petition
stringlengths 136
32.8k
| petition_length
int64 17
4.44k
|
---|---|
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir çankırı tipi kapalı ceza i̇nfaz kurumunda hükümlü olarak cezasını infaz etmekte iken i̇nsan hakları derneğine yönelik olarak yazmış olduğu mektup cezaevi mektup okuma komisyonu tarafından uygun bulunmayarak anılan yere gönderilmemiş bu durum hükümlüye bildirilmiş hükümlü tarafından söz konusu işleme karşı süresinde infaz yargıçlığına itiraz yoluna başvurulmuştur açiklamalar tutukluların yazılı haberleşmeleri sayılı yasanın nci maddelerinde düzenlenmiştir bu maddeye göre tutukluların yazılı haberleşmeleri soruşturma evresinde cumhuriyet savcısı kovuşturma evresinde ise yargıç veya mahkemesince kısıtlanabilecektir ancak tutukluların avukatları ile olan haberleşmelerinin kurum düzeni içinde gerçekleşmesi hiç bir biçimde kısıtlanamaz bu konu aynı yasanın ncu maddesinde ayrıca düzenlenmiştir sayılı yasanın ncı maddesinde haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama avukat ve noterle görüşme hakkı ifade özgürlüğü mektup faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı ile ilgili olarak bu yasada hükümlüler hakkında öngörülen kurallardan tutuklular hakkında uzlaşır nitelikte olanların tutuklular hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir adalet bakanlığı ceza ve tevkifevleri genel müdürlüğünce tarih ve sayılı genelgede de hükümlü veya tutukluların bulundukları ceza infaz kurumundaki diğer kişilere yazdıkları mektupların posta aracılığıyla gönderilmeyeceği bunların mektup okuma komisyonu tarafından incelenerek sonucuna göre işlem yapılacağı da ifade edilmiştir sayılı yasanın nci maddesinde haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma bir disiplin cezası olarakta öngörülmüş mektuplar vb incelemeye tabi tutulduğu için yazılan mektuplardaki hakaret tehdit gibi ifadeler kullanılması maddesinde kınama disiplin cezası olarak yer almıştır sayılı yasanın ila ncı maddelerinde ceza infaz kurumlarında hükümlüleri ziyaret konusundaki kurallar yer almaktadır ziyarette yazılı iletişimi kısıtlayıcı bir hüküm söz konusu değildir ayrıca ziyaret hakkı olanların ziyaretlerinin nasıl gerçekleşeceği de düzenlenmiş bunlarla sözlü iletişime yönelik kısıtlayıcı bir hükme yer verilmemiştir bu hükümler uyarınca cezaevi sahası içinde sözlü iletişimin söz konusu olduğu kişilerden cezaevi dışına çıktıklarında yazılı olarak gelen veya bu kişilere yazılı olarak giden iletişimin denetlenebilmesi ayrı bir çelişki ortaya çıkarmaktadır sayılı yasanın nci maddesinde de hükümlünün mektup faks ve telgrafları alma hakkı düzenlenmiştir bu maddede hükümlülerin resmi makamlara savunması için avukatına gönderdiği mektup faks ve telgrafların denetime tabi olmadığı belirtilmiştir bu kapsamda kalmayan yerlere giden veya gelen mektup faks ve telgraflar cezaevinde varsa mektup okuma komisyonu yoksa cezaevi yönetimi tarafından incelenmektedir i̇şin ilginci avukatlar konusunda savunma için olma ön koşulu konularak savunma için olup olmadığı yolunda getirilen inceleme yetkisi ayrıca hakkın özüne dokunmaktadır tek istisna resmi makamlar kalmaktadır ki bu yönden de sonuçta hükümlüler hakkında iletişimin gizliliğinden söz etmek olanaksızdıresas sayısı karar sayısı yazılı haberleşme temel bir insan hakkıdır bu temel hak hem anayasa hem de i̇has kapsamında korunmaktadır yazılı haberleşme hakkı cezaevinde de olsalar hükümlü ve tutuklular için de söz konusu olan haklardandır yasada tutukluların yazılı haberleşmelerinin hangi koşullarda nasıl kısıtlanacağı açıkça düzenlenmiştir açıkça bu kısıtlama işlemi söz konusu olmadıkça tutukluların yazılı haberleşmelerinin gizliliği esastır haberleşmede de gizlilik esas olduğu için bu gizlilik ihlal edilemez hükümlülerin yazılı haberleşmeleri konusu sayılı yasada çelişkili olarak düzenlenmiştir davada uygulanacak nitelikte kural olan nci maddeye göre resmi kurumlara gönderilenler dışındaki iletişim mutlaka denetime tabidir bu görevi varsa mektup okuma komisyonu yoksa cezaevi yönetimi yapmaktadır çünkü hükümlü de olsa bir yargı kararı olmadıkça veya bilahare süresinde yargıç onayına sunulmak üzere idare tarafından haklı gerekçesi ortaya konulup bu hakkı kısıtlanmadıkça haberleşme hakkı ve bu hakkın gizliliği esastır bu durum insan onurunun bir gereğidir cezaevinde olmak bu hakkı bütünüyle ortadan kaldıramaz belirtilen madde de avukatla yapılan yazılı iletişim konusunda da savunma ile ilgili olup olmadığı kuralı getirildiği için yine denetime tabidir bunun dışındaki belirli bir yakınlık derecesi olsun veya olmasın yine mensubu olsun veya olmasın tüm gerçek veya tüzel kişi ve kurumlarla hükümlülerin yapacağı yazılı iletişimlerin denetime tabi tutulması öngörülmüştür oysa ziyaret durumunda sözlü iletişimde her durumda denetim söz konusu değilken cezaevi dışından aynı kişilerce yapılacak yazılı iletişimlerin bu şekildeki kurallara bağlanması ile ayrıca tutarsızlık ve çelişkide ortaya konulmuştur bu durum temel hakların dokunulmaz devredilmez ve vazgeçilmez niteliği ile haberleşmenin gizliliği ilkesi ile haberleşmenin kısıtlanması halinde bunun haklı nedenlerinin mutlaka gösterilmesi ve ancak bir yargıç kararı söz konusu olması gerektiği yasa ile düzenlenecek kurumlarda öngörülen koşulların oluşması halinde kurumların kararı ile kısıtlama yoluna gidildiğinde daha sonra idare tarafından süresinde yargı kararı alınması yoluna gidilmezse bu kurum kararının mutlaka geçersiz hale gelip uygulanamayacağı yolundaki anayasal kurallarla bağdaşmamaktadır bakıldığında anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin bir hukuk devleti olduğu nci maddesinde de temel hak ve özgürlüklerin kişiliğe bağlı dokunulmaz devredilmez ve vazgeçilmezliği ifade edilmiştir anayasanın ncü maddesinde de temel hak ve özgürlüklerin hangi durumlarda nasıl sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir anayasanın nci maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu ifade edilmiştir yine anayasanın nci maddesinde özel yaşamın gizliliği ve korunması ve bu temel hakkın hangi durumlarda nasıl sınırlama konusu yapılacağı düzenlenmiş anayasanın nci maddesinde de herkesin haberleşme hakkına sahip olduğu ve bu hakkın gizliliğinin esas olduğu vurgulanmıştır bu hakkın hangi durumlarda ve nasıl kısıtlanabileceği anılan maddede ifade edilmiş kısıtlamanın mutlaka yargıç kararı ile olma koşulu aranmıştır ancak gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda yasada yetkili kılınan merciin yazılı emri ile de kısıtlama yapılabileceği istisnaları oluşturan bu mercilerin ise yasada belirtileceği açıkça düzenlenmiş bu merci kararlarının da anayasada öngörülen süre içinde mutlaka yargıç onayından geçirilmesi gerektiği aksi halde söz konusu idare kararların hükümsüz hale geleceği açıkça ifade edilmiştir anayasanın ve ncı maddelerinde düşünce ve ifade özgürlüğü düzenlenmiş olup haberleşme özgürlüğünün kısıtlanması bu özgürlüklerden yararlanmayı daesas sayısı karar sayısı doğrudan etkilemektedir yine anayasanın nci maddesinde idarenin kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir yaptırım uygulayamayacağı ifade edilmiştir ki haberleşme konusu kişisel özgürlükler kapsamında olup bunun kısıtlanması veya engellenmesine yönelik işlemler özde yaptırım sonucunu doğurduğundan yargıç kararı olmadan idare tarafından gerçekleştirilmesi düşünülemez anayasal kurallar gözetildiğinde hükümlü de olsa hakkında haberleşmenin kısıtlanması yolunda alınmış özel bir yargıç kararı olmadıkça haberleşmenin gizliliği kuralı esas olduğundan bu kural gereği haberleşmesi denetlenemez ve kısıtlanamaz olayda bu kurala uyulmamıştır ayrıca anayasanın ncü maddesinde de belirtildiği üzere cezaevi yönetimince somut olayda ancak özel ve haklı nedenler ortaya konularak haberleşme hakkı engellenebilir ve kısıtlanabilir ki bu yoldaki kararın da mutlaka süresinde yargıç onayına sunulması gerekmektedir sayılı yasanın nci maddesindeki düzenleme böyle bir aşamayı da öngörmeyerek ayrıca aykırılık oluşturmuştur olayda hükümlü hakkında alınmış bir kısıtlama kararı bulunmadığı cezaevi mektup okuma komisyonu tarafından alınan kararın yargıç onayına sunulmadığı hükümlünün i̇nsan hakları derneğine yönelik olarak yazmış olduğu mektuba içeriği gerekçe gösterilerek sayılı yasanın nci maddesi uyarınca el konulduğu anlaşılmıştır bu şekilde davada doğrudan uygulanan sayılı yasanın nci maddesi hükmü anayasanın yukarıda belirtilen nedenlerle nci nci ncü nci nci nci nci ncı nci maddelerine açıkça aykırılık oluşturmaktadır ayrıca sayılı yasanın nci maddesi i̇hasın haberleşme hakkını düzenleyen nci maddesi ile de çatışmaktadır bu yönüyle de anayasanın son maddesine de aykırılık söz konusudur şöyle ki cezaevinde olan bir hükümlü içinde haberleşmesinin gizliliği esastır i̇hasın nci maddesi uyarınca kişinin cezaevinde tutuklu veya hükümlü olarak bulunması başlı başına bu hakkının doğrudan kısıtlanması için yeterli bir neden ve gerekçe değildir burada yasa ile düzenleme konusu yapılarak demokratik toplum çerçevesinde ulusal güvenlik kamu güvenliği düzenin korunması suç işlenmesinin önlenmesi sağlık veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gerekçelerine dayanılarak kamu makamlarının müdahalesi söz konusu olabilecektir kişinin cezaevinde bulunması durumunda haberleşmesi mutlaka kamu güvenliği ve düzeni suç işlenmesinin önlenmesi başkalarının hak ve özgürlükleri ile çatışır nitelikte değildir burada açıkça gerekçe gösterilmesi durumunda kısıtlama söz konusu olabilir haberleşme hakkının gizliliğinden mahrumiyet ve engellenme cezaevinde bulunmanın doğal ve zorunlu bir sonucu değildir ve olamaz demokratik bir toplumda bu müdahale ise her durumda yargıç kararı ile olmalıdır diğer ülkelerdeki uygulamalara bakıldığında da hükümlülerde haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hükümlü olmanın bu hakkı kendiliğinden ortadan kaldırma sonucu doğurmadığı yolunda temel i̇nsan haklarının niteliğine uygun düzenleme ve uygulamalar yapıldığı görülmektedir bu nedenle sayılı yasanın nci maddesi anayasanın nci maddesi uyarınca davada uygulanacak kural niteliğinde olduğundan anılan maddenin iptali için anayasa mahkemesine başvurmak gerekmiştir | 1,242 |
esas sayısı karar sayısı davacı tarafından davalı sosyal güvenlik kurumu başkanlığı aleyhine açılan sigorta başlangıç tarihinin tespiti ve yaşlılık aylığı bağlanması davasının yapılan yargılaması sonucunda kocaeli i̇ş mahkemesince tarihli sayılı karar ile davacı ın talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir davacının sigorta başlangıç tarihinin olduğunun ve tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine dair kararın davalı sosyal güvenlik kurumu başkanlığı tarafından temyizi üzerine yargıtay hukuk dairesinin tarihli sayılı kararı ile sayılı yasanın maddesindeki sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır hükmü uyarınca davacının çalıştığı işten ayrılıp ayrılmadığı araştırılıp belirlendikten sonra yaşlılık aylığı bağlanması talebine ilişkin olarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir gerekçesi ile bozulması sonucu kocaeli i̇ş mahkemesince verilen tarihli sayılı direnme kararının incelenmesi neticesinde davacı vekili harç tarihli dava dilekçesiyle özetle müvekkilinin tarihinde sigortalı olarak çalışmaya başladığını tarihli dilekçe ile yaşlılık aylığı talebinde bulunduğunu kurum tarafından düzenlenen tarihli yazı ile sigorta başlangıç tarihinin olup sayılı kanunun geçici maddesi gereği şartları sağlamadığı için tahsis talebinin reddedildiğini kurum işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek sigorta başlangıç tarihinin olduğunun tespitine kurumun tarihli sayılı işleminin iptali ile dava tarihi itibariyle emekliliğe hak kazandığının tespitine ve emekliliğe hak kazandığı tarihten itibaren emekli aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir davalı sosyal güvenlik kurumu başkanlığı vekili davacının sayılı kanunun geçici maddesinde belirtilen yaşlılık aylığı şartlarını sağlamadığından müvekkili kurumun tahsis talebinin reddine dair işleminin usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur yerel mahkemece davacının tarihinde ilk kez sigortalı olarak çalıştığının sabit olduğu ancak tahsis talep tarihi itibariyle sayılı kanunun geçici maddesinin fıkrasının bendinde belirtilen yaş şartını sağlamadığı doğumlu davacının yaş şartını tarihinde sağladığı belirtilerek davanın kısmen kabulü ile davacının sigortalı hizmet başlangıç tarihinin olduğunun ve tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir hükmün davalı kurum vekili tarafından temyizi üzerine yargıtay hukuk dairesince sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesinde sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanacağının belirtildiği söz konusu madde uyarınca davacının çalıştığı işten ayrılıp ayrılmadığının belirlenmesinden sonra yaşlılık aylığı talebine ilişkin karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur yerel mahkemece hayatın olağan akışına göre her çalışanın kendisini ve ailesini geçindirmek zorunda olup emekli maaşını almadan işten ayrılamayacağı dosya kapsamından ve hizmet cetvelinden davacının çalışmaya devam ettiğinin anlaşıldığı yaşlılık aylığının bir diğer şartı olan yazılı müracaat yönünden ise davacının tarihli tahsis talebininesas sayısı karar sayısı kurum tarafından reddedildiği gerçek emekli olması gereken tarihe kadar bir süre daha çalışıp sigorta başlangıç tarihinin kurum tarafından önceden kabul edilmemesi nedeniyle dava açma yolunu tercih ettiği ve bu davanın bir nevi başvuru sayılacağı belirtilerek direnme kararı verilmiştir direnme kararının davalı kurum vekili tarafından temyize getirilmesi üzerine yargıtay hukuk genel kurulunca yapılan incelemede somut olayda uyuşmazlığın sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesi gereği sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması yönünden yazılı istekte bulunmadan önce çalıştığı işten ayrılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplandığı sonucuna ulaşılmıştır öncelikle belirtmek gerekir ki sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununun geçici maddesinin fıkrası tarihli ve sayılı tarihli ve sayılı tarihli ve sayılı bu kanunla mülga tarihli ve sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan aylık gelir ve diğer ödenekler ile tarihli ve sayılı kanunun inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması azaltılması kesilmesi veya yeniden bağlanmasında bu kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır şeklinde düzenlemeyi içermekte olup bu düzenleme gereği uyuşmazlığa sayılı sosyal sigortalar kanununun uygulanması gerekmektedir sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesi sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki ay başından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır erken yaşlanmış olması dolayısıyle yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalının bu husustaki raporunun tarihi yazılı isteğini takibeden takvim ayından sonraki bir tarih ise yaşlılık aylığı raporun tarihinden sonraki aybaşından başlanarak verilir yukarıdaki fıkralara göre aylığının ödenmesine başlanacağı tesbit edilen tarihte hastalık sigortasından geçici iş göremezlik ödeneği almakta olan sigortalının yaşlılık aylığı geçici iş göremezlik ödeneği verilme süresinin sona erdiği tarihten sonraki ay başından başlar şu kadar ki bağlanacak yaşlılık aylığı sigortalının hastalık sigortasından almakta olduğu geçici iş göremezlik ödeneğinin aylık tutarından fazla ise aradaki fark yukarıdaki fıkralara göre tesbit edilecek tarihten başlanarak verilir şeklinde düzenlenmiştir bu maddenin fıkrasının ilk cümlesinde geçen çalıştığı işten ayrıldıktan sonra şeklindeki ifadenin aşağıda anlatılan gerekçelerle sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasına aykırı olduğu değerlendirilmektedir şöyle ki sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir ek fıkra md kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür ek cümle md bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamazesas sayısı karar sayısı ek fıkra md çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar maddesinde herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir özel teşebbüsler kurmak serbesttir devlet özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır maddesinde çalışma herkesin hakkı ve ödevidir değişik fıkra md devlet çalışanların hayat seviyesini yükseltmek çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak çalışmayı desteklemek işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır maddesinde herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar hükümleri düzenlenmiştir yukarıda belirtilen maddeler göz önüne alındığında sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesinin fıkrasının ilk cümlesinde geçen çalıştığı işten ayrıldıktan sonra şeklindeki ifade anayasaya aykırıdır öncelikle belirtmek gerekir ki anayasanın maddesinde ifade edildiği üzere türkiye cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir yaşlılık aylığı bağlanması amacıyla sigortalının işten ayrılması olgusunun şart koşulması hem sosyal devlet hem hukuk devleti içeriğine uygun değildir herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve sosyal güvenlik kavramının amaçlarından biri de sosyal riskle karşılaşabilen toplumun her bireyine ekonomik bir güvence sağlamaktır bu durumda sigortalının yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu sırada çalışma hayatına devam etmesi sosyal güvenlik hakkının amacıyla örtüşmektedir sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesinin fıkrasının ilk cümlesinde geçen çalıştığı işten ayrıldıktan sonra şeklindeki düzenleme nedeniyle sigortalıdan yaşlılık aylığı bağlanması amacıyla çalıştığı işten ayrılmasını beklemek ise sosyal güvenlik hakkının amacına aykırıdır yaşlılık sigortası uzun süreli yardım yapan bir sosyal sigorta türü olmakla birlikte belli bir yaşa ulaşması nedeni ile çalışma gücü azalan sigortalıya çalışma hayatından çekilerek çalışmadan yaşamını sürdürme ve dinlenme olanağı sağlamaktadır ayrıca yaşlılık sigortasının gençlere iş alanı yaratarak istihdam politikasına da hizmet ettiği kabul edilmektedir ne var ki tarihli ve sayılı sayılı sosyal sigortalar kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna ek maddeler eklenmesi hakkında kanunla yaşlılık aylığı bağlanan emeklilerin aynı anda hem aylıklarını almaları hem de çalışmaları mümkün kılınmıştır sosyal güvenlik destek primi belirli yaş sigortalılık süresi ve prim ödeme günesas sayısı karar sayısı sayısı şartını yerine getirip emeklilik ve yaşlılık aylığı bağlanan sigortalıların yaşlılık aylığı kesilmeden hizmet akdine tabi çalışmaları hâlinde işverenlerinden kendi nam ve hesabına tabi çalışmaları hâlinde kendilerinden alınan primdir sayılı kanunun geçici maddesinin ilk fıkrasında da bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçi veya sigortalı olanlar vazife malullüğü malullük ve yaşlılık veya emekli aylığı bağlananlar ve bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışmaya devam edenler hakkında sosyal güvenlik destek primine tabi olma bakımından bu kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edilir düzenlemesine yer verildiği anlaşılmaktadır söz konusu geçici maddeye istinaden sayılı sosyal sigortalar kanunu kapsamındaki sigortalılar artık yaşlılık aylığı alırken sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışma hayatına devam edebilecektir bu durumda yaşlılık aylığı için başvuruda bulunan sigortalının işten ayrılma koşulunun artık bir önemi bulunmamakla birlikte sadece şekil zorunluluğuna dönüştüğü görülmektedir somut olayda olduğu gibi sosyal güvenlik hukukunun amacına aykırı bir şekilde sigortalı için bir yük olduğu dahi söylenebilir çünkü şekli bir koşul olan işten ayrılma koşulunu yerine getirmek amacıyla sigortalı çalıştığı işyerinden çıkışını yaptırarak yazılı talepte bulunduktan sonra sayılı sosyal sigortalar kanununun kendisine verdiği destek primini ödeyerek çalışma hakkından yararlanıp ertesi gün tekrar işe girmek için başvuruda bulunacaktır sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesi kurum sigortalıya veya hak sahibi kimselerine bağlanacak gelirleri yapılan inceleme ve soruşturmalar sonunda ve gerekli belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde tesbit ederek ilgililere yazı ile bildirir şeklinde düzenlenmiştir bu maddeye göre kuruma aylık talepleri yönünden üç aylık inceleme süresi öngörülmüştür kurum sigortalının tahsis talebinden itibaren üç ay içerisinde aylığı bağlayabilecektir ki uygulamada bu sürenin çok daha uzun olduğu görülmektedir sigortalı tahsis talebinde bulunduktan sonra yaşlılık aylığı bağlanana kadar geçen bu sürede herhangi bir gelir elde edemeyebilir ayrıca kurumun incelemesi sonucu yaşlılık aylığı şartlarının oluşmaması nedeniyle talebin reddi de mümkündür bu durumlarda sigortalının mevcut işinden de mahrum kalma ihtimali doğmaktadır asıl amacı sigortalıyı korumak olan sosyal güvenlik sistemi çalıştığı işten ayrıldıktan sonra şartı ile sigortalıyı korunaksız hâle getirmektedir hizmet akdi ile çalışanların da sayılı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununa tabi emekli sandığı iştirakçileri gibi çalıştığı işten ayrıldıktan sonra değil de çalıştığı işten ayrılmayarak talebinin kabul edildiği tarihe kadar çalışmasının eşitlik ilkesine uygun düşeceği kuşkusuzdur zaten hizmet akdi ile çalışanlar yaşlılık aylığı almasından itibaren yukarıda belirtildiği gibi destek primini ödeyerek çalışmasına devam edebilecektir tüm bu hususlar göz önüne alındığında söz konusu düzenlemenin çalışma hürriyetini ve hakkını ihlal ettiği aynı zamanda sosyal güvenlik hakkı ile örtüşmediği ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu açıkça anlaşılmaktadır sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır mahkeme anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanıresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır anayasa mahkemesinin işin esasına girerek verdiği ret kararının resmî gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz maddesinde anayasa mahkemesinin kararları kesindir i̇ptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz anayasa mahkemesi bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez kanun cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğü ya da bunların hükümleri iptal kararlarının resmî gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar gereken hâllerde anayasa mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir bu tarih kararın resmî gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez i̇ptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda türkiye büyük millet meclisi iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar i̇ptal kararları geriye yürümez anayasa mahkemesi kararları resmî gazetede hemen yayımlanır ve yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzelkişileri bağlar hükümleri yer almaktadır sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa i̇ptali istenen kuralların anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini dava dilekçesi iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini dizi listesine bağlayarak anayasa mahkemesine gönderir taraflarca ileri sürülen anayasaya aykırılık iddiası davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabiliresas sayısı karar sayısı genel sekreterlik gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti başvuran mahkemeye bir yazı ile bildirir evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı incelenir açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvuruları mahkeme tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedilir anayasa mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerinden hareketle ve tüm yukarıda açıklanan nedenlerle yargıtay hukuk genel kurulunca sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin fıkrası gereğince sayılı sosyal sigortalar kanununun maddesinde yer alan çalıştığı işten ayrıldıktan sonra düzenlemesinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anayasa mahkemesine başvurulmasına bu kuralın anayasaya aykırılığı nedeniyle uygulanması durumunda giderilmesi güç ve olanaksız zararlar doğurabileceği gözetilerek esas hakkında karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasının istenmesine dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 2,092 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde öne sürülen anayasaya aykırılık savları aynen şöyledir kabul tarihli ve numaralı köy kanununun üncü maddesine i̇ki fıkra eklenmesine dair kanun un birinci maddesinin birinci fıkrasında bakanlar kurulunca tesbit edilecek illerde olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde denmektedir bundan açıkça anlaşılmaktadır ki köyde veya çevrede meydana gelebilecek olağandışı durumlar için bir düzenleme getirilmektedir genelde bir tasnif yapacak olursak anayasamızda ulusal yaşamımız için iki çeşit yönetim tarzının düzenlendiğini görürüz birincisi anayasamızın genelinde düzenlenmiş olan ve normal dönemlere ait yönetim biçimi i̇kincisi ise toplumun olağandışı olaylar ve durumlarla karşı karşıya kalması halinde uygulanacak olağandışı yönetim usulleridir bu olağandışı yönetim biçimleri anayasamızın inci maddesinde sınırlandırılarak sayılmış ve ve nci maddelerinde düzenlenmiştir bu yönetim biçimleri olağanüstü haller ve sıkıyönetimdir bu kanunun birinci maddesi anayasamızda düzenlenen bu olağandışı hal yönetimleri dışında yeni bir yönetim sistemi oluşturmaktadır köyde veya çevrede meydana çıkacak olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtiler karşısında geçici köy korucuları adı ile yeni ve özel bir kolluk kuvveti oluşturmayı da öngörmektedir buna göre vali yasanın birinci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hallerin meydana geldiğini anlayınca i̇çişleri bakanlığına önererek bakanlığın onayı ile yeter sayıda geçici köy korucuları görevlendirebilecektir vali yasada açıkça belirtilmemekle beraber geçici korucu görevlendirme gibi bir işleme başvururken olağanüstü hal durumunun meydana geldiğini kabul ve tesbit ederek bunun karşısında önlem almış olmaktadır daha açık ifadesiyle geçici köy korucusu görevlendirilmesi talebi ve i̇çişleri bakanlığının onayı doğrudan doğruya olağanüstü hal ilanı anlamı ve sonucunu da içermektediresas sayısı karar sayısı aksi halde böyle bir düzenlemenin anlamı ve gereği kalmayacaktır görülüyorki yukarıda da arzedildiği üzere bu şekliyle bu yasa üstü kapalı olarak bir olağanüstü hal yönetim sistemi getirmektedir ayrıca böylesine olağanüstü hal durumunda özel kolluk kuvveti mahiyetinde olan geçici köy korucularının nitelikleri görev ve yetkilerinin ne olacağı belirtilmemiştir bu duruma göre bunların görev ve yetkilerinin saptanması tüzüğe bırakılmıştır çünkü köy kanununda belirtilen yetkiler olağan zamanlara ait olup sürekli görev yapan köy korucularına aittir bu duruma göre i̇ptal gerekçeleri̇ yasanın birinci maddesi anayasamızın ve nci maddelerine aykırıdır çünkü bu maddeler olağandışı yönetim biçimlerinin nelerden ibaret olduğunu belirlemiş ve bunları sınırlandırmışlardır zira bu yönetimler anayasamızın inci maddesinde belirtildiği üzere temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasını kısmen veya tamamen doldurulmasını veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesini olanaklı kılan yönetim biçimleridir bu nedenle anayasada öngörülmeyen olağanüstü hal yönetimleri ihdası mümkün değildir yasanın birinci maddesi yukarıda açıklandığı üzere anayasamızda öngörülmeyen bir olağandışı yönetim biçimi düzenlemiştir bu nedenle bu yasanın birinci maddesi bu açıdan anayasamızın ve nci maddelerine aykırıdır i̇ptali gerekir anayasamızın ve inci maddelerinde bakanlar kurulu milli güvenlik kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir bu karar resmi gazetede yayımlanır ve hemen türkiye büyük millet meclisinin onayına sunulur her defasında dört ayı geçmemek üzere süreyi uzatabilir veya olağanüstü hali kaldırabilir denmektedir halbuki yukarıda arzedildiği üzere bu yasanın birinci maddesi olağanüstü hal durumunun tespiti ve konuyla ilgili yönetim oluşmasını valinin önerisi ve i̇çişleri bakanlığının onayına bırakmıştır ayrıca bu yönetimin süresini belirlememiş ve sınırlandırmamıştır yasanın birinci maddesi bu açılardan da anayasamızın ve inci maddelerine de aykırı bulunmaktadır i̇ptali gerekir anayasamızın inci maddesinin ikinci fıkrasında kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceğin görevlilerin durumunda ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri olağanüstü hal kanununda düzenlenir denmektedir ayrıca anayasamızın inci maddesinin ikinci fıkrasındaesas sayısı karar sayısı memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri kanunla düzenlenir denmektedir halbuki yasanın birinci maddesinde özel bir kolluk kuvveti olarak oluşturulan geçici köy korucularının nitelikleri görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri belirtilmemiştir bu nedenle anayasamızın ve inci maddelerinde gösterilen ve yukarıda arzedilen bu amir hükümlerine aykırı düşmektedir i̇ptali gerekir | 628 |
esas sayısı karar sayısı l sanık müdafi av tarihli dilekçesi ile sanığın üzerine atılı sayılı vergi usul kanununun maddesinin anayasaya aykırı olduğu ve anayasanın nci maddesi doğrultusunda somut norm denetimi talebine ilişkin olarak ileri sürdüğü anayasaya aykırılık iddiasının ciddi olduğu değerlendirilmekle anayasa mahkemesince iddianın değerlendirilmesi için aykırılık iddiasının anayasa mahkemesine bildirilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına bu nedenle duruşmanın günü saat a bırakılmasına karar verildi | 70 |
esas sayısı karar sayısı tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması hakkında kanun hükmünde kararname tarihinde türkiye büyük millet meclisinde görüşülerek yasalaşmıştır tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayınlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair kanun ile bazı yargı organlarının başkan ve üyeleri hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda bazı usul hükümlerinin düzenlenmesi göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesinde kullanılan araçlara elkonulması ve tasfiye edilmesi yurt dışında alınan boşanma kararlarının tanınmasının kolaylaştırılması milli savunma bakanlığında görev alacak personelin güvenlik soruşturmasının yapılma usulünün düzenlenmesi türk silahlı kuvvetlerinden ayırma cezası gerektiren fiiller arasına terör örgütleri ile ilgili çeşitli hususların eklenmesi milli savunma üniversitesi bünyesinde başka yüksekokullar kurulabilmesi jandarma genel komutanlığı ve sahil güvenlik komutanlığının türk silahlı kuvvetleri bünyesinden ayrılmasına ilişkin bazı mevzuat uyum düzenlemelerinin yapılması emniyet genel müdürlüğü taşra teşkilatı için çarşı ve mahalle bekçisi kadrosu ihdas edilmesi türk silahlı kuvvetleri jandarma genel komutanlığı ve sahil güvenlik komutanlığınca talep edilen içme ve kullanma sularına ilişkin analizlerin sağlık bakanlığı laboratuvarlarında ücretsiz yapılması muhtarların ve güvenlik korucularının sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından karşılanması olağanüstü hal i̇şlemleri i̇nceleme komisyonu üyelerinin üyelik görevleri kapsamındaki karar görev ve fiillerine dair hukuki idari mali ve cezai sorumluluklarının doğmayacağının hükme bağlanması türkiyeye ait uydular üzerinden türkçe olarak türkiyeye yönelik yayın yapan yayın kuruluşlarının türkiye cumhuriyeti devletinin yargı yetkisi altında kabul edilmesi bazı program türlerine radyo ve televizyonlarda yer verilmemesinin yayın hizmeti ilkeleri arasına eklenmesi ve rtük tarafından uygulanan bazı yaptırımların düzenlenmesi ptt aşnin bankacılık hizmeti sunmasına ilişkin düzenlemelerin yapılması amaçlanmaktadır dava konusu düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından ohal khksi olarak çıkarılmış ve tbmm tarafından onaylanarak yasa adı altında yayımlanmıştır ancak aşağıda açıklanacak nedenlerle söz konusu düzenleme yok hükmündedir ve anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa mahkemesi yokluk tezine katılmazsa gene aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacak nedenlerle dava konusu düzenleme şekle aykırılık dolayısıyla mahkemece iptal edilmelidir aşağıda belirtilecek yokluk nedenlerinin iptali istenen düzenlemenin hem tbmm tarafından onaylanması öncesine ilişkin boyutları hem de onaylama aşaması sonrasına ilişkin boyutları bulunmaktadır belirtmek gerekir ki anayasa mahkemesinin önüne daha önce yetki ve şekil sakatlıklarının bu derece ağır olduğu bir metin gelmemiştir bu nedenle yokluk iddiamızın öncelikle değerlendirilmesi zorunludur i̇ptali i̇stenen düzenlemenin tbmm onayı öncesine i̇lişkin yokluk nedenleri dava konusu düzenleme pek çok nedenle yok hükmündedir i̇ptali i̇stenen düzenleme yetki gaspı suretiyle çıkarılmıştır öncelikle anayasa ile olağanüstü hallerde cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanınan yetkinin tamamen dışına çıkarak olağanüstü hal ile ilgisi olmayan veesas sayısı karar sayısı olağanüstü hal süresini aşacak şekilde kanunlarda değişiklik yaparak sürekli uygulanacak kurallar öngörmüştür anayasa tarafından cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna olağanüstü hal süresini aşan kalıcı düzenlemeler yapma yetkisi verilmemiştir bu türkiye büyük millet meclisine ait yasama yetkinin açıkça gaspı anlamına gelmektedir ve anayasa mahkemesinin çeşitli defalar belirttiği gibi yetki gaspı suretiyle yapılmış düzenlemeler yoklukla maluldür çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit veya tehlikenin mevcudiyeti halinde bu tehdit ve tehlikenin olağan tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak derecede ciddi olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal demokratik rejimin askıya alınması değil devletin veya ulusun varlığına yönelik ciddi bir tehdit veya tehlikenin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve en kısa sürede olağan hukuk düzenine dönülmesini sağlamak amacıyla geçici bir süreyle yürütme organına hızlı ve etkili tedbirler alma ve temel hak ve özgürlüklere müdahale olanağı verir ancak anayasa bu yetkilerin sınırını açık bir şekilde çizmiştir ve yürütme organının hukuk devleti dışına çıkmasına olanak tanımaz yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz anayasası maddesinde olağanüstü hallerde yürütme organına özel bir yetki vererek cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma olanağı tanımıştır ancak bu kanun hükmünde kararnamelerin anayasanın maddesinde düzenlenen khklardan önemli farklılıkları vardır ve cem eroğulun deyimiyle bunlar arasında ad benzerliği dışında hiçbir benzerlik yoktur bkz cem eroğul anayasa mahkemesi kararları işığında olağanüstü yasa gücünde kararnamelerin tbmmce onaylanması ankara üniversitesi sbf dergisi cilt sayı maddeye göre olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir anayasanın maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir ancak bu hükmün aşağıda açıklanacağı gibi madde ile birlikte yorumlanması gerekir ayrıca bu kararnameler ile yalnızca olağanüstü halin gerektirdiği tedbirler alınabilir dolayısıyla bu khklar ile yapılacak düzenlemeler olağanüstü halin konusu kapsamı ve süresiyle sınırlı tedbirler alınabilir ve bunu aşan düzenleme yapılamaz aşağıda açıklanacağı gibi aslında bu düzenlemelere kanun hükmünde kararname denilmesi yanıltıcıdır bunlarla sürekli ve genelesas sayısı karar sayısı düzenlemeler yapılması mümkün olmadığından bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye de olanak bulunmamaktadır bkz cem eroğul age öncelikle anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında belli konuların olağanüstü hal kanununda düzenleneceği belirtilmiştir buna göre madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere anayasanın maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne surette alınacağı kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri olağan üstü hal kanununda düzenlenir burada sayılan belirli konuların olağanüstü hal yasasında düzenlenmesi zorunlu olduğundan bu konular khklarla düzenlenemeyecektir merih öden anayasa mahkemesi ve olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi ankara üniversitesi hukuk fakültesi dergisi s dolayısıyla temel hakları sınırlayan ya da durdurun düzenlemeler doğrudan ohal khkleri ile yapılamaz ancak olağanüstü hal kanununda yapılan düzenlemelerin somut uygulaması niteliğindeki düzenlemeler ohal khksi ile yapılabilir bir örnek vermek gerekirse anayasanın maddesinde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının olağanüstü hal dönemlerinde nasıl kısıtlanacağı ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir mesela gözaltı süresinin ne kadar uzatılabileceği ancak ohal kanunu ile düzenlenebilir ohal khksi ile ise ancak kanunda belirtilen süreyi aşmamak üzere somut ohal döneminde gözaltı süresinin ne kadar uygulanacağı düzenlenebilir yani ohal khkleri ile ancak temel haklar doğrudan düzenlenemez ancak ohal kanununun uygulamasını gösteren düzenlemeler yapılabilir anayasanın maddesinin doğal ve mantıki sonucu budur bunun sonucu olarak ohal khkleri ile olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılması da mümkün değildir anayasa mahkemesi bunu açık bir şekilde belirtmiştir bkz aym kararı kt kt i̇kinci olarak anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir dolayısıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi konu bakımından sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb göz önünde bulundurularak yapılır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir yüce mahkemeye göre olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek khklere anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez bunun tersi bir anlayış anayasa ve olağanüstü hal yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur oysa anayasa olağan anayasal düzenden ayrı ne gibi olağanüstü yönetimler kurulabileceğini saptamış ve bunların statülerinin de yasayla düzenlenmesini öngörmüştür olağanüstü yönetim usulleri olağanüstü haller ve sıkıyönetimesas sayısı karar sayısı seferberlik ve savaş halinden ibarettir anayasa bu olağanüstü yönetimlerin hangi ilkelere göre düzenleneceğini açıkça göstermiştir halde bu sayılanlar dışında farklı bir olağanüstü yönetim usulü yasayla dahi düzenlenemez e k üçüncü olarak olağanüstü halin belirli bir bölge veya bölgelerde ilan edilmesi halinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir dördüncü olarak olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler bu hallerin ilân edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır son olarak olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması ayrıca anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur özetlemek gerekirse ohal khkleri ile anayasanın maddesine aykırı düzenleme yapılamaz temel haklar sınırlandırılamaz ve durdurulamaz olağanüstü hal kanununun uygulaması niteliğinde düzenlemeler yapılabilir ancak olağanüstü hal kanununda değişiklik yapılamaz anayasanın kanunla düzenlenmesini emrettiği konularda düzenleme yapılamaz mesela suç ve cezalar düzenlenemez olağanüstü halin konusunu süresini ve kapsamını aşan düzenlemeler yapılamaz bunun sonucu olarak olağanüstü hal süresini aşan tedbirler alınamayacağı gibi kanunlarda genel ve sürekli değişiklikler yapılamaz ve uygulaması olağanüstü halin süresini aşan genel ve sürekli düzenlemeler de yapılamaz olağanüstü halin ilan edildiği bölgenin dışında uygulanacak tedbir alınamaz ve düzenlemeler yapılamaz bkz cem eroğul age anayasa mahkemesinin sözü edilen kararında açıkça ifade edildiği üzere anayasa cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna ohal khksı adı altında kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapma ya da sürekli olarak uygulanacak kurallar koyma yetkisi vermemiştir ve yetkinin bu şekilde kullanılması açıkça tbmmye ait yasama yetkisininesas sayısı karar sayısı gaspı anlamına gelir anayasa mahkemesi yetki gaspı suretiyle yapılan düzenlemelerin yokluk ile malul olduğunu kabul etmiştir mahkeme yokluk ölçütlerini şu şekilde belirlemiştir bir kanunun yokluğundan söz edilebilmesi ise yasama organının bu yönde bir iradesinin olmaması ya da anayasal düzende yasama organına verilmeyen bir yetkinin fonksiyon gaspı suretiyle kullanılması gibi hukuk âleminde hiçbir zaman varlık kazanamayacak olan durumlarda mümkündür kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince yasama yürütme ve yargı fonksiyonlarını yerine getiren yasama yürütme ve yargı organlarından birinin diğerinin yerine geçmesi sonucunu doğuracak şekilde karar almaları fonksiyon gaspına yol açacağından yasama organının yasama fonksiyonu kapsamında yer almayan hususlarda kanun adı altında yapacağı düzenlemelerin hukuk âleminde varlık kazanabilmesi mümkün olmayacaktır belirtilen haller dışında kalan kanunların veya kanun hükümlerinin anayasaya uygunluk denetimi kapsamında incelenmesi gereken hususlarda anayasaya aykırılığının saptanması ise ilgili kanun veya kanun hükümlerinin yokluğunu değil iptalini gerekli kılar aym kararı k kt rg s mahkemenin bu kararında yasama organı için belirtilen fonksiyon gaspının yürütme organı için de geçerli olduğu açıktır dolayısıyla hem olağanüstü halin gerekleriyle uyumlu olmayan hem de kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapan iptali istenen düzenleme fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılmış olup yok hükmündedir anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gasbı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar verilmesi gerekir cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun i̇radesi oluşmadan dava konusu düzenleme çıkarılmıştır bu nedenle yok hükmündedir khk hukuki niteliği itibariyle bir kolektif işlem türüdür kolektif işlemlerde gerçekleştirilen işlemlerin hukuk dünyasında var olabilmesi için işlemi gerçekleştirmeye yetkili olan organda yer alan bireylerin iradelerinin tümünün aynı zamanda ve aynı doğrultuda açıklanmış olması gerekmektedir bakanlar kurulunun iradesinin oluşmasına dair birbiriyle de bağlantılı iki sorun vardır i̇lk olarak söz konusu iradenin somut olayda oluşmuş sayılabilmesi için khklerin ana metinleriyle birlikte kurum kapatma ve ihraç kararlarında isimlerin tek tek okunmuş olması gerekir ne var ki her bir khknin kapsamının genişliği ye ekli olan ihraç ve kapatma listelerinin yüksek miktardaki sayıları dikkate alındığında ilgili bakanlar kurulu toplantısında bu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerde yer alan isimlerin okunmadığına dair ciddi emareler bulunmaktadır sırf bu nedenle dahi bakanlar kurulunun iradesinin oluşmamış olduğu söylenebilir bakanlar kurulu tarafından bir oylama yapılmış olması da iradenin oluştuğu anlamına gelmemektedir khklere ekli ihraç ve kapatma listelerindeki isimlerin tek tek okunmadığına ilişkin en inandırıcı kanıt bizzat başbakan binali yıldırımdan gelmiştir takdir edersiniz ki önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz samimiyetle söylüyorum tek tek olaylarla ilgilenmedim bin kişi diyor ki bana da bak ona da bak mümkün değil hassasiyet gözetiyoruz geneline bakıyoruz kamuoyundaki etkilere göre önlem alıyoruz başka yöntem bulamadıkesas sayısı karar sayısı yine aynı doğrultuda yıldırımın şu sözleri ekli ihraç listelerinin başbakan başta olmak üzere altında imzası bulunan bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına dair aksi ispatlanamayacak bir kanıt niteliğindedir takdir edersiniz ki biz önümüze gelen binlerce listeyi inceleyip efendim buradan kim hakkında işlem yapıldı doğru mu yapıldı yanlış mı yapıldı böyle bir mekanizmamız yok yapamayız da ancak ne zaman bilgimiz oluyor biliyorsunuz bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor sizler tabii araştırıyorsunuz bilinen isimleri çıkıyor ondan sonra haberimiz oluyor bu da gayet doğal söz konusu düzenlemelerin tamamının ve ekli listelerdeki isimlerin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmasının zaten hayatın olağan akışına da uygun olmadığı başbakanın şu sözlerinden anlaşılmaktadır i̇nsan kapasitesinin yeteceği bir şey değil bu hassasiyeti gözetmemiz lazım bu bir hak hukuk meselesi yani birinin konusuyla ilgilenip diğerini görmezden gelirsek orada da adaletsiz bir durum ortaya çıkar mı geneline bakıyoruz şikayetleri kamuoyunda oluşturduğu etkileri dikkate alarak önlem almaya çalışıyoruz başka türlü bir yöntem bulamadık doğrusu i̇kinci sorun ise anılan bakanlar kurulu toplantı tarihleri ile ardı ardına çıkarılan khklerin resmi gazetede yayımlanma tarihleri arasındaki tutarsızlıklardır bir dizi khk resmi gazetede farklı tarihlerde yayımlanmış olmasına rağmen bu kararnamelerin kabul edildiği bakanlar kurulu toplantısı tarihi ocak olarak görülmektedir bu kararnameler sayıları ve resmi gazetede yayımlanma tarihleri sırasına göre şu şekildedir ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak ve sayılı khklar resmi gazete yayınlanma tarihi ocak sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat sayılı khk resmi gazete yayımlanma tarihi şubat bu görünüm karşısında anılan khklerin kabul edilmesi aşamasında ayrı ayrı khk çıkarılmadığı ocak tarihinde gerçekleştirilen bakanlar kurulu toplantısında belki de boş kâğıda bakanların imzalarının alınarak khklerin ve ek listelerinin sonradan eklendiği izlenimi uyanmaktadır nitekim şu haber de bu izlenimi doğrular niteliktedir chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu ocaktan sonraki kararnamelere ilişkin bu tarihten sonra yayımlanan bütün kararnameler usulsüz süre ve kapsam bakımından sıkıntılar var bu kararnameler yetki bakımından da sorunlu saray karar veriyor bakanlar imza atıyor geriye dönük imza hali söz konusu suçüstü haliyle karşı karşıyayız dedi bunun en büyük kanıtlarından biri de ocak toplantısına atfen bir kararnameyle ihraç edilenlerden bazıları aynı toplantıya atfen ilan edilen bir başka kararnameyle göreve iade ediliyor özetle tarihler arasındaki tutarsızlık ve binali yıldırımın sözleri khk metinlerinin ve eklerinin khknın altında imzası bulunan cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu dışındaki bir aktör veya organ tarafından hazırlandığına ve bu eklerin ocak tarihinde belki de boş kağıda bakanlar kurulunun atmış olduğu imzaya eklendiğine işaret etmektedir diğer yandan bir kararnameyle ihraç edilen bir kişinin aynı toplantıda kabul edilen bir başka kararnameyleesas sayısı karar sayısı iade edilmiş olması da khk metin ve eklerinin bakanlar kurulu üyeleri ve cumhurbaşkanı tarafından okunmadığına ve evleviyetle hazırlanmamış olduğuna dair önemli bir kanıt teşkil etmektedir burada önemle belirtmek gerekir ki ohal khklerini çıkarmaya yetkili olan makam cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kuruludur öte yandan bu yetkinin kullanılması aksi anayasanı maddesinde ayrıca belirtilmediğine göre karşı imza kuralına tabidir anayasaya göre cumhurbaşkanının anayasa ve diğer kanunlarda başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır bu kararlardan başbakan ve ilgili bakan sorumludurmd bunun sonucu da anılan khklerin altında isimleri yer alan başbakan ve bakanlar kurulunun hukuki ve siyasi açıdan khklerin içeriğinden sorumlu olmasıdır tüm bunlar dikkate alındığında anayasa tarafından bakanlar kurulunun başkanı olarak düzenlenen md başbakanın yukarıda anılan ifadelerini bakanlar kurulunun iradesinin oluşmadığının ilk elden itirafı olarak okumak gerekir bakanlar kurulu ocakta toplandığı halde ilerleyen hafta ve aylarda ve farklı tarihlerde birden çok khk çıkarıldığına göre bunlar çok büyük olasılıkla ek listeler bürokratlar tarafından hazırlandıkça ocak toplantısında alınan imzaların sonradan gelen khklere eklendiği ve bu nedenle aslında bakanlar kurulu üyelerinin bu khklerin altına imza atmamış oldukları ihtimali oldukça yüksektir bu nedenle ocak sonrası tarihe sahip olan khkler açısından adları belirtilmiş olsa da bakanlar kurulu üyelerinin ıslak imzalarının bulunmamış olduğunu teyit edilmektedir yukarıda belirtildiği gibi anayasa mahkemesinin içtihadına göre yetkili organın iradesinin oluşmamış olması işlemin yokluğuna neden olur aym kararı k kt tarihli ve sayılı rg ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle iptali istenen düzenleme cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun iradesi oluşmadan çıkarılan düzenleme yok hükmündedir anayasa mahkemesinin bu yokluğu tespit etmesi gerekir anayasa ve i̇çtüzükte öngörülen sürede onaylanmayan khk yok hükmündedir anayasanın maddesine göre ohal khklarının resmi gazetede yayınlandıkları gün tbmmnin onayına sunulması gerekmektedir onaylanma süresi ve usulünün düzenlenmesi ise i̇çtüzüğe bırakılmıştır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarınca anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınıresas sayısı karar sayısı görüldüğü gibi i̇çtüzüğün maddesi onaylamanın gün içinde tamamlanmasını öngörmektedir gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin hukuki durumuna ilişkin olarak doktrinde bu khkların kendiliğinden yürürlükten kalkacağı yönünde güçlü bir görüş bulunmaktadır tanör yüzbaşıoğlu anayasasına göre türk anayasa hukuku yky ve teziç anayasa hukuku beta gibi yazarlar gün içinde türkiye büyük millet meclisi tarafından görüşülmeyen kanun hükmünde kararnamelerin kendiliğinden reddedilmiş sayılacağını ileri sürmektedir bu yazarlara göre gün içinde kabul ret ve değiştirilerek kabul edilmeyen khklar kendiliklerinden yürürlükten kalkarlar ve yokluk ile malûldürler bunların yokluğu her mahkeme tarafından saptanabilirler kuzu olağanüstü hal kavramı ve türk anayasa hukukunda olağanüstü hal rejimi ve gözler kanun hükmünde kararnamelerin hukuki rejimi bursa ekin gibi başka bazı yazarlar ise otuz gün içinde tbmmce onaylanmayan ohal khklerinin idari işlem olarak kalacaklarını ileri sürmektedirler bu görüşlerden hangisi kabul edilirse edilsin öngörülen günlük süre içinde ohal khklarının tbmm tarafından onaylanmamış olması halinde bu khkların ohal khksı niteliğini kaybedeceği görülmektedir bu durumda günlük süre geçmiş olmasına rağmen tbmmce onaylanmamış olan ohal khklarının sonradan onaylanmakla yeniden yürürlüğe gireceklerini söylemeye olanak bulunmamaktadır sonuç olarak yukarıda açıklanan her üç nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir ve bu yokluğun anayasa mahkemesince tespit edilmesi gerekir tbmm tarafından onaylama sonrasına i̇lişkin yokluk nedenleri yukarıda açıklandığı gibi ohal khkları ile ancak geçici tedbirler alınabileceğinden bunların kanun hükmünde olduğunu söylemeye olanak bulunmamaktadır genel ve sürekli düzenlemeler yapması mümkün olmayan ve kanunları değiştiremeyen bir işlemin maddi olarak kanun niteliğinde olduğu söylenemez cem eroğulun isabetle belirttiği gibi anayasanın maddesinde yer alan düzenlemenin doğal ve mantıki sonucu ohal khklarının biçimsel olarak yürütme işlemi olduğu gibi maddi olarak da yürütme işlemi olarak kabul edilmesidir anayasanın maddesinde düzenlenen olağan khklar biçimsel olarak yürütme işlemi iken maddi anlamda yasama işlemidir ve genel ve sürekli olarak uygulanmak üzere çıkarılırlar ve kanunlarda değişiklik yapabilirler oysa ohal khkları doğaları gereği geçici olmak durumundadır ve sürekli etki doğuracak şekilde çıkarılamazlar bunun sonucu olarak olağan khklar ile ohal khklarının tbmmce onaylanması da tamamen farklı hukuki niteliğe sahiptir ve farklı sonuçlar doğurur olağan khkların tbmm tarafından onaylanması bir kanun yapma işlemidir ve önüne gelen kanun tasarıları gibi bunları kanunların görüşülmesi usulüne uygun olarak görüşür ve kabul eder böylece ortaya yeni bir kanun çıkar oysa geçici tedbirler niteliğindeki ohal khkleri maddi açıdan bir yürütme işlemidir ve bunların onama kararının bir meclis kararı ile alınması gerekir bkz cem eroğul age zira anayasanın maddesinde öngörülen tbmm onayı bir yasalaştırma işlemi değil siyasal denetim işlemidir diğer bütün siyasal denetim işlemlerinde olduğu gibi bunun da bir kanunla değil meclis kararı ile alınması gerekir ancak bu şekilde anayasanın maddesindeki ohal khklerinin denetimi yasağı anlamlı hale gelir zira anayasa mahkemesinin yetkisi yasaları ve yasa gücündeki işlemleri denetlemektir anayasa koyucu maddi anlamda yürütme işlemi olan ohal khklerini siyasi denetime tabi tutmuşturesas sayısı karar sayısı tbmm onayının kanun şeklinde yapılması ohal khklerinin geçici niteliği ile bağdaşmaz ve anayasanın maddesine aykırı olur çünkü kanun ile onaylanması ohal khklerini ohal süresini aşan sürekli ve genel düzenlemelere dönüştürür ki bu yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve fonksiyon gaspı teşkil eder özellikle geçici tedbir niteliğinde olmayan ve sürekli uygulanma olasılığı bulunan ve yukarıda açıklandığı gibi esasen anayasanın maddesinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna tanımadığı kalıcı düzenlemelerin tbmm tarafından kanun şeklinde onaylanması yasama yetkisinin cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna devri anlamına gelir ve anayasanın maddesine açık bir aykırılık oluşturur i̇ptali istenen düzenleme kanun adı altında onaylanmak ve yayımlanmakla hukuk düzeninde sürekli ve kalıcı bir nitelik kazanmıştır olağanüstü hal kalksa dahi bu kurallar uygulanmaya devam edecektir bu da açıkça fonksiyon gaspı olduğunu göstermektedir bu nedenle iptali istenen düzenleme yok hükmündedir geçici tedbir niteliğindeki düzenlemelerin kanun şeklinde onaylanması ise onların geçici niteliği ile bağdaşmaz ve aşağıda açıklandığı üzere anayasal normlar hiyerarşisini ve hukuk düzeninin tutarlı normlardan oluşması ilkesini altüst eder bu ise hukuk devleti ilkesinin temel koşullarından biri olan hukuk düzeninin öngörülebilir ve tutarlı olması gereği ile bağdaşmaz nitekim yılına kadar hukuk düzenimizde kanunlaştırma şeklinde onaylanmış herhangi bir ohal khksi bulunmamaktadır onaylamanın kanun şeklinde yapılması ile ohal khksinin akibetinin ne olduğu da belli değildir ohal khksinin hala yürürlükte olduğuna işaret eden bazı uygulamalar görülmektedir mesela mart yasalarında daha önce yasalaştırılmış olmasına rağmen atıfların yasaya değil khkye yapılmaya devam edildiği ve değişikliklerin yasalar üzerinde değil khkler üzerinde yapıldığı görülmektedir bu da hukuk düzeninin alt üst olduğunun en somut kanıtıdır diğer taraftan yukarıda açıklandığı gibi cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından geçerli olarak çıkarılmamış olan dolayısıyla yok hükmünde olan düzenlemelerin tbmm tarafından onaylanmış olması onları kendiliğinden geçerli hale getirmez yani geçerli bir onaylama kararından söz edebilmek için öncelikle onaylanabilir nitelikte geçerli bir işlemin bulunması gerekir oysa yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı gibi ortada onaylanabilecek nitelikte ve onaylamaya elverişli bir işlem bulunmamaktadır bu nedenle geçerli olarak var olmayan bir işlemin onaylanması mümkün değildir olmayan işlem onay ile varlık kazanmaz yok olmaya devam eder açıklanan nedenlerle anayasa mahkemesinin anayasanın başlangıcına ve maddelerine açıkça aykırı olarak fonksiyon gaspı suretiyle çıkarılan dava konusu düzenlemenin yokluğunun tespitine karar vermesi gerekir eylemli i̇çtüzük değişikliği dolayısıyla tbmmnin onama kararı geçersizdir olağanüstü kararnamelere ilişkin anayasa ve i̇çtüzük özel bir yasalaşma süreci öngörmüştür bu yasalaşma sürecinde ilk göze çarpan husus yasalaşma sürecindeki süre şartıdır türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünün olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnamelerinin görüşülmesi başlıklı maddesi uyarınca anayasanın ve nci maddeleri gereğince çıkarılan ve türkiye büyük millet meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler anayasanın ve i̇çtüzüğün kanun tasarı veesas sayısı karar sayısı tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak komisyonlarda ve genel kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler meclis başkanlığınca doğrudan doğruya genel kurul gündemine alınır ancak sayılı khknin görüşülmesinde içtüzüğün zorunlu kıldığı usule uyulmamıştır sayılı khk türkiye büyük millet meclisi başkanlığına sevk edilmesinin ardından günlük sürede genel kurulda görüşülmemiştir yukarıda yokluğa ilişkin savlarımızın kabul edilmemesi halinde i̇çtüzükteki yoruma açık olmayacak netlikteki süre şartına uyulmaması niteliği itibarıyla eylemli içtüzük değişikliğidir daha somut bir ifadeyle tbmm ohal khklerinin görüşülmesinde günlük zaman sınırını ihlal etmek yoluyla konuya ilişkin i̇çtüzük hükmünü md fiili olarak ilga etmiştir anayasa mahkemesi tbmm i̇çtüzüğünü denetlemeye yetkili olduğuna göre iş bu fiili i̇çtüzük değişikliği de anayasa mahkemesi tarafından denetlenebilir nitekim anayasa mahkemesi parlamento kararlarını eylemli i̇çtüzük değişikliği adı altında denetlemiştir başkanlık divanının oluşumundaki usulsüzlükler k kt cumhurbaşkanının seçiminde anayasa ve onun doğrudan atıfta bulunduğu i̇çtüzük kuralına uyulmaması k kt bakanlar kurul | 4,056 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir türk ceza kanununun ncü maddesinde eylemin niteliği ne olursa olsun bu eylemin sonucunda mağdurenin beden veya ruh sağlığının bozulması halinde sanık her halükarda yıldan az olmamak üzere cezalandırılacaktır bu duruma göre eylemlerin nevi ve niteliği ile müeyyide arasında bir denge mevcut değildir oysa ceza adaleti açısından işlendiği iddia edilen fiilin nevi ve niteliği göz önüne alınarak cezanın da aynı oranda tayin ve tespiti gerekir burada ise adalet ve eşitlik ilkesine bir aykırılık mevcuttur bu nedenlerle dosyanın onaylı bir suretinin çıkarılmasına ve dava dosyasının yüksek anayasa mahkemesi başkanlığına sunulmasına sayılı türk ceza kanununun maddesinin anayasanın ncu maddesine aykırı olduğundan bahisle iptali için anayasanın nci maddesi uyarınca davanin geri̇ birakilmasina bu nedenle duruşmanın günü saat bırakılmasına oybirliği ile karar verildi | 130 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin itiraz başvurusunun gerekçe bölümü aynen şöyledir davalı kurum ödemeye imkan veren sayılı yasanın ek maddesinin anayasaya aykırı olduğu savunmasında bulunmaktadır sayılı yasanın ek maddesinin incelenmesi gerekmektedir ek madde sayılı kanun ile ek ve değişikliklerine göre iş kazaları ile meslek hastalıkları malüllük yaşlılık ve ölüm sigortalılarından gelir veya aylık alanlar ile sayılı kanunla kuruma devredilen sendikalar mevzuatına göre aylık alanlara her ay sosyal yardım zammı olarak tl ödenir bakanlar kurulu sosyal yardım zammı miktarını gösterge üst gösterge ve geçici gösterge tablosundaki derece ve kademelere göre birbirinden farklı olarak tesbit etmeye yetkilidir bu ödemeler kurumdan gelir veya aylık ödemesine imkan veren dosyalar esas alınarak yapılır sayılı yasanın ek genel ve katma bütçeli idareler mahallî idareler döner sermayeli kuruluşlar ile kanunla ve kanunların verdiği yetkiye istinaden kurulan kuruluşlar ve sayılı khk kapsamına giren teşekkül ve kurulan kuruluşlarla bunların müessese bağlı ortaklık ve iştiraklerinden çalıştığı en son kuruluş olarak ayrılmak suretiyle kendisine sayılı kanun hükümlerine göre malüllük yaşlılık veya ölüm aylığı bağlanan kişilere ödenen sosyal yardım zamları kurumca yazılı istenmesi üzerine bu kuruluşlar tarafından en çok iki ay içinde kuruma ödenir düzenlemesi getirilmiştir sosyal yardım kelime anlamı ile kendisinin ve bakmak zorunda olduğu kimselerin yerel ölçülere göre geçimini kendi kaynakları ile hiç ya da yeterli derecede sağlama durumunda olmayan kişilere yapılan yardımı ifade eder sosyal koruma aracı olarak başvurulan sosyal yardım ve sosyal refah hizmetleri sosyal sigorta tekniğinin egemen olduğu sistemlerde mevcuttur ulusal düzeyde bir tek sosyal güvenlik modelinin benimsendiği ülkelerde bu ayrım fazla önem taşımamaktadır çünkü malî ya da sosyal konumu dikkate alınmaksızın tüm vatandaşlara sosyal güvenlik ve refah hizmetleri sunulmaktadır ancak sosyal sigorta modeline üstünlük tanıyan ülkelerde sosyal yardım ve hizmetler kural olarak sosyal sigortaların kapsamının dışında kalmış ve sosyal korumaya gereksinimi bulunan kişileri hedeflemektedir yukarıdaki tanımlamadan da anlaşılacağı gibi sosyal yardım yapılması yoksulluk koşuluna bağlıdır bu yardımı sağlayan kuruluşlar başta kamu kuruluşları olmak üzere yardım kurumları vakıflar ve özel kuruluşlardır kamu kuruluşlarınca yapılan sosyal yardımların finansman kaynağını vergi gelirleri oluşturmaktadıresas sayısı karar sayısı bu nedenle kendilerine yardım yapılanların prim ya da başka isim altında finansmana katılmaları sözkonusu değildir bu niteliği dikkate alınarak sosyal yardımlara kamu yardımı adı da verilmektedir tüm bu özellikleri ile sosyal yardım tekniği primsiz katılımsız sosyal güvenlik rejimi çerçevesinde yer almaktadır primsiz rejimin belirleyici özelliğini yardımlardan yararlananların bu yardımlar için yapılan giderlere katılmamaları oluşturur bu rejimin finansmanı sadece devlet bütçesinden karşılanır bu şekilde sosyal yardım zammı sosyal sigortaların kapsamı dışında kalanlara yöneliktir yine sosyal yardım zammı devletin sosyal güvenliğe muhtaç kişilere bir nebze bir miktar daha yardım edebilme amacı ile kabul ettiği bir olaydır yapılan bu açıklamalar sosyal yardım zammının sosyal güvenlik sistemi içindeki yerini ve kavrama ilişkin temel ilkeleri ortaya çıkmış bulunmaktadır gerçekten sosyal sigortalar kurumunca sigortalı veya hak sahiplerine yapılan sosyal yardım zammı maktu ödeme biçiminde olup sigortalılık ve prim gün sayıları ile bağlantılı değildir oysa diğer sigorta yardımları sigortalının prime esas kazancına sigortalılık ve prim ödeme gün sayısına göre değişkenlik göstermektedir bu nedenlerle sosyal yardım zammının sosyal yardım niteliğinde oluşu gözönüne alındığında sosyal sigortalar kurumu bütçesinden ödenmesi türk sosyal güvenlik sisteminin dayandığı temel ilkelere aykırı düşmektedir sosyal güvenlik kuruluşlarınca sağlanan sosyal sigorta yardımları tüm dünyada edim karşı edim ilkesine dayanmaktadır başka bir ifade ile sosyal sigorta sistemlerinde primler karşılığı olmayan yardımlara yer verilmemektedir sosyal sigorta ile sosyal yardımları birbirinden ayıran en belirgin özellik sigorta yardımlarının ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarınca sosyal yardımların ise devlet tarafından finanse edilmesidir bu tanımlamalardan sonra konunun sayılı çerçevesinde de incelenmesi gerekmektedir sayılı yasanın maddesinde bu kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları sağlanır denilerek yardımlar ve şartlarının bu yasada belirlendiği vurgulanmıştır aynı yasanın ve maddelerinde çeşitli sigorta kollarından kurumun sağlayacağı yardımlar açık ve sınırlayıcı olarak gösterilmiştir sayılı yasanın maddesinde gerektirdiği her türlü yardım ve ödemelerle her çeşit yönetim giderini karşılamak üzere kurumca bu kanun hükümlerine göre prim alınır hükmü getirilerek sağlanacak her yardımın karşılığında prim alındığı tekrarlanmıştır yasanın maddesinde alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan günlük kazanç alt ve üst sınırlarla tahdit edilmiş ve gerek alınacak primlerin ve gerekse sigortalı veya hak sahiplerine sağlanacak yardımların sınırları belirlenmiştir sayılı yasanın yukarıda açıklanan metinleri arasında açık ve kesin bir uyum bulunmaktadır karşılığı alınarak sosyal güvenliği sağlamak sosyal güvenlik koşullarınıesas sayısı karar sayısı sigortalı ve hak sahipleri yararına geliştirmek yukarıda açıklanan maddelerin topluca amacı ve sonucu olmaktadır sayılı yasa ile tarihli olup ek madde ile getirilmiştir sayılı yasaya eklenen kurallara göre gelir ve aylık alanlara her ay için tl sosyal yardım zammı ödenir bu ödemeler kurumdan gelir veya aylık ödenmesine imkân veren dosyalar esas alınarak yapılır hükmü getirilmiştir bu hükmün sayılı yasa ile emekli dul ve yetimlerine ödenen yakacak yardımının eşitlik ilkesi gereğince sayılı yasaya tabi bulunanlara da yansıtılması amacı güttüğü açıktır memurlara ve emekli dul ve yetimlerine ödenen yakacak yardımının yasal bir dayanağı bulunmakta ve buda sayılı yasanın maddesidir sayılı yasada ise sağlanması öngörülen yardımlar dışında bir yardıma elverişli madde bulunmamaktadır ülkemizde primli sisteme dayalı olarak kurulan sosyal sigortalar kurumu emekli sandığı ve bağ kur tarafından sağlanan yardımlar yılı sonlarına kadar sigorta ilkelerine uygun olarak sürdürülmüştür ekim tarihinde çıkarılan bakanlar kurulu kararları ile sosyal sigortalar kurumu ve emekli sandığı emeklilerine yılında çıkarılan bir bakanlar kurulu kararı ile de bağ kur emeklilerine avans adı altında her ay ek bir ödeme yapılmaya başlanılmıştır avans adı altında yapılan ödemelerin adı bir mart tarihinde yürürlüğe giren sayılı yasa ile sosyal yardım zammı olarak değiştirilmiştir aynı kanunla bu tarihe kadar ödenen avansların ilgililerden geri alınmaması hükme bağlanmış ve böylece sosyal sigortalar kurumu prim karşılığı olmayan ek ödemeleri fiilen kendi kaynaklarından karşılamaya başlamıştır konunun sayılı yasa hükümleri çerçevesinde de incelenmesi gerekmektedir sosyal sigortalar kurumunun kuruluş ve görev ve işleyiş yasası olan bu yasada yer alan maddesi bulunmaktadır burada kurumun gelirleri sayılmakta ve bu bentde de genel bütçeden yapılacak yardımlar denilerek devletin sosyal sigortalar kurumuna yardımının bulunacağı ve kurum bütçesine gelir olacağı gösterilmektedir konunun sayılı yasanın ilgili hükümleri yönünden de incelenmesi gerekmektedir bu yasanın maddesinde yakacak yardımı devlet memurlarına yönetmelikle tesbit olunur şeklindeki hüküm sayılı kanun hükmündeki kararnamenin maddesi gereği tarihinde yürürlükten kalkmış ve bu tarihten sonra ve sayılı yasaya tabi olanlara yakacak yardımı veya bununla eş anlamlı sosyal yardım zammı ödenmektedir belirtilen khk ile getirilen yeni düzenlemede gösterge tablosuna ek olarak taban aylığı kıdem aylığı göstergeleri getirilmiş ve bunlarda emekli keseneğine esas tutulan gelir içine sokulmuşturesas sayısı karar sayısı bu şekilde sayılı yasa ile sayılı yasadan yararlananlara artık sosyal yardım zammı ödenmeyip bununla eş değerde bir meblağ bu defa gösterge sistemi ile ödenmekte ancak bu ödemeler bilfiil çalışanlara da yapılmakta olup onlardan kesenek kesilmektedir yani sosyal yardım zammı kesenek kapsamı içine alınmış ve bu şekilde ödenen bir meblağın karşılığı kesenek olarak alınmaktadır yukarıda da belirtildiği şekilde sosyal güvenlik kişilerin geleceklerini güvence altına almaktır bu konuda devlet görevlendirilmiş ve devletçe de davalı kurum kurulmuştur sayılı yasanın sağladığı güvencenin temel ilkesi verilen prim kadar güvence sağlama ana kuralına dayanmaktadır kısa vadeli sigorta kollarında bilinmeyene karşı kollektif güvence dayanışmalı güvence sağlama esas alınmıştır bu yönü itibariyle sigortalıların verdikleri primlerin harcanmalarında onların gelecekteki güvenliklerini azaltacak veya tehlikeye düşürecek davranışlar yasaya ve anayasaya aykırı bulunacaktır örneğin kazaya karşı korunma veya daha güvenlikli emekli aylığı alabilmek için prim ödettirilen kişinin ödediği primlerin bir kamu kurumunun borcu için faizsiz kredi gibi kullandırılması ilkelere kişilerin anayasal refah huzur ve mutluluklarına engel olacağı için anayasaya aykırı sayılacaktır primlerin bilimin gereklerine uygun olarak ilgililerin refah ve mutluluğu için kullanılmaları bunun dışında bir harcamaya girilmemesi en azından enflasyon oranının daha üstünde gelir getirici duruma getirilmesi şarttır aksi takdirde sosyal sigortalar kurumu taahhütlerini yerine getiremez ve sigortalılar ile sayılı yasa ve anayasa hükümleri gereğince kurulan bütünlükteki görevini ihmal etmiş olur sosyal güvenlikte dayanışma zaman içinde de sözkonusudur örneğin emekli olanlar yaşlılık sigortası primi ödeyenler ödedikleri primlerden de yararlanabilirler bu yönü ile haklarda getirilen yeniliklerin karşılığı prim ödenmekte ise geçmişte emekli olmuş kişilerin bu yeniliklerden yararlanabilmeleri için paylarına düşen miktarı ödemeleri gerekmeyebilecektir bunun bilimsel ölçümlerinin yapılması sonucuna göre haklara aykırılığa ve dolayısıyle anayasaya aykırılığa karar verilebilmesi gerekmektedir örneğin emekli sandığında sosyal yardımlar artık primlendirilmekte ve emeklilere de kendileri bu iş için prim ödememiş bulunmalarına rağmen aynı yansıma yapılmaktadır burada bilimsel denge bulunmaktadır primi ödenen kadar bir yardım yapılmaktadır ancak bu yardımın kesilen primlerin çok üzerinde olması halinde ise prim ödeyenlerin geleceklerinin tehlikeye girmesi belki de onlara daha az ödeme yapılabilir hale gelinmesi sözkonusu olacaktır bu şekilde en azından prim ödeyenlerin primleri ile sadece kendilerine iyileştirme işlemi yapılmayıp başkalarına da yapılarak bir kişinin primi ile bir emeklinin daha iyi duruma getirilmesi sözkonusu olacak ve bununda yaşlıları korumanın devletin görevi olması anayasal kuralı karşısında devletin görevinin sigortalıya veya memura yaptırılması anlamına geleceği ve dolayısıyla anayasaya aykırı bulunacağı ve geçersiz sayılması gerekeceği düşünülmektedir yapılan incelemelerde kurumun prim gelirlerinin yaklaşık unun sosyal yardım zamları için harcandığı görülmektediresas sayısı karar sayısı primli sistem içinde işçi emeklilerine ödenen asgarî emekli aylığının çok üzerinde bunlara prim karşılığı olmadan sosyal yardım zammı ödenmektedir prim almadan yapılan bu ödemelerin sosyal güvenlik kuruluşlarının aktuaryal dengeleri üzerinde yarattığı olumsuz etkiler bu kuruluşları tedbir almak yoluna yöneltmiş ve yukarıda da belirtildiği şekilde emekli sandığı tarihinden itibaren taban aylığı uygulamasına geçmiş ve memur emeklilerine ödenen taban aylıklar memurların taban aylıklarından kesilen emekli kesenekleri ile karşılanmaktadır ancak sosyal sigortalar kurumunda taban aylık veya benzeri bir yöntemin uygulanması işçi ve işverenlerden emeklilere ödenen sosyal yardım zammını karşılayacak miktarda ek prim alınması ile mümkün olabilecektir yine yapılan araştırmalarda sosyal yardım zammının işçi ve işverenlerden ek prim alınarak karşılanması demek prim oranlarının oranında artırılması anlamında olup prim oranlarında bu seviyede bir artışın çalışanlara ve çalıştıranlara getireceği yük açıktır sayılı sosyal sigortalar kurumu yasasının maddesinde kurumun kaynakları düzenlenirken primler esas alınmıştır devlet katkısı öngörülmüş olmasına karşın uygulamada böyle bir gelir kaynağı mevcut değildir dolayısıyle kurumun başlıca gelir kaynağını sigortalı ve işverenlerin ödedikleri primlerle onların işletilmesinden elde edilen gelirler oluşturmaktadır sözkonusu gelirlerin ne tür sigorta yardımlarına harcanacağı da sayılı yasanın ilgili maddelerinde sınırlayıcı bir biçimde düzenlenmiştir bu nedenle ek maddede düzenlenen sosyal yardım zammının kurum bütçesinden karşılanması yasanın temel hükümlerine aykırı düşmektedir kurumun ödemelerinin kapsamı sayılı yasanın maddelerinde yazılıdır yasanın maddesinde konulan genel kural gereğince bu kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımlarını sağlayacaktır bu sebeple kurumun ek madde ile getirilen ödemeleri yapma yükümü bulunduğuna ilişkin bir açık yasa hükmü bulunmamaktadır ek madde hükmünün anayasaya aykırı olduğu kabul edilmektedir gerçekten anayasanın öngördüğü sosyal güvenlik düzeni ve sayılı yasalar çerçevesinde sosyal sigorta modeline göre yapılanmıştır bu modelde ise finansman kaynağı esas olarak primlerden oluşmaktadır prim ya da kesenek alınmadan yardım yapılması anayasanın emrettiği sosyal güvenlik hakkını büyük ölçüde tehlikeye düşürmektedir primsiz sosyal güvenlik rejimi çerçevesinde yer alması gereken sosyal yardım zammı primli rejim içine dahil edilmiştir devletin yıllık kalkınma planında sosyal sigorta kuruluşlarının sigorta hizmetleri ilke olarak külfet nimet dengesi içinde kendi finansman kaynakları ile karşılanacak karşılığı ödenmemiş sigorta hizmeti verilmesinden kaçınılacaktır denilmektedir sayılı gecekondu önleme yasasında kurulan fonun başlıca kaynağının sosyal sigortalar kurumu primleri ile karşılanması istenmiştir bu yasanın getirdiği düzenleme ile gecekondularda oturan kişilerin refah seviyeleri yükseltilmek istenmişse de kendisine intikal ettirilen sorunu inceleyen anayasa mahkemesi sosyal güvenlik ilkeleri açısından yasayı iptalesas sayısı karar sayısı etmiş ve gerekçe olarak da kurumun kendisine verilen yasal görevleri malî yönden yapamaz durumda iken kendisine ek görevler verilmesinin anayasaya aykırı olduğunu vurgulamıştır bu durumda konunun anayasanın ilgili hükümleri çerçevesinde de değerlendirilmesi gerekmektedir anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak biçimde bir temel amaç kuralı getirilmiştir anayasanın maddesinde hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz denilerek eşitlik kuralı geniş kapsamlı olarak belirlenmiştir anayasanın maddesinde herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar şeklinde bu konudaki genel kural belirlenmiştir anayasanın maddesinde yaşlılar devletçe korunur yaşlılara devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir denilerek emeklileri de kapsar nitelikte devlete verilmiş görevler kurallaştırılmıştır anayasa maddelerinin ışığı altında iptali talep edilen maddelerin ve fıkraların incelenmesi yönüne gidilmiştir ek madde nın incelenmesinde davalı kurumun görevi sayılı yasanın maddesi ile belirlenmiş hizmetlerin ve ödemelerin yapılmasıdır bunun kapsamı da yukarıda yazılı maddelerde gösterilmiştir kurum bu işler için prim almaktadır ödemede bulunan kişiler ise daha iyiye gitme ve daha iyi koşullara kavuşma arzusundadırlar ve bu arzuları anayasanın yukarıda belirtilen maddeleri ile korunmuş haklardır kuruma prim ödeyenler kendi güvenliklerini tehlikeye düşürecek şekilde bu primlerin emeklilere hiç bir karşılık alınmaksızın ödenmesi suretiyle çalışanların parası ile emeklilerin refahını sağlama biçiminde bu uygulamadan zarar göreceklerdir karşılığı alınmadan yapılan ödemelerin sigorta kurallarına aykırılığının ispatına gerek bulunmamaktadır bu suretle anayasanın maddesindeki devletin ana amaçlarını prim ödeyenlere yaptırmak suretiyle anayasaya aykırılık söz konusudur ayrıca anayasanın maddesindeki devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri almak kuralına da ters düşülmüş olmaktadır taban göstergeden emekli kişiye tl yaşlılık aylığı ödenebilir iken aynı kişiye hiç bir prim ödemesi yapmadığı halde tl sosyal yardım zammını kurum ödemek zorunda bırakılmaktadır bu ödemeleri bir başka sigortalının ödemekte bulunduğu işkazası priminden veya hastalık priminden yapmak zorundadır bu suretle sigortalının daha iyi bir güvenceye kavuşma arzusu tamamen ortadan kalkmaktadır bunun anlamı ise sosyal güvenliği devletin sağlaması değil fakat sigortalıların birbirlerine ancak hiç istemeyerek ve özellikle haksız olarak zorlanarak destek olmaları ve güvenliğini sağlamada destek olmalarıdır bu nedenlerle bu maddedeki ödemelerin davalı kurumca yapılması gerektiğine ilişkin hükümler anayasaya aykırı görülmektediresas sayısı karar sayısı ek madde maddesinin incelenmesine gelince bu bendin kurumun önce ödemesi ve daha sonra kamu kurumlarından istenmesi ve iki aylık faizsiz vade sonunda kamu kurumlarının faizi ödemeleri ve ödemede gecikmeleri halinde buna sadece temerrüt faizi uygulanabilmesi biçiminde anlaşılması halinde bu uygulama biçimi de anayasaya aykırı olmaktadır şöyleki kurumun primini başka nedenlerle aldığı bir meblağı kamu kurumları adına en az iki ay faizsiz ve ondan sonra faizli olarak geri alacak şekilde kullanması halinde bunun primlerin normal nemalandırılması ilkesine açıkça aykırı bulunduğu kamu kuruluşlarını faizsiz finansmanı niteliğinde bulunacağı bunun ise prim ödemekte bulunan sigortalıların açıkça zararına olduğu düşünülmektedir örneğin daha iyi tedavi imkanlarına kavuşabilmek için ödenen primlerin bir kamu kurumunun prefinansmanında kullanılması sosyal güvenlik ilkeleri ile bağdaşamaz ve buna sayılı yasa ile sigortalıların açık menfaatleri de uygun değildir bu durum ile bu madde anayasanın ve maddelerine de aykırıdır ayrıca son defa kamu kurumu sayılacak bir işyerinde çalışıp emekli olan sigortalıların yapılan ödemeler için bir geri ödeme öngörülmesi buna karşılık özel teşebbüsten emekli olanlar için böyle bir geri ödemenin düşünülmesini anayasanın maddesindeki bir zümreye imtiyaz tanımak niteliğinde bulunmakla anayasaya bu yönü ile de aykırıdır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı yasanın ek madde bentlerinin tc anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu görülmekle sayılı yasanın ek madde bentlerinin iptali için davanın ve konunun anayasa mahkemesine götürülmesine karar verilmiştir | 2,348 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal isteminin gerekçesi dava dilekçesinde söz konusu yasanın anayasaya aykırılığı iddiası i̇ki görüşe dayandırılmıştır bu görüşlerden birincisi savunma sanayiini kurma ve geliştirme görevinin devlete ait olduğu ve bu nedenle başkalarına devredilemeyeceği iddiasıdır dava dilekçesinde anayasanın maddesinin devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak hükmünü getirdiğine işaret edilmekte ve aynen devlet kendi varlık sebebi olan bu görevini başkalarına devredemez ya da başkaları ile paylaşamaz ne yazık ki bu yasa dışa veya herhangi bir güce bağımlı olmayan ve devlet eliyle kurulması ve geliştirilmesi gereken savunma sanayiini yerlisi ve yabancısı ile özel sektöre verecek kapıları açmaktadır bu yasa ile devletin gerçek ve tümüyle kurumsal görev ve fonksiyonunun özelleştirilmesi gerçekleştirilmektedir yerli veya yabancı özel sektörün girmemesi gereken yegane saha bu sahadır savunma sanayii ancak ve ancak planlı devletçilik anlayışı içinde devlet eliyle kurulur ve geliştirilir bunun başka yolu ve çaresi yoktur denilmektedir öte yandan aynı yasanın maddesi bendinin bir fonda birikecek devlet gelirlerinden yerli veya yabancı özel sektöre kredi aktarması mümkün kılacağı bunun da devlet eliyle özel sektörü kalkındırma politikasının savunma sanayii alanına da intikal ettirilmesi sonucunu doğuracağı öne sürülmektedir bu gerekçeye dayanan dilekçede söz konusu yasanın maddesinin bendi maddesinin ve bendi devletin temel işlevi olan görevinin yerli veya yabancı özel sektöre devretmesini ya da paylaşılmasını öngördüğünden anayasamızın maddesine ve diğer ilgili maddelerine aykırıdır denilmekte ve bu maddelerin tali istenmektedir i̇kinci görüş söz konusu yasanın başbakanlık ve fonun her türlü işlemi başbakanlık milli savunma bakanlığı ve maliye ve gümrük bakanlığınca iki yıl için seçilecek birer kişiden teşekkül eden bir kurul tarafından denetlenir hükmünü getiren maddesi ile ilgilidir bu konuda dava dilekçesinde aynen şöyle denilmektedir görülüyor ki bu asa ile başbakanlık denetim işini kendi emrinde bulunan memurlara bırakmaktadır bir bakıma başbakanlık kendi buyruğunda bulunan kişilere kendi denetimini yaptırmaktadır böyle bir denetimin anayasamızın öngördüğü denetimle bir ilişkisi yoktur bu iddiadan sonra dilekçede aynı yasanın bu kanunla yapılması öngörülen iş ve işlemlerde sayılı muhasebei umumiye kanunu sayılı devlet ihale kanunu ile sayılı sayıştay kanunu hükümleri uygulanmaz diyen maddesinin birinci fıkrasının devlet gelirlerinin toplanması ve harcanmasının sayıştay ve meclis denetiminden kısaca ulusal iradenin istenç denetiminden çıkarılması anlamına geldiği öne sürülmekte ve bu durumun hukukun temel ilkesine ve ülke çıkarlarına ters düştüğü iddia edilmektedir bu iddialara dayanarak söz konusu yasanın ve maddelerinin anayasanın sayıştay ile ilgili bütçenin hazırlanması ve uygulanması ile ilgili ve kamu iktisadi teşebbüslerinin denetimi ile ilgili maddelerine aykırı olduğu öne sürülerek iptali istenmiştir | 400 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ sıkıyönetim askeri mahkemesinin başvuru kararının gerekçe bölümü özetle şöyledir sayılı yasanın geçici maddelerinin incelenmesinde geçici maddede gösterilen suçlardan hükümlü bulunanların cezalarına ilişkin infaz sürelerinin geçici maddede öngörülen sürelerden mislilik gösterir biçimde farklılık taşıdığı sayılı yasanın belirtilen geçici ve maddelerindeki bu farklılık şartla salıvermeyi düzenleyen sayılı yasanın maddesinin gelişimi gözetildiğinde hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşip eylem suç ile ilişkisi kesilen ve hükümlü statüsüne giren kişilerin aynı genel koşullarda cezalarını çekmeleri şartla salıverme gereklerinin de aynı konumda bulunan tüm hükümlülere aynı esaslarla uygulanması gerektiği yolundaki hukukun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi suçun niteliği ile ilgili bulunmayıp tümüyle cezanın infazına ve kişinin topluma kazandırılmasına yönelik şartla salıverme kurumunun amacına da ters düşmektedir bu nedenlerle aynı konumda bulunan hükümlülerin işledikleri suçların niteliğine göre suçluların iki ayrı gruba ayrılarak infazda farklı uygulamalara gidilmesi anayasanın ve maddelerinde tanımlanan hukuk devleti ve eşitlik ilkesi ve maddesi ile bağdaşmadığı dolayısıyla bu ilkelere aykırılık oluşturduğu kanaat ve sonucuna ulaşılmış bu hususta askeri savcılığın yazılı görüşünde ileri sürülen gerekçeler ve sanıkların dilekçelerindeki sayılı yasanın geçici maddesi ile getirilen farklı uygulamanın anayasaya aykırı olduğu yolundaki savlar yerinde ve ciddi görülmüş ve mahkemelerince de bu kanıya varılmıştır | 190 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir temlak bankası aşnde görev yaptıktan sonra tarihinde emekliye ayrılan nüket kopdağ tarafından sayılı yasaya sayılı yasanın maddesi ile eklenen geçici madde uyarınca tarihinde ödenen kıdem tazminatının eksik ödendiğinden bahisle tl kıdem tazminatı ödenmesine karar verilmesi istemiyle tcziraat bankası aşne karşı açılan davada gün ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı yasanın maddesiyle sayılı yasaya eklenen geçici maddenin anayasaya aykırı olduğu ileri sürüldüğünden uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak olan bu hükmün gerek mahkememizce anayasaya aykırı görülmesi gerekse davacının ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varılması üzerine işin gereği düşünüldü sayılı yasanın maddesiyle sayılı türkiye cumhuriyeti ziraat bankası türkiye halk bankası anonim şirketi ve türkiye emlak bankası anonim şirketi hakkında kanuna eklenen geçici maddenin dördüncü fıkrasında temlak bankası aş mensupları emekli ve yardım sandığı vakfı üyesi personele emekli olduklarında bu sandığa tabi olarak çalıştıkları ve emekli ikramiyesi veya kıdem tazminatı veya iş sonu tazminatı alamadıkları yıllar için bankadaki emsali tcemekli sandığına tabi personele her bir hizmet yılı için ödenmesi gereken emekli ikramiyesi tutarı kadar kıdem tazminatı türkiye emlak bankası aş tarafından ödenir bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli olan söz konusu vakıf üyesi personel için de her hizmet yılı için kendi hizmet dönemlerinde geçerli olan emekli ikramiyesi tutarları dikkate alınarak kıdem tazminatı hesaplanmak üzere ve geçmişe yönelik herhangi bir gecikme zammı faiz veya feri diğer bir hak ödenmemek kaydıyla bu fıkra hükmü uygulanır kuralı düzenlenmiştir sayılı yasanın geçici maddesinin ikinci cümlesi ile maddenin yürürlük tarihinden önce emekliye ayrılan vakıf üyesi personel yönünden emekli oldukları tarihte geçerli olan emekli ikramiyesi tutarları dikkate alınarak kıdem tazminatı hesaplaması ve geçmişe yönelik herhangi bir gecikme zammı faiz veya feri diğer bir hakkın ödenmemesi koşuluyla kıdem tazminatı ödeneceği kuralı getirilmiş olup söz konusu düzenlemenin maddenin yürürlük tarihinden sonra emekliye ayrılanlar ile önceden emekli olanlar bakımından eşitlik ilkesine aykırı olması nedeniyle anayasaya aykırılık iddiası ciddi bulunmuştur açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanununun maddesi uyarınca mahkememizce bakılmakta olan dava sebebiyle uygulanacak olan sayılı yasanın geçici maddesinin dördüncü fıkrası cümlesinin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bulunması nedeniyle anayasaya aykırı olduğu kanaatine ulaşıldığından dava dilekçesi ve eklerinin onaylı örneği ile söz konusu ibarenin iptal istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına tarihinde karar verildi | 369 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir dosyanın incelenmesinden davacı in tarihli dava dilekçesiyle mahkememize başvurduğu ilk duruşmanın tarihinde yapıldığı ne davacı yasin sezerin ne de davalılardan herhangi birinin ne ilk duruşmaya ne de tarihine kadar yapılan duruşmanın hiçbirine katılmadıkları anlaşılmıştır mahkememizce kadastro yargılamalarının usulünü düzenleyen sayılı yasanın maddesinde düzenlenen tarafların hiçbiri gelmez ise dosya işlemden kaldırılmaz hükmü uygulanmış ve dosya kapsamından anlaşılabilecek tüm bilgi ve belgeler ilgili kurumlardan toplanmış masrafı resen suçüstü ödeneğinden karşılanarak davalılar davaya dahil edilmiş çeşitli ara sorunlar herhangi bir talep olmadan çözümlenmiş hatta dava dilekçesinde annesinin tek çocuğu olduğu bu nedenle taşınmazın adına kayıt edilmesi gerektiği yönündeki beyanı da araştırılmış bu beyanın araştırılması sırasında davacının anne adının başka bir isim olduğu ve tek mirasçı olmadığı gibi hususlar ortaya çıkmış yukarıda anılan hüküm uyarınca bu ve benzeri noktalarda ayrıntılı yazışma ve müzekkerelerle mahkememiz yaklaşık yıl dosyayı karara bağlamaya çalışmıştır bu süreçte ne davacı ne de davalılar sürecin kısaltılması yönünde hiçbir çaba sarfetmemişlerdir bir hukuk davası olmasına rağmen ve hatta belki de davacı davasından vazgeçmiş olmasına rağmen mahkememizce dosya hmkda öngörülen işlemden kaldırılma prosedürüne tabi tutulamamış ilgili kanun maddesi sebebiyle yargılama araç değil amaç haline gelmiştir hiç kuşkusuz bu durum davalıların aleyhine olmuş dava konusu taşınmazın kadastro tutanağına davalıdır şerhi düşülmüş ve davalıların taşınmazla ilgili tapu kaydı temini imkansız hale gelmiştir yukarıda kısaca özetlenen durum anayasamızın maddesinde gün kanun ile ek ibare olarak ifadesini bulan adil yargılanma ilkesine aykırılık oluşturmuş sadece mahkememizin bu dosyasında değil ülke genelindeki kadastro yargılamalarının uzamasının başlıca sebebi olmuştur öyleki duruşmaların bir an önce tamamlanması amacıyla getirilen madde belki de yasama tarihinde ender görülecek ölçüde amacının aksi sonuçlara sebep olmuş taraflarca takip edilmeme sebebiyle kadastro mahkemelerini kendi kendine dosyalarla uğraşan mahkemeler haline getirmiştir bu maddenin anayasaya aykırılığı sebebiyle kaldırılması halinde yasama organınca hiçbir düzenleme yapılmasa dahi kadastro kanununda ayrıca açıklık bulunmayan hallerde sayılı hmk hükümleri uygulanacağından ve tamamen aynı nitelikte olan ve asliye hukuk mahkemelerinde görülen tapu iptal ve tescil davaları gibi bir iki yıllık süreler içerisinde dosya karara bağlanacağından adil yargılanma yönünde pozitif katkı sağlanacağı kuşkusuzdur bu konuyla ilgili avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin aşağıda yazılı şekildeki kararına rastlamak mümkündür başvurucu yani mahkemelerimizdeki nitelendirilmesiyle davacı yargılamada sürati sağlamak için kendi üzerine düşeni yaptığını kanıtlamak zorundadır monet fransaya karşı tarihli kararıesas sayısı karar sayısı tüm bu sebeplerle sayılı yasanın maddesindeki tarafların hiçbiri gelmez ise dosya işlemden kaldırılmaz hükmünün anayasanın maddesinde belirtilen adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil ettiği düşünüldüğünden mahkememizce anayasa aykırılık iddiasında bulunulmasına karar verilmiştir | 405 |
esas no karar no mahkemenin gerekçesi özeti sayılı orman kanununun inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi kerestelik olmayan ağaçların kesilerek odun yapılması halinde hapis cezasının yanısıra odunun beher kentali için lira ağır para cezası verilmesi ilkesinden yürütmektedir fakat söz konusu dördüncü cümle bu ilkeden kısmen ayrılarak bu suretle verilecek para cezası liradan aşağı olamaz hükmünü koymakla kilogram ile kilogram arasında değişik miktarda odun yapmış olanları bir hizada tutmuştur ceza tayininden önce benimsenen esas belirli bir para cezasının hüküm altına alınması olduğuna göre iki ve hatta üç kental odun yapmış bir suçlu ile yalnız bir kaç kilo odun yapmış bir suçluya dördüncü cümle hükmüne uyarak aynı para cezasını vermek kanun önünde eşitliği bozan bir yola girmektir kanunun inci maddesinin ilk fıkrası kesilen ağaçların kerestelik olup olmamaları bakımından ikili bir ayırım yapmış ve ayrı ayrı hapis ve para cezası koymuştur fakat verilecek para cezasının liradan aşağı olamıyacağına dair olan hüküm yalnız kerestelik olmayan ağaçların kesilmesi suçuna ilişkin olduğundan kerestelik olan ağaçların kesilmesi halinde ağacın hacmi üzerinden hesaplanacak para cezası liradan aşağı olabildiği halde kerestelik olmayan ağacın kesilmesi halinde para cezası bu miktardan aşağı olamamaktadır bu durumda hapis cezasının aşağı hadleri bir olmakla beraber yukarı hadleri itibariyle daha ağır olan kerestelik ağaç kesilmesi yüzünden bazı hallerde daha az para cezası verilmesi de eşitsizliktir bu nedenlerle anılan hüküm anayasanın nci maddesine aykırıdır i̇tiraz konusu hükmü kapsayan sayılı kanunun inci maddesi üncü maddenin ve bentleriyle yasak edilen fiillerden kerestelik ağaçları kesenler aya kadar hapis ve kereste veya tomruğun beher metreküpü için liradan liraya kadar ağır para cezasiyle cezalandırılırlar ancak santimetre kutrundan aşağı olanlar için bu para cezası bir misli artırılarak hükmolunur üncü maddenin ve bentleriyle yasak edilen fiillerden kerestelik olmayan diğer ağaçları keserek odun veya kömür yapanlar bir aya kadar hapis ve odunun beher kentali için lira kömürün beher kentali için lira ağır para cezasiyle cezalandırılırlar bu suretle verilecek para cezası liradan aşağı olamaz üncü maddenin bendinde yazılı yetişmiş ve yetiştirilmiş fidanları kesmek sökmek ekim sahalarını bozmak ağaçları kesmek boğmak ağaçlardan yalamuk pedevra hartama çıkarmak fiilleri için verilecek cezalar beş misli artırılarak hükmolunur üncü maddenin ve bentleriyle yasak edilen ve yukarıdaki fıkralarda yazılı bulunmayan fiilleri işleyenler aya kadar hapis ve liradan liraya kadar ağır para cezasiyle cezalandırılırlar üncü maddenin bendinde yazılı fiilleri işleyenler liradan liraya kadar hafif para cezasiyle cezalandırılırlar bu kanunun üncü maddesinin ve bendine muhalif hareket edenler orman sahipleri ise yapılan zararın miktarına göre aya kadar hapis veya liradan liraya kadar ağır para cezasiyle cezalandırılırlaresas no karar no ancak kendi arazisi dahilinde tohum ekmek veya fidan dikmek suretiyle yetiştirilecek ormanların sahipleri yukarıdaki fıkra hükmüne tabi değildir üncü maddedeki suçları hayvan beslemek için işleyenler hakkında yukarıdaki cezalar bir misli artırılır anayasanın nci maddesi herkes dil ırk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiç bir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz | 464 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuruda itiraz konusu kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür | 17 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde konunun analizi ve i̇ptal gerekçeleri başlığı tında anayasa mahkemesine yapılan başvurulara verilen kararlara ve unların gerekçelerine bakılınca iktidarın tüm erkleri elinde toplama konumda inatçı ve kararlı bir tutum sergilediğinin görüldüğü hiçbir yetkiye uyanmadan yetkiliymiş gibi yorumlar yaparak khk çıkarma yetkisini kötüye kullandığı çerçeve yasalar oluşturup tüzük yönetmelik ve yönerge itkisinin sınırlarım aşarak yasama yetkisini yürütmeye taşıdığı gibi yargı ararlarını yok sayan düzenlemelere giderek yargı bağımsızlığını ve yargıç güvencesini zedelediği yargı alanında da etkili olmayı sağlamakta sakınca irmediği anlatılmış bunun yeni bir örneğini oluşturduğu belirtilen iyili kanun hükmünde kararname metnine olduğu gibi yer verilerek bu hk de dayanıldığı açıklanan ve sayılı yetki yasalarında sayılı yasaya ilişkin düzenleme konusunda herhangi bir yetki bulunmadığı ileri sürüldükten sonra dava konusu khk nin tüm maddelerinin yasayla düzenlenmesi gereken konulan içerdiği savına geçilip anayasaya aykırılık gerekçeleri aynen şöyle sıralanmıştır anayasanın nci maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın nci maddesi memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir demektedir yukarıda belirtildiği gibi sayılı kanun hükmünde kararname savcıların ve hâkimlerin görevleri kadro unvanları ve atanmalarına ilişkin düzenleme yapmaktadır böylece kanunla yapılması gereken düzenleme kanun hükmünde kararname ile yapılmıştır bu nedenle bu kanun hükmündeki kararname düzenlemesi anayasanın nci maddesine aykırıdır tümüyle iptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın nci maddesinin üncü fıkrası hâkim ve savcıların nitelikleri atanmaları hakları ve ödevleri aylık ve ödenekleri meslekte ilerlemeleri görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek için eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir demektedir görülüyor ki bu kanun hükmünde kararnamenin tüm hükümleri anayasanın nci maddesinin üncü fıkrasında belirlenen hususlarla ilişkilidir anayasanın nci maddesinin ncü fıkrası belirlediği konuların ancak kanunla düzenlenebileceğini öngörmektediresas sayısı karar sayısı bu nedenle bu kanun hükmünde kararname anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın nci maddesi yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez demektedir yukarıdaki bölümlerde de arz edildiği gibi bu kanun hükmünde kararnamenin düzenlediği konular yasa ile düzenlenmesi gereken konulardır böyle bir kanun hükmünde kararname düzenlemesi ile yasama yetkisi yürütme tarafından kullanılmıştır bu nedenle bu kanun hükmünde kararname anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın nci maddesi bakanlar kurulunun türkiye büyük millet meclisince verilecek bir yetkiye başka deyimle yetki yasasına dayanarak kanun hükmünde kararname çıkarabilme olanağı vermektedir oysa ki bu kanun hükmündeki kararnamenin nci maddesi sayılı hakim ve savcı adayları eğitim merkezi kuruluş ve görevleri hakkında kanunun ve nci maddelerinde değişiklik yapmaktadır sayılı yetki kanununun sayılı kanunla değişik kapsam başlıklı nci maddesi hangi kanunlarda kanun hükmünde kararname ile değişiklik yapılacağını tek tek göstermiştir burada sayılı yasadan söz edilmemiştir ayrıca sayılı yetki kanununun amaç ve ilkeler başlıklı ve üncü maddelerinde de adı geçen kanunda bir değişiklik yapılabileceği hususunda bir açıklık mevcut değildir bu duruma göre bu kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi herhangi bir yetki kanununa dayanmadan yapılmış bir düzenleme mahiyetindedir bu nedenle bu kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın başlangıç bölümüne ve anayasanın nci maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın başlangıç bölümünün nci paragrafında kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu denilmektedir yine anayasanın nci maddesi ise devletimizin sosyal bir hukuk devleti olduğunu vurgulamaktadıresas sayısı karar sayısı bu kanun hükmünde kararname ile yürütme organı yargı organına ilişkin düzenlemeler yapmaktadır bu durum yürütmenin yargıya üstünlüğü konusunu gündeme getirecek özelliktedir ayrıca hukuk devletinin ve hukukun üstünlüğünün gerçekleşmesi ancak kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanması ile mümkündür oysa ki yürütme bu kanun hükmündeki kararname ile yasama yetkisini kullandığı gibi yargı organına ilişkin bir düzenleme yapmakla yürütme yargı ve yasama konularında da bir çok yetkiyi kullanmıştır böyle bir durum hukuk devletinde olası değildir bu nedenle bu kanun hükmünde kararname düzenlemesi anayasanın başlangıç bölümü ve anayasanın nci maddesine aykırıdır tümüyle iptali gerekir kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinin diğer anayasa hükümlerine aykırılığı yukarıda belirtildiği gibi bu kanun hükmünde kararnamenin nci maddesinde şöyle denilmektedir sayılı hâkimler ve savcı adayları eğitim merkezi kuruluş ve görevlen hakkında kanunun uncu maddesinin bir ve ikinci fıkraları ile inci maddesinde yeralan yazılı sınav ibareleri sözlü sınav olarak değiştirilmiştir hakim ve savcı adayları eğitim merkezi sayılı yasanın nci maddesinde belirtildiği üzere adalet bakanlığına bağlı bir kuruluştur bu nedenle denilebilir ki bu kuruluş doğrudan doğruya siyasal iktidarın etkinliği ve egemenliği altındadır bu kuruluş adlî ve idarî yargı hâkim ve savcı adaylarının yetiştirilmelerini sağlamak amacıyla kurulmuştur tşin gerçeğinde kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatine göre karar verecek olan yargıcın yetiştirilmesinde siyasal iktidarın doğrudan doğruya yetkili ve egemen olması yargıç güvencesi ve yargı bağımsızlığı açısından sayılamayacak sakıncalar oluşturmaktadır durum böyle iken eğitim sonunda yapılacak sınavın sözlü olarak yapılması esasının getirilmesi daha da büyük sakıncalar getirebilecek bir mahiyet taşımaktadır yargıç güvencesi yargıcın kişiliğini iradesini iç dünyasını hiçbir etki altında bırakmamak ve tüm dış etkilerden masun tutmak zorunluluğunu getirmektedir yargıcın anayasaya kanuna hukuka uygun olarak vicdanî kanaatine göre karar vermesi bu masuniyeti gerçekleştirmekle mümkün olabilecektir esasen vicdanî kanaat deyimi yargıç güvencesinin sübjektif içeriğe sahip olduğunu yargıcın moral dünyasını kişiliğini iradesini iç dünyasını ilgilendirdiğini çok açık bir şekilde belirlemektediresas sayısı karar sayısı yargıçların azledilememeleri emekliye sevk edilememeleri aylık ve ödeneklerinden yoksun kılınamamaları yargıçların başka bir görev yapamamaları rızaları dışında görevlerinin ve görev yerlerinin değiştirilememesi görülmekte olan bir dava dolayısıyla yasama meclislerinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaması ve görüşme yapılamaması yargıcın vereceği kararlarda korkuya kuşkuya ve etkiye kapılmamasını sağlamaya daha doğrusu yukarıda arzedilen masuniyeti sağlamaya yönelik esaslardır kuşkusuz yargıç güvencesini zedeleme başka bir ifadeyle yargıcı etki altında tutma belli olaylarla sınırlı değildir bu nedenle yargıcın iç dünyasını iradesini iç alemini etkileyecek onun anayasaya kanuna hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre karar vermesini engelleyecek ya da zedeleyecek her etken yargıç güvencesini sarsacak onu tahrip edecek ve hatta ortadan kaldırabilecektir nedenle yargıç güvencesini gerçekleştirmek buna ilişkin olayların ve etkenlerin bir bölümünü değil bu etkenlerin tümünü dikkate almakla mümkündür hâkimlik ve savcılık mesleğini yürütecek formasyonun kazanılıp kazanılmadığı konusundaki objektif değerlendirme ancak yazılı sınavla mümkündür sözlü sınavlarda her zaman sübjektif etkenler rol oynayabilmektedir yazılı sınav bu açıdan yargıç veya savcı adayı için bir güvence de oluşturmaktadır yazılı sınavda yargıya başvurma ve sınav sonucuna ilişkin değerlendirmenin yargı süzgecinden geçmesi olanağı da mevcuttur sözlü sınavlarda siyasal iktidarın eğilimleri önemli etken olarak ortaya çıkabilmektedir sözlü sınavlarda güvenlik soruşturması ve fişlemelerle ilgili uygulama anlayış ve bu konudaki değer yargıları geniş çapta sonucu etkilemektedir sözlü sınavlarda yargıç ve savcı adayı deyim yerinde ise siyasal iktidarın süzgecinden geçeceklerdir kanuna hukuka ve vicdanî kanaate göre karar verme olanağı sağlayacak moral yapı bu şekilde daha atama esnasında zedelenmiş olacaktır i̇ktidarın savcı ve yargıçlık sınavlarında yazılı sınavı kaldırarak onun yerine sözlü sınavı koymasındaki amacı işin gereğine uygun bir iyi niyet ürünü olarak görmek olası değildir bütün bu gerekçelerle yazılı sınavı kaldıran ve onun yerine sözlü sınavı getiren nci madde anayasanın aşağıda gösterilen hükümlerine de aykırı bulunmaktadır anayasanın ncı maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın ncı maddesi hakim ve savcıların nitelikleri atanmaları haklan mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir demektediresas sayısı karar sayısı görülüyor ki bu hükümler yalnızca mesleğe atandıktan sonraki esasları belirlemekle kalmıyor hâkim ve savcıların nitelikleri atanmaları ve haklarını da içine alarak mesleğe atanmadan önceki koşullan da içeriyor bu nedenle yukarıda arz ettiğimiz nedenler dolayısıyle sözlü sınav yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkeleriyle bağdaşmamaktadır yukarıda belirtilen durumlar karşısında kanun hükmündeki kararnamenin nci maddesi anayasanın ncı maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın nci maddesinin nci fıkrası hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler demektedir hâkim ve savcı adayları sözlü sınava tabi tutulmakla daha başlangıçta siyasal iktidarın süzgecinden geçirilmekte ve siyasal iktidarın eğilimi doğrultusunda yönlendirilmek istenmektedir ya da siyasal iktidar eğiliminde olan onun politika ve felsefeleri doğrultusunda bulunan hakim ve savcı adaylarına mesleğe atanma bakımından şans yaratılmaktadır bütün bu olasılıklar yargıya olan güveni yargı bağımsızlığını ve yargıç güvencesini sarsacak dejenere edecek bir mahiyet taşımaktadır gerek yukarıda bölümünde belirtilen gerek bu bölümde sunulan nedenler karşısında kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın üncü maddesine aykırılık ve gerekçesi yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi diğer tüm temel hak ve özgürlüklerin de güvencesidir yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin zedelenmesi sınırlandırılması temel hak ve özgürlüklerle ilgili demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı sonuçlar doğurabilecek bir özellik taşımaktadır gerek bu nedenle gerek yukarıda belirtilen durumlar karşısında kanun hükmünde kararnamenin nci maddesine anayasanın üncü maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın nci maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın nci maddesinin nci fıkrası i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır demektedir kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi hâkim ve savcı adaylarının yazılı sınav yerine sözlü sınava tabi tutulacakları konusundaki hükmü hâkim ve savcı adaylarının sınav sonuçlarına yargı mercilerinde itiraz hakkını fiilen ortadan kaldırabilecek bir nitelik taşımaktadır bu sınavlara karşı yargı yolu kapanmaktadır bu nedenle bu kanun hükmünde kararnamenin nci maddesi anayasanın nci maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir | 1,508 |
esas sayısı karar sayısı i̇mar uygulamalarının askı panosunda ay süreyle asıldığı ve kesinleştiği davacının imar uygulamalarına itiraz etmediği nedeniyle hak düşürücü süre yönünden davanın reddi gerektiği yine talep edilen bedelin fahiş olduğu bildirilmiştir davanın açıldığı tarih tür bu tarih itibariyle mevcut yasal düzenlemelere göre imar uygulaması nedeni ile bedele dönüşen kısım için dava tarihindeki değerin baz alınması ve bu değer üzerinden hüküm kurulması gerekmektedir bu nedenle mahkememizce günlü keşif yapılmıştır keşif sonrasında sunulan bilirkişi raporları ile dava konusu edilen taşınmazda davacının bedele dönüşen taşınmazı yönünden iptal edilen sayılı yasa hükmüne göre uygulama tarihindeki arsa bedeline dava tarihine kadar yasal faiz işletilerek güncelleme yapıldığında tl değer saptanmıştır mahkememizce esas karar sayılı ve günlü karar ile sayılı yasa hükümlerine göre belirlenen değer üzerinden karar verilmiş mahkememiz kararı yargıtay hukuk dairesinin esas i̇ karar sayılı ve günlü bozma ilamı gün ve sayılı resmi gazetede yayınlanan anayasa mahkemesinin gün ve sayılı kararı ile sayılı yasanın maddesi ile sayılı kamulaştırma kanununun başlığı ile birlikte değiştirilen geçici maddesinin sayılı kanuna göre yapılan imar uygulamalarından ipotekle teminat altına alınanlarda dahil olmak üzere her illerinin borçlu idarelerce ödenmesine ilişkin usulü düzenleyen fıkrası anayasanın ve maddelerine aykırı görülerek iptal edilmiş olduğundan dava tarihindeki değerin tespit edilmesi gerektiği nedeniyle mahkememiz kararı bozulmuştur bozma uyarınca mahkememizce günlü keşif yapılmıştır keşif sonrası sunulan bilirkişi raporunda bedele dönüşen alanın birim fiyatı tlden dava tarihindeki değeri tl olarak belirlenmiştir sayılı yasada madde ile sayılı kanuna geçici madde eklenmiştir geçi̇ci̇ madde tarihli ve sayılı i̇mar ve gecekondu mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak bazı i̇şlemler ve sayılı i̇mar kanununun bir maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir tespit edilen bu bedel türkiye i̇statistik kurumu tarafından açıklanan yurt i̇çi üretici fiyat endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibarıyla güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödeniresas sayısı karar sayısı bu kanunun geçici ncı maddesinin üçüncü yedinci sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri bu madde kapsamındaki davalar ve icra takipleri için de uygulanır devam eden dava ve icra takipleri ise bu madde hükümlerine göre sonuçlandırılır şeklinde yeni bir yasal düzenleme yapılmıştır mahkememizce yeni yasal düzenleme nedeni ile yargıtay hukuk dairesinin esas emsal bozma ilamında belirtildiği şekilde benzer davalarda anılan yasa hükmüne göre ek rapor alınarak karar verilmesi gerektiği hususunda görüş bildirilmesi nedeni ile mahkememizce derdest bulunan davada bilirkişi kurulundan sayılı bilirkişi kanunun sayılı kanunun maddesinde madde ile yapılan değişiklik gözetilerek taşınmaz değerlendirme uzmanı eklenerek ek rapor alınmıştır bilirkişi kurulunun hazırladığı ek raporda yasal değişiklikler nedeni ile imar uygulamasının tapuya tescil tarihi olan tarihindeki değeri tl olarak belirlenmiş ve sayılı yasanın maddesi gereğince bu değer üzerinden yurt içi üretici fiyat endekslerine göre dava tarihine endekslendiğinde tl bedele dönüşen kısım için bedel tespiti yapılmıştır görüldüğü gibi davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut yasal düzenlemeler karşısında olan taşınmaz bedeli sayılı yasanın yeni hesaplama yöntemi ile tl ye düşmüştür gerçek ya da tüzel kişilerin mülkiyet hakkı anayasal güvence altında olup anayasanın maddesinde temel haklar ve ödevlere ilişkin ikinci bölümde düzenlenmiştir mülkiyet hakkında kısıtlama ancak kamu yaran amacı ile ve yasa ile mümkündür yine mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz türk medeni kanunu açısından bakıldığında maddede yapılan düzenleme ile bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde şey içinde dilediği gibi kullanma ve tasarruf yetkisine sahiptir bu maddenin doğal sonucu olarak kullanmama şeklinde de tasarruf mümkündür diğer taraftan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi i̇nsan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına i̇lişkin sözleşme ye ek protokol paris madde mülkiyetin korunması her gerçek ve tüzel kısının mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yaran sebebi ile ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uyumlu olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir yukarıdaki hükümler devletlerin mülkiyetin kamu yararına olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasalan uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi birleşmiş milletler i̇nsan hakları demeci kabul edildikten sonra bu demeçteki bazı ilkelerin avrupa konseyine üye devletlerin ülkesinde kanun gibi uygulanmak amacı ile hazırlanmıştır sözleşme avrupa konseyine üye devletler tarafından roma da tarihinde imza edilmiştiresas sayısı karar sayısı türkiye avrupa insan hakları sözleşmesinin tarih ve sayılı kanun ile onaylayarak turk hukuk düzeninde yürürlüğe konmuştur ek protokolün maddesinde mülkiyet hakkına müdahale için koşul on görülmekte olup bunlar müdahale kamu yaran amacına yönelik olmalıdır müdahalenin yasa ile öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olmalıdır mülkiyete yönelik müdahalede amaca ulaşmak için başvurulan yöntem ile amacı arasında orantılılık adil denge olmalıdır somut olay incelendiğinde davacının tapulu mülkiyet hakkı sahibi olarak korunmaya değer bir hakkının bulunduğu görülmektedir i̇lgili belediyenin i̇mar kanununa uygun olarak yaptığı imar uygulaması nedeni ile mülkiyet hakkı sahibinin taşınmazının bir kısmının bedele dönüştüğü anlaşılmaktadır söz konusu bedelin tespiti hususunun davacının mülkiyet hakkının karşılığını dava tarihi itibariyle alabilmesi gerekmektedir mülkle ilgili olarak mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu veya genel çıkarlar doğrultusunda meşru bir amaca hizmet ettiği anlaşılmakta ise de bu meşru amaca hizmet etmenin yeterli olmadığı aynı zamanda orantısal olması gerektiği ai̇hm sinin emsal kararında öngörüldüğü şekilde toplumun genel çıkarlarının gerekleri ile bireyin temel haklarının korunması gereği arada adil bir dengenin korunması gerekmekte olup somut olayda sayılı yasanın imar uygulamasının tescil tarihi itibariyle belirlenecek değerin yurt içi üretici fiyat endeksleri ile dava tarihine göre güncellenmesi yöntemi uygulandığında davacının dava tarihinde talep edebileceği rayiç değerle orantılı olmadığı ve buna göre adil bir dengenin korunamadığı anlaşılmaktadır kaldı ki türkiye i̇statistik kurumu tarafından açıklanan yurt içi üretici fiyat endeksi tablosu taşınmazın değerini saptama yönünden objektif ölçüt olarak yan unsurlar olmadığından alınabilecek bir niteliğe sahip değildir bu durum ise davacının anayasal bir hak olan mülkiyet hakkının ilgili idare karşısında adil bir denge korunmadığından ihlal edildiği anlamına gelmektedir söz konusu sayılı yasanın maddesi ile sayılı yasaya eklenen geçici maddesinin yapılara uygulanacak bazı işlemler ve sayılı i̇mar kanununun bir maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel arttırım davalarında taşınmazın değeri uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edildi tespit edilen bu bedel türkiye i̇statistik kurumu tarafından açıklanan yurt içi üretici fiyat endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibariyle güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir hükmü hesaplama yöntemi açısından söz konusu uygulamanın anayasaya türk medeni kanun hükümlerineesas sayısı karar sayısı avrupa i̇nsan haklan sözleşmesi i̇nsan haklan ve temel özgürlükleri sözleşmesi ve ek protokol hükümlerine göre iptali gerektiği düşünülmektedir anayasa mahkemesi tarafından gerekli incelemeler yapılarak ilgili yasanın ilgili hükümlerinin iptali konusunda karar oluşturulması saygı ile talep olunur | 1,091 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir medenî kanunun maddesi geniş yoruma tabi tutulduğunda kanunkoyucunun bu maddeyi getirmek amacının iffetsiz yaşayan bir ananın doğurduğu çocuğun nesebinin tayinindeki güçlük olduğu anlaşılmaktadır medenî kanunumuzun kabulünden bu davanın açıldığı tarihe kadar aradan yıl geçmiş tıp biliminde akıl almayacak gelişmeler olmuştur suni döllenmeler tüp bebekler yapılmakta insanların genleri üzerinde araştırmalar yapılmaktadır dna testleri ile bir çocuğun babası oranında tespit edilebilmektedir medenî kanunun ve müteakip maddeleri incelendiğinde bu maddelerin getirilmesinde asıl amacın evlilik dışı doğan çocukların korunması olduğu medeni kanunun maddesi uygulandığında ise evlilik içinde mi yoksa dışında mı dünyaya geldiğini bilmeyen belki de dünyaya gelmeyi hiç istemeyen başkalarının şehvet hissi aldatılması zor kullanımı nedeni ile dünyaya gelmeye zorlanan çocuklar açıkça cezalandırılmış olacaklardır tüm bu durumlar dikkate alındığında medenî kanunun maddesinin anayasanın ve maddeleri ile türkiyenin taraf olduğu kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması sözleşmesinin maddesine i̇nsan hakları evrensel bildirgesinin ve maddelerine çocuk hakları sözleşmesinin ve maddelerine aykırı olduğuna ilişkin davacı vekili itirazı çok ciddî görüldüğünden aşağıdaki hüküm tesisi uygun görülmüştür açıklanan nedenlerle medenî kanunun maddesinin anayasaya aykırı olduğuna ilişkin davacı vekili itirazı mahkememizce ciddî görüldüğünden aykırılık iddiası konusunda karar verilmek üzere kararın bir sureti ile dava dosyasındaki taraf vekillerinin iddia ve savunmalarına ilişkin dilekçeleri ve dosya içersindeki konuya ilişkin belgelerin onanlı birer örneklerinin sayılı anayasanın maddesi gereğince anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verildi | 222 |
esas sayısı karar sayısı a usuli değerlendirme derdest olan davamıza anayasaya aykırılığı iddia edilen sayılı yasanın maddesi uygulanacağından aykırılığın değerlendirilmesine usulen engel bulunmamaktadır zira somut norm denetimine başvurma yetkisinin ancak bir mahkeme tarafından yerine getirilebileceği şartının taşındığı anayasaya aykırılığı iddia edilen hükümlerin eldeki dosyaya uygulanacak olması şartının taşındığı aşağıda ayrıntılı olarak zikredilecek olan hükümlerin mahkememizce anayasaya aykırı görüldüğü ve ayrıca davacı vekilinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varıldığı neticeten anayasanın maddesi uyarınca anayasa mahkemesine başvurulmasına usulen bir engel bulunmadığı görülmüştür esasa i̇lişkin değerlendirme sayılı yasanın maddesi sayılı yasanın maddesinden farklı olarak her türlü borçlanma süresi hariç ibaresini getirmiştir bu ibarenin getirilmesiyle sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce ölen sigortalılar ile sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra ölen sigortalılar arasında ayrım meydana gelmiştir şöyle ki toplam sigortalılık süresi askerlik süresi ve diğer gerekli şartları aynı olan iki sigortalıdan sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce ölen sigortalının mirasçıları sigortalının askerlik süresini borçlanmak suretiyle aylık almaya hak kazanabilecek iken sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra ölen sigortalının mirasçıları bu haktan mahrum kalacaktır halbuki her iki sigortalının da toplam sigortalılık süreleri ve toplam askerlik süreleri aynı olmasına sayılı yasa döneminde sigortalılıklarının başlamış olmasına ve yine sayılı yasa döneminde askerlik yapmış olmalarına rağmen yani tüm şartları aynı iken salt ölüm tarihlerinin farklı olmasından ötürü farklı muameleye tabi tutulmaları en başta anayasanın eşitlik ilkesine ve sosyal güvenlik i̇lkesine aykırıdır bu açıklamalar doğrultusunda anayasaya aykırı olduğu düşünülen hükmün iptali için anayasanın maddesi gereğince başvuru yoluna gidilmiştir talep sonucu anayasaya aykırılık hususu ciddi görüldüğünden ve mahkememizde bu konuda kanaat hasıl olduğundan gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere mahkememizce sayılı yasanın maddesinde yer bulan her türlü borçlanma süreleri hariç ibaresinin anayasanın maddesinde yer alan eşitlik ilkesine ve maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkı hükmüne aykırı olduğu düşünüldüğünden sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi gereğince sayılı yasanın maddesinde yer bulan her türlü borçlanma süreleri hariç ibaresinin somut norm denetimine tabi tutulmasını arz ederim | 308 |
esas sayısı karar sayısı başvuran vekili müvekkili hakkında kızıltepe kaymakamlığının tarih esas karar sayılı kararı ile sayılı askerlik kanununun maddesine göre türk lirası idari para cezası kararı verildiğini oysa müvekkilinin bedelli askerlik uygulamasından yararlandığını ve sayılı kanunun maddesinde bu madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında saklı yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmaz başlatılmış olanlar sona erdirilir ve bu suçlara ilişkin kesinleşmiş idari para cezaları tahsil edilmez denildiğini bu nedenle söz konusu idari yaptırım kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek idari yaptırım kararının iptali hâkimliğimizden talep etmiştir hâkimliğimizce yargılama konusunun esası hakkında karar verilmeden önce yapılan incelemede sayılı askerlik kanunu i̇le sözleşmeli erbaş ve er kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı askerlik kanununa eklenen geçici maddesinin fıkrasının sayılı anayasasının maddelerine aykırı olduğuna kanaat getirilmiştir zira sayılı askerlik kanunu i̇le sözleşmeli erbaş ve er kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı askerlik kanununa eklenen geçici maddesinin fıkrasında bu madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında saklı yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmaz başlatılmış olanlar sona erdirilir ve bu suçlara ilişkin kesinleşmiş idari para cezaları tahsil edilmez denilmektedir oysa sayılı anayasasının maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmekte maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar denilmekte maddesinde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdıresas sayısı karar sayısı kanunlar anayasaya aykırı olamaz denilmekte maddesinde vatan hizmeti her türkün hakkı ve ödevidir bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir denilmektedir anayasanın maddesi gereği vatan hizmeti hakkı ve ödevi olan askerlik yükümlerinden bedelli olarak askerlik hizmeti yapmış sayılanlar ile hakikaten bir fiil askerlik hizmetini yapmış olanlar arasında hâkimliğimizde görülmekte olan yargılamadaki gibi idari para cezalarının uygulanması noktasında anayasanın maddesine aykırı olacak şekilde eşitsizlik yaratıldığı izahtan varestedir örneğin hâkimliğimizin değişik i̇ş sayılı dosyasında bedelli askerlik hizmetinden yararlanmayan ve fakat askerlik hizmetini fiilen yerine getiren hakkında kızıltepe kaymakamlığının tarih esas karar sayılı kararı ile askerlik kanununun maddesine göre türk lirası idari para cezasına hükmedilmiştir hâkimliğimizce itiraz başvurusu onunla benzer konumda olan nicelerinin itiraz başvurusu reddedilmiştir oysa anayasanın maddesi gereği ve gibi olanlarla eşit konumda olması gereken ve aynı kabahat fiili işlediği iddia olunan başvuran hakkında sayılı askerlik kanununa eklenen geçici maddesinin fıkrasının uygulanması söz konusudur böylece ve gibi olanlar kabahatli olarak askerlik işlemlerini zamanında yerine getirmedikleri için askerlik görevlerini yaptıkları halde bir de üstüne idari para cezası ödeyecekler ve fakat ve gibi olanlar ise bir fiil askerlik hizmeti yapmadıkları gibi sayılı askerlik kanununa eklenen geçici maddesinin fıkrasının sağlamış olduğu hukuka ve vicdana aykırı olanaktan faydalanarak kabahat eylemlerinin yaptırımından kurtulmuş olacaklardır yüksek mahkemenin söz konusu maddeyi iptal edip etmeyeceği bilinememekle beraber bu maddenin hâkimliğimizin vicdanında yüksek rahatsızlık oluşturduğu şüphesizdir anayasa mahkemesi tarih esas karar sayılı kararında kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için sözkonusudur bu ilke ile hukuksal eşitlik öngörülmektedir eşitlik ilkesinin amacı aynı hukuksal durumda bulunan kişilerin aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve yasalarla kişiler arasında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır ancak durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir özelliklere ayrılıklara dayandığı için haklı olan nedenler ayrı düzenlemeyi eşitlik ilkesine aykırı değil geçerli kılar aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme aykırılık oluşturur anayasanın amaçladığı eşitlik eylemli değil hukuksal eşitliktir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz durumlarındaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklara kamu yararı ya da başka haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz demiş ise de somut olayda hukuksal konumları aynı olan kişiler arasında eşitsizlik yaratıldığı ortadır bedelli askerlik ve fiilen askerlik görevini yerine getirenler arasında idari para cezasının uygulanması hususunda farklı muamele yapılmasını gerektirecek anlaşılabilir makul ve adil bir neden bulunmamaktadır hatta daha ağır konumda bulunan fiilen askerlik görevini yapanların idari para cezası ödemesi söz konusu iken daha hafif konumda bulunan bedelli askerlik yapanların idari para cezası ödememesi izah edilecek gibi değildir nitekim anayasa mahkemesi tarih esas karar sayılı kararında günlü sayılı devlet memurları kanununun maddesinin ortak hükümler bölümünün fıkrasının numaralıesas sayısı karar sayısı bendinin anayasanın ve maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir buna göre memuriyete girmeden önce mesleğini serbest olarak icra eden avukatlarla bir işverene iş akdi ile bağlı olarak görevini yerine getiren avukatlar arasında bir ayrım yapılmak suretiyle eski hizmetlerin memuriyet kazanılmış hak aylık derecesinde değerlendirilmeye alınmasını sadece serbest avukatlara tanıyan itiraz konusu kural ile adil ve makul olmayan bir ayrıcalık tanınmıştır zira serbest avukatlar ile mesleğini diğer şekilde yerine getiren avukatlar arasında mesleğe kabul staj baroya kaydolma hak ve ödevler ve disiplin hükümleri bakımından bir fark bulunmamaktadır açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural anayasanın maddesine aykırıdır i̇ptali gerekir demiştir bu nedenlerle sayılı anayasasının maddelerine aykırı olan sayılı askerlik kanunu i̇le sözleşmeli erbaş ve er kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı askerlik kanununa eklenen geçici maddesinin fıkrasının iptali için sayılı anayasasının maddesi gereğince anayasa mahkemesi̇ne başvurulmasina anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi için dosya içeriği ve belgelerin onaylı birer suretinin anayasa mahkemesinin tarih ve cgns sayılı yazısı dikkate alınarak uyap döküman yönetim sistemi üzerinden anayasa mahkemesi̇ne gönderi̇lmesi̇ne sayılı anayasasının maddesinin amir hükmü gereği dosyanın anayasa mahkemesine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde karar verilmesinin beklenmesine bu süre içinde karar verilmezse davanın yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına mahkememizce karar verilmekle anayasaya aykırılığın değerlendirilmesi yüksek mahkemenizden arz olunur | 1,002 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde açıklanan iptal isteminin gerekçesi aynen şöyledir dış ticaretin düzenlenmesi hakkında kanunun nci maddesiyle bakanlar kuruluna bu kanun kapsamına giren konularda düzenleme yapma yetkisi verilmektedir kanun kapsamına giren konular ise yine aynı kanunun inci maddesinde i̇thalat ihracat ve diğer ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlükler konulması kaldırılması bu yükümlülüklere ilişkin esasların tespit edilmesi ve oluşan fonların kullanılması şeklinde belirlenmiştir kanunun üncü maddesinde ek mali yükümlülüklerin nevi miktarı tahsili takibi iadesi bütçeye irat kaydedilmesi bir fonda toplaması ve bu fonun kullanılma esaslarının belirlenmesi yetkisi bakanlar kuruluna bırakılmakta ve üncü maddesinde de ek malî yükümlülükleri yerine getirmeden ithalat ihracat veya diğer dış ticaret işlemlerini gerçekleştirenlere para cezasının uygulanmasını öngörülmektedir bakanlar kuruluna özel düzenleme yetkisi veren bu kanun anayasaya uygun bir düzenleme değildir çünkü bu kanunla bakanlar kuruluna verilen yetkilerin esasları ve sınırları yeter açıklıkla belirtilmemiştir anayasa mahkemesi içtihatları ile bu konuda genel bir ölçü getirilmiştir yasama organı herhangi bir sahayı anayasaya uygun olması şartı ile düzenleyebilir bu düzenlemede bütün ihtimalleri gözönünde bulundurarak teferruata ait hükümleri de tespit etmek yetkisini haiz ise de zamanın gereklerine göre sık sık değişik tedbirler alınmasına veya alınan tedbirlerin kaldırılmasına ve yerine göre tekrar konulmasına lüzum görülen hallerde yasama organının yapısı bakımından ağır işlemesi ve günlük olayları izleyerek zamanında tedbir almasının güçlüğü karşısında esaslı hükümleri tespit ettikten sonra ihtisasa ve idare tekniğine taalluk eden hususların düzenlenmesi için hükümeti görevlendirmesi de yasama yetkisini kullanmaktan başka bir şey değildir anayasa mahkemesi gün ve ve gün ve bu gerekçeden de anlaşılacağı üzere yürütme organına verilecek düzenleme yetkisinin sınırlarının kanunda açıkça gösterilmesi gerekmektedir başka bir deyişle sadece yetki alanının belirtilmiş olması yetmez i̇dareye düzenleme yetkisi veren bir kanunun gerçekte çerçeve çizen bir kanun olması gerekir aksi takdirde yetki sınırları açıkça belirtilmemiş bir kanuna dayanılarak yapılacak idari işlemlerin muhtevasını denetlemek de mümkün olamaz dış ticaretin düzenlenmesi hakkında kanunun amaç ve kapsam başlığı taşıyan inci maddesi anayasanın nci maddesini aynen tekrarlamakta başkaca bir düzenleme getirmemektedir oysa anayasa mahkemesinin mükerrer içtihatlarında belirtildiği gibi anayasa hükmünün aynen tekrarı özellikle olayımızda yeterli bir düzenleme sayılamaz dâva ve inceleme konusu madde ile ilk bakışta anayasa kuralı kanuna aktarılmış gibi görünür ancak bu nitelikte bir kuralın olduğu gibi yasaya geçirilmesinin dahi anayasaesas sayısı karar sayısı koyucunun ereğine ve yönergesine uygun düşeceği ve bir yasal düzenleme işini göreceği düşünülemez milli güvenlik ve kamu düzeni uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişleyebilecek öznel yorumlara elverişli bu nedenle de keyfiliğe dek varabilir çeşitli ve aşamalı uygulamalara yol açacağı genel kavramlardır gecikmede sakınca bulunan haller de en az kavramlar kadar kesin ve keskin çizgilerle belli edilmesi sınırlanması zorunlu bulunan bir deyimdir anayasa mahkemesi gün ve bu gerekçeden de anlaşılacağı gibi bir düzenlemenin yasal düzenleme işlevini görebilmesi için anayasal hükmün aynen tekrarlanması yetmez düzenleyeceği alanın esaslı konularını ve temel yönlerini yeterince belli etmesi gerekir esasen anayasa nci maddesi ile yalnız yetki verilecek alan belirlenmiş ve ek mali yükümlülük getirme yetkisinin kanunla bakanlar kuruluna verilebileceği öngörülmüştür bu hükmün işlevsel bir değere kavuşturulması ancak bu alanın kanunda yeterince düzenlenmesine bağlıdır yukarıdaki açıklamaların ışığı altında sözkonusu kanunun bakanlar kuruluna verdiği yetkilere bakıldığında kanunun üncü maddesi ek malî yükümlülüklerin nevi ve miktarını belirleme yetkisini bakanlar kuruluna bırakmaktadır oysa kanunda bu yükümlülüklerin hiç değilse ne olduğu eğer birden çok malî yükümlülük düşünülüyorsa bunların adları ve içeriklerinin belirtilmesi gerekirdi kaldı ki vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek malî yükümlülükler kavramı hukukumuza ilk kez anayasası ile girmektedir esasa ilişkin böylesine önemli bir konunun yasa ile düzenlenmeyip hükümetin takdirine bırakılmış olması anayasanın nci maddesinin amacına ve yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin nci maddesine ters düşer madde bu yönü ile anayasanın ve nci maddelerine aykırıdır aynı maddede oluşturulacak fonun kullanılma esaslarının bakanlar kurulunca belirlenmesi öngörülmektedir bu da yürütme organına yetki devri niteliğindedir çünkü kamusal bir fonun nasıl kullanılacağı nasıl denetleneceği bu fondan kimlerin nasıl yararlanılacağının genel hatları ile belirlenmesi esasa ilişkin bir husustur anayasa mahkemesi i̇çtihatlarında belirtildiği gibi temel yönlerde yürütmenin düzenleyici kurallar koyması ise anayasaya uygun olmaz yasa koyucu belli konuda gerekli kuralları eksiksiz olarak koyacak eğer uygun veya zorunlu görürse onların uygulanması yolunda sınırları iyice gösterilmiş alanlar bırakacak idare ancak alanlar içindeki takdir yetkisine dayanarak yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyup yasaların uygulanmasını sağlayacaktır anayasa mahkemesi c aynı maddede oluşturulması öngörülen fonun niteliği amacı ve kaynağı da belirtilmemiştir bu şekliyle fon hükümete bütçe dışı harcama yapmak imkanını vermektedir anayasanın nci maddesinde bakanlar kuruluna kanunla verilebileceği belirtilen yetki ek mâlî yükümlülükleri koyma ve kaldırma yetkisidir bu yükümlülüklerin parasal ifadesi olan gelirlerin kullanılma biçimi ise anayasanın inci maddesine uygun olarak düzenlenebilir kanunun üncü maddesi bu şekliyle genel bütçe çerçevesinde yürütülen bir kamu hizmeti için bütçe dışında fon ihdasını öngörmekte ve böylece anayasanın devlet harcamalarının yıllık bütçe esasına göre yapılması ilkesini getiren inci maddesi ile harcamaları bütçe ödenekleri ile sınırlayan üncü maddesine aykırı bulunmaktadır i̇hdası öngörülen fonun amacınınesas sayısı karar sayısı belirtilmemiş olması da anayasal bir eksikliktir çünkü kamu gelirlerinin belli bir amaca tahsisi ancak kanunun açık bir hükmü ile olur kanunda bu konuda bir açıklık bulunmamaktadır bu açıdan da anayasanın ve üncü maddelerine aykırılık vardır sonuç ve i̇stek açıklanan nedenlerle kanunun üncü maddesinin anayasanın ve nci maddelerine aykırı olduğu için iptal edilmesini dilerim | 845 |
