poes
stringlengths
13
158k
poe_length
int64
1
20.9k
Turuncu Tren Turuncu TrenGüneşte gülüp Yağmurda ağlamak Kolaydı... Düzenin çocuğuydun sen! Uslu Ve Mutlu... Duydum ki, Haksız zamanlarından kurtulmak için Umutlu; Pazara çıkarmışsın mevsimlerini... Bir kasım akşamının âhını alan Sonbaharmış elinde kalan... O yalnız ağacın selamı var! Halâ tek başına O eski yerinde Bakışlarını sayıklar Baharın feri söndüğünde... Oysa; Güneşte de ağlayan bir kadın vardı Yalnızlığın çok güzel olduğu bir şehirde... Sadece gözleri Değişmeden kalmış yüzünde... Gelmemiş senden aman Ağlamaya alışmış, Çaresiz, kocaman Bulutlarla yarışmış... Ey sen! Düzene düşüp aşka küsünce Oyuncaklarını toplayıp giden çocuk... Hala eski aklında mısın? En sevdiğin turuncu trenin Bende kaldı... Farkında mısın? Esra Güzelipek
99
Erguvan Günler Erguvan günlerdiGözleriniKederli sözlerin gölgelediğiKalbimNasıl uzak sana şimdi Erguvan denizlerdiGözlerine baktığım zamanlarÖrselenmiş zamanlarÖlü bir denizyıldızınınAvcuma çizdiği med cezir Sedef köpüklü bir dalga gibiGittinBen kaldım orada" Bir denizin çekildiği bütün kıyılar " Konsolda kör bağ bıçağıNicedir suyu incelmiş arkın vardığıZerdali ağaçları kadar ıssızSoldum yüzünün burgacında GittinMor bindallıBir sevdaya işleyerek beni...  
50
Anla beni... Yeni bir şarkı gibi değil, Eski bir şarkı gibi dinle beni. Gözlerin dalıp gitsin, Anla beni.... 9.MART.1993
19
2 Neden liman deyince Hatırıma direkler gelir Ve acık deniz deyince yelken? Mart deyince kedi, Hak deyince işçi Ve neden ihtiyar değirmenci Allahıma inanır düşünmeden? Ve rüzgarlı havalarda Yağmur eğri yağar?
31
Uyuyanlar Uyanmiyor Uyuyanlar UyanmıyorÖlüm nasıl geldi cana Uyuyan canlar uyana Korbonasit gazı ile Uyuyanlar uyanmıyorRenksiz ve kokusuz gazla Zehirlenip ölmek fazla İnsan farkına varamaz Uyuyanlar uyanmıyorToplumun acılarıyla Kavrulan yürek acıyor Dost şeref bunca ölümler Uyuyanlar uyanmıyorDost şeref
37
Tuna tarih akar Geçmişine bir bak, Tuna tarih akar. Böyle yazmıştır Hak, Tuna tarih akar.Yiğitlerim yürür, Mehter marşı vurur. Osman Paşa durur, Tuna tarih akar.Kılıçları alır, Cihadı farz bilir. Akıncılar gelir, Tuna tarih akar.Oklar hedef seçer, Erler ordan geçer. Atlarım su içer, Tuna tarih akar.Yusuf güneş ışır, Gece olsa üşür. Türk mührünü taşır, Tuna tarih akar.
56
Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Al beni kollarına N' olur al Anneciğim Kurbanım yollarına Benle kal Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Sar beni ruhun ile Her an sar anneciğim Ortadan kalksın çile Yerim dar Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Aç bana yüreğini Hemen aç Anneciğim Sun cana dileğini Hemen saç anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Bak bana gözlerinle Tekrar bak Anneciğim Hele o sözlerinle Türkü yak Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Uzat o ellerini Al da tut Anneciğim Seveyim dillerini Hep uyut Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Senin ayak tozunda Canı kat Anneciğim Sevecen o yüzünde Çoktur tat Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat O eşarbı başına Derhal tak Anneciğim Gözdeki şu yaşına Biraz bak Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Göster tatlı dilini Sen bana Anneciğim Tendeki o alını Ver cana Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Hissedeyim terini İlk anda Anneciğim Ayırayım yerini Şu yanda Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Yolla o selâmını Anımsın Anneciğim Kapatma şu camını Canımsın Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Resim gönder oğluna Çok güzel Anneciğim Çok yakınsın sen cana Bir kez gel Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat Hasan'ı hep bağrına Biraz sok Anneciğim Göndersene yarına Işık yak Anneciğim Sevgime sevgini kat Anne olayım rahat
221
Sahte Barış Ayrılmış yollar bir kere yok artık o eski ortaklık o kucak kucağa oyunlar saf kavgalar tabancalar-tüfekler, kovboylar düşüp-kalkmalar ve her durumda o aramızdaki incecik doğal barış...bari bırak da kağıt üzerinde yaşansın gerçekte bir daha hiç olamayacaksa da şu politikleşmiş sahte barış...(Ağustos 2006)
44
İ’tirâf Safahât’ımda, evet, şi’r arayan hiç bulamaz; Yalınız, bir yeri hakkında «Hazîn işte bu! » der. Küfe? Yok. Kahve? Hayır. Hasta? Değil. Hangisi ya? Üç buçuk nazma gömülmüş koca bir ömr-i heder!
32
Zamansızlık zamanları Zamansızlık zamanlarında Yardımcı olsun Tanrı İlelebet koşacağım Neşe ile coşacağımZamansızlık zamanlarında Yardımcı olsun Tanrı Bir şeyler yapacağım Kendimi bulacağım(22/02/2007 HAN DANCA)
23
İlham Ne Zaman Gelir? Yazar, sanatçı ve bestekarlara, Büyük buluşlara imza atanlara, İlham nasıl geliyor acaba? Yapılan araştırmalara göre, Düşünce ve sezgiler, Umulmadık yerlerde ve zamanlarda, Uykuda, seyahat sırasında, Çalışırken, dolaşırken, Tuvalette, banyoda, Araba kullanırken, şarkı dinlerken, Sohbet ederken, dinlenirken, Bilinci aradan çıkarıp, Bilinçaltına yöneldiğimiz durumlarda, Azgın bir nehir gibi, Aniden çakan bir şimşek gibi, Art arda akmaya başlarlar. Yazar, şair ve çizerler, Zihinlerinde dans eden, İlhamlarla uyanıp, Hemen kağıda dökerler, Yoksa ilhamlar uçup gider.
75
Abim Geldi Anne... Anne,kizmazsan sana bisey diyecegim Sözmü? hem kizma hemde aglama olur mu? Dün agbim geldi yanima, Vallahi diyorum Bana dediki: Kocum aglama,yalniz kaldim diye Lan oglum,ölüm Allah'in emri lan. Bahtin acik, Benim ömrüm senin olsun, Canin vatana can olsun,kanin bayraga kan olsun. Sevdan vatan, sevgilin bayrak olsun. Sevgilini üzersen hakkim sana haram olsun.Sevdanda sevdan icin yasa,sevdana sevdalan Yaran olursa eger,biraz olsun kanayan Kanin akit topraga bayrak alir oradan Bizim o bayrak kandan,degil kocum siradan Bize Cenneti verdi,kurban oldugum Yaradan....Anne,,,abim birde dediki: Söyle anama aglamasin, o agladikca üzerim islaniyor,üsüyorum dedi. Haaa birde dediki: Gardas,,,anam ne güzel kuru fasulye pisirirdi Öyle özledim ki be kocum Anama söyle her persembe kuru fasulye pisirsin, Toplasin yetimleri herbirine yedirsin, Babamada söyle emi,Mezarima bi gelsin.............
121
Ozgur Bir Bulutum Bugun hergunden fazla iyimserim Hergunden fazla asigimOzgur bir bulutum ben Yagiyorum durmaksizin Yesili saklamis bir su damlasi Durmadan buyuyor avuclarimda Avuclarimda gokyuzu Durmadan yagiyorum askaOzgur bir bulutum ben Sevdigimin topraklarina ucuyorum Savaslarin ustunden geciyorum Nice zulmun.. nice umutsuzlugun Bulutum gebe asklara Hergunden daha fazla yagmurum bugun Savaslarin ustune yagiyorum Zulmun ustune Aska boyaniyor her yer.. Sevdigimin ismi ile doluyor Ardimda baris..ardimda sevinc Sevdigime kosuyorum durmadanOzgur bir bulutum ben Yuregimde askin yagmuru Kurak topraklarin ustunden geciyorum Yesil yok.. cicek yok..orman yok Hergunden daha fazla dogurganim bugun Sevdigimin anislarina bulanmis damlalarim Yagiyorum durmaksizin Dudaklari catlamis topraklarin ustune Ardimda orman..ardimda bahar..ardimda ask Sevdigime kosuyorum durmadanOzgur bir bulutum ben Sevdigimin gulumsemesine degmis damlalarim Mutsuzluklarin ustunden geciyorum Huzunlerine degiyorum ruhlarin Bugun hergunden fazla coskuluyum Yagiyorum durmadan huzunlerin ustune Ardimda sevinc..ardimda kahkahalar Sevdigime kosuyorum durmadan
132
Adı Acı Tarif etmek mümkünmü seni acı Heryerde her an sen varsın Unutmak mümkünmü seni her an heryerde sen varsın Mutluluğun sonu sevginin sonu herşeyin sonu Sonu sonu sonu sonunda hep sen sen varsınSorsalar bana neyin yok olmasını istersin diye Elbette ne sıkıntı ne ülke meselesi Ne hesap ne kitap sadece acı Evet acının yok olmasını isterimTelevizyonda basında hemen her an Duyduğumuz mutluluğun sonunda Yine o acı tadı kötü kendi kötü Gelidği yerde kötülük var Maalesef adı acı onunla yaşayacağız Yaşamayı anlayacağız onu yaşamamak için Çok çalışıp onu iyi anlayacağız Çünkü onun adı acı acıyı yaşamayacağız
96
GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİNDE KUVAYİ MİLLiYE Tarih, tekerrürden ibarettir. Türkiye, dış güçler ve içimizeki hainler tarafından öyle bir hale getirilmiştir ki Milli birlik ve beraberliğimiz tehlikeye düşmüştür. Bu durumda Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabesi’ndeki şu sözleri akla gelmektedir:“Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile Aziz Vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir…Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ”Türkiye aynen o tarihlerdeki gibi yoksulluk, hatta açlık sınırında bir sefalet içinde kalmıştır. Vatanda faili meçhul, çocuk kaçırma, organ ticareti, ırza tecavüz, beyaz kadın ticareti, porno, hatta çocuk pornosu (En iğrenç boyutta) , uyuşturucu (Hatta ekmek arası… İlkokullara kadar inmiş durumda.) , kaçakçılık, kumar, gasp, hırsızlık, soygun, kapkaç, çek-senet sahteciliği, arazi mafyası, adaletin gecikmesi, mahkemelerde dosya birikmesi, rüşvet ve benzeri kanuna aykırı her türlü kirli iş almış yürümüş! .. Her gün gazete, radyo, televizyon ve internet gibi yayın organlarında, reklam yapılıyormuşçasına plânlı ve programlı bir şekilde, milletimizin imanını, inancını, kendisine güvenini sarsarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni kültür emperyalizmi ve misyonerlik faaliyetleriyle parçalama, bölme ve yok etme çalışmaları aralıksız sürmektedir. Ülkemiz üzerinde yabancı devletlerin emellerinin tahakkuk etmesine zemin hazırlayacak her türlü taviz verilmeye başlamıştır. Avrupa Birliği Müktesebatının imzalanmasıyla yabancılara toprak satışları, Miyonerlik faaliyetlerinin serbest bırakılması, İstanbul Fener Rum Patrikhanesine Bağımsız devlet olma hakkı tanınması, Tarihteki Rum Pontus Devleti’nin uzantı faaliyetleri, Mardin’de Süryani Devleti kurma çalışmalarına göz yumulması, Heybeliada Ruhban Okulunun son hızla organizasyonu altıncı kol faaliyetleri, mafya ve terör organizasyonları… Yetmezmiş gibi bir de derin devlet tartışmalarının uluorta yapılmaya başlanması, ülkenin birlik ve beraberliğini tehlikeye sokmaktadır. Bu durumda halkımızın tek bir çatı altında bir araya gelmesi, bilinçlenmesi ve top yekûn bir tedbir alma faaliyeti içine girmesi gerekmektedir. Kuvayi Milliye bugün, önce dış güçlerin içimizdeki bölücü faaliyetlerine, aramızdaki vatan hainlerine karşı milli beraberliğimizi korumak ve pekiştirmek için gerektiğine inanılarak kurulmuştur. Kuvayi Milliye asla hukuka aykırı bir faaliyet değildir. Halkımızın Milli birlik ve beraberlik konusunda bilinçlendirilmesini sağlamak, ülkemizin bölünmez bütünlüğünün korunmasına yardımcı olmak ve Türkiye’nin yeniden büyük bir kalkınma hamlesi yapmak üzere harekete geçmesi için teşvik edici bir rol oynamak amacıyla faaliyete başlamıştır.
435
Melekler ağladığında Gökyüzü bulutlu Gökyüzü karanlık Gökyüzü ağlar Damlalar düşer, damlalar üstüne Bir dahi... Bir dahi... Toprakla şarmaş dolaş Yeşerir her yer rengarenk Alı bin, moru bin Açar gözünü goncalar Her damla düştüğünde, Melekler ağlar.
