refer
stringlengths 6
15
| prompt
stringlengths 3
1.66k
| response
stringlengths 2
1.19k
|
---|---|---|
العاديات 100:3 | Sabah sabah akına çıkanlara | فَٱلۡمُغِيرَٰتِ صُبۡحٗا |
العاديات 100:4 | Ve tozu dumana katanlara | فَأَثَرۡنَ بِهِۦ نَقۡعٗا |
العاديات 100:5 | Düşman topluluğunun içine dalanlara ki | فَوَسَطۡنَ بِهِۦ جَمۡعًا |
العاديات 100:6 | İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür | إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لِرَبِّهِۦ لَكَنُودٞ |
العاديات 100:7 | Doğrusu kendisi de bunların hepsine şahittir | وَإِنَّهُۥ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٞ |
العاديات 100:8 | Gerçekten mala da pek düşkündür | وَإِنَّهُۥ لِحُبِّ ٱلۡخَيۡرِ لَشَدِيدٌ |
العاديات 100:9 | İnsan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalblerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi | ۞أَفَلَا يَعۡلَمُ إِذَا �ُعۡثِرَ مَا فِي ٱلۡقُبُورِ |
العاديات 100:10 | İnsan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalblerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi | وَحُصِّلَ مَا فِي ٱلصُّدُورِ |
العاديات 100:11 | Doğrusu Rableri o gün onların her şeyinden haberdardır | إِنَّ رَبَّهُم بِهِمۡ يَوۡمَئِذٖ لَّخَبِيرُۢ |
القارعة 101:1 | Gürültü koparacak olan | ٱلۡقَارِعَةُ |
القارعة 101:2 | Nedir o gürültü koparacak olan | مَا ٱلۡقَارِعَةُ |
القارعة 101:3 | O gürültü koparacak olanın ne olduğunu sen bilir misin | وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡقَارِعَةُ |
القارعة 101:4 | O gün insanlar, ateş etrafında çırpınıp dökülen pervaneye dönecekler | يَوۡمَ يَكُونُ ٱلنَّاسُ كَٱلۡفَرَاشِ ٱلۡمَبۡثُوثِ |
القارعة 101:5 | Dağlar, atılmış renkli yüne benzeyecekler | وَتَكُونُ ٱلۡجِبَالُ كَٱلۡعِهۡنِ ٱلۡمَنفُوشِ |
القارعة 101:6 | Ama tartıları ağır gelen kimse hoş bir hayat içinde olacaktır | فَأَمَّا مَن ثَقُلَتۡ مَوَٰزِينُهُۥ |
القارعة 101:7 | Ama tartıları ağır gelen kimse hoş bir hayat içinde olacaktır | فَهُوَ فِي عِيشَةٖ رَّاضِيَةٖ |
القارعة 101:8 | Tartıları hafif gelenler ise | وَأَمَّا مَنۡ خَفَّتۡ مَوَٰزِينُهُۥ |
القارعة 101:9 | Onların yeri bir çukurdur | فَأُمُّهُۥ هَاوِيَةٞ |
القارعة 101:10 | O çukurun ne olduğunu sen bilir misin | وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا هِيَهۡ |
القارعة 101:11 | O, kızgın bir ateştir | نَارٌ حَامِيَةُۢ |
التكاثر 102:1 | Çoğunluk olmak iddianız sizi o kadar meşgul etti ki, mezarları ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz | أَلۡهَىٰكُمُ ٱلتَّكَاثُرُ |
التكاثر 102:2 | Çoğunluk olmak iddianız sizi o kadar meşgul etti ki, mezarları ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz | حَتَّىٰ زُرۡتُمُ ٱلۡمَقَابِرَ |
التكاثر 102:3 | Hayır; öyle olmayın; yakında bileceksiniz | كَلَّا سَوۡفَ تَعۡلَمُونَ |
التكاثر 102:4 | Hayır; gözünüzü açın; yakında bileceksiniz | ثُمَّ كَلَّا سَوۡفَ تَعۡلَمُونَ |
التكاثر 102:5 | Dikkat edin, şayet yaptığınızın sonucunu kesin olarak bir bilseniz | كَلَّا لَوۡ تَعۡلَمُونَ عِلۡمَ ٱلۡيَقِينِ |
التكاثر 102:6 | And olsun ki, cehennemi göreceksiniz | لَتَرَوُنَّ ٱلۡجَحِيمَ |
التكاثر 102:7 | And olsun ki, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz | ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيۡنَ ٱلۡيَقِينِ |
التكاثر 102:8 | Sonra o gün, size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz | ثُمَّ لَتُسۡـَٔلُنَّ يَوۡمَئِذٍ عَنِ ٱلنَّعِيمِ |
العصر 103:1 | İkindi vaktine (Asra; çağa) and olsun ki | وَٱلۡعَصۡرِ |
العصر 103:2 | İnsan hiç şüphesiz hüsran içindedir | إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَفِي خُسۡرٍ |
العصر 103:3 | Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, birbirlerine gerçeği tavsiye edenler ve sabırlı olmayı tavsiye edenler bunun dışındadır | إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّـٰلِحَٰتِ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلۡحَقِّ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلصَّبۡرِ |