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılık iddiasının gerekçesi özeti sayılı kanunun değiştirilmemiş veya sayılı kanunla değişik kimi maddelerinde kamulaştırma karşılığı olarak gerçek bedel başka deyimle değer paha esası öngörülmüştür oysa anayasanın değişik nci maddesinin i̇kinci fıkrası ödenecek karşılık taşınmaz malın tamamının kamulaştırılması halinde malın malikinin kanunda gösterilecek usul ve şekle uygun olarak bildireceği vergi değerini kısmen kamulaştırmalarda da vergi değerinin kamulaştırılan kısma düşen miktarını aşamaz biçimindedir bu yepyeni bir düzenlemedir oysa sayılı kanunun uncu maddelerinde hep değer takdiri konusu işlenmiş üncü maddede değer pahadan söz edilmiştir şu duruma göre bu hükümler anayasanın değişik nci maddesine aykırıdır ncı madde nci madde ile ilgili bulunduğundan satın almaya ilişkin nci madde vergi değeri ile sınırlanmadığından aykırılık kapsamı içindedirler | 115 |
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykirilik i̇ddi̇asinin ve i̇ddi̇anin cîddl olduğu görüşünün gerekçeleri̇ özeti̇ davacı vekilinin anayasaya ykırılık iddiasının gerekçesi özeti anayasanın değişik nci maddesinde hiç kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı ncı maddenin ikinci fıkrasında sendikalar ve sendika birliklerinin tüzüklerinin yönetim ve işleyişlerinin demokratik esaslara aykırı olamayacağı üncü maddenin ikinci fıkrasında idari eylem ve işlem niteliğinde yargı kararı ve nci maddenin ikinci fıkrasında yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ye talimat verilemiyeceği ncı maddede de idari mahkemelerin yalnızca idari uyuşmazlıkları çözeceği belirlenmiştir belirli bir iş yerinin işkolları yönetmeliğinin hangi sıra ve bölümüne girdiğinin saptanmasına yönelen bir dava adli yargı alanında yer alır böyle bir davayı idari yargının görevi içine sokan sayılı kanunun sayılı kanunla değişik uncu maddesinin sayılı bendinin son fıkrası kuralı açıklanan nedenlerle anayasaya aykırıdır mahkemenin anayasaya aykırılık iddiasının ciddi olduğu yolunda vardığı kanarın gerekçesi özeti anayasanın değişik ıncı maddesine göre danıştayın yargısal görevi idari uyuşmazlıklara bakmakdır bu uyuşmazlıkların konusu idari kararlardır i̇dare kararlarının uygulanış biçiminden çıkan uyuşmazlıklar ise özel hukuk alanına giren ve yalnızca adli yargının denetimine bağlı bulunan işlerdendir böylece sayılı kanunun sayılı kanunla değişik uncu maddesinin sayılı bendinin üçüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı kanısına vardıran ciddi bir neden ortaya çıkmaktadır | 197 |
esas sayısı karar sayısı sayılı vergi usul kanununun maddesinin birinci fıkrasında değişik md değişik md elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekenler de dâhil olmak üzere verilmesi ve alınması icab eden fatura gider pusulası müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzlarının verilmemesi alınmaması düzenlenen bu belgelerde gerçek meblağdan farklı meblağlara yer verilmesi bu belgelerin elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekirken maliye bakanlığınca belirlenen zorunlu haller hariç olmak üzere kâğıt olarak düzenlenmesi ya da bu kanunun ve maddelerine göre hiç düzenlenmemiş sayılması halinde bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların her birine her bir belge için türk lirasından aşağı olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın veya meblağ farkının u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir bir takvim yılı içinde her bir belge nevine ilişkin olarak tespit olunan yukarıda yazılı özel usulsüzlükler için kesilecek cezanın toplamı türk lirasını geçemez düzenlemesine yer verilmiştir sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa iptali istenen kuralların anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini dava dilekçesi iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini dizi listesine bağlayarak anayasa mahkemesine gönderir hükmü yer almaktadır dava konusu olayda davacı şirketin sattığı malhizmet karşılığında faturanın hiç düzenlenmemesi gibi bir durumun söz konusu olmayıp yalnızca fatura olarak düzenlenmeme durumunun görüldüğü davacı şirket tarafından malhizmet satışı karşılığında kağıt ortamında da olsa faturaların düzenlenmiş olduğu ancak sayılı vergi usul kanununun maddesine tarihinde getirilen değişiklik ile bu belgelerin elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekirken maliye bakanlığınca belirlenen zorunlu haller hariç olmak üzere kâğıt olarak düzenlenmesi eyleminin de özel usulsüzlük cezası kapsamına alınmak suretiyle dava konusu özel usulsüzlük cezanın kesildiği ve bu cezaya karşı açılan bu davada anılan kanun maddesi uyuşmazlıkta uygulanacak kanun olduğu anlaşılmıştır davacı adına kesilen cezanın malvarlığından eksilmeye yol açtığından bu cezanın mülk kavramında girdiği açık olduğundan kanun maddesinin ilgili kısmı anayasanın maddesi çerçevesinde değerlendirilmiştir anayasanın maddesinin birinci fıkrasında ise herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir denilmek suretiyle temel hak ve özgürlükler arasında yer alan mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği ve mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilerek bu hakkın mutlak olmadığı ve kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği kabul edilmiştir ancak mülkiyet hakkının sınırlandırılabilmesi için kamu yararının varlığı yeterli olmayıp temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimini belirleyen anayasanın maddesine de uyulması gerekmektedir anayasanın maddesi uyarınca mülkiyet hakkı anayasanın maddesinde belirtilen kamu yararı amacına bağlı olarak yalnızca kanunla ve demokratik bir toplumda gerekli olduğu ölçüde sınırlanabilir ayrıcaesas sayısı karar sayısı getirilen bu sınırlamalar hakkın özüne dokunamayacağı gibi anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz ölçülülük ilkesi elverişlilik gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir sayılı yasanın maddesinde düzenlenen özel usulsüzlük cezaları ile amaçlanan gider satış ve diğer hâsılatlarla ilgili belge düzeni ve kayıt nizamına ait olarak kanunda yer alan hükümlere gerektiği şekilde riayet edilmesini daha genel şekilde ifadeyle kayıtların muameleleri bütünüyle aksettirecek tarzda tutulmasını sağlamak suretiyle kayıt dışılığın kontrol edilmesidir ancak kayıt dışılığın tespiti açısından kağıt ortamında düzenlenmiş bir fatura bulunmasına karşılık fatura düzenlenmemesinden dolayı her bir faturanın tutarı üzerinden nispetinden hesap edilerek kesilen cezanın toplamda tekabül ettiği miktar ile kanunun koruduğu hukuki ve maddi menfaat birlikte değerlendirildiğinde davacı şirketin aşırı ve olağandışı bir külfet yüklenmesine yol açması nedeniyle kamunun yararı ile davacının mülkiyet hakkı arasında olması gereken makul dengenin davacı aleyhine bozulmuştur açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir yasanın anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurulması gerektiğini düzenleyen sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı vergi usul kanununun maddesinin birinci fıkrasının bu belgelerin elektronik belge olarak düzenlenmesi gerekirken maliye bakanlığınca belirlenen zorunlu haller hariç olmak üzere kâğıt olarak düzenlenmesi kısmının anayasanın maddesine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle anılan kısmın iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 718 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuruda itiraz konusu kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür | 17 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçeleri̇ i̇tiraz yoluna başvuran karşıyaka ağır ceza mahkemesinin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir vergi usul kanunun maddesinde sayılan fiilleri tarihinden önce işleyenler hakkında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz açılmış bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları infaz edilmez anılan kanunun maddesinin fıkrasının numaralı bendindeki defter kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yaprak koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler numaralı bendindeki belgeleri sahte olarak basanlar hakkında numaralı fıkra hükümleri uygulanmaz ve bahsi geçenler bu kanunun ve maddeleri hükümlerinden yararlanamaz i̇şlenen kaçakçılık suçlarından dolayı vergi ziyanı sebebiyet verildiği hallerde numaralı fıkra hükümlerinden yararlanabilmesi için salınan vergi ve kesilen cezalar ile gecikme faizi ve zamlarının bu kanunun yürürlüğünden önce ya da bu kanun hükümlerinden yararlanılmak suretiyle öngörülen süre ve tutarda tamamen ödenmiş olması ve bunlara karşı idari yargı yerlerinde dava açılmaması veya açılan davalardan vazgeçilmesi şarttır hükmünü koymuştur belirtilen madde ile şarta bağlı bir af düzenlemesi yapıldığı açıktır görüldüğü gibi sayılı vergi barışı yasasının maddesinin ve fıkralarında öngörülmüş olan şarta bağlı af uygulanmasına aynı maddenin fıkrası ile bazı suç oluşturan eylemleri gerçekleştiren kişiler yasa kapsamı dışında bırakılarak istisna konulmuştur sayılı yasanın maddesinin fıkra hükmünün anayasanın maddesinde yer alan eşitlik ilkesine uygun olduğunu kabul etmek olanaksızdır çünkü eldeki dava dosyasında sanık olarak yargılanmakta olan cemil kuğun suç işlediği ileri sürülen tarihte yürürlükte olan sayılı vergi usul kanunun maddesinin bendi yasanın maddesinin ve numaralı bentlerinde yazılı kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında üç yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası hükmolunur hükmünü koymuş bu madde de atıf yapılan ve kaçakçılık suçlarını tanımlayan aynı yasanın maddesinin bendi sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı vesikalar tanzim etmek veya bunları bilerek kullanmak bendi ise vesikaları tahrif etmek asıllarına uygun olmayan vesika ve suretler tanzim etmek veya tahrif edilmiş vesikalarla asıllarına uygun olmayarak tanzim edilmiş vesika ve suretleri bilerek kullanmak hükümleri ile suç oluşturan fiilleri tanımlamıştıresas sayısı karar sayısı suç tarihi sonrasında yürürlüğe giren ve lehe hükümler içermesi nedeniyle tcknun maddesi gereğince sanık hakkında da uygulanması gereken sayılı vergi usul kanunun sayılı kanunla değişik maddesinin fıkrasının numaralı bendinde ise defter kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar sahte belge gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir hükmü ile kaçakçılık oluşturan fiil tanımlanmış ve aynı maddede bu fiilin yaptırımı aydan yıla kadar ağır hapis olarak öngörülmüştür görüldüğü gibi yasa koyucu her iki düzenlemede vergi yasalarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz zorunluluğu bulunan belgeleri sahte olarak düzenleyenler ve bu belgeleri kullananların eylemlerini aynı ağırlıkta değerlendirmiş ve aynı ceza yaptırımına bağlamıştır bu hükümlerin anayasanızın maddesinde düzenlenen vergi ödeme yükümlülüğünün ihlalini yaptırıma bağladığı da açıktır yasakoyucu suç oluşturan fiilleri aynı ağırlıkta kabul ederek aynı ceza ile cezalandırmış ve aynı maddede düzenleniş olduğuna göre başka bir yasa ile bu fillerden bir bolümü için farklı bir hukuki düzenleme yapılmasının haklı bir nedene dayandığı makul ve adil olduğu söylenemez anayasamızın maddesi herkes dil ırk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiç bir kişiye aileye zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlem ve eylemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar hükmü ile eşitlik ilkesini düzenlemiştir kuşkusuz bu hüküm herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı şeklinde yorumlanamaz kimi vatandaşların haklı bir neden bulunması koşulu ile değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz ancak anayasa mahkemesinin bir çok kararında vurgulandığı gibi aynı hukuki durumda bulunanlardan bazıları için farklı kurallar konulmasını haklı gösterecek nedenlerin bulunması ve bunların anlaşılabilir amaçla ilgili makul ve adil olmaları gerekir ve bunun yanında yasa koyucunun aynı konuda yapmış olduğu takdirlerinde birbirleri ile çelişmemesi gerekir şarta bağlı bir af niteliğini taşıdığını belirtilen sayılı vergi barışı kanunun maddesinin fıkrasında yer alan istisna hükmü özellikle dosyasında yargılamaya konu olan sahte belge fatura düzenlese ve bu belgeleri bilerek kullanma yasada bilerek sözcüğüne yer verilmemiş ise de cürüm türünden olan bu suçtan kullanan açısından belgenin sahteliğini bilme olgusunun zorunluluk olduğu hiçbir açıklamaya gerek göstermeyecek kadar açıktır fiilleri ve bu fiillerin gerçekleştirenler açısından incelemek gerekirse belgelerin kısmen ya da tamamen sahte olarak düzenlenmesi ekonomik terimlerle ifade etmek gerekirse bu tür belgelerin talep edilmesine bağlı olarak gerçekleşen bir arz eylemidir vergi yükümlüleri tarafından bu tür sahte belge talep edilmediği sürece belgelerinesas sayısı karar sayısı sahte olarak düzenlenmesi düzenleme eylemini gerçekleştiren şahıs açısından kağıt ve mürekkep harcamaktan başka bir anlam ifade etmek uygulamada vergi yargısı sahte belge düzenleyen kişilerin belgelerde belirtilen tutarın yüzde ikisi oranında komisyon alarak belgeyi sattığını kabul etmekte ve bu oran matrah kabul edilerek ilgililere gelir vergisi açısından vergi cezası kesilmektedir ancak bu belgeyi sahte olduğunu bilerek alan ve kullanan vergi yükümlüleri ise belge tutarını katma değer vergisi kurumlar vergisi ve gelir vergisi gibi tüm vergi matrahlarından indirmekte ve daha çok vergi kaybına neden olmaktadırlar bu nedenle sahte belgeyi bilerek kabul eden ve kullanan kişileri şartlı af kapsamına alınmış olmasına rağmen arz talep dengesinin diğer tarafını oluşturan belgeyi düzenleyenlerin kapsam dışında bırakılmış olmalarının anayasanın maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı olduğu sahte belge düzenlemek ve kullanma fiillerini aynı ağırlıkta kabul eden yasa koyucunun yapmış olduğu taktir ile sayılı vergi barışı yasasının maddesinin düzenlenmesi sırasında koyduğu istisna hükümdeki taktirinde açıkça birbiri ile çeliştiği cumhuriyet savcısının sayılı vergi barışı kanunun maddesinin fıkrasının anayasa aykırı olduğu yolundaki iddiası mahkememizce ciddi görüldüğü gibi yukarıda belirtilen nedenlerle bu istisna hükmünün anayasanın maddesine aykırı olduğu ortak sonuç ve kanısına varılmış olmakla sayılı vergi barışı kanunun dosya sanığını ilgilendiren maddesinin fıkrasında yer alan belgeleri̇n asil veya suretleri̇ni̇ tamamen veya kismen sahte olarak düzenleyenler hakkında numaralı fıkra hükmünün uygulanmayacağına ilişkin istisna hükmün iptal edilmesi konusunda türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi gereğince anayasa mahkemesine başvurulmasına aynı maddenin fıkrası gereğince dosyanın onaylı bir örneğinin çıkartılarak gerekli incelemenin yapılabilmesi amacı ile anayasa mahkemesine gönderilmesine ve aynı fıkrada yer alan hüküm gereğince ay süre ile anayasa mahkemesinin başvuruyu sonuçlandırmasının beklenmesine belirtilen süre içerisinde anayasa mahkemesinin kararının açıklanmamış olması durumunda aynı fıkra gereğince yargılama sürdürülerek yasal düzenleme çerçevesinde dosyanın sonuçlandırılmasına anayasadan kaynaklanan zorunlu bekleme süresi gözönüne alınarak duruşmanın günü saat bırakılmasına oybirliği ile karar verildi i̇tiraz yoluna başvuran ankara ağır ceza mahkemesinin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir konu sanıklar hakkında uygulanması gereken sayılı vergi barışı kanunu maddesinin anayasanın maddelerine aykırı olduğu cihetle iptali başvurusudur sanıklar osman sarıoba salih korkmaz hakkında ankara cumhuriyet başsavcılığınca düzenlenen tarih ve esas iddianame numaralı iddianame ile sayılı vergi usul kanununa muhalefet ettiklerinden bahisle mahkememize kamu davası açılmıştır sanık hasan alaattin er hakkında ise ankara cumhuriyet başsavcılığının yine tarih ve esas iddianame numaralı iddianamesi ile dava açılmıştıresas sayısı karar sayısı daha sonra ankara ağır ceza mahkemesinin tarih ve esas karar sayılı bu dosyanın mahkememizin esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir yargılamanın devamı sırasında sayılı vergi barışı kanunu yürürlüğe girmiş olup aynı kanunun maddeleri gereğince vergi borçlarının ödenmesi halinde haklarında açılan ceza davalarının ortadan kaldırılması yönünde hüküm getirilmiştir ve aynı yasa bu hüküm gereğince ödemelerin taksite bağlanmasını ve son taksitin haziran tarihinde ödenmesini ön koşul olarak kabul etmiştir yapılan yargılama sırasında tarihli ara kararı ile sanıkların sayılı yasa gereği son taksitini ödemeleri için sürenin son günü olan haziran tarihine kadar beklenmesine karar verildikten sonra aynı ara kararın ikinci maddesi gereğince sayılı yasanın maddesinin anayasanın maddelerine aykırı olduğu cihetle itirazen anayasa mahkemesi başkanlığına başvurulmasına karar verilmiştir türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstünlüğü kuralları ile kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir aynı bağlamda bir hukuk devletinde yasa koyucu yasaların yalnız anayasaya değil evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür anayasanın maddesindeki eşitlik mutlak bir yasaktır ve birbiri ile aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir aynı durumda olanlar için farklı düzenleme eşitliğe aykırılık oluşturur anayasanın amaçladığı eşitlik özellikle hukuksal eşitlik olup eylemli eşitlik değildir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulur ve dolayısı ile anayasanın öngördüğü eşitlik sağlanır kişisel nitelikleri ve durumları aynı olanlar arasında yasal olarak konulan kurallarla değişken uygulamalar yapılamaz yine anayasanın maddesinde devletin vergiyi kimlerden alacağı nasıl alacağı hususu belirtilmiş olup burada da temel kural adaletli verginin adaletli bir şekilde tahsil edilmesi yönündedir yukarıdaki hususlar anayasa mahkemesinin bir çok kararına esas teşkil etmiş olup yerleşen içtihat şeklindedir öte yandan tarihinde kabul edilen sayılı vergi barışı kanunu ile vergi usul kanunundaki çeşitli düzenlemeler yapılmış olup yine aynı kanunun maddesi ile de vergi usul kanunu maddesinde sayılan fiillerin tarihinden önce işleyenler hakkında yapılacak işlemleri tek tek saymıştıresas sayısı karar sayısı sayılı yasanın üncü bölümünde hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılacak suçlar ve cezaları tek tek belirtilmiştir sayılı yasanın maddesi ile maddede sayılan fiilleri işleyenler hakkında idarenin bu kanun gereğince cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunamayacakları soruşturma aşamasında bulunanlar için takibat yapılmayacağı açılmış bulunan kamu davalarının ortadan kaldırılacağı kesinleşmiş mahkumiyetlerin infaz edilemeyeceği belirtilmiştir yine aynı yasanın itiraza konu olan maddesinde sayılı yasanın maddesinin fıkrasının numaralı bendindeki defter kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl ve suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler numaralı bendindeki belgeleri sahte olarak basanlar hakkında bu yasanın numaralı fıkra hükümlerinin uygulanmayacağını kabul etmiştir sayılı yasanın maddesi fıkradan oluşmaktadır fıkrasında vergi kanuna göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi masrafının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter belge veya diğer kayıt ortamlarına kayıt edenler ayrıca defter kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkındaki işlemleri belirtmektedir yine maddenin itirazımıza konu olan fıkrasında ise özellikle defter kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sayfalarını yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerinin tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkındaki işlem belirtilmiş olup ikinci bentde de belgeleri maliye bakanlığı ile anlaşması olmadığı halde basanlar ile sahte olarak basanlar veya bu belgeleri kullananlar hakkında ceza tayin edilmiştir bilindiği gibi genel olarak hukukta cezayı gerektiren fiillerde aranan temel öğe bu fiillerin kasıt unsuru taşıyıp taşımadığıdır kasıt unsuru fiili cürüm haline çevirir kastın söz konusu olmadığı hallerde kabahatten ve kusurdan söz edilebilir vergi hukukunda vergi cezasının uygulanması için temel öğe vergi kaybına uğratılmış olmasıdır bu kayıt hatadan ihmalden veya usulsüzlükten doğmuş olabilir keza nitelikli veya kasıtlı da olabilir sonuç olarak hepsi vergi ziyanına sebebiyet verdiği için vergi cezasını gerektirir yine vergi kanunlarındaki amaç mali sistemin belge düzeninin ve mali otoritenin zayıflatılmasının hatta çökertilmesini önlemek içindir muhasebe hileleri defter ve belgelerin gizlenmesi yok edilmesi denetim ve kontrolden kaçmak amaçlı davranışlar sahte veya içerik açısından yanıltıcı belge düzenlemek ve kullanmak gibi fiiller ortak özelliği sebebiyle kastın varlığını ortaya koyaresas sayısı karar sayısı i̇ptali istenen sayılı yasanın maddesinde belirtilen konuyu daha detaylı olarak incelediğimizde göreceğiz ki sadece maddenin fıkrasının numaralı bendinde kullananlar kapsam dışında bırakılmış olup bunlar hakkında vergi barışı kanununun uygulanacağı diğerleri hakkında bu kanunun uygulanmayacağı belirtilmiş olup yukarıda belirtilen hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırı bir durumun ortaya çıkmasına sebebiyet verilmiştir daha basit bir anlatımla bir belgeyi düzenleyen firması vergi kaçırmaktadır bunu kullanan firması da yine aynı miktarda vergiyi kaçırmaktadır bunlardan birisi yani kullanan sayılı yasa ile ödüllendirilmiş diğeri ise cezalandırılmıştır burada eşitlik yoktur bu eşitlik vergi salınması ve tahsili için gereken eşitliği de yok etmektedir yasa metninde numaralı bend olarak düzenlenen kısımda birbirini tamamlayan cümle içinden bu belgeleri kullananlar cümlesi hariç bırakılmış diğer ve nci bentdeki eylemler keza maddede de mahkemece de uygulaması bulunmadığı için itirazen anayasa mahkemesine müracaatımız mümkün olmadığı sahte olarak basanlar hakkında ayrı bir işlem yapılmaktadır bu hususu daha basit bir anlamda ifade etmek istersek tcknun maddesinde hırsızlık suçunu işlemek veya çalınmış malı başka yere kaldırmak için duvar kapı pencere demirparmaklık kasa ve sandık gibi şahısları veya malları muhafaza için sağlam maddeler ile yapılmış şeyleri yıkmak devirmek kırmak delmek veya mahfetmek veya suni vasıtalarla veya şahsi çeviklik sayesinde bertaraf edile bilen manialara kaldırarak veya aşarak hane vesair yerlere girmek sureti ile işlenirse şeklindeki hükmün içinden örneğin kırmak kelimesini ele alarak kırarak girenler hakkında özel bir yasa çıkarılması halinde yıkan deviren kişiler yönünden eşitlik tamamen ortadan kalkmış olur sayılı yasada da bu şekilde bir uygulama yapılarak kullananlar kelimesi cımbızla çekilir gibi çıkartılıp bu eylemde bulunanların bir nevi af olan sayılı yasadan yararlandırmak hukuk devleti hukukun üstünlüğü eşitlik ve vergi adaletine sığmaz bu sebeple iptali gerekmektedir sonuç yukarıda açıklandığı gibi sayılı vergi barışı kanununun maddesi türkiye cumhuriyeti anayasasının maddelerine aykırı bulunduğundan itirazın iptaline karar verilmesi saygıyla arz olunur | 2,114 |
esas sayısı karar sayısı i hâki̇mi̇n reddi̇ i̇ptal davasi ve yürürlüğün durdurulmasi i̇le i̇ti̇raz başvurularinin gerekçeleri̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir haki̇mi̇n reddi̇ talebi̇ anayasanın ncı maddesi hak arama hürriyeti başlığı altında adil yargılanma hakkını düzenlemiştir inci madde hükmüne göre ise hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler yargıçların anayasa yasa ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm vermesine ilişkin bu kuraldan tarafsızlık anlaşılmalıdır hakimler ve savcılar kanunu ile ve yargıçlara yönelik meslek ahlakı standartlarını oluşturmak amacıyla oluşturulmuş ve birleşmiş milletler i̇nsan hakları komisyonunun nisan tarihli oturumunda kabul edilen sayılı birleşmiş milletler bangolar yargı etiği i̇lkeleri de yargıcın tarafsızlığının önemine ilişkin hükümler içermektedir tarafsızlık yargıcın yargısal görevlerini önyargısız olarak yerine getirmesidir yargıç mahkemede de mahkeme dışında da yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyunun ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır kendisini yargılamadan zorunlu olarak el çektirecek olasılıkları en aza indirecek şekilde hareket etmelidir kamuoyunda wikileaks belgeleri olarak bilinen ve bir internet sitesinde httpwwwwikileakschoriginhtml yeralan ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre anayasa mahkemesi başkanı sayın haşim kılıçın cumhuriyet halk partisi hakkında amerika birleşik devletlerinin tarihteki büyükelçisine olumsuz değer yargılarında bulunduğu anlaşılmış bu konudaki gizli görüşmenin kamuoyuna yansıması ile sayın başkanın cumhuriyet halk partisinin tarafı olduğu bir davada tarafsız karar veremeyeceği izlenimi doğmuştur bir yargıcın önüne gelme olasılığı olan bir dava ya da konu hakkında yargılama aşamasının sonuçlarını veya sürecin açıkça âdilânelik niteliğini etkileyecek veya zayıflatacak hiçbir yorumda bulunmaması gerekmektedir yargıç her hangi gerçek veya tüzel kişinin ya da meselenin âdil yargılanmasını etkileyebilecek alenî olsun veya olmasın her hangi bir yorum da yapmamalıdır aksi halde yani tarafsız olarak karar veremeyeceği durumda veya makul olarak ortalama düşünme yeteneği olan bir kişide tarafsız olarak karar veremeyeceği izlenimi yaratması halinde yargılamanın her hangi bir aşamasına katılmaktan çekinmelidir bu da reddi talebi konusunda taraflara haklılık veren bir nedendir somut olayda ekte yeralan belgelere göre abd büyükelçisine cumhuriyet halk partisini şikayet eder mahiyetteki sözler ve değerlendirmelerin kamuoyu tarafından medya aracılığı ile öğrenildiği ve sayın haşim kılıçın cumhuriyet halk partisinin tarafı olduğu işbu davada bir yargıç tarafsızlığı ile karar veremeyeceğine ilişkin ciddi kuşkuların doğduğu izahtan varestediresas sayısı karar sayısı i̇nternet sitesinde yeralan bilgilere göre ankara kodlu yazıda c kapsamlı reformların önde gelen savunucularından anayasa mahkemesi hakimi haşim kılıç ağustos tarihinde bize özel olarak chpnin mevcut problemleri için kendini suçlaması gerektiğini aktarmıştır chp muhalefet etmek görüntüsünü vererek ya da çok çekişme yarattıktan sonra isteksizce her şeyi demokrasi yanlısı ortaya atılan tüm reformları kabul ederek kendisi için prensipsiz ve erişilemez bir imaj yaratmakta chp hükümet doğru şeyi yapsa bile sanki tek işinin ak hükümetinin yaptığı her şeye muhalefet etmek gibi davranmak olduğunu söylemiştir bu da seçmenleri kaçırıyor demiştir ifadeleri sayın başkan tarafından da yalanlanmamıştır bu nedenlerle anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki yasanın maddesinin anayasa mahkemesi başkan ve üyeleri tarafsız hareket edemeyecekleri kanısını haklı kılan hallerin dava açılmadan veya iş mahkemeye gelmeden önce mevcut olduğu iddiası ile reddolunabilirlerbiçimindeki hükmüne dayanarak mahkeme başkanı sayın haşim kılıç hakkında reddi hakim talebinde bulunuyoruz i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi talebi̇ i̇ptal talebinin gerekçesi tarihli ve sayılı milli eğitim bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki sayılı cetvel sayılı cetvel sayılı liste sayılı liste ve sayılı listenin anayasaya aykırılığı anayasanın başlangıcının dördüncü fıkrasında kuvvetler ayırımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu belirtildikten sonra nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesine yer verilmiş ncı maddesinde hiç kimse ve hiçbir organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı nci maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği inci maddesinde yürütme yetkisi ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirileceği kuralları getirilmiş nci maddesinde bakanlar kuruluna belli konularda khk çıkarma yetkisi verilmesi tbmmnin görevleri arasında sayılmış inci maddesinin ikinci fıkrasında ise yetki kanununun çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını göstereceği hükme bağlanmıştır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında da vurgulandığı üzere anayasanın nci nci ve inci maddelerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda yasama yetkisinin genel ve asli bir yetki olması tbmmye ait bulunması ve devredilememesi karşısında khk çıkarma yetkisinin kendine özgü ve ayrık bir yetki olduğu anlaşılabilmektedir dolayısıyla yetki yasalarının yasama yetkisinin devri anlamına gelecek ya da bu izlenimi doğuracak biçimde yaygınlaştırılıp genelleştirilmemesi gerekir khkler ancak ivedilik gerektiren belli konularda kısa süreli yetki yasaları temel alınarak etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeler için yürürlüğe konulmak durumundadıresas sayısı karar sayısı anayasanın inci maddesinin danışma meclisinde görüşülmesi sırasında khk çıkarabilmesi için hükümete yetki verilmesinin nedeni çok acele hallerde hükümetin elinde uygulanacak bir seri kural olmadığı için acele olarak çıkarılıp ve hemen olayın üstüne gidilmesi gereken hallerde çıkarılması için bu düzenleme getirilmiştir biçiminde açıklanırken anayasa komisyonu başkanınca da kanun hükmünde kararname yasama meclisinin acil bir durumda kanun yapmak için geçecek sürede çıkaracağı kanun ihtiyacı halledilmesi gereken meseleyi çözemeyeceğine zaman çok geç kalınacağı endişesinden kaynaklanan bir müessesedir ve bu müessese bunun için kurulmuştur denilerek aynı doğrultuda görüş bildirilmiştir yetki yasasında bakanlar kuruluna verilen yetkinin amaç kapsam ve ilkelerinin belirlenmesinden amaç bu yetki ile bakanlar kurulunun neleri gerçekleştirebileceğinin açıklığa kavuşturulmasıdır khknin amacı kapsamı ve ilkeleri de konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek yuvarlak ve genel anlatımlarla gösterilmemeli değişik biçimlerde yorumlamaya elverişli olmamalıdır verilen yetkinin konu amaç kapsam ve ilkeler yönünden belirgin duruma getirilmesi başka bir anlatımla somutlaştırılması yürürlüğe konulacak khklerin yetki yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının inci maddede belirlenen yasak alana girip girmediklerinin önemli ivedi ve zorunlu bir durum için düzenlenip düzenlenmediklerinin saptanabilmesi yönünden gereklidir anayasa mahkemesinin lardan bu yana verdiği kararlarda tbmmnin bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi vermesi için ivedilik zorunluluk ve önemlilik gibi üç koşulun birlikte bulunması gerekeceğine yönelik içtihat oluşturduğu gözlenmektedir günlü ve k yüksek mahkeme günlü ve k sayılı kararında ise khklar ancak ivedilik isteyen belli konularda kısa süreli yetki yasaları temel alınarak etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeler için yürürlüğe konur demiştir i̇vedilik koşulu ile etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeleri taşımayan hususlarda khk çıkarma yetkisi verilmesinin yasama yetkisinin devri anlamına geleceği açıktır nitekim yılından bu yana bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi veren adet yetki yasasının iptali için anayasa mahkemesine yapılan başvurular sonuncusu olan sayılı yetki yasası hariç diğerleri aşağıdaki gerekçelerle iptal edilmiştir bunlar sırasıyla şöyledir günlü sayılı kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yetkileri ile bunların personelinin mali ve sosyal haklarında düzenlemeler yapılmasına dair yetki kanununun iptali için sosyaldemokrat halkçı partinin açtığı iptal davası sonucunda sayılı yetki yasası aymnin günlü ve k sayılı kararı ile anayasanın inci ve üncü maddelerine aykırı bulunarak oyçokluğu ile iptal edilmiştir günlü sayılı memurlar ve diğer kamu görevlilerinin özlük haklarının yeniden düzenlenmesine bazı kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilatlanmalarına tarihli ve sayılı tarihli ve sayılı tarihli ve sayılı kanunlarda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanun hükmünde kararnameler çıkarılması amacı i̇le yetki verilmesine dair kanunun iptali için anavatan partisinin açtığı iptal davası sonucunda sayılı yetki yasası aymnin tarihli ve sayılı kararı ile verilen khk çıkarma yetkisi ivedi zorunlu ve önemli durumlara ilişkin olmadığı yasama yetkisinin devri niteliğinde olduğu öngörülen amaçesas sayısı karar sayısı konu ve kapsam somut ve belirgin nitelikte olmadığı gerekçeleriyle anayasanın nci nci ve inci maddelerine aykırı bulunarak oybi̇rli̇ği̇ ile i̇ptal edilmiştir iii günlü sayılı memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki bazı kanunlar ile teşkilat kanunlarında değişiklik yapılmasına dair yetki kanununun iptali için anavatan partisinin açtığı iptal davası sonucunda sayılı yetki yasası aymnin tarihli ve k sayılı kararı ile verilen yetkinin belirsiz olduğu yetki yasasında bulunması gereken öğeleri içermediği verilen yetkinin önemli ivedi ve zorunlu olup olmadığının tesbiti olanaksız olduğu yasama yetkisinin devri niteliğinde olduğu gerekçeleriyle anayasanın başlangıcı ile nci ve inci maddelerine aykırı bulunarak oybi̇rli̇ği̇ ile iptal edilmiştir iv günlü ve sayılı i̇l ve i̇lçe kurulmasına dair yetki kanununun iptali için tbmm üyeleri hasan korkmazcan bülent ecevi̇t ve milletvekilinin açtığı iptal davası sonucunda sayılı yetki yasası aymnin günlü ve k sayılı kararı ile erkler ayrılığı demokratik hukuk devleti yasama yetkisinin devredilemeyeceği ilkelerine aykırı olduğu nerelerin il nerelerin ilçe olacağı konusunda belirsizlik yarattığı kapsam ve ilkelerinin belirsiz olduğu gerekçesiyle anayasanın başlangıcı ile nci nci nci ve inci maddelerine aykırı bulunarak oybi̇rli̇ği̇ ile iptal edilmiştir günlü ve sayılı patent faydalı model marka coğrafî i̇şaretler endüstriyel tasarımlar yaş sebze ve meyve ticareti toptancı halleri ticaret ve sanayi odaları ticaret odaları sanayi odaları deniz ticaret odaları ticaret borsaları ve türkiye odalar ve borsalar birliği türkiye turistik otelciler ve turizm i̇şletmecileri birliğinin kuruluşu tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri i̇le gıda konularının düzenlenmesine ve türk ticaret kanunu i̇le türk ticaret kanununun meriyet ve tatbik şekli hakkında kanun i̇le sermaye piyasası kanunu ve gümrük kanununun bazı hükümlerinde değişiklik yapılmasına dair yetki kanununun iptali için anavatan partisinin açtığı iptal davası sonucunda sayılı yetki yasası aymnin tarihli ve k sayılı kararı ile yetki yasasında çıkarılacak khklerin konu amaç kapsam ve ilkelerinin belirgin ve somut biçimde gösterilmemesi yasama yetkisinin devrini doğurması gerekçeleriyle anayasanın nci nci nci ve inci maddelerine aykırı bulunarak oybi̇rli̇ği̇ ile iptal edilmiştir vi günlü ve sayılı kamu personeli ile emeklilerin mali sosyal ve diğer haklarında düzenlemeler yapılmasına dair yetki kanununun iptali için sayın cumhurbaşkanı süleyman demi̇relin açtığı iptal davası sonucunda sayılı yetki yasası aymnin günlü ve k sayılı kararı ile amaç kapsam ve ilkelerin belirsiz olduğu bakanlar kuruluna geniş kapsamlı khk çıkarma yetkisi verildiği yürütme organına tbmmne ait bulunan yasama yetkisini sınırsız biçimde kullanma olanağı ve yürütmeye yasama karşısında üstünlük tanındığı gerekçeleriyle anayasanın nci nci nci ve inci maddelerine aykırı bulunarak oybi̇rli̇ği̇ ile iptal edilmiştir vii günlü ve sayılı kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilât görev ve yetkilerine i̇lişkin konularla kamu personeli arasındaki ücret dengesizliklerinin giderilmesi ve kamu malî yönetiminde disiplinin sağlanması i̇çin yapılacak düzenlemeler hakkında yetki kanununun iptali için fazilet partisinin açtığı iptal davası sonucunda sayılı yetki yasası aymnin tarihli ve k sayılı kararı ile sınırlarının geniş ve belirsiz olması yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelmesi verilen yetkinin önemli ivedi ve zorunlu durumları içerip içermediğinin tespitine imkan vermemesiesas sayısı karar sayısı gerekçeleriyle anayasanın başlangıçının dördüncü paragrafı ile nci nci nci ve inci maddelerine aykırı bulunarak oyçokluğu ile iptal edilmiştir yüksek mahkemenin anılan tarih ve k sayılı kararında anayasanın nci maddesine göre ancak belli konularda khk çıkarma yetkisi verilmesi gerekirken dava konusu yasayla her konuyu kapsayacak biçimde genel bir yetki verilmiştir bakanlar kurulu ayrık tutulan iki kurum dışında tüm kamu kurum ve kuruluşlarını yeniden örgütleyebilecek bunların görev ve yetkilerini yeniden düzenleyebilecek memurlar ve diğer kamu görevlilerinin ücret aylık disiplin ve cezaları ile emeklileri hakkında kanun ve khklerde değişiklik yapabilecek devletin gelirleri ve harcamalarına ilişkin tüm mevzuatı kamu malî yönetimi kavramı içinde değerlendirerek yeni kurallar getirebilecektir sınırları geniş ve belirsiz konularda düzenleme yapmak üzere bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi verilmesi anayasanın nci maddesinde belirtilen belli konularda verilen yetki olarak değerlendirilemez öte yandan yasa anayasanın inci maddesinde belirtilen öğeleri de içermemektedir yasanın inci maddesinde çıkarılacak khklerin kapsam ve konusu içiçe girmiş kapsamının çok geniş ve sınırsız olması nedeniyle de verilen yetkinin inci maddede öngörülen yasak alana girip girmediğinin denetimi olanaksız hale gelmiştir konu ve kapsamdaki bu sınırsızlık ve belirsizlik tbmmne ait olan yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelir amaç konu ilke ve kapsamla ilgili sınırların belirli olması gerekirken bunlara uyulmadan khk çıkarma yetkisi verilmesi anayasanın nci maddesine aykırılık oluşturur yasanın nci maddesinde bakanlar kuruluna verilen yetkinin ivedi ve zorunlu hallerde kullanılması gerektiği belirtilmiştir yetkinin önemli ivedi ve zorunlu durumlarla sınırlandırılması dava konusu yetki yasasında olduğu gibi bunun takdirinin bakanlar kuruluna bırakılmasıyla değil amacın kapsamın ve konunun içeriği yönünden ivedi ve zorunlu olduğunun yasakoyucu tarafından saptanmasıyla olanaklıdır niteliği itibariyle uzun süreli ve çok yönlü çalışmayı gerektiren düzenlemeler ivedi ve zorunlu olarak nitelendirilemez dava konusu yasanın amaç ve kapsamındaki genişlik ve sınırsızlık verilen yetkinin önemli ivedi ve zorunlu durumları içerip içermediğinin tespitine imkan vermemektedir açıklanan nedenlerle yetki yasasının inci maddesiyle nci maddesinin birinci fıkrası anayasanın başlangıçının dördüncü paragrafı ile nci nci nci ve inci maddelerine aykırıdır i̇ptali gerekir denilmiştir dava konusu hukuki olayda ise türkiye büyük millet meclisinin tarihli ncü birleşiminde genel seçim tarihinin öne alınarak genel seçimin haziran tarihinde yapılmasına karar verilmiştir bundan gün sonra yetki yasasına ilişkin yasa tasarısı başbakanlıkça tarihinde türkiye büyük millet meclisi başkanlığına sunulmuştur başka bir anlatımla yetki yasa tasarısı genel seçime ay kala tbmmye sevk edilmiş siyasal iktidarın tbmmdeki sayısal çoğunluğuna dayalı olarak da tarihinde kabul edilmiştir tbmmde tarihinde kabul edilen yetki yasası gün tbmmde bekletildikten sonra cumhurbaşkanlığına tarihinde sunulabilmiştir sayılı yetki yasasının çıkarılmasındaki öncelikli anayasal sorun ivedilik ile ilgilidir i̇vedilik önemli ve zorunlu konunun khk yoluyla düzenlenmesinin olmazsa olmazesas sayısı karar sayısı koşuludur ve yasama dahil bütün süreçleri kapsamaktadır yasama organı çıkardığı yasanın ivediliğine inanıyorsa söz konusu yasanın ivedi olarak yürürlüğe girmesi için gereğini yerine getirmek durumundadır tbmm genel kurulunda tarihinde kabul edilen sayılı yasa gün tbmmde bekletilmiş ya da unutulmuş ancak tarihinde cumhurbaşkanlığına gönderilebilmiştir bu nasıl ivediliktir ki hiçbir yasanın başına gelmeyen durum ivediliği anayasal ilke olan yetki yasasının başına gelebilmiştir burada yetki yasasının çıkarılmasındaki ilkelerle birlikte kamu yararı ilkesinin de ihlal edildiği yadsınamaz bir gerçektir öte yandan genel seçim şekli bakımından anayasal iki yetkili organın yasama ve yürütme organlarının birbirlerine bağlı olarak yenilenmesi özü bakımından da anayasayı değiştirme yetkisi de bulunan kural koyucu organın ve buna bağlı olarak ülkenin hukuksal yapısının ve yönetim programının belirlendiği en önemli ve etkin demokratik müessesedir seçim kararı almak demokratik toplum düzeninin gereklerini yerine getirme yönünden egemenliğin sahibi iradeye başvurmaktır anayasanın nci maddesinde yer alan demokratik hukuk devleti ilkesi demokratik toplum düzeninin ve bir yaşam biçimi olan demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesinin adaletli bir hukuk düzeni ve hukuk güvenliği içinde gerçekleşmesini aynı zamanda da devlete duyulan güveni içerir ortada khklerle düzenlemelere gidilmesi yönünde önemli zorunlu ve ivedi durum yok ve yasama organının ve dolayısıyla yürütme organının yenilenmesine karar verilmiş iken hem mevcut bakanlar kurulunu hem de seçimden sonra kurulacak bakanlar kurulunu kapsayacak ve aynı zamanda da gelecek yasama organını ipotek altına alacak şekilde bakanlar kuruluna ay süreyle khk çıkarma yetkisi verilmesi anayasanın demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı gibi yasama yetkisinin devri anlamına da gelmektedir aylık sürenin uzunca bir bölümü henüz kurulu olmayan ve ne zaman kurularak göreve başlayacağı belli olmayan bir bakanlar kurulunu kapsamaktadır ki burada da hukuk devletinin belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleriyle birlikte khklere ilişkin önemli zorunlu ve ivedi durum ilkesinin ihlali söz konusudur sayılı yetki yasasının amaç ve kapsam başlıklı inci maddesinin numaralı fıkrasının bendinde kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek denildikten sonra numaralı alt bendinde mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına yeni bakanlıklar kurulmasına anılan bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine numaralı alt bendinde mevcut bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine numaralı alt bendinde mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev yetki teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine taşrada ve yurt dışında teşkilatlanma esaslarına bendinde ise kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere bunların atanma nakil görevlendirilme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektir gibi belirsiz ve sınırsız ifadelere yer verilerek yetki yasasının amacı ortaya konmak istenmiştiresas sayısı karar sayısı aynı maddenin numaralı fıkrasında ise yetki yasasının kapsamına ilişkin olarak bu kanuna göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler denilip bendinde kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesine ilişkin olarak ifadesinden sonra alt bent halinde yasa ve khk sayılmış ve numaralı alt bendinde diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin görev yetki merkez taşra ve yurt dışında teşkilatlanma esasları kadrolar bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde yapılacak değişiklik ve yeni düzenlemeleri kapsar denilerek adeta tüm kamu kurum ve kuruluşları kapsama alınmak istenmiş bendinde ise kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma nakil görevlendirilme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin olarak denildikten sonra alt bent halinde yasa ve khk sayılmış ve numaralı alt bendinde ise diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma nakil görevlendirme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin hükümlerinde ifadesiyle de neredeyse tüm kamu personeli hakkında bakanlar kuruluna her türlü düzenlemede bulunma yetkisi verilmesi hedeflenmiştir oysa yetki yasalarının anayasanın belirlediği ögeleri belli bir içeriğe kavuşturarak somutlaştırması ve verilen yetkiyi hiçbir tartışmaya yol açmayacak açıklıkta belirleyerek bakanlar kuruluna çerçeveyi çizmesi ve niteliği itibariyle uzun süreli ve çok yönlü çalışmayı gerektiren düzenlemeleri kapsamaması gerekmektedir çünkü yetki yasasında bakanlar kuruluna verilen yetkinin amaç kapsam ve ilkelerinin belirlenmesinden amaç bu yetki ile bakanlar kurulunun neleri gerçekleştirebileceğinin açıklığa kavuşturulmasıdır ancak sayılı yetki yasasının amacı kapsamı ve ilkeleri de konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek yuvarlak ve genel anlatımlarla gösterilerek her okuyanın değişik şekillerde yorumlamasına açık hale getirilmiştir verilen yetkinin konu amaç kapsam ve ilkeler yönünden belirgin duruma getirilmesi başka bir anlatımla somutlaştırılması yürürlüğe konulacak khklerin yetki yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının inci maddede belirlenen yasak alana girip girmediklerinin önemli ivedi ve zorunlu bir durum için düzenlenip düzenlenmediklerinin saptanabilmesi yönünden gereklidir herhangi bir yetki yasasının anayasaya aykırı olmaması için anayasadaki öge ve ölçütlere anayasa mahkemesi kararları ile getirilen yorumlara uygun olması gerekir anayasa mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesi kararlarda açıklanan gerekçelerin göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılar tüm bunlara ve anayasa mahkemesinin içtihat haline gelmiş yerleşik ikararlarına rağmen tarihli ve sayılı kamu hizmetlerinin düzenli etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine i̇lişkin konularda yetki kanununun iptali için cumhuriyet halk partisinin açtığı iptal davası sonucunda sayılı yetki yasası aymnin ekim perşembe günü yapılan oturumunda üyenin oyunun ye çıkması nedeniyle bu güne kadar istikrar kazanmış görüşünün aksine iptal isteminin reddi yönünde oy kullanan mahkemeesas sayısı karar sayısı başkanı sayın haşim kiliçın kullandığı oydan dolayı iptal istemi oy çokluğu ile reddedilmiştir gerekçeli karar yayınlanmadığı için yüksek mahkemenin içtihat haline gelmiş yerleşik kararlarından dönme gerekçelerini bilemiyoruz ancak söz konusu dönmenin anayasanın ncı ve nci maddelerinde tarihli ve sayılı yasanın ncı ve nci maddeleri ile yapılan değişiklikler ve anayasaya sayılı kanunun inci maddesiyle eklenen geçici inci maddesiyle yüksek mahkemenin üye yapısının siyasal iktidar tarafından değiştirilmiş olmasıyla uzaktan veya yakından herhangi bir ilgisinin olmamasını ümit ediyoruz bakanlar kurulu tarafından sayılı yetki yasasına dayanılarak sayılı khkye kadar sayılı devlet memurları kanununun üncü maddesinin fıkrası ile sayılı kanun uyarınca sözleşmeli personel pozisyonlarında çalıştırılanların memur kadrolarına atanması amacıyla devlet memurları kanununda değişiklik yapılmasına dair khk sayılı aile ve sosyal politikalar bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı avrupa birliği bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı bilim sanayi ve teknoloji bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı çevre orman ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı ekonomi bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı gençlik ve spor bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı gıda tarım ve hayvancılık bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı gümrük ve ticaret bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı doğu anadolu projesi bölge kalkınma i̇daresi ile konya ovası projesi bölge kalkınma i̇daresi başkanlıklarının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı sayılı kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı çevre ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khk sayılı orman ve su i̇şleri bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında khkesas sayısı karar sayısı sayılı vergi denetim kurulu başkanlığının kurulması amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı türk silahlı kuvvetleri personel kanununda değişiklik yapılmasına dair khk sayılı çevre ve şehircilik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı avrupa birliği bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı adalet bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı gıda tarım ve hayvancılık bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk sayılı milli eğitim bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname sayılı ekonomi bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair khk olmak üzere adet khk çıkarılmıştır yazılı ve görsel medyada yer alan haberlerden bakanlar kurulunun hızını alamadığı ve dolayısıyla bunlara yenilerini ekleyeceği anlaşılmaktadır nitekim sayılı yetki yasasının anayasa mahkemesinin ekim perşembe günü yapılan oturumunda iptal edilmemesi üzerine yeni bir khk furyası daha başlamış ve iki gün içinde khk daha yayımlanarak khk sayısı çıkmıştır öyle ki yukarıdaki khklerin içeriğine girmeden isimlerinden de anlaşılacağı üzere khklerden bazıları daha bir ay yürürlükte kalmadan değişikliğe uğramıştır bu durum göz önüne alındığında tbmmnin bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi verebilmesi için ivedilik zorunluluk ve önemlilik gibi üç anayasal koşulun birlikte bulunması şartının gerçekleşmesi şöyle dursun bakanlar kurulunun yönetmelikle kurallaştırmanın dahi asgari gerekleri olan araştırma inceleme ihtiyaçları tespit etme ve giderme yollarını belirleme gibi ciddi hiçbir hazırlığının olmadığını ortaya koymaktadır bu durum niteliği itibariyle uzun süreli ve çok yönlü çalışmayı gerektiren yasal düzenlemelerin khklere konu oluşturamayacağının en açık belirgin ve tartışmasız göstergesidir bakanlar kurulunun ülkemize yaşattığı kelimenin tam anlamıyla bir tür yap boz oyunudur yap boz oyunu olmadığını yüksek mahkemenin sayın üyeleri dahil hiç kimse ileri süremez ancak yap boz oyunları okul öncesi çocukların eğlenerek öğrenmelerini sağlamak için geliştirilen oyunlardır yap boz oyunları ile okul öncesi çocukların anlamsız parçaları zihinsel çaba göstererek anlamlı bütünlere dönüştürmeleri ve dolayısıyla zihinlerindeesas sayısı karar sayısı kurguladıkları bütüne ulaşabilmeleri için de her defasında yeniden deneyerek düşünme ve çözüm yolları üretme yetilerini geliştirmeleri amaçlanmaktadır bakanlar kurulu ise sayılı yasayla aldığı yetkiye dayanarak yap boz oyununu türkiyenin hukuk sistemi üzerinde oynamaktadır kamu hizmeti yürütmekle görevli kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat yapıları kamu hizmeti üretme usul ve esasları personel sistemi ve hizmet üretme süreçleri içine fil girmiş züccaciye dükkânına dönmüştür bakanlar kurulu uzun süreli ve çok yönlü çalışmayı gerektiren alanlarda hiçbir hazırlığa dayalı olmadan kural koymakta daha koyduğu kuralı uygulama ve sonuçlarını izleme ve değerlendirme aşamalarına geçmeden değiştirmekte durmamakta değiştirdiğini de değiştirmektedir hiçbir hukuksal öngörülebilirlik olmadığı için de değiştirdiği değişikliği değiştirdiğinin üzerinde yarın başka bir değişikliğe gitmeyeceği de belirsizliğini korumaktadır bakanlar kurulunun hukuksal öngörülebilirliği ortadan kaldırması ve hukuksal belirsizlik yaratarak hukuk devleti ilkesine aykırı uygulamalar içine girmesini sağlayan ise anayasanın nci maddesiyle türk milleti adına tbmmye verilen devredilemez nitelikteki yasama yetkisini kullanıyor olmaktan kaynaklanmaktadır parlamento fransızca parler i̇talyanca parlare yani konuşmak mastarlarından türetilmiş bir sözcüktür ve konuşulan yer anlamına gelmektedir demokrasilerde yasalar uzun süreli ve çok yönlü araştırma inceleme ve değerlendirmelere dayalı olarak ihtiyaçları ve çözüm yollarını tespitten sonra parlamentoların komisyon ve alt komisyonları ile genel kurulunda konuşularak tartışılarak ve ilgili kurum ve kuruluşlar ile etkilenen toplumsal kesimlerin ve bunların temsilcisi örgütlerin görüşleri alınıp üzerinde asgari mutabakat sağlanmaya çalışılarak yasalaşmaktadır demokratik devletin özü budur kaldı ki anayasa yasama yetkisini türk milleti adına tbmmye vermiş ve bu yetkiye anayasanın inci maddesindeki ayrık ve spesifik durum hariç devredilmezlik atfetmiştir anayasanın öngördüğü ivedilik zorunluluk ve önemlilik gibi üç koşulun birlikte bulunması şartının gerçekleşmediği alanlarda sayılı yasayla bakanlar kuruluna konu ve kapsamı sınırsızlık ve belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi ve bakanlar kurulunun da bu yetkiyi yap boz oyunu oynar gibi kullanması kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan parlamenter demokratik sisteme karşı girişilmiş örtülü bir yürütme organı darbesidir bu örtülü darbenin siyasal iktidarın yasama organındaki sayısal üstünlüğüne dayalı olarak yasama organının bilgisi ve ilgisi dahilinde yapılıyor olması yapılanın anayasanın özü ve sözüyle bağdaşmayan siyasal bir darbe olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz bunun en açık bariz ve doğrudan örneklerine yüce mahkemeye açılan iptal davalarında yer verilmişti sayılı khk de bunlardan birini oluşturmaktadır tarihli ve sayılı milli eğitim bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnameyle milli eğitime ilişkin anayasal kurallar ile sayılı kanundaki teşkilatlanma esasları ve sayılı milli eğitim temel kanunundaki eğitimin milliliğine ilişkin hiçbir düzenleme dikkate alınmadan türkiye cumhuriyetinin milli eğitim politikasını tespit etmek ve uygulamakla yükümlü bakanlığın teşkilatı görevleri yetkileri istihdam politikaları ve hizmet üretme süreçlerinde köklü değişiklikler yapılmıştır sayılı khk ile yürürlükten kaldırılan tarihli ve sayılı milli eğitim bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanunun sayılı yetki yasasının amaç veesas sayısı karar sayısı kapsam başlıklı inci maddesinin kapsama ilişkin numaralı fıkrasında alt bent halinde tek tek sayılan yasa ve yasa gücünde kararnameler içinde sayılmadığı çok açıktır sayılı yasanın sayılı yetki yasasının amaç ve kapsam başlıklı inci maddesinin kapsama ilişkin numaralı fıkrasının numaralı alt bendinde yer alan diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin görev yetki merkez taşra ve yurt dışında teşkilatlanma esasları kadrolar bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde ifadesinin kapsamı içinde olduğu da değerlendirilemez çünkü numaralı alt bent içinde değerlendirilebileceği ileri sürülür ise bu durum bir yandan numaralı alt bentten önce sayılan alt bendin boşu boşuna sayıldığı anlamına gelir ki böylesine bir yorum yasakoyucuyu boş işlerle uğraşan bir angarya merkezi haline indirgemek konumuna sokarken diğer yandan bu değerlendirme kamu kurum ve kuruluşlarına ilişkin sayılı türkiye büyük millet meclisi genel sekreterliği teşkilat kanunu tarihli ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanun vb dahil bütün teşkilat ve usul kanunlarının numaralı alt bendin kapsamı içinde olduğu gibi hukuka giriş derecesinde hukuk mantığından yoksun uçuk kaçık bir iddiadan öteye geçemez bu uçuk kaçık iddia da anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasındaki yetki kanununun çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin kapsamını göstereceği kuralı ile yasama yetkisinin türkiye büyük millet meclisine ait olduğu ve devredilemeyeceğine ilişkin nci maddesi karşısında a | 4,154 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe sayılı yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasının bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir bölümünün anayasaya aykırılığı sayılı yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasında bu yasaya dayanılarak kurulan sulama birliklerinin kamu tüzel kişiliğine sahip olduğu belirtildikten sonra sulama birliklerinin bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabi olacağı belirtilmiştir sulama birliklerinin görev yetki ve sorumluluklarıyla anayasanın üncü ve inci maddeleri birlikte değerlendirildiğinde bunları kamu yararı amacıyla kurulan ve kamu hizmeti yapan kuruluşlar oldukları açık olarak ortaya çıkmaktadır nitekim bu durumları gözetilerek kamu tüzel kişiliğine sahip olmaları öngörülmüştür kamu hizmeti kavramının geniş tanıma göre kamu hizmeti devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında genel ve ortak gereksinmeleri karşılamak kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir toplumsal yaşamın zorunlu gereksinmelerini karşılayan hizmetler nitelikleri gereği kamu hizmeti olarak görülmüştür düzenlilik ve süreklilik kamu hizmetinin önemli öğelerinden birini oluşturur çünkü bunun yokluğu toplum yaşamını altüst eder bir kamu hizmeti ülke düzeyinde tüm halkın gereksinmesine yanıt verebileceği gibi belli bir yörede belli bir topluluğun gereksinmesini de karşılayabilir başka bir anlatımla hizmetin ülkesel yöresel veya toplumun bir kesimi için söz konusu olması onun kamu hizmeti olma niteliğini etkilemez sayılı yasada belirtilen devletin hüküm ve tasarrufu altındaki su varlık ve kaynaklarından yararlanarak yapılan sulama işleriyle ilgili etkinlikler kamu hizmetidir çünkü bunlar toplumun ortak gereksinmelerini karşılamaya yönelik kamu yararı için yapılan düzenli ve sürekli etkinliklerdir hukuk sistemi anayasanın öngördüğü yapılanma da göz önünde bulundurularak kamu hukuku ve özel hukuk olmak üzere iki temel ayrıma tabi tutulmuştur anayasanın nci maddesinde hukuk devleti olmak cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılmış inci maddesinde anayasa hükümlerinin yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve öbür kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu vurgulanmış bu kuralların doğal gereği olarak da inci maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiştir kamu hukuku alanındaki eylem ve işlemler için idarî yargının özel hukuk alanındakiler için de adlî yargının görevli olduğunda duraksanamaz anayasa kuralları gereğince yasama organının idare hukuku alanına giren biresas sayısı karar sayısı idarî eylem ya da işlemi belirlemesine karşın yasada hüküm bulunmayan hallerde özel hukuku seçmesi aynı kamu tüzel kişisinin yaptığı eylem ve işlemler yönünden farklı durumların ve farklı hukuksal ilişkilerle farklı yargı yerlerinin ortaya çıkmasına neden olacaktır bir kamu hizmetinin hangi kamu kurum veya kuruluşunca yerine getirileceğine karar verme yetkisi yasa koyucuya aittir yasa koyucu anayasaya uygun olmak kaydıyla kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin koşulları da belirleyerek hukuksal düzenleme yapabilir ancak bu düzenlemelerde kamu ya da özel hangi hukuk kurallarının uygulanacağının da hukuksal istikrarı bozmayacak şekilde tercih kullanılmalıdır devlet organlarının düzenli çalışması yönetimde istikrarın sağlanmasıyla olanaklıdır yönetimde istikrar hukuksal istikrarla gerçekleşir hukuk devleti olmak yönetilenlere hukuk güvencesi sağlayan bir düzen kurmaktır böyle bir düzenin kurulması yasama ve yargı yetkileriyle yürütme alanına giren tüm işlemlerin hukuk kuralları içinde kalması ile gerçekleşebilir bu bağlamda hukuk devleti her dilediğini yapamayan kendini hukukla bağlı sayan ve tüm yetkilerinin sınırının hukuksal kurallarla belirlendiği devlettir ancak hukuksal kuralların da kamu özel hukuk alanında kendi içinde istikrarı sağlaması kaosa neden olmaması anayasaya uygun düzenlenmesi gerekir konusu kamu hizmetinin kurulması olan ve hizmeti yapanlara kamu gücüne dayanan yetkiler tanınan alanlarda hizmetin düzenli ve istikrarlı biçimde yürütülmesini sağlamak için yasadaki kamu hukuku kuralları uygulanırken yasada hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk kurallarının uygulanması hukuk devleti hukuksal istikrar ve hukuk güvenliği ilkeleriyle bağdaşmaz kuşkusuz bir yasanın kapsamına giren tüm konuları düzenlemesi beklenemez ancak düzenleme yapan yasanın düzenleme alanının özelliğine ve niteliğine göre kamu ya da özel hukuk alanında hangi kuralların uygulanacağını ya da alandaki genel hükümlerin uygulanacağını belirlemesi gerekir kamu hukuku alanını düzenleyen ve kamu hukuku kurallarıyla donatılan bir yasada hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesi hukuksal kargaşa oluşturur ki bu da hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturur öte yandan anayasanın üncü maddesindeki idarenin bütünlüğü ilkesi idarenin genel iş ve işlemlerinin kamu hukukunun temel yasalarıyla yürütülmesini kamu yönetim ve maliyesinde eşgüdümü ve disiplini gerektirir sayılı yasadan sulama birliklerinin merkezi mahalli anayasal niteliği belirlenememekle birlikte yaptıkları hizmetin kamu hizmeti olduğu ve dsi̇ ile bağlantıları kamu tüzelkişiliği nitelikleri göz önünde bulundurulduğunda bunların da idarenin bütünlüğü ilkesinden ayrılmaları olanaklı değildir belirsizlik ve kargaşa hukuk devletini olduğu gibi idarenin bütünlüğü ilkesini de zedeler açıklanan nedenlerle sayılı yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasının bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir bölümü anayasanın nci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı üncü maddede sulama birliğinin tüzel kişilik kazanması ve birliğe üyelik konuları düzenlenmiştir maddenin numaralı fıkrasına göre birlik tek yerleşim biriminden oluşan birlikler hariç olmak üzere görev alanı içinde bulunan her yerleşim biriminden üçüncü dereceye kadar hısım olmayan ve her yerleşim biriminden en az birer kişi ve toplamda beş kişiden az olmamak üzere su kullanıcılarının imzaladığı birlik ana statüsünün dsi̇nin de görüşü alınmak suretiyle bakanlıkça onaylanması sonucu tüzel kişilik kazanacaktıresas sayısı karar sayısı maddenin numaralı fıkrasında ise birliğin hizmetinin mahalli müşterek ihtiyaç niteliğinde olduğu birliğin sayılı yasanın üncü maddesinde yer alan çalışma konuları ve devir sözleşmesinde belirtilen esaslar çerçevesinde dsi̇nin sahip olduğu görev ve yetkilere sahip olduğu belirtilmiştir sayılı yasadan bir kamu tüzel kişisi olan sulama birliğinin anayasal güvence altında olan su varlık ve kaynaklarını kullanma ve kullandırma hizmetini yaptığı ve bu hizmetin niteliği gereği kamu hizmeti olduğu anlaşılmaktadır anayasanın üncü ncı ve nci maddelerinde türkiye cumhuriyetinin idari yapılanmasına ilişkin temel kurallar yer almıştır üncü maddede idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği öngörüldükten sonra idarenin kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı hükme bağlanmış kamu tüzelkişiliğinin ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulacağı belirtilmiştir i̇darenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ilkesiyle türkiye cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün de bir sonucu olarak idarenin yerine getirdiği çeşitli görevlerle bu görevleri yerine getiren kurumlar arasında birlik sağlanması ve idari yapı içinde yer alan kurumların bir bütünlük içerisinde çalışması öngörülmüştür bu kurumların idarenin bütünlüğü ilkesinin gereği olarak denetlenmeleri hiyerarşik denetim ve idari vesayet yoluyla gerçekleşebilmekte ve burada geçen idare kavramı da sadece merkezi idareyi ve onun taşradaki uzantılarını değil yerel yönetimleri ve kamu tüzel kişiliğine sahip çeşitli kamu kurumlarını ve bütün bu teşkilatın personelini de kapsamaktadır anayasanın merkezi idare başlıklı ncı maddesinde ise türkiyenin merkezi idare kuruluşu bakımından coğrafi durumuna ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere illerin de diğer kademeli bölümlere ayrılacağı illerin idaresinin yetki genişliği esasına dayanacağı kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatının kurulabileceği bu teşkilatın görev ve yetkilerinin kanunla düzenleneceği öngörülmüştür anayasanın mahalli idareler başlıklı nci maddesinde mahalli idarelerin il belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri olduğu kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiştir anayasanın öngördüğü idari yapı değerlendirildiğinde mahalli müşterek ihtiyaçlarla ülke bütününü kapsayan genel merkezi müşterek ihtiyaçların ve bunların gerektirdiği görev yetki kaynak ve sorumluluk paylaşımının özelliklerine göre merkezi yönetimlerle yerel yönetimler arasında yasayla paylaşılabileceği açıktır merkezi idarede yetki genişliği yerel idarede ise yerinden yönetim ilkesi esas alınacaktır yasayla yapılacak bu paylaşımda iki ana konu ortaya çıkmaktadır birincisi merkezi idarenin görev ve yetkilerinin yerele devredilemeyeceği ikincisi ise yasayla da olsa bu idarelerin birbirlerinin yerine geçemeyeceğidir anayasanın nci maddesinin birinci fıkrasındaki mahalli müşterek ihtiyaç ölçütü yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinin sınırını çizmektedir yasa koyucu yerel yönetimlerin görevlerine ilişkin bir düzenleme yaparken bu ölçütü gözetecektiresas sayısı karar sayısı mahalli müşterek ihtiyaç herhangi bir yerel yönetim biriminin sınırları içinde yaşayan kişi aile zümre ya da sınıfın özel çıkarlarını değil aynı yörede birlikte yaşamaktan doğan eylemli durumların yarattığı yoğunlaştırdığı ve sürekli güncelleştirdiği özünde etkinlik ölçek ve sağladığı yarar bakımından yerel sınırları aşmayan bölünebilir ve rekabet konusu olabilen yerel ve kamusal hizmet karakterinin ağır bastığı ortak beklentileri ifade etmektedir sayılı yasanın inci maddesinde ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımından söz edilmiştir anayasanın üncü ve inci maddelerinde su varlık kaynakları ile bunları çevreleyen kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altına alınmıştır su kaynak ve varlıklarının kullanımı yerel değil ulusal bir haktır bu nedenle mahalli müşterek nitelikte bir ihtiyaç olarak görülemez hal böyle iken bir merkezi idare kuruluşu olan ve yetki genişliği esasına göre çalışan dsi̇nin sahip olduğu görev ve yetkilerin mahalli müşterek ihtiyacı karşılamakla görevli sulama birlikleri tarafından yerine getirilmesi diğer anlatımla mahalli müşterek ihtiyacı karşılamakla görevli sulama birliğinin kendi görev ve yetki alanında dsi̇nin yerine geçmesi anayasa gereği mümkün olamaz sulama birliğinin kendi alanında merkezi idare kuruluşu olan dsi̇nin sahip olduğu görev ve yetkilere sahip olması anayasanın üncü ve nci maddeleriyle bağdaşmaz dava konusu kuralda sulama birliğinin dsi̇nin sahip olduğu görev ve yetkilere sahip olması öngörülerek mahalli müşterek ihtiyacı karşılayacak kuruluşa merkezî idarenin yerine geçerek ulusal su varlık ve kaynaklarını kullanım hizmetini yapma yetkisi vermektedir böylece sulama birliğinin görev alanına giren yerlerde dsi̇nin yasa ile kendisine verilen yetkilerini kullanması olanaksız duruma getirmektedir açıklanan nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrası anayasanın üncü ncı ve nci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının bendinde yer alan birlik üyesi seçmek sözcüklerinin anayasaya aykırılığı üncü maddenin numaralı fıkrasında birlik üyelerinin hakları sayılmıştır bu haklar birlik meclisi toplantılarını izlemek birliğe olan borçlarını su kullanım hizmet bedelini ve cezalarını ödemiş olmak şartıyla birlik üyesi seçmek ve meclis üyesi seçilmek birliğin sağladığı her türlü hizmetten faydalanmak birlik faaliyetleri ile ilgili bilgi istemek şeklinde belirtilmiştir sayılı yasanın tanımlar başlıklı üncü maddesinde birlik üyeliği tanımı bulunmamaktadır üncü maddenin numaralı fıkrasında birliğe üyelik kaydının birlik meclisinin teşekkülüne kadar kurucular kurulu tarafından yapılacağı numaralı fıkrasında da birlik görev alanında yer alan her su kullanıcısı gerçek ve tüzel kişinin birliğe üye olma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasında birliğin organları birlik meclisi yönetim kurulu denetim kurulu ve başkanlık olarak gösterilmiştir inci maddenin numaralı fıkrasında da birlik meclisinin birliğe üye suesas sayısı karar sayısı kullanıcıları tarafından seçilen üyelerden oluşacağı birlik meclisi üye sayısının ise birlik ana statüsünde belirtileceği öngörülmüştür bu maddeler bir arada değerlendirildiğinde birlik üyelerinin tamamının oluşturduğu bir organ bulunmadığı en geniş katılımlı organın birlik meclisi olduğu meclisin de birlik üyeleri tarafından seçileceği birlik üyeliğinin birlik görev alanında yer alan her su kullanıcısı gerçek ve tüzel kişinin birliğe üye olma hakkına sahip olmasına dayandığı ortaya çıkmaktadır birlik üyeliği yasayla verilmiş bir hak olduğuna göre üyelik için mevcut üyeler tarafından ayrıca seçim yapılması bu seçim için herhangi bir ölçüt ve nitelik belirtilmemesi seçimin hangi usul ve esasla yapılacağının belirtilmemesi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır burada tam bir belirsizlik söz konusudur su kullanma hakkı olduğu halde mevcut birlik üyelerinin takdiri ile bu hakkın kullanılmaması söz konusu olabilecektir bu belirsiz durum yasanın amacıyla da bağdaşmamaktadır birlik üyelerini seçmek mevcut üyelerin görevi olamaz anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan belirlilik ilkesine göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey yasadan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar yasa kuralı ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir öngörülebilirlik şartı olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır belirlilik kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar açıklanan nedenlerle sayılı yasanın üncü maddesinin numaralı fıkrasının bendinde yer alan birlik üyesi seçmek sözcükleri anayasanın nci maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının i̇lk dört tümcesinin anayasaya aykırılığı ncı maddede birlik meclisi üyeliğinin şartları seçilme esasları görev ve yetkileri düzenlenmiştir maddenin numaralı fıkrasında birlik meclisi üyeliği seçimlerinde kullanılacak oy sayısı belirleme yöntemi gösterilmiştir buna göre oy sayısı birlik görev alanı içindeki işletmeye açılmış toplam sulama alanının aynı alan içindeki ortalama parsel büyüklüğüne bölünmesiyle tespit edilecektir böylece her birlik üyesi sulama alanındaki arazisinin ortalama parsel büyüklüğüne bölünmesiyle bulunacak sayıda oy hakkına sahip olacak ancak oy hakkı beşi geçemeyecektir hesaplama sonucu bulunacak küsuratlı değer yarıma eşit ve büyükse bir yukarısına tamamlanacaktıresas sayısı karar sayısı görüldüğü gibi fıkranın ilk dört tümcesi birbirine bağlı olarak birlik üyelerinin birlik meclisi üyeliği seçiminde kullanacakları oy sayısını belirleme yöntemini göstermektedir dava konusu tümcelerde her birlik üyesine doğal bir oy hakkı tanınmamış işletmeye açılmış toplam sulama alanı içinde sulama arazisinin büyüklüğüne göre beşi geçmeyecek oy hakkı tanınmıştır sulama arazisi büyük olan su kullanıcılarının sulama arazisi küçük olanlara göre oy sayısı artırılmış büyüklerin oy hakkı genişletilirken küçüklerin oy hakkı daraltılmıştır öyle ki hesaplamadaki küsuratlı değerler bile büyüklerin lehine çalıştırılmıştır bir başka önemli sorun da ortalama parsel büyüklüğüne bölme işleminden sonra daha küçük parsel sahibi kullanıcıların oy kullanamayacak olmasıdır öncelikle belirtmek gerekir ki ülkenin su varlık ve kaynakları kamu yararına herkesindir bu nedenle de bölgesel kullanımlarda dahi su varlık ve kaynaklarının sürdürülebilirliği esas alınmalıdır kaldı ki yer altı ve yer üstü sularının ekolojik bütünlük içinde dağılımının göz önünde bulundurulması zorunludur yer altı da olsa yer üstü de olsa su geçtiği ya da bulunduğu bölgenin suyu olarak kabul edilemez tek başına bu gerçek bile suyun kullanımındaki hassasiyet için yeterlidir bir başka gerçek ise büyük arazilerin gereksinim duyacağı su miktarı küçük arazilere göre fazla olsa da su kullanımındaki maksimum fayda toprağını sulamak durumunda olan için aynıdır diğer deyişle su kullanımındaki maksimum faydada toprak büyüklüğü nedeniyle su kullanıcılarının durumu değişmez arazi küçük de olsa büyük de olsa sudan yararlanma amacı tüm su kullanıcıları için eşittir burada anayasanın uncu maddesindeki durum farklılığı değerlendirilmesi yapılamaz seçimin demokrasinin vazgeçilmez unsuru olmasının temel nedeni eşit oy hakkıdır aksi halde her seçimde seçime göre farklı özellikler nitelikler ayrımlar ya da büyüklükler ortaya çıkar ki bu durumda ne seçimden ne de demokrasiden söz edilebilir bir yaşam tarzı olan demokrasi kendine özgü yönetim sanatı olan seçimin oluşmasında insanları ayrıma tabi tutmaz demokratik hukuk devleti ilkesi bu ayrıma izin vermez herhangi bir kuruluşun oluşmasında demokrasinin temel kuralı olan seçime yer verilmişse bu kuruluşun yönetim ve işleyişinin de demokratik kurallara aykırı olamayacağının kabulü gerekir anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir adaletli bir hukuk düzeninin kurulabilmesi seçimlerde seçime katılacakların adil bir biçimde temsil edilmesine bağlıdır adil temsilin sağlanmadığı bir seçimin demokratik olmasından ve hukuk devleti ilkesine uygunluğundan söz edilemez demokrasinin olmazsa olmaz kuralı seçimdir demokratik seçimin en önemli niteliği ise adil bir temsil ilkesine dayalı serbest eşit ve genel oy esasını içermesidir dava konusu tümceler ile sulama arazisi büyük olanların oy sayısını artırıp küçük olanların oy sayısının sınırlandırılması arazi büyüklüğüne göre oy sayısında farklılığa gidilmesi kimi kullanıcılara ise oy hakkı tanınmaması ve böylece sulama birliklerinin meclislerinin oluşumunda adil temsilin önlenmesi sulama birliklerinin iç işleyişinde demokrasiye ve eşitlik ilkesine aykırı düşen bir düzenlemediresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle sayılı yasanın ncı maddesinin numaralı fıkrasının ilk dört tümcesianayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı denetim ve birlik mallarının durumunun düzenlendiği numaralı fıkrada birlikler sayıştay tarafından doğrudan denetlenebilir hükmü getirilmiştir her ne kadar birlikler sayılı yasa kapsamında mahalli müşterek ihtiyaç niteliğinde bir kamu hizmeti yerine getirseler de anayasanın nci maddesi kapsamında mahalli idare birimi olmaktan çıkarılmışlar ancak merkezi idare ile organik bağlantıları da güçlendirilmiştir i̇darenin bütünlüğü ilkesi içinde kamu tüzelkişisi olan sulama birliklerinin gelirleri kamu geliri niteliğinde olup harcamaları da kamu gideri niteliğindedir birlikler bu yönden anayasanın ıncı maddesi kapsamındadır anayasanın günlü sayılı yasa ile değişik ıncı maddesine göre merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını türkiye büyük millet meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmak görevi sayıştaya aittir anayasanın ıncı maddesinin birinci fıkrasının birinci tümcesinin sonunda yer alan ve yasalarla sayıştaya verilebileceği belirtilen görevler konusundaki yetki anayasa ile sayıştaya verilen kimi görevlerin bu kurumdan alınarak başka kurumlar ya da kurullara verilmesi yetkisini içermeyeceği gibi bu yetkinin belirsiz ve öngörülemez şekilde kullanımını da içermez belirlilik ve öngörülebilirlik anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin en temel ilkeleridir oysa dava konusu fıkrada birliklerin sayıştay tarafından doğrudan denetlenebileceği sözcüklerine yer verilmiş denetlemenin yapılıp yapılmayacağı belirsiz ve öngörülemez şekilde açıkta bırakılmıştır açıklanan nedenlerle sayılı yasanın inci maddesinin numaralı fıkrası anayasanın nci ve ıncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın nci maddesinin numaralı fıkrasında yer alan bakan onayı sözcüklerinin anayasaya aykırılığı birlik tüzel kişiliğinin sona ermesi sayılı yasanın nci maddesinde düzenlenmiş olup numaralı fıkrada birliğin amacına ulaşamayacağının ya da birlik meclisinin yasanın ncı maddesinde belirtilen sayıda toplantı yapmadığının bakanlıkça tespit edilmesi durumunda birliğin bakan onayı ile feshedileceği belirtilmiştir anayasanın üncü maddesinde kamu tüzelkişiliğinin ancak yasayla veya yasanın açıkça verdiği yetkiye dayanarak kurulacağı belirtilmiştir sulama birliklerinin yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasında kamu tüzel kişiliğine sahip olduğu belirtilmiş üncü maddesinin numaralı fıkrasında da birlik tek yerleşim biriminden oluşan birlikler hariç olmak üzere görev alanı içinde bulunan heresas sayısı karar sayısı yerleşim biriminden üçüncü dereceye kadar hısım olmayan ve her yerleşim biriminden en az birer kişi ve toplamda beş kişiden az olmamak üzere su kullanıcılarının imzaladığı birlik ana statüsünün dsi̇nin de görüşü alınmak suretiyle bakanlıkça onaylanması sonucu tüzel kişilik kazanır denilmiştir üncü madenini numaralı fıkrasında birliğin hizmetinin mahalli müşterek ihtiyaç niteliğinde olduğu belirtilmekle birlikte yasadan sulama birliklerinin anayasanın nci maddesi kapsamından çıkarıldığı yerinden yönetim ilkesi yerine anayasanın ncı madde kapsamında yerinde yönetim ilkesine göre faaliyet gösteren bir kamu tüzel kişisi haline getirildiği dsi̇ ve dsi̇nin bağlı olduğu bakan ve bakanlıkla bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır bir yandan da kurucu üyelerden sonra organlarının seçimle geldiği kendine özgü bir yapılanma söz konusudur sayılı yasanın inci maddesinin numaralı fıkrasıyla tarihli ve sayılı kooperatifler kanununun nci maddesinin birinci fıkrasına ekleme yapılmış sulama birlikleri kanunu ile tarihli ve sayılı tarımsal üretici birlikleri kanununa göre kurulmuş birlik ve merkez birlikleri de türkiye milli kooperatifler birliğine üye olabilirler denilmiştir böylece kendine özgülük farklı bir şekilde kendisini göstermiştir bu genel değerlendirmelerle birlikte organları seçimle gelen ve üyelik esasına dayanan bir kamu tüzelkişiliğinin bakan onayı ile feshi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz açıklanan nedenlerle sayılı yasanın nci maddesinin numaralı fıkrasında yer alan bakan onayı sözcükleri anayasanın nci maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir sayılı yasanın geçici inci maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesi ile i̇kinci tümcesinin aksi takdirde bu birliklerin tüzelkişiliği kendiliğinden sona erer bölümünün anayasaya aykırılığı sayılı yasanın geçici inci maddesinde mevcut birliklerin durumu düzenlenmiştir buna göre sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihinde tarihli ve sayılı mahalli i̇dare birlikleri kanununa göre kurulmuş olan sulama birlikleri onsekiz ay içinde durumlarını bu kanuna uygun hale getirmek zorundadır aksi takdirde bu birliklerin tüzel kişiliği kendiliğinden sona erer ve bu birlikler valinin görevlendireceği vali yardımcısı başkanlığında defterdarlık tarım il müdürlüğü dsi̇ bölge müdürlüğü ve il mahalli idareler müdürlüğü yetkililerinden oluşan tasfiye komisyonu tarafından en geç iki ay içinde tasfiye edilir birliğin tüm hak alacak borç ve tarihli ve sayılı devlet memurları kanununa tabi olmayan personeli ile birliğe ait taşınır ve taşınmazlar bu kanuna istinaden kurulan yeni birliğe devrolunur tarihli ve sayılı mahalli i̇dare birlikleri kanununa göre kurulmuş olan sulama birlikleri anayasanın nci maddesinin kapsamında bu maddenin son fıkrasına göre kurulu mahalli idare birlikleridir bu birliklerin temel özellikleri anayasanın mahalli idareler maddesinde düzenlenmeleri ve bu kapsamda mahalli idarelerin özellik ve niteliklerini taşımalarıdır mahalli idareler il belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir yerinden yönetim ilkesine uygun olarak çalışırlaresas sayısı karar sayısı mevcut sulama birliklerini de içinde bulunduğu mahalli idare birlikleri bu anayasal özellikleri taşıyan mahalli idareler tarafından kurulan ve hizmet götüren birliklerdir sayılı yasanın sayılı yasayla değişik uncu maddesine göre kurulan mevcut sulama birlikleri maddede belirtilen seçim esasına dayalı olarak faaliyetini sürdürmekte birlik başkanı ise birliğin kuruluşuna göre ilk mahallî idareler genel seçimlerine kadar görev yapmak üzere seçilmektedir dolayısıyla mevcut sulama birliklerinin anayasanın nci maddesinden kaynaklanan özellik nedeniyle mahalli idareler seçimleriyle bağlantısı bulunmaktadır diğer deyişle mahalli idareler seçimleri birlik başkanı ve birlik üyesi mahalli idareler yönünden yenilenme dönemleridir mevcut sulama birlikleri anayasanın nci maddesi kapsamında sayılı yasa doğrultusunda faaliyet gösterirken sulama birliklerinin statüsü değiştirilerek anayasanın nci maddesinden koparılmış yeni bir yapıya geçilmesi mümkün olmakla birlikte mevcut sulama birliklerinin ilk mahalli idareler seçimlerinden önce durumlarının yeni yasaya uydurulmaları aksi halde tüzel kişiliklerinin sona ermesi anayasanın nci maddesiyle bağdaşmaz bu kapsamda aylık intibak süreci anayasaya uygun değildir öte yandan mevcut sulama birlikleri üyeleri ve organlarıyla sayılı yasa hükümlerine göre oluşarak faaliyetlerini sürdürmekte bu yasaya uygun olarak seçimlerin ne zaman yapılacağını bilmektedirler oysa sayılı yasa süresi dolmadan bu durumu ortadan kaldırmakta anayasal hakkı ihlal etmektedir anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devletinde hukuk güvenliğinin sağlanabilmesi için hukuki işlemlerin sonuçlarının öngörülebilir olması gerekir tüzelkişilik olarak mevcut sulama birlikleri ve bu birliklerin organlarını oluşturan kişiler sayılı yasayla öngöremedikleri bir durumla karşı karşıya gelmişlerdir açıklanan nedenlerle sayılı yasanın geçici inci maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesi ile ikinci tümcesinin aksi takdirde bu birliklerin tüzelkişiliği kendiliğinden sona erer bölümü anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ hukuk devletine aykırı olan temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadıresas sayısı karar sayısı sayılı yasanın yukarıda anayasaya aykırılığı ileri sürülen madde ve hükümlerinin uygulanması halinde mevcut sulama birliklerinin tasfiyesinden yeni sulama birliklerinin kurulmasına birliklerinin hukuksal durumlarına su varlık ve kaynaklarının hukuk dışı kullanılmasına kadar anayasaya aykırılığı ileri sürülen alanlarda sonradan öngörülemeyecek ve giderilemeyecek büyük kayıplara sebebiyet verilebilecek böylece su varlık ve kaynaklarının kullanımında telafisi imkansız zararlar doğacaktır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan söz konusu madde ve hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı sulama birlikleri kanununun inci maddesinin numaralı fıkrasının bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir bölümünün üncü maddesinin numaralı fıkrasının üncü maddesinin numaralı fıkrasının bendinde yer alan birlik üyesi seçmek sözcüklerinin ncı maddesinin numaralı fıkrasının ilk dört tümcesinin inci maddesinin numaralı fıkrasının nci maddesinin numaralı fıkrasında yer alan bakan onayı sözcüklerinin geçici inci maddesinin numaralı fıkrasının birinci tümcesi ile ikinci tümcesinin aksi takdirde bu birliklerin tüzelkişiliği kendiliğinden sona erer bölümünün anayasanın nci uncu üncü üncü ncı nci ıncı ve inci maddelerine aykırı olduklarından iptallerine anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 3,827 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raz başvurularinin gerekçeleri̇ e sayılı i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir hükümlü tarihinde çankırı cezaevi müdürlüğüne yazılı olarak türkçe verdiği dilekçede özetle türkiyedeki bir çok cezaevinde özgürlük ve kürtçe üzerindeki yasakların kaldırılması için süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine girildiğini bu talepler karşılanıncaya kadar kendisinin de tarihinden itibaren açlık grevine girdiğini ve bu durumu sonlandırmayacağını belirtmiştir bu dilekçe üzerine cezaevi yönetimi tarafından sayılı yasanın nci maddesinden hareketle aynı gün hükümlü hakkında disiplin soruşturması açılmış ve üç gün içerisinde savunması istenilmiştir aynı tarihli tutanağa göre hükümlü soruşturma yazısını tebliğ etmekten kaçınmıştır muhakkik olarak atandığını belirten kurum ikinci müdürü eylemin sayılı yasanın maddesi kapsamında sabit olduğunu tarihli görüş yazısında ifade etmiş ve aynı yasanın maddesi uyarınca kurum en üst amiri tarafından açlık grevi hali sabit olduğundan bahisle tarih ve sayılı kararla hükümlü sayılı yasanın maddesi uyarınca bir ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası verilmiştir bu ceza kendisine tarihinde tebliğ edilen hükümlü tarihinde cezaevi yönetimi tarafından havale edilmiş olan türkçe yazılı dilekçe ile disiplin cezasına karşı şikayet yoluna başvurmuş ve cezanın kaldırılmasını talep etmiştir süresinde yapılan bu başvuru nedeniyle sayılı yasanın ve ncü maddeleri uyarınca şikayetçinin anılan atılı eylemi kendi serbest iradesiyle mi gerçekleştirdiği hususunun da açıklığa kavuşturulması ayrıca gözetilerek bizzat dinlenilmesi gerekli görülmüş başvurunun duruşmalı incelenmesi yoluna gidilmiştir şikayetçi tarihli oturumda özetle mahkemede kullanılan resmi dilde de kendisini etkili olarak ifade edebildiğini kürtçenin anadili olduğunu ve kürtçe olarak ise kendisini daha etkili olarak ifade edebildiğini bu nedenle savulmasını kürtçe yapmak istediğini beyan etmiş olup bu talebi cmy ve maddeleri uyarınca yerindi görülmeyerek reddedilmiş bunun üzerine adı geçen türkçe olarak savunma yapmak istemediğini beyan etmiştir açlık grevlerine yönelik düzenlemenin dolayısıyla buna dayalı olarak disiplin cezası verilmesinin anayasaya aykırılığından bahisle tarihli oturumda anayasanın nci maddesi uyarınca anayasa mahkemesine başvurulması kararı alınarak anayasa mahkemesi kararı sonucuna kadar mevcut bu dava geri bırakılmıştır mahkememizin esas sayılı dava dosyasında da aynı gerekçelerle anayasa mahkemesine başvuru kararı alınmış olup anayasa mahkemesince esas sayılı dava sayısına kaydedilerek tarihinde ilk incelemesi yapılmıştır mahkememizin esas sayılı bu davası ise anayasa mahkemesinde sayısını almış olup tarihinde yapılan ilk incelemede sayılı yasanın maddesi yönünden sayılı yasanın ve maddeleri uyarınca başvuru reddedilmiş ve tarih ve sayılı hüküm tutanağı tarihli oturum öncesinde mahkememize ulaşmıştıresas sayısı karar sayısı bunun üzerine mahkememizin esas sayılı davasında sayılı yasanın nci maddesi gözetilerek mahkememizin esas sayılı dava dosyasının sayılı yasanın maddesine özgü olarak anayasa mahkemesince yapılan inceleme nedeniyle bu yönden anayasa mahkemesine yapılan başvuru sonucunun beklenmesine karar verilerek bu dosyadaki diğer yönlerden ise mevcut olan eksikliklerin giderilmesi ve incelemelerin yapılması yoluna gidilmiştir hükümlünün tarihinde mahkemece kullanılan resmi dili bildiğini ve resmi dilde kendisini etkili olarak savunabileceğini ancak anadili olan kürtçede daha etkili olarak savunma hakkını kullanabileceğini beyan etmesi karşısında bu talebi talep tarihindeki yasa hükümleri olan cmy maddeleri uyarınca yerinde görülmemiş bunun üzerine adı geçen ise savunma yapmamıştır devam eden dava sırasında tarihinde yürürlüğe giren tarih ve sayılı yasanın nci ve nci maddelerindeki düzenleme uyarınca şikayet eden hükümlünün resmi dili bilse bile daha etkili savunma yapacağı beyanına üstünlük tanınması ve duruşma açılmış olduğundan savunmasının bu çerçevede alınarak başvurusunun buna göre incelenmesi konusu gündeme gelmiş ise de anılan maddeler anayasa aykırı ve davada uygulanacak kural niteliğinde bulunduğundan anayasanın nci maddesi koşulları da oluştuğundan sayılı yasanın ve nci maddesinin belirtilen hükümleri için anayasa mahkemesine başvuru yapma kararına varılmıştır anayasaya aykirilik nedenleri̇ devletlerin örgütlenme modeline göre bazı devletler resmi dil konusuna anayasalarında yer vermezken bazı devletler ise anayasalarında resmi dili tek veya birden fazla dil şeklinde düzenleme konusu etmektedirler resmi dilin hangi dil olacağına ya da olup olmayacağına asli kurucu iktidar karar vermektedir türkiye dil konusunda resmi dil ölçütünü esas almış bunu anayasada açıkça tek dil esasına göre düzenlenmiş ve anayasasının ncü maddesinde resmi dilin türkçe olduğu açıkça hüküm akma alınmıştır resmi dil demek devletin egemenlik erklerinde ve bu erklerin işleyişinde kullanılan dil demektir türkiye cumhuriyetinin yasama yürütme ve yargı erklerinde ve de bu erklerin işleyişinde kullanılan dil türkçedir yargı erkinde resmi dil bilinmesine rağmen bir başka dilin kullanımına olanak sağlanması açılım ya da demokratik bir hak sağlama değil hukukun dolanılıp kolaycı bir yol olarak yargının seçilerek çok dillilik yolunun açılması kurucu iradenin siyaseten farklı bir tanıma sokulması demektir bu durumun yürütme ve idare birimlerinde yine yasama ve komisyonlarında başka dillerin kullanımına olanak sağlanmasından hukuken hiç bir farkı yoktur çünkü konu bu aşamada hukukun alanından çıkmakta siyasal boyut kazanmakta bir hak sağlanması söz konusu imiş gibi anadil çok açıkça sömürü malzemesi halinde topluma sunulmaktadır bu aşamada yapılan ise gerçekte resmi dil tanımında değişikliğe gidilmesi ve bunun da hem de anayasa ile değil yasa ile yapılmasıdır örneğin geçmişte yine çok dilliliğin esas alınarak belediye hizmetlerinin verilmesi konusu anayasa ihlali olarak nitelenmiş belediye başkanı görevden alınmış belediye meclisi feshedilmiş siyasi nitelik taşıdığı belirtilerek bu duruma danıştay da müdahale etmiştir danıştay nci dairesi ve danıştay i̇ddk tarihli kararları ayşe dicle ergin aühfd azınlık dillerinin kullanımı geçmişte sp hep ve özdep ile ilgili olarak anayasa mahkemesince ve i̇hamnce verilen kararlarda da bu konular irdelenmiştiresas sayısı karar sayısı sayılı yasa ile değişiklik yapılmadan önceki sayılı yasanın ve maddelerinde temel insan hakları standartları da gözetilerek resmi dili bilmeyen kişiler için savunma haklarını kendilerini etkili olarak hangi dilde ifade edebilecekler ise dilde kullanabilmeleri yolunda gerekli düzenlemeler yapılmıştır bu düzenlemeler evrensel standartları bütünüyle karşılamaktadır burada korunan hukuksal yarar temel insan hakkı adil yargılama hakkı etkili savunma hakkı ayrımcılık yasağı ve eşitlik olup maddedeki düzenlemelerle de bu ilke ve haklar tamamen sağlanmıştır bu maddelerde sağlanan hakkın hukuksal literatürdeki adı dünyanın hiç bir ülkesinde ve hukuk düzeninde anadilde savunma hakkı değil ücretsiz tercüman hakkıdır bu hak bir başka tarafa çekilmemeli sömürü malzeme ve fırsatçılığı içinde konuya yaklaşılmamalıdır burada mahkemece kullanılan resmi dili anlamayan veya bilmeyen kişi kendisini hangi dilde etkili olarak ifade edebilecek veya savunabilecekse dilde savunma da ve beyanda bulunacaktır bu dil ana dili de olabilir bir başka dil hatta lehçe de olabilir kişinin resmi dili bilip bilmediği konusunda savunma hakkını etkin kullanabilmesi için bu konudaki beyanına üstünlük tanınmalı ancak beyanının açıkça gerçeği yansıtmadığının tartışmasız olduğu durumlarda ise hiç bir hakkın kötüye kullanılması hukuk tarafından konulmayacağından beyanına itibar edilmemelidir konu evrensel hukuk ve iç hukukta birbirilerine uyumlu olarak düzenlenmiş iken sayılı yasa ile yapılan düzenleme anayasaya açıkça aykırılık oluşturmaktadır sorun bu konunun daha en başından isimlendirilmesinden itibaren başlamakta bu durum konuya hukuksal değil temel insan haklarının dışında bir siyasal adım bir siyasal kazanım açısından yaklaşılmasına neden olmakta siyasal içerikte düzenleme konusu edilen bu yeni içerik etkin olarak yaşama geçirilemedikçe de ayrıca bir mağduriyet ve sömürü konusu olarak ta sunulmaktadır savunma konusunda ve mahkeme önünde anadil geçerli olacaksa bu anadil hangi anadil veya hangi dil olursa olsun bu durum ancak mahkemece kullanılan resmi dilin bilinmemesi veya anlaşılmaması durumunda söz konusu olabilecektir ve bu durumda da ücretsiz tercüman görevlendirilecektir ancak böyle bir durumda ve tabloda bu hakkın tanınmasına anadilde veya etkili dilde savunma hakkı da denmekte ise de hukuksal olarak yaklaşıldığında bu hakkın adı yukarıda da belirtildiği üzere ücretsiz tercüman hakkıdır burada resmi dili bilmediği için anadil veya kendisini ifade edebileceği dil ile savunma yapmasına olanak sağlanan kişiye adil yargılama ortamı sağlanmakta bu dil ile savunma hakkını etkin olarak kullanması diğer kişilerle eşit biçimde kullanması resmi dili bilmediği için ayrımcılığa da uğramaması amaçlanmaktadır mahkemece kullanılan dili yani resmi dili bildiği halde ana dil veya başka bir dilde kendisini daha iyi ifade edebileceğinden hareketle resmi dil dışındaki dillerde savunma yapma isteği adil yargılama ve savunma hakkı kapsamında kalmamaktadır buna rağmen yapılan düzenlemeler devlet ve kurucu gücün tanımına yönelik yeni anlayışları yansıtan temel insan hakları kapsamında kalmayan düzenlemelerdir evrensel düzenlemeler ve uygulamalar da bu paraleldedir bu durumun temel haklar kapsamında kaldığını gösteren tarafı olduğumuz herhangi bir uluslararası sözleşme de bulunmamaktadır temel insan hakkı bağlamında düzenleme konusu edilen ve korunan hukuk literatürüne giren hak belirtildiği üzere anadilde savunma hakkı olarak değil ücretsiz tercüman hakkı olarak adlandırılmaktadır burada anadil ifadesinin öne çekilmesi hukuksal alanın dışınaesas sayısı karar sayısı çıkılıp hukukun dolanılması sonucunu doğurmaktadır kuşkusuz türkiyede yargı uygulamasında bir dil sorununun varlığı ve uygulamada da hala daha bu sorunun yaşandığı gerçekliği yadsınamaz ancak buradaki sorunun adı ana dilde savunma sorunu değil ücretsiz tercüman hakkı sorunudur bu temel insan hakkının da uygulamada nerede nasıl kullanılacağı sorunudur bu hakkın içselleştirilememesi konusudur sorunun düzenlemeden değil uygulamadan kaynaklandığı görülebilmelidir sevr antlaşması ile lozan antlaşması arasındaki en temel fark dil konusundaki azınlık hususunun lozan antlaşmasında benimsenmemesidir lozan antlaşmasının nci maddeleri arasında azınlıklar bölümü düzenlenmekte ve bu bölümde azınlıkların korunmasına ilişkin hükümlere yer verilmektedir lozan antlaşmasına göre gayrimüslümlerin azınlık olarak tanımlandığı konusunda bir tartışma bulunmamaktadır gayrimüslümler azınlık olarak ulus tanımı içinde yer almakta yine bu coğrafyada yaşayan etnik kökeni türk kürt laz çerkez gürcü vb ne olursa olsun ya da yine mezhebi ne olursa olsun tüm müslümanlar ile yine bu coğrafyada yaşayan türkçe konuşanların tamamı türk ulusu kavramı içinde nitelenmektedirler lozan antlaşmasının nci maddesinde devletin resmi dili bulunmasına rağmen türkçeden başka dil kullanan türk uyruklarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır hükmü yer almaktadır bu maddenin yazım şekli itibarıyla azınlıklar dışındaki kişileri de kapsamına aldığı ileri sürülmüş ise de madde lozan antlaşmasının azınlıklar bölümünde yer almaktadır bu antlaşmaya göre de azınlıklar sadece gayrimüslümlerdir maddenin bu son fıkrası azınlıklara özgülenmeden yorumlanıp uygulamaya sokulduğunda en büyük çelişki ve tutarsızlık ta ortaya çıkmakta zaman dil boyutuyla azınlık yönünden sevr ve lozan antlaşmalarının herhangi bir farkı kalmamaktadır oysa lozan ve sevr antlaşmalarının bu konularda paralel hüküm içerdikleri asla savunulamaz dolayısıyla lozan antlaşmasının maddesi kapsamına giren sadece gayrimüslümlerdir lozan antlaşması ile sadece azınlıklara yani gayrimüslimlere sağlanan mahkeme önünde kendi dilleri ile sözlü savunma konusu gayrimüslümler dışındaki türk uyruklarına da yaygınlaştırılarak uygulamaya sokulursa zaman bu kapsama dahil edilen ve edilecek diğer türk uyrukluları da lozandaki azınlıklarla aynı hukuki statüye çekilmektedirler oysa lozan ve kurucu irade ile ortaya çıkan ulus tanımına göre hiç bir etnik fark görmeksizin hiç bir mezhep farkı gözetmeksizin herhangi bir etnik unsurun hangi dili kullandığı da dikkate alınmaksızın ulusu oluşturan unsurlar ve halklar arasında kardeşlik ve ulusun bireyleri arasında da eşitlik esastır oysa burada eşitlik ve kardeşlik temasının yerini aksine azınlık teması almakta lozan antlaşmasının maddesinin kapsamı genişletilerek ayrı bir hukuksal statü yaratılmakta lozandaki hukuksal tanımlar zorlanmakta ortadan kaldırılmaktadır her devlet azınlıkları kendisi ve de kurucu gücü ile belirler türkiyede azınlıklar lozan antlaşması ile belirlenmiştir yapılan sayılı yasa değişikliği ile örneğin bu coğrafyada bulunan ve farklı dil konuşan kürtler hukuksal bağlamda ve de sonuç olarak eşitlik yerine ulusal azınlık konumuna çekilmişlerdir oysa lozan ve anayasaya göre onlar ulus içinde kardeşlik teması içinde eşit yurttaş iken işte yaratılan sömürü ortamından bu sonuç ortaya çıkmıştır bu konuda hukuksal saiklerle değil hukuk dolanılarak siyasal ve sömürü söylemleri ile hareket edildiği için konuya çözüm boyutundan bakılmamaktadır yargı alanında uygulamada ortaya çıkan sorunlar kişinin beyanının esas alınmamasından kaynaklanmaktadır bu nedenle savunma konusunda kişinin beyanı esas alınarak bu sorun rahatlıkla çözülebilecekkenesas sayısı karar sayısı maddede bu yolda bir değişikliğe gidilmeden uygulama sorunları yine aşılmamış madde anayasaya aykırı biçimde kaleme alınmıştır birgün gazetesi savunmada kullanılan dil kısıtlanamaz bu konuda yapıcı içten ve hukuksal bir irade sergilenmemiştir örneğin lozan antlaşması tamamen türk kökenliler kürt kökenliler gibi tüm etnik farklılıklar arasında eşitlik temeline dayanmakta iken dil yoluyla azınlık öngörmezken bu durum yılına kadar da böyle gelmişken yılında çıkartılan siyasi partiler yasasının lc maddesine türkçeden başka dilde propaganda yapılamayacağı yolunda hüküm konulmuş gerekçe olarak ta lozandaki dil yoluyla azınlık yaratılamayacağı hükmü gösterilmiştir dil ve partiler sol gazetesi konuşmakla değil tanımakla azınlıkların söz konusu olması yılına kadar mevzuatta böyle bir madde ve böyle bir sorun da bulunmamasına rağmen yılında konulan ve halen yürürlükte olan bu hüküm nedeniyle türkçeyi bilmeyenlere veya yeterince bilmeyenlere bildikleri türkçe dışında dil ile propaganda yapılamadan onlardan seçme ve seçilme haklarını kullanmaları istenilmekte bu tabloda siyasi faaliyetlerin ve seçimlerin eşit koşullar içinde adaletle yapıldığından söz edilebilmektedir nihayet oy hakkı sahibi olan bu kapsamdaki kişilere bildikleri dilden propaganda yapanlar için yaptırım konusu anayasa mahkemesince yılında iptal edilmiş ise de maddedeki yasaklama ve partiler için ihtar yaptırımı hala yasada durmaktadır sayılı yasanın maddesinin de aynı durum önseçimler için söz konusu olup yaptırımı olmayan bu madde tarih ve sayılı siyasi partiler yasasından alınmıştır ondan önce böyle bir hüküm bulunmamaktadır ayrıca sayılı yasanın nci maddesinde de benzeri hükümler yer almaktadır eylül öncesi bu ve benzeri hükümler söz konusu değilken bu ve benzeri hükümler üzerinde değişiklikler yapılması yoluna gidilmezken anılan bu maddelerden dolayı ortaya çıkan hak kayıpları mağduriyet ve ötekileşme olarak üst kimliğe tabi olmayan ayrı farklı ve bağımsız bir kimlik oluşumu için kullanılmakta bu noktadaki bir çok hukuksal girişimler desteksiz bırakılmakta bu konulardaki hukuksal sorunların giderilmesi için adımlar atılması yerine bunlar tamamen görmezden gelinmekte sayılı yasa ile yapıldığı üzere konu başka boyutlarda gündeme taşınmaktadırörneğin yargıtay cumhuriyet başsavcılığı bm i̇nsan hakları evrensel beyannamesinin nci maddesinde dil nedeniyle ayrımcılık yapılması yasaklanmış aynı durum bm ekonomik sosyal ve kültürel haklar sözleşmesinin nci maddesinde de düzenlenmiş yine aynı yasaklama bm kişisel ve siyasal haklar sözleşmesinin nci maddesinde de yer almış bu sözleşmenin maddesinde herkesin anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak hakkındaki suçlamanın niteliği ve gerekçesi konusunda bilgilendirilmesinden yine maddesinde mahkemede konuşulan dili konuşup anlayamadığı durumda bir çevirmenin ücretsiz yardımından yararlanmak hakkına sahip olduğundan söz edilmekte ve bu haklar koruma altına alınmaktadır burada esas olan yargılamanın adaletle gerçekleştirilmesidir korunan ve sağlanan da mahkemenin kullandığı dili anlamayan ve bilmeyenler için ücretsiz tercüman hakkı olup bu sözleşme kapsamına alınıp korunan anadilde savunma konusu değildir i̇nsan hakları avrupa sözleşmesine i̇has bakıldığında da anılan sözleşmenin nci maddesinde yakalanan her kişiye yakalanma nedenlerinin ve kendisine yöneltilen her türlü suçlamanın en kısa sürede ve anladığı bir dilde bildirilmesi zorunludur denilmektedir yine sözleşmenin adil yargılanma başlıklı maddesinde mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak hakkından söz edilmektedir sözleşmenin ncü maddesinde ve ek nci protokolde dil nedeniyle ayrımcılık yapılamayacağı da koruma altına alınmaktadıresas sayısı karar sayısı i̇has ve eki protokoller temel insan haklarını konu almış olup bu haklar konusunda da çekirdek alan asgari standartlar ortaya konulmuştur ayrıca hangi hallerde söz konusu hakların ortadan kalkacağı ya da etkin yararlanılamayacağı da sözleşme ve içtihatlarda ayrıntılı olarak ifade edilmiştir i̇has kapsamında korunan temel insan hakkı mahkemede kullanılan dili anlamayan veya konuşamayan kişiye kendini ifade edeceğini beyan ettiği dilde bedava tercüman hakkının sağlanmasıdır hakkın bu özü ve içeriği ile güdülen amaç hukuksaldır ve adil yargılanmanın sağlanmasıdır dolayısıyla bu içerikteki hukuksal koruma ile güdülen amaç adil yargılanma bağlamında temel bir insan hakkını sağlamaya yönelik olup siyasal bir amaç değildir bu nedenle i̇hasde resmi dilde kendini ifade edebilecekken resmi dilde savunma yapılamaması halinde savunmanın anadil veya bir başka dilde yapılıp yapılmaması konusu koruma altına alınmamıştır koruma altına alınan resmi dili bilmeyene etkili savunma yapma olanağının beyan ettiği dil ile sağlanması ve sunulmasıdır bu yol eğer anadil ile sağlanıyor ise bunun da engellenmemesidir ancak mutlaka anadilde sağlanacağı yolunda bir düzenleme söz konusu değildir resmi dil konusu sadece türkiyeye özgü bir konu olmayıp türkiye gibi düzenleme yapma yoluna giden bir çok ülke bulunmaktadır fransadaki düzenlemelerde ülkemizdeki gibidir fransada da anayasada cumhuriyetin dilinin fransızca olduğu yazılı olup yılında çıkartılan fransızca yasası nedeniyle fransızca koruma altına alınmış ülke coğrafyasında konuşulan yerel diller de yasa kapsamında değerlendirilmiş bu dillerin resmi olmayan yerlerde kullanımının kısıtlanması fransız anayasa konseyi tarafından iptal edilmiştir aynı anayasa konseyi avrupa konseyi bölgesel diller şartının resmi dil dışındaki diğer azınlık ve bölgesel dillere hukuksal statü sağladığı gerekçesi ile ve cumhuriyetin bölünmezliği ve tekliği ilkesine uygun olmadığı düşüncesi nedeniyle fransız halkının bütünlüğünü korumak için kollektif haklar tanımanın önüne geçmenin gerektiği yolunda karar vermiş ve onaylanmasını uygun bulmamıştır fransanın farklı bölgelerinde yaşayan azınlıkların yoğun lobi faaliyetleri sonrasında fransa anayasasının maddesine yılında bölgesel diller fransanın mirasına aittir hükmü eklenmiştir tarihli fransız polenezyası özerklik yasası fransa anayasasının hem resmi dili fransızca olarak düzenleyen ikinci maddesini hem de bölgesel dilleri içeren maddesini kapsamına almakta olup bu yasanın maddesi fransız polenezyasında resmi dil fransızcadır demektedir bunu derken aynı zamanda tahiti dilinin de bölgenin kültürel kimliğinin temel bir unsuru olduğunu ifade etmektedir ancak tahiti dili kamu makamlarının değil özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin kullanabilecekleri bir dildir i̇hamda bu çözümü onaylamış ve tahiti dilinin bölgede resmi makamlar önünde davalarda bölgesel parlamentoda kullanılamıyor olmasını ifade özgürlüğü kapsamında incelenebilir bulmamıştır sabrina birk levyfransa resmi dil ve anayasalarda düzenlenişi olgun akbulut tbb dergisi i̇ham türkiye hakkında vermiş olduğu mehdi zana kararında da adı geçenin türkçe bilmesine rağmen kürtçe konuşmakta ısrar etmesi nedeniyle savunma hakkının engellenmesini i̇hasnin maddesine aykırı bulmamıştır vii i̇ham ücretsiz tercüman hakkının mahkemece kullanılan dilin anlaşılamaması ya da konuşulamaması halinde söz konusu olduğunu ve hakkın içeriğinin davadaki materyalleri de kapsadığını ifade etmektedir bu konudaki i̇ham kararları istikrar kazanmıştır luedicke belkacem koç davasıesas sayısı karar sayısı avrupa konseyi belgelerinden olan ulusal azınlıkların korunması çerçeve sözleşmesi yine bölgesel ve azınlık dilleri şartında adli makamlar önünde de azınlık dillerinin kullanılmasına olanak sağlamaktadır anadilde savunma murat timur van barosu dergisi türkiye bu sözleşmeyi onaylamadığı gibi türkiye yönünden kimlerin azınlık olduğu konusu yukarıda açıkça anlatıldığı üzere lozan antlaşmasında tartışmasız biçimde ortaya konulmuştur bu açıklamalar karşısında sayılı yasanın maddesine bakıldığında bu madde ile cmy nci maddeye eklenen ncü ve nci fıkralar temel bir insan hakkının gereği olarak değil bir siyasal tercihin uygulamaya yansıtılması olarak eklenmektedir yapılan bu düzenlemeler temel insan haklarına ilişkin düzenlemelerle korunan düzenlemeler kapsamında değildir cmy nci madde de temel insan haklarının gereği olarak yapması gereken düzenleme yer almaktadır ücretsiz tercüman hakkının kişinin beyanı esas alınarak bu beyanın esas alınması konusu da kötüye kullanılmadan savunma için gerekli tüm materyaller kapsamına alacak şekilde kullandırılmasını bu madde engellememekte aksine korumaktadır temel insan haklarının gereği olan koruma da budur maddeye yapılan ekleme ile egemenlik yetkisi kullanan mahkemeler önünde mahkemenin kullandığı resmi dili bilmesine rağmen kendisini bu resmi dilde ifade edebilmesine rağmen daha etkili olacağı ifade edilen başka dillerin kullanımına olanak sağlanması bir insan hakları sorununun giderilmesi değil bir siyasal tercihin yaşama geçirilmesidir devletin resmi dilinin kullanılmasına istisna alan yaratılmasıdır bu yaratılırken de hukukun dolanılmasıdır düzenleme kendisi ile de çelişmektedir sanığın tercümanı kendisinin seçeceği ifade edilmiştir ancak burada esas alınan bir insan hakkı ise bu düzenleme savunmaya katkı için zorunluluk gereği getirilmekte ise zaman bu giderlere de adil yargılama gereği devletin katlanması gerekmektedir ki maddede yapılan düzenleme ile bu durumdaki tercüman giderlerinin de devlet tarafından karşılanmayacağı ifade edilmiştir bu da çelişkiyi ayrıca ortaya koymaktadır burada beyanın esas alınması gereğinin ifade edilmesi yargılamanın sürüncemede bırakılması yolunda hareket edilemeyeceğinin maddeye konulması madde ile ortaya çıkan aykırılıkları giderici nitelikte değildir tercümanların sanıklar tarafından seçilebilmesi düzenleme konusu edilmiş yargıç ve savcılar tarafında ise tercüman seçiminde bulundukları il adalet komisyonları tarafından yapılan listenin esas alınmayabileceği ifade edilmiştir her durumda tercümanlar bu listelerde yer alan kişiler içinden seçilecektir savcı ve yargıçlar diğer illerdeki listelerden de seçim yapabileceklerdir sanıklara bu olanak sağlanmamış iken savcı ve yargıçlara hangi durumlarda bu olanağın sağlandığı da düzenleme konusu edilmemiş silahların eşitliğine aykırı davranılarak ayrı bir tutarsızlık örneği sergilenmiştir listelerin oluşturulmasına ilişkin ana ilkeler yasada belirlenmeden konunun yönetmelikle düzenleneceğinin ifade edilmesi ise bir hak söz konusu ise bunun özünü zedelemesi yürütmeyi belirleyici kılması yönünden ayrıca aykırılık yaratmaktadır sayılı yasanın nci maddesinde de bu yönetmelik için hiç birlik ortaya konulmadan yönetmeliğin adalet bakanlığınca çıkartılacağını yönetmelik çıkartılana kadar da bu hakkın kullanılmak istenmesi durumunda tercümanın sanık tarafından getirilmesi gerektiği ifade edilmektedir ki sanık yanında tercüman getirmedikçe böyle bir haktan yararlanamayacağı yolundaki düzenleme ayrıca kendi içinde çelişki ve sağlanan hakkın temel bir insan hakkı olarak görülmediğinin açık bir ifadesidir yapılan yeni düzenlemeye göre kişi kendisini mahkemede kullanılan bir başka dilde savunacağını beyan ettiğinde mahkeme bu duruma yargılamanın sürüncemede bırakılma haliesas sayısı karar sayısı dışında hiç bir biçimde müdahale edememektedir i̇nsan hakları dokunulmaz ve devredilmez haklardandır ücretsiz tercüman hakkı temel insan haklarının gereği olarak tanınmış ve korunan bir haktır burada sanık beyanı ile bir başka dil kullanacağını ifade ettiğinde adil yargılama ortamı yok edilmekte dokunulmaz devredilmez vazgeçilmez nitelik taşıyan ve korunan temel insan hakkı olan adil yargılama hakkından vazgeçmektedir bu da yapılan düzenlemedeki çelişkiyi göstermektedir yapılan açıklamalar karşısında devletin egemenlik yetkisi kullanan yargı organları önünde anayasa tarafından benimsenen tek resmi dil esasına istisna yaratılması anayasanın başlangıç bölümüne ve özellikle bu bölümün nci paragraflarına aykırılık oluşturmaktadır yine yapılan bu düzenleme anayasanın başlangıç bölümünde ifade edilen temel ilkelere milli dayanışma ve toplumun huzuruna aykırılık yarattığından anayasanın nci maddesine aykırılık oluşturmaktadır yapılan düzenleme devletin ulusuyla bölünmez bütünlüğünü ifade eden ve türkçenin resmi dil olduğunu düzenleyen ve başka resmi dil öngörmeyen anayasanın nci maddesine aykırılık oluşturmaktadır sayılı yasanın belirtilen hükümleri ile anayasanın değiştirilemeyecek maddelerini düzenleyen ve bu maddeleri koruma altına alan anayasanın ncü maddesine açıkça aykırılık yaratılmıştır bu düzenleme ile devlet türk ulusunun bütünlüğünü cumhuriyeti kişilerin ve toplumun huzur ve mutluluğunu gözetmemiş tam aksine buna aykırı hareket etmiştir türkçe bir devlet dili olarak kabul edilmiştir bu dil aynı zamanda resmi dildir resmi dil ve devlet dili eş anlamlı olarak esas alınmıştır burada devlet organlarında türkçenin esas alınması bir etnik kökene ayrıcalık yaratmak değil türkçenin resmi dil olarak benimsenmesi nedeniyledir tek ulus esasının benimsenmesine de dayanılarak tek resmi dil anlayışının da kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır bu nedenle yapılan düzenleme anayasanın nci maddesine aykırıdır yapılan düzenleme ile kaynağını anayasadan almayan bir devlet ve egemenlik yetkisi kullanılmıştır anayasanın ilk dört maddesine aykırı düzenleme yapılamayacak olması ve bu maddelere aykırı düzenleme yapma yetkisi bulunmayan yasama organı çıkardığı bu yasa ile kendisine anayasa ile verilmeyen bir yetki kullanmış bu şekilde anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı hareket etmiştir anayasanın ilk dört maddesine aykırı olan yasaların cumhurbaşkanı tarafından onaylanmaması cumhurbaşkanının bu durumda olan yasaları onaylama yetki ve görevinden söz edilemeyeceği aksi halde yürütme görevinin açıkça anayasaya aykırı olarak kullanılmasının söz konusu olmasına rağmen cumhurbaşkanı da görevini anayasal sınırların dışına çıkarak anayasanın inci maddesine aykırı biçimde yerine getirmiştir egemenlik yetkisi kullanan mahkemeler bu yetkisini ulus adına kullanırken ulusal bütünlüğü ve ulusun tekliği ilkesinden hareketle tek resmi dil esasının da kabul edilmesi nedeniyle türkçe kullanmak durumundadırlar bu nedenle mahkemelerde resmi dil kullanma koşulları dışında resmi dile istisna yaratılacak düzenlemelerin söz konusu edilmesi anayasanın ncu maddesine aykırıdır mahkeme önünde ancak mahkemenin kullandığı dili bilmeyen veya anlamayan için hak sağlanması söz konusu olabilir insan haklarının gereği budur bunun ötesinde düzenlemelere gidilmesi yargı yetkisinin kullanımına açıkça aykırıdıresas sayısı karar sayısı yapılan düzenleme ile resmi dili bilmesine rağmen ancak parasını ödeyerek tercümanı yanında bulundurana hak tanınması ayrı bir iç çelişki olup ayrıca mahkemenin dilini bilmesine rağmen farklı dillerde savunma yapma olanağının sağlanması eşitlik ilkesine açıkça aykırılık yaratmaktadır adil yargılama hakkı resmi dilin bilinmemesi durumunda yargılama için silahların eşitliği çerçevesinde ücretsiz tercüman hakkı yoluyla aynı iletişim dilinin kullanılmasını sağlamak amacına yöneliktir burada iddia ve hüküm makamları mahkemenin resmi dilini kullanmak durumunda iken resmi dili bilen savunma için resmi dil dışında farklı dil seçeneğinin yaratılması ayrıca anayasanın ncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine silahları eşitliğine aykırıdır ayrımcılık yaratıcı niteliktedir yapılan düzenleme ile anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü gözetilmemiş bu nedenle açıkça anayasanın maddesine aykırı hareket edilmiştir yukarıda belirtildiği üzere adil yargılama hakkı için ücretsiz tercüman hakkı sağlanan kişiye kendi beyanı esas alınarak resmi dil dışında başka bir dil seçeneğinin sunulması temel insan hakları kapsamında koruma görmeyen bu durum nedeniyle temel hakların dokunulmaz devredilmez ve vazgeçilmez niteliğine aykırı durum yaratılmaktadır bu nedenle düzenleme anayasanın nci maddesine de aykırıdır yapılan bu düzenleme sonucunda kişi beyanı esas alınarak resmi dil dışında başka bir dili tercih edip savunma yapma yoluna gittiğinde savunma hakkından etkin yararlanmakta adil yargılama koşulu ortadan kalkmakta bu nedenle temel hak ve özgürlüğü gerçekte kısıtlanmış olmaktadır bu ve yukarıda belirtilen nedenlerle yapılan düzenleme anayasanın ve ncü maddelerine aykırılık oluşturmaktadır yapılan düzenleme ile adil yargılamanın gereği olarak korunan ücretsiz tercüman hakkının alanı daraltılmaktadır kişi resmi dili bilse bile etkili başka bir dilde savunma yapma isteğini beyan ettiğinde beyan ettiği dilde savunma yapacaktır adil yargılama kapsamında korunmayan bu durum nedeniyle yukarıda belirtildiği üzere adil yargılama koşulları ortadan kalkacak anayasanın nci maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğüne aykırılık söz konusu olacaktır yapılan bu düzenleme sevr antlaşmasının dil konusundaki hükümlerinin canlandırılması sonucunu doğurmaktadır lozan antlaşmasının nci maddesine açıkça aykırıdır bm kişisel ve siyasal haklar sözleşmesinin i̇nsan hakları avrupa sözleşmesinin ncü maddelerine açıkça aykırılık yaratılmıştır anadil vurgusu yapılarak anadil konusu dolanılarak evrensel düzeyde tanınan ücretsiz tercüman hakkı ihlal edilmiş bu hak hukuksal içeriğin dışına taşınarak siyasal bir talep ve siyasal bir kimliğin kabulüne çevrilmiş oysa bu hakkın esas olduğu yargılanma konusu görmezden gelinerek ikinci planda bırakılmıştır bu nedenle yasaların yanında tarafı olduğumuz sözleşmelerle sağlanan insan haklarının koruma alanını daraltıcı yönleri itibarıyla anayasanın son maddesine de açıkça aykırılık yaratılmıştır gerekçeleriyle yukarıda açıklandığı üzere anayasanın başlangıç bölümü ile son maddelerine açıkça aykırı olan sayılı yasanın ve nci maddeleri yoluyla sayılı yasanın nci maddesine ve nci fıkra olarak eklenen hükümlerin ve sayılı yasaya eklenen geçici madde in iptaline karar verilmesi amacıyla anayasa mahkemesine başvuru yapılmasına en çok beş ay süreyle olmak üzere başvuru sonucuna kadar anayasanın maddesi çerçevesinde davanın bu yönden geri bırakılmasına bu nedenle dosyanın onaylı örneğinin çıkartılarak dizi pusulasına bağlanıp anayasa mahkemesine gönderilmesine anılan hükümlerin uygulanmasıyla ortaya çıkacak hakesas sayısı karar sayısı kayıpları ve aykırılıklar yönünden yürürlüklerinin durdurulmasının da talep edilmesine karar vermek gerekmiştir e sayılı i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir anayasaya aykirilik nedenleri̇ devletlerin örgütlenme modeline göre bazı devletler resmi dil konusuna anayasalarında yer vermezken bazı devletler ise anayasalarında resmi dili tek veya birden fazla dil şeklinde düzenleme konusu etmektedirler resmi dilin hangi dil olacağına ya da olup olmayacağına asli kurucu iktidar karar vermektedir türkiye dil konusunda resmi dil ölçüsünü esas almış bunu anayasa da açıkça tek dil esasına göre düzenlemiş ve anayasanın maddesinde resmi dilin türkçe olduğu açıkça hüküm altına alınmıştır resmi dil demek devletin egemenlik erklerinde ve bu erklerin işleyişinde kullanılan dil demektir türkiye cumhuriyeti yasama yürütme ve yargı erklerinde ve de bu erklerin işleyişinde kullanılan dil türkçedir yargı erkinde resmi dil bilinmesine rağmen bir başka dilin kullanımına olanak sağlanması demokratik bir hak sağlama değil hukukun kullanılarak yargı eliyle çok dillilik yolunun açılması kurucu iradenin farklı bir tanıma sokulması anlamına gelmektedir örneğin geçmişte yine çok | 4,179 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin bu konudaki ara kararının gerekçe bölümü aynen şöyledir i̇ptali istenen yasa hükmü davada uygulanacak hüküm niteliğindedir anayasa maddesi hükmünce bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasaya uygunluk denetiminden geçirilmesi için anayasa mahkemesine başvurabilir dava konusu edilen tapu sayılı tapulama kanunu uyarınca maliye hazinesi adına tarihinde tescil edilmiştir tapunun tescil tarihi veya tesbitin kesinleşmesi tarihinden itibaren dava tarihine kadar yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu açıktır ancak sayılı tapulama kanunu ve diğer kadastro kanunlarını yürürlükten kaldıran sayılı kadastro kanununun geçici maddesi hükmünce sayılı kadastro kanunu ve tapu tahrir kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için yıllık hak düşürücü süre geçmiş olması durumunda hak sahiplerine dava açabilmeleri için bir yıllık ek süre tanınmıştır belirtilen yasa metninden açıkça anlaşılacağı gibi yeni yasa ile tanınan yıllık ek dava açma süresi sayılı kadastro kanunu ve tapu tahrir kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastro yapılan taşınmazlar için hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açılacak davalarda uygulanabilir sayılı tapulama kanunu yani kadastro kanununun iptal konusu edilen maddesi kapsamına dahil edilmediğinden tapulama yasası yönünden ve hak düşürücü süresinin geçmesinden sonra açılacak davalarda bir yıllık ek dava süresi uygulanamayacaktır nitekim yüksek yargıtay hukuk dairesinin benzer olay hakkında verdiği gün ve sayılı kararında sayılı yasanın geçici maddesi ile getirilen yıl içerisinde dava açma hakkının tapulama yasası ile ilgili olmayıp sayılı kadastro ve tapu tahrir kanunu ile diğer özel kadastro kanunlarından doğan davalar ile ilgili olduğunu kabul ederek bu hakkın sayılı yasa yönünden tanımamış olduğuna karar vermiştir kamu düzeni niteliğinde olan hak düşürücü süre kuralı taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile mahkemelerce resen uygulanması zorunlu olduğundan iptali istenen yasa hükmü olayımızda ve davamızda uygulanabilir hüküm niteliğindedir ayrıca iptal konusu edilen yasa hükmünün ortadan kalkması halinde sayılı yasanın geçici maddesi ile bir kısım hak sahiplerine tanınan ek dava açma süresi olayımızda da uygulanıp dava koşullan gerçekleşmiş olacağından davanın esasına girilebilecektir i̇ptali istenen yasa kuralı anayasanın maddesinde yer alan eşitlik prensibine aykırıdır anayasanın maddesi hükmünce herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiç bir kişiye aileye zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamazesas sayısı karar sayısı devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar sayılı kadastro kanunu ve bundan önceki aynı nitelikteki yasaların ortak amacı memleketin kadastral topoğrafik haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukuki durumlarını tesbit etmek ve bu suretle türk medeni kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmaktır sayılı yasa mad bu yolla meydana getirilen tapu kayıtlarında ve tapu sicillerinde kararlılığı sağlamak ve sicillerin rasgele bozulmamasını herkesin tapu kütüklerine karşı duyması gerekli güvenin sarsılmaması özellikle taşınmaz mallar ve bunlar ile ilgili tapu kayıtları hakkında dava ve ihtilâfların sürüp gitmemesi ve bir an önce neticelenmesi için diğer yasalarda yer almayan hak düşürücü süre kuralı kanun koyucu tarafından kabul edilmiştir kadastro kanunlarının amacını sağlayan bu kuralın anayasanın eşitlik ilkesi gereği aynı nitelikteki hak sahiplerine karşı eşit şekilde kullanılması zorunludur nitekim sayılı kadastro kanununun geçici maddesi ile getirilen yıllık hak düşürücü süre tüm kadastro kanunları hükmünce oluşturulan tapu kayıtlarına karşı kabul edilmişken ayrı maddenin fıkrası ile bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesinleşip ve yıllık hak düşürücü süre geçen bir kısım kayıtlar hakkında hak sahiplerine tanınan bir yıllık ek dava açma süresi sayılı yasa yönünden kabul edilmemiştir bu da anayasanın yukarıda belirtilen eşitlik ilkesine açık bir aykırılıktır hak düşürücü süre kuralının sayılı yasanın maddesinde de önceden yer aldığını ancak anayasa mahkemesinin iptal kararı ile bu hükümde yer alan yıllık hak düşürücü sürenin iptal edildiğini iptal kararından sonra sayılı yasa yönünden açılan davaların hak düşürücü süreye tabi olmadığı bu itibarla yeni yasaya getirilen hak düşürücü süre kuralının sayılı yasa yönünden hak sahiplerinin haklarını sınırlamış olduğu hatta ortadan kaldırdığı düşünülerek anılan yasalara göre yıllık hak düşürücü süreyi geçiren hak sahiplerinin yasadan evvelki haklarının yok olmaması için son getirilen kanunda tanınan yıllık ek dava açma süresinin eşitlik ilkesini korumuş olduğu düşünülebilir ise de böyle bir düşüncenin kabulü mümkün değildir zira sayılı kadastro kanununun maddesi yüksek anayasa mahkemesinin gün esas sayılı kararı ile kısmen iptal edilmiştir yüksek mahkemenin iptal kararı gerekçesinde ve hükmünde açıklanmış ve kabul edilmiş olduğu gibi sayılı kanunun bendindeki seneye kadar deyimi yalnız tapulu taşınmazlar yönünden anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir buna göre tapuya dayanmaksızın kadastrodan evvelki zilyetlik ve diğer nedenlere dayanılarak açılan davalarda yine sayılı yasadaki yıllık hak düşürücü süre kuralı yürürlükte ve uygulanabilir nitelikte bulunmakta idi bu duruma göre anayasa mahkemesinin anılan iptal hükmü ile sayılı yasa yönünden iki farklı uygulama yapılmış bunlardan tapuya dayanılarak kadastrodan önce açılan iptal davalarında yıllık hak düşürücü süre kuralı uygulanmaz iken zilyetliğe dayanılarak açılan tapu iptal davalarında dava hakkı yıllık süre ile kısıtlanmış bulunmaktadır i̇ptal konusu edilen sayılı yasanın geçici maddesinde sayılı yasa hükmünce oluşturulan tapulara karşı açılacak davaların yukarıda belirtilen farklılık nazara alınmaksızın bu yasaya göre oluşturulan tapulara karşı tüm hak sahiplerine tanınmış iken sayılı tapulama kanununa göre oluşturulan tapulara karşı açılacak davalarda hak sahiplerine de tanınmamış olmasının eşitlik kuralı ile açıklanması mümkün bulunmamaktadıresas sayısı karar sayısı bu itibarla açıklanan nedenlerle iptal konusu edilen yasa kuralının anayasanın maddesinde yer alan eşitlik kuralına aykırı olduğu inancındayız iptali istenen yasa kuralı anayasanın maddesinde yer alan mülkiyet hakkına da aykırıdır anayasanın maddesi herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacı ile kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz hükmünce yeni kadastro kanunu ile kabul edilen hak düşürücü süre kuralı anayasanın kişilere tanıdığı mülkiyet hakkını hiç bir kamu yararına aykırı yönünü göstermeden sınırlamış olması anayasaya aykırı bulunduğu gibi böyle bir tabi hakkın elde edilmesi için açılacak davalarda da dava hakkının sınırlandırılmış olması yine belirtilen anayasa hükmüne açıkça aykırıdır îptali istenen yasa kuralı anayasanın maddesinde yer alan hak arama hürriyeti kuralına da aykırıdır anayasa maddesi herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir hükmünce kişilerin yargı mercileri önünde yasalardan yararlanmak suretiyle hak arama hürriyetini tanımışken iptal konusu edilen sayılı yasanın geçici maddesinde yer alan ek dava açma süresinin sayılı yasa yönünden tanınmamış olması anayasanın belirtilen kuralına açıkça aykırı bulunmaktadır açıklanan nedenlerle iptal konusu sayılı kadastro kanununun geçici maddesinin fıkrasında yer alan sayılı kadastro ve tapu tahrir kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yıl içinde hak sahipleri dava açabilirler hükmü anayasanın haklı bir nedene dayanmadan kişiler arasında ayırım yapılmasını yasaklayan ve mülkiyet hakkı ile hak arama hürriyetini koruyan ve maddelerine aykırı görülmüştür i̇ptal konusu edilen geçici maddenin fıkrasında yer alan özel deyiminin iptal edilmesi halinde aynı madde ile kabul edilen yıllık dava açma süresi olayımızda da olduğu gibi benzer eşitsizlik ve haksızlıkları önleyeceği kişilerin geçerli hakkı var ise bunu yargı mercileri önünde elde etmesine imkan sağlayacağından ilgili hükmün anayasaya aykırılık iddiası ciddi görüldüğünden iptalinin istenmesine karar verilmiştir netice yukarıda açıklanan nedenlerle ve yüce mahkemenin yerinde göreceği sair sebeplerle tarihinde yürürlüğe giren sayılı kadastro kanununun geçici maddesinin fıkrasında yer alan sayılı kadastro ve tapu tahrir kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yıl içinde hak sahipleri dava açabilirler hükmündeki özel deyiminin anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmesi istenmiştir | 1,218 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacının yılı haziran ayına ait teşvik ikramiyesinin verilmemesine ilişkin işlemin günlü sayılı bakanlar kurulu kararıyla yürürlüğe konulan başbakanlıkta çalıştırılacak sözleşmeli personel hakkında hizmet sözleşmesi esaslarının maddesinin fıkrasında geçen başbakanlık müsteşarı fıkrasında geçen başbakanlık onayı ibareleri ile aynı maddenin son fıkrasının ve başbakanlık tarafından yürürlüğe konulan başbakanlık sayılı kanunun ve maddelerine göre sözleşmeli olarak çalışan personele verilecek teşvik i̇kramiyesi i̇le ilgili usul ve esasların iptaline hükmedilmesi istemiyle açtığı davada danıştay onikinci dairesince verilen ve davanın günlü sayılı bakanlar kurulu kararı ile yürürlüğe konulan esasların maddesinin fıkrasında yer alan başbakanlık müsteşarı ibaresinin ve bu maddenin son fıkrasının iptali istemine ilişkin kısmının reddine sözleşme ücreti esaslarının teşvik ikramiyesi ile ilgili fıkrasındaki başbakanlık onayı ibaresinin ve başbakanlıkça yürürlüğe konulan başbakanlıkta sayılı kanunun ve maddelerine göre sözleşmeli olarak çalışan personele verilecek olan teşvik i̇kramiyesi i̇le i̇lgili usul ve esasların iptaline teşvik ikramiyesi ödenmemesi işleminin iptali istemi hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına dair günlü k sayılı kararın taraflarca karşılıklı olarak temyizen incelenerek bozulması istemi üzerine dosya incelenerek gereği görüşüldü başbakanlıkta müşavir olan davacı haziran ayına ait teşvik ikramiyesinin kendisine ödenmemesi üzerine ikramiye ödenmemesine ilişkin işlemin ve teşvik ikramiyesi konusunda bakanlar kurulu kararı ve başbakanlıkça yapılan düzenlemelerin ayrıca bakanlar kurulu kararıyla sözleşme ücretleri konusunda yapılan düzenlemelerin iptalini istemektedir danıştay onikinci daire ilk derecede gördüğü davada teşvik ikramiyesinden doğan bu uyuşmazlıkta sözleşme ücretine ilişkin düzenlemelerin dava konusu edilemeyeceğini belirterek davanın sözleşme ücretine ilişkin bölümünü reddetmiştir davanın teşvik ikramiyesine ilişkin bölümü ise danıştay onikinci dairesince sayılı yasanın inci maddesi inci fıkrasında yer alan sözleşmeli personelin ücret ve her çeşit ödemelerinin bakanlar kurulunca tespit edileceği kuralı dayanak alınıp anılan yasa hükmünde yetki devrine yer verilmediği sonucuna varılarak karara bağlanmış teşvik ikramiyesine ilişkin bakanlar kurulu kararıyla başbakanlıkça yapılan düzenlemeler iptal edilmiştir davacı ve davalı başbakanlık danıştay onikinci dairesinin yukarıda açıklanan kararının aleyhlerine olan bölümlerini temyiz etmektedirler sayılı i̇dari yargılama usulü yasası hükümleri doğrultusunda danıştay i̇dari dava daireleri genel kurulu tarafların temyiz istemlerini birlikte karara bağlamak zorunda olup danıştay i̇dari dava daireleri genel kurulunun davacının temyiz istemine öncelik vererek daire kararının bir bölümünü temyizen inceleyip karara bağlaması başbakanlığın temyiz istemini ise bekletme yetkisi bulunmamaktadır davacının sözleşme ücretlerine ilişkin düzenlemelerle sınırlı temyiz isteminde elbette davacının bu düzenlemelerin iptalini istemekte menfaat ilgisinin olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir anılan temyiz istemi incelenirken sayılı yasanın inci maddesinin uygulanması sözkonusu olmadığından bu yasa hükmünün anayasaya aykırı olup olmadığı konusu incelenemeyecektiresas sayısı karar sayısı davanın teşvik ikramiyesine ilişkin bölümünde ise davacının anılan ikramiyeye ilişkin düzenlemelerle menfaat ilgisi bulunduğu tartışmasızdır nitekim davalı başbakanlık da verdiği savunmada davacının teşvik ikramiyesiyle ilgili düzenlemeleri dava konusu edebileceğini kabul etmekte sözleşme ücretlerine ilişkin düzenlemeleri dava konusu edemeyeceğini öne sürmektedir dolayısıyla davalı başbakanlığın temyiz istemi karara bağlanırken teşvik ikramiyesi ödenmemesinden doğan uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve bu uyuşmazlıkta sayılı yasanın inci maddesinin uygulanması kaçınılmazdır danıştay onikinci daire davanın teşvik ikramiyesinden doğan uyuşmazlıkla ilgili olarak sayılı yasanın inci maddesini davacının anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulmayarak uygulamış ancak anılan yasa hükmünün yetki devrini öngörmediği gerekçesiyle yasa hükmüne aykırı bulduğu teşvik ikramiyesiyle ilgili dava konusu düzenlemeleri iptal etmiştir dairenin anılan kararını davalı başbakanlığın istemi üzerine temyizen incelemekle görevli danıştay i̇dari dava daireleri genel kurulunun da sayılı yasanın inci maddesini uygulaması bu bağlamda yasa hükmünün anayasaya aykırı olup olmadığını da irdelemesi gerekmektedir temyiz merciinin uyguladığı yasa hükmünün anayasaya aykırı olduğu kanaatine varması halinde anayasa mahkemesine başvurabileceği açık olduğu gibi böyle bir başvuru için tarafların anayasaya aykırılık iddiasında bulunmaları da şart değildir anayasanın nci maddesi temyiz mercii de dahil bütün mahkemelere uyguladıkları yasa hükmünün anayasaya aykırı olduğu kanaatine varmaları halinde tarafların hak ve yararları ve istemleriyle bağlı olmaksızın anayasa mahkemesine başvurma hakkı tanımıştır danıştay i̇dari dava daireleri genel kurulunca temyiz incelemesinde uygulanması zorunlu bulunan sayılı yasanın inci maddesi sözleşme ücretiyle birlikte her çeşit ödemeler konusunda bakanlar kuruluna düzenleme yetkisi tanımış bakanlar kurulu ise teşvik ikramiyelerinin ödenmesini başbakanlık onayına bağlamıştır davalı başbakanlık yasa hükmünün dava konusu düzenlemeye olanak verdiğini öne sürerek teşvik ikramiyelerine ilişkin düzenlemelerin iptali yolundaki daire kararının bozulmasını istemektedir ancak dava konusu düzenlemelerin sayılı yasanın inci maddesine uygun olup olmadığı yasa hükmünün anayasaya aykırı olmadığı sonucuna varılması halinde irdelenebilir anayasaya aykırılık sorunu aşılmadan yasa hükmüne uygunlukla sınırlı bir yargısal denetimin yargılama işleviyle bağdaşmayacağı açıktır sayılı yasanın inci maddesinin anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılması anayasa mahkemesince de bu yasa hükmünün iptali bakanlar kurulunun ve dolayısıyla başbakanlığın düzenleme yetkilerini ortadan kaldıracak başbakanlığın temyiz istemi de anayasa mahkemesi kararı doğrultusunda sonuçlandırılacaktır anayasa mahkemesinin anılan yasa hükmünü iptal etmemesi halinde ise sayılı yasanın inci maddesi esas alınıp yorumlanarak başbakanlığın temyiz istemi hakkında karar verilecektir danıştay i̇dari dava daireleri genel kurulunca yukarıda belirtilen çerçevede sayılı başbakanlık teşkilatı hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun inci maddesinin inci fıkrasının anayasaya uygunluğu konusu başbakanlığın temyiz isteminin incelenmesinde çözümü gerekli öncelikli sorun olarak kabul edilmiştir sayılı başbakanlık teşkilatı hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun ile başbakanlık merkez teşkilatında bazı personelin sözleşmeli olarak da çalıştırılabilecekleri hüküm altına alındıktan sonra bu suretleesas sayısı karar sayısı çalıştıracakların sözleşme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeşit ödemelerin tespitiyle de bakanlar kurulunun yetkilendirildiği anlaşılmaktadır anayasanın maddesi hukuk devleti ilkesini maddesi ise yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinde olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini düzenlemektedir anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında da memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği kurala bağlanmaktadır anayasa mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi kural olarak idarenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir yasama organının yasayla düzenlediği bir konuda idareye genel sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisi vermesi yasama yetkisinin devri anlamını taşıyacaktır yasama organı anayasanın inci maddesine göre yasayla düzenlenmesi gereken konularda temel ilke ve esasları koyup konunun çerçevesini çizdikten sonra sınırlı belirli konuları ölçütlerini belirlemek suretiyle idarenin düzenlemesine bırakabilir dava konusu edilen başbakanlıkta çalıştırılacak sözleşmeli personel hakkında hizmet sözleşmesi esasları i̇le teşvik i̇kramiyesi i̇le i̇lgili usul ve esasların dayanak alındığı sayılı başbakanlık teşkilatı hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun maddesinin fıkrasında ise başbakanlıkta sözleşmeli çalıştırılacakların sözleşme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeşit ödemelerin bakanlar kurulunca saptanacağı belirtilmekle yetinilmiştir sonuç olarak yasayla düzenlenmesi gereken konuları bakanlar kurulunun idari düzenlemesine bırakan sözleşme usul ve esaslarının yanısıra ücret miktarının ve her çeşit ödemelerin de bu yolla saptanmasını öngören yasama yetkisinin devri niteliğini taşıyan sayılı yasanın inci maddesinin inci fıkrası anayasanın ve maddelerine aykırı bulunmaktadır açıklanan nedenlerle sayılı başbakanlık teşkilatı hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanunun maddesinin fıkrasının iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine daire üyesi suna türkoğlunun karşı oyuyla günü oyçokluğu ile karar verildi | 1,081 |
