id
float64 5
2.32M
⌀ | poem
stringlengths 16
104k
| rating
float64 0
10
⌀ | title
stringlengths 1
80
| poet
stringlengths 4
32
|
---|---|---|---|---|
24,057 | Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkane / yâr olur
Herkesi sen / dostun mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sadıkâne / belki ol / âlemde bir / serdar olur
Yâr olur / ağyâr olur / serdar olur / didâr olur | 9 | Sanma Şahım | Yavuz Sultan Selim |
91,065 | Sen ey o çiçekler ey o değişmeler ayı
Bulutsuz geçen mayıs bıçaklanmış haziran
Bir daha artık ne o gülleri ne o leylakları
Bir daha o ilk yazı unutamam hiçbir zaman
O korkunç kuruntuyu unutamam bir daha
Alayı çığlığı kalabalığı güneşi
Aşk arabalarını Belçika hediyelerini
Havayı o arı uğultulu yolu sonra da
O sakınmasız utkuyu kavgaları aşan
Öpüşmenin kızıla döndürdüğü o kanı
Çılgın halkın leylaklarla donattığı
O ölüme gidenleri unutamam artık dünyada
Kutsal o eski zaman betiklerine çalan
Fransa bahçelerini unutamam bir daha
O akşamları büyüsünü o sessizliğin
Gülleri yol boyunca ki gülleri sonra da
O bozgun yeline karşı duran çiçekleri
Alaycı topları o bisikletleri şaşkın
Korkunun kanadı üstünden geçen erleri
O perişan kılıklarını konaklıyanların
Ama neden bilmem bu benzetme kasırgası
Durmadan hep aynı noktaya getirir beni
Saint-Marth bir general kara bir dal yığını
Orman yanında bir köşk Normandiya biçimi
İşte tıs yok düşman karanlıkta dinleniyor
Birden bize Paris düştü diyorlar bu akşam
Dünya da ne o yitirdiğimiz aşkı bir daha
Ne o gülleri ne de o leylakları unutamam
Flandres leylaklarını demetlerini ilk günün
O tatlı izini yanakları söndüren ölümün
Sonra sizi kaçışın gülleri taze güller sizi
Yangın rengine çalan Anjou gülleri sizi
Louis Aragon | 7 | Güller Ve Leylaklar | Louis Aragon |
108,629 | Bugün Yardan Haber Geldi
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan
Eğildim Bir Buse Aldım
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan
Güzel Olanı Severler
Yanağından Gül Dererler
Kulakta Mengiç Küpeler
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan
Baş Koydum Yarin Dizine
Uykular Girmez Gözüme
Ağ Ellerin Sür Yüzüme
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan
Şekerden Şerbet Ezerler
İnce Tülbentten Süzerler
Dört Yanım Almış Güzeller
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan
Pir Sultanım Gel Yanıma
Seni Sarayım Canıma
Dola Kolların Boynuma
Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan | 9 | Bugün Yardan Haber Geldi | Pir Sultan Abdal |
971 |
Bir yanım tuz,
Bir yanım şeker
Tuzdan yanayım
Bir yanım deniz
Bir yanım toprak
Denizden yanayım
Bir yanım sen
Bir yanım ben
Senden yanayım | 6 | Tuz | Bedri Rahmi Eyüboğlu |
1,686,113 | Dinleyen her zerreye bin bir hitâbım var benim,
Kâinât isminde hiçden bir kitâbım var benim!
Ya hitâbımdan okursun, yâ kitabımdan beni,
Yazdığım efsânede on altı bâbım var benim!
Hey’etimde müttefik mağrıbla maşrık, veçhe yok;
Gayr-i mer’î zerrede bin âftâbım var benim!
Hüsn-i mutlak bir yudumda kendini gayb eyledi,
Gönlümün humhanesinde böyle nâbım var benim!
Varlığımdan intihâsızlık terennüm eyliyen
Bezm-i hiçide adem adlı rebâbım var benim!
Neşvemiz bî-ibtidadır işvemiz bî-intihâ,
Böyle bir sâkiye candan intisâbım var benim!
Meyve-i memnua’dan çekmiş bizim pîr-i mugân,
Neyzen’im, gönlümde bin bir küp şarâbım var benim!
***
Gün Türkçesine Uyarlama:
Dinleyen her zerreye bin bir hitâbım var benim,
Kâinât isminde hiçden bir kitâbım var benim!
Ya hitâbımdan okursun, yâ kitabımdan beni,
Yazdığım efsânede on altı bâbım var benim!
Hey’etimde müttefik batıyla doğu, yön yok
Görünmez zerrede binbir güzel yüzüm var benim!
Gerçek güzellik bir yudumda kendini kaybetti
Gönlümün meyhanesinde üzümüm var benim
Varlığımdan sonsuzluk bestesi söyleyen
Hiçlik meclisinde insan denen rebabım var benim
Neşem ezelden beridir, işvem sonsuzdur
Böyle içki sunana candan bağlılığım var benim
Yasak meyveden sunmuş bana meyhaneci
Neyzen’im gönlümde binbir küp şarabım var benim
Uyarlama: Orhan Balkarlı | 7 | Gönlümün Meyhânesinden Hitap! | Neyzen Tevfik |
33,689 | Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek Anadolu'nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğdugu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir. | 8 | Bir Yolcuya | Necmettin Halil Onan |
37,770 | Senin, ince uzun, beyaz ellerin
Yüreğimi alan bir serinlik sanki
Al bir kadife üstünde ellerin dursa biraz
Tabloların en güzeli olur inan ki.
Ellerini düşündüm geceler boyu
Ellerin içimde akıp duran su
Ellerin, türküler uykular kadar güzel
Ellerin karanfil kokusu...
Mısra mısra beyit beyit ördüğüm
Ellerindir düşlerimde ayan beyan gördüğüm
Uzat ellerini avuçlarıma
Uzaktan bakmak mı yüz görümlüğüm.
Ateşim var, hastayım, sayıklıyorum
Ellerin aklımda en güzel yorum
Koysan ellerini alnıma biraz
Bütün ateşimi alır diyorum.
Kapı, pencere, masa, duvar...
Odamın her yerinde ellerinden gölge var
Bir gün gelsen evime şaşıracaksın
Açılacak birer birer kendiliğinden kapılar | 7 | Ellerin | Yavuz Bülent Bakiler |
104,364 | Aşam dedim, karlı dağlar başından
Yüce dağlar koç yiğide dag m'olur
Ağrır bedenim, sızlar yaralarım
Bu yarayı ceken yigit sag m'olur
Sıra sıra dikemedim sö'ğü'dü'
Ben başıma veremedim ögüdü
Elleri göğsünde görün yigidi
Yigit mağrur gezmek ile bey m'olur
Öğüt versen, bana ögüt kar etmez
O yarin hayali karşımdan gitmez
Kementle bağlasam, kolun bağ tutmaz
Yarin zulufunden özge bag m'olur
Karac'oglan der ki, fani dünyadan
Korkmaz mısın haram ile zinadan
Ayırır seni anan babandan
Gurbet ile düşen yigit sag m'olur | 7 | Aşam Dedim Karlı Dağın Başından | Karacaoğlan |
39,735 | Bu nasıl sevgi böyle?
Bu nasıl tutku?
Bu nasıl özlem?
Ne zaman gözlerini görsem
Bir çoğalıyorum, bir eksiliyorum
Mutluyum varsın diye
Al uzattım ellerimi
Seni sarsın diye
Ceylanım! Belki bir gün duyarsın diye
Çıkmışım bir dağ başına sana türkü söylüyorum
Ne güzel ellerin var incecik
Ne güzel saçların var sapsarı
Anlasana o yalansız gözleri
O kirpikleri, o dudakları
Düşündükçe baştanbaşa özlem kesiliyorum
Al desem, sana ömrümü versem
Korkarsın, alamazsın ki
Dur desem, kaçarsın yine ceylanım
Gül desem, ağlarsın
Gel desem, gelmeyeceksin, biliyorum
Bu engeller bana göre değil oysa
Ben bu dağları aşarım
Geçerim bu denizleri, korkma
İşte düştüm yollara
Dur, bekle beni, geliyorum
Sevmek inancım, tutkum benim en eski
Dağıtsam dünyalara yeterdi bu sevgi
Düşünsene, anlasana ceylanım
Sen yoksan ne farkeder ki
Ha öyle ölmüşüm, ha böyle ölüyorum | 7 | Belki Bir Gün Duyarsın Diye | Ümit Yaşar Oğuzcan |
104,393 | Çukurova bayramlığın geyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Şubat ayı kış yelini kovarken
Cennet dense sana yakışır dağlar
Ağacınız yapraklarla donanır
Taşlarınız bir birliğe inanır
Hep çiçekler bağrınızda gönenir
Pınarınız çağlar akışır dağlar
Rüzgar eser dallarınız atışır
Kuşlarınız birbirile ötüşür
Ören yerler bu bayramdan pek üşür
Sünbül niçin yaslı bakışır dağlar
Karac'oğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar gövünür
Kımıldanır her dertlerim devinir
Yas ile sevincim yıkışır dağlar | 7 | Çukurova Bayramlığın Geyerken | Karacaoğlan |
25,948 | Garibin anası pencerelerden
Yanık türkülerle yollara bakar
İncecik yüzünde her akşam üstü
Çizgi çizgi nokta nokta bir efkar.
Fakirin anası her sabah sessiz
Ağlar çocuğunun aç çıplak durduğuna
Elleri koynunda kalır çaresiz
Bin pişman doğduğuna,doğurduğuna.
Mahkumun anası susar konuşmaz
Suçu kendisinde sanır.
Kaçar insanlardan aydınlıklardan
Duvarlara bile baksa utanır.
Açılsa üstüm biraz,duyar da gece yarısı
Kalkar yatağından gelir
Bir mübarek el usanır yorganıma usulca
Bilirim anamın elidir.
Bir merhamet bir sıcaklık bir gurur
Yavrum diyen sesinde
Ve huzurun günde beş vakit nabzı vurur
Beyaz tülbentinde,seccadesinde.
Karımın anası anama benzer
Öylesine yakın duygulu ince.
Özü sözü bir,yayla gözesi kadar berrak
Oturtacak yer bulamaz çıkıp yanına gidince
Yüreği destanlar gibi sımsıcak.
Ve alnım açıksa,başım dikse
Dirliğimiz varsa,mutluysam
Yüzüme gülüyorsa böyle bu şehir.
Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum
Ve yavrumsa herşeyi bana sevdiren bir bir
Bu mutluluk bu düzen bu bitmeyen aydınlık
Anasının yüzü suyu hürmetinedir. | 8 | Analar | Yavuz Bülent Bakiler |
39,537 | Tek yıldız kalmayacak gecede.
Gece kalmayacak.
Ben ölürken dayanımaz evren de
tüm varlığıyla ölecek benimle,
Sileceğim piramitleri, madalyaları,
Kıtaları ve yüzleri.
Sileceğim geçmişin birikimini.
Toz edeceğim tarihi, tozu toz.
Son günbatımını seyrediyorum şimdi.
Son kuşu dinliyorum.
