poes
stringlengths 13
158k
| poe_length
int64 1
20.9k
|
---|---|
Turuncu Tren
Turuncu TrenGüneşte gülüp
Yağmurda ağlamak
Kolaydı...
Düzenin çocuğuydun sen!
Uslu
Ve
Mutlu...
Duydum ki,
Haksız zamanlarından kurtulmak için
Umutlu;
Pazara çıkarmışsın mevsimlerini...
Bir kasım akşamının âhını alan
Sonbaharmış elinde kalan... O yalnız ağacın selamı var!
Halâ tek başına
O eski yerinde
Bakışlarını sayıklar
Baharın feri söndüğünde... Oysa;
Güneşte de ağlayan bir kadın vardı
Yalnızlığın çok güzel olduğu bir şehirde...
Sadece gözleri
Değişmeden kalmış yüzünde...
Gelmemiş senden aman
Ağlamaya alışmış,
Çaresiz, kocaman
Bulutlarla yarışmış... Ey sen!
Düzene düşüp aşka küsünce
Oyuncaklarını toplayıp giden çocuk...
Hala eski aklında mısın?
En sevdiğin turuncu trenin
Bende kaldı...
Farkında mısın? Esra Güzelipek
| 99 |
Erguvan Günler
Erguvan günlerdiGözleriniKederli sözlerin gölgelediğiKalbimNasıl uzak sana şimdi
Erguvan denizlerdiGözlerine baktığım zamanlarÖrselenmiş zamanlarÖlü bir denizyıldızınınAvcuma çizdiği med cezir
Sedef köpüklü bir dalga gibiGittinBen kaldım orada" Bir denizin çekildiği bütün kıyılar "
Konsolda kör bağ bıçağıNicedir suyu incelmiş arkın vardığıZerdali ağaçları kadar ıssızSoldum yüzünün burgacında
GittinMor bindallıBir sevdaya işleyerek beni...
| 50 |
Anla beni...
Yeni bir şarkı gibi değil,
Eski bir şarkı gibi dinle beni.
Gözlerin dalıp gitsin,
Anla beni.... 9.MART.1993
| 19 |
2
Neden liman deyince
Hatırıma direkler gelir
Ve acık deniz deyince yelken?
Mart deyince kedi,
Hak deyince işçi
Ve neden ihtiyar değirmenci
Allahıma inanır düşünmeden? Ve rüzgarlı havalarda
Yağmur eğri yağar?
| 31 |
Uyuyanlar Uyanmiyor
Uyuyanlar UyanmıyorÖlüm nasıl geldi cana
Uyuyan canlar uyana
Korbonasit gazı ile
Uyuyanlar uyanmıyorRenksiz ve kokusuz gazla
Zehirlenip ölmek fazla
İnsan farkına varamaz
Uyuyanlar uyanmıyorToplumun acılarıyla
Kavrulan yürek acıyor
Dost şeref bunca ölümler
Uyuyanlar uyanmıyorDost şeref
| 37 |
Tuna tarih akar
Geçmişine bir bak,
Tuna tarih akar.
Böyle yazmıştır Hak,
Tuna tarih akar.Yiğitlerim yürür,
Mehter marşı vurur.
Osman Paşa durur,
Tuna tarih akar.Kılıçları alır,
Cihadı farz bilir.
Akıncılar gelir,
Tuna tarih akar.Oklar hedef seçer,
Erler ordan geçer.
Atlarım su içer,
Tuna tarih akar.Yusuf güneş ışır,
Gece olsa üşür.
Türk mührünü taşır,
Tuna tarih akar.
| 56 |
Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat
Al beni kollarına
N' olur al Anneciğim
Kurbanım yollarına
Benle kal Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Sar beni ruhun ile
Her an sar anneciğim
Ortadan kalksın çile
Yerim dar Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Aç bana yüreğini
Hemen aç Anneciğim
Sun cana dileğini
Hemen saç anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Bak bana gözlerinle
Tekrar bak Anneciğim
Hele o sözlerinle
Türkü yak Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Uzat o ellerini
Al da tut Anneciğim
Seveyim dillerini
Hep uyut Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Senin ayak tozunda
Canı kat Anneciğim
Sevecen o yüzünde
Çoktur tat Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
O eşarbı başına
Derhal tak Anneciğim
Gözdeki şu yaşına
Biraz bak Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Göster tatlı dilini
Sen bana Anneciğim
Tendeki o alını
Ver cana Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Hissedeyim terini
İlk anda Anneciğim
Ayırayım yerini
Şu yanda Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Yolla o selâmını
Anımsın Anneciğim
Kapatma şu camını
Canımsın Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Resim gönder oğluna
Çok güzel Anneciğim
Çok yakınsın sen cana
Bir kez gel Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
Hasan'ı hep bağrına
Biraz sok Anneciğim
Göndersene yarına
Işık yak Anneciğim
Sevgime sevgini kat
Anne olayım rahat
| 221 |
Sahte Barış
Ayrılmış yollar bir kere
yok artık o eski ortaklık
o kucak kucağa oyunlar
saf kavgalar
tabancalar-tüfekler, kovboylar
düşüp-kalkmalar
ve her durumda o aramızdaki incecik
doğal barış...bari bırak da
kağıt üzerinde yaşansın
gerçekte bir daha hiç olamayacaksa da
şu politikleşmiş sahte barış...(Ağustos 2006)
| 44 |
İ’tirâf
Safahât’ımda, evet, şi’r arayan hiç bulamaz;
Yalınız, bir yeri hakkında «Hazîn işte bu! » der.
Küfe? Yok. Kahve? Hayır. Hasta? Değil. Hangisi ya?
Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!
| 32 |
Zamansızlık zamanları
Zamansızlık zamanlarında
Yardımcı olsun Tanrı
İlelebet koşacağım
Neşe ile coşacağımZamansızlık zamanlarında
Yardımcı olsun Tanrı
Bir şeyler yapacağım
Kendimi bulacağım(22/02/2007 HAN DANCA)
| 23 |
İlham Ne Zaman Gelir?
Yazar, sanatçı ve bestekarlara,
Büyük buluşlara imza atanlara,
İlham nasıl geliyor acaba?
Yapılan araştırmalara göre,
Düşünce ve sezgiler,
Umulmadık yerlerde ve zamanlarda,
Uykuda, seyahat sırasında,
Çalışırken, dolaşırken,
Tuvalette, banyoda,
Araba kullanırken, şarkı dinlerken,
Sohbet ederken, dinlenirken,
Bilinci aradan çıkarıp,
Bilinçaltına yöneldiğimiz durumlarda,
Azgın bir nehir gibi,
Aniden çakan bir şimşek gibi,
Art arda akmaya başlarlar.
Yazar, şair ve çizerler,
Zihinlerinde dans eden,
İlhamlarla uyanıp,
Hemen kağıda dökerler,
Yoksa ilhamlar uçup gider.
| 75 |
Abim Geldi Anne...
Anne,kizmazsan sana bisey diyecegim
Sözmü? hem kizma hemde aglama olur mu?
Dün agbim geldi yanima,
Vallahi diyorum
Bana dediki:
Kocum aglama,yalniz kaldim diye
Lan oglum,ölüm Allah'in emri lan.
Bahtin acik,
Benim ömrüm senin olsun,
Canin vatana can olsun,kanin bayraga kan olsun.
Sevdan vatan, sevgilin bayrak olsun.
Sevgilini üzersen hakkim sana haram olsun.Sevdanda sevdan icin yasa,sevdana sevdalan
Yaran olursa eger,biraz olsun kanayan
Kanin akit topraga bayrak alir oradan
Bizim o bayrak kandan,degil kocum siradan
Bize Cenneti verdi,kurban oldugum Yaradan....Anne,,,abim birde dediki:
Söyle anama aglamasin,
o agladikca üzerim islaniyor,üsüyorum dedi.
Haaa birde dediki:
Gardas,,,anam ne güzel kuru fasulye pisirirdi
Öyle özledim ki be kocum
Anama söyle her persembe kuru fasulye pisirsin,
Toplasin yetimleri herbirine yedirsin,
Babamada söyle emi,Mezarima bi gelsin.............
| 121 |
Ozgur Bir Bulutum
Bugun hergunden fazla iyimserim
Hergunden fazla asigimOzgur bir bulutum ben
Yagiyorum durmaksizin
Yesili saklamis bir su damlasi
Durmadan buyuyor avuclarimda
Avuclarimda gokyuzu
Durmadan yagiyorum askaOzgur bir bulutum ben
Sevdigimin topraklarina ucuyorum
Savaslarin ustunden geciyorum
Nice zulmun.. nice umutsuzlugun
Bulutum gebe asklara
Hergunden daha fazla yagmurum bugun
Savaslarin ustune yagiyorum
Zulmun ustune
Aska boyaniyor her yer..
Sevdigimin ismi ile doluyor
Ardimda baris..ardimda sevinc
Sevdigime kosuyorum durmadanOzgur bir bulutum ben
Yuregimde askin yagmuru
Kurak topraklarin ustunden geciyorum
Yesil yok.. cicek yok..orman yok
Hergunden daha fazla dogurganim bugun
Sevdigimin anislarina bulanmis damlalarim
Yagiyorum durmaksizin
Dudaklari catlamis topraklarin ustune
Ardimda orman..ardimda bahar..ardimda ask
Sevdigime kosuyorum durmadanOzgur bir bulutum ben
Sevdigimin gulumsemesine degmis damlalarim
Mutsuzluklarin ustunden geciyorum
Huzunlerine degiyorum ruhlarin
Bugun hergunden fazla coskuluyum
Yagiyorum durmadan huzunlerin ustune
Ardimda sevinc..ardimda kahkahalar
Sevdigime kosuyorum durmadan
| 132 |
Adı Acı
Tarif etmek mümkünmü seni acı
Heryerde her an sen varsın
Unutmak mümkünmü seni her an heryerde sen varsın
Mutluluğun sonu sevginin sonu herşeyin sonu
Sonu sonu sonu sonunda hep sen sen varsınSorsalar bana neyin yok olmasını istersin diye
Elbette ne sıkıntı ne ülke meselesi
Ne hesap ne kitap sadece acı
Evet acının yok olmasını isterimTelevizyonda basında hemen her an
Duyduğumuz mutluluğun sonunda
Yine o acı tadı kötü kendi kötü
Gelidği yerde kötülük var Maalesef adı acı onunla yaşayacağız
Yaşamayı anlayacağız onu yaşamamak için
Çok çalışıp onu iyi anlayacağız
Çünkü onun adı acı acıyı yaşamayacağız
| 96 |
GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİNDE KUVAYİ MİLLiYE
Tarih, tekerrürden ibarettir. Türkiye, dış güçler ve içimizeki hainler tarafından öyle bir hale getirilmiştir ki Milli birlik ve beraberliğimiz tehlikeye düşmüştür. Bu durumda Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabesi’ndeki şu sözleri akla gelmektedir:“Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile Aziz Vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir…Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ”Türkiye aynen o tarihlerdeki gibi yoksulluk, hatta açlık sınırında bir sefalet içinde kalmıştır. Vatanda faili meçhul, çocuk kaçırma, organ ticareti, ırza tecavüz, beyaz kadın ticareti, porno, hatta çocuk pornosu (En iğrenç boyutta) , uyuşturucu (Hatta ekmek arası… İlkokullara kadar inmiş durumda.) , kaçakçılık, kumar, gasp, hırsızlık, soygun, kapkaç, çek-senet sahteciliği, arazi mafyası, adaletin gecikmesi, mahkemelerde dosya birikmesi, rüşvet ve benzeri kanuna aykırı her türlü kirli iş almış yürümüş! .. Her gün gazete, radyo, televizyon ve internet gibi yayın organlarında, reklam yapılıyormuşçasına plânlı ve programlı bir şekilde, milletimizin imanını, inancını, kendisine güvenini sarsarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni kültür emperyalizmi ve misyonerlik faaliyetleriyle parçalama, bölme ve yok etme çalışmaları aralıksız sürmektedir. Ülkemiz üzerinde yabancı devletlerin emellerinin tahakkuk etmesine zemin hazırlayacak her türlü taviz verilmeye başlamıştır. Avrupa Birliği Müktesebatının imzalanmasıyla yabancılara toprak satışları, Miyonerlik faaliyetlerinin serbest bırakılması, İstanbul Fener Rum Patrikhanesine Bağımsız devlet olma hakkı tanınması, Tarihteki Rum Pontus Devleti’nin uzantı faaliyetleri, Mardin’de Süryani Devleti kurma çalışmalarına göz yumulması, Heybeliada Ruhban Okulunun son hızla organizasyonu altıncı kol faaliyetleri, mafya ve terör organizasyonları… Yetmezmiş gibi bir de derin devlet tartışmalarının uluorta yapılmaya başlanması, ülkenin birlik ve beraberliğini tehlikeye sokmaktadır. Bu durumda halkımızın tek bir çatı altında bir araya gelmesi, bilinçlenmesi ve top yekûn bir tedbir alma faaliyeti içine girmesi gerekmektedir. Kuvayi Milliye bugün, önce dış güçlerin içimizdeki bölücü faaliyetlerine, aramızdaki vatan hainlerine karşı milli beraberliğimizi korumak ve pekiştirmek için gerektiğine inanılarak kurulmuştur. Kuvayi Milliye asla hukuka aykırı bir faaliyet değildir. Halkımızın Milli birlik ve beraberlik konusunda bilinçlendirilmesini sağlamak, ülkemizin bölünmez bütünlüğünün korunmasına yardımcı olmak ve Türkiye’nin yeniden büyük bir kalkınma hamlesi yapmak üzere harekete geçmesi için teşvik edici bir rol oynamak amacıyla faaliyete başlamıştır.
| 435 |
Melekler ağladığında
Gökyüzü bulutlu
Gökyüzü karanlık
Gökyüzü ağlar
Damlalar düşer, damlalar üstüne
Bir dahi...
Bir dahi...
Toprakla şarmaş dolaş
Yeşerir her yer rengarenk
Alı bin, moru bin
Açar gözünü goncalar
Her damla düştüğünde,
Melekler ağlar.
| 35 |
Gurbet El
Bir çok mahsun gibi beni kendine,
Tutup köle gibi bağlama gurbet.