esas sayısı karar sayısı sayılı gelir vergisi kanununun engellilik i̇ndirimi başlıklı maddesinde yer alan çalışma gücü ibaresi bakımından anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta be lirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmek su retiyle sosyal devlet ilkesi cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılmıştır anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağım sızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişi lerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şart ları hazırlamaya çalışmaktır hükmüne yer verilmiştir söz konusu madde gerekçesinde devlet aynı zamanda milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolay laştıracak ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir fer din temel hak ve özgürlüklerden olduğu gibi yararlanmasını engelleyen sebepleri ortan kaldır mak sosyal devletin görevidir denilmektedir anayasanın maddesinde engelliler hakkında alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir anayasanın maddesinin fıkrası küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersiz liği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar denilmek suretiyle düzenlen miştir anayasanın maddesinin fıkrasında vergi resim harç ve benzeri mali yükümlü lükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır hükmü yer almıştır anayasa mahkemesinin gün ve esas sayısı karar sayısı sayılı kararında devletin vatandaşlarına insanca yaşama koşulları sağlamak için ge rekli önlemleri alacağı devletin kişi hak ve özgürlüklerinden herkesin yararlanabilmesini sağ layacağı kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamanın devletin temel amaç ve görevi olduğu belirtilmiştir anayasada sosyal devletanlayışı benimsenmiştir sosyal devlet güçsüzleri koruyan sosyal adaleti sağlamaya çalışan bu amaçla ekonomik ve sosyal alanlarda değişiklikler yapan devlettir anayasa mahkemesinin gün ve esas sayısı karar sayısı sayılı kararı sosyal devlet anlayışında devlet bütün vatandaşlarına asgari bir toplum sal ve ekonomik düzey sağlamak ve bunu devam ettirmekle yükümlü kılınmıştır sosyal devlet anlayışını sağlamada kullanılan en önemli araçlardan birisi de vergi politikalarıdır bunun için olağan koşullarda vergiye tabi tutulması gereken gruplar ya da işlemler muafiyet ve istisna uy gulamalarıyla vergi dışı bırakılmaktadır ekonomik olarak güçsüz kesimlerin değişik uygula malarla desteklendiği gözlemlenmektedir bu bağlamda engelli olmak vergi mükellefiyetineesas sayısı karar sayısı engel olmamakla birlikte engelli kişilerin içinde bulunduğu zor koşulların giderilmesine kat kıda bulunmak ve engelli olanlar ve olmayanlar arasındaki rekabet eşitsizliğini gidermek ama cıyla engelli bireylere yönelik yapılan maddi yardımlar ve topluma entegrasyonları için alınan tüm tedbirler örneğin gelir vergisi kanununda yer alan ve engelli ücretlilerin gelir vergisi matrahlarının hesaplanmasında dikkate alınan engellilik indirimi uygulaması da sosyal devlet ilkesinin bir sonucudur diğer taraftan tarihli ve sayılı kanunla onaylanması uygun bulunarak taraf olduğumuz engellilerin haklarına i̇lişkin sözleşmede engellilik diğer bireylerle eşit koşullar altında topluma tam ve etkin bir şekilde katılımlarının önünde engel teşkil eden uzun süreli fiziksel zihinsel düşünsel ya da algısal bozukluğu bulunan kişiler olarak tanımlanmıştır sözleşmenin maddesinde yaşam hakkının tüm engelli bireyler için tanınmasının yanında tarafların bu hakkın etkin bir şekilde kullanımını sağlaması gerektiği maddesinde taraf devletlerin engellilerin diğer bireylerle eşit koşullar altında çalışma hakkına sahip oldu ğunu kabul edeceği bu hakkın engellilerin açık bütünleştirici ve erişilebilir bir iş piyasası ve çalışma ortamında serbestçe seçtikleri bir işle hayatlarını kazanmaları fırsatını da içerdiği taraf devletlerin çalışırken engelli olanlar dahil olmak üzere tüm engellilerin çalışma hakkının ya şama geçmesini yasama çalışmalarını da içeren uygun tüm tedbirleri alarak güvence altına al ması gerektiği maddesinde ise yoksulluk koşullarında yaşayan engellilerin ve ailelerinin uygun eğitim danışmanlık mali yardım ve süreli bakım dahil engelliliğe ilişkin harcamalarında devlet yardımına erişimini sağlamak dahilengelli kişilerin ve aile fertlerinin gıda giyinme ve barınma gibi ihtiyaçları dolayısıyla uygun hayat koşullarına sahip olma hakkını ve yaşam şart larının sürekli olarak iyi duruma getirilmesini isteme hakkını güvence altına alınması gerektiği belirtilmiştir engellilere yönelik tüm bu düzenlemelerin amacı engellilerin kendine yetebilen top lumla kaynaşabilen üretici bireyler olarak yetişmelerini sağlamak vebu şekilde onların eğitsel kültürel ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamaktır dolayısıyla gelir vergi sinde indirim imkânını veren engelli indirimi uygulaması ile engelleri dolayısıyla bazı zorluk ları yaşayan bu kişilerin hem ekonomik yönden desteklenmesi hem de sosyal ve ekonomik ha yata katılımlarının ve uyumlarının sağlanması konusunda kısmen de olsa sosyal devlet anlayı şının gereğinin yerine getirilebilmesi amaçlanmaktadır mahkememizce itiraz konusu yasa hükmünde geçen çalışma gücü ibaresinin uygu lamada engelliler aleyhine ortaya çıkardığı sonuçlar nedeniyle anayasanın ve mad delerine aykırı olduğu gibi bu konuda taraf olduğumuz uluslararası engelli kişilerin hakla rına dair sözleşmenin yaşam hakkını düzenleyen maddesi engellilere yönelik çalışma ve istihdam politikalarını hayata geçirilmesi gerekliliğini düzenleyen maddesi veengellilerin ve aile fertlerinin uygun hayat koşullarına sahip olma hakkını ve yaşam şartlarının sürekli ola rak iyi duruma getirilmesini isteme hakkını içeren maddesinde yer alan hükümlerle de çe liştiğisonucuna varılmıştır sayılı gelir vergisi kanununun maddesi engellilik i̇ndirimi başlığı altında düzenlenmekle birlikte madde içeriğinde hizmet erbabının çalışma gücünün asgari oranları göz önüne alınarak engellilik derecelerinin belirlendiği ve bu derecelere göre de belirlenen aylık tutarların ücretlinin vergi matrahından indirilmesinin düzenlendiği kanun maddesinin düzen lemesinde engellilik oranının çalışma gücü kaybı olarak ele alındığı ve bu durumun kanun maddesinin anlaşılmasında bir belirsizlik yarattığı gibi uygulamada merkez sağlık kuruluncaesas sayısı karar sayısı çalışma gücü kaybını engellinin sağlık kurulu raporlarıyla tespit edilen engellilik oran larından çok daha düşük oranlarda tespit edilmesi nedeniyle engellilerin engellilik indirimin den hiç yararlanamamasına veya daha düşük oranda yararlanmasına yol açtığı görülmektedir diğer taraftan çalışma gücü kaybı oranının engellinin çalıştığı iş koluna göre farklılık gös terdiği her iş değişikliğinde engellinin sağlık kurulu raporu ile tespit edilen engellilik oranın kabul edilmeyerek merkez sağlık kurulunca yeniden çalışma gücü oranının tespit edildiği ala nında uzman bir çok hekim tarafından tam teşekküllü hastanelerce verilen raporlarda yer alan engellilik oranının yeniden değerlendirilmesinin çağdaş ve bilimsel uygulamalara da aykırı ol duğu belirlenen çalışma gücü kaybı oranının engellilik oranından daha düşük olması nede niyle engellilik indiriminden yararlanamayan mağdur olan bir çok engellininher seferinde yo ğun bir prosedürle ve hukuki süreçle uğraşmak zorunda bırakıldığı bu sebeple açılan davaların ve bu yönde verilen yargı kararlarının bulunduğu görülmektedir yine kanun maddesinde yer alan çalışma gücü kaybı kavramı ile engelliliğin sadece çalışma hayatı ve yapılan işe özgülendiği anlaşılmaktadır oysa engelliliğin sadece çalışma ha yatı ve yapılan işte değil engellinin işe gidiş gelişi iş yeri ihtiyaçlarının karşılanması ailesini ve kendisinin geçimi refahı sağlığı topluma katılması gibi yaşamının her alanında olduğuen gellinin sağlıklı bireylere göre hayatın bir çok alanında daha çok efor sarf etmesi gerektiği göz önüne alındığında yaşadığı tüm bu zorlukların engelliyimaddi ve manevi olarak olumsuz ola rak etkileyeceği kuşku götürmez bir gerçektir bu bağlamda ilgili kanun maddesindeki düzen lemenin sosyal devlet anlayışını düzenleyen anayasanın maddesine devletin ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracağı insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını sağlayacağı veferdin temel hak ve özgürlüklerden olduğu gibi yararlanmasını engelleyen sebepleri ortan kaldıracağını düzenleyen anayasanın maddesine ve bedeni ve ruhi yetersizliği olanların ça lışma şartları bakımından özel olarak korunacağını düzenleyen anayasanın maddesine ay kırı olduğundan iptali gerekmektedir ayrıca kanunun maddesindeki düzenleme nedeniyle bir çok engellinin engellilik indi riminden yararlanamadığı dolayısıyla bu durumun taraf olduğumuz engellilerin haklarına i̇lişkin sözleşmenin yaşam hakkını düzenleyen maddesi ile yoksulluk koşullarında ya şayan engellilerin ve ailelerinin uygun eğitim danışmanlık mali yardım ve süreli bakım dahil engelliliğe ilişkin harcamalarında devlet yardımına erişimini sağlamak dahilengelli kişilerin ve aile fertlerinin gıda giyinme ve barınma gibi ihtiyaçları dolayısıyla uygun hayat koşullarına sahip olma hakkını ve yaşam şartlarının sürekli olarak iyi duruma getirilmesini isteme hakkını güvence altına alınmasını düzenleyen maddesi hükmü ile de çeliştiği bu şekilde engellile rin korunması desteklenmesi yaşamlarının kolaylaştırılması sosyal hayata katılımlarının sağ lanması gibi hem anayasal düzenlemelerle hemde uluslararası sözleşmelerle olarak amaçlanan hususların gerçekleşmediği değerlendirilmiştir sayılı gelir vergisi kanununun engellilik i̇ndirimi başlıklı maddesinin son fıkrası bakımından ise yukarıda yapılan tüm açıklamalar bu fıkra için de geçerli olmakla bir likte söz konusu fıkranın ilaveten anayasanın maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır hükmüne de aykırı olduğu sonucuna varılmıştır zira söz konusu hüküm ile dolaylı olarak vergi indirim oranı belirleme yetkisi idareye verilmiş olmakta ve bu hükme dayanılarak idare tarafın dan gerçekleştirilen uygulamalar nedeniyle engelliler aleyhine sonuçlar ortaya çıkmaktadır sonuçesas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle sayılı gelir vergisi kanununun engellilik i̇ndirimi başlıklı maddesinde yer alan çalışma gücü ibaresinin anayasanın ve maddelerine aynı kanun hükmünün son fıkrasının ise anayasanın ve maddelerine aykırılığı nede niyle resen anayasa mahkemesine başvurularak iptalinin istenilmesine dava dosyasının tüm belgeleriyle birlikte onaylı suretinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahke mesine sunulmasına iş bu karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itiba ren beş ay beklenilmesine beş ay içinde sonuç gelmediği takdirde mevcut mevzuata göre da vanın görülmesine tarihinde oy birliğiyle karar verildi | 1,409 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir i̇tiraz yolu ile sayın mahkemeniz huzuruna getirilen ve iptali istenilen sayılı yasanın maddesinde yer verilmiş olan yapının sahibine ibaresi uygulamada idareleri gerekli inceleme yapmadan ruhsata veya projeye aykırı yapıyı inşa eden ile mülk sahibini ayırt etmeden işlem tesisinde keyfi tutuma sevk etmektedir i̇dareler yapının sahibi tespitini yaparken hem mülk sahibi hem de mülk sahibinden ayrı olarak inşai faaliyeti yapan kişiye ceza verilmesi yoluna gitmektedir böylesi durumlarda suçlu olan da suçlu olmayan da cezalandırılmaktadır bu tablo imar para cezaları tesis olunurken yasanın belirsizliği sebebiyle suç ve cezada şahsilik ilkesinin ihlali sonucunu doğurmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkesinden biri de belirliliktir bu ilke uyarınca yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması gerekmektedir ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de oldukça önemlidir yasa kuralı ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlemelidir öngörülebilirlik şartı olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulamasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi ile suçlunun doğru tespit edilip cezalandırılması keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır belirlilik kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idareye güven duygusunu da pekiştirecektir yasa koyucu kamu düzeninin korunması amacıyla ceza hukuku alanında hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan bu eylemlerin kimler tarafından işlenmiş olduğunun tespitinde takdir yetkisine sahip değildirler cezaların şahsiliği ile yasallığı ve hukuksal güvenlik ilkelerinin gereği olarak farklı ve keyfi uygulamalara neden olmamak için imar hukukuna uygun geçerli tespit yapılıp bu tespitesas sayısı karar sayısı ile fiili işleyenin ayırt edilmesi ile cezalandırılması yasada çok açık ve net olarak belirtilmesi gerekmektedir hukuk kuralları yargının yorumuna ihtiyaç göstermeyecek ve uygulayıcılar tarafından anlaşılabilecek şekilde açık ve belirgin olmak uygulayıcılara güvence vermek zorundadır davacının sahibi olduğu yapıda bulunan dükkanı tarihinde pasta fırın imalat işi için kira sözleşmesiyle kiraya verdikten sonra davalı idareye yapılan ihbar sonucunda söz konusu taşınmazda tarihinde yapılan kontrollerde ruhsat ve eklerine aykırı olarak pasta fırın imalat işi için gerekli olan kırmızı tuğladan fırın imali ile fırın için metal borudan yapılan havalandırmanın yani ruhsat ve projeye aykırılık fiilinin diğer bir deyişle suçun mülk sahibi olan davacı tarafından değil de davacının kiracısı tarafından inşa edildiği yani suçun işlenildiği tartışmasız ise de davalı idarece sayılı i̇mar kanununun maddesindeki ruhsat alınmaksızın veya ruhsata ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere idari para cezaları uygulanır hükmü uyarınca mülk sahibi olan davacıya yapı sahibi olarak değerlendirilerek suç isnadıyla idari para cezası verildiği anlaşıldığından sayılı i̇mar kanununun sayılı yasa ile değişik maddesinin fıkrasındaki yapının sahibine ibaresi uygulamada mülk sahibi ile ruhsat veya projeye aykırı inşai faaliyette bulunanın yani suçu işleyenin tespit edilmesinde karışıklık yaratmakta olduğundan idare teknik elemanlarınca yapı sahibi ibaresinin ruhsat veya projeye aykırı inşai faaliyeti yapmayan mülk sahiplerini de suçlu tespiti ile idari para cezası verilmesi yoluna gidildiği bu durumun da anayasanın maddesindeki ceza sorumluluğu şahsidir hükmüne aykırı olduğu sonucuna varılmıştır sonuç yukarıda yer verilen gerekçeler veri alındığında uyuşmazlıkta uygulanacak kanun maddesi olan sayılı i̇mar kanununun maddesindeki yapının sahibine ibaresinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine varılarak konunun incelenmesi için dosyadaki belgelerin onaylı örneklerinin yer aldığı dosyanın bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 585 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesindeki iptal gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir tarih ve sayılı khk yürürlük ve yürütme maddeleriyle birlikte toplam maddeden oluşmaktadır madde ile daha önce de belirtildiği gibi görev süresi yıl sonra yılının bitimi ile sona erecek olan bankanın faaliyet süresi süresiz hale getirilmektedir ancak yıl sonra gündeme gelebilecek bir konu khk ile düzenlemeyi gerektirecek kadar önemli zorunlu ve acil olmadığı için birinci madde anayasanın maddesine aykırıdır madde ile sayılı kanunun maddesi değiştirilerek banka sermayesinin miktarı ile her payın itibari kıymetinin banka ana sözleşmesinde belirtileceği hükme bağlanmıştır böyle bir düzenlemenin de önemlilik zorunluluk ve aciliyet unsurlarını taşımadığı gayet açıktır bu yüzden khknin maddesi de anayasanın maddesine aykırıdır sayılı khknin maddesi ile sayılı kanunun maddesi değiştirilerek hisse senetlerinin nama yazılı olacağı belirtilmiştir yıldan beri özel hukuk kurallarına göre çalışan bir bankanın hisse senetlerinin nama yazılı olacağının belirtilmesi khk ile düzenlenecek kadar önemli zorunlu ve acil bir konu değildir anayasaya aykırı olan düzenlemenin iptali gerekir kararnamenin maddesi ile sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrası deştirilerek bankanın i̇dare meclisinin yapısında küçük bir değişiklik yapılmıştır değişiklikten önce bankanın i̇dare meclisi dördü ikisi ikisi grubu hisse senedi sahiplerini temsil etmek üzere sekiz üyeden oluşurken şimdi grubunun bir temsilcisi grubuna verilmiştir maddenin yaptığı değişiklik bundan ibarettir böylesine basit bir değişikliğin khkye konu olamayacağı açıktır kısaca maddenin de iptali gerekir khknin maddesi ile sayılı kanunun maddesi başlığı ile birlikte değiştirilmiştir kanunun maddesi daha önce umum müdür başlığını taşırken bundan böyle genel müdür başlığını taşıyacaktır maddede yapılan ilk değişiklik buduresas sayısı karar sayısı maddede yapılan ikinci değişiklik ile banka genel müdürünün başbakan tarafından atanacağı hükme bağlanmıştır khk ile yapılan böyle bir değişiklik hem önemlilik zorunluluk ve ivedilik unsurlarını taşımadığı için anayasanın maddesine hem de anayasanın maddesinde ifadesini bulan demokratik hukuk devleti ilkesine aykırıdır ayrıca tamamen özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren ve üzerinde devletin hiçbir hakkı bulunmayan bir bankanın genel müdürünün doğrudan doğruya başbakan tarafından atanması özelleştirmeye değil olsa olsa devletleştirmeye yönelik bir değişiklik olabilir maddede yapılan diğer değişiklikler ise genel müdürün niteliklerini ve görev süresini belirleyen khkye konu olamayacak kadar basit değişikliklerdir sayılı khknin maddesi ile sayılı kanunun bazı hükümleri yürürlükten kaldırılmış maddesi ile anılan sayılı kanuna iki adet ek madde iki adet de geçici madde eklenmiştir gerek ek maddeler gerekse geçici maddeler khkye konu olabilecek nitelikte maddeler değildir hiçbirinde önemlilik zorunluluk ve ivedilik unsurları yoktur ayrıca ek madde banka sermayesinin ine tekabül eden grubu hisse senetlerinin satışına bakanlar kurulunu yetkili kıldığı için anayasanın maddesinin yasakladığı alana girmiş anayasanın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer alan mülkiyet hakkına müdahale etmiştir böyle bir düzenleme aynı zamanda bankayı devletleştirme demektir geçici madde mevcut genel müdürü dört yıllık bir süre için yeniden atamıştır böyle bir atama anayasamızın maddesinde ifadesini bulan demokratik hukuk devleti ilkesine aykırıdır çünkü böyle bir atama yıldan beri tamamen özel hukuk kurallarına göre çalışan muazzam bir kuruluşun yönetimine ortada hiçbir sebep yokken keyfi bir şekilde müdahale anlamına gelir ve maddeler ise yürürlük ve yürütme maddeleridir diğer maddelerin iptali ile uygulanma olanakları kalmayacağı için bu iki maddenin ve maddelerin de iptali gerekir dava dilekçesindeki yürürlüğün durdurulması isteminin gerekçesi şöyledir sayılı kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğünün durdurulması gerekçelerini kısaca şu şekilde sıralamak mümkündür sayılı khknin anayasal dayanağı yoktur başka bir deyişle sayılı kanun hükmünde kararnamenin düzenlediği konular tarih ve sayılı yetki kanununun kapsamına girmemektedir sayılı khk normal dönemlerde khk ile düzenlenemeyecek alana yasak alana anayasanın ikinci kısmının ikinci bölümüne girmiş mülkiyet hakkına müdahale etmiştiresas sayısı karar sayısı sayılı kanun hükmünde kararname bir bütün olarak anayasanın başlangıç kısmının dördüncü fıkrasına ve maddelerine açıkça aykırıdır sayılı kanun hükmünde kararnamenin uygulanması halinde hukuk devleti vakıflar bankacılık ve ülke ekonomisi bakımından telafisi imkansız birçok zararların meydana geleceği gayet açıktır sayılı khk hakkında yürürlüğün durdurulması kararı verilirse hukukumuzda herhangi bir boşluk meydana gelmeyecektir eğer sayılı khk hakkında yürürlüğün durdurulması kararı verilmeyip de bilahare iptal kararı verilecek olursa bu iptal kararı tamamen etkisiz kalacaktır çünkü satılan hisse senetlerini geri almak mümkün olmayacaktır sonuç ve talep açıkça anayasaya aykırı olarak hazırlanıp tarihli sayılı resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren tarih ve sayılı türkiye vakıflar bankası anonim ortaklığı kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanun hükmünde kararnamenin tamamı hakkında yukarıda açıkladığımız gerekçelerle ve yüksek mahkemenin inceleme esnasında bizzat tespit edeceği diğer sebeplerle acilen yürürlüğün durdurulması ve iptali kararı verebilmesini arz ederim saygılarımla | 697 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuruda itiraz konusu kuralın anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür | 17 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı i̇skân kanununun üncü maddesinin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı i̇skân kanununun üncü maddesinde millî güvenlik nedeniyle iskân edilecek yerleşim ünitelerinde yaşayan ailelerin iskânının milli güvenlik kurulunun önerileri doğrultusunda bakanlar kurulunca alınacak kararda belirtilecek şekil ve şartlar çerçevesinde yapılacağı öngörülmüştür kanunda takip edilecek siyasetin esas ve prensipleri belirtilmeden yürütme organına bu kadar mutlak ve geniş bir takdir yetkisi tanınmasını yürütme organını kanunun uygulanmasına taalluk eden teferruatın tespitiyle görevlendirme mahiyetinde değil yasama sahasına giren bir yetkinin devredilmesinden başka suretle ifade ve izah etmek mümkün değildir zira millî güvenlik nedeniyle iskân edilecek yerleşim ünitelerinin nerelerde ve ne kadar bir saha içinde ihdas olunabileceği engelleme tedbirlerinin neler olabileceği söz konusu yerleşim ünitelerinde ikamet eden şahısların hangi hallerde başka yerlere nakil ve iskân olunabileceği hakkında aydınlatıcı hükümler kanunda gösterilmeden bakanlar kuruluna verilmiş olan bu yetkiler bir genellik ve sınırsızlık ifade etmektedir anayasaya göre yürütmenin asli düzenleme yetkisi anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında yoktur bu yetki anayasanın maddesinde türkiye büyük millet meclisine verilmiştir ve devredilemez yürütme ancak yasayla asli olarak düzenlenmiş alanda kural koyabilir anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan kanunla düzenlenir deyiminden neyin anlaşılması gerektiği hususuna anayasa mahkemesi kararlarıyla açıklık getirmiştir örneğin günlü k sayılı kararında konuyu şöyle belirginleştirmiştir yasa koyucu belli konularda gerekli kuralları koyacak çerçeveyi çizecek eğer uygun ve zorunlu görürse onların uygulanması yolunda sınırları belirlenmiş alanlar bırakacak idare ancak alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalara aykırı olmamak üzere bir takım kurallar koyarak yasanın uygulanmasını sağlayacaktır esasen anayasanın inci maddesinin yürütme yetkisi ve görevinin anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur anayasa mahkemesinin tarih k sayılı kararı rg sa i̇ptali istenen kural yürütmeye asli düzenleme yapmak imkanı tanıdığı için anayasanın inci maddesine yasamaya ait olan asli düzenleme yetkisini yürütmeye devrettiği için anayasanın nci maddesine böyle bir yetki anayasaya dayanmadığı için anayasanın ncı maddesine aykırı olan bir düzenlemediresas sayısı karar sayısı diğer taraftan anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın ve inci maddelerindeki hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşmayacağı da açıktır açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı i̇skân kanununun üncü maddesi anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekir tarih ve sayılı i̇skân kanununun nci maddesinin beşinci fıkrasının anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı i̇skân kanununun nci maddesinin iptali istenen beşinci fıkrasında millî güvenlik nedeniyle iskâna tâbi tutulan ailelerin veya fertlerin borçlandırılıp borçlandırılmayacağı hususu ile borçlandırıldığı takdirde borçlanma usûl ve esaslarının belirlenmesi bakanlar kuruluna bırakılmıştır yukarıda numaralı başlık altında da etraflıca belirtildiği üzere yürütme ve idarenin anayasada belirtilen ayrık durumlar dışında düzenleme yetkisi aslî değil ikincildir yani yasayla çizilmiş bir alandadır önce yasama bir alanı temel ilkeleriyle belirler düzenler ondan sonra da yürütme bu alanda bu çerçevesi çizilmiş alanda düzenleyici birtakım işlemler yapabilir anayasanın nci maddesine göre yasama yetkisi türkiye büyük millet meclisinindir ve bu yetki devredilemez i̇ptali istenen kural millî güvenlik nedeniyle iskâna tâbi tutulan ailelerin veya fertlerin borçlandırılmasına ilişkin ilke ve esasları belirlemeden yürütmeye asli düzenleme yapmak imkanı tanıdığı için anayasanın inci maddesine yasamaya ait olan asli düzenleme yetkisini yürütmeye devrettiği için anayasanın nci maddesine böyle bir yetki anayasaya dayanmadığı için anayasanın ncı maddesine aykırı olan bir düzenlemedir diğer taraftan anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenleme anayasanın nci ve inci maddelerinde ifade edilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de bağdaşmaz açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı i̇skân kanununun nci maddesinin beşinci fıkrası anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekir tarih ve sayılı i̇skân kanununun geçici madde sinin birinci fıkrasının bendinin son cümlesinin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı i̇skân kanununun geçici madde sinin iptali istenen cümleyi de içeren birinci fıkrasının bendi aynen şöyledir i̇lk iskân kararında adı geçen ve halen yaşayan aile fertleri bir bütün olarak bu yardımdan yararlanırlar mirasçılara bu hak tanınmaz tarih ve sayılı i̇skân kanununun nci maddesinde türkiyeye geldikleri tarihten itibaren iki yıl içinde iskân istemeyen muhacir ve mültecilere iskân yardımı yapılamaz hükmüne yer verilmişti sayılı i̇skân kanununun geçici madde sinin iptali istenen cümleyi de içeren birinci fıkrasının bendinin ilk cümlesinde i̇lk iskân kararında adı geçen ve halen yaşayan aile fertleri bir bütün olarak bu yardımdan yararlanırlar denilmekesas sayısı karar sayısı suretiyle sayılı i̇skân kanununa göre iskân yardımına hak kazanmış olmalarına karşın iki yıl içinde iskân istemeyerek iskân yardımından yararlanamayan ilk iskân kararında adı geçen ve halen yaşayan aile fertlerinin bir bütün olarak bu yardımdan yararlandırılmaları öngörülmüştür ancak söz konusu bendin iptali istenen son cümlesinde mirasçılara bu hak tanınmaz denilmek suretiyle ilk iskân kararında adı geçenlerin mirasçıları bu haktan mahrum bırakılmıştır anayasanın inci maddesi herkesin miras hakkına sahip olduğunu belirttikten sonra bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği kuralını koymuştur anayasanın inci maddesinin gerekçesinde maddede mülkiyet ve miras hakları diğer temel haklar gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlanmıştır miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şeklidir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi miras hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir denilmiştir anayasanın tarih ve sayılı kanunla değiştirilmiş olan üncü maddesinde ise temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında uyulacak ilkeler ifade edilmiştir bu ilkelere göre temel hak ve hürriyetler yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabilecek sınırlama ancak kanunla ve temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunmaksızın ve anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamak üzere yapılabilecektir i̇ptali istenen düzenleme ile miras hakkı aşırı derecede ölçüsüzce ve kamu yararı amacı gözetilmeksizin sınırlandırılmaktadır i̇skân yardımından ilk iskân kararında adı geçen ve halen yaşayan aile fertlerinin bir bütün olarak yararlandırılmaları öngörülürken iptali istenen cümle ile mirasçıların bu haktan mahrum bırakılmalarının iskân hakları ile ilgili miras hakkını kullanılamaz hale getirdiği bu nedenle özünden zedelediği ortadadır hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında özün korunmasının ise demokratik toplum düzeninin gereklerinden olduğunda kuşku yoktur hakkı kullanılamaz hale getiren içini boşaltan sınırlandırmaların ölçülülük ilkesiyle bağdaşmayacağı da açıktır i̇skân yardımının sadece halen yaşayan aile fertlerine tanınmasına karşın ilk olarak bu hakkın tanınmasından bu yana çok uzun bir zaman diliminin geçmiş olduğu dikkate alınmaksızın hak sahiplerinin mirasçılarının böyle bir haktan mahrum bırakılmaları adalet ve hakkaniyete de aykırıdır adalet ve hakkaniyete uymayan bir düzenlemenin de ölçülülük ilkesi ile uyum halinde olduğu savunulamaz söz konusu düzenlemenin mirasçıların kazanılmış haklarını koruma altına almadığı da görülmektedir diğer yandan bir hukuk devletinde devlet erki kullanılarak yapılan tüm işlemlerin nihai amacının kamu yararı olması gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın üncü maddesi hak ve özgürlüklerin anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlandırılacağını ifade etmekte miras hakkını düzenleyen anayasanın inci maddesinde de bu sebep kamu yararı olarak gösterilmektedir i̇ptali istenen cümlenin ise kamu yararı amacına yönelik olduğu söylenemez çünkü kamu yararı hukuk düzeni içinde kalınmak koşuluyla gözetilmesi gereken bir husustur anayasanın ifade ettiği bir takım ilkelere aykırı bir düzenlemenin kamu yararı amacına yönelik olduğu düşünülemez bu açıdan bakıldığında iptali istenen cümle ancak yasama organının hukuk çerçevesi dışına çıkmış saptırılmış takdir yetkisinin bir ürünü olarak tanımlanabilir bilindiği gibi anayasamızın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti adı verilen yönetim biçiminin temel öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması kazanılmış hakların korunması ve kamu düzeninin korunması için çıkarılan kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerine uyulması ilkeleri yer almaktadır i̇ptali istenen cümlede ise bu ilkelere uyulmadan ve anayasanın ve inci maddelerine aykırı olarak miras hakkı sınırlandırılmış ve bu nedenle anayasanın nci üncü ve inci maddeleri ile çelişen bir görünüm yaratılmıştır anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenleme anayasanın nci ve inci maddelerinde ifade edilen hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de bağdaşmaz açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı i̇skân kanununun geçici madde sinin birinci fıkrasının bendinin son cümlesi anayasanın nci inci üncü ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır arz ve izah olunan nedenlerle söz konusu kurallar hakkında yürürlüğünün durdurulması da istenerek iptal davası açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı i̇skân kanununun üncü maddesinin anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan nci maddesinin beşinci fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırıesas sayısı karar sayısı kanununun geçici madde sinin birinci fıkrasının bendinin son cümlesinin anayasanın nci inci üncü ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 1,429 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğünün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ yürürlüğün durdurulması istemini de içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir hemen ilk bakışta anlaşılacağı gibi sayılı katma bütçeli i̇dareler malî yılı bütçe kanununun bu maddesi hükmü anayasanın ve maddelerine açıkça aykırıdır şöyle ki anayasa mahkemesinin tarih sayılı kararında da belirtildiği gibi türkiye büyük millet meclisinin görev ve yetkileri anayasanın maddesinde belirtilirken bütçe yasa tasarısını görüşmek ve kabul etmek dışında diğer yasaları koymak değiştirmek ve kaldırmak biçiminde bir ayrım yapılmıştır bütçe yasalarını öteki yasalardan ayrı tutan bu anayasa ilkesi karşısında herhangi bir yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasası ile değiştirilmesine ve kaldırılmasına olanak yoktur anayasanın ve maddelerinde yasaların türkiye büyük millet meclisinde teklif görüşme usul ve esasları ile yayımlanması düzenlenirken bütçe yasalarının görüşme usul ve esasları maddede ayrıca belirtilmiş genel kurulda üyelerin gider artırıcı veya gelir azaltıcı tekliflerde bulunmaları önlenmiş maddesiyle cumhurbaşkanına bütçe yasalarının bir daha görüşülmek üzere tbmmne geri gönderme yetkisi tanınmamış maddesinde de bütçelerde değişiklik yapılabilmesi esasları belirlenmiş bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilmemiştir anayasada birbirinden tümüyle ayrı düzenlenen bu iki yasalaştırma yönteminin doğal sonucu olarak genel yasalarla düzenlenmesi gereken bir konumun bütçe yasası ile düzenlenmesi değiştirilmesi veya kaldırılması olanaksızdır anayasanın maddesinin son fıkrasında bütçe kanununa bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz denilmektedir maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi bütçe yasaları öteki yasalardan ayrı olması nedeniyle bir yasa kuralı nasıl aynı nitelikte bir yasa kuralıyla değiştirilebilirse bütçe yasaları da aynı yöntemle hazırlanmış ve kabul edilmiş bir bütçe yasası ile değiştirilebilir yasa konusu olabilecek bir kural kapsamaması koşuluyla bütçe ile ilgili hükümler ifadesi de bütçeyi açıklayıcı uygulanmasını kolaylaştırıcı nitelikte düzenlemeler olarak değerlendirilmelidir bir yasa kuralının bütçeden harcamayı ya da bütçeye gelir sağlamayı gerektirir nitelikte bulunması mutlak biçimde bütçe ile ilgili hükümlerden sayılmasına yetmez her yasada değişik türde gidere neden olabilecek kurallar bulunabilir böyle kuralların bulunmasıyla örneğin yargı savunma eğitim sağlık tarım ulaşım ve benzeri kamu hizmeti alanlarına ilişkin yasaların bütçeyle ilgili hükümler içerdiği kabul edilirse bu konulardaki yasaların değiştirilip kaldırılması için de bütçe yasalarına hükümler koymak yoluna gidilebilir oysa bu tür yasa düzenlemeleri bütçenin yapılması ve uygulanması yöntemiyle ilişkisi bulunmayan yasakoyucunun başka amaçla ve bütçe yasalarından tümüyle değişik yöntemlerle gerçekleştirilmesi gereken yasama işlemleridir maddedeki bütçe ile ilgili hüküm ifadesine dayanılarak gider ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir yasa yerine bütçe yasasıesas sayısı karar sayısı ile düzenlemek anayasanın ve maddelerini bu tür yasalar bakımından uygulanamaz duruma düşürür anayasanın maddesinin getiriliş amacı bütçe yasalarında yıllık bütçe kavramı dışındaki konulara yer vermemek böylece bütçe yasalarını ilgisiz kurallardan uzak tutmak kendi yapısı içinde bütünleştirmektir öte yandan anayasanın maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre yükseköğretim kurumlarının kuruluş ve organları ile öğretim elemanı yetiştirmeleri kanunla düzenlenir anayasanın sözünü ettiği kanun özel olarak hazırlanıp yürürlüğe konulmuştur bu özel kanun tarih ve sayılı yükseköğretim kanunudur anılan sayılı kanunun öğretim elemanı yetiştirme başlığını taşıyan maddesi yükseköğretim kurumları için öğretim elemanı yetiştirmenin usul ve yollarını ayrıntılı biçimde özel olarak belirtmiştir eğer öğretim elemanı yetiştirme konusunda sözkonusu maddede veya bir bütün olarak sayılı yükseköğretim kanununda bir eksiklik hissediliyorsa bu eksikliği gidermenin yolu bütçe kanununa anayasaya aykırı olarak bir takım hükümler sokmak değil fakat anayasaya uygun olarak sayılı yükseköğretim kanununda düzenleme yapmaktır bütçe kanunu ile genel ve soyut kurallar konulması yeni bir kanun ihdası veya ilgili özel kanunlarda somut olayımızda ise sayılı kanunun maddesinde tadil anlamına gelir böyle bir düzenlemenin ise iptali gerekir nitekim anayasa mahkemesi daha önce sayılı malî yılı bütçe kanununun maddesini sayılı kanunun maddesinde değişiklik yaptığı gerekçesiyle iptal etmiştir anayasa mahkemesi kararı k ancak somut olayda sayılı kanunun dava konusu maddesi hakkında iptal kararını beklemeden yürürlüğün durdurulması kararı verilmelidir nitekim anayasa mahkemesi tarihinde de sayılı yükseköğretim kanununun maddesini zımnen tadil eden tarih ve sayılı malî yılı bütçe kanununun maddesi hakkında yürürlüğün durdurulması kararı vermiştir e yılında yürürlüğün durdurulmasını gerektiren sebepler kanaatimizce bugün de hatta daha fazlası ile mevcuttur şöyle ki tarih ve sayılı kanunun maddesi açıkça anayasaya aykırıdır dava konusu maddenin yürürlüğün durdurulmaması halinde telafi imkansız bir takım zararlar doğuracağı gayet açık ve kesindir mezkur madde için yürürlüğün durdurulması kararı verilmesi durumunda hukuki bir boşluk doğmayacağı gibi kanun koyucunun gerçek iradesiyle anayasaya uygun şekilde tedvin ettiği yasa hükmüne sayılı kanunun maddesine dönülecektiresas sayısı karar sayısı sonuç anayasanın ve maddelerine açıkça aykırı olup uygulanması halinde telafisi imkansız zararlar doğuracağı kesin bulunan tarih ve sayılı katma bütçe i̇dareler malî yılı bütçe kanununun maddesi hakkında acilen yürürlüğün durdurulması ve iptal kararı verilmesini saygılarımla arz ederim | 721 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sosyal devletsosyal devlet i̇lkesi̇ sosyal devletten ne anlaşılması gerektiği yüksek mahkemenin kararları ile şekillenmiştir örneğin yüksek anayasa mahkemesi e sayılı kararında sosyal devleti ve sosyal devlet ilkesini şöyle tanımlamıştır anayasa de belirtilen sosyal devlet ilkesi kişinin doğuştan sahip olduğu onurlu bir yaşam sürdürme maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisini kullanmasını sağladığı gibi sosyal devletin görevi güçsüzleri koruyarak sosyal adaleti sosyal refahı ve sosyal güvenliği sağlamaktır anayasaya aykiri olduğu düşünülen sayili türk medeni̇ kanununun maddesi̇ madde boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz iii anayasaya aykiri olduğu düşünülen sayili türk medeni̇ kanununun maddesi̇ madde maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez i̇rat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir hakim istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda taraftarın sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir yasa maddesinde boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak suretiyle davalı taraftan süresiz olarak nafaka talep edebileceğine ilişkin hüküm anayasanın msine aykırıdır şöyle kiesas sayısı karar sayısı anayasanın msinde türkiye cumhuriyetinin nitelikleri sayılırken türkiye cumhuriyetinin demokratik laik ve sosyal hukuk devleti olduğu belirtilmiştir mnin fıkrasının amacının boşanma ile yoksulluğa düşecek eşi korumaya yönelik olduğu kuşkusuzdur ancak işte bu düşünce sosyal devlet ilkesine aykırıdır yüksek mahkemenin sosyal devleti tanımlarken sosyal devletin görevinin güçsüzleri korumak olduğu yukarıda belirtilmişti boşanma ile artık eşler arasında hiçbir bağ kalmazken boşandığı eşin geçimini imkanı ölçüsünde diğer eşe üstelik süresiz olarak yüklemek sosyal devletin yapması gereken işi boşanan eşe yaptırmak olur medeni kanunun msinde tarafların mali durumlarının değişmesi halinde nafaka miktarının artırılıp azaltılabileceğini düzenlemekte ise de nafaka yükümlüsü bakımından nafakanın tamamen kaldırılmasına imkan vermemektedir aynı maddenin fıkrası nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalkması halinde nafakanın kaldırılabileceğini düzenlemiştir oysa nafaka borçlusunun ekonomik durumunun olumsuz yönde değişmesi ancak nafakanın azaltılmasına neden olabilmektedir boşanma ile eşler artık ayrı yerlerde yaşama hakkına sahiptirler boşanan nafaka yükümlüsü eşin boşandığı eşini sürekli takip ederek mknun msinde yazılı nafakayı ortadan kaldıracak şartların oluşup oluşmadığını takip etmesinin de imkansız olduğunu kabul etmek gerekir nafaka borçlusu ile alacaklısının çocukları yönünden takdir olunan iştirak nafakasının çocukların reşit olması ile sona ermesine karşılık nafaka yükümlüsü eşe boşanma ile aralarında bağ kalmayan kişi için süresiz nafaka ödeme yükü yüklemek de hakkaniyete aykırıdır sonuç mahkememiz sonuç olarak yukarıda madde metinlerine yer verilen sayılı türk medeni kanununun ve buna bağlı olarak da mlerinin anayasanın msinde yazılı ve türkiye cumhuriyetinin niteliklerinden olan sosyal devlet ilkesine aykırı olduğunu kabul etmiş ve bu yasa maddelerinin iptaline karar verilmesini yüksek anayasa mahkemesinden takdirlerine sunma kararı almıştır | 500 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ yürürlüğü durdurma istemini de içeren günlü dava dilekçesi şöyledir tbmm anayasanın nci ve i̇çtüzüğün inci maddeleri çerçevesinde nisan tarihinde icra olunmak üzere seçimleri yenileme kararı almıştır i meclis kararı ağustos sayılı resgz tbmm aynı yasama günü içinde karar için yaptığı müzakereyi kesintiye uğratmadan seçimlerin yenilenmesini ayrıca kanunla düzenlemiştir sayılı seçimlerle i̇lgili bazı kanunlarda değişiklik yapılması türkiye büyük millet meclisinin inci dönem milletvekili genel seçimleri ve birlikte yapılacak mahalli i̇dareler genel seçimleri hakkında kanun ağustos sayılı res gz sözü geçen kanun mad ek b sözü geçen karar ve yasa tbmm seçimleri kararla yasayla veya bir teminat olarak her iki işlem türü ile birlikte yenileyebilir an ek amkd sayı shf seçimleri yenileme kararı ve yasası yürürlüğe girmiş uygulamaya konmuş ve seçim takvimi kesinleşerek nerede ise seçim gününe ulaşılmıştır kamu harcamalar yapmış toplum yenilenen seçim atmosferine girmiş ekonomi ve siyaset yapılacak seçimlere kilitlenmiştir seçimler sebebiyle çalışmalarına ara veren meclis yapay ve kötü niyetli gerekçe ile toplantıya çağrılmış açıldıktan sonra toplantıya çağrının örtülü ve gerçek gerekçesi çerçevesinde seçimlerin yenilenmesi kararının geri alınması yönündeki girişim ve tartışmalara başlamıştır ek tbmm bileşim tutanağı tomarı sahifeden ibaret esasen meclisin olağanüstü toplantıya çağrılması ve bağlı işlemler yüksek mahkemede dava konusu kılınmıştır kararın kaldırılmasına dayanak kılınan kural usul tartışması açılarak yapılan görüşmeler akabinde oturumu yöneten başkanın yaptırdığı genel kurul oylaması ile ihdas olunmuştur ek usul tartışması ve oylama tutanakları buna göre i̇çtüzüğün inci maddesi uyarınca seçimlerin yenilenmesi kararını değiştiren veya kaldıran önergeler anayasa komisyonunda görüşülmeksizin doğrudan genel kurulda müzakere olunup karara bağlanırlar bu karar yapısı niteliği ve etkileri gereği tam bir içtüzük kuralı ihdasıdır i̇hdas edilen bu kural anayasal yargı denetiminin içindedir any yüksek mahkemenin yerleşik içtihatları davamızın amacı bu denetimin işletilmesini sağlamak olası krizlerin önüne geçmenin de yolu olan seçimi gerçekleştirmektir aykırılıklar gerekçeler anayasanın inci maddesine aykırılık seçimlerin yenilenmesi kararı tipolojik olarak bir fesih kararıdır fesih taliki kaydın gerçekleştiği nisan tarihi itibarı ile kesin etki doğuran ve geri alınamayan kararlardandır meclis yenileme kararı ile nisan tarihinden sonrası için temsil niteliğim kalmamıştır demiştir yenisi toplanıncaya kadar önceki meclisin yetkilerininesas sayısı karar sayısı devamı istisnai ve zarurete dayalı bir düzenleme olup bu genel ilkeyi ortadan kaldırmaz prof karamustafaoğlu tuncer yasama meclislerini fesih hakkı ank shf vd anayasanın nci maddesi seçim dönemlerini ve sebeplerini tahdidi olarak beş yıllık sürenin dolması meclisin yenileme kararını vermesi cumhurbaşkanının feshi şeklinde belirlemiştir anayasanın inci maddesi hiçbir ayırım yapmadan her üç kategoriyi kapsayan seçimlerin geriye bırakılmasını savaş hali için yalnızca bu sebep için mümkün görmüştür her somut olay için anayasanın yeniden okunması ve saklı anlamın keşfi önemli bir yöntemdir amerikan anayasasını asırlarca ayakta tutan nedenlerin başında bu anlayış gelir anayasanın inci maddesindeki geriye bırakmayı sanılanın aksine beş yıllık döneme hasreden objektif bir veri yoktur bilakis madde sistematiği ve metindeki yeni seçimler ibaresi geriye bırakma hükmünün nci maddedeki üç hali kapsadığını göstermektedir yorum fesih teorisi ile de örtüşmektedir nitekim feshin geriye alınıp alınamaması sorunu aynen yenilemede olduğu gibi anayasa sorunu olduğu vurgulanmaktadır karamustafaoğlu age shf ve dev anayasanın hükmü yalnızca dikey değil yatay etki doğuran bir kural olduğundan doğrudan içtüzük hükmü niteliğindedir bu kural sebebiyle yenilemeyi kaldırma önergesinin hiçbir şekilde işleme konmaması gerekirdi usul oylaması yoluyla ihdas edilen ve yenilemeyi kaldırma önergesini genel kurulda müzakere edilir kılan meclis kararı anayasanın hükmü karşısında temel norma aykırıdır oturumu yöneten başkan bu oturumda içtüzük hükümlerini ihlal ve hatta yok sayma konusunda özel bir gayretin içinde olmuştur çünkü siyasal amaç hukukun ihlali uğruna üstün tutulmuştur i̇çtüzüğün ve hükümlerinin ihlalleri örneği ek te sunulu zabıtta seyretmek mümkündür özellikle oradaki i̇yimayanın usul konuşması anayasanın inci maddesine aykırılık dava konusu kural işlem anayasanın inci maddesini işlemez kılmaktadır bir an için yenileme kararının geri alınabileceğini varsaysak dahi bu halde yerel idareler seçimlerini zamanında yapamamak gibi bir anayasa ihlaline yolaçılmaktadır bu hüküm her iki seçimin birleştirilmesi hali dışında yerel seçimlerin beş yılın dolduğu mart tarihinde yapılmasını amirdir parlamentonun kurduğu kararla oluşturduğu kuralla anayasayı askıya alma özgürlüğü var mıdır any mad anayasanın inci maddesine aykırılık meclis iç düzenini sessiz anayasası olan içtüzükle tanzim eder any mad oturumu yöneten başkan ve günkü çoğunluk düzenlemeyi içtüzükle değil parmak çokluğu genel kurul kararı ile yapmıştır i̇çtüzüğün nasıl yapılacağı nasıl değiştirileceği sessiz anayasada yazılıdır i̇çtüzük mad i̇çtüzüğünü ve onun oluşturulması yöntemini saymayan anlayış denetim yansımasını anayasanın inci maddesinde bulur oysa içtüzüğün inci maddesi sorunu çözücü içeriktedir geri alınması mümkün olsa idi yenileme kararının ittihazında uygulanan usul bu işlemin kaldırılmasında da cari olacaktı koşutluk paralellik ilkesi oturum başkanının ve çoğunluğun usulu dolanarak parmak çokluğunda aradıkları çözüm keyfiliğin hukuku olmuştur oysa içtüzükler bittabi bu arada içtüzük hükmü yöntemince tartışılmış ve genel kurulda oylanmış metinlerdir bunların açık anlamları oylamaesas sayısı karar sayısı yoluyla başkalaştırılamaz ve aşılamaz hukuk ve parlamento hukuku taktiğin ve stratejinin emrine verilemez nitekim dtp grubunun yenileme kararının değiştirme önergesi meclis başkanı hikmet çetin tarafından içtüzüğün maddesi uyarınca anayasa komisyonuna havale olunmuştur ek sözügeçen havale ek edtp grubun yenilemeyi değiştirme önergesi oturum başkanının meclis başkanının havalesini yok sayan tavrı hüküm doğurmaz i̇çtüzük mad anayasa mad kaldıki bu havale dahi anymad hükmü çerçevesinde sonuç doğurmaz fesih yenileme kararı geri alınamaz aksine önergeler işleme konamaz anayasanın inci maddesine aykırılık yasayla düzenlenen bir konu parlamento kararı ile yürürlük evreninden koparılamaz yenileme yasa tasarrufu ile de temin olunmuştur dava konusu kural işlem yasal düzenlemeyi de etkilemeye hükümden düşürmeye dönüktür aynı konudaki güçlü işlemi yasayı yöntemince kaldırmadan ilga etmeden zayıf işlemi kararı geri almak abesle iştigaldir böylelikle görev kuralına da aykırı davranılmış olmaktadır anayasanın diğer maddelerine aykırılık dava konusu kural tasarrufların uygun olduğu hiçbir anayasa hükmü yoktur aykırılığın ilişkilendirileceği anayasa hükümleri elbetteki yukarıda sayılanlardan ibaret değildir dava konusu kural işlemler anayasanın demokratik hukuk devleti any mad milli egemenlik any mad ve bağlayıcılık any mad kurallarına da aykırıdır yürürlüğün durdurulması seçim kararı güncelleşmiş takvimi yapılmış ve sonuna yaklaşılmıştır parlamentonun ihdas ettiği tüzük hükmü ve buna dayandırılması düşünülen yenilemeyi kaldırma kararı telafisi imkansız zararlara yol açacaktır hukuki duraksama ve tartışmalar seçimi ve seçim ortamını da yelpazesine çekecektir anayasa mahkememizin içtihatla geliştirdiği yürürlüğü durdurma prensibinin ivedi uygulanmasını zorunlu kılan somut bir olayla karşı karşıyayız geri alma kararının etki doğurması halinde olabilecek hukuk ihlallerini ve krizleri kestirmek öngörmek zor denecek kadar belirsizdir parlamento sistem ve toplum böyle bir belirsizliği yaşamayı haketmemiştir hukuk anayasaya aykırı stratejileri imha edecek gücü bünyesinde taşımaktadır nitekim yaratılan içtüzük kuralı derhal uygulamaya konmuş yenileme kararını değiştiren önergenin müzakeresine teşebbüs olunmuştur ek teki tutanak tomarının inci ve devamı sahifelerinde meclisteki fiili direnç bu görüşmeyi gün için engellemişse de seçim öncesi herhangi bir günde her an aynı süreç işletilebilecektir yürürlüğü durdurma istemi bu koşullar içinde bir günü dahi fazla kılacak ivedilik taşımaktadır kararın ittihazından sonra verilecek yürürlüğü durdurma hukuki korumayı tam sağlayamayabilecektir şu durum yürürlüğü durdurmayı yalnızca bir hukuki zorunluluk sınırında bırakmamakta milli bir ihtiyaca ve zarurete döndürmektedir öte yandan tedbir hukuku vukuu muhakkak tehlikeleri önleyecek mekanizmaları bünyesinde taşımaktadır bu anlamda kurulmasına girişilen ve tehlikelilik sınırını gerçekleştiren seçimlerin yenilenmesini değiştirme yönündeki vukuu melhuz işlem de tedbir talebi kapsamı içinde düşünülmüştüresas sayısı karar sayısı sonuç dava konusu kural ve kurala bağlı olarak ittihazı düşünülen işlemlerin yani içtüzüğün inci maddesini değiştiren ve yenilemeyi kaldırma önergesini müzakereye açan meclis kararı ile bu kararı müsteniden alınması düşünülen seçimlerin yenilenmesini kaldırma kararının tehlikenin yürürlüklerinin ve yürütümlerinin dava sonuna kadar durdurulmasına sözügeçen parlamento kararının dilekçemizde belirtilen ve resen belirlenecek olan anayasa hükümlerine müsteniden iptaline yüksek mahkemece karar verilmesi saygı ile arz ve talep olunur | 1,196 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir tc anayasasının maddesinde herkesin kanun önünde eşit olduğu ve kimseye imtiyaz tanınmayacağı hükme bağlanmış olup maddesinde ise her türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiç bir ayrım gözetilmez hükmüne yer verilmiştir sayılı avukatlık kanununun maddesinde avukatlığa kabul şartları arasında türk hukuk fakültelerinden birinden mezun olmak veya yabancı memleket hukuk fakültesinden mezun olup da türkiye hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden başarılı sınav vermiş bulunmak hükmüne yer verilmiş maddesinin fıkrasında ise adli idari ve askeri yargı hakimlik veya savcılıklarında anayasa mahkemesi raportörlüklerinde danıştay üyeliklerinde bulunan kimselerin yıl süreyle bu hizmetlerde bulunmaları halinde kanunun maddesi bendinde staj şartından muaf tutulmak suretiyle mesleğe kabul edilecekleri hükmüne yer verilmiştir dava dosyasının incelenmesinden i̇stanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi mezunu olan ve mayıs tarihinden itibaren idari yargı hakimi olarak görev yapan davacının avukatlık mesleğine kabul edilmesi yönünde diyarbakır barosu başkanlığına yaptığı tarihli başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır bakılan davada siyasal bilgiler fakültesi ile i̇ktisadi ve i̇dari bilimler fakültesi mezunları ile birlikte hukuk fakültesi mezunlarının da maliye müfettişliği hesap uzmanlığı gümrük müfettişliği sayıştay denetçiliği gibi mesleklere girebilmeleri olanaklı iken ve siyasal bilgiler fakültesi ve i̇ktisadi ve i̇dari bilimler fakültesi mezunlarının danıştay ve anayasa mahkemesi üyesi olabildikleri halde sayılı kanunun maddesi hükmü uyarınca avukat olamamaları nedeniyle bu hususun anayasanın ve maddelerinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır öte yandan sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa taraflardan bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayıcı kararı dosya muhtevasını mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli örnekleri ile birlikte anayasa mahkemesi başkanlığına gönderir anayasa mahkemesi genel sekreterliği gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti ilgili mahkemeye bir yazı ile bildirir evrakın kayda girişinden itibaren gün içinde noksanlıkların olup olmadığı incelenir anayasa mahkemesince yapılan bu incelemede eksiklikleri olduğu anlaşılan işlerin geri çevrilmesine mahkemesinin yetkisiz olduğu tespit edilen başvurmalarında reddine karar verilir anayasa mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır hükmü yer almıştır açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesi hükmü uyarınca sayılı avukatlık kanununun maddesinin anayasanın ve maddeleri birinci ve ikinciesas sayısı karar sayısı fıkralarına aykırılık iddiası hakkında karar verilmek üzere dava dosyasındaki belgelerin onaylı örneklerinin anayasa mahkemesine gönderilmesine dava dosyasının bu hususta karar verilene veya aylık süre geçene kadar bekletilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi | 415 |
esas sayısı karar sayısı mahkeme kararının davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine yapılan incelemede sayılı kamulaştırma kanununun maddesinde kamulaştırmanın kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması hâlinde keyfiyetin idarece mal sahibi veya mirasçılarına sayılı tebligat kanunu hükümlerine göre duyurulacağı bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçılarının kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malı geri alabilecekleri iade işleminin kamulaştırmanın ve bedelinin kesinleşmesinden sonra bir yıl içinde gerçekleşmesi hâlinde faiz alınmayacağı bu madde hükümlerine göre taşınmaz malı geri almayı kabul etmeyen mal sahibi veya mirasçılarının maddeye göre geri alma haklarının da düşeceği ve bu madde hükümlerinin kamulaştırmanın kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl geçmiş olması hâlinde uygulanmayacağının kurala bağlandığı ancak maddedeki kamulaştırmanın kesinleşmesinin üzerinden yıl geçmesi hâlinde bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı yönündeki üçüncü fıkranın anayasal güvence altında bulunan mülkiyet hakkını ihlâl ettiği ve hukuk devleti ilkesine aykırılık taşıdığı anlaşılmaktadır sayılı kamulaştırma kanununun maddesinin üçüncü fıkrası danıştay onüçüncü ve altıncı daireleri müşterek heyetince yapılacak temyiz incelemesinde uygulanması zorunlu kural olduğundan ve davacının dava konusu ihaleyle satışa çıkarılan taşınmazın kamulaştırılmasından önceki maliki olduğu anlaşıldığından anılan kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvuru yapılması gerekli görülmüştür i̇ptali i̇stenilen kanun hükmü sayılı kamulaştırma kanununun bu madde hükümleri kamulaştırmanın kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl geçmiş olması hâlinde uygulanmaz şeklindeki maddesinin üçüncü fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle anayasa mahkemesine başvurulmaktadır i̇ptali i̇stenilen kanun hükmünün anayasaya aykırılığının değerlendirilmesi anayasanın hukuk devleti ilkesini düzenleyen cumhuriyetin nitelikleri başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir mülkiyet hakkı başlıklı maddesinde herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz kamulaştırma başlıklı maddesinin birinci fıkrasında devlet ve kamu tüzelkişileri kamu yararının gerektirdiği hâllerde gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir kuralı bulunmaktadıresas sayısı karar sayısı kamulaştırma kişilerin mülkiyet hakkına yapılan bir müdahaledir anayasamızın maddesine göre herkes mülkiyet hakkına sahiptir bu hak ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir i̇şte kamulaştırma mülkiyet hakkına kamu yararı amacıyla kanunla getirilmiş ve dolayısıyla anayasamızın maddesine uygun bir sınırlamadır gözler kemal i̇dare hukuku mayıs bursa anayasanın kamulaştırmayı düzenleyen maddesine göre devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilmesi kamu yararının bulunması kamulaştırma kararının kanunda gösterilen esas ve usullerine uyulması gerçek karşılığın kural olarak peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir temel unsurunun kamu yararı olduğu kabul edilen kamulaştırma özel mülkiyet alanına devletin bir müdahalesidir kamulaştırma işlemi taşınmaza el koymaya zorunlu kalındığında kamu yararının özel mülkiyet hakkından üstün tutulduğu durumlarla sınırlı olarak ve anayasada belirlenen usul güvenceleri izlenerek yapıldığında hukuka uygun sayılır aym k anayasanın maddesinde öngörülen kamulaştırma anayasanın maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş anayasal bir sınırlamadır bu itibarla maddede belirtilen kamulaştırmanın anayasal ögelerine uygun bir düzenleme maddeye bir aykırılık oluşturmayacaktır kamulaştırma anayasada özel mülkiyetin kamuya geçirilmesi konusunda başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlenmiş olup bir taşınmaz üzerindeki özel mülkiyet hakkının malikin rızası olmaksızın kamu yararı için ve karşılığı ödenmek koşuluyla devlet tarafından sona erdirilmesidir bu yönteme başvurulması için gereklilik ve kamu yararının varlığı koşullarının bulunması zorunludur kanun koyucu kamulaştırılacak arazi ve tesislerin tespitini ihtiyaç duyulması şartına bağlayarak gereklilik koşulunu düzenlemiştir ayrıca işlemin sayılı kanun hükümlerine tâbi olduğu belirtilerek kamulaştırma yoluna ancak kamu yararının gerektirdiği hâllerde başvurulabileceği düzenlenmiştir aym k §§ kamulaştırmanın belirgin unsuru mülkiyetin el değiştirmesinde kamu yararının bulunması ve bu yararın işlemi gerekli hâle sokmasıdır kamu yararının bulunmadığı hâllerde kamulaştırmadan da söz edilemez daha açık bir deyişle kamu yararı olmadıkça devletin değil gerçek karşılıkla bunun çok daha üstünde olan bedellerle dahi bireylerin mülkiyet hakkına el atması düşünülemez halka hizmet götürmek veya istenen ekonomik kalkınma görevini yerine getirebilmek başka bir deyişle daha yaygın bir kamu görevi yapabilmek için bireylerin özel mülkiyetinde bulunan kimi taşınmaz malların kamulaştırılması gerekli olabilir bu gibi hâllerde devlet zor alım hakkının sahibidir kamu yararı kamulaştırmayı zorunlu kılıyorsa devlet bu hakkını kullanacaktır ancak bu hakkın karşısında bireylerin de kamulaştırılan taşınmazlarının bedellerini istemek hakkı vardır mülkiyet hakkının doğal bir sonucu olarak bu bedelin taşınmaz değerinin tam karşılığı olması gerekir bir yanda devlet veya kamu kuruluşu kamu yararının zorunlu kıldığı hâllerde bireylerin rızasına bakmaksızın onların mülkiyetindeki taşınmazları alma hakkını kullanacak öte yanda bireyler kamulaştırılan taşınmazlarının tam karşılıklarını mülkiyet hakkının gereği olarak devletten istemek hak ve yetkisini ellerinde tutacaklardır aym k ve diğerleri no anayasanın maddesinde düzenlenen kamulaştırma idarelerin özel mülkiyette bulunan bir taşınmaza söz konusu taşınmazı kamu hizmetine tahsis etmek amacıyla tek taraflı bir iradeyle el koymasıdır kamulaştırmanın amacı kamu yararını gerçekleştirmektir anayasa ancak kamu yararına yönelik bir amaca tahsis edilmek şartıyla özel kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmaza tek taraflı bir işlemle el konulmasını meşru görmektedir dolayısıylaesas sayısı karar sayısı kamulaştırma sonucu idarelerin mülkiyetine geçen taşınmazların kamu yararı amacına uygun bir hizmete tahsis edilmemesi durumunda malikin mülkiyet hakkından yoksun bırakılmasının hukuki meşruiyeti ortadan kalkmaktadır aksi takdirde kamu yararı amacı taşınmazın kamulaştırılabilmesi için oluşturulması gereken bir gerekçeden öte hiçbir anlam taşımaz bu bağlamda anayasanın başlangıçta kamu yararı amacının varlığını yeterli gördüğü ve bir şekilde kamulaştırılan bir taşınmazın idarece istenildiği biçimde kullanılabilmesine izin verdiği düşünülemez kamulaştırılan arazinin kamu yararına dönük bir amaca tahsisinin mümkün olamayacağının anlaşılması durumunda malike iadesi zemininin yaratılması mülkiyet hakkının bir gereğidir nitekim anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararı da bu yöndedir aym k kamulaştırma tarihinde kamu yararının soyut olarak bulunması yeterli olmayıp ayrıca bu doğrultuda kamulaştırma amacının somut olarak gerçekleştirilmesi de beklenmektedir kamulaştırma ile bireylerin rızası dışında mülklerinden yoksun bırakılmalarına yol açılmakta olup bunun ise ancak somut bir kamu yararı amacının varlığı hâlinde anayasanın ve maddelerine uygun düşeceği kuşkusuzdur bu bağlamda devletin kamulaştırılan taşınmazı genel bir reform çalışması veya daha baskın bir sosyal ihtiyacın karşılanması şeklindeki belirli istisnai durumlar dışında sadece gelir elde edilmesi veya diğer özel kişilere menfaat sağlanması gibi amaçlarla kullanması kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunmadığını gösterir aksi takdirde bireylerin rızası dışında yoksun bırakıldıkları taşınmazların mülkiyetinin kamu yararı amacı olmaksızın başka özel kişilere devrine veya bu taşınmazların spekülatif amaçlarla elde tutulması gibi sonuçlara yol açıldığı gibi elde edilen mülkün oluşturduğu artı değerden ise mülk sahibi yoksun bırakılmış olur bunun yanında taşınmazın makul sayılamayacak bir süre kamulaştırma amacı doğrultusunda kullanılmamasının taşınmazın değerinde bu sürede yaşanan artış karşısında mülkün oluşturduğu artı değerden mülk sahibinin yoksun bırakılmasına sebebiyet verdiğinden mülk sahibine aşırı bir külfet yüklediği açıktır nitekim kanun koyucu da kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisine lüzumu kalmaması hâlinde taşınmazın kamulaştırılmasından vazgeçilerek mülk sahibine iade edilmesini sağlayan çeşitli düzenlemeler yapmıştır buna göre sayılı kanunun maddesinde idarenin kamulaştırmadan vazgeçmesiyle taşınmazın devri ve mülk sahibine iadesine ilişkin hükümler düzenlenmiş maddede de mal sahibinin geri alma hakkı hüküm altına alınmıştır bkz §§ derya alpdoğan ve diğerleri no anayasanın maddesine göre kişilerin mülkiyet hakları ancak kanunun öngördüğü usullerle ve kamu yararı gereği sınırlandırılabilir anayasanın maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülkiyet haklarının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir bu adil denge başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin bireyin çıkarları ile kamunun genel yararı arasında bulunması gereken adil dengeyi bozmaması gerekmektedir arif güven no sayılı kanunun vazgeçme iade ve devir başlıklı maddesinde kamulaştırmanın kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumu kalmaması hâlinde keyfiyet idareceesas sayısı karar sayısı mal sahibi veya mirasçılarına sayılı tebligat kanunu hükümlerine göre duyurulur değişik ikinci ve üçüncü cümleler md bu duyurma üzerine mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte üç ay içinde ödeyerek taşınmaz malı geri alabilir i̇ade işleminin kamulaştırmanın ve bedelinin kesinleşmesinden sonra bir yıl içinde gerçekleşmesi hâlinde kamulaştırma bedelinin faizi alınmaz mülga dördüncü cümle md ek fıkra md bu madde hükümlerine göre taşınmaz malı geri almayı kabul etmeyen mal sahibi veya mirasçılarının üncü maddeye göre geri alma hakları da düşer ek fıkra md bu madde hükümleri kamulaştırmanın kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl geçmiş olması hâlinde uygulanmaz ancak kamulaştırılan taşınmaz mala kamulaştırmayı yapan idare dışında başka bir idare kamulaştırma yoluyla gerçekleştirebileceği bir kamu hizmeti amacıyla istekli olduğu takdirde yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmayarak bu kanunun uncu veya sayılı muhasebei umumiye kanununun üncü maddesine göre işlem yapılır kuralı yer almaktadır anayasal hak olan mülkiyet hakkının sınırlandırılmasına ilişkin olarak yine anayasayla düzenlenen bireylerin rızası dışında mülklerinden yoksun bırakılmalarına yol açan kamulaştırma işleminde kamulaştırma amacının soyut olarak bulunması yeterli olmayıp somut olarak da gerçekleşmesi gerekmekte olup ancak somut bir kamu yararı amacının varlığı hâlinde kamulaştırma anayasanın ve maddelerine uygun olacaktır kamulaştırmada belirlenen somut yararın gerçekleşmemesi durumunda idarece taşınmaza ihtiyaç kalmadığı önceki malike bildirilerek taşınmazı geri alıp almayacağının sorulması gerekmektedir bu usulün uygulanmaması kamulaştırma işlemini taşınmazın özel kişilere devri suretiyle idare yararına gelir sağlayıcı mülkiyet transferine dönüştürecek veya idarece taşınmazın spekülatif amaçlarla elde tutulması gibi sonuçlara yol açabilecek ve her iki durumda da taşınmazda oluşan artı değerden taşınmaz sahibi yoksun bırakılarak aşırı bir külfet yüklenecektir bunların önüne geçilebilmesi adına sayılı kanunun ve maddelerinde bu doğrultuda düzenlemeler yapılmıştır hukuk devleti ilkesi gereğince devletin üstün gücü dolayısıyla vatandaş ile arasında bulunan eşitsizliğin en aza indirilebilmesi amacıyla devlet ve vatandaş arasındaki adil dengenin sağlanması gerekmektedir dolayısıyla kamulaştırma işlemlerinde kamu yararı ile mal sahiplerinin mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin sağlanması önem arz etmektedir bu bağlamda sayılı kanunun vazgeçme iade ve devir başlıklı maddesinde kamulaştırmanın kesinleşmesinden sonra taşınmaz malların kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumunun kalmaması hâlinde keyfiyetin taşınmazın önceki sahibine veya mirasçılarına geri alma haklarını kullanabilmeleri için duyurulması gerekliliği kanun koyucu tarafından idareye yükümlülük olarak yüklenerek taşınmazın önceki sahibinin mülkiyet hakkının korunması yönünde düzenleme yapılmıştır ancak tarih ve sayılı kanunla yapılan değişiklikle maddeye üçüncü fıkra olarak eklenen düzenleme ile bu madde hükümlerinin kamulaştırmanın kesinleşmesi tarihinden itibaren yıl geçmesi hâlinde uygulanamayacağı yönünde kuralesas sayısı karar sayısı getirilerek idarelerin bildirim yükümlülükleri kamulaştırmanın kesinleşmesinden itibaren yıl ile sınırlandırılmış olup kamulaştırılan taşınmazın önceki sahiplerinin mülkiyet haklarının korunması yönünde olan maddede yapılan bu değişiklikle idareye getirilen yükümlülüğün sona erdirilmesi maddenin amacı ile bağdaşmamaktadır sayılı kanunun söz konusu maddesi incelenirken kanunun maddesine de değinmek gerekmektedir sayılı kanunun mal sahibinin geri alma hakkı başlıklı maddesinde kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde kamulaştırmayı yapan idarece veya nci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca devir veya tahsis yapılan idarece kamulaştırma ve devir amacına uygun hiçbir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir doğmasından itibaren bir yıl içinde kullanılmayan geri alma hakkı düşer ek fıkra md birinci ve ikinci fıkrada belirtilen süreler geçtikten sonra kamulaştırılan taşınmaz malda hakları bulunduğu iddiasıyla eski malikleri veya mirasçıları tarafından idareden herhangi bir sebeple hak bedel veya tazminat talebinde bulunulamaz ve dava açılamaz aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz mal birlikte kamulaştırıldığı takdirde bu taşınmaz malların durumunun bir bütün oluşturduğu kabul edilerek yukarıdaki fıkralar buna göre uygulanır özel kanunlarda bu maddenin uygulanmayacağına ilişkin hükümler saklıdır sayılı arsa ofisi kanununa dayanılarak yapılan kamulaştırmalarda ve bu kanunun maddesinin fıkrasında belirtilen hâllerde yapılacak kamulaştırmalarda bu madde hükmü uygulanmaz kuralı yer almaktadır maddeye göre kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde idarece taşınmazda kamulaştırma ve devir amacına uygun hiçbir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa taşınmazın önceki sahibinin veya mirasçıların yıl içinde taşınmazı geri alabilecekleri ancak yıl geçtikten sonra bu haklarının düştüğü görülmektedir maddede ise taşınmaza ihtiyaç kalmaması durumunda önceki sahibine veya mirasçılara bildirim yapılması gerekliliği idareye yükümlülük olarak getirilmiştir kişilerin sahip oldukları hakları bilmemesi ya da haklarından vazgeçebilme durumları söz konusu olabilirken maddeye nazaran taşınmaz sahibini daha koruyucu yönde düzenlemeler içeren maddedeki idarenin tâbi olduğu kuralı uygulaması yönündeki yükümlülüğünün kaldırılmasına yönelik düzenleme hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır nitekim anayasa mahkemesinin tarih ve başvuru numaralı ve diğerlerine ilişkin kararında kamulaştırıldığı tarihten itibaren yıl geçmesine rağmen hiçbir zaman kamu yararı amacı doğrultusunda kullanılmayan taşınmazın ihaleye çıkarılarak satılması sonrasında açılan tazminat davasının reddi üzerine taşınmazın kamulaştırma bedelinin yaklaşık katı tutarında bir bedelle satılarak ticari kazanç elde edildiğinden bahisle mülkiyet haklarının ihlâl edildiği gerekçesiyle yapılan bireysel başvuru sonucunda esas sayısı karar sayısı sonuç olarak somut olayda kamulaştırma tarihinden bu yana geçen sürenin uzunluğu ve söz konusu taşınmazın değerinde bu sürede yaşanan artış dikkate alındığında başvurucuların mülkün oluşturduğu artı değerden yoksun bırakıldığı anlaşılmaktadır ancak derece mahkemelerince kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılıp kullanılmadığı değerlendirilmeden sadece bu taşınmazın üçüncü kişilere devredilmemesinin tazminatı gerektirmediği belirtilerek dava reddedilmiştir hâlbuki olayda başvurucuların taşınmazı kamu yararı amacına uygun kullanılmadığı gibi ilgili kanun hükümleri çerçevesinde iade de edilmemiştir dolayısıyla somut olayda aradan on bir yıl geçtiği hâlde taşınmazın kamulaştırma amacı doğrultusunda kullanılmaması nedeniyle kamu yararı amacı gerçekleştirilmemiş bu sürede taşınmazın değerinde yaşanan artış dikkate alındığında başvurucuya ödenen kamulaştırma bedelinin taşınmazın gerçek değerini yansıtmaktan uzak kaldığı anlaşılmıştır başvurucuların uğradığı zararın tazmini yoluna da gidilmediğine göre müdahalenin başvuruculara aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemesinden dolayı kamu yararı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin bu sebeple ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır açıklanan gerekçelerle anayasanın maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir gerekçesiyle sayılı kanunun maddesi uyarınca kamu yararı amacına yönelik ihtiyaç kalmayan taşınmazın iadesine ilişkin olarak getirilen yükümlülüğün idarece yerine getirilmemesi mülkiyet hakkının ihlâli niteliğinde görülmüş somut olayda başvuru sahibi maddeye göre kamulaştırılan taşınmazını geri almak için başvuru yapmaması dolayısıyla kusurlandırılmayarak madde uyarınca idarenin yükümlülüğünün bulunduğu ve devam ettiğinden hareketle mülkiyet hakkının ihlâl edildiği sonucuna varılmıştır bu itibarla kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacına veya kamu yararına yönelik herhangi bir ihtiyaca tahsisi lüzumunun kalmaması durumunda taşınmazın mal sahibine iadesi yönünde idareye getirilen yükümlülüğün kaldırılmasına ilişkin düzenleme mülkiyet hakkının ihlâli niteliğinde olup hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde taşınmazın kamulaştırılmadan önceki maliki olan davacı tarafından sayılı kanunun maddesi uyarınca geri alma hakkı kullandırılmadan ihaleye çıkarılmasının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla taşınmaz satış ihalesinin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki mahkeme kararının temyiz incelemesinin yapılmasında uygulanacak sayılı kanunun maddesinin üçüncü fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır açıklanan nedenlerle bir davaya bakmakta olan mahkemenin davada uygulanacak bir kanun hükmünü anayasaya aykırı görürse ilgili kanun hükmünün iptali için anayasa mahkemesine başvurabileceğini düzenleyen anayasanın ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrası gereğince sayılı kamulaştırma kanununun maddesinin üçüncü fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle bu kuralın iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına iptali istenen kuralın anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunu açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslının başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğinin dava dilekçesi ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerinin dizi listesine bağlanarak anayasa mahkemesi̇ başkanliğina gönderi̇lmesi̇ne tarihinde oyçokluğuyla karar verildi | 2,416 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı ankara bölgesi veteriner hekimler odası vekili av sadık karacan tarafından türk veteriner hekimleri birliği büyük kongresinde üye sayısına uygun bir çoğunlukla temsilinin sağlanması istemiyle yapılan başvurunun reddi hakkındaki işlemin iptali istemiyle ankara veteriner hekimleri odası başkanlığına karşı mahkememizin esasına kayden açılan işbu davada dava konusu işlemin dayanağını oluşturan sayılı veteriner hekimliği mesleğinin i̇crasına türk veteriner hekimleri birliği ile odaların teşekkül tarzına ve göreceği i̇şlere dair kanunun maddesinin fıkrasının anayasaya aykırı olduğu ileri sürüldüğünden uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçilmeden önce sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri kanununun maddesinin bendi gereğince bu iddia değerlendirilerek işin gereği görüşüldü veteriner hekimliği mesleğinin i̇crasına türk veteriner hekimleri birliği ile odalarının teşekkül tarzına ve göreceği i̇şlere dair kanunun maddesinde büyük kongreye iştirak etmek üzere elliye kadar üyesi olan odalardan iki yüze kadar üyesi olan odalardan dört ve yüzden fazlası üyesi olan odalardan da altı temsilcisi seçmek umumi heyetin vazifeleri arasında sayılmıştır davacı tarafından sözü geçen hükmün anayasanın maddesine aykırı olduğu iddiası ile anayasa mahkemesine başvurulması davalı idare tarafından da davacı isteminin reddi hakkındaki işlemin dayanağını oluşturan sayılı yasanın maddesinin anayasanın maddesine ve demokratik katılım ile ilgili ilkelere aykırılığı ileri sürülerek anayasaya aykırılık iddiasının kabulüne karar verilmesi talepedilmiştir anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir demokrasinin en belirgin özelliği adil bir katılımı gerçekleştirmeye yönelik serbest eşit genel oy ilkesine dayanan ve temsilde adaleti de gözeten seçimlerdir anayasanın maddesinde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir hükmüne yer verilmiştir anılan maddede öngörülen seçim ile demokratik ilkelere uygun bir seçimin amaçlandığı kuşkusuzdur buna göre davacının sayılı yasanın sözkonusu hükmünün anayasanın maddesine karşın antidemokratik adaletsiz ve eşitliğe aykırı bir düzenleme ile birliğin temel organlarının oluşumunda ve işleyişinde demokrasiyi olanaksız kıldığı iddiası ve davalı idareninesas sayısı karar sayısı aynı yöndeki iddiaları ciddi bulunarak anayasa mahkemesine başvurulması gerektiği sonucuna varılmıştır açıklanan nedenlerle sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin bendi gereğince sayılı yasanın maddesi hakkında karar verilmek üzere dosyada bulunan bilgi ve belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 402 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuran mahkemenin gerekçesi özetle şöyledir anayasaya aykırılığı ileri sürülen türk ceza yasasının maddesinin bentlerindeki hükümleri düşünce ve kanıların açıklanmasını ve bilimin yayımını yasaklamakla anayasanın ve maddelerine insan hakları sosyal hukuk devleti egemenliğin ulusa ait olduğu ilkelerine ters düşmekle anayasanın ve maddelerine eşitlik ilkesini zedelemekle anayasanın maddesine suçluluğu doğuran eylemin özünün ne olduğunu belirtmemekle anayasanın maddesine aykırı görülmüş ve bu nedenle idianın ciddi olduğu kanısına varılmıştır | 71 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir alacaklı borçlu idarenin emlak bankası şubelerinde bulunan hesapları için örnek birinci haciz ihbarnamesi ilgili banka şubesine tebliğ edilmiştir banka mevduatın kamu hizmetlerine tahsisli olduğunu bildirmiş borçlu vekili de aynı iddiayı ileri sürmüştür i̇cra müdürü tarihli kararı ile paranın yatış tarihi itibariyle kamu hizmetlerine ayrılmadığını belirterek borçlu vekilinin istemini red etmiştir borçlu vekili aynı gün icra müdürünün işlemini şikayet ederek haczin kaldırılmasını istemiştir borçlu vekilinin ibraz ettiği bütçe kararnameleri ve encümen kararlarından usulüne uygun olarak kamuya tahsis kararı olduğu görülmüştür bu durumda borçlu vekilinin istemi i̇i̇knun maddesinin bendine ve synın mad bendine göre çözülecektir yüksek yargıtay d yerleşmiş kararlarında belediyelerce usulüne uygun olarak alınan kamuya tahsis kararlarının idari yargı tarafından iptal edilmedikçe haczedilemeyeceğini karara bağlamıştır i̇ptali istenen i̇i̇knun madde bendinin gerekçesi devlet mallarının haczedilemeyeceğine dair konulmuş olan hüküm kamu hizmetlerinin düzenli ve arasız bir tarzda yürütülmesini sağlamak maksadını güder devletin kendisine ait olan borcu ödemesi lüzumu devlet kamu kişiliğinin itibar ve haysiyeti icabında bulunmakla devletten alacaklı bulunan kişilerin kovuşturma yollarına başvurmalarına lüzum ve ihtiyaç bulunmayacağı aşikardır şeklindedir görüldüğü gibi yasanın gerekçesi devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin borçlarını icra takibi olmaksızın ödeyeceği karinesidir ancak belediyeler iptali istenen maddelerdeki bu yetkilerini sürekli olarak alacaklarını ödememek için kullanmışlardır örneğin yargıçlığımızdaki defterlerin incelenmesinden küçükçekmece belediyesi ve tarihleri arasında yine bir kamu kurumu olan ssk genel müdürlüğü aleyhine dosyada haczedilmezlik iddiasında bulunmuş avcılar belediyesi ise tarihinde özel kişiler aleyhine bir dosyada aynı iddiada bulunmuş olup belediyelerin bu talepleri yargıçlığımızca i̇i̇k madde le göre uygun bulunmuştur günümüzün enflasyonist ortamında belediyelerin bu tavrı alacaklılarını zor duruma düşürdüğü gibi tüm mal varlıklarını kamu yararına tahsis etmeleri de anayasamızın maddesinde gösterilen mülkiyet hakkını kullanılamaz duruma getirmektedir her ne kadar anayasamızın mad fıkrası bu hakların kamu yararı amacı ile sınırlanabileceğini belirtmiş ise de belediyeler tüm mal varlıklarının kamu yararına tahsis ederek borçlarına göre çok küçük miktardaki paralarına tahsis kararı koymayarak mülkiyeti sınırlamak yerine borçlarıyla ilgili mülkiyet hakkını ortadan kaldırmaktadırlaresas sayısı karar sayısı bu durumda i̇i̇knun madde bendi ile sayılı yasanın maddesinin bendi anayasamızın maddesinin ve fıkralarına aykırıdır diğer taraftan henüz kesinleşmemiş olmasına rağmen takibin esasını mahkeme ilâmı teşkil etmektedir i̇lâm kesinleşse dahi belediye aynı iddaları ileri sürecektir anayasamızın madde fıkra uyarınca yasama yürütme ve idare mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremeyeceği gibi yerine getirilmesini de geciktiremez bir idari birim yerel yönetim olan belediyeler i̇i̇k maddesi bentte ve kendi özel yasalarına dayanarak aleyhlerine olan mahkeme ilâmlarını geciktirmek bir yana yerine getirilmesini engellemektedirler sonuç olarak yukarıda arz edildiği gibi i̇i̇knun maddesi ve sayılı yasanın madde bendi bu günkü yazılış şekli ile idareye aleyhlerine olan mahkeme kararlarını geciktirmek ve yerine getirmeme olanağı vermektedir ayrıca idare aleyhine kesinleşen icra takiplerinde de alacağın infazı gecikmekte veya hiç infaz edilememektedir bu durumda sözkonusu alacak yönünden alacakla ilgili mülkiyet hakkı tamamen ortadan kalkmaktadır günümüzün enflasyonist ortamında borçlar yasasında belirtilen faiz veya ticari anlaşmazlıkta uygulanan tc merkez bankasınca uygulanan reeskont faizi alacağın ödenmesinin gecikmesi halinde alacak miktarını eritmekte olup bu alacak üzerindeki mülkiyet hakkınıda yok etmektedir kaldı ki anayasamızın maddesi mülkiyet hakkının yasa ile sınırlandırılabilir ancak bu olayımızda sınırlamalar yasa ile değil belediyelerin veya diğer kamu tüzel kişilerinin yetkili organları ile yapılmakta olup bu durum da anayasamızın maddesine aykırıdır yargıçlığımızın düşüncesine göre i̇i̇knun maddesinin ve sayılı yasanın mad bentleri anayasamıza aykırılıklarının giderilerek yüce tbmmce devlet yerel yönetimler ve vatandaşların çıkarları gözetilerek yeniden düzenlenmelidir bu nedenlerle sayılı i̇cra ve i̇flas yasasının maddesinin bendi ile buna bağlı olarak sayılı belediye yasasının maddesinin bendi anayasamızın maddesinin ve fıkraları ile maddesinin fıkrasına aykırı görüldüğünden iptallerine karar verilmesi saygı ile arz olunur | 579 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçesi şöyledir ankara asliye hukuk mahkemesinin tarih ve sayılı kararıyla doğum tarihi olarak tashih edilen davacı tarihli dilekçeyle emeklilik işlemlerinde düzeltilen yeni doğum tarihinin esas alınmasını istemiş tc emekli sandığı genel müdürlüğü tarih ve sayılı işlemiyle sayılı tc emekli sandığı kanununun maddesinin yaşından sonra yaptırılan yaş tashihlerine itibar edilemeyeceği hükmünü amir bulunduğu gerekçesiyle istemini reddetmiştir sayılı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununun maddesinin fıkrasında ancak doğum tarihlerinde iştirakçiler için yaşın doldurulmasından sonra yapılan düzeltmeler nazara alınmaz hükmü yer almaktadır kurulumuzca uyuşmazlığın kaynaklandığı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununun maddesinin fıkrasında doğum tarihlerinde yaşın doldurulmasından sonra yapılan düzeltmelerin dikkate alınmayacağını öngören hükmünün anayasaya aykırılığı bakımından incelenmesi davacının bu yöndeki savları da dikkate alınarak gerekli görülmüştür anayasa mahkemesinin pek çok kararında tanımlandığı gibi hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunu sürdürmeye kendisini yükümlü sayan bütünüyle hukuka uyan devlet demektir hukuk devleti niteliğini kazanmanın vazgeçilmez koşullarından birisi mahkeme kararlarına uyulma zorunluluğudur anayasanın maddesi yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğunu bu organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiç bir surette değiştiremeyeceğini ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceğini öngörmüştür öte yandan hukuk devleti niteliğini kazanmanın vazgeçilmez koşullarından bir diğeri ise yasalar önünde herkesin eşitliğidir anayasanın maddesinde yer alan eşitlik ilkesi anayasa mahkemesi kararıyla açıklanmıştır bu kararlarda belirtildiği üzere eylemli değil hukuksal eşitliği öngören eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olan kişiler arasında haklı bir nedene dayanılmadan ayırım yapılamayacağı esasını içermektedir böylece eşitlik ilkesine yer veren anayasa hükmü hukuki açıdan kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlara değişik uygulama yapılmasını yasa önünde ayırımı yasaklamaktadır yukarıda belirtilen sayılı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununun maddesinin fıkrası mahkeme kararıyla yapılan yaş tashihlerinde tc emekli sandığı genel müdürlüğüne yargı kararlarını yerine getirme konusunda seçimlik bir hak tanımaktadır bir başka ifadeyle yaş öncesi yapılan yaş tashihlerine ilişkin yargı kararı kabul edilirken yaş sonrası yapılan yaş tashihine ilişkin yargı kararının gereği yerine getirilmemektedir söz konusu yasal düzenlemede olduğu gibi yasama organı yasama görevini yerine getirirken yargı organlarınca verilen kararların yerine getirilmesi konusunda idareye takdir hakkı verecek yasal düzenlemeler yapmamalıdır belirtilen durumlar anayasanın maddesinde ifade edilen yargı kararlarına uyulma zorunluluğu ile bağdaşmamaktadıresas sayısı karar sayısı diğer yandan yaş öncesi yapılan yaş tashihlerine ilişkin yargı kararının gereğinin yerine getirilip yaşın dolumundan sonra yapılan yaş tashihine ilişkin yargı kararının gereğinin yerine getirilmemesi hukuksal durumları aynı olan kişiler arasında haklı bir nedene dayanılmadan ayrım yapılmasına yol açtığından eşitlik ilkesiyle bağdaşmamakta ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşmektedir açıklanan nedenlerle sayılı türkiye cumhuriyeti emekli sandığı kanununun maddesi fıkrasındaki ancak doğum tarihlerinde iştirakçiler için yaşın doldurulmasından sonra yapılan düzeltmeler nazara alınmaz hükmünün anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından anılan yasa hükmünün iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına ve anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar dosyanın bekletilmesine karar verildi | 455 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir mahkememizin esas sayılı dosyası kapsamında bor cumhuriyet başsavcılığınca düzenlenen iddianame numaralı tarihli iddianame ile açılan kamu davasında sanık ha sayılı tcknın maddesi uyarınca cezalandırılması istendiği görülmüştür sayılı tcknın fıkrası aile hukukundan doğan bakım eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi şikayet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır şeklindeki düzenlemeye yer vermiştir bu fıkranın gerekçesi incelendiğinde aile hukukundan kaynaklanan bakım eğitim veya destek olma yükümlülüğünün kapsamını türk medeni kanunu hükümlerine göre belirlemek gerekir denmiştir türk ceza kanunu uygulaması da bu yönde gelişmiştir mahkememizce anayasaya aykırı olduğu düşünülen hususta tam olarak buradan kaynaklanmaktadır genel ceza normu incelendiğinde cezai hükümler içeren normların açık hareket unsurunu yalın bir şekilde ortaya koyar ve hangi hareketin karşılığının suç olduğunu hangi hareketin karşılığının da suç olmadığını açıklar nitelikte olması gerekmektedir bilindiği üzere tcknun uygulaması kapsamında kıyas ve yorum yasağı bulunmaktadır öte yandan iptali istenen bu hükmün içeriğinin türk medeni kanunu hükümlerine göre doldurmak gerektiği açıktır türk medeni kanunu incelendiğinde ise türk medeni kanununun birinci maddesinin ikinci fıkrası kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hakim örf ve adet hukukuna göre bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir denmektedir doktrinde hakimin hukuk yaratması olarak adlandırılan bu madde gereğince hakim önüne gelen somut olaya ilişkin uygulanacak bir kanun maddesi bulamadığı olaya uyan örf ve adet kuralı da tespit edemediği takdirde kendisi kural yaratacak kural yaratırken de kıyas evleviyet fortiori karşı kavram kanıtı tümevarım hukuki özdeyişler yolu olmak üzere bir çok yoldan faydalanacaktır türk medeni kanununun ikinci maddesi ise dürüstlük ilkesini düzenlemekte olup herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır demektedir doktrinde dürüstlük kuralları orta zekalı normal makûl kimselerin toplum içerisinde karşılıklı güvene ahlaka ve dürüstlüğe dayalı davranışları sonunda meydana gelmiş ve toplum ihtiyaçları ile iş hayatının ihtiyaçlarına cevap veren bu nedenle de herkesçe benimsenen kurallar bütün olarak açıklanmaktadır türk medeni kanununun dördüncü maddesi ile hakimin takdir yetkisini düzenlemekte olup kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gerektirdiği ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim hukuka ve hakkaniyete göre karar verir denmektedir doktrinde takdir yetkisi kanun koyucunun bilerek ve isteyerek bıraktığı kural içi boşlukları hukuku uygulayacak olanlara somut olayın özelliklerini toplumdaki ahlaki düşüncelerini takdir yetkisini tanıyan kuralın amacının sosyal adalet gibi hususları göz önünde tutarak ferdileştirip doldurması için verilen yetkidir denmektedir halde yeniden somut olayımıza dönmek gerekirse sanık ha suç teşkil ettiği iddia olunan eyleminin aile hukukundan kaynaklanan bakım eğitim veya destek olmaesas sayısı karar sayısı yükümlülüğüne aykırılık teşkil edip etmediğinin tespiti türk medeni kanununun yukarıda sayılan maddelerinden faydalanılarak daha açık bir deyişle yorum kıyas yapılarak veya hakimin hangi hareketin suç oluşturup oluşturmayacağına yönelik belirleyeceği takdir yetkisi ile yapılacaktır bu husus açık bir şekilde suç ve cezalara ilişkin esasları anlatan anayasanın maddesine aykırı olup kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine ters düşmektedir ceza hukuku normları kanunilik ilkesine dayanmakta mecburdur hakimin takdir yetkisi ile veya örf ve adet kuralları gereğince suç teşkil edilemez aksi takdirde önlenemez insan hakkı ihlalleri ve keyfi uygulamalar ortaya çıkar bu konuda yüksek mahkemenin esas karar ve tarihli kararında anayasanın suç ve cezaya ilişkin maddesindeki ilkelerden biri kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesidir anayasanın maddesinin ilk fıkrasında kimse kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz denilerek suçun yasallığı üçüncü fıkrasında da ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur denilerek cezanın yasallığı ilkeleri getirilmiştir suç ve cezanın yasallığı ilkesi anayasanın yasaklayıcı ve buyurucu kuralları ile gerek toplum yaşamı gerek kişi hak ve özgürlükleri yönlerinden getirdiği güvencelere aykırı olmamak koşulu ile bu konuda gerekli düzenlemeleri yapma yetkisinin yalnız yasak koyucuya ait olmasını zorunlu kılar dayanağını anayasanın maddesinin oluşturduğu kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin esası yasa tarafından suçun yani ne gibi eylemlerin yasaklandığının hiç bir şüpheye yer verilmeyecek biçimde belirtilmesinden ve buna göre cezanın yasayla belirlenmesinden ibarettir demek sureti ile somut olayımıza da uygulanabilecek şekilde anayasanın maddesinin yorumunu yapmıştır anayasa mahkemesinin bir başka kararı olan esas ve karar ve tarihli kararında suç ve cezaların yasayla belirlenmesi çağdaş ceza hukukunun temel ilkelerinden biridir günümüzde bu ilkeye uluslararası hukukta ve i̇nsan hakları belgelerinde de yer verilmektedir i̇lkenin esası kişilerin yasak eylemleri ve bunlar karşılığında verilecek cezaları önceden bilmelerini sağlamak düşüncesine dayanmaktadır suç ve cezaların yalnızca yasa ile konulup kaldırılması da yeterli olmayıp kuralların kuşkuya yer vermeyecek biçimde açık ve sınırlarının da belli olması gerekir demek sureti ile anayasanın maddesinde düzenlenen ilkelerden biri olan suç ve cezaların yasallığı ilkesinin uluslararası hukuk yönünden de önemini ortaya koymaktadır daha yeni tarihli anayasa mahkemesinin esas karar ve tarihli kararında buna göre yasada suçun bu bağlamda hangi eylemlerin yasaklandığının ve bunlara verilecek cezaların açıkça belirtilmesi gerekir kişinin yasak eylemleri ve bunların cezalarını önceden bilmesi temel hak ve özgürlükleri güvencesidir denmektedir özetle somut dosyamızda sanık ha cezalandırılması istenilen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün i̇hlali suçu ve bu suçu düzenleyen sayılı tcknın fıkrasının düzenleniş şekli kanunun gerekçesi uygulama doğrultusu dikkate alındığında içeriğinin ve hangi eylemlerin bakım eğitim veya destek olma yükümlülüğüne aykırılık teşkil edeceğinin açıkça ortaya konmadığı bu konuda türk medeni kanununa atıf yapmakla yukarıda sayılan türk medeni kanununun ilk maddelerinin uygulanmasına olanak sağladığı bu maddelerin ise ceza hukuku ve suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ile bağdaşmadığı hakimin takdir yetkisi ile örf adet kurallarının uygulanması ile tümevarım veya evveliyat ilkelerinin uygulanması suretiyle suç yaratmanın mümkün olmadığı aksi halde anayasanın maddesinde düzenlenen suç ve cezaların kanunilik ilkesine aykırı davranılacağı açıktır bu nedenlerle anayasanın maddesine açıkça aykırılık teşkil eden sayılı tcknın fıkrasının yüksek mahkemenizce iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesine aykırı olan sayılı türk ceza kanununun maddesinin anayasanın maddesi uyarınca iptali arz ve talep olunur | 918 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararında özetle anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir bu bağlamda hukuk devletinde yasa koyucu yalnız yasaların anayasaya değil anayasanın da hukukun evrensel temel ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür hukukun temel ilkeleri arasında yer alan eşitlik ilkesine anayasanın maddesinde yer verilmiştir buna göre yasa önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır sayılı yasanın maddesi sayılı yasanın maddesi ile değiştirilerek as ck nun b maddesi kapsamında bulunan bakaya suçunun sivil kişiler tarafından barış zamanında işlenmesi halinde adli yargı mahkemeleri tarafından asck hükümleri uygulanmak suretiyle yapılacağını belirtmiştir askeri ceza kanununa göre firar suçu sadece asker kişiler tarafından işlenebilen bir suçtur asck askeri yargıtayın yukarıda belirtilen firar suçu nedeniyle dava zamanaşımının başlangıcına ilişkin yerleşmiş ve istikrar kazanmış içtihadına göre yaşına girildiği ocak ayının günü zamanaşımı süresi başlamaktadır yani somut olayımızda doğumlu olan sanığın hakkındaki bakaya suçları için öngörülen dava zamanaşımı süresinin başlama tarihi sanığın yaşına girdiği ocak ayının günü olan tarihinde işlemeye başlamıştır suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve sanığın lehine olan asli dava zamanaşımı sayılı tckm süresi yıldır en fazla ise yıl ay olmaktadır askeri yargıtayın asker kişilerin işlemiş oldukları firar suçlarında dava zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin esas alınacağı tarih konusunda yerleşmiş ve istikrar kazanmış içtihatları karşısında asck ma fıkrasında firar suçu yanında bakaya suçuna da yer verilmekle bu yorum şeklinin bakaya suçu için de geçerli olacağı izahtan varestedir ancak bakaya suçunun adli yargı mahkemelerinin görevi kapsamına alınmakla temyiz mahkemesinin yüksek yargıtay olacağı açıktır yüksek yargıtayın dava zamanaşımının başlangıcına ilişkin farklı bir yorum şeklini tercih etmesi karşısında aynı suçun dava zamanaşımı süresinin iki farklı tarihte başlamasının anayasada ifadesini bulan hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırılıkesas sayısı karar sayısı oluşturulacaktır devletin yetkili kılınan iki yüksek mahkemesinin aynı suç için farklı yorum ve uygulama yapması kişilerin devlete olan inancını sarsacağı gibi adalet duygularını da inciteceği izahtan varestedir ayrıca askeri yargıtayın asker kişiler tarafından işlenebilen firar suçu ile sivil kişilerin işleyebilecekleri bakaya suçunun dava zamanaşımının başlangıcına ilişkin içtihadı aynı hukuki konumda bulunanlara aynı kuralların uygulanması farklı hukuki konumda bulunanlara ise farklı kuralların uygulanmasını gerektiren anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacaktır askeri yargıtayın dava zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin tespitine ilişkin içtihadının uygulanması sonucu somut olayımızda sanığın doğumlu olması nedeniyle tarihinde başlayan asli dava zamanaşımı süresinin lehe yasa dikkate alındığında yıl sonra yani yılında dolacağı anlaşılmaktadır söz konusu süre en fazla yarı oranında artarak tarihinde zamanaşımı süresi dolacaktır sanık hakkındaki kamu davasının yılında açıldığı dikkate alındığında yıl boyunca sanığın hakkındaki isnatlar için ceza davası tehdidi altında kalması avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesinde ifadesini bulan makul sürede adil yargılanma hakkının ihlal edilebileceği izahtan varestedir yasa koyucu benzeri cezalar içeren suçlar bakımından dava zamanaşımı süresi ve başlangıcı için genel hükümler koymuşken bakaya suçu için farklı bir düzenleme getirilmesinin hukuk devleti ile aynı hukuki durumda bulunan kişiler arasında farklı uygulama ve işlem yapılmasının anayasadaki eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacağı izahtan varestedir söz konusu bakaya suçu için genel hükümlere yollama yapılmış olmakla dava zamanaşımı süresinin benzeri cezalar içeren suçlar ile aynı olduğu ileri sürülebilecek ise de dava zamanaşımı süresinin başlangıcının tüm askeri mükellefiyetlerin bitmesi şartına tabi tutulması nedeniyle eylemli olarak zamanaşımı süresi uzamaktadır genel hükümlere göre suçun işlenip tamamlanmasından sonra işlemeye başlayan dava zamanaşımı süresi bakaya suçu işlenip tamamlanmış olsa bile işlemeye başlamamaktadır hatta dava zamanaşımı süresinin başlangıcına esas alınan sayılı askerlik kanununun maddesinde öngörülen askerlik çağına ilişkin belirlenen sürenin genelkurmay başkanlığının göstereceği lüzum milli savunma bakanlığının teklifi ve bakanlar kurulu kararıyla yıla kadar uzatılabileceği veya kısaltabileceği öngörülmüştür bu durumun ise bakaya suçunun dava zamanaşımının başlangıcı ile süresinin yürütmenin tekeline bırakmak anlamına gelir ki bunun da anayasanın maddesinde ifadesini bulan suç ve cezaların kanunla konulacağını düzenleyen amir hükmünün ihlali sonucunu doğuracaktır sonuç ve i̇stem yukarıda yapılan açıklamalar ışığında sayılı askeri ceza kanununun maddesinde geçen fiilleri hakkında dava müruru zamanı bütün askeri mükellefiyetlerin bitmesinden itibaren işlemeğe başlar i̇baresinin anayasanın hukuk devleti ve eşitlik ilkeleri ile maddesine aykırılığı iddiasıyla iptali isteminden ibarettir i̇stemin iptali yüce anayasa mahkemesinin yüksek takdirlerine ait olmak üzere itiraz dilekçesi ve dava dosyası saygıyla ve önemle arz olunur | 765 |