Kimseye hiçbir şey bırakmıyorum. | 7 | İntihar | Jorge Luis Borges |
903,911 | derya içre deryayı bilmeyenlere
İlkbahar
Resmini yapabilseydi parmaklarım
Karanfillerle buluşup perçemlerinde
Yitik kalbini arardı denizlerin
Yoksa o gözler masmavi çiçeklerin
Bin bir çeşidiyle damıtılmış bir nehrin
Sularını arayan yıldız mıdır göğümde
Yoksa o baygın tebessümüne
Dokundukça alevlenen
Çaresiz bir yaprak mıdır ellerim
Yaz
Bu rıhtım, bu liman, yorgun gemiler
Akkor kirpiklerinden fışkıran dalgaların
Sahillere vuran yalnızlığıdır
Parçalanan adaların uzaktan
Duyulan feryadı, çöl ağıtları
Düşürür pencereme
Ya serin bahçelerin gölgesinde
Bekleyeceğim güvercinlerle gelen
Bir deniz türküsünü
Ya da kavurunca ateş ve rüzgâr
Savuracak ötelere ruhumu
Gel ey sonbahar
Sonbahar
Eylül kıvamındadır deniz fenerleri
Sular sapsarı bulutlardan süzülür
Kâbus ve rüya
Sıradağlar gibi çöker uykuya
Hayal bir kardelen yurduysa, derya
Yıkar beklenmedik fırtınalarla
Kaptanların son duruşlarını
Göğsüme bastırdığım
Bir tayfanın ölüm fotoğrafıdır
Düşer kumsallarına acının
Her sonbaharla
Kış
Gül dondu, gönül dondu
Kıpırdayamıyor bakış ve evren
Meğer engin ufuklardan ansızın
Çıkmaz sokaklarına girmişim buzulların
Dağ yutunca kalbimi, kanımda kuşlar
Kar tufanı altında kırılan kanatların
Çıkardığı son sesi duymuşlar
Meğer köpük gölgesiymiş umutlar
Kaç ömür saklıysa içinde her anın
İnsan kendi karanlığına çekermiş
Yaşanmamış mevsimlerini sevdanın | 6 | Veranın Gözlerinde Mevsimler | Nurullah Genç |
895 | Bu sarkı senin al dinle
Usulca dokun sesime
O minicik ellerinle
Babanı unutma yavrum
Yağmurlar rüzgarla barışır
Yağmurlar çimenle öpüşür
Belkide uçurum kavuşur
Babanı unutma yavrum
Bir gün tutuşup kavgaya
Kalbin hırpalandığında
Söküp verebilirim sana
Babanı unutma yavrum
Hasta iken yataklar içinde
O hayın sokaklar içinde
Sorgular yasaklar içinde
Babanı unutma yavrum
Sen benim için üzülme
Bakınca suskun resmime
O körpecik yüreğinle
Babanı unutma yavrum
Bir gün duyarsan dağlarda
Ölüm haberleri radyoda
Bende olabilirim orda
Babanı unutma yavrum | 7 | Babanı Unutma Yavrum | Yusuf Hayaloğlu |
88,201 | Bir gül taze durur bahçede
Yaprakları diri.
Sen beyaz güllerin en beyazı
Sabahlar kadar iri.
Bir gül baygın durur bahçede
Yaprakları serin.
Sen sarı güllerin en sarısı
Yağmur gibisin.
Pembe gül hülyandır açılmış
Beyaz gül yanakların,
Sarı gül dağınık saçlarındır,
Ve mahzun kalbim ateş gibi
Yanan dudaklarındır. | 6 | Sevda Bahçesi | Cahit Külebi |
4,782 | Saat yedi buçuğuydu güzün
Ve ben bekliyordum
Kimi beklediğim önemli değil.
Günler, saatler, dakikalar
Bıktılar benle olmaktan
Çekip gittiler azar azar
Kaldım ortada, tek başıma
Kala kala kumla kaldım
Günlerin kumuyla, suyla
Bir haftanın artıklarıyla kaldım
Vurulmuş ve hüzünlü
Ne var, dediler bana Paris'in yaprakları
Kimi bekliyorsun?
Kaç kez burun kıvırdılar bana
Önce ışık, çekip giden
Sonra kediler, köpekler, jandarmalar
Kalakaldım tek başıma
Yalnız bir at gibi
Otların üstünde ne gece, ne gündüz
Sadece kışın tuzu
Öyle kimsesiz kaldım ki
Öyle bomboş
Yapraklar ağladılar bana
Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi
Düştüler son yapraklar
Ne önceleri, ne de sonra
Hiç böyle yalnız kalmamıştım
Bu kadar
Ve kimi beklerken olmuştu
Hiç mi hiç hatırlamam.
Saçma ama bu böyle
Bir çırpıda oldu bunlar
Apansız bir yalnızlık
Belirip yolda kaybolan
Ve ansızın kendi gölgesi gibi
Sonsuz bayrağına doğru koşan.
Çekip gittim, durmadım
Bu çılgın sokağın kıyısından
Usul usul, basarak ayak uçlarıma
Sanki geceden kaçıyor gibiydim
Ya da karanlık, kükreyen taşlardan
Bu anlattıklarım hiç bir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken bilmediğim
Bir zamanlar. | 7 | Güzde Unutulmuş | Pablo Neruda |
43,096 | Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan islam'ı,
Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..
Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.
Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'
Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!
Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye...
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
işte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.
30 Muharrem 1331
27 Kanunuevvel 1328
1913 | 8 | Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize? | Mehmet Akif Ersoy |
47,031 | Yaşamak güzel şey doğrusu
üstelik hava da güzelse
hele gücün kuvvetin yerindeyse
elin ekmek tutmuşsa bir de
hele tertemizse gönlün
hele kar gibiyse alnın
yani kendinden korkmuyorsan
kimseden korkmuyorsan dünyada
iyi günler bekliyorsan hele
iyi günlere inanıyorsan
üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey,
Çok güzel şey doğrusu!
22.04.2002 | 8 | Çok Güzel Şey | Melih Cevdet Anday |
39,142 | Atanın içkisi köpüklü kımız,
Arpa suyu içme! dedi bir Kırgız!
Evinin yemişi erikle elma,
Komşunun bağından hurmayı alma!
Başka dile uymaz annenin sesi,
Her sözün ararsan vardır Türkçesi!
Duymadan düşünme, görme sezmeden,
Kendi duygun olsun usunu yeden!
Dile, yap! Tanrı'nın sensin bileği,
Göktürk'ün sendedir yüce dileği!
Demir sana tapar, şimşek baş eğer,
İsteme, sen yarat; görme, sen göster! | 7 | Kendine Doğru | Ziya Gökalp |
79,834 | Bir roman yazmaya başladığım o gece için.....
Yalnız bırakma beni bu paragrafın başında
Bu boşluğu bir masal doldurmaz
Kanalizasyondan fırlar bir cadı,
Başını engizisyona çarpar.
Ölürüz belki ikimiz de ucuz bir aşk romanının sonunda.
Patlamış mısıra benzerdi senin mısraların
Isınır ve patlardı
Beyaz çiçekler açardın sonunda
Bahar dallarının hatırına beni anla.
Küçük bir tırtıl gibi büzüştüm yatağımda
Hep böyle uyudum yıllarca
Sanırdım,
Bir gün doğuracak beni bu yatak
Son ve o en büyük sancıyla
Sanırdım
Tanrı bırakmış beni kocaman parmağıyla
Bir yumuşak çiçeğin ortasına
İçimde bir kedi durmadan oynardı
Parmak kızın DNA sarmalıyla
Alice’den çalıntı gözyaşlarım
Çiğ taneleri olurdu sabahları yastığımda.
Ömrüm geçti bir çiçeğe benzemekle
Hangi hayat süslendi senin için bu kadar.
Su getirdim perilerine küçücük avuçlarımla
Beni anla.
Kurşun kalemin hatırına beni anla
Razıyım uçsun bu şiir silgi tozlarının kanatlarında.
Toprağın seviyesine ineceğim
Anlamalı beni mezarım da
Bir uyağa takıldım, düşmeye razıyım
Artık beni anla.
Annemin bir şiir defteri vardı
Yaprakları gitgide sarardı
Hep sararan bir şey olarak kalmışsın aklımda.
Sanırdım
Bu dünya karaciğerinden hastadır
Sanırdım
Boyama sarışın bir kadındır zaman
Hep hayatını anlatır.
Eski bir şiirsin sen, unutulursun, unutma
Dekolten fazla kaçmasın aman,
Ayıplar sonra Anadolu yakanı kapa
Konuşma, konuşmak istemezsen
Ben konuşurum tavanda koşuşan ışıklarla
Hep aynı şeyi söylerim
Beni anla.
Yeni bir şarkıya başla
Hem şarkı dediğin şarttır yaşamaya
Şarka gittin geldim ardından
Hatırla orada fıskiyesi dönen havuzlar vardı.
Kalabalık avlular, yüksek duvarlar
Başımız döndüydü hatırla
Sürmeleri ne karaydı kadınların
Herkesi bir yere sürer ya dünya
Gözlerine sürülmüştü orda kadınlar.
Belki sen yoktun orda
Güller vardı.
Ben bir şair olarak güllerden bıkmamıştım daha,
Ba ‘su ba’del mevt
Hayata daha çok vardı
Beni anla.
Hatırla tavus kuşları vardı
Aşık olunca kanatlarından mavi güneşler doğardı.
Ben doğmamıştım daha hatırla.
Bak, işte burada.
Susan kadınlar vardı
Ben susamamıştım
Ama herkes içmişti.
Belki sen yoktun orada.
Aklımın taş kaldırımlarında dolaşırdı adamlar
Ayak seslerini dinlerdim
Perdem aralıktı, ışığım açık
Nedendir diyordum durmadan
İnsanın derisine bu kadar güzel bir resim çizmiş Allah
Sanırdım
Allah olmasa çöpten adamlar gibi yakışıksız çıkardık
fotoğraflarda.
Ağlamıştık
Boyalarımız aktıkça ferahlamıştık hatırla
Gözyaşlarımız simsiyahtı
Sanırdım
Yanağımın sıcağına göç ediyor kırlangıçlar
Beni anla.
Geçti ömrüm iklimden iklime
Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasına
Yorgunum, kahvem çamur gibi
Batmaya da razıyım, artık beni anla
Yeter ki sen beni
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma. | 8 | Paragraf Başı | Didem Madak |
1,202,879 | Tanrım: zamanıdır şimdi. Yaz çok müthişti.
Güneş saatinin üstüne bırak gölgeni,
ve estir tarlaların yellerini.
Emret son meyvelere olgunlaşmayı;
güneysi iki gün daha ver onlara,
davet et onları tamamlanmaya
ve devam ettir ağır şarabın son tadını.
Şimdi yuvası olmayanlar, kuramayacaklar bundan sonra.
Şimdi yalnız olanlar, daha bir hayli yalnız kalacaklar,
bakacaklar, okuyacaklar, uzun mektuplar yazacaklar
ve caddede bir aşağı bir yukarı huzursuzca
dolanacaklar, sürüklenirken yapraklar.
Rainer Maria Rilke (1875-1927)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
__________________________________________________
Herbsttag
Herr: es ist Zeit. Der Sommer war sehr groß.
Leg deinen Schatten auf die Sonnenuhren,
und auf den Fluren laß die Winde los.
Befiel den letzten Früchten voll zu sein;
gib ihnen noch zwei südlichere Tage,
dränge sie zur Vollendung hin und jage
die letzte Süße in den schweren Wein.
Wer jetzt kein Haus hat, baut sich keines mehr.
Wer jetzt allein ist, wird es lange bleiben,
wird wachen, lesen, lange Briefe schreiben
und wird in den Alleen hin und her
unruhig wandern, wenn die Blätter treiben. | 6 | Güz Günü | Rainer Maria Rilke |
30,252 | Türküm müjdeydi ülkeye
Gezdim söyleye söyleye
Bir gün söylemedim diye
Türküm beni tanımadı
Onlar bacım,onlar ağam
Onlardır sevincim tasam
Ahmet’im, Mehmet'im, Suna’m
Güllü’m beni tanımadı
Elimde doğmuş kuzular
Bir gün benden soğudular
Sordum ne oldunuz ne var
Sürüm beni tanımadı
Daha dün sözleştik şurda
Düğün hazırladım Yurda
Eller beni tanıdı da
Sözlüm beni tanımadı
Yine sizinleyim dedim
Nasılsam öyleyim dedim
Çıkıp ta söyleyim dedim
Kürsüm beni tanımadı
Hırpalanmak ne kelime
Didik didik lime lime
Götürülürken ölüme
Ölüm beni tanımadı | 8 | Tanımadı | Arif Nihat Asya |
2,223,874 | uzun bir geçmişimiz var
hiç yorulmadan
en azından bir kere
eğlenceli beşik
ha biz varız
ha biz maskeli balo
saygıya durup üstün bir gecede
bir sır payı katlayıp
sade bir kahveden
keyifsiz bir detayın hükmüyle
ha biz yokuz
ha biz seferde
ya bu kez ölenleri görmeliysek
ya sen kuş olup gitmeliysen bir trenle
parka dolalım
park bizi alır önce
seyrimizden bir sabah kazanır
eğri fakat daha çok eğrilmez bir şoförle
sayısız rampaya katlanır
ya güneşten daha zengin
sofraya diz çökeriz
ya sen kuş olup gitmeliysen bir trenle
oysa sergimize kuşlar gelir uzanır. | 6 | Sen Kuş Olur Gidersin Bir Trenle | Cahit Zarifoğlu |
57,637 | Gazel
Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül
Ehl-i aşkın hâsılı sâhib-mezâkıdır gönül
Bir nefes dîdâr içün bin cân fedâ etsem n'ola
Nice demlerdir esîr-i iştiyâkıdır gönül
Dildedir mihrin ko hâk olsun yolunda cân u ten
Ben ölürsem âlem-i ma'nâda bâkîdir gönül
Zerredir ammâ ki tâb-ı âfitâb-ı aşk ile
Rûzigârın şemse-i tâk u revâkıdır gönül
Etse Nef'î n'ola ger gönlüyle dâ'im bezm-i hâs
Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül | 7 | Hem Kadeh Hem Bâde Hem Bir Şûh Sâkîdir Gönül | Nef'i |
104,652 | Uyan yârim, uyan, söndü yıldızlar,
Gün, karşı tepeden doğmak üzredir.