Biraz bizden yana yak kandilini,
Çaresiz yüreğim dağlama gurbet...Yılardır takıldım haldım ağına,
Çok garibi düşürdün tuzağına,
Benziyorsun örümceğin ağına,
Sila özlemimi bağlama gurbet...Dünya malı için tuttun hevesle,
Bir çok dertlerimi içinde besle,
Garip anam gibi,duygulu sesle,
Başımda dövünüp,ağlama gurbet... 22.01.2006
| 53 |
Güle Güle Gül
Gül koydum adını herşeyin,
Suyun ekmeğin, yemeğin,
Sokakların cadde labaların,
Gazel okudum ayrılığa gül.....Esiri ettin ruhumun,
Kalp dalak böbrek,
Bütün uzvumun hepsi,
Sende güle güle gül......Akrep gibi girdin solumdan,
Köstebek oldum yolundan,
Uykumun içine ettin gül,
Güle güle şehvetle gül.....Kör topal, tek bıraktın beni,
Yaban dağlarda avlattın beni,
Çakala madara ettin beni,
Güle güle hasretle gül....Boyuna inen kılıç değilde ne?
Dillere persenk olmuşum.gül neme,
Boş fıçı gibi dibsizkuyulara attın beni,
Güle güle kahkahayla gül.
| 77 |
Dünya Çocuk Yılında II
Her çocuk bir nur topudur,
Paçavralar içine bile düşse
Bir nur topudur.Dar çağlara gelmese,
Değmese hoyrat ayaklar,
Ç....................
| 22 |
Fethiye bizim cennet bağımızdır
Güzellikleri anlatmakla bitmez,
Fethiye bizim cennet bağımızdır.
Anlatsan anlatmaya ömür yetmez,
Fethiye bizim cennet bağımızdır.Onun güneşi ayı başka güzel,
Çadırda Yörük Beyi başka güzel.
Mendos'la Baba Dağı başka güzel,
Fethiye bizim cennet bağımızdır.Mevsimi anlatmakla mevsim bitmez,
Soğuk olsa Fethiye'de buz tutmaz.
Kışı inanın baharı aratmaz,
Fethiye bizim cennet bağımızdır.Görenler Fethiye bir başka diyor,
İnsanlar kışın bile sebze yiyor.
Her türlü sebze meyve yetişiyor,
Fethiye bizim cennet bağımızdır.Yusuf Fethiyeliyiz biz kutluyuz,
Yarınlar için daha umutluyuz.
Fethiye'de yaşamaktan mutluyuz,
Fethiye bizim cennet bağımızdır.
| 85 |
Ay Ne Tesadüf!
Terör belasının sonlandığı, bir zamanda
İ.M.F. borcunun bitirildiği, bir zamanda
Faizlerin aşağıya çekildiği, bir zamanda
Bu Gezi Parkı olayları; Ay ne tesadüf! ...Türkiye uluslararası güvende, zirve yaptığı
Yatırımın birçoğunun, seksen yılı katladığı
Yatırımların bazı ülkelerin, bütçesini geçtiği
Bu Gezi Parkında olanlar; Ay ne tesadüf! ...Gelişmiş birçok ülkeler, krizle boğuşurken
Türkiye büyümede, rekor üstüne rekor kırarken
Yatırımların, devamlı süreceği söylenirken
Böyle bir zamana denk geldi; Ay ne tesadüf! ...Üçüncü boğaz köprüsünün, ihalesinin yapıldığı
Üçüncü havalananının, ihalesinin yapıldığı
Kanal İstanbul ve enerji santralinin ihale hazırlığı
Bir dönemde bu olaylar; Ay ne tesadüf! ...İki yabancı ajansın, yayın aracı kiraladığı
Bu ajanslara, yetmişbin avro reklam verildiği
Bir siyasi partinin, o günlerde miting yaptığı
Bir Hazirana denk geldiği; Ay ne tesadüf! ...Amerika’yı, Avrupa’yı ve İsrail’i hele anladık
İran yayınlarına basına, bakınca şaşırıp kaldık
Esat’a bu kadar destek, Türkiye hatırını sorduk
Hepsi bir araya gelince soruyoruz; Ay ne tesadüf! ...Biz bu olayları okuduk; Abdülhamit devrinde
Biz bu olayları öğrendik; Menderes devrinde
Biz bu olayları bizzat gördük; Özal devrinde
Bu tarihi olaylara çok benzeşiyor; Ay ne tesadüf! ...Erbakan hükümetine, kan kusturdular bu zalim zevatlar
Bütün ülkede seferberlik ilan etti, bu zalim Cevatlar
Yirimisekizşubatta, tencere, tabak bilmem ne halt’lar
O günlerde de lamba yakıp söndürdüler; Ay ne tesadüf! ...Tahsin der anladım; Tayyip Erdoğan senin suçunu
Sen kovdun, Yahudi güdümlü sömürücü; İMF piçini
Ürküttün yerli işbirlikçilerin, deve kervanını göçünü
Bizlerce çok iyi biliniyor kardeşim; Ay bu tesadüfler! ...Ankara- 17.06.2013
| 233 |
Ikına Sıkına Zorlu Güzellik
Güzellik belki çakıra çalan gözleriyle
İki kaşın arası
Güzellik durgun bir ırmak seyri
Kimine göre kimi yerde esmer
Güzellik dudu dillik ballı badem
Noktacık benlik
Zülfü siyaha dökülsün dökülmesin
Güzellik zorla değil demişler
Hah..!
İşte ben de onu der dururum hep....
Göz..kaş..dil..
Hepsi insan gibi değerlere kullanmayadır
Herkesin kaşı
Eli ayağı ayrı ama arzusu bir...
Severek yaşamasından diye bir hayat..
Zorla olmaz evet bu iş
Zorla güzel etmeye çalışan
Dara düşmek... sakat ki ne sakat
Ne sınırı var bu intiharın.. ne püfü efi..
Zorlan insan sürte parlata elini yüzünü
Güzel olamaz kiSeyfi Karaca.....Kasım / 10
| 99 |
Mavi, Işık Ve İnsan
Mavi,
Işığını yitirince
Koyulaşır,
Lâcivert olur… Işık,
Aydınlığını bitirince
Siyahlaşır,
Karanlık olur… İnsan,
Sevdiğiyle bütünleşince
Kucaklaşır,
Cennet olur.
| 22 |
An beyaz...!
An beyaz...! Gecenin dibindeydi üslubunda yıldızlar
Asırlara nihayetini söylerken
Çizili kalmıştı mahşerde sonsuzlar
Yüreğim kuşansada ikrar siyahlar
Soluğuna uzanırken ay beyaz
Güneşin kucağında utanırken can beyaz Dillerim dedi döküldü gökten
Tevekkül doğuştu sabahta an beyaz
Yağarken şahika dualarımda tan beyaz Simdi saklıyor gün sırtını
Birazdan gelecek son beyaz
Örtme damarlarımda açacakken hülyalar
Kirlenmeden toprakta habbelerim daha
Terimden fışkırdı kardelenler kar beyaz
| 63 |
Sordum
Kır çiçegine sordum ayrılık nedir
Dediki filizlenen umutlarımın kırılışidır
Uçan kuşa sordum ayrılık nedir
dediki esen yelle anlaştılar
Yıldızlara sordum ayrılık nedir
Dediler güneşin ayla arasının açılışıdır
Sordum yanan ateşe ayrılık nedir
Dediki duman olup meçhule gidişimdir
Sazımın teline sordum ayrılık nedir
Dediki aşıkların bağrından kopan yanık sesdir
Gecelerime sordum ayrılık nedir
Dediler benliğimi gündüze terk edişimdir
Göz pınarlarıma sordum ayrılık nedir
Dediler yanaklarımızdan süzülen damlacıklardır
Toprağa sordum ayrılık nedir
Dediki nicelerini tat dım
Hasrete sordum ayrılık nedir
DEDİKİ SORDUĞUN BENİM
| 82 |
BEKLENMEYEN YOLLARINDAN
Sana sakat kardeşine baktığından
Hiç evlenmeyen o kadından da gelirim
Hem ağlarım hem giderim hallerimle bir gün
Terleyen yerlerin de vardır senin sıkıldığında
Kahkahalarına iliştirip gizlediğin
Yenilgilerinden habersiz aşk öykülerin
Sarardıkça güzelleşen bir fotoğrafsın
Beklenmeyen yollarından hep çocukluğumun geldiği
| 41 |
Mavi
ikimizde maviydik
deniz mavi,gök mavi
sevgiyle çarpan yüreklerimiz birleşti
nerde olursan ol rengimiz hep mavi gecenin mavisi karışırken denize
denizin rengi işliyordu içime
denizin dibi senin gözlerinde
hep maviye çalardı gecelerimdemavi bir düş bırakıyorum denizine
baktıkça,battıkça derin derinlere
kaybolurdu fırtınaya tutulanlar
boğulurdu sevda denizinde
| 45 |
Ağır Hasta - Fazıl Hüsnü Dağlarca... Yüz Şiir / Yüz Yorum
Üfleme bana anneciğim korkuyorum
Dua edip edip, geceleri.
Hastayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri. Niçin böyle örtmüşler üstümü
Çok muntazam ki bana hüzün verir.
Ağarırken uzak rüzgârlar içinde
Oyuncaklar gibi şehir. Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum
Ağlıyorsun, nur gibi.
Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha
Duvardaki resimlerle, nasibi. Anneciğim, büyüyorum ben şimdi,
Büyüyor göllerde kamış.
Fakat değnekten atım nerde
Kardeşim su versin ona, susamış. Fazıl Hüsnü DağlarcaAğır HastaÇocuklar narindir, hassastır; kolayca hastalanıveririler. Yoksul ailelerin birinci ilacı, hatta “biricik ilacı” ise dua etmek ve nefesiyle hastayı iyileştirmeye çalışmaktır. Hasta çocuklar ateşler içinde yanarken, sanki kafalarını büyümüş, şişmiş hisseder; yastıktan kaldıramaz. Vücudu ise ateşler içindedir; hafiflemiştir… Şair bunu “Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.” sözleriyle anlatıyor. Hasta çocuklara gösterilen “özen” de ona, havada olağanüstü bir şeylerin döndüğünü hissettirir. Uzaktan şehrin evleri seçilmekte, apartmanlar minik oyuncaklar gibi görünmekte, ışıkları gecekondulara göz kırpmakta ve anne ise sabaha kadar dua etmektedir.Çocuk, gözleri kapalıyken bile duvarda ölmüş babasının, dedesinin kendisine bakan fotoğraflarını görmekte ve bir bakıma onlara yaklaştığını hissetmektedir. Annenin sessizliği, iç çekişi bir sona yaklaşıldığına ve onun çaresizlik içinde ağladığına işarettir.Çocuklar için oyuncakların bir kişiliği vardır, onlar canlıdır. Ateşli hastalıklarda insan, kendisine serinlik duygusu veren suları sayıklar. Çocuk, kendinden geçerken susuzluk çekiyor ama bunu dolaylı anlatıyor; atının susuz kaldığını ve artık onunla kardeşinin ilgilenmesini istiyor. Hem kardeşi sahiplenirse gözü arkada kalmayacaktır.Şiir çocuk gözüyle, çocuk duyarlılığıyla ve çocuğun ağzından yazılmış. Çocuğun dünyası, hasta haldeyken yaşadıkları ve kendine özgü kaygıları başarıyla verilmiş.
| 250 |
'"Kendini Gerçekleştirmek" Yazım
Kendini GerçekleştirmekMaslow’un ihtiyaç hiyerarşisi piramidini bilirsiniz; piramidin tabanında en temel ihtiyaçlar (Fizyolojik ihtiyaçlar; nefes alma, yeme, içme, sevişme) var, bunlar karşılandıktan sonra; Güvenlik ihtiyaçları (Kendini, ailesini ve toplumu emniyet içinde tehlikeden uzak tutma isteği) bunlar da karşılanınca; ait olma ve sevgi ihtiyacı (Başkaları ile ilişki kurmak, bir yere ait olmak ve kabul görmek) bunlar da karşılanınca; Diğer (Prestij, başarı, yeterlilik ve tanınmak) karşılanınca; en üstte kendini gerçekleştirme (Kişisel başarı, kişisel tatmin ve kişinin kendi potansiyelini açığa çıkarması) var.
İnsanın kendini gerçekleştirmesi nihai hedef. Bu da kişisel başarı ve potansiyelin açığa çıkarılması ile oluyor. Nihai hedefe insanın kendisine ulaşması doğal ihtiyaçların karşılanmasından sonra oluyor. Yunus’un “İlim kendin bilmektir” hakikatine ulaşmak gibi.
