refer
stringlengths 6
15
| prompt
stringlengths 3
1.66k
| response
stringlengths 2
1.19k
|
---|---|---|
الشمس 91:6 | Yere ve onu yayana | وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا طَحَىٰهَا |
الشمس 91:7 | Kişiye ve onu şekillendirene | وَنَفۡسٖ وَمَا سَوَّىٰهَا |
الشمس 91:8 | Sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene and olsun ki | فَأَلۡهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقۡوَىٰهَا |
الشمس 91:9 | Kendini arıtan saadete ermiştir | قَدۡ أَفۡلَحَ مَن زَكَّىٰهَا |
الشمس 91:10 | Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır | وَقَدۡ خَابَ مَن دَسَّىٰهَا |
الشمس 91:11 | Semud milleti, içlerinden en azgını ileri atılınca, azgınlığı yüzünden peygamberleri yalanladı | كَذَّبَتۡ ثَمُودُ بِطَغۡوَىٰهَآ |
الشمس 91:12 | Semud milleti, içlerinden en azgını ileri atılınca, azgınlığı yüzünden peygamberleri yalanladı | إِذِ ٱنۢبَعَثَ أَشۡقَىٰهَا |
الشمس 91:13 | Allah'ın peygamberi onlara, Allah'ın devesini göstermiş ve: "Allah'ın bu devesine ve onun su hakkına dokunmayın" demişti | فَقَالَ لَهُمۡ رَسُولُ ٱللَّهِ نَاقَةَ ٱللَّهِ وَسُقۡيَٰهَا |
الشمس 91:14 | Onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onların üzerine katmerli azap indirdi; yerle bir etti onları | فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمۡدَمَ عَلَيۡهِمۡ رَبُّهُم بِذَنۢبِهِمۡ فَسَوَّىٰهَا |
الشمس 91:15 | Bu işin sonundan O'nun korkusu yoktur | وَلَا يَخَافُ عُقۡبَٰهَا |
الليل 92:1 | Kararıp ortalığı bürüdüğü zaman geceye and olsun | وَٱلَّيۡلِ إِذَا يَغۡشَىٰ |
الليل 92:2 | Açılıp aydınlattığı zaman gündüze and olsun | وَٱلنَّهَارِ إِذَا تَجَلَّىٰ |
الليل 92:3 | Erkeği ve dişiyi yaratana and olsun ki | وَمَا خَلَقَ ٱلذَّكَرَ وَٱلۡأُنثَىٰٓ |
الليل 92:4 | Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşitlidir | إِنَّ سَعۡيَكُمۡ لَشَتَّىٰ |
الليل 92:5 | Elinde bulunandan verenin, Allah'a karşı gelmekten sakınanın, en güzel söz olan Allah'ın birliğini doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız | فَأَمَّا مَنۡ أَعۡطَىٰ وَٱتَّقَىٰ |
الليل 92:6 | Elinde bulunandan verenin, Allah'a karşı gelmekten sakınanın, en güzel söz olan Allah'ın birliğini doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız | وَصَدَّقَ بِٱلۡحُسۡنَىٰ |
الليل 92:7 | Elinde bulunandan verenin, Allah'a karşı gelmekten sakınanın, en güzel söz olan Allah'ın birliğini doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız | فَسَنُيَسِّرُهُۥ لِلۡيُسۡرَىٰ |
الليل 92:8 | Ama, cimrilik eden, kendini Allah'tan müstağni sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin güçlüğe uğramasını kolaylaştırırız | وَأَمَّا مَنۢ بَخِلَ وَٱسۡتَغۡنَىٰ |
الليل 92:9 | Ama, cimrilik eden, kendini Allah'tan müstağni sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin güçlüğe uğramasını kolaylaştırırız | وَكَذَّبَ بِٱلۡحُسۡنَىٰ |