Her sabah güneşi seyreden kızlar,
Mahmur gözlerini oğmak üzredir.
Uyan yârim, sesler geldi derinden,
Karanlık oynadı, koptu yerinden;
İlk ışık, kapının eşiklerinden,
Şimdi bir gölgeyi kovmak üzredir.
Sevgilim, kapımı çaldı aydınlık,
Baygın gözlerimi aldı aydınlık,
İçimde tıkandı, kaldı aydınlık,
Bu aydınlık beni boğmak üzredir. | 8 | Aydınlık | Necip Fazıl Kısakürek |
94,983 | ana
işte
yerdeyim
ağzım açık
ve ana bile diyemiyorum
ve
köpekler geçiyor yanımdan ve durup
taşıma işiyorlar; güneş dışında
her şeyim var
ve takım elbisem
berbat görünüyor
ve dün
sol kolumdan geriye
kalanlar gitmişti
çok azı kalmıştı, her şey müziksiz
bir harp gibiydi.
sigarasıyla yatağa uzanmış
bir sarhoş en azında
5 itfaiye arabasıyla
33 adama
iş çıkarabilir.
hiç
bir
şey
yapamıyorum.
ancak not.- yan mezarda Hector Richmond
sadece Mozart’ı ve tırtıl şekerlemeleri
düşünüyor.
muhabbeti hiç çekilmiyor. | 6 | Ana | Charles Bukowski |
92,030 | Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana
(Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.
Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl
Mûr hâlin nice arz ede Süleyman'ım sana
Sen güzellik tahtında (oturuyorsun) : bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım. Hâl bu iken a Süleyman'ım, sana bir karınca (denli âciz olan) durumumu nasıl arz edeyim? ' Divân edebiyatında Süleyman ihtişâmı; karınca da acziyet ve zayıflığı temsil ettiği için şair de kendini karınca; sevgilisini Süleyman olarak nitelendirmiştir.'
Şem'i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar
Hoş yanar yıkılır ey şem'-i şebistânım sana
Muma da bak! Senin (bulunduğun) meclisinde ağlayıp baştan çıkmakta. Ey odamı aydınlatan! O mum senin için ne de hoş yanıp yıkılıyor. 'Mum yanarken, baştaki fitilin kenarlarından ağlıyormuş gibi akar. Şair buna gıpta ediyor ve onu sevgilinin aşkı ile baştan çıkmış veya o uğurda başını vermiş olarak gösteriyor.'
Subh gibi sâdık olduğum gam-ı aşkında ben
Gün gibi rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana
Ey ay gibi parlayan sevgilim! Benin sana karşı, aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum, (doğrusu) gün gibi âşikârdır.
Dün rakîbin cevrini men' eyledin ben hastadan
Eyledi te'sir gûyâ âh u efgânım sana
Dün rakiplerimin, aşkının hastası olan bana yaptıkları eziyetleri meneyledin. Galiba âh ve feryatlarım sana tesir etmiş!
Zahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum
Sîne-çâkinden haber versin girîbânım sana
Dostum! Anlaşılan o ki (bağrımdaki) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor. (Bari) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdeki (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersin (de insafa gel!)
Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî'nin harâb
Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana
(Sevgilim!) Eziyetlerinle Avnî'nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz (gibi coşkun gözlerim) , sana inciler; bu maden ocağı (gibi gönlüm) de mücevherler sunar. | 9 | Ağlasa Derd-i Derûnum Çeşm-i Giryânım Sana | Avni (Fatih Sultan Mehmed) |
1,788,744 | içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gemilerimizi taşıyamasın sular
varsın yarı yolda uyuya kalsın
bize gönderilen bahar.
içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gölgemiz olsun hüzün
dilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını
varsın annemiz olsun tütün
hayat daha sert vursun yumruklarını.
içimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi
nedir alnımızdan öpmek için izimizi süren
kalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi
nedir yalnız bize yakışan bu serüven.
bu serüven ki
bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri
ve terketti bizi huzur denen sevgili
kalakaldık, şaşkınlığın avuçlarında
billur bir kuş gibi.
içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu
beraber yürüyelim olur mu | 7 | Beraber Yürüyelim Olur Mu | İbrahim Tenekeci |
2,126,038 | Ömrün fasılları tez geldi geçti.
Yazı verimlidir, kışı verimsiz
Bir gün gördüm ki, güçten düşmüşüm.
Yıllar öz atını sürdü eğersiz.
Ülkü olan yere baş koyan yıllar
Gamlı gözlerime yaş koyan yıllar
Ey yaşım üstüne yaş koyan yıllar,
Nere kaçarsınız benden habersiz?
Ey ömür! Görünür artık sahilin,
Elin kısıldıkça uzanır dilin.
Ömürden verdiğim yetmiş üç yılın
Zehiri yeterli, balı yetersiz.
Öz omuz yüküdür herkesin yaşı
Derdi – sırdaşıdır, fikri – yoldaşı,
Dönüp mizacıma kahır gözyaşı.
Sevinç de, keder de, geçmez kahırsız.
Fikirler selinde akandan beri
Ayıramadım ben hayırdan şerri
Dökülmüş ömrümün yaprak yılları
Bahçesi virane, bağı çepersiz
Gönül o gönüldür, koca yaşımda,
Fikirler kaynaşır yine başımda
Yine hücumdayım söz savaşımda,
Sözüm teperlidir, özüm tepersiz. | 9 | Benden Habersiz | Bahtiyar Vahapzade |
49,661 | Dünyanın en uzun hüznü yağıyor,
Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne.
Kar yağıyor ve sen gidiyorsun,
Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun,
Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimizi
O insan ve tabiat çağını.
Dön bana ve dinle!
Kuşlar uçuşuyor içimde.
Loş bir keman solosu gibi
Kuşların uçuştuğunu içimde,
Dön bana ve dinle.
Karanlık denizlerin dibinde,
Birtakım incilerin olduğunu
Birtakım incilere ve hatıralara
Neden bağlı olduğumuzu unutma.
Duy beni ve dinle!
Denizler boğuşuyor içimde.
Unutma diyorum ama sen anla,
Anlat bizim de yaşamak istediğimizi onlara... | 8 | Kar Altında Hüzün Denemesi | Erdem Bayazıt |
2,146 | Uzanir fildisi turlarina
Perdeleri cekili odalarin birinde
Sabirsiz, gergin ve usta parmaklar
Ve calinir kizligi, dolendo.
Gecenizde ansizin duydugunuz sestir bu.
Hep kendi dunyasinda olacak biliyordu,
Ustelik ne kadar var gormedi.
Nasil duyar? Duyar
Ve alinir yalnizligi, dolendo
Gecenizde ansizin doktugunuz yastir bu. | 6 | Aşk Duyarlığı | Behçet Necatigil |
766,411 | tarz-ı selefe tekaddüm ettim
bir başka lügat tekellüm ettim
ben olmadım ol gürûha pey-rev
uymuş belî Gencevî'ye Hüsrev
billah bu özge mâcerâdır
sen bakma ki defter-i belâdır
zannetme ki şöyle böyle bir söz
gel sen dahi söyle böyle bir söz
erbâb-ı sühan tamâm malûm
işte kalem işte kişver-i Rûm
gördün mü bu vâdi-i kemîni
dîvân yolu sanma bu zemîni
engüşt-i hatâ uzatma öyle
beş beytine bir nazîre söyle
az vaktde söyledimse anı
nâ-puhteliğin değil nişânı
gördük nice şâhlar gedâlar
bir anda yapar anı babalar
gencînede resm-i nev gözettim
ben açtım o genci ben tükettim
esrârını Mesnevî'den aldım
çaldımsa da mîrî malı çaldım
fehmetmeğe sen de himmet eyle
ol gevheri bul da sirkat eyle
çok görme bu hikmet-i beyânım
tevfîka havâle eyle cânım
în dem ki zi şâirî eser nîst
sultân-ı sühan menem diger nîst | 6 | Hüsn ü Aşk'tan (Fahriyye-i Şâirâne) | Şeyh Galib |
49,680 | Bir çığlık düştü karanlıklardan
Issız denize
Ses beton gibi buz tutuyordu
Bir takım gölgeler gidip geliyordu
Ay ışıkları gidip geliyordu
Deniz yaralı bir tay gibi soluyordu.
Kim bizi çeken ayaklarımızdan
Suyun yumuşaklığına
Yerin katılığına
Göğün karanlığına.
Bir göz bizi denetliyor - bu muhakkak
Bir çığlık boğuluyor denizde - bunu iyi duyuyoruz
Bir ışık kesiyor karanlığı bir ustura ağzında
Bilmediğimizi anlıyoruz
Görmediğimizi seziyoruz
Yeni bir çağa çıkıyoruz saçlarımızdan. | 7 | Soluyan Deniz | Erdem Bayazıt |
1,038 | Aşkı doğuran şey nedir;
O yakınlığı iki can arasında?
Ve kopuş ne zaman başlar?
Ne zaman biter bir sevda?
Bir kurt gibi içten içe
Gelişip büyür çürüme
Bir an gelir ki aynı mekandasınızdır
Ayrı duygusal zamanlarda | 6 | Ayrılan | Ataol Behramoğlu |
105,332 | Ey peri cihana sen gibi dilber
Ne geldi ne gelir ne gelse gerek
La'lin gibi Lokman tiryak-ı ekber
Ne buldu ne bulur ne bulsa gerek
Cefaya başladı kadd-i mevzunum
Ta arşa dek çıktı ah-ı derunum
Böyle giderse bu çeşm-i pürhunum
Ne güldü ne güler ne gülse gerek
Ey alem-i hüsnün sahip-kıranı
Öldür kelp rakibi verme emanı
Öldürmezsen kendi elinle anı
Ne öldü ne ölür ne ölse gerek
Bunca dem akarken gözümden yaşlar
Vaad etmiş iken silmeğe dilber
Ahdine durmadı ol peri-peyker
Ne sildi ne siler ne silse gerek
Gevheri güzeller gitti yabana
Lale gibi çıktı ol mah meydana
Bu cihana benim gibi merdane
Ne geldi ne gelir ne gelse gerek | 8 | Ey Peri Cihana Sen Gibi Dilber | Gevheri |
85,056 | Kaşların arasından
Domdom kurşunu değdi
Bir avcı vurdu beni
Bin avcı beni yedi
Ah dedim ağladım
Yaremi bağladım
Eğdi yar boynun eğdi
Mevlam Kerim’sin dedi
Hançer yarası değil
Domdom kurşunu değdi
Gel gel gümle gel
Gel gel gümle gel
Gel böğrüme domdom kurşunu
Bugünüm harap oldu
Dünden iyi midir ki
Doktor hasta ben hasta
Benden iyi midir ki
Ah dedim ağladım
Yaremi bağladım
Eğdi yar boynun eğdi
Mevlam Kerim’sin dedi
Hançer yarası değil
Domdom kurşunu değdi
Gel gel gümle gel
Gel gel gümle gel
Gel böğrüme domdom kurşunu
Mahzuni yar benim
Halimi anlasaydı
Bütün dertliler gibi
İnleyip dinleseydi
Ah dedim ağladım
Yaremi bağladım
Eğdi yar boynun eğdi
Mevlam Kerim’sin dedi
Hançer yarası değil
Domdom kurşunu değdi
Gel gel gümle gel
Gel gel gümle gel
Gel böğrüme domdom kurşunu | 7 | Dom Dom Kurşunu | Mahzuni Şerif |
20,881 | Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül âlemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürt’ü Türk’ü ne Çerkez’i
Hep Ademin oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi
Kuran’a bak İncil’e bak
Dört kitabın dördü de hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası
Binbir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi
Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ataş
Söndürmektir tek çaresi
Kişi ne çeker dilinden
Hem belinden, hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hakikat bunun burası
Şu âlemi yaratan bir
Odur külli şeye kâdir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası
Cümle canlı hep topraktan
Var olmuştur emir Haktan
Rahmet dile sen Allah’tan
Tükenmez rahmet deryası
Veysel sapma sağa sola
Sen Allah’tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası… | 9 | Senlik Benlik Nedir Bırak | Aşık Veysel Şatıroğlu |
53,437 | önüm arkam
sağım solum
beton
hey toprak
neredeysen çık | 6 | Saklambaç | Nevzat Çelik |
11,220 | Kuşatma altında karar vermem gerekiyor
Ömrümü etkileyecek kararları.