İnsan bu ihtiyaç sıralamasında nerede olduğunu kendisi bilir! Tüm ihtiyaçları karşılanmalı ki insan kendini gerçekleştirme, potansiyelini açığa çıkarma aşamasına gelebilsin…Temel ihtiyaçlarını karşılanmadan kendini gerçekleştirmek isteyen insanların garip halleri dikkat çekiyor, sırıtıyor. Hatta acı bir tebessüm ettiriyor! Bu çaba ile çokları bir şeylere ezbere taraf oluyor ve taraf olduğu şeylerin peşinden koşuyor! İlim sahibi olmadan insanın kendini gerçekleştirmesi mümkün olmuyor! Ezber ve taklit de sahte bir görünüm veriyor! Ezbere taraf olmuş olanlar zaten papağan gibi aynı öğretiyi devamlı tekrarlar durur. Kapılarını ezberlediği, öğrendiği ilim haricine kapamış olanlar, gelişemiyor, üretemiyor; üretse bile zaten ezberin dışına çıkamadığı için üretim taklidi oluyor. Bu da “Kendini gerçekleştirme” kapsamında olmuyor! Üretim, üreteni ele veriyor! Söz, sahibini ele verir…“İlim kendin bilmektir”İnsan hem kendini bilecek, hem de kendi bilecek! Kendini bilmesi dahi taklidi öğretilerin etkisiyle kısıtlı olmayacak! Kendi bilecek başkalarının bilgisini içselleştirmeden bildim sanmayacak. Bilgi kaynağı zaten evrensel, ilk insandan başlıyor bilgi birikimi! Her bilgi öncekinin üzerine katkı sağlıyor. İnsanın ve insanlığın tekamülü gelişimi de bu sayede oluyor. Bu anlamda öncekilerin bilgilerini ezberleyip üzerine kendi bilgisini eklemeyenler asla gelişemez. Ezber ettiği aşamada sabitlenir! Geri kalmış toplumlara bir göz atalım.Temel ihtiyaçları karşılanmadığından özgür de olamadıkları için kendilerini gerçekleştirmek şöyle dursun başkalarının kendini gerçekleştirmesinde araç olarak, kullanılıyorlar! İleri toplumların adeta kölesi ve onların aralarındaki satranç oyunlarında piyon olarak kullanılıyorlar! Temel ihtiyaçlarını karşılayacak ekonomik, askeri ve bilimsel imkanlardan yoksun oldukları için esarete düşüyor veya ileri toplumların menfaat kavgasında figüran oluyorlar! Maddi alanda geri kaldıkları için manevi alanda ileri olmakla da övünüyorlar ki açıklarını oradan kapatmaya çalışıyorlar! Sorun tespit edilmediğinde çözüm de bulunamaz, bu bakımdan Sait Nursi’nin öz eleştirisi çok manidar; “Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurûn-u vustada(Orta Çağ) durduran ve tevlaf eden altı tane hastalıktır.” Ne güzel ifade etmiş orta Çağ’da kalmayı! Kendi tespitinde “Ben” dili kulanmış. “Bizi” dediği yerde ise içinde bulunduğu toplumu kast ettiği için çoğul kullanmış. Ecnebilerin, Avrupalıların terakki ettiğini, hatta uçtuğunu özellikle vurgulamış. “Bizi” diyerek (maddi cihette, teknolojik olarak; Orta Çağ’da kalan) yaşadığı topluma işaret etmiş! İnsanlık uyandı, uyanıyor, uyanacak. Her insan bu üç aşamanın birinde, gelişimine devam ediyor. Orta Çağ ve sonrası kadınlar, erkek üzerinden tanımlandı; tüm öğretiler özellikle dinsel ve felsefi olanlar, gelenekler kadını erkeğin emrine verdi. Bu nedenle yüzyıllarca asırlarca kadın ezildi. Şimdi ilk uyanan kadınlar oldu. Kadınlar uyanışlarının bedelini ödüyor! Erkeklerle sosyal alanda eşit olana dek bu bedel ödenir.Neden insanlığı sürükleyen, etki altına alan ideolojik veya dinsel öğretilerin nerdeyse tamamı “Orta Çağ” ürünü? Bu konuda ciddi düşünmek gerekmez mi? İlk çağlarda da muhteşem uygarlıkların var olduğunu biliyoruz! Hatta uzay çağı, bilgi çağı derken, bilinç çağına gelindi ama hala “Orta Çağ” dinsel veya ideolojik kalıplarında takılı kalmak niye? Mevlana'nın söylediği gibi; dünle beraber gitti düne ait ne varsa bu gün yeni
şeyler söylemek lazım, cancağızım.Son tahlilde; laf ebeliği ve kısır döngüyü bırakmadan bireysel veya toplumsal ilerleme olmaz! Sorunları tespit etmek, yakınmaktan evladır! Madem temel ihtiyaçlar karşılanmadan “Kendini gerçekleştirmek” mümkün olmuyor, o halde manevi alanda ileri gitmek gibi aslı, astarı olmayan söylemleri bırakıp, her alanda ilerlemeyi hedef haline getirmek gerek! Efsanelerle, tarihi kahramanlık ve destanlarla zihinleri meşgul etmek yerine; ilim, bilim, teknoloji, ekonomi, savunma alanlarında ilerlemeyi hedef edinmek gerek. Kutsal söylemlerle oyalanan insanlar asla kendini gerçekleştiremez ve potansiyelini açığa çıkaramaz! Selametle,Ahmet Bektaş
| 648 |
Yalnizlik Kurdu
'Simdi sen gideceksin, git'
guzelligini, ulasilmazligini al ve git.
Birak beni eski kisimda
yarinimi gotur.
Gencligin o yara almaz bencilligine git.
Icinde git gide buyuyen o yalnizlik kurdunu
guzelligine dadanan o hastalikli huznunu
birak ve git...
Kibirli arzularina, altin golgedeki kusursuz yuzune...
Yillar sonra yasayacagin
unutuluslari, o acimasiz kislari
bana birak ve git ...
| 56 |
bir şey var
bir şey var toprakla tohum arasındatomurcuğun tenini ürperten bir şeybir şey var yaprakla rüzgar arasındaıslığında doğanın kalbi atar gibi bir şey.bir şey var kuşla gökyüzü arasındakanatlarına bilmediğimiz dilde yazılmış bir şeybir şey var bulutla yağmur arasındaiçinden yıldırım hızıyla akan bir şey.bir şey var yolcuyla yol arasındamüebbede mahkum düşlerin alnına yazılmış bir şeybir şey var sılayla gurbet arasındagözyaşları boğazına düğüm düğüm kazınmış bir şey.bir şey var cisimle kanda kıpırdayan ruh arasındagerdanlara takılan taşların gözleri gibi bir şeybir şey var hayatla iç ürperten ölüm arasındayolcularını son durağa taşıyan tren gibi bir şey.bir şey var seninle sol yanım arasındaesrarı dolar içime kalbindeki ışık suyununbir şey var benimle rüyaların arasındayüzümün alaca karanlığına iner tılsımı ruhunun.
| 114 |
Tek Umudum!
Umut yolculuğuna çıkıyorum bu akşam...
Elimde bir kalemim ve bir tek sigaramla.
Birde içimde senden kalan kırık bir kalple.Umut yolculuğuna çıkıyorum bu akşam...
Ne bir gemim,ne de bir kaptanım var.
Sadece ben ve:
Beni bırakıp giden sen.Umut yolculuğuna çıkıyorum bu akşam...
Ama bilmiyorum umut yolculuğu mu yoksa...
Yoksasını düşünmek bile içimi ürpertiyor.
İçim ürperiyor ya seni bulumuzsum,
Ya ümidim kalmazsa diye.Umut yolculuğuna çıkıyorum.
İçimde buruk bir sevinçle.
Ne zaman biterse umudum,
Ve ne zaman burukta olsa kalmazsa bir sevinç:
O zaman beni bırakıp gittiğin,
Beni sensiz yaşamaya mahkum ettiğin,
Bu şehre geri döneceğim.Umut yolculuğuna çıkıyorum bu akşam.
Her ne kadar bendeki umudu alıp gitsende,
Sırf seni bulubilmek ve,
Senin olabilmek için.
| 113 |
Bekliyor Gurbet
Hayatında acı, gam, keder ve dert
Çekmek istersen bekliyor gurbet,
Gözlerinden gitmez olur memleket,
Yüreğini yakar özlemle, hasret,
Hele çık da gör, bekliyor gurbet.Yanındayken sevinç, huzur duyduğun,
Zevkinden havalara uçtuğun,
Gözlerinin içinde kaybolduğun
Yarin yanındayken mutlusun elbet,
Hele çık da gör, bekliyor gurbet.Gül yüzlü, toprak kokulu anandan,
Elleri nasır bağlı babandan,
Şimdi yaşadığın sıcak yuvandan,
Ayrılırım diyebilirsen şayet,
Hele çık da gör, bekliyor gurbet.25.01.2000
| 66 |
Günaydın
günaydın aynada ki mahmur bakışlı başım
duvarda yan gelmiş yatan dört telli püsküllü sazım
beyaz kağıtlarım mor çoraplarım
günaydın kapı arkasındaki kırkbir numara gıcır ayakkabılarım
siyah takımlarım mavi gömleğim kırmızı kravatım
günaydın akvaryum camından bakan sarı balığım
vazomda ki karanfillerin rengi
taç yaprakları papatyaların
bu günün adı
sabah ekmeğimin sıcaklığı
yumuşaklığı
çayımın tadı günaydın
günaydın sokakta yürüyen kardeş
gölde yüzünü yıkayan güneş
yuvasında uçmaya hazırlanan kuş
deliğinde düşünen fare
günaydın bulutların arasında giden teyyare
çakım çakmağım mendilim aynam tarağım
günaydın karım
günaydın hala pinekleyen çocuklarım
güzel bir gün diliyorum herkese
şükürler olsun Tanrım
| 94 |
Sevme arkadaş!
“Vefasız olanı, kalleş olanı! ”Gördün mü hiç böyle, bir aşk arkadaş
Eridim yolun da, bak yavaş yavaş
Severken bırakıp, gitti vefasız
Ateşte kor olup, yandım arkadaşSakın sevme sende, bak bu ders olsun
Vefasız çıkarsa, hep kahrolursun
Sende benim gibi, pişman olursun
Ben onu vefalı, sandım arkadaşBeni böyle perişan, rezil etmezdi
Sanmıştım onunla, sevdam bitmezdi
Ne yersek inan ki, ayrı gitmezdi
O bedendi ben ise, candım arkadaşGönlüme aşk ekip, dert biçer miydim
Elimde bak şişem, hiç içer miydim
Kahrolup kendimden, ben geçer miydim
Boşuna aldanıp, kandım arkadaş
Ateşler içinde, yandım arkadaşSEÇKİN ERDOĞAN / BURSA
| 95 |
Günaydın...Kelebek
''günaydın.....''' kelebek,
ömrün kısa da olsa...
renklerin
yediden fazla...
kanatların
o kadar nazik olsa da...
ateşlerin
güneşlerden de fazla.....''günaydın...''kelebek,
ömrün kısa da olsa..
sevgilerin
nice yıllardan fazla...
''günaydın...''kelebek,
iyi ki doğdun demekse..
''günaydın...''kelebek,
güle..güle..demekse...
yine de
sonsuz selamlar...
sonsuz sevgiler sana...
ömrün kısa da olsa...gözlerimde
renklerin...güneşlerin...
nazlı...nazlı...
dans edişlerin...
sana,
''teşekkür...''ediyorum
yaşadığımca...
kırlar...çayırlar...çiçekler...
sen ile daha güzel..
sevgiler...ömürler...
sen olunca...daha da güzel...
''teşekkür...'' ediyorum sana
yaşadığımca...
sen hiç...
çiçeklerden...güneşlerden...
gözlerimiden...gönüllerimizden...
ayrılma asla...
| 73 |
HAYAL
Işığın bir semtinde, buğuevinde oturuyor ve
bir yılan gibi kıvrılıyorsun rüyalarımın sırtında
yağmur saçlı, kuytu bir kadın olmalısın.
Masallardan oyduğum bir tanrıçasın,
tutup kendini bir güle öptürüyorsun, kendi
gurbetine tutunan bir yaprak kadar incesin.
Bakışlarında avare gökyüzü, ellerin ateşten
deniz, kendime senden bir yaz gecesi yapsam
ve sesindeki ışığı kana kana içsem.
Bir ipeğin pembe vakti olmalısın, hazan tavrı
inliyor kaygan teninde, melekler korosu başlasın
bir mağara bacaklarının ormanı.
Derin macera, uykusuz bir hayal olmalısın,
hiçbir zamana sığmayan avangard bir kadınsın,
lirik bir mavisin, gözlerinde uyumasam da,
o beyaz gövdenin coğrafyasına gömülsem.
Sana susamış bir bahar şıkırtısıyım,
Uzaklığından nazlı bir fayton geçiyor.
Varlık, Ocak 2005
| 106 |
Hasretinim sana YAR...
Her yerde senden bir hatıra var
Hayalin evin her yerinde gezinmekte benimle beraber
Akşam üstleri sana yürüyorum bomboş sokaklarda
Adım attıkça sana yaklaşıyor gibiyim
Ayak izlerini görür gibi oluyorum
Bu sensizlik daha ne kadar sürecek yar
Ben alışkın değildim bu yalnızlığa
Ama öyle bir hale geldimki
Yalnızlık gölgem oldu
Karanlıklar ardım sıra gelmekte
Ben sabaha uyanırken sensiz
Saçımda aklar içerimde sen
Bu sensizlik bu yalnızlık
Daha ne kadar sürer yar
Bu yalnızlık beni çok yaşatmaz Geberirim hasretinden yarim
| 81 |
Askerin Bayramı
Bugün Askerin Bayram günü
Kalbi hüzünlü,yüzü kederli
Kimi elinde bir sigara bir köşede
Kimi eski bir mektubu okuyor gözü nemliHerkesin hayalinde sıla, memleket
Bu bayramda ana baba elini öpmeye hasret
Ne bir izin veriyorlar nede mazeret
Bayramda sevinç yerine hüzün dolar AskerKulağı çavuşta gelir diye telefon bekler
“Belki biride benim bayramımı kutlar” der
Gelmez bir haber hep boynunu büker
Sevdiklerinin hayaliyle bayramlaşır Asker.Kimisinin ziyaretçisi gelmiş sevinçli
Kimisi bir köşede ağlar gizli gizli
Bu bayramda içinde kaldı sevinci
Bağrına taşları basar Asker.