esas sayısı karar sayısı tarih ve sayılı devlet su i̇şleri genel müdürlüğünün teşkilat ve görevleri hakkında kanun i̇le bazı kanunlarda ve gıda tarım ve hayvancılık bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile tarihli ve sayılı devlet su i̇şleri genel müdürlüğünün teşkilat ve görevleri hakkında kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendine eklenen ibarede yer alan uygun görülenleri ibaresinin anayasaya aykırılığı i̇ptali istenen kural ile sayılı kanunun devlet su i̇şleri genel müdürlüğünün görev ve yetkilerini düzenleyen maddesinin birinci fıkrasının bendine baraj gölet ve kanal gibi su yüzeyleri ile rezervuar alanında azami su kotu ile işletme kotu arasında kalan yerlerde güneş enerjisi sistemlerinin kurulmasına yönelik taleplerden uygun görülenleri bedeli karşılığında kiralamak ibaresi eklenmiştir böylece devlet su i̇şleri genel müdürlüğü baraj gölet ve kanallarda su yüzeylerini ve rezervuar alanlarını güneş enerjisi sistemi kurulması amacıyla bedeli karşılığında kiralayabilecektir kiralama işlemini uygun görülen talepler için yapacaktır görüldüğü gibi kiralama işlemi için hiçbir ilke öngörülmemiş sadece uygun görülme kiralama işlemi için tek ölçüt olarak düzenlenmiştir anayasanın maddesinde cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti keyfi yönetimin karşıtı olup kamusal yetkilerin kanuna dayanması ve bu yetkilerin kapsamının öngörülebilir olmasını gerektirir kamu otoritelerine yetki veren özellikle de birey haklarına müdahale yetkisi veren düzenlemelerin açık ve içeriğinin öngörülebilir olması hukuk devletinin asgari gerekleri arasındadır öngörülebilirlik bireyleri keyfiliğe karşı korur i̇ptali istenen kural ile uygun görülen talepler için kiralama işlemi yapılacağı öngörülmüştür ancak hangi taleplerin kabul edileceğinin belirlenmesi için hiçbir objektif ölçüt öngörülmemiştir bu da taleplerin karşılanmasında tamamen keyfi davranılmasına olanak tanımaktadır söz konusu yetki ile idarenin özel kişileri kamu kaynaklarından kira karşılığında yararlandırması söz konusudur kamu kaynaklarından yararlandırma yetkisi veren bir kuralın hiçbir objektif ölçüt içermemesi bazı kişilerin keyfi olarak kayırılmasına olanak tanımaktadır güneş enerjisi tesisi kurma talepleri aynı zamanda anayasanın maddesinde güvence altına alınan teşebbüs özgürlüğü kapsamındadır dolayısıyla bu taleplere ilişkin olarak verilecek kararlar aynı zamanda teşebbüs özgürlüğüne müdahale oluşturur temel haklara yapılacak müdahalenin kanuniliğinden söz edebilmek için müdahale yetkisi veren kuralların açık içeriği öngörülebilir ve temel ilkelerin belli olması gerekir uygun görülen şeklinde düzenleme yapmak aslında herhangi bir düzenleme yapılmadığını alınacak kararların yöneticilerin keyfine bırakıldığını göstermektedir bu nedenle iptali istenen kural temel hakların kanunla sınırlandırılması zorunluluğunu düzenleyen anayasanın maddesine de aykırıdır diğer taraftan hangi taleplerin karşılanacağını tamamen yöneticilerin keyfi değerlendirmesine bırakılan düzenleme ile kişiler arasında meşru olmayan eşitsiz uygulamalara imkân tanınmıştır siyasi iktidarın kendi taraftarlarını kayırmasına olanak tanıyan düzenleme siyasi düşüncelere dayalı ayrımcılığı yasaklayan anayasanın maddesine de aykırılık oluşturmaktadır sonuç olarak iptali istenen kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır iptali gerekiresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin üçüncü fıkrasında yer alan ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu ibaresi dördüncü fıkrası beşinci fıkrasında yer alan hak sahiplerinin iznine tabi değildir ibaresi yedinci fıkrasında yer alan şahsen tebliğ edilmiş sayılır ibaresi sekizinci fıkrasında yer alan malikin iznine tabi olmaksızın ibaresi onbeşinci fıkrasında yer alan veya bu madde kapsamında değerlendirmek üzere kamulaştırabilir ibaresinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın maddesi ile sayılı yasaya eklenene ek madde ile arazi toplulaştırması ve arazi geliştirme hizmetlerinin devlet su i̇şleri genel müdürlüğü tarafından yürütülmesine ilişkin hususlar düzenlenmiştir ancak maddede anayasaya pek çok aykırılık bulunmaktadır sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin üçüncü fıkrasında yer alan ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu ibaresinin anayasaya aykırılığı ek maddede arazi toplulaştırması ve arazi geliştirilmesi işlemlerinin yürütülmesi düzenlenmiştir buna göre arazilerin tabii ve suni etkilerle bozulmasının ve parçalanmasının önlenmesi parçalanmış arazilerde ise tabii özellikleri kullanım bütünlüğü ve mülkiyet hakları gözetilerek birden fazla arazi parçasının birleştirilip ekonomik ekolojik ve toplumsal yönden daha işlevsel yeni parsellerin oluşturulması ve bu parsellerin arazi özellikleri ve alanı değerlendirilerek kullanım şekillerinin belirlenmesi ile köy ve arazi gelişim hizmetlerinin sağlanması maksadıyla arazi toplulaştırması yapılacaktır üçüncü fıkrada ise arazi toplulaştırması ve arazi geliştirmesi işlemlerinin ilgili bakanlığın talebi ve bakanlar kurulu kararı ile dsi̇ tarafından isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati olmaksızın zorunlu olarak yapılabileceği kuralına yer verilmiştir arazi toplulaştırmasının amacı tarım arazilerinin aşırı bölünmesi sonucu ortaya çıkan çok küçük ve verimsiz tarım işletmeleri sorununa çözüm olmak üzere bölünmüş arazileri birleştirerek işletme büyüklüklerini optimal verimliliği sağlayacak bir hale getirmeye çalışmaktır böylece milli servetlerimizden biri olan toprağımızın daha verimli kullanılması kaynak israfının önlenmesi hedeflenmektedir ancak böyle bir tasarrufun büyük insani maliyetleri olacağı da gözden uzak tutulmamalıdır tarım pek çok çiftçinin tek geçim kaynağıdır ve arazi toplulaştırması bireylerin tek geçim kaynaklarının ellerinden alınması sonucunu doğurmamalıdır ülkemizde tarım arazilerinin miras yoluyla aşırı bölündüğü ve artık arazilerin aileleri geçindirmek için yeterli olmadığı bu nedenle de kırsal alanlardan kentlere aşırı bir göçün yaşandığı bilinmektedir ne var ki çiftçilikten başka bir mesleği olmayan bu nedenle de başka bir iş bulma ümidi olmadığı için çiftçilik yapmaya devam eden ve kıt kanaat geçinen kişilerin arazilerinin toplulaştırma suretiyle ellerinden alınması bu kişileri ve ailelerini sefalete sürükleyecektir bu nedenle arazi toplulaştırması ve geliştirmesi uygulamaları gönüllülük esasına göre gerçekleştirilmeli bireyler buna zorlanmamalıdır ne var ki iptali istenen kural arazi toplulaştırma ve arazi geliştirme uygulamalarının maliklerin muvafakati aranmaksızın zorla yapılmasına olanak tanımaktadır arazi toplulaştırması işlemleri ile kişilerin mülkiyet hakkına müdahalede bulunulduğu açıktır anayasanın maddesine göre mülkiyet hakkına ancak kamu yararı gerekçesiyle müdahale edilebilir mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin hakkın özüne dokunmaması ve ölçülü olması anayasanın maddesinin gereğidir dolayısıyla kamu yararı gerekçesiyle de olsa mülkiyet hakkına hakkın özüne dokunan ya da ölçüsüz müdahalelerde bulunulamazesas sayısı karar sayısı arazi toplulaştırması işlemleri ile farklı kişilere ait küçük araziler birleştirilerek tek bir büyük araziye dönüştürülecektir bazı kişilerin farklı yerlerde küçük parçalar halinde arazileri bulunabilir ve bu küçük küçük parçalar yerine daha büyük tek bir arazisinin olmasını tercih edebilir ancak arazilerin yapısı konumu verimliliği su kaynaklarına yakınlığı vb nedenlerle değerlerinde büyük farklar olabilmektedir ve toplulaştırmalarda değer bakımından arazileri eşleştirmek neredeyse olanaksızdır diğer taraftan pek çok durumda kişilerin sahip olduğu arazilerin nitelikleri ve büyüklükleri itibariyle tek bir büyük parçaya dönüştürülmesi olanaksız olabilir ya da bireyler bunu çeşitli nedenlerle tercih etmeyebilir mesela ürün farklılaştırması farklı mevkilerdeki arazilerin sulama olanaklarının farklılık arzetmesi gibi nedenlerle bireyler bütün arazilerinin tek bir mevkide toplanmasını tercih etmeyebilirler bu salt bir tercih olmanın ötesinde kişilerin yaşamlarını sürdürmek için bir zorunluluk da olabilir zaten ürettiği ürünler ile kıt kanaat geçinen bir kişinin verimli bir arazisinin toplulaştırma suretiyle elinden alınarak başka bir kişiye tahsis edilmesi bunun yerine kendine daha verimsiz bir alandan aynı miktarda arazi verilmesi bu kişinin yaşam koşullarını daha da zorlaştıracaktır yukarıda belirtildiği gibi arazi toplulaştırmasında kamu yararı olsa bile birey haklarına yapılan müdahalenin ölçülü olması gerekir ölçülülük ilkesi birey hakkına yapılan müdahalenin sağlayacağı kamu yararı ile bireyin uğrayacağı zarar arasında makul bir dengenin bulunmasını gerektirir yukarıda açıklandığı gibi toplulaştırmanın amacı tarım arazilerini daha verimli kullanmayı sağlamaktır ancak toplulaştırma yoluyla bir bireyin tek geçim kaynağı olan toprağının elinden alınarak yerine daha verimsiz ya da onun ihtiyaçlarına uymayan bir toprak verilmesi kişinin yaşamını sürdürmesini çok zorlaştıracaktır bu nedenle kişilerin istemedikleri halde arazilerinin zorla toplulaştırmaya tabi tutulması mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturur ve anayasanın maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkını ihlal eder sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı ek maddenin dördüncü fıkrasında bakanlar kurulu kararının arazi toplulaştırması ve diğer işlemler yönünden kamu yararı kararı sayılacağı hükmüne yer verilmiştir böyle bir düzenlemenin bireyler tarafından açılacak davaların başarı şansını oldukça düşüreceği açıktır yukarıda belirtildiği gibi arazi toplulaştırma ve arazi geliştirme faaliyetleri bireylerin mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir bu müdahalelerin ancak kamu yararı amacıyla yapılması mümkündür bu faaliyetlere dsi̇nin bağlı olduğu bakanlığın talebi üzerine bakanlar kurulunca karar verilecek dsi̇ tarafından uygulanacaktır i̇ptali istenen kural bakanlar kurulu tarafından alınan kararın kamu yararı kararı sayılacağını düzenlemektedir ancak belirtmek gerekir ki bakanlar kurulu tarafından alınacak karar genel bir karar olup bir bölgede ya da bir ilçede bu işlemlerin yapılmasına izin veren bir karar mahiyetindedir bu karar alınırken işleme tabi tutulacak tüm araziler ve maliklerin durumu tek tek incelenerek ya da göz önüne alınarak bir karar verilmiş değildir dolayısıyla somut olarak bireylerin haklarına müdahale gerekçelerini bu kararda bulmak olası değildir tekil olarak hangi arazilerin söz konusu uygulamalara tabi tutulacağını da bu kararlarda bulmak mümkün değildir tekil olarak hangi arazilerin söz konusu uygulamalara tabi tutulacağı yerel idari mercilerce belirlenecektir ve hangi arazinin niçin bu uygulamaya tabi tutulacağını açıklaması gereken organlar da bu yerel idari organlardır bu kararlara karşı açılacak davalara cevap vermesi gereken somut olarak dava konusu araziyi uygulamaya tabi tutan yerel idari organlar olmalıdır oysa iptali istenen düzenleme ile yerel organların hangi arazilerin niçin toplulaştırmaesas sayısı karar sayısı ve geliştirme uygulamasına tabi tutulacağını gerekçelendiren bir kamu yararı kararı alması gereğini ortadan kaldırmakta ve bu işlemler aleyhine dava açılması imkânını da ortadan kaldırmaktadır bu durumda bireyler kendi arazilerinin toplulaştırma uygulamasına tabi tutulmasında kamu yararı bulunmadığı bu nedenle işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmek istediklerinde yerel idari organların işlemi aleyhine yerel idare mahkemelerinde değil bakanlar kurulu kararı aleyhine danıştayda dava açmak zorunda kalacaklardır bu hem bireylerin hak aramasını aşırı zorlaştıracaktır hem de açtıkları davaların başarı şansını çok büyük oranda düşürecektir zira anadolunun ücra bir köyündeki bir çiftçinin bakanlar kurulu kararı aleyhine danıştayda dava açmak için avukat tutmaya hem ekonomik imkânları yetmeyecek hem de böyle bir dava açmaya cesaret edemeyecektir diğer taraftan dava açsa da bakanlar kurulu işlemi salt kendi taşınmazına ilişkin olmadığı tüm bölgeyi ilgilendiren genel nitelikte bir karar olduğu için kendi somut koşullarını davada ileri sürerek tüm işlemi iptal ettirmesi çok zor olacaktır danıştayın bireyin iddialarını incelemek için keşif ve bilirkişi gibi delillere başvurması hem çok zor hem de çok masraflı olacaktır bütün bu unsurlar dikkate alındığında bireylerin haklarını aramalarının neredeyse olanaksız hale getirildiği görülmektedir bu nedenle dava konusu kural hem anayasanın maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale oluşturmaktadır hem de idarenin işlemlerinin hukuka uygunluğunu zorunlu kılan anayasanın maddesiyle güvence altına alınan hukuk devleti ilkesini ihlal etmektedir zira yukarıda açıklandığı gibi bu kurala dayanarak yerel idari organlar herhangi bir dava açılması ihtimali olmadığından hangi arazilerin uygulamalara tabi tutulacağını gerekçe göstermeden keyfi olarak belirleyebilecek ve yargısal denetimden kaçabileceklerdir böyle bir keyfiliğin bir hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün değildir açıklanan nedenlerle kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır iptali gerekir sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin beşinci fıkrasında yer alan hak sahiplerinin iznine tabi değildir ibaresinin anayasaya aykırılığı ek maddenin beşinci fıkrasında arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri uygulanacak arazi üzerinde dsi̇ veya proje idaresi tarafından yapılacak fiili uygulamaların hak sahiplerinin iznine tabi olmadığı öngörülmüştür aynı şekilde arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yürütülen alanlarda tarımsal faaliyetleri kısıtlamaya dsi̇ veya proje idaresinin yetkili olduğu hükmüne yer verilmiştir arazi toplulaştırması ve tarla içi geliştirme işlemleri sırasında yapılacak fiili uygulamalar ile kişilerin mülkiyet hakkına müdahalede bulunulduğu açıktır anayasanın maddesine göre mülkiyet hakkına ancak kamu yararı gerekçesiyle müdahale edilebilir mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin hakkın özüne dokunmaması ve ölçülü olması anayasanın maddesinin gereğidir dolayısıyla kamu yararı gerekçesiyle de olsa mülkiyet hakkına hakkın özüne dokunan ya da ölçüsüz müdahalelerde bulunulamaz arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri uygulanacak arazi üzerinde dsi̇ veya proje idaresi tarafından yapılacak fiili uygulamaların neler olacağına ilişkin olarak yasada herhangi bir açıklık olmamakla birlikte bu uygulamaların maliklerin ya da hak sahiplerinin tasarruf yetkisine müdahalede bulunduğu açıktır nitekim aynı fıkrada dsi̇ ya da proje idaresinin tarımsal faaliyetleri kısıtlamaya yetkili olduğu hükmüne yer verilmiştir bu uygulamaların malikin veya hak sahibinin araziden yararlanmasını sınırlandıracağı ya da arazinin değerini düşüreceği göz önünde tutulmalıdır bu tür kısıtlamalar için malikin veya hakesas sayısı karar sayısı sahibinin izninin aranmaması ve bu uygulamaların ne tür bir kamu yararına hizmet ettiğinin ve bu uygulamalar malikin niçin katlanmak zorunda olduğunun açıklanmaması mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturur bu nedenle iptali istenen kural anayasanın maddesine aykırıdır iptali gerekir sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin yedinci fıkrasında yer alan şahsen tebliğ edilmiş sayılır ibaresinin anayasaya aykırılığı ek maddenin yedinci fıkrasında arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri muhtevasında yapılacak duyuruların dsi̇ veya özel arazi toplulaştırmasını gerçekleştiren proje idaresinin internet sayfalarında ve ayrıca köy veya mahalle muhtarının çalışma yerinde otuz gün süre ile ilan ettirileceği ve bu şekilde yapılan ilanların ilgili gerçek kişilere kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine şahsen tebliğ edilmiş sayılacağı hükmüne yer verilmiştir dolayısıyla arazi toplulaştırması ve tarla içi geliştirme işlemleri yapılırken bu işlemlerden etkilenecek taşınmaz sahiplerine herhangi bir tebligat yapılmayacak sadece işlemi yapan dsi̇ veya özel proje idaresinin internet sayfalarında ilan edilecek ve ilgili köy ya da mahalle muhtarlığında askıya çıkarılacaktır bu şekilde yapılan ilanlar ise ilgili kişilere şahsen tebliğ edilmiş sayılacaktır yukarıda belirtildiği gibi arazi toplulaştırması ve tarla içi geliştirme işlemleri bireylerin mülkiyet hakkına ciddi müdahale oluşturmaktadır bu işlemlere karşı itiraz edebilmek taleplerini ileri sürmek ve gerektiğinde dava açabilmek için işlemlerden haberdar olmaları gerekir bu bilgilenmeyi sağlayacak olan ise işlemlerin maliklere tebliğidir i̇ptali istenen kural ise kurumun internet sitesi ve muhtarlıkta yapılacak ilanların şahsi tebliğ yerine geçeceği hükmünü içermektedir günümüzde tapu kayıtları büyük ölçüde elektronik ortama aktarılmıştır ayrıca merkezi nüfus i̇daresi sistemi merni̇s ile bütün bireylerin adresleri elektronik sistemde yer almaktadır ve bu sistem diğer kamu kurumlarının da erişimine açıktır dolayısıyla arazi toplulaştırması işlemlerinden etkilenecek taşınmazların sahiplerini ve bunların adreslerini tespit etmek zor olmadığı gibi ilgili işlemleri maliklere tebliğ etmekte de herhangi bir zorlukla karşılaşılmayacaktır kişilerin dsi̇nin ve özel proje idarelerinin internet sayfalarını ziyaret etmelerini zorunlu tutmak mümkün olmadığına göre burada yapılacak ilanın kişilere tebliğ olarak kabul edilmesi mümkün değildir aynı şekilde muhtarlıklarda yapılacak askı içinde benzer bir durum söz konusudur kişilerin her ay muhtarlığa gitmesini zorunlu kılan bir yasa olmadığına göre muhtarlıkta yapılacak bir aylık askının şahsi tebligat olarak nitelenmesi mümkün değildir anayasanın maddesine göre idari işlemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinde başlar dolayısıyla idari işlemlerin yazılı bildirimi zorunludur diğer taraftan anayasanın maddesine göre devlet işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır yine anayasanın maddesinde herkesin meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu güvence altına alınmıştır bu anayasal hükümler birlikte değerlendirildiğinde idarenin işlemlerinin yazılı tebliğinin zorunlu olduğu ve bu tebliğde aynı zamanda işleme karşı başvuru yollarının ve sürelerinin de bildirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır bu anayasal yükümlülüğün bir yasaya hüküm koyarak ortadan kaldırılması ve kişilerin temel haklarına müdahale eden işlemlere karşı hak arama özgürlüklerini yok eden ve başvuru imkânının ortadan kaldırılması açıkça anayasaya aykırıdıresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle iptali istenen kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır iptali gerekir sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin sekizin fıkrasında yer alan üçer aylık vadeli ibaresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun maddesi ile sayılı yasaya eklenen ek maddenin sekizinci fıkrasında arazi toplulaştırması sebebiyle kısıtlama getirilen alanlarda ürün ve mütemmim cüzlere verilecek zarar ile taşınmaz sahiplerine yeni parseller teslim edilene kadar kısıtlama getirilen alanlarda doğabilecek gelir kayıplarının arazi toplulaştırmasını yürüten dsi̇ veya proje idaresi tarafından karşılanacağı arazi mülkiyetinin ihtilaflı olması veya malikinin gelir kaybına ilişkin takdir edilen bedeli kabul etmemesi durumunda dsi̇ veya proje idaresi tarafından yetkili sulh hukuk mahkemesine başvurularak bedelin tespitinin isteneceği ve mahkemece belirlenen bedelin üçer aylık vadeli hesaba yatırılarak taşınmaz üzerinde malikin iznine tabi olmaksızın toplulaştırmaya ilişkin işlemlere devam olunacağı hükmüne yer verilmiştir kuralda yer alan üçer aylık vadeli hesaba yatırma hükmü anayasaya aykırıdır zira bu kural mülkiyetin ihtilaflı olması durumunda mülkiyete ilişkin ihtilafın çözülmesine kadar arazi toplulaştırması işlemlerini durdurmak yerine toplulaştırma işlemlerine devam edilmesini kısıtlamadan kaynaklanan kayıpların ise bankaya yatırılmasını ve malikin mahkemece tespit edilmesinden sonra bedelin malike ödenmesini öngörmektedir bir sonraki alt başlıkta açıklanacağı gibi arazi toplulaştırmasının ve tarla içi geliştirmenin ancak malikin rızasıyla yapılması gerekir malikin rızası olmadan yapılacak toplulaştırma ve tarla içi geliştirme malikin mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale teşkil eder zira arazi toplulaştırması ve tarla içi geliştirmeden elde edilecek kamu yararı bireyin mülkiyet hakkına ve mülkiyeti altındaki taşınmazlar üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma yetkisine üstün tutulamaz bu nedenle taşınmazın mülkiyetinde niza olması dolayısıyla maliki belli olmamasına rağmen malikin rızası olmadan arazi toplulaştırması veya tarla içi iyileştirme yapılması mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale tekil eder diğer taraftan kural malikin takdir edilen gelir kaybına ilişkin bedele itiraz etmesi halinde de dava açılmasını ve mahkemece tespit edilen miktarın üçer aylık vadeli hesaba yatırılmasını öngörmektedir mahkemece belirlenen bedelin niçin vadeli hesaba yatırılmasının düzenlendiğini anlamaya olanak bulunmamaktadır malik tarafından itiraz edilen bedel konusunda mahkemece karar verildikten sonra mahkemece tespit edilen bedelin doğrudan malike verilmesi gerekirken vadeli hesaba yatırılarak malikin bu bedeli çekmesinin önlenmesinde nasıl bir kamu yararı olduğunu anlamak mümkün değildir bu şekilde malikin taşınmazına yapılan sınırlama dolayısıyla uğradığı kayıpları telafi etmek üzere ödenmesi öngörülen bedele ulaşamaması mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale teşkil eder yukarıda açıklandığı gibi arazi toplulaştırması işlemleri bireyin anayasanın maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkına ağır bir müdahale teşkil eder ve malikin izni olmadan bu işlemlerin yapılması mülkiyet hakkına yapılan bu müdahaleyi ölçüsüz hale getirir zorla toplulaştırma uygulamasıyla elde edilecek kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkına verilen zarar arasında makul bir denge bulunduğu söylenemez diğer taraftan mahkeme tarafından tespit edilen bedelin malike ödenmeksizin vadeli hesaba yatırılmasında bir kamu yararı bulunmamaktadır ve malikin mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale oluştururesas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle iptali istenen kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır iptali gerekir sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin sekizinci fıkrasında yer alan malikin iznine tabi olmaksızın ibaresinin anayasaya aykırılığı ek maddenin sekizinci fıkrasında arazi toplulaştırması sebebiyle kısıtlama getirilen alanlarda ürün ve mütemmim cüzlere verilecek zarar ile taşınmaz sahiplerine yeni parseller teslim edilene kadar kısıtlama getirilen alanlarda doğabilecek gelir kayıplarının arazi toplulaştırmasını yürüten dsi̇ veya proje idaresi tarafından karşılanacağı arazi mülkiyetinin ihtilaflı olması veya malikinin gelir kaybına ilişkin takdir edilen bedeli kabul etmemesi durumunda dsi̇ veya proje idaresi tarafından yetkili sulh hukuk mahkemesine başvurularak bedelin tespitinin isteneceği ve mahkemece belirlenen bedelin üçer aylık vadeli hesaba yatırılarak taşınmaz üzerinde malikin iznine tabi olmaksızın toplulaştırmaya ilişkin işlemlere devam olunacağı hükmüne yer verilmiştir buna göre taşınmaz sahibinin ihtilaflı olmasına veya getirilen kısıtlamaların verdiği zarara ya da gelir kaybına ilişkin tespite itiraz etmiş olmasına rağmen sulh hukuk mahkemesinden tespit talebinde bulunulacak ve malik izin vermemiş olsa da toplulaştırma işlemlerine devam edilecektir yukarıda açıklandığı gibi arazi toplulaştırması işlemleri bireyin anayasanın maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkına ağır bir müdahale teşkil eder ve malikin iznine tabi olmaksızın bu işlemlerin yapılması mülkiyet hakkına yapılan bu müdahaleyi ölçüsüz hale getirir zorla toplulaştırma uygulamasıyla elde edilecek kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkına verilen zarar arasında makul bir denge bulunduğu söylenemez bu nedenle iptali istenen kural anayasanın maddesine aykırıdır iptali gerekir sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin on beşinci fıkrasında yer alan veya bu madde kapsamında değerlendirmek üzere kamulaştırabilir ibaresinin anayasaya aykırılığı ek maddenin sekizinci fıkrasında dsi̇ veya proje idaresinin gerekli hallerde asgari tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki tarımsal arazileri toplulaştırabileceği veya bu amaçla kamulaştırabileceği düzenlenmiştir ayrıca bu şekilde toplulaştırılan veya kamulaştırılan arazilerin ne şekilde birleştirileceği ve kimlere nasıl satılacağı öngörülmüştür bu kuralda yer alan kamulaştırma yetkisi iki yönden anayasaya aykırıdır öncelikle özel proje idarelerinin kamu tüzel kişiliğine sahip olmaları zorunluluğu bulunmamaktadır nitekim aynı maddenin on ikinci fıkrasında köy tüzel kişiliği ve belediyelerin yanı sıra kooperatifler ve birliklerin de arazi toplulaştırması yapmak üzere başvurabileceği öngörülmüştür dolayısıyla kamu tüzel kişiliğine sahip olmayan proje idarelerine kamulaştırma yetkisi tanınması anayasaya aykırılık oluşturur kamulaştırma yetkisini düzenleyen anayasanın maddesinde devlet ve kamu tüzelkişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidiresas sayısı karar sayısı denilmektedir buna göre kamulaştırma ancak devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilir özel hukuk tüzel kişiliği olan kooperatiflere veya birliklere kamulaştırma yapma yetkisi tanınması kaynağını anayasadan almayan bir yetki verilmesi anlamına gelecektir ve anayasanın ve maddelerine aykırılık oluşturacaktır zira yetkisi olmayan bir kurumun kamulaştırma yapması hem mülkiyet hakkını hem de maddeyi açıkça ihlal eder nitekim anayasa mahkemesi de organize sanayi bölgelerine kamulaştırma yetkisi tanıyan yasa kuralını anayasanın ve maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir aymk k kt mahkeme bu kararında kamulaştırmanın yalnızca devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilmesinin mülkiyet hakkının sınırlandırılmasına yönelik usuli güvencelerden birini oluşturduğunu belirterek osbnin bazı kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılmış olsa da bunun osbnin kamulaştırma yapabilmesi için yeterli olmadığına ve anayasanın maddesi uyarınca kamu tüzel kişiliğini de haiz olmasının zorunlu olduğuna işaret etmiştir diğer taraftan her arazinin mutlaka asgari tarımsal arazi büyüklüğüne sahip olması gerektiği bu büyüklüğün altında tarımsal arazi bulunmasında kamu yararı bulunmadığı ya da bu büyüklüğün altındaki tüm arazilerin mutlaka birleştirilmesinde kamu yararı bulunduğu söylenemez pek çok kişi asıl işi çiftçilik olmamakla birlikte küçük bir alanda kendi gıda ihtiyacını karşılayacak kadar üretim yapmak üzere atalarından miras kalan tarlasını elinde tutmak bu tarlayı hobi olarak işlemek hafta sonlarını değerlendireceği bir meşguliyet alanı olarak elinde tutmak isteyebilir bu kişilerin temel işi çiftçilik olmadığından asgari tarımsal arazi büyüklüğünde bir yere sahip olmalarını zorunlu kılan bir durum da bulunmamaktadır eğer küçük parsel sahiplerinin tarlalarını kullanma gibi bir niyeti yoksa toplulaştırma işlemi yapan kurumun satın alma imkânı her zaman bulunmaktadır buna rağmen zorla kamulaştırma yetkisi tanınması mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturur ayrıca yukarıda belirtildiği gibi bu alanları kamulaştırmada da bir kamu yararı bulunmamaktadır kamulaştırılarak bütünleştirilen arazilerin öncelikle önceki maliklerine satılmasının öngörülmesi de bu anayasaya aykırılıkları ortadan kaldırmamaktadır zira kişiler kendi ihtiyaçları ve hobi amacıyla kullanmak için daha büyük bir araziye sahip olmaya zorlanamazlar açıklanan nedenlerle kural anayasanın ve maddelerine aykırıdır iptali gerekir sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin ikinci fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin ikinci fıkrasında dsi̇nin sulama tesislerini işleten kooperatiflerden finansal ve mali yapısının sürdürülemez olduğu tespit edilenlerle yapılmış olan devir sözleşmelerinin dsi̇nin teklifi ve bakanın onayıyla feshedileceği kuralına yer verilmiştir devir sözleşmeleri devlet su i̇şleri genel müdürlüğü ile sulama kooperatifleri arasında yapılan ve sulama tesislerinin işletilmesi bakım ve onarımlarının kooperatifler tarafından üstlenilmesini öngören bir sözleşmedir bu sözleşmeler belli süreli olup süre sonunda yenilenebilmektedir ayrıca sözleşme koşullarına uyulmaması halinde tarafların sözleşmeyi fesih yetkisi de sözleşmelerde yer almaktadıresas sayısı karar sayısı hal böyle iken bir yasa çıkararak sözleşmede yer almayan bir fesih yetkisinin tek taraflı olarak idareye tanınması hukuk devleti ilkesine aykırıdır hukuk devleti ilkesinin temel amacı hukuki öngörülebilirliği güvence altına alarak kişilere hukuk güvenliği sağlamaktır bir sözleşme ancak sözleşmede öngörülen koşulların gerçekleşmesi ya da yasada yer alan bir fesih nedenine dayanılarak feshedilebilir ancak sözleşme imzalandıktan sonra sözleşmede öngörülmeyen bir tek taraflı fesih yetkisinin yasa ile idareye tanınması öngörülemez bir durum yaratmaktadır ve hukuki güvenlik ilkesini ihlal eder diğer taraftan yasada öngörülen fesih nedeni sözleşmenin diğer tarafı olan kooperatifin finansal ve mali yapısının sürdürülemez olduğunun tespit edilmesidir bu tespitin kim tarafından ve nasıl yapılacağı düzenlemede yer almamakla birlikte bunun sözleşmenin diğer tarafı olan idare tarafından yapılacağı anlaşılmaktadır sözleşme ile kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisi olan kooperatifin finansal yapısının bozulması halinde neler yapılacağı kooperatifler kanununda düzenlenmiştir bir kooperatifin finansal ve mali yapısında sürdürülemez bir bozulma ortaya çıkmışsa yapılacak şey kooperatifler kanunu hükümlerine göre onun tasfiyesi işlemleri başlatmaktır kaldı ki finansal ve mali yapısının bozulması dolayısıyla sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getiremiyorsa sözleşmenin diğer tarafı olan idarenin bu sözleşmeyi feshetme yetkisi zaten vardır finansal ve mali yapısı bozulmuş olmasına rağmen yükümlülüklerini yerine getiriyorsa burada idarenin herhangi bir zarara uğraması söz konusu değildir eğer gelecekteki yükümlülüklerini yerine getiremeyeceğinden endişe ediliyorsa yapılacak olan şey süre sonunda sözleşmenin yenilenmeyeceği bildiriminde bulunmaktır bütün bunlar idareye tek taraflı bir fesih yetkisi tanınmasını gerektiren zorunlu bir kamu yararı gereği olmadığını göstermektedir yasanın amacının bazı kooperatiflerle yapılmış sözleşmeleri idarenin keyfi olarak feshetmesine olanak tanımak olduğu anlaşılmaktadır siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen kişilerin yönetiminde bulunduğu kooperatiflerle yapılmış sözleşmelerin keyfi olarak feshedilmesini amaçlayan böyle bir yasanın kamu yararı amacı da gütmediği görülmektedir hukuki süreçlere öngörülemez ve keyfi müdahale yetkisi veren ve herhangi bir kamu yararı amacı taşımayan kural anayasanın maddesinde cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesine aykırıdır i̇ptali gerekir sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin ikinci fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek maddenin ikinci fıkrasında devlet tarafından yapılacak destekleme ödemesi almaya hak kazanan çiftçilerin vadesi geldiği halde ödenmeyen sulama işletme ve bakım ücreti veya su kullanım hizmet bedeli borcu bulunması halinde dsi̇ veya işletme ve bakım sorumluluğu devredilen gerçek veya tüzel kişi tarafından tarımsal destekleme ödemesi yapacak bankaya borç miktarının bildirileceği ve bu bildirim üzerine destekleme ödemelerinden borç tutarının mahsup edilerek dsi̇ veya işletme ve bakım sorumluluğu devredilen gerçek veya tüzel kişiye ödeneceği hükmüne yer verilmiştir öncelikle belirtmek gerekir ki bankalar uyuşmazlık çözme mercileri veya icra daireleri değildir bir çiftçinin sulama işletme ve bakım ücreti veya su kullanım hizmet bedeli borcu olup olmadığı konusunda bir uyuşmazlık varsa bunu çözecek olan mahkemelerdir diğer taraftan borcun olduğu konusunda uyuşmazlık olmamasına karşılık kişi borcunu ödemiyorsa bu borcu zorla tahsil etme yetkisi icra dairelerine aittir eğer ilgili kurum alacağını tahsilesas sayısı karar sayısı edememişse çiftçinin alacağı destekleme ödemesi için ihtiyati tedbir koydurma yetkisi de bulunmaktadır buna rağmen bir kurumun alacağı olduğu bildiriminde bulunması dolayısıyla bir bankanın borçlunun hesabına yatacak bir paradan otomatik olarak kesinti yapması yargı yetkisinin devri anlamına gelecektir ve anayasanın maddesine açık bir şekilde aykırılık oluşturur zira maddeye göre yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır bir kişinin borcu olup olmadığı ve varsa miktarının ne olduğu bir hukuki uyuşmazlık olup ancak yargısal bir karar | 4,048 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇mahkemenin başvuru gerekçesi şöyledir her ne kadar sanıklar haklarında sayılı sigorta murakabe kanununun maddesine muhalefet suçundan kamu davası açılmış ve sanıkların aynı kanunun maddesi delaletiyle ve tcknun maddesi gereğince tecziyeleri talep edilmiş ise de sayılı kanunun sayılı kanun hükmünde kararname ile değişik maddesinin son fıkrası anayasa mahkemesince sınırlı olarak iptal edilmiş ayrıca sayılı kanun hükmünde kararname günlü sayılı yetki yasasına dayanılarak çıkartılmış olup kanun hükmünde kararnamenin dayandığı sayılı yetki yasası anayasa mahkemesince gün esas karar sayılı kararla iptal edilmiş olduğundan sayılı kanun hükmünde kararname anayasal dayanaktan yoksun kalmış olmakla sanıklar vekilinin bu yöndeki talebi mahkememizce ciddi bulunduğundan sayılı kanunun sayılı kanun hükmünde kararname ile değişik maddesinin bendinin anayasaya aykırı olduğuna bu konuda karar verilmek üzere dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmek üzere savcılığına tevdiine davanın anayasa mahkemesince verilecek karara göre bekletici mesele olarak geri bırakılmasına karar verildi | 140 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile sayılı sağlık bakanlığına bağlı sağlık kurumları ile esenlendirme rehabilitasyon tesislerine verilecek döner sermaye hakkında kanunun inci maddesinin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı kanunun inci maddesi ile getirilen düzenleme ile personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden personele bir ayda yapılacak ek ödeme tutarının en yüksek hangi yüzdelik oranda olacağı düzenlenmiştir madde ile kamu sağlık kuruluşlarında çalışanların gelirleri ücretten ziyade döner sermaye gelirlerinden performansa dayalı ek ödemeye bağlanmıştır düzenleme ile döner sermayeden elde edilecek gelirin personelin bir ayda alacağı aylık yan ödeme ve her türlü tazminat toplamının yüzde kaçını geçemeyeceği belirlenmiş ve bunun dışındaki döner sermaye ödemesine yönelik tüm yetki yürütmeye bırakılmıştır anayasanın egemenlik başlığını taşıyan ncı maddesinde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz nci maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasında da memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilerek memuriyete girişten emekliliğe kadar memuriyet statüsünün kanunla düzenlenmesi esası öngörülmüştür anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan kanunla düzenlemeden neyin anlaşılması gerektiği anayasa mahkemesinin birçok kararında açıklanmıştır buna göre yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devri anlamına geleceğinden anayasanın nci maddesine aykırı düşer ancak yasada temel esasların ve çerçevenin belirlenmesi koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması anayasaya aykırılık oluşturmaz esasen anayasanın inci maddesinde yer alan yürütme yetkisi ve görevi anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur denilmiştir yine yüce mahkemenin bu kararında anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasına göre kamu personeline ilişkin statü esaslarının ve bu bağlamda hizmetten ayrılmaya ilişkin kuralların kanunla düzenlenmesi gerekmektedir yasayla düzenleme belirli konulardan kavram ad ve kurum olarak söz etmek anlamına gelmeyip düzenlenen alanda temel ilkelerin konularak çerçevesinin çizilmiş olmasını ifade eder ancak yasada temel esasların belirlenmiş olması koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntılar yürütme organının takdir yetkisine bırakılabilir denilerek kanunlaesas sayısı karar sayısı düzenlemeden neyin anlaşılması gerektiği açıklığa kavuşturulmuş ve kamu personelinin statü esaslarının kanunla düzenlenmesi gerektiği de özellikle vurgulanmıştır yine anayasa mahkemesinin kamu personeline ilişkin tarih ve k sayılı kararında bilindiği üzere kamu görevlileri ile kamu yönetimleri arasındaki hizmet ilişkileri kural tasarruflarla düzenlenmektedir kamu personeli belirli bir statüde nesnel kurallara göre hizmet yürütmekte statünün sağladığı aylık ücret atanma yükselme ve nakil gibi kimi öznel haklara sahip olabilmektedir denilmektedir öğretide ise statü rejimi personelin kariyere dayalı liyakat sistemi temelinde yaşam boyu mesleğini sürdürmesini sağlayan yüksek güvenceli çalışma düzeni olarak tanımlanmaktadır yine kariyer sisteminde ücreti belirleyen unsur görevin konumudur kişiye yapılan ödeme kişinin performansına değil mevkiine yapılmaktadır diğer yandan performansa dayalı döner sermaye ödemelerinde kamu yararı bulunmadığı ifade edilmelidir madde ile öngörülen nöbet hizmetleri hariç olmak üzere mesai saatleri dışındaki katkılarından dolayı personele ek ödeme öngörülmesi de anayasanın çalışma şartları ve dinlenme hakkı başlıklı nci maddesi kimse yaşına cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar dinlenmek çalışanların hakkıdır ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir hükmüne aykırıdır personelin normal çalışma saatleri dışında çalışmasına teşvik edilmesi anayasal ve yasal düzenlemeler bağlı dinlenme hakkının ihlaline cevaz vermek olacağından madde hükmü bu yönüyle de anayasaya aykırıdır i̇lgili personele döner sermayeden yapılacak ödemelerin anayasanın inci maddesi kapsamında olması nedeniyle bununla ilgili düzenlemelerin kanunla yapılması zorunluluğu açıktır bu halde döner sermaye ödemeleri ile ilgili olarak sadece üst sınırın belirlenmesi şeklindeki yasal düzenlemenin ilgillerin döner sermaye ile ilgili yapılacak ödemelerde kanunla düzenlenmesi gereken hususlarda yürütmeye insiyatif bırakılamayacağından hukuksal güvence tanınmış dinlenme hakkını ortadan kaldırmaya elverişli madde anayasanın nci ncı nci nci ve inci maddelerine aykırıdır tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun ncı maddesinin birinci i̇kinci üçüncü ve dördüncü fıkralarının anayasaya aykırılığı dava konusu edilen fıkranın tümü aşağıda belirtilen gerekçelerle yine belirtilen anayasa maddelerine aykırılık taşıdığı kanaatindeyiz maddenin birinci fıkrasındaki düzenleme üniversite sistemimizi derinden yaralayacak niteliktedir özellikle son yıllarda üniversite sayısının artmış olması karşısında nitelikli öğretim elemanı temininde yaşanan zorluk da bir sorun olarak büyümüştüresas sayısı karar sayısı öğretim elemanlarının devamlı statüde görev yapmaya zorlanması ile nitelikli akademik personelin üniversitede kalmayacağı ve serbest çalışmayı yeğleyeceği çok açıktır maddenin ikinci fıkrasında ise yükseköğretim kurumlarından başka yerlerde ücretli veya ücretsiz resmi veya özel başka herhangi bir iş göremezler ek görev alamazlar serbest meslek icra edemezler biçiminde düzenlemeye gidilmek suretiyle üniversitede tam gün çalışmayı yeğleyecek olan akademik personelin başkaca herhangi bir faaliyette bulunması yasaklanmıştır böylece birinci ve ikinci fıkra düzenlemeleriyle nitelikli akademik personelin bilimsel bilgi ve yeteneğini yaygın biçimde kamunun hizmetine ve yararlanmasına sunması engellenmektedir maddenin üçüncü fıkrasındaki düzenleme ile akademik personelin kendi birimi dışında çalışmaya zorlanması söz konusudur bu durum kamu hizmetinde uzmanlık ilkesi ne açık ve ağır biçimde aykırıdır öte yandan bu fıkra ile getirilen asgari ders yükü üniversitenin amacını yalnızca bilgi aktarma olarak tanımlamakta bilimsel çalışmayı engelleyerek üniversiteleri asıl amacından uzaklaştırmaktadır maddenin dördüncü fıkrasında ise akademik personelin kendi üniversitesi dışındaki devlet veya vakıf üniversitelerine bağlı yükseköğretim kurumlarında haftada verebileceği azami ders saatlerinin yüksek öğretim kurulunca belirleneceği yönünde düzenlemeye gidilmiştir ki bu konu anayasanın uncu maddesi uyarınca yalnızca yasa ile düzenlenebilecek bir konudur yürütmenin takdirine bırakılması olanaklı değildir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı olan bir düzenleme hukukun üstünlüğünü ve dolayısı ile anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesini zedeler anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlarından kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir yasakoyucu yalnız yasaların anayasaya değil anayasanın da evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür anayasanın uncu maddesine göre herkes dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamazesas sayısı karar sayısı devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar bu madde ile amaçlanan mutlak değil hukuksal eşitliktir yasa önünde eşitlik ilkesi yasalar karşısında herkesin eşit olmasını ayırım yapılmamasını kimseye ayrıcalık tanınmamasını gerektirir durumlarındaki farklılıklar kimi kişi ve toplulukların değişik kurallara bağlı tutulmasına neden olabilirse de farklılık ve özelliklere dayandığı için bu tür düzenlemeler eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz anayasanın uncu maddesinde öngörülen kanun önündeki eşitlik ilkesi yasama ve yürütmenin yetkilerini kullanırken uymak zorunda oldukları anayasa ve temel hukuk ilkelerinin en önde gelenlerindendir yasama ve yürütme idare edilenler yönünden hak yaratırken ve külfet getirirken bu ilkeye uygun davranmakla yükümlüdürler anayasanın uncu maddesi devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar şeklindeki amir hükmü ile bu hususu net olarak ifade etmektedir anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesine göre kanunların uygulanmasında dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din ve mezhep ayrılığı gözetilmeyecek ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol açılmayacaktır bu ilke ile birbirlerinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanması ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez anayasanın uncu maddesi gerçek kişiler için geçerli olduğu gibi tüzel kişiler için de söz konusudur diğer taraftan anayasanın üncü maddesinde öngörülen ölçülülük ve demokratik toplumun gereklerine uygunluk ilkeleri iptali istenen kural bakımından da geçerlidir nitekim anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında sınırlamaların da temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmaması demokratik toplum düzeninin gerekli kıldığından fazla olmaması ve ulaşılmak istenilen amacı aşmaması başka bir anlatımla ölçülülük ilkesiyle uyum içinde bulunması zorunludur denilmiştir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi de avrupa i̇nsan hakları sözleşmesine koşut olarak çoğu zaman ölçülülük ve demokratik toplumun gereklerine uygunluk ilkelerini bir arada kullanmakta ve meşru bir nedene dayansa bile yasal sınırlamanın demokratik bir toplumda zorunlu bir tedbir niteliği taşımasını aramaktadır bu ilkeler bizim anayasamızda temel hak ve özgürlüklere ilişkin genel bir koruma maddesi olan üncü madde içinde yer aldığına göre ai̇hmnin bu yaklaşımının temel hak ve özgürlükleri sınırlayıcı tüm yasal düzenlemelerde gözönünde tutulması insan hakları kavramının evrensel niteliğine de uygun düşer sağlık hakkı anayasanın nci maddesinde düzenlenen yaşama maddi ve manevi ve varlığını koruma hakkı ile çok sıkı bağlantı içindedir dolayısıyla devlet ekonomik ve sosyal alandaki görevlerini yerine getirirken uygulayacağı sınırlamalarda yaşama hakkını ortadan kaldıran düzenlemeler yapamayacaktır anayasanın nci maddesinde herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme açıklama yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir hükmü yer almaktadıresas sayısı karar sayısı söz konusu düzenleme anayasanın getirdiği bu hakkı engelleyici hakkın özünün kullanımını imkânsız hale getirebilme sonucunu doğurmaktadır anayasanın inci maddesinin gerekçesinde hürriyet temeline dayalı bir toplumda irade serbestliği çerçevesinde ferdi sözleşme yapma meslek seçme ve çalışma hürriyetlerinin garanti olunması tabîîdir denilerek irade özgürlüğünün önemi vurgulanmıştır i̇rade özgürlüğünün sınırlanması ya da ortadan kaldırılmasının tek yolu cebir ve şiddet değildir toplumsal birtakım gerçekler de irade özgürlüğünü ortadan kaldırıcı bir etki yapabilir anayasanın inci maddesinde yer alan çalışma ve sözleşme özgürlüğünün anayasanın üncü maddesinde yer alan ilkelerle bağdaşmayacak bir biçimde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olarak ve amacı aşan ölçülerde sınırlandırıldığı da görülmektedir bu konuda çağdaş demokratik toplumların üzerinde anlaştığı hususlar çeşitli uluslararası sözleşmelerde gösterilmekte ve bu hususlar arasında dilediği alanda çalışma ve sözleşme yapmak bakımından irade özgürlüğü öncelikli bir yer almaktadır anayasanın uncu maddesinde öngörülen çalışma hakkı bir temel hak ve özgürlük olarak anayasal güvenceye bağlıdır devlet çalışanların yaşam düzeyini yükseltmek çalışma yaşamını geliştirmek için çalışanları korumak çalışmayı desteklemekle yükümlüdür sözü edilen maddenin gerekçesinde çalışmanın hak ve ödev olması sadece ulusal planda devletin çalışmak isteyenlere iş temin etmek için gereken tedbirleri alacağını ve çalışanların da ancak çalışmak suretiyle gelir temin edeceklerini ifade etmekle kalmaz ferdi planda da çalışmanın bir hak ve ödev olarak telakki edilmesini gerektirir denilmiştir günlük yoğun çalışma temposu yüzyılın başında yasaklanan bir çalışma biçimidir ve anayasanın nci maddesinin üçüncü fıkrasıyla güvence altına alınan dinlenmek çalışanların hakkıdır ilkesine de aykırıdır anayasanın nci maddesinin gerekçesinde dinlenme çalışanların hakkıdır bu hem çalışanın bedenen korunması için zorunlu hem de çalışanın dinlenme sonrası çalışmasının verimi için gereklidirdenilmek suretiyle dinlenme hakkının önemi vurgulanmıştır anayasanın ncı maddesinin üçüncü dördüncü ve beşinci fıkraları yine devlete kişilerin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmelerini sağlamak için sağlık kuruluşlarının hizmetlerini düzenleme denetleme ve organize etme gibi görevler yüklemiştir devlet için bir görev kişiler için de bir hak olan bu amaç gerçekleştirilirken bu hakkı sınırlayıcı bu haktan yararlanmayı zayıflatıcı düzenlemeler anayasanın ncı maddesine de aykırıdır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın tüm maddeleri aynı etki ve değerde olup aralarında bir üstünlük sıralaması bulunmadığından uygulamada bunlardan birine öncelik tanımak olanaklı değildir bu nedenle kimi zaman zorunlu olarak birlikte uygulanan iki anayasa kuralından biri diğerinin sınırını oluşturabilir ne var ki bu sınırlamaların da temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmaması demokratik toplum düzeninin gerekli kıldığından fazla olmaması ve ulaşılmak istenilen amacı aşmaması başka bir anlatımla ölçülülük ilkesiyle uyum içinde bulunması zorunludur denilmiştir yine anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararındaesas sayısı karar sayısı anayasanın uncu maddesi üniversitelerin bir hukuk devletinin üniversitesine yaraşır biçimde uygar ve evrensel karakterde öğretim eğitim araştırma ve yayın konularında bilimsel özerkliğe sahip bir kamu tüzelkişisi biçiminde kurulmasını ve cumhuriyetin temel organları içinde bu niteliği ile yer almasını istemiş ve buna göre düzenlemeler yapmıştır anayasanın uncu maddesinde üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip kamu tüzelkişileri olarak tanımlanması ve bunların ancak devlet tarafından yasayla kurulabileceklerinin saptanması ile güdülen ereğin siyasal çevrelerin özellikle iktidarların ve ayrıca çeşitli baskı gruplarının üniversite çalışmalarıyla öğretim ve eğitimini etki altında tutabilmeleri yolunu kapatmak ve bu faaliyetlerin bilimsel gerekler ve gereksinmelerden başka herhangi bir dış etkiden uzak kalacak bir ortamda sürdürülmesini sağlamak olduğunda kuşku yoktur denilmiştir diğer taraftan anayasanın uncu maddesinin gerekçesinde de yasaya bırakılan konuların bilimsel özerklik ilkesi göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır bu gerekçede ve anayasa mahkemesinin söz konusu kararında açıkça vurgulandığı üzere anayasanın üniversiteler konusunda kabul ettiği temel ilke çağdaş öğretim ve eğitime uygun çalışmalarla belirgin bilimsel düzeyde insan gücü yetiştirmekle görevli üniversiteleri dışardan gelebilecek her çeşit baskı ve müdahaleden korumak üniversite eğitim ve öğretimini bilimsel gerekler ve gereksinmelerden başka herhangi bir dış etkiden uzak tutmaktır bilimsel özerklik belirli sınırlar içinde serbestçe karar alıp bu kararları uygulayabilmeyi diğer bir anlatımla verilen görev alanı içinde kalmak koşuluyla üniversite dışı yönetim birimlerinin ve siyasal çevrelerin ve özellikle iktidarın karışması olmadan işleyişini kendisinin yönlendirebilmesini gerektirmektedir böyle bir gereklilik bilimsel özerkliğin yönetsel özerkliği de içerdiğini göstermektedir halde yönetsel özerklikle bilimsel özerklik birbirini tamamlamakta yönetsel özerklik olmadan bilimsel özerklikten söz edilmesi anlamsız kalmaktadır anayasa mahkemesinin tarihli ve k sayılı kararında da üniversitelerin bilimsel özerkliğinin anlamı açıklanırken şu görüşlere yer verilmiştir bilimsel özerklik kuruluştan işleyişe değin bilimin gerektirdiği özgürlük ortamının tüm çalışmalarla yönetimde bir yaşam biçimi olarak sağlanmasıdır devletin gözetim ve denetim hakkı yürütmenin üniversitede söz sahibi olması çalışmalara el atıp bunları yönlendirip yönetmesi biçiminde algılanamaz üniversiteler en üst düzeydeki bilim kuruluşlarıdır özgür toplumun bilim alanındaki simgeleridir yönetim yapısı ve biçimi üniversitenin niteliğini açıklar bilgi edinme bilgi üretme ve insan yetiştirme amacının ortaya çıkardığı yapının araştırma deneyim ve tüm çabalarla gerçeği bulma ereğine özgün bir kurum olduğu göz ardı edilemez özetlenen bu özellikleriyle üniversite bilimi yaşama katan usun öncülüğünü düşüncenin aydınlığını somutlaştıran kurumlardır varlığının temeli kendi toplumu olmakla birlikte amaç ve işlevinin gerektirdiği atılımlar ve devingenlikle onun önünde yürürler kurumlaşmış gelenek ve ilkeleriyle toplumun itici gücüdürler anayasa gerekleriyle uyumsuz bir üniversite yapısına geçerlik tanınamaz üniversitede devlet yönetimindeki sıralama türünde bir yönetim biçimi düşünce üretimine özgür düşünce ve özgür çalışmaya elverişli bir ortama engeldiresas sayısı karar sayısı anayasanın inci maddesinin birinci fıkrasında yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak düzenlemek yönetmek denetlemek yükseköğretim kurumlarındaki eğitim öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile yükseköğretim kurulu kurulur hükmü yer almaktadır i̇ptali talep edilen hükmün anayasanın anılan maddesine aykırılığı açıktır açıklanan sebeplerle sayılı yasanın üncü maddesi anayasanın nci uncu üncü nci nci inci uncu nci ncı uncu ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin anayasaya aykırılığı dava konusu edilen birinci fıkranın son cümlesinin aşağıda belirtilen gerekçelerle yine belirtilen anayasa maddelerine aykırılık taşıdığı kanaatindeyiz başka kurumlarda görevlendirilen akademik personelden bazılarının döner sermayeden yararlandırılmayacağı yönünde düzenlemeye gidilmiş olması aynı yasal statüye tâbi kişiler arasında eşitliğe aykırı bir durumun yaratıldığı anlamına gelmektedir dolayısıyla anayasanın uncu maddesinin açık ihlali söz konusudur anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı olan bir düzenleme hukukun üstünlüğünü ve dolayısı ile anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesini zedeler anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlarından kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir yasakoyucu yalnız yasaların anayasaya değil anayasanın da evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür düzenleme anayasanın inci maddesindeki devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde edebilmeleri için gerekli tedbirleri alır ilkesine aykırı düşmektediresas sayısı karar sayısı anayasanın inci maddesinde devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri almakla görevli kılınmıştır bu açıdan aynı ya da benzer statüde çalışanların bir kısmının döner sermaye gelirlerinden yararlanmaması sonucunu doğuran söz konusu düzenlemeler anayasanın inci maddesine de aykırıdır açıklanan sebeplerle sayılı yasanın üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin birinci fıkrası son cümlesi yükseköğretim kurulu bağlı birimleri ve üniversitelerarası kurul ile adli tıp kurumunda görevlendirilenler hariç olmak üzere bu fıkra uyarınca görevlendirilenler döner sermayeden yararlanamaz son cümlesi anayasanın nci uncu ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin i̇kinci fıkrasının son cümlesinin anayasaya aykırılığı tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrası kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile dernek ve vakıfların yönetim ve denetim organlarında görev yapanlar bakımından ayrıca bir görevlendirme kararı aranmayacağını ve ancak bu görevlerin öğretim elemanının bu kanundan kaynaklanan mesaisini aksatmayacak şekilde yürütüleceğini düzenlemektedir anayasa mahkemesinin k sayılı kararında hukukumuzda bazı meslekler için mesleğe giriş meslek mensuplarının hakları mesleki yetkileri ve yükümlülükleri yasalarla belirlenmiştir ayrıca bu mesleklerin mensuplarını bünyelerinde toplayan mesleki kuruluşlar anayasanın inci maddesinde kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olarak düzenlenmiştir i̇fadesi ile açıklanan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının da kamu hizmeti kavramı içinde değerlendirilmesi gerektiği buna göre anayasanın inci maddesi uyarınca her meslek mensubunun bu kuruluşlara üye olma hakkının olduğu bu hakkın üyelere tanınan yönetim ve denetim kurullarında görev almayı da kapsayacağı kabul edilmelidir bu halde mesai aksatmama şartının getirilmesi anayasal hükümle kamu hizmeti olduğu kabul edilen kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları bakımından anayasaya uygun bir sınırlama değildir tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin ikinci fıkrası son cümlesi ancak bu görevler öğretim elemanının bu kanundan kaynaklanan mesaisini aksatmayacak şekilde yürütülür anayasanın inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin fıkrasının anayasaya aykırılığı tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile sayılı kanunun inci maddesi değiştirilerek tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile sağlıkesas sayısı karar sayısı uygulama ve araştırma merkezlerinin hesabında toplanan döner sermaye gelirleri bakiyesinden bu yerlerde gelir getiren görevlerde çalışan öğretim üyesi ve öğretim görevlilerine ve sayılı devlet memurları kanununa tabi personele döner sermaye işletme müdürlüğü ve döner sermaye saymanlık personeli dahil ile aynı kanunun üncü maddesinin bendine göre sözleşmeli olarak çalışan personele ek ödeme yapılması öngörülmüştür i̇ptali istenen fıkra hükmü ile de yapılacak ek ödeme oranları ile bu ödemelerin esas ve usullerinin yükseköğretim kurumlarının hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle personelin unvanı görevi çalışma şartları ve süresi eğitim öğretim ve araştırma faaliyetleri ve mesleki uygulamalar ile ilgili performansı ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi hizmete katkı unsurları esas alınarak maliye bakanlığının uygun görüşü üzerine yükseköğretim kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmıştır anayasanın egemenlik başlığını taşıyan ncı maddesinde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz nci maddesinde yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez denilmektedir anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasında da memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilerek memuriyete girişten emekliliğe kadar memuriyet statüsünün kanunla düzenlenmesi esası öngörülmüştür anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın çeşitli maddelerinde yer alan kanunla düzenlemeden neyin anlaşılması gerektiği anayasa mahkemesinin birçok kararında açıklanmıştır buna göre yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel sınırsız esasları ve çerçevesi belirsiz bir düzenleme yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devri anlamına geleceğinden anayasanın nci maddesine aykırı düşer ancak yasada temel esasların ve çerçevenin belirlenmesi koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması anayasaya aykırılık oluşturmaz esasen anayasanın inci maddesinde yer alan yürütme yetkisi ve görevi anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmünün anlamı da budur denilmiştir yine yüce mahkemenin bu kararında anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasına göre kamu personeline ilişkin statü esaslarının ve bu bağlamda hizmetten ayrılmaya ilişkin kuralların kanunla düzenlenmesi gerekmektedir yasayla düzenleme belirli konulardan kavram ad ve kurum olarak söz etmek anlamına gelmeyip düzenlenen alanda temel ilkelerin konularak çerçevesinin çizilmiş olmasını ifade eder ancak yasada temel esasların belirlenmiş olması koşuluyla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntılar yürütme organının takdir yetkisine bırakılabilir denilerek kanunla düzenlemeden neyin anlaşılması gerektiği açıklığa kavuşturulmuş ve kamu personelinin statü esaslarının kanunla düzenlenmesi gerektiği de özellikle vurgulanmıştır öğretim üyesi ve öğretim görevlileri ile sayılı devlet memurları kanununa tabi personele yapılacak ek ödeme anayasanın inci maddesi uyarınca devlet memurları ve diğer kamu görevlilerinin yasayla düzenlenmesi gereken özlük hakları kapsamında yer aldığı kuşkusuzdur i̇ptali istenen kural ile söz konusu ek ödeme oranları ile bu ödemelerin esas ve usullerinin yönetmelikle düzenlenmesi konusunda idareye sınırsız bir yetki verilmiştiresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun inci maddesinin fıkrası anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun ncı maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek geçici madde nin bu süre içinde talepte bulunmayanlar istifa etmiş sayılır son cümlesinin anayasaya aykırılığı dava konusu edilen kanunun ncı maddesi ile sayılı kanuna eklenen ek geçici madde nin bu süre içinde talepte bulunmayanlar istifa etmiş sayılır son cümlesinin aşağıda belirtilen gerekçelerle yine belirtilen anayasa maddelerine aykırılık taşıdığı kanaatindeyiz bu düzenleme ile kişiler hukuka uygun biçimde kurulmuş hâlihazırdaki durumlarını kendi iradeleriyle değiştirmeye zorlanmaktadırlar kişilerin kuruldukları andaki hukuksal duruma uygun olan statülerinden vazgeçmeye zorlanmaları hukuk devleti ilkesine ve hukukun evrensel kurallarına ağır ve açık biçimde aykırıdır mevzuata uygun biçimde süreli olarak kurulmuş kısmî yarı zamanlı statü süresi bitmeden sonlandırılmak istenmektedir bu amaç öngörülebilirlik ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır ayrıca kişilerin iradeleri müstafi sayılma tehdidi ile sakatlanmaktadır böylesi bir zorlama çalışma hak ve özgürlüğüne aykırıdır öte yandan yasa uyarınca müstafi sayılacak olanların geçmiş çalışmalarına ilişkin herhangi bir düzenlemeye de gidilmemiştir kişinin yeni bir yasanın gereği olarak statüsünün değişmesi karşısında geçmiş çalışmalarının korunmuyor olması hukuka aykırıdır anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı olan bir düzenleme hukukun üstünlüğünü ve dolayısı ile anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesini zedeler anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilinci olan devlettir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlarından kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir yasakoyucu yalnız yasaların anayasaya değil anayasanın da evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür esas sayısı karar sayısı anayasanın uncu maddesine göre herkes dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar bu madde ile amaçlanan mutlak değil hukuksal eşitliktir yasa önünde eşitlik ilkesi yasalar karşısında herkesin eşit olmasını ayırım yapılmamasını kimseye ayrıcalık tanınmamasını gerektirir durumların | 4,086 |
esas sayısı karar sayısı genel açiklamalar olağanüstü yönetim biçimleri bir hukuk rejimidir ancak bu rejimin uygulanması yürütme organına i̇stediğini yapma olanağı tanıyan keyfi bir rejim değildir kasım tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı olağanüstü hal kapsamında alınması gereken tedbirler ile bazı kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair kanun tarihinde ve sayılı bakanlar kurulu kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde alınması zaruri olan tedbirler ve bunlara ilişkin usul ve esasların belirlenmesini amaçlamıştır çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit ve tehlike ile bu tehdit ve tehlikenin olağan dönemlerde alınacak tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak büyüklükte olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal demokratik rejimlerin istisnai hallerde askıya alınması değil devletin ve ulusun varlığına yönelik bulunan büyük bir tehdit veya tehlikenin ortadan kaldırılması ve olağan hukuk düzenine dönmek amacıyla geçici bir süreyle yürütme organının yetki alanının olağan dönemlere göre genişletilebilmesi ve temel hak ve özgürlüklerin daha geniş ölçüde sınırlandırılabilmesi olanağını verir ancak bu yetki genişlemesi yürütme organının hukuk devleti dışına çıkabilmesi sonucunu doğurmaz yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır nitekim anayasa mahkemesi de tarihli kararlarında demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmez olağanüstü yönetimler kaynağını anayasada bulan anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir ayrıca olağanüstü hal yönetimlerinin amacı anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır bu nedenle olağanüstü yönetim usulleri yürütme organına önemli yetkiler vermesine hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına karşın demokrasilerde sonuçta bir hukuk rejimi dir kt rg e kt rg diyerek olağanüstü hal rejiminin hukuki ve sınırlı aynı zamanda da anayasal düzeni askıya almayı değil korumayı ve savunmayı amaçlayan bir yönetim biçimi olduğunu vurgulamıştır olağanüstü hal rejimi kısa süre içinde olağan hale dönmek içindir anayasal sistemi ve hukuk düzenini değiştirmenin aracı olamaz olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz sayılı olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlere i̇lişkin kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair kanunda yer alan ve iptali iş bu dilekçemiz ile talep edilen hükümler olağanüstü halin gerektirdiği nitelikte tedbirler değildiresas sayısı karar sayısı anayasası çağdaş anayasal demokrasilere uygun olarak olağanüstü yönetim usullerini ve bunların sınırlarını maddeler arasında olağanüstü hal sıkıyönetim seferberlik ve savaş hali olarak belirlemiştir olağanüstü hal tabii afet ve ağır ekonomik bunalım md ile şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması md sebepleriyle cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından yurdun bir ya da birden fazla bölgesinde ya da tamamında süresi altı ayı aşmamak üzere ilan edilebilir anayasanın maddesine göre olağanüstü hal ilan edilebilmesi için cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun milli güvenlik kurulunun görüşünü alması gerekir söz konusu karar türkiye büyük millet meclisinin onayına sunulur anayasasının maddesinde olağanüstü hallerde maddesinde sıkıyönetimde yürütme organına özel bir yetki vermekte cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarabilmesine olanak tanımaktadır anayasanın ve maddelerinde olağanüstü dönemlerde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameleri bakanlar kurulunun olağan zamanlarda sahip olduğu kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinden bazı açılardan farklı düzenlemektedir olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir söz konusu düzenlemelerden olağanüstü hallerde yürütme organının kanun hükmünde kararnameler yoluyla yetki alanını sınırsız bir biçimde genişlettiği sonucu elbette çıkarılamaz çıkarılmamalıdır kanun hükmünde kararnamelerin kanun haline dönmesi bakımından da aynı husus geçerlidir parlamentodaki yasalaşma sürecinde sayısal çoğunluk yapılan siyasi denetimin önemini azaltmakta eleştirilerin dikkate alınarak yanlışlıkların düzeltilmesi sonucunu sağlamamaktadır anayasası anayasal demokrasiye dayalı hukuk devleti ilkesini benimsemiştir anayasayı yorumlama tekeline sahip anayasa mahkemesi de çok sayıda kararında anayasasının bu özelliğini vurgulamaktadır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb gözönünde bulundurularak yapılmalıdır olağanüstü halde sınırlama amacı ile bu amaca ulaşmak için seçilen araç arasında hakkaniyete uygun bir denge yoksa hak ihlali vardır anayasanın maddesinde yer alan ve kanun hükmünde kararnamelerin konu öğesini olağanüstü halin gerekli kıldığı konularla sınırlandıran hükmü ölçülülük ilkesine karşılık gelir ölçülülük ilkesi anayasa mahkemesinin çok sayıdaki kararında da ifade edildiği gibi sınırlama amacı ile bu amaca ulaşmak için seçilen araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunmasını önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olmasını amaç ve aracın ölçülü bir oranı kapsamasını ve sınırlayıcı önlemin demokratik toplum düzeni bakımından zorunluluk taşımasını gerektirir k rg e rg e rg ölçülülük denetimi ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir rg dolayısıyla anayasanın maddesi olağanüstü hal kararnamesiyle başvurulacak araçlar ile olağanüstü hal ilanına yol açan tehlikeleri giderip olağan duruma geri dönmek amacı arasında uygun bir ilişkinin varlığını da şart koşmaktadır sayılı kanunda iş bu dilekçemiz ile iptalini talepesas sayısı karar sayısı ettiğimiz hususlar olağanüstü halin gerektirdiği konularla ilgili olmamasının yanı sıra düzenlenen hükümle ulaşılmak istenen amaç arasında hakkaniyete uygun bir denge bulunmamaktadır anayasanın maddesinde savaş seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir hükmüne yer verilmiştir bu hükme göre olağanüstü halde alınacak önlemler hem ölçülülük ilkesine hem de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamalıdır i̇ptalini talep ettiğimiz düzenlemeler türkiye cumhuriyeti devletinin milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerimizi de ihlal eder niteliktedir nitekim anayasa mahkemesine göre milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler olağanüstü halde alınacak tedbirlerin hukukun genel ilkelerine ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi birleşmiş milletler kişisel ve siyasal haklar uluslararası sözleşmesi cenevre sözleşmesi gibi türkiye cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelerin kurduğu ve sözleşme hükümlerini yorumlayan yargısal ve yarı yargısal organların kararlarına aykırı düşmemesi anlamına gelir anayasa mahkemesi kararı anayasanın maddesie paralel olarak avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesi de devletlerin ancak durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklere aykırı olmamak şartıyla savaş ve diğer olağanüstü hallerde sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı önlemler alınabileceğini belirtmektedir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi de özellikle devletlerin krizin gerektirdiği ölçüyü aşıp aşmadıklarını denetleme konusunda kendini yetkili görmektedir mahkeme bu denetim yetkisini kullanırken askıya almanın etkilediği hakların niteliği olağanüstü durumun süresi ve olağanüstü duruma yol açan nedenler gibi konuyla ilgili çeşitli etmenleri gözönünde bulundurur brannigan and mcbride birleşik krallık lawless i̇rlanda i̇rlandabirleşik krallık aksoy türkiye nuray şentürkiye birleşmiş milletler kişisel ve siyasal haklar uluslararası sözleşmesi hükümlerinin taraf devletler tarafından sınırlanmasına ve askıya alınmasına ilişkin ölçütleri belirleyen tarihli birleşmiş milletler siracusa i̇lkelerine un doc ecn annex göre devletin sözleşme hükümlerini askıya aldığı hangi bir tedbirin ulusun yaşamına karşı oluşan tehdidi ortadan kaldırmak için mutlak olarak gerekli ve tehdidin mahiyetiyle ve yaygınlığıyla orantılı olmalıdır bir başka ifadeyle anayasanın maddesinde şart koşulan ölçülülük ilkesi birleşmiş milletler kişisel ve siyasal haklar uluslararası sözleşmesi bakımından da uygulanması zorunlu bir ilkedir bu tedbirlerin durumun mutlak biçimde gerektirdiği nitelikte olup olmadığının tespitinde ulusal makamların değerlendirmesi kesin olarak kabul edilemez paragraf sayılı olağanüstü hal kapsamında alınması gereken tedbirler ile bazı kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair kanun hükümlerinin anayasaya aykırılık gerekçesi sayılı kanunun maddesinin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığıesas sayısı karar sayısı i̇ptali talep edilen düzenleme yalnızca olağanüstü hal ilanına neden olan darbe girişiminde bulunan ve olağanüstü hal ilan nedeninde de yer alan terör örgütüne ait olanları değil milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine aidiyeti veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı bulunan ve ekli listelerde yer almayan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını gazeteleri dergileri yayınevi ve dağıtım kanallarını da bakan onayıyla kapatma ve bunların taşınır ve taşınmazlarına el konmasına hükmetmektedir öncelikle milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı kavramının kapsamı ve sınırları belirsizdir bu tespitin kim ya da hangi kurum organ tarafından yapılacağı belli değildir bu hükme göre yürütme organı kapsamı sınırları belirsiz yetkiye dayanarak dilediği özel radyo ve televizyon kuruluşunu gazeteyi dergiyi yayınevini ve dağıtım kanalını kapatabilecektir bu düzenleme olağanüstü hal ilan sebebi ve amacıyla ilişkili değildir ayrıca söz konusu maddede bakana tanınan yetki ile bunların malvarlıklarına ilişkin hüküm olağanüstü halin ilan sebebi ve amacıyla ilgili bir düzenleme değildir olağanüstü hal kalktıktan sonra da etkisini sürdürecek sürekli ve kalıcı niteliktedir bu madde ile alınan tedbir ölçülü bir tedbir olarak da nitelenemez olağanüstü hal ilan sebebine neden olduğundan kuşkulanılanlar için haklarında kesin bir mahkeme kararı tesis edilinceye kadar kapatma yerine hakkı ve özgürlüğe daha dar bir müdahale olan durdurma tedbirinin alınması istenen amaca ulaşılmasını sağlardı bu nedenle tedbir ölçülülük ilkesinin orantılılık ve zorunluluk ölçütlerini karşılamamaktadır bu açıdan olağanüstü hallerde alınacak önlemlerin durumun gerektirdiği ölçüde ve milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere uygun olmasını emreden anayasanın maddesine aykırıdır milletlerarası yükümlülüklere aykırılık anayasanın maddesini de ihlal eder nitelik taşımaktadır nitekim anayasanın maddesi temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler bakımından usülüne göre onaylanmış bir başka deyişle taraf olunmuş uluslararası belgeyi esas almaktadır i̇ptali talep edilen düzenleme uluslararası hukuka aykırılık teşkil etmesinden bahisle anayasanın maddesine de aykırıdır iptali gerekir kapatılması öngörülen özel radyo ve televizyon kuruluşları gazeteler dergiler yayınevi ve dağıtım kanallarının taşınır ve taşınmazlarına el konulması anayasanın inci maddesinde yer alan genel müsadere cezası verilemez hükmüne aykırılık oluşturmaktadır bu açıdan düzenleme hem genel müsadere cezasını yasaklayan anayasanın maddesine hem de mülkiyet hakkını tamamen ortadan kaldırılması nedeniyle anayasanın maddesine aykırıdır bir kişinin işlediği iddia edilen suçu oluşturan eylemi ile ilgisi olup olmadığından bağımsız olarak tüm malvarlığına elkonulması çağdaş ceza hukukunda haklı görülmemektedir günümüzde ceza hukuku suç ve suçlu ile ilgili eşyanın müsaderesini kabul etmekte suçlunun bütün malvarlığını veya bir kısmını kapsayan genel müsadereyi kabul etmemektedir anayasa mahkemesi de böyle bir nitelik taşıyan düzenlemeleri anayasaya aykırı bularak iptal etmektedir rg öte yandan anayasanın uncu maddesi kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz hükmünü içermektedir getirilen düzenleme basın araçlarının basımevlerinin zapt ve müsadere edilmesini sonuçladığından uncu maddeye de aykırıdır söz konusu düzenleme kişilerin ifade basın ve haber alma ile sureli ve süresiz yayın hakkını demokratik bir toplumda zorunlu olmayan bir ölçüde sınırlamaktadır bu nedenle düzenleme anayasanın herkes düşünce ve kanaatlerini söz yazı resim veya başka yollarlaesas sayısı karar sayısı tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar diyen maddesine basın hürdür sansür edilemez basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır diyen maddesine aykırıdır anayasanın maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir krg ayrica söz konusu düzenleme adil olması gereken hukuk düzenini zedelemesi hukukun üstün kurallarını gözeterek hak ve özgürlükleri koruyucu değil ortadan kaldırıcı bir nitelik taşıması ve anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından anayasanın insan haklarına dayalı demokratik hukuk devletini düzenleyen maddesine de aykırıdır açıklanan bu sebeplerle iptali talep edilen iş bu düzenleme anayasanın ve maddelerine aykırıdır iptali gerekir sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan otuz günü ibaresinin anayasaya aykırılığı kişi gözaltına alındığında fiilen özgürlüğü kısıtlanmaktadır özgürlüğünden yoksun kalmanın belirli bir süreyle yapılması gerekir gözaltı sürelerinin uzun olması keyfi uygulamaları beraberinde getireceği gibi kişi özgürlüğünü de doğrudan ihlal eder bu sebeple soruşturmanın tamamlanması amacına matuf yapılan gözaltı işlemi belirli sürelere dayanmalıdır ceza muhakemesi kanununa göre gözaltı süresi şüphelinin yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre oniki saatten fazla olamaz bu sürenin oniki saati geçmesi durumunda geçen her süre gözaltı süresinden işleyecektir tarih ve sayılı yasanın üncü maddesi ile getirilen düzenleme uyarınca suçüstü hâlleriyle sınırlı olmak kaydıyla kişi hakkında ceza muhakemesi kanunu inci maddenin üncü fıkrasında bentler halinde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar şidddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir ceza muhakemesi kanununa göre toplu olarak işlenen suçlarda ise delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir uygulamada gözaltı sürelerine kanunun açık düzenlemelerine rağmen uyulması konusunda süregelen bazı sıkıntıların bulunduğu bilinen bir gerçektir uygulamada gözaltı süresinin otomatik şekilde uzatıldığı herhangi bir soruşturma işlemi yapılmaksızın sürenin geçirildiği çoğu kez şüphelinin savunmasının son gün sürenin dolmasına az bir zaman kala alındığına rastlanmıştır eğer sürenin uzatılması makul geçerli bir sebebe dayanmıyor ise gözaltı tedbirinin sürdürülmesi hukuka aykırıdır bu hukuka aykırılığın kişi hürriyetini sınırlaması sebebiyle birey üzerinde oluşan psikolojik baskı yasak sorgu yöntemi olarak kabulesas sayısı karar sayısı edilecektir i̇fadenin hakim karşısında alınmış olması da durumu değiştirmemektedir çünkü bu gibi haller koruma tedbirinin doğasından kaynaklanan katlanma yükümlülüğünün dışında kalmaktadır sayılı kanunun maddesinde getirilen düzenleme ile gözaltı süresi güne çıkarılmaktadır gözaltı süresini otuz güne kadar çıkaran hüküm anayasanın maddesinde düzenlenen kişi hürriyetine ve güvenliğini doğrudan ihlal eder niteliktedir ayrıca anayasanın maddesinde düzenlenen ölçülülük ilkesine ve milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı düşmeyecek önlemler alma şartına aykırılık oluşturmaktadır milletlerarası yükümlülüklere aykırılık anayasanın maddesini de ihlal eder nitelik taşımaktadır nitekim anayasanın maddesi temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler bakımından usülüne göre onaylanmış bir başka deyişle taraf olunmuş uluslararası belgeyi esas almaktadır i̇ptali talep edilen düzenleme uluslararası hukuka aykırılık teşkil etmesinden bahisle anayasanın maddesine de aykırıdır iptali gerekir anayasa mahkemesi aynı konuya ilişkin olarak verdiği tarihli bir kararında bir sanığın hâkim önüne çıkarılmaksızın otuz gün gözetim altında tutulması sıkıyönetim gereklerini ve gereksinmelerini aşan olağanüstü deyimiyle de tanımlanamayacak bir tedbir bir çeşit fiilî tutuklamadır hüküm üstelik her otuz günlük dönemin bitiminde serbest bırakılarak bir gün sonra yeniden gözetim altına alınmak yoluyla kişinin uygulanan bu işlemin nedenlerini ve hakkındaki iddiaları bilmeden hâkim önüne çıkıp kendisini savunmadan ve durumu bir mahkemede incelenmeksizin başka deyimiyle bu işlem yargısal denetime bağlı tutulmadan çok uzun bir süre en önemli bir anayasal hakkından yoksun edilebilmesine pek elverişli bir niteliktedir böylece devlet anayasanın değişik maddesinin güvencesi altında bulunan bir hakkın karşısında kendisine düşeni yani kişi güvenliğini koruma ödevini sıkıyönetim bölgelerinde belli olmayan bir süre için bırakmış işlemez duruma sokmuş olmaktadır anayasanın sıkıyönetim ve savaş haline ilişki değişik maddesinde son fıkra kanununun hürriyetleri bir ölçüde kayıtlamak veya durdurmak yoluyla sınırlayabilmesi öngörülmüş ancak devletin anayasa buyruğu ile ve kayıtsız şartsız olarak yükümlendiği kimi ödevlerini hele kişi güvenliğinin korunması gibi başta gelen ve devletlik niteliğinden ayrılmaz olan bir ödevi sıkıyönetim bölgelerinde yerine getirmesi kayıtlayacak veya durduracak bir kural gerçekten böyle bir sınırlama düşünülemeyeceği için maddede yer almamıştır sayılı kanun bu nitelikte bir hükümle kişi güvenliği gibi bir temel hakkı tüm ortadan kaldırmış olmaktadır rg diyerek hükmün anayasaya aykırı olduğu sonucuna varmıştır anayasanın maddesi yakalanan veya tutuklanan kişinin tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda ise en çok dört gün içinde hâkim karşısına çıkarılmasını öngörmektedir maddenin bu sürelerin olağanüstü hal sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabileceğine ilişkin hükmünü yasama ya da yürütme organına anayasanın tanıdığı sınırsız bir yetki olarak yorumlamak mümkün değildir bu yetkinin sınırı anayasanın ilgili diğer maddelerinde yer alan ilke ve sınırlamalara göre belirlenir bundan başka söz konusu fıkrada de yapılan değişikliğin gerekçesinde bu değişikliğin avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesine uyum sağlamayı amaçladığı açıkça belirtilmektedir bu bakımlardan söz konusu hüküm anayasanın maddesine aykırıdır ayrıca anayasanın maddesinin avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin içtihatlarına uygun olarak yorumlanması anayasa koyucunun emridir bu bağlamda tedbirin anayasanın maddesinde yer alan ölçülülük ilkesine ve milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere uygun olması gerekir yürütme organının takdir yetkisinin sınırının belirlenmesinde avrupa i̇nsan hakları sözleşmesiesas sayısı karar sayısı ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ilgili kararları en başta kullanılması gereken ölçütlerdir yukarıda da açıkladığımız üzere avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ilgili kararlarına aykırılık anayasanın maddesine aykırılık teşkil eder öncelikle gözaltı ve tutukluluk sürelerinin keyfi olmaması kişi özgürlüğünün istisna değil asıl olduğuna ilişkin ilkeye uygun olarak zorunlu olmadıkça bu tedbire başvurulmaması gerekir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi aksoytürkiye başvurusunda davacının olağanüstü halin yürürlükte olduğu dönemde gün yargıç önüne çıkarılmadan gözaltında tutulmasını uzun süren gözaltı sırasında keyfiliğe karşı etkili güvencelerden özellikle bir avukata hekime yakınlarına ulaşma olanağından yoksun bırakılmış gözaltı halinin yasallığı konusunda bir yargıcın denetiminin sağlanamamış olması nedenleriyle sözleşmenin ihlal edildiği sonucuna varmıştır mahkeme bireyin gün süreyle yargıç denetiminden yoksun bırakılmanın olağanüstü halde dahi gerekmediği bir başka ifadeyle önlemin ölçülü olmadığı sonucuna varmıştır başvuru numarası ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi bir başka kararında kişinin hakim karşısına çıkarılmadan gün gözaltında tutulmasını başvuru numarası ve bir başka kararında da başvurucuların ve gün gözaltında tutulmasını demir ve diğerleritürkiye sözleşmeye aykırı bulmuştur anayasanın maddesi olağanüstü hallerde alınacak tedbirlerin ölçülülük ilkesine ve milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamasını emretmektedir hüküm kişi özgürlüğünü demokratik bir toplumda zorunlu olmayan orantısız biçimde sınırlandırması nedeniyle anayasanın maddesinde öngörülen ölçülü bir tedbir olarak nitelenemez avrupa i̇nsan hakları mahkemesi uzun gözaltı ve tutukluluk sürelerini adil yargılama hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir bu bağlamda avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihatlarına açıkça aykırı olması nedeniyle de söz konusu düzenleme anayasanın maddesine aykırıdır hak arama özgürlüğünü düzenleyen anayasanın maddesi yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve kişinin yargı mercileri önünde iddia savunma adil yargılanma hakkına sahip olduğu güvence altına alınmış ve özel sınırlama nedenleri öngörmemiştir hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bir temel haktır anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasını ve korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir adil yargılanma hakkı anayasada tanımlanmadığından bu hakkın kapsamının ve sınırlarının belirlenmesinde avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihatlarının gözönünde bulundurması gerekir avrupa i̇nsan hakları mahkemesi bu kadar uzun gözaltı ve tutukluluk sürelerini adil yargılama hakkının ihlali olarak gördüğünden söz konusu hüküm anayasanın maddesine de aykırılık oluşturur anayasanın maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir krg söz konusu düzenleme ayrıca adil olması gereken hukuk düzenini zedelemesi hukukun üstün kurallarını gözeterek hak ve özgürlükleri koruyucu değil ortadan kaldırıcı bir nitelik taşıması ve anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından anayasanın insan haklarına dayalı demokratik hukuk devletini düzenleyen maddesine aykırıdır yukarıda açıklanan nedenlerle söz konusu hüküm anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil eder iptali gerekiresas sayısı karar sayısı sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan yerinde görmezse en çok on gün içinde ibaresinin anayasaya aykırılığı tutuklama tedbiri ceza muhakemesinin amaçlarına ulaşması bakımından önemli bir yere sahiptir ancak bu tedbirin suç şüphesi altında bulunan kişinin özgürlüğünün kısıtlanması itibarıyla temel hak ve hürriyetlere ağır bir müdahale oluşturduğundan da kuşku yoktur bu tedbir hiçbir şekilde suç şüphesi altında bulunan kişinin peşinen cezalandırılması sindirilmesi baskı altında tutulması amacıyla uygulanan bir tedbir olarak görülemez ve bu gibi saiklerle uygulamaya konulamaz tutuklama tıpkı diğer koruma tedbirleri gibi ceza muhakemesinin amaçlarına hizmet eden orantılılık ilkesi göz önünde bulundurularak geçici surette uygulanan istisnai nitelikte bir tedbirdir bu tedbirin uygulanmasıyla yalnızca mahkûmiyet hükmünün kuvvetle muhtemel olduğu durumlara münhasır olarak ceza muhakemesi sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi şüpheli ya da sanığın ceza muhakemesi işlemlerinde hazır bulundurulabilmesi delillerin tamamı toplanmamış ise elde edilmesi düşünülen delillerin karartılması gizlenmesi değiştirilmesinin önlenmesi yine tanık mağdur gibi kişilerin etkilenmemesi ve bu suretle beyanlarının sağlıklı bir şekilde alınabilmesi hedeflenir sayılı kanunun maddesinin inci fıkrasının bendinde tutukluluk kararına itiraz edilen sulh ceza hâkimliği veya mahkemenin itirazı yerinde görmesi halinde kararını düzeltmesi yerinde görmezse en çok on gün içinde itirazı incelemeye yetkili olan merciye göndermesi öngörülmektedir ceza muhakemesi kanununa göre temel kural tutuklama kararına itiraz edilen hâkim veya mahkemenin itirazı yerinde görürse kararını düzeltmesi yerinde görmezse en çok üç gün içinde itirazı incelemeye yetkili olan mercie dosyayı göndermesidir burada öngörülen sürenin amacı tutuklama tedbirine ilişkin itiraz prosedürünün bir an önce sonuçlandırılması ve haksız tutuklama kararı verilmiş ise bu haksız durumun bir an önce ortadan kaldırılmasıdır tutuklama kişi özgürlüğüne yönelik çok ağır bir tedbir olduğundan buna ilişkin verilen kararların denetiminin de olabildiğince hızlı yapılması ve eğer kişi hürriyetine yönelik müdahale haksız ise bu haksızlığın daha fazla devam ettirilmemesi gerekir tutuklama kararı verildikten sonra bunun denetiminin sürece yayılması sürüncemede bırakılması tedbirin geçicilik ve araç olma özelliğinin ortadan kalkması anlamına gelecek ve tedbir peşin bir ceza mahiyetine dönüşecektir avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesi tutulma yasaya aykırı ise salıverilmesine hükmedecek olan bir mahkemeye başvurma hakkını tanımaktadır i̇tirazın hızlı bir biçimde sonuçlandırılması gereği bu hakka ilişkin bir ilkedir mahkemenin tutukluluk kararına itirazını en kısa sürede karara bağlamasında davanın karmaşıklığı gibi unsurlar gözönünde bulundurulur ancak mahkeme kararını verdikten sonra mahkemeye dosyayı on güne kadar elinde tutabilme olanağının sağlanması anayasanın maddesinin gerekçesinde de gönderme yapılan ceza hukukunun en eski ve temel ilkelerinden olan habeas corpus güvencesine ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesine aykırılık oluşturur milletlerarası yükümlülüklere aykırılık anayasanın maddesini de ihlal eder nitelik taşımaktadır nitekim anayasanın maddesi temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler bakımından usülüne göre onaylanmış bir başka deyişle taraf olunmuş uluslararası belgeyi esas almaktadır i̇ptali talep edilen düzenleme uluslararası hukuka aykırılık teşkil etmesinden bahisle anayasanın maddesine de aykırıdır iptali gerekir bundan başka söz konusu hüküm anayasanın maddesinin öngördüğü özgürlüğü kısıtlanan kişinin kısa sürede durumu hakkında karar verilmesi yönündeki düzenlemeye veesas sayısı karar sayısı benzer bir düzenleme olan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesine aykırıdır anayasanın maddesi olağanüstü hallerde alınacak tedbirlerin ölçülülük ilkesine ve milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamasını emretmektedir hüküm hukukun genel ilkeleri ile avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihatlarıyla açıkça uyumsuz olması nedeniyle anayasanın maddesine aykırıdır hak arama özgürlüğünü düzenleyen anayasanın maddesi yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve kişinin yargı mercileri önünde iddia savunma adil yargılanma hakkına sahip olduğu güvence altına alınmış ve özel sınırlama nedenleri öngörmemiştir hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bir temel haktır anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasını ve korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir adil yargılanma hakkı anayasada tanımlanmadığından bu hakkın kapsamının ve sınırlarının belirlenmesinde avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihatlarının gözönünde bulundurması gerekir avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihatları dikkate alındığında bu düzenleme adil yargılama hakkının ihlalidir anayasanın maddesine de aykırıdır anayasanın maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir krg söz konusu düzenleme adil olması gereken hukuk düzenini zedelemesi hukukun üstün kurallarını gözeterek hak ve özgürlükleri koruyucu değil ortadan kaldırıcı bir nitelik taşıması ve anayasaya aykırı bir düzenleme olması bakımından anayasanın insan haklarına dayalı demokratik hukuk devletini düzenleyen maddesine aykırıdır i̇ptali talep edilen düzenleme anayasanın ve maddelerine aykırılık teşkil etmektedir iptali gerekir sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan dosya üzerinden ibaresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasının bendiyle tahliye taleplerinin en geç otuzar günlük sürelerle tutukluluğun incelenmesi ile birlikte dosya üzerinden karara bağlanması öngörülmektedir ceza muhakemesi kanununun inci maddesinin inci fıkrasında soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilmesi öngörülmüştür tarihli ve sayılı kanunun ncı maddesiyle fıkrada yer alan bulundurularak ibaresinden sonra gelmek üzere şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle ibaresi eklenmiştir böylelikle çelişmeli yargı ilkesi ve silahların eşitliği ilkesine uygun bir düzenleme yapılmıştır tutuklama tedbiri kişinin özgürlüğünün geçici olarak ortadan kaldırıldığı ağır sonuçları olan bir koruma tedbiridir ceza muhakemesinde sıkı koşullara tabi tutulan bu tedbirinesas sayısı karar sayısı uygulanma koşullarının çelişmeli olarak değerlendirmeye açılması bireyin özgürlüğüne yönelik güvenceyi artırır anayasanın maddesinin fıkrası yakalama ve tutuklama yoluyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı mercine başvurma hakkı tanımaktadır hürriyeti kısıtlanan kişinin şikayetleri ile ilgili olarak yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin adli nitelik taşıması ve özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan teminatları sağlaması gerekir çataltürkiye a ve diğerleribirleşik krallık tutukluluğun gözden geçirilmesi esnasında yapılan inceleme sırasında çelişmeli yargı ve silahların eşitliği ilkelerine riayet edilmesi gerekir altınoktürkiye yakalanan veya tutu | 4,046 |
esas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi̇ne başvuru şekli̇ ve nedeni̇ anayasanın maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenmektedir bakılan davada adana i̇li çukurova i̇lçesi kireçocağı mahallesi ada parsel nolu taşınmazın kamulaştırmasız elatma nedeniyle tl tazminatın yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesi ilgili dava konusu uyuşmazlığa sayılı kamulaştırma yasasına eklenen geçici maddesinde belirtilen cümlesi uygulanacak yasal hüküm durumunda bulunmaktadır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun olan insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan kişilere etkili hak arama olanağı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir bu çerçevede anayasanın hak arama hürriyeti başlıklı maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunda ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilerek herkese adaleti bulma hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme olanağı sağlanmıştır böylece kişilerin hukuki güvenlikleri etkin bir korunma mekanizmasına kavuşturulmuştur bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur hak arama özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı yargılama sonunda verilen kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da gerektirmektedir kişilerin devlete güven duymaları maddi ve manevi varlıklarım geliştirebilmeleri temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir mahkeme kararlarının bağlayıcılığını ve gecikmeksizin uygulanmasını sağlayacak etkili tedbirlerin alınması hukuk devletinin asgari gereklerindendir bu nedenle davaya taraf olan kişinin anayasal güvencelerinin etkin olarak korunması ve hukuka uygunluğunun sağlanması için idarenin kendisi hakkında karar verebileceği konuyu yargı mercileri önüne uyuşmazlık şeklinde getirebilmesiyle olanaklıdır i̇lgi̇li̇ anayasa maddeleri̇ cumhuri̇yeti̇n temel ni̇teli̇kleri̇ başlıklıesas sayısı karar sayısı anayasanin maddesi̇ anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir hükmüne yer verilmiştir anayasanın maddesinde tanımlandığı üzere devletimiz bir hukuk devletidir hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır bu ilkenin anlamı kamu yaran düşüncesi olmaksızın başka bir deyimle yalnızca özel çıkar veya yalnızca belli kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa kuralının konulamıyacağıdır buna göre çıkarılması için kamu yaran bulunmayan bir yasa kuralı anayasanın maddesine aykırı olur ve dava açıldığında iptali gerekir anymah es rg hukuk devletinin temel unsuru bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan bir devlet olmak gerekir hukuk devletinde kanun koyucu da dahil olmak üzere devletin bütün organları üstünde hukukun mutlak bir hakimiyeti olması kanun koyucunun yasama faaliyetlerinde kendisini her zaman anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı tutması lazımdır zira kanunun da üstünde kanun koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve anayasa vardır anymah es ka amkdsylsh aynı yönde anymah es ka rg sayı hukuk devleti kişiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran bunları devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve anayasaya uyan başka bir deyimle devlet organlarının tüm işlemlerinin bağımsız yargı denetiminden geçirilmesini ve böylece hukuka ve anayasaya uygun olmalarını sağlayan devlet dermektir anymah es ka amkdsysy rg sayı anayasa mahkemesinin kimi kararlarında da açıklandığı üzere hukuk devleti demek insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kuran ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uyan işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi hukuk devleti ilkesinin öteki öğelerinin de güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka amkdsy lshll rg sayı yasaların üstünde yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu anayasa ve temel hukuk ilkeleri vardır anayasada öngörülen devletin amacı ve varlığıyla bağdaşmayan hukukun ana ilkelerine dayanmayan yasalar kamu vicdanında olumsuz tepkiler yaratır hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir anymah es ka rg sayı tespit ve yorumları bulunmaktadır anayasa madde içeriğindeki hukuk devlet kavramı açısından bilimsel görüşesas sayısı karar sayısı yürütme işlemlerinin yargısal denetimi hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olmakla birlikte tek başına hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların hukuki güvenliğini sağlamaya yeterli değildir çünkü bu denetim nihayet yürütme işlemlerinin kanunlara uygunluğunu sağlayabilecektir oysa kanunların kendisi anayasaya aykırı olduğu takdirde vatandaşların anayasal haklarının çiğnenmesi yine önlenemeyecektir şu halde hukuk devletinin tam anlamıyla gerçekleşebilmiş sayılabilmesi için sadece yürütme organının işlemlerinin kanunlara uygunluğunun değil yasama işlemlerinin de anayasa uygunluğunun yargı organlarınca denetlenebilmesi gerekir hukuk devleti denilince ilk olarak yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla gelmektedir hukuk devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir bu denetim sağlandıktan sonra denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme veya i̇dare mahkemesi oluşu hukuk devleti açısından önem taşımaz nitekim hukuk devleti adli idareyi benimseyen anglo sakson ülkelerinde olduğu kadar idari yargıyı benimseyen kara avrupası ülkelerinde de mevcuttur özbudun sh ve şeklindedir devleti̇n temel amaç ve görevleri̇ başlıklı maddesi̇ anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır hükmünü içermektedir anayasanın maddesinin gerekçesinde devletin milletin huzurunu sağlamak ve fertlerini mutlu kılmak görevi ile de yükümlüdür devlet ferdin hayat mücadelesini kolaylaştıracaktır ferdin insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamasını gerçekleştirecektir bu sosyal devletin görevidir olarak belirtilmektedir anayasa madde içeriğindeki kavramlar açısından bilimsel görüş anayasası madde ile devletin amaç ve görevlerini açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymuştur bu maddede devletin görevleri üç grupta toplanmıştır türk milletinin bağımsızlığını ye bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişi hak ve hürriyetleri için sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasi sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmak insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmak dalsh şeklindedir yargi yetki̇si̇ başlıklı maddesi̇ yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır gerekçe yargı yetkisi fert hak ve hürriyetleri sorununun ortaya çıktığı günden beri kabul edildiği üzere bağımsız organlar tarafından bağımsız mahkemelerce yerine getirilecektiresas sayısı karar sayısı anayasanın maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi insan haklarına saygılı ve bu haklan koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan bütün davranışlarında hukuk kurallarına ve anayasaya uygun işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir aslında yargı denetimi unsuru hukuk devleti ilkesinin diğer öğelerinin güvencesini oluşturan temel öğedir çünkü insan haklarına saygılı olmayan ve davranışlarında hukuka ve anayasaya uymayan bir yönetimi bu tutumundan caydıran ve onu meşruluk ve hukukilik sının içinde kalmak zorunda bırakan güç yargı denetimi gücü ve yetkisidir any mah es ka eg mülki̇yet hakki başlıklı maddesi̇nde herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz gerekçe madde birbirine yakın ve birbiriyle ilgili iki temel hakkı mülkiyet ve miras haklarını birlikte düzenlemiştir bu birlikte düzenleme inci yüzyıldan beri geleneğin sonucudur anayasa hem mülkiyet hakkını hem miras hakkını anayasal bir müessese olarak teminat altına almaktadır maddede mülkiyet ve miras haklarının diğer temel haklan gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve anayasa güvencesine bağlamıştır madde bundan sonra mülkiyet ve miras haklarının kamu yararı amacı ile sınırlandırabileceğine işaret etmiş daha sonra mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını hükme bağlamıştır mülkiyet hakkı devletten önce de var olan bir gerçek olması itibariyle maunz durig herzog scholz gmudgesetz kommentar art ekonomik ve sosyal haklar arasında değil de kişinin temel hakları arasında düzenlenmesi düşünebilirse de komisyon şimdiki düzenlemenin yerinde olduğu sonucuna varmıştır mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması yine anayasanın komünizmi faşizmi ve din temeline dayanan devlet kurmayı yasaklayan hükümleriyle birlikte karşılaştırılınca mülkiyetin bu şekilde himayesinin bir ölçüde ekonomik sistem tercihi bakımından da bir gösterge teşkil etmektedir kısaca özel mülkiyetin özellikle üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin yok edilmesi inkar edilmesi de önlenmiştir kamu yararına bulunduğu hallerde büyümenin gerçekleşmesi suretiyle toplumunun refahını arttıracağı genellikle kabul edilmektedir maunz durig herzog scholz art no mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu madde doğrudan devlete hitabetmektedir mülkiyetin şahıslara karşı korunması medeni kanun ve sayılı gayri menkule tecavüzün meni hakkında kanun gibi mevzuatla sağlanmaktadır mülkiyetin münferit himayesini fert mahkemelerden ve idareden talep etmektedir mülkiyetin müessese olarak güvence altına alınması ise kanun koyucu başka açıdan devlet anayasaya uygunluk denetimini yapacak olan anayasa yargısı tarafından sağlanacaktır mangoidt klein s esas sayısı karar sayısı mülkiyetin anayasa teminatı altına alınması kimlerin yararlanacağı ise bir problem doğurmaz malik sıfatım taşıyan gerçek ve tüzelkişiler bu anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu dermeyan edebilirler gerçek kişilerin fiil ehliyetlerinin farklı olması sebebiyle bu temel hakkın sahipliği bakımından bir ayırım yapılamaz başka deyişle mülkiyete sahip olmak bakımından hiçbir ehliyet ayrımı gözetilemez kişinin şahsiyetini geliştirebilmesinde mülkiyetin anayasaca güvence altına alınmasının azımsanmayacak rolü vardır çünkü klasikleşmiş bir kabule göre insan şahsiyetinin bir parçası ekonomik şahsiyet olarak adlandırılmaktadır anayasanın herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir diyen ncı maddesinin inci fıkrası ile mülkiyet güvencesi getiren üncü madde arasında bu açıdan irtibat vardır başka deyişle mülkiyet hakkım anayasa teminatı altında tutan üncü madde ncı maddenin inci fıkrasına nazaran özel hüküm niteliğindedir mülkiyetin korunması hürriyeti de güvence altına alır maunz durig herzog scholz art no mülkiyetin güvencesi ile ilgili üncü madde konut dokunulmazlığını güvence altına alan inci madde birlikte uygulanır inci maddede düzenlenen devletleştirmenin mülkiyetin anayasa güvencesi altına alınması ile çelişir bir yanı yoktur bu noktaya yukarıda temas edilmemiştir mülkiyetin anayasal güvencesi ile üncü maddedeki temel hakları kötüye kullananların haklan kaybedecekleri hükmü arasında bir uyumsuzluk bulunmamaktadır türk ceza kanunundaki müsadere hükümleri ile anayasanın uncu maddesindeki müsadere hükümleri üncü madde anlamında o hakkın kaybedilmesi değildir kanun koyucu üncü maddedeki şartlarda mülkiyet hakkının kaybedilmesinin şartları ve karar verecek mercileri özel bir kanunla düzenleyebilir mülkiyet anayasal güvence altına alınması tek tek menkul ve taşınmaz mallan para ile değerlendirebilen hakları ve mal varlığını toplu olarak ve tabii olarak üretim araçlarını içeren bir teminattır bu teminat hukuk devletinin gereğidir bu teminat mülkiyetin kamu yaran amacıyla sınırlanmasına engel değildir ağır vergilendirme peşin olmayan ödemelerle kamulaştırma ve devletleştirmelerin mülkiyet güvencesine aykırı düşer miras hakkı mülkiyet hakkının bir devamıdır özel bir şekildir bu nedenle mülkiyet ve miras aynı maddede ardarda düzenlenerek anayasal güvence altına alınmıştır miras hakkının ağır vergilendirme yolu ile muhtevasız hale getirilmesi mira hakkının ortadan kaldırılması önlenmek istenmiştir mgk any kom deği̇şi̇kli̇k gerekçesi̇ danışma meclisince kabul edilen üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan bu haklar diğer temel haklar gibi anayasanınesas sayısı karar sayısı güvencesi altındadır cümlesi maddeden çıkarılmış ve madde redaksiyona tabi tutulmuştur anılan hükmün maddeden çıkarılmasının nedeni anayasada sayılan tüm temel hak ve hürriyetler gibi mülkiyet ve miras hakkının da herhangi bir açıklamaya gerek olmaksızın anayasanın güvencesi altında olmasıdır kaldı ki diğer temel hak ve hürriyetler için ilgili maddelerinde bu kurala yer verilmemiştir mülkiyet ve miras haklarının önemi ve türk toplumunun köklü gelenekleri göz önünde tutularak bu haklar ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabilir hükmü aynen korunmuştur metindeki bu ancak ibaresi sınırlayıcı nitelikte görülmemiş temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına ilişkin üncü maddede belirtilen genel sınırlama sebeplerinin tümü anılan üncü maddenin son fıkrasında yer alan açık hükümlere göre bu haklar bakımından da geçerli olduğundan maddede yer alan bu hüküm sınırlama sebepleri arasında öncelikle uygulanabilecek bir sebebi belirtir nitelikte kabul edilmiştir anayasa mahkemesinin değişik kararlarında çağımızda mülkiyet hakkı temel bir hak olmakla birlikte kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir toplum yaran ise yerine göre mülkiyet hakkının tümüyle kişinin elinden alınmasını gerektirmektedir bu nedenle anayasada kamulaştırma ve devletleştirme kurumlan düzenlenmiştir anymah es ka rg sayı anayasa anayasasından farklı olarak mülkiyet hakkına ekonomik haklar arasında değil kişi haklan arasında yer vermiştir bu değişiklik anayasanın milli güvenlik konseyinde yapılan görüşmesi sırasında oluşmuştur mülkiyet hakkı devletten önce var olan devlete karşı da korunması gereken kişi haklan ağır basan haklardan sayılmıştır gözübüyük sy anayasası mülkiyet hakkım sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlemişti bu bir yerde mülkiyete değişik yorumlarla mahiyetinden değişik yaklaşmalara neden olabiliyordu anayasası mülkiyet hakkını kişinin haklan bakımından değeri olan bir hak değil ferdi niteliği ve tabii haklar arasında oluşu yeniden vurgulanmıştır anayasa mülkiyet hakkını özel mülkiyet olarak düşünmüştür bu mülkiyet anlayışı teşebbüs serbestisini üretim vasıtaları üzerindeki özel mülkiyeti de ihtiva etmektedir bu nedenle faşişt komünist veya dini esaslara dayanan bir sistem tercihi anayasanın diğer hükümleri ile olduğu kadar mülkiyet hakkındaki hükümleri ile de mümkün değildir hak arama hürri̇yeti̇ başlıklı maddesi̇nde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünden davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir anayasa maddeleri̇ çerçevesi̇nde dava konusunun ve uygulamasi bulunan yasa maddesi̇ni̇n değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasanın maddesi yönünden yasanın uygulanması açısından sayılı kamulaştırma yasasının sayılı yasanın maddesiyle günü kabul edilen maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından bu kanunun geçici ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve sayılı i̇mar kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir yasalesas sayısı karar sayısı hükmünün bu kısmının süre belirtmek gerekirse uyuşmazlığımızı da etkileyecek şekilde yılma kadar dava açılmasının önlenmesine yol açtığı bu nedenle dava konusuna uygulanacak yasanın değerlendirilmesi devletin yükümlülükleriyle bağdaşmamaktadır anayasa madde yönünden yasal düzenlemelerin hukuk devletinde adaletli ve adaletin yerine getirilmesi açısından başvuru yollarını sınırlayıcı düzenlemelerde yasa koyucu tarafından kaçınılması gerekliliğini öngörmektedir anayasa madde yönünden yargı yetkisinin kullanılamaması genel hukuk ilkelerine göre uygun olmayan sınırlamalar dışındaki bir uygulamanın kabul edilmediği sonucu bulunmaktadır anayasa madde yönünden açık bir biçimde mülkiyet hakkının özüne dokunulması ve bu hususta denge gözetilmeden kişi haklarına aykırılığın oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır anayasa maddesi yönünden idari itiraz veya dava yolu tanımadan önlenmesine yol açıcı yasal düzenleme getirilmesi nedeniyle anayasanın bu hükmüne aykırılık mevcuttur anayasanın maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin nolu ek protokolünün mülkiyetin korunması başlıklı maddesinde her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir düzenlemesi yer almıştır avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin ai̇hm mülkiyet hakkı ihlali iddialarıyla açılmış olan hakan arı türkiye hüseyin kaplan türkiye davalarında mahkeme imar planında kamusal kullanıma ayrılan ve kullanımı kısıtlanan taşınmazların yukarıda sözü edilen hukuki düzenlemeler sonucunda kamu yararının gerekleri ile temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini irdelemiştir kararlarda ilgililerin imara açık taşınmazlarında inşaat ruhsatı elde etme haklarının meşru haklan olduğu oysa bu nitelikteki taşınmazların imar yasağına tabi tutulması sonucunda mülkiyet hakkının akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiği ve mülkiyet hakkından yararlanmanın engellendiği sonucuna ulaşmıştır sonuç dava konusu kamulaştırmama nedeniyle tazminat isteminin uzun yıllar sonuç alamamasına neden olan yasal düzenlemeyle mülkiyet hakkının kullanımının kısıtlanmasıyla beraber tamamiyle kurumların insiyatifıne bağlı olarak bir gelişme gösterdiği anayasaya aykırılık yönündeki itiraz konusu kısımla beraber sayılı kamulaştırma kanununda gün sayılı yasayla satınalma usulü başlıklı maddesi ek madde yapılacak ödemelerin toplam tutarının idari olarak ayrılan ödeneğinin toplamını aşması halinde ödemeler en fazla yıl da ve geçici maddenin fıkrasına göre yapılır kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti başlıklı geçici maddesindeki hükümler özellikle son fıkra bu madde uyarınca ödenecek bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez beraber değerlendirildiğinde taşınmazın kısıtlılığı hatta kullanılamaz hale getirdiği açıktıresas sayısı karar sayısı kamu hizmetinin yürütülmesi toplum yararı ile kişilerin maddi ve manevi menfaatleri arasındaki dengenin gözetilmesinde kamu hizmetinin verimliliğinin ön planda tutulması mutlak olmakla beraber bu dengenin tamamiyle bir taraf yönünde gözetilmemesi sonucunu doğurmaması gerekliliği kamu vicdanı ve adalet açısından zorunluluktur bu bağlamda kurumların kamu hizmeti nedeniyle imar planlarında bir kısım taşınmazları kısıtlaması gerekliliği kişilerin toplum yararına bu menfaatlerinden vazgeçmesinde toplum düzeninin oluşmasındaki mülkiyet hakkının kullanılmasının engellenmesinin mülkiyet sahipleri açısından da en azından tazmini gerekeceği tabi olmakla bu dengeyi gözeten ve hak arama özgürlüğünü yıllara yayılı olarak ortadan kaldırmayan mevzuat hükümleri getirilmesi kurumların sonuç itibariyle de taşınmazın mülkiyetini uhdelerine de aldığı düşünüldüğünde anayasaya aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kamulaştırma yasanın geçici madde in bu kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar bu kanunun ek inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında da uygulanır ibaresinin türkiye cumhuriyeti anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu düşüncesi ile iptali istemi ilgili anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine karardan bir suretinin taraflara tebliğine günü karar verildi | 2,864 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ gerekçe tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı yasanın üncü maddesiyle tapu ve kadastro genel müdürlüğüne intikal eden tapu ve kadastroyla ilgili konular ile bunlara ilişkin uygulama ve görüş farklılıklarını gidermek üzere tapu ve kadastro kurulu kurulmuştur kurul genel müdürün veya incelenen konunun niteliğine göre görevlendireceği bir genel müdür yardımcısının başkanlığında teftiş kurulu başkanı hukuk müşaviri tapu dairesi başkanı ve kadastro dairesi başkanı ile genel müdür tarafından görevlendirilecek dört üyeden oluşacaktır maddenin numaralı fıkrasında kurulun oluşumunda kimi unvanlar sayılarak belirlendikten sonra dört üyenin genel müdür tarafından görevlendirileceği belirtilmiştir sayılı fıkradan bu üyelerin genel müdürlük dışından görevlendirileceği anlaşılmaktadır sayılı fıkrada da genel müdür tarafından görevlendirilecek üyelerin ikisi kadastro ve teknik ikisi de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kişiler arasından seçilir denilmiştir tapu ve kadastro iş ve işlemleri devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerdendir anayasanın inci maddesinde bu görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmesi öngörülmüştür tapu ve kadastro kurulunun tapu ve kadastro genel müdürlüğüne intikal eden tapu ve kadastroyla ilgili konular ile bunlara ilişkin uygulama ve görüş farklılıklarını giderme görevi de niteliği itibarıyla devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerdendir uygulama ve görüş farklılıklarını giderme görevinin istişarî nitelikte olduğu söylenemez kurul kararı fiilen idarî uygulama niteliğindedir kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevi yürüten tapu ve kadastro kurulunu oluşturan üyelerin de anayasanın inci maddesi kapsamında memur veya diğer kamu görevlisi olması gerekir sayılı fıkrada genel müdür tarafından görevlendirilecek üyelerin ikisi kadastro ve teknik ikisi de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kişiler arasından seçilir denilmek suretiyle genel müdürlük dışından seçilecek üyelerin sadece bilgi ve deneyim sahibi olduğu konular belirtilmiştir toplam dört üyenin memur ya da diğer kamu görevlisi olup olmayacağı özellikleri nitelikleri ve deneyim süreleri belirtilmemiş bu konudaki yetki genel müdüre bırakılmıştır anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidiresas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüştür buna göre anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma ve yasayla konulan kuralları değiştirme yetkisi verilemez yasal düzenlemeler ancak yasa koyucu tarafından kaldırılabilir ya da değiştirilebilir yasayla düzenleme ilkesi düzenlenen konudan yalnız kavram ad ve kurum olarak söz edilmesi değil bunların yasa metninde kurallaştırılmasıdır kurallaştırma ise düzenlenen alanda temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiş olmasını ifade eder ancak bu koşulla uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi yürütme organının takdirine bırakılabilir dört kurul üyesinin belirlenmesi hiçbir esas ilke ve ölçüt belirlenmeden tamamıyla genel müdürün takdirine bırakılmış bunların memur ya da diğer kamu görevlisi olması hususunda da zorunluluk getirilmemiştir i̇ptali istenen fıkrada yer alan kurulu oluşturacak kişilerin yapacakları görevlerin devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması nedeniyle ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yerine getirileceği ve kurulu oluşturacak görevlilerin de anayasanın inci maddesinin birinci fıkrasında ifade edilen memurlar ve diğer kamu görevlileri kapsamında olduğu açıktır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin numaralı fıkrası anayasanın nci nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun ncı maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı ncı maddenin numaralı fıkrasında genel müdürlük merkez teşkilatında genel müdür genel müdür yardımcısı teftiş kurulu başkanı hukuk müşaviri daire başkanı hukuk müşaviri tapu ve kadastro uzmanı ve uzman yardımcısı kadrolarına atananların kadroları karşılık gösterilmek suretiyle tarihli ve sayılı devlet memurları kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli olarak çalıştırılabileceği öngörülmüştür fıkrada sayılan personel genel müdür genel müdür yardımcısı teftiş kurulu başkanı hukuk müşaviri daire başkanı hukuk müşaviri tapu ve kadastro uzmanı ve uzman yardımcısıdır bunlar kadrolu görevler olmakla birlikte fıkraya göre kadroları karşılık gösterilmek suretiyle sözleşmeli olarak çalıştırılabileceklerdir bu çalıştırma sayılı devlet memurları kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmayacaktıresas sayısı karar sayısı mülkiyet hakkını tespit etmek üzere taşınmazların kadastro çalışmalarını yürütmek tapu sicillerini oluşturmak korumak harita yapmak gibi görevlerin devletin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevler arasında olduğu açıktır bu görevlerin kadroları ve nitelikleri gözetildiğinde anayasanın inci maddesi kapsamında devletin genel idare esaslarına göre yükümlü olduğu asli ve sürekli görevleri yürüten kamu görevlisi oldukları kuşkusuzdur anayasanın inci maddesinde devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilmektedir değişikliğiyle ikinci fıkranın sonuna ekleme yapılarak mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir bu eklemeyle inci madeninin anayasal ve yasal güvencesi değiştirilmemiş bu güvence sadece mali ve sosyal haklar için genişletilmiştir diğer bir deyişle maddenin ikinci fıkrasında sayılan konular mutlaka yasayla düzenlenecek ancak yasayla düzenlenerek güvence altına alınan bu konulardan mali ve sosyal haklar için toplu sözleşmeyle daha iyi haklar verilebilecektir asıl olan maddede sayılan konuların her durumda yasayla düzenlenmesidir anayasanın inci maddesindeki mülkiyet hakkının sağlanması korunması ve denetlenmesi kapsamındaki faaliyetlerin kamu düzeni ve kamu güvenliğine ilişkin olduğu devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması nedeniyle memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerektiği açıktır anayasanın inci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki görevleri yürüten bütün personelin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülüklerinin yasayla düzenlenmesi gerekir anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez genelde kabul gören tanımı ile sözleşmeli personel sözleşme ile çalışan ve işçi statüsünde olmayan personeldir bu tür personelin istihdamında akdî bir durum söz konusudur sözleşme bireyin hak ve yetkilerini çalışacağı kurumla olan ilişkilerini gösterecek ve yönetecek bir takım hükümleri de içerir böylece sözleşme taraflar için yeni hukuksal durumlar yaratır bu nitelikteki personelin devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerde çalıştırılması olanağının bulunup bulunmadığı kamu hizmeti görevlileri ile genel ilkeleri saptayan anayasanın inci maddesine göre belirlenecektir kadro karşılık gösterilerek çalışacak sözleşmeli personelin anayasanın inci maddesindeki diğer kamu görevlileri kapsamında sayılabilmesi için inci madenin yasal güvencesinin yerine getirilmesi gerekir i̇ptali istenilen fıkrada mülkiyet hakkının sağlanması korunması ve denetimiyle görevli kılınan genel müdür genel müdür yardımcısı teftiş kurulu başkanı hukuk müşaviriesas sayısı karar sayısı daire başkanı hukuk müşaviri tapu ve kadastro uzmanı ve uzman yardımcılarının nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenmesi gerekir yasada görev ve yetkiler ile atama usulü ve kadrolar kanunla düzenlenmiş kanuna ekli sayılı cetvelde de unvanlar itibarıyla taban ve tavan ücretleri gösterilmiştir diğer konular sözleşmeye bırakılmıştır fıkrada sayılanlar hakkında sayılı devlet memurları kanununun da uygulanmayacağı göz önüne alındığında anayasanın öngördüğü güvencenin sağlandığından söz edilemez fıkra anayasanın inci maddesiyle güvence altına alınması ve yasayla düzenlenmesi gereken alanlarda yasal güvence gerekleri yerine getirilmeden sözleşme ile istihdam öngördüğünden anayasanın inci maddesine aykırıdır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun ncı maddesinin numaralı fıkrası anayasanın inci maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin numaralı fıkrasında yer alan gelir elde etmek üzere sözcüklerinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın inci maddesinde tapu ve kadastro genel müdürlüğünün ürettiği her türlü tapu kadastro harita ve arşiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere merkez veya bölge müdürlükleri bünyesinde döner sermaye işletmeleri kuracağı belirtilmiş bu işletmelere kendi kaynaklarından karşılanmak üzere dört milyon türk lirası sermaye tahsis edilmiştir maddenin numaralı fıkrasında genel müdürlük faaliyetlerinin gerektirdiği araç gereç satın alma bakım onarım yapım sigorta kiralama araştırma tanıtım temsil eğitim giderleri yurt dışında yürütülecek proje giderleri kadastro hizmetlerinin yapılması yenilenmesi güncelleşmesi ve her türlü harcamaların döner sermaye gelirlerinden karşılanabileceği belirtilmiştir kamu hizmetlerinde kimi kendine özgü alanlarda elde edilen gelirlerin kimi hizmetlere harcanması ve bunun için döner sermaye işletmesi kurulması mümkün olmakla birlikte kanunla kurulan döner sermayelerin anayasaya ve kanunilik ilkesine uygun olması gerekir inci maddede sayılan tapu ve kadastro hizmetleri asıl olarak kamu hizmetleridir numaralı fıkrada bu kamu hizmetlerine ilişkin bilgi ve belgeler ile sunulan hizmetlerden gelir elde edileceği belirtilmekle yetinilmiş gelirin bu bilgi belge ve hizmetlerden hangilerinden hangi süreçlerde ne miktarda alınacağı tamamıyla genel müdürlüğe bırakılmıştır fıkrada gelirin niteliği belli değildir gelir elde edilecek hizmetler ve bu gelirin harcanacağı yerler kamu hizmeti olup yapılacak harcama da kamu gideridir anayasanın üncü maddesinde herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere vergi ödemekle yükümlü olduğu vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerin yasayla konulacağı belirtilmiştir verginin kamu giderlerini karşılamak üzere alınması ve herkesin bu nedenle vergi ödemekle yükümlü olası temel anayasal ilkelerden biridir vatandaş vazifelerinin en önemlilerinden biri olarak tanımlanan vergi yükümünün amacı kamu hizmetlerinin karşılığı olarak kamu giderlerine kaynak oluşturmaktır kamu giderleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği giderlerdiresas sayısı karar sayısı sayılı yasanın inci maddesinde sayılan tapu ve kadastro hizmetleri anayasanın devlete yüklediği görevler arasında olup kamu hizmeti bu hizmet karşılığında yapılacak harcamalar da kamu gideridir bu kamu hizmetinin gerektirdiği giderlerin vergi resim harç ve benzeri mali yükümlerle karşılanması zorunludur bu durumda söz konusu giderleri karşılamak amacıyla kişilerden alınan paranın da vergi ya da vergi benzeri yükümlülük olması gerekir bu hizmetlerin asıl olarak kişilerden alınan ücretle değil devletin genel gelirleriyle karşılanması gerekir numaralı fıkrada gelir elde etmek sözcükleri kullanılmak suretiyle gelirin niteliği belirtilmemiştir kural düzenleniş şekliyle yasa kapsamındaki tüm faaliyet ve hizmetlerden gelir alınması gibi geniş bir yetkiyi genel müdürlüğe bırakmıştır bu durumda elde edilecek gelirler kamu giderlerinin karşılanması için zorunlu hale gelecek ve kamu gücüne dayanılarak alınan vergi benzeri mali yükümlülük niteliğine dönüşecektir kuralın düzenleniş şekli ve genel müdürlüğe verilen yetki sayılı yasa kapsamındaki kamu giderlerinin vergi ve benzeri yükümlülüklerle karşılanması ile bunlardan hangilerinden ücret ya da katkı payı gibi ayrıca gelir elde edileceğini göstermemektedir kural vergi gelirleriyle karşılanamayacak ve belirli hizmetler karşılığında ücret alınacakları ayırmamaktadır bu yönüyle anayasanın üncü maddesindeki kamu giderlerinin vergi gelirleriyle karşılanması ilkesi ihlal edildiği gibi asıl olarak verginin yasallığı ilkesi de ihlal edilmiştir anayasa koyucunun her çeşit mali yükümlerin yasayla konulması değiştirilmesi ve kaldırılmasını buyururken keyfi takdiri ve sınırsız ölçülere dayalı uygulamaları önleyecek ilkelerin yasada yer alması amacını güttüğünde kuşku yoktur yasa koyucunun yalnızca konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine izin vermesi bunun yasayla konulmuş sayılması ve anayasaya uygunluğunun kabulü için yeterli olmayacağı halde sayılı yasa kapsamındaki tüm faaliyet ve hizmetleri kapsama alan bir yetki devrinin anayasaya uygunluğunun kabulü mümkün değildir kural aynı zamanda belirsizlik de içermekte sadece yetki vermekle yetinmekte kişilerin hukuk güvenliğini ihlal etmektedir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin numaralı fıkrasında yer alan gelir elde etmek üzere sözcükleri anayasanın üncü maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı yasanın inci maddesinde genel müdürlüğün ürettiği her türlü tapu kadastro harita ve arşiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere döner sermaye işletmeleri kuracağı döner sermaye için sermaye tahsisi artırılması kârların devri genel müdürlük faaliyetlerinin gerektirdiği her türlü harcamaların döner sermayeden karşılanabileceği genel ifadelerle anlatıldıktan sonra numaralı fıkrada döner sermaye işletmelerinin yönetimi faaliyet alanları işleyişi sermaye kaynakları her türlü idari ve mali işlemleri ile gelirlerine ilişkin usul ve esasların maliye bakanlığının da görüşü alınarak çıkartılacak yönetmelikle belirleneceği belirtilmiştir anayasanın nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri nci maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğu ve bu yetkininesas sayısı karar sayısı devredilemeyeceği inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüştür buna göre anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez kuralda yönetimi faaliyet alanları işleyişi sermaye kaynakları her türlü idari ve mali işlemleri ile gelirleri konusunda yasa ile esasları belirlenmeden çerçevesi çizilmeden genel müdürlüğe döner sermaye kurmayla ilgili çok geniş yetkiler verilmektedir öyle ki devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu asli ve sürekli görevler bir nevi kâr aracı haline getirilmekte anayasanın inci maddesinde öngörülen bütçe bütünlüğü ihlal edilmektedir sayılı yasanın inci maddesine göre kurulacak döner sermaye işletmelerinin hemen her bilgi belge ve hizmetten gelir elde edeceği hemen her hizmet için her türlü harcamayı yapacağı gözönünde bulundurulduğunda yasada açıkça sınırları çizilerek düzenleme yoluna gidilmeden döner sermayelerin kuruluşları çalışmaları ve gelirlerine ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisinin idareye verilmesi yasama yetkisinin devri niteliğini taşımaktadır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun inci maddesinin numaralı fıkrası anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin numaralı fıkrasının anayasaya aykırılığı sayılı yasanın uncu maddesinin numaralı fıkrasında tapu ve kadastro kurulu ile teftiş kurulunun çalışma usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir anayasanın nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri belirtilmiş üncü maddesinde de idarenin bütünlüğü ve yasallığı ilkesi kabul edilmiştir i̇darenin yasallığı ilkesinin bir sonucu olarak anayasanın inci maddesinde de devletin kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilmiştir anayasanın nci maddesindeki yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez kuralına göre yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir yasa ile yetkilendirme anayasanın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmez yasa koyucu gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir tapu ve kadastro kurulu ile teftiş kurulu idarenin bütünlüğü ve yasallığı ilkeleri içinde devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerininesas sayısı karar sayısı gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri yürütmektedir numaralı fıkrada ise her iki kurulun da yasayla düzenlenmesi gereken çalışma usul ve esasları yönetmeliğe bırakılmaktadır anayasanın nci maddesi gereğince yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin numaralı fıkrası anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin numaralı fıkrasının i̇kinci tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı yasanın uncu maddesinin numaralı fıkrasında tapu müdürlükleri hak sahibinin talebi üzerine kendi yetki alanı dışında bulunan taşınmazlarla ilgili tapu işlemlerini taşınmazın bulunduğu tapu müdürlüğünden yetki almak ve kanunen bir engel olmadığını tespit etmek suretiyle yapmaya yetkili kılınmıştır ancak bir tapu müdürlüğünce istenilen ve diğer tapu müdürlüğünce verilecek olan bu yetki isteme ve verme işleminin hak sahibinin talebi ve kanunen bir engel olmadığının tespiti dışında hiçbir usul ve esası yasayla belirlenmeden usul ve esasları yönetmeliğe bırakılmıştır tapu işlemleri anayasanın inci maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ortaya konulduğu belgelendiği ve değiştirildiği işlemlerdir taşınmaz mal mülkiyeti tapu işlemleriyle belgelenmektedir böylesine önemli bir hakkın kullanımında yapılacak işlemlerin idarenin takdirine ve keyfiliğe varacak düzenlemelere bırakılmaması yasayla düzenlenerek yasal güvence altına alınması gerekir ancak bu yasal çerçeve ve güvenceden sonra idareye sınırlı ve tamamlayıcı düzenleme yetkisi verilebilir anayasanın nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri nci maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüştür buna göre anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir yürütmenin düzenleme yetkisi sınırlı tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir bu nedenle anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun uncu maddesinin numaralı fıkrasının bu fıkraya göre yapılacak tapu işlemlerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir şeklindeki ikinci tümcesianayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ hukuk devletine aykırı olan temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktıresas sayısı karar sayısı öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde özenle korunması gereken evrensel hukuk ilkelerini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukuk devleti ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır sayılı yasanın iptali istenilen kuralları bütünüyle mülkiyet hakkının kullanımı ve değiştirilmesiyle ilgili olup uygulanmaları halinde anayasaya aykırı yöntemle tapu ve kadastro işlemleri yapılmış olacak öngörülemeyecek ve giderilemeyecek sorunlara ve zararlara sebebiyet verilebilecektir bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen kuralların iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı tapu ve kadastro genel müdürlüğü teşkilat ve görevleri hakkında kanunun üncü maddesinin numaralı fıkrasının anayasanın nci nci ve inci maddelerine ncı maddesinin numaralı fıkrasının anayasanın inci maddesine inci maddesinin numaralı fıkrasında yer alan gelir elde etmek üzere sözcüklerinin anayasanın üncü maddesine inci maddesinin numaralı fıkrasının anayasanın nci ve nci maddelerine uncu maddesinin numaralı fıkrasının anayasanın nci ve nci maddelerine uncu maddesinin numaralı fıkrasının ikinci tümcesinin anayasanın nci ve nci maddelerine aykırı olduklarından iptallerine anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 3,078 |
esas sayısı karar sayısı vekili av tarafından davalı idare bünyesinde tarihinde hazine uzman yardımcısı olarak göreve başlayan davacının sayılı kanun hükmünde kararnameyle yapılan düzenleme nedeniyle tarihinden önce aynı göreve atananlarla bu tarihten sonra atanan kendisi arasında oluşan mali ve sosyal hak farklılıklarının eşitlenmesi istemiyle yaptığı tarihli başvurunun reddine ilişkin tarih ve sayılı işlemin iptali ile eksik ödenen mali ve sosyal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle başbakanlık hazine müsteşarlığına karşı açılan davada tarihinde davacı vekili av ve davalı idare vekili huk müş ın katılımıyla yapılan açık duruşmanın ardından dava dosyası incelendi ve davacının anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülerek işin gereği görüşüldü öncelikle usul yönünden sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek maddenin birinci fıkrasının bendinin ve ek maddenin birinci fıkrasının bendi kapsamında yer alan personelin ücret ve tazminat göstergelerinin belirlendiği iii sayılı cetvelin sırasının tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kanunun maddesi ile kanunlaştırıldığı görülmekte ise de sayılı kanunun maddesinin tarihinde yürürlüğe girdiği kanun hükmünde kararname maddesi bu tarihten itibaren yürürlükten kalkmış ise de iptal davalarının idari işlemin tesis edildiği tarihteki hukuki duruma göre çözüleceği ilkesi gereği bakılan davada uygulanacak kuralın mülga kanun hükmünde kararname hükmü olduğu dolayısıyla türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinin fıkrasında yer alan bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü yönünden anayasa mahkemesine başvuru yapılmasında usuli açıdan bir engel bulunmadığı sonucuna varılmaktadır i̇şin esasına yönelik olarak türkiye cumhuriyeti anayasasının kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme başlıklı maddesinde türkiye büyük millet meclisi bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi haklan ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez yetki kanunu çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir bakanlar kurulunun istifası düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz kuralına yer verilmiştir anılan kural uyarınca kanun hükmünde kararnamelerin öncelikle yetki kanununa aykırı olmaması yetki kanunu ile belirtilen çerçeve ve sınırlan aşmaması gerekmektedir sayılı kanun hükmünde kararnamenin dayanağı olan tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı kamu hizmetlerinin düzenli etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesinin sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine i̇lişkin konularda yetki kanununun maddesinde kanunun amacı kamu hizmetlerinin düzenli süratli etkin verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu hizmetlerinin bakanlıklaresas sayısı karar sayısı arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek mevcut bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına yeni bakanlıklar kurulmasına anılan bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkilerine mevcut bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine mevcut bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev yetki teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine taşrada ve yurt dışında teşkilatlanma esaslarına kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar işçiler sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere bunların atanma nakil görevlendirilme seçilme terfi yükselme görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek olarak belirtilmiştir görüleceği üzere sayılı yetki kanunu amaç kapsam ve ilkeleri bakımından kamu personelinin mali ve sosyal haklarına ilişkin olarak bakanlar kuruluna doğrudan bir düzenleme yapma yetkisi vermediğinden anılan yetki kanununa istinaden yürürlüğe konulan sayılı kanun hükmünde kararname ile mevcut bakanlıkların birleştirilmesi veya kaldırılması yeni bakanlıklar kurulması anılan bakanlıkların bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla hiyerarşik ilişkileri mevcut bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesi veya bunların mevcut birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesi söz konusu olmadığı sürece personelin mali haklarına ilişkin olarak doğrudan düzenleme yapılması mümkün bulunmamaktadır bakılan davada davalı idare bünyesinde tarihinde hazine uzman yardımcısı olarak göreve başlayan davacı tarafından sayılı kanun hükmünde kararnameyle yapılan düzenleme ile tarihinden önce aynı göreve atananlarla bu tarihten sonra atanan kendisi arasında mali ve sosyal haklar yönünden farklılık oluşturulmasının eşitlik ilkesine ve hukuka aykırı olduğu bu eşitsizliğe sebep olan sayılı kanun hükmünde kararnamenin yetki kanunu kapsamında olmadığı ve bu kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek maddenin birinci fıkrasının bendinde yer alan uzman ibaresinin anayasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek maddenin birinci fıkrasında cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği ve türkiye büyük millet meclisi başkanlığı i̇dari teşkilatı başbakanlık ve bakanlıklar ile bunların bağlı ve ilgili kuruluşları milli i̇stihbarat teşkilatı müsteşarlığı toplu konut i̇daresi başkanlığı ile sayılı kanunun uncu maddesi ve sayılı kanun hükmünde kararnamenin ek nci maddesi kapsamında bulunanlar hariç sosyal güvenlik kurumlan türkiye i̇nsan hakları ve eşitlik kurumu yükseköğretim kurulu üniversitelerarası kurul ve ölçme seçme ve yerleştirme merkezi başkanlığının merkez teşkilatlarında burada yer alan ‘merkez teşkilatlarında ibaresi anayasa mahkemesinin tarih ve k saydı kararıyla ‘uzman yönünden iptal edilmiş ve iptal kararının resmi gazetede yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir dışişleri meslek memuru ve konsolosluk ve i̇htisas memurları özel yarışma sınavı sonucunda mesleğe yardımcı veya stajyer olarak alınıp belirli süreli yetiştirme döneminden sonra özel bir yeterlik sınavı sonunda müfettiş uzman denetçi kontrolör aktüer ve stenograf unvanlı kadrolara mevzuatı uyarınca söz konusu kadrolaraesas sayısı karar sayısı atananlar dâhil atananlar ve bunların yardımcı ve stajyerleri ile iç denetçilerden ekli iii sayılı cetvelde yer alan unvanlı kadrolarda bulunanlardan aylıklarını sayılı devlet memurları kanununa göre almakta olanlara anılan cetvellerde kadro unvanlarına karşılık gelen gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarlarda ücret ve tazminat verilir bu ödemelere hak kazanılmasında ve bunların ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ekli ve iii sayılı cetvellerde atandıkları kadro dereceleri esas alınarak belirlenen ücret ve tazminatlar sayılı kanunun inci maddesine göre atananlar ile haklarında aynı kanunun nci maddesi uygulananlar için kazanılmış hak aylık dereceleri dikkate alınarak ödenir tazminat damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz bu madde kapsamına giren personele bu kanun hükmünde kararnamenin inci maddesinin bendi nci inci ek inci ek üncü ve ek üncü maddeleri hariç olmak üzere diğer maddelerinde öngörülen her türlü ödemeler ile ek uncu maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen mevzuat hükümlerine göre yapılan ödemeler tarihli ve sayılı kanunun ek inci maddesinde öngörülen ödeme sayılı kanunda ödenmesi öngörülen aylık ek gösterge zam ve tazminatlar ve makam tazminatı ile avukatlık vekalet ücreti ve temsil tazminatı ödenmez diğer kanunların bu maddeye ay kın hükümleri uygulanmaz bu maddenin uygulamasına ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye maliye bakanlığı yetkilidir hükmü yer almış ek maddenin birinci fıkrasının bendi kapsamında yer alan personelin ücret ve tazminat göstergelerinin belirlendiği iii sayılı cetvelin sırasında ise kapsama dahil idarelerin merkez teşkilatına ait genel idare hizmetleri sınıfında yer alan sayılı devlet memurları kanununun nci maddesinin ii tazminatlar kısmının a özel hizmet tazminatı bölümünün bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı burada yer alan nün bendi ibaresi ‘gelir uzmanı yönünden ve merkez teşkilatlarına ait ibaresi anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararıyla iptal edilmiş ve iptal kararının resmi gazetede yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir kadrolarda bulunanların kadro derecesine göre yararlanacakları ücret ve tazminat göstergeleri belirlenmiştir sayılı kanun hükmünde kararname ile getirilen ve yukarıda aktarılan düzenlemelerin mevcut veya yeni ihdas edilen ya da bir başka bakanlıkla birleştirilen bakanlıkların görev yetki teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesiyle bağlantılı ve bunların zorunlu sonucu olmayıp doğrudan mali haklara ilişkin bir düzenleme niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır bu itibarla dava konusu olayda uygulanması gereken sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek maddenin birinci fıkrasının bendinde yer alan uzman ibaresi ile ek maddenin birinci fıkrasının bendi kapsamında yer alan personelin ücret ve tazminat göstergelerinin belirlendiği iii sayılı cetvelin sırasında yer alan sayılı devlet memurları kanununun nci maddesinin ii tazminatlar kısmının a özel hizmet tazminatı bölümünün bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı ibareleri esas sayısı karar sayısı sayılı yetki kanunu ile belirlenen çerçeve ve sınırları aşan nitelikte düzenleme olduğundan anayasaya aykırı bulunmaktadır açıklanan nedenlerle türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinin fıkrası ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesi ile sayılı kanun hükmünde kararnameye eklenen ek maddenin birinci fıkrasının bendinde yer alan uzman ibaresi ile ek maddenin birinci fıkrasının bendi kapsamında yer alan personelin ücret ve tazminat göstergelerinin belirlendiği iii sayılı cetvelin sırasında yer alan sayılı devlet memurları kanununun nci maddesinin ii tazminatlar kısmının a özel hizmet tazminatı bölümünün bendinde yer alanlardan merkez teşkilatına ait uzman unvanlı ibarelerinin türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesine aykırı olduğu kanısına varıldığından anılan hükümlerin iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına davanın görüşülmesinin anayasa mahkemesince bu konuda bir karar verilinceye kadar bekletilmesine kararın taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 1,445 |