35
Gurbet El Bir çok mahsun gibi beni kendine, Tutup köle gibi bağlama gurbet. Biraz bizden yana yak kandilini, Çaresiz yüreğim dağlama gurbet...Yılardır takıldım haldım ağına, Çok garibi düşürdün tuzağına, Benziyorsun örümceğin ağına, Sila özlemimi bağlama gurbet...Dünya malı için tuttun hevesle, Bir çok dertlerimi içinde besle, Garip anam gibi,duygulu sesle, Başımda dövünüp,ağlama gurbet... 22.01.2006
53
Güle Güle Gül Gül koydum adını herşeyin, Suyun ekmeğin, yemeğin, Sokakların cadde labaların, Gazel okudum ayrılığa gül.....Esiri ettin ruhumun, Kalp dalak böbrek, Bütün uzvumun hepsi, Sende güle güle gül......Akrep gibi girdin solumdan, Köstebek oldum yolundan, Uykumun içine ettin gül, Güle güle şehvetle gül.....Kör topal, tek bıraktın beni, Yaban dağlarda avlattın beni, Çakala madara ettin beni, Güle güle hasretle gül....Boyuna inen kılıç değilde ne? Dillere persenk olmuşum.gül neme, Boş fıçı gibi dibsizkuyulara attın beni, Güle güle kahkahayla gül.
77
Dünya Çocuk Yılında II Her çocuk bir nur topudur, Paçavralar içine bile düşse Bir nur topudur.Dar çağlara gelmese, Değmese hoyrat ayaklar, Ç....................
22
Fethiye bizim cennet bağımızdır Güzellikleri anlatmakla bitmez, Fethiye bizim cennet bağımızdır. Anlatsan anlatmaya ömür yetmez, Fethiye bizim cennet bağımızdır.Onun güneşi ayı başka güzel, Çadırda Yörük Beyi başka güzel. Mendos'la Baba Dağı başka güzel, Fethiye bizim cennet bağımızdır.Mevsimi anlatmakla mevsim bitmez, Soğuk olsa Fethiye'de buz tutmaz. Kışı inanın baharı aratmaz, Fethiye bizim cennet bağımızdır.Görenler Fethiye bir başka diyor, İnsanlar kışın bile sebze yiyor. Her türlü sebze meyve yetişiyor, Fethiye bizim cennet bağımızdır.Yusuf Fethiyeliyiz biz kutluyuz, Yarınlar için daha umutluyuz. Fethiye'de yaşamaktan mutluyuz, Fethiye bizim cennet bağımızdır.
85
Ay Ne Tesadüf! Terör belasının sonlandığı, bir zamanda İ.M.F. borcunun bitirildiği, bir zamanda Faizlerin aşağıya çekildiği, bir zamanda Bu Gezi Parkı olayları; Ay ne tesadüf! ...Türkiye uluslararası güvende, zirve yaptığı Yatırımın birçoğunun, seksen yılı katladığı Yatırımların bazı ülkelerin, bütçesini geçtiği Bu Gezi Parkında olanlar; Ay ne tesadüf! ...Gelişmiş birçok ülkeler, krizle boğuşurken Türkiye büyümede, rekor üstüne rekor kırarken Yatırımların, devamlı süreceği söylenirken Böyle bir zamana denk geldi; Ay ne tesadüf! ...Üçüncü boğaz köprüsünün, ihalesinin yapıldığı Üçüncü havalananının, ihalesinin yapıldığı Kanal İstanbul ve enerji santralinin ihale hazırlığı Bir dönemde bu olaylar; Ay ne tesadüf! ...İki yabancı ajansın, yayın aracı kiraladığı Bu ajanslara, yetmişbin avro reklam verildiği Bir siyasi partinin, o günlerde miting yaptığı Bir Hazirana denk geldiği; Ay ne tesadüf! ...Amerika’yı, Avrupa’yı ve İsrail’i hele anladık İran yayınlarına basına, bakınca şaşırıp kaldık Esat’a bu kadar destek, Türkiye hatırını sorduk Hepsi bir araya gelince soruyoruz; Ay ne tesadüf! ...Biz bu olayları okuduk; Abdülhamit devrinde Biz bu olayları öğrendik; Menderes devrinde Biz bu olayları bizzat gördük; Özal devrinde Bu tarihi olaylara çok benzeşiyor; Ay ne tesadüf! ...Erbakan hükümetine, kan kusturdular bu zalim zevatlar Bütün ülkede seferberlik ilan etti, bu zalim Cevatlar Yirimisekizşubatta, tencere, tabak bilmem ne halt’lar O günlerde de lamba yakıp söndürdüler; Ay ne tesadüf! ...Tahsin der anladım; Tayyip Erdoğan senin suçunu Sen kovdun, Yahudi güdümlü sömürücü; İMF piçini Ürküttün yerli işbirlikçilerin, deve kervanını göçünü Bizlerce çok iyi biliniyor kardeşim; Ay bu tesadüfler! ...Ankara- 17.06.2013
233
Ikına Sıkına Zorlu Güzellik Güzellik belki çakıra çalan gözleriyle İki kaşın arası Güzellik durgun bir ırmak seyri Kimine göre kimi yerde esmer Güzellik dudu dillik ballı badem Noktacık benlik Zülfü siyaha dökülsün dökülmesin Güzellik zorla değil demişler Hah..! İşte ben de onu der dururum hep.... Göz..kaş..dil.. Hepsi insan gibi değerlere kullanmayadır Herkesin kaşı Eli ayağı ayrı ama arzusu bir... Severek yaşamasından diye bir hayat.. Zorla olmaz evet bu iş Zorla güzel etmeye çalışan Dara düşmek... sakat ki ne sakat Ne sınırı var bu intiharın.. ne püfü efi.. Zorlan insan sürte parlata elini yüzünü Güzel olamaz kiSeyfi Karaca.....Kasım / 10
99
Mavi, Işık Ve İnsan Mavi, Işığını yitirince Koyulaşır, Lâcivert olur… Işık, Aydınlığını bitirince Siyahlaşır, Karanlık olur… İnsan, Sevdiğiyle bütünleşince Kucaklaşır, Cennet olur.
22
An beyaz...! An beyaz...! Gecenin dibindeydi üslubunda yıldızlar Asırlara nihayetini söylerken Çizili kalmıştı mahşerde sonsuzlar Yüreğim kuşansada ikrar siyahlar Soluğuna uzanırken ay beyaz Güneşin kucağında utanırken can beyaz Dillerim dedi döküldü gökten Tevekkül doğuştu sabahta an beyaz Yağarken şahika dualarımda tan beyaz Simdi saklıyor gün sırtını Birazdan gelecek son beyaz Örtme damarlarımda açacakken hülyalar Kirlenmeden toprakta habbelerim daha Terimden fışkırdı kardelenler kar beyaz
63
Sordum Kır çiçegine sordum ayrılık nedir Dediki filizlenen umutlarımın kırılışidır Uçan kuşa sordum ayrılık nedir dediki esen yelle anlaştılar Yıldızlara sordum ayrılık nedir Dediler güneşin ayla arasının açılışıdır Sordum yanan ateşe ayrılık nedir Dediki duman olup meçhule gidişimdir Sazımın teline sordum ayrılık nedir Dediki aşıkların bağrından kopan yanık sesdir Gecelerime sordum ayrılık nedir Dediler benliğimi gündüze terk edişimdir Göz pınarlarıma sordum ayrılık nedir Dediler yanaklarımızdan süzülen damlacıklardır Toprağa sordum ayrılık nedir Dediki nicelerini tat dım Hasrete sordum ayrılık nedir DEDİKİ SORDUĞUN BENİM
82
BEKLENMEYEN YOLLARINDAN Sana sakat kardeşine baktığından Hiç evlenmeyen o kadından da gelirim Hem ağlarım hem giderim hallerimle bir gün Terleyen yerlerin de vardır senin sıkıldığında Kahkahalarına iliştirip gizlediğin Yenilgilerinden habersiz aşk öykülerin Sarardıkça güzelleşen bir fotoğrafsın Beklenmeyen yollarından hep çocukluğumun geldiği
41
Mavi ikimizde maviydik deniz mavi,gök mavi sevgiyle çarpan yüreklerimiz birleşti nerde olursan ol rengimiz hep mavi gecenin mavisi karışırken denize denizin rengi işliyordu içime denizin dibi senin gözlerinde hep maviye çalardı gecelerimdemavi bir düş bırakıyorum denizine baktıkça,battıkça derin derinlere kaybolurdu fırtınaya tutulanlar boğulurdu sevda denizinde
45
Ağır Hasta - Fazıl Hüsnü Dağlarca... Yüz Şiir / Yüz Yorum Üfleme bana anneciğim korkuyorum Dua edip edip, geceleri. Hastayım ama ne kadar güzel Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri. Niçin böyle örtmüşler üstümü Çok muntazam ki bana hüzün verir. Ağarırken uzak rüzgârlar içinde Oyuncaklar gibi şehir. Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum Ağlıyorsun, nur gibi. Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha Duvardaki resimlerle, nasibi. Anneciğim, büyüyorum ben şimdi, Büyüyor göllerde kamış. Fakat değnekten atım nerde Kardeşim su versin ona, susamış. Fazıl Hüsnü DağlarcaAğır HastaÇocuklar narindir, hassastır; kolayca hastalanıveririler. Yoksul ailelerin birinci ilacı, hatta “biricik ilacı” ise dua etmek ve nefesiyle hastayı iyileştirmeye çalışmaktır. Hasta çocuklar ateşler içinde yanarken, sanki kafalarını büyümüş, şişmiş hisseder; yastıktan kaldıramaz. Vücudu ise ateşler içindedir; hafiflemiştir… Şair bunu “Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.” sözleriyle anlatıyor. Hasta çocuklara gösterilen “özen” de ona, havada olağanüstü bir şeylerin döndüğünü hissettirir. Uzaktan şehrin evleri seçilmekte, apartmanlar minik oyuncaklar gibi görünmekte, ışıkları gecekondulara göz kırpmakta ve anne ise sabaha kadar dua etmektedir.Çocuk, gözleri kapalıyken bile duvarda ölmüş babasının, dedesinin kendisine bakan fotoğraflarını görmekte ve bir bakıma onlara yaklaştığını hissetmektedir. Annenin sessizliği, iç çekişi bir sona yaklaşıldığına ve onun çaresizlik içinde ağladığına işarettir.Çocuklar için oyuncakların bir kişiliği vardır, onlar canlıdır. Ateşli hastalıklarda insan, kendisine serinlik duygusu veren suları sayıklar. Çocuk, kendinden geçerken susuzluk çekiyor ama bunu dolaylı anlatıyor; atının susuz kaldığını ve artık onunla kardeşinin ilgilenmesini istiyor. Hem kardeşi sahiplenirse gözü arkada kalmayacaktır.Şiir çocuk gözüyle, çocuk duyarlılığıyla ve çocuğun ağzından yazılmış. Çocuğun dünyası, hasta haldeyken yaşadıkları ve kendine özgü kaygıları başarıyla verilmiş.