| 83 |
Açlık
anasının koynunda ölüme yatan
çocuk
kıpırdamıyor
kıpırdamıyor/çocuk kalbi
kıpırdamıyor
insanlıkunutulacak/acılar
unutulacak/savaş
unutulacak hür yaşamak
acıkınca
insan
| 17 |
Türk Vatanının Doğuşu
Yıllarca kan döküldü vatan sevdasına
Nice analar evlatsız kaldı bayrak uğruna
Topraklar sulandı akıtılan kanlarla
Nice şehitler verdik bağımsızlık aşkına Atatürk önderdi bu ulusun kurtuluşuna
Türk evladı başını koydu Atatürk’ ün yoluna
Siper ettiler göğüslerini kimse giremezdi vatana
Düşmanı yerle bir ettiler denizde, havada ve de karadaAnalarımız cephane taşıyorlardı omuzlarında
Babalarımız cephede göz açtırmıyordu düşmana
Türk şanı kabul ettiriyordu hakimiyetini dağlarda
Atatürk’ ün önderliğinde yeni bir vatan doğuyordu orta asyadaAtatürk başı dik, göğsü kabarık seslenince Türk ordusuna
Ya İstiklal ya ölüm diye çıktılar düşman karşısına
Dağı taşı zindan ettiler gâvur ordusuna
Bu güzel vatanı hediye ettiler Türk halkınaTürk ordusu zafer imzalarını atıyordu savaşların altına
Düşman kalmamıştı bağımsızlığını ilan eden Türk vatanında
Sıra gelmişti zulümlerin ardından açılan yaraları sarmaya
Ve ulu önder Atatürk Cumhuriyeti ilan etti o anda
| 130 |
Kimi Sevdiğini
Kimi sevdiğini, hayat incitir
Kendin için neler, neler istersin
Mutluluk şefkattir, güven incidir
Nefretin yerine, sevgi göstersinArkadaşlarına, destek olmalı
Yerine sevgiyi, alıp oymalı
Kıskançlığı yenip, onu bulmalı
Nefretin yerine, sevgi göstersinÖnemsemeyi bil, öğren ve güven
Ne demek istedi, hayatı döven
Aşkına sahip ol, yarini seven
Nefretin yerine, sevgi göstersinKendileri gibi, ruhuna sahip
Herşeyden önemli, deseler talip
Hayatı tuttamaz, olsada rakip
Nefretin yerine, sevgi göstersinİşte hayat budur, kullanmayı seç
Dost edinemeyen, hainleri geç
Ondan daha aciz, kaybedeni heç
Nefretin yerine, sevgi göstersinAslını görmeyen, gönüle akıp
Başlayınca anlar, acıya bakıp
Kitap gibi düşün, yürekten yakıp
Nefretin yerine, sevgi göstersin
Bahattin Tonbul
17.9.2013
| 102 |
Vatan Sevgisi
Bizimdir evet bizim bu eşsiz vatan
Her karış toprağının altında yatan
Canını esirgemeyen benim ve senin atan
İşte böyle savunuldu bu vatan…Bir karış toprağını kimseye yedirtmem
En müşkül insanıma laf dedirtmem
Çerkezi Lazı kürdü Türk’ü belirtmem
İşte böyle savunuldu bu vatan…Bize hayat veren kandır damarda
Muhtaç etmesin bizi namerde
Anlatırdı rahmetlik dedemde
İşte böyle kazanıldı bu vatan….Namerde toprağımızı çiğnetmeyiz
Altında yatan şehitlerimizi inletmeyiz
Son damlasına kadar savunur, gitmeyiz
İşte böyle kazanıldı bu vatan…Bu sevgi bütün sevgilerden uludur
Rahmanın vatan sevgisi işte budur
Konuşamıyorum içim çok doludur
İşte böyle kazanıldı bu vatan…
| 93 |
Say Ki..
her ayrılık zordur
sancılıdır...
kimi dışa vurur hüznünü
kimi içine gömüp;
üzerine kül örter...
ve külü eşeledikçe altından
köze dönmüş bir yürek çıkar...
kimi de ömür boyu sarılır
giyinir hüznü...
say ki asker postalı
say ki üniforma, tek tip giysi...
| 42 |
Gül
Âleme rahmet olan sevmeseydi seni gül
Metheden bulamazdın bil en başta beni gülOnun sevgisi candan sevip sarmalamasa
Bülbülü mest edemez en meşhur Gülşen’i gülŞansın Habibe habip bilinmişsin ne mutlu
Bahçelerin bağların olmuşsun Ahsen’i gülOnun bastığı toprak çöl olsa da değerli
Sen de oradan aldın misk kokan buseni gülTatlı güzel her rengin nurunun yansıması
Dikenlerinde bile var onun madeni gülNisan yağmuru ile serpilip açıyorsun
Oluşun mahza rahmet ve bunun nedeni gülHer bir duvar da resmin her bir güzel de ismin
Alem olmuşsun âlem uzatmış vadeni gülSana gülen talihe şaşıp haddini aşma
Soldururlar haksızca büyüyüp şişeni gülKüçük görme hor görme imrenerek bakanı
Mutlu ve bahtiyar kıl koklayıp öpeni gülKişi sevdiği ile haşr-olacak mahşer de
Sevenlerin hepsi yar sende sev yareni gülSöyle şu has kokunu nerden aldın bilelim
Seyyid-ül âleminin kokuyordu teni gül…
| 131 |
Gün Eş Olur
Gün eş olur bana ben de güneşe,
Hüznü alır benden, dolarım neşe,
Ruhumdur güneşe aşina bakan,
Bilmeyenler bakar, anlamsız leşe.
| 23 |
Ateşten
Mutlu olan herkes el kaldırsın, otur evladım “0”.
Ayakta uyuduğumu hissettim, neyse zamanında ayakta uyutulmuştum tecrübeliyim o yüzden..
Tecrübeler gün geçtikçe büyütüyor diye düşünüyorum beni, ama ben her gece uyuyorum ki büyüyeyim diye, her uykuya daldığımda gördüğüm rüyalarla daha çok çocuk kalıyorum...
Yok, yok büyüdüm ben, nereden mi biliyorum; Büyüdüğümü beklediğim mucizeler gerçekleşmediğinde anladım..
Evet, evet bunu anladım ve uygulamaya geçirdim bile ben.
İnsani duygularımı bastırdım, mantıklı olanı uygulamaya soktum canımı yaksa da.
İlk başlarda kayboldum içerilerinde sonralarda çıkışları bulmaya başladım, kestirmeleri keşfettim şimdi ilk seferde hiç yanılma payı olmadan, çok uzamadan kesip atıyorum.
Can yakıyor belki ama bu dünyanın kanunları, kuralları var çürük elmalar her zaman çöpe atılır, istisnalar olmadan..
Bak yine ateşim yükseliyor, hastayım o yüzden.
Biliyorum sana söylemedim üzülürsün diye düşündüm, pardon sandım.
Ben hep sandım, yanıldım, yanılsamalar geçmiyor ama mantık sanki orada işlemiyor takılıyor.
Ya da işime gelmiyor sanki!
Evet, evet işime gelmiyor, böylede kıvrak bir herifim işte, işime gelene hey hey, gelmeyince de bay bay. Hasta, husta, astalavista bebek.SAYGILARIMLA…
10/08/2011 02:55 (Ateşten) (*Hasta la Vista İspanyolca görüşürüz anlamındadır.)
| 174 |
SAKLI SU
Ürperen yaralara çıplak
Havaların değmesi
Acır.
Korkunuz nerdeyse
Bir şey söylenecek, bir şey sorulacaktır.
Sekiz sokak önceden sezmeniz
Adımlar yöneldi,
Bir daralış gönlünüzde
Ortalık karardı.
Anla sıkıntımı geç git dost,
Nedendir sorma.
Gür bitkiler altında bir benim için akar
Alıngan, onurlu
İstemez görsünler saklı su.
| 47 |
Tarih Hasta
savaşlara susamış
savaşlarda susuz kalmamış tarihtim
arşivlerinde mitik cümleler kokan tarih
her cümlesinin bir kelimesi bir yanılgı
savaşı bu cümlerle öğrten bir tarih
dedemin enleri çok iyi yazılmış
ya enlemler arsına sıkışan eğrileri
hangi boylamın zamanında gizil
anlat bana tarih
savaşı
eskiyi
gizliyi
hayatı anlat
biz yeni gerçeği öğrenmek istiyoruz o kadar
aynı kökten ikigeçmiş kipimiz var
anlatılmış
anlatılamamış
öğrenmek istiyoruz o kadar....
| 65 |
Aşk Bu
Karşına nerede nasıl çıkar
Aşk dediğin şey yaşamı bakar
İçinde kopar fırtınalar
Aşk bu insana bir şey sormaz Olay seni çoktan aşmıştır
Kalbinde heycan artmıştır
İstesen de dönüşü yoktur
Aşk bu insana bir şey sormaz Ellerin, ayakların titrer
Bütün hayatına o girer
Aşk insanın gözünü kör eder
Aşk bu insana bir şey sormaz Girmiştir etki alanına
Aşk bakmaz senin planına
İşler damardaki kanına
Aşk bu insana bir şey sormaz Gecelerin uzar da uzar
Onsuz geceler olur mezar
Şairse aşk şiiri yazar
Aşk bu insana bir şey sormaz Aşk insanı eder perişan
Yatağa düşürür her an
Var mı aşktan sağ kurtulan
Aşk bu insana bir şey sormaz Eh şair Güngör artık yeter
Aşka düşen hep acı çeker
Siyah saçına iner beyaz perdeler
Aşk bu insana bir şey sormazGüngör CELEP 14/02/2014
| 131 |
Şimdi zaman ahir zaman
Şimdi zaman ahir zamanDedemin seccadesi duvarda ağlıyor
Ev ev duvar duvar köy ağlıyor...
Nurdan ağaçlarım vardı onlardan geçtim
Kuşlarım vardı...koyunlarımdan geçtim
Zehir içtim
Damarlarımı kestim
Biçildi gül günlerim...Elde mi sitem etmemek senden hayat
Şimdi zaman ahir zaman
Atom yemiş şehirler gibi gönüller
Baharı gitmiş şehir gibi gönlüm
Aşk uçmuş gül solmuş bahçelerinde
| 56 |
Doğaya bak..
Konu:Doğa..Doğa çiçek doğa yaprak
Doğa ağaç doğa toprak
Doğayı sev doğaya bak
Bu güzellik doğaya hak..Harikadır yeşil örtü
Lakin doğa bize küstü
Bıraktık onu yüzüstü
Doğayı sev doğaya bak
Bu güzellik doğaya hak..Dağı deldik tünel yaptık
Ağaç kestik orman yaktık
Hançer vurduk yaraladık
Doğayı sev doğaya bak
Bu güzellik doğaya hak..Kanat çırpan kuş kalmadı
Gonca açan gül kalmadı
İklimde ahenk kalmadı
Doğayı sev doğaya bak
Bu güzellik doğaya hak..Topraktaki tohum öldü
Bir kuraklıktır yürüdü
Çimensiz yoza döndü
Doğayı sev doğaya bak
Bu güzellik doğaya hak..Ne arı var ne kelebek
Tükeniyor börtü böcek
Doğa yeşil gözlü bebek
Doğayı sev doğaya bak
Bu güzellik doğaya hak..Allı pullu gül diyoruz
Kıymetini bilmiyoruz
Hiç vermeden bekliyoruz
Doğayı sev doğaya bak
Bu güzellik doğaya hak..Doğa aşkı hep sözlerde
Yüzleş artık gerçeklerle
Hançer vurma bu cennete
Doğayı sev doğaya bak
Bu güzellik doğaya hak..Tarih:01.04.2011
| 140 |
Çay
Sabah erken uykudan uyandığımda
Çeşmede elimi yüzümü yıkadığımda
Kahvaltı için sofraya oturduğumda
İster güneş tutulsun isterse ay
Yemekten sonra içerim bir bardak çayÖğleye kadar içmezsem başım ağrıyor
Halimi görenler beni hasta sanıyor
Severim çayı yorgunluğumu alıyor
İster güneş tutulsun isterse ay
Yorulunca içerim bir bardak çayCanım sıkılır kahveye uğradığımda
Tanıdık birkaç arkadaş bulduğumda
Oturup hal hatırlarını sorduğumda
İster güneş tutulsun isterse ay
Muhabbet ederken içerim bir bardak çayOturup birazcık kitap okuduğumda
Uyku basar dikkatim dağıldığında
Göz kapağım morarıp ağırlaştığında
İster güneş tutulsun isterse ay
Hemen kalkar içerim bir bardak çay Dostlar akrabalar mihmanlığa gelince
Sevinirim onları karşımda görünce
Yer sofrasına oturuyorum köylüce
İster güneş tutulsun isterse ay
Yemekten sonra içerim bir bardak çay Kul Tekinim acıkıp yemeğe oturduğunda
İştahla yiyip karnını doyurduğumda
Hanım demlikleri masaya koyduğunda
İster güneş tutulsun isterse ay
Yemekten sonra içerim bir bardak çay
01.02.2014
| 139 |
Mor Çiçeğim
Ayrılık olmazdı hiç senle hesapta bizim
Leyla’nın közüyüm ben, gel artık mor çiçeğim
Yürüyorum çöllerde kayboldu ayak izim
Yunus’un bir sözüyüm, bil artık mor çiçeğim.Sokaklar ağlıyordu yanık türkü okurken
Sevdayı gönlümüze nakış nakış dokurken
Tel tel olmuş zülfüne elimi dokunurken
Sarmaz oldu sineye, kol artık mor çiçeğim.Miray’ımdın göklerde yoktur senin tarifin
Gölgen yere düşünce bendim bir tek sahibin
Bu aşk’a yedi iklim yüce Allah şahidim
Bahtımdaki karayı, sil artık mor çiçeğim.Seleme uçurmuştuk şehrimin göklerine
Otağlar kurmuştuk biz zemheri eteğine
Dalımdan düşüyorum feleğin çemberine
Kaybolmuşum çöllerde, bul artık mor çiçeğim.Yıldızlar indirmiştik umutlar yaylasına
İpek yolu çizmiştim gönlümün rotasına
Kör yazıyı o yazdı alnımın ortasına
Gitmez oldu öteye, yol artık mor çiçeğim.
| 112 |
Gençlik
Ne hüznün gölgesineuzanır gençlikne aşktan, sevgidenusanır gençlikzamanın o güçlüközünde yanarbir gün o güzel düşündenuyanır gençlikkorkulu ve yalnızbiraz da üzgüntasasız günleredalarken, küskünverdiği bedeldendönmek ne mümkünzamanın öfkesinde tükenir gençlik.
| 28 |
Gece Karanlık
Gece karanlık,
ışığım yok,
ötelerde ses,
içimde korku,
saklı düşler yılmaz umutlarla,Gece karanlık,
yoksun,
ırak olmuş hayaller,
sakıncalı gidişler,
kartezyen düşünceler.Gece karanlık,
herşey ininde,
iniltiler köşelerde,
sukut içinde,
sevdalı gönüllerde,Gece karanlık,
aşka meftun çift yürek,
edalı
ve hayata karşı olana
olup bitene,
keskin bıçak misali.Gece karanlık,
sen ve ben
divane ve biçare
kuytu köşede
dokunaklı bi halde
kadere gebe
bilinmeyen demlerde.Gece karanlık
aydınlık kapıda
sen ve ben duruşta
cesur bi endamla...
| 73 |
Okuma Sevdası
Bayrak, bayrak süslenmiş
Yine bahçe çelenkler.
