda oldu; Nice yiğitlerin gülleri soldu. Haklı kimdir haksız kimdir kim niçin vurdu, Yiğit kimdir, mert kimdir ben bilmedim.Tüm başa gelenler kaderde yazı; Birlikte otlardı eskiden kurt ile kuzu. Niçin böyle arttı ağrı ve sızı, Düşman kimdir dost kimdir ben bilmedim.Düşman yoktu dosttu bütün insanlar; Büyükler koymuştu böyle yasalar. Hasım yoktu ki kime nasıl küserler, Yiğit kimdir, mert kimdir ben bilmedim.
85
Bir Umut şimdi bir umut al ellerine uçur kanadında bir avuç dua bir tutam sevda ileşimdi bir umut al eline sıkı tut yüreğin gelsin dile sonra, uçur menzile
28
Gelecek Sizin Çocuklar Giyinin barış giysilerinizi Kuşatın taze beyinlerinizi Bilimle bilgiyleGüzelleştirin yarınları Aydınlatın dünyayı İnsanca ve sevgiyle Yaşama amacıylaBayram olsun her gönülde yürekte Büyük önderin armağanı olan Bu bayramKutlu olsun siz çocuklara Sevinçle coşkuyla Barış ve kardeşlikle...
37
Yenilmeli yenilmeli ayakta duramayan yenilmeli dün,bugüne bugün ise yarınahep umut edilen bir yarın olmalı hiç gerçekleşmeyecek hep umut edilen bir yarın olmalı umut edildiği gibi kalacakgözler anlamsız bakmamalı içindeki o ışık , o hayat pınarı hiç bir zaman sönmemeli korkmamalı istenilenlerden hayaller , umutlar yanı dibindeyken onlardan böyle karamsarca kaçmamalı22-08-2000 pazartesi saat: 0.39
53
Özel Beyit 62 Atatürk'ten Nefret Etmiyorum BenNefret etmiyorum Atatürk'ten; çünkü onun asrında yaşamadım ve hem bir kötülük de görmedim ondan ben. Muhaliflerini yok etmesinin ve devrimlerinin hatasının hesabını da, Allah'a bırakırım ben.Berlin, 23 Şubat 2013.
35
Musiki... müzik, öyle bir şeydi ki.. gönülden gelir, dillerde şenlenir, yine gönüllere dönerdi... müzik, öyle bir şeydi ki... ne kadar derindeyse o kadar göğe yükselir sen istemesen de o gelir gönlüne girerdi... müzik, öyle bir şeydi ki... kiminin cebine kiminin ruhuna işlerdi...Fikret Turhan-Yalova, 18.08.2014
44
Ne Hediye Getirdin? Ne hediye getirdin hacıdan, Hacı Amca? Ebubekir'den sıddık Ömer'den adalet mi? Osman'dan edep, haya, Ali'den ilm, cesaret? Eshabı Kiram'dansa Hak'ka teslimiyet mi?
25
Aşk-ı Cennet Ülkesi Herkesten uzakta şehrim Biz bulunmaz bir adresiz Onlarca binlerce rengim Aşk-ı cennet ülkesiyiz...Tüm kalpler kalbe karşı Burda aşklar aştı arşı Söyleniyor sevgi marşı Aşk-ı cennet ülkesiyiz...Denizler ki uçsuz bucak Sarılıyor kucak kucak Kalbe yoktur hiçbir yasak Aşk-ı cennet ülkesiyiz...Mevsimlerde bahar bitmez Günlerimiz ayrı düşmez Ayrılıklar zaman sürmez Aşk-ı cennet ülkesiyiz...Msn: yalnizsair@live.com
54
Kabullenişler Yürek akıldan üstünmüşçesine Kendi bildiği gibi davranır Bir kedi yavrusunu severmişçesine Kucaklar birşeyleri Akıl başını öne eğer bilgece, Kendi zamanını bekler.Yürek solmaya başlar Kan damarlarından biri tıkanınca Solar gün ışığı gibi, karanlık bir akşama Akıl başa yükselir, Kucaklar yenik düşmüş yüreği Kaldırır düştüğü yerden Pandora kutuyu açtığından beri.