الليل 92:10 | Ama, cimrilik eden, kendini Allah'tan müstağni sayan, en güzel sözü yalanlayan kimsenin güçlüğe uğramasını kolaylaştırırız | فَسَنُيَسِّرُهُۥ لِلۡعُسۡرَىٰ |
الليل 92:11 | O kimse ölüp ateşe yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez | وَمَا يُغۡنِي عَنۡهُ مَالُهُۥٓ إِذَا تَرَدَّىٰٓ |
الليل 92:12 | Bize düşen sadece doğru yolu göstermektir | إِنَّ عَلَيۡنَا لَلۡهُدَىٰ |
الليل 92:13 | Şüphesiz ahiret de, dünya da Bizimdir | وَإِنَّ لَنَا لَلۡأٓخِرَةَ وَٱلۡأُولَىٰ |
الليل 92:14 | Sizi alevler saçan ateşle uyardım | فَأَنذَرۡتُكُمۡ نَارٗا تَلَظَّىٰ |
الليل 92:15 | Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş olan o en azgından başkası yaslanmaz | لَا يَصۡلَىٰهَآ إِلَّا ٱلۡأَشۡقَى |
الليل 92:16 | Oraya, yalanlayıp yüz çevirmiş olan o en azgından başkası yaslanmaz | ٱلَّذِي كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ |
الليل 92:17 | Arınmak için malını veren, en çok sakınan kimse ise ondan uzak tutulur | وَسَيُجَنَّبُهَا ٱلۡأَتۡقَى |
الليل 92:18 | Arınmak için malını veren, en çok sakınan kimse ise ondan uzak tutulur | ٱلَّذِي يُؤۡتِي مَالَهُۥ يَتَزَكَّىٰ |
الليل 92:19 | O yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinin hoşnudluğunu (rızasını) gözeterek yapmıştır | وَمَا لِأَحَدٍ عِندَهُۥ مِن نِّعۡمَةٖ تُجۡزَىٰٓ |
الليل 92:20 | O yaptığı iyiliği birinden karşılık görmek için değil, ancak yüce Rabbinin hoşnudluğunu (rızasını) gözeterek yapmıştır | إِلَّا ٱبۡتِغَآءَ وَجۡهِ رَبِّهِ ٱلۡأَعۡلَىٰ |
الليل 92:21 | Elbette kendisi de hoşnut (razı) olacaktır | وَلَسَوۡفَ يَرۡضَىٰ |
الضحى 93:1 | Kuşluk vaktine and olsun | وَٱلضُّحَىٰ |
الضحى 93:2 | Sükun erdiği zaman geceye and olsun ki | وَٱلَّيۡلِ إِذَا سَجَىٰ |
الضحى 93:3 | Rabbin seni ne bıraktı ve ne de sana darıldı | مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلَىٰ |
الضحى 93:4 | Doğrusu ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır | وَلَلۡأٓخِرَةُ خَيۡرٞ لَّكَ مِنَ ٱلۡأُولَىٰ |
الضحى 93:5 | Rabbin şüphesiz sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın | وَلَسَوۡفَ يُعۡطِيكَ رَبُّكَ فَتَرۡضَىٰٓ |
الضحى 93:6 | Seni öksüz bulup da barındırmadı mı | أَلَمۡ يَجِدۡكَ يَتِيمٗا فَـَٔاوَىٰ |
الضحى 93:7 | Seni şaşırmış bulup, doğru yola eriştirmedi mi | وَوَجَدَكَ ضَآلّٗا فَهَدَىٰ |
الضحى 93:8 | Seni fakir bulup zenginleştirmedi mi | وَوَجَدَكَ عَآئِلٗا فَأَغۡنَىٰ |
الضحى 93:9 | Öyleyse sakın öksüze kötü muamele etme | فَأَمَّا ٱلۡيَتِيمَ فَلَا تَقۡهَرۡ |
الضحى 93:10 | Ve sakın bir şey isteyeni azarlama | وَأَمَّا ٱلسَّآئِلَ فَلَا تَنۡهَرۡ |
الضحى 93:11 | Yalnızca Rabbinin nimetini anlat | وَأَمَّا بِنِعۡمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثۡ |
الشرح 94:1 | Senin gönlünü açmadık mı | أَلَمۡ نَشۡرَحۡ لَكَ صَدۡرَكَ |