250
'"Kendini Gerçekleştirmek" Yazım Kendini GerçekleştirmekMaslow’un ihtiyaç hiyerarşisi piramidini bilirsiniz; piramidin tabanında en temel ihtiyaçlar (Fizyolojik ihtiyaçlar; nefes alma, yeme, içme, sevişme) var, bunlar karşılandıktan sonra; Güvenlik ihtiyaçları (Kendini, ailesini ve toplumu emniyet içinde tehlikeden uzak tutma isteği) bunlar da karşılanınca; ait olma ve sevgi ihtiyacı (Başkaları ile ilişki kurmak, bir yere ait olmak ve kabul görmek) bunlar da karşılanınca; Diğer (Prestij, başarı, yeterlilik ve tanınmak) karşılanınca; en üstte kendini gerçekleştirme (Kişisel başarı, kişisel tatmin ve kişinin kendi potansiyelini açığa çıkarması) var. İnsanın kendini gerçekleştirmesi nihai hedef. Bu da kişisel başarı ve potansiyelin açığa çıkarılması ile oluyor. Nihai hedefe insanın kendisine ulaşması doğal ihtiyaçların karşılanmasından sonra oluyor. Yunus’un “İlim kendin bilmektir” hakikatine ulaşmak gibi. İnsan bu ihtiyaç sıralamasında nerede olduğunu kendisi bilir! Tüm ihtiyaçları karşılanmalı ki insan kendini gerçekleştirme, potansiyelini açığa çıkarma aşamasına gelebilsin…Temel ihtiyaçlarını karşılanmadan kendini gerçekleştirmek isteyen insanların garip halleri dikkat çekiyor, sırıtıyor. Hatta acı bir tebessüm ettiriyor! Bu çaba ile çokları bir şeylere ezbere taraf oluyor ve taraf olduğu şeylerin peşinden koşuyor! İlim sahibi olmadan insanın kendini gerçekleştirmesi mümkün olmuyor! Ezber ve taklit de sahte bir görünüm veriyor! Ezbere taraf olmuş olanlar zaten papağan gibi aynı öğretiyi devamlı tekrarlar durur. Kapılarını ezberlediği, öğrendiği ilim haricine kapamış olanlar, gelişemiyor, üretemiyor; üretse bile zaten ezberin dışına çıkamadığı için üretim taklidi oluyor. Bu da “Kendini gerçekleştirme” kapsamında olmuyor! Üretim, üreteni ele veriyor! Söz, sahibini ele verir…“İlim kendin bilmektir”İnsan hem kendini bilecek, hem de kendi bilecek! Kendini bilmesi dahi taklidi öğretilerin etkisiyle kısıtlı olmayacak! Kendi bilecek başkalarının bilgisini içselleştirmeden bildim sanmayacak. Bilgi kaynağı zaten evrensel, ilk insandan başlıyor bilgi birikimi! Her bilgi öncekinin üzerine katkı sağlıyor. İnsanın ve insanlığın tekamülü gelişimi de bu sayede oluyor. Bu anlamda öncekilerin bilgilerini ezberleyip üzerine kendi bilgisini eklemeyenler asla gelişemez. Ezber ettiği aşamada sabitlenir! Geri kalmış toplumlara bir göz atalım.Temel ihtiyaçları karşılanmadığından özgür de olamadıkları için kendilerini gerçekleştirmek şöyle dursun başkalarının kendini gerçekleştirmesinde araç olarak, kullanılıyorlar! İleri toplumların adeta kölesi ve onların aralarındaki satranç oyunlarında piyon olarak kullanılıyorlar! Temel ihtiyaçlarını karşılayacak ekonomik, askeri ve bilimsel imkanlardan yoksun oldukları için esarete düşüyor veya ileri toplumların menfaat kavgasında figüran oluyorlar! Maddi alanda geri kaldıkları için manevi alanda ileri olmakla da övünüyorlar ki açıklarını oradan kapatmaya çalışıyorlar! Sorun tespit edilmediğinde çözüm de bulunamaz, bu bakımdan Sait Nursi’nin öz eleştirisi çok manidar; “Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurûn-u vustada(Orta Çağ) durduran ve tevlaf eden altı tane hastalıktır.” Ne güzel ifade etmiş orta Çağ’da kalmayı! Kendi tespitinde “Ben” dili kulanmış. “Bizi” dediği yerde ise içinde bulunduğu toplumu kast ettiği için çoğul kullanmış. Ecnebilerin, Avrupalıların terakki ettiğini, hatta uçtuğunu özellikle vurgulamış. “Bizi” diyerek (maddi cihette, teknolojik olarak; Orta Çağ’da kalan) yaşadığı topluma işaret etmiş! İnsanlık uyandı, uyanıyor, uyanacak. Her insan bu üç aşamanın birinde, gelişimine devam ediyor. Orta Çağ ve sonrası kadınlar, erkek üzerinden tanımlandı; tüm öğretiler özellikle dinsel ve felsefi olanlar, gelenekler kadını erkeğin emrine verdi. Bu nedenle yüzyıllarca asırlarca kadın ezildi. Şimdi ilk uyanan kadınlar oldu. Kadınlar uyanışlarının bedelini ödüyor! Erkeklerle sosyal alanda eşit olana dek bu bedel ödenir.Neden insanlığı sürükleyen, etki altına alan ideolojik veya dinsel öğretilerin nerdeyse tamamı “Orta Çağ” ürünü? Bu konuda ciddi düşünmek gerekmez mi? İlk çağlarda da muhteşem uygarlıkların var olduğunu biliyoruz! Hatta uzay çağı, bilgi çağı derken, bilinç çağına gelindi ama hala “Orta Çağ” dinsel veya ideolojik kalıplarında takılı kalmak niye? Mevlana'nın söylediği gibi; dünle beraber gitti düne ait ne varsa bu gün yeni şeyler söylemek lazım, cancağızım.Son tahlilde; laf ebeliği ve kısır döngüyü bırakmadan bireysel veya toplumsal ilerleme olmaz! Sorunları tespit etmek, yakınmaktan evladır! Madem temel ihtiyaçlar karşılanmadan “Kendini gerçekleştirmek” mümkün olmuyor, o halde manevi alanda ileri gitmek gibi aslı, astarı olmayan söylemleri bırakıp, her alanda ilerlemeyi hedef haline getirmek gerek! Efsanelerle, tarihi kahramanlık ve destanlarla zihinleri meşgul etmek yerine; ilim, bilim, teknoloji, ekonomi, savunma alanlarında ilerlemeyi hedef edinmek gerek. Kutsal söylemlerle oyalanan insanlar asla kendini gerçekleştiremez ve potansiyelini açığa çıkaramaz! Selametle,Ahmet Bektaş
648
Yalnizlik Kurdu 'Simdi sen gideceksin, git' guzelligini, ulasilmazligini al ve git. Birak beni eski kisimda yarinimi gotur. Gencligin o yara almaz bencilligine git. Icinde git gide buyuyen o yalnizlik kurdunu guzelligine dadanan o hastalikli huznunu birak ve git... Kibirli arzularina, altin golgedeki kusursuz yuzune... Yillar sonra yasayacagin unutuluslari, o acimasiz kislari bana birak ve git ...
56
bir şey var  bir şey var toprakla tohum arasındatomurcuğun tenini ürperten bir şeybir şey var yaprakla rüzgar arasındaıslığında doğanın kalbi atar gibi bir şey.bir şey var kuşla gökyüzü arasındakanatlarına bilmediğimiz dilde yazılmış bir şeybir şey var bulutla yağmur arasındaiçinden yıldırım hızıyla akan bir şey.bir şey var yolcuyla yol arasındamüebbede mahkum düşlerin alnına yazılmış bir şeybir şey var sılayla gurbet arasındagözyaşları boğazına düğüm düğüm kazınmış bir şey.bir şey var cisimle kanda kıpırdayan ruh arasındagerdanlara takılan taşların gözleri gibi bir şeybir şey var hayatla iç ürperten ölüm arasındayolcularını son durağa taşıyan tren gibi bir şey.bir şey var seninle sol yanım arasındaesrarı dolar içime kalbindeki ışık suyununbir şey var benimle rüyaların arasındayüzümün alaca karanlığına iner tılsımı ruhunun.
114
Tek Umudum! Umut yolculuğuna çıkıyorum bu akşam... Elimde bir kalemim ve bir tek sigaramla. Birde içimde senden kalan kırık bir kalple.Umut yolculuğuna çıkıyorum bu akşam... Ne bir gemim,ne de bir kaptanım var. Sadece ben ve: Beni bırakıp giden sen.Umut yolculuğuna çıkıyorum bu akşam... Ama bilmiyorum umut yolculuğu mu yoksa... Yoksasını düşünmek bile içimi ürpertiyor. İçim ürperiyor ya seni bulumuzsum, Ya ümidim kalmazsa diye.Umut yolculuğuna çıkıyorum. İçimde buruk bir sevinçle. Ne zaman biterse umudum, Ve ne zaman burukta olsa kalmazsa bir sevinç: O zaman beni bırakıp gittiğin, Beni sensiz yaşamaya mahkum ettiğin, Bu şehre geri döneceğim.Umut yolculuğuna çıkıyorum bu akşam. Her ne kadar bendeki umudu alıp gitsende, Sırf seni bulubilmek ve, Senin olabilmek için.
113
Bekliyor Gurbet Hayatında acı, gam, keder ve dert Çekmek istersen bekliyor gurbet, Gözlerinden gitmez olur memleket, Yüreğini yakar özlemle, hasret, Hele çık da gör, bekliyor gurbet.Yanındayken sevinç, huzur duyduğun, Zevkinden havalara uçtuğun, Gözlerinin içinde kaybolduğun Yarin yanındayken mutlusun elbet, Hele çık da gör, bekliyor gurbet.Gül yüzlü, toprak kokulu anandan, Elleri nasır bağlı babandan, Şimdi yaşadığın sıcak yuvandan, Ayrılırım diyebilirsen şayet, Hele çık da gör, bekliyor gurbet.25.01.2000
66
Günaydın günaydın aynada ki mahmur bakışlı başım duvarda yan gelmiş yatan dört telli püsküllü sazım beyaz kağıtlarım mor çoraplarım günaydın kapı arkasındaki kırkbir numara gıcır ayakkabılarım siyah takımlarım mavi gömleğim kırmızı kravatım günaydın akvaryum camından bakan sarı balığım vazomda ki karanfillerin rengi taç yaprakları papatyaların bu günün adı sabah ekmeğimin sıcaklığı yumuşaklığı çayımın tadı günaydın günaydın sokakta yürüyen kardeş gölde yüzünü yıkayan güneş yuvasında uçmaya hazırlanan kuş deliğinde düşünen fare günaydın bulutların arasında giden teyyare çakım çakmağım mendilim aynam tarağım günaydın karım günaydın hala pinekleyen çocuklarım güzel bir gün diliyorum herkese şükürler olsun Tanrım
94
Sevme arkadaş! “Vefasız olanı, kalleş olanı! ”Gördün mü hiç böyle, bir aşk arkadaş Eridim yolun da, bak yavaş yavaş Severken bırakıp, gitti vefasız Ateşte kor olup, yandım arkadaşSakın sevme sende, bak bu ders olsun Vefasız çıkarsa, hep kahrolursun Sende benim gibi, pişman olursun Ben onu vefalı, sandım arkadaşBeni böyle perişan, rezil etmezdi Sanmıştım onunla, sevdam bitmezdi Ne yersek inan ki, ayrı gitmezdi O bedendi ben ise, candım arkadaşGönlüme aşk ekip, dert biçer miydim Elimde bak şişem, hiç içer miydim Kahrolup kendimden, ben geçer miydim Boşuna aldanıp, kandım arkadaş Ateşler içinde, yandım arkadaşSEÇKİN ERDOĞAN / BURSA
95
Günaydın...Kelebek ''günaydın.....''' kelebek, ömrün kısa da olsa... renklerin yediden fazla... kanatların o kadar nazik olsa da... ateşlerin güneşlerden de fazla.....''günaydın...''kelebek, ömrün kısa da olsa.. sevgilerin nice yıllardan fazla... ''günaydın...''kelebek, iyi ki doğdun demekse.. ''günaydın...''kelebek, güle..güle..demekse... yine de sonsuz selamlar... sonsuz sevgiler sana... ömrün kısa da olsa...gözlerimde renklerin...güneşlerin... nazlı...nazlı... dans edişlerin... sana, ''teşekkür...''ediyorum yaşadığımca... kırlar...çayırlar...çiçekler... sen ile daha güzel.. sevgiler...ömürler... sen olunca...daha da güzel... ''teşekkür...'' ediyorum sana yaşadığımca... sen hiç... çiçeklerden...güneşlerden... gözlerimiden...gönüllerimizden... ayrılma asla...
73
HAYAL Işığın bir semtinde, buğuevinde oturuyor ve bir yılan gibi kıvrılıyorsun rüyalarımın sırtında yağmur saçlı, kuytu bir kadın olmalısın. Masallardan oyduğum bir tanrıçasın, tutup kendini bir güle öptürüyorsun, kendi gurbetine tutunan bir yaprak kadar incesin. Bakışlarında avare gökyüzü, ellerin ateşten deniz, kendime senden bir yaz gecesi yapsam ve sesindeki ışığı kana kana içsem. Bir ipeğin pembe vakti olmalısın, hazan tavrı inliyor kaygan teninde, melekler korosu başlasın bir mağara bacaklarının ormanı. Derin macera, uykusuz bir hayal olmalısın, hiçbir zamana sığmayan avangard bir kadınsın, lirik bir mavisin, gözlerinde uyumasam da, o beyaz gövdenin coğrafyasına gömülsem. Sana susamış bir bahar şıkırtısıyım, Uzaklığından nazlı bir fayton geçiyor. Varlık, Ocak 2005
106
Hasretinim sana YAR... Her yerde senden bir hatıra var Hayalin evin her yerinde gezinmekte benimle beraber Akşam üstleri sana yürüyorum bomboş sokaklarda Adım attıkça sana yaklaşıyor gibiyim Ayak izlerini görür gibi oluyorum Bu sensizlik daha ne kadar sürecek yar Ben alışkın değildim bu yalnızlığa Ama öyle bir hale geldimki Yalnızlık gölgem oldu Karanlıklar ardım sıra gelmekte Ben sabaha uyanırken sensiz Saçımda aklar içerimde sen Bu sensizlik bu yalnızlık Daha ne kadar sürer yar Bu yalnızlık beni çok yaşatmaz Geberirim hasretinden yarim
81
Askerin Bayramı Bugün Askerin Bayram günü Kalbi hüzünlü,yüzü kederli Kimi elinde bir sigara bir köşede Kimi eski bir mektubu okuyor gözü nemliHerkesin hayalinde sıla, memleket Bu bayramda ana baba elini öpmeye hasret Ne bir izin veriyorlar nede mazeret Bayramda sevinç yerine hüzün dolar AskerKulağı çavuşta gelir diye telefon bekler “Belki biride benim bayramımı kutlar” der Gelmez bir haber hep boynunu büker Sevdiklerinin hayaliyle bayramlaşır Asker.Kimisinin ziyaretçisi gelmiş sevinçli Kimisi bir köşede ağlar gizli gizli Bu bayramda içinde kaldı sevinci Bağrına taşları basar Asker.