Kuytu bahçelerde değil
Sarsak odalarda yaşıyorum aşkı.
En güzel dizeyi buluyorum derken
Bozuyor düşümü bir klakson sesi
Aklımda hayatım üstüne düşünceler
Ve pantolonumdaki yağ lekesi.
Sırıtkan,sırnaşık bir reklam spotu
Ekleniyor sonuna duygulu bir filmin
Sevgi yitiriyor anlamını
Kaypaklaşıyor kin.
Bir çocuk ölüsüyle yan yana
Yaşıyor içimde gülen çocuk.
Katıksız sevinç duymayı
Ve üzülmeyi artık unuttuk.
Gök diye bir şey vardı bir zaman
Sonsuz,engin,mavi
Şimdi sünepe bulutların
Hasta köpekler gibi gezindiği
Ve dalgakıranlarla zincirlenmiş deniz
Gitgide çürüyen bir su olmada artık
Akıtmada zehrini doğaya
İçimizdeki bataklık...
Kuşatma altında vermem gerekiyor
Ömrümü etkileyecek kararları.
Fakat hiçbir şey kurutamayacak
Çorak topraklarda yeşerttiğim aşkı...
(1978) | 6 | Kuşatmada | Ataol Behramoğlu |
2,135,526 | Ten bitirdi hazlarını, tükendi kitap;
Kaçsam, kaçsam uzaklara... Üstümde mehtap;
Sanıyorum en güzeli mestoluşların
Gökle engin arasında uçan kuşların.
Kim tutacak denizlere bağlı bu gönlü?
Ne gözlere gülümseyen bahçenin gülü,
Ne sütbeyaz kâğıtlara aksi lambanın
Ne dizinde yavrusunu emziren kadın.
Gideceğim, güzel gemi haydi demir al,
O ellere yelken aç ki sanılır masal...
Bir üzüntü, küskün ama umutlarına
İnanıyor mendillerin elvedasına.
Belki deli rüzgârlara uyan direkler
Karayelde bir kazaya baş eğecekler
Ve görünmez olacaklar... Denizler derin
Gönül, dinle türküsünü gemicilerin... | 10 | Deniz Meltemi | Stephane Mallarme |
33,914 | Seni aramam için beni uzağa attın!
Alemi benim, beni kendin için yarattın! | 8 | Allah ve İnsan | Necip Fazıl Kısakürek |
3,697 | gelişimiz götü mumlu mektupla olmadı bu dünyaya
gidişimiz bando davul olmayacak elbet
geldik
açmasa olmayacak çiçekler gibi
direndik
zincirini çürüten mahkumlar gibi
bekledik
bir yerlerden çıkıp gelecek diye
gelecek de gözyaşımız dinecek diye
kirimiz pasımız yunacak diye
karnımız adam gibi doyacak diye
haksızın damına koyacak diye
gelmedin ulan
gelmedin ulan
gelmedin
gardiyan ettin bizi bu gecelere
yavrum
hasan Hüseyin
övünmeyi şişinmeyi bir yana bırak
neyini tattın oğlum
neresine dokundun su ellerinle
tamam oldu mu ağzın
burnun tamam oldu mu
tamam mi kulakların
doydu mu bir yerlerin
yavrum
hasan Hüseyin
öptün mu güzel oğlum, güzel güzel kızları ağızlarından
okşadın mi has bahçede harika memelerini
içtin mi içkilerin heyheylisini
yıldızları topladığın oldu mu geceleri
gemilere bindin mi oğlum hasan Hüseyin
uçaklara bindin mi
füzelere bindin mi
Nusaybin’i geçtin mi oğlum hasan Hüseyin
övünmeyi şişinmeyi bir yana bırak
kaç kundura kaç gömlek
kaç ekmek kaç sigara
bir çubuk sazan balığı olu çaylardan
ve bir deli dilenci öğle ezanlarında
ne senet verdi kimse bize
ne de bastık sözleşmeye kalıbımızı
ey feşmekan oğlu falan festekiz
kalacaksın su kadar yıl
yapacaksın sunu bunu
yiyeceksin şunu şunu
göreceksin onu bunu
sonra da ey benim canim efendim
yaprak düşer gibi daldan
ey feşmekan oğlu falan festekiz
geldik
hemen gidecek gibi
kaldık
bir şey diyecek gibi
dedik mi demedik mi
zincirde yatanlardan
yatacaklardan belli
öyle bir kargaşada açtık ki gözlerimizi
soygun çalar vurgun oynar
otuzun tadı nedir
tadı nedir kırka merdiven dayamanın
meyvelerden neye benzer elliden öte
kaç beş köşelidir yetmiş beşlerde dünya
seksende ne görünür kadın bacakları insanin gözüne
seksenden öte giden yolda ne yandan doğar güneş
öpüşmek tuzlu mudur eksi midir kekre midir yoksa
belalı bir uçurum mu donup geriye bakmak
ne soracak vakit bulduk
ne de bir söyleyen çıktı
yaşadık yetmiş yaşın bütün sığlıklarını daha on beşimizde
yaşadık otuz beşte on beşin
o buğulu
o bulanık
o deli coş düşlerini
uzandıkça uzaklaştı bizden o yüklü dallar
kıyılar kaçtı ellerimizden biz çırpındıkça
bir yer ki medet umar insan ölümden
çek ipini öylesi yaşamanın
yüz yıl da yaşasan değmez bir boka
bin yıl yaşasan
arkası boş
belki de en güzeli
en yiğitçesi
denize dalar gibi dalmak kavgaya
anılarda yasamak
alın ulan kavat oğlu kavatlar
alın ulan deyyus oğlu deyyuslar
alın da düşün yola | 7 | Duraktaki Işık | Hasan Hüseyin Korkmazgil |
298,672 | 41
Bu serviden uzundur dileği gülün,
Elde olsun kadeh ve eteği gülün,
Ölüm kurdu kapıda, yırtılmadan gel;
Yaşam gömleğimiz ve gömleği gülün! | 6 | 41 Nolu Rubai | Ömer Hayyam |
29,544 | Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle,ufkuna bak.
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver. | 7 | Sonbahar | Ahmet Hamdi Tanpınar |
37,447 | Toplarız yansılarımızı sulardan
Akşamlar kilitlerken suları karanlığa
Akşamlar karanlığa kilitleyince suları
Susup kaldıysak bile inanmadık yalnızlığa
Umutsuzluk bile iyidir
Ardından sen gelirsin, umut gelir
Ellerin sessizce uzanır bana
Ovada tomurcuklar patlarken birere birer
Her dokunuşun beni değiştirir
Akşam pembeliğini yayar sulara
Ben seni hep umuda benzetirim
Ben seni benzetemem yalnızlığa... | 7 | Akşamın Yansıları | Afşar Timuçin |
104,497 | Deli gönül gezer gezer gelirsin
Arı gibi her çicekten alırsın
Nerde güzel görsen orda kalırsın
Ben senin derdini çekemem gönül
Santur mu istersin saz mı istersin
Ördek mi istersin kaz mı istersin
Tomurcuk memeli kız mı istersin
Ben senin derdini çekemem gönül
Çıkıp yücelere bakmak istersin
Coşkun sular gibi akmak istersin
Her güzelle yatıp kalkmak istersin
Ben senin derdini çekemem gönül
Karac'oğlan der ki okuyam yazam
Keleş değilim ki kervanlar bozam
Giyinem kuşanam bir hosça gezem
Ben senin derdini çekemem gönül | 7 | Deli Gönül Gezer Gezer Gelirsin | Karacaoğlan |
82,852 | Seninle mutluydum Berlin'de
Sen olduğun için Berlin güzeldi
Berlin, sen vardın diye sıcaktı
Şimdi sensiz ne yaparım
İşinden atılmış işçiler gibiyim
Mektubun, sanki çıkmış belgem fabrikadan
Binlerce makina uğulduyor kulaklarımda
Yazdıklarının farkı yok almancadan
Okudukça anlamıyorum hiç bir şeyi
Anlamıyorum neden değiştiğini mevsimlerin
Anlamıyorum seni, sensizliği
Anlamıyorum...
Caffee Kranzler'de yine yaşlılar oturuyor
Pientka'da ise gençler
Seni Pientka'da arıyorum
Kendimi Kranzler'de
Ve öylece geçiyor günler, geceler
Krauzberg'te her adımda bir Türk
Bir türkü tutturmuş geçiyor
Hasretlik üstüne, yokluk üstüne
Dindirmiyor acısını gazeteler, demeçler
Atıyor çöp tenekesine
Ben de mektubunu yırtıp atıyorum
Yakıyorum üstelik
Ama yetmiyor anılara gücüm
Bir Wansee, bir Grünewald, bir Tegel
Yürüyorum
Oysa arkada gözüm | 6 | Sensizlik Üstüne | Ahmet Selçuk İlkan |
105,836 | Bize de Banaz'da Pir Sultan derler
Bizi de kem kişi bellemesinler
Paşa hademine tembih eylesin
Kolum çekip elim bağlamasınlar
Hüseyin Gazi Sultan binsin atına
Dayanılmaz çarh-ı felek zatına
Bizden selâm söylen ev külfetine
Çıkıp ele karşı ağlamasınlar
Ala gözlüm zülfün kelep eylesin
Döksün mah yüzüne nikap eylesin
Ali Baba Hak'tan dilek dilesin
Bizi dâr dibinde eğlemesinler
Ali Baba eğer söze uyarsa
Emir Hüdâ'nındır, beyler kıyarsa
Ala gözlü yavrularım duyarsa
Alı çözüp kara bağlamasınlar
Surum işlemedi, kaddim büküldü
Beyaz vücudumun bendi söküldü
Önüm sıra kırklar, pirler çekildi
Daha beyler bizi dillemesinler
Pir Sultan Abdal'ım coşkun akarım
Akar akar dost yoluna bakarım
Pirim aldım seyrangâha çıkarım
Daha Yıldız Dağı'n yaylamasınlar | 7 | Bize De Banaz'da Pir Sultan Derler | Pir Sultan Abdal |
14,692 | Maviyi anlarsın.
Denizi anlarsın.
Mavi denizi
Zor anlarsın.... | 7 | Ölüm | Melih Cevdet Anday |
884 | Bizi bilirsin;
avuçla su içmeyi
marifet biliriz,
yenilmeyi bir de
kendi sahamızda...
bizi bilirsin;
saçımızı ıslatmayı fiyaka biliriz,
limonla!
tesbih yaparız,
düş kırıklarından..
bizi bilirsin;
ağzının içinde oturmak isteriz
ve rutubetin en yakıştığı yer biliriz
ağzını...
bizi bilirsin;
yaşamak biliriz,
vademiz dolduğunda
avuçlarında gömülmeyi... | 7 | Bildiğin Gibi Değil | Yılmaz Erdoğan |
345,137 | Ben bu derde düşeli
Bu sakalı kırkarım
Hak ile bilişeli
Bu sakalı kırkarım
Ben keserim o biter
Çemende bülbül öter
Usta berber der 'yeter'
Bu sakalı kırkarım
Ben çalarım tanbura
Giyinirim tennure
Hak çerağın uyara!