الشرح 94:2 | Belini büken yükünü üzerinden almadık mı | وَوَضَعۡنَا عَنكَ وِزۡرَكَ |
الشرح 94:3 | Belini büken yükünü üzerinden almadık mı | ٱلَّذِيٓ أَنقَضَ ظَهۡرَكَ |
الشرح 94:4 | Senin şanını yükseltmedik mi | وَرَفَعۡنَا لَكَ ذِكۡرَكَ |
الشرح 94:5 | Elbette güçlükle beraber şüphesiz bir kolaylık vardır | فَإِنَّ مَعَ ٱلۡعُسۡرِ يُسۡرًا |
الشرح 94:6 | Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır | إِنَّ مَعَ ٱلۡعُسۡرِ يُسۡرٗا |
الشرح 94:7 | Öyleyse, bir işi bitirince diğerine giriş | فَإِذَا فَرَغۡتَ فَٱنصَبۡ |
الشرح 94:8 | Ve ümit edeceğini yalnız Rabbinden iste | وَإِلَىٰ رَبِّكَ فَٱرۡغَب |
التين 95:1 | İncir ve zeytine and olsun | وَٱلتِّينِ وَٱلزَّيۡتُونِ |
التين 95:2 | And olsun Sina dağına | وَطُورِ سِينِينَ |
التين 95:3 | And olsun bu güvenli Mekke şehrine ki | وَهَٰذَا ٱلۡبَلَدِ ٱلۡأَمِينِ |
التين 95:4 | Biz insanı en güzel şekilde yarattık | لَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ فِيٓ أَحۡسَنِ تَقۡوِيمٖ |
التين 95:5 | Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık | ثُمَّ رَدَدۡنَٰهُ أَسۡفَلَ سَٰفِلِينَ |
التين 95:6 | Yalnız, inanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır. Onlara kesintisiz ecir vardır | إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ فَلَهُمۡ أَجۡرٌ غَيۡرُ مَمۡنُونٖ |
التين 95:7 | Öyleyken, sana dini yalan saydırtan nedir | فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعۡدُ بِٱلدِّينِ |
التين 95:8 | Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir | أَلَيۡسَ ٱللَّهُ بِأَحۡكَمِ ٱلۡحَٰكِمِينَ |
العلق 96:1 | Yaratan Rabbinin adıyla oku | ٱقۡرَأۡ بِٱسۡمِ رَبِّكَ ٱلَّذِي خَلَقَ |
العلق 96:2 | O, insanı pıhtılaşmış kandan (alak'tan) yarattı | خَلَقَ ٱلۡإِنسَٰنَ مِنۡ عَلَقٍ |
العلق 96:3 | Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir | ٱقۡرَأۡ وَرَبُّكَ ٱلۡأَكۡرَمُ |
العلق 96:4 | Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir | ٱلَّذِي عَلَّمَ بِٱلۡقَلَمِ |
العلق 96:5 | Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir | عَلَّمَ ٱلۡإِنسَٰنَ مَا لَمۡ يَعۡلَمۡ |
العلق 96:6 | Ama, insanoğlu kendini müstağni sayarak azgınlık eder | كَلَّآ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَيَطۡغَىٰٓ |
العلق 96:7 | Ama, insanoğlu kendini müstağni sayarak azgınlık eder | أَن رَّءَاهُ ٱسۡتَغۡنَىٰٓ |
العلق 96:8 | Dönüş şüphesiz Rabbinedir | إِنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلرُّجۡعَىٰٓ |
العلق 96:9 | Sen, namaz kılan kulu bundan menedeni gördün mü | أَرَءَيۡتَ ٱلَّذِي يَنۡهَىٰ |
العلق 96:10 | Sen, namaz kılan kulu bundan menedeni gördün mü | عَبۡدًا إِذَا صَلَّىٰٓ |
العلق 96:11 | Söyle bakalım, o kul doğru yolda giden veya Allah'a karşı gelmekten sakınmayı buyuran bir kimse olsun; veya söyle, yalanlayıp yüz çeviren birisi olsun | أَرَءَيۡتَ إِن كَانَ عَلَى ٱلۡهُدَىٰٓ |