Al renklere bezenmiş
Ay yıldızlı “ dilekler”.Okumanın sevgisi
Minnacık dudaklarda
Bu haftanın neşesi
Durmuyor kucaklarda.Bir tarafta duruyor
Yeni ilim kuşları
Okul onda buluyor
Sevgiyle bakışları.Öğretmenim anlattı
Okumak güzel şeymiş
Bu hafta hatırlattı
Okulsuz sevda neymiş? “Oku” dedi Yaradan
Okuyup inan bilin
Almayın çalışmadan
İlim olsa da Çin’in.
| 55 |
Çanakkale Destanı
ÇANAKKALE DESTANI Çanakkale bir destan hatırdan çıkmayacak,
Hangi gözde yaş vardır duyup da akmayacak.--Gelin Gözü dönmüş düşmana geçit vermez yiğitler,
Vatan için ölmeyi, peygamberim öğütler. ----Gazi Al bayrağım uğruna dönmedi giden geri,
Çanakkale canları cennete sevkin yeri. -----Gelin Geçit yoktu haçlıya, ne denizden karadan,
Mehmedin yardımcısı, Mehmetleri yaradan.-- -Gazi Şahlandı hasta adam kâinat görsün diye,
Hakkıydı bu milletin zafer denen hediye. ----Gelin Kanatlandı yiğitler son Nebinin izinde,
Şehadet özlemiyle korku yoktu yüzünde. ---Gazi Bir adı da vahşetti bu hayâsız seferin,
Batan çelik kaleler muştusuydu zaferin.----Gelin İngiliz’le Fransız, Yeni Zelanda, Anzak,
Çanakkale hepsine maşatlık olur ancak. ----Gazi Ölümeydi bu gidiş yoktu bunun ötesi,
Karşılıksız kalır mı, duyuldu Türk’ün sesi.----Gelin Cephede ezan sesi yükseldikçe semaya
Gönüller huzur dolar, neşe gelir simaya.----Gazi Yurdun dört bir yanından koştular akın akın
Vatandı söz konusu uzaklar oldu yakın. ----Gelin Sırasını bekleyen şahâdet büyüsünde,
Gül olup açmak ister Kevser’in kıyısında. ----Gazi Neydi düşleri acep, neyin peşindeydiler,
Ya on dokuz ya yirmi, on beş yaşındaydılar-.-Gelin O sarsılmaz imana tarihler elbet şahit
Onbeşli koç yiğitler, oruçken oldu şehit.----Gazi Yamyamlara yem oldu bu körpecik bedenler
Dolup dolup boşaldı son olmadı gidenler. ---Gelin Şavaş ne? Bayram sanki, ölesiye coştular,
Tekbirler eşliğinde, cennetlere koştular. ----Gazi İmrenmeli hepsine mezarında taş olsak,
Yarın mahşer gününde gölge olsak eş olsak. -Gelin Ölüm taçtır onlara, hem de en kutlu sancak
Ruhları asumanda ebedî parlayacak, -----Gazi Nehirler kana kesti toprağın nemi kanlı,
Böyle geldik bu güne unutma delikanlı. --- -Gelin Unutmayı yazmasın Yaradan bahtımıza,
Her birini almışız gönülden tahtımıza. ------Gazi Şimdi görev senindir savaş devam ediyor,
Gaflet uykusu haram, dinle ecdat ne diyor.--Gelin Kınalı kuzulara selam olsun, ant olsun.
Hilâlin gölgesinde canım yurda bent olsun - --Gazi Sular uyusa lâkin uyumaz hiçbir düşman.
Yine tetiktedirler eylesek de bin pişman. ----Gelin Şehitlere özendim, gazi oldum bu yolda.
Şahâdet dualarım hem gönülde hem dilde ---Gazi Vatan hizmet bekliyor işte geldi zamanı
Şimdi görev sizdedir yok gönlümün gümanı. -- Gelin Çanakkale bir neslin bitmeyen yeminidir,
İbret dolu tarihin müşahhas zeminidir. ---- --Gazi Çanakkale bir destan, destan ötesi destan,
Her fert nasiplenmeli bu duygudan bu histen.—-Gelin 18 Mart 2009
Zübeyde Gökbulut - Gazi Hüseyin Kılbaş
| 346 |
Tatlı Hayaller
Mavi akşam kokan
Kırmızı güller
Çiy taneleriyle
Bir tablo oluyor
Gözlerimde,
Kuşlara
Heyecan veren
Neşeli rüzgârlar
Ağaçları konuşturuyor
Mevsimiyle,
Gündüz
Dolunay görülüyor
Ateşli duygularla,
Şiirler yazılıyor
Tatlı hayallerimle.(Aksaray / 14 Nisan 2007)
| 34 |
Yollarına Düşüyorum
Senin gülüşün kadar
Parlak yıldızlarla dolu
Ilık bir gecede
Kucaklıyorum seni
Nefes alan
Tüm duygularım
Sadece seni istiyor
Bana
Sesini duyurduğunda
'Ben seni seviyorum'
Dediğinde
Rüzgarda sallanan
Bir yaprak gibi
Yalpalıyorum
Yere düştüm düşeceğim
Yüreğim...
Irmak gibi akmaya başlıyor
Çağlayanlar gibi ses çıkarıyor
Hiç bitmeyen bir coşku
Sarıyor her yanımı
Saklayamıyorum gülüşlerimi
Yüzümdeki sevinç
Bütün hücrelerime yayılıyor
Sevgi, sevinç, heyecan
İçimi boşaltıyor
Adı olmayan
Hoşluklar alıyor yerini
Sen...
Çoğalıyorsun içimde
Yaşamak ne güzel diyorum
Her zorluğa katlanabilecek
Güçlerle doluyor içim
Cüretkar duygularım
Buluşuyor seninle
Yıldızların ışığında
Rengarenk hercai çiçekleri
Senin gözlerinle
Göz kırpıyor bana
Yollarına düşüyorum şimdi
Sabahı bekleyemeden
Sabırsız telâşlı
Bir ceylan gibi ürkek
Bir ceylan kadar hızlı “ Aşkı Bulan Şiirler ” adlı kitabımdan - Gündüz Kitabevi Aralık 2005 –www.haticebediroglu.net
| 124 |
Adı Sevda...
Tomurlar, patlayacak ilkbaharlara ve yağan yağmura,
Gösterecek kendini, görücü misali,eller kınalı, yürekler sevdalı,
Bir aşk sendromu yaşanacak, aylarca beklenen,
Bazen ansızın çıkagelen,bazen gelmesi uzun süren..Yeşerecek doğa, göverecek umutlar, kalbim gibi,
Gül ile bülbülün sevişmeyi beklediği,
Bir aşk, bir sevda ki bu aylarca soluksuz beklenen
Bazen ansızın çıkagelen, bazen soluğumuzu hepten kesen.Patlayacaktır ağaçlar, tomurlarını ilkbaharlara,
Fırtınalı, soğuk, ayaz kış günlerine nispet,
Bir zafer edasıyla edalanan, nazlı bebek gibi nazlanan,
Bu savaşı bil hakkın, hakkıyla kazanan. Doğa kucak açacak, savaştan galip gelenlere,
Sevip sevdiğini terk etmeyenlere,
Bir sevda ki yüreğimde, derinmi derin,
Bir sevda ki yüreğimde, aylarca beklettiğim…
| 98 |
Çok görmemeli
Çok görmemeliGöz yaşı ve sevinç öfkeyle coşku
Ülkeme huzuru çok görmemeli
Aklı kapalı olanda var korku
Ülkeme huzuru çok görmemeliAkıl paraşüt gibidir açılır
Düşünceyle yeni bilgi saçılır
Açık akılla yaşama bakılır
Ülkeme huzuru çok görmemeliAçık akıl esnek olur düşünür
Eskinin yerine yeni bulunur
Olasılıklara zaman ayırır
Ülkeme huzuru çok görmmeliHaksız olduğumda uyar bak diyor
Sıradışı acaiplik şans diyor
Açık akıl yenilenmek hak diyor
Ülkeme huzuru çok görmemeliBu yol benim için doğrudur diyen
Kitapa dergiye doğru yürüyen
Bütün yenilikleri haklı gören
Ülkeme huzuru çok görmemeliAçık akıl yeniliyor kendini
Doldurdukca dolduruyor bendini
Bahar tonlarında olan rengini
Ülkeme huzuru çok görmemeliKapalı akılla bakmam ben bana
Açık akıl deniz gibi insana
Yüzme bilen insan gibi yarına
Ülkeme huzuru çok görmemeliBu yol benim yolum diyen doğrumu
Kapalı akıl kurumuş bir kuyu
Açık akıl olan insansa doğru
Ülkeme huzuru çok görmemeliAklı kapalılar yerinde sayar
Aklı açık olan yenilik arar
Kapalı olanlar kendini yorar
Ülkeme huzuru çok görmemeliAçık akıl tabiatın eşidir
Yaşlanmayan hayatlara döşenir
Açık akıl zorluklarla baş eder
Ülkeme huzuru çok görmemeliAçık akıl emeklilik istemez
Hoş görüyle müzük espiri yetmez
Alçak gönüllüdür kibir istemez
Ülkeme huzuru çok görmemeliKitap dergi gazete okunmak ister
Dost Şeref kendini okumak ister
Açık aklı olan yürümek ister
Ülkeme huzuru çok görmemeli17/12/2010
Dost Şeref Zihin paraşüt gibidir en iyi açıkken çalışır
Kimden: Şair Yusuf Değirmenci 1 (Bay, 65)
Kime: Dost Şeref
Tarih: 18.12.2010 17:55 (GMT +2:00)
Konu: Yn: BU BİR TOPLU MSAJDIR. YENİ ŞİİR
duyguların esintisi ile kalemin gücünü birleştirerek sevgiyi yüreklerde estiren,sosyal yaşamaı şiir mısralarında anlatan yüreği insan sevgisi ile dolu ozana selam olsun paylaşımlarınıza teşekkürlerimle kutluyorum
| 258 |
Sus Yüregim
Sus yüreğim "Bu Dert Nedir" diye sorma.!
Verenin bi bildiği vardır elbet.O verdiyse;
Bana Sabır,Sana da o derdi çekmek düşer...
| 22 |
Yol Uzun
Kilometreler girmiş aramıza, yol uzun
Bir ucunda sen, diğerinde ben
Hasret girmiş aramıza, günler uzun
Yorgun düşmüş iki gönül, sen ve ben
Çok uzaklardasın bir tanem
Bu can yoluna gitti gidecek
Zaman diyorsun, zaman kaldıracak engeli
Bense nefret ediyorum geçmeyen saatlerden
Nefret ediyorum senden ayıran gecelerden
Kulağım bekliyor, geliyorum diyen haberini
Duyduğum ise yalnızca sensizliğin sesi
| 58 |
Taş mı? ...Beyit...
Nedir bu göğsümdeki, simsiyah, bir taş mı? ,
İçimde süregelen beyhude bir savaş mı?
| 17 |
Enerji Tasarrufu
Kaynak sular boşuna akar gider dağlarda,
Çeşit çeşit meyveler suyu bekler bağlarda.
Bir yudum su belki bir çiçeğe hayat verir,
Canlanan o çiçekler meyveleri üretir.Odun, kömür yakacak iyice yakılmalı,
Kapı ve pencereler sıkı kapatılmalı.
Sen zengin olsan bile, ülkeye zarar verir,
Devlet zayıfladıkça, senin servetin erir.Araba yakıtında, çok dikkat edilmeli,
Yakın olan yerlere yürüyüp gidilmeli.
Hem bize spor olur, hem de israf etmeyiz,
İthal petrol yakıtı gereksiz tüketmeyiz.Enerji tasarrufu, alışkanlık olmalı,
Her insan ülkesini israftan korumalı.
Bize düşen görevi, biz tam yaparsak eğer,
Güçlenir devletimiz, buda her şeye değer.
| 91 |
Köyüm
**köyüm**
köyümün etrafı sarılıydı dağlar,
her yanı bezeliydi üzümler bağlar,
şimdiki hali yürek parçalar,
köyden eser kalmamış içim kan ağlar,
bir terör belası bir töre varmış,
her yanı ölüm göz yaşı sarmış,
geri kalanlarda göçe zorlanmış,
akbağ'ımdan analar kara bağlamış,
dert etme köylüm ALLAH büyüktür,
gün olur köye geri donülür,
ekinler ekilir koyun güdülür,
kızlar gelin olur düğün kurulur. okul,sağlık ocağı inşa edilir,
köye ebe, hemşire, öğretmen gelir,
viran olmuş evler tamir edilir,
ağlayan yürekler huzura erir. dönsede dünyada modern çağlar,
köyümde hala yalın ayak çocuklar,
çeşmeden sırtında su taşır kızlar,
onların dünyasında hayalleri kadar..... 19-10-2000
a.vahap altay
| 99 |
Umut çobanı.
Biz bu fani dünyanın,umut çobanlarıyız,
ömür yitinceye dek,yaz kış demez güderiz,
bazen acı kavalı keyifle öttürürüz,
ac açık kalır gene aksamadan güderiz.
Cemalime bak benim iz iz olmuş anılar;
bir hatıra defteri,ezgiler doldu yüzüm.