Bu sakalı kırkarım
Ben gezerim yazıda
Kuvvetim var pazuda
Ne işim var kazıda!
Bu sakalı kırkarım
Kaba sakal istemem
Hep kesilse gam yemem
Hiç kısa - uzun demem,
Bu sakalı kırkarım
Var mı bunda bir hatam
Gayrı gönülden atam
Çok mu gelir bir tutam?
Bu sakalı kırkarım
Aşka olup mülazım
Bilindi cümle razım...
Gayrı, sakal ne lazım!
Bu sakalı kırkarım
Bıyığımla başımı,
Kirpiğimi kaşımı...
Hak onara işimi...
Bu sakalı kırkarım
Kaygusuz Abdal menem
Fartu furtu bilmenem
Tek tüyünü koymanam
Bu sakalı kırkarım | 8 | Sakalım | Kaygusuz Abdal |
63,748 | Ben
Böyle
Taşların
Çukurların
İçinde
Kalmışsam
Yalnızsam
Hor
Görülmüşsem
Arkasızsam
Ve
Böyleyse
Bahtı
Siyahım
Yemin
Kasem
Olsun
Ve
And
Olsun
Şart
Olsun
Yerde
Kalmaz
Ahım. | 6 | And Olsun Şart olsun | Enver Gökçe |
2,260,512 | Kim ki candan geçmez ise deyin bize yâr olmasın,
Âr u ırz ile gelüp âşıklara bâr olmasın.
Gam yükün âşık olan dâim çeke gelmiş durur,
Duymayın dost derdine aşka giriftâr olmasın.
Derd uyutmaz rahat etmez gece gündüz âşıkı,
Şol ki bülbüldür güle karşı nice zâr olmasın.
Zevk-i tâatle kimesne hâl-i aşkı anlamaz,
Tâlib-i sâdık isen belinde zünnâr olmasın.
Remz-i Hakk’a mahrem olmak değmenin kârı değil,
Kim dilerse aşk ile yâr olsun, ağyâr olmasın.
Zerrece aşk adu kimde olsa yakar varlığın,
Aşk odu ister ki Hakk’dan gayri hiç var olmasın.
Cümle efkârın hurûfun cem edüp tevhid ile
Nokta-i vahdette haşr ol gayri efkâr olmasın.
Ey Niyâzî hâl-i aşkı herkese fâş eyleme,
Sırr-ı Hakk’dır ana bigâne haberdâr olmasın. | 9 | Kim Ki Candan Geçmez İse | Niyazi Mısri |
14,113 | Neye baksam aynı şey,neyi görsem aynı şey,
Olan sensin hey gidi hakikat sultanı hey. | 6 | Hey | Necip Fazıl Kısakürek |
63,200 | Yemeden olmuyor
Yapılara, yakıtlara, taşıtlara
Ödemeden
Yememize ne kaldı?
Sıcak durulmuyor
Otur oturduğun yerde
Geçsin bu gün de gidersiz
Geçmemize ne kaldı?
Vurulsa yüzdeye
Kaçta kaç yaşamak
Bir şeyler görmeye
Görmemize ne kaldı? | 5 | Aile Durumu | Behçet Necatigil |
2,125,779 | Gözlerinde bir giz yanıyor, el değmemiş
kızıl yonca, can yoldaşım benim
Nefret ya da aşk – bilir miyim bunu? - kara sadağının
bitmez tükenmez ışığında
Bedenim gölgeye serilene ve sandallarım kuma gömülene
kadar sen benim yanımda olacaksın.
- Susuzluk mu yoksa yolumun üstündeki su musun sen?
Söyle bana, el değmemiş kızıl yonca, can yoldaşım benim. | 9 | Gözlerinde | Antonio Machado |
2,152,074 | Muhabbet bağında bir gül açıldı
Bir derdim var bin dermana değişmem
Yüküm lal-i gevher mercan saçarım
Bir derdim var bin dermana değişmem
Cemi kuşlar dile gelir yazım der
Gövel turnam Şam'dan gelir güzüm der
Benim yarelerim tuzum tuzum der
Bir derdim var bin dermana değişmem
Garip bülbül gönlüm eğler ses ile
Nicelerin ömrü gitmiş yas ile
Aratıp bulduğum pir heves ile
Bir derdim var bin dermana değişmem
Mende eyder niyazım var özüne
Güzel pir ayıbım vurma yüzüme
Yarelerim hoş görünür gözüme
Bir derdim var bin dermana değişmem
Şah Hatayi'm muhabbete bakarım
Men doluyum men dolana akarım
Güzel pirim bir dert vermiş çekerim
Bir derdim var bin dermana değişmem | 9 | Muhabbet Bağında Bir Gül Açıldı | Şah Hatayi |
100,571 | Ve şehrin yaşlılarından biri, 'Bize iyilik ve kötülükten bahset.' dedi.
Ve o cevap verdi:
'Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil.
Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde
azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki?
Gerçekten de iyilik, acıktığında en karanlık mağaralarda bile
yiyecek arar ve susadığında kirli, durgun sulardan bile içer.
Siz, kendinizle bir olduğunuzda iyisiniz; bununla birlikte,
kendinizle bir olmadığınızda, kötü değilsiniz.
Çünkü parçalanmış bir aile eşkiyaların ini değildir;
sadece parçalanmış bir ailedir.
Ve dümensiz bir gemi, tehlikeli adalar arasında
amaçsızca dolaşır durur, ama dibe batmaz.
Siz, kendinizden bir şeyler vermeye çabaladığınızda iyisiniz;
Kendiniz için bir kazanç sağlamaya çalıştığınızda ise,
kötü değilsiniz.
Çünkü, bir şey kazanmak için uğraştığınızda, toprağa tutunan
ve onun göğsünde beslenen bir kök gibisiniz.
Doğaldır ki, meyve köke 'Benim gibi, olgun, dolgun ve bol bol veren ol..' demez.
Çünkü, almak nasıl kök için bir ihtiyaçsa,
meyve için de vermek bir gereksinimdir.
Konuşurken tamamen uyanıksanız, iyisiniz.
Ama, diliniz anlamsızca kekelerken uyukluyorsanız,
kötü değilsiniz;
Ve sürçen bir konuşma bile, zayıf bir dili güçlendirebilir.
Amacınıza doğru sağlam ve cesur adımlarla ilerlediğinizde iyisiniz;
Fakat oraya topallıyarak gittiğinizde de, kötü değilsiniz.
Çünkü topallayanlarınız bile geri gitmez.
Fakat güçlü ve hızlı olanlarınız, incelik gösterin
ve topal birinin yanında asla topalllamayın.
Siz, sayısız konuda iyisiniz ve
iyi olmadığınızda ise, kötü değilsiniz.
Sadece oyalanıyor ve tembellik ediyorsunuz.
Ne yazık ki, geyikler kaplumbağalara çevikliği öğretemiyor.
İyiliğinizin, üstün beninize duyduğunuz özlemde saklı
ve bu özlem herbirinizde mevcut.
Ancak bazılarınızda bu özlem, yamaçların gizemini
ve ormanın ezgilerini taşıyarak, büyük bir güçle
denize doğru akan bir sel gibidir.
Ve diğerlerinde ise, dönemeçlerle ve kavislerle yolunu kaybeden,
kıyıya ulaşmadan önce oyalanıp duran durgun bir ırmağa benzer.
Yine de özlemi fazla olanın, az olana 'Neden bu kadar yavaşsın,
neden duraklıyorsun? ' demesine izin vermeyin.
Çünkü gerçekten iyi olan, ne çıplak birine, `Neden elbisen yok? '
diye sorar, ne de evsiz olana 'Evine ne oldu? ' der.'
Ermiş - 1923 | 7 | İyilik ve Kötülük | Halil Cibran |
2,110,954 | Oğul,
İnsan vardır, şafak vaktinde doğar,gün batarken ölürler!
Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir!
İki parlak güneşe aldanıp sonra da karda, ayazda kavrulup gitme!
Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin!
Ama; Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen,
Sabah rüzgarında savrulur gidersin.
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener!
Daima sabırlı ol, sebatlı ve iradene sahip olasın.
Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil!
Her işin gereğini vaktinde yap!
Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alynma!
Gördüğünü söyleme bildiğini bilme!
Sözünü unutma! Sözü söz olsun diye söyleme!
Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir!
Sevdiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin, itibar olmaz
Üç kişiye acı:
Cahiller arasyndaki alime,
Zenginken fakir düşene,
Hatırlı iken itbarını kaybedene!
Unutnma ki: Yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir!
Ulularla, düşmanlarını hor görme!
Düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle!
Haklı olduğunda kavgadan korkma!
Bilesin ki: atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler! | 9 | Şeyh Edebali'den Osman Gaziye Nasihat | Şeyh Edebali |
35,072 | Kendimi görebiliyorum şimdiden
bütün o intihar günlerinden gecelerinden sonra
canı sıkkın, tapon bir hemşirenin elinde
(o da ancak şansım yaver gider, ancak ünlenebilirsem)
o kupkuru huzur evlerinin birinden taşınırken...
tekerlekli iskemlemde dik dik oturur...
gözlerim kafatasımın karanlığına kaymış, neredeyse kör,
azrailin göstereceği merhameti beklerken...
'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? '
'Yaa, evet öyle...'
çocuklar geçer gider, ben yokum bile
tatlı kadınlar geçer gider
kocaman kızgın belleriyle
sımsıcak kalçalarıyla taş gibi kızgın heryerleriyle
sevilmek için yalvara yakara
geçer gider kadınlar, ben—
yokumdur bense.
'Bu üç gündür çıkan ilk güneş Bay Bukowski'
'Yaa, evet, öyle'
İşte oturuyorumdur tekerlekli iskemlemde
bu kâğıttan daha beyaz,
kanı çekilmiş,
beyni gitmiş, kumarı kesik, ben, Bukowski
bitmiş, gitmiş...
'Ne güzel gün değil mi Bay Bukowski? '
'Yaa, evet, öyle...' derim, pijamalarıma işerken
salyalar akar ağzımdan.
İki öğrenci koşarak geçer gider.
'Hey, gördün mü şu moruğu? '
'Yaa evet, midemi kaldırdı valla! '
bütün o intihar tehditlerinden sonra
başka biri intihar etti
sonunda yerime...
hemşire tekerlekli iskemleyi durdurup bir gül koparır
verir elime.
anlamam
ne olduğunu bile. Bilmemnem olsa farketmez
neye yarayıp neye yaramadığına bakınca. | 7 | İntiharcı Çocuğun Son günleri | Charles Bukowski |
2,244 | Dostlar bilin ki burda
Bir fakir Cahit Külebi
Garaja çekilmiş hurda
Paslanmış kamyonlar gibi
Bekler durur Ankarada.
Ne kadın, ne aşk, ne kumar
Ne çalışmak, akşamadek;
Yüz vermez oldu sokaklar
Bir bardak su, biraz ekmek,
Yaşa yaşadığın kadar!
Gel be dünyalık hevesim
Sokul bir parça yanima!
Toplasalar çıkmaz sesim
Bütün kızları başıma,
Gelmez elimi süresim.
Hasreti yeşerten, ufak
Ufak esen mavi rüzgâr
Nerde rüyalı ve uzak
Bıldır gezdığım tarlalar!