العلق 96:12 | Söyle bakalım, o kul doğru yolda giden veya Allah'a karşı gelmekten sakınmayı buyuran bir kimse olsun; veya söyle, yalanlayıp yüz çeviren birisi olsun | أَوۡ أَمَرَ بِٱلتَّقۡوَىٰٓ |
العلق 96:13 | Söyle bakalım, o kul doğru yolda giden veya Allah'a karşı gelmekten sakınmayı buyuran bir kimse olsun; veya söyle, yalanlayıp yüz çeviren birisi olsun | أَرَءَيۡتَ إِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰٓ |
العلق 96:14 | Allah'ın her şeyi görmekte olduğunu bilmez mi | أَلَمۡ يَعۡلَم بِأَنَّ ٱللَّهَ يَرَىٰ |
العلق 96:15 | Ama bundan vazgeçmezse, and olsun ki, onu perçeminden | كَلَّا لَئِن لَّمۡ يَنتَهِ لَنَسۡفَعَۢا بِٱلنَّاصِيَةِ |
العلق 96:16 | Yalancı ve günahkar perçeminden cehenneme sürükleriz | نَاصِيَةٖ كَٰذِبَةٍ خَاطِئَةٖ |
العلق 96:17 | O zaman, kafadarlarını çağırsın | فَلۡيَدۡعُ نَادِيَهُۥ |
العلق 96:18 | Biz de zebanileri çağıracağız | سَنَدۡعُ ٱلزَّبَانِيَةَ |
العلق 96:19 | Sakın ona uyma; sen secde et, Rabbine yaklaş | كَلَّا لَا تُطِعۡهُ وَٱسۡجُدۡۤ وَٱقۡتَرِب۩ |
القدر 97:1 | Doğrusu, Biz, Kuran'ı kadir gecesinde indirmişizdir | إِنَّآ أَنزَلۡنَٰهُ فِي لَيۡلَةِ ٱلۡقَدۡرِ |
القدر 97:2 | Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin | وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا لَيۡلَةُ ٱلۡقَدۡرِ |
القدر 97:3 | Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır | لَيۡلَةُ ٱلۡقَدۡرِ خَيۡرٞ مِّنۡ أَلۡفِ شَهۡرٖ |
القدر 97:4 | Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler | تَنَزَّلُ ٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ فِيهَا بِإِذۡنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمۡرٖ |
القدر 97:5 | O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir | سَلَٰمٌ هِيَ حَتَّىٰ مَطۡلَعِ ٱلۡفَجۡرِ |
البينة 98:1 | Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkarcılar, kendilerine apaçık bir belge, içinde kesin ve en doğru hükümlerin bulunduğu arınmış sahifeleri okuyan, Allah katından bir Peygamber gelene kadar dinlerinden vazgeçecek değillerdi | لَمۡ يَكُنِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ وَٱلۡمُشۡرِكِينَ مُنفَكِّينَ حَتَّىٰ تَأۡتِيَهُمُ ٱلۡبَيِّنَةُ |
البينة 98:2 | Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkarcılar, kendilerine apaçık bir belge, içinde kesin ve en doğru hükümlerin bulunduğu arınmış sahifeleri okuyan, Allah katından bir Peygamber gelene kadar dinlerinden vazgeçecek değillerdi | رَسُولٞ مِّنَ ٱللَّهِ يَتۡلُواْ صُحُفٗا مُّطَهَّرَةٗ |
البينة 98:3 | Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkarcılar, kendilerine apaçık bir belge, içinde kesin ve en doğru hükümlerin bulunduğu arınmış sahifeleri okuyan, Allah katından bir Peygamber gelene kadar dinlerinden vazgeçecek değillerdi | فِيهَا كُتُب� قَيِّمَةٞ |