esas sayısı karar sayısı iv anayasaya aykiriliğin değerlendi̇ri̇lmesi̇ kanunun maddesinin fıkrasının bendinde lisans sahiplerinin kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı sabit ya da seyyar tank düzenek veya ekipmanı bulundurmamakla yükümlü kılınmış itiraz konusu kuralla da yasaklanan bu eylemi gerçekleştiren sorumluların bir milyon türk lirası idari para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin kabahat sayılacağı bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir ancak kanun koyucunun kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yaran ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir hakkaniyet sayılı türk medeni kanununda düzenlenmiş olup hâkime takdir yetkisi tanınan durumlarda hâkimin bu takdir yetkisini somut olayın özelliklerine uygun olarak ve adalet ilkelerini gözeterek kullanmasını ifade etmektedir hakkaniyet kavramı hukukun genel bir ilkesi olduğundan anayasa yargısında da dikkate alınmalıdır kanun koyucu da tıpkı mahkemeler gibi takdir yetkisi kullanırken hakkaniyeti gözetmekle yükümlüdür kanun koyucu petrol piyasası faaliyetlerinin sağlıklı ve düzenli şekilde yürütülebilmesi amacıyla lisans sahiplerine kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı sabit ya da seyyar tank düzenek veya ekipmanı bulundurmamak konusunda getirdiği yükümlülüğün ihlal edilmesi hâlinde itiraz konusu kuralla idari para cezası öngörmüş olup kural kabahat sayılan eylemin işlenmesini önlemeye yönelik caydırıcılık fonksiyonunu yerine getirmektedir petrol piyasasında faaliyette bulunan aktörlerin eylemlerinden dolayı petrol piyasasının bozulmaması ve piyasadaki faaliyetlerin şeffaf eşitlikçi ve istikrarlı şekilde yürütülebilmesi amacıyla lisans sahiplerine bu şekilde yükümlülük getirilmesi ve bu yükümlülüğü ihlal eden lisans sahiplerinin idari para cezasıyla cezalandırılmaları kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında kalmaktadır bununla birlikte kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın adil ve hakkaniyete uygun olması gerekmektedir özel bir faaliyet alanında kamu düzenini korumak veya belli bir sektörü düzenlemek amacıyla ilgili kanunlarda özel olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar regülatif cezalar olarak ifade edilmektedir bağımsız idari otoritelerden olan enerjiesas sayısı karar sayısı piyasası düzenleme kurulu tarafından özel kolluk veya düzenleme yetkileri kapsamında verilen idari cezalar da bu kategoriye girmektedir regülatif idari para cezalarının meblağları yüksek olduğundan muhatapları üzerinde çok ağır sonuçlar doğurabilmekte olup bu idari para cezalarının çoğunlukla nispi veyahut alt ve üst sınır gösterilmek suretiyle düzenlendiği görülmektedir i̇tiraz konusu kuralda lisans sahiplerinin kaçak akaryakıt veya sahte ulusal marker elde etmeye satmaya ya da herhangi bir piyasa faaliyetine konu etmeye yarayacak şekilde lisansa esas teşkil eden belgelerde belirlenenlere aykırı sabit ya da seyyar tank düzenek veya ekipmanı bulundurmamak yükümlülüğüne aykırı davranmaları durumunda öngörülen idari para cezası regülatif idari para cezası niteliğinde maktu olarak düzenlenmiştir bu cezada işletmelerin ekonomik büyüklüğü ve sınıfına ilişkin herhangi bir kademelendirme yapılmadığı görülmektedir buna göre tek pompa ile faaliyet gösteren ve idari para cezası miktarı kadar yıllık cirosu bulunmayan bir akaryakıt istasyonu ile büyük ölçekteki akaryakıt istasyonunu işletenler açısından yükümlülüğün ihlali halinde verilecek ceza miktarı aynı olmakla birlikte para cezasının miktarının yüksek olması göz önüne alındığında tek pompa ile faaliyet gösteren ve cirosu yüksek olmayan akaryakıt bayisi için verilen ceza daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir diğer taraftan idari para cezası uygulanırken fiilin işleniş şekli failin kusur durumu başka bir ifadeyle lisans sahibinin fiili kasıtla veya taksirle işleyip işlemediği ve eylemin yarattığı sonuçlar gibi hususlarda dikkate alınamamaktadır bu itibarla lisans sahiplerinin anılan eylemlerde bulunmaları hâlinde fiilin haksızlık içeriği dağıtıcıların kusur durumu dikkate alınmadan ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile cezalandırılmaları hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır nitekim anayasa mahkemesinin sayılı kanunun maddesiyle değiştirilen maddesinin ikinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendindeki maddenin ihlali yönünden bakılan itiraz sonucunda verilen günlü k sayılı karan da aynı doğrultudadır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan karan ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulanacak kuralın sayılı yasanın maddesinin fıkrasınm bendinin nolu alt bendi anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına buesas sayısı karar sayısı süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildiesas sayısı karar sayısı iv anayasaya aykiriliğin değerlendi̇ri̇lmesi̇ kanunun maddesinin fıkrasında dağıtıcı lisansı sahiplerinin kurum tarafından belirlenen esaslara uygun olarak bayilerinde kaçak akaryakıt satışının yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren bir denetim sistemi kurmak uygulamak ve kurumun bu sisteme erişimini sağlamakla yükümlü kılınmış itiraz konusu kuralla da yasaklanan bu eylemi gerçekleştiren sorumluların sekiz yüz elli bin türk lirası idari para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin kabahat sayılacağı bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir ancak kanun koyucu kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir hakkaniyet sayılı türk medeni kanununda düzenlenmiş olup hâkime takdir yetkisi tanınan durumlarda hâkimin bu takdir yetkisini somut olayın özelliklerine uygun olarak ve adalet ilkelerini gözeterek kullanmasını ifade etmektedir hakkaniyet kavramı hukukun genel bir ilkesi olduğundan anayasa yargısında da dikkate alınmalıdır kanun koyucu da tıpkı mahkemeler gibi takdir yetkisi kullanırken hakkaniyeti gözetmekle yükümlüdür kanun koyucu petrol piyasası faaliyetlerinin sağlıklı ve düzenli şekilde yürütülebilmesi amacıyla dağıtıcı lisans sahiplerine kurum tarafından belirlenen esaslara uygun olarak bayilerinde kaçak akaryakıt satışının yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren bir denetim sistemi kurmak uygulamak ve kurumun bu sisteme erişimini sağlamak konusunda getirdiği yükümlülüğün ihlal edilmesi hâlinde itiraz konusu kuralla idari para cezası öngörmüş olup kural kabahat sayılan eylemin işlenmesini önlemeye yönelik caydırıcılık fonksiyonunu yerine getirmektedir petrol piyasasında faaliyette bulunan aktörlerin eylemlerinden dolayı petrol piyasasının bozulmaması ve piyasadaki faaliyetlerin şeffaf eşitlikçi ve istikrarlı şekilde yürütülebilmesi amacıyla dağıtıcı lisans sahiplerine bu şekilde yükümlülük getirilmesi ve bu yükümlülüğü ihlal eden dağıtıcı lisans sahiplerinin idari para cezasıyla cezalandırılmaları kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında kalmaktadır bununla birlikte kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın adil ve hakkaniyete uygun olması gerekmektedir özel bir faaliyet alanında kamu düzenini korumak veya belli bir sektörü düzenlemek amacıyla ilgili kanunlarda özel olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar regülatif cezalar olarak ifade edilmektedir bağımsız idari otoritelerdenesas sayısı karar sayısı olan enerji piyasası düzenleme kurulu tarafından özel kolluk veya düzenleme yetkileri kapsamında verilen idari cezalar da bu kategoriye girmektedir regülatif idari para cezalarının meblağları yüksek olduğundan muhatapları üzerinde çok ağır sonuçlar doğurabilmekte olup bu idari para cezalarının çoğunlukla nispi veyahut alt ve üst sınır gösterilmek suretiyle düzenlendiği görülmektedir i̇tiraz konusu kuralda dağıtıcı lisans sahiplerinin kurum tarafından belirlenen esaslara uygun olarak bayilerinde kaçak akaryakıt satışının yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren bir denetim sistemi kurmak uygulamak ve kurumun bu sisteme erişimini sağlamak yükümlülüğüne aykırı davranmaları durumunda öngörülen idari para cezası regülatif idari para cezası niteliğinde maktu olarak düzenlenmiştir bu cezada dağıtıcı şirketlerin ekonomik büyüklüğüne ilişkin herhangi bir kademelendirme yapılmadığı görülmektedir buna göre yükümlülüğün ihlali halinde verilecek ceza miktarı aynı olmakla birlikte para cezasının miktarının yüksek olması göz önüne alındığında cirosu yüksek olmayan dağıtıcı firma için verilen ceza daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir diğer taraftan idari para cezası uygulanırken fiilin işleniş şekli failin kusur durumu başka bir ifadeyle dağıtıcı lisans sahibinin fiili kasıtla veya taksirle işleyip işlemediği ve eylemin yarattığı sonuçlar gibi hususlarda dikkate alınamamaktadır bu itibarla dağıtıcı lisans sahiplerinin anılan eylemlerde bulunmaları hâlinde fiilin haksızlık içeriği dağıtıcıların kusur durumu dikkate alınmadan ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile cezalandırılmaları hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır nitekim anayasa mahkemesinin sayılı kanunun maddesiyle değiştirilen maddesinin ikinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendindeki maddenin ihlali yönünden bakılan itiraz sonucunda verilen günlü k sayılı karan da aynı doğrultudadır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarım ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulanacak kuralın sayılı yasanın maddesinin fıkrasının bendinin numaralı alt bendindeki inci ibaresi anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuatesas sayısı karar sayısı hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildiesas sayısı karar sayısı kanunun maddesinin fıkrasında akaryakıtın ulusal markerin gerektiği şart ve seviyede olması hususunda yükümlülük getirilmiş itiraz konusu kuralla da ulusal markerin gerektiği şart ve seviyede olmaması halinde sorumluların bir milyon türk lirası idari para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin kabahat sayılacağı bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir ancak kanun koyucunun kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yaran ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir hakkaniyet sayılı türk medeni kanununda düzenlenmiş olup hâkime takdir yetkisi tanınan durumlarda hâkimin bu takdir yetkisini somut olayın özelliklerine uygun olarak ve adalet ilkelerini gözeterek kullanmasını ifade etmektedir hakkaniyet kavramı hukukun genel bir ilkesi olduğundan anayasa yargısında da dikkate alınmalıdır kanun koyucu da tıpkı mahkemeler gibi takdir yetkisi kullanırken hakkaniyeti gözetmekle yükümlüdür kanun koyucu petrol piyasası faaliyetlerinin sağlıklı ve düzenli şekilde yürütülebilmesi amacıyla lisans sahiplerine numunelerde yapılacak testlerde ulusal markerin gerektiği şart ve seviyenin olması konusunda getirdiği yükümlülüğün ihlal edilmesi hâlinde itiraz konusu kuralla idari para cezası öngörmüş olup kural kabahat sayılan eylemin işlenmesini önlemeye yönelik caydırıcılık fonksiyonunu yerine getirmektedir petrol piyasasında faaliyette bulunan aktörlerin eylemlerinden dolayı petrol piyasasının bozulmaması ve piyasadaki faaliyetlerin şeffaf eşitlikçi ve istikrarlı şekilde yürütülebilmesi amacıyla lisans sahiplerine bu şekilde yükümlülük getirilmesi ve bu yükümlülüğü ihlal eden lisans sahiplerinin idari para cezasıyla cezalandın i̇maları kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında kalmaktadır bununla birlikte kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın adil ve hakkaniyete uygun olması gerekmektedir özel bir faaliyet alanında kamu düzenini korumak veya belli bir sektörü düzenlemek amacıyla ilgili kanunlarda özel olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar regülatif cezalar olarak ifade edilmektedir bağımsız idari otoritelerden olan enerji piyasası düzenleme kurulu tarafından özel kolluk veya düzenleme yetkileri kapsamında verilen idari cezalar da bu kategoriye girmektediresas sayısı karar sayısı regülatif idari para cezalarının meblağları yüksek olduğundan muhatapları üzerinde çok ağır sonuçlar doğurabilmekte olup bu idari para cezalarının çoğunlukla nispi veyahut alt ve üst sınır gösterilmek suretiyle düzenlendiği görülmektedir i̇tiraz konusu kuralda lisans sahiplerinin numunelerde yapılacak testlerde ulusal markerin gerektiği şart ve seviyede olmaması durumunda öngörülen idari para cezası regülatif idari para cezası niteliğinde maktu olarak düzenlenmiştir bu cezada işletmelerin ekonomik büyüklüğü ve sınıfına ilişkin herhangi bir kademelendirme yapılmadığı görülmektedir buna göre tek pompa ile faaliyet gösteren ve idari para cezası miktarı kadar yıllık cirosu bulunmayan bir akaryakıt istasyonu ile büyük ölçekteki akaryakıt istasyonunu işletenler açısından yükümlülüğün ihlali halinde verilecek ceza miktarı aynı olmakla birlikte para cezasının miktarının yüksek olması göz önüne alındığında tek pompa ile faaliyet gösteren ve cirosu yüksek olmayan akaryakıt bayisi için verilen ceza daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir diğer taraftan idari para cezası uygulanırken fiilin işleniş şekli failin kusur durumu başka bir ifadeyle lisans sahibinin fiili kasıtla veya taksirle işleyip işlemediği ve eylemin yarattığı sonuçlar gibi hususlarda dikkate alınamamaktadır bu itibarla lisans sahiplerinin anılan eylemlerde bulunmaları hâlinde fiilin haksızlık içeriği dağıtıcıların kusur durumu dikkate alınmadan ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile cezalandırılmaları hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır nitekim anayasa mahkemesinin sayılı kanunun maddesiyle değiştirilen maddesinin ikinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendindeki maddenin ihlali yönünden bakılan itiraz sonucunda verilen günlü k sayılı karan da aynı doğrultudadır yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulanacak kuralın sayılı yasanın maddesinin fıkrasının bendinin nolu alt bendinin aynı kanunun maddesinin fıkrası yönünden anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildiesas sayısı karar sayısı anayasaya aykiriliğin değerlendi̇ri̇lmesi̇ kanunun maddesinin fıkrasında dağıtıcı lisansı sahiplerinin kurum tarafından belirlenen esaslara uygun olarak bayilerinde kaçak akaryakıt satışının yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren bir denetim sistemi kurmak uygulamak ve kurumun bu sisteme erişimini sağlamakla yükümlü kılınmış itiraz konusu kuralla da yasaklanan bu eylemi gerçekleştiren sorumluların sekiz yüz elli bin türk lirası idari para cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçman hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık olan devlettir hukuk devletinde ceza hukukuna ilişkin düzenlemelerde olduğu gibi idari yaptırımlar açısından da hangi eylemlerin kabahat sayılacağı bunlara uygulanacak yaptırımın türü ve ölçüsü yaptırımın ağırlaştırıcı ve hafifleştirici nedenlerinin belirlenmesi gibi konularda kanun koyucu takdir yetkisine sahiptir ancak kanun koyucu kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir hakkaniyet sayılı türk medeni kanununda düzenlenmiş olup hâkime takdir yetkisi tanınan durumlarda hâkimin bu takdir yetkisini somut olayın özelliklerine uygun olarak ve adalet ilkelerini gözeterek kullanmasını ifade etmektedir hakkaniyet kavramı hukukun genel bir ilkesi olduğundan anayasa yargısında da dikkate alınmalıdır kanun koyucu da tıpkı mahkemeler gibi takdir yetkisi kullanırken hakkaniyeti gözetmekle yükümlüdür kanun koyucu petrol piyasası faaliyetlerinin sağlıklı ve düzenli şekilde yürütülebilmesi amacıyla dağıtıcı lisans sahiplerine kurum tarafından belirlenen esaslara uygun olarak bayilerinde kaçak akaryakıt satışının yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren bir denetim sistemi kurmak uygulamak ve kurumun bu sisteme erişimini sağlamak konusunda getirdiği yükümlülüğün ihlal edilmesi hâlinde itiraz konusu kuralla idari para cezası öngörmüş olup kural kabahat sayılan eylemin işlenmesini önlemeye yönelik caydırıcılık fonksiyonunu yerine getirmektedir petrol piyasasında faaliyette bulunan aktörlerin eylemlerinden dolayı petrol piyasasının bozulmaması ve piyasadaki faaliyetlerin şeffaf eşitlikçi ve istikrarlı şekilde yürütülebilmesi amacıyla dağıtıcı lisans sahiplerine bu şekilde yükümlülük getirilmesi ve bu yükümlülüğü ihlal eden dağıtıcı lisans sahiplerinin idari para cezasıyla cezalandırılmaları kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında kalmaktadır bununla birlikte kanun koyucunun takdir hakkı kapsamında öngördüğü yaptırımın adil ve hakkaniyete uygun olması gerekmektedir özel bir faaliyet alanında kamu düzenini korumak veya belli bir sektörü düzenlemek amacıyla ilgili kanunlarda özel olarak yetkilendirilmiş idari makamlar tarafından verilen idari cezalar regülatif cezalar olarak ifade edilmektedir bağımsız idari otoritelerden olan enerjiesas sayısı karar sayısı piyasası düzenleme kurulu tarafından özel kolluk veya düzenleme yetkileri kapsamında verilen idari cezalar da bu kategoriye girmektedir regülatıf idari para cezalarının meblağları yüksek olduğundan muhatapları üzerinde çok ağır sonuçlar doğurabilmekte olup bu idari para cezalarının çoğunlukla nispi veyahut alt ve üst sınır gösterilmek suretiyle düzenlendiği görülmektedir i̇tiraz konusu kuralda dağıtıcı lisans sahiplerinin kurum tarafından belirlenen esaslara uygun olarak bayilerinde kaçak akaryakıt satışının yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren bir denetim sistemi kurmak uygulamak ve kurumun bu sisteme erişimini sağlamak yükümlülüğüne aykırı davranmaları durumunda öngörülen idari para cezası regülatif idari para cezası niteliğinde maktu olarak düzenlenmiştir bu cezada dağıtıcı şirketlerin ekonomik büyüklüğüne ilişkin herhangi bir kademelendirme yapılmadığı görülmektedir buna göre yükümlülüğün ihlali halinde verilecek ceza miktarı aynı olmakla birlikte para cezasının miktarının yüksek olması göz önüne alındığında cirosu yüksek olmayan dağıtıcı firma için verilen ceza daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir diğer taraftan idari para cezası uygulanırken fiilin işleniş şekli failin kusur durumu başka bir ifadeyle dağıtıcı lisans sahibinin fiili kasıtla veya taksirle işleyip işlemediği ve eylemin yarattığı sonuçlar gibi hususlar da dikkate alınamamaktadır bu itibarla dağıtıcı lisans sahiplerinin anılan eylemlerde bulunmaları hâlinde fiilin haksızlık içeriği dağıtıcıların kusur durumu dikkate alınmadan ekonomik büyüklüklerine ve sınıflarına göre adil bir denge gözetilmeden itiraz konusu kuralla ölçülü ve makul olmayan idari para cezası ile cezalandırılmaları hukuk devletinin gereği olan adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmamaktadır öte yandan sayılı kanunun maddesinin ikinci fıkrasının bendinde inci maddesinin ihlali halinde bayiler için bendinde yer alan cezanın beşte birinin uygulanacağı belirtilmiş ve bayilik lisansı sahipleri ile diğer lisans sahipleri arasında bir ayrım yapılmış olmakla birlikte bayiler arasında herhangi bir ayrım gözetilmeden aynı cezanın verilmesi sonucunu doğuran kuralın ölçülü olmadığı açıktır nitekim anayasa mahkemesinin sayılı kanunun maddesiyle değiştirilen maddesinin ikinci fıkrasının bendinin numaralı alt bendinin maddenin ihlali yönünden bakılan itiraz sonucunda verilen günlü k sayılı kararı da aynı doğrultudadır sonuç ve îstem yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın maddesinin birinci fıkrası ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması öngörüldüğünden ve bakılan davada uygulanacak kuralın sayılı kanunun maddesinin fıkrasının bendinin numaralı alt bendindeki inci ibaresinin sayılı kanunun maddesinin fıkrası yönündenesas sayısı karar sayısı anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anılan düzenlemelerin iptali istemiyle itiraz yoluyla anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasının onaylı bir örneği ile iş bu kararın aslının anayasa mahkemesine gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar ay süreyle davanın geri bırakılmasına bu süre içerisinde anayasa mahkemesince bir karar verilmemesi halinde mevcut mevzuat hükümleri ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre davanın görülmesine kararın bir örneğinin taraflara tebliğine tarihinde oybirliğiyle karar verildi | 3,237 |
esas sayısı karar sayısı gerekçeler olağanüstü halin ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin hukuki niteliği ve anayasasında olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnameler rejimi ile yargısal denetimi çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit ve tehlike ile bu tehdit ve tehlikenin olağan dönemlerde alınacak tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak büyüklükte olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal rejimlerin istisnai hallerde askıya alınması değil devletin ve ulusun varlığına yönelik bulunan büyük bir tehdit veya tehlikenin ortadan kaldırılması ve olağan hukuk düzenine dönmek amacıyla geçici bir süreyle yürütme organının yetki alanının olağan dönemlere göre genişletilebilmesi ile temel hak ve özgürlüklerin daha geniş ölçüde sınırlandırılabilmesi olanağını verir ancak bu yetki genişlemesi yürütme organının hukuk devleti dışına çıkabileceği anlamına gelmez yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır nitekim anayasa mahkemesi de tarihli kararlarında demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmez olağanüstü yönetimler kaynağını anayasada bulan anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir ayrıca olağanüstü hal yönetimlerinin amacı anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır bu nedenle olağanüstü yönetim usulleri yürütme organına önemli yetkiler vermesine hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına karşın demokrasilerde sonuçta bir ‘hukuk rejimidir günlü ve sayılı karar diyerek olağanüstü hal rejiminin hukuki ve sınırlı aynı zamanda da anayasal düzeni askıya almayı değil korumayı ve savunmayı amaçlayan bir yönetim biçimi olduğunu vurgulamıştır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağan döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz demokratik hukuk devleti içinde yer alan olağanüstü hal rejimleri ancak bazı temel ilkelere dayandıkları takdirde anayasaya uygun ve meşru sayılabilir olağanüstü hal rejimi ve olağanüstü hal süresince alınacak tedbirler kanunilik ilkesine uygun olmalıdıresas sayısı karar sayısı olağanüstü hal süresince alınacak tedbirler olağanüstü hal ilan nedeni ile sıkı bir bağ içinde olmalıdır tedbir olağanüstü hal ilan nedenini ortadan kaldırma amacına yönelik olmalı ve bu amacı gerçekleştirecek bir nitelik taşımalıdır olağanüstü hal ilanının konusunu ve amacını aşan ya da bunun dışında kalan tedbirler olağanüstü halle ilgili görülemez ve olağanüstü hale ilişkin bir düzenleme olarak nitelenemez olağanüstü hal en kısa sürede olağan döneme dönmeyi amaçlayan geçici bir rejimdir olağanüstü halin bu niteliğinin iki yönü vardır birincisi olağanüstü hal olağan bir niteliğe dönüşecek biçimde uzun süreli uygulanamaz i̇kincisi olağanüstü hal nedeniyle ve bu süre içinde alınacak tedbirler toplumda ve hukuk sisteminde özlü ve kalıcı etki yaratacak bir nitelik taşıyamaz bu tedbirler ancak olağanüstü hal süresince uygulanabilir olağanüstü halin sona ermesiyle birlikte kendiliklerinden ortadan kalkar olağanüstü halde alınacak tedbirler yalnızca olağanüstü halin ilan edildiği bölge ya da bölgelerle sınırlı olarak uygulanabilir etkileri olağanüstü hal bölgesinin sınırlarını aşacak düzenlemeler yapılamaz anayasası çağdaş anayasal demokrasilere uygun olarak olağanüstü yönetim usullerini ve bunların sınırlarını maddeler arasında olağanüstü hal sıkıyönetim seferberlik ve savaş hali olarak belirlemiştir olağanütü hal tabii afet ve ağır ekonomik bunalım md ile şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması md sebepleriyle cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından yurdun bir ya da birden fazla bölgesinde ya da tamamında süresi altı ayı aşmamak üzere ilan edilebilir anayasanın maddesine göre olağanüstü hal ilan edilebilmesi için cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun milli güvenlik kurulunun görüşünü alması gerekir söz konusu karar tbmmnin onayına sunulur anayasası maddesinde olağanüstü hallerde maddesinde sıkıyönetimde yürütme organına özel bir yetki vermekte cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun kanun hükmünde kararnameler çıkarabilmesine olanak tanımaktadır anayasa olağanüstü dönemlerde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameleri bakanlar kurulunun olağan zamanlarda sahip olduğu kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisinden bazı açılardan farklı biçimde düzenlemektedir md ve olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir söz konusu düzenlemelerden olağanüstü hallerde yürütme organının kanun hükmünde kararnameler yoluyla yetki alanını sınırsız bir biçimde genişlettiği sonucu elbette çıkarılamaz çıkarılmamalıdır anayasası maddesinde insan haklarına dayanan demokratik hukuk devleti ilkesini benimsemiş ve çok sayıda maddede bunu somutlaştıran düzenlemeler getirmiştir anayasayı yargısal denetimle yorumlama tekeline sahip anayasa mahkemesi de çok sayıda kararında anayasasının bu özelliğini vurgulamaktadır anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü halin gerekli kıldığı konularla sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md esas sayısı karar sayısı vb gözönünde bulundurularak yapılır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını insan haklarına dayanan demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir yüce mahkemeye göre olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir e kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin uygulanacağı yer olağanüstü hal ilân edilen bölge veya bölgelerdir olağanüstü hal ilan edilmeyen bölgelerde kişi hak ve özgürlükleri olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile kısıtlanamaz olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin veya sıkıyönetimin gerekli kıldığı konularda çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ancak olağanüstü hal yürürlükte olduğu zaman içinde uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması anayasanın maddesinden başka anayasa mahkemesinin de belirttiği gibi k anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralına maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine maddesindeki yürütme yetkisi ve görevini cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanuna uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir hükmüne başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını digger kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz biçiminde düzenlenen anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur olağanüstü hallerde yürütme organı kendisine tanınan yetkileri ancak demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine uygun olarak kullanabilir olağanüstü hal dönemlerinde yürütme organının hukuk içinde kalmasını sağlayacak en etkili denetim kuşkusuz ki yargısal denetimdir demokratik olmayan rejimler de olağanüstü hal ilan edebilir bir rejiminesas sayısı karar sayısı demokratik niteliği olağan dönemler kadar olağanüstü dönemlerde de yürütme organının yetkilerini keyfi biçimde veya kötüye kullanıp kullanmadığının temel hak ve özgürlüklerin kullanımını durumun gerektirdiğinden daha geniş ölçüde sınırlandırıp sınırlandırmadığının yargı organı tarafından denetlenip denetlenemediğinde kendini gösterir bir başka ifadeyle yürütme organının olağanüstü halde alacağı tedbirlerin anayasa ve yasaların çizdiği sınırlar içinde alınıp alınmadığının demokratik anayasal düzeni koruma ve savunma amacına yönelik olup olmadığının bu amacı gerçekleştirmek için elverişli gerekli ve orantılı olup olmadığının denetimi yargı organı tarafından yapılır nitekim dünyada da pek çok liberal ve kısmi liberal demokrasi örneğinde yürütme organına olağanüstü dönemlere özgü kararname çıkarma yetkisi verilmektedir yakın tarihinde sıklıkla olağanüstü yönetim usullerine başvuran latin amerika ülkelerinin hemen hemen tümünde avrupa birliği ülkelerinde olağanüstü hal kararnamesi çıkarma yetkisi yürütme organına tanınmaktadır ancak söz konusu örneklerin hiçbirinde bu kararnamelerin yargısal denetimi yasaklanmamıştır türkiyenin üyesi olduğu venedik komisyonu da olağanüstü rejimlere ilişkin hukuki standartları belirlediği tarihli cdl std raporunda olağanüstü hallerde yetkili kişi ve makamların eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık tutulması olağanüstü hale ilişkin tedbirlerin ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin olarak yapılacak derogasyonların tehlikeyle orantılı olması önlemlerin olağanüstü hal süresiyle ve bölgesiyle sınırlı olması gerektiğini vurgulamaktadır komisyon tarihli hukuk devletinin standartlarına ilişkin raporunda cdl ad ve bu rapora atıf yaptığı fransada olağanüstü hale ilişkin kanun tasarısıyla ilgili görüşünde cdl ad tarihli raporundaki görüşlerini yineliyerek olağanüstü hallerde yürütme organının yetkilerinin olağanüstü halin süresi koşulları ve kapsamıyla sınırlı olduğunu belirtmiştir komisyon olağanüstü halin varlığı ve süresiyle ilgili parlamento ve yargı denetimini olağanüstü halin süresi ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin müdahalelerin kapsamını olağanüstü hale ilişkin temel ölçütler olarak saymıştır komisyon gerçek olağanüstü hallerde bile hukuk devleti ilkesinin etkli ve yürürlükte olması gereğinin de altını çizmiştir cdl ad anayasanın maddesi olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnameleri anayasaya uygunluk denetimi dışında tutmaktadır ancak bu yasak mutlak bir yasak olarak yorumlanamaz yargı denetiminde olağanüstü yönetim usûllerine ilişkin anayasa kanun ve kanun hükmünde kararname hükümlerinin anayasasının maddesinde güvenceye alınmış olan insan haklarına dayanan demokratik hukuk devleti ilkesine uygun olarak yorumlanıp değerlendirilmesi gerekir olağanüstü hale ilişkin anayasa ve yasa hükümlerinin insan haklarına dayanan demokratik hukuk devleti ilkesine uygun olarak yorumlanması türkiyenin tarafı olduğu ai̇hs ve onu yorumlayan ai̇hm içtihatları gibi türkiyenin taraf olduğu uluslararası i̇nsan hakları sözleşmelerindeki düzenlemelerin de gözetilmesini gerektirir nitekim anayasa mahkemesi de pek çok kararında anayasa hükümlerini ai̇hm içtihatlarına uygun olarak yorumlamaktadır anayasa mahkemesi anayasanın maddesi uyarınca uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur bu kural bir zımni ilga kuralı olup temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır no § no § diyerek sözleşmeye iç hukukta özel bir yer vermektedir bu doğrultuda anayasanın maddesinde anayasaya uygunluk denetiminin dışında tutulan kanun hükmünde kararnameler anayasa mahkemesinin içtihadıyla da açıklığa kavuştuğu üzere konu amaç ve süre açılarından anayasanın olağanüstü hal ve sıkıyönetimesas sayısı karar sayısı dönemlerinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler için öngördüğü hükümlere uygun olarak çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerdir bir başka ifadeyle olağanüstü hal dönemlerinde anayasanın öngördüğü bu şartlara aykırı olan kanun hükmünde kararnameler olağan bir kanun hükmünde kararnameler niteliğindedir bu kararnameler anayasa mahkemesinin anayasaya uygunluk denetiminin kapsamı içinde olacaktır k anayasa mahkemesi bir kanun hükmünde kararnamenin anayasanın maddesindeki yargı denetimi yasağı kapsamına giren gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadığını araştırmakla görevlidir anayasa mahkemesi de bunu anayasa mahkemesi denetlenmesi istenilen metine verilen adla kendisini bağlı sayamaz bu nedenle anayasa mahkemesi ‘olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi adı altında yapılan düzenlemelerin anayasanın öngördüğü ve anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir ‘olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden anayasaya uygunluk denetimi yapmak zorundadır anayasanın maddesiyle anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri yalnızca olağanüstü hal süresince olağanüstü hal ilân edilen yerlerde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerdir bu koşulları taşımayan kurallar olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameler kuralı sayılamazlar ve anayasaya uygunluk denetimine bağlıdırlar k diyerek ifade etmiştir anayasanın maddesine dayanılarak çıkarılan bir kanun hükmünde kararnamenin nitelemesi onun dışsal nitelikteki yetki ve şekil öğelerini ve bütününü göz önünde tutmalı içerdiği hükümlerin esasını yani içerik ve muhtevasını incelemelidir olağanüstü halin ilân edilme neden ve amacı anayasanın maddesine dayanılarak çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin konusunu yani bu durumlarda başvurulacak önlemlerin içerik ve kapsamını sınırlar anayasanın maddesinde yer alan ve kanun hükmünde kararnamelerin konu öğesini olağanüstü halin gerekli kıldığı konularla sınırlandıran hükmü ölçülülük ilkesine karşılık gelir ölçülülük ilkesi anayasa mahkemesinin çok sayıdaki kararında da ifade ettiği gibi sınırlama amacı ile bu amaca ulaşmak için seçilen araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunmasını önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olmasını amaç ve aracın ölçülü bir oranı kapsamasını ve sınırlayıcı önlemin demokratik toplum düzeni bakımından zorunluluk taşımasını gerektirir k rg e rg e rg ölçülülük denetimi ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir rg dolayısıyla anayasanın maddesi olağanüstü hal kararnamesiyle başvurulacak araçlar ile olağanüstü hal ilanına yol açan tehlikeleri giderip olağan duruma geri dönmek amacı arasında uygun bir ilişkinin varlığını da şart koşmaktadır anayasa mahkemesinin olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerine ilişkin bu içtihadı venedik komisyonunun yukarıda özetlediğimiz görüşüyle tamamen uyumludur komisyon olağanüstü hallerde i̇nsan haklarının korunmasına i̇lişkin görüşünde cdl ad hak ve özgürlüklerin yalnızca durumun mutlak biçimde gerektirdiği kapsamda ve sürede askıya alınması gerekliliğin ve ölçülülüğün hem ulusal hem de uluslararası denetime bağlı tutulması gerektiğini belirtmiştir komisyon aynı zamanda gerçek olağanüstü hallerde bile hukuk devleti ilkesinin işletilmesi gereğine vurgu yapmaktadır anayasa mahkemesinin olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelere ilişkin olarak oluşturduğu içtihadı venedik komisyonunun belirttiği ve anayasanın maddesinde güvenceye alınan insan haklarına dayalıesas sayısı karar sayısı demokratik hukuk devleti ilkesinin en çok zedelenme olasılığının olduğu olağanüstü hallerde de korunması açısından son derece önemlidir anayasa mahkemesinin olağanüstü hal süresince çıkarılan bir kanun hükmünde kararnamenin gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadığını araştırması ve bu nitelikte görmediği kararnameleri anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutması uluslararası standartların bir başka ifadeyle anayasanın maddesinin gereklerini yerine getirmesi anlamına da gelmektedir bir kanun hükmünde kararnamenin anayasanın öngördüğü anlamda olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılmış gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup olmadığının belirlenmesinde anayasanın yalnızca ve maddeleri değil madde ve madde gibi konuya ilişkin bütün hükümlerinin göz önünde tutularak değerlendirilmesi gerekir anayasanın maddesine göre savaş seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir bu hükme göre olağanüstü halde alınacak önlemler hem ölçülülük ilkesine hem de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamalıdır milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler olağanüstü halde alınacak tedbirlerin hukukun genel ilkelerine ve ai̇hs bmmshs cenevre sözleşmesi gibi türkiye cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelerin kurduğu ve sözleşme hükümlerini yorumlayan yargısal ve yarı yargısal organların kararlarına aykırı düşmemesi anlamına gelir anayasa mahkemesi de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri bu şekilde ifade etmektedir bu bağlamda ai̇hs ve ve onu yorumlayan ai̇hm kararlarının olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin anayasaya uygunluk denetiminde çok önemli bir yeri vardır ai̇hs ve ai̇hmnin türk anayasaya yargısındaki önemi anayasa değişiklikleriyle hukuk sistemimize kazandırılan bireysel başvuru yoluyla daha da artmış ve belirginleşmiştir anayasa koyucu bireysel başvuruları karara bağlarken anayasa mahkemesinin ai̇hs ve ai̇hm kararlarını dikkate almasını istemektedir madde değişiklik gerekçesinde de bireysel başvuru kurumunun oluşturulmasının neden ve amaçları arasında ai̇hmye türkiyeden giden başvuru ve ai̇hmde türkiye aleyhine sonuçlanan dava sayısını azaltmak olduğu belirtilmektedir anayasa koyucunun ortaya koyduğu bu amaca ulaşmanın yolu yalnızca bireysel başvuru dosyalarında değil özellikle iptal davası ve itiraz yolu ile önüne gelen işlerde de anayasa mahkemesinin başta ai̇hs ve ai̇hm içtihatları olmak üzere evrensel insan hakları ölçütlerini istikrarlı biçimde kararlarına esas alması ve uygulamasıdır olağanüstü hallerde anayasa mahkemesinin ai̇hs ve ai̇hm içtihatlarının gerisine düşmemesi yukarıda ifade ettiğimiz gibi anayasanın maddesinde güvenceye alınan insan haklarına dayalı demokratik hukuk devleti olmanın bir gereği olduğu kadar temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından daha da büyük önem taşır anayasa mahkemesi bir kanun hükmünde kararnamenin gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup olmadığını nitelerken anayasa hükümlerini ai̇hs ve ai̇hm içtihatları doğrultusunda yorumlamalıdır anayasanın maddesiyle paralel olarak ai̇hsnin maddesi de devletlerin ancak durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklere aykırı olmamak kaydıyla savaş ve diğer olağanüstü hallerde sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı önlemler alınabileceğini belirtmektedir ai̇hm de özellikle devletlerin krizin gerektirdiği ölçüyü aşıp aşmadıklarını denetleme konusunda kendini yetkili görmektedir mahkeme bu denetim yetkisini kullanırken askıya almanın etkilediği hakların niteliği olağanüstü halinesas sayısı karar sayısı süresi ve olağanüstü hale yol açan nedenler gibi konuyla ilgili çeşitli etmenleri gözönünde bulundurur brannigan and mcbride birleşik krallık paragraf lawless i̇rlanda paragraf i̇rlandabirleşik krallık paragraf aksoy türkiye paragraf nuray şentürkiye paragraf bmmshs hükümlerinin taraf devletler tarafından sınırlanmasına ve askıya alınmasına ilişkin ölçütleri belirleyen tarihli bm siracusa i̇lkelerine un doc ecn annex göre de devletin sözleşme hükümlerini askıya aldığı hangi bir tedbirin ulusun yaşamına karşı oluşan tehdidi ortadan kaldırmak için mutlak olarak gerekli ve tehdidin mahiyetiyle ve yaygınlığıyla orantılı olmalıdır paragraf bir başka ifadeyle anayasanın maddesinde şart koşulan ölçülülük ilkesi bmmshs bakımından da uygulanması zorunlu bir ilkedir bu tedbirlerin durumun mutlak biçimde gerektirdiği nitelikte olup olmadığının tespitinde ulusal makamların değerlendirmesi kesin olarak kabul edilemez paragraf bu düzenleme anayasanın maddesinin milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlâl edilmemesi şartına uygun olarak kanun hükmünde kararnameler yoluyla alınacak olağanüstü tedbirlerin öncelikte iç hukukta anayasa mahkemesi tarafından denetlenmesi gereğini de ortaya koymaktadır anayasanın maddesi birinci fıkrada belirlenen durumlarda da savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz kimse din vicdan düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz suç ve cezalar geçmişe yürütülemez suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz diyerek olağanüstü hallerde bile askıya alınamayacak ya da ihlal edilemeyecek bir hak ve özgürlükler alanı yaratmaktadır ai̇hs ve bmmshs de anayasanın maddesinde olduğu gibi olağanüstü hallerde de ihlal edilemeyecek çekirdek bir hak ve özgürlükler alanı öngörmektedir ai̇hsnin maddesi ile yaşam hakkı md işkence ve kötü muamele yasağı md ile suç ve cezaların kanuniliği md ilkelerinin olağanüstü dönemlerde bile ihlal edilmesi yasaklanmaktadır bunlara nolu protokol ile getirilen ölüm cezası yasağı ile nolu protokolün bir suç nedeni ile iki kez yargılanmayı yasaklayan hükmünü de eklemek gerekir ayrıca ai̇hmye göre ai̇hsde açıkça öngörülmemiş olmakla birlikte doğası ve niteliği gereği askıya alınması mümkün olamayacak başka bazı haklar da vardır ai̇hye göre sözleşmenin maddesinde yer almamakla birlikte maddede öngörülen ayrımcılık yasağı bu nitelikteki haklar arasında yer alır i̇rlanda birleşik krallık paragraf ai̇hsnin taraf devletlere ve kişilere sözleşmede tanınan hakları kötüye kullanamayacağına ilişkin maddesi ile hak ve özgürlüklere yapılacak sınırlamaların öngörülen amaca uygun olmasını şart koşan maddesi de niteliği gereği sınırlamaya konu olamaz bmmshsnin maddesi de sözleşmenin yaşam hakkı işkence ve kötü muamele yasağı ayrımcılık yasağı borç nedeniyle hapis yasağı suç ve cezaların kanuniliği kişi olarak tanınma hakkı düşünce vicdan ve din özgürlüğüne ilişkin maddelerinin taraf devletler tarafından askıya alınmasına izin vermemektedir anayasanın maddesinde yer alan hak ve özgürlükler ai̇hs ve bmmshs gibi türkiyenin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerinin ilgili düzenlemeleri çerçevesinde ele alınmalı ve yorumlanmalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle bu alana dokunmak anayasaya aykırıdır anayasal demokrasiler hak ve özgürlüklerin kullanılmasının sınırlanmasının istisna olduğu rejimlerdir olağanüstü hal gibi istisnai durumlarda yürütme organının hak ve özgürlüklere müdahale yetkisinin genişlemesi hak ve özgürlüklerin esas bunları sınırlamanın istisna olduğu ilkesini ortadan kaldırmazesas sayısı karar sayısı öte yandan anayasada farklı olağanüstü yönetim usulleri düzenlenmiştir bunun amacı ulusun ve devletin karşı karşıya kalacağı tehdit ve tehlikenin büyüklüğüne göre yürütme organının daha büyük çaplı tedbir almasını sağlamaktır bu bağlamda örneğin savaş hali ile olağanüstü halde temel hak ve özgürlüklere yapılacak müdahale de farklı olacaktır olağanüstü hal ilanı ile temel hak ve özgürlüklere yönelik olarak alınacak bir tedbir daha ağır bir olağanüstü yönetim usulünün yürürlükte olduğu bir durumda alınabilecek bir tedbir niteliği taşımamalıdır temel hak ve özgürlüklere müdahale ancak zorunluluk varsa yapılmalı ve sınırlamada en azla yetinilmelidir bu maddelerde sayılan hak ve özgürlükleri askıya alan ya da ihlal eden veya anayasanın maddesine aykırı olarak türkiye cumhuriyetinin milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerine veya ölçülülük ilkesine aykırı bir düzenleme yapılması anayasanın olağanüstü yönetim usûlleri bağlamında öngörmediği bir yetkinin kullanılması anlamına gelir sonuç olarak bir kanun hükmünde kararnamenin anayasanın ilgili bütün hükümlerini dikkate alarak anayasanın maddesinde belirtilen olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılmış gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup olmadığını araştırmak ve bu nitelikte olmayan kanun hükmünde kararnamelere anayasaya uygunluk denetimi yapmak anayasa mahkemesinin yetkisi ve görevidir sayılı kanun hükmünde kararname hükümlerinin anayasaya aykırılık gerekçeleri sayılı olağanüstü hal kapsamında alınması gereken tedbirler hakkında kanun hükmünde kararnamenin maddesinin ve numaralı fıkralarının anayasaya aykırılığı sayılı kanun hükmünde kararname olağanüstü hal kapsamında alınması gereken tedbirler hakkında kanun hükmünde kararname adını taşımakla birlikte içeriğine bakıldığında olağanüstü hal ilanına neden olan sebebi ortadan kaldırmak amacının ötesinde olağan kanunlarda olağanüstü hal sona erdikten sonra da yürürlükte kalmaya devam edecek genel sürekli ve kalıcı değişiklikler yapılmasının amaçlandığını ortaya koymaktadır nitekim khknin yürürlükten kaldırılan ve değiştirilen hükümler başlıklı maddesinde bu nitelikte düzenlemelere yer verilmiştir khknin maddesinin numaralı fıkrasıyla sayılı khknin maddesiyle harp akademilerii askeri liseler ve astsubay hazırlama okullarını kapatan buralarda çalışan jandarma genel komutanlığı ile sahil güvenlik personelinin naklini düzenleyen ve sayılı harp akademileri kanununu yürürlükten kaldıran ve chp tarafından iptali için anayasa mahkemesine taşınan düzenlemeye eklenen numaralı fıkra ile kapatılan eğitim kurumlarının hak ve yükümlülükleri ile milli savunma bakanlığına geçeceği bu yerlerin ihtiyaçları için imzalanmış sözleşmelerin devam eden ihtiyaçlar gözönüne alınarak milli savunma bakanlığınca fesh edilebileceği gibi sözleşmelerde belirtilen işin miktarının azaltılabileceği bu ndenelerle yükleniciye herhangi bir tazminat ödemesi yapılamayacağı feshedilen sözleşmelere ilişkin alınan teminatın iade edilip yükleniciler hakkında yasaklama işlemi yapılmayacağı ve kara deniz ve hava harp okulları ile astsubay meslek yüksekokullarınin ihtiyaçlarına ilişkin sözleşmeler hakkında da bu kuralların uygulanacağı kurallaştırılmaktaesas sayısı karar sayısı numaralı fıkrasıyla sayılı khknin maddesiyle gülhane askeri tıp akademisine bağlı eğitim hastaneleri ve türk silahlı kuvvetleri rehabilitasyon ve bakım merkezi ile asker hastaneleri dispanser ve benzeri sağlık hizmet birimleri ile jandarma genel komutanlığına ait sağlık kuruluşları her türlü hak ve yükümlülükleri alacak ve borçları sözleşme ve taahhütleri taşınırları ve taşıtlarıyla birlikte sağlık bakanlığına devredilen ve numaralı fıkrasında devredilen yükseköğretim birimleri ile sağlık kuruluşlarının ödeneklerinden devir tarihi itibarıyla kalan tutarları ilgisine göre üniversite ve sağlık bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine maliye bakanlığınca aktarılır denilen hükmündeki sağlık bakanlığı bütçesinin ibaresi sağlık bakanlığı veveya bağlı kuruluşları bütçelerinin şeklinde değiştirilmekte numaralı fıkrasıyla sayılı khknin maddesiyle sağlık bilimleri üniversitesine devredilen personele ilişkin yapılan düzenlemelerde devredilen personelin mali ve özlük haklarına ilişkin düzenleme yapılmaktadır bu bağlamda iptali istenen düzenlemelerde olağanüstü hal ilanının konusu amacı ve gerekleriyle bağdaşmayacak şekilde olağanüstü hal khksi ile olağan dönemlerde olağan yasama işlemleriyle yasalaştırılmış kanunlarda sayılı khk ile yapılan değişikliklerde değiştirilerek bu defa iptali istenen düzenlemelerle olağanüstü hal ortadan kalktıktan sonra da yürürlükte kalacak genel ve süreklilik taşıyan ve bu nitelikleriyle gelecek hukuk düzeninde özlü ve kalıcı etkilere yol açan hukuksal düzenlemeler yapılmıştır anayasanın maddesi ile sayılı olağanüstü hal kanununun maddesinin bendine göre ülke genelinde tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hal ilan edilmesine milli güvenlik kurulunun tarihli ve sayılı tavsiye kararı gözönünde bulundurularak cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından tarihinde karar verilmiş bu karar tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir tbmm olağanüstü halin ilanına ilişkin sayılı söz konusu bakanlar kurulu kararını tarihli birleşiminde onaylamıştır tbmm kararı tarihli resmi gazetede yayımlanmıştır milli güvenlik kurulunun sayılı tavsiye kararında fetullahçı terör örgütü adı verilen bir ihanet çetesinin temmuz tarihinde türk silahlı kuvvetleri içindeki mensupları vasıtasıyla silahlı bir darbe girişimi başlatmıştır bu örgüt kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları sivil toplum kuruluşları medya kuruluşları ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla milleti ve devleti kontrol altında tutmayı amaçlamaktadır demokrasimizin hukuk devleti ilkesinin vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla anayasamızın maddesi gereği hükümete olağanüstü hal ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulmasi kararlaştırılmıştır bu tavsiye sadece ve sadece demokrasiye hukuk devletine hak ve özgürlüklere yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması için yapılacak çalışmaları kolaylaştırma amacına yöneliktir httpwwwmgkgovtrindexphp temmuz tarihli toplantiesas sayısı karar sayısı denilerek olağanüstü hal ilanının temmuz tarihinde fethullahçı terör örgütünün yaptığı darbe girişimi nedeniyle şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin bozulması nedenleriyle demokrasiye hukuk devletine vatandaşların hak ve özgürlüklerine yönelik olarak ortaya çıkan tehditlerin ortadan kaldırılmasını amaçladığı anlaşılmaktadır anayasanın ve maddeleri uyarınca sayılı kanun hükmünde kararnamenin amaç ve kapsamı sayılı bakanlar kurulu kararıyla ilan edilen olağanüstü hal sebebine uygun olmalı ve bu sebebi ortadan kaldırarak en kısa sürede olağan döneme dönmeyi amaçlamalıdır i̇ptali istenen kurallarda kan | 3,977 |
esas sayısı karar sayısı l davacinin gerekçesi̇ni̇n özeti̇ sayılı kanunun inci maddesinin ve bentlerinin anayasaya aykırı olduğu yolunda davacının ileri sürdüğü gerekçe aşağıda özetlenmiştir sayılı kanunun maddesi üniversiteleri içeren bir genişliktedir buna göre hangi sebeple olursa olsun kaydı silinmiş veya kendi istekleriyle kayıtlarını sildirmiş eski öğrencilerin talepleri halinde üniversitelerce yeniden öğrenci olarak kaydedilmeleri zorunluluğunu getirmektedir bu hükümlerin kanunlaşmasında üniversitelerin görüşü alınmamıştır söz konusu hükümler üniversiteye dışardan müdahale niteliğinde bulunmaktadır sayılı kanun bilimsel özerklik açısından üniversitenin kontenjan tespiti hakkına müdahale etmiş ve saptanan kontenjanların dışında ve çok üstünde öğrenci alma zorunluğu yüklemiştir kaldı ki af devletin cezalandırma hakkından feragati demektir halde ceza ile ilgili olmayan hususların af fı söz konusu olamaz af kanununa bu şekilde hükümler konması af yetkisinin sınırlarının aşılması anlamına gelir sınıfta kalma bir ceza değil sadece başarısızlığın saptanması dır keza başarısızlık sonucu kayıt silmede ceza olmayıp kayıtlı bulunduğu fakülteye devam yetersizliği nin saptanmasının bir sonucudur yetersizliği saptanan kişinin kanunla yeterli kılınması düşünülemez bu durumda söz konusu hüküm af yetkisinin sınırlarının aşılması ve özerkliğin zedelenmesi anlamını taşımaktadır sayılı kanunun inci maddesinin ve bentlerinin anayasanın inci ve üncü maddelerine aykırılığı ve anayasa mahkemesince takdir olunacak diğer nedenlerle iptaline karar verilmesi istenmiştir | 191 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ mahkemenin anayasaya aykırılık gerekçesi aynen şöyledir anayasanın maddesi türkiye cumhuriyetinin sosyal ve hukuk devleti olduğunu belirtmiştir anayasanın maddesinde ise yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki değiştirilemez şeklinde kabul edilmiştir anayasanın maddesinde ise yürütme yetkisi ve görevi cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanuna uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir şeklindedir anayasanın maddesinde ise ceza ve ceza yerine geçen tedbirler ancak kanunla konur şeklindedir anayasanın maddesinde ise hakimler görevlerinde bağımsızlar anayasaya kanuna veya hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler görülmekte olan bir dava karşısında yasama meclisinin yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır bu organlar ve idare mahkeme kararını hiçbir surette değiştiremez bunların yerine getirilmesini geciktiremez şeklindedir yukarıda belirtilen anayasa hükümlerine karşı iptali istenilen sayılı yasanın sayılı kanunla değişik madde ve fıkrasında mevcut ihtahat ve ihracaat rejimi kararları ile yasaklanmış bulunması tümcesi kaçak yurda sokulan veya yurttan dışarı çıkartılan malların idarece tanzim edilecek rejimlere göre yasaklar listesinde olup olmamasına göre bir uygulama getirmemektedir bu uygulamada karar mercii olarak hazine ve dış ticaret müsteşarlığı yetkili kılınmıştır bunun için adı geçen müsteşarlık tarafından bazı malların ithali veya ihracı yasak mal statüsünde iken alınan bir kararla yasak mal olmaktan çıkartılmakta sonuç olarak da idarenin bu tasarrufu ile yasaları uygulamakla görevli mahkemeler yalnızca para cezası yönünden bir karar verip hapis cezası yönünden bir uygulama yapamamaktadır bu değişiklik bazen aynı günde yapılmakta bazen hafta başında yasak olan mal hafta sonunda yasak olmaktan çıkartılmaktadır anayasamızda suçta kanunilik prensibi esas alınmıştır suçların her yönden doğrudan doğruya kanun tarafından tesbit edilmesi gerekir yine anayasa gereği cezalarda da kanunilik esası mevcuttur yasama organı yürütme merciilerine niyabet veremez aksi halde yasama yetkisi devredilmiş olur yürütmenin ceza verme yetkisi olmadığı gibi cezayı kaldırma yetkiside yoktur hazine ve dış ticaret müsteşarlığının alacağı bir karar ile hapis cezasının kaldırılması veya başka bir tarihte tekrar konulması kuvvetler ayrılığı prensibine aykırıdıresas sayısı karar sayısı yine temel prensip kanunsuz suç ve ceza olamaz cezaların kanun tarafından tayin edilmesi ilkesi anayasanın gereği olması karşısında yürütme gücüne kanunların uygulanması maksadı ile tanzim yetkisi tanınmamıştır yönetmelik karar sirküler veya diğer tanzimi işlemler ile yetkinin saptırılması ceza hukukunun temel prensibine aykırıdır i̇dare yönetmelik karar ve sirküler gibi tanzim tasarrufları ile yasak ve mükellefiyetler yaratabilir fakat buna dayalı olarak bir cezanın kaldırılmasını veya konulmasını yapamaz cezanın konulması ve kaldırılması mutlaka kanun ile olmalıdır ayrıca kanunların kaldırılması idari kararla mümkün değildir hazine ve dış ticaret müsteşarlığı idari bir organdır bu organ tarafından yasada mevcut bir cezanın alınacak bir kararla kaldırılması hukukun temel prensiplerine aykırıdır keza devam etmekte olan bir davada bir karar ile cezanın kaldırılması veya konulması anayasanın maddesine de aykırıdır görülmekte olan bir davaya yürütmenin müdeahale yetkisi yoktur yukarıda belirtildiği gibi sayılı yasanın sayılı kanunla değişik mad ve fıkrasında mevcut i̇thalat ve ihracaat rejimi kararlarıyla tümcesinin anayasanın maddelerine aykırı olduğu cihetle bu hususun yüksek mahkemenizce incelenmesi yönünden itiraz ve iptal talebimizin kabulü ile belirtilen yasa maddesindeki tümcenin uygulamadan kaldırılmasına karar verilmesi arz ve talep olunur | 504 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir tarih ve sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı maden kanunun nci maddesinin birinci fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci üncü inci ncı üncü ıncı ve inci maddeleri ile milletlerarası sözleşmelere dolayısıyla anayasanın ıncı maddesine aykırılığı madencilik sektörünün önemli bir özelliği de ne kadar bilimsel yöntemler kullanılırsa kullanılsın rezervlerin miktarında ve kalitesinde daima bir yanılmanın söz konusu olabilmesidir üretimde mevcut olan bu risk ürünlerin uluslararası pazarlanması yönünden de mevcuttur bu sektörde faaliyet gösteren bazı firmalar dünya çapında monopol durumuna gelmiş olup stratejik önemdeki madenlerin arama ve işletme ruhsatlarını ele geçirdikleri gibi dünya pazarlarında da üretim ve fiyat politikalarını diledikleri gibi düzenleyebilmektedirler bu dev monopollerin özellikle azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin madencilik sektörü üzerinde doğrudan veya dolaylı açık veya gizli baskı ve kontrolları vardır bu durum bütün ülkelerde kamuoyunun madencilik sektörü ile ilgili hukuki ve kurumsal düzenlemeler karşısında çok duyarlı olmasına neden olmuşturbu duyarlık anayasamıza da yansımış tabii servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi ile ilgili inci maddesinde tabii servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir devlet bu hakkını belli bir süre için gerçek ve tüzelkişilere devredebilir hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması kanunun açık iznine bağlıdır bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir hükmüne yer verilmiştir geçmiş birikimin geleceğin yaratılmasında en önemli kaynak olarak değerlendirilmesi yaşamsal bir zorunluluktur kişilikli bir toplum olarak gelişebilmek için ulusların kültürel kimliklerini yeni yaşam çevreleriyle entegre etmeleri önem kazanmaktadır mimarlıkta ve şehircilikte ulusal ve tarihsel değerleri dikkate almadan gerçekleştirilen modern oluşumlar toplumda yabancılaşmayı süratlendirmektedir farklı kültürlerin kültürel mirasını aynı dikkat ve saygınlık içinde korumak globalleşen dünyada barış ve kardeşlik duygularının kökleşmesini sağlayacak hem de farklı kültürlerin birbirlerine olan etkileşimi ile zengin ve çok renkli bir kültür mozağinin gelişmesinde itici bir güç oluşturacaktır ülkemizde bu güne kadar adet arkeolojik sit adet doğal sit adet kentsel sit adet tarihi sit olmak üzere adet sit alanı ile adet korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı tescil edilmiştir li yıllardan beri uluslararası platformlarda yoğunlaşarak sürdürülen çabalarda ülkemiz de yerini almıştır yukarıda numaralı başlık altında değinilen unescoya üye ülkelerle birlikte ülkemizin de yılında benimsediği dünya kültürel ve doğal mirasının korunması sözleşmesi hükümlerine göre taraf devletler toprakları dahilindeki kültür ve doğa varlıklarının korunmasını taahhüt etmiştir ülkemizden de pamukkale göreme kapadokya i̇stanbul boğazköy nemrut dağı xanthos letoon patara ve divriği ulu camii ve darüşşifası kültürel miras olarak dünya kültürel miras listesine alınmıştır avrupa konseyi üyesi devletler veesas sayısı karar sayısı türkiye cumhuriyeti devleti tarafından yılında imzalanan avrupa mimari mirasının korunması sözleşmesi gün ve sayılı kanun ile yürürlüğe girmiştir akdenizin kirletilmesine karşı korunması barselona sözleşmesi gereğince akdenizde ortak öneme sahip tarihi sitin içinde ülkemizden de adet sit korumaya alınmıştır türkiyede günümüze kadar sürdürülen tarihsel ve kültürel çevre koruma politikalarının başarılı olduğunu söylemek olası değildir özellikle sonrası yaşanan kırsal alandan kentlere yaşanan göç ve hızlı kentleşme sonrası ikinci konut ve turizm amaçlı kıyı yağması ile sonrası doğu ve güney doğu anadolu bölgesinden güvenlik ve ekonomik nedenlerle göç olgusu kentlerin yüzlerce yılda oluşmuş dengelerini alt üst etmiştir kentlerin önce varoşlarında başlayan yasal olmayan yapılaşma gecekondu giderek imar aflarıyla kentleri bir kanser gibi sarmış ve günümüzdeki başlıca kentsel sorunlardan biri haline gelmiştir drmehmet tuncer kent ve çevre bilim doktoru türkiyede tarihsel ve kültürel çevreleri koruma olgusu hal böyle iken şimdi ve sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı maden kanunun nci maddesinin birinci fıkrasında yapılan düzenleme ile yukarıda belirtilen milletlerarası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklerin çiğnenip yok sayılması pahasına orman muhafaza ormanı ağaçlandırma alanları özel koruma bölgeleri milli parklar tabiat parkları sit alanları tarım alanları su havzaları ve benzeri doğal ve kültürel zenginlikleri olan ve bu sebeple koruma altına alınmış alanlar madencilik faaliyetine açılmaktadır ülkemizde hektar alanlı milli park hektar alanlı tabiat parkı hektar alanlı tabiatı koruma alanı ve hektar alanlı tabiat anıtı olmak üzere toplam hektar alan koruma altındadır dünya doğayı koruma birliği iucn verilerine göre dünya yüzeyinin inden fazlası korunan alan olarak ayrılmış koruma konusunda duyarlı olan ülkelerde bu oran lara kadar çıkmaktadır bizde ise bu oran ülkenin yaklaşık te idir şimdi maden kanununun değişik nci maddesinin iptali istenilen birinci fıkrası ile bütün bu alanlar da rant için madencilik faaliyetlerine açılmaktadır diğer taraftan iptali istenilen fıkrada bu gibi alanlarda madencilik faaliyetinin tabi olacağı çevresel etki değerlendirme çed ve gayri sıhhi müessese gsm değerlendirmesinin çıkarılacak yönetmelikle yapılacağını belirmiş olması da korunması gereken doğal ve kültürel zenginliklerimiz üzerinde mevcut çed ve gsm yönetmeliklerinden farklı bir yönetmelikle madencilik faaliyetinin sürdürüleceğini anlamını taşımaktadır oyca mevcut çed yönetmeliğinde rg sa madencilik faaliyetine açılan doğal ve kültürel varlıklarımız ülkemiz mevzuatı ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler uyarıca korunması gerekli görülen duyarli yöreler olarak tanımlanmıştır mevcut mevzuat ve ülkemizin taraf olduğu uluslar arası sözleşmeler gereğince korunması zorunlu olan doğal ve kültürel zenginliklerin bulunduğu alanlarda madencilik faaliyetine izin verilmesi açıklanan uluslararası sözleşmelere aykırıdır anayasanın ıncı maddesinde usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir denildikten sonra bunların anayasaya aykırılığının iddia edilemeyeceği bildirilmiştir anayasadaki bu düzenleme kurallar hiyerarşisinde andlaşmaların ulusal yasalardan daha üstün olduğu görüşüne dayanak oluşturmuşturesas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılığı ileri sürülemediği için uluslararası andlaşmalar ulusal yasaların üstünde ve anayasal normlara yakın konumda görülmüştür bu düşünce uluslararası andlaşmalardan doğan yükümlülüklere de anayasal bir üstünlük tanındığının öne sürülmesine yol açmış ve bu üstünlük ahde vefa ilkesinin bir gereği olarak tanımlanmıştır diğer yandan anayasanın ıncı maddesinde yapılan son değişiklik te insan haklarına ilişkin andlaşmalarla kanunların aynı konuda yaptığı düzenlemelerde çatışma olması halinde andlaşma hükümlerinin uygulanacağı yolundadır ancak sayılı kanunun yaptığı düzenlemede bu hususlar gözetilmemiş uluslararası andlaşmalara uyulmamıştır milletlerarası andlaşmalara dolayısıyla anayasanın ıncı maddesine aykırı olan söz konusu birinci fıkra hükmü anayasanın üncü maddesi gereğince kıyılardan yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği hususuna anayasanın inci maddesi gereğince devletin tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanımının önlenmesine ilişkin ödevlerine anayasanın ncı maddesi gereğince sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkına ve devletin çevreyi geliştirme ve çevre sağlığını koruma ödevine anayasanın üncü maddesi gereğince devletin tarih kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlama ödevine anayasanın inci maddesi gereğince tabii servetler ve kaynakların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu ve araştırma ve işletmecilikte devlete öncelik tanındığı kuralına anayasanın uncu maddesi gereğince ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez amir hükmüne de aykırı düşmektedir anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararındaki kamu yararının bulunması ve zorunluluk hallerinde devlet ormanları üzerinde ancak irtifak hakkı tesisine olanak tanınabilir şeklindeki tümcesi ile kastedilen koşul orman ekosisteminde gerçekleştirilmek istenilen etkinliğin daha büyük kamu yararı yarattığının ortaya konulmasıdır esasen sayılı kanun ile doğal ve kültürel zenginliklerin korunmasındaki kamu yararı genel amacı madencilik faaliyeti yürütecek belli bir grupların özel çıkarı için ihlal edilmektedir diğer taraftan i̇ptali istenilen bu fıkrada madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi gayri sıhhî müesseseler ile ilgili hususlar dahil madencilik faaliyetlerinin nasıl yürütüleceğinin ilgili bakanlıkların görüşü alınarak bakanlar kurulu tarafından çıkartılacak bir yönetmelikle düzenleneceği öngörülmüştür yukarıda bu sektörde faaliyet gösteren bazı firmaların dünya çapında monopol durumuna geldikleri stratejik önemdeki madenlerin arama ve işletme ruhsatlarını ele geçirdikleri dünya pazarlarında üretim ve fiyat politikalarını diledikleri gibi düzenleyebildikleri bu dev monopollerin özellikle azgelişmiş ve gelişmekteesas sayısı karar sayısı olan ülkelerin madencilik sektörü üzerinde doğrudan veya dolaylı açık veya gizli baskı ve kontrolları bulunduğu açıklanmış ve böyle bir durumun bütün ülkelerde kamuoyunun madencilik sektörü ile ilgili hukuki ve kurumsal düzenlemeler karşısında çok duyarlı olmasına neden olduğu açıklanmış ve bu duyarlığın anayasanın inci maddesi ile yapılan düzenlemede de görüldüğü nitekim bu maddede gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir hükmüne yer verildiğine işaret edilmiştir durum bu iken ve anayasa buyruğu tabii servet ve kaynakların aranması ve işletilmesi konusunun kanunla düzenlemesine amir iken madencilik faaliyetlerinin düzenlenmesinin bakanlar kurulunun çıkaracağı bir yönetmeliğe bırakılması anayasanın inci maddesine kanunla yapılması gereken böyle bir düzenleme yönetmeliğe bırakıldığı için anayasanın yasama yetkisinin devredilemeyeceğine dair olan nci maddesine de aykırıdır böyle bir yetki anayasadan kökenlenmediği için anayasanın ncı maddesi ile de çelişir anayasaya aykırı bir hükmün hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısıyla anayasanın ve inci maddeleriyle bağdaşmayacağı da açıktır tarih ve sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı maden kanunun nci maddesinin açıklanan nedenlerle milletlerarası sözleşmeler ile anayasanın nci ncı nci inci üncü inci ncı üncü ıncı ve inci maddelerine aykırı olan birinci fıkrasının iptal edilmesi gerekmektedir tarih ve sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı maden kanunun nci maddesinin sekizinci fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci inci üncü ve inci maddelerine aykırılığı i̇ptali istenilen sekizinci fıkrada kamu yatırımları ile madencilik projeleri çatıştığında anlaşmazlığı çözmek üzere başbakanlık müsteşarı başkanlığında oluşturulacak kurulun teşkili çalışma usulü karar alma şekli ve diğer hususlar enerji ve tabii kaynaklar bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmeliğe bırakılmaktadır anayasanın inci maddesinde memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin atanmalarının görev ve yetkilerinin hakları ve yükümlülüklerinin aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği ilkesi yer almaktadır anayasanın üncü maddesinde ise idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği ifade edilmiştir durum bu iken söz konusu kurulun teşkili dahil tüm diğer hususlara ilişkin ilkelerin kanunda düzenlenmeyerek anayasanın ve inci maddelerine aykırı biçimde yönetmeliğe bırakıldığı görülmektedir kanunla bu alanda herhangi bir düzenleme yapılmadığı için enerji ve tabii kaynaklar bakanlığına verilen yetki asli bir düzenleme yetkisidir halbuki anayasanın inci maddesine göre yürütmenin anayasada gösterilen ayrık haller dışında kural olarak asli düzenleme yetkisi olmayıp yürütme anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılan ve yerine getirilen bir yetki ve görevdir asli düzenleme yetkisi anayasanın nci maddesine göre tbmmnindir ve devredilemez devredildiği taktirde bu yetki kökenini anayasadan almayan bir yetki görünümüne gireresas sayısı karar sayısı bu nedenle bakanlığa verilen söz konusu yetki anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olduğu gibi anayasadan kökenlenmediği için anayasanın ncı maddesi ile de çelişmektediranayasaya aykırı bir hükmün hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısıyla anayasanın ve inci maddeleriyle bağdaşmayacağı da açıktır açıklanan nedenlerle sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı maden kanunun nci maddesinin sekizinci fıkrası anayasanın nci ncı nci inci inci üncü ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir tarih ve sayılı kanunun inci maddesi ile tarih ve sayılı maden kanunun uncu maddesine eklenen altıncı fıkranın anayasanın nci inci maddelerine ve inci maddesinde yer alan kanunilik ilkesine aykırılığı i̇ptali istenilen altıncı fıkrada uyarma ve hak mahrumiyeti cezalarının verilmesi öngörülen gerçek dışı ve yanıltıcı beyanlar ın yönetmelikte tarif edilmesi yani suç teşkil eden bu fiillerin neler olduğunun belirlenmesi yönetmeliğe bırakılmıştır anayasanın suç ve cezalara ilişkin esaslar başlıklı inci maddesinin konuyla ilgili fıkrasıkimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz kimseye suçu işlediği zaman kanunda suç için konulmuş olan cezadan daha ağır ceza verilemezhükmünü taşımaktadır bu maddenin gerekçesinde de birinci fıkra herkesçe bilinen kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini koymuştur demektedir anayasamızın inci maddesinde yer alan kanunilik ilkesi türk ceza kanununun inci maddesinde tekrarlanmaktadır i̇lkenin amacı devletin ve yargıcın keyfiliğini önlemektir suçlar ve cezalar kanunla açıkça ve belirli olarak gösterilmelidir maden kanunun uncu maddesine sayılı kanunun inci maddesi ile eklenen altıncı fıkrası düzenlemeyi yönetmeliğe bıraktığı ve suçlarla ilgili belirsizliğe yol açtığı için anayasanın inci maddesinde yer alan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine açıkça aykırıdır anayasaya aykırı bir hükmün hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısıyla anayasanın ve inci maddeleriyle bağdaşmayacağı da açıktır açıklanan nedenlerle maden kanunun uncu maddesine sayılı kanunun inci maddesi ile eklenen altıncı fıkra anayasanın nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğu için iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kanunun uncu maddesi ile değiştirilen sayılı maden kanunun ncı maddesinin son fıkrasının ikinci cümlesinin anayasanın inci ve inci maddelerine aykırılığı sayılı kanunun uncu maddesi ile değiştirilen maden kanununun ncı maddesinin son fıkrasının ikinci cümlesine göre kazanılmış haklar korunmak kaydı ile ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilebilmesi mümkün kılınmakta buna ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği öngörülmektediresas sayısı karar sayısı arzın içinde bulunan madenin çıkarılması iki evrede gerçekleşmektedir sayılı maden kanununa göre bu evreler arama i̇şletme evreleridir arama evresi dahi önemli bir işlemdir burada madenin durumunu ve hacmini teknik şartlarını işletme imkanlarını araştırmak için arz üzerinde devamlı bir takım işlemler yapılması ve hatta bunun için tesisler inşa edilmesi gerekir bu esnada bir kısım madenler de çıkarılabilir maden kanununun sayılı kanunun inci maddesi ile değişik nci maddesinde arama döneminde görünür rezervin una kadar maden üretim ve satış izni verilebileceği belirtilmektedir bu işlemler arza arz malikine ve madene ve hatta civar madenlere bir takım zararlar verebiliraynı zamanda bir takım masrafları ve külfetleri gerektiren belirli bir safhada tekel de kapsayan yani evrede yalnız bir gerçek veya tüzelkişi arama yapabilecek ve bu arama sonucunda bir takım hukuki hükümler de doğacaktırordprofdr sıddık sami onar i̇dare hukukunun umumi esasları bası shf gerçekten bir çok madenin alan açısından çok büyük yer kaplaması ve bazı madenlerin işlenmesinin yarma gerektirmesi nedeniyle belli bir alanda arama ve işletme ruhsatı sahibi için ruhsat süresi içinde tekel durumunun korunması yasal bir zorunluluktur aynı alanda ayrı grup ruhsatların bir biri üzerine verilmesi halinde hiçbir surette önceki ruhsat sahibinin kazanılmış hakkının korunması mümkün olamayacaktır halbuki kazanılmış hakların korunması hukuk devleti adı verilen yönetim biçiminin temel unsurlarından birisidir kazanılmış hakları güvence altına almayan bir düzenleme anayasanın nci maddesinde ifade edilmiş olan hukuk devleti ilkesi ile çelişir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesi ile bağdaşması da mümkün değildir tarih ve sayılı kanunun uncu maddesi ile değiştirilen sayılı maden kanunun ncı maddesinin son fıkrasının ikinci cümlesi hukuk devletinin en önemli ögesi olan kazanılmış hakları zedeleyeceğinden anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kanunun nci maddesi ile tarih ve sayılı maden kanunun ncı maddesine eklenen onuncu fıkranın anayasanın ve inci maddelerine aykırılığı i̇ptali istenilen onuncu fıkra hükmü ile devletin özel mülkiyetindeki veya hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerin madencilik faaliyetinde bulunacaklara bu kanunun yürürlük tarihinden sonra kira ecrimisil alınmaz denilerek bedelsiz tahsisi öngörülmektedir alanında dünyanın en liberal ve en eski yasası olan abd madencilik yasasında bile kamu arazilerinde madencilik yapılabilmesi için dönüm başına usd ücret alınması gerekli görülürken ve bu ücretin azlığı son yıllarda alabildiğine eleştirilirken ülkemizde bunun bedelsiz olması yolunda bir düzenleme yapılmaktadır bir taraftan tanınacak teşvikler yanında ürettiği madeni yurt içinde ve kendi tesisinde işleyenlerden bu tesislerde üretimde değerlendirilen maden miktarı için devlet hakkının sinin alınmayacağı belirtilirken diğer yandan madencilik faaliyetinde bulunulacak arazinin ki bu arazi devletin hüküm ve tasarrufu altındaki orman ağaçlandırma alanları özel koruma bölgeleri kıyı alanları ve sahil şeritleri kültür ve turizm koruma ve geliştirme bölgeleri ve dahi sit alanları olabilir bu araziye verilebilecek zararlar da dikkate alınmayıp bedelsiz verilmesinde kamu yararı bulunduğunu söylemek mümkün değildiresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi kararlarında vurgulandığı üzere hukuk devletinin vazgeçilmez ögeleri içinde yer alan yasaların kamu yararına dayanması ilkesiyle bütün kamusal girişimlerin temelinde bulunması doğal olan kamu yararı düşüncesinin yasalara egemen olması ve özellikle bir ülkenin en önemli doğal yaşam alanı olan ormanların korunması için yasakoyucunun bu esası gözardı etmemesi ve bunu en iyi şekilde yansıtması zorunludur günümüzde kamu yararı kavramı yanında toplum yararı ortak çıkar genel yarar gibi birbirinin yerine kullanılan kavramlarla anlatılmak istenen tümünün bireysel çıkar dan farklı onun üstünde ya da dışında ortak bir yararın amaçlanmasıdır anym k yasama erkinin kamu yararı amacına yönelik olarak kullanılmaması halinde yasama yetkisinin saptırılması olayı ortaya çıkar yasaların kamu yararına dayanmadığı bir yönetim ve bu alanda yetki saptırılması durumu hukuk devleti adı verilen yönetimle ve hukuk devletini cumhuriyetin nitelikleri arasında sayan anayasanın nci maddesi ile bağdaşmaz anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenleme anayasanın inci maddesinde ifade edilen anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de çelişir sayılı kanunun nci maddesinin sayılı maden kanununun ncı maddesine eklediği uncu fıkranın yukarıda açıklanan nedenlerle anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğu için iptal edilmesi gerekmektedir tarih ve sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen tarih ve sayılı maden kanunun ek inci maddesinin birinci fıkrasının anayasanın nci ve inci maddelerine aykırılığı zonguldak havzasında bulunan taşkömürü yataklarının işletilmesi hakkı sayılı maden kanununa değil sayılı kanun ile özel bir düzenlemeye tabi kılınmıştır havzai fahmiye olarak isimlendirilen yaklaşık kmlik alanda taşkömürü işletme hakkı sadece türkiye taşkömürü kurumuna aittir kurum bu yetki çerçevesinde ana kömür yataklarını kendisi işletmektedir sayılı maden kanununa ek madde hükmü gün ve sayılı kanunun inci maddesi ile eklenmiştir ve sadece ereğli kömür havzasının küçültülmesi sonucunda serbest kalan bölgenin aramalara açılmasını düzenlemektedir şimdi sayılı kanunun üncü maddesi ile değiştirilen sayılı maden kanununun ek inci maddesinin birinci fıkrası ile bu havzanın tamamının kendine özgü yapısı gözetilmeden maden kanunu kapsamına alınmasında kamu yararı bulunmamaktadır havzadaki taşkömürü dışındaki diğer madenlerin aranması işletilmesi ve ülke ekonomisine kazandırılması amacıyla kmolan havza sınırları tarihinde kmye düşürülmüştür türkiye taşkömürü kurumunun terk ettiği bu alan günümüze kadar herhangi bir maden arama ve işletmeye açılmamıştır maden tetkik arama enstitüsü raporlarına göre de havzada ekonomik değeri olan ve ülke ekonomisine katkıda bulunacak taşkömürü dışında önemli bir maden yoktur türkiye taşkömürü kurumu için özel çıkarılan sayılı kanunun amacı en önemli enerji kaynağı olan taşkömürünün bu konumundan dolayı hukuksal ve bürokratik engeller olmaksızın ülke ekonomisine kazandırılmasıdır oysa kurum maden kanunu kapsamınaesas sayısı karar sayısı alınmakla birçok hukuksal ve bürokratik kısıtlamalarla karşı karşıya bırakılmış hayati önemi bulunan kaynağı ekonomiye kazandırmada büyük güçlüklerin içine itilmiştir li yıllardan itibaren zonguldakta kaçak kömür çıkarma işlemleri yapılmaktadır kaçak kömür çıkarma işlemi ttknun bıraktığı az miktarda ve ekonomik olmayan mostraya yeryüzüne yakın damarların basit işlemlerle alınması şeklidir alınan tedbirlerle kaçak kömür çıkarma işlemi zaman zaman azalarak devam etmiş sorun çözümsüz bir noktaya geldikten sonra yapılan teknik incelemelerde bu sahalara yasal bir yapı kazandırmak istenmiştir kurum yetkilileri yılından başlayarak ttkya ait bu sahaları rödevans ihale ile kiraya verme sistemi ile üçüncü şahıslara vermeye başlamıştır bu uygulamadaki amaç kömür kaçakçılığının önlenmesi ve ttk tarafından işletilmesinin ekonomik olmadığı rezervlerin değerlendirilmesiydi danıştay birinci dairesi tarih ve sayılı kararıyla ttknın havzadaki taşkömürünün çıkarılması ve işletilmesi yönünden maden kanununa değil kendi özel mevzuatına tabi olduğundan rödovans uygulamasının iptal edilmesi gerektiği görüşünü bildirmesi nedeniyle söz konusu uygulamaya yasal dayanak oluşturmak için bu düzenlemenin yapıldığı anlaşılmaktadır ancak havzanın kendine özgü yapısını gözetilmeden sorunun kaynağına inilip nedenlerini araştırılmadan yapılan hukuksal düzenlemeler yeni sorunlara yol açacaktır ki̇tlerin küçültülmesi yeterli gerekli yatırımların yapılmaması ve işçilik maliyetleri gerekçesi ile rödevans sisteminin ilk amacı aşılarak türkiye taşkömürü kurumunun yatırım ve alt yapı için trilyonlar harcanmış sahaları rödevans sözleşmesi ile üçüncü şahıslara verilmeye başlanmıştır rödevans uygulamasına ilk amacı doğrultusunda toplumun yararına bir işlem niteliğinin kazandırılabilmesi için havzanın kendine özgü yapısı da dikkate alınarak kendi özel mevzuatı içinde düzenleme yapılması bir zorunluluktur sayılı kanun ile yapılan değişiklik ile ttknın verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda faaliyette bulunması için gerekli hiçbir düzenleme getirilmemiştirbu da düzenlemede kamu yararı gözetilmediğinin bir kanıtıdır anayasa mahkemesi kararlarında vurgulandığı üzere hukuk devletinin vazgeçilmez ögeleri içinde yer alan yasaların kamu yararına dayanması ilkesiyle bütün kamusal girişimlerin temelinde bulunması doğal olan kamu yararı düşüncesinin yasalara egemen olması ve özellikle bir ülkenin en önemli tabii servet ve kaynaklarının aranması ve işletilmesi için yasakoyucunun bu esası gözardı etmemesi ve bunu en iyi şekilde yansıtması zorunludur günümüzde kamu yararı kavram yanında toplum yararı ortak çıkar genel yarar gibi birbirinin yerine kullanılan kavramlarla anlatılmak istenen tümünün bireysel çıkar dan farklı onun üstünde ya da dışında ortak bir yararın amaçlanmasıdıranym k söz konusu uncu fıkrada yer alan düzenlemede kamu yararının amaçlanmamış olması bu düzenlemeyi anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı bir görünüme sokmaktadıresas sayısı karar sayısı anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenleme anayasanın inci maddesinde ifade edilmiş olan anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de bağdaşmaz sayılı kanunun nci maddesinin sayılı maden kanununun ncı maddesine eklediği onuncu fıkranın anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğu için iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kanunun inci maddesi ile tarih ve sayılı çevre kanunun uncu maddesine üncü fıkra olarak eklenen fıkranın anayasanın nci inci nci ve ncı maddeleri ile milletlerarası sözleşmelere dolayısıyla anayasanın ıncı maddesine aykırılığı sayılı kanunun inci maddesi ile sayılı çevre kanunun uncu maddesine eklenen üçüncü fıkrada petrol jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi çed kapsamı dışında olduğu hükme bağlanmıştır görüldüğü gibi maden arama faaliyetlerinde artık çed aranmayacaktıroysa günümüzde dünyada hem de artık dünya bankasının da desteği ile yapılan aramalar bir yana prospeksiyonda bile sadece çed değil aynı zamanda tçed toplumsal ve çevresel etki değerlendirme istenmeye ve ayrıca bilgi verme zorunluluğu getirilmeye başlanmıştır bütün bunlarla da yetinilmemekte çevresel etki değerlendirmesiçed sürecine halkın katılması için yollar oluşturulmaya başlanmıştır ankara barosu tarafından düzenlenen panel tahir öngör jeoloji yüksek mühendisi maden yasa tasarısının getirdikleri temmuz çevre ile ilgili hukuk belgeleri çağdaş halk sağlığı anlayışını işleyen maddeler içermektedir özellikle yaşam hakkı sağlıklı çevrede yaşama hakkı risk kavramı koruyucu önlemler gibi kavramlar halk sağlığının geliştirilmesinde çevre sağlığı sorunlarının çözümünde bu alanda çalışan sağlıkçılara da ışık tutmaktadır bir insan hakkı olan çevre hakkı ilk kez de birleşmiş milletler çevre konferansı sonucunda yayımlanan stockholm bildirgesinde ifade edilmiştir ekim dünya doğa şartı ve paris sözleşmesinde çevre hakkı ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır dünya çevre ve gelişme komisyonunun de hazırlamış olduğu ortak geleceğimiz adlı raporda nüfus beşeri kaynaklar beslenme güçlükleri canlı türleri ekosistem enerji sanayileşme barış güvenlik gelişme ve çevre politikaları konusunda yapılan öneriler yer almaktadır raporda çevre için temel bir insan hakkı dır denmekte ayrıca gelecek kuşakların da bu konudaki hakları savunulmaktadır çevre kalkınma ilişkisini bazı sözcükler çerçevesinde ortaya koyma çabasının en son ürünü sürdürülebilir kalkınma kelimesi olarak görülmektedir sürdürülebilir kalkınmayı dünya ölçeğinde popüler kılan ve soyut da olsa bir tanıma yer veren yine bu rapordur raporda sürdürülebilir kalkınma bugünün gereksinimlerini gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılama olanaklarını tehlikeye atmaksızın kalkınma şeklinde tanımlanmıştır sürdürülebilir kalkınmanın ana temasının çevrenin korunması ile kalkınma kavramlarının birbirleriyle çatışmadıkları aksine birbirlerini tamamladıkları ve birbirlerine gereksinim duydukları olduğudur kısaca söylenirse sürdürülebilir kalkınma bir denge arayışını bir uzlaşmayı yansıtmaktadır bu bağlamda bazı radikal çevrecilerin savundukları sıfır büyüme savı ile bazı gelişmekte olan ülkelerin öncelik tanımakta ısrar ettikleri kalkınmacıgeleneksel yaklaşım iki aşırı uç olarak sürdürülebiliresas sayısı karar sayısı kalkınmanın kapsamı dışında bırakılmaktadır sürdürülebilir kalkınmanın bu boyutunun bu kavrama dayanılarak küreselleşme ideolojisi çerçevesinde getirilecek dayatmalar açısından özenle değerlendirilmesi gerekir prof dr nükhet turgut çevre hukuku ankara kasım shf vd bu anlamda sürdürülebilir kalkınma ile amaçlanan ekonomide kaynakların orta ve uzun vadeli bir perspektifte etkin kullanılmasıdır bugünden yakın geleceğin kaynaklarının bilinçsiz bir şekilde tüketilmemesidir toplumsal ve ekonomik sorumluluk bunu gerektirmektedir bu nedenle kalkınma amaçlı yapılacak düzenlemelerde hiçbir şekilde çevrenin korunması ihmal edilmemeli gerekli dengenin kurulmasına özen gösterilmelidir sayılı kanunun inci maddesi ile sayılı çevre kanunun uncu maddesine eklenen söz konusu fıkrada petrol jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetlerinde bu dengenin kurulamadığı ve çevrenin korunmasından tümüyle vazgeçildiği görülmektedir bergen bm avrupa ekonomik komisyonu çevre ve kalkınma konferansı sonuç bildirgesi çevre hakkı kavramında önemli bir gelişmeyi beraberinde getirmiştir artık bu gibi konularda yöre halkına danışma gereği ve eğer yöre halkı istemiyorsa işletmelerin açılmaması konusu gündeme gelmiştir ayrıca gelecekte oluşabilecek risk kavramı üzerinde durularak olası risklerin bile bir işletmenin açılmaması için yeterli neden sayılabileceği ilk defa ifade edilmiştir rio toplantısında çevre sözleşmesi imzalanmıştır bu sözleşmede insanların sürekli ve dengeli kalkınmanın merkezinde olduğu ve doğa ile uyum içinde sağlıklı ve verimli bir hayata hakları olduğu belirtilmiştirjeoloji mühendisleri odası maden yasasının eleştirisi haziran türkiye cumhuriyeti anayasasının nci maddesi herkes yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir derken ncı maddesinde de herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir demekte ve çevreyi geliştirmenin çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin hem devletin hem de vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır dünyadaki gelişmelerin tersine petrol jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetlerini kaldı ki sayılı kanun ile değiştirilen maden kanununun nci maddesine göre arama döneminde dahi görünür rezervin una kadar maden üretim ve satış izni verilebilecektir çevresel etki değerlendirmesi dışında bırakan düzenleme anayasanın nci ve ncı maddelerine aykırılık teşkil etmektir yine bu düzenleme birleşmiş milletlerin ilan ettiği dünya doğa şartına ve de birleşmiş milletler çevre konferansı sonucunda yayımlanan stockholm bildirgesindeki çevre hakkı na da aykırıdıranayasanın ıncı maddesinde insan haklarına ilişkin andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler taşımaları halinde andlaşmaya uyulacağının ifade edildiği göz önünde tutulduğunda uluslararası andlaşmaya aykırı bir düzenlemenin anayasanın ıncı maddesi ile çeliştiğini de söylemek gerekmektedir anayasaya aykırı bir hükmün hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ve dolayısıyla anayasanın ve inci maddeleriyle bağdaşmayacağı da açıktır tarih ve sayılı kanunun inci maddesi ile tarih ve sayılı çevre kanunun uncu maddesine üncü fıkra olarak eklenen fıkranın açıklananesas sayısı karar sayısı nedenlerle anayasanın nci inci nci ve ncı maddeleri ile milletlerarası sözleşmelere dolayısıyla anayasanın ıncı maddesine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir tarih ve sayılı kanun geçici inci maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinin anayasanın nci ve inci maddelerine aykırılığı i̇ptali istenilen sayılı kanun geçici inci maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinde bor tuzu ruhsat sahalarının rezervi görünürmuhtemel bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren beş yıl içerisinde ilgili kamu kuruluşu tarafından belirlenir ve bu alanlar üzerine aynı grup ruhsat verilmez denilmek suretiyle eti holding aşne bor tuzu rezervlerinin belirlenmesi için yıl süre verilmektedir bir kamu kuruluşu olan eti holding aşne verilen böyle bir süre verilmesi fiilen ve hukuken mümkün değildir zira eti holding aşnin uhdesindeki kmlik alanın kmsinde henüz rezerv tespiti yapılmamıştır sayılı kanun ile kurulan idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olan ulusal bor enstitüsünün görevlerine dolaylı olarak da olsa müdahale edilmiş olunacaktır tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı devletçe i̇şletilecek madenler hakkında kanun un birinci maddesinde belirli bölgelerde belirli cins madenlerin devletçe aranmasına ve işletilmesine bu madenlerle ilgili olarak daha önce gerçek kişilere özel hukuk tüzelkişilerine verilmiş arama ruhsatnameleri ve işletme hakkının geri alınmasına karar vermeye bakanlar kurulunun yetkili olduğu kaydedilmiştir tarih ve sayılı bakanlar kurulu kararında bor tuzlarının devletçe aranması ve işletilmesi bu madenle ilgili daha önce gerçek ki | 4,162 |
esas sayısı karar sayısı davacı vekili tarafından davacının devlet memuru olarak istihdam edilemeyeceğine ilişkin tarihli ve sayılı işlemin iptali istemiyle milli savunma bakanlığına karşı dava açılmıştır davanın görüldüğü i̇stanbul i̇dare mahkemesince tarihli sayılı başkanlık yazısıyla dosyada kalan posta ücretinin tebligat işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azaldığı bildirilerek tl posta ücretinin sayılı yasanın maddesinin beşinci fıkrası uyarınca tamamlanması istenilmiştir verilen günlük sürede eksikliğin tamamlanmaması üzerine bu defa tarihli sayılı başkanlık yazısıyla gün süre verilerek eksikliğin tamamlanmasının ikinci kez istendiği ve sayılı yasanın maddesinin beşinci fıkrası uyarınca dosyanın işlemden kaldırılacağı ihtaratının yapıldığı tarihli sayılı başkanlık yazısıyla da ihtaratın tekrarlandığı ve tarihinde dosyanın üç ay süreyle işlemden kaldırıldığı verilen sürede noksanı tamamlanmak suretiyle yeniden işleme konulması istenmemiştir mahkemece dava açıldıktan sonra dosyada kalan posta ücretinin tebligat işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalması nedeniyle sayılı idari yargılama usul kanunun maddesinin beşinci fıkrası gereğince eksilen posta ücretinin tamamlanması için gerekli bildirimlerde bulunduğu sayılı kanunun maddesinin beşinci fıkrası uyarınca dosyanın işlemden kaldırıldığı ihtaratının yapıldığı görüşme tutanağından sayılı kanunun maddesinin beşinci fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmakla birlikte söz konusu kararda sayılı kanunun maddesinin dördüncü fıkrası belirtilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır i̇stanbul i̇dare mahkemesinin tarihli k sayılı kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulmasının istenilmesi üzerine dosyanın dairemizin sayılı esasına kaydedilmiştir dairemizin tarihli heyeti tarafından sayılı i̇dari yargılama usul kanununun dilekçe üzerine uygulanacak işlem başlıklı maddesinin beşinci fıkrası anayasaya uygunluk yönünden incelenerek işin gereği görüşüldü davaya bakmakta olan mahkeme ve bu davada uygulanacak kural davaya bakmakta olan mahkeme olması yönünden davacının devlet memuru olarak istihdam edilemeyeceğine ilişkin tarihli ve sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada davanın açılmamış sayılmasına karar veren i̇dare mahkemesi kararının temyizen incelenmesinde danıştay onikinci dairesi davaya bakmakta olan mahkeme konumundadır davaya uygulanacak kural yönünden i̇tirazen iptali istenilen sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun maddesinin beşinci fıkrası dava açıldıktan sonra posta ücretinden tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması halinde otuz gün içinde posta ücretinin tamamlanması daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynıesas sayısı karar sayısı şekilde bir daha tekrarlanır posta ücreti süresi içinde tamamlanmazsa dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir bu kararın tebliği tarihinden başlayarak üç ay içinde noksanı sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur hükmüdür mahkemece verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar i̇dari yargılama usul kanununun maddesinin beşinci fıkrası uyarınca verildiği bu nedenle bakılan davada uygulanacak kural olduğu ortadadır sayili i̇dari̇ yargilama usulü kanununun başvuru konusu hükmünün anayasaya uygunluğu anayasanın maddesi yönünden anayasa mahkemesinin birçok kararında hukuk devleti tüm işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunun başlıca geçerlik koşulu bilen her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren hukuku tüm devlet organlarına egemen ve özgürlükleri koruyup güçlendiren anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ile anayasanın bulunduğu bilincinden ayrılmayan devlet olarak tanımlanmıştır anayasa mahkemesinin hukuk devletinde bulunması gereken ilkeler konusunda yaptığı tanımlamada her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlamak ve bunu geliştirerek sürdürmek hukuk tüm devlet organlarına egemen kılmak anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınmak hukuk devletinde olmazsa olmaz ilkeler ortaya konulmuştur hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirildiği yargı düzenine sahip olan ülkelerde temel haklar arasında yer alan hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkını kısıtlayıcı hükümlerin taraflar için bir güvence teşkil etmesi gereken yargılama usulü kurallarında bulunmaması gerekir anayasa mahkemesi genel kurulunun tarihli k sayılı kararında adil yargılanma hakkı demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarında biridir ve tüm bireyler açısından mümkün olan en geniş şekilde güvence altına alınmalıdır diğer taraftan hukuki eylem işlem ve kuralların sürekli dava tehdidi altında bulunması hukuk devletinin unsurları olan hukuki istikrar ve hukuki güvenlik ilkeleriyle bağdaşmaz bu nedenle hak arama özgürlüğü ile hukuki istikrar ve hukuki güvenlik gerekleri arasında makul bir denge gözetilmelidir şeklinde ifade edilmiştir sayılı i̇dari yargılama usulü kanununda davacı tarafından dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalması durumunda posta ücretinin belirtilen süre içerisinde tamamlanmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından olan hak arama özgürlüğünü ve adil yargılanma hakkını engellemiştir dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması durumunda verilen süre içerisinde eksikliğin tamamlanmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine ilişkin yasa kuralı hakesas sayısı karar sayısı arama özgürlüğünü ve adil yargılanma hakkını engelleyen kuralın anayasanın maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır anayasanın maddesi yönünden anayasanın maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar denilmektedir bu yasak aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir aynı durumda olanlar için farklı düzenleme eşitliğe aykırıdır anayasanın amaçladığı eşitlik mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik çiğnenmiş olmaz i̇dari yargılama usulü kanununda posta ücretinin tam yatırılması durumunda herhangi bir sorun olmadan yargılama devam etmektedir ancak davacı tarafından dava açıldıktan sonra posta ücretinin tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalması durumunda posta ücretinin belirtilen süre içerisinde tamamlanmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmektedir bu itibarla yargılama usulüne ilişkin hükümlerin dava masraflarını karşılayamayan ya da başka nedenlerle ödemeyen kişilerin idari davaların tarafı olarak aynı hukuki durumda bulunan davacılar arasında hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği ve adil yargılanma hakkının kullanılmasında eşitsizlik yarattığı aşikardır i̇tiraz konusu kural anayasanın maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırıdır anayasanın ve maddeleri yönünden hak arama özgürlüğünü düzenleyen anayasanın maddesinde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun tabii sonucu olarak da kişinin yargı mercileri önünde iddia savunma adil yargılanma hakkına sahip olduğu güvence altına alınmış ve özel sınırlama nedenleri öngörülmemiştir anayasanın sayılı kanunla değiştirilen maddesinde temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz denilerek temel hak ve özgürlüklerin ancak ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak sınırlanabileceği öngörülmüştür kişinin karşılaştığı bir suçlamaya karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir eylem veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanmak ve bu davadaesas sayısı karar sayısı kullanılabilecek kanıtları mahkeme önüne getirebilmek ile olanaklıdır dava açma hakkı hak arama özgürlüğünün temelini oluşturmaktadır hak arama özgürlüğü temel hak niteliği taşıması dışında diğer hak ve özgürlüklerden yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan etkin güvencelerden biridir anayasanın maddesinde yer alan hak arama hürriyeti önemi nedeniyle yalnız toplumsal barışı güçlendiren dayanaklardan biri değil aynı zamanda bireyin adaleti bulma hakkı olanı elde etme haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır bu nedenle çağdaş bir hukuk düzeninde bu hakkın kullanılması olabildiğince kolaylaştırılmalı olumlu ya da olumsuz sonuç almayı geciktiren güçleştiren engeller kaldırılmalıdır mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu oluşturmakla birlikte hak arama özgürlüğü bakımından tek başına yeterli bulunmamaktadır mahkemeye erişimi etkisiz kılacak ya da yargı yoluna başvurmayı caydırıcı nitelikteki düzenlemelerin hak arama özgürlüğüne uygun olduğundan söz edilemez nitekim avrupa insan hakları sözleşmesine göre de mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması kullanımını olanaksız kılan koşullara bağlanması ya da kullanılmasını zorlaştırması adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmektedir avrupa insan hakları mahkemesinin ashingdanebirleşik krallık tarihli no sayılı kararında ulusal yasalarda mahkemeye erişim hakkının sağlanma derecesi demokratik bir toplumdaki hukuk devleti ilkesi çerçevesinde kişilerin mahkemeye erişim hakkını güvence altına almaya yetecek ölçüde olmalıdır mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp bazı sınırlamalara tabi olabilir bununla birlikte uygulanan sınırlamalar mahkemeye erişim hakkının özünü zedeleyecek ölçüde veya şekilde olmamalıdır şeklinde avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin tarihli belletfransa bno sayılı kararında ayrıca mahkemeye erişim hakkının etkili olabilmesi haklarına müdahale teşkil eden bir eyleme karşı koymak için kişinin açık ve pratik bir imkana sahip olmasını gerektirir şeklinde ifade edilmiştir ölçülülük ilkesi gereğince getirilen düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin bulunması gerekmektedir orantılılık olarak da ifade edilen ölçülülüğün bu alt ilkesi amaca ulaşmak için gerekil olan önlemin alınmasına imkan tanımakta ancak amaca ulaşmak için gerekli olmayan önlemlere başvurulmasına ve ilgili hakkın ölçüsüz bir şekilde sınırlanmasına müsaade etmemektedir demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olmaması gerekir orantılılık ilkesi meşru bir amaca ulaşmak için gerekli olan sınırlayıcı araçlardan daha hafif olanı tercih edilebilecekken daha ağır olanına başvurulmasını izin vermektedir avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin sabri güneştürkiye tarihli no sayılı kararında da mahkemeye erişim hakkının dayanağı olan sözleşmenin maddesinde adil yargılanma hakkının sınırlandırılması rejimi düzenlenmemiş olmasına rağmen bunun hiçbir surette mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılamayacağı anlamını taşımadığını hakkın niteliği gereği mahkemeye erişim konusunda devletin birtakım sınırlama veesas sayısı karar sayısı düzenlemeler yapmasının kaçınılmaz olduğu ve bu nedenle sözleşmeci devletlerin bu konuda bir takdir alanına sahip olduklarını kabul ettiğini ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması kamu yararının gerekli ile bireylerin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerektiğini belirtmektedir davacı tarafından dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması halinde posta ücretinin süresinde attırılmamış olması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi davacının dava açma hakkını kullanma imkanını ortadan kaldırmaktadır bu durumda davacının dava açma hakkından yararlanamayacağı dolayısıyla usul ve maddi hukuk anlamında hak kayıpları yaşayacağı kuşkusuzdur bu bağlamda söz konusu düzenleme ortaya çıkardığı hukuki sonuçlar itibarıyla hak arama özgürlüğünü amacını aşacak şekilde sınırlandırmaktadır davacının yargılama sürecinde azalan posta ücretini süresinde yatırmamış olması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yargı yoluna başvurmayı önemli ölçüde olanaksız kılmaktadır hak arama hürriyetine getirilen bu sınırlamanın ulaşılmak istenen amaç ile orantılı olduğu söylenemeyeceğinden kural hukuk devleti ilkesi ile hak arama özgürlüğüne aykırıdır dolayısıyla düzenlemeyle mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlama hak arama özgürlüğüne ilişkin hakkın anayasada ifade edilen sınırlarını aşmakta ve bu hakkın kullanılmasına önemli ölçüde engel olmaktadır anayasa mahkemesinin bireysel başvuru ahmet yıldırım tarihli ve no sayılı kararı ve anayasa mahkemesinin bireysel başvuru özkan şen tarihli no sayılı kararında oysa ki mahkemeye erişim hakkı anayasanın maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer almaktadır şeklinde ifade edilmiştir bu nedenle sayılı kanunun ncı maddesinin fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır anayasa mahkemesinin bireysel başvuru serkan acar tarihli no sayılı kararında sonuç itibarıyla mutlak olmayan ve sınırlandırılabilen mahkemeye erişim hakkına ilişkin sınırlandırmaların hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması meşru bir amaç izlemesi açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir şeklinde belirtilmiştir buna göre davacı tarafından dava açıldıktan sonra posta ücretinin tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalması halinde posta ücretinin süresinde yatırılmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi davacının ağır bir hak kaybına uğraması sonucunu doğurmaktadır anayasa mahkemesi genel kurulunun tarihli ve k sayılı kararında hakkın özü dokunulduğunda söz konusu temel hak ve özgürlüğü anlamsız kılan asli çekirdeği ifade etmektedir bu yönüyle her temel hak açısından kişiye dokunulmaz asgari bir alan güvencesi sağlamaktadır bu çerçevede hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren hakkı kullanılamaz hale getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların hakkın özüne dokunduğu kabul edilmelidir şeklinde anayasa mahkemesi genel kurulunun tarihli ve k sayılı kararında ise ölçülülük ilkesinin amacı da temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir anayasa mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik sınırlayıcı önlemin sınırlama amacınaesas sayısı karar sayısı ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden zorunluluk ve araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesini dengeleyen oranlılık unsurlarını içermektedir şeklinde izah edilmiştir anayasa mahkemesinin bireysel başvuru kişi tarihli no sayılı kararında bu noktada belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil ettiği ve mahkemeye erişim hakkının ihlalini doğurduğu iddia edilen önlemin temelini oluşturan meşru amaç karşısında bireye düşen fedakarlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması ve gözetilen kamusal yararın gerekleri ile bireyin temel hakkının korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi zorunludur anayasanın maddesi vasıtasıyla anayasada yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan bu denge mahkemeye erişim hakkının sınırlandırılmasında da göz önünde bulundurulmalıdır tespitlerine yer verilmiştir avrupa i̇nsan hakları mahkemesinin mesutoğlutürkiye tarihli no sayılı kararında mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten öte yandan kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınmaları gerektiği mahkemeye erişim hakkına getirilen kısıtlamaların hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği ayrıca mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde avrupa insan hakları sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen maddesi ile bağdaşabilir olduğu belirtilmiştir bu itibarla yargılama usulüne ilişkin hükümlerin kişilerin hak arama özgürlüklerini daraltıcı yargılamayı engelleyici şekilde yorumlanmaması gerekmektedir yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davacı tarafından dava açıldıktan sonra posta ücretinin tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalması durumunda posta ücretinin süresinde yatırılmamış olması üzerine davanın açılmamış sayılmasına karar belirtilmesi temel haklardan olan hak arama özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının kullanılmasını engellemekte olduğu sonucuna varılmakta anayasanın maddesine aykırılık oluşturmaktadır buna göre itiraz konusu kural ile davacı tarafından dava açıldıktan sonra posta ücretinin yargılama sürecinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalması halinde posta ücretinin süresinde yatırılmamış olması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hak arama özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının engellenmesine yol açarak yargı merciinin de doğru ve adil bir sonuca ulaşabilmesini engelleyeceğinden nayasanın maddesine aykırılık oluşturur anayasada özel bir sınırlandırma nedeni öngörülmemiş olan hak arama özgürlüğünün itiraz konusu kuralla sınırlandırılması ile de anayasanın maddesine de aykırılık oluşmaktadır ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan ve hukuk devletinin vazgeçilmez ilkelerinden olan hak arama özgürlüğü adil yargılanma hakkı veesas sayısı karar sayısı mahkemeye başvuru hakkı çerçevesinde davacı tarafından dava açıldıktan sonra posta ücretinin tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalması durumunda posta ücretinin süresinde yatırılmamış olması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi kuralına haiz itiraza konu sayılı kanunun maddesinin beşinci fıkrası anayasanın maddesine de aykırılık oluşturmaktadır sonuç ve i̇stem açıklanan nedenlere anayasanın maddesi ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin fıkrası gereğince sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun maddesinin beşinci fıkrasının anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaati ile iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına davacının ve davalı idarenin temyiz isteminin anayasa mahkemesince karar verildikten sonra veya dosyanın anayasa mahkemesine ulaşmasından itibaren ay geçtikten sonra incelenmesine ve dosyadaki belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi | 2,426 |
esas sayısı karar sayısı olan suç tarihinde sanık gerçekleştirdiği eylemi nedeniyle bursa cumhuriyet başsavcılığının tarihli iddianamesiyle sanığın sayılı tcknın b ve maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı sanığın yapılan yargılaması sonucunda bursa ağır ceza mahkemesinin tarih esas ve karar sayılı ilamı ile sanığın eylemi sabit görülerek sayılı tcknın b ve maddeleri uyarınca sonuç olarak yıl ay süre ile hapsine ve tl adli para cezasına hükmedilerek adli emanette kayıtlı bulunan uyuşturucu maddelerin aynı yasanın maddesi uyarınca zoralımına karar verildiği hükmün süresi içerisinde sanık müdafi tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyanın dairemize gönderildiği yapılan ön inceleme sonucunda üye hakimin raporu doğrultusunda duruşma açılarak yapılan inceleme sırasında sanık hakkında ilk derece mahkemesi tarafından uygulanan sayılı yasa ile ekli sayılı tcknın maddesinde yazılı diğer hükümlerin anayasaya aykırı olmadığı hususunda kuşku bulunmamakta ise de aynı fıkrada yer alan ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve ibaresinin anayasanın kanuniliğin öngörülebilirlik ilkesine aykırı olduğu düşüncesiyle sözü edilen ibarenin yasa maddesinden çıkartılmasını sağlamak amacıyla türkiye cumhuriyeti anayasasının anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanun ile anayasa mahkemesi i̇çtüzüğünün maddesindeki düzenlemeye göre türkiye cumhuriyeti anayasa mahkemesine aşağıda belirtilen gerekçelerle itirazen başvurma gereği duyulmuştur türkiye cumhuriyeti anayasanın anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlığında yer alan madde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır mahkeme anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır anayasa mahkemesi işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır anayasa mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının resmî gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun i̇tiraz yolu anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi başlığında yer alanesas sayısı karar sayısı madde bir davaya bakmakta olan mahkeme bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa i̇ptali istenen kuralların anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini dava dilekçesi iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini dizi listesine bağlayarak anayasa mahkemesine gönderir taraflarca ileri sürülen anayasaya aykırılık iddiası davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir genel sekreterlik gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti başvuran mahkemeye bir yazı ile bildirir evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı incelenir açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvuruları mahkeme tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedilir anayasa mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır düzenlenmesini öngörmüştür öte yandan sayılı yasa ile ekli tcknın maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti madde üçüncü fıkradaki fiillerin okul yurt hastane kışla veya ibadethane gibi tedavi eğitim askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır madde fıkrasında sözü edilen ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve nelerden ibaret olduğu açık ve net bir şekilde ifade edilmediği uygulamada görevi gereği uyuşturucu madde suçlarına bakmakta olan dairemize gelen dosyalarda görülen çok değişik yorumlara ve mahkemelerin farklı uygulamalarına rastlanıldığı aynı eylem nedeni ile yargılanan sanıklardan bazıları hakkında sözü edilen yasa maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza tayin edildiği halde bazıları hakkında ise maddenin uygulanmaması sonucu daha az ceza aldıkları bu durumun eşitlilik ilkesine aykırı olduğu kanısını uyandırmaktadır nitekim davaya konu dosyamızda eylemin gerçekleştirildiği bursa valiliği yıldırım belediyesi ilk derece mahkemesi tarafından sözü edilen yasa maddesi ve fıkrası kapsamında görülerek sanık hakkında tayin olunan cezanın oranında arttırılmasına karar verildiği dairemize intikal eden çok sayıda dosyada ise benzer olaylarda çok daha farklı yerlerin anılan yasa maddesi ve fıkrası kapsamındaesas sayısı karar sayısı değerlendirildiği bazı mahkemeler tarafından ise bahsi geçen yerlerin bu yerler kapsamında görülmediği bu şekilde yapılan uygulamaların bir kısmı denetime tabi olanağına sahipken bir kısım uygulamaların ise süresi içerisinde istinaf edilmemeleri nedeni ile mevcut halleri ile kesinleştiklerinin görüldüğü anlaşıldığından madde fıkrasına ilişkin farklı türdeki uygulamaların anayasanın kanun önünde eşitlik kanuniliğin öngörülebilirlik ve keyfiliğe kapalılık ilkelerine aykırı olduğu kanaatini oluşturmaktadır türkiye cumhuriyeti anayasasının cumhuriyetin nitelikleri başlığında yer alan madde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir türkiye cumhuriyeti anayasasının kanun önünde eşitlik başlığında yer alan madde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir ek fıkra md kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür ek cümle md bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ek fıkra md çocuklar yaşlılar özürlüler harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar türkiye cumhuriyeti anayasasının temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlığında yer alan madde değişik md temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz türkiye cumhuriyeti anayasasının suç ve cezalara ilişkin esaslar başlığında yer alan madde kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz kimseye suçu işlediği zaman kanunda suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konuluresas sayısı karar sayısı suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz ek fıkra md kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez ceza sorumluluğu şahsidir ek fıkra md hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz ek fıkra md mülga fıkra md değişik onuncu fıkra md ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez i̇dare kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz silahlı kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir değişik son fıkra md uluslararası ceza divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaş suç sebebiyle yabancı bir ülkeye verilemez dava dosyamız ile ilgili somut olaya bakınca mahkemesince olay yerinde tcknın maddesi kapsamında olay yerinin nitelikleri belirlenmek üzere keşif yapılmış olup fen bilirkişisi tarafından hazırlanan tarihli raporda sonuç olarak sanık uyuşturucu sattığı bharfi ile işaretli yerin bulunduğu binanın çevre duvarı arasındaki ulaşılabilirlik en yakın yürüme mesafesinin metre olduğu tcknın maddesinde belirtilen metreden yakın olduğunun bildirildiği görülmüştür i̇stinaf başvurusunun duruşmalı incelenmesi sırasında dairemizce sayılı tcknın fıkrasının b bendinde üçüncü fıkradaki fiillerin okul yurt hastane kışla veya ibadethane gibi tedavi eğitim askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır şeklinde düzenleme uyarınca dosya kapsamında yer alan delillere göre suç yerinin özellikleri olay sırasında gizli soruşturmacılar tarafından tespit edilen görüntü kayıtlarının cd ortamında adli emanet dairesinde bulunduğu da dikkate alınarak dosyada mevcut olan olay yerine ilişkin keşif ve bilirkişi raporu da birlikte olmak üzere sanığın ve müdafiinin de hazır bulunacağı keşifte birlikte ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmeye olanak verecek şekilde keşif yapılarak yıldırım belediyesi tarafından işletildiği anlaşılan isimli yerin ve sanığın suçu işlediği yerin kesin ve net olarak sayılı tcknın maddesi kapsamında sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmek üzere keşif yapılmasına karar verilmiştir keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda sanığın uyuşturucu sattığı iddia edilen yerin bursa valiliği yıldırım belediyesine ait bahçe duvarı arasındaki en yakın mesafenin metre bina girişi arasındaki mesafenin metre olduğunun tespitleri bildirilmiştiresas sayısı karar sayısı dosyada mevcut bursa valiliği i̇l emniyet müdürlüğünün tarihli yazısı ve ekindeki evrakın incelenmesinde söz konusu binanın isimli yerin mülkiyeti belediyeye ait olan ve bilahare belediye meclisinin tarih ve sayılı kararı ile il vakfına tahsis edildiği bursa valiliği sosyal yardımlaşma dayanışma vakfı kırcılar kimsesizler evi aşevi ve eğitim hizmet binasının bodrum ve zemin katının aşevi olarak yıldırım belediye vakfına zemin kat dışındaki zemin katı fakir ihtiyaç sahibi vatandaşlara meslek edindirmeye yönelik eğitim salonu ile ve katlardaki apart dairenin kimsesizler için geçici barınma evi ve eğitim seminer salonu olarak işletilmesi hakkının yıldırım belediyesine tarihli protokol ile devir edildiği ve ay sonra faaliyete geçtiğinin bildirildiği görülmüştür bu hali ile sayılı tcknın maddesindeki düzenlemede yer alan sayılan yerlerin dışında ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve ifadesinin yoruma ve kıyasa açık olması nedeni ile farklı değerlendirmelere yorumlara neden olabileceği farklı mahkemelerce değişik sonuçlara ulaşılarak ceza arttırımı ya da arttırılmaması sonuçlarına varılabileceği türkiye cumhuriyeti anayasasında yer alan hukuk devleti kanun önünde eşitlik kanunilik öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olduğu nedenleri ile yasa maddesindeki ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve ibaresinin iptali ile anayasaya aykırılık talebimizin sonuçlanıncaya kadar kamu davasının yargılamasının bekletilmesine karar vermek gerekmiştir sonuç ve i̇stem sayılı tcknın b maddesi düzenlemesinde yer alan ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve düzenlemesinin yukarıda tartışıldığı izah olunan nedenlerle yüksek mahkemeye müracaatla anayasaya aykırılığın tespit ve iptalini istemek zarureti doğmakla yüksek mahkemece dairemiz başvurusunun itiraz olarak kabul edilerek sayılı tcknın b maddesi düzenlemesinde yer alan ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve düzenlemesinin tc anayasasının maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi gereğince arz ve talep olunur | 1,672 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkeme itirazın dayanağını şöyle açıklamaktadır tekirdağ barosuna kayıtlı olan avukat in sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan dolayı hakkında i̇stanbul ağır ceza mahkemesince son soruşturma açılması üzerine avukatlık kanununun üncü maddesine göre işten el çektirmek üzere bir karar verilmesi için bu avukatın dosyasının tekirdağ barosu disiplin kuruluna göndermediğinden dolayı sanık baro başkanı hakkında mahkememize kamu davası ikame olunmuştur sanık avukat mahkememizdeki savunmasında adı geçen avukatın dosyasını baro disiplin kuruluna göndermemekle avukatlık kanununun üncü maddesi hükmünün böylece yerine getirilmesini kasten engellediğini çünkü avukatlık kanununun üncü maddesinin anayasaya aykırı bulunduğunu bu aykırılığın tesbiti zımnında sırf anayasa mahkemesine müracaatı sağlayabilmek için kasten mezkur avukatın dosyasını baro disiplin kuruluna göndermediğini ve hakkında açılacak davayı peşinen kabul ettiğini hakkında açılan dava sırasında avukatlık kanununun üncü maddesinin anayasaya aykırı olduğunu savunabilmek için dava açılmasını sağladığını bildirmiştir sanık avukat bu davranışı ile ve sanık mevkiine geçmeyi kabul ederek avukatlık kanununun üncü maddesinin anayasaya aykırılığının savunuculuğunu yapmaktadır sırf bu savunmayı yapabilmek için de kendisini sanık mevkiine koymaktan çekinmemektedir diğer bir ifade ile bir kanun maddesinin anayasaya aykırılığım savunabilmek için başka bir yolda olmadığından kendisini sanık mevkiine koymaktadır sanığın fiili hakkında uygulanması istenen kanun maddesi sayılı kanunun nci maddesi delaletiyle tck nun ncı maddesidir bu ceza maddesinin anayasaya aykırılığı sanık tarafından ileri sürülmüş değildir sanık yukarıda da belirtildiği üzere avukatlık kanununun üncü maddesinin anayasaya aykırılığının anayasa mahkemesince tetkikinin sağlanmasının temini için sanık mevkiine kendisini koymaktadır diğer bir ifade ile kendi kanaatine göre haksızlığı savunabilmek için kendisini feda etmekten çekinmemektedir sanık avukata yüklenen suçun maddî yapısı sayılı avukatlık kanununun üncü maddesine muhalefet olarak belirlenmiştir tck nun inci maddesi bu muhalefet nedenine bağlıdır üncü maddenin yürürlüğü nedeni ile tck nun inci maddesine giren bir görevi kötüye kullanma suçu söz konusu olmaktadır bu itibarla mahkememizin sanığın suçunun subutu halinde avukatlık kanununun üncü maddesini de uygulayacağı cihetle anayasa mahkemesine konuyu aktarmaya yetkisi vardır şu hale göre sanık avukatında belirttiği gibi avukatlık kanununun üncü maddesinin anayasaya uygun olup olmadığının evvel emirde tahlili gerekir gerçekten mezkûr madde bazı suçlardan ve bu arada sahtecilikten dolayı hakkında son tahkikat açılan avukata baro disiplin kurulunca önlem niteliğinde işten el çektirilmesini zorunlu kılmaktadır ancak böyle bir yola başvurulduğu ve yönetim kurulunca işten el çektirilen bir avukat hakkında açılan davanın sonuna kadar avukatlık mesleğini icra edemiyecek daha önce aldığı ve henüz derdest bulunan davaları bir başkasına devredecek sayinden başka bir güvencesi bulunmıyan bu kimse hakkında açılmış davanın sonuna kadar ne ile geçinecektir şayet bu avukat hakkında açılan dava sonunda beraet ederse baro disiplin komisyonunca işten el çektirildikten sonradan başlamak üzere beraetine kadar geçecek süre içersindeki iktisadi kaybı iş çevresi veesas sayısı karar sayısı müvekkilleri nazarında kaybettiği şeref ve onuru nasıl telafi edilecektir davanın başında sırf tedbir olsun diye işten yasaklanacak avukatın beraeti halinde uğrayacağı zararları önlemek ve gidermek hususunda avukatlık kanunununda veya diğer kanunlarda herhangi bir hüküm mevcut değildir dava sonuna kadar kişi sanık durumundadır ancak hakkındaki ceza davası kesinleştiğinde kendisine mahkûm denir şayet hakkında dava mevcut olup devam etmekte iken ve sanık durumunda bulunan bir avukatı dava sonuna kadar işten men etmek onu peşinen mahkûm etmek dernek olmaktadır beraet etmesi de mümkün olan bir avukat hakkında önceden bir nevi iktisadi ve sosyal yönden mahkûmiyetin dahi sakınca yarattığı ve anayasaya aykırı olduğu açık olduğu gibi her peyden önce hukuk mantığına da uygun düşmemektedir dava açılır açılmaz avukata işten el çektirme zorunlu ise beraeti halinde uğrayacağı tüm zararların karşılığının da sağlanması bir zorunluluktur ancak yasalarımızda avukatlar hakkında böyle bir güvence yoktur kanun nazarında avukatın haricinde diğer fertler devlet memurları ve hatta bir ölçüde beraet eden tutuklular dahi güvence altındadır i̇şten el çektirilen bir memur bu dönem sırasında maaşını kısmen almak yaşamını daha alt düzeyde de olsa sürdürmek ve beraejt ettiğinde de yoksun kaldığı haklarına kavuşmak imkanına sahiptir i̇şten el çektirilip yıllarca yazıhanesinden ve yargı yerindeki uğraşısından uzaklaştırılan onurunu ve saygınlığını yitiren avukat ise avukatlık kanununun üncü maddesi karşısında meslek yolundan kısmi bir gelir sağlama olanağından da yoksun bırakılmaktadır haksız tutuklanana devletin yüklendiği tazminat sorumluluğu kadar bir kamu güvencesi koğuşturmadan aklanarak çıkan bir avukata dahi tanınmış değildir işten el çektirilen bir memur ve hatta dava sonunda beraet eden bir tutuklu ile işten el çektirilen ve dava sonunda beraet eden bir avukat arasında bu yönlerden dahi bir eşitlik mevcut bulunmamaktadır anayasanın maddesi herkes dil ırk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiç bir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz demektedir anayasanın bu hükmü muvacehesinde yukarıda açıklanan nedenlerle bir memur ve bir tutuklu ile avukat arasındaki kanun önünde eşitlik prensibi ihlal edilmiş olmaktadır dava sonunda beraet etme ihtimali de mevcut bulunan bir sanık avukata diğer fertlere tanınan güvence de sağlanmadığına bu hususta bir kanun hükmü de bulunmadığına göre yine anayasanın nci maddesindeki kanun önünde eşitliği sağlamak üzere hakkındaki dava sonuçlanıncaya kadar beraet etmesi ihtimal dahilinde de olduğundan işten el çektirilmemesi gerekir halde avukatlık kanununun buna müteallik üncü maddesi anayasanın nci maddesine aykırıdır | 803 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir mart tarih ve sayılı resmi gazete ile yayımlanarak bu tarihten itibaren yürürlüğe giren tarih ve sayılı hakimler ve savcılar kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve kanuna geçici maddeler eklenmesi hakkında kanunun a birinci maddeleriyle tarih ve sayılı hakimler ve savcılar kanununun nci maddesinin bendi değiştirilmek suretiyle birinci sınıfa ayrılmada bu meslekte fiili olarak on yılın doldurulması öngörülürken aynı maddenin ikinci fıkrası da değiştirilerek master yapanlarla türkiye ve ortadoğu amme i̇daresi enstitüsünü başarı ile tamamlayanların dokuz yılda meslekleriyle ilgili öğrenim dallarından birinde doktora yapanların da sekiz yılda birinci sınıfa ayrılmaları öngörülmektedir oysa hakim ve savcılık kariyer mesleği olup sınıf içinde bilfiil başarılı olarak hizmet vermek esastır hakim ve savcılık mesleğine atanan bir kimsenin maddi hukuk ceza hukuku medeni hukuk ticaret hukuku borçlar hukuku vs gibi alanlarında yapacağı master veya doktora mesleği ile ilgili kabullensek dahi fiilen hakimlik veya savcılık yapanlara karşı bir eşitsizlik doğmaktadır zira mesleğini icra eden bir hakim veya savcının hata ve yanlış yapma ve dolayısıyla iyi sicil alamama gibi bir ihtimali varken doktora veya master için bu ihtimal ortadan kalkmaktadır kaldı ki türkiye ve ortadoğu amme i̇daresi enstitüsünün uyguladığı program hakim ve savcılık mesleği ile ilgili olmayıp kamu yönetimi alanındadır hakim ve savcılık mesleği ile ilgili olmayan bir programın tamamlanmış olması halinde birinci sınıfa ayrılmada bir avantaj tanınmasının anayasanın eşitlik ilkelerine aykırı olacağı düşünülmektedir i̇kinci maddesiyle değiştirilen tarihli ve sayılı kanunun uncu maddesinin bendiyle mesleklerinde en az üç yıldan beri eylemli olarak çalışan ve hakim ve savcılık mesleğine kabulde aranan şartları taşıyan ve kırk yaşını bitirmemiş avukatların yapılacak yeterlik sınavı sonuçlarına göre avukatlıkta geçen sürelerinin tamamı hakim ve savcılıkta geçmiş gibi mutalaa edilerek mesleğe kabulleri ile bu sürelerinin ayrıca birinci sınıfa ayrılmak için gerekli olan sürelerin hesabında da dikkate alınacağı öngörülmektedir bu düzenlemelerin de esas itibariyle anayasanın gerek başlangıç bölümünde ve gerekse uncu maddelerinde yer alan eşitlik ilkelerine aykırı olduğu düşünülmektedir zira sözkonusu kanunun uncu maddesi hakim ve savcılık mesleğine girmek isteyenler için gerekli şartları ve sınav usulünü genel olarak düzenlemiştir bu sınavlar sonucunda mesleğe alınan hakim ve savcıların hizmet bölgeleriyle her bölgede ne kadar müddetle hizmet verecekleri belirtilmişken sayılı kanunun mezkur hükmüyle avukatlar için bir istisna getirilerek hem sınav şartları basitleştirilmekte ve hem de birinci sınıfa ayrılmada belli hizmet bölgelerinde hizmet etme koşulu zımnen kaldırılmıştır öte yandan hakim ve savcılık mesleğine girmek için kanunun uncu maddesi uyarınca açılan sınavda başarılı olamadığı için bu mesleğe giremeyen ve neticede avukatlık mesleğini seçenlerin bilahare basit bir sınavla hakim veya savcılığa atanması da eşitlik ilkelerini zedeleyen bir uygulama oluşturacaktıresas sayısı karar sayısı şöyle ki i̇lgi kanunun nci maddesinin bendinde avukatlardan hakimlik ve savcılığa atanacaklar için yapılacak yeterlik sınav ve mülakat konusu ikinci fıkrada ise bunun usul ve esaslarına dair çıkarılacak yönetmelikle ilgili düzenleme yapılmıştır oysa sayılı kanunun uncu maddesinde adaylığa atanma ve yazılı yarışma sınavı ve mülakat ile ilgili düzenleme olup usul ve esaslarına dair yönetmelik de mevcuttur bu iki kaynaktan gelecek şahısların ayrı sınav ve usullere tabi tutulması anayasaya aykırıdır mesleğe uncu maddeye göre gireceklerin iki yıllık bir adaylık süresine tabi tutulması inci maddeye göre ve yaş sınırlarının olması gibi şartlar bulunmasına rağmen avukatlıktan geçenler için yaş sınırının yükseltilmesi de eşitlik kuralına aykırıdır ayrıca bu düzenleme adaylık için başvurup başarılı olamayanları mesleğe almak için ayrıcalıklı bir usule tabi tutulmaktadır zira adaylık sınavını kazanıp staj yapanla sınavı kazanamayıp avukatlık yapan ve memuriyet disiplinine tabi olmayanlara hem mesleğe kabulde ve hem de sınıfa ayrılmada avantajlar getirilmektedir i̇kinci maddenin üncü fıkrası da anayasanın eşitlik kuralına aykırıdır sayılı yasanın nci maddesinde birinci sınıfa ayrılma koşulları düzenlenmiştir üncü fıkraya göre yıl avukatlık yapıp mesleğe giren bir hakim veya savcı bir terfi dönemi sonunda on yılını dolduracak ve birinci sınıfa ayrılmaya hak kazanacaktır ancak nci maddenin d f bentlerindeki düzenlemelerin tespiti nasıl yapılacaktır adaylık sureti ile mesleğe girip stajla birlikte yıl boyunca sicil incelemesine müfettiş denetimine en az beş defa terfi incelemesine tabi tutulup çalışma şartlarını nedeni ile haklı haksız birçok şikayetlere maruz kalıp ülkenin birçok yerinde mesleğin zor koşullarının altında ezilip bu şartlar sonunda birinci sınıf incelemesine tabi tutulan hakim ve savcılarla sekiz yıl avukatlık yapıp mesleğe giren hakim veya savcılar arasındaki denge nasıl kurulacaktır yine bu suretle mesleğe giren avukatlar çok kısa sürede birinci sınıfa ayrılacaklarına göre bu hakim savcılara bölge hizmetleri yaptırılamayacaktır birinci sınıf hakimlerin görev alacakları yerler ve iller sınırlı olduğuna göre normal şartlarda en az yıl hizmeti gerektiren bölgelerin bir kaç yıl içinde avukatlıktan mesleğe geçenler tarafından doldurulması gibi gayri adil bir durum ortaya çıkacaktır bu tür bir uygulamada anayasamızda yer alan eşitlik ilkelerinin ihlali olduğu kadar meslek kurallarını da zedelemektedir kaldı ki bu tür düzenlemelerin süreklilik arzetmesi mesleğe olan ilgiyi azaltacağı ve özellikle de ve üncü hizmet bölgelerinde eleman açıklarının oluşmasına ve dolayısıyla adalet hizmetlerinin de aksamasına yol açacaktır kanunun üçüncü maddesiyle sayılı kanunun uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen üçte ikisi ibaresi tamamı olarak değiştirilmek suretiyle serbest avukatlıkta geçen sürelerin tamamı meslekte geçmiş gibi sayılmak suretiyle hem hakim ve savcılık mesleğinde sınıfa ayrılmada on yıl hakim veya savcılık yapanla yıl serbest avukatlık yapanların hizmet süresi itibariyle aynı noktaya getirilmekle yaratılan dengesizlik kadar sayılı devlet memurları kanunu hükümlerine göre md özel sektör veya serbest meslekten devlet memurluğuna geçenlerin bu sürelerinin dörtte üçünün memuriyette geçmiş sayılacağına dair olan hükümle çelişki ve eşitsizlik yaratmaktadır bu düzenleme meslek içinde mevcut olan müsavat ve dengeleri bozmakla birlikte yaratacağı mesleki huzursuzluk yanında sayılı devlet memurları kanununa göre herhangi bir kuruluşa memur ya da avukat olarak atanacaklarla hakim veya savcılık mesleğine atanacaklar arasındaesas sayısı karar sayısı da anayasanın eşitlik ilkelerine aykırı bir uygulamanın kaynağını oluşturmakla iptali gerektiği düşünülmektedir gerek sayılı kanunun bir ve ikinci maddeleriyle değiştirilen sayılı kanunun ve uncu maddelerinde yer alan hükümler ve gerekse yine sayılı kanuna sayılı kanunla eklenen geçici ve uncu maddelerde yer alan hükümlerle başlangıçtan beri hakimlik ve savcılık mesleğini tercih edenler aleyhine başka mesleklerden bilahare hakimlik ve savcılık mesleğine giren veya girecek olanlar lehine anayasanın eşitlik ilke ve esaslarına aykırı olarak yeni düzenlemelere gidilmiş ve birinci sınıfa ayrılmada bir takım öncelik ve imtiyazlar tanınmıştır örneğin memleketin belirli bölgelerinde belirli sürelerde hizmet etme koşulu aranmamakta hakim veya savcılıkla hiçbir ilgisi