الهمزة 104:1 | Mal toplayarak onu tekrar tekrar sayan, diliyle çekiştirip alay eden kimsenin vay haline | وَيۡلٞ لِّكُلِّ هُمَزَةٖ لُّمَزَةٍ |
الهمزة 104:2 | Mal toplayarak onu tekrar tekrar sayan, diliyle çekiştirip alay eden kimsenin vay haline | ٱلَّذِي جَمَعَ مَالٗا وَعَدَّدَهُۥ |
الهمزة 104:3 | Malının kendisini ölümsüz kılacağını sanır | يَحۡسَبُ أَنَّ مَالَهُۥٓ أَخۡلَدَهُۥ |
الهمزة 104:4 | Hayır; o, and olsun ki, Hutame'ye atılacaktır | كَلَّاۖ لَيُنۢبَذَنَّ فِي ٱلۡحُطَمَةِ |
الهمزة 104:5 | Hutame'nin ne olduğunu sen bilir misin | وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡحُطَمَةُ |
الهمزة 104:6 | O, yüreklere çökecek olan, Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir | �َارُ ٱللَّهِ ٱلۡمُوقَدَةُ |
الهمزة 104:7 | O, yüreklere çökecek olan, Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir | ٱلَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى ٱلۡأَفۡـِٔدَةِ |
الهمزة 104:8 | Onlar, uzun sütunlar arasında, her yönden o ateşle kapatılmışlardır | إِنَّهَا عَلَيۡهِم مُّؤۡصَدَةٞ |
الهمزة 104:9 | Onlar, uzun sütunlar arasında, her yönden o ateşle kapatılmışlardır | فِي عَمَدٖ مُّمَدَّدَةِۭ |
الفيل 105:1 | Fil sahiplerine Rabbinin ne ettiğini görmedin mi | أَلَمۡ تَرَ كَيۡفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصۡحَٰبِ ٱلۡفِيلِ |
الفيل 105:2 | Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı | أَلَمۡ يَجۡعَلۡ كَيۡدَهُمۡ فِي تَضۡلِيلٖ |
الفيل 105:3 | Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi | وَأَرۡسَلَ عَلَيۡهِمۡ طَيۡرًا أَبَابِيلَ |
الفيل 105:4 | Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi | تَرۡمِيهِم بِحِجَارَةٖ مِّن سِجِّيلٖ |
الفيل 105:5 | Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı | فَجَعَلَهُمۡ كَعَصۡفٖ مَّأۡكُولِۭ |
قريش 106:1 | Kureyş kabilesinin yaz ve kış yolculuklarında uzlaşması ve anlaşması sağlanmıştır | لِإِيلَٰفِ قُرَيۡشٍ |
قريش 106:2 | Kureyş kabilesinin yaz ve kış yolculuklarında uzlaşması ve anlaşması sağlanmıştır | إِۦلَٰفِهِمۡ رِحۡلَةَ ٱلشِّتَآءِ وَٱلصَّيۡفِ |
قريش 106:3 | Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Ev'in (Kabe'nin) Rabbine kulluk etsinler | فَلۡيَعۡبُدُواْ رَبَّ هَٰذَا ٱلۡبَيۡتِ |
قريش 106:4 | Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Ev'in (Kabe'nin) Rabbine kulluk etsinler | ٱلَّذِيٓ أَطۡعَمَهُم مِّن جُوعٖ وَءَامَنَهُم مِّنۡ خَوۡفِۭ |
الماعون 107:1 | Dini yalan sayanı gördün mü | أَرَءَيۡتَ ٱلَّذِي يُكَذِّبُ بِٱلدِّينِ |
الماعون 107:2 | Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur | فَذَٰلِكَ ٱلَّذِي يَدُعُّ ٱلۡيَتِيمَ |
الماعون 107:3 | Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur | وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلۡمِسۡكِينِ |
الماعون 107:4 | Vay o namaz kılanların haline ki | فَوَيۡلٞ لِّلۡمُصَلِّينَ |
الماعون 107:5 | Onlar kıldıkları namazdan gafildirler | ٱلَّذِينَ هُمۡ عَن صَلَاتِهِمۡ سَاهُونَ |
الماعون 107:6 | Onlar gösteriş yaparlar | ٱلَّذِينَ هُمۡ يُرَآءُونَ |
الماعون 107:7 | Onlar basit şeyleri dahi vermezler | وَيَمۡنَعُونَ ٱلۡمَاعُونَ |
الكوثر 108:1 | Doğrusu sana pek çok nimet vermişizdir | إِنَّآ أَعۡطَيۡنَٰكَ ٱلۡكَوۡثَرَ |
الكوثر 108:2 | Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes | فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَٱنۡحَرۡ |
الكوثر 108:3 | Doğrusu adı sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan kimsedir | إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ ٱلۡأَبۡتَرُ |
الكافرون 109:1 | De ki: "Ey inkarcılar | قُلۡ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلۡكَٰفِرُونَ |
الكافرون 109:2 | Ben sizin taptıklarınıza tapmam | لَآ أَعۡبُدُ مَا تَعۡبُدُونَ |
الكافرون 109:3 | Benim taptığıma da sizler tapmazsınız | وَلَآ أَنتُمۡ عَٰبِدُونَ مَآ أَعۡبُدُ |