Ağarmış bak saclarım,bu benim son baharım;
bahar bitti güz bitti illakiki kış gelecek,
kar beyaz lakin beni kara toprak örtecek.1979..
| 56 |
Aşk Bir Yanılsamaydı
Aşk bir yanılsamaydı,
Pembe hayaller kurarken, mor bulutları hesaba katamadık,
Sevdik,sevildik,sevdalandık...
Aşk bir yanılsamaydı,mor bulutlar hesap dışıyken,
Aşk yanılsamaydı,ama güzel...İçimizin,bir yanı sevdaydı,
Hani,bir yanı kör,bir yanı sevdalı...
Geceye acıdık martılara küstük..
Sabahları hiç sevmedik sevgili yanımızdayken,
Çünkü topu topu bir yığın hüzündük... Oysa ki yaşanacak Bir yığın günümüz vardı,
Ve Aşk Sadece Kocaman bir yanılsamaydı.....ENGİN ÖZCAN
11.3.1999
| 60 |
Biriniz Akşam Olsun
Biriniz bir kaç yıldız taksın gökyüzüne
Biriniz çay hazırlasın
Biriniz akşam olsun
İçinizde atların öldüğü müzik susunca
Biriniz çocukluğuna sarılıp kuyuya insin
Biriniz onun uzattığı şiiri okusun
Ağlamak gerekiyorsa biriniz ağlasın
Biriniz akşam olsun yeniden
Biriniz yağmuru dansa kaldırsın
| 42 |
Mutluluk Ve Rüya
Sen ikimizi rüyada çok gördün
Beraber mihraba erdiğimiz gün,
Kendini Gelin, beni de Damat.
Uyanırken onca aldım ağzından,
Beklenmedik andı işte o zaman,
Alabilindiğince öpücük, vuslat.En içten mutluluk, duyduğumuz tin,
Kösnüsü kimi aşırı engin saatlerin
İçlerinde basiretle uçtu gitti sanki.
Neye yarar, tadını çıkarsam da şimdilerde?
Öyle kor zevkler kaçar ki kimi düşlerde,
Bütün neşeler yalnız tek bir buse gibi.Çeviri: Musa Aksoy
| 65 |
Sana Geldim Ben/deniz
nice ateşlerde yandım da geldim
bin türlü günaha daldım da geldim
herşeyi arkada bıraktım geldim
al beni koynuna serinlet denizhoş sanıp günahı seyrine daldım
sonra pişman olup derinden yandım
çok zaman şu zalim nefse aldandım
sar beni dalgana dalgana denizserin sularınla serinlet beni
görmesin kimseler sen sakla beni
ağır günahlardan sen yıka beni
hafiflet sen beni sen beni denizyalanlar dolanlar çaldı ömrümü
sahtelik kurtarmaz oldu günümü
sana teslim ettim kalan ömrümü
güvendim de sana geldim ben / deniz
| 81 |
Dön, Geri Bak
Kaç bu kokudan, kaç bu pislikten, bu sürüden kaç,
insan mısın, bu pazarda mısın, iki pula mısın,
kaç bu kokudan, kaç bu pislikten, bu sürüden kaç.
At denize kendini, git boğul.
Düş bir kör kuyuya, ordan çıkama.
Bir kere dön ama, bir geri bak,
şu kolu gör bir kere, şu kolu,
pisliğin, sürünün içinden uzanan şu kolu,
durur dimdik, bembeyaz havada,
budaklı bir ağaç gibi güzel.
A. Kadir
| 71 |
Terapi
TerapiÇinko dama düşen yağmur,
Ruhuma terapi olur.
Güvercinlerin raksına,
Rüzgâr hüzzam şarkı okur.Çal, çal çoban baba çal,
Derdime ilaç bu kaval Damlalardan bir orkestra,
Şefi fırtına olsa da,
Ahengi uygun ruhuma,
Vokalistler doğaçlama. Çal, çal çoban baba çal,
Derdime ilaç bu kaval Doğada doğdum yeniden,
Dertlerimi dert etmeden,
Enerjim ruhuma trans,
Kuşlardan aldım referans. Çal, çal çoban baba çal,
Derdime ilaç bu kaval Süleyman Bektaş
Çağdaşi
| 67 |
Matematiksel
“derler ki aşkın matematiği olmaz
matematiksel bir aşk olsun bizim ki
tam yaşanırsa aşk içte ukde kalmaz
matematiksel bir aşk olsun bizim kimesela bir olayım ben seninle bir
aşkta ancak iki kişi olabilir
üçüncüye uzaklaşmak düşebilir
matematiksel bir aşk olsun bizim kidört dörtlük yaşanırsa çok güzel olur
boynunda beşi bir yerde gibi durur
altı üstü bir aşk diye konuşulur
matematiksel bir aşk olsun bizim kiyedi veren gülleri açsın yüzünde
sekiz sütuna manşet olsun sözün de
dokuzuncu köyüm olma yer yüzünde
matematiksel bir aşk olsun bizim kine buldun ki diye soracaklar onda
güzel olsun her şey benim olduğunda
her aradığını bende bulduğunda
matematiksel bir aşk olsun bizim kihayata uygun değildir sıfır sorun
birkaç çocuk olsun sonra da bir torun
sonsuzluk bizim aşkımıza çok uygun
matematiksel bir aşk olsun bizim kibizim aşkımız artacak büyüyecek
emekleme geçti artık yürüyecek
kim bizim için eksilirler diyecek
matematiksel bir aşk olsun bizim kibölüşüp yiyeceğimiz şey ekmektir
kalbimiz çarpacak bu yoğun emektir
yapacağımız daha fazla sevmektir
matematiksel bir aşk olsun bizim kimatematik mantığın işlem alanı
hiç olmasın bu aşkın bizden kalanı
sevda yanında taşıyamaz yalanı
matematiksel bir aşk olsun bizim kihayat matematiğini biliyorum
çok mutluyum ben seninle gülüyorum
seninle yaşamak için ölüyorum
aşkımız matematiksel bir son bulsun…” 23.04.2011
| 202 |
Konuşturamadığım Sessizlik
İçimde konuşturamadığım bir sessizlik var.
Ne zaman cesaret etse;
Hep susturan acılar var...
Kopmuşuz bir kere her şeyden...
Cesaretimizi kırmış şerefsizlikler...
| 23 |
Mekanın Cennet Olsun
İşte geldik Allaha arz için halimizi
Mekanın cennet olsun muhterem hocam
Kur’an ve dualarla kaldırdık elimiziMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamSen savunan adamdın hakkı sonuna kadar
Batıl zail olacak başka çaresi mi var
Bizi bırakıp gittin, mevla elbet sana yarMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamSen dinin yıldızıydın, ışıklar saçıyordun
Millet kazansın diye kapılar açıyordun
Hayıra koşuyordun, günahtan kaçıyordunMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamBirlik olalım diye meydan meydan dolaştın
Maksuda varmak için nice engeller aştın
Mucahittin, bir ömür kötülerle savaştınMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamSömürücü güruhu üzdün hatta ağlattın
Hak üstün olsun diye,nice temeller attın
Allahın izni ile gücümüze güç kattınMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamHayattaki rehberin iman ile ilimdi
Sende gözün gördüğü tevazuydu hilimdi
Seni sevmeyenlerin, halleri nasıl şimdiMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamDikkat çekmek isterim, kibir denen illete.
Allah zeval vermesin bu dine bu millete
Seytana uydurmasın,düşürmesin zilleteMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamAlimler usanmadan gerçekleri söylesin....
Kulun duası yoksa, mevla onu neylesin
Allah sana ve bize bol bol rahmet eylesinMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamAyın yirmisekizi, manzaraya bak şimdi
Kimi yüzler kapkara, kimi yüzler ak şimdi
İyiyi ve kötüyü ayırdeder hak şimdiMekanın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamMakamın cennet olsun muhterem hocam
Kabrin nur ile dolsun muhterem hocam 28.2.2013 saat 05.45
Temse/Belcika
| 250 |
Yılbaşına. Yılbaşı macerası -Senfonide, bir yılbaşı sihri (Noel nite xmas thru hi-fi-wind of the Moonreckle)
Şöyle, bir güzel güneş doğsun;
Yukarımıza bir yere, tüm yılbaşı süsleri dolsun
Ve oraya güneş de gelsin
Hepsi, her şey bir arada bulunsun! !
Yılbaşı sandığında arananlar da bulunsun
Beş gece önce...
Dönsün, hepsi, her şey;
Biz de gidelim onun huzuruna.
Yılbaşı geliyor yılbaşı;
Haydi, pasparlak etmeye dünyayı! !
*Şişman şişman süsler canlı çam ağacında evde;
Tunalı’dan almaktan geldik ışıklandırmaları,
Şen şakrak sevinçliydi insanlar son gece.
Dördüncü gün kurban bayramında
Davul çalsa ipe cambaz doluşup gelse,
Anca bu kadar olur
Islık çalmak yukarıda ıssız kavağa.
Her şey
birleşip
Aşağıya indi şimdi,
Bir geceliğine…
Ve gıcır gıcır yılbaşı süsleri,
Yansıtıyor görüntüler;
Ama her biri de önce
Kendi içini gösteriyor …Beyazın içindeki sarı
Akkorun kabartma tozu huylu hali.
Yumoş yumuşatıcı karıştırdığımızda saçı dağılmış dallara;
Bak ne güzel süsler.
Altı bin derece yüzey deyse
Çok daha fazlasıysa
Yüzeyin depreştiği iç bölgelerde.
Ve o süsleri neye,
Kime gösterdiysek artık;
Hep de kendini gördü varlık
*
***********Didinip dururlardı gene didişmeyle
olmasaydı yılbaşı bu gece;
ortak bir amaç, ana gayeleri olmalıydı;
şömineye asılası Noel Baba kırmızı çorabı misalli usulü:Akrabalarla, yemek telaşındaki
Koşuşan Bir çekirdek evde yıkıldı büyük direk.
O yılki canlı ağaç
Pencereye düştü ve kırdı onu.
Camın boşalmasından açılan doğal gedik
Sundu hoş talep-vergisini;
Vergilius ne derdi bilmem ama
Bir rüzgar doluştu içeriye olanca
Ki Garibaldi, şaştı kaldı olanca! ! ...
Güçlü rüzgarı karşılamaya çalıştı evdekiler, genci, yaşlısı;
Üflediler, üfledikçe yanak-yelkenler şişti sanki
Ve geldiği yöne doğru bir rüzgar patladı rüzgarın
Ya da ana kaynakta doğdu
Bir yeni rüzgar uzaklardan bir yerden,
Bir ağaç yıkıldı evin üzerine dışarıdan.
Toz duman perdesi kalktığında,
Görüldü;
O da pencereden damlatmıştı kafasını.
Tek fark, o girmişti;
Evdeki başını eve göre dışarı kotarmıştı.
Kardeş kardeş,
Paralel uzandılar.
Bu ağaçta yürüyerek
Dışarı ulaştı ev ahalisi.
Ufuktan güçlü ışık veren sürprizindekaranlık gecenin
Hiç görmedikleri bir mevkiye yürüdüler
Altında Ay’ın.
Yol döne döne göğe çıktı gitti.
Ne zaman döneceğini bilmeyen gökpatika,
Pandispanyanın yakından hısımı gergef patiska;
Hep birlikteler, el ele…
Onlar uzaklaşırken
Şömine hediyelere boğuldu
Ve ani bir ateş kılcal kıvılcımlarla çaktı.
Kendi kendine yanan şömine
Onlardan edindiği enerjiyle
Onların yol feneri olacaktı böyle neferde,
Nasıl ki, bu iki ağaç da burada
Kardeşçe uzanıp yaşayacaklardı…2007 19.11-
Gergef nedir: islenen bisey. koylerde kizlarimiz isler.
Patiska nedir: pamuktan ve sik dokunmus sekilli kumas..
iştah açan hamurlu şekerli mis kokulu bir sözcük. söylemesi zevkli diğer iki sözcük için (bkz: lepiska) , (bkz: pandispanya) (bir de lepistes vardı ama bu da benden :)
yırtması oldukça zevklidir...
basmanın emmisinin gızı..
fransiz dokumaci baptiste'in kendi adini verdigi kumasin turkceye uyarlanmis hali. :)
eksisozluk
chevy chase usulü bi yılbaşı kutlaması, ya da Fantoma lou de funes-komidin-yaz komedilerinin bir nevi bir kış uyarlaması
ağaçların kardeşliği ve göğe çıkanların mutluluğu
ise ekstrası :)
(bu konuya da bi Fransız bulaştı Fransız kalmasa olmasdı :)
şimdiden herkesin yeni yılı kutlu olsun, mutlu sağlıklı geçsin…)
koşuşan ev=göğe tırmanan yol=ev ahalisi=kendini dolduran şömine :)
Velhasıl, Moonreckle’a doru yola çıktılar, çıkartıldılar; yollarını bulurlar.
| 491 |
Sen de! ...
sen de kesip biçiyorsun insanı! ...
sen de kızıyorsun,
kırıyorsun,
yargılıyorsun…
sen de öldürüyorsun sözlerinle…insanın içindeki savaştır
dışarıda yaşanan.
kavga içinde ölmeli önce.