83
Açlık anasının koynunda ölüme yatan çocuk kıpırdamıyor kıpırdamıyor/çocuk kalbi kıpırdamıyor insanlıkunutulacak/acılar unutulacak/savaş unutulacak hür yaşamak acıkınca insan
17
Türk Vatanının Doğuşu Yıllarca kan döküldü vatan sevdasına Nice analar evlatsız kaldı bayrak uğruna Topraklar sulandı akıtılan kanlarla Nice şehitler verdik bağımsızlık aşkına Atatürk önderdi bu ulusun kurtuluşuna Türk evladı başını koydu Atatürk’ ün yoluna Siper ettiler göğüslerini kimse giremezdi vatana Düşmanı yerle bir ettiler denizde, havada ve de karadaAnalarımız cephane taşıyorlardı omuzlarında Babalarımız cephede göz açtırmıyordu düşmana Türk şanı kabul ettiriyordu hakimiyetini dağlarda Atatürk’ ün önderliğinde yeni bir vatan doğuyordu orta asyadaAtatürk başı dik, göğsü kabarık seslenince Türk ordusuna Ya İstiklal ya ölüm diye çıktılar düşman karşısına Dağı taşı zindan ettiler gâvur ordusuna Bu güzel vatanı hediye ettiler Türk halkınaTürk ordusu zafer imzalarını atıyordu savaşların altına Düşman kalmamıştı bağımsızlığını ilan eden Türk vatanında Sıra gelmişti zulümlerin ardından açılan yaraları sarmaya Ve ulu önder Atatürk Cumhuriyeti ilan etti o anda
130
Kimi Sevdiğini Kimi sevdiğini, hayat incitir Kendin için neler, neler istersin Mutluluk şefkattir, güven incidir Nefretin yerine, sevgi göstersinArkadaşlarına, destek olmalı Yerine sevgiyi, alıp oymalı Kıskançlığı yenip, onu bulmalı Nefretin yerine, sevgi göstersinÖnemsemeyi bil, öğren ve güven Ne demek istedi, hayatı döven Aşkına sahip ol, yarini seven Nefretin yerine, sevgi göstersinKendileri gibi, ruhuna sahip Herşeyden önemli, deseler talip Hayatı tuttamaz, olsada rakip Nefretin yerine, sevgi göstersinİşte hayat budur, kullanmayı seç Dost edinemeyen, hainleri geç Ondan daha aciz, kaybedeni heç Nefretin yerine, sevgi göstersinAslını görmeyen, gönüle akıp Başlayınca anlar, acıya bakıp Kitap gibi düşün, yürekten yakıp Nefretin yerine, sevgi göstersin Bahattin Tonbul 17.9.2013
102
Vatan Sevgisi Bizimdir evet bizim bu eşsiz vatan Her karış toprağının altında yatan Canını esirgemeyen benim ve senin atan İşte böyle savunuldu bu vatan…Bir karış toprağını kimseye yedirtmem En müşkül insanıma laf dedirtmem Çerkezi Lazı kürdü Türk’ü belirtmem İşte böyle savunuldu bu vatan…Bize hayat veren kandır damarda Muhtaç etmesin bizi namerde Anlatırdı rahmetlik dedemde İşte böyle kazanıldı bu vatan….Namerde toprağımızı çiğnetmeyiz Altında yatan şehitlerimizi inletmeyiz Son damlasına kadar savunur, gitmeyiz İşte böyle kazanıldı bu vatan…Bu sevgi bütün sevgilerden uludur Rahmanın vatan sevgisi işte budur Konuşamıyorum içim çok doludur İşte böyle kazanıldı bu vatan…
93
Say Ki.. her ayrılık zordur sancılıdır... kimi dışa vurur hüznünü kimi içine gömüp; üzerine kül örter... ve külü eşeledikçe altından köze dönmüş bir yürek çıkar... kimi de ömür boyu sarılır giyinir hüznü... say ki asker postalı say ki üniforma, tek tip giysi...
42
Gül Âleme rahmet olan sevmeseydi seni gül Metheden bulamazdın bil en başta beni gülOnun sevgisi candan sevip sarmalamasa Bülbülü mest edemez en meşhur Gülşen’i gülŞansın Habibe habip bilinmişsin ne mutlu Bahçelerin bağların olmuşsun Ahsen’i gülOnun bastığı toprak çöl olsa da değerli Sen de oradan aldın misk kokan buseni gülTatlı güzel her rengin nurunun yansıması Dikenlerinde bile var onun madeni gülNisan yağmuru ile serpilip açıyorsun Oluşun mahza rahmet ve bunun nedeni gülHer bir duvar da resmin her bir güzel de ismin Alem olmuşsun âlem uzatmış vadeni gülSana gülen talihe şaşıp haddini aşma Soldururlar haksızca büyüyüp şişeni gülKüçük görme hor görme imrenerek bakanı Mutlu ve bahtiyar kıl koklayıp öpeni gülKişi sevdiği ile haşr-olacak mahşer de Sevenlerin hepsi yar sende sev yareni gülSöyle şu has kokunu nerden aldın bilelim Seyyid-ül âleminin kokuyordu teni gül…
131
Gün Eş Olur Gün eş olur bana ben de güneşe, Hüznü alır benden, dolarım neşe, Ruhumdur güneşe aşina bakan, Bilmeyenler bakar, anlamsız leşe.
23
Ateşten Mutlu olan herkes el kaldırsın, otur evladım “0”. Ayakta uyuduğumu hissettim, neyse zamanında ayakta uyutulmuştum tecrübeliyim o yüzden.. Tecrübeler gün geçtikçe büyütüyor diye düşünüyorum beni, ama ben her gece uyuyorum ki büyüyeyim diye, her uykuya daldığımda gördüğüm rüyalarla daha çok çocuk kalıyorum... Yok, yok büyüdüm ben, nereden mi biliyorum; Büyüdüğümü beklediğim mucizeler gerçekleşmediğinde anladım.. Evet, evet bunu anladım ve uygulamaya geçirdim bile ben. İnsani duygularımı bastırdım, mantıklı olanı uygulamaya soktum canımı yaksa da. İlk başlarda kayboldum içerilerinde sonralarda çıkışları bulmaya başladım, kestirmeleri keşfettim şimdi ilk seferde hiç yanılma payı olmadan, çok uzamadan kesip atıyorum. Can yakıyor belki ama bu dünyanın kanunları, kuralları var çürük elmalar her zaman çöpe atılır, istisnalar olmadan.. Bak yine ateşim yükseliyor, hastayım o yüzden. Biliyorum sana söylemedim üzülürsün diye düşündüm, pardon sandım. Ben hep sandım, yanıldım, yanılsamalar geçmiyor ama mantık sanki orada işlemiyor takılıyor. Ya da işime gelmiyor sanki! Evet, evet işime gelmiyor, böylede kıvrak bir herifim işte, işime gelene hey hey, gelmeyince de bay bay. Hasta, husta, astalavista bebek.SAYGILARIMLA… 10/08/2011 02:55 (Ateşten) (*Hasta la Vista İspanyolca görüşürüz anlamındadır.)
174
SAKLI SU Ürperen yaralara çıplak Havaların değmesi Acır. Korkunuz nerdeyse Bir şey söylenecek, bir şey sorulacaktır. Sekiz sokak önceden sezmeniz Adımlar yöneldi, Bir daralış gönlünüzde Ortalık karardı. Anla sıkıntımı geç git dost, Nedendir sorma. Gür bitkiler altında bir benim için akar Alıngan, onurlu İstemez görsünler saklı su.
47
Tarih Hasta savaşlara susamış savaşlarda susuz kalmamış tarihtim arşivlerinde mitik cümleler kokan tarih her cümlesinin bir kelimesi bir yanılgı savaşı bu cümlerle öğrten bir tarih dedemin enleri çok iyi yazılmış ya enlemler arsına sıkışan eğrileri hangi boylamın zamanında gizil anlat bana tarih savaşı eskiyi gizliyi hayatı anlat biz yeni gerçeği öğrenmek istiyoruz o kadar aynı kökten ikigeçmiş kipimiz var anlatılmış anlatılamamış öğrenmek istiyoruz o kadar....
65
Aşk Bu Karşına nerede nasıl çıkar Aşk dediğin şey yaşamı bakar İçinde kopar fırtınalar Aşk bu insana bir şey sormaz Olay seni çoktan aşmıştır Kalbinde heycan artmıştır İstesen de dönüşü yoktur Aşk bu insana bir şey sormaz Ellerin, ayakların titrer Bütün hayatına o girer Aşk insanın gözünü kör eder Aşk bu insana bir şey sormaz Girmiştir etki alanına Aşk bakmaz senin planına İşler damardaki kanına Aşk bu insana bir şey sormaz Gecelerin uzar da uzar Onsuz geceler olur mezar Şairse aşk şiiri yazar Aşk bu insana bir şey sormaz Aşk insanı eder perişan Yatağa düşürür her an Var mı aşktan sağ kurtulan Aşk bu insana bir şey sormaz Eh şair Güngör artık yeter Aşka düşen hep acı çeker Siyah saçına iner beyaz perdeler Aşk bu insana bir şey sormazGüngör CELEP 14/02/2014
131
Şimdi zaman ahir zaman Şimdi zaman ahir zamanDedemin seccadesi duvarda ağlıyor Ev ev duvar duvar köy ağlıyor... Nurdan ağaçlarım vardı onlardan geçtim Kuşlarım vardı...koyunlarımdan geçtim Zehir içtim Damarlarımı kestim Biçildi gül günlerim...Elde mi sitem etmemek senden hayat Şimdi zaman ahir zaman Atom yemiş şehirler gibi gönüller Baharı gitmiş şehir gibi gönlüm Aşk uçmuş gül solmuş bahçelerinde
56
Doğaya bak.. Konu:Doğa..Doğa çiçek doğa yaprak Doğa ağaç doğa toprak Doğayı sev doğaya bak Bu güzellik doğaya hak..Harikadır yeşil örtü Lakin doğa bize küstü Bıraktık onu yüzüstü Doğayı sev doğaya bak Bu güzellik doğaya hak..Dağı deldik tünel yaptık Ağaç kestik orman yaktık Hançer vurduk yaraladık Doğayı sev doğaya bak Bu güzellik doğaya hak..Kanat çırpan kuş kalmadı Gonca açan gül kalmadı İklimde ahenk kalmadı Doğayı sev doğaya bak Bu güzellik doğaya hak..Topraktaki tohum öldü Bir kuraklıktır yürüdü Çimensiz yoza döndü Doğayı sev doğaya bak Bu güzellik doğaya hak..Ne arı var ne kelebek Tükeniyor börtü böcek Doğa yeşil gözlü bebek Doğayı sev doğaya bak Bu güzellik doğaya hak..Allı pullu gül diyoruz Kıymetini bilmiyoruz Hiç vermeden bekliyoruz Doğayı sev doğaya bak Bu güzellik doğaya hak..Doğa aşkı hep sözlerde Yüzleş artık gerçeklerle Hançer vurma bu cennete Doğayı sev doğaya bak Bu güzellik doğaya hak..Tarih:01.04.2011
140
Çay Sabah erken uykudan uyandığımda Çeşmede elimi yüzümü yıkadığımda Kahvaltı için sofraya oturduğumda İster güneş tutulsun isterse ay Yemekten sonra içerim bir bardak çayÖğleye kadar içmezsem başım ağrıyor Halimi görenler beni hasta sanıyor Severim çayı yorgunluğumu alıyor İster güneş tutulsun isterse ay Yorulunca içerim bir bardak çayCanım sıkılır kahveye uğradığımda Tanıdık birkaç arkadaş bulduğumda Oturup hal hatırlarını sorduğumda İster güneş tutulsun isterse ay Muhabbet ederken içerim bir bardak çayOturup birazcık kitap okuduğumda Uyku basar dikkatim dağıldığında Göz kapağım morarıp ağırlaştığında İster güneş tutulsun isterse ay Hemen kalkar içerim bir bardak çay Dostlar akrabalar mihmanlığa gelince Sevinirim onları karşımda görünce Yer sofrasına oturuyorum köylüce İster güneş tutulsun isterse ay Yemekten sonra içerim bir bardak çay Kul Tekinim acıkıp yemeğe oturduğunda İştahla yiyip karnını doyurduğumda Hanım demlikleri masaya koyduğunda İster güneş tutulsun isterse ay Yemekten sonra içerim bir bardak çay 01.02.2014
139
Mor Çiçeğim Ayrılık olmazdı hiç senle hesapta bizim Leyla’nın közüyüm ben, gel artık mor çiçeğim Yürüyorum çöllerde kayboldu ayak izim Yunus’un bir sözüyüm, bil artık mor çiçeğim.Sokaklar ağlıyordu yanık türkü okurken Sevdayı gönlümüze nakış nakış dokurken Tel tel olmuş zülfüne elimi dokunurken Sarmaz oldu sineye, kol artık mor çiçeğim.Miray’ımdın göklerde yoktur senin tarifin Gölgen yere düşünce bendim bir tek sahibin Bu aşk’a yedi iklim yüce Allah şahidim Bahtımdaki karayı, sil artık mor çiçeğim.Seleme uçurmuştuk şehrimin göklerine Otağlar kurmuştuk biz zemheri eteğine Dalımdan düşüyorum feleğin çemberine Kaybolmuşum çöllerde, bul artık mor çiçeğim.Yıldızlar indirmiştik umutlar yaylasına İpek yolu çizmiştim gönlümün rotasına Kör yazıyı o yazdı alnımın ortasına Gitmez oldu öteye, yol artık mor çiçeğim.
112
Gençlik Ne hüznün gölgesineuzanır gençlikne aşktan, sevgidenusanır gençlikzamanın o güçlüközünde yanarbir gün o güzel düşündenuyanır gençlikkorkulu ve yalnızbiraz da üzgüntasasız günleredalarken, küskünverdiği bedeldendönmek ne mümkünzamanın öfkesinde tükenir gençlik.