الكافرون 109:4 | Ben de sizin taptığınıza tapacak değilim | وَلَآ أَنَا۠ عَابِدٞ مَّا عَبَدتُّمۡ |
الكافرون 109:5 | Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz | وَلَآ أَنتُمۡ عَٰبِدُونَ مَآ أَعۡبُدُ |
الكافرون 109:6 | Sizin dininiz size, benim dinim banadır | �َكُمۡ دِينُكُمۡ وَلِيَ دِينِ |
النصر 110:1 | Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O'ndan bağışlama dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir | إِذَا جَآءَ نَصۡرُ ٱللَّهِ وَٱلۡفَتۡحُ |
النصر 110:2 | Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O'ndan bağışlama dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir | وَرَأَيۡتَ ٱلنَّاسَ يَدۡخُلُونَ فِي دِينِ ٱللَّهِ أَفۡوَاجٗا |
النصر 110:3 | Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O'ndan bağışlama dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir | فَسَبِّحۡ بِحَمۡدِ رَبِّكَ وَٱسۡتَغۡفِرۡهُۚ إِنَّهُۥ كَانَ تَوَّابَۢا |
المسد 111:1 | Ebu Leheb'in elleri kurusun; kurudu da | تَبَّتۡ يَدَآ أَبِي لَهَبٖ وَتَبَّ |
المسد 111:2 | Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi | مَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُ مَالُهُۥ وَمَا كَسَبَ |
المسد 111:3 | Alevli ateşe yaslanacaktır | سَيَصۡلَىٰ نَارٗا ذَاتَ لَهَبٖ |
المسد 111:4 | Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır | وَٱمۡرَأَتُهُۥ حَمَّالَةَ ٱلۡحَطَبِ |
المسد 111:5 | Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır | فِي جِيدِهَا حَبۡلٞ مِّن مَّسَدِۭ |
الإخلاص 112:1 | De ki: O Allah bir tektir | قُلۡ هُوَ ٱللَّهُ أَحَدٌ |
الإخلاص 112:2 | Allah her şeyden müstağni ve her şey O'na muhtaçtır | ٱللَّهُ ٱلصَّمَدُ |
الإخلاص 112:3 | O doğurmamış ve doğmamıştır | لَمۡ يَلِدۡ وَلَمۡ يُولَدۡ |
الإخلاص 112:4 | Hiçbir şey O'na denk değildir | وَلَمۡ يَكُن لَّهُۥ كُفُوًا أَحَدُۢ |
الفلق 113:1 | De ki: "Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedcilerin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım | قُلۡ أَعُوذُ بِرَبِّ ٱلۡفَلَقِ |
الفلق 113:2 | De ki: "Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedcilerin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım | مِن شَرِّ مَا خَلَقَ |
الفلق 113:3 | De ki: "Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedcilerin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım | وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ |
الفلق 113:4 | De ki: "Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedcilerin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım | وَمِن شَرِّ ٱلنَّفَّـٰثَٰتِ فِي ٱلۡعُقَدِ |
الفلق 113:5 | De ki: "Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedcilerin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım | وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ |
الناس 114:1 | De ki: "İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Tanrısı, insanların Hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım | قُلۡ أَعُوذُ بِرَبِّ ٱلنَّاسِ |
الناس 114:2 | De ki: "İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Tanrısı, insanların Hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım | مَلِكِ ٱلنَّاسِ |
الناس 114:3 | De ki: "İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Tanrısı, insanların Hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım | إِلَٰهِ ٱلنَّاسِ |
الناس 114:4 | De ki: "İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Tanrısı, insanların Hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım | مِن شَرِّ ٱلۡوَسۡوَاسِ ٱلۡخَنَّاسِ |
الناس 114:5 | De ki: "İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Tanrısı, insanların Hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım | ٱلَّذِي يُوَسۡوِسُ فِي صُدُورِ ٱلنَّاسِ |
الناس 114:6 | De ki: "İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Tanrısı, insanların Hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım | مِنَ ٱلۡجِنَّةِ وَٱلنَّاسِ |