bulunmayan türkiye ve ortadoğu amme i̇daresi enstitüsünün kamu yönetimi uzmanlık programını tamamlayanların dokuz yılda birinci sınıfa ayrılmalarını sağlayan hükümlerde ayrıcalıklı uygulamaların temeli oluşturulmuştur bu düzenlemeler geçici ve uncu maddelerle de eskiden mesleğe girmiş olanlar içinde geçerli kılınmıştır yapılan düzenlemelere göre hakimlik veya savcılık mesleğine meslek dışından atanacaklarda ve özellikle de serbest avukatlıktan alınacaklarda mesleğe mezuniyetlerini müteakip girenlerin birinci sınıfa ayrılma şartlarından hizmet süresi dışında hiç birisi aranmamaktadır şöyle ki sayılı hâkimler ve savcılar kanununun nci maddesinde birinci sınıfa ayrılma koşulları düzenlenmiştir bunlar birinci dereceye yükselmek hâkimlik ve savcılık mesleğinde yılını doldurmak bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz etmiş olmak yer değiştirme cezası almamış olmak kınama kademe ilerlemesinin durdurulması veya derece yükselmesinin durdurulması cezalarını aynı neviden olmasa bile birden fazla almamış olmak mesleğin vakar ve onuruna dokunan veya kişisel haysiyet ve itibarını kıran veya görevle ilgili herhangi bir suçtan affa uğramış olsa bile hüküm giymemiş olmaktır başlangıçta hâkimlik ve savcılık mesleğini tercih edenler sekizinci derecenin birinci kademesinden göreve başlayarak birinci dereceye yükselinceye kadar derece yükselmesi ve kademe ilerlemesi için karar verip yargıtay ve danıştay incelemesine tabi tutulan dosyalar için not alacak ayrıca denetim organlarından müspet sicil alıp almadıkları hâkimler ve savcılar yüksek kurulunca incelenecek bunun sonucu bir üst dereceye terfileri ve birinci sınıfaesas sayısı karar sayısı ayrılmaları belirlenmişken mesleğe başka mesleklerden atanacaklar için bu şartlar geçerli olmayacaktır kaldı ki bazı özel durumlarda yıllık sürede aranmamaktadır bunlarda ayrıcalıklı uygulamalardır sözkonusu düzenlemelerin haklı bir nedeni kamu yararı veya kamu düzeni ile bir alâkası olmaksızın meslektaşlar arasında büyük huzursuzlukların doğmasına sebep olacak ve eşitsizlik yaratacak düzenlemeler olması sebebiyle aynı durumdaki meslektaşlar için ayrı ve farklı düzenlemeler getiren sözkonusu maddelerin anayasaya aykırı olduğu düşünülmektedir kanunun geçici birinci maddesi de sayılı kanunun sayılı kanunla değişik uncu maddesinin bendindeki esaslar gözönünde bulundurularak bir yıllık bir süre için yaşını doldurmamış avukatlardan mesleğe girmek isteyenler için düzenlenmiş bulunmaktadır ancak mezkur kanunun fıkrası dava dilekçemizin bölümünde arzedilen sebeplerle anayasaya aykırı bulunduğundan bu geçici maddenin de anayasanın eşitlik prensiplerine aykırı bulunduğu düşünülmektedir diğer taraftan bu maddenin serbest avukatlıkta uzun süre bulunmuş ve yaşında veya yaşını doldurmaya bir veya bir kaç ayı kalmış olanların sırf sosyal sigortalar kurumu yerine tc emekli sandığından emekli olabilmelerine imkan sağlamak üzere düzenlendiği de sezilmektedir maddenin bu yönüyle de anayasaya aykırı olduğu kanaatını taşıyoruz keza sayılı kanunun geçici üncü maddesi de yine kanunun uncu maddesinde yapılan yeni düzenleme ile serbest avukatlıktan gelecekler için öngörülen yeterlik sınavına dair yönetmeliğin düzenleme süresiyle ilgili olup sayılı kanunun uncu maddesinde yapılan değişikliğin bir gereği olarak tedvin edilmiş bulunan mezkur maddenin bendinin iptali karşısında uygulama imkanı kalmayacağından bu maddenin de iptali gerektiği düşünülmüştür sayılı kanunun birinci maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun nci maddesinin ikinci fıkrasındaki türkiye ve ortadoğu amme i̇daresi enstitüsünü başarı ile bitirenler ibaresi nci maddesiyle değiştirilen uncu maddesinin birinci fıkrasının bendi ile ikinci ve üçüncü fıkraları üncü maddesiyle değiştirilen uncu maddesindeki üçte ikisi ibaresinin tamamı olarak değiştirilmesine dair olan hükmü inci maddesiyle sayılı kanuna eklenen geçici ve inci maddelerinin geçici birinci ve geçici üçüncü maddelerinin anayasanın başlangıç bölümünün inci ve inci bentleri ile ve üncü maddelerinde yer alan ilke ve kurallarına aykırılığı anayasanın başlangıç hükümlerine aykırılık anayasanın başlangıç bölümünde yer alan beşinci bendinde egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiç bir kişi veya kuruluşun bu anayasada belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı sekizinci bendinde ise her türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince sahip olduğu şeklindeki ilkeleriyle bağdaşmamaktadır zira gün ve sayılı resmi gazete ile yayımlanan gün ve sayılı kanunun dava konusu ettiğimiz maddelerinde yer alan hükümlerle yapılan düzenlemelerle hakim ve savcılık mesleğinde yerleşmiş bulunan hizmet içinde yetişme ve kariyerde ilerleme avukatlar lehine bozulmakta ve yargı eğitimiyle hiç bir alakası bulunmayan ve türkiye ve ortadoğu amme i̇daresince uygulanan kamu yönetimi programları da yeni bir ayrıcalık getirmekle sayılı kanunun dava konusu yaptığımız hükümlerinin anayasanın bu temel ilkelerine açıkca aykırılık teşkil ettiği ve iptali gerektiği düşünülmektediresas sayısı karar sayısı anayasanın ve inci maddelerine aykırılık anayasanın uncu maddesinde herkes ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiç bir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır inci maddesinde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını bağlayan hukuk kurallarıdır kanunlar anayasaya aykırı olamaz hükmü yer almaktadır anayasanın bu kurallarına rağmen mezkur kanunun dava konusu ettiğimiz madde ve fıkralarında yer alan hükümlerini yaratacağı adaletsizlikler eşitsizlikler ve taşıdığı imtiyazlı düzenlemeler sebebiyle anayasa kurallarıyla bağdaştırmak mümkün görülmemekle anayasanın ve inci maddelerine aykırı olmakla iptali gerektiği düşünülmektedir zira sayılı kanunla yapılan düzenlemeler bir yandan kariyer bir meslek olan hakim ve savcılık mesleğine gönül vererek mezuniyetlerini müteakip usulü dairesinde bu mesleğe girenlere kıyasla hakimlik veya savcılık için açılan sınavlarda başarılı olamadıkları için veya özel tercihleri sebebiyle avukat mesleğini seçenlere sonradan şu veya bu sebeple hakimlik veya savcılık mesleğine geçmek isteyenlere imtiyaz tanıdığı gibi hemen hemen neredeyse yaş sınırını da subjektif bazı sebeplere binaen ortadan kaldırmakla birlikte birinci sınıfa ayrılmak için memleketin belirli bölgelerinde belli sürelerle hizmet vermeyi de avukatlar lehine ortadan kaldırmaktadır öte yandan kamu yönetiminde uzmanlık programı uygulayan türkiye ve ortadoğu amme i̇daresi enstitüsü programını hakimlik mesleğiyle bir tutmak suretiyle fiilen hakimlik veya savcılık yapanlar aleyhine bir düzenlemeyi anayasanın eşitlik ve kanunların anayasaya uygunluğu ilkesiyle bağdaştırmak mümkün görülmemektedir anayasanın ve üncü maddelerine aykırılık anayasanın inci maddesinin dördüncü fıkrasında yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır ve üncü maddesi de anayasa mahkemesi kararları kesindir anayasa mahkemesi kararları yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını bağlar hükmü yer almaktadır anayasa mahkemesinin daha önce bir çok defa anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık sebebiyle vermiş bulunduğu müesses iptal kararları muvacehesinde dava konusu edilen hükümlerde yine anayasanın yukarıda arzedilen ve üncü maddelerinde yer alan ilke ve kurallara aykırı olduğu ve bu yönüyle de iptali gerektiği düşünülmektedir sonuç ve i̇stem mart tarihli ve sayılı resmi gazete ile yayımlanan tarihli ve sayılı hakimler ve savcılar kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve kanuna geçici maddeler eklenmesi hakkında kanunun çerçeve birinci maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun nci maddesinin ikinci fıkrasında geçen türkiye ve ortadoğu amme i̇daresi enstitüsünü başarıyla bitirenler için dokuz ibaresinin çerçeve ikinci maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun uncu maddesinin birinci fıkrasının bendi ile iki ve üçüncü fıkralarınınesas sayısı karar sayısı çerçeve üçüncü maddesiyle değiştirilen sayılı kanunun uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki tamamı ibaresinin çerçeve beşinci maddesiyle sayılı kanuna eklenen geçici ve inci maddelerinin geçici birinci ve üçüncü maddelerinin i̇ptal gerekçelerimiz bölümünde açıklanan sebeplerle anayasanın başlangıç bölümünün inci ve inci bentlerinde yer alan ilkelerle ve üncü maddesine aykırı bulunması sebebiyle dava konusu kadar uygulamasının yürütmenin durdurulması anayasaya aykırı olan bu hükümlerinin iptali i̇steminden ibaret olup anamuhalefet partisi anavatan partisi türkiye büyük millet meclisi grubu adına bu istikamette karar verilmesini arz ve talep ederiz | 2,100 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer tarafından verilen günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal isteminin gerekçelerine iptali istenen her madde için ayrı ayrı değil topluca aşağıda yer verilmiştir bunun nedeni yasa koyucunun kimi maddeleri dava konusu yapılan sayılı yasa ile yeni bir il özel idaresi sistemi yaratmayı amaçlamasıdır yeni sistem ve bununla yaratılan modelin anayasaya aykırılığı ancak iptali istenen maddelerin birlikte değerlendirilmesiyle ortaya çıkmaktadır kuşkusuz bu gerekçeler aynı zamanda yeni sistemin oluşmasına katkıda bulunan dava konusu her madde için de geçerlidir sayılı i̇l özel i̇daresi yasasının ve maddelerinde i̇l özel yönetimlerine ilk kez idari ve mali özerklik getirilmekte il özel yönetimleri merkezi yönetimin onayına bağlı olmadan gerçek ve tüzel kişilere izin ve ruhsat vermek yasak koymak ve uygulamak taşınır ve taşınmaz malları almak satmak kiralamak kiraya vermek takas etmek bunlar üzerinde sınırlı ayni hak tesis etmek i̇ç ve dış borç almak özelleştirme yapmak yurt içi ve dışındaki yerel yönetimler ve birlikleri ile işbirliği yapmak sermaye şirketleri kurmak bütçeyi kabul etmek gibi görev ve yetkilerle donatılmakta valiliğin organlar içindeki yeri son sıraya düşürülüp valilerin il genel meclisi başkanlığı görevine son verilmekte il genel meclisi tek karar organı olarak düzenlenip başkanını kendi üyeleri arasından seçmesi meclis gündemini başkanın belirlemesi yılda iki kez yerine her ay toplanması öngörülmekte meclis kararlarının kesinleşmesi için vali onayıesas sayısı karar sayısı zorunluluğu kaldırılmakta valinin hazırladığı yıllık etkinlik raporunun yetersiz görülmesi durumunda yetersizlik kararının gereği yapılmak üzere i̇çişleri bakanlığına gönderileceği belirtilerek özerklikten öte bağımsız niteliğe kolayca dönüşebilecek yerel bir meclis oluşturulmakta i̇l özel yönetimi örgütlenmesinde genel sekreterlik oluşturulup il özel yönetimi hizmetlerinin genel sekreterce yürütüleceği genel sekreterin valiye karşı sorumlu olacağı il encümenine valinin bulunmaması durumunda genel sekreterin başkanlık yapacağı vurgulanarak merkezi yönetimin diğer temsilcisi olan vali yardımcılarının yerel organlardaki yetkisi kaldırılmakta bütçenin ve kesinhesabın kabulünde ve kesinleşmesinde il genel meclisi kararı yeterli görülmekte i̇l özel yönetimleri genel yetkili organlara dönüştürülmektedir i̇l özel yönetimlerinin yapılanması ve işleyişine yönelik köklü değişiklikler getiren bu düzenlemelerin anayasal kurallara uygun düşüp düşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir bunun için türkiye cumhuriyeti devleti yönetiminin yapılanmasında esas olan anayasal ilkeleri ortaya koymak ulus devletin düşünsel temellerine ve tekil devlet modelinde örgütlenmeye egemen olan merkeziyetçilik ve yerinden yönetim ilkeleriyle bunları tamamlayan idarenin bütünlüğü ve idari vesayet kavramları üzerinde durmak gerekli görülmüştür anayasanın başlangıç bölümünde anayasanın yüce türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirlediği hiçbir etkinliğin türk ulusal çıkarları türk varlığı devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esası karşısında koruma göremeyeceği belirtilmiş maddesinde türkiye cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan bir devlet olduğu vurgulanmış maddesinde de türk ulusunun bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini korumak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır bu kurallar anayasada tekil devlet modelinin kabul edildiğini göstermektedir tekil devlet modeli merkeziyetçi yapıyı ve ancak onun denetim ve gözetiminde merkez dışı örgütlenmeyi olanaklı kılmaktadır anayasada hem yasama yürütme ve yargı erki merkeze bağlanarak siyasal hem de yönetim düzeneğinde merkez esas alınarak yönetsel yönden merkeziyetçilik benimsenmiştir anayasanın maddesinde yönetimin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı kuralına yer verilmiştiresas sayısı karar sayısı merkezi yönetim anayasanın yerel yönetimler ise maddelerinde düzenlenmiştir maddeye göre türkiye merkezi yönetim kuruluşu yönünden coğrafya durumuna ekonomik koşullara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere iller de diğer kademeli bölümlere ayrılmakta i̇llerin yönetimi yetki genişliği esasına dayanmaktadır maddeye göre de yerel yönetimler il belediye ya da köy halkının yerel ortak gereksinimlerini karşılamak üzere kuruluş ilkeleri yasayla belirlenen yasada gösterilen karar organları seçmenlerce seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenlenecektir merkezi yönetim yerel yönetimler üzerinde yerel hizmetlerin yönetimin bütünlüğü ilkesine uygun biçimde yürütülmesi kamu görevlerinde birliğin sağlanması toplum yararının korunması yerel gereksinimlerin gereği gibi karşılanması amacıyla yasada belirtilen esas ve usuller çerçevesinde idari vesayet yetkisine sahiptir görüldüğü gibi anayasada tekil devlet modelinin yönetsel örgütlenmedeki temel ilkeleri merkezden yönetim yerinden yönetim ve bunları tamamlayan idarenin bütünlüğü olarak belirlenmiştir ayrıca yönetsel örgütlenme merkez taşra ilişkisi yönünden yetki genişliği merkezi yönetim yerel yönetim ilişkisi yönünden idari vesayet ilkelerine dayanmaktadıresas sayısı karar sayısı merkezi yönetim ve yerel yönetimler devlet iktidarının örgütlenmesinde hizmeti ve coğrafyayı esas alarak iki temel parçayı oluşturmaktadır bu iki parçalı yapının yönetsel örgütlenmede farklı sonuçlara yol açmaması için anayasada yerinden yönetim devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliği ve idarenin bütünlüğü ilkeleriyle sınırlandırılmıştır i̇darenin bütünlüğü ilkesi tekil devlet modelinde yönetim alanında öngörülen temel ilkedir bu ilke yönetsel işlev gören ayrı hukuksal statülere bağlı değişik kuruluşların bir bütün oluşturduğunu anlatmaktadır tekil devlet modelinde tek bir egemenlik vardır ve devlet tek yetkilidir devletin örgütsel yapısı parçalı bir görünüm sergilese ve devlet yetkisini kullanan birçok kamu tüzelkişisi olsa da bunların arasındaki birlikteliği idarenin bütünlüğü ilkesi sağlamaktadır parçalı yapıda olan yönetimde bütünlüğü sağlamaya yönelik iki hukuksal araç yetki genişliği ve idari vesayettir hiyerarşiyi de içeren yetki genişliği ilkesi tek tüzelkişilik içinde yer alan merkezi örgüt ve birimler idari vesayet ise merkezi yönetim ile yerinden yönetim kuruluşları arasındaki bütünleşmeyi sağlamakta ayrışmayı farklılaşmayı ve kopmayı önlemektedir i̇darenin bütünlüğü ilkesi merkezin denetimi ve gözetimi ile yaşama geçirilmektedir genel yönetimin taşra örgütlenmesi üzerindeki denetimi hiyerarşik denetim yerinden yönetimler üzerindeki denetimi ise vesayet denetimidir yerinden yönetimin en önemli sakıncası devletin birliğini ve kamu hizmetlerinin tutarlılığını bozabilmesidir bu sakıncayı önlemek için devlete ve onu temsil eden merkezi yönetime yerinden yönetim kuruluşlarının eylem ve işlemlerini denetlemek ve gerektiğinde bozabilmek yetkisi tanınmıştır bu yetki idari vesayet kavramı ile anayasada yerini almıştır i̇dari vesayeti kamu düzenini ve ülke bütünlüğünü sağlamak için kamu yaran amacıyla yasaların verdiği yetkiye dayanarak merkezi yönetim örgütünün yerel yönetim ile kamu hizmeti yönetimi tüzelkişilerinin organları işlemleri ve parasal kaynaklan üzerindeki denetimi olarak tanımlamak olanaklıdır bu yönüyle idari vesayet yetkisi yerinden yönetim kuruluşlarına tanınan özerkliğin ayrıklığını oluşturmaktadır anayasanın maddesine göre idari vesayet hukuksallık denetimi yanında yerindelik denetimini de içermektedir i̇dari vesayet yetkisi il özel yönetimlerinin tüm eylem işlem ve etkinliklerinin merkezi yönetimin denetiminde olmasını bu bağlamda yasada belirtilen il genel meclisi kararlarının valinin onayına bağlı tutulmasını gerektirmektedir sayılı yasayla il özel yönetimindeki yetkileri zayıflatılan vali devletin ve hükümetin ildeki temsilcisi olmasına karşın gücünü ve etkisini yitirmektedir ayrıca türkiye büyük millet meclisince bir kez daha görüşülmesi için geri gönderilen kamu yönetiminin temel i̇lkeleri ve yeniden yapılandırılması hakkında yasada merkezi yönetimin il örgütlerinin çoğunun kaldırılması kimilerinin de yerel yönetimlereesas sayısı karar sayısı devredilmesi öngörülerek valinin il genel yönetimindeki egemenliği ve yetkileri azaltılmaktadır bu düzenlemeler anayasada öngörülmeyen bir yönetim sistemine geçilmesine neden olabilecek niteliktedir çünkü sayılı yasanın iptali istenen maddeleriyle tekil devlet modeli yerine idari vesayet zayıflatılarak yerel ağırlıklı devlet modeline geçilmesine olanak sağlanmakta yetki genişliğine dayanan güçlü merkezi yönetim yerine görev ayrılığına dayalı güçlü yerel yönetimlere yer verilmekte i̇l özel yönetimleri mali ve idari özerkliğe kavuşturularak merkezi yönetimin denetim ve gözetimi kaldırılmaktadır bu içerikleriyle anılan maddeler anayasada öngörülen tekil devlet yapısına idarenin bütünlüğü yetki genişliği ve idari vesayet ilkelerine aykırı düşmektedir her ne kadar demokratik kitle partisinin kapatılmasına ilişkin anayasa mahkemesinin günlü spk sayılı kararında davalı parti programındaki yerel yönetimleri daha etkili duruma getirmeye dönük anlatımların siyasi partiler yasasının maddesinde öngörülen devletin tekliği ilkesine aykırılık oluşturmadığı kabul edilmekte ise de bu kararın bir siyasal partinin anayasa değişikliğini de öngören programına dayanılarak verildiği gözetildiğinde uygulamayı doğrudan etkileyecek olan bir yasanın anayasaya uygunluk denetiminde örnek oluşturamayacağı açıktır iv sonuç yukarıda yer verilen gerekçelerle günlü sayılı i̇l özel i̇daresi kanununun ve maddelerinin anayasanın başlangıcı ile ve maddelerine aykırı olmaları nedeniyle iptallerine uygulanmaları durumunda doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız hukuksal sonuçlar göz önünde bulundurularak söz konusu maddelerin yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesini arzederim türkiye büyük millet meclisi üyeleri ali topuz ve haluk koç ile birlikte milletvekili tarafından verilen günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe genel gerekçe tarih ve sayılı i̇l özel i̇daresi kanununun ve nci maddelerindeki iptalini ve iptal kararı verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulmasını talep ettiğimiz hükümlerindeesas sayısı karar sayısı i̇l özel yönetimlerine ilk kez idari ve mali özerklik getirilmekte il özel yönetimleri merkezi yönetimin onayına bağlı olmadan gerçek ve tüzel kişilere izin ve ruhsat vermek yasak koymak ve uygulamak taşınır ve taşınmaz malları almak satmak kiralamak kiraya vermek takas etmek bunlar üzerinde sınırlı ayni hak tesis etmek i̇ç ve dış borç almak özelleştirme yapmak yurt içi ve dışındaki yerel yönetimler ve birlikleri ile işbirliği yapmak sermaye şirketleri kurmak bütçeyi kabul etmek gibi görev ve yetkilerle donatılmakta valiliğin organlar içindeki yeri son sıraya düşürülüp valilerin il genel meclisi başkanlığı görevine son verilmekte il genel meclisinin başkanını kendi üyeleri arasından seçmesi meclis gündemini başkanın belirlemesi öngörülmekte meclis kararlarının kesinleşmesi için vali onay zorunluluğu kaldırılmakta valinin hazırladığı yıllık etkinlik raporunun yetersiz görülmesi durumunda yetersizlik kararının gereği yapılmak üzere i̇çişleri bakanlığına gönderileceği belirtilerek özerklikten öte bağımsız niteliğe kolayca dönüşebilecek yerel bir meclis oluşturulmakta i̇l özel yönetimi örgütlenmesinde genel sekreterlik oluşturulup il özel yönetimi hizmetlerinin genel sekreterce yürütüleceği genel sekreterin valiye karşı sorumlu olacağı il encümenine valinin bulunmaması durumunda genel sekreterin başkanlık yapacağı vurgulanarak merkezi yönetimin diğer temsilcisi olan vali yardımcılarının yerel organlardaki yetkisi kaldırılmakta bütçenin ve kesinhesabın kabulünde ve kesinleşmesinde il genel meclisi kararı yeterli görülmekte i̇l özel yönetimleri genel yetkili organlara dönüştürülmektedir bu düzenlemeler anayasamızın üncü maddesinde belirtilen ve anayasamızın ve nci maddelerinde şekillendirilmiş olan tekil devlet modeline aykırı düşmektedir anayasamız yönetsel bakımdan merkeziyetçi bir yapıya sahip olan bir tekil devlet modelini benimsemiş merkez dışı yönetsel örgütlenmeyi ise merkezi idarenin denetim ve gözetimi altına almıştıresas sayısı karar sayısı anayasanın üncü maddesinde idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu merkezden ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı açıklanmış ncı maddede merkezi yönetime nci maddede de yerel yönetime ilişkin ilkelere yer verilmiştir anayasanın ncı maddesine göre türkiye merkezi yönetim kuruluşu yönünden coğrafya durumuna ekonomik koşullara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere iller de diğer kademeli bölümlere ayrılmakta i̇llerin yönetimi yetki genişliği esasına dayanmaktadır anayasanın nci maddesine göre de yerel yönetimler il belediye ya da köy halkının yerel ortak gereksinimlerini karşılamak üzere kuruluş ilkeleri yasayla belirlenen yasada gösterilen karar organları seçmenlerce seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenlenecektir merkezi yönetim yerel yönetimler üzerinde yerel hizmetlerin yönetimin bütünlüğü ilkesine uygun biçimde yürütülmesi kamu görevlerinde birliğin sağlanması toplum yararının korunması yerel gereksinimlerin gereği gibi karşılanması amacıyla yasada belirtilen esas ve usuller çerçevesinde idari vesayet yetkisine sahiptir görüldüğü gibi anayasada tekil devlet modelinin yönetsel örgütlenmedeki temel ilkeleri merkezden yönetim yerinden yönetim ve bunları tamamlayan idarenin bütünlüğü olarak belirlenmiştir ayrıca yönetsel örgütlenme merkez taşra ilişkisi yönünden yetki genişliği merkezi yönetim yerel yönetim ilişkisi yönünden idari vesayet ilkelerine dayanmaktadır merkezi yönetim ve yerel yönetimler devlet iktidarının örgütlenmesinde hizmeti ve coğrafyayı esas alarak iki temel parçayı oluşturmaktadır bu iki parçalı yapının yönetsel örgütlenmede farklı sonuçlara yol açmaması için anayasada yerinden yönetim devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliği ve idarenin bütünlüğü ilkeleriyle sınırlandırılmıştıresas sayısı karar sayısı i̇darenin bütünlüğü ilkesi tekil devlet modelinde yönetim alanında öngörülen temel ilkedir bu ilke yönetsel işlev gören ayrı hukuksal statülere bağlı değişik kuruluşların bir bütün oluşturduğunu anlatmaktadır tekil devlet modelinde tek bir egemenlik vardır ve devlet tek yetkilidir devletin örgütsel yapısı parçalı bir görünüm sergilese ve devlet yetkisini kullanan birçok kamu tüzelkişisi olsa da bunların arasındaki birlikteliği idarenin bütünlüğü ilkesi sağlamaktadır parçalı yapıda olan yönetimde bütünlüğü sağlamaya yönelik iki hukuksal araç yetki genişliği ve idari vesayet tir hiyerarşiyi de içeren yetki genişliği ilkesi tek tüzelkişilik içinde yer alan merkezi örgüt ve birimler idari vesayet ise merkezi yönetim ile yerinden yönetim kuruluşları arasındaki bütünleşmeyi sağlamakta ayrışmayı farklılaşmayı ve kopmayı önlemektedir i̇darenin bütünlüğü ilkesi merkezin denetimi ve gözetimi ile yaşama geçirilmektedir genel yönetimin taşra örgütlenmesi üzerindeki denetimi hiyerarşik denetim yerinden yönetimler üzerindeki denetimi ise vesayet denetimi dir yerinden yönetimin en önemli sakıncası devletin birliğini ve kamu hizmetlerinin tutarlılığını bozabilmesidir bu sakıncayı önlemek için devlete ve onu temsil eden merkezi yönetime yerinden yönetim kuruluşlarının eylem ve işlemlerini denetlemek ve gereğinde bozabilmek yetkisi tanınmıştır bu yetki idari vesayet kavramı ile anayasada yerini almıştır i̇dari vesayet kamu düzenini ve ülke bütünlüğünü sağlamak için kamu yararı amacıyla yasaların verdiği yetkiye dayanarak merkezi yönetim örgütünün yerel yönetim ile kamu hizmeti yönetimi tüzelkişilerinin organları işlemleri ve parasal kaynakları üzerindeki denetimi olarak tanımlamak olanaklıdır bu yönüyle idari vesayet yetkisi yerinden yönetim kuruluşlarına tanınan özerkliğin ayrıklığını oluşturmaktadır anayasanın nci maddesine göre idari vesayet hukuksallık denetimi yanında yerindelik denetimini de içermektedir i̇dari vesayet yetkisi il özel yönetimlerinin tüm eylem işlem ve etkinliklerinin merkezi yönetimin denetiminde olmasını bu bağlamda yasada belirtilen il genel meclisi kararlarının valinin onayına bağlı tutulmasını gerektirmektedir sayılı kanunun ve nci maddelerindeki iptali istenen hükümler ile ise i̇dari vesayet zayıflatılarak merkeziyetçi yapıdan yerel ağırlıklı bir yönetsel yapıya geçilmesine imkan verilmekte yetki genişliğine dayanan güçlü merkezi yönetim yerine görev ayrılığına dayalı güçlü yerel yönetimlere geçilmekte i̇i özel yönetimleri tam mali ve idari özerkliğe kavuşturularak merkezi yönetimin denetim ve gözetimi kaldırılmaktaesas sayısı karar sayısı böylece anayasanın ve nci maddelerinde belirtilen idarenin bütünlüğü idari vesayet yetki genişliği ilkelerine aykırı bir yapı ortaya konulmaktadır bu nedenle söz konusu hükümlerin iptal edilmesi gerekmektedir madde gerekçeleri̇ tarih ve sayılı i̇i özel i̇daresi kanununun üncü maddesinin bendinde yer alan idari ve mali özerkliğe sahip i̇baresinin anayasaya aykırılığı sayılı kanunun üncü maddesinin bendinde il özel idaresinin idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzelkişiliği olduğu belirtilmiş merkezi idarenin bu tüzelkişi üzerindeki vesayet yetkisinden söz edilmeyerek bu tüzelkişi vesayet denetimi dışında bırakılmıştır bu durum anayasamızın ve nci maddelerine aykırıdır anayasamızın ve nci maddelerine göre merkezi yönetim ve yerel yönetimler devlet iktidarının örgütlenmesinde hizmeti ve coğrafyayı esas alarak iki temel parçayı oluşturmaktadır bu iki parçalı yapının yönetsel örgütlenmede farklı sonuçlara yol açmaması için anayasada idarenin bütünlüğü ilkesine yer verilmiş ve yerinden yönetim devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliği ve yönetimin tümlüğü ilkeleriyle sınırlandırılmıştır i̇darenin bütünlüğü ilkesi tekil devlet modelinde yönetim alanında öngörülen temel ilkedir bu ilke yönetsel işlev gören ayrı hukuksal statülere bağlı değişik kuruluşların bir bütün oluşturduğunu anlatmaktadır tekil devlet modelinde tek bir egemenlik vardır devletin örgütsel yapısı parçalı bir görünüm sergilese ve devlet yetkisini kullanan birçok kamu tüzelkişisi olsa da bunların arasındaki birlikteliği idarenin bütünlüğü ilkesi sağlamaktadır bu ilkeyi yaşama geçirmeye yönelik hukuksal araçlar ise hiyerarşi ve idari vesayet tir hiyerarşi bir başka deyişle yetki genişliği ilkesi tek bir tüzelkişilik içinde yer alan çeşitli örgüt ve birimler idari vesayet ise merkezi yönetim ile yerinden yönetim kuruluşları arasındaki bütünleşmeyi sağlamaktadır i̇darenin bütünlüğü ilkesi merkezin denetimi ve gözetimi ile yaşama geçirilmektedir genel yönetimin taşra örgütlenmesi üzerindeki denetimi hiyerarşik denetim yerinden yönetimler üzerindeki denetimi ise vesayet denetimi dir yerinden yönetimin en önemli sakıncası devletin birliğini ve kamu hizmetlerinin tutarlığını ayrılığını ve eşitliğini bozabilmesidir bu sakıncayı önlemek için devlete ve onu temsil eden merkezi yönetime yerinden yönetim kuruluşlarının eylem ve işlemlerini denetlemek ve gerektiğinde bozabilmek yetkisi tanınmıştır bu yetki idari vesayet kavramı ile anayasada yerini almıştır i̇dari vesayet kamu düzenini ve ülke bütünlüğünü sağlamak için kamu yararı amacıyla yasaların verdiği yetkiye dayanarak merkezi yönetim örgütünün yerel yönetim ile kamu hizmeti yönetimi tüzelkişilerinin organları işlemleri ve parasal kaynakları üzerindekiesas sayısı karar sayısı denetimi olarak tanımlamak olanaklıdır bu yönüyle idari vesayet yetkisi yerinden yönetim kuruluşlarına tanınan özerkliğin ayrıklığını oluşturmaktadır anayasanın nci maddesine göre idari vesayet hukuksallık denetimi yanında yerindelik denetimini de içermektedir ve anayasamızın nci maddesi il özel yönetimlerinin tüm eylem işlem ve etkinliklerinin merkezi yönetimin vesayet denetiminde olmasını gerektirmektedir üncü maddenin bendinde il özel idarelerine idari vesayet denetimi söz konusu olmaksızın idari ve mali özerklik tanınması ise bu gereğe uygun düşmemektedir böylesi bir düzenleme ile il özel idareleri üzerindeki vesayet denetiminin kaldırılması ve dolayısı ile valinin yerel yönetimler üzerindeki yetkilerinin azaltılması yasanın tümündeki valinin yetkilerini azaltan ortadan kaldıran veya yerel yönetimlere devreden düzenlemeler ile birlikte değerlendirildiğinde tekil devlet ilkesi çerçevesinde anayasada ortaya konulan yönetsel merkeziyetçi modelden uzaklaşma anlamına gelmektedir bunun ise anayasanın ve nci maddeleri ile bağdaşmayacak bir durum olduğu ortadadır anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenleme anayasanın nci maddesindeki hukuk devleti ve inci maddesindeki anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle de çelişir bu nedenlerle sayılı kanunun üncü maddesinin bendindeki anayasanın ve nci maddelerine aykırı olan idari ve mali özerkliğe sahip ibaresinin iptali gerekmektedir tarih ve sayılı i̇i özel i̇daresi kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının bendinde yer alan sağlık tarım sanayi ve ticaret bayındırlık ve iskan toprağın korunması erozyonun önlenmesi sosyal hizmet ve yardımlar ile diğer i̇bareleri ile bendindeki çevre kültür turizm ve gençlik ve spor i̇barelerinin anayasaya aykırılığı i̇l özel idaresinin görevleri sayılı kanunun ncı maddesinde belirlenmiştir kanunda görevlerin bir bölümü belirgin ve sınırlı biçimde tek tek sayılarak değil sadece hizmet alanlarının belirtilmesi suretiyle belirlenmiştir sayılı kanunun ncı maddesindeki düzenlemeyle il özel idaresi sağlık tarım sanayi ve ticaret ilin çevre düzeni planı bayındırlık ve iskân toprağın korunması erozyonun önlenmesi sosyal hizmet ve yardımlar yoksullara mikro kredi verilmesi çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları ilk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini binaların yapım bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin hizmetleri il sınırları içinde i̇mar yol su kanalizasyon katı atık çevre acil yardım ve kurtarma kültür turizm gençlik ve spor orman köylerinin desteklenmesi ağaçlandırma park ve bahçe tesisine ilişkin hizmetleri belediye sınırları dışında yapmakla görevli ve yetkili kılınmıştıresas sayısı karar sayısı i̇l özel idaresinin yapı ve işleyişine yönelik köklü değişiklikler getiren sayılı kanun örneğin sağlık tarım sanayi ve ticaret bayındırlık ve iskan toprağın korunması erozyonun önlenmesi çevre kültür turizm gençlik ve spor sosyal hizmet ve yardımlar olarak sıralayabileceğimiz bazı hizmet alanlarında il özel idarelerini genel yetkili organa dönüştürmektedir sayılı kanuna göre il özel idaresi sağlık tarım sanayi ve ticaret bayındırlık ve iskân sosyal hizmet ve yardımlar ile ilgili görevler bakımından il sınırları içinde imar çevre kültür ve turizm gençlik ve spor ile ilgili görevler bakımından belediye sınırları dışında genel yetkili kılınmıştır i̇l özel idarelerini yukarıda sayılan görevler bakımından genel yetkili kılan bu düzenlemeye karşılık aynı il özel idareleri bazı görevler bakımından özel yetkili kılınmıştır i̇l özel idarelerine verilen görevlerden çevre düzeni planı yoksullara mikro kredi verilmesi çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları ilk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini binaların yapım bakım ve onarımı ilişkin hizmetler yol su kanalizasyon katı atık acil yardım ve kurtarma orman köylerinin desteklenmesi ağaçlandırma park ve bahçe tesisine ilişkin görevler il özel idarelerine özel yetkili idare olarak verilmiştir çünkü il özel idarelerini anayasaya uygun biçimde özel yetkili kılan bu düzenlemede görevler genel ve soyut olarak değil tek tek sayılarak açık sınırları belli ve somut bir şekilde belirlenmiştir öte yandan il özel idarelerine ilk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini binaların yapım bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin hizmetleri il sınırları içinde yapma görevi verilmiştir i̇i özel idarelerine verilen ilk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini binaların yapım bakım ve onarımı görevleri anayasaya uygun biçimde bu idareleri özel yetkili kılan bir görevlendirme olmakla birlikte diğer ihtiyaçları ibaresi il özel idarelerini ilk ve orta öğretim kurumlarının bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde genel yetkili kılan bir ibaredir sayın cumhurbaşkanının sayılı i̇i özel i̇daresi kanununu geri gönderme yazısında dile getirdiği gibi anayasanın başlangıç bölümünde bu anayasanın yüce türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirlediği hiçbir etkinliğin türk ulusal çıkarları türk varlığı devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esası karşısında koruma göremeyeceği belirtilmiş nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan bir devlet olduğu vurgulanmış inci maddesinde de türk ulusunun bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini korumak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır bu kurallar anayasada tekil devlet modelinin kabul edildiğini göstermektedir tekil devlet modeli merkeziyetçi yapıyı ve ancak onun denetim ve gözetiminde merkez dışı örgütlenmeyi olanaklı kılmaktadır anayasada hem yasama yürütme ve yargı erki merkeze bağlanarak siyasal hem de yönetim düzeneğinde merkez esas alınarak yönetsel yönden merkeziyetçilik benimsenmiştir anayasanın üncü maddesinde yönetimin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığı kuralına yer verilmiştir merkezi yönetim anayasanın ncı yerel yönetimler ise nci maddelerinde düzenlenmiştir ncı maddeye göre türkiye merkezi yönetim kuruluşu yönünden coğrafya durumuna ekonomik koşullara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre illere iller de diğer kademeli bölümlere ayrılmakta illerin yönetimi yetki genişliği esasına dayanmaktadır nci maddeye göre de yerel yönetimler il belediye ya da köy halkının yerel ortak gereksinimlerini karşılamak üzere kuruluş ilkeleri yasayla belirlenen yasada gösterilen karar organları seçmenlerce seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yasayla düzenlenecektir merkezi yönetim yerel yönetimler üzerinde yerel hizmetlerin yönetimin bütünlüğü ilkesine uygun biçimde yürütülmesi kamu birliğin sağlanması toplum yararınınesas sayısı karar sayısı korunması yerel gereksinimlerin gereği gibi karşılanması amacıyla yasada belirtilen esas ve usuller çerçevesinde idari vesayet yetkisine sahiptir görüldüğü gibi anayasada tekil devlet modelinin yönetsel örgütlenmedeki temel ilkeleri merkezden yönetim yerinden yönetim ve bunları tamamlayan idarenin bütünlüğü olarak belirlenmiştir ayrıca yönetsel örgütlenme merkez taşra ilişkisi yönünden yetki genişliği merkezi yönetim yerel yönetim ilişkisi yönünden idari vesayet ilkelerine dayanmaktadır merkezi yönetim ve yerel yönetimler devlet iktidarının örgütlenmesinde hizmeti ve coğrafyayı esas alarak iki temel parçayı oluşturmaktadır bu iki parçalı yapının yönetsel örgütlenmede farklı sonuçlara yol açmaması için anayasada idarenin bütünlüğü ilkesine yer verilmiş ve yerinden yönetim devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmezliği ve yönetimin tümlüğü ilkeleriyle sınırlandırılmıştır i̇darenin bütünlüğü ilkesi tekil devlet modelinde yönetim alanında öngörülen temel ilkedir bu ilke yönetsel işlev gören ayrı hukuksal statülere bağlı değişik kuruluşların bir bütün oluşturduğunu anlatmaktadır tekil devlet modelinde tek bir egemenlik vardır ve devlet tek yetkilidir devletin örgütsel yapısı parçalı bir görünüm sergilese ve devlet yetkisini kullanan birçok kamu tüzelkişisi olsa da bunların arasındaki birlikteliği idarenin bütünlüğü ilkesi sağlamaktadır parçalı yapıda olan yönetimde bütünlüğü sağlamaya yönelik iki hukuksal araç hiyerarşi ve idari vesayet tir hiyerarşi başka bir deyişle yetki genişliği ilkesi tek bir tüzelkişilik içinde yer alan çeşitli örgüt ve birimler idari vesayet ise merkezi yönetim ile yerinden yönetim kuruluşları arasındaki bütünleşmeyi sağlamaktadır i̇darenin bütünlüğü ilkesi merkezin denetimi ve gözetimi ile yaşama geçirilmektedir genel yönetimin taşra örgütlenmesi üzerindeki denetimi hiyerarşik denetim yerinden yönetimler üzerindeki denetimi ise vesayet denetimi dir anayasamız idari örgütlenmede merkezi yönetimi konu yönünden genel yerel yönetimleri ise özel görevli kılmıştır anayasanın ve nci maddelerine göre illerde merkezi yönetimin uzantısı olan ve yetki genişliği esasına göre oluşturulan il genel yönetimi ile bir yerel yönetim örgütlenmesi olan ve idari vesayet ilkesine göre oluşturulan il özel yönetimi bulunmaktadır i̇i halkının ortak yerel gereksinmelerinin karşılanması il özel idaresinin il halkının ortak yerel gereksinmeleri dışında kalanlar ile il in tüm hizmetlerinin karşılanması da il genel yönetiminin görev alanına girmektedir anayasanın yerel yönetimleri düzenleyen nci maddesinde yerel yönetimlerin il halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulacakları açık biçimde belirtilmiştir anayasanın ncı maddesinde merkezi yönetimin örgütlenmesine ilişkin ölçütler coğrafya durumu ekonomik koşullar ve kamu hizmetlerinin gerekleri olarak sayılmıştır maddede merkezi yönetimin görevlerini belirginleştiren ya da sınırlayan bir düzenleme yapılmamıştır buna karşın anayasanın nci maddesinde yerel yönetimlerin örgütlenmesi hem coğrafya hem de konu yönünden sınırlandırılmıştır maddeye göre yerel yönetimler ancak yöresel olarak örgütlenebilmekte ve yalnızca yerel ortak gereksinimlerin karşılanması yönünden görevlendirilebilmektedir anayasaya göre merkezi yönetim devlet iktidarını ve tüm kamu hizmetlerini ülke genelinde örgütlerken yerel yönetimler sınırlı bir coğrafyada ortak yerel gereksinimlerin karşılanması gibi sınırlı bir konuda örgütlenebilmektedir buna göre yönetsel örgütlenmede merkezi yönetim konu yönünden genel yerel yönetimler ise özel görevlidir başka bir anlatımla yasalarda merkezi yönetimin görevleri soyut ve genel yerel yönetimlerin görevleri somut ve belirgin biçimde düzenlenmelidir i̇i özel i̇daresi kanununun ncı maddesinin birinci fıkrasının bendinde sayılan hizmetlerin il sınırları içinde bendinde sayılan hizmetlerin ise belediye sınırları dışında il özel yönetimince yürütüleceği kurala bağlanarak kimi görevler yönünden yetkinin sınırları konu yönünden değil yalnızca yer yönünden çizilmektedir yapılan düzenlemede her ne kadar il özel idaresine verilen görevlerin mahalli müşterekesas sayısı karar sayısı nitelikte olması şartı aranarak konu yönünden sınır getirilmiş izlenimi yaratılmaya çalışılmış ise de bu düzenleme yine soyut olup il özel yönetimlerini genel görevli konumdan çıkarmaya yetmemektedir düzenlemenin soyutluktan çıkarılıp somut bir görünüme sokulabilmesi ve il özel idarelerinin genel görevli konumundan çıkarılıp özel görevli konumuna geçirilebilmesi için görevlerinin her birinin içeriğini ve kapsamını açıkça ortaya koyacak biçimde ifade edilmesi gerekmektedir sayın cumhurbaşkanı sayılı i̇i özel i̇daresi kanununu geri gönderme yazısında il özel idarelerinin genel yetkili kılındığını açıklığa kavuşturmak amacıyla kamu yönetiminin temel i̇lkeleri ve yeniden yapılandırılması hakkında kanun daki kurallara da kısaca değinmiştir sayın cumhurbaşkanı kamu yönetiminin temel i̇lkeleri ve yeniden yapılandırılması hakkında kanunun nci maddesinde merkezi yönetimce yürütülecek görevlerin sayılarak sınırlandırıldığını inci maddesinde ise yerel ortak gereksinimlere ilişkin tüm görev yetki ve sorumlulukların yerel yönetimlerce yerine getirileceğinin belirtildiğini hatırlatarak madde gerekçelerinde de merkezi yönetimler ile yerel yönetimlerin görev yetki ve sorumluluklarının getirilen yeni kamu yönetimi anlayışına uygun olarak ele alındığını merkezi yönetimin görev ve yetkilerinin sayılarak sınırlandırıldığı bunlar dışında kalanların yerel yönetimlerce yürütülmesinin öngörüldüğünü belirtmiştir kamu yönetiminin temel i̇lkeleri ve yeniden yapılandırılması hakkında kanunun ve inci maddeleri ile i̇i özel i̇daresi kanununun ncı maddesi birlikte değerlendirildiğinde ise yerel yönetimlerin bu bağlamda il özel idarelerinin kamu hizmetlerinin görülmesinde genel görevli örgüt durumuna getirildiği görülmektedir öte yandan i̇l özel idarelerinin görevli olduğu mahalli ve müşterek ihtiyaçların kapsamı ve sınırı bakanlar kurulunca tespit olunur kuralının iptaline ilişkin anayasa mahkemesinin k sayılı kararında da belirtildiği gibi yerel yönetimlerin kuruluş esasları karar organlarının oluşumu görev ve yetkilerinin belirlenmesi merkezî yönetimle bağ ve ilgileri bunlar üzerinde uygulanacak idarî vesayet yetkisi yasal bir düzenlemeyi gerektirmekte yasallık vazgeçilmez bir koşul olarak aranmaktadır anayasanın üncü ve nci maddeleri bu koşulu açık seçik vurgulamaktadır anayasa mahkemesinin konuya ilişkin kararında yasa koyucu genel kuralları koyarak yönetime takdir yetkisine göre düzenleyebileceği bir alan bırakırken anayasanın ö | 4,058 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir anayasamızın bölüm başlığı kanun önünde eşitlik olup maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşit sayılır hükmünü getirmiştir tarihinde yürürlüğe giren sayılı çocuk koruma kanununun maddesi ve sayılı tck maddesi yaşını doldurmamış kişileri çocuk olarak kabul ve tarif etmiştir yine sk da çocukların yargılanmaları hükümlerin açıklanması cezaların sonuçları topluma kazandırılması açısından çok önemli ve yeni hükümler getirmiştir ayrıca çocukların hassas durumları nazara alınarak yargılanmaları konusunda özel şartlar aranan hakimlerden oluşan ihtisas mahkemeleri ihdas etmiştir ancak bu kanunun geçici maddesine konulan genel ceza mahkemelerinde görülmekte olan ve bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte onsekiz yaşını doldurmuş olan sanıklar hakkındaki dava ve işler çocuk mahkemeleri ile çocuk ağır ceza mahkemelerine devredilmez hükmünün getirilen bu özel uygulama ve tedbirlere uymadığı alınmak istenen tedbirlere aykırı olduğu açıktır yine anayasamızın kanuni hakim güvencesi başlıklı maddesinde de hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz hükmü mevcuttur anayasamızın maddesine göre yaşından küçüklerin yargılanması gereken yer çocuk mahkemeleridir skun yürürlüğünden önce haklarında dava açılıp çocuk mahkemelerinde yargılanan sanıklarla bu kanunun yürürlüğü sırasında her hangi bir sebeple davası açılmamış veya çocuk mahkemesine devredilmemiş sanıkların hukuki statüleri yararlandıkları kanuni haklar arasında farklılıklar bulunacaktır bu da anayasamızın maddesine açık bir aykırılık göstermektedir ayrıca sayılı cmknun madde metni nazara alındığında bu hüküm aynı davada yargılanan sanıklar arasında eşitsizlik ve kargaşa da yaratacaktır bu sebeple anayasanın ve maddelerine aykırı olan sayılı çocuk koruma kanununun geçici maddesinin iptaline karar verilmesini talep etmek gerekmektedir | 274 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir tarih ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı güneydoğu anadolu projesi bölge kalkınma i̇daresi teşkilatının kuruluş ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin gap i̇daresi başkanına bakanlık müsteşarları başkan yardımcılarına genel müdürler için öngörülen ek göstergeler uygulanır ve bunlara verilen zam ve tazminatlar ödenir yolundaki maddesi hükmü sayılı khk ile yürürlükten kaldırılmış sayılı kanuna tabi personelin aylıklarının hesabında dikkate alınacak ek gösterge rakamlarını düzenleyen sayılı khknin anayasa mahkemesince iptal edilmesi üzerine bu kez sayılı khk ile sayılı devlet memurları kanununa eklenen sayılı cetvelin genel i̇dare hizmetleri sınıfı başlıklı bölümünün bendinde gap i̇daresi başkan yardımcısının ek göstergesi olarak belirlenmiştir diğer taraftan sayılı kanuna ekli ek gösterge cetvellerini düzenleyen sayılı kanun hükmünde kararnamenin günlü sayılı yetki kanununa dayanılarak çıkartıldığı ancak khknin dayanağı olan sayılı yetki kanununun anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı ile iptal edildiği böylece sayılı khknin anayasal dayanaktan yoksun kaldığı anlaşılmıştır dosyanın incelenmesinden gap i̇daresi başkan yardımcısı iken emekliye ayrılan davacı tarafından gerek sayılı yasaya tabi personelin aylıklarının hesabında dikkate alınacak ek göstergeleri düzenleyen ve aynı zamanda sayılı güneydoğu anadolu projesi bölge kalkınma i̇daresi teşkilatının kuruluş ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin maddesini yürürlükten kaldıran sayılı khknin gerekse bu khknin iptali üzerine yürürlüğü konulan sayılı khknin dayanağı olan yetki kanununun anayasa mahkemesince iptal edilmiş olması nedeniyle emekli aylığına uygulanan ek gösterge rakamının dayanağının ortadan kalktığı ileri sürülerek sayılı khknin maddesiyle öngörülmüş olan ve gap i̇daresi başkan yardımcılarına genel müdürler için öngörülen ek gösterge rakamının uygulanmasına ilişkin bulunan düzenleme uyarınca genel müdürler için öngörülen gösterge rakamından yararlandırılması istemiyle yaptığı başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı görülmüştür bu durumda anayasaya aykırı görülerek iptal edilen sayılı yetki kanununa dayanılarak çıkarılmış bulunan sayılı khknin maddesiyle sayılı devlet memurları kanununa eklenen sayılı cetvelin genel i̇dare hizmetleri sınıfı başlıklı bölümünün bendinde yer alan gap i̇daresi başkan yardımcısı ibaresi anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesi maddesindeki hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralı ve khk çıkarma yetkisine ilişkin maddesine aykırılık oluşturmaktadır açıklanan nedenlerle sayılı khknin maddesiyle sayılı devlet memurları kanununa eklenen sayılı cetvelin genel i̇dare hizmetleri sınıfı başlıklı bölümünün bendinde yer alan gap i̇daresi başkan yardımcısı ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanısına varıldığından anılan madde hükmünde geçen söz konusu ibarenin iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına dava dosyasınınesas sayısı karar sayısı görüşülmesinin anayasa mahkemesince bu konuda bir karar verilinceye kadar bekletilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi | 393 |
esas sayısı karar sayısı i i̇ptal davasi i̇le i̇ti̇raz başvurularinin gerekçeleri̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı kamuda geçici i̇ş pozisyonlarında çalışanların sürekli i̇şçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri geçici i̇şçi çalıştırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun inci maddesinin son paragrafının birinci cümlesindeki yılı içerisinde i̇baresi ile bu paragrafın i̇kinci cümlesindeki veya yıllarında i̇baresinin anayasaya aykırılığı kamuda i̇ş kanunu hükümlerine göre sürekli işçi kadrosuna atanmamış bütçe kanunu hükümlerine uyarınca kurumlara tahsis edilen geçici işçi pozisyonlarında istihdam edilen işçilere geçici işçi denilmektedir tarih ve sayılı kanunun iptali istenen ibareleri içeren inci maddesinin son paragrafındaki yılı içerisinde usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında toplam ay ve daha fazla süreyle çalışmış olan geçici işçileri kapsar düzenlemesi ile bu kanunun kapsamı belirlenmektedir bu belirlemeye göre yapılan düzenleme yılı içerisinde usûlüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında toplam ay veya daha fazla süreyle çalışmış olan geçici işçileri kapsamaktadır bir istisna olarak veya yıllarında aynı şartlarda çalışıp da askerlik doğum veya sağlık kurulu raporuyla belgelendirilen sağlık sorunları sebebiyle iş sözleşmeleri askıda kalanlar da bu kanun kapsamında değerlendirilecektir geçici işçi pozisyonlarında çalışmakta olanların sürekli kadrolarına geçişinde aranan yılında altı ay ve daha fazla çalışmış olma şartı objektif ve eşit bir ölçü değildir şöyle ki örneğin yılından önceki yıllarda bu şartı yerine getirmiş olduğu hâlde beş yıldan beri çalışan işçi yıllarında onar ay çalışmış dokuzar ay çalışmış ancak çeşitli nedenlerle yılına geldiğinde beş ay çalışmış ise sürekli işçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeyecektir çeşitli yıllarda geçici işçi pozisyonlarında çalışanlar arasında böyle bir ayrımı gerektirecek adil hakkaniyete uygun objektif ve hukuksal bir gerekçe de bulunmamaktadır anayasanın nci maddesi türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu uncu maddesi ise herkesin dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din ve mezhep benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu düzenlemektedir hukuk devleti ilkesi tüm devlet erklerinin kullanımında evrensel hukuk ilkelerine anayasaya ve hukuk kurallarına uyulmasını gerekli kılaresas sayısı karar sayısı evrensel hukuk kurallarından olan yasaların genel objektif ve adil olması aynı zamanda eşit koşullardaki kişilere aynı kuralları aynı hak ve yükümlülükleri getirmesi de bir hukuk devletinde öncelikle gözetilmesi gereken bir husustur i̇ptali istenen tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin son paragrafının birinci cümlesindeki yılı içerisinde ibaresi ise geçici işçi pozisyonlarında yılından önceki yıllarda altı ay veya daha fazla çalışmış olanların haklarını göz ardı ederek hakkaniyete aykırı ve adil olmayan bir düzenleme yapmakta eşit koşullardaki kişilere hiçbir makul nedeni olmaksızın aynı kuralı uygulamamaktadır bu nedenle iptali istenen ibare anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ilkesine aykırı düşmektedir aynı gerekçe ve sonuç iptali istenen bu kuralın anayasanın uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık bakımından da geçerlidir nitekim yargıtay hukuk dairesinin hukuk genel kurulunca da benimsenen kararları uyarınca ikiden fazla üst üste yapılan belirli süreli iş sözleşmeleri arada kısa fasıla bulunsa da belirsiz süreli hizmet akdini gündeme getirir hd gün ve k sayılı kararı bu nedenle tarih ve sayılı kanunun inci maddesi kapsamındaki işyerlerinde muhtelif yıllarda zincirleme olarak akdedilen belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalışan geçici işçilerin hepsi hukuken eşit durumdadırlar anayasanın uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür eşitlik ilkesinin amacı aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır i̇ptali istenen ibare ile ise söz konusu kanunda geçici işçilere uygulanacak kurallar bakımından yılından önce çalışanlar ile yılı içerisinde çalışanlar arasında hiçbir haklı ve makul nedeni olmayan bir ayrım yaratılmış ve böylece anayasanın uncu maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı bir durum ortaya çıkmıştır bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf tarih ve sayılı kanunun inci maddesinin son paragrafının birinci cümlesindeki yılı içerisinde ibaresi ile bu paragrafın ikinci cümlesindeki veya yıllarında ibaresi arasında tam bir uygulama birliği bulunduğundan veya yıllarında ibaresi de aynı gerekçelerle anayasaya aykırı olup iptali gerekmektedir açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı kamuda geçici i̇ş pozisyonlarında çalışanların sürekli i̇şçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri geçici i̇şçi çalıştırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun inci maddesinin son paragrafının birinci cümlesindeki yılı içerisinde ibaresi ile bu paragrafın ikinci cümlesindeki veya yıllarında ibaresi anayasanın nci uncu ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı tarih ve sayılı kamuda geçici i̇ş pozisyonlarında çalışanların sürekli i̇şçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri geçici i̇şçi çalıştırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesinin numaralı fıkrasının i̇kinci cümlesindeki yılı içerisinde i̇baresinin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı kamuda geçici i̇ş pozisyonlarında çalışanların sürekli i̇şçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri geçici i̇şçi çalıştırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesinin numaralı fıkrasının ikinci cümlesindeki yılı içerisinde ibaresi yukarıda numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle anayasanın nci uncu ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ geçici işçi pozisyonlarında çalışmakta olanların sürekli kadrolarına geçirilmelerinde yılında altı ay ve daha fazla çalışanlar ile daha önceki yıllarda aynı şartlarla çalışanlar arasında yapılan ayrımı gerektirecek adil hakkaniyete uygun objektif ve hukuksal bir gerekçe bulunmadığından iptali istenen kuralların uygulanması halinde bir kısım geçici işçi aleyhine anayasa ve özellikle eşitlik ilkesine aykırı hak kayıpları ortaya çıkacaktır bunun sonucunda da sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararların doğabileceği açıktır diğer taraftan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ve hukuk güvenliği ilkelerinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından söz konusu ilkelerin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla iptali istenen ibarelerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı kamuda geçici i̇ş pozisyonlarında çalışanların sürekli i̇şçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri geçici i̇şçi çalıştırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun inci maddesinin son paragrafının birinci cümlesindeki yılı içerisinde ibaresi ile bu paragrafın ikinci cümlesindeki veya yıllarında ibaresinin anayasanın nci uncu ve inci maddelerine aykırı olduğundan nci maddesinin numaralı fıkrasının ikinci cümlesindeki yılı içerisinde ibaresinin yukarıda numaralı başlık altında belirtilen nedenlerle anayasanın nci uncu ve inci maddelerine aykırı olduğundanesas sayısı karar sayısı iptallerine ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz başvuru kararlarının gerekçe bölümleri şöyledir eskişehir i̇dare mahkemesinin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sonuç davacının kadroya geçirilmemesi sonucunu doğuran sayılı kamuda geçici i̇ş pozisyonlarında çalışanların sürekli i̇şçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri geçici i̇şçi çalıştırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun eskişehir kazım taşkent şeker fabrikasındaki uygulanmasına dair işlemin sayılı kanunun maddesinin son paragrafının cümlesindeki yılı içerisinde usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici işçi pozisyonlarında toplam ay ve maddenin numaralı fıkrasının ikinci cümlesindeki yılı içerisinde toplam ay ibarelerine dayandığı görülmektedir geçici işçi statüsünde çalışanların sürekli işçi kadrosuna geçme hakkı verilirken bu durumdaki kişilerin özellikleri gözetilerek değişik kurallar ve değişik uygulamalar getirilebileceği bu düzenlemelerle aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasada öngörülen eşitlik ilkesinin zedelenmeyeceği kuşkusuzdur ancak itiraz konusu kuralla yılı içerisinde usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici işçi pozisyonlarında toplam ay çalışan geçici işçilere diğer koşulları da taşımaları kaydıyla sürekli işçi kadrosuna geçme hakkı verilmesine karşılık aynı veya farklı yıllarda ay ve daha fazla çalışan geçici işçilere bu hakkın verilmemesi görevin gerektirdiği bir nitelikten kaynaklanmadığı gibi anayasanın maddesinde belirtilen nedenlere de dayanmamaktadır çünkü yılı içinde ay çalışanların aynı ya da diğer yıllarda bu süreden daha fazla çalışanlara göre daha nitelikli hizmet verebilecekleri düşünülemeyeceğinden yapılan ayrım hizmet gereklerine ve bu bağlamda kamu yararına uygun değildir dolayısıyla itiraza konu kuralın adalet ve eşitlik ilkelerine aykırılık teşkil ettiği görüşüyle anayasa mahkemesine başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır hüküm açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesinin son paragrafının cümlesindeki yılı içerisinde usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici işçi pozisyonlarında toplam ay ve maddenin numaralı fıkrasının ikinci cümlesindeki yılı içerisinde toplam ay ibarelerinin tc anayasasının maddesine aykırı olduğu düşüncesi ile ve iptali talebi ile anayasa mahkemesine gidilmesine dava dosyasının tüm belgeleri ile onaylı suretlerinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte anayasa mahkemesine sunulmasına iş bu karar ile dosya suretinin yüksek mahkemeye ulaşmasından itibaren ay süre ile karar verilinceye kadar davanın bekletilmesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi ankara i̇dare mahkemesinin başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacı vekili tarafından mahkememizde bakılmakta olan davada uygulanacak olan sayılı kanunun maddesinin son paragrafı birinci cümlesindeki yılı içerisinde ibaresi maddesinin son paragrafı ikinci cümlesinde yer alan ve yıllarında ibaresinin maddesinin fıkrasının son paragrafında yer alan toplam ay ve daha fazlaesas sayısı karar sayısı süreyle ibaresinin maddesinin bendi cümlesinde yer alan toplam ay ve daha fazla sürelerle ibaresinin anayasanın maddelerine aykırı olduğu iddia edilmiştir anayasanın ncu maddesinin fıkrasında devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır ve hizmetlerine girme hakkına sahiptir hizmete alınmasa görevine gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez hükmü yine anayasanın maddesinde her türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez hükmü yer almıştır davaya konu işlemine dayanak teşkil eden gün ve sayılı resmi gazetede yayımlanan sayılı kamuda geçici i̇ş pozisyonlarında çalışanların sürekli i̇şçi kadrolarına veya sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri geçici i̇şçi çalıştırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesinin son fıkrasında yılı içerisinde usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında toplam ay veya daha fazla süreyle çalışmış olan geçici işçileri kapsar veya yıllarında aynı şartlarda çalışıp da askerlik doğum veya sağlık kurulu raporuyla belgelendirilen sağlık sorunları sebebiyle iş sözleşmeleri askıda kalanlar da bu fıkra kapsamında değerlendirilir hükmü yer almıştır mahkememizde bakılmakta olan davada uygulanacak olan sayılı kanunun maddesi son cümlesinde yer alan kuralla yılında toplam ay veya daha fazla çalışan geçici işçilerin daimi işçi kadrosuna geçirilmesine imkan tanınmasına karşılık farklı yıllarda ay ve daha fazla çalışan geçici işçilere bu hakkın verilmemesi görevin gerektirdiği bir nitelikten kaynaklanmadığı gibi anayasanın maddesinde belirtilen nedenlere de dayanmamaktadır çünkü yılı içerisinde aydan daha fazla çalışanlara göre daha nitelikli hizmet verebilecekleri düşünülemeyeceğinden yapılan ayrım hizmet gereklerine bu bağlamda kamu yararına uygun bulunmamıştır bu bağlamda davacının anayasaya aykırılık iddiası mahkememizce yerinde ve ciddi görülmüştür açıklanan nedenlerle anayasanın nci maddenin birinci sayılı yasanın maddesinin ikinci fıkraları uyarınca bir davaya bakmakta olan mahkemenin taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varınca tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu konuya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine itirazen başvurması öngörüldüğünden sayılı yasanın maddesinin son paragrafı birinci cümlesindeki yılı içerisinde ibaresinin maddesinin son paragrafı ikinci cümlesinde yer alan ve yıllarında ibaresinin maddesinin fıkrasının son paragrafında yer alan toplam ay ve daha fazla süreyle ibaresi maddesinin bendinin cümlesinde yer alan yılı içerisinde ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğundan anayasa mahkemesine başvurulmasına ve anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına gününde oybirliğiyle karar verildi | 1,808 |
esas sayısı karar sayısı i davacinin gerekçesi̇ özeti̇ genel olarak eski sayılı örfi i̇dare kanununun anayasası ile çelişmekte oluşu dolayısiyle çıkarılan sayılı kanunla sayılı kanuna göre daha geri adımlar atılmış ve bu kanun yeni anayasanın getirdiği haklar ve özgürlükler düzenini toplumumuza çok gören antidemokratik bir anlayışın ürünü olmuştur kanun yapılmasında iki önemli anayasal hayata düşülmüştür birincisi sıkıyönetim eylem ve işlemlerinin anayasanın üncü maddesinin ve bakanlar kurulunun sıkıyönetimi ilân gerekçisinin sınırları içinde kalması gereğinin bir kenara bırakılmış ikincisi üncü maddenin son fıkrasındaki durdurma deyimine anayasanın kesin hükümleri ile güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin anayasanın inci maddesine aykırı olarak kasıtlanabileceği anlamının verilmiş bulunmasıdır i̇ptali istenen hükümlere ilişkin gerekçeler sayılı kanunun üncü maddesinin ve fıkraları anayasanın nci maddeleri özel hayatın korunmasını düzenler inci maddenin ilk bölümü hem bu maddenin ikinci bölümüne hem de ncı ve nci maddelere yön veren bir genel nitelik taşımaktadır bu bakımdan yetkili merci deyimine giren sıkıyönetim komutanlıklarının üst özel kağıt eşya ve konut aramaları da adlî kovuşturmaya ilişkin olmak ve sayılı kanunun üncü maddesinde durum böylece açıklanmak gerekir ayrıca sıkıyönetimin bu alanlardaki işlem ve eylemlerinin de ilân gerekçesi ile bağlı bulunduğunun belirtilmemesi anayasaya aykırı olarak yetki aşımı olanağı yaratmaktadır bu iki fıkra anayasanın ve üncü maddelerine aykırıdır üncü maddenin fıkrası anayasanın nci maddesi hâkimlerden başkasının yayım yasağı koyamamasını öngörmekte kalmamış hâkimlerin bu kararı verebilmelerini dahi kanunda açıkça sayılmış hallere inhisar ettirmiştir sayılı kanunun üncü maddesinin fıkrasının sansür ile ilgili bolümü bu maddeye açıkça aykırıdır aynı fıkranın basımevlerini kapatmak yetkisi veren son cümlesi ise anayasanın basımevi ve eklentileri ve basın araçları suç vasıtası olduğu gerekçesiyle de olsa zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz biçimindeki inci maddesine aykırıdır inci madde inci maddede öngörüldüğü üzere yürütme organına bağlı ve onun içinde yer almış bir kurulca sıkıyönetim mahkemeleri hâkimlerinin seçilmesi ve usulüne uygun olarak yani sayılı kanunun inci maddesi uyarınca millî savunma bakanı başbakan ve cumhurbaşkanınca atanması anayasanın inci maddesinin son fıkrasındaki mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı kavramlarına aykırıdır öte yandan inci maddedeki askerlik hizmetlerinin gerekleri kavramının da hâkim teminatını yok edici biçimde ele alınmasına olanak yokturesas sayısı karar sayısı inci madde anayasanın uncu maddesinin dördüncü fıkrası yakalanan veya tutuklanan kimselerin yirmi dört saat içinde hâkim önüne çıkarılmaları ilkesini koymuş ve bu süre geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın bir kimsenin hürriyetinden yoksun kılınmasını yasaklamıştır sayılı kanunun inci maddesi bu kesin hükme aykırıdır üncü madde askeri mahkemelerin sıkıyönetim sona ermesinden sonra da sayılı kanunun üncü maddesi uyarınca görevlerini sürdürmeleri tabiî hâkim kavramına ve olağanüstü yargı mercii kurma yasağına yani anayasanın nci maddesine aykırı düşer sıkıyönetimin kalkmasının olağanüstü durumun geçtiği anlamına geldiği ve bundan sonra sıkıyönetim mahkemelerinin artık olağanüstü merci niteliğini alacağı ortadadır | 431 |
esas sayısı karar sayısı i i̇ptal davasi ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe tarihli ve sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eklerinin anayasaya usulden aykırılığı parlamenter demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ilkesini kabul eden anayasanın nci maddesinde yasama yetkisi türk ulusu adına tbmmne verilmiş ve bu yetkinin devredilemeyeceği açıkça belirtilmiştir bunun tek istisnası anayasanın inci maddesinde bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesidir bu istisnai yetkinin yetki devri niteliğine bürünmemesi için anayasa mahkemesince de belirtildiği üzere khk çıkarma yetkisinin önemli ivedi ve zorunlu durumlarda verilmesi ayrıca bu koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir her şeyden önce tek parti çoğunluğunun yasama organına egemen olduğu i̇çtüzük uyarınca muhalefetin yeterince konuşamadığı ve bu nedenlerle neredeyse günde yasa çıkarılabildiği bir ortamda bakanlar kuruluna khk çıkarma yetkisi verilmesi anayasal kuralın amacı ve özüyle bağdaşmamaktadır sayılı khk nisan günlü sayılı yetki yasasına dayanılarak bakanlar kurulunca kabul edilmiştir sayılı yetki yasası mayıs günlü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir anamuhalefet partisi chp tbmm grubu tarafından bu yetki yasasının iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle anayasa mahkemesine dava açılmıştır anayasa mahkemesi dayandığı yetki yasası anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen khkleri haklarında dava açılması durumunda içeriğine girmeden salt yetki yasaları iptal edildiği için aşağıdaki gerekçeyle iptal etmiştir olağanüstü hal khkleri dayanaklarını doğrudan doğruya anayasadan alırlar bu tür khklerin bir yetki yasasına dayanması gerekli değildir buna karşılık olağan dönemlerdeki khklerin bir yetki yasasına dayanması zorunludur bu nedenle khkler ile dayandıkları yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır khknin anayasaya uygun bir yetki yasasına dayanması geçerliliğinin önkoşuludur bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki yasası iptal edilen bir khknin kurallarının içerikleri yönünden anayasaya aykırılık oluşturmasalar bile anayasaya uygunluğundan söz edilemez esas sayısı karar sayısı bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya yetki yasasının kapsamı dışında kalan ya da dayandığı yetki yasası iptal edilen khklerin anayasal konumları birbirinden farksızdır böyle durumlarda khkler anayasal dayanaktan yoksun bulunduklarından içerikleri anayasaya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında iptalleri gerekir bu nedenlerle iptaline karar verilen bir yetki yasasına dayanılarak çıkarılan khklerin anayasanın başlangıcındaki hiçbir kişi ve kuruluşun bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı nci maddesindeki hukuk devleti ilkeleriyle ncı maddesindeki hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz kuralı ve khk çıkarma yetkisine ilişkin inci maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır anayasa mahkemesi yukarıda yer verilen gerekçelerle dayandıkları sayılı yetki yasası günlü k sayılı kararla iptal edilen sayılı khkleri içeriklerine girmeden salt anayasal dayanaktan yoksun kaldıkları için anayasanın başlangıcı ile ncı ve inci maddelerine aykırı duruma geldiklerini belirterek iptal etmiştir sırasıyla kararlar k k k k k k k k k bu itibarla sayılı yetki yasası iptal edildiğinde sayılı kanun hükmünde kararname yasal dayanaktan yoksun kalacağından tarihli ve sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin esasa girmeden tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eklerinin anayasanın başlangıcı ile nci ncı ve inci maddelerine göre iptali gerekir tarihli ve sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki sayılı cetvel ve sayılı cetvelin anayasaya aykırılığı tarihli ve sayılı kamu hizmetlerinin düzenli etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine i̇lişkin konularda yetki kanununa dayanılarak bakanlar kurulunca hazırlanan tarihli ve sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararname tarihli ve mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir khklerin anayasaya uygunluk denetimleri yasaların denetimlerinden farklıdır anayasanın inci maddesindeki kanunlar anayasaya aykırı olamaz hükmü nedeniyle yasaların denetiminde yalnızca anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanırken khkler ise konu amaç kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de anayasaya uygun olmak durumundadır bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya yetki yasasının amacı kapsamı veya ilkeleri dışında kalan ya da dayandığı yetki yasası iptal edilen khklerin anayasal konumları birbirinden farksızdır böyle durumlarda khkler anayasal dayanaktan yoksun bulunduklarından içerikleri anayasaya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında iptalleri gerekiresas sayısı karar sayısı anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasında yetki kanununun çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını kapsamını ilkelerini kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını göstereceği hükme bağlanmış üncü maddesinin birinci fıkrasında ise bakanlıkların kurulması kaldırılması görevleri yetkileri ve teşkilatının kanunla düzenleneceği belirtilmiştir bu bağlamda bakanlıkları yasa koyucunun anayasaya hukukun üstün kurallarına kamu yararına ve bakanlıkların kurulmasına ilişkin mevzuata bakanlar kurulunun ise bunlara ek olarak ayrıca dayandığı yetki kanununa uygun olmak koşuluyla istediği gibi kurma konusunda takdir hakkı olduğu açıktır tarihli ve sayılı yetki kanununun amaç ve kapsam başlıklı inci maddesinin numaralı fıkrasında bu kanunun amacı kamu hizmetlerinin düzenli süratli etkin verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere ifadesine yer verilerek yetki kanununun amacı ortaya konmuş sayılı bakanlıkların kuruluş ve görev esasları hakkında kanunun amaç başlıklı inci maddesinde kanunun amacının kamu hizmetlerinin düzenli süratli etkili verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların kurulmasını teşkilat görev ve yetkilerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek olduğu belirtilmiştir öte yandan anayasanın sistematiği incelendiğinde anayasada ulusal egemenliği kullanan organlardan başka ve yürütme organından ayrı olarak anayasal kurumlara yer verildiği gözlenmektedir bunların anayasa ile özel ve belirli görevler verilmiş milli güvenlik kurulu radyo televizyon üst kurulu atatürk kültür ve tarih yüksek kurulu diyanet i̇şleri başkanlığı gibi yürütmenin bakanlık örgütlenmesinin dışında anayasal devlet kurumları olduğu anlaşılabilmektedir bu durum anayasanın özel olarak bizatihi devlete verdiği görevleri yürütmenin hükümet etme ve kamusal hizmetleri yürütme aracı olan bakanlık örgütlenmesinin dışına taşıdığını göstermektedir anayasanın ncı maddesindeki ekonomik sosyal ve kültürel kalkınmayı özellikle sanayin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamanın ve bu amaçla gerekli teşkilatı kurmanın devletin görevi olduğunu belirtilen kural da türkiyede bu şekilde anlaşılmıştır nitekim anayasanın öngördüğü planlama teşkilatı kurulduğu tarihli ve sayılı devlet planlama teşkilatının kurulması hakkında kanundan tarihli ve sayılı khkye kadar kuruluş yasası bir çok kez değişmesine rağmen devlet kurumu olma özelliği değişmemiş ve organik olarak başbakanlığa bağlı fonksiyonel olarak bağımsız müsteşarlık statüsü devam etmiştir dptnin müsteşarlık statüsünü devam ettirmesinde anayasal görevlerinden kaynaklanan üç özellik etkili olmuştur bunlardan birincisi asli görevleri olan planlama programlama uygulamayı yönlendirme müşavirlik ve koordinasyon görevlerinin bakanlık teşkilatı içinde uygulanabilecek hizmet görevleri değil yönetsel görevler olması ve dolayısıyla görevin gereğinin bakanlık örgütlenmesine sığmaması ikincisi hükümetçe belirlenen amaçlar doğrultusunda kalkınma planlarını ve yıllık programları hazırlayacak ekonomik mali parasal konularda hükümete müşavirlik yapacak plan ve programların bakanlıklar tarafından uygulamasını yönlendirecek ve koordinasyonunu sağlayacak görevleri yürütecek teşkilatın bakanlıklarla eş düzeyde değil bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının üzerinde bir konumda kurulmasını ve bir üst iradeye bağlı olarak çalışmasını gerektiriyor olması üçüncüsü ise kalkınma stratejisi uzun süreli plan ve yıllık programların hazırlanması uygulaması yönlendirilmesi ve koordinasyonunun fonksiyonel bağımsızlıktanesas sayısı karar sayısı geçmesi nedeniyle söz konusu anayasal görevlerin güncel siyasal kaygı çatışma ve çekişme ortamından uzak tutulması ihtiyacıdır öte yandan anayasanın görev ve siyasi sorumluluk başlıklı nci maddesinin birinci fıkrasında başbakanın bakanlar kurulunun başkanı olarak bakanlıklar arasında işbirliğini sağlayacağı ve hükümetin genel siyasetini gözeteceği kuralı getirilmiştir başbakana verilen bu anayasal görevin gerekleri devletin tüm bakanlıklarını bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlarını ortak kesen planlama eşgüdüm işbirliği ve müşavirlik görevlerinin yürütümünün ihtisaslaştığı bir teşkilatlanmayı zorunlu kılmaktadır bu bağlamda anayasanın nci ve ncı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde söz konusu teşkilatın yukarıda belirtildiği üzere bakanlıkların üzerinde kurulmasını ve bir üst idareye bağlı çalışmasını zorunlu kılmaktadır ayrıca dpt sadece plan ve program yapmak uygulamasını yönlendirmek ve koordinasyonunu sağlamak görevlerini yürütmemektedir bunun yanında önemsiz gibi görünmekle birlikte bir piyasa ekonomisinde karar vericiler için çok önemli işlevleri olan makro modeller bağlamında uygulanan ekonomik politikaların kamu maliyesi ödemeler dengesi para banka ve mali piyasalar üzerindeki uzun dönemli etkilerinin tahmin edilmesi yayınlanmış istatistiki verilerin bilimsel modeller bağlamında test edilmesi ve bilimsel esaslara dayalı öngörüler yoluyla karar verici aktörlerin doğru şekilde bilgilendirilmesi dünyadaki ekonomik sosyal kültürel oluşum ve gelişmelerin anında değerlendirerek kamuoyunun bilgisine sunulması gibi bir çok görev yapmaktadır bunların yansız ve tarafsız bir şekilde yapılmasının fonksiyonel bağımsızlığı gerektirdiği açıktır sayılı khk ile ise tarihli ve sayılı devlet planlama teşkilatı kuruluş ve görevleri hakkında khk yürürlükten kaldırılırken dpt müsteşarlığı kapatılarak kalkınma bakanlığına dönüştürülmüştür sayılı khk ile sayılı khk arasındaki farklar ise sayılı khknin inci maddesinde bu kanun hükmünde kararnamenin amacı kaynakların verimli kullanılması ve kalkınmanın hızlandırılması amacıyla ülkenin ekonomik sosyal ve kültürel planlama hizmetlerinin bir bütünlük içerisinde etkin düzenli ve süratli olarak görülebilmesi için devlet planlama teşkilatının kurulmasına teşkilat ve görevlerine dair esasları düzenlemektir denilirken sayılı khknin inci maddesinde bu kanun hükmünde kararnamenin amacı kalkınma bakanlığının kuruluş görev yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir denilmesi sayılı khknin üncü maddesinde devlet planlama teşkilatı karma yüksek planlama kurulu ve bürokrat ağırlıklı para kredi ve koordinasyon kurulu ile devlet planlama teşkilatı müsteşarlığından oluşurken sayılı khknin nci ve üncü maddelerinde ise bürokratlardan arındırılmış yüksek planlama kurulu ile para kredi koordinasyon kurulunun kalkınma bakanlığının içindeki kurullara dönüştürülerek planlamanın bütünleyici parçası olmaktan çıkarılması ve sayılı khkde ana hizmet birimi olarak yer alan yönetim bilgi merkezi dairesi başkanlığının sayılı khkde yer almamasıdır bu hususlar dışında sayılı khk ile sayılı khk kelimesi kelimesine hemen hemen aynı olmakla birlikte dpt müsteşarlığının yukarıda belirtilen eksiklikleri de barındırır bir şekilde kalkınma bakanlığına dönüştürülmesiyle planlamanın uzmanlığa dayalı fonksiyonel bağımsızlığı hizmet bakanlığının yapısal özelliğinden kaynaklanan kamu hizmeti siyasal tercih birlikteliği ile bürokratik mekanizmaların çarkları içinde yok edilerek anayasada devlete yüklenen görevler ile ilişkisi kesilmiş kalkınma bakanlığının bakanlıklar ile bağlı ilgili ve ilişkili kuruluşlar arasında uygulamayı yönlendirme ve eşgüdümü sağlama ile hükümete müşavirlik yapma görevlerinin yapılabilirliği ise ortadan kaldırılmıştıresas sayısı karar sayısı ekonomik ve sosyal alanlarda kullanıcılara nesnel tarafsız bilgi üretilmesi de bakanlık teşkilatı içinde hükümetin uygulamalarını doğrulayan bir niteliğe bürünecektir bu itibarla dpt müsteşarlığının kalkınma bakanlığına dönüştürülmesi sayılı yetki kanununun amaç ve kapsam başlıklı inci maddesinin numaralı fıkrasındaki kamu hizmetlerinin düzenli süratli etkin verimli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla bağdaşmadığından anayasanın inci maddesine aykırı olmanın yanında anayasanın nci ve ncı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde anayasanın ncı maddesiyle devlete verilen görevlerin bakanlık örgütü eliyle yürütülmesi anayasanın nci ve ncı maddeleriyle bağdaşmamaktadır yukarıda açıklandığı üzere tarihli ve sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki sayılı cetvel ile sayılı cetvel anayasanın inci nci ve ncı maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü ve sayılı kamu hizmetlerinin düzenli etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine i̇lişkin yetki kanununu iptal edildiğinde sayılı khknin anayasal dayanağı ortadan kalkacağından tarihli ve sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki cetvellerin yürürlüğünün durdurulması gerekeceği değerlendirilmektedir devlet planlama teşkilatı müsteşarlığının bakanlık haline getirilerek anayasal görevlerini anayasanın öngördüğü şekilde yapamaz hale getirilmesinden toplumun tüm kesimlerinin telafisi olmayan zararlar göreceği açıktır öte yandan anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması hukuk devleti sayılmanın en önemli gerekleri arasında sayılmaktadır anayasaya aykırılıkların sürdürülmesi özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesi hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan ve iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem tarihli ve sayılı kalkınma bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile ekleri usulden anayasanın başlangıcı ile nci ncı ve inci maddelerineesas sayısı karar sayısı tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki sayılı cetvel ile sayılı cetvel anayasanın inci nci ve ncı maddelerine aykırı olduklarından iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar olacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 1,910 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ iptal isteminin gerekçeleri özetle şöyledir genel i̇ptal gerekçesi anayasanın maddesinin ilk fıkrasıyla tanımı yapılan ve il özel idarelerini de kapsayan mahallî idareler il belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir anayasanın maddesinin ikinci fıkrası ise mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir kuralını getirmiştir görülüyor ki mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerine ilişkin düzenlemelerin yasayla ve yerinden yönetim ilkesine uygun olarak yapılabileceği koşulu anayasada öngörülmüştür halde yerel yönetim ilkesinden ne anlaşıldığının ve yerinden yönetimin hangi nedenle meydana geldiğinin belirlenmesi gerekir devletin geniş sınırları içinde türlü görevlerini yapabilmesi için alması gereken birçok kararı yalnızca kendisinin yürütmesi hem çok zaman kaybına yol açar hem de yerel nitelikte birçok hizmetlerin öneminin merkezî idare tarafından değerlendirilmesi çok güç bir iştir belirtilen nedenlerle devlet veya merkezden yönetim adına hareket edecek ve yerel nitelikte kuruluşları temsil edecek örgüt ve kişilere gerek vardır bunun için de ya merkezden yönetimin merkeze bağlı ve birer memur olan taşra temsilcilerine merkez adına karar alıp iş yapmaları için geniş yetkiler verilir ya da merkezden yönetimin yükünü hafifletecek yerel yönetimler oluşturulur ne var ki yetki genişliğine dayalı yönetim türünde merkezden yönetimin katı uygulamasının sakıncaları vardır merkeze bağlı memurlar yetki genişliğine sahip olmalarına karşın yerel gereksinmeleri anlama değerlendirme ve halka yakın olma yönünden yetersiz kalırlar yerinden yönetim kuruluşları gibi dinamizm ve hareketlilik gösteremezler bu nedenle organları halk tarafından seçilen yerinden yönetim kuruluşlarına gereksinme vardır yerel yerinden yönetim kuruluşları yerel çıkarlara ekonomik coğrafî ve siyasal duruma göre değişken koşullara daha iyi uyabilme olanağına sahiptir i̇şte bu gereksinimler sonucunda merkezi idare dışında özerk tüzelkişiliğe karar verme yetkisine sahip yönetim organları seçmenler tarafından seçimle oluşturulan mahallî idareler doğmuştur özerklik kamu hizmetlerinin önemli bir kısmının vatandaşların yararına olarak mahallî idarelerin sorumluluğu altında yerine getirilmesi anlamını taşıresas sayısı karar sayısı özerk yerel yönetimler yerel ve ortak nitelik taşıyan gereksinimlere yönelik kamu hizmetlerinin yürütümü için karar alma ve bunları uygulama hakkına sahiptirler karar alma hakkının gerçekleşmesi ise karar organlarının özgürce ve seçimle oluşumuna bağlıdır mahallî idarelerin varoluşunun siyasal gerekçesinin özünde demokrasi inancı yatar bu sebepledir ki mahallî idareler öteden beri demokrasinin temel kurumlarından biri olarak kabul edilmişlerdir merkezî idarenin yerel yönetimler üzerindeki denetim hakkı olarak bilinen idarî vesayetle ilgili anayasanın maddesinin beşinci fıkrasında şu kural getirilmiştir merkezî idare mahallî idareler üzerinde mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi kamu görevlerinde birliğin sağlanması toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahiptir yetki genişliğinde merkezî idarenin bir memuru tarafından ve merkez adına alınmış olan kararlar her zaman merkezî idare tarafından değiştirilebilir yerine yenisi oluşturulabilir i̇darî vesayet denetimi sisteminde ise idarî vesayet makamlarının yetkisi yerel yönetimlerin kararlarını onamak iptal etmek veya yürütülmesini geciktirmek gibi biçimlerde görülmektedir kural olarak idarî vesayet makamları yerinden yönetim idarelerinin yerine geçerek karar alamazlar i̇ptali istenen bu yasa mahallî idarelerin sahip olması gereken yerinden yönetim ilkesine mahalli idarelerin işleyişinin görev ve yetkilerinin kanunla düzenleme esasına idarî vesayet yetkisi gereklerine aykırı düşen bir düzenleme getirmiştir i̇ptali istenen yasa maddeleri aykırı olduklar anayasa hükümleri ve iptal gerekçeleri a yasanın maddesinin i̇dareî umumiyei vilayet kanunu muvakkatinin i̇uvkm maddesine eklediği bend ile i̇l özel i̇darelerinin görevli olduğu mahallî ve müşterek ihtiyaçların kapsamı ve sınırı bakanlar kurulunca tespit olunur kuralı getirilmiştir bu kural mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri nin ancak yasa ile düzenleneceğini öngören anayasanın maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır çünkü bakanlar kurulu kararı yasa yerine geçirilmiştir i̇ptali istenen bu hüküm anayasanın maddesinin ikinci fıkrasının içerdiği yerel yönetim ilkesine de aykırıdır çünkü bu yasa hükmü ile bakanlar kurulu kendini bir özerk yerel yönetim kuruluşu olan ve görevlerine ilişkin kararları kendisinin verdiği i̇l öze i̇daresinin yerine koymakta bu idarenin görev ve yetkileri ile ortak gereksinimlerinin kapsam ve sınırını çizmektedir bu hüküm bakanlar kuruluna idarî vesayet yetkisini aşan bir yetki verdiği için anayasanın maddesinin beşinci fıkrasına da aykırıdır i̇ptali gerekir yasanın maddesiyle değiştirilen i̇uvkmnın maddesinin ikinci fıkrasında i̇l özel idaresi bütçenin hazırlanması il daimî encümenince incelenmesi il genel meclisindeesas sayısı karar sayısı görüşülmesi ve kabulüne dair usul esas ve süreler i̇çişleri bakanlığınca çıkartılacak bir yönetmelikle düzenlenir kuralı yer almaktadır i̇çişleri bakanlığının il özel idaresi bütçesinin hazırlanmasına ilişkin yönetmelik çıkarması genel gerekçe bölümünde açıklanan yerinden yönetim ilkesine aykırı olduğu gibi vesayet yetkisini de aşan bir durumdur bu nedenle yasanın maddesiyle değiştirilen i̇uvkmnın maddesinin ikinci fıkrasındaki i̇çişleri bakanlığınca ibaresi anayasanın maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarına aykırı olduğu için iptali gerekir yasanın maddesiyle değiştirilen i̇uvkmnın maddesinin üçüncü fıkrasının bendlerinde i̇çişleri bakanlığına verilen yetkiler bakanlığın kendini il özel idaresinin yerine koyarak karar almasına imkân vermesi ve adeta bütçeyi yeniden düzenleme yetkisi sağlaması yerinden yönetim ilkesine aykırı olduğu gibi vesayet yetkisini de aşan ve bir bakıma hiyerarşik bir denetim mahiyeti alan bir yetkiye dönüştüğü için bu fıkralar anayasanın maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarına aykırıdır i̇ptal edilmeleri gerekir yasanın maddesiyle değişik i̇uvkmnın maddesinin ikinci fıkrasında yıllık program dışında yapılacak işler valinin teklifi ve ilgili bakanın onayı ile yürürlüğe girer biçimindeki kural il özel idarelerinin karar organı olan il genel meclisine ait bir yetkiyi vali ve ilgili bakana vermektedir yerel yönetim ilkesiyle vesayet kurumuyla bağdaştırılmasına olanak bulunmayan bu kural anayasanın maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarına aykırıdır iptali gerekir a yasanın maddesiyle değiştirilen i̇uvkmnın maddesinin birinci fıkrasında merkezî yönetimin birer temsilcisi durumundaki kaymakamların özel idare hizmetlerinin yürütülmesinden valiye karşı sorumlu olacakları hususu öngörülmüştür bu hüküm kaymakamın yürüteceği il özel idaresi hizmetlerinde seçilmiş kadrolar ve bunların oluşturduğu sorumlu organlar dışlanmış olacağından yerinden yönetim ilkesi ve vesayet sistemi ile çatışmaktadır bu nedenle anılan kural anayasanın maddesinin birinci ikinci ve beşinci fıkralarına aykırılık oluşturduğundan iptali gerekir aynı maddenin ikinci fıkrası yaptıkları bu hizmetler karşılığında kaymakamlara sayılı devlet memurları kanununda yeralan inci derecenin son kademesi gösterge rakamının bütçe kanunlarında devlet memurları maaşı için belirlenen katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarın yarısını aşmamak üzere her yıl i̇çişleri bakanlığın ca tespit edilecek miktarda aylık ödeme yapılması olanağını getirmiştir bu hüküm ile i̇çişleri bakanlığına kamu görevlileri için aylık saptamak yetkisi verilmektedir böylesine bir yetki anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen memurların ve diğer kamu görevlilerinin aylık ve ödenekleri kanunla düzenlenir biçimindeki hükme aykırıdır i̇ptali gerekir yasanın maddesiyle değişik i̇uvkmnın maddesi birer kamu görevlisi olan ve bu nedenle özlük hakları ve ödenekleri memurların tabi oldukları hükümlere tabi bulunan il genel meclisi başkan ve üyelerine ödenecek ödenek miktarının i̇çişleri bakanlığının teklifi ve bakanlar kurulu kararı ile saptanacağını belirlemektedir yasa ile yapılması gereken bir işlemin bakanlar kurulu kararına bağlanması anayasanın maddesine aykırıdır i̇ptali gerekiresas sayısı karar sayısı yasanın maddesiyle değiştirilen i̇uvkmnın madde si il genel meclisinin görev ve yetkileriyle doğrudan ilgili bulunan il genel meclisinin çalışma esas ve usullerini belirleyecek yönetmelik çıkarma yetkisini i̇çişleri bakanlığına vermektedir bu düzenleme yerinden yönetim ilkesi vesayet yetkisinin gerekleri ve il genel meclisinin görev ve yetkilerinin ancak yasa ile belirlenebilmesi açısından anayasanın maddesinin birinci ikinci ve beşinci fıkralarına aykırılık oluşturmaktadır i̇ptali gerekir yasanın maddesinin değiştirdiği i̇uvkmnın maddesinin son fıkrası anayasanın maddesinin birinci fıkrası uyarınca seçmenler tarafından seçilerek oluşturulması gereken ve il özel idaresinin aynı zamanda karar organı durumunda bulunan i̇l daimî encümenine merkezî idarenin uzantısı olan i̇l özel i̇dare müdürünün köy hizmetleri i̇l müdürünün bayındırlık ve i̇skân müdürünün tabiî üye sıfatıyla katılmaları olanağını sağlayan bir düzenleme getirmiştir bu hüküm anayasanın maddesinin birinci ikinci ve beşinci fıkralarına aykırıdır i̇ptali gerekir yasanın ncı maddesiyle değişik i̇uvkmnın maddesi valinin il daimî encümeninin kararlarını yasa tüzük ve yönetmeliklere meclis kararlarına ve kamu yararına aykırı görmesi halinde kararın alındığı toplantıyı izleyen ilk toplantıda bir defa daha görüşülmesini isteyebileceği encümen kararında çoğunlukla ısrar ettiği takdirde encümen kararının kesinleşmiş olacağı kuralına yer vermektedir encümenin çoğunluğu seçimle gelmiş üye sayısı ise olduğundan valinin görüşü doğrultusunda hareket edecek merkezî idare görevlisi tabiî üyelerin oyları karşısında encümenin seçimli üyelerinin ısrarı anlamsız kalacaktır madde bu haliyle anayasanın maddesinin birinci ikinci ve beşinci fıkralarına aykırıdır i̇ptali gerekir | 1,283 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir türk mühendis ve mimar odaları birliği tarafından günlü sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kamu görevlileri etik davranış i̇lkeleri ve başvuru usul ve esasları hakkında yönetmeliğin ve maddeleri ile geçici maddesinin ve yönetmeliğe ekli ek kamu görevlileri etik sözleşmesinin iptaline ve yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi istemiyle başbakanlığa karşı açılan davada davacı birliğin dava konusu yönetmeliğin dayanağını oluşturan sayılı kamu görevlileri etik kurulu kurulması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun anayasanın ve maddelerine aykırılığı iddiasıyla dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi istemi incelendi daha önce günlü sayılı kamu görevlileri etik kurulu kurulması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının ve üçüncü fıkrasındaki cumhurbaşkanı sözcüğünün maddesinin kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken uymaları gereken etik davranış ilkelerini hazırlayacağı yönetmeliklerle belirlemek bölümünün maddesinin birinci fıkrasının son tümcesi ile ikinci fıkrasının birinci tümcesinin ve maddesi ile günlü sayılı devlet memurları kanununun maddesine eklenen fıkrada yer alan hediye alma yasağının kapsamını belirlemeye ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırılığı iddiasıyla açılmış olan iptal davası anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararıyla reddedilmiş ve anılan karar günlü sayılı resmi gazetede yayımlanmıştır sözü edilen sayılı yasanın i̇nceleme ve araştırma başlığını taşıyan maddesinde kurul başvurular hakkındaki inceleme ve araştırmasını etik davranış ilkelerinin ihlal edilip edilmediği çerçevesinde yürütür kurul kendisine şikayet veya ihbar yoluyla ulaşan başvurular üzerine yapacağı inceleme ve araştırmayı en geç üç ay içinde sonuçlandırmak zorundadır kurul inceleme ve araştırma sonucunu ilgililere ve başbakanlık makamına yazılı olarak bildirir kurul başvuruya konu işlem veya eylemi gerçekleştiren kamu görevlisinin etik davranış ilkelerine aykırı işlem veya eylemi olduğunu tespit etmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde bu durumu başbakanlık kurul kararı olarak resmi gazete aracılığıyla kamuoyuna duyurur ancak kurul kararlarının yargı tarafından iptali halinde kurul yargı kararını yerine getirir ve resmi gazetede yayımlatır bu kanuna göre yapılan inceleme ve araştırmalar genel hükümlere göre ceza kovuşturmasına veya tabi oldukları personel kanunları hükümlerine göre disiplin kovuşturmasına engel teşkil etmez hükmüne yer verilmiştir sayılı yasanın uygulanmasına ilişkin hususları belirlemek üzere ve yasanın ve maddelerine dayanılarak çıkarılan dava konusu kamu görevlileri etik davranış i̇lkeleri ve başvuru usul ve esasları hakkında yönetmeliğin maddesinde bu yönetmeliğin amacınınesas sayısı karar sayısı kamuda etik kültürünü yerleştirmek kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken uymaları gereken etik davranış ilkelerini belirlemek bu ilkelere uygun davranış göstermeleri açısından onlara yardımcı olmak ve görevlerin yerine getirilmesinde adalet dürüstlük saydamlık ve tarafsızlık ilkelerine zarar veren ve toplumda güvensizlik yaratan durumları ortadan kaldırmak suretiyle kamu yönetimine halkın güvenini arttırmak toplumu kamu görevlilerinden beklemeye hakkı olduğu davranışlar konusunda bilgilendirmek ve kurula başvuru usul ve esaslarını düzenlemek olduğu hükme bağlanmış yönetmeliğin başvuru ve resen i̇nceleme usul ve esasları başlıklı dördüncü bölümünde yer alan ve kamu görevlileri etik kurulunca verilen kararlar üzerine yapılacak işlemleri düzenleyen maddesinde ise kararlar başkan ve üyeler tarafından imzalanmakla kesinleşir kesinleşen karar başbakanlık makamına sunulur kararlara karşı idari yargı yolu açıktır kurul başvuruya konu işlem veya eylemi gerçekleştiren kamu görevlisinin etik davranış ilkelerine aykırı işlem ve eylemi olduğunu tespit etmesi halinde bu durumu başbakanlık kurul kararı olarak resmi gazete aracılığıyla kamuoyuna duyurur ancak kurul kararlarının yargı tarafından iptali halinde kurul yargı kararını yerine getirir ve resmi gazetede yayımlatır etik ilkeye aykırı davranışın saptanamadığına ilişkin kararlar da başbakanlık makamına ve ilgililere yazılı olarak bildirilir bu kararlar kamuoyuna duyurulmaz kabul edilebilirliği bulunmayan başvurular hakkında verilen kararlar yalnızca başvuru sahibine iletilir hükmüne yer verilmiştir sayılı yasanın maddesinin fıkrasında ve dava konusu yönetmeliğin maddesinin fıkrasında yer alan hükümlerin incelenmesinden sözü edilen madde hükmünün yasanın maddesinde yer alan düzenlemeye paralel olduğu anlaşılmaktadır bakılan uyuşmazlıkta davacı birlik tarafından etik kurulun vereceği kararların resmi gazetede yayımlanmasının yargı yerlerince kesin hükmün kurulmasına kadar sanığın masumiyeti ilkesine aykırı olduğu i̇dare hukukunda bir davranışın ya yalnız başına bir disiplin suçu ya da aynı zamanda ceza yargılamasına konu bir davranış olduğu bu iki alana girmeyen konularda ahlaksız davranışta bulunmuştur şeklindeki bir ilanın temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğu dava konusu yönetmelikte düzenlenen etik davranış ilkelerinin disiplin hukuku ile ceza hukukunun konusu olup yargı denetiminden geçmedikçe ya da yargı organlarınca verilen karar kesin hüküm halini almadıkça kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği yönetmeliğe dayanak oluşturan yasanın bu yönden anayasaya aykırı olduğunun ileri sürüldüğü davalı idarenin savunmasında ise etik davranış ilkeleriyle anayasanın maddesinde belirtilen anlamda yeni suç veya ceza ihdası getirilmediği bu ilkelerin her zaman ceza veya disiplin hukukunun konusunu oluşturmayacağının da açık olduğu ne sayılı yasada ne de dava konusu yönetmelikte etik suçundan söz edilmediği resmi gazete aracılığıyla kamuoyuna duyurma yaptırımının yasa hükmüyle öngörüldüğü ve kurul kararlarına karşı yargı yolunun açık bulunduğu bu hukuksal yapı içinde kurulun yargısal bir kuruluş olmadığının da açıkça ortaya çıktığı hususlarına yer verildiği görülmektedir bilindiği gibi hukuk devleti bütün işlem ve eylemleri hukuka uygun her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmekle kendini yükümlü sayan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren yargı denetimine açık yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu anayasanın ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir kişilere hukuk güvenliğinin sağlanması daesas sayısı karar sayısı hukuk devletinin ön koşullarındandır nitekim anayasanın maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hükmü getirilmiş yargı yolu başlıklı maddesinin fıkrasında da i̇darenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır kuralına yer verilmiştir öte yandan sayılı i̇dari yargılama usulü kanununun maddesinde iptal davalarının idari işlemler hakkında yetki şekil sebep konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı hükme bağlanmıştır i̇ptal davasına konu edilebilecek işlemler idarenin idare hukuku alanında yaptığı tek yanlı kesin ve doğrudan uygulanabilir nitelikteki hukuki işlemlerdir bunların hukuki sonuç doğurabilmesi için idarenin iradesini açıklaması yeterlidir karşı tarafın herhangi bir irade beyanında bulunmasına gerek yoktur i̇dari işlem idari makamların kamu gücü ile hareket ederek idare işlevine ilişkin olarak yaptıkları ve çeşitli hak veveya yükümlülükler doğuran tek yanlı irade açıklamaları olarak tanımlanmaktadır bu tanımdan hareket edildiğinde idari işlemin unsurlarının idari makam ya da makamlarca yapılmış olması tek yanlılık ve icrailik nitelikleri olduğu anlaşılmaktadır tek yanlılık kavram olarak tek bir irade açıklaması demektir buradaki iradenin tek yanlılığı tek bir kişi ya da organın iradesi anlamında değil işlemin tek yanlı bir irade açıklaması ile oluşması anlamındadır bu nedenle idari işlemdeki irade tek bir makam ya da organ tarafından açıklanabileceği gibi birçok kişiden oluşan bir organ veya kurul tarafından da açıklanabilir yine birden fazla idari makam ya da organ tek bir irade açıklaması için bir araya gelebilir i̇şte tüm bu hallerde idari işlem tek yanlıdır yukarıdaki tanıma göre idari işlemin unsurlarından birini de işlemin idari makam ya da makamlarca yapılmış olması bir başka anlatımla organik unsur oluşturmaktadır i̇ptal davasının konusunu oluşturan idari işlemin diğer bir unsuru ise icrailiktir kamu gücünün üçüncü kişiler üzerinde ayrıca bir başka işlemin varlığına gerek olmaksızın doğrudan doğruya çeşitli hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etkisini gösterdiği işlemler icrai niteliktedir bilindiği üzere iptal davaları ile idari işlemlerin hukuka uygunluğu denetlenir ve böylece idarenin hukuk alanı içinde kalması bu alan içinde hareket etmesi amaçlanır i̇dari yargı yerlerince verilen iptal kararları ile hem iptal edilen idari işlemle hukuk alanı dışına çıktığı saptanan idare yeniden bu alan içine alınmış olur hem de menfaati ihlal edilen ve bu nedenle dava açan ilgili eski hukuki durumuna geri gelerek iptal kararından somut olarak yararlanır sayılı yasanın maddesinde idarelerin danıştay bölge idare mahkemeleri idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur oldukları hükme bağlanmıştır sayılı yasanın maddesi ile dava konusu yönetmeliğin maddesinin fıkrasında ve maddesinin son fıkrasında yer alan hükümlerin birlikte incelenmesindenesas sayısı karar sayısı kamu görevlileri etik kurulunun başvurular hakkındaki inceleme ve araştırmasını etik davranış ilkelerinin ihlal edilip edilmediği çerçevesinde yürüteceği başvuruya konu işlem veya eylemi gerçekleştiren kamu görevlisinin etik davranış ilkelerine aykırı işlem veya eylemi olduğunu tespit etmesi ve bu kararın başkan ve üyeler tarafından imzalanmak suretiyle kesinleşmesi halinde başbakanlığın bu durumu kurul kararı olarak resmi gazete aracılığıyla kamuoyuna duyuracağı ancak kurul kararlarının yargı tarafından iptali halinde kurulun yargı kararını yerine getireceği ve resmi gazetede yayımlatacağı bu yasaya göre yapılan inceleme ve araştırmaların genel hükümlere göre ceza kovuşturmasına veya tabi oldukları personel kanunları hükümlerine göre disiplin kovuşturmasına engel oluşturmayacağı öte yandan kurulca yapılan inceleme sırasında yargı yoluna gidildiği anlaşılan başvuruların işlemlerinin durdurulacağı anlaşılmaktadır sayılı yasada kurul kararlarına karşı başvurulacak yargı yeri açıkça belirtilmemiş ise de dava konusu yönetmeliğin maddesinin fıkrasında bu yargı düzeninin idari yargı olduğu açıkça belirtilmiş olup bu durum kurulun yapısal açıdan idari bir kuruluş olmasının doğal sonucudur ancak asıl sorun idari yargı yolunun açık olduğu belirtilen kurul kararlarının niteliğinden kaynaklanmaktadır yukarıda da vurgulandığı üzere kurulun yetkisi dava konusu yönetmelik kapsamında yer alan kamu görevlilerinin etik davranış ilkelerini ihlal edip etmediklerini bir başka anlatımla etik davranış ilkelerine aykırı işlem veya eylemleri olup olmadığını saptamakla sınırlıdır yani yaptığı inceleme sonucunda kurulun verdiği karar yapısı ve içeriği itibariyle bir tespit kararı niteliğindedir kurul üyelerinin sayılı yasanın maddesine göre bakanlar kurulunca seçilip atanmaları yine bu maddenin fıkrasında belirtilen koşulların varlığı halinde başbakan onayıyla görevden alınmaları ve dava konusu yönetmelik hükümlerinin yönetmeliğin maddesi uyarınca başbakan tarafından yürütüldüğü hususları göz önünde bulundurulduğunda kurulun bir tespit kararı niteliğindeki kararlarını başbakanlığa göndermesi doğaldır başbakanlık makamı bu kurul kararlarının gereğinin yerine getirilmesi için gerekli yerlere bildirimde bulunarak soruşturma açılmasını isteyebilir kurulun tespit kararı niteliğini taşıyan bu kararının etik davranış ilkelerine aykırı olduğu belirtilen işlemi veya eylemi gerçekleştiren kamu görevlisinin görev yaptığı idareye iletilmesi üzerine bu idare kamu görevlisinin anılan işlem veya eyleminin disiplin veya ceza hukukundan hangisini ilgilendirdiğini göz önünde bulundurarak kurumun disiplin makamları tarafından işlem tesis edilmesini sağlayabileceği gibi ilgili kamu görevlisi hakkında cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda da bulunabilir ancak tüm bu hususlar kurulca verilen kararın bir tespit kararı olduğu bu yapısıyla tek başına sonuç doğurucu nitelikte bulunmadığı ve idari davaya konu olabilecek nitelikte bir idari işlem özelliğini taşımadığı gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır çünkü anılan tespit kararı verildiği tarih itibariyle henüz ilgili kamu görevlisi yönünden çeşitli hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etkisini gösteren bir icrai işlem niteliğinde değildir anayasanın maddesinin fıkrasında suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz hükmüne yer verilmiştiresas sayısı karar sayısı kamu görevlileri etik kurulu tarafından verilen kararların yukarıda vurgulanan niteliği ve anayasanın maddesinde yer alan hüküm birlikte değerlendirildiğinde bir kamu görevlisinin işleminin veya eyleminin suç olduğu henüz yargı yerlerince saptanmamış iken bir başka ifadeyle henüz ortada hükmen kesinleşmiş bir suçu mevcut değilken bu kamu görevlisi hakkında kurulca verilen kararın anayasanın maddesine aykırı olarak resmi gazetede yayımlanması kamu görevlisinin anayasa ile korunmuş olan kişilik haklarının ihlali anlamını taşımaktadır kaldı ki yukarıda da belirtildiği üzere kurulca verilen ve tespit kararı niteliğinde olan bu kararların yapıları itibariyle idari davaya konu olabilecek icrai işlem niteliğini taşımamaları nedeniyle bu işlemlerin kurul kararlarının iptali istemiyle açılacak davalarda idari yargı yerlerince sayılı yasanın maddesinin fıkrası uyarınca incelenmeksizin ret kararları verilebileceği de göz önünde bulundurulduğunda kurulca verilen kararların resmi gazetede yayımlanması yukarıda sözü edilen anayasanın ve sayılı yasanın maddelerinde yer alan hükümlerin işlevsiz kalması nedeniyle ilgili kamu görevlisi yönünden doğabilecek sakıncaların daha da artmasına yol açabilecektir tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde kurul kararlarının idari yargı yerlerince iptal edilmesine kadar geçecek süreçte kapsamındaki kamu görevlilerinin anayasa ile korunan kişilik haklarının ihlal edilmesi sonucunu doğuracak nitelikte bu kamu görevlilerinin etik davranış ilkelerine aykırı olduğu tespit edilen işlem veya eylemleriyle ilgili kurul kararlarının resmi gazete aracılığıyla kamuoyuna duyurulacağı yolunda hüküm getiren sayılı yasanın maddesinin fıkrasının anayasanın maddesinin fıkrasına aykırı olduğu sonucuna varılmıştır açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varması durumunda tarafların bu konudaki sav ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile anayasa mahkemesine başvurması gerektiğini düzenleyen sayılı yasanın maddesinin fıkrası gereğince sayılı kamu görevlileri etik kurulu kurulması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun maddesinin fıkrasının iptali için anayasa mahkemesine başvurulmasına dosyada bulunan ilgili belgelerin onaylı birer örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına tarihinde oyçokluğuyla karar verildi | 1,953 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin gerekçesinin yasa metinleri dışındaki bölümü aynen şöyledir taksir ile dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet suçları ile ilgili olayların yargılamaları asliye ceza mahkemelerinin görevlerinden olup bu suçlarla ilgili sanıklar için tcknun maddesi uygulanmaktadır oysa ki zonguldak ve havalisinde faaliyet gösteren kömür ocaklarında meydana gelen bu tür olayların sanıklarının yargılanmalarında halen yürürlükte bulunan tarihli ve sayılı kanun karşısında tcknun tatbik kabiliyeti yoktur halbuki tcknun maddesinde de belirtildiği gibi herkes kanunun suç saydığı fiil için aynı ceza ile cezalandırılmalıdır bu maddenin dayandığı ceza hukuku prensibi suç teşkil eden fiil için herkesin aynı muhakeme usulüne tabi olarak yargılanmalı ve aynı ceza ile cezalandırılmalıdır oysaki yalnızca zonguldak ve havalisi maden kömürü havzasında meydana gelen taksirli öldürme olaylarına münhasır olan sayılı kanunun maddesi bu prensibe aykırı olarak olayın faiileri için ayrı muhakeme usulü ve yalnızca para cezasını öngörmekte yurdun diğer yörelerinde de faaliyette bulunan diğer kömür madenlerinde meydana gelen bu tür suçlarda ise içeriğinde hapis cezası da bulunan tcknun maddesi uygulanmaktadır bu durumda haklarında sayılı kanun tatbik edilen faillere anayasanın maddesinde belirtilen herkesin hiç bir ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu ve hiçbir kişi zümre veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı hükmüne aykırı olarak ayrıcalık ve imtiyaz tanındığı gibi amasya çeltek kömür madenlerinde meydana gelen taksirli ölüme sebebiyet suçunun faillerine hapis cezası ve fakat amasra kömür madeninde meydana gelen olayın failine ise münhasıran para cezası verme sonucunu doğuran bir netice meydana gelmektedir salt zonguldak ve havalisi kömür madenlerinde meydana gelen bu tür olaylarda suç faillerine sayılı kanunun maddesinin tatbiki zorunluluğu medeni toplumlarca kabul edilmiş ceza hukuku prensibi olan aynı suça aynı ceza uygulanması kanun önünde eşitlik kanun önünde kimseye imtiyaz tanınamayacağı prensiplerine aykırı olduğu gibi anayasanın maddesinde belirtilen imir hükümlere aykırı olduğundan sayılı kanunun maddesinin itirazen iptali talep olunur | 292 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini de içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir genel açiklamalar türkiye büyük millet meclisi genel kurulu anayasa gereği tarihinde toplanmıştır tbmm aynı gün tarihinde genel kurul kararıyla tatil edilmiştir ancak bu sayılı tatil kararı anayasanın ve maddeleri ile maddesine açıkça aykırıdır bu sebeple söz konusu kararın iptali gerekir yüksek malumları olduğu üzere anayasa mahkemesinin görev ve yetkilerini belirleyen anayasanın maddesine göre anayasa mahkemesi kanunların kanun hükmünde kararnamelerin ve tbmm i̇çtüzüğünün anayasaya şekil ve esas yönünden uygunluğunu denetler tbmm kararları anayasada sayılı istisnalar dışında dokunulmazlığın kaldırılması üyeliğin düşmesi kararları gibi ilke olarak anayasa mahkemesinin denetim kapsamı dışında kalmakta ise de anayasa mahkemesinin birçok kararında belirtildiği gibi tbmmnin i̇çtüzüğü niteliğindeki ya da içtüzük hüküm ve etkisindeki kararların anayasal denetime tabi tutulması gerekmektedir tbmm kararının anayasal denetime tabi olabilmesi için bu kararın alınmasında uygulanan usulün ve kararın kapsamının niteliği üzerinde durularak bunun değer ve etkisinin açıklanması gerekir tbmm kararının niteliği değeri ve etkisi üzerinde durmadan anayasal denetimin dışında kaldığının kabul edilmesi içtüzük hükmü etkisi doğuran tbmm kararlarının anayasal denetimden kaçırılması neticesini doğurur bu denetimsizlikte çoğunluğu elinde bulunduran siyasal güçlerin keyfi ve sorumsuzca hareket etmesine yol açarak azınlıktaki siyasi güçlerin haklarını yok eder önemle vurgulamak gerekir ki bir yasa metnine verilen isim metnin anayasal yargı denetimine tabi olup olmayacağı konusunda tek ve yeterli ölçü değildir bu yasama metninin kapsamının ve özünün göz önünde bulundurulması gerekir i̇ncelenen meclis kararı ihdasî nitelikte ise yani yeni bir düzenleme içeriyor ya da mevcut içtüzük hükümlerini değişikliğe uğratıyorsa bu anayasal denetim kapsamına giriyor demektir i̇smi meclis kararı olan bir içtüzük değerinde niteliğinde ve etkisinde olduğundan denetim konusu yapılması gerekir bu tür meclis kararları içtüzük eşdeğerinde ve yeni bir durum ihdas eden ya da var olan bu durumu düzenleyen veya ortadan kaldıran yasama işlemleridir bu açıklamalardan sonra belirtelim ki tbmmnin tarih ve sayılı kararı eylemli iç tüzük ihdası niteliğindedir çünkü söz konusu karar i̇çtüzüğün ve maddelerine dolayısıyla anayasanın ve maddeleri ile maddesine açıkça aykırıdıresas sayısı karar sayısı bu sebeple de söz konusu kararın anayasa mahkemesi tarafından anayasaya uygunluk denetiminin yapılması anayasanın bir gereğidir nitekim anayasa mahkemesi türkiye büyük millet meclisinin örneğin tarih ve sayılı bakanlar kurulunun güven oylaması hakkında ki kararını tarih ve sayılı olağanüstü halin ilde uzatılmasına dair kararını tarih ve sayılı ülkemizde konuşlandırılan çokuluslu gücün görev süresinin uzatılmasına i̇lişkin kararını anayasaya uygunluk bakımından denetlemiş olup söz konusu kararlar yüksek mahkeme tarafından anayasaya aykırı bulunarak sırası ile t k e t tarihli kararlarla iptal edilmiştir anayasaya aykirilik sebepleri̇ türkiye büyük millet meclisinin tarih ve sayılı kararı anayasanın ve maddeleriyle maddesine açıkça aykırıdır sayılı karar anayasanın maddesine aykırıdır malumları olduğu üzere anayasanın maddesine göre türkiye büyük millet meclisi çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütür anayasanın bu açık ve kesin hükmüne rağmen tarih ve sayalı karar alınırken i̇çtüzük hükümlerine hiç uyulmamış hatta i̇çtüzüğün ve madde hükümlerine açıkça aykırı davranılmıştır karar i̇çtüzüğün maddesine aykırı olarak alınmıştır i̇çtüzüğün maddesine göre i̇şaretle oylama üyelerin el kaldırması tereddüt halinde ayağa kalkmaları beş üyenin ayağa kalkarak teklif etmesi halinde de olumlu ve olumsuz oy verenlerin ikiye bölünerek sayılmaları suretiyle yapılır bilindiği gibi tarih ve sayılı kararın oylaması işaretle yapılmıştır oylamada tereddütler belirmiştir öyle ki başkanlık divanındaki görevliler arasında hiçbir uyum sağlanamamıştıresas sayısı karar sayısı nitekim tarihli gazetelerin haberlerine göre meclis başkanının tespit edebildiği kabul ve red oyları ile kâtip üyelerin tespit edebildikleri kabul ve red oylan arasında büyük farklar bulunduğu gibi kâtip üyelerin tespit ettiği rakamlar arasında da büyük farklar ortaya çıkmıştır kısaca i̇çtüzüğün maddesinde ifade edilen tereddüt hali kesin olarak ortaya çıkmıştır bu tereddüt haline rağmen ortada hiçbir engel bulunmadığı halde ve yerleşik uygulamaların aksine elektronik cihazla sayım yoluna başvurulmamıştır oysa daha önceki işaretle oylamalarda tereddüt halinin ortaya çıktığı her durumda mutlaka elektronik cihazla sayma yoluna gidilmiştir türkiye büyük millet meclisi tarihli birleşimin oturumunda işaretle yapılan oylamada tereddüt hali belirince hemen derhal elektronik cihazla oylama yoluna gidilmiştir esasen hukuka uygun olarak yapılması gereken de elektronik oylamadır nitekim tarihli oturumu yöneten sayın başkan hiçbir tartışmaya meydan vermeden oylamanın elektronik cihazla yapılması isteniyor pekala ben eğer tereddüt olursa onu zaten öyle yapacaktım demiştir tbmm tutanak dergisi s tarih ve sayılı karar alınırken yoğun taleplere ve ortaya çıkan kesin tereddüt haline rağmen elektronik cihazla sayım yoluna gidilmemiştir elektronik sayım yoluna başvurulmadığı gibi bütün talepler reddedilmiş salonda olumlu ve olumsuz oy verenlerin ikiye bölünerek sayılmaları yoluna da gidilmemiştir başka bir deyişle sayılı karar i̇çtüzüğün maddesine uyulmadan dolayısıyla anayasanın maddesine aykırı olarak alınmıştır i̇çtüzüğün maddelerine göre işaretle oylamada başkan ile kâtip üyeler arasında tespit farkı ortaya çıkarsa başkan oylamanın ayağa kalkmak suretiyle tekrarlanacağını resen bildirmek mecburiyetindedir kabul ve red oylarının sayısı bakımından sayın başkan ile kâtip üyelerin kendi aralarında anlaşamadıkları kesin bir gerçek tir sayın başkanlık bu kesin gerçeği yani hem başkan ile kâtip üyeler arasındaki hem de kâtip üyelerin kendi aralarındaki anlaşmazlığı görmezlikten gelmiş yok saymıştır halbuki başkan ile kâtip üyelerin her biri birbirinden çok farklı rakamlar tespit etmişlerdir başkan ile kâtip üyeler arasında kabul ve red oyları bakımından anlaşmazlık çıktığı taktirde nasıl bir yol takip edileceğini i̇çtüzüğün maddesi çok açık olarak belirtmiştiresas sayısı karar sayısı ancak sayın başkanlık i̇çtüzükte yer alan bu hükümlerin hiçbirine başvurmamıştır şunu da belirtelim ki i̇çtüzükte yer alan işaretle oylama konusunda belirtilen çözüm yolları tbmm elektronik sayım cihazına kavuşmadan önce konulmuş kurallardır tbmm elektronik sayım cihazına kavuştuktan sonra tüm ihtilaflı sayımlar elektronik sayım cihazı ile halledilmiştir kısaca başkanlık bütün uyarı ikaz ve taleplere rağmen i̇çtüzük hükümlerine hiç uymamıştır tutanakların incelenmesinden de açıkça anlaşılacağı gibi başkanlığın i̇çtüzüğe dolayısıyla anayasanın maddesine aykırı davranması tbmm genel kurulunda yoğun bir biçimde itiraz ve protestolara sebep olmuştur sayılı karar anayasanın maddesine aykırıdır anayasanın maddesine göre anayasada başkaca bir hüküm yoksa türkiye büyük millet meclisi üye tam sayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir evet maddenin çok açık ve kesin hükmüne göre türkiye büyük millet meclisi toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir başkanlığın açıklamasına göre tarih ve sayılı karar ile meclis tatil edilmiştir ancak oylamaya kaç üyenin katıldığı kaç üyenin çekimser kaldığı kaç üyenin kabul kaç üyenin red oyu kullandığı belli değildir şu halde hiçbir kuşku yoktur ki sayılı karar anayasanın maddesinin türkiye büyük millet meclisi toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir hükmüne açıkça aykırıdır sayılı karar anayasanın maddesine aykırıdır anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri arasında yer alan maddesine göre türkiye cumhuriyetidemokratik bir hukuk devletidiresas sayısı karar sayısı hukuk devletinin temel özelliği devlet yetkisi kullanan bütün kurum organ ve mercilerin daha önceden devlet tarafından yürürlüğe konulan hukuk kuralları ile kendisini bağlı sayması her işlem ve eylemini söz konusu kurallara uygun olarak gerçekleştirme mecburiyetinin bulunmasıdır oysa sayılı karar alınırken hiçbir hukuk kuralına uyulmamış hatta ilgili tüm hukuk kuralları anayasa ve i̇çtüzük hükümleri çiğnenmiştir dolayısıyla anayasanın maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesi açıkça ihlâl edilmiştir öte yandan sayılı kararın alınmasında tbmmnin iradesi açık kesin ve somut olarak ortaya çıkmamıştır nitekim bugün ortada kaç milletvekilinin red oyuna karşı kaç milletvekilinin kabul oyu ile alındığı bilinmeyen her bakımdan tartışmalı bir karar vardır böylesine tartışmalı hatta şaibeli bir kararın anayasanın maddesinde ifadesini bulan demokratik devlet ilkesi ile uyumlu olduğunu kabul etmek mümkün değildir iii yürürlüğü durdurma sebepleri̇ tbmmnin tatile girmesine ilişkin tarih ve sayılı kararı i̇çtüzüğün ve maddelerine dolayısıyla anayasanın maddesine açıkça aykırıdır söz konusu karar anayasaya aykırı olarak hazırlanmış bir içtüzük ihdası niteliğindedir karar anayasanın maddesine türkiye büyük millet meclisi toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir hükmüne aykırıdır çünkü hiçbir duraksamaya meydan vermeyecek kadar kesindir ki karar toplantıya katılanların salt çoğunluğu ilkesine uyulmadan alınmıştır zira sayılı karar alınırken oylamaya kaç milletvekilinin katıldığını kaç milletvekilinin çekimser kaldığını kaç milletvekilin red oyu kullandığını kaç milletvekilinin kabul oyu verdiğini başkanlık divanını oluşturan sayın başkan ve kâtip üyeler de dahil olmak üzere hiç kimse bilmemektedir böyle bir uygulamanın anayasanın maddesindeki toplantıya katılanların çoğunluğu ilkesine aykırı olduğu gayet açıktır anayasaya tartışmasız bir biçimde açık ve kesin olarak aykırı olan bir karar eğer i̇çtüzüğe uygunsa zaman i̇çtüzük anayasaya aykırı demektir bu durumda i̇çtüzüğün anayasaya aykırı düşen hükümlerinin anayasanın maddesi uyarınca davaya bakan mahkeme sıfatıyla anayasa mahkemesi tarafından iptali gerekir sayılı karar anayasanın maddesinde ifadesini bulan demokratik devlet ve hukuk devleti ilkelerine de açıkça aykırıdır anılan kararın uygulanması halinde özellikle anayasanın maddesinde ifadesini bulan demokratik hukuk devleti bakımından türkiye telâfisi imkânsız bir takım zararlarla karşı karşıya gelecektiresas sayısı karar sayısı dava konusu karar için yürürlüğü durdurma kararı verilmeyip de bilâhare iptal kararı verilecek olursa iptal kararının hiçbir uygulama olanağı bulunmayacaktır sonuç türkiye büyük millet meclisinin tarih ve sayılı kararı eylemli içtüzük ihdası niteliğinde olup anayasanın ve maddeleri ile maddesinde yer alan demokratik devlet ve hukuk devleti ilkelerine açıkça aykırıdır söz konusu kararın uygulanması halinde türkiyenin özellikle demokratik hukuk devleti bakımından telâfisi imkânsız bir takım zararlara uğrayacağı gayet açık ve kesindir bu münasebetle tbmmnin tatile girmesine dair tarih ve sayılı kararı hakkında acilen yürürlüğü durdurma ve iptal kararı verilmesini arz ederiz | 1,446 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal istemini içeren cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer tarafından verilen günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle günlü sayılı polis vazife ve selahiyet kanununun ek maddesine eklenen dokuzuncu fıkrasındaki bu maddede yer alan faaliyetlerin denetimi sıralı kurum amirleri emniyet genel müdürlüğü ve ilgili bakanlığın teftiş elemanları ve başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından yapılır maddesiyle günlü sayılı jandarma teşkilat görev ve yetkileri kanununa eklenen ek maddenin sekizinci fıkrasında bu maddede yer alan faaliyetlerin denetimi sıralı kurum amirleri jandarma genel komutanlığı ve ilgili bakanlığın teftiş elemanları ve başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından yapılır maddesiyle günlü sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve milli i̇stihbarat teşkilatı kanununun maddesine eklenen sekizinci fıkrasında da bu maddede yer alan faaliyetlerin denetimi sıralı kurum amirleri başbakanlık teftiş elemanları ve başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından yapılır denilmektedir üç fıkrada da ilgili maddelerde yer verilen etkinliklerin denetiminin sıralı kurum amirlerince i̇lgili kurum bakanlık ya da başbakanlık teftiş elemanlarınca başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi ya da komisyonca yapılacağı belirtilmektedir anayasanın maddesinde devletin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğiesas sayısı karar sayısı memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin yasayla düzenleneceği kurala bağlanmıştır sayılı yasayla getirilen ve yukarıda belirtilen fıkraların kamu güvenliği ve kamu düzeni ile doğrudan ilgili hizmetlere ilişkin olduğu ve bu hizmetlerin devletin genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu kuşkusuzdur buna göre söz konusu hizmetlere ilişkin görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi zorunludur yasayla yapılan düzenlemelerde ise memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gereken denetim etkinliğinin başbakanca özel olarak yetkilendirilen kişi ya da komisyona yaptırılabilmesine olanak sağlanmakta ancak başbakanca özel olarak yetkilendirilecek kişi ya da komisyon üyelerinin niteliklerine ve komisyon üyelerinin sayısına yer verilmemektedir sayılı yasanın ve maddeleriyle getirilen kuralların son fıkralarında ise bu maddelerin uygulanmasına ilişkin ilke ve yöntemlerin çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmektedir dolayısıyla başbakanca denetim için yetkilendirilecek kişi ya da komisyon üyelerinin nitelik ve sayılarının belirlenmesi yönetmeliğe bırakılmış olmaktadır oysa anayasanın maddesinin yukarıda açıklanan ikinci fıkrasında memurlar ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin yasayla düzenleneceği belirtilirken bir görev için yetkilendirilecek kişinin yapılacak göreve uygun niteliklere sahip bulunması ve bunun tersi uygulamaya neden olmaması için yasada gösterilmesinin amaçlandığı açıktır bu nedenle başbakan tarafından yasada öngörülen etkinlikleri denetlemekle yetkilendirilecek kişi ya da komisyon üyelerinin denetim görevine uygun düşecek niteliklerine yine yasada yer verilmesi zorunludur bu nedenle sayılı yasanın maddesiyle sayılı yasanın ek maddesine eklenen dokuzuncu maddesiyle sayılı yasaya eklenen ek maddenin sekizinci maddesiyle sayılı yasanın maddesine eklenen sekizinci fıkralarındaki başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon ibareleri anayasanın maddesine aykırı düşmektedir sayılı yasanın maddesiyle sayılı yasanın ek maddesine eklenen onuncu fıkrada bu maddede belirtilen işlemler ile sayılı kanunun inci maddesi kapsamında yapılacak dinlemeler telekomünikasyon kurumu bünyesinde kurum başkanına doğrudanesas sayısı karar sayısı bağlı telekomünikasyon i̇letişim başkanlığı adıyla kurulan tek bir merkezden yürütülür oluşturulan bu başkanlık bir başkan ile teknik hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur bu başkanlıkta millî i̇stihbarat teşkilatı emniyet genel müdürlüğü ve jandarma genel komutanlığının ilgili birimlerinden birer temsilci bulundurulur verilen görevleri yerine getirmek üzere yeteri kadar da personel istihdam edilir telekomünikasyon i̇letişim başkanı telekomünikasyon kurumu başkanının teklifi üzerine başbakan tarafından atanır telekomünikasyon i̇letişim başkanı kurul üyelerinin sahip olduğu özlük haklarına sahiptir ulaştırma bakanlığı bu merkezle ilgili alt yapıyı hazırlamakla yükümlüdür bu merkezin kuruluş giderleri telekomünikasyon kurumu gelirlerinden karşılanır bu merkezin kuruluşu ile ilgili her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri ceza ve ihalelerden yasaklama işleri hariç sayılı kamu i̇hale kanunu ve sayılı kamu i̇hale sözleşmeleri kanunu hükümlerinden muaftır denilmektedir fıkrada telekomünikasyon i̇letişim başkanlığının bir başkan ile teknik hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşacağı belirtilirken başkan ve uzmanların nitelikleri ile uzmanların atanma yöntemine yer verilmemiştir yasanın maddesiyle sayılı yasanın ek maddesine eklenen son fıkrada ise bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller adalet i̇çişleri ve ulaştırma bakanlıklarının görüşü alınarak başbakanlık tarafından üç ay içinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir denilmektedir yasada açık kural bulunmadığına göre son fıkra düzenlemesinden telekomünikasyon i̇letişim başkanlığını oluşturacak başkan ve uzmanların nitelikleri ile uzmanların atanma yönteminin yönetmelikle saptanacağı sonucuna varılmaktadır oysa anayasanın maddesinin yukarıda yer verilen kuralları uyarınca genel idare esaslarına göre asli ve sürekli bir kamu hizmeti yürüten telekomünikasyon i̇letişim başkanlığının kamu görevlisi olan başkan ve uzmanlarının nitelikleri ile uzmanların atanma yöntemine ilişkin kuralların yasada belirtilmesi zorunludur bu nedenle sayılı yasanın maddesiyle sayılı yasanın ek maddesine eklenen onuncu fıkradaki oluşturulan bu başkanlık bir başkan ile teknik hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur kuralı anayasanın maddesine uygun düşmemektedir sayılı yasanın maddesiyle sayılı yasanın ek maddesine eklenen onuncu fıkrada sayılı yasanın ek maddesinde belirtilen işlemlerin ve sayılı ceza muhakemesi yasasının maddesi kapsamında yapılacak dinlemelerin telekomünikasyon kurumu bünyesinde kurum başkanına doğrudan bağlı olarak kurulan telekomünikasyon i̇letişim başkanlığınca yürütülmesiesas sayısı karar sayısı telekomünikasyon i̇letişim başkanının telekomünikasyon kurumu başkanının önerisi üzerine başbakanca atanması yöntemi benimsenmiştir ayrıca yasanın ve maddelerinde yapılan düzenlemelerde de jandarma ve devlet istihbarat örgütlerinin bu yasa kapsamında gerçekleştirecekleri işlemler ve sayılı yasanın maddesine göre yapacakları dinlemelerin de telekomünikasyon i̇letişim başkanlığınca yürütülmesi öngörülmüştür böylece oluşturulan telekomünikasyon i̇letişim başkanlığı gerçekleştirilecek istihbarat işlemlerinin ve sayılı yasanın maddesine göre yapılacak dinlemelerin yürütüleceği tek merkezi örgüt olarak planlanmıştır bu kadar önemli bir işlev üstlenen merkezi örgüt başkanının atanma yetkisi ise tek başına başbakana bırakılmıştır yine aynı fıkrada telekomünikasyon i̇letişim başkanlığının telekomünikasyon kurumu başkanına doğrudan bağlı olduğu ve telekomünikasyon i̇letişim başkanının telekomünikasyon kurulu üyelerinin özlük haklarına sahip bulunduğu belirtilerek i̇letişim başkanı kurul üyeleriyle eş düzeyde tutulmuştur bu düzenlemeler telekomünikasyon i̇letişim başkanının bürokraside üst düzey kamu görevlisi olarak kabul edildiğini göstermektedir günlü sayılı telsiz yasasının maddesine göre telekomünikasyon kurulu başkan ve üyeleri bakanlar kurulu kararıyla atanmaktadır öte yandan günlü sayılı yasanın ve maddelerinde bakanlıklar ve bağlı kuruluşlar dışında kalan kamu kurum ve kuruluşlarında başkan ve yardımcısı genel müdür ve yardımcısı yönetim kurulu üyeleri daire başkanları müessese müdürü grup başkanı genel sekreter müşavir teftiş fen ve