Dul bir kadın kadar sicak! | 6 | Dostlara Türkü | Cahit Külebi |
1,482,364 | Kelam eyle varsın gerçek olmasın
Sen seviyorum de yalan da olsa
Söyleyecek başka sözün kalmasın
Sen seviyorum de yalan da olsa
Güller mi dalında solmadı sanki
Ecel mi kapıyı çalmadı sanki
Hangi gerçek yalan olmadı sanki
Sen seviyorum de yalan da olsa
Seden gelir geri sana giderim
Senle başlar senle biter kederim
Bir söze bir ömür feda ederim
Sen seviyorum de yalan da olsa
Hiç merak etme sen sevinirim ben
Sen söyle yeter ki avunurum ben
Yalanını bile savunurum ben
Sen seviyorum de yalan da olsa | 7 | Yalan da Olsa | Uğur Işılak |
50,703 | Gamlı gönlüm bekliyorki yaz gele
Yaylamıza gelin gele kız gele
Deli gönlüm nasıl yardan vazgeçe
Hunu dağı dumandır
Emirelez çimendir
Duydum dost bana küsmüş
Daha gönlüm gümandır
Dön dön seher yıldızı
Ne dön dön çoban yıldızı ayırma bizi
Afşin senin güzellerin nic olmuş
Binboğada yar sevmesi güç olmuş
Bizim elin harmanları cec olmuş
Hunu dağı dumandır
Emirelez çimendir
Duydum dost bana küsmüş
Daha gönlüm gümandır
Dön dön seher yıldızı
Ne dön dön çoban yıldızı ayırma bizi
Der Mahzuni sevda düştü serime
Ben gidince Selam gelir yerime
Dağlar dayanmıyor ahuzarıma
Hunu dağı dumandır
Emirelez çimendir
Duydum dost bana küsmüş
Daha gönlüm gümandır
Dön dön seher yıldızı
Ne dön dön çoban yıldızı ayırma bizi | 10 | Hunu Dağı | Mahzuni Şerif |
1,568,615 | a
Dehşetli üşüyor
ansızın gözbebeklerinden alaturka kurtulmuş
yoksa saçları bütün saçları dünyaya akıyor
aksarayda ve üç kulaç derinde
beklemek daha başka sırtüstü yatıyor
bütün azaları kirlenmiş
günahlarından işlenmiş apayrı tüyleriyle
kızlığından tavşan dokunulmazlığı bir sahne mutlaka
ve galiba
karnının bir bölümünden sonsuz ürperiyor
topyekûn bahriyeden ve murtazadan
çırılçıplak saçlarıyla gizleniyor
delikanlı kucaklardan hoşlandığı kadar
derin yataklarda anlaşılmış
haydarpaşadan binip kurtalanda
trenden iner gibi bir kız
beklemek daha başka şey
sen benim kızlığını bildiğim
kiliselerden kaçmış yağmur gibi gözyaşlarınla
minareler gibi tutuldun
sır vermez dip odalarına atıldın kahramanlığın
başkalarına kalırsa her an dokunulmaktasın
bunca tanışıklığımız varken
sana dair
bana söz düşmüyor eğer düşerse benimle kutsaldır
buna rağmen
başından bir maceradır geçmiş
bin türlü makam geçmiştir derim
b
yaratılmanın bir yoksulluğu da gereklilik
bir de
öğünmüş gibi değil oysa kuşların
ikimizi gece yirmi dört cephelerinde gözlemesi ustalıkla
yüzde yüz bir tanımazlık sorunu
her yanın dudaktır üstün bezelye taneleri
senin kır çiçekleri ayarında laleliğin
mayland'da hiç ama aşk değil
bir tutam göz ağrısı
aşk değil
kana bulanmış bir yürek
bir etek serüveni
sonuç zavallı ilkbahar giyotinleri
güneşin ilgisiz damarlarıyla yapayalnız bir keder
sendeki santa luçiya gözleri
benimkisi harzemşah
c
saygılı dudaklarınla yarıştım
ince bir ilgi yaşadım kıvranışlarında
gözlerinde 'harikulâde' yaş bulutları
Yürek safındaydım sen bin mil uzaktan koska
göz değil aşk
aşk değil bin çeşit göz
bunca çıldırdım hem ilgisiz
koridor görüp ölüyordum
çizmeli tülbentli kız
saçlarında yirmi yedi yıl lodos
laleliden otobüse biniyor
kimbilir nerede oturuyor
her çizgisi ezmeyle bilenmiş
üç 'aziz' bakışını yakaladım
bin yıldır cephane taramış
hep blek börd bir gözdeyiz
sıra kimin
benimse - rölans | 6 | Berducesi-1962 | Cahit Zarifoğlu |
508,093 | Canım erenlere kurban,serim meydanda meydanda
Bütün ikrar canım feda, canım meydanda meydanda
Yanarım yoktur dumanım,gönlümde yoktur gümanım
Al malım bağışla canım,varım meydanda meydanda
Kellemi koltuğuma aldım,kan ettim kapına geldim
Ettiğime pişman oldum serim meydanda meydanda
Yoktur çınarımi timarım,yoktur kalbimde gümanım
Al malım varlığa canım,dilim meydanda meydanda
Ol kelp rakipten kaçın,Mü'mine hülleler biçin
Ben bülbülüm bir gül için,zarım meydanda meydanda
Mü'min olan olur Veli,Veli olan olur gani
Nesimi'yem yüzün beni,Derim meydanda meydanda | 7 | Canım Erenlere Kurban | Kul Nesimi |
38,856 | Durma artık burada uysal âşık!
Aydınlık milinin yatağında.
Bilemiyoruz belki de meşe o ağacın adı,
Anlamıyoruz varolduğumuzu gölgesinde ağırbaşlılığın.
Veda geliyor şimdi, öğretmek için
Sergilenmeyi, uçuşan geriye dönen vakitte.
Kime, kime gönderiyor incelen yapraklarını
güzün, kavisin beyaz yanağıyla?
Bu aklıkta, minarem mavi benim.
Işığım denize kayıyor, bir sayıklama
İzleğiyle, bir zamanlar pay verdiğimiz insanlığa! | 7 | Çok Güzel | Nilgün Marmara |
38,633 | Girdim Aşkın denizine bahrılayın yüzer oldum
Geştediben denizler Hızır'layın gezer oldum
Cemalini gördüm düşte çok aradım yazda kışta
Bulamadım dağda taşta denizleri süzer oldum
Sordum deniz malikine ırak değil salığına
Girdim gönül sınığına gönülleri düzer oldum
Viran gönlüm eyledim şar bunculayın şar nerde var
Haznesinden aldım gevher dükkan yüzün bozar oldum
Ben ol dükkan-dar kuluyum gevherler ile doluyum
Dost bağının bülbülüyüm budaktab-n gül üzer oldum
Ol budakta biter iman iman bitse gider güman
Dün gün isim budur heman nefsime bir tatar oldum
Canım bu tene gireli nazarım yoktur altına
Düştüm ayaklar altına topraklayın tozar oldum
Tenim toprak tozar yolca nefsim iltir beni önce
Gördüm nefsin burcu yüce kazma aldım kazar oldum
Kaza kaza indim yere gördüm nefsin yüzü kara
Hümeti yok resul'lere bentlerini bozar oldum
Bu nefs ile dünya fani bu dünyaya gelen hanı
Aldattın ey dünya beni işlerinden bezer oldum
Yunus sordu girdi yola kamu gurbetleri bile
Kendi ciğerim kanıyla vasf-ı halim yazar oldum | 8 | Ah Nefis | Yunus Emre |
24,756 | Seni ikimiz de seviyoruz anlaşılan,
Birbirimize inat, kıyasıya
Hiçbir rakip birbirine bu kadar yakın olmadı
Seni seviyor olmam ama onu sevmiyor olamamam bu işin kötü yanı
Seni ikimiz de seviyoruz,
Ben ikinizi de seviyorum.
Onun beni sevip sevmediği bilmiyorum.
O beyaz atlı prens,
Bense bu masalı anlatan.
Ya sen?
Beyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzel mi,
Yoksa bu masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzel mi?
Beyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzelsen uyan
Çünkü masal böyle devam ediyor.
Eğer masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzelsen
İster uyan, ister uyanma,
Çünkü o seni her halinle seviyor. | 8 | Uyuyan Güzel | Uğur Arslan |
104,672 | Çünkü dilber bana meylin yoğ idi
Ezelinden ikrar vermiye idin
Muhabbettir güzelliğin nişanı
Uğrun uğrun bakıp gülmiye idin
Hani benim ile yiyip içtiğin
Yiyip içip ak göğsünü açtığın
Simden sonra fayda etmez kaçtığın
Soyunup koynuma girmiye idin
Siyah zülfün mâh yüze etmiş perde
Sen uğrattın beni bin türlü derde
Ben kendi hâlimde gezdiğim yerde
Arayıp bergüzâr vermiye idin
Kul Mustafa'm eydür canadır kastım
Çok ağlattı beni gözleri mestim
İncitme sevdiğim severim dostum
İncitirsem güzel olmıya idin | 6 | Çünkü Dilber Bana Meylin Yoğ İdi | Kayıkçı Kul Mustafa |
5,133 | Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan,
Kime ne, asılmaz duvar bendedir,
Süslenmiş gemiler geçse açıktan,
Sanırım gittiği diyar bendedir.
Yaram var, havanlar dövemez merhem;
Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir. | 8 | Bendedir | Necip Fazıl Kısakürek |
38,602 | Ayrılığın nağmesi bu duyduğumuz,
Bakışların gönlümü caydırmadan git.
Ne bir hatıran kalsın ne de bir umut,
Duruşların gönlümü yandırmadan git.
Bütün resimlerini sök at duvardan,
Sana ait ne varsa çıkart odamdan.
Kitabın arasında şöyle canından,
Bir gül bırakmıştın ya soldurmadan git.
Hani bir şarkı vardı mazide kalan,
Öyle içten acıklı, öylesi nalan.
Göğsüme yaslanıp da sevince boğan,
Yeşermiş tüm aşkları kurutmadan git.
Nasıl güzeldi herşey hatırlasana,
Nasıl gülüşürdük biz dert ortasında.
Ekmek paramız yokmuş ne gam, ne tasa,
Güzel hatıraları zehretmeden git.
Hani mevsimlerden, hep biri bahardı,
Hani gökten her cemre bize yağardı,
Hani kış ortasında mevsim bahardı,
Şu inanmış gönlümü, kandırmadan git.
Allah aşkına bırak, öldürmeden git... | 8 | Git | Bedirhan Gökçe |
21,212 | Haydi burda öl dediler bana
Ölmek istemiyorum demedim
Demedim ama
Şimdi bilmek istiyorum
Toprak gene bizim zamanımızdaki gibi mi sürülecek?
Tezgah başında çalışırken
Gene denizde,güneşte mi kalacak adamın aklı?
Biz nasıl olsa öldük.
Artık ne çiçek koklamak.
Ne de ötekine berikine içerleyip
Rakıya sarılmak var bizim için?
Hiç hiçbir şey kalmadı.
Bari bizden sonra ne olacağını bilsek...
MC Anday | 6 | Bizden Sonra | Melih Cevdet Anday |
100,568 | Antoloji.com 'un Notu:
Aşağıdaki yazı Ahmet Altan tarafından 1995 yılında Yeni Yüzyıl gazetesindeki köşesinde yayınlanmıştır. Bu nedenle yazının Halil Cibran'a mı yoksa Ahmet Altan'a mı ait olduğu konusunda şüphe vardır. Bu yönde gerçek bilgiye sahip ziyaretçilerimizin, şiirin altına kaynak belirterek yazmalarını rica ederiz.
*****
Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin sen, hazdan olmayacak mahvin. Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın. Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz kendi ağıdını, Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına. Tanrı'ya yakarır ama firavunlara taparsın. Musa Kızıldenizi açsa önünde, sen o denizden geçmezsin.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Korkarsın kendinden olmayan herkesten. Ve sen kendinden bile korkarsın. Hazreti İbrahim olsan, sana gönderilen kurbanı sen pazarda satarsın. Hazreti İsa'yı gözünün önünde çarmıha gerseler, sen başka şeylere ağlarsın. Gündüzleri Maria Magdalena'yı 'fahişe' diye taşlar, geceleri koynuna girmeye çabalarsın. Zebur'u, Tevrat'ı, İncil'i, Kuran'ı bilirsin. Hazreti Davud için üzülür ama Golyat'ı tutarsın.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerinin dediklerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.