28
Gece Karanlık Gece karanlık, ışığım yok, ötelerde ses, içimde korku, saklı düşler yılmaz umutlarla,Gece karanlık, yoksun, ırak olmuş hayaller, sakıncalı gidişler, kartezyen düşünceler.Gece karanlık, herşey ininde, iniltiler köşelerde, sukut içinde, sevdalı gönüllerde,Gece karanlık, aşka meftun çift yürek, edalı ve hayata karşı olana olup bitene, keskin bıçak misali.Gece karanlık, sen ve ben divane ve biçare kuytu köşede dokunaklı bi halde kadere gebe bilinmeyen demlerde.Gece karanlık aydınlık kapıda sen ve ben duruşta cesur bi endamla...
73
Okuma Sevdası Bayrak, bayrak süslenmiş Yine bahçe çelenkler. Al renklere bezenmiş Ay yıldızlı “ dilekler”.Okumanın sevgisi Minnacık dudaklarda Bu haftanın neşesi Durmuyor kucaklarda.Bir tarafta duruyor Yeni ilim kuşları Okul onda buluyor Sevgiyle bakışları.Öğretmenim anlattı Okumak güzel şeymiş Bu hafta hatırlattı Okulsuz sevda neymiş? “Oku” dedi Yaradan Okuyup inan bilin Almayın çalışmadan İlim olsa da Çin’in.
55
Çanakkale Destanı ÇANAKKALE DESTANI Çanakkale bir destan hatırdan çıkmayacak, Hangi gözde yaş vardır duyup da akmayacak.--Gelin Gözü dönmüş düşmana geçit vermez yiğitler, Vatan için ölmeyi, peygamberim öğütler. ----Gazi Al bayrağım uğruna dönmedi giden geri, Çanakkale canları cennete sevkin yeri. -----Gelin Geçit yoktu haçlıya, ne denizden karadan, Mehmedin yardımcısı, Mehmetleri yaradan.-- -Gazi Şahlandı hasta adam kâinat görsün diye, Hakkıydı bu milletin zafer denen hediye. ----Gelin Kanatlandı yiğitler son Nebinin izinde, Şehadet özlemiyle korku yoktu yüzünde. ---Gazi Bir adı da vahşetti bu hayâsız seferin, Batan çelik kaleler muştusuydu zaferin.----Gelin İngiliz’le Fransız, Yeni Zelanda, Anzak, Çanakkale hepsine maşatlık olur ancak. ----Gazi Ölümeydi bu gidiş yoktu bunun ötesi, Karşılıksız kalır mı, duyuldu Türk’ün sesi.----Gelin Cephede ezan sesi yükseldikçe semaya Gönüller huzur dolar, neşe gelir simaya.----Gazi Yurdun dört bir yanından koştular akın akın Vatandı söz konusu uzaklar oldu yakın. ----Gelin Sırasını bekleyen şahâdet büyüsünde, Gül olup açmak ister Kevser’in kıyısında. ----Gazi Neydi düşleri acep, neyin peşindeydiler, Ya on dokuz ya yirmi, on beş yaşındaydılar-.-Gelin O sarsılmaz imana tarihler elbet şahit Onbeşli koç yiğitler, oruçken oldu şehit.----Gazi Yamyamlara yem oldu bu körpecik bedenler Dolup dolup boşaldı son olmadı gidenler. ---Gelin Şavaş ne? Bayram sanki, ölesiye coştular, Tekbirler eşliğinde, cennetlere koştular. ----Gazi İmrenmeli hepsine mezarında taş olsak, Yarın mahşer gününde gölge olsak eş olsak. -Gelin Ölüm taçtır onlara, hem de en kutlu sancak Ruhları asumanda ebedî parlayacak, -----Gazi Nehirler kana kesti toprağın nemi kanlı, Böyle geldik bu güne unutma delikanlı. --- -Gelin Unutmayı yazmasın Yaradan bahtımıza, Her birini almışız gönülden tahtımıza. ------Gazi Şimdi görev senindir savaş devam ediyor, Gaflet uykusu haram, dinle ecdat ne diyor.--Gelin Kınalı kuzulara selam olsun, ant olsun. Hilâlin gölgesinde canım yurda bent olsun - --Gazi Sular uyusa lâkin uyumaz hiçbir düşman. Yine tetiktedirler eylesek de bin pişman. ----Gelin Şehitlere özendim, gazi oldum bu yolda. Şahâdet dualarım hem gönülde hem dilde ---Gazi Vatan hizmet bekliyor işte geldi zamanı Şimdi görev sizdedir yok gönlümün gümanı. -- Gelin Çanakkale bir neslin bitmeyen yeminidir, İbret dolu tarihin müşahhas zeminidir. ---- --Gazi Çanakkale bir destan, destan ötesi destan, Her fert nasiplenmeli bu duygudan bu histen.—-Gelin 18 Mart 2009 Zübeyde Gökbulut - Gazi Hüseyin Kılbaş
346
Tatlı Hayaller Mavi akşam kokan Kırmızı güller Çiy taneleriyle Bir tablo oluyor Gözlerimde, Kuşlara Heyecan veren Neşeli rüzgârlar Ağaçları konuşturuyor Mevsimiyle, Gündüz Dolunay görülüyor Ateşli duygularla, Şiirler yazılıyor Tatlı hayallerimle.(Aksaray / 14 Nisan 2007)
34
Yollarına Düşüyorum Senin gülüşün kadar Parlak yıldızlarla dolu Ilık bir gecede Kucaklıyorum seni Nefes alan Tüm duygularım Sadece seni istiyor Bana Sesini duyurduğunda 'Ben seni seviyorum' Dediğinde Rüzgarda sallanan Bir yaprak gibi Yalpalıyorum Yere düştüm düşeceğim Yüreğim... Irmak gibi akmaya başlıyor Çağlayanlar gibi ses çıkarıyor Hiç bitmeyen bir coşku Sarıyor her yanımı Saklayamıyorum gülüşlerimi Yüzümdeki sevinç Bütün hücrelerime yayılıyor Sevgi, sevinç, heyecan İçimi boşaltıyor Adı olmayan Hoşluklar alıyor yerini Sen... Çoğalıyorsun içimde Yaşamak ne güzel diyorum Her zorluğa katlanabilecek Güçlerle doluyor içim Cüretkar duygularım Buluşuyor seninle Yıldızların ışığında Rengarenk hercai çiçekleri Senin gözlerinle Göz kırpıyor bana Yollarına düşüyorum şimdi Sabahı bekleyemeden Sabırsız telâşlı Bir ceylan gibi ürkek Bir ceylan kadar hızlı “ Aşkı Bulan Şiirler ” adlı kitabımdan - Gündüz Kitabevi Aralık 2005 –www.haticebediroglu.net
124
Adı Sevda... Tomurlar, patlayacak ilkbaharlara ve yağan yağmura, Gösterecek kendini, görücü misali,eller kınalı, yürekler sevdalı, Bir aşk sendromu yaşanacak, aylarca beklenen, Bazen ansızın çıkagelen,bazen gelmesi uzun süren..Yeşerecek doğa, göverecek umutlar, kalbim gibi, Gül ile bülbülün sevişmeyi beklediği, Bir aşk, bir sevda ki bu aylarca soluksuz beklenen Bazen ansızın çıkagelen, bazen soluğumuzu hepten kesen.Patlayacaktır ağaçlar, tomurlarını ilkbaharlara, Fırtınalı, soğuk, ayaz kış günlerine nispet, Bir zafer edasıyla edalanan, nazlı bebek gibi nazlanan, Bu savaşı bil hakkın, hakkıyla kazanan. Doğa kucak açacak, savaştan galip gelenlere, Sevip sevdiğini terk etmeyenlere, Bir sevda ki yüreğimde, derinmi derin, Bir sevda ki yüreğimde, aylarca beklettiğim…
98
Çok görmemeli Çok görmemeliGöz yaşı ve sevinç öfkeyle coşku Ülkeme huzuru çok görmemeli Aklı kapalı olanda var korku Ülkeme huzuru çok görmemeliAkıl paraşüt gibidir açılır Düşünceyle yeni bilgi saçılır Açık akılla yaşama bakılır Ülkeme huzuru çok görmemeliAçık akıl esnek olur düşünür Eskinin yerine yeni bulunur Olasılıklara zaman ayırır Ülkeme huzuru çok görmmeliHaksız olduğumda uyar bak diyor Sıradışı acaiplik şans diyor Açık akıl yenilenmek hak diyor Ülkeme huzuru çok görmemeliBu yol benim için doğrudur diyen Kitapa dergiye doğru yürüyen Bütün yenilikleri haklı gören Ülkeme huzuru çok görmemeliAçık akıl yeniliyor kendini Doldurdukca dolduruyor bendini Bahar tonlarında olan rengini Ülkeme huzuru çok görmemeliKapalı akılla bakmam ben bana Açık akıl deniz gibi insana Yüzme bilen insan gibi yarına Ülkeme huzuru çok görmemeliBu yol benim yolum diyen doğrumu Kapalı akıl kurumuş bir kuyu Açık akıl olan insansa doğru Ülkeme huzuru çok görmemeliAklı kapalılar yerinde sayar Aklı açık olan yenilik arar Kapalı olanlar kendini yorar Ülkeme huzuru çok görmemeliAçık akıl tabiatın eşidir Yaşlanmayan hayatlara döşenir Açık akıl zorluklarla baş eder Ülkeme huzuru çok görmemeliAçık akıl emeklilik istemez Hoş görüyle müzük espiri yetmez Alçak gönüllüdür kibir istemez Ülkeme huzuru çok görmemeliKitap dergi gazete okunmak ister Dost Şeref kendini okumak ister Açık aklı olan yürümek ister Ülkeme huzuru çok görmemeli17/12/2010 Dost Şeref Zihin paraşüt gibidir en iyi açıkken çalışır Kimden: Şair Yusuf Değirmenci 1 (Bay, 65) Kime: Dost Şeref Tarih: 18.12.2010 17:55 (GMT +2:00) Konu: Yn: BU BİR TOPLU MSAJDIR. YENİ ŞİİR duyguların esintisi ile kalemin gücünü birleştirerek sevgiyi yüreklerde estiren,sosyal yaşamaı şiir mısralarında anlatan yüreği insan sevgisi ile dolu ozana selam olsun paylaşımlarınıza teşekkürlerimle kutluyorum
258
Sus Yüregim Sus yüreğim "Bu Dert Nedir" diye sorma.! Verenin bi bildiği vardır elbet.O verdiyse; Bana Sabır,Sana da o derdi çekmek düşer...
22
Yol Uzun Kilometreler girmiş aramıza, yol uzun Bir ucunda sen, diğerinde ben Hasret girmiş aramıza, günler uzun Yorgun düşmüş iki gönül, sen ve ben Çok uzaklardasın bir tanem Bu can yoluna gitti gidecek Zaman diyorsun, zaman kaldıracak engeli Bense nefret ediyorum geçmeyen saatlerden Nefret ediyorum senden ayıran gecelerden Kulağım bekliyor, geliyorum diyen haberini Duyduğum ise yalnızca sensizliğin sesi
58
Taş mı? ...Beyit... Nedir bu göğsümdeki, simsiyah, bir taş mı? , İçimde süregelen beyhude bir savaş mı?
17
Enerji Tasarrufu Kaynak sular boşuna akar gider dağlarda, Çeşit çeşit meyveler suyu bekler bağlarda. Bir yudum su belki bir çiçeğe hayat verir, Canlanan o çiçekler meyveleri üretir.Odun, kömür yakacak iyice yakılmalı, Kapı ve pencereler sıkı kapatılmalı. Sen zengin olsan bile, ülkeye zarar verir, Devlet zayıfladıkça, senin servetin erir.Araba yakıtında, çok dikkat edilmeli, Yakın olan yerlere yürüyüp gidilmeli. Hem bize spor olur, hem de israf etmeyiz, İthal petrol yakıtı gereksiz tüketmeyiz.Enerji tasarrufu, alışkanlık olmalı, Her insan ülkesini israftan korumalı. Bize düşen görevi, biz tam yaparsak eğer, Güçlenir devletimiz, buda her şeye değer.
91
Köyüm **köyüm** köyümün etrafı sarılıydı dağlar, her yanı bezeliydi üzümler bağlar, şimdiki hali yürek parçalar, köyden eser kalmamış içim kan ağlar, bir terör belası bir töre varmış, her yanı ölüm göz yaşı sarmış, geri kalanlarda göçe zorlanmış, akbağ'ımdan analar kara bağlamış, dert etme köylüm ALLAH büyüktür, gün olur köye geri donülür, ekinler ekilir koyun güdülür, kızlar gelin olur düğün kurulur. okul,sağlık ocağı inşa edilir, köye ebe, hemşire, öğretmen gelir, viran olmuş evler tamir edilir, ağlayan yürekler huzura erir. dönsede dünyada modern çağlar, köyümde hala yalın ayak çocuklar, çeşmeden sırtında su taşır kızlar, onların dünyasında hayalleri kadar..... 19-10-2000 a.vahap altay
99
Umut çobanı. Biz bu fani dünyanın,umut çobanlarıyız, ömür yitinceye dek,yaz kış demez güderiz, bazen acı kavalı keyifle öttürürüz, ac açık kalır gene aksamadan güderiz. Cemalime bak benim iz iz olmuş anılar; bir hatıra defteri,ezgiler doldu yüzüm. Ağarmış bak saclarım,bu benim son baharım; bahar bitti güz bitti illakiki kış gelecek, kar beyaz lakin beni kara toprak örtecek.1979..