tetkik kurulları başkanları ile bölge müdürlerinin ortak kararname ile atanması öngörülmüştür dava konusu yasada ise telekomünikasyon i̇letişim başkanı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları üst düzey görevlilerini atama yöntemi yönünden farklılık yaratılarak başkanın atanmasında cumhurbaşkanının imzasını gerektirmeyen bir yöntem getirilmektedir aa çağdaş demokrasilerde parlamenter sistem ve bu sistemi yaşama geçirecek erkler ayrılığı ilkesi kabul edilmiş yürütmenin iktidar gücü yasama ve yargı denetimi ile dengelenmeye çalışılmıştır parlamenter demokratik sistemin ve erkler ayrılığının benimsendiği anayasamızda da bağsız koşulsuz ulusun olan egemenliği yasama yürütme ve yargı alanlarında ulus adına kullanacak organlar belirtilmiş yasama ve yargının yürütme organı üzerindeki denetim yetkisi ve bu yetkinin kullanılma biçim ve sınırları çeşitli maddelerde kurala bağlanmıştıresas sayısı karar sayısı i̇ktidar gücünün çoğunluk egemenliğine dönüşmesinin parlamenter demokratik sistemi zedeleyeceğini öngören anayasa koyucu bununla yetinmemiş devletin başı olan cumhurbaşkanına bir denetim dengeyi ve uyumu sağlama görev ve yetkisi vermiştir nitekim anayasanın maddesinde yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulunca kullanılıp yerine getirileceği maddesinde cumhurbaşkanının anayasanın uygulanmasını devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeteceği başbakan ve bakanları atayacağı gerekli gördüğü durumlarda bakanlar kuruluna başkanlık edeceği ya da bakanlar kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağıracağı kararnameleri imzalayacağı maddesinde cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler dışındaki tüm kararlarının başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanacağı belirtilmiştir bu kurallar cumhurbaşkanının aynı zamanda yürütmenin de başı olduğunu kararnameleri imzalama yolu ile iktidar gücünü denetleyerek bu güç ile kamu politikalarının oluşması ve uygulanmasında görev alan üst düzey kamu görevlileri arasındaki dengeyi sağlaması gerektiğini göstermektedir cumhurbaşkanının bu denetim ve dengeleme görev ve yetkisi bir siyasal partinin tek başına iktidar olduğu ve yasama organında çoğunluğu elde bulundurduğu dönemlerde çok daha gerekli olmaktadır çünkü bu dönemlerde özellikle üst düzey kamu görevlileri siyasal güce karşı çok daha korunmasız kalmaktadır bb anayasanın maddesinde yürütme yetkisi ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulunca kullanılıp yerine getirileceği belirtilirken yürütme işlemlerinin hukuksal geçerlilik kazanabilmesi için her iki tarafın katılmasıyla ortaklaşa yapılması gereği ortaya konulmuştur yine anayasanın maddesinde cumhurbaşkanının anayasa ve diğer yasalarda tek başına yapabileceği belirtilen işlemler dışındaki tüm kararlarının başbakan ve ilgili bakanlarca da imzalanacağı kurala bağlanmıştır bu kural tüm kararlar bağlamında atama kararlarının da cumhurbaşkanınca imzalanması gerektiğini göstermesi yönünden önemlidir anayasanın maddesinde cumhurbaşkanına kararnameleri imzalama görev ve yetkisi verilmiş olması da bu yargıyı pekiştirmektedir anayasamızda cumhurbaşkanına kararnameleri imzalama yetkisinin verilmesi üç önemli gerekçeye dayanmaktadır bunların birincisi cumhurbaşkanının yansızlığı nedeniyleesas sayısı karar sayısı kararnamelerin kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerine uygun olmasının ve olumsuz siyasal emellere hizmet etmemesinin sağlanması ikincisi cumhurbaşkanına yürütme alanında hükümete öneri ve uyarılarda bulunma yetkisini kullanabilmesi için olanak yaratılması üçüncüsü de cumhurbaşkanının devletin ve yürütmenin başı olması ve devlet organlarının düzenli çalışmasını gözetme görev ve yetkisiyle donatılmış bulunmasıdır bu anayasal kurallar karşısında birer yönetsel işlem olduğunda kuşku bulunmayan atama işlemlerinden kurumların karar ve uygulama düzeneklerinde önemli işlev gören üst düzey kamu görevlilerine ilişkin olanlarının hukuksal geçerlilik kazanabilmesi için cumhurbaşkanınca da imzalanması anayasal zorunluluktur cc öte yandan kamu kurum ve kuruluşları ve dolayısıyla bu kurum ve kuruluşların üst düzey görevlileri siyasal iktidarın uzmanlık ve hizmet alanındaki deneyim eksikliğini gidermek ve kendi alanında siyasal iktidara yardımcı olmak değişen iktidarlardan kamu hizmetlerinin etkilenmemesini ve sürekliliğini sağlamakla yükümlüdürler kamu hizmetinin sürekliliği ile kamu görevlilerinin güvencesi arasındaki yakın ilişki kamu politikalarının oluşmasında karar verme ve bu kararları uygulama konumunda olan üst düzey kamu görevlilerinin atama güvencesinde kamu yararı bulunduğunu göstermektedir devlet organlarının düzenli çalışması yönetimde istikrarın sağlanmasıyla olanaklıdır yönetimde istikrar ise kamu hizmetinin değişken öğesi olan iktidardaki siyasal partilerle değil kamu hizmetinin değişmez öğesi olan kamu görevlilerine sağlanacak görev güvencesiyle gerçekleştirebilecektir cumhurbaşkanının kamu hizmetlerinde sürekliliği ve istikrarı sağlayan üst düzey görevlilerin atamalarında imzasının bulunması kimi haksız işlemlerin siyasal nitelikli atamaların önlenmesi ve dolayısıyla kamu yararı ve kamu hizmetinin gerekleri yönünden de gereklidir anayasamıza göre yürütmenin iki kanadından birini oluşturan cumhurbaşkanı yansız niteliğiyle siyasal nitelikli hükümete karşı kamu görevlisinin güvencesini oluşturmaktadır bu güvence atama kararnamelerinin cumhurbaşkanınca imzalanmasıyla yaşama geçirilmektedir nitekim bu gerekçeler göz önünde bulundurularak ve sayılı yasalarda müsteşar ve yardımcıları başkan ve yardımcıları genel müdür ve yardımcıları bakanlık müşavirleri yönetim kurulu üyeleri birinci hukuk müşavirleri daire başkanları il idare şube başkanları müessese müdürleri grup başkanları genel sekreter müşavir teftiş fen ve tetkik kurulu başkanları bölge müdürleri ve başmüdürler gibi üst düzey görevlilerin atanmaları görevden alınmaları ya da nakillerinin ortak kararnameyle yapılması kurala bağlanmıştır dd adalet bakanlığında genel müdürlük daire başkanı ve daha üst kamu görevlerine yapılacak atamalarda ortak kararname yerine bakanın önerisi ve başbakanın onayı yöntemini getiren günlü sayılı yasa ile ilgili anayasa mahkemesinin günlü k sayılı kararındaesas sayısı karar sayısı parlamenter hükümet sistemi benimsenen anayasaya göre cumhurbaşkanının yürütmenin başı olarak karşı imza kuralı gereği imzalayacağı kararnameler madde uyarınca yürütme alanına ilişkin görev ve yetkileri ile sınırlı anlaşılmak gerekir denilerek yürütmenin başı olan cumhurbaşkanının atama kararnamelerini güvence niteliğinde karşı imza kuramı uyarınca imzalaması gerektiği kabul edilmiştir yüksek mahkemenin aynı kararında anayasanın maddesinde devletin başı olduğu ve türk milletinin birliğini temsil ettiği belirtilen cumhurbaşkanı maddeye göre de yürütme yetki ve görevini bakanlar kurulu ile birlikte kullanır ve yerine getirir devletin başı olan cumhurbaşkanı anayasada yürütme organı içinde kabul edilmiş ve aynı zamanda yürütmenin de başı sayılmıştır anayasanın maddesinde denilerek yürütme işlemlerinin hukuksal geçerliliği için her ikisinin de katılmalarıyla ortaklaşa yapılması gereği çok açık bir biçimde ortaya konulmaktadır başbakan ve tüm bakanların imzaladıkları bakanlar kurulu kararnamesi ile yalnızca başbakan ve ilgili bakanın imzasını taşıyan müşterek kararnamenin de geçerlik kazanabilmesi için cumhurbaşkanı tarafından imzalanması anayasal bir zorunluluktur geleneklere dayalı bir kurallar ve kurumlar düzeni olan parlamenter sistemde önemli devlet işlemlerinin tümü devlet başkanının imzasıyla tamamlanır bakanlık üst düzey görevlerine getirilecek bu yüksek memurlara ilişkin atama işlemlerinin anayasada benimsenen parlamenter sistem gereği yürütme organını oluşturan adalet bakanı ve başbakan ile tarafsız cumhurbaşkanının onayına sunulması anayasanın ve maddeleri yönünden bir zorunluluktur bakanın yanında onun uzmanlık ve hizmet alanındaki deneyim eksikliğini gidermek bu alanlarda bakana yardım etmek ve değişme olasılığı fazla olan bakanların değişmesinden kamu hizmetinin etkilenmemesini sağlamak üzere bulundurulan memur statüsü içinde ve hizmet kadrosunda en yüksek dereceye yükselmiş böylece teknik deneyim sahibi ve uzman kimseler olan müsteşarlık müsteşar yardımcılıkları teftiş kurulu başkanlığı ve diğer sayılan üst düzey görevlere aynı yöntemle atama yapılabilmesi bakanın önerisi üzerine başbakan onayı ile anayasada benimsenen sistemle bağdaşmamaktadıresas sayısı karar sayısı cumhurbaşkanını böylesine yetkilerle donatıp güçlendiren parlamenter hükümet sistemini bütün gerekleriyle uygulamaya koyan yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulunca yerine getirileceğini belirten bu kurallar karşısında kimi atamalarda cumhurbaşkanının imzasına gerek görmemek anayasanın maddesine aykırılık oluşturur gerekçelerine yer verilerek adalet bakanlığında genel müdürlük daire başkanlığı müstakil daire başkanlığı genel müdür yardımcılığı genel müdürlük müsteşar yardımcılığı ve müsteşarlık görevlerine yapılacak atamaların başbakanın onayı ile sonlandırılmasına ilişkin yasa kuralı iptal edilmiştir bu nedenlerle sayılı yasanın maddesiyle sayılı yasanın ek maddesine eklenen onuncu fıkradaki telekomünikasyon i̇letişim başkanı telekomünikasyon kurumu başkanının teklifi üzerine başbakan tarafından atanır kuralı anayasayla kabul edilen parlamenter demokratik sisteme anayasanın ve maddelerine aykırı düşmektedir iv sonuç yukarıda açıklanan gerekçelerle sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesiyle günlü sayılı polis vazife ve salahiyet kanununun ek maddesine eklenen dokuzuncu maddesiyle günlü sayılı jandarma teşkilat görev ve yetkileri kanununa eklenen ek maddenin sekizinci maddesiyle günlü sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve milli i̇stihbarat teşkilatı kanununun maddesine eklenen sekizinci fıkralarındaki başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon ibarelerinin yine maddesiyle sayılı yasanın ek maddesine eklenen onuncu fıkrasındaki oluşturulan bu başkanlık bir başkan ile teknik hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur ve telekomünikasyon i̇letişim başkanı telekomünikasyon kurumu başkanının teklifi üzerine başbakan tarafından atanıresas sayısı karar sayısı kurallarının iptallerine uygulanması durumunda doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız hukuksal sonuçlar göz önünde bulundurularak söz konusu ibare ve kuralların yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesini arz ederim i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren türkiye büyük millet meclisi üyeleri ali topuz ve mehmet neşşar ile birlikte milletvekili tarafından verilen günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir tarihli ve sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesinin tarihli ve sayılı kanunun ek nci maddesine eklediği dokuzuncu fıkradaki nci maddesinin tarihli ve sayılı kanuna eklediği ek madde in sekizinci fıkrasındaki ve üncü maddesinin tarihli ve sayılı kanunun ncı maddesine eklediği sekizinci fıkradaki başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon i̇barelerinin anayasaya aykırılığı i̇ptali istenen ibarelerin tümü başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon şeklinde ayniyet gösterdiğinden ve dolayısıyla iptal gerekçeleri de aynı olduğundan bu gerekçeler aşağıda hepsi için geçerli olmak üzere açıklanmıştır tarihli ve sayılı kanun ile yapılan düzenlemeler i̇le anayasada belirtilen ilkeler doğrultusunda haberleşme özgürlüğüne hangi sebeplerle müdahale edilebileceği müdahaleye yetkili kişi ve kurumların tespiti ile telekomünikasyon hizmetleri gibi stratejik önemi haiz bazı kamu hizmetlerinin özelleştirme kapsamına alınması ve hızlı teknolojik gelişmeler dikkate alınarak milli i̇stihbarat teşkilatının yetki alanının kamu hizmeti veren kuruluşlara teşmil edilmesi öngörülmüştür bu yasaya göre emniyet genel müdürlüğü jandarma ve mit tarafından görev alanlarıyla ilgili suçların islenmesinin önenmesi amacıya hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda yasada belirtilen birim amirlerinin veya yetkililerin yazılı emriyle dinleme ve takibi yapabileceklerdir yine bu yasada söz konusu faaliyetler çerçevesinde elde edilen kayıtların yasada belirtilen amaçlar dışında kullanılamayacağı elde edilen bilgi ve kayıtların saklanmasında ve korunmasında gizlilik ilkesinin geçerli olduğu buna aykırı hareket edenler hakkında görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılacağı belirtilmiştir bütün bu faaliyetlerin denetiminin ise sıralı kurum amirleri ilgili teftiş elamanları başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından yapılması da hükme bağlanmıştır anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasında devletin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği belirtildikten sonra memurların ve diğer kamu görevlilerininesas sayısı karar sayısı nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir denilmiştir tarihli ve sayılı polis vazife ve salahiyet kanunu tarihli ve sayılı jandarma teşkilat görev ve yetkileri kanunu ve tarihli ve sayılı devlet i̇stihbarat hizmetleri ve millî i̇stihbarat teşkilatı kanunu çerçevesinde yapılacak dinleme ve istihbarat faaliyetlerinin ancak bu yasalarla görev ve yetki verilen memurlar ve diğer kamu görevlilerince yapılacağı açıktır çünkü yapılan iş bir kamu hizmetidir ve aynı nedenle bu görevlileri denetleme görevi verilenlerin de memurlar ve diğer kamu görevlilerinden başkası olması mümkün değildir bu durumda da belirtilen denetimi yapacak kişi veya komisyon üyelerinin niteliklerinin atanmalarının görev ve yetkilerinin hak ve yükümlülüklerinin aylık ve ödenekler ile diğer özlük işlerinin anayasanın inci maddesi doğrultusunda kanunla gösterilmesi gerekmektedir hâlbuki iptali istenen ibarelerde başbakan tarafından denetimle görevlendirilecek kişi veya komisyon üyelerinin niteliklerini göstermek üzere kanunda bir düzenleme yapılmadığı görülmektedir sayılı kanunun ve üncü maddelerinin son fıkralarında bu maddelerin uygulanmasına ilişkin ilke ve yöntemlerin çıkarılacak yönetmeliklerle düzenleneceğinin belirtilmiş olması başbakan tarafından denetimle yetkilendirilecek kişi ya da komisyon üyelerinin niteliklerinin yönetmelikle belirleneceğini göstermektedir bu durum anayasanın inci maddesine aykırıdır anayasanın inci maddesinin getirdiği kanunla düzenleme ilkesinin memur ve kamu görevlileri için keyfi uygulamalara karşı bir güvence oluşturduğu açıktır çünkü bu ilke ile bir görev için yetkilendirilecek kişinin göreve uygun niteliklere sahip olmasının sağlanması ve keyfi uygulamalara imkân bırakılmaması amaçlanmıştır anayasanın inci maddesi hükmüne göre başbakan tarafından söz konusu kanunda belirtilen etkinlikleri denetlemekle görevlendirilecek kişi ve komisyon üyelerinin niteliklerinin de kanunda gösterilmiş olması gerekmektedir söz konusu ibareler ise bu belirlemeyi yapmayarak yönetmeliğe bırakmakta ve bu nedenle de anayasanın inci maddesine aykırı düşmektedir diğer yandan iptali istenen ibarelerde başbakanca görevlendirilecek kişi ve komisyon üyelerinin sayısı da gösterilmemiştir sayılı kanunun ve üncü maddelerinin son fıkralarından bu hususun da belirlenmesinin yönetmeliğe bırakıldığı anlaşılmaktadır hâlbuki anayasanın üncü maddesinde idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği ifade edilmiştir bu ilkeye karşın başbakanca denetleme için görevlendirilecek kişi ve komisyon üyelerinin sayısının yönetmelikle belirlenmesi anayasanın üncü maddesine aykırıdıresas sayısı karar sayısı anayasanın ve inci maddelerine göre kanunla belirlenmesi gereken başbakanca görevlendirilecek kişi veya komisyon üyelerinin nitelik ve sayılarının belirlenmesinin kanunla hiçbir asli düzenleme yapılmadan yönetmeliğe bırakılması asli düzenleme yetkisinin yürütmeye bırakılması anlamına gelmektedir yürütme yetki ve görevi anayasanın inci maddesine göre anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir anayasamızdan yürütmenin anayasanın gösterdiği ayrık haller dışında asli düzenleme yetkisi olmadığı anlaşılmaktadır bu yetki anayasanın nci maddesine göre yasamanındır ve devredilemez devredilirse kökenini anayasadan almayan bir yetki olduğu için anayasanın ncı maddesine aykırı düşer bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarihli ve sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesinin tarihli ve sayılı kanunun ek nci maddesine eklediği dokuzuncu fıkrasındaki nci maddesinin tarihli ve sayılı kanuna eklediği ek madde in sekizinci fıkrasındaki ve üncü maddesinin tarihli ve sayılı kanun ncı maddesine eklediği sekizinci fıkrasındaki başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon ibareleri anayasanın ve inci maddelerine aykırı olup iptalleri gerekmektedir tarihli ve sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesinin tarihli ve sayılı kanunun ek nci maddesine eklediği onuncu fıkradaki oluşturulan bu başkanlık bir başkan ile teknik hukuk ve idari olmak üzere üç uzmandan oluşur ve telekomünikasyon i̇letişim başkanı telekomünikasyon kurumu başkanının teklifi üzerine başbakan tarafından atanır cümlelerinin anayasaya aykırılığı söz konusu onuncu fıkrada sayılı kanunun ek nci maddesinde belirtilen işlemlerle sayılı kanunun inci maddesi kapsamında yapılacak dinlemelerin telekomünikasyon kurumu bünyesinde kurum başkanına doğrudan bağlı olarak kurulan telekomünikasyon i̇letişim başkanlığınca yürütülmesi öngörülmüş yine sayılı kanunun ve üncü maddelerinde yer alan hükümlerle de jandarma ve devlet istihbarat örgütlerinin bu kanun kapsamında yapacakları dinlemelerin yürütülmesi görevi de telekomünikasyon i̇letişim başkanlığına verilmiştir böylece telekomünikasyon i̇letişim başkanlığı söz konusu kanunlar çerçevesinde dinleme işlemlerini yürütecek tek merkezi örgüt olarak düzenlenmiştir bu kadar önemli bir örgütün başkanının üst düzey kamu görevlisi konumunda olması gerekir sayılı kanunda telekomünikasyon i̇letişim başkanlığının telekomünikasyon kurumu başkanına doğrudan bağlanması ve telekomünikasyon i̇letişim başkanının telekomünikasyon kurulu üyelerinin özlük haklarına sahip bulunduğu belirtilerekesas sayısı karar sayısı telekomünikasyon i̇letişim başkanının kurul üyeleriyle eş tutulması telekomünikasyon i̇letişim başkanının üst düzey kamu görevlisi olarak kabul edildiğini göstermektedir tarihli ve sayılı kanuna göre telekomünikasyon kurulu başkan ve üyeleri bakanlar kurulu kararıyla atanmaktadır tarihli ve sayılı kanunda bakanlıklar ve bağlı kuruluşlar dışında kalan kamu kurum ve kuruluşlarında başkan ve yardımcısı genel müdür ve yardımcısı yönetim kurulu üyeleri daire başkanları müessese müdürü grup başkanı genel sekreter müşavir teftiş fen ve tetkik kurulları başkanları ile bölge müdürlerinin ortak kararname ile atanması öngörülmüştür sayılı kanun ise telekomünikasyon i̇letişim başkanının atanmasında cumhurbaşkanının imzasını gerektirmeyen bir yöntem getirerek onu atama bakımından diğer kamu kurum ve kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinden farklı bir duruma sokmuştur bilindiği gibi kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan parlamenter sistemlerde yürütmenin iktidarı yasama ve yargı denetimi ile dengelenmektedir parlamenter demokratik sistemin ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin benimsendiği anayasamızda da yasama ve yargının yürütme organı üzerindeki denetim yetkisi bu yetkilerin kapsam ve sınırları ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir bunun yanında anayasamızda iktidar gücünün bir çoğunluk egemenliğine dönüşerek azınlığa baskı yapmasını ve keyfiliğe kaçmasını önlemek için aynı zamanda yürütmenin de başı olan cumhurbaşkanına devlet organları arasında denetim denge ve uyumu sağlamak için yetkiler verilmiştir cumhurbaşkanına verilmiş olan bu denetim ve dengeleme görev ve yetkileri bir siyasal partinin tek başına iktidar olduğu ve yasama organındaki çoğunluğuna dayanarak keyfiliğe yöneldiği durumlarda üst düzey kamu görevlilerinin siyasal güce karşı korunmasını sağlamak bakımından da büyük bir önem taşımaktadır bu nedenle anayasa özellikle üst düzey kamu yöneticilerinin atama işlemlerinin hukuki geçerlilik kazanabilmesi için cumhurbaşkanınca imzalanmasını gerekli görmüştür bu husus anayasanın ve inci maddelerinden açıkça anlaşılmaktadır anayasanın inci maddesinde yürütme yetkisinin ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulunca yerine getirileceği belirtilirken yürütme işlemlerinin hukuki geçerlilik kazanabilmesi için hem cumhurbaşkanının hem de bakanlar kurulunun katılmasıyla yapılması gerektiği ortaya konulmuştur anayasanın inci maddesinde cumhurbaşkanının anayasa ve diğer yasalarda tek başına yapabileceği belirtilen işlemler dışındaki tüm kararlarının başbakan ve ilgili bakanlarca da imzalanacağı belirtilmiştir anayasanın üncü maddesinde de cumhurbaşkanına kararnameleri imzalama görev ve yetkisi verilmiştiresas sayısı karar sayısı bu hükümler tüm kararlar bağlamında atama kararlarının da cumhurbaşkanınca imzalanması gerektiğini ortaya koymaktadır anayasamızın bu hükümleriyle cumhurbaşkanına kararnameleri imzalama yetkisinin verilmesi cumhurbaşkanının yansızlığı nedeniyle kararnamelerin kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerine uygun olmasını ve olumsuz siyasal emellere hizmet etmemesini sağlamakta cumhurbaşkanına hükümete uyarı ve önerilerde bulunması için olanak yaratmaktadır kuşkusuz bu yetki cumhurbaşkanına yürütmenin başı olması ve devlet organlarının düzenli çalışmasını gözetme yetki ve görevi ile donatılmış bulunması nedeniyle verilmiştir anayasa mahkemesi de adalet bakanlığında genel müdürlük daire başkanlığı ve daha üst düzey kamu görevlerine yapılacak atamalarda ortak kararname yerine bakanın önerisi ve başbakanın onayı yöntemini getiren tarihli ve sayılı kanunla ilgili olarak verdiği kararda parlamenter hükümet sistemi benimsenen anayasaya göre cumhurbaşkanının yürütmenin başı olarak karşı imza kuralı gereği imzalayacağı kararnameler üncü madde uyarınca yürütme alanına ilişkin görev ve yetkileri ile sınırlı anlaşılmak gerekir diyerek yürütmenin başı olan cumhurbaşkanının atama kararnamelerini güvence niteliğinde karşı imza kuramı uyarınca imzalaması gerektiğini kabul etmiştir anayasa mahkemesi aynı kararında anayasanın üncü maddesinde devletin başı olduğu ve türk milletinin birliğini temsil ettiği belirtilen cumhurbaşkanı inci maddeye göre de yürütme yetki ve görevini bakanlar kurulu ile birlikte kullanır ve yerine getirir devletin başı olan cumhurbaşkanı anayasada yürütme organı içinde kabul edilmiş ve aynı zamanda yürütmenin başı da sayılmıştır anayasanın inci maddesinde denilerek yürütme işlemlerinin hukuksal geçerliliği için her ikisinin de katılmalarıyla ortaklaşa yapılması gereği çok açık bir biçimde ortaya konulmaktadır başbakan ve tüm bakanların imzaladıkları bakanlar kurulu kararnamesi ile yalnızca başbakan ve ilgili bakanın imzasını taşıyan müşterek kararname nin de geçerlik kazanabilmesi için cumhurbaşkanı tarafından imzalanması anayasal bir zorunluluktur geleneklere dayalı bir kurallar ve kurumlar düzeni olan parlamenter sistemde önemli devlet işlemlerinin tümü devlet başkanının imzasıyla tamamlanır bakanlık üst düzey görevlerine getirilecek bu yüksek memurlara ilişkin atama işlemlerinin anayasada benimsenen parlamenter sistem gereği yürütme organını oluşturan adalet bakanı ve başbakan ile tarafsız cumhurbaşkanının onayına sunulması anayasanın ve inci maddeleri yönünden bir zorunluluktur bakanın yanında onun uzmanlık ve hizmet alanındaki deneyim eksikliğini gidermek bu alanlarda bakana yardım etmek ve değişme olasılığı fazla olan bakanların değişmesinden kamu hizmetinin etkilenmemesini sağlamak üzere bulundurulan memur statüsü içinde ve hizmet kadrosunda en yüksek dereceye yükselmiş böylece teknik deneyim sahibi ve uzman kimselerin görev alabileceği müsteşarlık müsteşar yardımcılıkları teftiş kurulu başkanlığı makamlarına ve diğer sayılan üst düzey görevlere aynı yöntemle atama yapılabilmesi bakanın önerisi üzerine başbakan onayı ile anayasada benimsenen sistemle bağdaşmamaktadıresas sayısı karar sayısı anayasa mahkemesi cumhurbaşkanını böylesine yetkilerle donatıp güçlendiren parlamenter hükümet sistemini bütün gerekleriyle uygulamaya koyan yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı | 3,920 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇raz i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir sayılı tcknun maddesindeki etkin pişmanlık hükümlerinin tcknun fıkrasındaki banka kredi kartı çalıp alışveriş yapan ve bu şekilde hırsızlık yapıp menfaat temin eden olaydaki sanık hakkında uygulanmaması anayasanın maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır çünkü tcknun maddesinde açıkça hırsızlık suçunu işleyene dolandırıcılık suçu işleyene bankayı veya kamu kurumunuveya kamu kurumunu aracı kılarak veya mesleğini alet ederek veya iletişim araçlarını veya bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenenler dahil olmak üzere hileli iflas ettirenlere mala zarar verenlere taksirli iflas edenlere güveni kötüye kullananlara karşılıksız yararlanma suçunu işleyenlere yağma suçunu işleyenlere kovuşturma başlamadan önce failin veya şeriklerinin bizzat pişmanlık aynen geri verir veya tazmin ederse üçte ikisine kadar indirim yapılmasını kovuşturma sonrası bu şekilde tazmin edilmesi halinde yarısına kadar indirim yapılmasını âmirdir sknun maddesinin fıkrasında da ceza kanununda kıyas yasağı getirilmiştir gene anayasanın maddesine paralel olarak maddesinde kanun önünde eşitlik ilkesi tekrarlanmıştır sayılı kanunun ikinci kitap ikinci kısım onuncu bölümünde ‘malvarlığına karşı suçlar olarak hırsızlık yağma mala zarar verme güveni kötüye kullanma dolandırıcılık hileli ve taksirli iflas karşılıksız yararlanma suç eşyasının satın alınması suçları düzenlenmiş ve bu suçlarda ilişkin maddesinde etkin pişmanlık hükümleri düzenlenmiştir sayılı kanunun ikinci kitap üçüncü kısım onuncu bölümde ‘bilişim sistemine karşı suçlar kısmında fıkrasındaki kredi kartının kötüye kullanılması olarak ‘başkasına ait bir banka veya kredi kartını her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa üç yıldan yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır hükmü yer almıştır tcknun ve fıkralarındaki eylemler daha da karmaşık bilişim sistemlerini gerektirdiği veya daha fazla örgütlü ve teknolojik donanımları kullanmayı gerektirdiği açık ise de maddesindeki eylemin basit kredi kartı hırsızlığı olduğu veya bir nevi hırsızlıktaki taklit anahtar kullanma gibi değerlendirilebilecek ve doğrudan doğruya malvarlığına ilişkin olan ve hırsızlık suçlarına paralellik göstermesine karşın bunun malvarlığına karşı suçlar kısmında düzenlenmedi diye msinin uygulama alanı dışında bırakılması aynı tür suç işleyenlere farklı kanun hükümleri uygulanmasını ve bu meyan da ne kadar pişmanlık gösterirse göstersin ne kadar mağdurun zararını karşılarsa karşılasın etkin pişmanlıktan yararlandırmamak aynı tür suç işleyerek aynı yönde menfaat malvarlığı elde eden kişiler arasında eşitsizliği getireceği bir anlamda bu tür suçun mağduru olanların zararının karşılanmasını bir nevi engelleyeceği çünkü suç işleyen ne kadar pişman olursa olsun mağdurun zararını karşılasa dahiesas sayısı karar sayısı cezasında indirim olmayacağını bilen sanığın zararı karşılama veya tazmin yönünde kılını dahi kıpırdatmayacağı suçtan sağlanan menfaati geri vermeye veya mağdurun zararını karşılamaya yanaşmayacağı tcknun maddesinin getiriliş amacına yani mağdurun zararını izole etmeye teşvik ve toplum barışını bir anlamda sağlama ilkesine aykırı olacağı açıktır sayılı tcknun ve maddesindeki yağma suçlarında bile etkin pişmanlık gösteren sanıklara soruşturma öncesi tazmin edilirse oranında indirim yapılacağı kovuşturma aşamasında tazmin edilirse oranda indirim yapılacağı hükmü tcknun maddesinde emredici hüküm olarak hükme bağlandığı silah zoru ile bir mağdurun parasını veya değerli eşyasını çalan sanığın pişmanlığını ve zararı tazminine olanak sağlayan maddesinin bu olaydaki gibi kredi kartı çalınması ve kullanılmasında tazmin edilse dahi indirim hükmü getirilmemesi en önemlisi bir bankayı bile en son teknolojik aletlerle ve diyelim ki örgütlü olarak dolandıranlara veya banka veya çok önemli ve binlerce kişiyi ilgilendiren bir büyük şirketi bile iflas ettirene zararı tazmin ederse indirim ve etkin pişmanlık hükümleri getiren tcknun sırf bu olayda olduğu gibi hırsızlıkla işyerindeki masadan çalman kredi kartı ile toplamda ytllik alışveriş yapan sanığa etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması kanun önünde eşitliği öngören anayasanın maddesine ve tcknun maddesindeki hükümlerine aykırılık oluşturacağı ve çelişki teşkil ettiği açıktır | 580 |
esas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı türki̇ye sağlik ensti̇tüleri̇ başkanliği kurulmasi i̇le bazi kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde deği̇şi̇kli̇k yapilmasina dai̇r kanunun maddesi ile değişik sayılı millî eğitim temel kanununun maddesinin onbirinci fıkrasında yer alan aday öğretmenler hakkında uygulanmaz i̇bâresinin anayasaya aykırılığı nedeniyle i̇ptal gerekçesi bu düzenleme ile sayılı milli eğitim temel kanununun i öğretmenlik kenar başlıklı maddesinin on birinci fıkrasında yer alan saklıdır ibâresi aday öğretmenler hakkında uygulanmaz şeklinde değiştirilmekte ve böylece anılan kuralın uygulanmasına ilişkin olarak sayılı devlet memurları kanununun aday memurluk ile ilgili hükümlerinin saklı olduğu kuralından vazgeçilerek bu hükümlerin aday öğretmenler hakkında uygulanmayacağı öngörülmektedir buna göre sayılı kanunun maddesi ile yapılan değişiklikten önce sayılı kanunun maddesinin onbirinci fıkrası bu maddenin uygulanmasına ilişkin olarak tarihli ve sayılı devlet memurları kanununun aday memurluk ile ilgili hükümleri saklıdır biçiminde iken bu maddenin uygulanmasına ilişkin olarak tarihli ve sayılı devlet memurları kanununun aday memurluk ile ilgili hükümleri aday öğretmenler hakkında uygulanmaz biçimine dönüşmüştür sayılı devlet memurları kanununun aday memurluk ile ilgili hükümleri anılan kanunun iii kısımının adaylık kenar başlığını taşıyan bölümünde yer alan ve maddelerinde düzenlenmiş olup buna göre adaylığa kabul edilme kenar başlıklı maddesi sınavlarda başarılı olanlardan devlet memurluğuna girmek isteyenler başarı listesindeki sıraya ve nci maddeye göre ilan edilen kadro sayısı kadar kurumlarınca memur adayı olarak atanırlar aday olarak atanmış devlet memurunun adaylık süresi bir yıldan az iki yıldan çok olamaz ve bu süre içinde aday memurun başka kurumlara nakli yapılamaz hükmünü ihtivâ etmekte adayların yetiştirilmesi kenar başlıklı maddesiesas sayısı karar sayısı aday olarak atanan memurların önce bütün memurların ortak vasıfları ile ilgili temel eğitime bilahara sınıfları ile ilgili hazırlayıcı eğitime ve staja tabi tutulmaları ve devlet memuru olarak atanabilmeleri için başarılı olmaları şarttır temel eğitim ile hazırlayıcı eğitim aynı kurumda yapılır eğitim süreleri programları değerlendirme esasları ve hangi kurumların sorumluluğunda yapılacağı ve diğer hususlar başbakanlıkça hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir hükmünü ihtivâ etmekte adaylık devresi içinde göreve son verme kenar başlıklı maddesi adaylık süresi içinde temel ve hazırlayıcı eğitim ve staj devrelerinin her birinde başarısız olanlarla adaylık süresi içinde hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmıyacak durumları göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişkileri kesilir i̇lişkileri kesilenler ilgili kurumlarca derhal devlet personel başkanlığına bildirilir hükmünü ihtivâ etmekte adaylık süresi sonunda başarısızlık kenar başlıklı maddesi ise adaylık süresi içinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir i̇lişikleri kesilenler ilgili kurumlarca derhâl devlet personel başkanlığına bildirilir adaylık devresi içinde veya sonunda ncı ve bu madde hükümlerine göre ilişikleri kesilenler sağlık nedenleri hariç yıl süre ile devlet memurluğuna alınmazlar hükmünü ihtivâ etmektedir görüldüğü gibi sayılı kanunun aday memurluk ile ilgili yukarıda belirtilen hükümleri aday öğretmen ayırımı yapmaksızın tüm adaylık aday memurluk müessesesine şâmildir nitekim sayılı kanunun asli memurluğa atanma kenar başlıklı maddesinin birinci fıkrasında adaylık devresi içinde eğitimde başarılı olan adaylar disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile onay tarihinden geçerli olmak üzere asli memurluğa atanırlar denilmek sûretiyle aslî memurluğa atanmada adaylık devresi içinde eğitimde başarılı olma şartıyla disiplin âmirlerinin teklifi ve atamaya yetkili âmirin onayı yeterli görülmüştür oysa sayılı milli eğitim temel kanununun aday öğretmenlik müessesesini düzenleyen maddesinin altıncı fıkrasında aday öğretmenler en az bir yıl fiilen çalışmak ve performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartlarını sağlamak kaydıyla yapılacakesas sayısı karar sayısı yazılı veya yazılı ve sözlü sınava hak kazanırlar denilmek sûretiyle aday öğretmenlikten aslî memurluğa atanmada sayılı devlet memurları kanununun aday memurluk ile ilgili hükümlerinde yer almayan performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartı getirilmektedir sayılı kanunun aslî memurluğu atanma ile ilgili hükümleri arasında yer verilmeyen performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartının sayılı kanunda aday öğretmenler için öngörülmesi şüphesiz aday öğretmenler bakımından sayılı kanun hükümlerine göre daha aleyhe bir düzenleme anlamına gelmektedir diğer yandan adaylık süresi sonunda başarısızlığın müeyyidesi olan ilişik kesme müessesesi sayılı kanunun maddesinde sayılı kanunun adaylık ile ilgili ve maddelerine göre gerçekleşmesi daha kolay şartlara tâbî tutulmuştur şöyle ki sayılı kanunun maddesinin sekizinci fıkrasında aday öğretmenlik süresi sonunda sınava girmeye hak kazanamayanlar ile üst üste iki defa sınavda başarılı olamayanlar aday öğretmen unvanını kaybeder ve memuriyetle ilişiği kesilir denilmek sûretiyle sayılı kanunun adaylık süresi sonunda başarısızlık kenar başlıklı maddesinin birinci fıkrasında yer almayan bir şarta yer verilmiştir başka bir deyişle sayılı kanunun maddesinin birinci fıkrasında aday memurların ilişiğinin kesilmesi adaylık süresi içinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almış olma şartına bağlanmış olmasına ve bunun için de disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayının gerekmesine rağmen sayılı kanunun maddesinin sekizinci fıkrasında aday öğretmenlik süresi sonunda sınava girmeye hak kazanamama ve üst üste iki defa sınavda başarılı olamama şartları aday öğretmenlerin görevden ilişiğinin kesilmesi için yeterli görülmüştür halde sayılı kanunun aday memurluk ile ilgili hükümlerinde madde ve adaylık süresi sonunda başarısızlık nedeniyle aday bir memurun ilişiğinin kesilmesi olgusu daha zor şartlara bağlı iken aynı durum sayılı kanunun aday öğretmenlerle ilgili hükümlerinde madde daha kolay bir düzenlemeye tâbî tutulmuştur böylece sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesinin onbirinci fıkrasında yer alan saklıdır ibâresi aday öğretmenler hakkında uygulanmaz şeklinde değiştirilmekle sayılı kanunun aday memurlukla ilgili olan daha lehe hükümlerinin aday öğretmenler yönünden uygulanmasının önüne geçilmektedir başka bir ifade ile dava konusu düzenleme sayılı devlet memurları kanununun aday memurluk ile ilgili az yukarıda açıklanmaya çalışılan lehe hükümlerinin aday öğretmenler için uygulanabilmesinin ortadan kaldırılması ve aday öğretmenlerin öğretmenliğe atanabilmelerinde daha ağır koşullara tâbî tutulması anlamına gelmektedir zirâ az yukarıda açıklanmaya çalışıldığı veçhile sayılı kanunun aday öğretmenlikle ilgili maddesinde yer alan adaylığa kabul edilme yetiştirilme ve adaylık devresi içinde veya adaylık süresi sonunda göreve son verme ilişik kesme ile ilgili hükümleri sayılı kanunun aday memurluk ile hükümlerine göre daha ağırdır ve aday öğretmenler yönünden diğer aday memurlar için öngörülmeyen âdil olmayan daha aleyhe şartlara tâbî tutulmuştur öyle ise sayılı kanunun maddesi ile değişik sayılı kanunun maddesinin onbirinci fıkrasında öngörülen dava konusu ibâre ile öğretmenlerin adaylık süreci farklılaştırılmış ve sayılı devlet memurları kanununun aday memurluk ile ilgili bağlayıcı hükümleri dışına çıkarılmıştır başka bir ifade ile tüm aday memurlara uygulanan ortak uygulamalardan vazgeçilerek özellikle adaylığa kabûl edilme adayların yetiştirilmesi ve adaylık devresi içinde veya adaylık süresi sonunda göreve son verme uygulamaları bakımından öğretmenlerin adaylık süreci ayrıştırılmıştır hâlde sayılı milli eğitim temel kanununun öğretmenlik mesleğini düzenleyen maddesinde aday öğretmenlikten öğretmenliğe aslî memurluğa atanabilmede öngörülen koşullar sayılı devlet memurlarıesas sayısı karar sayısı kanununun aday memurluk ile ilgili olan ve devamı maddelerinde öngörülen koşullardan daha ağır ve meşakkâtli olup aday öğretmenleri sayılı kanunda aday memurlar için öngörülen güvencelerden yoksun bırakmaktadır bu itibarla sayılı kanunun maddesinde aday öğretmenlikten öğretmenliğe atanabilmede öngörülen koşullar öğretmenliğe geçişte ve göreve son vermede âdil ve hakkaniyete uygun olmayan bir uygulamaya sebebiyet vermekte ve dolayısı ile aday öğretmenlerin aleyhine sonuçlar doğurmaktadır anayasanın cumhuriyetin nitelikleri kenar başlıklı maddesinde türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devletidir denilmektedir anayasamızın maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesi hukuk güvenliğinin ve adaletin sağlanmasına yönelik hukuk anlayışını temsil etmekte ve yasaların yasakoyucunun keyfine göre değil kamu yararı amacıyla çıkarılmasını zorunlu kılmaktadır anayasa mahkemesinin pek çok kararında isâbetle vurgulandığı üzere hukuk devletinin vazgeçilmez öğeleri arasında yer alan yasaların kamu yararına dayanması ilkesi ile bütün kamusal girişimlerin temelinde bulunması doğal olan kamu yararı düşüncesinin yasalara egemen olması ve özellikle bir ülkenin geleceğinin biçimlendirilmesinde çok önemli işlevleri olan eğitim ve öğretimin düzenlenmesinde yasakoyucunun bu esâsı gözardı etmemesi ve yasama normlarına bu olguyu en iyi şekilde yansıtması zorunludur anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygı gösteren bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve anayasa bulunduğu bilincinde olan devlettir yasaların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması genel objektif adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir bu nedenle yasakoyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir anayasa mahkemesinin tarihli ve esas karar sayılı kararı yukarıdaki bilgiler ışığında somut olaya baktığımızda açıklanmaya çalışılan nedenlerle adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu sürdürmekle yükümlü olan hukuk devletinde dava konusu ibârenin yer aldığı kuralda olduğu gibi aday öğretmenler yönünden aleyhe sonuçlar doğuran bir düzenlemenin âdil olduğundan ve hakkaniyet ölçütlerini gözettiğinden söz edilemez bu itibarla sayılı kanunun maddesi ile değişik sayılı kanunun maddesinin onbirinci fıkrasında geçen ve sayılı milli eğitim temel kanununun maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak sayılı devlet memurları kanununun aday memurluk ile ilgili hükümlerinin aday öğretmenler hakkında uygulanmayacağını öngören kuralda yer alan dava konusu aday öğretmenler hakkında uygulanmaz ibâresi anayasanın hukuk devleti ilkesini benimseyen maddesine aykırıdır i̇ptali gerekiresas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı türki̇ye sağlik ensti̇tüleri̇ başkanliği kurulmasi i̇le bazi kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde deği̇şi̇kli̇k yapilmasina dai̇r kanunun maddesi ile sayılı yükseköğretim kanununun ek maddesine eklenen ve böylece ek maddenin ikinci fıkrasında yer alan eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmekle birlikte kurucu vakfa veya üçüncü şahıslara doğrudan ya da dolaylı kaynak aktardığı maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre tespit edilen vakıf yükseköğretim kurumları hakkında verilen süre içerisinde aktarılan kaynağın vakıf yükseköğretim kurumuna iade edilmemesi hâlinde yükseköğretim kurulu gerektiğinde ve kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alır bölümlerinin anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçesi dava konusu ibârelerin bölümlerin yer aldığı bu düzenleme ile eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmekle birlikte kurucu vakfa veya üçüncü şahıslara doğrudan ya da dolaylı kaynak aktardığı maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre tespit edilen vakıf yükseköğretim kurumları hakkında verilen süre içerisinde aktarılan kaynağın vakıf yükseköğretim kurumuna iade edilmemesi hâlinde yükseköğretim kurulunun gerektiğinde kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alacağı hükme bağlanmıştır bu bapta dava konusu yaptığımız ibâreler eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmekle birlikte kurucu vakfa veya üçüncü şahıslara doğrudan ya da dolaylı kaynak aktardığı maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre tespit edilen vakıf yükseköğretim kurumları hakkında verilen süre içerisinde aktarılan kaynağın vakıf yükseköğretim kurumuna iade edilmemesi hâlinde yükseköğretim kurulu gerektiğinde ve kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alır bölümlerine münhasır olup sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun ek maddesine eklenen ve böylece ek maddenin ikinci fıkrasını oluşturan tümce içerisinde yer alan dava dışı düzeltici ibâresine sözcüğüne yönelik herhangi bir iptal talebimiz bulunmamaktadır ancak dava dışı düzeltici ibâresinin sözcüğünün sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun dosya üzerinden inceleme ve gerekçeyle bağlı olmama başlığını taşıyan maddesinin numaralı fıkrası hükmü gereğince iptaline karar verilip verilmeyeceği cihetinin yüksek mahkemenizin takdirinde bulunduğu husûsuna aşağıda bu bölümün sonunda değinilecektir sayılı yükseköğretim kanununun ek maddesinin birinci fıkrasında vakıf yükseköğretim kurumlarının eğitim öğretim esaslarının öğretim süreleri ve öğrenci hakları ile ilgili hususların bu kanun sayılı kanun hükümlerine tâbî olduğu belirtildikten sonra ek maddesinde vakıf yükseköğretim kurumlarının mali idari ve ekonomik konularda yüksekögretim kurulunun gözetim ve denetimine tâbî oldukları hükme bağlanmıştır anayasamızın yükseköğretim kurumları kenar başlıklı maddesinin birinci fıkrasında çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim öğretim bilimsel araştırma yayın ve danışmanlık yapmak ülkeye ve insanlığa hizmetesas sayısı karar sayısı etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler devlet tarafından kanunla kurulur denilmektedir bu kuralda yer alan çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile bilimsel özerkliğe sahip üniversite kavramı ülkemiz açısından kuşkusuz hayâtî önemi hâizdir bu bağlamda orta öğretimi bitirmiş herkese yükseköğrenim imkânı sağlanması hedefi kendi başına mâsum bir politika seçeneği gibi durmakla birlikte bu seçeneğin yasakoyucu tarafından siyasî kaygılar uğruna yozlaştırılmaması gerekmektedir zirâ yükseköğretim kurumlarının ülkenin ihtiyaçlarına uygun nitelikli insan gücü kaynağı yaratılması kadar eğitim öğretim araştırma bilim üretme ve uygulama gibi işlevleri ve sorumlulukları da mevcuttur buna ilâveten ülkenin ihtiyaçlarına uygun ve nitelikli insan gücü kaynağının ülkenin hangi üretim ve yönetim süreçlerinde ve ne şekilde değerlendirileceği konusu da tüm bu olguların yanında büyük önem taşımaktadır melih ersoy hçağatay keskinok yökün üniversitelere i̇lişkin gelişme politikalarının tarihsel değerlendirilmesi üniversite kurultayı ankara odtü ankara sh dava konusu ibârelerin yer aldığı kuralda olduğu gibi eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmekle birlikte kurucu vakfa veya üçüncü şahıslara doğrudan ya da dolaylı kaynak aktardığı maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre tespit edilen vakıf yükseköğretim kurumları hakkında verilen süre içerisinde aktarılan kaynağın vakıf yükseköğretim kurumuna iade edilmemesi hâlinde yükseköğretim kurulunun gerektiğinde kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alabilmesine olanak sağlanarak anayasanın maddesinin birinci fıkrasında belirtilen çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacına ve bilimsel özerkliğe sahip üniversite hedefine ulaşabilmek mümkün değildir i̇ster vakıflar isterse devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarının araştırma ve bilimsel çalışma etkinliklerini altyapı olanaklarını eğitici ve araştırıcı insan gücünü kapasiteleri ve kaynakları ile okullaşma hedeflerini tutarlı biçimde geliştirmek yerine dava konusu ibârelerin yer aldığı kuralda öngörüldüğü üzere yükseköğretim kuruluna hangi hâlde ve her ne sûrette olursa olsun vakıf yükseköğretim kurumları hakkında kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alabilmesine kanun yoluyla cevaz verilmesi yükseköğretim kurumlarının eğitim öğretim araştırma ve bilim üretme işlevlerini olumsuz etkileyeceği gibi vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları yönünden anayasanın maddesinin birinci fıkrasında yer alan çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacına ve bilimsel özerkliğe sahip üniversite hedefine ulaşmayı da teminatsız bırakacaktır diğer yandan yükseköğretim kurumlarının ülkenin ihtiyaçlarına uygun nitelikli insan gücü yetiştirmek amaçları kadar eğitim öğretim araştırma ve bilim üretme faaliyetleri yanında nitelikli insan gücü kaynağının ülkenin üretim ve yönetim süreçlerinde ne şekilde değerlendirileceği konularından biri uğruna diğerlerini gözardı eden yaklaşımların yükseköğretim kurumlarının araştırma ve bilim üretme etkinliklerinin zayıflaması yanında bu kurumların toplumsal etki ve sosyal aydınlanma konusunda sağlamaları gereken katkılarını tümden ortadan kaldıran sonuçlar doğmasına yol açması kaçınılmazdır ersoy keskinok agm sh hâlde anayasanın maddesinin birinci fıkrasında yer alan çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler mefhûmu ile bağdaşmayan ve bu bapta anayasaya aykırılıkları nedeniyle iptal gerekçeleri açıklanmayaesas sayısı karar sayısı çalışılan sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun ek maddesine eklenen ve böylece ek maddenin ikinci fıkrasını oluşturan kuralda yer alan dava konusu ibâreler bölümler anayasanın maddesinin birinci fıkrasına aykırılık oluşturmaktadır kaldı ki anayasanın maddesinin onuncu son fıkrasında vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları malî ve idarî konuları dışındaki akademik çalışmaları öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için anayasada belirtilen hükümlere tâbidir denilmektedir anayasamızın bu kuralına göre anayasada belirtilen hükümlere tâbî olma bakımından malî ve idarî konuları dışındaki akademik çalışmaları öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları ile devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları arasında herhangi bir fark ve ayrıcalık bulunmamaktadır hâlde vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları ile ilgili olarak anayasanın maddesinin birinci fıkrasında yer alan çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler mefhûmu ile bağdaşmayan ve vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarının bu hedeflere ulaşmalarını teminatsız bırakan her türlü yasal düzenleme anayasanın maddesinin onuncu son fıkrasında yer alan mezkûr kural ile çelişme hâlinde olacaktır öyle ise dava konusu ibârede olduğu gibi eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmekle birlikte kurucu vakfa veya üçüncü şahıslara doğrudan ya da dolaylı kaynak aktardığı kabûl ettiğimiz anlamına gelmemek kaydı ile maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre tespit edilen vakıf yükseköğretim kurumları hakkında verilen süre içerisinde aktarılan kaynağın vakıf yükseköğretim kurumuna iade edilmemesi hâlinde yükseköğretim kurulunun gerektiğinde kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alabilmesine olanak sağlayan sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun ek maddesine eklenen ve böylece ek maddenin ikinci fıkrasını oluşturan dava konusu ibârelerin yer aldığı düzenleme anayasanın maddesinin onuncu son fıkrası hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir ayrıca şu hususun da belirtilmesinde fayda mülâhaza ediyoruz bu bapta anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçeleri açıklanmaya çalışılan dava konusu ibârelerin yer aldığı düzenleme mevcut siyasî iktidarın kamu kurumlarına yönelik olarak izlediği menfî politikalar ile büyük ölçüde örtüşmektedir eylül askerî darbesi ile akademik bilimsel idarî ve malî özerklikleri ellerinden alınmış demokratik ve özgürlükçü yapılanmaya kapalı olan yükseköğretim kurumlarımız yine bu bapta anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal gerekçeleri açıklanmaya çalışılan dava konusu ibârelerin yer aldığı düzenlemeler ile özgürce bilim üretme yeteneklerini ve olanaklarını büyük ölçüde yitirmiş daha da merkezîleştirilmek sûretiyle siyasî iktidara daha çok bağımlı hâle getirilmiş ve netice itibâriyle ne yazık ki sıradan birer devlet kurumları mevkiine düşmüştür nitekim mevcut siyasî iktidar döneminde yükseköğretim sistemimizde yapılan mevzuat düzenlemelerinin temel özelliği kimi popülist uygulamalar ve özellikle kadro oluşturma çabaları bir yana bırakıldığında bir yandan bütünüyle mevcut olan merkezî yapılanmanın daha da güçlendirilmesi diğer yandan üniversitelerin zâten son derece sınırlı olan akademik idarî ve malî özerkliklerini daha da kısmak yönünde olmuştur ersoy keskinok agm sh i̇şte dava konusu ibârelerin bölümlerin yer aldığı düzenleme ile asıl hedeflenen amaç yükseköğretim kurulunun yökün vakıf yükseköğretim kurumları hakkında gerektiğinde kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma tedbiri adı altında vakıf yükseköğretim kurumlarının akademik bilimsel idarî ve malî özerkliklerini kısmak onları sindirip pasifize etmek veesas sayısı karar sayısı böylece daha da merkezîleştirip yükseköğretim kuruluna yöke ve dolayısı ile mevcut siyasî iktidara daha çok bağımlı hâle getirmektir dava konusu yapılan ibâreler bölümler içerisinde yer alan ve esâsen buraya kadar yapılan açıklamaların aynen geçerli olduğu hususunda duraksama bulunmayan maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre ibâresinin sözcük grubunun anayasaya aykırılığı sebebiyle iptal gerekçelerine gelince yukarıda dava dilekçemizin iş bu bölümünde anayasaya aykırılığı sebebiyle iptal gerekçelerini açıklamaya çalıştığımız bütün beyanlarımızın dava konusu ibârelerin yer aldığı sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun ek maddesine eklenen ve böylece ek maddenin ikinci fıkrasını oluşturan tümcede geçen söz konusu maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre ibâresi sözcük grubu için de aynen geçerli olduğu izâhtan vârestedir zirâ dava konusu ibârelerin yer aldığı tümce içerisindeki iş bu ibâre sözcük grubu anılan kuralın ayrılmaz bir parçasıdır ve tümcenin yüklemini oluşturan yükseköğretim kurulu gerektiğinde kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alır biçimindeki ibâre ile tam bir anlam bütünlüğü içerisindedir gerçekten buraya kadar yapılan açıklamalar nedeniyle dava konusu ibârelerin bölümlerin yer aldığı kuralda beliren zuhûr eden anayasa ihlâlleri aynı kural tümce içerisinde yer alan maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre ibâresine sözcük grubuna da sirâyet etmekte ve bu bölümün de kural içerisinde dava konusu yapılan diğer bölümler gibi anayasaya aykırılığı nedeniyle iptali gerektiği sonucunu doğurmaktadır bununla birlikte anılan ibâre ile ilgili olarak denilebilir ki ülkemizde mevcut siyasî iktidar döneminde üniversite gelirleri ile üniversitelerin malî disiplini ve yönetimi ile ilgili olarak yükseköğretim kurulunun ve maliye bakanlığının yetkilerini arttıran düzenlemeler yapılmıştır bu düzenlemelerin çoğu üniversite gelirlerine ilişkin kamu maliyesi ile ilgilidir kezâ bu düzenlemeler üniversitelerin zâten mevcut olmayan malî özerkliğinin büyük oranda yükseköğretim kurulu ile maliye bakanlığı lehine daraltmaya yönelik düzenlemelerdir ersoy keskinok agm sh i̇şte dava konusu ibârelerin içerisinde yer alan maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre ibâresi sözcük grubu aynı zamanda anayasanın maddesi anlamında vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları üzerinde devletin maliye bakanlığı ile yükseköğretim kurulunun denetim ve gözetim yetkisini yâni vesâyetini arttırıcı bir içeriğe sahiptir şüphesiz anayasamızın maddesi hükmü anlamında güvence altında bulunan vakıf yükseköğretim kurumları üzerinde devletin maliye bakanlığı ile yükseköğretim kurulunun gözetim ve denetim yetkisini vesâyetini arttırıcı böylesi bir düzenleme anayasanın maddesinin birinci fıkrasında yer alan çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler mefhûmu ile bağdaşmamaktadır dolayısı ile yükseköğretim kurulunun gerektiğinde kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alabileceği vakıf yükseköğretim kurumlarının tesbitinde belirlenmesinde maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlerin esas alınmasına ve böylece vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları yönünden yükseköğretim kuruluna ilâveten bir anlamda maliye bakanlığına yeni bir vesâyet makâmı statüsü kazandırılmasına cevaz verenesas sayısı karar sayısı böylesi bir düzenleme az yukarıda da değinildiği veçhile vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları ile ilgili olarak anayasanın maddesinin onuncu son fıkrası hükmü delâleti ile anayasanın maddesinin birinci ve onuncu son fıkraları hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir bu noktada üniversite özerkliği mefhûmuna kısaca değinmek istiyoruz yüksek mâlumları olduğu veçhile üniversiteler bütün ülkelerde belirli tarihsel bir evrim sonrasında devlet teşkilâtının dışında tutulmuş ve işlevleri gereği kendilerine özgü bir yönetim biçimine sâhip kılınmışlardır bu kendine özgü yönetim ülkeden ülkeye bazı farklılıklar göstermekle birlikte her yerde bir akademik özyönetim niteliğini taşımaktadır söz konusu âkademik özyönetim ilkesinin ideal uygulama aracı da kuşkusuz akademik özerkliktir özerklik kamu hukuku alanında bir kuruluşun kendi iç yaşamını faaliyet ve organlarını hukuk kuralları koymak sûretiyle bağımsızca düzenleyebilme yetkisidir bu tanım üniversiteye uygulanacak olursa şu sonuca varılır üniversite özerkliği üniversite organlarının bilimsel faaliyetleri genel yönetmelikler ya da birel hukuk işlemleriyle serbestçe düzenleme yetkisidir ülkü azrak devlet ve üniversite i̇dare hukuku ve i̇limleri dergisi sayı yıl sh bir tür hizmet yerinden yönetim kuruluşu olan üniversitelerde özerkliğin esas vesâyetin ise istisna olması beklenir anayasamızın maddesi hükmünden de anlaşılacağı üzere bilimsel özerklik belirtilirken üniversitelerin idarî ve malî olarak devletin gözetim ve denetimi altında bulunacağı öngörülmektedir yâni anayasamız özerkliği bilimsel idarî ve malî olarak üçe ayırmış bulunmaktadır ancak malî özerklik olmadan bilimsel ve idarî özerklikten söz edebilmek mümkün değildir özge yücel i̇dare hukuku ödevi i̇dari yönetsel vesayet türk hukuk sitesi httpwwwturkhukuksitesicommakalehtm çevrimiçi kaynak erişim tarihi diğer yandan üniversite özerkliği bilim özgürlüğünün kurumsal garantisini oluşturur yâni kendi başına amaç değil fakat bilimsel gerçeklerin araştırılıp bulunması öğretilmesi ve öğrenilmesi demek olan bilim özgürlüğünün vazgeçilemez ve parçalanamaz bütünlüğü bozulamaz hukukî aracıdır azrak agm sh bu itibarla üniversitelerle ilgili hukukî düzenlemeler siyaset malzemesi olmamalıdır yücel agm httpwwwturkhukuksitesicommakalehtm çevrimiçi kaynak erişim tarihi ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarına kural olarak sadece bilimsel özerklik tanındığı görülmektedir denetim ve gözetim görevini ise devlet adına yükseköğretim kurulu yerine getirmektedir yükseköğretim kurulunu ise anayasamızın maddesi düzenlemektedir anayasanın yükseköğretim üst kuruluşları kenar başlıklı maddesinin birinci fıkrasında yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak düzenlemek yönetmek denetlemek yükseköğretim kurumlarındaki eğitim öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile yükseköğretim kurulu kurulur denilmektedir bu kuraldan da anlaşılacağı üzere yükseköğretim üst kuruluşu olan yükseköğretim kurulunun kuruluş maksadı şu başlıklar altında toplanabiliresas sayısı karar sayısı yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak düzenlemek yönetmek denetlemek yükseköğretim kurumlarındaki eğitim öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek yükseköğretim kurumlarının kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak görüldüğü gibi anayasamızın maddesinde yükseköğretim kurulunun kuruluş maksatları arasında her ne fiili gerçekleştirmiş ya da her ne fiile mâruz kalmış olurlarsa olsunlar vakıf yükseköğretim kurumları hakkında yükseköğretim kurulunun yökün dava konusu ibârelerin yer aldığı kuralda olduğu gibi eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmekle birlikte kurucu vakfa veya üçüncü şahıslara doğrudan ya da dolaylı kaynak aktardığı kabûl ettiğimiz anlamına gelmemek kaydı ile maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre tespit edilen vakıf yükseköğretim kurumları hakkında verilen süre içerisinde aktarılan kaynağın vakıf yükseköğretim kurumuna iade edilmemesi hâlinde yükseköğretim kurulu gerektiğinde kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alabilme biçiminde herhangi bir tasarruf hakkı görevi ve yetkisi bulunmamaktadır her ne şekil ve sûrette tezâhür ederse etsin eğitim ve öğretim faaliyetlerini yürütmekle birlikte kurucu vakfa veya üçüncü şahıslara doğrudan ya da dolaylı kaynak aktardığı tesbit edilen vakıf yükseköğretim kurumları hakkında aktarılan kaynağın verilen süre içerisinde vakıf yükseköğretim kurumuna iade edilmemesi hâlinde kabûl anlamına gelmemek kaydı ile velev ki maliye bakanlığının görüşü alınarak yükseköğretim kurulu tarafından belirlenen nesnel ve ölçülebilir kriterlere göre tesbit edilmiş olsa dahî kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde tedbir niteliğinde kararlar alabilmesine anayasamızın maddesi cevaz vermemektedir hâlde yükseköğretim kurulunun ister vakıflar tarafından isterse devlet eliyle kurulmuş olsun yükseköğretim kurumları hakkında kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırma şeklinde kararlar alabilmesi anayasanın maddesinin birinci fıkrası hükmüne açıkça aykırılık teşkil etmektedir açıklanan nedenlerle sayılı kanunun maddesi ile sayılı kanunun ek maddesine eklenen ve böylece ek maddenin ikinci fıkrasında yer alan ve içerisinde dava konusu ibârelerin bölümlerin yer aldığı düzenleme yâni eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmekle birlikte kurucu vakfa veya üçüncü şahıslara doğrudan ya da dolaylı kaynak aktardığı maliye bak | 3,996 |
esas sayısı karar sayısı a sayılı yasa ile yapılan anayasa değişiklikleri yürürlüğe girmeden önceki dönemde olağanüstü halin ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin hukuki niteliği ile anayasasında olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnameler rejimi çağdaş demokrasilerde olağanüstü yönetim usulleri devletin ya da ulusun varlığına yönelmiş olağanüstü bir tehdit veya tehlikenin mevcudiyeti halinde bu tehdit ve tehlikenin olağan tedbirlerle ortadan kaldırılamayacak derecede ciddi olması durumunda bu tehdit veya tehlikeyi ortadan kaldırmayı ve olağan düzene dönmeyi amaçlayan rejimlerdir bir başka ifadeyle olağanüstü yönetimler anayasal düzeni korumak ve savunmak amacı taşıyan rejimlerdir bütün olağanüstü yönetim usulleri gibi olağanüstü hal de çağdaş anayasal demokrasilerde geçici nitelikte olan hukuki ve anayasal bir rejimdir bunun anlamı olağanüstü halin yürütme organına istediğini yapma olanağını tanıyan keyfi bir rejim olmamasıdır olağanüstü hal anayasal demokratik rejimin askıya alınması değil devletin veya ulusun varlığına yönelik ciddi bir tehdit veya tehlikenin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve en kısa sürede olağan hukuk düzenine dönülmesini sağlamak amacıyla geçici bir süreyle yürütme organına hızlı ve etkili tedbirler alma ve temel hak ve özgürlüklere müdahale olanağı verir ancak anayasa bu yetkilerin sınırını açık bir şekilde çizmiştir ve yürütme organının hukuk devleti dışına çıkmasına olanak tanımaz yürütme organı olağanüstü hallerde de çerçevesi ve sınırları anayasa ve kanunlarla çizilen sınırlar içinde hareket etmek zorundadır nitekim anayasa mahkemesi de tarihli kararlarında demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmez olağanüstü yönetimler kaynağını anayasada bulan anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir ayrıca olağanüstü hal yönetimlerinin amacı anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır bu nedenle olağanüstü yönetim usulleri yürütme organına önemli yetkiler vermesine hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına karşın demokrasilerde sonuçta bir ‘hukuk rejimi dir günlü ve sayılı karar diyerek olağanüstü hal rejiminin hukuki ve sınırlı aynı zamanda da anayasal düzeni askıya almayı değil korumayı ve savunmayı amaçlayan bir yönetim biçimi olduğunu vurgulamıştır olağanüstü hallerin amacı olağanüstü hal ilanına neden olan durumu en kısa sürede ortadan kaldıracak tedbirleri almak ve olağanüstü hal ilanı öncesi döneme geri dönmektir olağanüstü hal yönetimini anayasal düzeni ve hukuk sistemini yeniden düzenlemenin bir aracı olarak kullanmak olağanüstü hal yönetiminin mahiyetiyle bağdaşmaz bu nedenle olağanüstü hal döneminde yürütme organının alacağı tedbirler geçici ve istisnai nitelik taşımalıdır bu önlemler olağanüstü hal sona erdikten sonra da etkisini sürdürecek nitelikte olamaz bir başka ifadeyle olağan dönemde de uygulanamaz anayasa değişiklikleri yürürlüğe girmeden önceki dönemde olağanüstü hal döneminde uygulanacak hukuk rejimini çeşitli maddelerde ortaya koymuştu öncelikle olağanüstü halin hangi hallerde ve kim tarafından ve nasıl ilan edileceği hangi yetkilerin kullanılacağı ilâ maddelerde ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisinin usulü ve kapsamı belirlenmiştir diğer taraftan anayasanın maddesi olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklere getirilebilecek sınırlamaların kapsamını ve sınırlarını belirlemiştir nihayet maddede ohal khklarının anayasal denetimi konusu düzenlenmiştir dolayısıyla ohal rejiminin hukuki çerçevesi baştaesas sayısı karar sayısı bu hükümler olmak üzere anayasanın bütünü ve özellikle de temel ilkeler gözetilerek belirlenebilir anayasası çağdaş anayasal demokrasilere uygun olarak olağanüstü yönetim usullerini ve bunların sınırlarını maddeler arasında olağanüstü hal sıkıyönetim seferberlik ve savaş hali olarak belirlemişti olağanüstü hal tabii afet ve ağır ekonomik bunalım md ile şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması md sebepleriyle cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından yurdun bir ya da birden fazla bölgesinde ya da tamamında süresi altı ayı aşmamak üzere ilan edilebilirdi anayasanın maddesine göre olağanüstü hal ilan edilebilmesi için cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun milli güvenlik kurulunun görüşünü alması gerekir söz konusu karar tbmmnin onayına sunulur anayasası maddesinde olağanüstü hallerde maddesinde sıkıyönetimde yürütme organına özel bir yetki vererek cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma olanağı tanımıştır anayasa ve maddelerinde olağanüstü dönemlerde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameleri bakanlar kurulunun olağan zamanlarda sahip olduğu kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinden bazı açılardan farklı düzenlemektedir olağanüstü hallerde kanun hükmünde kararnameler cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılır bu kanun hükmünde kararnameler bir yetki yasasına dayanmaz bu kanun hükmünde kararnameler anayasanın maddesinde olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnameler için getirilmiş konu sınırlamasına bağlı değildir anayasanın maddesinin olağan kanun hükmünde kararnameler için koyduğu konu sınırlandırmalarına bağlı olmadıklarından bu tür kanun hükmünde kararnamelerle temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevler de düzenlenebilir ancak bu hükmün aşağıda açıklanacağı gibi madde ile birlikte yorumlanması gerekir söz konusu düzenlemelerden olağanüstü hallerde yürütme organının kanun hükmünde kararnameler yoluyla yetki alanını sınırsız bir biçimde genişlettiği sonucu elbette çıkarılamaz çıkarılmamalıdır anayasası anayasal demokrasiye dayalı hukuk devleti ilkesini benimsemiştir anayasayı yorumlama tekeline sahip anayasa mahkemesi de çok sayıda kararında anayasasının bu özelliğini vurgulamaktadır öncelikle anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında belli konuların olağanüstü hal kanununda düzenleneceği belirtilmiştir buna göre madde uyarınca ilan edilen olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para mal ve çalışma yükümlülükleri ile olağanüstü hallerin her türü için ayrı ayrı geçerli olmak üzere anayasanın maddesindeki ilkeler doğrultusunda temel hak hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya nasıl durdurulacağı halin gerektirdiği tedbirlerin nasıl ve ne surette alınacağı kamu hizmeti görevlilerine ne gibi yetkiler verileceği görevlilerin durumlarında ne gibi değişiklikler yapılacağı ve olağanüstü yönetim usulleri olağan üstü hal kanununda düzenlenir burada sayılan belirli konuların olağanüstü hal yasasında düzenlenmesi zorunlu olduğundan bu konular khklarla düzenlenemeyecektir merih öden anayasa mahkemesi ve olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi ankara üniversitesi hukuk fakültesi dergisi s dolayısıyla ohal khkları ile olağan üstü hal kanununda değişiklik yapılması da mümkün değildir aym kararı kt kt esas sayısı karar sayısı i̇kinci olarak anayasanın maddesi gereğince olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılabilir dolayısıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi konu bakımından sınırlıdır bir düzenlemenin olağanüstü halin gerekli kıldığı bir konu olup olmadığı anayasanın konuyla ilgili bütün maddeleri md vb göz önünde bulundurularak yapılır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı olarak çıkarılmaları gerekir anayasa mahkemesi de olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin amaç ve kapsamını demokratik hukuk devletine uygun olarak yukarıdaki biçimde belirlemiştir yüce mahkemeye göre olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle getirilen düzenlemeler olağanüstü halin amacını ve sınırlarını aşmamalıdır olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri olağanüstü hal yasası ile saptanan sistem içersinde ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda uygulamaya yönelik olarak çıkartılabilir bu tür kanun hükmünde kararnamelerle yalnızca olağanüstü hal ilânını gerektiren nedenler gözetilerek bu nedenlerin ortadan kaldırılması için duruma özgü kimi önlemler alınabilir olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılabilecek khklere anayasanın maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları birlikte incelendiğinde başkaca işlevler yüklenemez bunun tersi bir anlayış anayasa ve olağanüstü hal yasası dışında yeni bir olağanüstü hal yönetimi yaratmaya neden olur oysa anayasa olağan anayasal düzenden ayrı ne gibi olağanüstü yönetimler kurulabileceğini saptamış ve bunların statülerinin de yasayla düzenlenmesini öngörmüştür olağanüstü yönetim usulleri olağanüstü haller ve sıkıyönetim seferberlik ve savaş halinden ibarettir anayasa bu olağanüstü yönetimlerin hangi ilkelere göre düzenleneceğini açıkça göstermiştir halde bu sayılanlar dışında farklı bir olağanüstü yönetim usulü yasayla dahi düzenlenemez e k üçüncü olarak olağanüstü halin belirli bir bölge veya bölgelerde ilan edilmesi halinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir dördüncü olarak olağanüstü hal belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler bu hallerin ilân edildiği bölgelerde ve ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır son olarak olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi çıkarma yetkisi olağanüstü hal bölgesi ve süresiyle sınırlı olduğundan anayasa mahkemesinin de isabetle belirttiği üzere olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile yasalarda değişiklik yapılamaz olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile getirilen kuralların olağanüstü hal bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa bu konudaki düzenlemenin yasa ile yapılması zorunludur çünkü olağanüstü hal bölgesi veya bölgeleri dışında veya olağanüstü halin sona ermesinden sonra da uygulanmalarına devam edilmesi istenilen kuralların içerdiği konular ‘olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olamaz e bir başka ifadeyle olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleriyle yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılamaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması ayrıca anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlıesas sayısı karar sayısı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur olağanüstü hallerde yürütme organı kendisine tanınan yetkileri ancak demokratik hukuk devletinin temel ilkelerine uygun olarak kullanabilir olağanüstü hal dönemlerinde yürütme organının hukuk içinde kalmasını sağlayacak en etkili denetim kuşkusuz ki yargısal denetimdir demokratik olmayan rejimler de olağanüstü hal ilan edebilir bir rejimin demokratik niteliği olağan dönemler kadar olağanüstü dönemlerde de yürütme organının bu dönemde kullandığı yetkileri keyfi biçimde veya kötüye kullanıp kullanmadığının temel hak ve özgürlüklerin kullanımını durumun gerektirdiğinden daha geniş ölçüde sınırlandırıp sınırlandırmadığının tarafsız ve bağımsız yargı tarafından denetlenip denetlenemediğinde kendini gösterir bir başka ifadeyle yürütme organının olağanüstü halde alacağı tedbirlerin anayasa ve yasaların çizdiği sınırlar içinde alınıp alınmadığının demokratik anayasal düzeni koruma ve savunma amacına yönelik olup olmadığının bu amacı gerçekleştirmek için elverişli gerekli ve orantılı olup olmadığının denetimi yargı organı tarafından yapılır diğer taraftan anayasanın maddesi de olağanüstü hal hukuki rejiminin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır bu maddede olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlüklere yapılacak müdahalenin çerçevesi ve sınırları belirlenmektedir buna göre savaş seferberlik sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir birinci fıkrada belirlenen durumlarda da savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz kimse din vicdan düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bundan dolayı suçlanamaz suç ve cezalar geçmişe yürütülemez suçluluğu mahkeme karar ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz denilmektedir bu hükme göre olağanüstü hallerde alınacak önlemler hem ölçülülük ilkesine hem de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamalıdır milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler olağanüstü halde alınacak tedbirlerin hukukun genel ilkelerine ve avrupa i̇nsan hakları sözleşmesi ai̇hs uluslar arası medeni ve siyasi haklar sözleşmesi umshs cenevre sözleşmeleri gibi türkiye cumhuriyetinin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelerin kurduğu ve sözleşme hükümlerini yorumlayan yargısal ve yarı yargısal organların kararlarına aykırı düşmemesi anlamına gelir anayasa mahkemesi de milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükleri bu şekilde ifade etmektedir diğer taraftan maddenin ikinci fıkrasında olağanüstü hallerde dahi dokunulamayacak temel hak ve özgürlüklere yer verilmiştir dolayısıyla olağanüstü hallerde bazı temel hak ve özgürlüklere olağan dönemlerdekine göre daha fazla müdahale edilmesine izin verilmiş olmakla birlikte bu yetkilerin keyfi olarak ve tamamen denetimsiz bir şekilde kullanılabileceği ve temel hak ve özgürlüklere sınırsız bir şekilde müdahale edilebileceği anlamına gelmemektedir yukarıda da belirtildiği gibi öncelikle temel hak ve özgürlüklere yapılacak müdahalelerin durumun gerektirdiği ölçüyü aşmaması gerekir buradaki ölçülülük anayasanınesas sayısı karar sayısı maddesinde öngörülen ölçülülük ilkesine göre daha katı bir ölçülülük anlamına gelmektedir uluslararası hukuka yapılan atıf dolayısıyla başta avarupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesi olmak üzere olağanüstü hallere ilişkin hüküm içeren ve türkiyenin taraf olduğu tüm sözleşmelerdeki ilgili hükümler ve bunlara ilişkin uluslararası organların kararları göz önüne alınmalıdır mesela ai̇hsin maddesi olağanüstü hallerde temel haklara yapılacak müdahalelerin durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüyü aşmamasını gerektirmektedir aynı şekilde uluslararası medeni ve siyasi haklar sözleşmesinin umshs maddesinde de temel haklara yapılacak müdahalenin durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüyü aşmamasını öngörmektedir bu da buradaki ölçülülük gereğinin katı bir ölçülülük olduğunu daha açık bir şekilde ifade etmektedir dolayısıyla kamu otoriteleri bir temel hakka olağan dönemdekine göre daha fazla müdahale ettiklerinde niçin bu müdahalenin mutlak bir gereklilik olduğunu açıklamaları gerekir ai̇hm özellikle devletlerin krizin gerektirdiği ölçüyü aşıp aşmadıklarını denetleme konusunda kendini yetkili görmektedir mahkeme bu denetim yetkisini kullanırken askıya almanın etkilediği hakların niteliği olağanüstü durumun süresi ve olağanüstü duruma yol açan nedenler gibi konuyla ilgili çeşitli etmenleri gözönünde bulundurur brannigan and mcbridebirleşik krallık lawless i̇rlanda i̇rlandabirleşik krallık aksoytürkiye nuray şentürkiye umshs hükümlerinin taraf devletler tarafından sınırlanmasına ve askıya alınmasına ilişkin ölçütleri belirleyen tarihli bm siracusa i̇lkelerine un doc ecn annex göre devletin sözleşme hükümlerini askıya aldığı herhangi bir tedbir ulusun yaşamına karşı oluşan tehdidi ortadan kaldırmak için mutlak olarak gerekli ve tehdidin mahiyetiyle ve yaygınlığıyla orantılı olmalıdır bu tedbirlerin durumun mutlak biçimde gerektirdiği nitelikte olup olmadığının tespitinde ulusal makamların değerlendirmesi kesin olarak kabul edilemez anayasanın maddesi olağanüstü hallerde bile askıya alınamayacak ya da ihlal edilemeyecek bir hak ve özgürlükler alanı yaratmaktadır birinci fıkrada belirlenen durumlarda da savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz kimse din vicdan düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz suç ve cezalar geçmişe yürütülemez suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz ai̇hs ve umshs de anayasanın maddesinde olduğu gibi olağanüstü hallerde de ihlal edilemeyecek çekirdek bir hak ve özgürlükler alanı öngörmektedir ai̇hsnin maddesi ile yaşam hakkı işkence ve kötü muamele yasağı kölelik ve kulluk yasağı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkelerinin olağanüstü dönemlerde bile ihlal edilmesi yasaklanmaktadır bunlara nolu protokol ile getirilen ölüm cezası yasağı ile nolu protokolün bir suç nedeni ile iki kez yargılanmayı yasaklayan hükmünü de eklemek gerekir ayrıca ai̇hmye göre ai̇hsde açıkça öngörülmemiş olmakla birlikte doğası ve niteliği gereği askıya alınması mümkün olamayacak başka bazı haklar da vardır ai̇hmye göre sözlşmenin maddesinde yer almamakla birlikte maddede öngörülen ayrımcılık yasağı bu nitelikteki haklar arasında yer alır i̇rlanda birleşik krallık ai̇hsnin taraf devletlere ve kişilere sözleşmede tanınan hakları kötüye kullanamayacağına ilişkin maddesi ile hak ve özgürlüklere yapılacak sınırlamaların öngörülen amaca uygun olmasını şart koşan maddesi de niteliği gereği sınırlamaya konu olamaz umshsnin maddesi de sözleşmenin yaşam hakkı işkence ve kötü muamele yasağı ayrımcılık yasağı borç nedeniyleesas sayısı karar sayısı hapis yasağı suç ve cezaların kanuniliği kişi olarak tanınma hakkı düşünce vicdan ve din özgürlüğüne ilişkin maddelerinin taraf devletler tarafından askıya alınmasına izin vermemektedir dolayısıyla anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulmaz haklar uluslararası hukuka yapılan atıf dolayısıyla da biraz daha genişlemiştir mesela ahi̇s maddesi anayasanın maddesinde yer almayan kölelik ve kulluk yasağı hakkını da dokunulamayacak haklar arasında saymıştır umshsnin maddesinde de salt akdi yükümlülüğü yerine getirememiş olma dolayısıyla hapsedilememe herkesin hukuk önünde kişi olarak tanınma hakkı düşünce vicdan ve din özgürlüğü hakları dokunulamaz haklar arasında sayılmıştır sonuç olarak anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında sayılan hakların yanısıra birinci fıkradaki uluslararası hukuka atıf dolayısıyla bu sözleşmelerde yer alan dokunulmaz haklar da sınırlandırılamayacak haklar arasında yer almaktadır anayasanın maddesinde yer alan hak ve özgürlükler ai̇hs ve umshs gibi türkiyenin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri çerçevesindeki dokunulmaz haklarla birlikte ele alınmalı ve yorumlanmalıdır olağanüstü halin hukuki rejimini belirleyen kurallardan biri de anayasanın maddesinde yer alan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinin denetlenemeyeceğini öngören hükümdür buna göre olağanüstü hal ve sıkıyönetim dönemlerinde cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından anayasaya aykırılığı iddiasıyla anayasa mahkemesinde dava açılamaz bu hükmün anlam ve kapsamının anayasanın bütünlüğü içinde ele alınması kaçınılmazdır sistematik yorum ilkesi bir anayasa hükmünün anlamının anayasanın diğer bütün kuralları ile birlikte ele alınarak anayasa kurallarının bir biri ile uyumlu bir şekilde anlamlandırılmasını gerektirir nitekim anayasa mahkemesi pek çok kararında sistematik yorum ilkesine dayanarak hiçbir sınırlama hükmü içermeyen temel hakların anayasanın diğer hükümlerinden kaynaklanan sınırlarının olduğuna dikkat çekmiştir kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi özü itibariyle bir yasama yetkisidir ve anayasanın maddesinde yer alan yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine bizzat anayasa tarafından öngörülmüş bir istisnadır olağan dönemde bu yetki anayasanın maddesi gereği tbmm tarafından çıkarılacak bir yetki kanunu üzerine kullanılabilirken olağanüstü dönemlerde herhangi bir yetki kanununa dahi ihtiyaç duyulmadan doğrudan yürütme organı tarafından kullanılabilecektir diğer taraftan olağan dönem kanun hükmünde kararnameleri ile anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler düzenlenemezken olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri bu hükümden istisna tutulmuştur dolayısıyla yürütme organı herhangi bir yetki kanununa dayanmaksızın temel hak ve özgürlükleri de düzenleyebilecek kanun hükmünde kararnameler çıkarabilecek ancak bu kanun hükmünde kararnameler anayasa mahkemesi tarafından denetlenemeyecektir anayasanın maddesinde yer alan denetim yasağının kapsamını belirlerken öncelikle anayasanın ve maddelerinde öngörülen ve yukarıda açıklanan mutlak sınırlamalar göz ardı edilemez buna göre öncelikle kanun hükmünde kararnamenin maddenin ikinci fıkrasında belirtilen konulara ilişkin olmaması gerekir zira burada sayılan konular ancak olağanüstü hal kanunu ile düzenlenebilir i̇kinci olarak khk olağanüstü halin gerektirdiği konularda çıkarılmış olmalıdır üçüncü olarak olağanüstü halin uygulandığı bölgeesas sayısı karar sayısı ve süre ile sınırlı olarak uygulanabilecek düzenlemeler içermelidir diğer taraftan olağanüstü halin gerektirdiği mutlak zorunluluğu aşacak şekilde temel hak ve özgürlüklere müdahale etmemeli ve nihayet dokunulmaz hakları etkilememelidir anayasanın maddesinde güvenceye alınmış olan demokratik hukuk devleti ilkesi anayasanın bütün diğer hükümleri yorumlanırken kaçınılmaz olarak göz önünde tutulmalıdır hukuk devleti özü itibariyle keyfi yönetimin reddi olup tüm kamusal yetkilerin anayasaya ve hukuka uygun olarak kullanıldığı bireylerin haklarının keyfi müdahalelere karşı korunduğu ve tüm bireylerin hukuk önünde eşitliğinin güvence altına alındığı bir hukuki ve siyasi sistemi ifade eder demokratik hukuk devleti ilkesi bir taraftan egemenliği ulus adına kullanacak organların serbest seçimler yoluyla bizzat halk tarafından seçilmesini diğer taraftan bu organların da doğrudan milletin iradesi olan anayasaya uygun hareket etmesini ve yetkilerini anayasal ilke ve kurallar çerçevesinde kullanmasının güvence altına alınmasını gerektirir anayasa yargısını ve anayasa mahkemelerini ortaya çıkaran bu sınırlı demokrasi ilkesi olup anayasal demokrasi olarak nitelenmektedir anayasa yargısı anayasal demokrasi ilkesinin ürünüdür anayasamızda anayasal demokrasi ilkesi ifadesini cumhuriyetin değiştirilemez niteliklerini düzenleyen maddede insan haklarına saygılı demokratik laik hukuk devleti şeklinde bulmuştur bu ilkenin somut yansımalarından biri de anayasanın maddesinde yer alan hiçbir kimse veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağı ilkesidir bu ilke hem kişiler hem de organlar açısından geçerlidir bu hüküm gereği ne yasama ne yürütme ne de yargı organları anayasada yer almayan bir yetki kullanamayacaklardır anayasa mahkemesi geçmişte bütün bu ilkeleri göz önünde tutarak kendi yetki sınırını aşmaksızın diğer organların da anayasal yetki sınırlarını aşmalarını önlemek amacıyla bir işlemin anayasaya uygunluk denetiminin kapsamına giren bir işlem olup olmadığının belirlenmesinde işlemi yapan organın nitelendirmesine bağlı olmayıp bu nitelemeyi işlemin niteliğini göz önünde tutarak kendisinin yapacağı yönünde bir içtihat geliştirmiştir ve bu içtihat yerleşmiştir ergun özbudun türk anayasa hukuku anayasa mahkemesi bu kapsamda işlemi yapan organın tanımlaması ile kendisini bağlı saymamış ve ohal khksı adı altında çıkarılan bir düzenlemenin gerçekten olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılıp çıkarılmadığını dolayısıyla anayasanın maddesindeki denetim yasağının kapsamına girip girmediğini incelemiştir anayasa mahkemesinin anayasanın maddesine dayanılarak çıkarılan bir kanun hükmünde kararnameyi nitelendirmesi onu anayasanın öngördüğü anlamda olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi kılacak bütün öğeleri yönünden inceleyip değerlendirmesini gerektirir mahkemenin yaklaşımına göre anayasa mahkemesi denetlenmesi istenilen metine verilen adla kendisini bağlı sayamaz bu nedenle anayasa mahkemesi ‘olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi adı altında yapılan düzenlemelerin anayasanın öngördüğü ve anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı gerçekten bir ‘olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi niteliğinde olup olmadıklarını incelemek ve bu nitelikte görmediği düzenlemeler yönünden anayasaya uygunluk denetimi yapmak zorundadır anayasanın maddesiyle anayasaya uygunluk denetimine bağlı tutulmayan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri yalnızca olağanüstü hal süresince olağanüstü hal ilân edilen yerlerde uygulanmak üzere ve olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerdir bu koşulları taşımayan kurallar olağanüstü hal kanun hükmünde kararname kuralı sayılamazlar ve anayasaya uygunluk denetimine bağlıdırlar k esas sayısı karar sayısı anayasanın maddesine dayanılarak çıkarılan bir kanun hükmünde kararnamenin nitelemesi onun dışsal nitelikteki yetki ve şekil öğelerini ve bütününü göz önünde tutarak yapılacaktır ancak yetkinin kapsamı belli konularla sınırlanmış olduğundan yuürütme organının yetkisinin bulunup bulunmadığı yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde ancak düzenlemenin içeriğine bakılarak tespit edilebilir yani bir düzenlemenin ohal khksı ile düzenlenebilecek bir konu olup olmadığı ancak düzenlemenin içeriğine bakılarak anlaşılabilir anayasa mahkemesine göre bu tür khklerin düzenleme alanları anayasanın maddesinin üçüncü ve maddesinin ikinci fıkraları gereğince olağanüstü halin veya sıkıyönetim halinin gerekli kıldığı konularla sınırlıdır olağanüstü halin gerekli kılmadığı konuların olağanüstü hal khkleriyle düzenlenmesi olanaksızdır olağanüstü halin gerekli kıldığı konular olağanüstü halin neden ve amaç öğeleriyle sınırlıdır i̇lan edilmiş olan olağanüstü halin nedeni şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin bozulmasıdır olağanüstü halin amacı neden öğesiyle kaynaşmış bir durumdadır başka bir anlatımla olağanüstü halin varlığını gerektiren nedenler saptandığında amaç öğesi de gerçekleşmiş demektir şu durumda olağanüstü hal khklerinin olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda olağanüstü halin amacı ve nedenleriyle sınırlı çıkarılmaları gerekir kt kt olağanüstü halin ilân ediliş neden ve amaçları anayasanın maddesine dayanılarak çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin konusunu yani bu durumlarda başvurulacak önlemlerin içerik ve kapsamını sınırlar anayasa mahkemesi bu kanun hükmünde kararnamelerin dayandığı nedenlerin yerindeliğini değilse de daha önce olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilânına yol açan nedenlere uygunluğunu elbette araştırabilir merih öden anayasa mahkemesi önüne getirilen düzenlemenin niteliğini tespit ederken düzenlemenin içeriğinin anayasaya uygunluğunu denetlenme şeklinde yapamaz yani düzenlemenin içeriğine ancak ve diğer maddelerde öngörülen yetki kapsamının aşılıp aşılmadığı yönünden bakılmalı getirilen düzenlemenin içerdiği hükümlerin esasının yani içerik ve muhtevasının anayasanın diğer hükümlerine uygun olup olmadığı incelenmemelidir böylece denetim yasağının kapsamı da ortaya çıkacaktır özetlemek gerekirse anayasa mahkemesi öncelikle ohal khksı adı altında önüne getirilen bir düzenlemenin denetimi yasaklanan gerçek bir ohal khksı olup olmadığını belirlemelidir bir kanun hükmünde kararnamenin anayasanın öngördüğü anlamda olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılmış gerçek bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi olup olmadığının belirlenmesinde anayasanın konuya ilişkin bütün hükümlerinin göz önünde tutularak değerlendirilmesi gerekir bu bağlamda anayasanın maddesinde yer alan ve kanun hükmünde kararnamelerin konu öğesini olağanüstü halin gerekli kıldığı konularla sınırlandıran hükmünün anayasanın ve maddeleri ile birlikte ele alınması kaçınılmazdır dolayısıyla olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda çıkarılacak khkların temel hak ve özgürlüklere müdahale etmesi halinde öncelikle bunun madde kapsamında ohal kanunuyla düzenlenmesi gereken bir husus olup olmadığı ve eğer bu kapsamda değilse ohalin zorunlu olarak gerektirdiği ölçünün ötesinde temel haklara müdahale edip etmediği veya dokunulmaz haklara ilişkin olup olmadığı dikkate alınmalıdır yani konu sınırının aynı zamanda katı ölçülülük ilkesi ile birlikte ele alınması gerekir ölçülülük ilkesi anayasa mahkemesinin çok sayıdaki kararında da ifade ettiği gibi sınırlama amacı ile bu amaca ulaşmak için seçilen araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunmasını önlemin sınırlama amacına ulaşmaya elverişli olmasını amaç ve aracın ölçülü bir oranı kapsamasını ve sınırlayıcı önlemin demokratik toplum düzeni bakımından zorunluluk taşımasını gerektirir k esas sayısı karar sayısı k ölçülülük denetimi ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir dolayısıyla anayasanın maddesi olağanüstü hal kararnamesiyle başvurulacak araçlar ile olağanüstü hal ilanına yol açan tehlikeleri giderip olağan duruma geri dönmek amacı arasında uygun bir ilişkinin varlığını da şart koşmaktadır bunun da ötesinde ohal khksı temel haklara müdahaleyi öngörüyorsa bu müdahalenin dokunulmaz hakları kapsamaması ve ohalin zorunlu kıldığı ölçüyü de aşmaması zorunludur diğer taraftan ohalin belli bir bölgede ya da bazı bölgelerde ilan edilmesi halinde kanun hükmünde kararnameler ile alınacak önlemlerin sadece olağanüstü hal ilân edilen bölge için geçerli olması bölge dışına taşırılmaması gerekir ayrıca olağanüstü hal ve sıkıyönetim belirli bir süreyle de sınırlıdır olağanüstü halin veya sıkıyönetimin gerekli kıldığı konularda çıkartılan kanun hükmünde kararnameler ancak bunların devamı süresince uygulanabilirler kanun hükmünde kararnameler ile getirilen kuralların nasıl olağanüstü hal öncesine uygulanmaları olanaksız ise olağanüstü hal sonrasında da uygulanmaları veya başka bir zamanda veya yerde olağanüstü hal ilânı durumunda uygulanmak üzere geçerliklerini korumaları olanaksızdır anayasa mahkemesi ohal khklarının niteliğini tespit ederken bunların süreli olmasının sonucu olarak sürekli uygulanacak yasalarda değişiklik yapamayacağı sonucuna ulaşmıştır bir başka ifadeyle ohal khkları ile yürürlükteki kanunlarda genel ve sürekli değişiklik yapılması olağanüstü halin ve ohal khksı çıkarma yetkisinin geçiciliği ile bağdaşmaz olağanüstü hal ve sıkıyönetimin kanunla belirlenmiş statülerinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleriyle değişiklik yapılması ayrıca anayasanın maddesindeki hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz hükmüne maddesindeki yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine başlangıç kısmındaki kuvvetler ayırımının belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu temel ilkesine ve maddesindeki anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine de aykırılık oluşturur anayasa mahkemesi bu yaklaşımını uzun yıllar sürdürmüş olmasına rağmen sayılı olağanüstü hal kapsamında alınması gereken tedbirler ile bazı kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması hakkında kanun hükmünde kararnameye ilişkin iptal başvurusunu yukarıdaki ilkeler açısından bir inceleme yapmaksızın yetkisizlik nedeniyle reddetmiştir sayılı ve tarihli kararında mahkeme özetle idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olmasının hukuk devletinin gereği olduğu ancak anayasal hükümlerle yargı denetimine bazı istisnalar getirildiği ve anayasanın maddesinde ohal ve sıkıyönetim khkları için getirilen anayasal denetim yasağının bu istisnalardan biri olduğu anayasa koyucunun bu khkların denetimini yasama organının yapmasını istediği ve anayasanın düzenlemesinin bu yönde olduğu belirtilerek bu düzenlemelerin anayasa mahkemesi tarafından denetlenmesinin maddenin hükmü karşısında anayasanın ve maddelerine aykırı olacağı ifade edilmiştir ayrıca anayasa mahkemesinin önüne getirilen bir kuralın niteli | 3,990 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkeme başvuru kararında şu gerekçelere yer vermiştir sanığın eyleminin sabit olması halinde sanık hakkında sayılı yasanın ve maddeleri uygulanacaktır bu maddelerin uygulanmasına dayanak teşkil eden ve itiraza konu olan sayılı yasanın maddesinin birinci fıkrası maddede sayılanlar bu kanuna göre aramalara da yetkilidir kuralı konulmuş olup bu kurala göre sayılı yasanın maddesindeki mülki amirler gümrük muhafaza amir ve memurları emniyet jandarma sahil güvenlik komutanlığına bağlı personelin hakim kararı olmaksızın yada gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yetkili merciin arama kararı vermesine ihtiyaç duymaksızın arama yapabileceklerdir sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi delaletiyle başlangıç hükümleri ve ve maddelerinde türkiye cumhuriyeti devleti hukuk devleti olup kimsenin hukuk devleti dışına çıkamayacağı ve üstünlüğü anayasada kanunda olduğu hiçbir kurum veya organın anayasada olmayan bir devlet yetkisini kullanamayacağı ve kanunların anayasaya aykırı olamayacağı maddesinde temel hak ve hürriyetlerin sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlandırılacağı ve sınırlamanın demokratik toplum düzenine aykırı olamayacağı maddesinde kişi hürriyeti ve güvenine sahip olduğu maddesinde ise herkesin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi gerekeceği ve usulüne göre verilmiş hakim kararı yada yetkili merci kararı olmaksızın kimsenin üstü eşyası ve özel kağıtlarının aranamayacağı gibi el konulamayacağı maddesinde kişilerin seyahat hürriyetine sahip olduğu emredici amir hükümlerdir sayılı kaçakçılıkla mücadele yasasının maddesinin birinci fıkrası yukarıda belirtilen amir anayasa hükümlerine aykırıdır hiç kimse hâkim kararı olmaksızın yada gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yetkili merciin emri olmaksızın kişilerin üstünü özel kağıtlarını ve eşyalarını arayamaz sanığın cezalandırılması talep edilen ve eylem sübut bulduğunda uygulanacak kanun maddelerinin dayanağını teşkil eden maddenin birinci fıkrası aramalarda hâkim kararını ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yetkili merciin kararını bertaraf etmiştir buysa yukarıda belirtilen ve açıklanan anayasanın amir hükümlerine aykırıdır | 272 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razlarin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemelerin gerekçelerinde özetle anayasanın maddesine göre herkesin savunma ve adil yargılanma hakkına sahip bulunduğu ai̇hsnin maddesinin üçüncü fıkrasının bendinde sanık bakımından kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmenin adil yargılanmanın gereklerinden biri olarak sayıldığı ai̇hsnin bu hükmünün anayasanın maddesinin son fıkrası gereği uyulması gereken bir kural olduğu itiraza konu kuralla sanık müdafiine ödenen ücretin yargılama giderinden sayılmasının öngörülmesi ve sayılı ceza muhakemesi kanununun maddesinin numaralı fıkrasında cezaya veya güvenlik tedbirine mahkum edilmesi halinde bütün yargılama giderlerinin sanığa yükleneceğinin hükme bağlanması nedeniyle kanuni nedenlerle zorunlu olarak kendisine müdafi tayin edilen veya müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan eden ve müdafi istemi olan sanık için görevlendirilecek müdafiye ödenen ücretin mahkumiyeti halinde yargılama gideri adı altında sanıktan tahsil edileceği bu uygulamanın ise anayasanın maddesinde belirtilen adil yargılanma ilkesine ve ai̇hsnin maddesinin üçüncü fıkrasının bendine aykırı olduğu ileri sürülmüştür | 167 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararındaki gerekçe şöyledir i̇tirazın gerekçesi ceza kanunu genel hükümlerine göre çıkarılan ceza kanunun niteliğinde bulunan yasaların bir amacın olması yanında uygulanabilir olması da gerekmektedir yasama kanunun düzenlendiği sırada bu genel kurala dikkat etmesi ayrıca çıkarılacak kanunun diğer genel ve özel kanunlara göre yasaya uygunluğu da gözönüne alınması gerekir sayılı karayolları trafik kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve ek ve geçici maddeler eklenmesi hakkındaki tarih ve sayılı yasa ile tarih ve sayılı karayolları trafik kanununun maddesine fıkradan sonra gelmek üzere bir fıkra eklenmiştir buna göre sayılı yasanın maddesi ile eklenen fıkrada geçerli sürücü belgesi olmadan trafiğe çıkanlara ilk tespitte bir ay tekrarı halinde üç ay hapis cezası verilir yaşından küçükler için bu ceza ilk tespitte bir ay tekrarı halinde üç ay çocuk ıslahevlerinde ıslah edilmek sureti ile yerine getirilir şeklindedir aynı suçu işleyen yani geçerli sürücü belgesi olmadan trafiğe çıkanlara sayılı yasanın maddesi gereğince lira idari ceza öngörülmektedir yani maddeye aykırı hareket edenler için sayılı yasanın ek maddesi gereğince para cezası öngörülmektedir yasakoyucu kanunu çıkarırken ehliyetsiz vasıta kullananların daha fazla ceza ile cezalandırılmasını düşünerek kanımızca genel kurulda son anda yapılan bir değişiklikle yasanın bütünlüğünü bozacak şekilde ceza hükmü taşıyan maddeler kapsamı dışında ayrı bir madde ile ceza uygulaması yoluna gitmiş olup burada belirtilen bir ay ve üç ay hapis cezalarını öngörmüştür bu da yasanın genel kapsamına aykırı bir şekilde yasaya konulmuştur trafik suçlarına ilişkin cezalar sayılı yasanın ek maddesi gereğince para cezası veya hafif hapis cezası öngördüğü halde madde ile konan cezalar bir ay ve üç ay hapis cezalarıdır yine aynı yasa gereğince gerek para ve gerekse hafif hapis cezaları ile ilgili davaların sulh ceza mahkemesince görüleceği bu kanunun genel amir hükmü olmasına karşılık maddede belirtilen cezanın hapis olması sebebi ile asliye ceza mahkemesinde görülmesi gerekmektedir ehliyetsiz vasıta kullanan kişi idari ceza olan lirayı yatırdıktan sonra suçunun ağırlığı sebebi ile hakkında gerekli adli işlem yapılmak üzere sevk edildiğinde bu suçu ilk defa işlemiş ise kendisine verilmesi gereken cezada bir ay hapis cezası olması karşısında csavcılığı kendisine bu cezanın karşılığı olan lira ağır para cezasının tck maddesi gereğince ödemesi önerisinde bulunup ödemediği takdirde cezasının oranında artırılacağı hususunda yine aynı madde gereğince kendisine ihtar ederesas sayısı karar sayısı bu ödeme önerisini kabul ve ödeyen şahıs hakkında tck maddesi gereğince davanın ortadan kaldırılmasına karar verilir ödememe halinde asliye ceza mahkemesine dava açılarak lira ceza hükmedilebilir bu ceza yaşından küçük ve büyük sanıklar için aynıdır tekerrürü halinde ise bu ceza üç ay hapis cezası olup hakkında iddianame ile dava açılıp asliye ceza mahkemesinde yargılama yapılıp sanığın cezası kısa süreli olması sebebi ile paraya çevirme hususu hakimin takdirindedir yaşından büyükler için sayılı yasanın maddesi ile eklenen fıkrada yaşından küçüklerle ilgili olup mahkememizin itirazına konu teşkil eden bir ay ve tekrarı halinde üç ay çocuk ıslahevlerinde ıslah edilerek yerine getirilir hükmü uygulanabilir mi konusu itirazımın esasını teşkil etmektedir anayasanın maddesi gereğince türkiye cumhuriyeti bir hukuk devletidir yasama tarafından çıkarılan yasaların hukuka uygun ve uygulanabilir olması esastır sayılı yasanın tarihinde kabulünden sonra ocak tarihine kadar geçen sürelerde yürürlük maddesi ile ilgili bir yanlışlık yasanın bu ara dönemde her yönü ile uygulanmasını ortadan kaldırmıştır sayılı kanunun maddesi gereğince kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar mahkemece paraya çevrilebilir bu çevirme işlemi aynı yasanın sayılı kanunun maddesi ile değiştirilen şekliyle evvelce hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilmemiş olanlar hakkında güne kadar hükümolunan hürriyeti bağlayıcı ceza paraya çevrilmesi mecburu olan cezadır yaşını ikmal etmemiş şahısların kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalara da her ne şekilde olursa olsun sayılı kanunun maddesinde belirtilen tedbirlerden birine çevrilir şeklindedir bu tedbirlerden birisi de sayılı kanunun maddesi gereğince kabahatlerde ve her gün karşılığı üçbin lira ile beşbin lira hafif cürümlerde beşbin ile onbin lira hesabı ile ağır para cezasına çevrilebilir yine aynı yasanın maddesi ise altı ayı geçmemek üzere bir eğitim veya ıslah kurumuna devam etmeye maddesi ile de bir yılı geçmemek kaydı ile muayen bir yere gitmekten bazı faaliyetlerin veya meslek ve sanatı icradan mene çevrilebilir aynı kanunun maddesinin ikinci ve beşinci fıkraları ise trafik suçunu işleyen şahıslar için görüldüğü gibi sayılı yasanın maddesinde belirtilen çocuklar için verilen ceza paraya çevrilir eğitim ve ıslah kurumunda çektirilebilir veya bazı meslek veya sanat kısıtlaması ve muayen bir yere gitmekten men şeklinde infaz edilebilir ancak bir aylık cezanın ve üç aylık cezanın mutlaka paraya çevrilmesi gerektiği sayılı genel yasada öngörülmüş bulunmaktadır çocuk ıslahevinde çektirilmek suretiyle infaz edilir hükmü aynı maddenin büyükler açısından uygulanacak cezanın hapis cezası ve sonuçta kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaesas sayısı karar sayısı olması sebebi ile sayılı kanunun maddesinin beş ayrı fıkrasına çevrilebilmesine rağmen çocuklar için ıslahevinde çektirilmesi hükmü anayasanın kanunen değişiklik ilkesine de aykırıdır ülkemizin de taraf olduğu avrupa i̇nsan hakları çocuk hakları sözleşmesinin maddesi bendine de aykırıdır zira taraf devlet olarak ülkemizde hakkında ceza yasasını ihlal ettiği ileri sürülen bununla itham edilen ya da ihlal ettiği kabul olunan çocuk bakımından yalnızca ona uygulanabilir yasaların usullerin onunla ilgili makam kuruluşların oluşturulmasını teşvik edebilecek kanunlarda çaba göstermeyi kabul etmiş olup bunlar arasında yaş sınırı belirleyerek bu yaşın altındaki çocuğun ceza ehliyetinin kabul ile bu tür çocuklar için adli kovuşturma olmaksızın önlemleri almasını öngörmüştür hakkında genel bir yasa olan sayılı yasa ile hapis cezası karşılığı para cezası belirli meslek ve sanat icrasından men belirli yerlere gitmeme gibi önlemler varken yasayı infaz yönünden mahkemeyi hüküm kurmakla zorlayan yasa çocukların yeniden toplumla bütünleşmesini temin yerine onu toplumdan ayrılmasını öngörmesi karşısında uygulanması mümkün bir yasa değildir sonuç yukarıda açıklandığı gibi tarih ve sayılı yasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi ek ve geçici madde eklenmesi hakkında tarih ve sayılı yasanın maddesi ile eklenen yaşından küçükler için bu ceza ilk tespitte bir ay tekrarı halinde üç ay çocuk ıslahevlerinde ıslah edilmek sureti ile yerine getirilir hükmü yasanın uygulanabilir olmaması genel tekerrür esaslarına aykırı olması çocuk hakları sözleşmesine aykırı olması ve dolayısı ile anayasanın ve maddelerine aykırı olması sebebi ile yüksek mahkemece itirazen incelenerek bir karar verilmesi talebi ile saygı ile sunulur | 960 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ i̇le i̇ti̇raz başvurusunun gerekçeleri̇ dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin birinci fıkra birinci tümcesinde yer alan konut alanları sanayi alanları ticaret alanları teknoloji parkları kamu hizmeti alanları rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak sözcüklerinin anayasaya aykırılığı tarihli sayılı belediye kanununun sayılı yasayla değişik üncü maddesi kentsel dönüşüm ve gelişim alanı başlığını taşımaktadır maddenin birinci fıkrası kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek konut alanları sanayi ve ticaret alanları teknoloji parkları kamu hizmeti alanları rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatılar oluşturmak deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulama yetkisini belediyelere vermiştir belediyeler belediye meclisi kararıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayacakları alanları belirledikten sonra aynı maddede belirtilen istisnai kurallara bağlı olarak bu alanlarda özel uygulamalar yapacaktır anayasanın inci maddesinde devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması başlıklı ncı maddesinde de herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir çevreyi geliştirmek çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir denilmektedir anayasanın inci maddesiyle kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlama ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama ödevi devlete verilirken ncı maddesiyle de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek bu hakkı korumanın yine devletin ve vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır i̇mar mevzuatıyla getirilen düzenlemeler devlete verilen bu görevlerin yaşama geçirilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır anayasanın inci ve ncı maddeleri ile devlete verilen görevlerin yerine getirilmesi belli bir plan ve program çerçevesinde gözetim ve denetim ile gerçekleşebilir anayasada yer alan sağlıklı ve dengeli çevre kavramına doğal güzelliklerin korunduğu kentleşme ve sanayileşmenin getirdiği hava ve suesas sayısı karar sayısı kirlenmesinin önlendiği bir çevre kadar belli bir plan ve programa göre düzenlenmiş çevrenin de gireceği kuşkusuzdur i̇mar planları planlanan yörenin bugünkü durumunun olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi için coğrafî veriler beldenin donatımı ve malî sosyal kültürel ve ticarî yönden kullanılışı gibi konularda yapılacak araştırma ve incelemeler sonucu elde edilecek bilgilere göre çeşitli kentsel işlevler arasında var olan veya edinilecek olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarına ulaşmak belde halkına iyi ve uygar bir yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri nüfus alan ve yapı ilişkileri yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanlar arasındaki bağlantıları halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular gözönüne alınarak hazırlanır aymk günlü k anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey yasadan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar yasa kuralı ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir öngörülebilirlik şartı olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır belirlilik kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar aymk günlü k yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılanmaların plan fen sağlık ve çevre koşullarına uygun oluşumunu sağlamak amacıyla verilen yetkinin kullanılmasında görevli belediyeler ve ilgili kurumlar hukuksal güvenliği ve anayasanın inci maddesi kapsamında mülkiyet hakkını gözetecek bütünlüğü sağlamak zorundadır hukuksal güvenliği sağlamayan idareye geniş ve sınırsız yetkiler veren belirsizlik içeren yasal düzenlemeler anayasaya aykırılık oluşturur belediye kanununun sayılı yasa ile değişik üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci tümcesinde yer alan konut alanları sanayi alanları ticaret alanları teknoloji parkları kamu hizmeti alanları rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak sözcükleri geniş hemen her konu ve alanı içeren soyut ve belirsiz sözcüklerdir kentsel dönüşüm ve gelişimin amacını ortaya koymadan genelleştirme yapılmıştır böylece idareye geniş ve sınırsız keyfi uygulamalara açık yetkiler verilmiş kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gerçek ve tüzel kişilerin hukuksal güvenlikleri ihlal edilmiştir i̇mar mevzuatına göre mülklerinin plan ve imar durumlarını bilen yaşamlarını bu hukuksal duruma göre sürdüren mülk sahipleri kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilanıyla birdenbire geleceği belirsiz yeni bir hukuksal durumla karşı karşıya kalmaktadır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilenesas sayısı karar sayısı üncü maddesinin birinci fıkra birinci tümcesinde yer alan konut alanları sanayi alanları ticaret alanları teknoloji parkları kamu hizmeti alanları rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak sözcükleri anayasanın nci inci ve ncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin birinci fıkrasının son tümcesinin anayasaya aykırılığı sayılı belediye kanununun sayılı yasayla değişik üncü maddesinin birinci fıkrasının son tümcesi ancak kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi bakanlar kurulu kararına bağlıdır şeklindedir söz konusu birinci fıkrayla kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek konut alanları sanayi ve ticaret alanları teknoloji parkları kamu hizmeti alanları rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatılar oluşturmak deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulama yetkisi belediye meclisi kararına bağlı olarak belediyelere vermiş iken fıkranın son tümcesiyle kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje ilanı ve uygulama yapılabilmesi bakanlar kurulu kararına bağlanmıştır anayasanın inci maddesinde herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu bu hakların ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmış temel hak ve özgürlüklerin sınırını gösteren üncü maddesinde ise temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği bu sınırlamaların anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir avrupa i̇nsan hakları sözleşmesine ek inci protokolün inci maddesinde de her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır herhangi bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir yukarıdaki hükümler devletlerin mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez denilmektedir temel bir insan hakkı olan mülkiyet hakkı bireyin eşya üzerindeki hâkimiyetini güvence altına almaktadır eşya üzerindeki hâkimiyet bir yönüyle bireye devletin müdahale edemeyeceği özel bir alan yaratırken diğer taraftan emeğinin karşılığını güvence altına almakla bireye kendi hayatını yönlendirme ve geleceğini tasarlama olanağı sunmaktadır bu nedenle birey özgürlüğü ile mülkiyet hakkı arasında yakın bir ilişki vardır özel mülkiyet için anayasanın inci maddesiyle getirilen koruma devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyet hakları için de geçerli olduğundan özel mülkiyet konusundaki özenin kamu mülkiyeti konusunda da öncelikle düşünüleceği kuşkusuzduresas sayısı karar sayısı bu nedenle kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilanı mülkiyet devri ya da sona ermesine de neden olacağından mülkiyetin devri ya da sona erdirilmesine ilişkin esasların bakanlar kuruluna bırakılma yerine yasayla düzenlenmesi anayasanın üncü ve inci maddelerinin getirdiği bir zorunluluktur kaldı ki bakanlar kuruluna verilen yetki söz konusu üncü maddenin birinci fıkrasının birinci tümcesinde belirtilen ve yukarıda inci bölümde anlatılan nedenlerle anayasaya aykırılık gösteren belirsiz ve soyut alana özgü kullanılacağından anayasanın hukuk devleti ve hukuk güvenliği ilkesi yönünden de sorunludur bakanlar kuruluna yetki veren yasal düzenleme herhangi bir çerçeve ve ölçüte de içermemektedir kamu yararı amacı yasa yerine bütünüyle bakanlar kuruluna bırakılmıştır kentlerde belediye meclis kararıyla ilan edilen alanlarla bakanlar kurulu kararıyla ilan edilen alanlar arasında eşgüdümü sağlayacak bir ölçüt ve düzenleme de bulunmamaktadır bu da sağlıklı ve dengeli çevre de yaşama hakkını ihlal edici niteliktedir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin birinci fıkrasının son tümcesi anayasanın nci üncü inci ve ncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin i̇kinci fıkrasının anayasaya aykırılığı kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi alanın büyüklüğünün en az en çok hektar arasında olması etaplar halinde yapılabilmesi hususlarının takdiri münhasıran belediye meclisinin yetkisindedir ayrıca toplamı hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı olarak belirlenebilir şeklindeki ikinci fıkra ile belediye meclislerine çeşitli yetkiler verilmektedir belediye meclislerine münhasıran verilen bu yetkilere göre kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alan üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı ve imarsız alan olabilecektir böylece imar bütünlüğü gözetilmeden imarsız alanların da proje alanı içine dahil edilmesi mümkün olacak imar mevzuatı şehircilik ilke ve esasları yerini plansızlığa bırakacaktır proje alanında yine ilgili kentteki imar planları ve imar mevzuatı yok sayılarak yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi yetkisi belediye meclisinin olacaktır burada meclise herhangi bir ölçüt ya da sınırlama getirilmemiştir alan büyüklüğü hektar ile hektar gibi alt ve üst sınırı arasında büyük fark bulunan geniş bir takdir yetkisi olarak belirlenebilecektir projenin etaplar halinde yapılabilmesi takdiri de belediye meclisinin olacağına göre hektar tek etap gibi geniş bir proje uygulaması olabilecektir ki bu tek başına orta büyüklükte bir kent anlamına gelir bir başka deyişle bir büyükşehir belediyesinin bir ilçe belediyesinin tamamını kentsel dönüşüm alanı ilan etmesi tüm planlama imar uygulamasını tek başına yönetip denetlemesi mümkün olabilecektiresas sayısı karar sayısı toplamı hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yerin tek bir dönüşüm alanı olarak belirlenebilmesi de belediye meclisinin yetkisindedir anayasanın inci maddesiyle devlete kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlama ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama ödevi yüklenmekte ncı maddesiyle de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek bu hakkı korumanın yine devletin ve vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır devlete verilen bu görevlerin imar mevzuatıyla getirilen düzenlemelerle de yaşama geçirileceğinde kuşku bulunmamaktadır aymk günlü k plansız alanlarda dönüşüm uygulaması yapmak şehircilik ilke ve esaslarını ihlal eden bütüncül planlama yaklaşımını görmezden gelen bir anlayışı da beraberinde getirecektir anayasanın söz konusu maddelerinde ifadesini bulan ödevlerin somut tedbirlerle nasıl yerine getirileceği yasa koyucunun takdirinde ise de söz konusu ödevler yerine getirilirken idarenin imar mevzuatındaki kısıtlamaların dışında tutulması anayasanın inci ve ncı maddeleriyle bağdaşmaz anayasanın nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir belirlilik ilkesi hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey yasadan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar hukuk güvenliği normların öngörülebilir olmasını bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar yasa kuralı ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir öngörülebilirlik şartı olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır belirlilik kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar aymk günlü k dava konusu ikinci fıkra ile belediye meclislerine münhasıran verilen yetki bir yandan imarsız alanlarla imarlı alanları birleştirirken diğer yandan alt ve üst sınırları arasında makul ve ölçülü olmayan bir alan genişliğini kullanma yetkisi vermiş ayrıca yapı yüksekliği ve yoğunluk belirleme konusunda da sınır getirmemiştir böylece imar mevzuatındaki kısıtlamaların dışın çıkılmış keyfiliğe açık hukuk güvenliğinden yoksun bir yetki verilmiştir i̇dareye bırakılan takdir alanı geniş sınırsız ve ölçüsüzdür alan belirlenmesinin alt ve üst sınır arasında yüz kat gibi makul ve ölçülü olmayan şekilde genişliği uygulamada yorum ve değerlendirme farklılıklarına dayalı olarak eşitsizliğe haksızlığa ve keyfiliğe yol açabilecek niteliktedir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin ikinci fıkrası anayasanın nci inci ve ncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin üçüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı üçüncü fıkrayla büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etme yetkisi büyükşehir belediyelerine verilmiştir bu yetkilendirmeyle büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilanıyla birlikte bu alanlarda ilçe belediyelerinin imar mevzuatından kaynaklanan tüm yetkileri ortadan kaldırılarak büyükşehir belediyeleri yetkili kılınmaktadır ancak büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabileceklerdir fıkra iki yerel yönetim birimi arasında görev ve yetki paylaşımı yapmakla ve bu konu da yasa koyucunun yetkisi içinde olmakla birlikte büyükşehir belediyelerine yetki verilirken daha önce uygulanan şehircilik ilke ve esaslarının ihlal edilerek bütüncül planlama yaklaşımının görmezden gelinmesi idarenin imar mevzuatındaki kısıtlamaların dışında tutulması anayasanın inci ve ncı maddeleriyle bağdaşmaz büyükşehir belediye meclisinin uygun görmesi bütünüyle takdire bağlı keyfi belirsiz bir yetki olmakla birlikte bu keyfi yetkinin aynı büyükşehir belediyesi içinde bir ilçe belediyesi için kullanılıp diğeri için kullanılmaması da imar bütünlüğünün keyfi olarak bozulmasına ve kamu düzeninin sarsılmasına neden olacaktır i̇lçe belediyeleri tarafından uygulanan imar mevzuatı dışına çıkılacak olunması da söz konusu belediye sınırları içinde hakları olan ve bu hakları imar mevzuatına göre kullananların hukuk güvenliklerini sarsıcı niteliktedir öte yandan ilçe belediyelerinin kendi sınırları içinde imar mevzuatı ve planlama bütünlüğünün sorumluluğunu taşırken kimi alanların büyükşehir belediye meclislerince kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilanı ile bu kamusal yetki ve sorumlulukları ortadan kalkacak bu da kişilerle birlikte ilçe belediyesinin de hukuk güvenliğinin sarsılmasına neden olacaktır böylesine belirsiz sınırsız ve öngörülemeyen yetki değişimi kamu yararı ve düzeni yönünden de kabul edilemez bu bölümde ve yukarıda inci bölümde açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin üçüncü fıkrası anayasanın nci inci ve ncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı fıkrada yapılan düzenlemeyle büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı parselasyon planı bina inşaat ruhsatı yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve tarihli ve sayılı i̇mar kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkili kılınmıştır yerel yönetim kurumları arasında yetki paylaşımını gösteren dördüncü fıkra bu yetkinin kullanımını yukarıda da açıklandığı gibi yasaya bağlı somut düzenlemelere bağlamamaktadır i̇lçe belediyeleri tarafından kullanılan yetkiler büyükşehir belediyelerine yasanın açık belirginesas sayısı karar sayısı ve öngörülebilir kurallarına göre değil yine büyükşehir belediye meclisi kararına bağlı olarak ilan edilen kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı kararına göre yer değiştirecektir bu durum özellikle imar mevzuatının ve belediye yetkilerinin kullanılması konusunda kargaşaya neden olabileceği gibi üncü maddenin üçüncü fıkrasının ikinci tümcesindeki yetki devrinin kullanılıp kullanılmamasına göre aynı büyükşehir içindeki ilçe belediyeleri arasında da farklı uygulamalara neden olacaktır büyükşehir belediyelerince kullanılan yetkilerde imar mevzuatı dışına çıkılması belirsiz ve geniş yetki düşünüldüğünde bu farklılık hem belediyeler arasında hem de proje içinde kalan kişilerle dışında kalan kişiler arasında eşitsizliğe neden olacaktır özellikle kişilerin proje alanı ilan edilen ve edilmeyen yerlerde imar hakları yönünden farklı statüde olduğu düşünülemez aynı büyükşehir belediyesi sınırları içinde yaşayanlar için sağlık çevre konut ve imar haklarının farklı kurallara tabi tutulması kabul edilemez kaldı ki bu ayrım yasayla ve haklı nedene bağlı olarak yapılmamakta yalnızca belediye meclisi kararına bağlı olarak yapılmaktadır anayasanın nci maddesinde de açık olarak belirtildiği gibi mahalli idarelerin kuruluş ve görevleriyle yetkileri yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenecektir yasama organının yetkisinde olan yasa düzenlemesi ile belirlenen yetkiler yine aynı organın yasama işlemi ile değiştirilebilir anayasanın nci maddesinde açık olarak gösterilen bu yetki yine aynı madde uyarınca devredilemez değişik üncü madenini birinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilanıyla ilgili büyükşehir belediye meclisi yetkisi yasama organının yasama yetkisi yerine geçemez diğer bir anlatımla ilçe belediyelerine yasayla verilen yetkiler büyükşehir belediye meclisi kararına bağlı olarak geri alınamaz i̇dareye kendi yetki ve görevlerini kendi işlemleri ile belirleme yetkisi bırakılması asli düzenleme yetkisi verilmesi anlamına gelir ve bu anayasaya aykırı bir yetki devridir anayasanın nci maddesindeki yasama yetkisi türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinindir bu yetki devredilemez kuralına göre yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi sınırsız belirsiz bir alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir yasa ile yetkilendirme anayasanın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmez yasa koyucu gerektiğinde sınırlarını belirlemek koşuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir aymk günlü k bu bölümde ve yukarıda inci ve dördüncü bölümlerde açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin dördüncü fıkrası anayasanın nci nci uncu ncı ve nci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin beşinci fıkrasının i̇kinci tümcesinin anayasaya aykırılığı beşinci fıkranın birinci tümcesinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolunun esas olduğu belirtildikten sonra ikinci fıkrasında kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye tarafından açılacak davalar mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır denilmiştiresas sayısı karar sayısı anayasanın nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren hukuk güvenliğini gerçekleştiren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasanın ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir anayasanın mahkemelerin bağımsızlığı başlığını taşıyan inci maddesinde hakimlerin görevlerinde bağımsız oldukları anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verecekleri hiçbir organ makam merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceği genelge gönderemeyeceği tavsiye ve telkinde bulunamayacağı görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamayacağı görüşme yapılamayacağı veya herhangi bir beyanda bulunulamayacağı yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyecekleri belirtilmiştir bu kuralla yargı yetkisinin kullanılmasının herhangi bir şekilde engellenmesi veya etki altına alınması önlenmek istenmiştir davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması anayasanın inci maddesinde yargının görevleri arasında sayılmıştır yargı yetkisini kullanan mahkemeler davanın niteliğini gözeterek davayı anayasa ve yasalara dayanarak sonuçlandıracaklardır yargılamada asıl olan süratle birlikte adil yargılama ve adalet getiren sonuçtur bu durum kimileri için değil herkes için söz konusudur hukuk devleti herkese eşit davranmakla yükümlüdür yasama organının kendi belirlediği alanlarda kimi davaların öncelikle görüşüp karara bağlaması yönündeki düzenlemesi adil yargılanma hakkına müdahale olduğu gibi hukuk devleti ve anayasanın inci maddesinde öngörülen ilkelerle uyumlu değildir açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin beşinci fıkrasının ikinci tümcesi anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin altıncı fıkrasının birinci tümcesinin anayasaya aykırılığı altıncı fıkranın birinci tümcesinde kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç kamuya ait gayrimenkullerin harca esas değer üzerinden belediyelere devredileceği belirtilmiştir kural kamu yararı ve kamu hizmeti gerekleri gözetilmeksizin sadece eğitim ve sağlık alanlarını hariç tutarak kamuya ait tüm gayrimenkulleri kapsamaktadır eğitim ve sağlık dışında başka istisna getirilmemiştir türk silahlı kuvvetleri ve güvenlik binaları özellikle büyükşehir belediye alanlarında bulunan ilçe belediye binaları spor alanları ibadet alanları vb birçok alanda kamu hizmetinin gereği gözetilmemiştir orman alanları yollar ve parklar mezarlıklar doğal tarihi ve arkeolojik alanlar da kamuya ait gayrimenkullerdir daha da önemlisi yargı binaları gözetilmemiştir üncü maddenin birinci fıkrasının son tümcesindeki kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesinin bakanlar kuruluna bırakılması da buesas sayısı karar sayısı belirsizliği ortan kaldırmamaktadır kaldı ki bu tümce de inci bölümde açıklanan nedenlerle anayasaya aykırıdır bununla birlikte devir işleminin hangi kurum ve kuruluşun yetkisinde olduğu da belirtilmemiştir kamuya ait gayrimenkuller sözcükleri devlet tüzel kişiliği içindeki gayrimenkullerle birlikte kamu tüzel kişiliğine sahip kurum veya kuruluşların mülkiyetinde olan gayrimenkulleri de kapsayabilecektir ayrıca belediyelere devrilecek olan bu kamu alanlarının özel ya da kamu hangi amaçla kullanılacağına ilişkin bir çerçeve de çizilmemiştir bu değerlendirmeler kuralın bu şekliyle soyut ve belirsiz olduğunu mülkiyet hakkını korumadığını göstermektedir yasa kuralları açık net belirgin ve öngörülebilir olmalı uygulatıcının yorumuna ya da keyfi işlemine izin vermemelidir belirlilik ilkesi yasa kuralının hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını ifade eder buna göre yasal düzenlemelerin herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık net anlaşılır uygulanabilir ve nesnel olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gerekmektedir yasa kuralı ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir aymk günlü k öte yandan belediyelere devir harca esas değer üzerinden yapılacaktır oysa harca esas değer gayrimenkullerin gerçek karşılıklarını göstermemektedir devir bir satış işlemidir ve bu işlemde harca esas değerin esas alınması malikin malı üzerindeki mülkiyet hakkından doğan tasarruf yetkisini sınırlandırmaktadır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin altıncı fıkrasının birinci tümcesi anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı belediye kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun inci maddesi ile sayılı belediye kanununun değiştirilen üncü maddesinin yedinci fıkrasının anayasaya aykırılığı yedinci fıkra kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul sahipleri ve tarihli ve sayılı i̇mar ve gecekondu mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak bazı i̇şlemler ve sayılı i̇mar kanununun bir maddesinin değiştirilmesi hakkında kanuna istinaden hak sahibi olmuş kimselerle anlaşmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında hakları verilir sayılı kanun kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine enkaz ve ağaç bedelleri verilir veya belediye imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilir bu kapsamda bulunanlara toplu konut i̇daresi başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir enkaz ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilir şeklindedir karmaşık bir dilin kullanıldığı fıkrada kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul sahipleriesas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı i̇mar ve gecekondu mevzuatına aykırı yapılara uygulanacak bazı i̇şlemler ve sayılı i̇mar kanununun bir maddesinin değiştirilmesi hakkında kanuna istinaden hak sahibi olmuş kimseler sayılı kanun kapsamına girmeyen gecekondu sahipleri gibi farklı hukuksal durumlardaki kişiler sayılmaktadır sahip sözcüğü gayrimenkul gecekondu hak gibi farklı sözcüklerle kullanılmıştır ve mülkiyeti ve dolayısıyla mülkiyet hakkını ifade etmektedir bu kapsamda anayasanın inci maddesinin güvencesi söz konusu olmalıdır ancak kamu yararı amacıyla ve yasayla sınırlandırılabilecek bu hak aynı zamanda anayasanın üncü maddesinin de koruması altındadır kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilanı tek başına kamu yararı içerecek nitelikte değildir kaldı ki yedinci fıkra düzenlemesi hakkın özüne dokunmaktadır yukarıda ve bde fıkranın birinci tümcesinde sayılanlar yönünden hak verilmesi anlaşma koşuluna bağlanmıştır bu koşul baskı ve zorlama içerdiği gibi anlaşma olmaması halinde ne olacağı belli değildir hukuk devletinde yasa kuralları asıl olarak yargının yorum ve kararına bırakılmayarak açık net ve anlaşılır şekilde yargı kararına gerek kalmadan düzenlenmelidir yukarıda sırasında fıkranın ikinci tümcesinde ise enkaz ve ağaç bedeli verilmesi veya belediye imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabileceği belirtilmiştir burada da belirsizlik söz konusudur enkaz ve ağaç bedelini kim belirleyecektir bu bedel gecekondu sahibinin hakkını karşılığı mıdır bedel verilmesi ya da arsa veya konut satışına kim karar verecektir bu sorularla birlikte belediye imkanları ölçüsü de soyut ve keyfi uygulamaya açık bir kavramdır arsa veya konut satışı üçüncü tümcede olduğu gibi toplu konut i̇daresi başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle de olsa piyasa kavramı ve işlemidir kamu yararı gözetmez nitekim fıkranın son tümcesindeki enkaz ve ağaç bedellerinin arsa veya konut bedellerinden mahsubu işlemi de aynı şekilde kamu yararı gütmeyen tamamıyla piyasaya yönelik işlemdir fıkranın bütününde kişilerin maddi olanakları sosyal yaşam ve koşulları kurulu düzenleri hakları ve sayılı yasalarla süren düzenleri dikkate alınmamış kişilerin haklarından kaynaklanan sorunları ve güvenlikleri çözülmemiş sadece belediyelere da soyut olmak üzere tek taraflı yetki verilmiştir kişiler arsa ve arazi piyasasının müşterileri olarak görülmüş devlete anayasanın inci maddesiyle verilen görevler yok sayılmıştır anayasanın inci maddesinde herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu bu hakların ancak kamu yararı ama | 4,141 |