البينة 98:4 | Ama, kendilerine kitap verilenler, onlara apaçık belge geldikten sonra ayrılığa düştüler | وَمَا تَفَرَّقَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ إِلَّا مِنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَتۡهُمُ ٱلۡبَيِّنَةُ |
البينة 98:5 | Oysa onlar, doğruya yönelerek, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. Dosdoğru olan din de budur | وَمَآ أُمِرُوٓاْ إِلَّا لِيَعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مُخۡلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ حُنَفَآءَ وَيُقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤۡتُواْ ٱلزَّكَوٰةَۚ وَذَٰلِكَ دِينُ ٱلۡقَيِّمَةِ |
البينة 98:6 | Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkar edenler, şüphesiz içinde temelli kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte bunlar, yaratıkların en kötüsüdürler | إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ وَٱلۡمُشۡرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَآۚ أُوْلَـٰٓئِكَ هُمۡ شَرُّ ٱلۡبَرِيَّةِ |
البينة 98:7 | Fakat, inanıp yararlı iş işleyenler, işte onlar da, yaratıkların en iyileridirler | إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ أُوْلَـٰٓئِكَ هُمۡ خَيۡرُ ٱلۡبَرِيَّةِ |
البينة 98:8 | Onların Rableri katındaki mükafatı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan razıdır. Onlar da Allah'tan razıdır. Bu, Rabbinden korkan kimseyedir | جَزَآؤُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡ جَنَّـٰتُ عَدۡنٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدٗاۖ رَّضِيَ ٱللَّهُ عَنۡهُمۡ وَرَضُواْ عَنۡهُۚ ذَٰلِكَ لِمَنۡ خَشِيَ رَبَّهُۥ |
الزلزلة 99:1 | Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: "Buna ne oluyor?" dediği zaman | إِذَا زُلۡزِلَتِ ٱلۡأَرۡضُ زِلۡزَالَهَا |
الزلزلة 99:2 | Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: "Buna ne oluyor?" dediği zaman | وَأَخۡرَجَتِ ٱلۡأَرۡضُ أَثۡقَالَهَا |
الزلزلة 99:3 | Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: "Buna ne oluyor?" dediği zaman | وَقَالَ ٱلۡإِنسَٰنُ مَا لَهَا |
الزلزلة 99:4 | İşte o gün, yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle kendi haberlerini anlatır | يَوۡمَئِذٖ تُحَدِّثُ أَخۡبَارَهَا |
الزلزلة 99:5 | İşte o gün, yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle kendi haberlerini anlatır | بِأَنَّ رَبَّكَ أَوۡحَىٰ لَهَا |
الزلزلة 99:6 | O gün insanlar işlerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler | يَوۡمَئِذٖ يَصۡدُرُ ٱلنَّاسُ أَشۡتَاتٗا لِّيُرَوۡاْ أَعۡمَٰلَهُمۡ |
الزلزلة 99:7 | Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür | فَمَن يَعۡمَلۡ مِثۡقَالَ ذَرَّةٍ خَيۡرٗا يَرَهُۥ |
الزلزلة 99:8 | Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür | وَمَن يَعۡمَلۡ مِثۡقَالَ ذَرَّةٖ شَرّٗا يَرَهُۥ |
العاديات 100:1 | And olsun Allah yolunda koştukça koşanlara | وَٱلۡعَٰدِيَٰتِ ضَبۡحٗا |
العاديات 100:2 | And olsun kıvılcımlar saçanlara | فَٱلۡمُورِيَٰتِ قَدۡحٗا |