56
Aşk Bir Yanılsamaydı Aşk bir yanılsamaydı, Pembe hayaller kurarken, mor bulutları hesaba katamadık, Sevdik,sevildik,sevdalandık... Aşk bir yanılsamaydı,mor bulutlar hesap dışıyken, Aşk yanılsamaydı,ama güzel...İçimizin,bir yanı sevdaydı, Hani,bir yanı kör,bir yanı sevdalı... Geceye acıdık martılara küstük.. Sabahları hiç sevmedik sevgili yanımızdayken, Çünkü topu topu bir yığın hüzündük... Oysa ki yaşanacak Bir yığın günümüz vardı, Ve Aşk Sadece Kocaman bir yanılsamaydı.....ENGİN ÖZCAN 11.3.1999
60
Biriniz Akşam Olsun Biriniz bir kaç yıldız taksın gökyüzüne Biriniz çay hazırlasın Biriniz akşam olsun İçinizde atların öldüğü müzik susunca Biriniz çocukluğuna sarılıp kuyuya insin Biriniz onun uzattığı şiiri okusun Ağlamak gerekiyorsa biriniz ağlasın Biriniz akşam olsun yeniden Biriniz yağmuru dansa kaldırsın
42
Mutluluk Ve Rüya Sen ikimizi rüyada çok gördün Beraber mihraba erdiğimiz gün, Kendini Gelin, beni de Damat. Uyanırken onca aldım ağzından, Beklenmedik andı işte o zaman, Alabilindiğince öpücük, vuslat.En içten mutluluk, duyduğumuz tin, Kösnüsü kimi aşırı engin saatlerin İçlerinde basiretle uçtu gitti sanki. Neye yarar, tadını çıkarsam da şimdilerde? Öyle kor zevkler kaçar ki kimi düşlerde, Bütün neşeler yalnız tek bir buse gibi.Çeviri: Musa Aksoy
65
Sana Geldim Ben/deniz nice ateşlerde yandım da geldim bin türlü günaha daldım da geldim herşeyi arkada bıraktım geldim al beni koynuna serinlet denizhoş sanıp günahı seyrine daldım sonra pişman olup derinden yandım çok zaman şu zalim nefse aldandım sar beni dalgana dalgana denizserin sularınla serinlet beni görmesin kimseler sen sakla beni ağır günahlardan sen yıka beni hafiflet sen beni sen beni denizyalanlar dolanlar çaldı ömrümü sahtelik kurtarmaz oldu günümü sana teslim ettim kalan ömrümü güvendim de sana geldim ben / deniz
81
Dön, Geri Bak Kaç bu kokudan, kaç bu pislikten, bu sürüden kaç, insan mısın, bu pazarda mısın, iki pula mısın, kaç bu kokudan, kaç bu pislikten, bu sürüden kaç. At denize kendini, git boğul. Düş bir kör kuyuya, ordan çıkama. Bir kere dön ama, bir geri bak, şu kolu gör bir kere, şu kolu, pisliğin, sürünün içinden uzanan şu kolu, durur dimdik, bembeyaz havada, budaklı bir ağaç gibi güzel. A. Kadir
71
Terapi TerapiÇinko dama düşen yağmur, Ruhuma terapi olur. Güvercinlerin raksına, Rüzgâr hüzzam şarkı okur.Çal, çal çoban baba çal, Derdime ilaç bu kaval Damlalardan bir orkestra, Şefi fırtına olsa da, Ahengi uygun ruhuma, Vokalistler doğaçlama. Çal, çal çoban baba çal, Derdime ilaç bu kaval Doğada doğdum yeniden, Dertlerimi dert etmeden, Enerjim ruhuma trans, Kuşlardan aldım referans. Çal, çal çoban baba çal, Derdime ilaç bu kaval Süleyman Bektaş Çağdaşi
67
Matematiksel “derler ki aşkın matematiği olmaz matematiksel bir aşk olsun bizim ki tam yaşanırsa aşk içte ukde kalmaz matematiksel bir aşk olsun bizim kimesela bir olayım ben seninle bir aşkta ancak iki kişi olabilir üçüncüye uzaklaşmak düşebilir matematiksel bir aşk olsun bizim kidört dörtlük yaşanırsa çok güzel olur boynunda beşi bir yerde gibi durur altı üstü bir aşk diye konuşulur matematiksel bir aşk olsun bizim kiyedi veren gülleri açsın yüzünde sekiz sütuna manşet olsun sözün de dokuzuncu köyüm olma yer yüzünde matematiksel bir aşk olsun bizim kine buldun ki diye soracaklar onda güzel olsun her şey benim olduğunda her aradığını bende bulduğunda matematiksel bir aşk olsun bizim kihayata uygun değildir sıfır sorun birkaç çocuk olsun sonra da bir torun sonsuzluk bizim aşkımıza çok uygun matematiksel bir aşk olsun bizim kibizim aşkımız artacak büyüyecek emekleme geçti artık yürüyecek kim bizim için eksilirler diyecek matematiksel bir aşk olsun bizim kibölüşüp yiyeceğimiz şey ekmektir kalbimiz çarpacak bu yoğun emektir yapacağımız daha fazla sevmektir matematiksel bir aşk olsun bizim kimatematik mantığın işlem alanı hiç olmasın bu aşkın bizden kalanı sevda yanında taşıyamaz yalanı matematiksel bir aşk olsun bizim kihayat matematiğini biliyorum çok mutluyum ben seninle gülüyorum seninle yaşamak için ölüyorum aşkımız matematiksel bir son bulsun…” 23.04.2011
202
Konuşturamadığım Sessizlik İçimde konuşturamadığım bir sessizlik var. Ne zaman cesaret etse; Hep susturan acılar var... Kopmuşuz bir kere her şeyden... Cesaretimizi kırmış şerefsizlikler...
23
Mekanın Cennet Olsun İşte geldik Allaha arz için halimizi Mekanın cennet olsun muhterem hocam Kur’an ve dualarla kaldırdık elimiziMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamSen savunan adamdın hakkı sonuna kadar Batıl zail olacak başka çaresi mi var Bizi bırakıp gittin, mevla elbet sana yarMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamSen dinin yıldızıydın, ışıklar saçıyordun Millet kazansın diye kapılar açıyordun Hayıra koşuyordun, günahtan kaçıyordunMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamBirlik olalım diye meydan meydan dolaştın Maksuda varmak için nice engeller aştın Mucahittin, bir ömür kötülerle savaştınMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamSömürücü güruhu üzdün hatta ağlattın Hak üstün olsun diye,nice temeller attın Allahın izni ile gücümüze güç kattınMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamHayattaki rehberin iman ile ilimdi Sende gözün gördüğü tevazuydu hilimdi Seni sevmeyenlerin, halleri nasıl şimdiMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamDikkat çekmek isterim, kibir denen illete. Allah zeval vermesin bu dine bu millete Seytana uydurmasın,düşürmesin zilleteMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamAlimler usanmadan gerçekleri söylesin.... Kulun duası yoksa, mevla onu neylesin Allah sana ve bize bol bol rahmet eylesinMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamAyın yirmisekizi, manzaraya bak şimdi Kimi yüzler kapkara, kimi yüzler ak şimdi İyiyi ve kötüyü ayırdeder hak şimdiMekanın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocamMakamın cennet olsun muhterem hocam Kabrin nur ile dolsun muhterem hocam 28.2.2013 saat 05.45 Temse/Belcika
250
Yılbaşına. Yılbaşı macerası -Senfonide, bir yılbaşı sihri (Noel nite xmas thru hi-fi-wind of the Moonreckle) Şöyle, bir güzel güneş doğsun; Yukarımıza bir yere, tüm yılbaşı süsleri dolsun Ve oraya güneş de gelsin Hepsi, her şey bir arada bulunsun! ! Yılbaşı sandığında arananlar da bulunsun Beş gece önce... Dönsün, hepsi, her şey; Biz de gidelim onun huzuruna. Yılbaşı geliyor yılbaşı; Haydi, pasparlak etmeye dünyayı! ! *Şişman şişman süsler canlı çam ağacında evde; Tunalı’dan almaktan geldik ışıklandırmaları, Şen şakrak sevinçliydi insanlar son gece. Dördüncü gün kurban bayramında Davul çalsa ipe cambaz doluşup gelse, Anca bu kadar olur Islık çalmak yukarıda ıssız kavağa. Her şey birleşip Aşağıya indi şimdi, Bir geceliğine… Ve gıcır gıcır yılbaşı süsleri, Yansıtıyor görüntüler; Ama her biri de önce Kendi içini gösteriyor …Beyazın içindeki sarı Akkorun kabartma tozu huylu hali. Yumoş yumuşatıcı karıştırdığımızda saçı dağılmış dallara; Bak ne güzel süsler. Altı bin derece yüzey deyse Çok daha fazlasıysa Yüzeyin depreştiği iç bölgelerde. Ve o süsleri neye, Kime gösterdiysek artık; Hep de kendini gördü varlık * ***********Didinip dururlardı gene didişmeyle olmasaydı yılbaşı bu gece; ortak bir amaç, ana gayeleri olmalıydı; şömineye asılası Noel Baba kırmızı çorabı misalli usulü:Akrabalarla, yemek telaşındaki Koşuşan Bir çekirdek evde yıkıldı büyük direk. O yılki canlı ağaç Pencereye düştü ve kırdı onu. Camın boşalmasından açılan doğal gedik Sundu hoş talep-vergisini; Vergilius ne derdi bilmem ama Bir rüzgar doluştu içeriye olanca Ki Garibaldi, şaştı kaldı olanca! ! ... Güçlü rüzgarı karşılamaya çalıştı evdekiler, genci, yaşlısı; Üflediler, üfledikçe yanak-yelkenler şişti sanki Ve geldiği yöne doğru bir rüzgar patladı rüzgarın Ya da ana kaynakta doğdu Bir yeni rüzgar uzaklardan bir yerden, Bir ağaç yıkıldı evin üzerine dışarıdan. Toz duman perdesi kalktığında, Görüldü; O da pencereden damlatmıştı kafasını. Tek fark, o girmişti; Evdeki başını eve göre dışarı kotarmıştı. Kardeş kardeş, Paralel uzandılar. Bu ağaçta yürüyerek Dışarı ulaştı ev ahalisi. Ufuktan güçlü ışık veren sürprizindekaranlık gecenin Hiç görmedikleri bir mevkiye yürüdüler Altında Ay’ın. Yol döne döne göğe çıktı gitti. Ne zaman döneceğini bilmeyen gökpatika, Pandispanyanın yakından hısımı gergef patiska; Hep birlikteler, el ele… Onlar uzaklaşırken Şömine hediyelere boğuldu Ve ani bir ateş kılcal kıvılcımlarla çaktı. Kendi kendine yanan şömine Onlardan edindiği enerjiyle Onların yol feneri olacaktı böyle neferde, Nasıl ki, bu iki ağaç da burada Kardeşçe uzanıp yaşayacaklardı…2007 19.11- Gergef nedir: islenen bisey. koylerde kizlarimiz isler. Patiska nedir: pamuktan ve sik dokunmus sekilli kumas.. iştah açan hamurlu şekerli mis kokulu bir sözcük. söylemesi zevkli diğer iki sözcük için (bkz: lepiska) , (bkz: pandispanya) (bir de lepistes vardı ama bu da benden :) yırtması oldukça zevklidir... basmanın emmisinin gızı.. fransiz dokumaci baptiste'in kendi adini verdigi kumasin turkceye uyarlanmis hali. :) eksisozluk chevy chase usulü bi yılbaşı kutlaması, ya da Fantoma lou de funes-komidin-yaz komedilerinin bir nevi bir kış uyarlaması ağaçların kardeşliği ve göğe çıkanların mutluluğu ise ekstrası :) (bu konuya da bi Fransız bulaştı Fransız kalmasa olmasdı :) şimdiden herkesin yeni yılı kutlu olsun, mutlu sağlıklı geçsin…) koşuşan ev=göğe tırmanan yol=ev ahalisi=kendini dolduran şömine :) Velhasıl, Moonreckle’a doru yola çıktılar, çıkartıldılar; yollarını bulurlar.