49
Ayrılık Üstüne... Kurşundan duygular üstüne biner, Vedâ şarkısıyla inerken perde. Renk,şekil ve biçim sükuta döner, Fasıllar hüzzama döndüğü yerde. Kurşundan duygular üstüne biner, Ayrılık,ayrılık bu kasdettiğim, Nedense depremler hep beni vurur. Fidanını gözlerine diktiğim, Desteksiz ruhumu sallarda durur Ayrılık,ayrılık bu kasdettiğim,Hayâline sarp yolları aştığın, Düşler bir yalanmış,zaman yalancı, Düne kadar nefesi paylaştığın, Yarınında en tanıdık yabancı. Hayâline sarp yolları aştığın,Hasreti sırtlamış, gönül sürgünde Bir gurbetten ötekine taşınır. Âşinası olmadığım yerlerde, Elimden tutmazsan nasıl yaşanır? Hasreti sırtlamış, gönül sürgündeBir iflâhsız kahır,bir ince sızı, Nabzımın içinde atıp dururken, Ateş böcekleri,çoban yıldızı, Kimin gözlerinde yakalarım ben? Bir iflâhsız kahır,bir ince sızı,Gülüşünden ayrı,kokundan uzak, Çiçeksiz baharlar,meyvesiz yazlar. Gülüp- eğlenmeyi bir yana bırak, Sensiz ağlamanın ne önemi var? Gülüşünden ayrı,kokundan uzak,Ayrılık,mevsimsiz esen fırtına, Nerden geldiğini bilemediğim. Ayrılık,acısını tanıdığımda, Düşmanıma bile dilemediğim. Ayrılık,mevsimsiz esen fırtına,Bir kalp yangının orta yerinde, Yetim edâsıyla gezinip durmak. Bana kalan,ömrün bu son deminde, Bir kulak çınlaması bekleyip durmak. Bir kalp yangının orta yerinde,Bu derin işkence,bu sinsi duygu, Kimbilir nezaman bir son bulacak? Benliğimi esir alan bu kaygı, Birgün ölümüme sebep olacak. Bu derin işkence,bu sinsi duygu,Ayrılık,dilime yapışmış zehir, Ayrılık,sabrımın son yoldaşıdır. Boşuna dememiş Âzeri şair, “Ayrılık, ölümün öz gardaşıdır”. Ayrılık,dilime yapışmış zehir, M.Nuri ERSÖZ Erdemli.28/05/2009
194
Çisiltili Sağanak Yağsın Yağmurlar içime yağsın Gündüzler sanki siyahlaştı Umuda düştü, gölge Halbu ki bir bütün sevmiştim ben hayatı, Umursamazlığa gelme Vah dünya vah Sadece senden çalar zamanı Karlar düşmüş saçların beyazlamış Sandım hayat sensizliğe yakalanmış Kepenkleri indirip ağladım Nasıl gelirsen gel,ecel gelmeden Zamane aşklar yaşamadım Aşkım gün batımı yalnızlığında Ben böyle aşk yaşadım Yağmurlar içime düştü Bitti şükürler olsun yalnızlığım Yanımda aşkım canımda aşkım
65
Sitem Güneş benim için doğmasın varsın Adını yerime başkası ansın Bırak ellerimi öylece kalsın Şimdi beddua mı oldun dilimde Gecemde karanlığa doğan güneştin Kalbimdeydin sandım sen bana eşsin Tenimde bir yara işler gibisin Şimdi solup gittin gönül bahçemde Ağlarım ahımı salıp hicrana Şu gönlüm gönlünün düşmüş narına Ömrüme erken inen sonbaharımda Şimdi bir yabancı gibi kaldın alemde Sitemim sanadır yok yaradana Acıdan bir duvar ördüm yarına Artık ayrılığın gitmez zoruma Şimdi sitemlerim kaldı sayende
74
Sabır ve Namaz Nefsin kötü arzularına karşı en büyük silahtır sabır. Nefsinin isteklerine uymayanlar büyük adamdır. Namaz ibadetlerin kralı,müminin miracıdır. Sabır ve namaz bir kişide var oldukça kötülüğe kalkandır...