Dönüp de bakmazsın ölülerine. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama sen kendi acına da yabancısın. Kadınların siyah giyer, kederle solar tenleri ama onları görmezsin. Her kuytulukta bir çocuğun vurulur, aldırmazsın. Merhamet dilenir, şefkat dilenir, para dilenirsin. Ve nefret edersin dilencilerden. Utancı bilir ama utanmazsın. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın. Bütün seslerin arasında yalnızca kırbaç sesini dinlersin sen.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Sana yapılmadıkça işkenceye karşı çıkmazsın. Senin bedenine dokunmadıkça hiçbir acıyı duymazsın. Örümcek olsan Hazreti Muhammed'in saklandığı mağaraya bir ağ örmezsin. Her koyun gibi kendi bacağından asılır, her koyun gibi tek başına melersin. Hazreti Hüseyin'in kellesini vurmaz ama vuranı alkışlarsın. Muaviye'ye kızar ama ayaklanmazsın. Hazreti Ömer'i bıçaklayan ele sen bıçak olursun.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. Ölülerine dönüp de bakmazsın. Lut kavminden de değilsin hazdan olmayacak mahvin. Ama arkana baktığın için taş kesileceksin. Ve sen kendine bile ağlamayacaksın. Komşun aç yatarken sen tok olmaktan haya etmezsin. Musa önünde Kızıldeniz'i açsa o denizden geçemezsin. Tanrıya inanır ama firavunlara taparsın.
Ey kavmim... Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin. | 7 | Ey Kavmim | Halil Cibran |
31,134 | Hak şerleri hayr eyler
Zan etme ki ğayr eyler
Ârif ânı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Sen Hakka tevekkül kıl
Tefvîz it ve râhat bul
Sabr eyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Kalbin Âna berk eyle
Tedbîrini terk eyle
Takdîrini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hallâk-ı Rahîm Oldur
Rezzâk-ı Kerîm Oldur
Fa’âl-i Hakîm Oldur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Bil kâdî-i hâcâtı
Kıl Âna münâcâtı
Terk eyle murâdâtı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Bir işi murâd etme
Olduysa inâd etme
Haktandır o red etme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hakkîn olıcak işler
Boşdur gam u teşvişler
Ol hikmetini işler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hep işleri fâikdır
Birbirine lâyıkdır
Neylerse muvâfıkdır
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Dilden gamı dûr eyle
Rabbinle huzûr eyle
Tefvîz-i ümûr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabr et sakın usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hiç kimseye hor bakma
İncitme gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Mü’min işi reng olmaz
Âkıl huyu ceng olmaz
Ârif dili teng olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hoş sabr-ı cemîlimdir
Takdîr-i kefîlimdir
Allah kim vekîlimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her dilde Ânın adı
Her canda Ânın yâdı
Her kuladır imdâdı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Nâçâr kalıcak yerde
Nâgâh açar ol perde
Dermân eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her kuluna her ânda
Geh kahr u geh ihsânda
Her ânda O bir şânda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Geh mu’tî u geh mânî’
Geh dârr u gehî nâfî’
Geh hâfid u geh râfî’
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Geh bay ider geh miskin
Geh hurrem ü geh ğamgîn
Geh şûh u gehî sengîn
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler...
Geh ‘abdin ider ârif
Geh eymen u geh hâif
Her kalbi odır sârif
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Geh kalbini boş eyler
Geh hulkını hoş eyler
Geh ‘ışkına dûş eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Az ye az uyu az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Bu nâs ile yorulma
Nefsinle dahî kalma
Kalbinden ırağ olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahî olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her dem Ânı zikr eyle
Zeyrekliği koy şöyle
Hayrân-ı Hak ol söyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut Ânı bul
Koy gafleti hâzır ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her sözde nasîhat var
Her nesnede zînet var
Her işte ganîmet var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Hep remz ü işârettir
Hep ğamz ü beşâretdir
Hep ayn-ı inâyetdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabul canla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Bil elsine-i halkı
Aklâm-ı Hak ey Hakkî
Öğren edeb ü hulkı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…
Vallâhi güzel etmiş,
Billâhi güzel etmiş,
Tallâhi güzel etmiş,
Allah görelim netmiş,
Netmişse güzel etmiş… | 9 | Tefvîznâme | Erzurumlu İbrahim Hakkı |
41,537 | Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sâdık yârim kara topraktır.
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yarim kara topraktır..
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır..
Adem'den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yetirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sadık yarim kara topraktır..
Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yarim kara topraktır..
İşkence yaptıkca bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yarim kara topraktır..
Havaya bakarsam hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Topraktan ayrılsam nerde kalırım
Benim sadık yarim kara topraktır..
Dileğin var ise iste Allah'tan
Almak için uzak gitme topraktan
Cömertlik toprağa verilmiş Hak'tan
Benim sadık yarim kara topraktır..
Hakikat ararsan açık bir nokta
Allah kula yakın kul da Allaha
Hak'kın hazinesi gizli toprakta
Benim sadık yarim kara topraktır..
Bütün kusurlarım toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sadık yarim kara topraktır..
Her kim olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel'i bağrına basar
Benim sadık yarim kara topraktır. | 8 | Toprak | Aşık Veysel Şatıroğlu |
582,047 | Birlikte öğrendik seninle
avcumuzda yüreği çarpan
kuşa sevgiyi
elele duyduk kumsalda denizin
milyon yılda yonttuğu
taşa sevgiyi
tırtılları tanıdık seninle baharda
tırtılken daha sevmeyi öğrendik
sevgiden üreyen kelebeği
toprağı evimiz gibi sevdik seninle
birlikte sevdik kuru toprakta
ev küren köstebeği
köstebeğinden toprağına taşına
tırtılından kelebeğine kuşuna
elele sevdik bu dünyayı
acısıyla sevinciyle sevdik
yazıyla kışıyla sevdik
köy-köy ülke-ülke
gökler gibi sardı dünyayı
yağmur gibi sızdı dünyaya
dünya kadar oldu sevgimiz
elele büyütüp elele derdik
elele derip insana verdik
verdikçe çoğalan sevgimizi | 8 | Elele Büyüttük Sevgiyi | Bülent Ecevit |
104,872 | Can kuşunun her zeman ezkarıdır Varidat
Akl u hayalin heman efkarıdır Varidat
İşidicek adını duydu canım tadını
Bildim ki ariflerin esrarıdır Varidat
Sıdkile gönlün sever görmeye canım iver
Anıniçün kim Hakk'ın emvarıdır Varidat
Ol dürr-i yekdane'nin kadri bilinmez anın
Bu dil-i viyrane'nin mi'marıdır Varidat
Gerçi kütüb çok yazar İlm-i Ledün'den haber
Cümlesi bir bağçedir ezkarıdır Varidat
İlm-i Füsus'la tamu odları söner kamu
Anın yerinde biten gülzarıdır Varidat
Muhyeddin ü Bedrettin etdiler ihyay-ı din
Derya Niyazi 'Füsus' enkarıdır 'Varidat' | 8 | Varidat | Niyazi Mısri |
17,737 | Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikiside,
peki, kutlu ne, kutsuz ne?
Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız
iki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?
Sen habire gevele dur bakalım,
habire 'usul boylu birlik çam ağacı' de,
sonu nereye varır bunun, nereye?
Şu beş duyudan, altı yönden
varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur,
insanlara karıl, insanlara,
insanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.
Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini.
Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini.
Tertemiz can canlığını işler, canlığını.
Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini.
Ama sen canı da bir bil, bedeni de,
yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,
hani bademler gibi, bademler gibi.
Ama hepsindeki yağ bir.
Dünyada nice diller var, nice diller,
ama hepsin de anlam bir.
Sen kapları, testileri hele bir kır,
sular nasıl bir yol tutar, gider.
Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,
can nasıl koşar, bunu canlara iletir. | 8 | Birliğe Ulaş | Mevlana Celaleddin Rumi |
46,060 | Yaradan, rahmetini kahrından üstün saydı;
Ne olurdu halimiz, gözyaşı olmasaydı? | 7 | Rahmet | Necip Fazıl Kısakürek |
42,343 | Üç cins at, üç cins tosun salsak yukarı kata
Üç gün sonra üç katır, üç sağmal inek çıkar.
Zamanda mı, yerde mi, yoksa bizde mi hata?
Yapıp uçurduğumuz kartallar sinek çıkar.
Beşinci Mevsim | 6 | Bizimkiler | Abdurrahim Karakoç |
15,552 | Eski libas gibi aşıkın gönlü
Söküldükten sonra dikilmez imiş
Güzel sever isen gerdanı benli
Her güzelin kahrı çekilmez imiş
Bülbül daldan dala yapıyor sekiş
O sebepten gülle ediyor çekiş
Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş
Kıyamete kadar sökülmez imiş
Sevdiğim değildin böylece ezel
Aşkının bağına düşürdün gazel
İbrişimden nazik saydığım güzel
Meğer pulat gibi bükülmez imiş
Seyrani'nin gözü gamla yaş imiş
Benim derdim her dertlere baş imiş
Ben bağrımı toprak sandım taş imiş
Meğer taşa tohum ekilmez imiş | 8 | Eski Libas Gibi Aşıkın Gönlü | Seyrani |
27,193 | İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için. | 9 | Korkuyor | William Shakespeare |
43,104 | Bir halin var seviyorum
Küçük ellerinden daha çok
Bir halin var özlüyorum
Sıcak dudaklarında yok
Yıldızlı gözlerinde ayrı ufuk
Bir halin var düşünüyorum
Bir halin var gülüyorum
Arsız burnunda çocuk
Bir halin var özlüyorum | 6 | Bir Halin Var Özlüyorum (Yakınma) | Cahit Külebi |
6,871 | Geçmiş zaman
Anımsanıyorsa,şimdidir;
Koparılıp atılır ya da
Bir yaprak gibi bir defterden
Koparılıp atılan
Çırpınan bir yürek olabilir,
Ya da bir yaz gecesi,
Yıldızları can çekişen | 5 | On Ayrılık Şiiri 6 | Ataol Behramoğlu |
348,030 | Gelir dalgın bir cambaz.
Geç saatlerin denizinden.
Üfler lambayı.
Uzanır ağladığım yanıma.
Danyal yalvaç için.
Aşağıda bir kör kadın.
Hısım.
Sayıklar bir dilde bilmediğim.
Göğsünde ağır bir kelebek.
İçinde kırık çekmeceler.
İçer içki Üzünç Teyze tavanarasında.
İşler gergef.
İnsancıl okullardan kovgun.
Geçer sokaktan bakışsız bir
Kedi Kara.
Çuvalında yeni ölmüş bir çocuk.
Kanatları sığmamış.
Bağırır Eskici Dede.
Bir korsan gemisi! girmiş körfeze. | 7 | Bakışsız Bir Kedi Kara | Ece Ayhan |
34,306 | yağmurun yerden göğe yağdığı
bu gece yasak bölgedeyim
büyük çingenelerin çaldığı
kaçak silahların içindeyim
sevişmek kapısının kapandığı
bir nabız yoklar ki daima
hızlı bir nabız yoklar elim
öpüştüklerim hırsızlama
çirkin bir ağızda dişlerim
bir bıçak değer dudağıma
gök yarıldıkça şimşeklerden
soğuk aynalarda kilitliyim
tırnaklarımdaki elektrikten
su gibi erir iliştiklerim
kıvılcımlar uçar kirpiklerimden
doğumdan öncesini yaşıyorum
henüz belli olmadı kimliğim
vücudunu arıyor ruhum
bir yerde atomun çekirdeğiyim
bir yerde artı sonsuzum | 6 | Artı Sonsuz | Attila İlhan |
20,119 | plastik tadında yediğim içtiğim
yaz kış gözlerimi örseliyor duvar
paslanıyor demir gelip boyuyorlar
hep aynı renkte ölemem
beton tuttu ayaklarım dışarda kar
karın altında toprak nasıl hasretim
bir kuşun kanatları geçiyor üzerimden
bin kanat bakıyorum parmaklığa
aklı gidiyor nöbetçinin
kırk yıllık yoldan tanırım ben soğukları
ama asıl baharların erbabıyım
yine yorgun argın aşacak dağları
yine kapıma yıkılacak karanfil
elleriyle koymuş gibi bulacaklar
badem mi olur erik mi çağla mı
kendi dalından asacaklar baharı
kaç yıl oldu alışamadım
mümkünüm yok bu kez firarım
aklı gidiyor nöbetçinin tüfek tüfek kalıyor
tezkeresi yakın hırsla parmaklarını sayıyor
göz gez arpacık bakıyor fena bakıyor
gece dehşetli uzuyor duvarı iniyorum
toprağa basmalıyım bir kuşu uçmalıyım
deli esmeli poyraz bir dal parçası azbiraz
mutlak duvarı aşmalı yoksa duramam
gövdemi mıhlasalar bahara kalamam
mümkünüm yok bu kez firarım
hırsla parmaklarını sayıyor baştan sayıyor
tezkeresi yakın düşleri kayıyor
apansız bin basamak nöbetçi kulesi
yapayalnız ağzında uçurumun apansız
kar etmiyor parka ah ne çocukça ıslık
beter üşüyor tetik otomatiğe düşüyor
ben bahara kalamam ay batarken
şafak şafak açarken yaban süseni ben
yalnayak fırlıyorum duvarın dibinden
bir ses canavarlaşacak ardımdan
döne döne sırtımı yakacak
ciğerimi bulacak beni toprağa yıkacak
vu-ra-cak mümkünü yok
bir ödül bir tezkere alacak
karaköy'de bir orospuyla yatacak
kaç bahar büyüğüm ondan
onda hiç bahar açmayacak
mümkünüm yok bu kez firarım | 5 | Mümkünüm Yok | Nevzat Çelik |
17,740 | Mademki ben güneşe kulum,
güneşten söz açmalıyım size.