491
Sen de! ... sen de kesip biçiyorsun insanı! ... sen de kızıyorsun, kırıyorsun, yargılıyorsun… sen de öldürüyorsun sözlerinle…insanın içindeki savaştır dışarıda yaşanan. kavga içinde ölmeli önce. yoksa bu manzara sürüp gider böylece! …
33
Allah Senden Razı Olsun Her annenin her babanın Senin gibi kızı olsun Faydası yok akrabanın Allah senden razı olsunBeni benden koruyorsun Her halimi soruyorsun Hep arkamda duruyorsun Allah senden razı olsunSevip sayıp gönül verdin Ne çilen var ne de derdin Her zorluğa göğüs gerdin Allah senden razı olsunYeşil zeytin gözlerin var Huzur veren sözlerin var Yüreğimde izlerin var Allah senden razı olsunKaza yaptım yarım oldun Bu yoklukta varım oldun Can yoldaşım karım oldun Allah senden razı olsunSana bayram şölenim ben Senin için ölenim ben Eşin değil kölenim ben Allah senden razı olsun…
92
Özledim Be Kardeşim Özledim be kardeşim, Soğuk kış gecelerinde sobanın dibinde oturduğum günleri,annemin pazardan aldığı kestaneleri teker,teker sobanın üstünde pişirmeyi özledim be kardeşim. Babamla sobanın üstünde demleyip içtiğimiz çayı,akşamları oğlum gel bi tavla atalım demesini,ablamın bizi mutlu şekilde izlemesini özledim be. Abimin ben sana böylemi öğrettim demesi,annemim karışmayın benim oğluma o daha küçük ne anlar tavladan demesini özledim be. Ardından ailecek izlediğimiz; Deli Yürek dizisini özledim be kardeşim. Herkes mutluydu o dizide be kardeşim,insanlar gerçek seviyordu birbirini,böyle saçma sapan aşk muhabbetleri yoktu be,ne günlerdi çocukluğumuz. Sonra hep beraber futbol maçı yapardık mahallede,arada bi kaçamak yapar. Esma teyzenin kayısı ağacına hücum ederdik,susadığımızda ise eve gitmek yerine koşarak camiden kana,kana su içerdik,Çok güzeldi be çocukluğumuz. Hiç bi dost birbirini satmıyordu,herkes kardeş içinde yaşıyordu,herkes abi,abla gibiydi. Biz dedelerimizin bize anlattığı masallarla büyüdük,nenelerimizin tekerlemeleri ile çocukluk geçirdik,büyüklerimizi sayar,küçüklerimizi severdik. Bizim küçüklüğümüz güzeldi bilader; tasolar vardı, misketler vardı, bilyalar vardı yardırırdık yokuştan aşşağı arkamızdan komşular ayakkabı falan atardı, milletin bahçesine dalardık teki bağırırdı hep ağaca dalan var diye kaçardık hemen ordan, sporcu kartları vardı tamamlayınca hediye alıyorduk, sabahtan akşama kadar dışarda top oynardık, yukarı mahalle aşşağı mahalle vardı yukarı mahalle hep düşmandı bize, birbirimizle hic geçinemezdik mahalle maçları yapardık hep mevzu cıkardı. Şimdikiler öyle mi? ; 14 yaşında cocuk gelmiş sanalda uyuşturucu muhabbeti yapıyor, 14 yaşındaki kızın ağzında şeker olması lazımken başka neyse küfür etmeyeceğim. Biz annemize ' lan ' diyemezken millet birbirinin annesine sövüyor hoşlarına gidiyor, Adamsınız ya. Neyse uzun lafın kısası bizim çocukluğumuzdan eser yok şimdiki nesilde. Ve sonrası; Her fırsatta gözlerimizi de katarak doyasıya gülerken şimdi sadece dudaklarımızla ve belli belirsiz güler olduk. Hele ki sevinmek bizim için zorların zoru bir iş olup çıkıverdi. Ne bir kelebeğin ardından koşmaktan zevk alıyorduk artık, ne de yeni bir ayakkabıya sahip olmaktan. Biz büyüdükçe hayallerimiz küçüldü. Önceden birkaç kurşun askerle dünyayı kurtarırdık. Şimdi ise düştüğümüz çukurdan kendimizi kurtaramıyoruz. İnsan yaşadıkça hayat değişebilir. Farz edin ki şu an çocukluğunuz dikilip karşınıza sizden hesap soruyor.Ne yaparsınız? Karşısında durup ona cevap mı verisiniz yoksa arkanıza bakmadan kaçıp gidermisiniz? Hele bir de hayallerinizden söz açmaya başlarsa, onun hayal gücünün enginliğini en iyi bilen olarak hiç sıkılmadan rahatça anlatabilecek misiniz her geçen gün kısırlaşan hayallerinizi? Hep söylüyorum sizlere,bizler büyüyoruz ama hayallerimiz küçülüyor. Zordur çocukluğu özlemek. Çünkü her özlemin içinde bir umut olur gerçekleşmesi, geri gelmesine dair. Fakat çocukluk için yoktur böyle birşey, imkansızdır. Gene de siz delicesine özlersiniz çocukluğu. Annenizden alacağınız para ile hangi çikolatayı alacağınız, pembe boya bittiği zaman filleri hangi renkle boyayacağınız, doğum gününüzde size hangi hediye geleceği, 3-c deki Ayşenin kırmızı tokaları endişelendiğiniz, endişeleceğiniz en büyük problemlerdir. Ve siz de şikayet edersiniz ve dua edersiniz bir an önce büyüyeyim diye. Yaşınızı büyük gösterir buçuklu sayılar söylersiniz. Bir an önce büyümektir tek derdiniz. Yıllar geçer. gittikçe hayatınızda değişiklikler olmaya başlar. Artık sorunlarınız daha büyüktür. Gönül işleri, arkadaşlık ilişkileri, ilk kavganız, ilk ilişkiniz, dersler, üniversite derken bir bakarsınız ki çevrenizde kimse yoktur ve tek başınıza bir odada oturmaktasınızdır. Birden bir eksiklik duyarsınız içinizde, bir özlem. sebebini ararken yaşadıklarınız, size acı veren olaylar geçer gözünüzün önünden. Kalp acıları büyütmüştür sizi. Oysa küçükken aklınıza acı diyince gelen tek şey yere düştüğünüzde hissetiğiniz duygudur.. işte o an içinizde başka bir acı hissedersiniz. Bu acı imkansıza duyulan özlemdir. Bir anlamda da çocukluğu özlemektir. Ve bu satırları yazmaya başlarsınız işte.. İçiniz acıyarak.. Bir yaş daha büyüyerek.. Ve çocukluğumuza dair bir o kadar şeyler vardır hayatımızda. Küslük nedir bilmezdik. Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize. Ne her gördüğümüzü isterdik, ne de her istediğimiz olurdu. Ama bunalımlara girip çıkmazdık. Ertesi gün unuturduk. Bir giydiğini bir daha giymemek, önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize. Bunları sorgulayacak kadar zengin değildik. Hani bir kıyafetin miras gibi büyükten küçük kardeşe kaldığı günlerden bahsediyorum. Sökülenin atılmayıp dikildiği, yıprananların yamalarla saklandığı günler. İşte bu yüzden her anne iyi bir terzi ve her baba yenilerini alamadığı için içi biraz buruk olurdu. Ama modayı yinede takip ederdik biz. Mesela; ipten kemerlerimiz, çoraplardan eldivenlerimiz vardı. İşte bu yüzden ekmek ve emek bizim için nimettendir. Kaybetmemek için sıkı sarılırız ekmeğimize de, sevdiklerimize de. Ve dahası birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.Benim neyim varsa çocukluğumda yanımda bulunan kardeşlerimindi. Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık. Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Çocukluğumda en çok bahar ayını severdim. Bahar güzel gelirdi çocukluğumuza her yer yemyeşil rengarenk çiçekler. Ölesiye koştururduk arı misali o çiçek senin bu çiçek benim. Demet demet çiçekler toplardık ellerimize sığmayan.Salep çiçeklerinden laleye, sümbüle, papatyalara.. Gönüllerimiz çiçek doluydu zaten daha hayatın ağır yüküyle karartılmamış ve yüreklerimiz hep sevgi doluydu. Baharı çiçeği yeşili seviyorduk ölesiye daha aşkın kıvılcımları ilk çarpıntıları düşmemişti içimize ve daha ayrılığı keşfetmemiştik ve ayrılanların acısının ne olduğunu bilmiyorduk. Sevmek aynı şeydi bizim için çiçeği sevmek, ağaçları sevmek, baharı sevmek, herhangi bir kızı sevmenin pek ayrı bir yanı yoktu bizim için. İçimizdeki coşku daha bir artardı baharın gelişiyle oyunlar oynardık, salıncaklar kurar, yedi kiremitler oynardık. Her şey çocukken güzeldi. Baharın gelişi bile...Diz boyu otlar olurdu kırlarda kekik kokuları ciğerimize dolardı. Sular ısınırdı bütün çocuklar suya inerdi. Yüzerdik daha yüzmeyi yeni öğrenmiş olmanın heyecanı ile. Bahar yağmurlarında iliklerimize kadar ıslanırdık büyüklerimizden işiteceğimiz azarlara inat. Her yer sel olurdu zaten büyüklerimizde sellerden ve yıldırımlardan sakınırlardı bizleri. Yağmur sonrası yıldırım izleri daha belirgin olurdu ağaçlarda. Bahar güzel gelirdi çocukluğumuza ve güzel geçerdi. Diğer baharları büyük bir özlemle bekler olurduk. Baharın çiçekleri neyse bizde hayatın çiçekleriydik o zaman. Bahar güzel gelirdi çocukluğumuza ve o güzellikleri geçliğimize doğru biz daha az fark eder olduk. Aslında hala güzel baharlar sadece biz uzağına düştük baharın. Ve anneannem çok güzel dolmalar yapardı bende oturur şehvetli bi şekilde onu izlerdim. Her sorduğumda bunu nasıl yapıyorsun diye,kalk ordan elinin hamuruyla kadın işine karışma derdi bana. Nerden bilecekti ki büyüdüğümde benim aşçı olacağımı onun gibi yemekler yapacağımı,çocukluğumda aklımda kalan anılarımdan hikayelerimden bi tanesiydi bu işte.
1,013
Farkında Değilsin Sevgi dolu yüreğin Bir ömür saklı her bakışında Hayat dolu gözlerin Farkında değilsin…..Cemre düşse de tenine Sönmeyecek olsa da bu ateş,ebedi Sevilmenin en yücesine layıksın Farkında değilsin……İçin titrer biliyorum; tutsam ellerini Gözlerim kalsa,gözlerinde Güneşim olsan,ve sonunda gün batımı Seninle başlayan ömür,seninle bitse Seni çok seviyorum Farkında değilsin……Adın,dilimde bir başka Düşün gönlümdeki fırtınaları Sevmek yetmez sadece Sen ancak yaşanırsın; tenin tenimde,kalp kalbe Dağ gülümsün,İnci tanem Farkında değilsin……
68
Sabır eden varır ona - 586-Daldım dipsiz bir ümyana Seyr eyledim bütün cana Herkes mütühtür sultana Sabır eden varır onaCümle can resmiyeti Arif olan bilir bunu Sen sana bak görürsün onu Gönül sabreyle sabreyleHer candadır özi şahın Her halkat nuri Mustafa’nın Sabır ile bulursun sefanın Gönül sabreyle sabreyleSabrı bırakma bir yana Sabrı karıştır özi cana Sabır ile gir meydana Gönül sabreyle sabreyleSabır ile bak her hikmete Karışma ehl-i nefrete Sendedir cümle hikmeti Gönül sabreyle sabreyleSabır et sen dal ummana Bak ne hikmettir var sana Sabır ile görürsün onu Gönül sabreyle sabreyleSabrın işi hiç zor olmaz Ehl-i sabır yoldan çıkmaz Akrep olup kimseye sokmaz Gönül sabreyle sabreyleKimi görüp kimden kızıyorsun Hak halkatini beğenmiyorsun Sabırsızlıkla azıyorsun Gönül sabreyle sabreyle
117
Turani Baba'ya Cevabım İltifat sayarım ben bu sözleri, Bu kaftan boyumu aşıyor Baba! Baba-oğul etti kader bizleri, Yüreğim sevginle taşıyor Baba! Hep emekten yana çaldın sazını, Kesemedi hiçbir zalim, hızını. Hissederim içindeki sızını, Yürekten yüreğe düşüyor Baba! Ecdadınız Dadaloğlu Boy’undan, Dik duruşun bozulur mu oyundan? Güzel annen, Kul Budala soyundan, Bu değerler sende yaşıyor Baba! Derin düşünceye daldığın zaman, Sazını dizine aldığın zaman, Sınıf bilinciyle çaldığın zaman, Şu karanlık dünyam ışıyor Baba! Sanma Bindebir’in gözün yumuyor, Parazitler, insan kanı emiyor. Kuzular, kurtlardan medet umuyor, Şaşıyor bu aklım, şaşıyor Baba! 02.12.2011
90
D-Düş Perisi -13-Turkish D-Düş Perisi -13-TurkishBiliyormusun... Düş Perisi... Yüreğimde sen.. Bedenimde sen.. Gözlerimde sen... Varsın..... Seveceksen sev.. Geleceksen gel.. Düş Perisi..Mersin- 13.07.1977-Bilal Geniş
23
Hicret Burcundan Elveda Vatanım; doğduğum toprak Bedenimin eczası; Akan suyu biten meyvası Damarlarımda kan olan! Acizlendiğimde gözyaşları dökerek Üstünde umutlar yeşerttiğim; Sokaklarını, bahçelerini, çeşmelerini Ezbere bildiğim. Anılarımın tarlası; Kimliğimin mayası; Çocuklarımı büyüttüğüm; Kadınımla paylaştığım; Anamı babamı emanet ettiğim toprak, Elveda!
40
Kaygısında Yalnızlık tutunacak dalımdın kıyısında yalnızlık düşlerimde balımdın sayesinde yalnızlıksökülmez file misin çekilmez çile misin dökülmez küle misin gayesinde yalnızlıközüm yakarsa yaksın gözüm çıkarsa çıksın sözüm sıkarsa sıksın payesinde yalnızlıkküllendikçe kor oldun güllendikçe zor oldun dillendikçe çor oldun sayısında yalnızlıkozan efe yangına düşmez ise dengine taşmaz ise engine kaygısında yalnızlık021209denizli
50
Hoş Geldin Kadınım Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş legenim var, susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki....................