yoksa bu manzara
sürüp gider böylece! …
| 33 |
Allah Senden Razı Olsun
Her annenin her babanın
Senin gibi kızı olsun
Faydası yok akrabanın
Allah senden razı olsunBeni benden koruyorsun
Her halimi soruyorsun
Hep arkamda duruyorsun
Allah senden razı olsunSevip sayıp gönül verdin
Ne çilen var ne de derdin
Her zorluğa göğüs gerdin
Allah senden razı olsunYeşil zeytin gözlerin var
Huzur veren sözlerin var
Yüreğimde izlerin var
Allah senden razı olsunKaza yaptım yarım oldun
Bu yoklukta varım oldun
Can yoldaşım karım oldun
Allah senden razı olsunSana bayram şölenim ben
Senin için ölenim ben
Eşin değil kölenim ben
Allah senden razı olsun…
| 92 |
Özledim Be Kardeşim
Özledim be kardeşim,
Soğuk kış gecelerinde sobanın dibinde oturduğum günleri,annemin pazardan aldığı kestaneleri teker,teker sobanın üstünde pişirmeyi özledim be kardeşim. Babamla sobanın üstünde demleyip içtiğimiz çayı,akşamları oğlum gel bi tavla atalım demesini,ablamın bizi mutlu şekilde izlemesini özledim be. Abimin ben sana böylemi öğrettim demesi,annemim karışmayın benim oğluma o daha küçük ne anlar tavladan demesini özledim be. Ardından ailecek izlediğimiz; Deli Yürek dizisini özledim be kardeşim. Herkes mutluydu o dizide be kardeşim,insanlar gerçek seviyordu birbirini,böyle saçma sapan aşk muhabbetleri yoktu be,ne günlerdi çocukluğumuz. Sonra hep beraber futbol maçı yapardık mahallede,arada bi kaçamak yapar. Esma teyzenin kayısı ağacına hücum ederdik,susadığımızda ise eve gitmek yerine koşarak camiden kana,kana su içerdik,Çok güzeldi be çocukluğumuz. Hiç bi dost birbirini satmıyordu,herkes kardeş içinde yaşıyordu,herkes abi,abla gibiydi. Biz dedelerimizin bize anlattığı masallarla büyüdük,nenelerimizin tekerlemeleri ile çocukluk geçirdik,büyüklerimizi sayar,küçüklerimizi severdik. Bizim küçüklüğümüz güzeldi bilader; tasolar vardı, misketler vardı, bilyalar vardı yardırırdık yokuştan aşşağı arkamızdan komşular ayakkabı falan atardı, milletin bahçesine dalardık teki bağırırdı hep ağaca dalan var diye kaçardık hemen ordan, sporcu kartları vardı tamamlayınca hediye alıyorduk, sabahtan akşama kadar dışarda top oynardık, yukarı mahalle aşşağı mahalle vardı yukarı mahalle hep düşmandı bize, birbirimizle hic geçinemezdik mahalle maçları yapardık hep mevzu cıkardı. Şimdikiler öyle mi? ; 14 yaşında cocuk gelmiş sanalda uyuşturucu muhabbeti yapıyor, 14 yaşındaki kızın ağzında şeker olması lazımken başka neyse küfür etmeyeceğim. Biz annemize ' lan ' diyemezken millet birbirinin annesine sövüyor hoşlarına gidiyor, Adamsınız ya. Neyse uzun lafın kısası bizim çocukluğumuzdan eser yok şimdiki nesilde.
Ve sonrası;
Her fırsatta gözlerimizi de katarak doyasıya gülerken şimdi sadece dudaklarımızla ve belli belirsiz güler olduk. Hele ki sevinmek bizim için zorların zoru bir iş olup çıkıverdi. Ne bir kelebeğin ardından koşmaktan zevk alıyorduk artık, ne de yeni bir ayakkabıya sahip olmaktan. Biz büyüdükçe hayallerimiz küçüldü. Önceden birkaç kurşun askerle dünyayı kurtarırdık. Şimdi ise düştüğümüz çukurdan kendimizi kurtaramıyoruz. İnsan yaşadıkça hayat değişebilir. Farz edin ki şu an çocukluğunuz dikilip karşınıza sizden hesap soruyor.Ne yaparsınız? Karşısında durup ona cevap mı verisiniz yoksa arkanıza bakmadan kaçıp gidermisiniz? Hele bir de hayallerinizden söz açmaya başlarsa, onun hayal gücünün enginliğini en iyi bilen olarak hiç sıkılmadan rahatça anlatabilecek misiniz her geçen gün kısırlaşan hayallerinizi? Hep söylüyorum sizlere,bizler büyüyoruz ama hayallerimiz küçülüyor. Zordur çocukluğu özlemek. Çünkü her özlemin içinde bir umut olur gerçekleşmesi, geri gelmesine dair. Fakat çocukluk için yoktur böyle birşey, imkansızdır. Gene de siz delicesine özlersiniz çocukluğu. Annenizden alacağınız para ile hangi çikolatayı alacağınız, pembe boya bittiği zaman filleri hangi renkle boyayacağınız, doğum gününüzde size hangi hediye geleceği, 3-c deki Ayşenin kırmızı tokaları endişelendiğiniz, endişeleceğiniz en büyük problemlerdir.
Ve siz de şikayet edersiniz ve dua edersiniz bir an önce büyüyeyim diye. Yaşınızı büyük gösterir buçuklu sayılar söylersiniz. Bir an önce büyümektir tek derdiniz. Yıllar geçer. gittikçe hayatınızda değişiklikler olmaya başlar. Artık sorunlarınız daha büyüktür. Gönül işleri, arkadaşlık ilişkileri, ilk kavganız, ilk ilişkiniz, dersler, üniversite derken bir bakarsınız ki çevrenizde kimse yoktur ve tek başınıza bir odada oturmaktasınızdır. Birden bir eksiklik duyarsınız içinizde, bir özlem. sebebini ararken yaşadıklarınız, size acı veren olaylar geçer gözünüzün önünden. Kalp acıları büyütmüştür sizi. Oysa küçükken aklınıza acı diyince gelen tek şey yere düştüğünüzde hissetiğiniz duygudur.. işte o an içinizde başka bir acı hissedersiniz. Bu acı imkansıza duyulan özlemdir. Bir anlamda da çocukluğu özlemektir. Ve bu satırları yazmaya başlarsınız işte.. İçiniz acıyarak.. Bir yaş daha büyüyerek..
Ve çocukluğumuza dair bir o kadar şeyler vardır hayatımızda. Küslük nedir bilmezdik. Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize. Ne her gördüğümüzü isterdik, ne de her istediğimiz olurdu. Ama bunalımlara girip çıkmazdık. Ertesi gün unuturduk. Bir giydiğini bir daha giymemek, önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize. Bunları sorgulayacak kadar zengin değildik. Hani bir kıyafetin miras gibi büyükten küçük kardeşe kaldığı günlerden bahsediyorum. Sökülenin atılmayıp dikildiği, yıprananların yamalarla saklandığı günler. İşte bu yüzden her anne iyi bir terzi ve her baba yenilerini alamadığı için içi biraz buruk olurdu. Ama modayı yinede takip ederdik biz. Mesela; ipten kemerlerimiz, çoraplardan eldivenlerimiz vardı. İşte bu yüzden ekmek ve emek bizim için nimettendir. Kaybetmemek için sıkı sarılırız ekmeğimize de, sevdiklerimize de. Ve dahası birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.Benim neyim varsa çocukluğumda yanımda bulunan kardeşlerimindi.
Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık. Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Çocukluğumda en çok bahar ayını severdim. Bahar güzel gelirdi çocukluğumuza her yer yemyeşil rengarenk çiçekler. Ölesiye koştururduk arı misali o çiçek senin bu çiçek benim. Demet demet çiçekler toplardık ellerimize sığmayan.Salep çiçeklerinden laleye, sümbüle, papatyalara.. Gönüllerimiz çiçek doluydu zaten daha hayatın ağır yüküyle karartılmamış ve yüreklerimiz hep sevgi doluydu. Baharı çiçeği yeşili seviyorduk ölesiye daha aşkın kıvılcımları ilk çarpıntıları düşmemişti içimize ve daha ayrılığı keşfetmemiştik ve ayrılanların acısının ne olduğunu bilmiyorduk. Sevmek aynı şeydi bizim için çiçeği sevmek, ağaçları sevmek, baharı sevmek, herhangi bir kızı sevmenin pek ayrı bir yanı yoktu bizim için. İçimizdeki coşku daha bir artardı baharın gelişiyle oyunlar oynardık, salıncaklar kurar, yedi kiremitler oynardık. Her şey çocukken güzeldi. Baharın gelişi bile...Diz boyu otlar olurdu kırlarda kekik kokuları ciğerimize dolardı. Sular ısınırdı bütün çocuklar suya inerdi. Yüzerdik daha yüzmeyi yeni öğrenmiş olmanın heyecanı ile. Bahar yağmurlarında iliklerimize kadar ıslanırdık büyüklerimizden işiteceğimiz azarlara inat. Her yer sel olurdu zaten büyüklerimizde sellerden ve yıldırımlardan sakınırlardı bizleri. Yağmur sonrası yıldırım izleri daha belirgin olurdu ağaçlarda. Bahar güzel gelirdi çocukluğumuza ve güzel geçerdi. Diğer baharları büyük bir özlemle bekler olurduk. Baharın çiçekleri neyse bizde hayatın çiçekleriydik o zaman. Bahar güzel gelirdi çocukluğumuza ve o güzellikleri geçliğimize doğru biz daha az fark eder olduk. Aslında hala güzel baharlar sadece biz uzağına düştük baharın. Ve anneannem çok güzel dolmalar yapardı bende oturur şehvetli bi şekilde onu izlerdim. Her sorduğumda bunu nasıl yapıyorsun diye,kalk ordan elinin hamuruyla kadın işine karışma derdi bana. Nerden bilecekti ki büyüdüğümde benim aşçı olacağımı onun gibi yemekler yapacağımı,çocukluğumda aklımda kalan anılarımdan hikayelerimden bi tanesiydi bu işte.
| 1,013 |
Farkında Değilsin
Sevgi dolu yüreğin
Bir ömür saklı her bakışında
Hayat dolu gözlerin
Farkında değilsin…..Cemre düşse de tenine
Sönmeyecek olsa da bu ateş,ebedi
Sevilmenin en yücesine layıksın
Farkında değilsin……İçin titrer biliyorum; tutsam ellerini
Gözlerim kalsa,gözlerinde
Güneşim olsan,ve sonunda gün batımı
Seninle başlayan ömür,seninle bitse
Seni çok seviyorum
Farkında değilsin……Adın,dilimde bir başka
Düşün gönlümdeki fırtınaları
Sevmek yetmez sadece
Sen ancak yaşanırsın; tenin tenimde,kalp kalbe
Dağ gülümsün,İnci tanem
Farkında değilsin……
| 68 |
Sabır eden varır ona
- 586-Daldım dipsiz bir ümyana
Seyr eyledim bütün cana
Herkes mütühtür sultana
Sabır eden varır onaCümle can resmiyeti
Arif olan bilir bunu
Sen sana bak görürsün onu
Gönül sabreyle sabreyleHer candadır özi şahın
Her halkat nuri Mustafa’nın
Sabır ile bulursun sefanın
Gönül sabreyle sabreyleSabrı bırakma bir yana
Sabrı karıştır özi cana
Sabır ile gir meydana
Gönül sabreyle sabreyleSabır ile bak her hikmete
Karışma ehl-i nefrete
Sendedir cümle hikmeti
Gönül sabreyle sabreyleSabır et sen dal ummana
Bak ne hikmettir var sana
Sabır ile görürsün onu
Gönül sabreyle sabreyleSabrın işi hiç zor olmaz
Ehl-i sabır yoldan çıkmaz
Akrep olup kimseye sokmaz
Gönül sabreyle sabreyleKimi görüp kimden kızıyorsun
Hak halkatini beğenmiyorsun
Sabırsızlıkla azıyorsun
Gönül sabreyle sabreyle
| 117 |
Turani Baba'ya Cevabım
İltifat sayarım ben bu sözleri,
Bu kaftan boyumu aşıyor Baba!
Baba-oğul etti kader bizleri,
Yüreğim sevginle taşıyor Baba! Hep emekten yana çaldın sazını,
Kesemedi hiçbir zalim, hızını.
Hissederim içindeki sızını,
Yürekten yüreğe düşüyor Baba! Ecdadınız Dadaloğlu Boy’undan,
Dik duruşun bozulur mu oyundan?
Güzel annen, Kul Budala soyundan,
Bu değerler sende yaşıyor Baba! Derin düşünceye daldığın zaman,
Sazını dizine aldığın zaman,
Sınıf bilinciyle çaldığın zaman,
Şu karanlık dünyam ışıyor Baba! Sanma Bindebir’in gözün yumuyor,
Parazitler, insan kanı emiyor.
Kuzular, kurtlardan medet umuyor,
Şaşıyor bu aklım, şaşıyor Baba! 02.12.2011
| 90 |
D-Düş Perisi -13-Turkish
D-Düş Perisi -13-TurkishBiliyormusun...
Düş Perisi...
Yüreğimde sen..
Bedenimde sen..
Gözlerimde sen...
Varsın.....
Seveceksen sev..
Geleceksen gel..
Düş Perisi..Mersin- 13.07.1977-Bilal Geniş
| 23 |
Hicret Burcundan
Elveda Vatanım; doğduğum toprak
Bedenimin eczası;
Akan suyu biten meyvası
Damarlarımda kan olan!
Acizlendiğimde gözyaşları dökerek
Üstünde umutlar yeşerttiğim;
Sokaklarını, bahçelerini, çeşmelerini
Ezbere bildiğim.