Mademki gece değilim ben,
mademki karanlığa tapmıyorum,
düşten dem vurmak nafile.
Mademki tıpkı güneşe benziyorum,
elimi eteğimi çekmeliyim üzerinden
ferah, mâmur olan yerin.
Mademki tıpkı güneşe benziyorum,
doğmalıyım ortasında harabelerin.
Gerçi bugün bir kuru elmayım,
ama değerim ağacımdan çok.
Gerçi sarhoşum, yıkılmışım ama
doğru lâf etmedeyim,
erkekçe konuşmadayım.
Benim gönlümün kokusu
yöresindeki topraktan gelir.
Ben o topraktan utanırım da
nedense bir tek söz söyleyemem
suya dair.
Güzel yüzünden kaldır perdeni,
böyle konuşmayı yakıştırma bana.
Taş gibi kaskatıysa senin kalbin,
bak benim kalbim yanmış, ateş haline gelmiş.
Bir iyilik eder, şişeyi alırsan eline,
bir de bakacaksın ki kadehle şarap bende dile gelmiş. | 8 | Güneşe Kulum Ben | Mevlana Celaleddin Rumi |
82,917 | Bir gün Icadiye`de veya Sultantepe`de,
Bir beste kanatlanir, birden oldugun yerde
Bir kainat acilir, genis, sonsuz, büyülü,
Bu günün rüzgarinda yikanan mazi gülü
Dagilir yaprak yaprak hayalindeki suya
Bir baska gözle bakarsin ömür denen uykuya.
Belki en hulyalisi duydugun masallarin
O safak saltanati korularda dallarin
Her ufku tek basina bekleyen eski camlar
Bir sir gibi ömründen sizdirilmis aksamlar,
Ardicla kestanenin her yillik macerasi
Harap mezarliklarda ölülerin duasi
Gelir ve tekrar dogar ölmüs sandigin aska
Anlarsin ölüm yoktur gecen zamandan baska. | 6 | Bir Gün İcadiye'de | Ahmet Hamdi Tanpınar |
105,335 | Garip turna bizi senden sorana
Şimdi bir yavruya kuldur diyesin
Aşkın zincirini takmış boynuna
Devr içinde Mecnun oldur diyesin
Gece gündüz ağlar hiç bir dem gülmez
Unutmuş eşini dostunu bilmez
Sevmiş bir güzeli artık vazgelmez
Aşık olmak müşkül haldir diyesin
Terkeylemiş eşi ile dostunu
Abdal olmuş eğne almış postunu
Gelen geçen çiğner oldu üstünü
Ayaklar altında yoldur diyesin
A zalim engeller yolumu bağlar
Yarimin hasreti ciğerim dağlar
Ab-ı revan olmuş durmayıp çağlar
Şol akan yaşları seldir diyesin
Gevheri der bilmem ben ne olduğum
Gurbet illerinde durup kaldığım
Aceplemem beyim şimdi solduğum
Bülbülün mekanı güldür diyesin | 7 | Garip Turna Bizi Senden Sorana | Gevheri |
5,436 | Caddeden sokaklara doğru sesler elendi,
Pencereler kapandı, kapılar sürmelendi.
Bir kömür dumanıyle tütsülendi akşamlar,
Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar...
Son yolcunun gömüldü yolda son adımları,
Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları.
Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda:
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda,
Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye,
Yollarını bekledim görüneceksin diye.
Senin için kandiller tutuştu kendisinden,
Resmine sürme çektim kandillerin isinden.
Saksıda incilendi yapraklar senin için,
Söylendi gelmez diye uzaklar senin için...
Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle,
Saatler son gecemin geçti cenazesiyle,
Nihayet ben ağlarken toprağın yüzü güldü,
Sokaklardan caddeye doğru sesler döküldü... | 8 | Sen Nerdesin? | Faruk Nafiz Çamlıbel |
831,810 | Sen, ey çalan, gözlerin masum mu sanırsın
Aşırdığın bir tek düşünce mi, aldanırsın!
Kim ki böyle hem şerefli ve namussuz
Yemlen avuç dolusu sana verilenden sonsuz
Al benden olan herşeyi
Ye kalan masumluğu da temizlen ey domuz!
Friedrich NİETZSCHE
Almanca aslından çeviren: Şaban Öztürk
Für falsche Freunde
Du stahlst, dein Auge ist nicht rein —
Nur Einen Gedanken stahlst du? — Nein,
Wer darf so frech bescheiden sein!
Nimm diese Handvoll obendrein —
Nimm all mein Mein —
Und friß dich rein daran, du Schwein!
Friedrich NİETZSCHE | 7 | Yanlış Arkadaşlar İçin | Friedrich Nietzsche |
173,611 | İnerken çiçekli bir uçuruma
Gönül yoldaşından ayrılır mısın?
Çıplak kollarına hasret boynuma
Bir çılgın neşeyle sarılır mısın? ...
Gece bahçelerde kalma her zaman,
Şen güneş yüzüne doğmadan uyan.
Bir sabah rüyanı tamamlamadan
Uykundan uyanırsam darılır mısın? .. | 8 | Sevgiliye Üç Sual | Ömer Bedrettin Uşaklı |
43,371 | İstediğiniz ne zaferdi ne gözyaşı
Ne hüzünlü org ne papazın son duası
On bir yıl nedir ki on bir yıl
Yaptığınız kullanmaktı silahlarınızı
Ölüm gözünü kamaştırmaz partizanın
Asıldı yüzleriniz tüm duvarlara
Gece ve sabah karasıydınız, korkutucu, süzgün
Bir afiştiniz, kızıl bir kan lekesi gibi
Adlarınızı bile söylemek öylesine güçtü ki
Gelip geçende dehşet etkisi yaratın istediler
Sizi kimse Fransız olarak görmez gibiydi
Gün boyu bakmadan geçti gitti insanlar
Kimi parmaklar durmadı ama karartmada
'Fransa için öldüler' yazdı afişe | 6 | Kızıl Afiş | Louis Aragon |
123 | ``Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’
Öyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.
Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.
İçimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar
Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerinde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının.
Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin Hint Okyanusu gibi derin
İsyanın kapkara sularına dalan.
Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
Haber sormaya korkan
Genç kızların yüreğinden almıştır.
Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru
Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz bir baş kayması ile görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.
Yazlar bilirim memleketime özgü
Yiğit köy delikanlılarının
İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan
Diğeri kan ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
İçinden mahpushane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlıların figüranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü
Güzler bilirim ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için, yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi.
Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak
Göğüsleri Çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.
İsyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarında
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.
Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.
Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Can kuşum, umudum, canım sevgilim. | 8 | Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair | Erdem Bayazıt |
43,953 | Yok başka hiçbir umarın
En granit kayanın en ortasında
Balta girmemiş karanlıklarında kıpırtısız
Ya ölmektir kurtuluşun
Yada şiir tutunmak
O en gergin tele şöyle bir dokun
Son tınıyla tel kopsun
Ayak sesleri duyulsun ölümün
Her yanın her yönün çıkmaz
Nereye baksan yok
Hiç bile herşey sayılır o bulunduğun yerde
Kurtarırsa kurtarır ancak
Yine şiire tutunmak. | 6 | Şiire Tutunmak | Aziz Nesin |
100,574 | Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı
ve uçtu gökyüzüne doğru.
Yükseldikçe, daha ve daha,
büyümeye başladı daha da.
Önce bir kırlangıç gibiydi,
sonra tarla kuşu ve kartal,
sonra bir bahar bulutu misali genleşti
en sonunda tüm yıldızlı gökleri kapsadı.
Kalbimin derinlerinden bir kuş uyandı,
uçtukça büyüdü, çoğaldı,
oysa yüreğimi hiç terketmemişti... | 8 | Kalbimin Derinlerinden | Halil Cibran |
55,914 | bir dünya varsa eğer kitapların yazdığı
babamın anlattığı doğruysa yani; öyle bir dünya
sen dışındasın hem de merkezisin bir anlamda
eğri bir biçimsin birlikte yakalandığımız
kendisiyiz hep suçlanan bir sesin
yağmurda kaybolmuş bir kedinin korkusuyuz
ya da buna benzer bir şeyiz; hiçbirşeyiz
az çekilen bir ceza gibi tırmanmıştık hayatı
anımsa; aşk uzun süren uykusuydu evcil bir kışın
ya da öyle sanmıştık; bütün suçları işledik ne güzel
şimdi güpegündüz ben bir dağı kazmaya gidiyorum
sen bir dağsın esmer adamların durmadan kazdığı
hep başkalarının kollarında seviyoruz hayatı
raydan çıkan tren ne kadar severse enkazını
o kadar. onun kadar seviyorum inan suçlarını
aşk tek kişiliktir, bütün deliler bilir sayı saymasını
ve sarılıp yatmanın anlamı yoktur kaldırımlarda
eğer fazla yaşlanmışsak bir anda. fazla ıslanmışsak
hiçbir acı dönüşmez başka bir acıya
bir dünya varsa eğer kitapların yazdığı
yırt bütün kitapları. beni sevdiğini kanıtla
yatağını açık tut bütün aşklara | 6 | Sen Bir Dağsın Esmer Adamların Durmadan Kazdığı | Altay Öktem |
50,713 | Değme benim gamlı yaslı gönlümü
Bu yareyi saramazsın güzel yar
Ömür boyu dağlar çıktı önüme
Yollar duman varamazsın güzel yar
Ayrılık derdinin kökü derinde
Işık bitmiş gözlerimin ferinde
Baykuşlar dem tutar çadır yerinde
Bu yaylada duramazsın güzel yar
Mahzuni Şerif 'im geldimde geçtim
Ayrılık şarabın ahile içtim
Boş tarlaya rüzğar ektim yel biçtim
Sen bu sırra eremezsin güzel yar | 7 | Güzel Yar | Mahzuni Şerif |
776,653 | Ey çok kitaplar okuyan sen mi tutarsın bana dak
Tâ bilesin sırrı ayan gel aşktan oku bir sebak
Ger sen seni bildin ise sûret terkin urdun ise
Sıfat nedir bildin ise ne kim edersen bana hak
Bilmeyesin bed-nâm u nâm bir ola sana has u âm
Bildim ise ilmi tamam gel aşkdan oku bir sebak
Okumagıl ilmin yüzün ilme amel gerek güzin
Aç gönülden bâtın gözün âşık ma’şûk hâline bak
Bakgıl âşık ne işdedir ma’şûka ol cünbiştedir
İkisi bir teşviştedir iki sanıp bakma ırak
İkilikten geçemedin hâli hâlden seçemedin
Dosttan yana uçamadın fakılık oldu sana fak
Cübbe vü hırka tâc ü taht verse gerekti aşka baç
Dörtyüz mürîd ü elli hac terkeyledi Abdülrezzak
Onun gibi din ulusu hâc öptü çaldı nâkûsu
Sen dahî bırak nâmusu gel beri putun oda yak
Âşık ma’şûk birdir bile aşktan gelir her söz dile
Bîçâre YÛNUS ne bile ne kara okudu ne ak | 7 | Ey Çok Kitap Okuyan | Yunus Emre |