26
Anne Sevginle yüreğim hep coşar durur Elvan elvan çiçek dereyim anne Sensiz yaban eller meskenim olur Uzat elini gül vereyim anne Garip diyarlarda gurbet ellerde Sabah seherinde esen yellerde Arıyorum seni açan güllerde Göster gül yüzünü göreyim anne Dokuz ay karnında çektin zahmeti Verdiğin şefkati bunca nimeti Çiçeklerden atlas gülşan demeti Ayağın altına sereyim anne Sevgiyi saygıyı öğrettin bana Yordun bedenini can verdin cana Canımı istersen vereyim sana Ömrüne ömür öreyim anne 10.06.2009Dost Kalemlerden...Sen bırakıp gideli yaşanmaz cihan bana Pür hal-i melalimi nasıl anlatsam sana? Acısı çetin olur derdin ya ayrılığın Üstümüze çökünce hüzün’ü karanlığın. Küçücük dünyamıza kâbus gelip oturdu Bir sabah tan atarken, seni alıp götürdü. Güllere kıran girdi, bir feryat bülbüllerde Ayrılığın yarası onulmaz gönüllerde. Bu derdin devası yok ne Çin de ne meçin de Ancak kara toprakta bir servi gölgesinde. Parça parça olup gök düşüyor üzerime Teselli olur mu ki kapansam üzerine. Hasretin yüreğimde tütüyor buram buram Yokluğun çeker beni, burada nasıl duram. Durmadan akar gider, gökte bulut yerde su İnanmış gönüllerde olmaz ölüm korkusu Gör nasıl mazlum kaldım, sen gittikten bu yana Vuslatı bekliyorum, hasret çekilmez ana... Bekir Urfalı
183
'“Kutsal Savaş” Yazım Kutsal SavaşKutsallık, değer verilen ve korunan kapsamında! Kim, neye değer verip koruyor ise o, onun için kutsaldır! Herkesin değer yargısı aynı olmak durumunda olmadığı için çelişen değerler üzerinde üç durum var! 1. Durum: Herkes, birbirinin kutsal değerlerine saygı gösterecek ve ilişmeyecek! 2. Durum: Herkes, kendi kutsal değeri için savaşacak! 3. Durum: Herkesin kutsal değeri kendince olduğundan kimse diğerinin kutsal değerini, kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda olmayacak! Şıkları irdeleyelim. İlki: “Herkes, birbirinin kutsal değerlerine saygı gösterecek ve ilişmeyecek! ”; bu şıktaki “İlişmemek” uygulanabilir ancak kimse diğerinin kutsal değerine “Saygı duymak” zorunda değildir; kavga çıkar! Bu şık yetersiz; kavga zemini var! İkincisi: “Herkes, kendi kutsal değeri için savaşacak! ”; bu şıktaki “Savaş” zaten “Şık” durmuyor! Öyle ki savaştan başka bir barışa çıkacak, diğerinin kutsalını ortadan kaldırmayacak yol da görünmüyor! Herkes kendi kutsalı için savaşır ise zaten barış söz konusu olamaz! Bu şık da yetersiz; kavga zemini var! Üçüncüsü: “Herkesin kutsal değeri kendince olduğundan kimse diğerinin kutsal değerini, kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda olmayacak! ”; bu şıktaki, “Kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek” konumunun olmaması yani ortada bir “Dayatma” olmaması savaşa da gerekçe olmuyor! Kişinin kendisi, nasıl ki başkasının-başkalarının kutsal değerini kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda değil ise aynen kendi kutsal değerini de başkalarının kabul etmesi, saygı duyması, kötülemesi veya engellemesi gerekmez! Kavgaya zemin yok! Kutsal Savaş, ne adlandırılırsa veya ne maksada hizmet ettiği iddia edilir ise edilsin sonuçta bazı kutsalları ortadan kaldırmak ve bazılarını da zorla yerleştirmek amaçlıdır! Yani kazananların kutsal değerleri, yerleşir, zorla kabul edilir, göklere çıkarılır; kaybedenlerin kutsal değerleri de ayaklar altına alınır! Son dönem “Kutsal savaş senaryoları” üzerinde ayrıntıya girmeyeceğim! İsimleri, içerikleri kadar önemli değil! Mesela “Armageddon” adıyla sunulabilir veya başka adlarda; isim fazlaca önemli değil, içerik veya nasılı önemli! “Kutsal savaş”, neden çıkar, kim çıkarır, kimler savaşır? Neden çıkar? Cevap isminde, “Kutsal savaş”! Dayatılan kutsallar esas sebep! Kim çıkarır? Kutsal dayatanların bu zaafından istifade etmek isteyenler çıkarır! Kimler savaşır? Kutsallarını başkalarına dayatmak isteyenler veya kendi kutsallarını başkalarının dayatmasından korumak isteyenler! Geniş açıdan bakınca; kutsalı olmayan veya kutsal dayatmayan için kutsal savaş gerekçesi yoktur! Kendisine dayatılması muhtemel kutsallardan korunmak için yani kendisini dayatmalardan korumak için bir çabası olmalı! Yukarıdaki “3. Durum: Herkesin kutsal değeri kendince olduğundan kimse diğerinin kutsal değerini, kabul etmek, saygı duymak, kötülemek veya engellemek konumunda olmayacak! ” durumda kalmak için çaba gösterebilir bu asla “Kutsal savaş” içerisine onu çekmez! Çünkü kutsal savaşları, genel olarak kutsal dayatanlar birbirlerine karşı yapar! Bulaşmayanın kendini uzak tutması (belli bir bilinç ve çaba gerektirir) , mümkün! “Kutsal savaş” ile meşgul olmak istemeyen birini düşünelim! Kutsallaştırılmış ideoloji, kutsal felsefe ve din konusunda kendi bilinci ile barışık ve kendi konumunu başkalarına dayatmadığı için başkalarının ona konum dayatmasını da reddediyor! Yani “Nötr” kalabilir bir bilinç halinde! Bu bilinci koruduğu sürece, “Kutsal savaş” malzemesi konumunda değil! Kutsal savaş ajanları, bunlar; ideolojik, felsefi, ırksal ve dinsel alanda kutsallarını başkalarına dayatmak isteyenler! Bu ajanları birbirlerine karşı kullananlar, savaşı kotaranlar! “Nötr” konumunda olanları “Taraf” konumuna çektiklerinde işlem tamam! Mesela; tarafsız konumdaki birini, kutsal bir felsefi akıma çektiklerinde ilk aşama “Kabul”! İkinci aşama, o kutsalın militanı olma yolunda ilerlemek; üçüncü aşama, o kutsal değer için savaşmak! Kutsal ideolojilerde de bu aynen gözlemlenir! En fırtınalı alan “Din” alanıdır! Bu alana çekilen kişi, diğer din mensupları ile görüş ayrılığında olmaya meyillidir! Hatta aynı din içerisinde alt başlık “Mezhep” konusunda da görüş ayrılığı olabiliyor; öyle ki aynı din ve aynı mezhep içinde daha alt başlıkta cemaat ve siyasal görüş farklılıkları olabiliyor! Din alanında “Nötr” konumunu korumayan için tüm bu üst başlık ve alt başlıklarda “Kutsal savaş” muhtemel! Herhangi bir dine dahil olduğunda yukarıda bahsettiğim ajanlar, onu diğer dinlere karşı olmaya yönlendirmek isteyecek, hatta etkili savaşlar ile ortada başka din kalmasa bu sefer de aynı din içeriğindeki alt başlıklarda “Savaş” kaçınılmaz olacaktır! Öyle ki tüm din ajanları, “Nötr” olanı hedefe alacak; mevcut din seçeneklerinden birine zorlayacak! Yukarıda; savaşın çıkması konusunda “Kim çıkarır? Kutsal dayatanların bu zaafından istifade etmek isteyenler çıkarır! ” şeklinde bahsettiğim etki için dinlerin veya mensuplarının fazlaca bir önemi yoktur! Birbirlerine karşı “Kutsal dayatma” istekleri daha önemlidir! Bu istek körüklenecek! Bu alanda “Nötr” kalamayanın savaşmaması muhtemelen imkansız hale gelir! Dinlerin mensupları ve ajanları, genellikle başka dini kabul etmeyecek, kabul ettikleri kendi dinleri içerisinde de alt başlıkları kabul etmeyecek! “Kutsal savaş” gerekçesi hiç bitmeyecek! Son tahlilde; adı ve gerekçesi ne olur ise olsun “Kutsal değer” üzerinden savaşmak kazanç olmaz! Herkesin kendince kutsal değeri olabilir; bu değerleri, herkes kendisi sorgulayabilir; başkalarının bu konuda dayatması gerekmez! Değerler üzerinden planlanan savaşlarda kullanılan malzeme, yine başkalarının değerlerini tanzim etmek isteği taşıyanlar olacaktır! Yani böyle bir planda birbirlerini kıranlar, kazanmaz; planı hazırlayanlar açısından (hedefi tutturmak gibi) bir başarı sayılır! Saygılarımla,Ahmet Bektaş
767
Hiç Bir Renkle Hiç bir renkle sorunum yok, renklerin Rabbi Allah, Biliyorum ki renklerin, varlığıdır Sünnetullah, Hangi renk olursa olsun, inkarı büyük günah, Helekessemavati vel erd, fi sitteti eyyamin sümmesteva alel arş
32
Sayrılık Küçük bir çocuk Hasta olunca Çatlar omzundaki boncuk Küser Tanrı'ya serçeler Döker çiçeklerini Elma ağaçları "Göz oldu Söz oldu" der dedelerAğlar analar Ağlar Babalar Küçük bir çocuk Hasta olunca Sanki yaralanır umutlar Gökten kayar yıldızlar
36
Bahar Bahar geldi, çiçeklendi her taraf Mor lâle ile, menekşeyi severim Dağlarda olmuşlar altunlu sarraf Boyunda sallanıp gezmek isterim.Lâle, sümbül bu dağları bürüdü Yağmur yağdı, sel suları yürüdü Dağlardan keklik ile tavşan sürüdü Mor lâle ile menekşeyi severim.Çadır kursam karlı dağın ardına Çok ağladım, bozkırların kurduna Ben de varsam sevdalının yurduna Mor lâle ile menekşeyi severim.Obamızı kursak koyak düzüne Sırrı hayran olmuş yaban kızına Hasret kaldım yârin benli yüzüne Mor lâle ile menekşeyi severim.
74
Nasılsın "Nasılsın "diyene yaşıyorum demeli, İyilik de,kötülük de yaşadığından belli...S.a
10
Kahrolsun güzelliğe kandırıp aşka azmettiren dizeler İçilir Kahrolsun güzelliğe kandırıp aşka azmettiren dizeler İçilir Günah ama seninle kumsala bile gidilir ay ışığında Para etse Müzik bile yapılır metro duraklarında,yanında yalnız akordioncu adamların Mutluluktan dans bile edilir taksim meydanında turistler gibi Seninle Günah ama Sevilir bile Kahrolsun gerçeği rüyayla büyüleyen dizeler
50
Sessiz Ağıtlar Beni çağırmayın ağıtlarınıza kan damlarken acılardan ölünün kefeni ak ketenden sarkıyorsa yerini beğenmek için mezarın kenarından öldürür bu manzara beni beni çağırmayn ağıtlarınıza.Lal dillerimi şarabın kan renginde boğayım ben de Sessizce ağlayayım ölenin arkasından Hayatını hayal edeyim beynimin dehlizlerinde Yalın yaşanmışlıklarına sayfa sayfa bakayım Hüzünlerine ağlayayım damla damla Sevinçleri varsa; buda şu günlerde mutluydu diye mühür basayım günlüğüne ben onu sessizce yad edeyim ama ne olur beni çağırmayın ağıtlarınıza.
71
Kibrit Esir olmuşsan tembelliğe; Sana çok yakışır karanlık. Gayreti kuşan kalk ayağa, Bir kibrit yak, ışır karanlık..12.12.2006
17
Ya Sabır Diyorum Ya sabır diyorum yalnız kaldığım da ha tükendi tükenecek cinnet gecelerin de dar ağacın da asılan ümitlerin pençesinde ha tükendi tükenecek ya sabır diyorumKimisine zehir zembelek olan sözler kimisine seyri sefa olan günler dar ağacın da unutulan genç filizler ha tükendi tükenecek ya sabır diyorumDevrim devrim diye yanan ocaklar ellerim deniz diye devrimi kucaklar dar ağacın da kurutulan genç devrimler ha tükendi tükenecek ya sabır diyorum
69
Hayat, Düş ve Hayal Biraz beyaz. Biraz siyah. Beyazda hayal, Siyahta düş var. Sonunda ne hayal, Ne düş var. Sonsuzlukta kaybolup gitmek için, Umut içinde yaşayıp Toprakta kaybolup gidiş var. 02.04.2012 Cahit KARAÇ
33
Tufan Senden Sonrası Sen coşkun yüreğimin kabar kabar sevdası, Kapadım gözlerimi, açmam sonsuza kadar. Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası; Seni kaybeder isem, haram bana dünyalar, Sel olup çağlasam da, tufan senden sonrası.Bil ki ey billur sevdam! ..Yalan senden sonrası, Göz kapaklarım bulut; ha yağdı, ha yağacak... Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası, Biliyorum, ağlarsam gözümden ilk akacak; Sensin ey billur sevdam, yalan senden sonrası! ..Akma gözümün nuru, hicran senden sonrası, Ey sevgili, sen varken başka yar sever miyim? Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası, Sensiz mutlu, bahtiyar bir günüm var der miyim? Sakın terk etme beni, hicran senden sonrası.Bir daha doğrulamam, hüsran senden sonrası, Ben seni kaybedersem, kimde huzur bulurum? Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası, Deryanın ortasında alabora olurum; Billahi kurtulamam, hüsran senden sonrası.Ruhuma bent vuramam, isyan senden sonrası, Gerisi teferruat, her ne varsa sende var, Gözümden dökülecek ilk gözyaşı damlası, Gitme diye, bir daha ağlamaz bu Bayraktar, Ancak, bir kez ağlarsa, isyan senden sonrası.Muhammet Zeki Bayraktar 13. 03. 2014
158