Anılarımın tarlası;
Kimliğimin mayası;
Çocuklarımı büyüttüğüm;
Kadınımla paylaştığım;
Anamı babamı emanet ettiğim toprak,
Elveda!
| 40 |
Kaygısında Yalnızlık
tutunacak dalımdın
kıyısında yalnızlık
düşlerimde balımdın
sayesinde yalnızlıksökülmez file misin
çekilmez çile misin
dökülmez küle misin
gayesinde yalnızlıközüm yakarsa yaksın
gözüm çıkarsa çıksın
sözüm sıkarsa sıksın
payesinde yalnızlıkküllendikçe kor oldun
güllendikçe zor oldun
dillendikçe çor oldun
sayısında yalnızlıkozan efe yangına
düşmez ise dengine
taşmaz ise engine
kaygısında yalnızlık021209denizli
| 50 |
Hoş Geldin Kadınım
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş legenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki....................
| 26 |
Anne
Sevginle yüreğim hep coşar durur
Elvan elvan çiçek dereyim anne
Sensiz yaban eller meskenim olur
Uzat elini gül vereyim anne Garip diyarlarda gurbet ellerde
Sabah seherinde esen yellerde
Arıyorum seni açan güllerde
Göster gül yüzünü göreyim anne Dokuz ay karnında çektin zahmeti
Verdiğin şefkati bunca nimeti
Çiçeklerden atlas gülşan demeti
Ayağın altına sereyim anne Sevgiyi saygıyı öğrettin bana
Yordun bedenini can verdin cana
Canımı istersen vereyim sana
Ömrüne ömür öreyim anne 10.06.2009Dost Kalemlerden...Sen bırakıp gideli yaşanmaz cihan bana
Pür hal-i melalimi nasıl anlatsam sana? Acısı çetin olur derdin ya ayrılığın
Üstümüze çökünce hüzün’ü karanlığın. Küçücük dünyamıza kâbus gelip oturdu
Bir sabah tan atarken, seni alıp götürdü. Güllere kıran girdi, bir feryat bülbüllerde
Ayrılığın yarası onulmaz gönüllerde. Bu derdin devası yok ne Çin de ne meçin de
Ancak kara toprakta bir servi gölgesinde. Parça parça olup gök düşüyor üzerime
Teselli olur mu ki kapansam üzerine. Hasretin yüreğimde tütüyor buram buram
Yokluğun çeker beni, burada nasıl duram. Durmadan akar gider, gökte bulut yerde su
İnanmış gönüllerde olmaz ölüm korkusu Gör nasıl mazlum kaldım, sen gittikten bu yana
Vuslatı bekliyorum, hasret çekilmez ana... Bekir Urfalı
| 183 |
'“Kutsal Savaş” Yazım
Kutsal SavaşKutsallık, değer verilen ve korunan kapsamında! Kim, neye değer verip koruyor ise o, onun için kutsaldır! Herkesin değer yargısı aynı olmak durumunda olmadığı için çelişen değerler üzerinde üç durum var!
1. Durum: Herkes, birbirinin kutsal değerlerine saygı gösterecek ve ilişmeyecek!
2. Durum: Herkes, kendi kutsal değeri için savaşacak!
3. Durum: Herkesin kutsal değeri kendince olduğundan kimse diğerinin kutsal değerini, kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda olmayacak!
Şıkları irdeleyelim.
İlki: “Herkes, birbirinin kutsal değerlerine saygı gösterecek ve ilişmeyecek! ”; bu şıktaki “İlişmemek” uygulanabilir ancak kimse diğerinin kutsal değerine “Saygı duymak” zorunda değildir; kavga çıkar! Bu şık yetersiz; kavga zemini var!
İkincisi: “Herkes, kendi kutsal değeri için savaşacak! ”; bu şıktaki “Savaş” zaten “Şık” durmuyor! Öyle ki savaştan başka bir barışa çıkacak, diğerinin kutsalını ortadan kaldırmayacak yol da görünmüyor! Herkes kendi kutsalı için savaşır ise zaten barış söz konusu olamaz! Bu şık da yetersiz; kavga zemini var!
Üçüncüsü: “Herkesin kutsal değeri kendince olduğundan kimse diğerinin kutsal değerini, kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda olmayacak! ”; bu şıktaki, “Kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek” konumunun olmaması yani ortada bir “Dayatma” olmaması savaşa da gerekçe olmuyor! Kişinin kendisi, nasıl ki başkasının-başkalarının kutsal değerini kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda değil ise aynen kendi kutsal değerini de başkalarının kabul etmesi, saygı duyması, kötülemesi veya engellemesi gerekmez! Kavgaya zemin yok! Kutsal Savaş, ne adlandırılırsa veya ne maksada hizmet ettiği iddia edilir ise edilsin sonuçta bazı kutsalları ortadan kaldırmak ve bazılarını da zorla yerleştirmek amaçlıdır! Yani kazananların kutsal değerleri, yerleşir, zorla kabul edilir, göklere çıkarılır; kaybedenlerin kutsal değerleri de ayaklar altına alınır! Son dönem “Kutsal savaş senaryoları” üzerinde ayrıntıya girmeyeceğim! İsimleri, içerikleri kadar önemli değil! Mesela “Armageddon” adıyla sunulabilir veya başka adlarda; isim fazlaca önemli değil, içerik veya nasılı önemli! “Kutsal savaş”, neden çıkar, kim çıkarır, kimler savaşır?
Neden çıkar? Cevap isminde, “Kutsal savaş”! Dayatılan kutsallar esas sebep!
Kim çıkarır? Kutsal dayatanların bu zaafından istifade etmek isteyenler çıkarır!
Kimler savaşır? Kutsallarını başkalarına dayatmak isteyenler veya kendi kutsallarını başkalarının dayatmasından korumak isteyenler! Geniş açıdan bakınca; kutsalı olmayan veya kutsal dayatmayan için kutsal savaş gerekçesi yoktur! Kendisine dayatılması muhtemel kutsallardan korunmak için yani kendisini dayatmalardan korumak için bir çabası olmalı! Yukarıdaki “3. Durum: Herkesin kutsal değeri kendince olduğundan kimse diğerinin kutsal değerini, kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda olmayacak! ” durumda kalmak için çaba gösterebilir bu asla “Kutsal savaş” içerisine onu çekmez! Çünkü kutsal savaşları, genel olarak kutsal dayatanlar birbirlerine karşı yapar! Bulaşmayanın kendini uzak tutması (belli bir bilinç ve çaba gerektirir) , mümkün! “Kutsal savaş” ile meşgul olmak istemeyen birini düşünelim! Kutsallaştırılmış ideoloji, kutsal felsefe ve din konusunda kendi bilinci ile barışık ve kendi konumunu başkalarına dayatmadığı için başkalarının ona konum dayatmasını da reddediyor! Yani “Nötr” kalabilir bir bilinç halinde! Bu bilinci koruduğu sürece, “Kutsal savaş” malzemesi konumunda değil!
Kutsal savaş ajanları, bunlar; ideolojik, felsefi, ırksal ve dinsel alanda kutsallarını başkalarına dayatmak isteyenler! Bu ajanları birbirlerine karşı kullananlar, savaşı kotaranlar! “Nötr” konumunda olanları “Taraf” konumuna çektiklerinde işlem tamam! Mesela; tarafsız konumdaki birini, kutsal bir felsefi akıma çektiklerinde ilk aşama “Kabul”! İkinci aşama, o kutsalın militanı olma yolunda ilerlemek; üçüncü aşama, o kutsal değer için savaşmak! Kutsal ideolojilerde de bu aynen gözlemlenir! En fırtınalı alan “Din” alanıdır! Bu alana çekilen kişi, diğer din mensupları ile görüş ayrılığında olmaya meyillidir! Hatta aynı din içerisinde alt başlık “Mezhep” konusunda da görüş ayrılığı olabiliyor; öyle ki aynı din ve aynı mezhep içinde daha alt başlıkta cemaat ve siyasal görüş farklılıkları olabiliyor! Din alanında “Nötr” konumunu korumayan için tüm bu üst başlık ve alt başlıklarda “Kutsal savaş” muhtemel! Herhangi bir dine dahil olduğunda yukarıda bahsettiğim ajanlar, onu diğer dinlere karşı olmaya yönlendirmek isteyecek, hatta etkili savaşlar ile ortada başka din kalmasa bu sefer de aynı din içeriğindeki alt başlıklarda “Savaş” kaçınılmaz olacaktır! Öyle ki tüm din ajanları, “Nötr” olanı hedefe alacak; mevcut din seçeneklerinden birine zorlayacak! Yukarıda; savaşın çıkması konusunda “Kim çıkarır? Kutsal dayatanların bu zaafından istifade etmek isteyenler çıkarır! ” şeklinde bahsettiğim etki için dinlerin veya mensuplarının fazlaca bir önemi yoktur! Birbirlerine karşı “Kutsal dayatma” istekleri daha önemlidir! Bu istek körüklenecek! Bu alanda “Nötr” kalamayanın savaşmaması muhtemelen imkansız hale gelir! Dinlerin mensupları ve ajanları, genellikle başka dini kabul etmeyecek, kabul ettikleri kendi dinleri içerisinde de alt başlıkları kabul etmeyecek! “Kutsal savaş” gerekçesi hiç bitmeyecek! Son tahlilde; adı ve gerekçesi ne olur ise olsun “Kutsal değer” üzerinden savaşmak kazanç olmaz! Herkesin kendince kutsal değeri olabilir; bu değerleri, herkes kendisi sorgulayabilir; başkalarının bu konuda dayatması gerekmez! Değerler üzerinden planlanan savaşlarda kullanılan malzeme, yine başkalarının değerlerini tanzim etmek isteği taşıyanlar olacaktır! Yani böyle bir planda birbirlerini kıranlar, kazanmaz; planı hazırlayanlar açısından (hedefi tutturmak gibi) bir başarı sayılır!
Saygılarımla,Ahmet Bektaş
| 767 |
Hiç Bir Renkle
Hiç bir renkle sorunum yok, renklerin Rabbi Allah,
Biliyorum ki renklerin, varlığıdır Sünnetullah,
Hangi renk olursa olsun, inkarı büyük günah,
Helekessemavati vel erd, fi sitteti eyyamin sümmesteva alel arş
| 32 |
Sayrılık
Küçük bir çocuk
Hasta olunca
Çatlar omzundaki boncuk
Küser Tanrı'ya serçeler
Döker çiçeklerini
Elma ağaçları
"Göz oldu
Söz oldu" der dedelerAğlar analar
Ağlar Babalar
Küçük bir çocuk
Hasta olunca Sanki yaralanır umutlar
Gökten kayar yıldızlar
| 36 |
Bahar
Bahar geldi, çiçeklendi her taraf
Mor lâle ile, menekşeyi severim
Dağlarda olmuşlar altunlu sarraf
Boyunda sallanıp gezmek isterim.Lâle, sümbül bu dağları bürüdü
Yağmur yağdı, sel suları yürüdü
Dağlardan keklik ile tavşan sürüdü
Mor lâle ile menekşeyi severim.Çadır kursam karlı dağın ardına
Çok ağladım, bozkırların kurduna
Ben de varsam sevdalının yurduna
Mor lâle ile menekşeyi severim.Obamızı kursak koyak düzüne
Sırrı hayran olmuş yaban kızına
Hasret kaldım yârin benli yüzüne
Mor lâle ile menekşeyi severim.
| 74 |
Nasılsın
"Nasılsın "diyene yaşıyorum demeli,
İyilik de,kötülük de yaşadığından belli...S.a
| 10 |
Kahrolsun güzelliğe kandırıp aşka azmettiren dizeler İçilir
Kahrolsun güzelliğe kandırıp aşka azmettiren dizeler
İçilir
Günah ama seninle kumsala bile gidilir ay ışığında
Para etse
Müzik bile yapılır metro duraklarında,yanında yalnız akordioncu adamların
Mutluluktan dans bile edilir taksim meydanında turistler gibi
Seninle
Günah ama
Sevilir bile
Kahrolsun gerçeği rüyayla büyüleyen dizeler
| 50 |
Sessiz Ağıtlar
Beni çağırmayın ağıtlarınıza
kan damlarken acılardan
ölünün kefeni ak ketenden
sarkıyorsa yerini beğenmek için
mezarın kenarından
öldürür bu manzara beni
beni çağırmayn ağıtlarınıza.Lal dillerimi şarabın kan renginde boğayım ben de
Sessizce ağlayayım ölenin arkasından
Hayatını hayal edeyim beynimin dehlizlerinde
Yalın yaşanmışlıklarına sayfa sayfa bakayım
Hüzünlerine ağlayayım damla damla
Sevinçleri varsa;
buda şu günlerde mutluydu diye
mühür basayım günlüğüne
ben onu sessizce yad edeyim
ama ne olur beni çağırmayın ağıtlarınıza.
| 71 |
Kibrit
Esir olmuşsan tembelliğe;
Sana çok yakışır karanlık.
Gayreti kuşan kalk ayağa,
Bir kibrit yak, ışır karanlık..12.12.2006
| 17 |
Ya Sabır Diyorum
Ya sabır diyorum yalnız kaldığım da
ha tükendi tükenecek cinnet gecelerin de
dar ağacın da asılan ümitlerin pençesinde
ha tükendi tükenecek ya sabır diyorumKimisine zehir zembelek olan sözler
kimisine seyri sefa olan günler
dar ağacın da unutulan genç filizler
ha tükendi tükenecek ya sabır diyorumDevrim devrim diye yanan ocaklar
ellerim deniz diye devrimi kucaklar
dar ağacın da kurutulan genç devrimler
ha tükendi tükenecek ya sabır diyorum
| 69 |
Hayat, Düş ve Hayal
Biraz beyaz.
Biraz siyah.
Beyazda hayal,
Siyahta düş var.
Sonunda ne hayal,
Ne düş var.
Sonsuzlukta kaybolup gitmek için,
Umut içinde yaşayıp
Toprakta kaybolup gidiş var. 02.04.2012
Cahit KARAÇ
| 33 |
Tufan Senden Sonrası
Sen coşkun yüreğimin kabar kabar sevdası,
Kapadım gözlerimi, açmam sonsuza kadar.
Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası;
Seni kaybeder isem, haram bana dünyalar,
Sel olup çağlasam da, tufan senden sonrası.Bil ki ey billur sevdam! ..Yalan senden sonrası,
Göz kapaklarım bulut; ha yağdı, ha yağacak...
Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası,
Biliyorum, ağlarsam gözümden ilk akacak;
Sensin ey billur sevdam, yalan senden sonrası! ..Akma gözümün nuru, hicran senden sonrası,
Ey sevgili, sen varken başka yar sever miyim?
Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası,
Sensiz mutlu, bahtiyar bir günüm var der miyim?
Sakın terk etme beni, hicran senden sonrası.Bir daha doğrulamam, hüsran senden sonrası,
Ben seni kaybedersem, kimde huzur bulurum?
Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası,
Deryanın ortasında alabora olurum;
Billahi kurtulamam, hüsran senden sonrası.Ruhuma bent vuramam, isyan senden sonrası,
Gerisi teferruat, her ne varsa sende var,
Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası,
Gitme diye, bir daha ağlamaz bu Bayraktar,
Ancak, bir kez ağlarsa, isyan senden sonrası.Muhammet Zeki Bayraktar
13. 03. 2014
| 158 |