29
Rastgele Açılan Kurşunlar Nedeniyle Mahallemde düğün var şahsım gidememiştir, Her elde bir silah ki ateş edilecektir…Düğün ki yakınımda Tevfik Bey evleniyor, Silahlar ateş almış şahsımızsa ürküyor…Sevmem hiçbir silahı hele eğlencelerde, O ölüm sebebimiz bazen yüreklerde…(2012)
35
Özür Özür dileme erdemini göstermelidir nefsin, Kendine saygı duymayanlar nasıl özür dilesin.
12
O Şimdi Asker ! Canım'dan çok sevdiğim güzel evladım, Şim'di asker oldu,onu unutmadım. Gözlerim'de yaş,gönlüm'de hüzün, Bir garip terminal'de onu uğurladım.O şim'di asker iskenderun'da, Vatanını bekler,vatan bağrın'da, Boynumu bükerek hasret bağın'da Mendilimi tutup ona ağladım.Adını mehmet koydum,mehmetcik, mehmet, Sakın usanmayasın tutarken nöbet, Sizlere hor bakana binlerce lanet, Secde'de dileyip yürek dağladım.
51
Yağmur Çocukları Yağmur ÇocuklarıDün yağmur yağacağını bile bile Şemsiyemi almadan çıktım evden Beklenen oldu döküldü yağmur Ne koştum nede saklandım Boşaldı üstüme tepeden tırnağa yağmur İliklerime kadar ıslandım Süzüldü saçlarımdan tatlı serinlik Ruhum dinlendi, ben dinlendim Tüm doğa, tüm canlı alem Saygı duruşunda, bir büyük sessizlik Toprakla suyun buluşmasıdır yağmur Sevgiliye dökülen sevinç gözyaşları gibi Sevişir yağmur sularıyla toprak Öyle istekli öyle istekli Sonra filiz filiz sürgün sürgün Hepsi de ışıl ışıl doğar çocuklar Hepsi de dünyaya yeşil yeşil bakarlar 03/05/2008
81
Sılaya Az kalmıştı Söyleyecektim ona sevgimi Görecektim gülen gözlerini Ama gitti Platonikti benim aşkım Karşılıksız sevmiştim Onu görebilmek için Her gün kapıların da beklerdim Okula giderken Onu görmek sevindirirdi beni Artık 7,30 &12,30 Benim pencere saatimdi Şimdi yok o yarim Beklentilerim boşa Ama gene pencerenin Yanından ayrılamıyorum Hani belki gelir bi gün Görürüm onu okul elbiseleriyle Kalbim gene aynı olur Belki sevgiden tekrar ucarım SONRA DİYE SORMAYIN ÇÜNKÜ BOŞ BİR SAYFA KALANDIR GİDENLERİN ARDINDAN
74
De ALLAH ALLAH ALLAH Zikredersen Mevla’yı Zikreder Mevla seni Budur kulunun şükrü De Allah Allah AllahEn büyük ismi celal Gönülden pası siler Kir gönülden gidince De Allah Allah AllahZakir mezkûr bir eyle İsmi celali söyle Âlemlerde seyreyle De Allah Allah AllahZikrim ismi celaldir Benliğim külli fandır Baki rabbi cemaldir De Allah Allah AllahBu görünen bir tendir Candır hem cananıdır Canı canana erdir De Allah Allah Allahİsminle nefes alır Vücutla hayat bulur Görünen hep o olur De Allah Allah AllahMehmet Ali zikreyle Gönlü kirden temizle Cemali hakka dönde De Allah Allah Allah
91
Barış. Barış.Bir dünya istiyorum! Bütün halkları kardeş. Kavgasız ve savaş’sız. Ovalarında; Güneşi hiç batmayacak. Dağlarında; Çiçekleri hiç solmayacak. Her günü umut dolu. Topraklarında karış, karış Yüreklerde nakış, nakış. Sevgi dolu,Özgür ve Bağımsız. Anadolum savaş değil, Sana....! Yakışan kardeşlik ve Barış.İbrahim Yuka 06.09.2008/Antalya.
42