esas sayısı karar sayısı davalı vekili tarihli dilekçesinde özetle davaya konu konya i̇cra mü dürlüğünün esas sayılı icra dosyasından yapılan takip dayanağı ilamın bayraklı be lediye başkanlığının müvekkilinin taşınmazına kamulaştırmasız el atması nedeniyle açılmış tazminat alacağına ilişkin ilam olduğunu davacı belediyenin iş bu davadaki taleplerinin daya nağı olarak gösterdiği yasal düzenlemelerden birisinin de sayılı kamulaştırma yasasının geçici maddesi olduğunu söz konusu geçici maddenin de kamulaştırmasız el atmalardan dolayı açılan davalarda verilen kararların taşınmaz mal ve ilgili ayni haklara ilişkin kararların icrasına ilişkin hükümlere göre yerine getirileceği bu maddenin yürürlüğü girdiği tarihten önce kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takiplerinin kesinleşmiş mah keme kararı ibraz edilinceye kadar durdurulacağının düzenlediğini bu nedenle sayılı ya saya geçici maddesinin de açıkça anayasaya aykırı olduğunu belirterek dilekçesinde açık ladığı nedenlerle ilgili maddenin anayasaya aykırılığı konusunda karar verilmek üzere dosya nın anayasa mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir mahkememizin tarihli celsesinde verilen ara karar ile dava dosyamız ve il gili icra dosyası anayasa mahkemesine gönderilmiştir anayasa mahkemesi tarih esas karar sayılı ilamında itiraz yoluna başvuran mahkeme tarafından ge rekçeli başvuru kararı olmaksızın sadece başvuruya ilişkin ara kararın yer aldığı duruşma tuta nağıyla başvuruda bulunulduğu ve bu tutanağa davalı vekilinin başvuran mahkemeye hitaben yazılmış dilekçesinin eklenmesiyle yetinildiğini anayasaya mahkemesine hitaben anayasaya aykırılığı ileri sürülen hükmün anayasanın hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı oldu ğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterildiği ve bu hükmün iptalinin talep edil diği bir gerekçeli başvuru kararının bulunmadığı dolayısıyla esas incelemeye geçilmeksizin ta lebin reddedildiği görülmektedir yine anayasa mahkemesi tarih esas karar sayılı ilamında iptali istenen kanun hükümlerinin anayasa maddeleri ile ilişki lendirilmediği ve dava dosyasının gönderilmeyerek önceki gönderilen dosyanın onaylı örneğine atıfta bulunulması nedenleri ile esas incelemeye geçilmeksizin talebin reddedildiği görülmek tedir mahkememizce yapılan değerlendirmeye göre sayılı yasanın geçici madde sinde kamulaştırmasız el atmalardan dolayı kişiler tarafından açılmış bedel veya tazminata iliş kin davalarda verilen mahkeme kararlarının kesinleşmedikçe icraya konulamayacağı ve halen devam etmekte olan icra takiplerinde ise kesinleşmiş mahkeme kararı ibraz edilinceye kadar durmasını düzenlemiş iken söz konusu geçici madde yüksek anayasa mahkemesinin tarih ve esas karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş olup aynı yasanın geçici maddesi kamulaştırmasız el atmalardan dolayı açılan davalarda verilen kararların taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların icrasına ilişkin hükümlere göre yerine ge tirileceği bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmemiş mahkeme kararlarına da yanılarak başlatılan icra takipleri kesinleşmiş mahkeme kararı ibraz edilinceye kadar durduru lacağı düzenlenmiş olup yapılan düzenlemenin iptal edilen geçici madde ile zikredilen ge çici madde kısmen farklı cümleler ile aynı husustaki düzenlemeye ilişkin olduğu ve iptal edilen geçici maddedeki doğrudan doğruya icraya konulamayacağı yada devam eden icra takipleri yönünden ise kararın kesinleşene kadar duracağı düzenlemesi geçici maddede iseesas sayısı karar sayısı taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların icrasın ilişkin hükümlere göre yerine geti rileceği düzenlenmiş olup ve ayni haklara ilişkin davaların kesinleşmedikçe icraya konulama yacağına ilişkin hukuki düzenlemenin varlığı göz önüne alındığında iptal edilen geçici madde ile iptal talebine konu geçici maddenin sonuç itibariyle aynı düzenleme olduğu mah kememizce de kabul edilerek geçici maddenin anayasaya aykırılığı yönündeki davalı taraf iddiası mahkememizce ciddi bulunarak anayasanın maddesinin fıkrasında devlet ve kamu tüzel kişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösteri len esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idare irtifaklar kurmaya yetkili dir türk hukukunda idarelerin kamu hizmetlerini yerine getirirken ihtiyaç duydukları ancak kendilerine ait olmayan taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunabilmeleri kural olarak kamulaş tırma ile mümkündür kamulaştırma mülkiyet hakkının idarenin tek taraflı tasarrufu ile malikin rızası olmaksızın kısıtlandığı veya sona erdirildiği istisnai hallerden biridir nitekim anayasa da temel haklardan biri olarak düzenlenen mülkiyet hakkı üzerinde yarattığı etkiden dolayı anayasa koyucu kamulaştırmayı özel olarak düzenlemiştir bu itibarla kişinin mülkiyet hakkı nın rızası dışında tek taraflı bir işlem ile sonlandırılmasının anayasaya aykırı olmaması için anayasanın maddesinde öngörülen usullere uyulması gerekmektedir anayasanın kamulaş tırmayı düzenleyen maddesine göre temel unsurunun kamu yararı olduğu kabul edilen ka mulaştırma özel mülkiyet alanına devletin bir müdahalesidir kamulaştırma işlemi taşınmaza el koymaya zorunlu kalındığında kamu yararının özel mülkiyet hakkından üstün tutulduğu du rumlarla sınırlı olarak ve anayasa da belirtilen usul güvenceleri izlenerek yapıldığında hukuka uygun sayılır anayasanın maddesinin fıkrasında herkes meşru vasıta ve yollardan fay dalanmak suretiyle yargıla mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir mahkeme kararlarının taraflardan birinin aleyhine sonuç doğura cak şekilde uygulanamaz hale getiren düzenlemelerin bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi adil yargılanma hakkı kapsamında güvenceleri an lamsız kılabilecek nitelikte olması halinde mahkeme kararlarının bağlayıcılığını gecikmeksizin uygulanması hukuk devleti ilkesinin ve adil yargılanma hakkının gereklerindendir anayasanın maddesinin fıkrasında mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği belirtil miştir anayasanın maddesinde ise adil yargılanma hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte özel sınırlama nedeni öngörülmemiş haklarında hakkın doğa sından kaynaklanan bazı sınırların bulunduğu kabul edilmektedir anayasanın başkaca madde lerinde yer alan kuralara dayanılarak bu hakkın sınırlandırılması da mümkündür ancak bu sı nırlar anayasanın maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz tüm bu açıklanan ne denlerle anayasanın ve maddelerine aykırılık nedeniyle zikredilen geçici maddenin iptali için bu karar ile dava dosyamızın onaylı bir örneğinin ve ilgili icra dosyasının anayasa mahkemesi̇ne gönderi̇lmesi̇ne karar verilmiştir | 846 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ sanık vekillerinin anayasaya aykırılık savlarını içeren günlü dilekçeleri ile bu savı ciddî gören başvuran mahkemenin gerekçesi şöyledir sanık vekillerinin dilekçesi biz müvekkilimiz hakkında uygulanması istenen maddenin anayasaya aykırı olduğuna inanıyoruz gerçekten anayasa mahkemesinin bu madde ile ilgili kararından beri konu tartışılmaktadır en son i̇stanbul ağır ceza mahkemesinin usulden geri çevirme kararı tartışmalara yoğunluk kazandırmıştır bu duruma göre sorunun olumlu olumsuz çözümünde mutlak zaruret vardır yani anayasa mahkemesinin esas hakkında bir karar vermesi sağlanmalıdır aksi halde madde ile ilgili suçlamalar için yargılamaya devam etmek kamu vicdanını yaralar adalete duyulan güveni sarsar madem ki bir mahkeme bu maddeyi anayasaya aykırı sayıp dosyayı anayasa mahkemesine yollamıştır ve madem ki anayasa mahkemesi gönderen mahkemenin yetkisizliğinden bahisle esasa ilişkin incelemeye başlayamamıştır halde bu usul sorununu çözmek ve gerçeğin ortaya çıkışını beklemek gerekir gerçek ortaya çıkmadan yargılama yapabilmek mümkün değildir gerçeği ortaya çıkarabilmenin yolu da mahkemenizin itirazımızı ciddî kabul ederek anayasa mahkemesine göndermesinden geçecektir çünkü yüksek mahkeme sıkıyönetim dönemlerinde bu maddenin doğrudan mahkemenizin görevine girdiği görüşündedir şimdi maddeyi anayasa mahkemesinin denetiminden geçirebilmenin tek yolu da makemenizin itirazımızı ciddî kabul edip dosyayı göndermesidir tartışma ancak böyle çözülebilecektir bu tartışmayı çözmek te hepimizin ödevidir bu kısa girişten sonra itirazımızın gerekçelerini açıklamak isteriz i̇lkin maddenin ne olduğuna bir göz atalım maddenin kaynağı i̇tirazımızı iyice açıklayabilmek için maddenin kökenini ortaya koymakta yarar var bilindiği gibi bu madde bizim yasamıza i̇talyan yasasından gelmiştir i̇talyada önce özel ve geçici bir yasa yapıldı bu yasa faşizm dışında her türlü düşünceyi yasaklıyordu zaten gerekçesinde faşizme karşı bütün düşünceleri suç sayıyordu çetin özek sh i̇şte bu özel yasa da yerini rocco yasasına bıraktı rocco yasasının maddesi de maddenin kaynağı oldu maddeyi iyi tanımak için rocco yasası hakkında yazılmış bakanlık raporunu okumak gerek bu rapor rocco yasasının niteliğini apaçık ortaya koyuyor rapor mevcut düzene karşı olan düşünceleri yasaklamak gereğinden bahsediyor ve aynen şunları söylüyor otoritenin bilincine varan ve otoriteyi temel alan devlet hele faşist devlet kendi ülkesinde bu tür organizasyonlara izin veremez bunlara izin vermek kendi mevcudiyetinin mantığına aykırı düşer bu nedenle söz konusu hükümler faşist devletin şahsiyetini korumak yönünden temel bir unsur teşkil etmektedir i̇şte madde bizzat yapımcısı rocconun ağzından böyle tanımlanıyor yani madde açıkça faşist devleti korumayı ve bunun için de faşizme karşı bütün düşünceleri yasaklamayıesas sayısı karar sayısı amaçlıyor asıl amacı bu olan bir maddenin anayasamıza uygun sayılabilmesi mümkün değil ama biz maddeyi bu kadarcık bir teşhirden sonra tanıtmaya yine devam edelim ve tabii kendi ülkemizdeki uygulamalardan örnekler sergileyelim bizde nasıl uygulandı maddenin ülkemizdeki uygulanışı gerçekten dehşet verici olmuştur uygulamaya dönük bu örnekler hem temel hukuk kurallarına hem yaşadığımız dünyaya taban tabana zıttır örneğin i̇stanbul ağır ceza mahkemesinde bir ingilizce öğretmeni gagarin hakkındaki konuşmasından dolayı yargılanmıştır bigada bir yurttaş miraçla ilgili sözleri için maddeyi çiğnemekle suçlanmıştır çünkü din devletin temel sosyal nizamlarından sayılmıştır i̇zmir ağır ceza mahkemesi kendi kendini çökertecek kapitalist dünya sözü için maddeyi uygulamıştır ankara ağır ceza mahkemesi de zenginlere karşı fakirlerin müdafaasız olduğu yolundaki sözlerde maddenin unsurlarını bulmuştur eskişehir ağır ceza mahkemesi de tarihli bir karında kooperatifçiliğin gerekliliğinden sözeden ve nazım hikmetin şiirlerini okuyan kişileri cezalandırmıştır örneğin yargıtay ceza dairesinin bazı kararlarına göre bilim özgürlüğü bile kişilere yasaklanmıştır çünkü yargıtay üniversiteden olmayan kişilere bu maddeyi uygulayarak bilim özgürlüğünün kapılarını kapatmıştır hatta yargıtay özel mülkiyete karşı çıkmayı maddeyi çiğner nitelikte bulmuştur üstelik aynı karar mevcut düzenin iyi olmadığı yolundaki sözleri de suç saymıştır ycd tabii bu uygulama mart döneminde iyice çığırından çıkmış ve toplumumuz madde yüzünden acılı günler yaşamıştır burada acılı günler derken hukukun zulme araç edilişini kastediyoruz i̇şte bu yolu madde açmıştır örneğin bir fakültenin dekanı yıllar önce yazmış olduğu ders kitabından dolayı tutuklanmıştır yargılanmıştır mahkûm olmuştur yani kısacası uygulama dehşet verici örneklerle doludur bu örnekler maddenin hukuki yapısını ortaya koymaktadır madde suçta kanunilik ilkesine aykırıdır madde bazı düşünceleri yasaklamaktadır bu yasak ta anayasamızın ve maddeleriyle bağdaşmamaktadır anayasa mahkemesinin yanlışı bilindiği gibi anayasa mahkemesi maddeyi anayasaya uygun bulmuştu ancak yüksek mahkemenin bu kararı tartışmaları durduramadı üstelik karardan sonra gelişen uygulama endişe ve eleştirileri artırdı şimdi bugün konuyu yeniden değerlendirirken eski kararı da gözden geçirmek gerekiyor hemen söyleyelim ki anayasa mahkemesinin günkü kararı maddenin hukuki tartışmasını yapmaktan uzak kaldı mahkeme daha çok dava dilekçesini tartışmaya ve dilekçede öne sürülen itirazları cevaplamaya çalıştı mahkeme kendince maddenin koyduğu yasakları ele alarak bu yasakların anayasaya uygun olup olmadığını araştırdı ve mahkeme giderek anayasamızın sosyalist bir anayasa olmadığı sonucuna vardı anayasamız sosyalist bir anayasa olmadığına göre maddenin getirdiği yasak da anayasaya uygun oluyordu ayrıca mahkeme meclis tutanaklarına atıf yaptı ve bu atıf sonucu maddenin demokrasimizi korumak için sevkedildiği kanısına vardı karar aynen şöyle diyor bu gerçekler göstermektedir ki sözkonusu hükümlerin ceza kanunumuza alınmalarına sebeb demokratik anayasa rejimimizi demokrasi esaslarıyla bağdaşmayan fikir akımlarına karşı korumaktıresas sayısı karar sayısı oysa anayasamızın sosyalist olup olmadığını araştırmak ne kadar yanlışsa meclis görüşmelerine ve gerekçelere bağlanıp kalmak da kadar yanlıştı gerçekten anayasa mahkemesi işte bu iki yanlış temele dayandı temel yanlış olunca da karar yanlış oldu anayasamız elbet sosyalist değildi ama anayasamızın sosyalist olmaması sosyalist düşünceyi yasakladığı anlamına gelmezdi ve gerekçelerle görüşmeler maddenin niteliği demek değildi madde anayasaya aykırıdır bize göre maddeye dönük itirazlar ilkin anayasamızın düşünce özgürlüğü hükümleri çerçevesinde ele alınmalıdır yani düşüncenin sınırlanabilip sınırlanamayacağı doğru biçimde tartışılmalıdır ondan sonra da maddeye suçta kanunilik ilkesi açısından bakılmalıdır bu iki nokta maddenin temel yapısını ortaya koyacaktır düşünce sınırlanabilir mi bir kere demokrasi diyaloga dayanan çoğulcu bir sistemdir yani demokrasilerde bütün görüşlerin serbestçe açıklanabilmesi gerekir kısacası demokrasi düşünce özgürlüğü demektir demokrasilerde düşünceler serbestçe ifade edilebilmelidir bu özgürlüğün sınırlanması demokrasinin sınırlanması anlamına gelir çünkü demokrasi eşitliktir eşitlikte bütün düşünceler için eşitliktir bazı düşünceleri zararlı sayıp yasaklamak en önce eşitlik ilkesini ve demokrasiyi zedeler kaldı ki demokrasi değişime açık olmak demektir demokrasi kimseye belli türden düşünmeyi empoze etmez herkes istediği gibi düşünebilir hatta bu düşünceler kurulu düzene yahut anayasaya aykırı düşebilir anayasadaki kurallar sadece kurallara uygun eylemde bulunmayı gerektirir ama kurallara uygun düşünmeyi gerektirmez demek ki en azından demokrasiye inanmış olmak düşünceleri sınırlayamaz demek ki en azından demokrasiye inanmış olmak düşüncelerin sınırlanamayacağı anlamına gelir bizim anayasamızda türkiye cumhuriyetinin insan haklarına dayalı demokratik niteliğine işaret etmektedir halde demokrasi düşüncelerin özgürlüğünü gerektirir bir kere bu bakımdan madde anayasamızın başlangıç bölümüne ve maddesine kesinlikle aykırıdır anayasa karşısında durum gerçekten hem demokrasiyi benimsemek hem de düşünce özgürlüğüne sınır çekmek mümkün değildir üstelik bizim anayasamızın maddesine göre de düşünce özgürlüğünün sınırlanabileceği kabul edilemez çünkü anayasamızın maddesi düşünce özgürlüğüne bir sınır getirmemiştir gerçekten bizim anayasamız temel hak ve özgürlükleri düzenlerken bu hak ve özgürlüklerin sınırlarını da göstermiştir ama düşünce özgürlüğü ile bilim özgürlüğüne yer veren ve maddeler bir sınırdan sözetmemiştir bu demektir ki anayasamız düşünce ve bilim özgürlüğünün sınırlanabileceğini kabul etmemiştir durum bu olunca anayasanın kendi mantığı içinde bir sonuca varmak gerekir madem ki anayasa hangi özgürlüklerin sınırlanabileceğini teker teker göstermiştir halde sınırlanabileceği gösterilmeyen özgürlükleri sınırlayabilmek mümkün değildir çünkü anayasamız özgürlükler konusunda dikkatli ve disiplinli hareket etmiştir böyle bir düzenlemede en temel özgürlüğe karşı dikkatsiz davranıldığı öne sürülemez yani her özgürlük için ayrı ayrı sınır belirleyen bir anayasanın düşünce ve bilim özgürlüğü için sınırdan bahsetmemesi bu özgürlükleri sınırsız kabul etmesi demektiresas sayısı karar sayısı gerçekten anayasamızın maddesi mutlak bir ifade taşımaktadır madde düşünce özgürlüğü için bir sınır koymadığına göre başka maddelerden hareketle sınırlamaya gidilemez üstelik şunu da söyleyelim ki düşünce özgürlüğünün sınırlanması ister istemez özgürlüğün özünü zedeler yani özgürlüğün bizzat kendisini yokeder bu özgürlük öyle bir özgürlüktür ki muhtevaya dönük her sınırlama özgürlüğün özünü ilgilendirir kısacası düşünce özgürlüğünün kullanılış biçimlerini sınırlamak mümkündür ama özgürlüğün kendisini sınırlamak mümkün değildir yani belli türden bazı düşünceleri sınırlayıp yasaklamak düşünce sahipleri için düşünce özgürlüğünü yok saymak demektir oysa düşünce özgürlüğü her türden düşünceye özgürlük demektir madde genel sınırlama olabilir mi düşünce özgürlüğünün sınırlanabileceğini kabul edenler en çok anayasamızın maddesine dayanmak isterler anayasa mahkemesi de genellikle bu eğilimi benimsemiştir ancak hemen belirtelim ki madde genel bir sınırlama hükmü değildir madde sınırlanabileceği anayasada kendi ilgili maddesinde belirtilen özgürlüklerin sınırlanmasında uyulacak kuralları gösterir bu maddenin sınırlama konusunda koymuş olduğu kural sadece özel maddelerde sınırlanabileceği belirtilen özgürlükler bakımından bir kuraldır yani özgürlüklerin nasıl sınırlanabileceğini hükme bağlamaktadır gerçekten eğer bu madde ile bütün özgürlüklerin sınırlanabileceği düşünülmüş olsaydı başka bir çok özel maddede sınırlar gösterilmezdi zaman bir tek bu madde bütün özgürlüklerin sınırlanmasına yeterdi ama anayasamız bu yola gitmemiş hangi özgürlüklerin hangi nedenlerle ve nasıl sınırlanabileceğini ayrı ayrı gösterme yolunu seçmiştir şimdi bu durumda özel maddelerinde sınırlanabileceğinden sözedilmeyen özgürlüklerin sınırlanamayacağını kabul etmek gerekir aksi halde anayasamızın düşünce özgürlüğünü öteki özgürlüklerden daha güvencesiz bıraktığı sonucu doğar çünkü özgürlükler ancak kendi maddelerinde gösterilen nedenlerle sınırlanabilecekken düşünce özgürlüğü daha geniş bir sınırlama yetkisinin kucağına itilecektir oysa düşünce özgürlüğü en temel özgürlüktür ana özgürlüktür başka özgürlükler için özel maddelerinde bazı güvenceler getirmiş bir anayasanın ana özgürlüğü korumasız bırakmış olması mümkün değildir onun için ve maddelerin sınırlanabileceği kabul edilemez ayrıca rejimi sırasında yapılan anayasa değişiklikleri de bu maddeye genel bir sınırlama niteliği verememiştir bir kere getirilen yeni hüküm bu maddeye yönelik itirazları değiştirememiştir üstelik aynı değişiklik sırasında ve maddelerin de değiştirilmiş olması bu maddenin yeni haliyle bile genel bir sınırlama niteliği kazanamadığını gösterir çünkü eğer bu madde yapılan değişiklikle genel bir sınırlama maddesi olarak düşünülseydi öteki maddelerde de değişiklik yapılması gerekmezdi madem ki başka bazı maddeler de değiştirilmiştir halde bu maddenin genel bir sınırlama maddesi olabileceği kabul edilmemiştir kısacası madde yeni haliyle de genel bir sınırlama maddesi değildir dememiz ki düşünce özgürlüğü sınırlanamaz bu konuda yasayla getirilen sınırlar hem demokrasiyle bağdaşmaz hem de anayasamızla bağdaşmaz onun içindir ki tck nun maddesi anayasamızın başlangıç bölümü ile ve maddelerine aykırıdır maddesine aykırıdır madde ve kanunilik ilkesi buraya kadar sözkonusu maddenin demokrasi ve anayasa karşısındaki durumunu tartışmaya çalıştık şimdi de maddeyi suçta kanunilik ilkesi çerçevesinde değerlendirmek istiyoruz kanunilik ilkesinden amaç kişi hak ve özgürlüklerini korumaktır bu ilke yasaesas sayısı karar sayısı hükümlerinin kesin açık ve muayyen olmasını gerektirir suç adı verilen eylem yasada iyice belirtilmeli sınırları çizilmelidir yani kişiler neyi yapabilip neyi yapamayacaklarını iyice bilebilmelidir eğer bir yasa bu nitelikleri taşımıyorsa kanunilik ilkesi çiğnenmiş olur nitekim doktrin bu ilkeyi şöyle tanımlıyor kanunilik prensibine riayet edilmediği takdirde ferdin fiil ve hareketlerine hâkim olabilmek iktidarı tamamiyle yok edilmiş olur böyle bir halin neticesi ferdi hürriyet ve şahsi dokunulmazlığın sadece tehlikeye düşmesi değil ve fakat belki tamamiyle ortadan kalkmasıdır prensibin teknik hukuk bakımından dayandığı temeli şu suretle izah edebiliriz suçun bir unsuru da hukuka aykırılıktır hukuka aykırılık ise açık hükümle belli edilmesi şartına bağlıdır kanunlar sarih olmalıdır fertler nelerin cezayı müstelzim olduğunu nelerin olmadığını kolayca anlamalıdır kanun en doğru ve iltibassız bir şekilde bunu gösterebilir kanun çok açık ve herkes tarafından anlaşılır bir şekilde yazılmalıdır bu suretle fert hangi hareketin cezalandırılmış hangi hareketin cezasız bırakılmış olduğunu bilecektir erem tch cilt genel kısım bası ankara sh bu alıntılardan anlaşılacağı üzere madde kanunilik ilkesiyle bağdaşmaz çünkü maddeyle hangi eylemin yasaklandığını anlayabilmek mümkün değildir örneğin bir çok davada bir çok bilirkişi farklı raporlar verebilmiştir hatta aynı kitap için aynı bilirkişi farklı zamanlarda farklı görüş belirtmiştir kimi zaman kırmızı ışık altında gitar çalanlar suçlu sayılabilmiş kimi zaman atatürkle lenini karşılaştıran ortaokul öğrencisi tutuklanabilmiştir yani kısacası her örnek maddenin kaypaklığını göstermiştir örneğin koskoca tck şerhini yazan ve yıllarca yargıtay daire başkanlığı yapan ap gözübüyüke göre mülkiyetin başkalarını sömürmeye imkân vermeyecek tarzda yemden dağıtıma tabi tutulması şeklinde sözler maddenin kapsamı içine girer çünkü gözübüyük koministlerin kamuoyunu kuşkulandırmamak için önce mevcut nizamı kötülemekle yetinecekleri görüşündedir onun için de hiç aman vermemek niyetindedir ali faik cihan kararı yicd i̇şte bir yargıtay üyesinin kafasında oluşan böyle bir varsayım bile maddenin uygulanmasına yetecektir bu da maddenin kanunilik ilkesine uymadığını gösterir nitekim eski anayasa mahkemesi kararına muhalif kalan kuralmen koçak gürün ve akçaoğlu madde ile neyin yasaklandığı belli olmadığı için maddedeki suçta kanunilik ilkesinin çiğnendiğini söylemişlerdir gerçekten maddenin neyi cezalandırdığı tam belli değildir onun için de sözkonusu madde anayasamızın maddesiyle çelişmektedir doktrin ne diyor maddeyi daha iyi tanıyabilmek için hakkında yazılmış yazıları özetlemek gerekebilir ancak bu madde hakkında kadar çok yazılmıştır ki yazılanları toparlayabilmek bile mümkün değildir sadece bazı örneklere işaret edip geçmek yeterlidir örneğin şöyle bir sıralama yapılabilir maddeler düşüncenin özüne sınır getirmektedir bu yönüyle maddelerin anayasaya aykırılığı açıktır özek ararat yayınevi sh şimdiye kadarki çalışmalarımızda maddenin düşünce açıklama hürriyetini yok etmesi bilim ve sanat hürriyetini sınırlaması açısından anayasaya aykırı olduğunu savunduk özek türk basın hukuku esas sayısı karar sayısı yukarıda değindiğimiz gibi madde anayasamızın maddesine aykırıdır maddesine aykırıdır maddesine aykırıdır maddesine aykırıdır maddesine aykırıdır maddesine aykırıdır madesine aykırıdır özek i̇bd sh yeni anayasa yürürlüğe girdikten sonra tck nun bu hükmünü aynı şekilde muhafaza etmek imkânsızdır anayasa mahkemesinin bu konudaki kararı beklenen hukuki emniyeti getiremedi erem h hususi kısım ankara sh maddelerin anayasaya aykırılığı teknik açıdan şöylece özetlenebilir ortaya çıkan mahkeme hükmü yasadan gayrı bir temele kişisel anlayışa dayanmaktadır bu durum hukuk dışıdır erem i̇bd sh anayasada ifadesini bulan özgürlüklere rağmen iktidarlar tarafından adaletsiz ve isabetsiz bir şekilde uygulanmaları sürmüştür alacakaptan demokratik anayasa ve tcknun maddeleri ankara hukuk fak dergisi bu durumda madde bazı düşünceleri yasaklamış olduğuna göre düşünce özgürlüğünün özünü ortadan kaldırmaktadır onun için de bu madde anayasamızın maddesine kesinlikle aykırıdır soysal i̇bd in özellikle ve maddelerini işletme geçerli kılma hukukiliğine ters düşer savcı îbd madde bu maddeler eylemi değil fikir ve düşünceyi cezalandırmaktadır hukuk devletinde fikir suçu olamıyacağından bu maddeler anayasanın maddesine aykırıdır ayrıca düşünce ve bilim özgürlüğünü de sınırlandırdığından anayasanın ve maddelerine aykırıdır bu nedenle kaldırılmalıdır tbb öntasarı ve raporları i̇bd özel sayı i̇stanbul sh gerçekten bu kısa özetler sözkonusu maddenin anayasayla hiç bağdaşmadığını gösteriyor bir madde hakkında bu kadar hukukçu aykırılıktan bahsediyorsa mutlaka maddenin anayasa mahkemesine gönderilmesinde zaruret vardır hukuk düzeni böylesine yoğun tartışmalara ve ağır suçlamalara göz yumamaz özetlemeye çalıştığımız bu tartışmalar aykırılık itirazımızın ciddiliğini de ortaya koymaktadır bir çok hukuk kurumu ve bir çok hukukçu bu maddenin aykırılığını öne sürerken yapılabilecek tek iş anayasa mahkemesi denetimini yeniden işletmektir yeniden anayasa mahkemesine gidilebilir madde ile ilgili itirazımızı teknik bir sorunu da tartışarak bitirmek isteriz başta söylediğimiz gibi bu madde daha önce iptal için anayasa mahkemesine götürülmüş bir maddedir ancak zamanki iptal isteğini anayasa mahkemesi reddetmiştir bu reddin madde için itiraz yolunu kapadığı düşünülebilir ama hemen belirtelim ki anayasa mahkemesinin redde ilişkin kararları yeni bir incelemeye engel değildir red kararından sonra başka bir dava açılabilir başka bir itiraz incelenebilir yalnız iptal kararlarıdır ki hükmü yürürlükten kaldırdığı için yeni bir isteği önler bir hüküm yürürlüğünü sürdürdükçe itiraz yolu her zaman kullanılabilir örneğin anayasa mahkemesi değişen koşullara göre eski düşüncesini değiştirebilir böyle bir değişikliğin gerekip gerekmeyeceğine de ancak anayasa mahkemesi karar verebilir nitekim yüksek mahkeme redle sonuçlanmış davalarda yeni biresas sayısı karar sayısı incelemenin mümkün olduğu görüşündedir mahkeme aksi halde bazı kurallara dokunulmazlık tanınmış olacağı ve bu yoldan hukukun da donup kalıplaşacağı düşüncesindedir gerçekten anayasa mahkemesi bir çok red kararından sonra yeni istekleri incelemiş ve hatta bazan iptal kararı vermiştir örneğin gün ve sayılı kararda bu sorun ayrıntıh olarak gözden geçirilmiş ve şu ilkeler benimsenmiştir bir dava veya itiraz redle sonuçlanırsa aynı konuda gelecek başka davaların ve itirazların incelenemeyeceği yolunda bir görüş kimi yasa kurallarına dokunulmazlık tanımak bu kurallar üzerinde özellikle yargı yerlerinin yetkilerini kullanmalarını önlemek hukuki görüşleri dondurup kalıplattırmak olur şu duruma göre incelenecek kuralın daha önce reddine karar verilmiş bulunması konunun esas sayılı dosyada yeniden ele alınmasına engel teşkil etmeyeceğine karar verildi anayasa mahkemesi bu karardan açıkça anlaşılacağı üzere yeni bir inceleme her zaman mümkündür nitekim i̇stanbul ağır ceza mahkemesi aynı istikamette düşünüp bir itirazı anayasa mahkemesine göndermistir ve anayasa mahkemesi itirazı eski incelemeden bahisle reddetmemiştir hatta raportör esasa geçilebileceği görüşünü belirtmiştir durum bu olunca ciddiliği açık olan itirazımızın anayasa mahkemesine gönderilmesi gerekir sonuç ve istek yukarıda belirttiğimiz nedenlerle tcknun maddesi anayasamızın başlangıç bölümüne maddesine maddesine maddesine maddesine maddesine maddesine ve maddesine aykırıdır çünkü madde demokrasi ilkeleriyle bağdaşmaz durumdadır her şeyden önce düşünceler arasında ayrım yapmakta ve eşitlik kuralını bozmaktadır ayrıca belli bir sınıfa imtiyaz tanımış olmaktadır kaldı ki aynı madde düşünce ve bilim özgürlüğünü düzenleyen maddelerle de çatışmaktadır üstelik suçlar da kanunilik kuralını koyan maddeye taban tabana zıttır bu bakımdan müvekkilimiz hakkında uygulanması istenen tcknun maddesi kesinlikle anayasaya aykırıdır onun için itirazımızın ciddî sayılarak dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesini diliyoruz mahkemenin gerekçesi i̇stanbul savcılığının tarih ve esas sayılı iddianamesiyle sanık hakkında kamu davası açılarak savcısı sanığın sahibi bulunduğu yayınevi tarafından yayınlanan ve çevirisini kendisinin yaptığı leninin emperyalist savaş üzerine adlı kitapla yayın yoluyla komünizm propagandası yaparak millî duyguları yok etme çabasında olduğunu anlatarak eylemine uyan tc yasasının maddesi uyarınca cezalandırılmasını ve anılan kitabın zor alımına karar verilmesini istemiştir sanık için düzenlenen bu iddianame ile kamu davası açıldıktan sonra yargılama sürdürülmüş ve son soruşturma evresinde suç dosyası eyüp ağır ceza mahkemesinin tarih ve sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize gelmiştir mahkememizin bu davaya bakmasının koşulu görevsizlik kararının doğruluğunu kabullenmek olacaktıresas sayısı karar sayısı bu davada mahkememiz görevlidir bilindiği gibi sıkıyönetim anayasanın tanıdığı özgür demokratik düzeni veya temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmağa yönelik yaygın şiddet eylemleri konusunda kesin belirtilerin ortaya çıkması nedenine dayalı olarak bakanlar kurulunca ilân edilmiş ve tbmm nin tarih ve sayılı kararı ile onaylanmıştır bu durumda sıkıyönetim askerî mahkemeleri sayılı yasanın ve maddeleri ile dikkate alınarak yukarıdaki ilân gerekçesi ile bağlı olmuş ve sıkıyönetimin ilân nedeni dışında kalan şiddet eylemlerine bakmamaya özen göstermiştir mahkememize görevsizlik kararı ile gelen ve bizim düşünce suçu olarak gördüğümüz belli suçlar bakımından da aynı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiştir ancak bakanlar kurulunun tarihinde ilân edilen sıkıyönetimi ilân nedenini ve coğrafi bölgelerini genişleterek uzatma kararından ve bu kararı tarihinde tbmm nce onaylanmasından sonra düşünce suçu olarak da nitelesek bu davaya bakmak bizim için artık bir yükümlülük olmuştur çünkü önceden anayasanın tanıdığı özgür demokratik düzeni veya temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet eylemleri konusunda kesin belirtilerin ortaya çıkması üzerine ilân edilen sıkıyönetim son uzatma kararı ile maddede yazılı her türlü durum ve olasılıkları için almıştır bu durumda sanığa yüklenen suç bakımından sıkıyönetim askerî mahkemesi görevlidir açıklanan nedenlerle görevli olduğumuzu saptayan mahkememiz yargılamayı kaldığı yerden sürdürmüştür bu davada mahkememizdeki ilk oturumda söz alan sanık savunucuları sanığa yüklenen tc yasasının maddesinin çeşitli bakımlardan anayasaya aykırı olduğunu öngörmüşler ve savlarının mahkeme tarafından ciddî görülerek konunun iptali istemiyle anayasa mahkemesine götürülmesini istemişlerdir sanık savunucuları özetle konunun anayasa mahkemesinin kararından bu yana tartışmalı olduğunu istanbul ağır ceza mahkemesinin bu konudaki başvurusunun biçim yönünden reddedilmesi üzerine tartışmaların yoğunluk kazandığını anayasa mahkemesine göre bu davaya bakmaya görevli mahkeme artık sıkıyönetim askerî mahkemesi olduğuna göre aykırılık savlarının ciddî görülerek ve konuyu iptal istemiyle anayasa mahkemesine götürerek söz konusu tartışmalara artık olumlu ya da olumsuz son vermek gerektiğini anlatmışlardır sanık savunucuları söz konusu yasa maddesinin kaynağının italyan rocco yasasının maddesi olduğunu bu maddenin kurulu düzene karşı düşünceleri yasakladığını faşist devlet otoritesini korumaya yönelik olduğunu açıklayarak ülkemizde bu maddenin uygulamasnın dehşet verici olduğunu ve bu tür uygulamanın mart döneminde yoğunlaştığını bunun da maddenin hukuksal yapısını ortaya koyduğunu belirtmişlerdir sanık savunucularının bu istemleri üzerine söz alan askerî savcı öncelikle bu davaya bakmakla mahkemenin görevli olduğunu belirtmiş ve mahkemenin işi ciddî görmesi durumunda anayasanın maddesine göre konuyu anayasa mahkemesine götürebileceğini belirttikten sonra düşünce ve bilim özgürlüğünü düzenleyen anayasanın ve maddelerinin bir sınır getirmediğini bu maddeler hakkında genel bir sınırlamanın da söz konusu olmayacağını anlatarak cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan demokrasinin en doğal gereklerinden birisinin düşünce özgürlüğü olduğunu ve maddenin toplumsal yapıdaki farklılaşmalar sosyal siyasal ve doktriner alandaki gelişmeler dikkate alınarakesas sayısı karar sayısı anayasanın başlangıç bölümüne ve maddeleri ile maddesine aykırı olduğunu söyleyerek sanık savunucularının bu konudaki savlarına katılmıştır önceden anayasa denetiminden geçen bir konuda yeniden anayasa mahkemesine başvurulabilir anayasanın maddesi bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanunun hükümleri anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır demektedir gürülüyor ki bir mahkemenin bir yasa hükmünü anayasa mahkemesine götürmesi için i̇lgili yasa hükmünün uygulanacak bir hüküm olması mahkemenin bir normu anayasaya aykırı görmesi veya taraflardan birisi tarafından ileri sürülen aykırılık savını ciddî bulması gerekecektir demek oluyor ki madde açısından aranan koşul uygulanacak bir normun ya mahkeme tarafından kendiliğinden anayasaya aykırı görülmesi veya mahkemenin taraflardan birisinin ileri sürdüğü aykırılık savını ciddî bulmasıdır bu anlamda bir normun önceden anayasa mahkemesinin denetiminden geçmesi onun yeniden anayasa mahkemesine götürülmesine engel değildir c yasasının maddesi uygulanacak bir normdur bir normun uygulamadan kalkması ancak iptalle olasıdır madde konusunda açılan davada yüksek mahkeme davayı reddettiğine göre söz konusu madde yürürlükte demektir ayrıca söz konusu madde bu dava dolayısıyla önümüze geldiğine ve bu yasa maddesine dayalı olarak işlem yapılacağına göre uygulanacak bir norm olduğu kuşkusuzdur kaldı ki i̇stanbul ağır ceza mahkemesinin bu konudaki başvurusunu ele alıp biçim yönünden reddeden anayasa mahkemesi normun uygulanacak bir norm olduğunu kabul etmiştir bu konuda en son şu söylenebilir önceden anayasa mahkemesinin denetiminden geçen bir normun yeniden bu denetime tâbi tutulmaması hukukun dinamizmine ve sosyal normların gelişmesine engel olacaktır nitekim anayasa mahkemesi pek çok konuda red kararından sonra yeni başvuruları incelemiş ve iptal kararı vermiştir aykırılık konusundaki savlar ciddî görülmüştür konunun anayasa mahkemesine götürülmesi için söz konusu normun uygulanacak norm olmasından başka madde bakımından aranan bir başka koşul da anayasaya aykırı olduğu iddia edilen ve bir uyuşmazlığa uygulanacak normun ya mahkeme tarafından kendiliğinden aykırılık istemi ile yüksek mahkemeye götürülmesi veya taraflardan birisinin bu konudaki istemini ciddî bularak yüksek mahkemeye götürmesidir bu davada nedenleri yukarıda kısaca aşağıda ayrıntıları ile açıklandığı gibi uyuşmazlığa uygulanacak normun anayasaya aykırı olduğu konusundaki savlar ciddi görülmüştür aykırılık savları bu konuda kafalarda en azından bir şüphe oluşturduğu için ciddî görülmüştür bu şüphe hem mahkeme hem de kamuoyunda vardır anayasa mahkemesinin bu konudaki başvuruyu yıllar önce bir oy farkı ile reddetmesi kararından çok sonra gerekçeyi açıklaması konunun basında açık oturumlarda bilimsel toplantılarda kısacası kamuoyunda yıllardır tartışılması üzerinde en çok konuşulan ve yazılan yasa maddesi oluşu ve son olarak bu konudaki başvuruların sürüpesas sayısı karar sayısı gitmesi bu konunun şüpheden de öte hukuk bakımından tartışılabilir olması konuyu ciddî görmeğe yetecektir bu şüphe olumlu ya da olumsuz ortadan kaldırılmalıdır ki hem mahkeme hem de kamuoyu tatmin olsun ve mahkeme anayasa mahkemesinin otoritesi ile çözümlenmiş bir konuda tambir vicdan duyunç rahatlığı ile uygulama yapılabilsin madde ile cezalandırılan eylem midir düşünce midir bu konunun sağlıklı bir biçimde çözümlenmesi konunun tümüyle yakından ilgilidir çünkü düşünce özgürlüğü ile söz konusu maddenin anayasaya aykırılığı içiçedir bize göre madde ile yaptırıma bağlanan şey düşüncedir madde sosyal bir sınıfın diğer soyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmek veya sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmak yahut memleket içinde müesses iktisadî veya sosyal temel nizamlardan herhangi birini devirmek veya devletin siyasî ve hukukî nizamlarını topyekûn yoketmek için her ne suretle olursa olsun propaganda yapan kimse beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır cumhuriyetçiliğe aykırı veya demokrasi prensiplerine aykırı olarak devletin tek bir fert veya bir zümre tarafından idare edilmesi için her ne suretle olursa olsun propaganda yapan kimse aynı ceza ile cezalandırılır anayasanın tanıdığı kamu haklarını ırk mülâhazası ile kısmen veya tamamen kaldırmayı hedef tutan veya millî duyguları yoketmek veya zayıflatmak için her ne suretle olursa olsun propaganda yapan kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır yukarıda yazılı fiilleri övenler ve fıkralarda yazılı hallerde beş yıla kadar ağır hapis ve fıkrada yazılı halde altı aydan iki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır demektir madde propagandayı cezalandırmaktadır propaganda anayasamızın maddesinde öngörülen düşünce açıklanması ve yayılmasının kullanılış biçimidir düşünce özgürlüğü düşüncenin açıklanmasını ve yayılmasını içerir açıklanması ve yayılması olanakları tanınmamış olan bir düşünce zihinsel faaliyetlerden ibarettir ki gerçekten bu özgürlük değildir madde kişilerin tercihlerini belirtme ve bu tercihin gerçekleştirilmesi amacına yönelik düşüncenin yaygınlaştırılması eylemini cezalandırmaktadır ki bu da maddî bir eylem olarak nitelendirilemez maddenin salt propagandayı cezalandırdığı doğrudan bu madde ile ilgili yasa değişiklikleri gerekçelerinde de yatmaktadır maddeyi değiştiren sayılı yasa gerekçesinde propaganda nerede ve ne zaman olursa olsun bir hususu bir fikri taraftar kazanmak kastı ile başkalarına yaymaktır düşüncenin tek kişiye açıklanması ise telkindir tanımlanmıştır aynı maddeyi yılında değiştiren sayılı yasa gerekçesinde de propaganda tabiri ile yayılması istenilen düşüncelerin birden fazla kimseye ulaştırılmasını anlamak lâzım gelir denmektedir demek oluyor ki madde kurulu siyasal yapıya karşı bir eylemi cezalandırmamaktadır maddenin anayasal düzene karşıt bir eylemi cezalandırmadığı ceza yasamız içindeki başka maddelerin varlığından da anlaşılmaktadır örneğin tc yasası siyasal iktidara karşı eyleme geçmeyi silâhlı çete oluşturulması biçiminde olsun başka biçimlerde olsun madde dışında yaptırıma bağlamıştır maddeler örneğin marksistesas sayısı karar sayısı bir düzenin kurulması amacı ile icra hareketlerine girişilmişse madde değil madde uygulanacaktır bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi madde ile yaptırıma bağlanan şey salt düşüncedir bu saptamayı yapmak çok önemlidir çünkü ancak konusu düşünce olan bir suçun anayasa ve ceza hukuku karşısındaki konumu belirlenince her ikisine de ters düştüğü ortaya çıkacaktır madde ceza hukukunun genel ilkelerine aykırıdır madde ile devletin korunduğu konusu yaygındır ancak devletin korunması hakkı sınırlı bir haktır devlet eğer demokratik olduğu savında ise demokrasinin de gereklerine bağlı kalmak durumundadır bu anlamda kendisini korumak için suç düzenleyen devlet kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan veya ortadan kaldıran normatif düzenlemelere girmeyecektir madde ile düşünce özgürlüğü zedelendiğine göre bu ilkeye sadık kalınmamış demektir ceza hukukunun bir başka ilkesi tipiklik suçta yasallık ilkesidir bu ilkeye göre yasanın açıkça suç saymadığı konuda kişi hak ve özgürlükleri sınırlarıdırılamaz veya ortadan kaldırılamaz bu kural aynı zamanda anayasanın maddesinden kaynaklandığı için de anayasal bir kuraldır yasayı bilmemek yurttaş açısından bir çekince değildir ancak yurttaş içeriği ve boyutları açık seçik olan yasayı bilmekle yükümlüdür konusu kesin belli olmayan yasa maddeleri yurttaşları sürekli ceza tehdidi altında bırakacaktır bu tehdit madde içinde geçerlidir neyin nereye kadar cezalandırıldığı maddede açıkça gösterilmemiştir örneğin maddenin özünü oluşturan sosyal sınıf kavramının yasada tanımı yapılmamıştır nitekim ti̇pin bu konudaki başvurusunu reddeden anayasa mahkemesi konuyla ilgili kararında kurelman koçak g | 4,135 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararında anayasaya aykırılık savının gerekçesi olarak şunlar ileri sürülmüştür tapulama mahkemelerinde davaların hazırlanışı sayılı tapulama kanununun ıncı maddesine göre tapulama komisyonları kararları aleyhine itirazen açılacak davalar için dava dosyası açılır i̇lgililerin başvurması beklenmeksizin uyuşmazlığın çözülmesiyle ilgili ve etkili diğer belgeleri toplar ve sözü edilen yasanın nci maddesine göre birlik mahallinde ilk duruşma oturumunu açıp tarafların delillerini tesbit eder sayılı tapulama yasasının inci maddesine göre mahalli mahkemelerden görevsizlikle gelen dosyalar için aynı yasanın üncü maddesine binaen tapulama müdürü tarafından tevdi edilen tutanakları birleştirerek madde uyarınca ilk duruşma oturumunun gününü ve yerini ilân ederek birlik merkezinde ilk oturumu açıp tarafların delillerini tesbit eder i̇lk duruşma oturumundan sonraki işlemler kamusal belgeler kamu idarelerinden toplanıp tarafların tanık adları belirlenip yerel bilirkişiler idari makamlardan sorularak belirlendikten sonra taşınmazın başında uygulama keşif yaparak çekişmeyi çözümlemeye uğraşır tapulama mahkemelerinin tamamında ilk duruşma oturumu kesin olarak birlik merkezinde açıldığı gibi davaların tamamında ise dava uygulama ile halledilebilir zaten tanıkların taşınmazın başında dinlenilmeleri humk hükmünden ve yüksek yargıtayın kararları cümlesindendir şu duruma göre davaların keşifle halledilir gerek ilk duruşma oturumunda ve gerekse keşifte tek bir davaya bakılabileceği gibi birden çok davaya da bakılabilir tapulama hâkimi kâtip ve mübaşiri için bu çalışmalarına karşılık verilecek tazminat sayılı tapulama yasasının maddesinin inci fıkrasında tapulama hâkimi ve görevlilerin bu kanun gereğince birliklerde yapacakları oturum keşif ve tatbikatlarda sayılı harcırah yasasının maddesine göre bütçe kanunu ile tesbit edilecek cetvellerde belirtilen yevmiyeleri tazminat olarak ödenir hükmünü koymuştur tapulama hâkimi kâtibi ve mübaşiri sayılı harcırah yasasının nci maddesinin fıkrasının bendlerinde yazılı kişilerdendir bu kanuna göre tazminatın tamamına hak kazanabilmek için tamgün yani saat mesai yapılması gerekir daha az çalışmalar için tazminatın gibi miktarları ödenmesi icap eder ödenecek tazminatta unsur miktar olarak bütçe kanununda her sene tesbit edilen nakit ve çalışma saatidir çalışma saatleri içinde görülen dava adedinin iş sayısının unsur olarak etkisi yokturesas sayısı karar sayısı ekte sunulan tamime göre de tahakkuk memuru da tapulama hâkimidir yılı bütçe kanununda kabul edilen tazminat günlük olarak hâkim için lira kâtip için lira mübaşir için liradır sayılı harçlar yasasının gün ve sayılı yasa ile değişitirilen maddesinin değişiklikten önceki metni tetkik edildikle hâkim kâtip mübaşir için ve yasada yazılı diğer kişiler için tazminatta unsur olarak beher iş esası kabul edilerek hâkimler için belediye hudutları içinde lirayı belediye hudutları dışında lirayı geçemiyeceği amir hükmü vardır sayılı harçlar yasasının gün ve sayılı yasa ile maddesinin nci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır yani yukarıdaki fıkrada bahsettiğimiz belediye hudutları içinde ve belediye hudutları haricinde lirayı geçemiyeceği yasal tahdidi kaldırılarak para miktarı olarak birinci derece devlet memurunun tazminatının muayyen olan tazminatının belirtilen bir kısmı her iş için bir günlük yol tazminatı unsuru benimsenmiştir daha açık bir deyimle her dava için yasada belirtilen ücret ayrı ayrı tazminat olarak alınacaktır tazminatta yukarı had unsuru kaldırılmıştır tapulama mahkemelerinde çalışan hâkim kâtip mübaşirin genel mahkeme görevlileri arasında çalışma bakımından bir fark yoktur belki de tapulama mahkemeleri personelinin çalışma şartları daha ağırdır buna rağmen genel mahkeme görevlilerine tazminatta her iş için tazminat unsuru kabul edilirken tapulama mahkemeleri görevlilerinin saatlik mesai unsurunun halen yürürlükte kalması hali ile anayasanın sosyal hukuk devleti eşitlik ilkeleri ile maddesinde yazılı unsurlar ve felsefesi ihlâl edilmiştir bu haktan yani gün ve sayılı yasa ile getirilen haklardan tapulama mahkemesi personelinin de istifade etmesi iktiza eder sonuç anılan nedenlerle tapulama mahkemeleri hâkim kâtip mübaşirlerinin dahi her dava için ayrıca tazminat verilmesi ve bunun unsurlarının gün ve sayılı yasa ile belirlenmesini sağlayacak şekilde sayılı tapulama yasasının inci maddesinin fıkrasınınesas sayısı karar sayısı sayılı harcırah yasasının nci maddesinin inci fıkra bentlerinin sayılı c anayasasının ve maddelerine ve felsefesine aykırılığından iptaline karar ittihazını saygılarımla arz ederim | 590 |
esas sayısı karar sayısı sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi kenar başlıklı maddesinde bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır hükmü düzenlenerek uygulamada ve literatürde somut norm denetimi olarak adlandırılan anayasa yargısına gitme hak ve görevini mahkemelere tanımıştır mahkememizin esas karar sayılı kararı ile sayılı vergi usul kanunun maddesinden hükümlü bulunan mehmet sezen hakkında sayılı kanuna sayılı kanunun maddesiyle eklenen geçici maddenin fıkrası çerçevesinde lehe uygulama yapılabilmesi için isparta i̇nfaz savcılığının talebi üzerine mahkememizin esas karar sayı ve günlü ek kararıyla infazın durdurulmasına karar verilmiş sayılı kanunun maddesiyle eklenen geçici maddenin son fıkrasında madde de bu maddeyi ihdas eden kanunla yapılan düzenlemelerde yer alan zincirleme suça ilişkin koşulların belirlenmesi duruşma açılmak suretiyle yapılır denmekle hükümlünün hukuki durumu ele alınmak üzere tensip işlemlerine başlanmıştır mahkememizce görülmekte olan davada uygulanacak olan sayılı kanunun maddesiyle bağlantılı sayılı kanunun maddesiyle eklenen geçici maddesinde aynen haklarında hüküm verilmiş olup da dosyası infaz aşamasında olanlar maddede yazılı fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammını bu maddeyi ihdas eden kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hazineye ödedikleri takdirde maddede bu maddeyi ihdas eden kanunla soruşturma evresi için yapılan etkin pişmanlık düzenlemesinden faydalanabilir bu fıkrada belirtilen ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava açılmaması açılmışsa feragat edilmesi kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır birinci fıkra hükümleri bu maddeyi ihdas eden kanunun yayımı tarihinde soruşturma ve kovuşturma evresinde bulunan dosyalar hakkında da uygulanır bu takdirde ödemenin hüküm verilinceye kadar yapılması şarttır bu maddeyi ihdas eden kanunun yayımı tarihinde madde kapsamına giren suçlardan dolayı temyiz veya istinaf kanun yolu incelemesinde bulunan dosyalardan maddede bu maddeyi ihdas eden kanunla yapılan düzenlemeler nedeniyle lehe değerlendirme yapılması gereken dosyalar hakkında bozma kararı verilir yargıtay cumhuriyet başsavcılığında bulunan dosyalar gelişlerindeki usule uygun olarak ilk derece mahkemelerine gönderilir maddede bu maddeyi ihdas eden kanunla yapılan düzenlemelerde yer alan zincirleme suça ilişkin koşulların belirlenmesi duruşma açılmak suretiyle yapılır denmektediresas sayısı karar sayısı görüleceği üzere geçici maddenin fıkrasının son cümlesinde anılan fıkrada belirtilen ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava açılmaması açılmışsa feragat edilmesi kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şart olarak koşulmuştur sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının metne dahil olan ve uygulanması zorunlu olan başlangıç bölümünün altıncı paragrafında her türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu düzenlenmiştir sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasının hak arama hürriyeti kenar balıklı maddesinde madde herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir düzenlemesi yer almaktadır mahkemeler önünde hak arama hürriyetinin en temel anayasal hakların başında geldiği bu hakkın herhangi bir nedenle kısıtlanmasının hakkın özüne dokunacağı ve hakkı kullanılamaz hale getireceği açıktır başvuruya konu dava özelinde duruma bakıldığında sırf ceza tehdidinden kurtulabilmek veya ceza tehdidini bir miktar azaltabilmek adına i̇dare ve vergi mahkemeleri nezdinde vergi usul kanunun maddesine temas eden iş ve işlemlerle ilgili iptal davası henüz açılmamış ise dava açma hakkının açılmış ise davanın muhtemel lehine sonuçlanma hakkının itiraz konusu kuralla vatandaşın elinden alındığı vatandaşın lehine olabilecek yasal düzenlemeden faydalanma veya gene lehine sonuçlanabilecek dava açma açılmış davası var ise sonuç alma hakları arasında seçime zorlandığı pekala hem lehe yasal düzenlemeden faydalanabilirken meşru ve temel bir hak olan bağımsız mahkemeler önünde davacı veya davalı sıfatıyla hak arayarak gene lehine kazanımlar elde edebilecekken her iki hak yönünden kısıta tabi tutulmasının türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetini demokratik toplum düzeninde zorunlu olmadığı halde ölçüsüzce kısıtladığı hatta ortadan kaldırdığı ve anayasanın maddesine açıkça aykırı olduğu düşünülmekle iptali için anayasa mahkemesine işbu başvurunun yapılması gerekmiştir netice ve talep arz edilen gerekçelerle türkiye cumhuriyeti anayasasının maddesi çerçevesinde görülmekte olan davada itiraza konu sayılı kanuna sayılı kanunun maddesiyle eklenen geçici maddenin fıkrasının bu fıkrada belirtilen ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava açılmaması açılmışsa feragat edilmesi kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şarttır şeklindeki son cümle düzenlemesinin sayılı tc anayasasının maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi arz ve talep olunur | 721 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii anayasaya aykirilik i̇ddi̇alarinin gerekçeleri̇ sorunun i̇hti̇vâ etti̇ği̇ yasama ri̇skleri̇ bakimindan değerlendi̇ri̇lmesi̇ anayasasının inci maddesinin ikinci fıkrası ilk okunuşta kanunların şekil bakımından anayasaya uygunluğunun denetlenmesi hususunda bir kıstas öngörmektedir buna göre kanunların şekil bakımından denetlenmesi son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığıdır burada aslında hukuk tekniği açısından şekilden çok usûl den söz etmek daha isabetli olacaktır yine kanunun yapılış sürecince anayasa ve i̇çtüzükte öngörülen kurallara uyulması bir usûl meselesidir oysa kanunun yazılı bir metin olarak resmi gazetede yayımlanması ise yalnızca şekil ile ilgilidir zaten şekil bu açıdan bir yasama işlemi olmayıp idarî bir işlemdir anayasa ve tbmm i̇çtüzüğünde kanunların nasıl yapılacağı ve kanun koyucunun uyması gereken hükümler usûl ile ilgilidirler kanun yasama organı tarafından anayasanın öngördüğü yönteme göre çıkarılan metindir şeklî açıdan kanun olarak kabul edilen bir metin kural olarak anayasal denetimin konusunu oluşturur zafer gören anayasa hukukuna giriş i̇zmir sh onun için kanunların yapılmasındaki usûlî işlem ve eylemler teklif müzakereler oylamalar şekilden önce gelirler kanun metninin hukuk dünyasında şeklen muteber bir varlık kazanabilmesi usûl aşamasından sonra gerçekleşebilir böyle olunca da şekil usûlün devamı olup usûl tamamlanmadan şekli kanun geçerlilik kazanamaz bu nedenle anayasada öngörülen kanunların şekil bakımından denetlenmesi aym eksik bir ifade olupusûl ve şekil tarzında kaleme alınmalıydı başka bir anlatımla inci maddenin ikinci fıkrasındaki denetim ayrı ayrı değerlendirilerek usûl aksaklıkları bozuklukları ve şekil eksiklikleri ayırımı içinde ortaya konmalıdır mesela tbmmnin kabul ettiği kanun metni resmi gazetede yayımlanmamışsa burada bir şekil bozukluğu ya da ihlali değil olsa olsa şekil eksikliği söz konusu olabilir keza resmi gazetede yayımlanan metin meclisin kabul ettiği asıl metne yer yer uymuyorsa bu da bir şekil yanlışlığı olup bu durumda uygulamada resmi gazetenin sonraki sayılarında düzeltme çıkarılmakta böylece asıl doğru ifade sonradan yürürlüğe girer ama önceye etkili olarak yürürlüğe girmez yeri gelmişken hatırlatmak gerekir ki resmi gazetede zaman zaman yayımlanan düzeltmeler erreta baskı sırasındaki maddi hataların yani sözcük ve noktalama yanlışlıklarını gidermek içindir bu şekilde asıl metin ile resmi gazetede yayımlanan metin arasında en kısa sürede özdeşliği ayniyeti sağlamak mümkün olur buna karşılık asıl metinde ve yayımlanan metinde değişiklik yapan düzeltmeler hukuki sayılamazlar bu konuda fransız danıştayının mart tarihli bir kararı asıl metni değiştiren düzeltmelerin hukuki olmadığını belirtir türkiyedeki değişik ve farklı bir örnek için bkz teziç anayasa hukuku baskı beta i̇stanbul sf not esas sayısı karar sayısı anayasası kanunların cumhurbaşkanınca yayımlanacağını öngörmekle birlikte ama hangi vasıta ile yayımlanacağını belirtmemektedir yayımlamanın resmi gazetede yapılabileceği anayasa mahkemesine iptal davası açma süresini düzenleyen hükümden anlaşılıyor ayrıca mayıs ve sayılı kanunların ve nizamnamelerin sureti neşir ve i̇lanı ve meriyet tarihi hakkında kanun uyarınca kanunların resmi gazetede yayımlanmaları gerekir kanunun resmi gazetede yayımlanması yasama faaliyetine girmez kanunun cumhurbaşkanınca resmi gazetede yayımlanması kanunun hukuki varlığı için gerekli bir şart değildir kanunun cumhurbaşkanınca imzalanmasının iki özelliği vardır birinci özelliği bunun bir isdar promulgation işlemi olmasıdır başka anlatımla cumhurbaşkanı kanun metnini imzalarken bir yandan bunun tbmm tarafından kabul edilmiş olduğunu ve aslına uygunluğunun authentifier devlet katında resmileştirildiğini ifade ederken öte yandan da idareye bu kanunu uygulaması gerektiğini bildiren bir tür emirdir yani uygulama mecburiyetini ifade eder bu bakımlardan kanun resmi gazetede yayımlanmadıkça hukuki varlığına rağmen vatandaşlar için bağlayıcı olamaz resmi gazete dışında başka bir vasıta ile yayımlanmış olması onun muteberliği üzerinde etkili olmaz yalnızca kanunun henüz yürürlüğe girebilme imkânına kavuşamadığı ve uygulama kabiliyeti olmadığı ileri sürülebilir resmi gazetede yayımlanmadığı için de anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal davası açma süresi de işlemez ay buna karşılık kanun metni resmi gazetede yayımlanmış fakat yürürlük maddesinde ileri bir tarih öngörülmüşse kanuna karşı iptal davası açılabilir kanun anayasa ve i̇çtüzükteki usûl kurallarına uyularak yapılmış fakat resmi gazetede yayımlanan metinle arasında bir farklılık varsa bu durum şekil yönünden anayasaya aykırılık sorunu oluşturmaz resmi gazetede düzeltme yolu ile giderilebilecek bu tür aksaklıklar yani şekil eksiklikleri kanunu uygulamak durumunda olan her makam tarafından saptanabilir buna karşılık kanunun yapılışı sürecindeki usûl aksaklıkları çoğunluğun tek yönlü engellemeleri kabul iradesini zedeleyecek boyutta ise bu hususlar anayasa mahkemesinin denetim alanına girer ve girmelidir kanunun oluşmasında yalnızca öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı olgusunu şekil denetiminde ölçüt olarak kabul etmek parlamentodaki çoğunluğun her an sürpriz kanunlar koymasına imkân tanımak olur oysa demokratik bir toplumda kanun parlamentoda iktidar muhalefet diyaloğu ile aleniyeti sağlanan içeriği kamuoyuna yansıyarak buradan da gelebilecek tepkilere ve değer yargılarına göre oluşması gereken bir işlemdir erdoğan teziç anayasa hukuku genel esaslar sh örneğin tbmm başkanlık divanı parti gruplarının üye sayıları oranında divana katılmalarını sağlayacak şekilde kurulur anayasa madde öte yandan i̇çtüzük hükümleri siyasi parti gruplarının meclisin bütün faaliyetlerine üye sayıları oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir anayasa madde anayasasındaki usule ilişkin bu kurallara uyulmadan toplanmış bir meclisin kabul edeceği kanunların şekil yönünden sakatlığının ileri sürülmemesi ya da denetlenememesi anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü madde ilkesi ile bağdaşmaz kaldı ki anayasada yer alan usûl ile ilgili kuralların kanun koyucu tarafından dikkate alınmaması yasama işlemlerinin esasına etkili olabilecek bir sakatlık doğurur erdoğan teziç anayasa hukuku genel esaslar shesas sayısı karar sayısı anayasa koyucu şekil ve usûl ile ilgili anayasa kurallarına verdiği önemi ayrıca rejimin geleceği ile ilgili olarak da dikkate aldığı içindir ki geçici maddelerinde ve belli sürelerin bitimini ya da başlangıcını tbmm başkanlık divanının oluşturulmasına bağlamıştır bunun içindir ki anayasa koyucu aslında i̇çtüzükte yer alması gereken kimi usûl kurallarına anayasada yer vererek bunların ihmâl edilmesini önlemek istemiştir anayasa mahkemesine göre şekil bakımından denetim mevzuatın anayasa ve i̇çtüzükte öngörülmüş bulunan usul ve şekil kurallarına uygun biçimde yapılıp yapılmadıkları hususlarının denetimidir aşeref gözübüyük anayasa hukuku ankara sh vd anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararı anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı anayasa mahkemesi prensip olarak kanunların şekil yönünden denetiminde i̇çtüzük kurallarının da göz önünde bulundurulmasını kabul etmiştir inci maddenin birinci fıkrasına göre meclislerin çalışmalarının i̇çtüzük hükümlerine uygun olarak yürütülmesi anayasanın bir emri gereğidir böyle olunca kanunların mahkememizce denetlenmesinde içtüzük hükümleri de göz önünde tutulmalıdır i̇çtüzük hükümleri genellikle şekle ait kurallardır anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararı anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı sh yine anayasa mahkemesine göre i̇çtüzük kurallarına uyulmamasının iptal nedeni olabilmesi uyulmayan i̇çtüzük kurallarının yasama meclislerinin aldıkları kararların varlıklarını kuşkuya düşürecek onların sıhhatleri üzerinde etkili olabilecek daha genel bir deyimle yasama meclislerinin iradeleri yolda oluşturabilecek ağırlık ve önemde bulunmasına bağlıdır anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararı anayasa mahkemesi kararlar dergisi sayı sh diğer bir deyişle anayasa mahkemesi anılan kararında her türlü şekil noksanını değil ancak yasama organının iradesinin yönünü değiştirebilecek ağırlık ve önemdeki şekil noksanlarını iptal sebebi olarak görmüştür ergun özbudun türk anayasa hukuku ankara sh kanaatimizce somut olayda şekil bakımından iptali talep olunan sayılı kanun yasama organının iradesinin oluşumunu etkileyecek bu iradeyi bozacak ve dolayısı ile kanunun geçerliliğini şüpheye düşürecek önemde şekil noksanları ihtivâ etmektedir şekil bakımından iptali istenen sayılı kanun teklif aşamasında iken genel kurulda i̇çtüzükün inci maddesi hükmünce temel kanun olarak görüşülmüştür i̇çtüzükün temel kanunlar başlıklı inci maddesinin birinci fıkrası aynen şöyledir bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlaması düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri taşıyan kanunları ve i̇çtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan tasarı veya tekliflerin genel kurulda bölümler halinde görüşülmesine ve her bölümün en çok otuz maddeyi geçmemek kaydıyla hangi maddelerden oluşacağına hükümetin esas komisyonun veya grupların teklifi danışma kurulunun oybirliği ile önerisi üzerine genel kurulca karar verilebilir bu takdirdeesas sayısı karar sayısı bölümler maddeler okunmaksızın maddenin görüşülmesindeki usule göre ayrı ayrı görüşülür ve bölümdeki maddeler ayrı ayrı oylanır aynı maddenin i̇kinci fıkrasında ise aynen şu hükme yer verilmiştir milletvekilleri esas komisyon veya hükümet değişiklik önergeleri verebilir milletvekilleri tarafından anayasaya aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge verilebilir ancak her siyasî parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır i̇kinci fıkra hükmü gayet açıktır bu fıkraya göre temel kanunlarla ilgili görüşmeler sırasında milletvekilleri esas komisyon ve hükûmet önergeler verebilir milletvekilleri tarafından her bir madde için iki adet önerge verilebilir ancak yine aynı fıkraya göre siyasî parti gruplarının birer önerge verme hakları saklıdır genel kurul görüşmelerinde milletvekillerine dağıtılan önerge setinde her siyasî parti grubunun sadece birer önergesi ile karşılaşılmıştır ancak başkanlık divanındaki kayıtlar incelendiğinde dört siyasî partinin dört önergesi dışında başka önergelerin de olduğu görülmüştür başka bir değişle inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan milletvekillerinin iki adet önerge verme hakkı çarşamba gününde yapılan birinci oturumda başkanlık divanınca yapılan uygulamaya göre eylemli biçimde tamamen ortadan kaldırılmış olmaktadır siyasî parti gruplarının önerge verme haklarının bulunması milletvekillerinin iki adet önerge verme haklarını ortadan kaldırmaz siyasi parti grupları birer önerge verdi halde milletvekillerinin önerge verme hakkı kalkmıştırdemek bağımsız milletvekillerinin önerge verme hakkını da ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir nitekim bu görüşler anılan oturumda cumhuriyet halk partisi grup başkan vekillerinden i̇stanbul milletvekili sayın akif hamzaçebi tarafından bu nedenle size verilmiş olan ve işleme konulmamış olan diğer önergelerin ki diğer siyasi partilerin de önergesi olduğunu tahmin ediyorum bizim cumhuriyet halk partisi olarak önergelerimiz var bunların kuraya tabi tutulmak suretiyle iki adet önergenin daha her madde için işleme konulması gerekir sözleriyle dile getirilmiş olmasına karşın bu görüşler oturumu yöneten başkan vekili sayın sadık yakutun tutanaklara geçen ve aşağıya aynen alınan şu açıklaması ile kabul edilmemiştir sayın milletvekilleri i̇ç tüzükün inci maddesindeki her madde için iki önerge sınırlaması konusunda maddenin gerekçesi ve başkanlığımızın bugüne kadar ki uygulaması hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum temel kanun olarak görüşülmesine karar verilen tasarı ve teklifler özel görüşme yöntemiyle görüşülmekte olup buna ilişkin hükümler i̇ç tüzükün inci maddesinde düzenlenmiştir bu maddede önerge işlemlerine ilişkin de özel bir düzenleme vardır bu düzenlemeye göre milletvekilleri esas komisyon veya hükümet değişiklik önergeleri verebilir milletvekilleri tarafından madde üzerinde iki önerge verilebilir ancak her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır bu hükmün gerekçesi şöyle açıklanmıştır inci madde kapsamındaki tasarı ve tekliflerin genel kuruldakiesas sayısı karar sayısı görüşmelerinde milletvekilleri tarafından her madde için iki önerge verilebilmesi öngörülmekte ve siyasi parti gruplarına mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakları saklı tutulmaktadır türkiye büyük millet meclisinde ikiden fazla siyasi parti grubu bulunması durumunda ise her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklı tutulduğundan tüm siyasi parti grupları tarafından önerge verilmesi hâlinde verilen önerge sayısı ikiden fazla olabilecektir madde üzerindeki önerge hakkı bir siyasi parti grubuna mensup milletvekillerince kullanılması hâlinde diğer siyasi parti grubuna mensup olanlarla bağımsız olan milletvekillerince ancak iki önerge verilebilecektir siyasi parti gruplarına mensup milletvekillerince madde üzerinde önerge verilmemesi hâlinde bağımsız sayılan milletvekillerince iki önerge verilebilecektir gerekçeden anlaşılan önerge hakkının ancak parti gruplarına mensup milletvekilleri tarafından kullanılmaması hâlinde bağımsız ve grubu olmayan siyasi partilerin milletvekillerince kullanılabileceğidir siyasi parti gruplarına mensup milletvekillerince iki ve daha fazla önerge verilmiş olması hâlinde bağımsızlarla grubu olmayan siyasi partilerin önerge vermesi mümkün değildir ancak uygulamada bağımsız milletvekilleri ile grubu olmayan siyasi partilerin lehine bir yorum yapılmış ve önergeler geliş sırasına göre sıralanarak ilk iki önergenin bağımsızlar ya da grubu olmayan siyasal partiler tarafından verilmesi hâlinde bu önergeler işleme alınmıştır aslında i̇ç tüzükün gerekçesinde de açıklandığı gibi ilk iki önergeden sonra siyasi parti grupları tarafından iki önerge verilmiş olması hâlinde bu önergelerin iki önerge sınırlamasıyla sınırlanması nedeniyle işlemden kaldırılması gerekirdi dolayısıyla başkanlığımızın uygulamasının bağımsız milletvekilleri ile grubu olmayan siyasi partilerin haklarını korumaya yönelik olduğu görülmektedir durum böyleyken ilk iki önerge hakkının gruplara mensup milletvekilleri tarafından kullanılmasından sonra da bağımsızlardan ve grubu olmayan siyasi partilerden gelecek önergelerin işleme alınmasının zorunlu olduğunu söylemek ne i̇ç tüzük hükmüne ne hükmün gerekçesine ne de başkanlığımızın zaten bağımsızlar lehine olan uygulamasına uymamaktadır bu nedenle önergeleri işleme alma imkânı bulunmamaktadır dolayısıyla görüşüm değişmemiştir günlü birinci oturumu yöneten başkan vekili sayın sadık yakutun bu görüşünü kabul edebilmek mümkün değildir çünkü daha önce tarihli ve sayılı türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğünde değişiklik yapılmasına ilişkin şöyle bir hüküm bulunmakta idi milletvekilleri tarafından anayasaya aykırılık önergeleri dahil her madde için iki önerge verilebilir bu hüküm anayasa mahkemesinin tarihli resmî gazetede yayımlanan tarihli ve karar sayılı kararıyla iptal edilmiştir anayasa mahkemesi anılan kararında şöyle demektedir dava dilekçesinde birinci tümcede milletvekillerinin esas komisyonun veya hükûmetin önerge verebileceği belirtilmiş olmasına karşın iptali istenen ikinci tümcede milletvekilleri için önerge sayısı sınırlanarak önerge vermek bakımından milletvekilleri ile komisyon ve hükûmet arasında makûl nedene dayanmayan eşitsizliğin yaratılması mümkün değildir halde yüksek mahkemenin bu içtihadı karşısında şu soru akla gelmektedir siyasî parti grubuna mensup milletvekilleri ileesas sayısı karar sayısı bu gruplara mensup olmayan milletvekilleri arasında eşitsizlik yaratılabilir mi veya siyasi parti grubu dışında gruba mensup milletvekilinin önerge verme hakkı ortadan kaldırılabilir mi şüphesiz bu soruya olumlu cevap verebilmek olası değildir i̇çtüzükte bu duruma cevaz veren herhangi bir hüküm bulunmamaktadır dolayısı ile kanunun genel kuruldaki görüşmeleri sırasında eylemli biçimde bir i̇çtüzük ihlâli yaşanmıştır oysa uyulması ve uygulanması gereken yöntem şudur bir teklifin temel kanun olarak görüşülmesi sırasında milletvekilleri tarafından anayasaya aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki adet önerge verebilir ancak her siyasî parti grubuna mensup milletvekillerinin birer adet önerge verme hakları saklıdır bu hüküm gayet açıktır tbmmde dört adet siyasî parti grubu olduğuna göre dört adet önerge verilir bu dört önergeye ilâveten iki adet de milletvekilleri verebilir milletvekillerinin verdikleri önerge sayısı ikiden fazla ise kura çekilir eğer milletvekilleri grupların dışında maddeler üzerinde önerge vermişler ve her madde üzerinde verilen önerge sayısı ikiden fazla ise başkanlık divanının bunlar arasında kura çekerek işleme alması i̇çtüzüğün inci maddesinin âmir hükmüdür bu lâzimenin yerine getirilmemesi ise açıkça i̇çtüzük ihlâlidir diğer yandan sayılı kanunun genel kurulda temel kanun olarak görüşülmüştür oysa işbu lâyihamız ile şekil bakımından iptali istenilen sayılı kanunun temel kanun olarak görüşülmesi i̇çtüzüğe hukukun genel ilkelerine ve dolayısı ile anayasanın türkiye büyük millet meclisi çalışmalarını kendi yaptığı i̇çtüzük hükümlerine göre yürütür hükmünü içeren inci maddesinin birinci fıkrası hükmüne aykırıdır zira anılan sayılı kanun i̇çtüzükün inci maddesi hükmü anlamında bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içeren kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendiren kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları gösteren özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlayan düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğu bulunan önceki yasalaşma evrelerinde de özel görüşme ve oylama usulüne bağlı tutulması gibi özellikleri taşıyan kanunları ve i̇çtüzüğü bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştiren veya yürürlüğe koyan niteliklere sahip bir kod norm değildir şüphesiz teklifin temel kanun olarak görüşülmesi yasama organının ve dolayısı ile milletvekillerinin yasama faaliyetini ve yasama enerjisini örselemiş kısıtlamış ve sınırlamıştır milletvekili meclisi oluşturan çekirdek birimdir anayasa madde ve devamı kanunların yapılması sürecinde ana dinamiktir anayasa madde ve yüksek malûmları olduğu üzere anılan teklif temel kanun olarak görüşülmese idi diğer teklifler gibi i̇çtüzüğün nci maddesi hükmündeki düzenlemeye ve yönteme tâbi olacaktı öyle olunca da milletvekillerinin yasama faaliyetleri daraltılmamış olacak ve meclis i̇radesi daha geniş ve yetkin bir biçimde tezâhür ve tecelli edebilecekti zirâ i̇çtüzük nci maddenin birinci fıkrasında aynen kanunlarda veya i̇çtüzükte aksine bir hüküm yoksa kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi bir maddenin değiştirilmesi metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında milletvekilleri esas komisyon veya hükümet değişiklik önergeleri verebilir bu esaslar dairesinde milletvekilleri tarafından anayasayaesas sayısı karar sayısı aykırılık önergeleri dahil her madde için yedi önerge verilebilir her siyasî parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır ancak bu hak ilgili siyasî parti grubuna mensup milletvekillerince kullanılmaması halinde diğer siyasî parti grubuna mensup olanlarla bağımsız sayılan milletvekillerince kullanılabilir hükmü getirilmiştir keza aynı maddenin dördüncü fıkrasında da önerge vermenin yöntem ve sınırları daha da genişletilmiş ve aynen görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır denilmiştir i̇çtüzük bir anlamda kanun tekliflerinin görüşülme usûl ve esaslarını düzenleyen normlar hukuk kurallarıdır hukuk kuralının genellik soyutluk ve süreklilik içermesi yapısal şarttır kuralın bu niteliği hukuk güvenliğinin kurucu öğelerinden olan öngörülebilirlik ve belirlilik açılarından da önemlidir anayasa mahkemesi temel kanunlarla ilgili olarak verdiği bir i̇çtihadında özetle norm yaratıcı niteliğiyle diğer parlamento kararlarından ayrılan i̇çtüzüğün iktidar muhalefet ilişkilerinde ve meclis iradesinin gerçeğe uygun biçimde yansıtılmasında büyük önem taşıdığı bir gerçektir normlar hiyerarşisinde en üst noktada yer alan anayasa yasalar gibi i̇çtüzüğünde dayanağı ve belirleyicisidir bu nedenle demokratik bir devlette meclislerin kendi iç çalışmalarını serbestçe düzenleme konusundaki yetkileri de anayasa ile sınırlıdır anayasanın nci maddesinde kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak türkiye büyük millet meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır çağdaş demokrasilerde siyasî tercihlerin ve kararların oluşumunun mümkün olan ölçüde geniş ve açık tartışmalarla sağlanması iktidar ve muhalefet partileri ile milletvekillerinin seçmen önündeki sorumluluklarının gereğidir çağdaş anlamda demokratik siyasî yaşam sorunların bunlara ilişkin görüş ve önerilerin iktidar muhalefet diyaloğu içinde tartışılmasını uzlaşma arayışı içinde sonuca ulaşılmasını zorunlu kılar çoğunluğa karşı azınlığın iktidara karşı muhalefetin haklarının korunmadığı bir rejim demokratik sayılamaz bunlar arasında bir denge kurulması uzlaşma sağlanması demokrasinin gereğidir yasama etkinliklerinde asıl olan kamusal yararı gerçekleştirmek amacıyla yapılan görüşmeler sonucunda meclisin gerçek iradesinin oluşmasıdır bu iradenin oluşmasında yapılan görüşmeler kadar verilen önergelerin de büyük katkısı olduğu bir gerçektir yasama meclisi üyelerinin görev ve yetkilerinin amacına uygun biçimde kullanılmasının aşırı derecede zorlaştırılması veya ortadan kaldırılması durumunda ise anayasanın ncimaddesi çerçevesinde yasama işlevinin tam olarak yerine getirildiğinden sözesas sayısı karar sayısı edilemez bu ölçüsüz sınırlamaların anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti anlayışıyla da bağdaşması olanaksızdır demek suretiyle önerge verilmesi yönündeki yasama faaliyetinin bu kapsamda değerlendirilmesinin zorunlu olduğu vurgulanmıştıranayasa mahkemesinin gün ve esas karar sayılı kararı dolayısı ile sayılı kanunun genel kurulda temel kanun olarak görüşülmesi ve i̇çtüzüğün nci maddesi yerine inci maddesi hükmüne tabi olmak suretiyle önerge sayısının kısıtlanmasının demokrasi ve milletvekilliği kurumlarıyla bağdaşır yanı yoktur teklifin görüşülmesi ve kanunlaşması sırf bu yönüyle dahi anayasaya aykırıdır teklifin genel kurulda görüşülme aşamaları öncesinde de demokratik ve hukukun üstünlüğüne dayalı yasama faaliyeti anayasa madde fiilen sona erdirilmiştir düşük yoğunluklu demokrasimiz millî iradenin başlıca temerküz mekanlarından biri olan türkiye büyük millet meclisi milli eğitim kültür gençlik ve spor komisyonunda yapılan müzakereler sırasında da can çekişmiştir iktidar çoğunluğunca teklifin komisyondaki görüşülmesi sırasında sergilenen tutumuygulama deyim yerinde ise sivil darbenin ta kendisidir şöyle ki türkiye büyük millet meclisi milli eğitim kültür gençlik ve spor komisyonunun kamuoyunda olarak bilinen gün ve sayılı i̇lköğretim ve eğitimi kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin görüşüldüğü tarihli toplantısına iktidar partisine mensup yüzü aşkın milletvekilinin salonu doldurmaları ve mütecaviz hareketlerde bulunarak şiddete başvurmaları nedeniyle chpnin komisyon üyesi milletvekilleri yerlerine oturamamış ve diğer milletvekilleri komisyona katılamamıştır anayasanın kanunların teklif edilmesi ve görüşülmesi başlıklı inci maddesinde aynen kanun teklif etmeye bakanlar kurulu ve milletvekilleri yetkilidir kanun tasarı ve tekliflerinin türkiye büyük millet meclisinde görüşülme usul ve esasları i̇çtüzükle düzenlenir denilmekte inci maddesinde de türkiye büyük millet meclisi çalışmalarını kendi yaptığı i̇çtüzük hükümlerine göre yürütür hükmüne yer verilmektedir ayrıca tasarı ve tekliflerin komisyonlarda nasıl görüşüleceğine ilişkin hükümler de tbmm i̇çtüzüğünün üçüncü bölümünde nci ve devamı maddeleri hükümlerinde yer almaktadıresas sayısı karar sayısı söz konusu maddeler incelendiğinde milli eğitim komisyonunun esas numaralı i̇lköğretim ve eğitim kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin görüşüldüğü günlü toplantısında anayasa ve türkiye büyük millet meclisi i̇çtüzüğü ihlâlleri yapıldığı görülmüştür anayasanın ve i̇çtüzüğün teklif ve tasarıların görüşülmesine ilişkin hükümlerinin gereği yerine getirilmeden teklif kabul edilmiş gibi işlem yapılmıştır gün ve sayılı i̇lköğretim ve eğitimi kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi bir teklifin genel kurulda görüşülecek hale gelmesine dolayısı ile olgunlaşmasına ilişkin anayasada ve i̇çtüzükte öngörülen lâzimeleri ikmâl etmemiştir komisyon başkanı tarafından görüşme olarak nitelendirilen günlü toplantıda i̇çtüzükte yer alan komisyonlar başlıklı üçüncü bölüm ile kanunların yapılması başlıklı dördüncü kısımda yer alan hükümler açıkça ihlâl edilmiştir bu nedenle komisyon tarafından düzenlenmesi muhtemel komisyon raporunun sıra sayısı haline getirilerek tbmm gündemine getirilmesi anayasa ve i̇çtüzük hükümlerine aykırı olmuştur şöyle ki komisyon başkanı sayın nabi avcı siyasi iktidar grubuyla anlaşmalı danışıklı bir şekilde toplantı saatinden çok önceki bir zaman diliminde komisyon salonunu açtırarak komisyon çalışmalarının sürdürülemeyeceği bir ortamda iktidar partisi milletvekilleri tarafından komisyon salonunun işgaline olanak sağlamıştır komisyon çalışmaları i̇çtüzüğün ncı maddesine aykırı olarak başlatılmış ve sürdürülmüştür i̇çtüzüğün ncı maddesinde komisyon toplantılarının düzenine ilişkin hüküm yer almaktadır bu maddeye göre düzenin sağlanamaması durumunda komisyon başkanının toplantıya ara vermesi ya da çalışmaları erteleyerek durumu gereği yapılmak üzere tbmm başkanına bildirmesi gerekmektedir komisyon başkanı muhalefet milletvekillerinin can güvenliklerinin olmadığı bir ortamda toplantıyı başlatmış ve devam ettirmiştir bu açıdan çalışma ortamı oluşmadan üyelerin ve milletvekillerinin katılımı sağlanmadan toplantının açılması i̇çtüzük hükümlerine aykırıdır cebirle ve zorbalıkla fiilî durum yaratılmasına göz yumulmuştur bu durum anayasanın nci maddesine de aykırıdır zirâ anılan maddenin yasama organına dolayısı ile milletvekillerine verdiği yasama görevini yerine getirme görevi fiilî güç kullanılarak engellenmiştir böylece türkiye büyük millet meclisinin görev ve yetkilerinin kullanılmasına mâni olunmak suretiyle anayasa açıkça ihlâl edilmiştir tbmm i̇çtüzüğünün uncu maddesinde komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir hükmü yer almaktadır komisyon toplantısının açılmasının ardından chpli komisyon üyeleri grup başkanvekilleri ve milletvekillerinin söz talebini içeren dilekçeler sn muharrem i̇nce tarafından komisyon divanına teslim edilmesine karşın işleme konulmamış ve milletvekillerinin söz hakkı ihlâl edilmiştir komisyonda chpli tek bir milletvekili bile söz alamamış ve konuşmamıştır chp grup başkan vekillerinden sayın muharrem i̇nce yedi kez söz talebinde bulunmasına rağmen bu talebi işleme konulmamıştır tbmm i̇çtüzüğünün uncu maddesi komisyon başkanına söz hakkının verilmesi konusunda takdir hakkı vermemektedir bu durum aynı zamanda yukarıda belirtilen sebeplere binâen anayasanın türkiye büyük millet meclisinin görev ve yetkilerini düzenleyen nci maddesine de aykırıdıresas sayısı karar sayısı tbmm i̇çtüzüğünün nci maddesinde komisyonlar karara bağladıkları işler için birer rapor düzenler hükmü yer almaktadır bu açıdan anılan teklif görüşmeler sırasında söz talepleri ile değişiklik önergeleri işleme konulmadığından karara bağlanamamıştır yukarıda açıklandığı üzere teklifin komisyon çalışmaları tamamlanmamıştır bu durumda komisyon raporu oluşturulamayacağından teklif genel kurulda görüşülemez tbmm i̇çtüzüğünün üncü maddesinin ncı bendi hükmüne göre meclis başkanının da komisyonları denetleme görevini yerine getirerek tarihli toplantının anayasa ve i̇çtüzüğe aykırılığı yönünden geçersiz sayılması doğrultusunda işlem yapması ve usulsüzlükler ile bunların hukuksuz sonuçlarını ortadan kaldırılması gerekmiştir ne var ki bu konuda tbmm başkanlığı tarafından somut ve sonuç alıcı herhangi bir adım atılmamıştır diğer yandan milli eğitim kültür gençlik ve spor komisyonunun mart tarihli birleşiminin ses kayıtları ile tutanakları incelenmiş bugüne kadar kamuoyuna yansımayan bazı yeni usulsüzlükler tespit edilmiştir ses kayıtlarının toplantı saatinden önceki zaman diliminde gerçekleşmiş olması nedeniyle tutanağa geçmemiş olan bölümleri chpnin iddialarını destekler mahiyette bilgiler içermektedir toplantının açılmasından önceki olayları yansıtan yaklaşık dakikalık ses kaydında akp grup başkanvekilinin komisyon başkanını nasıl baskı altına aldığı ve sözleri ile yönlendirdiği net bir şekilde anlaşılmaktadır yine ses kayıtlarının komisyon toplantısı başlamadığı için tutanağa geçirilmeyen bölümünde sayın muharrem i̇ncenin medyanın huzurunda konuşma taleplerimizi başkana iletiyorum sözleri yer almaktadır bu kayıtlardan chp milletvekillerinin nci madde sayın makif hamzaçebinin ayrıca inci madde için söz taleplerini içeren dilekçelerini komisyon başkanına ilettiği ve komisyon başkanının da bu dilekçeleri teslim aldığı tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmaktadır komisyon başkanının tutanağa geçen bölümde nci maddenin okunmasının ardından söz taleplerini işleme koymadığı görülmektedir böylece anayasa ve i̇çtüzük ihlâli belgeli bir hâle gelmiştir ses kayıtları ile tutanaklar karşılaştırıldığında redaksiyon yetkisini aşan değişiklikler yapıldığı görülmektedir verilen önergelerin madde numaralarının teselsül ettirilmesi gerekirken bu işlem yapılmamış araya başka madde girmemiş gibi işlem yapılmıştır teklif maddeleri okunurken alt komisyon metni aynen okunmamış dolayısıyla komisyon üyeleri alt komisyon metninden farklı bir metni kabul etmişlerdir örneğin sayılı kanuna geçici inci maddenin eklenmesinin öngörüldüğü inci maddenin daha sonra ncı madde olarak işlem görmüştür alt komisyon metninde ortaöğretim ibaresi yer alırken komisyonda oylanan metinde aynı ibare ilköğretim olarak okunmuş ve oylanmıştır aynı maddede yer alan yükseköğretim ibaresi de ilköğretim olarak okunmuş maddeninesas sayısı karar sayısı tamamı göz önüne alındığında okunan metinin anlamsız bir metin olduğu görülmektedir tüm tutanak incelendiğinde okunan ve oylanan metin ile alt komisyon metninin birçok yerde farklılıklar arz ettiği görülmektedir bu farklılıkların redaksiyon yetkisi ile düzeltilemeyeceği açıktır komisyondan çıktığı iddia edilen metin oylanan metinden farklı olduğundan gerçek durumu yansıtmamaktadır komisyon çalışmaları tutanaklar üzerinden medyaya yansımıştır ses kayıtlarının tutanağa geçirilmeyen bölümleri de incelendiğinde chpnin iddialarının doğruluğu anlaşılacaktır ayrıca tutanaklar ile ses kayıtlarının karşılaştırılması durumunda komisyon iradesinden farklı metinlerin komisyonda kabul edilmiş gibi işlem yapıldığı görülecektir tbmm i̇çtüzüğünün uncu maddesine göre komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir komisyon başkanı ve komisyondaki hükümet temsilcisi söz sırasına bağlı değildir komisyonca çağırılmış uzmanlara komisyon başkanı gerekli gördüğü zaman söz verebilir madde hükmünden anlaşılacağı gibi komisyonlarda görüşlerini ifade etmek amacıyla milletvekillerinin söz hakları vardır milletvekillerine söz hakkının tanınmamış olması i̇çtüzüğün anılan maddesine açık bir aykırılıktır ancak bu ihlâl sadece i̇çtüzükle sınırlı değildir anayasanın nci maddesi yasama görevini türkiye büyük millet meclisine yani milletvekillerine vermiştir milletvekillerine komisyonda söz hakkının tanınmamış olması milletvekillerinin yasama görevini yapmasının engellenmesi sonucunu yarattığından bu durum anayasanın nci maddesine de açık bir aykırılıktır komisyon başkanı açıklanmaya çalışılan menfî ve yanlı tutumuyla anayasayı açıkça ihlâl etmiştir zirâ anayasanın nci maddesi şu hükmü içermektedir türkiye büyük millet meclisinin görev ve yetkileri kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak bakanlar kurulunu ve bakanları denetlemek bakanlar kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek bütçe ve kesinhesap kanun tasa | 4,044 |
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykirilik görüşüne i̇li̇şki̇n gerekçe sayılı kanunun maddesinin son fıkrasını anayasaya aykırı gören kırşehir asliye i̇kinci hukuk mahkemesinin gerekçesi özeti şöyledir anayasanın maddesinde herkesin kanun önünde eşit olduğundan hiç bir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamıyacağından maddesinde herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip bulunduğundan maddesinde angarya yasağından söz edilmektedir davacı idare failinin bulunamaması nedeniyle tahrip edilen boruların paralarını dâvâlı köyden istemekte ve dâvasında sayılı kanunun maddesinin son fıkrasına dayanmaktadır haksız fiilde zararın ödettirilmesi için failin bilinmesi şarttır hukukun umumî prensiplerinden birisi de ferdiyetçi olmasıdır olayda olduğu gibi bilinmeyen kişilerin yaptığı zararın bu işte ilgisi bulunmayan kişilere ödettirilmesi bu prensibe ve az önce belirtilen anayasa ilkelerine aykırı düşer çünkü kusurlu olmayan bir kimsenin varlığından bir bölümünü almak onun mülkiyet hakkını zedeler ve angarya niteliğini taşır benzeri olaylarda kentlerde oturanların böyle bir tazminle yükümlü tutulmaması da eşitlik ilkesi ile bağdaştırılamaz bu nedenlerle sayılı kanunun maddesinin son fıkrası yukarıda belirtilen anayasa hükümlerine aykırıdır | 155 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ i̇tiraz yoluna başvuran mahkemenin anayasaya aykırılık savının gerekçesi şöyledir ceza yasaları toplumun düzenini ve barışını korumak için devletin elindeki şiddet tekelini kullanmasının koşullarını belirleyen yasalardır yasa koyucu bu amaçla ceza yasası yaparken temel hak ve özgürlükleri de korumalı ve bu korumayı kendi içinde uyumlu ve dengeli şekilde gerçekleştirmelidir adalette siyaset amacı ile bu tür yasaların yalnız bir maddesini değiştirmek var olması gereken sözkonusu denge ve uyumun bozulmasına neden olur adaletsizliğe yol açar başkasının malına zarar verme suçunun cezası tc nın maddesinin ilk fıkrasında önceden en az günden yıla kadar hapis ve sayılı yasayla değişmiş şekliyle liradan liraya kadar ağır para cezası olarak ve anılan yasa maddesinin ikinci fıkrasında en çok aydan yıla kadar hapis ve liraya kadar ağır para cezası olarak belirlenmişken bu cezalar sayılı yasanın maddesi ile yıldan yıla kadar hapis liradan liraya kadar ağır para cezası ve yıldan yıla kadar hapis liradan liraya kadar ağır para cezası şeklinde arttırılmıştır oysa kişinin bir şeyi işlemeye veya işlememeye zorunlu kılıp işten özgürlüğünü kısıtlama suçunun tc nın maddesinin ilk fıkrasında yazılı en az cezası aydan yıla kadar hapis ve liradan liraya kadar ağır para cezasıdır ve anılan yasa maddesinin ikinci fıkrasında yazılı ağırlaştırılmış cezası ise yıldan yıla kadar hapis liradan liraya kadar ağır para cezasıdır kişiye etkili eylemde bulunup kişi dokunulmazlığını çiğneme suçunun tcy nın maddesinin fıkrasında yazılı cezası aydan aya kadar hapis veya sayılı yasayla değişmiş şekliyle liradan liraya kadar ağır para cezasıdır ve anılan yasa maddesinin ilk fıkrasında yazılı ağırlaştırılmış cezası ise aydan yıla kadar hapis cezasıdır örnekleri daha da artırabiliriz gürülüyor ki sözkonusu yasa değişikliği ile kişilerin özel mülkiyet hakları özgür davranış bedensel varlığının korunması gibi haklardan daha bir korunmaya değer duruma getirilmiştir böylece cezanın suçları önlemedeki etkinliği malvarlığı sahiplerinin korunması açısından pekiştirilirken bedeninden başka malvarlığı olmayanlar için hafifletilmiş olmaktadır artık âdil yargıç böyle dengesiz cezayı uygulamaktansa sanığı kurtarmanın yollarını araştıracaktır böylesine bir uygulama ise ceza yasalarının amacına ters düşecektir sonuç tc yasasının düzeni ve barışı gerçekleştirirken hak ve özgürlükleri de kendi içinde dengeli ve uyumlu bir şekilde koruma niteliğini yok eden tcy nın maddesini değiştiren sayılı yasanın maddesinin anayasaya aykırılığı nedeniyle geçersizliğine karar verilmesi gerektiği kanısına varılmıştır | 356 |
esas sayısı karar sayısı davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkili ile davalı şirket arasında yapılan enerji tedarik sözleşmesi uyarınca davalıdan elektrik enerjisi satın aldığı müvekkiline ait abone numaraları ve varsa tespit edemedikleri diğer abone numaralarına ait enerji satımından kaynaklı bir kısım haksız ve hukuka aykırı tahsil edilen fatura bedellerinin mevcut olduğunu müvekkili şirketten kayıp kaçak dağıtım bedeli iletim bedeli perakende satış bedeli sayaç okuma bedeli ve açma kapama bedeli gibi bedellerin tahsil edilmesinin usul yasaya ve hukuk devleti ilkesine açıkça aykırı olduğunu haksız şekilde tahsil edilen bu bedellerin davalılardan alınarak davacı müvekkiline verilmesini yargıtay hukuk dairesinin esas karar sayılı ilamında elektrik şirketlerinin epdk kurul kararları ve tebliğleri çerçevesinde elektrik kullanan abonelerin faturalarına yansıtarak aldıkları kayıp kaçak perakende satış hizmeti iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin elektrik enerjisi kullananlarasanayi ticari ve mesken abonelerine aktif tüketim bedeli dışında ek bir mali yük ve külfet getirdiğini anayasanın maddesi gereği vergi resim harç vb mali yükümlülüklerin kanunla koyulacağı değiştirileceği veya kaldırılacağının düzenlendiğini elektrik faturalarına yansıtılan trt payının da kanunla getirildiği ve kanunun verdiği açık ve şeffaf yetkiye dayanarak tahsil edilmediğini epdk kurul kararları ve tebliğleri gereğince alınan bu bedellerin kanunla konulup değiştirilebileceği kaldırılacağı ayrıca elektrik piyasası kanununun düşük maliyetli enerji temini ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasası oluşturulması ilkelerine uygun düşmediğini bu hususun yargıtay hukuk genel kurulunun esas karar sayılı tarihli kararında tereddüte yer bırakmayacak şekilde hükme bağlandığını faturalar incelendiğinde sözleşme ceza bedeli adı altında olağan dışı bir kalemin yer aldığının görüldüğünü hukuk dışı tahsil edilen bu miktarların faturalandırılarak kdv matrahına dahil edilmesinin kabul edilemez olduğunu enerji şirketlerinin müşterilerine ait müşteri numaralarını bilgisi dışında değiştirdiklerinin bilindiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalılar tarafından dava tarihinden geriye doğru müvekkilinden doğmuş ve haksız olarak tahsil edilen tl kayıp kaçak tl dağıtım bedeli tl iletim bedeli tl sözleşme ceza bedeli kısmının davalılardan tahsili ile alacağın müvekkili şirketten tahsil edildiği günden itibaren işleyecek avans faiz oranları ile davalılardan müştereken ve müteselsilen müvekkiline ödenmesine bakiye kısmının alacağının müvekkili şirketten tahsil edildiği günden itibaren işleyecek avans faiz oranları ile davalılardan müştereken ve müteselsilen ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir davalı akdeniz elektrik dağıtım aş vekili cevap dilekçesi ile özetle müvekkili şirket aleyhine açılan davaların türkiye elektrik i̇letim aş maliye bakanlığı ve enerji piyasası düzenleme kurumuna ihbar edilmesinin gerektiğini davacının faize ilişkin isteminin kabul edilebilir olmadığını kayıp kaçak bedeli katma değer vergisinin iadesi indirim konusu yapılan mükellefler için iadesi konusu yapılması sayılı kdv kanunu uygulamalarına göre yerinde olmadığını zaman aşımı yönünden sebepsiz zenginleşme için öngörülen yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini davacının elektrik enerjisini gates elektrik enerjisi toptan satış aşden satın aldığını müvekkili şirket ile herhangi bir sözleşmesinin bulunmadığını davacının ancak elektrik satın aldığı elektrik şirketine karşı dava açması gerektiğini müvekkili şirketin sözleşmesel alacak olarak talep edilen bu bedelin bakımından sözleşmenin tarafı dahi olmadığında hiçbir şekilde sorumluluğunun bulunmadığını belirterek hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir davalı gates enerji ticaret aş vekili cevap dilekçesi ile davacı ile dilekçesinde ayrıntısı belirtilen aboneliklere ait tüketim tesislerine aktif elektrik enerjisi satılması ve yapılan tüketimin faturalandırılması amacıyla müvekkili şirket ile tarihli elektrik enerjisi satış sözleşmesi imzalandığını sözleşmenin tarafının davacı ile gates enerji ticaret aş olupesas sayısı karar sayısı davanın gates elektrik enerjisi toptan satış aş ile ilgisinin bulunmadığını davacının müvekkili şirketten tahsil edilen dağıtım bedeli sayaç okumada bedeli perakende satış hizmet bedeli iletim bedeli ve açma kapama bedeli ve diğer bedellerin davacıya iadesine yönelik talebi mesnetsiz olduğunu davanın yetkili mahkemede açılmadığını sözleşmede uyuşmazlıkların çözümünde yalnızca ankara mahkemeleri yetkili kılındığından davanın yetkisiz mahkemede açıldığını davacının belirsiz alacak davası açtığını fakat talep ettiği bedellerin dava dilekçesinin ekine koyduğu faturalardan açıkça ve tek tek anlaşılması nedeniyle belirli alacak davası açması gerektiğini davacının taleplerinin dürüstlük kuralı ve sözleşmenin bağlayıcılığı ilkesine aykırı olduğunu davacının taleplerinin iadesi istenen bedellerin enerji piyasası mevzuatı hükümleri ile bağdaşmadığını davacının sözleşme süresi boyunca müvekkili şirkete karşı ödeme yükümlülüklerini zamanında ve gereği gibi yerine getirmediğini davacı adına ödenmeyen alacaklarının tahsili yönünden ankara i̇cra müdürlüğünün esas sayılı dosyası ile icra takibine geçtiklerini davacının kötü niyetli olduğunu belirterek yetki itirazının kabulü ile davada ankara mahkemelerinin yetkili olduğuna belirsiz alacak olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir davacı vekili tarihli dilekçesi ile sayılı elektrik piyasası kanununun muhtelif maddelerinde değişik ve bu kanuna getirilen sayılı elektrik piyasası kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanununun maddesi ile sayılı kanunun maddesine fıkra olarak eklenen maddesi ile sayılı kanuna geçici maddenin eklenmesine ilişkin maddelerinin anayasaya aykırılığı iddiasında bulunmuştur dava taraflar arasındaki varlığı uyuşmazlık konusu olmayan elektrik enerjisi satışına ilişkin sözleşme nedeniyle davalının davacıya temin ettiği elektrik enerjisi tüketim bedeli ile ilgili faturalarda davacı aboneye tahakkuk ettirilip fatura içeriği ile kayıp kaçak bedeli adı altında yapılan tahsilatların iadesi istemine ilişkin olup uyuşmazlık konusu tahsil edilen bu bedellerin yasal dayanağının bulunup bulunmadığı ve davalı dağıtım şirketinden iadesinin istenip istenemeyeceği konusundadır davalı taraf kayıp kaçak bedellerinin epdknun kararlarına dayalı olarak tahsil edildiğini epdknun kararı iptal edilmedikçe kayıp kaçak bedeli tahsilinin haklı olduğunu savunmuştur elektrik dağıtım hizmetlerinin tekel niteliğinde yürütülen hizmet olduğu yargı kararları ile de kabul edilmiş olup tacir olsa dahi tüketicilerin alternatif elektrik aboneliği sağlama ve hizmet alma olanağı bulunmamaktadır yargıtay hukuk genel kurulu ve yargıtay hukuk dairesinin istikrar kazanmış kararlarında sayılı yasanın verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan epdk karar ve tebliğlerine göre alınan kayıp kaçak bedeli sayaç okuma bedeli perakende satış hizmet bedeli iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin birer mali yükümlülük olduğu bu yükümlülüklerin yasa ile konulmaları gerektiği ayrıca hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödenmesinin bilinmesi gerektiği başka kişiler tarafından kaçak kullanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin kurallara uygun davranan abonelerden tahsil yoluna gidilmesinin hukuk devleti ve adalet düşüncesi ile bağdaşmadığı tespitinde bulunmuştur konuya ilişkin yasal düzenlemeler incelendiğinde tarih ve sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren sayılı elektrik piyasası kanunu île bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile sayılı kanunun maddesine fıkra olarak kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır maddesi ile de sayılı elektrik piyasası kanunaesas sayısı karar sayısı geçici madde eklenmiş sayılı yasaya eklenen geçici maddeye göre kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım sayaç okuma perakende satış hizmeti iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında nci madde hükümleri uygulanır hükümlerinin eklendiği görülmüştür geçici maddedeki düzenleme sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce enerji piyasası düzenleme kurulunca alman kararlara göre tahakkuk ve tahsil edilen faturalardan dolayı bu tahakkuk ve tahsillerin enerji piyasası düzenleme kurulunun kararlarına uygun olduğu kabul edilerek yasanın uygulamasını devam eden dava ve bundan sonra açılacak davalar içinde uygulama yolunu açmıştır mahkememize göre bu düzenlemeler tc anayasasının ve maddelerine açıkça aykırıdır anayasamızın maddesine göre türkiye cumhuriyeti laik demokratik hukuk devletidir hukuk devleti insan haklarına dayanan bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan her alanda bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren konulan kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerini göz önünde tutan hakların elde edilmesini kolaylaştıran hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve yasalar ile kendini bağlı sayan yargı denetimine açık ve hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran devlettir adil yargılanma hakkı anayasalarda açıkça tanınsın veya tanınmasın anayasamızın maddesinde yer alan hukuk kavramı bu temel hakkın içeriğini dolduran haklar ve ilkeleri hukuk sistemlerinin bir parçası haline getirmeyi zorunlu kılmaktadır anayasamızın maddesine göre devletin temel amaç ve görevleri türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ülkenin bölünmezliğini cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır anayasamızın maddesinde yargı yetkisi türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır anayasamızın maddesinde anayasa hükümleri yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır anayasamızın maddesinde değişik md herkes meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz anayasanın maddesine göre anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir tc anayasasının maddesinde herkes kamu giderlerini karşılamak üzere malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliyeesas sayısı karar sayısı politikasının sosyal amacıdır vergi resim harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır anayasanın değişik maddesine göre yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup hiçbir suretle yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz yürütme görevinin kanunlarda gösteren şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak şekilde yargı kararı verilemez bu hükümlerle güvence altına alınan dava yolu ile hak arama özgürlüğü bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karsı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama ve işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil yargılamanın ön koşulunu oluşturur kendisinden haksız bir tahsilat yapılmasından dolayı açılmış bir davanın çıkarılan bir yasa ile engellenmesi hak arama özgürlüğünü engelleyici nitelik taşımaktadır sayılı yasanın maddesi yürürlüğe girdiği tarihinden sonrası ve geçici maddeyi ön gören maddesi de tarihine kadar açılan takip ve davalar ile başvuruları kapsamaktadır mahkememize göre her iki düzenleme de hukuka ve anayasaya aykırıdır kanunun maddesi yargının hukukilik denetimi yetkisini kısıtlamakta ve yargı yetkisini sadece enerji piyasası denetleme kurumunun düzenleyici işlemleri ile tüketiciden alınacak bedellerin uygunluğunu bir anlamda yerindeliğini denetlemekle sınırlandırmaktadır kanun bu yönü ile yargının tüketiciye yüklenen elektrik enerjisi bedellerinde yer alan hukukun evrensel ilke ve esasları ile bunları koruyan anayasaya aykırılık taleplerini yani elektrik faturasında yer alan unsurları denetleyip hukuka aykırı olanları iptal etmesi varsa tüketiciden haksız alınanların iadesini engellemeyi amaçlamıştır yasa bu nedenle anayasanın maddesine aykırıdır sayılı kanunun ve maddeleri ile anayasanın maddesinde güvence altına alınan hak arama hürriyeti de engellenmektedir bu durum hukuk devleti ilkesini güvence altına alan anayasanın maddesinde düzenlenen hak arama hürriyetini koruyan maddesine de aykırıdır yargı yetkisinin bir şekilde kısıtlanması kuvvetler ayrılığı ilkesine müdahale niteliği taşıdığından anayasanın yargı yetkisi başlıklı maddesine de aykırıdır kanunun maddesi ile geriye dönük olarak açılan davalar ve başvuruları da kapsayan geçici maddede aleyhe geriye yürümezlik ilkesini ihlal ettiği için hukuka ve anayasaya aykırıdır sonuç olarak sayılı yasanın maddesi ile sayılı elektrik piyasası kanununa eklenen geçici maddenin kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım sayaç okuma perakende satış hizmeti i̇letim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında ncı madde hükümleri uygulanır ve sayılı kanununun maddesinin değiştirilmesi ve ek fıkraları düzenleyen maddelerinin tc anayasasının ve maddelerine açıkça aykırıdıresas sayısı karar sayısı açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararname hükümlerini anayasaya aykırı görmesi durumunda gerekçeli kararı ile anayasa mahkemesine başvurması gerektiğini öngören anayasanın maddesi ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesi gereğince sayılı elektrik piyasası kanununa sayılı yasa ile eklenen geçici maddenin kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım sayaç okuma perakende satış hizmeti iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında nci madde hükümleri uygulanır düzenlemesi ile bu maddenin yollaması ile sayılı kanunun maddesinin birinci üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının c f bentlerinin değiştirilmesi ve aynı maddeye fıkra eklenmesi hakkındaki maddesinin fıkrasındaki kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır şeklindeki fıkrasının tc anayasasının ve maddelerine aykırı olduğu görüşü ile yasa maddesinin iptali için anayasa mahkemesi̇ne başvurulmasına dosyanın onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesine gönderilmesine yargılamanın anayasa mahkemesince yapılan yargılamada verilecek karara kadar bekletilmesine anayasa mahkemesince dosyanın eksiksiz olarak ulaşmasından itibaren ay içerisinde karar vermemesi halinde yargılamaya devam edilip yürürlükteki yasa hükümlerine göre yargılama yapılıp karar verilmesine karar verilmiştir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı yasanın maddesi ile sayılı elektrik piyasası kanununa eklenen geçici maddenin kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım sayaç okuma perakende satış hizmeti i̇letim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü i̇lamsız icra takibi dava ve başvurular hakkında ncı madde hükümleri uygulanır ve sayılı kanununun maddesinin değiştirilmesi ve ek fıkraları düzenleyen maddesi ile sayılı yasanın maddesine eklenen fıkrasındaki kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır düzenlemelerinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi arz olunur | 2,086 |
esas sayısı karar sayısı tarih ve sayılı sayılı kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin anayasaya aykırılık savının anlatılabilmesi için öncelikle değişikliğinin yürürlüğe girmesinden önce kanun hükmünde kararnamelerin khk anayasal konumu üzerinde durulması bu yöndeki anayasal ilkelerin değerlendirilmesi gerekmektedir anayasanın maddesinde türk milletinin egemenliğini yetkili organları eliyle kullanacağı maddesinde yasama yetkisinin türk milleti adına türkiye büyük millet meclisinin olduğu ve devredilemeyeceği maddesinde yürütme yetkisi ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirileceği maddesinde de yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmiştir anayasanın başlangıçının dördüncü paragrafına göre kuvvetler ayrılığı devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli bir devlet yetkisinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı bir işbölümü ve işbirliğidir üstünlük ancak anayasa ve yasalardadır yetki yasası ve khklerle ilgili hükümler anayasanın ve maddelerinde yer almaktadır maddede bakanlar kuruluna belli konularda khk çıkarma yetkisinin verilmesi tbmmnin görev ve yetkileri arasında sayılmış maddede khk çıkarılmasına yetki veren yasada bulunması zorunlu öğeler belirtilmiştir buna göre yetki yasasında çıkarılacak khknin amacının kapsamının ilkelerinin kullanma süresinin ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağının belirtilmesi gerekir bakanlar kuruluna verilen yetki yasada öngörülen konu amaç kapsam ilke ve süre ile sınırlı bir yetkidir bu nedenle yetki yasasının anayasanın belirlediği öğeleri belli bir içeriğe kavuşturarak somutlaştırması ve verilen yetkiyi açıkça belirleyerek bakanlar kuruluna çerçeve çizmesi gerekir anayasanın ve maddeleri birlikte değerlendirildiğinde yasama yetkisinin genel ve asli bir yetki olduğu ve tbmmne ait olup devredilemeyeceği göz önüne alındığında khk çıkarma yetkisinin kendine özgü ve istisnai bir yetki olduğu anlaşılmaktadır bu nedenle bu yetki yasama yetkisinin devri anlamına gelecek şekilde genelleştirilmemelidir khk çıkarma yetkisi ancak ivedilik gerektiren belli konularda tbmmnin hızlı hareket edemeyeceği durumlarda zorunlu düzenlemeler için kullanılmalıdır maddenin danışma meclisinde görüşülmesi sırasında khk çıkarabilmesi için hükümete yetki verilmesinin nedeni çok acele hallerde hükümetin elinde uygulanacak bir seri kural olmadığı için acele olarak çıkarılıp ve hemen olayın üstüne gidilmesi gereken hallerde çıkarılması için bu düzenleme getirilmiştir biçiminde açıklanmıştır anayasada bazı konuların khklerle düzenlenmesi yasaklanmıştır maddenin birinci fıkrasında sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın i̇kinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiş maddede ise bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemezesas sayısı karar sayısı denilmiştir bu açık istisnaların dışında anayasanın kanunla yapılabileceğini düzenlediği konularda da khk çıkarılamayacağı açıktır her ne kadar anayasa mahkemesi tarihli ve k sayılı kararının paragrafında anayasa açıkça khk ile düzenlenmesini yasaklamadıkça kanunla düzenleneceği belirtilen konularda khk çıkarılması anayasaya aykırılık oluşturmaz diyerek bazı eski içtihatlarına aykırı bir karar vermişse de bu yorumun dayanaklarını açıklamamıştır anayasa mahkemesi geçmişte müteaddit defalar anayasada kanunla düzenleneceği belirtilen konularda khk ile düzenleme yapılamayacağına karar vermiştir bu çerçevede suç ve cezaların kanunla konulması ilkesine ya da vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulması ilkesine aykırılık dolayısıyla bazı iptal kararları vermiştir k kt k kt ancak anayasanın geçici maddesinin fıkrasındaki düzenleme herhangi bir yasayla düzenleme kuralı da değildir bu maddede açıkça uyuma ilişkin yasal düzenlemelerin türkiye büyük millet meclisi tarafından yapılacağından söz edilmektedir dolayısıyla bu anayasanın herhangi bir maddesinde yer alan yasayla düzenleme kuralından oldukça farklı özel bir düzenlemedir anayasa koyucunun parlamentonun açık müzakere yoluyla kabul etmesi gereken konularda khk çıkarma yetkisi tanımamak suretiyle temel hakların sınırlanması ve bütçe gibi konuların ne kadar acil olursa olsun ancak tbmm tarafından farklı siyasi partilerin temsilcilerinin katılımıyla ve müzakere edilerek karara bağlanabileceğini kabul ettiği görülmektedir aynı şekilde burada da ülkenin siyasal rejimini köklü bir şekilde değiştiren anayasa değişikliğine uyum sağlayacak yasaların da anayasa koyucu tarafından tbmm tarafından çoğulcu bir müzakere ile kabul edilmesinin öngörüldüğü bu nedenle özel bir hükme yer verildiği açıktır khk çıkarma yetkisinin istisnai niteliği dikkate alındığında yetki yasasında bakanlar kuruluna verilen yetkinin amaç kapsam ve ilkelerinin açık bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir burada belirlenme ile kastedilen şey bakanlar kuruluna tanınan yetkinin neleri kapsadığının net bir şekilde açıklığa kavuşturulması ve sınırlarının açık bir şekilde çizilmiş olmasıdır yetki kanununun çerçevesinin muğlâk çizilmiş olması durumunda anayasanın maddesine aykırı olarak yasama yetkisinin bakanlar kuruluna devredilmesi sonucu doğacaktır yetki kanununun amaç kapsam ve ilkelerinin belirsizliği khkların denetimsizliği sonucunu doğuracaktır zira bir khknın anayasaya uygunluğundan söz edebilmek için öncelikle yetki kanununa uygun olması yetki kanununun kapsamını aşmaması gerekir yetki kanunundaki muğlâklık anayasaya aykırı olacağı gibi denetimi de zorlaştıracaktır bu yasama yetkisinin devri anlamına gelir böylece yasama yürütme ve yargı erki arasındaki denge bozularak yürütme yasama organına karşı üstün duruma gelir nisan tarihli referandum ile kabul edilen sayılı anayasa değişikliği kanunu ile anayasada köklü değişiklikler yapılmıştır bu değişikliklerle hükümet sistemi tamamen değiştirilmiş ve parlamenter hükümet sistemi yerine cumhurbaşkanlığı sistemi denilen yeni bir sistem getirilmiştir böylece iki kanatlı yürütme organı ortadan kaldırılmış ve yürütme yetkisi ve görevi tek başına cumhurbaşkanına verilmiştir bu ülkedeki tüm idari sistemin kökten değişikliğini gerektirdiğinden anayasa koyucu buesas sayısı karar sayısı değişikliğe uyumun nasıl sağlanacağını ve uyum yasalarının nasıl çıkarılacağını özel olarak bir geçici maddede düzenleme ihtiyacı duymuştur tarihli ve sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasında değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile anayasaya eklenen geçici maddenin fıkrasında aşağıdaki hüküm yer almaktadır bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde türkiye büyük millet meclisi bu kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği meclis i̇çtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri yapar cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği belirtilen değişiklikler ise cumhurbaşkanının göreve başlama tarihinden itibaren en geç altı ay içinde cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir söz konusu madde hükmüne göre anayasa değişikliğinin gerektirdiği kanuni düzenlemelerin tarihinden itibaren ay içerisinde tbmm tarafından yapılması öngörülmüştür bu hükmün iki yönden önem taşıdığı görülmektedir i̇lk olarak anayasa uyum yasalarının tbmm tarafından çıkarılacağını açık bir şekilde düzenlemektedir bunun anlamı anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyum yasalarının khk ile yapılamayacağıdır bu hususa aşağıda yeniden dönülecektir i̇kinci olarak anayasa koyucu bu düzenlemeler için belli bir süre öngörmüştür buna göre uyum için gerekli olan içtüzük değişikliği ve diğer yasal düzenlemeler altı ay içinde çıkarılmalıdır aynı maddede cumhurbaşkanlığı ve tbmm seçimlerinin yılı kasım ayında birlikte yapılacağı yönünde bir hükme yer verilmişken yasaların yılı içinde çıkarılmasının öngörülmesi ve altı aylık bir süre sınırının konulması da dikkate alınmalıdır her ne kadar anayasa koyucu tbmm kararıyla seçimlerin erkene alınabileceğini öngörerek aynı geçici maddenin son fıkrasına maddede yer alan seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanamayacağı kuralının ilk seçimlerde uygulanmayacağına dair bir istisna koymuş ise de uyum yasalarının bir an önce çıkarılmasını istemesinin temel nedeninin yeni sisteme geçmeden önce sistemin altyapısının parlamento tarafından kamuya açık bir tartışma yoluyla hazırlanmasını sağlama iradesi olduğu açıktır ne yazık ki parlamento anayasa tarafından kendine verilen ödevi yapmamış ve uyum yasalarını zamanında çıkarmamıştır anayasanın takdir yetkisi tanımayan bu emredici hükmün süresi içinde gereğini yerine getirmemek ihmal yoluyla anayasaya aykırılık oluşturmuştur ancak bu uyum yasalarını çıkarma yetkisinin parlamentonun elinden alınabileceği ve seçim kararı alan bir parlamentonun çıkaracağı kapsamı belirsiz bir yetki kanunuyla bütün düzenlemelerin yapılmasına dair yetkinin kısa süre sonra ortadan kalkacak olan bir kurula bakanlar kuruluna devredilebileceği anlamına gelmemektedir anayasanın kendine tanıdığı altı aylık sürenin iki katı kadar zaman geçtikten sonra erken seçim kararı alan parlamento kabul ettiği yetki kanunuyla anayasaya aykırı bir biçimde uyum yasalarını çıkarma yetkisini bakanlar kuruluna vermiştir türkiye büyük millet meclisi genel kurulunun tarihli birleşiminde seçim tarihi öne çekilerek cumhurbaşkanlığı seçimi ve milletvekili genelesas sayısı karar sayısı seçimlerinin haziran pazar günü yapılmasına karar verilmiş söz konusu karar resmi gazetenin tarih ve sayılı mükerrer nüshasında yayınlanmıştır yetki yasasına ilişkin yasa tasarısı ise genel seçim kararının alınmasından gün sonra tarihinde başbakanlıkça tbmm başkanlığına sunulmuş tasarı tarihinde ana komisyon sıfatıyla plan ve bütçe komisyonuna sevk edilmiş tarihinde sabah oturumunda plan ve bütçe komisyonunda aynı gün öğleden sonra tbmm genel kurulunda görüşülüp kabul edilerek yasalaşmıştır yetki yasasını tbmm gündemine taşıyan iktidar partisi bu yasama döneminde olağan çalışma sürecini sürdürmüş ancak hiçbir gerekçe yokken anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyum yasalarını tbmm gündemine getirmekten anayasal zorunluluk olmasına karşın imtina etmiştir yürütme organı temsilcileri bakanlar cumhurbaşkanlığı sistemine uyum yasalarını anayasada belirtilen aylık süre boyunca düzenlemeyip yasama organının gündemine getirmemek suretiyle görevlerini ihmal etmişlerdir aynı şekilde tbmm de kendisine anayasa ile verilen görevi yapmayarak görevini ihmal etmiştir ancak bu yukarıda belirtildiği gibi anayasa ile tbmmye verilen uyum yasalarını çıkarma yetkisinin ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir nisan tarihinde yapılan halkoylamasında kabul edilen sayılı türkiye cumhuriyeti anayasasında değişiklik yapılmasına dair kanunun maddesi ile anayasaya eklenen geçici maddenin fıkrasıyla bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde türkiye büyük millet meclisine bu kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği meclis i̇çtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri bizzat yapma görevi verilmiştir geçici madde ile tbmmye verilen bu yetki özel ve münhasır bir yetkidir ve özel bir hükümle tbmmye verilmiştir anayasanın kanunla yapılmasını emrettiği hususlarda khk çıkarılamaz mesela anayasanın maddesine göre vergi resim harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir ve kaldırılır aynı şekilde maddeye göre ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulabilir anayasada kanunla yapılacağı belirtilen konularda khk çıkarılamaz aynı şekilde geçici maddenin fıkrasında uyum yasalarının yapılması münhasıran tbmmye tanınan bir yetki olduğundan maddenin genel hükümlerine dayanılarak bakanlar kurulunca çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelere bırakılamaz özel hükmün olduğu yerde genel hüküm uygulamasına gidilemez yukarıda belirtildiği gibi geçici maddenin fıkrası herhangi bir yasayla düzenleme kuralından oldukça farklı özel bir kuraldır burada özel bir anayasal kural ile uyum yasalarını çıkarma görevi ve yetkisi tbmmye verilmiştir dolayısıyla sonraki özel kural niteliğinde olan geçici madde maddedeki istisnaya bir müstesna hüküm getirerek uyum yasalarının bizzat tbmm tarafından çıkarılmasını emretmektedir anayasa koyucu böyle özel bir düzenleme yaparak anayasada yapılan değişiklerin gerektirdiği yasal düzenlemeleri yapma yetkisini münhasıran tbmmne tanımıştır bunun anayasa koyucunun bilinçli bir tercihi olduğu açıktır anayasa koyucu basitçe anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyuma ilişkin düzenlemeler belli süre içinde yapılır dememiş anayasa değişikliğinin gerektirdiği diğer kanuni düzenlemelerin tbmm tarafından çıkarılacağını belirtmiştir aynı şekilde cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi gereken konuları da açıkça belirterek bu düzenlemelerin cumhurbaşkanının seçiminden sonraki altı ay içinde yapılmasını öngörmüştüresas sayısı karar sayısı dolayısıyla bu maddede sözü edilen yetki genel bir yasama yetkisi olmayıp uyum yasalarının çıkarılmasına ilişkin özel bir yetkidir bu nedenle de anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin bir yetki kanununa dayanarak bakanlar kurulunca khk şeklinde yapılamayacağı açıktır anayasa bu özel alanın özellikle tbmm tarafından kanunlarla düzenlenmesini öngörmüştür düzenleme emir kipindedir türkiye büyük millet meclisi bu kanunla yapılan değişikliğin gerektirdiği diğer kanuni düzenlemeleri yapar anayasanın tbmmye verdiği kanuni düzenleme yapma emrinin bir yetki kanunu çıkarmak olmadığı açıktır tbmmnin aradan ay geçmesine rağmen uyum yasalarını çıkarma yerine bir yandan seçimleri anayasada öngörülen tarihin ay öncesine alınması öte yandan münhasır yetkisini yürütme organına devretmesi eylemli anayasaya aykırılık oluşturmaktadır esasen bu hüküm anayasanın maddesinde cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan demokratik hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir ülkenin hükümet sistemini değiştiren ve böylece kamusal yetkilerinin dağıtımını ve denetimini yeniden düzenleyen uyum yasalarının ulusal iradenin temsilcisi olan parlamentoda tüm toplum kesimlerinin ve siyasi partilerin katılımı ve tartışmasıyla çıkarılması demokratik devlet ilkesinin gereğidir anayasa koyucu da bu gerekliliğe uygun olarak anayasaya geçici hüküm koyarak bu yetkiyi bizatihi tbmmye tanımıştır anayasanın geçici maddesinde yer alan düzenleme özel bir düzenleme olup anayasanın maddesinde yer alan genel düzenlemeye istisna getirmektedir özel düzenlemenin olduğu yerde genel kural uygulanmaz lex specialis derogat legi generali özel kanun genel kanunları ilga eder ilkesi gereği sayılı kanunla anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin bizzat tbmm tarafından yerine getirilmesi icap etmektedir anayasanın geçici maddesinde yer alan düzenleme mevcut iken anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin anayasanın maddesi dayanak yapılarak yetki kanunu konusu yapılması ve bu şekilde bakanlar kurulunca khklarla gerçekleştirilmesi tbmmne ait yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelmektedir bu anayasal emrin açık bir şekilde ihlaline vücut vermiştir bunun sonucu olarak daha önce sayılı yetki kanunu aleyhine açtığımız iptal davasında belirtildiği gibi yetki kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarıldığı belirtilen dava konusu sayılı khknın tamamı anayasanın geçici maddesinin fıkrası başta olmak üzere khkların hukuki çerçevesini belirleyen maddelerine de açıkça aykırıdır iptal edilmesi gerekir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ anayasanın geçici maddesinde yer alan hüküm sayılı anayasa değişikliği kanunu ile anayasada anayasada yapılan değişikliklerin gerektirdiği yasal düzenlemelerin bizzat tbmm tarafından yapılmasını emrettiğinden anayasanın maddesinde yer alan yetki kanununa dayanılarak khk çıkarma yöntemiyle uyuma ilişkin yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi mümkün değildir bu nedenle yetki yasasına dayanılarak çıkarıldığı belirtilen sayılı sayılı kanun i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararnameesas sayısı karar sayısı anayasanın başlangıcı ve maddelerinin yanı sıra geçici maddesinin fıkrasına açıkça aykırıdır bu şekilde anayasanın yetki vermediği bir alanda ultra vires düzenleme yapan bir khknın yürürlükte kalması hukuk devleti ilkesini derinden zedeleyecektir hukuk devleti ilkesini zedeleyen ve anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan söz konusu maddelerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem sayılı sayılı kanun i̇le bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin tümünün anayasanın başlangıcına maddelerine ve geçici maddesinin fıkrasına aykırı olması nedeniyle iptaline ve dava sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 2,158 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir davacılar vekili tarihli dilekçesi ile davalıların adresli b d bloklarda malik ve kiracı sıfatlarına haiz kişiler olduğunu tapu kaydı ve yönetim planına göre davalıların malik veya kiracı bulunduğu bölümlerin konut niteliğinde olup yönetim planının md bu gayrimenkuller üzerinde anayapı bodrum dükkan zemin ve teras kattan ibaret olup kat mülkiyeti kütüğünde işyeri veya ticaret yeri olarak kullanılacaktır şeklinde hüküm mevcut olduğunu buna rağmen bazı maliklerin kurallara aykırı hareketleri sonucunda daireler davalı gösterilen maliklerce ve kiracılara konutlar yönetim planı ve kmk md aykırı olarak kiraya verildiği sitede yapılan genel kurullarda çeşitli kararlar alınarak konutların mesken haline getirilmesi için oy birliği ile kararlar alınmışsa da uyulmadığı gibi de yapılan genel kurulda alınan kurul kararından dönülmesine karar verilmesi sonrası bursa shm sayılı ilamı ile günlü genel kurulda alınan kararın iptaline karar verilerek bu dava açıldığını davalılara bursa noterliğinin tarih yevmiye numaralı ve tarih sayılı ihtarnameler keşide olunarak eski hale getirmeleri talep olunmuşsa da ihtarlara uyulmadığı gibi ihtar sonrasında yeni maliklerde konutlarını işyeri olarak kiraya verdikleri ihtilafın yasal yönden çözülmesinin zorunlu olduğunu işyeri olan konumların mahkemece nihai kararın tebliği tarihinden itibaren en geç bir aylık sürede eski hale getirilmelerine bu sürenin sonunda eski hale getirilmemeleri durumunda cebri̇ i̇cra mari̇feti̇yle tahli̇yeleri̇ ile işyerlerinin konut durumuna getirilmelerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir davalılar ün verdikleri beyan dilekçeleri ile yönetim planının geçersiz olduğunun işyerlerinin çevreye zarar vermediğini haksız ve yersiz açılan davanın reddini talep etmişlerdir davalı vekili ün tarihli beyan dilekçesi ile müvekkilinin kiracılarının daireyi tahliye etmiş olması eski hale getirme şartının sağlanması sebebiyle davanın konusuz kaldığı ve davanın vekil eden adına reddine karar verilmesini istemiştir davalı nun tarihli beyan dilekçesi ile dava konusu taşınmazı tarihi itibariyle boşalttığını bildirmiştir bir kısım davalılar vekili nin bir kısım davalılar vekili davalı vekili verdikleri dilekçeler ile davacı vekilinin dava açma yetkisi ve sıfatı olmadığını taşınmazların işyeri olarak kiralanmasının hukuka aykırı bir durum olmadığını haksız yere açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini talep etmişlerdir bir kısım davalılar vekilleri müvekkillerinin mali müşavir ve avukat olduğunu sayılı yasanın ve mad ile getirilen değişiklik sonucu taşınmazı iş yeri olarak kullanmalarının mümkün olduğunu bu nedenle müvekkilleri yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır davacılar vekilinin tarihli celsede sayılı yasanın ve mad ile getirilen istisnaların anayasanın ve maddeleri ile avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle dosyasın anayasa mahkemesineesas sayısı karar sayısı gönderilmesini talep etmiş olup mahkememizce aşağıdaki nedenlerle başvuru ciddi görülmüştür ülkemizdeki en üstteki hukuk normu olarak meri anayasası sosyal bir devlet olarak toplumu korumayı esas almış ve toplumun merkezine ise türk aile yapısını oturtmuştur anayasamızda yapısal olarak genel ve bireysel menfaat söz konusu olduğunda genel menfaatin üstün tutulduğu ve gerektiği ölçüde bireysel menfaatlerin kısıtlanmasına izin verildiği gözlenmektedir bu bağlamda gerek anayasamızın maddesinde gerekse de ai̇hsnin nolu ek protokolünde mülkiyet hakkı tartışmasız bir şekilde temel insan hakları arasında sayılmıştır ne var ki mülkiyet hakkının da genelin yani toplumun menfaatleri ölçüsünde kısıtlanması mümkündür buradan yola çıkarak anayasamızın gerek maddesinde gerekse de maddesinde mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla ve kanunla kısıtlanabilmesi imkanı getirilmiştir yasama organı böyle bir yetkiden yola çıkarak sayılı kat mülkiyeti yasasının maddesinde mülkiyet hakkına kısıtlama getirmiş bulunmaktadır ancak yasama organı bu kısıtlamayı getirirken anayasanın diğer hükümlerini göz ardı etmemelidir toplum lehine mülkiyet hakkına kısıtlama getirilirken toplumun bir kesimine diğer kesimine oranla daha fazla hak ve imkan getirilmesi anayasadaki ayrımcılık yasağı ve eşitlik kurallarını zedeleyecektir i̇şte bu nedenle kat mülkiyeti yasasının maddesinde değişiklik yapan sayılı yasanın ve mad tarihli ve sayılı kat mülkiyeti kanununa göre ana gayrimenkulün mesken olarak gösterilen bağımsız bölümlerinde kat maliklerinin izni ve benzeri şartlar aranmaksızın avukatlık büroları faaliyet gösterebilir bu konuda yönetim planındaki aksine hükümler uygulanmaz ve tarihli ve sayılı kat mülkiyeti kanununa göre ana gayrimenkulün mesken olarak gösterilen bağımsız bölümlerinde kat maliklerinin izni ve benzeri şartlar aranmaksızın serbest muhasebeci mali müşavirlik veya yeminli mali müşavirlik faaliyetlerinde bulunulabilir bu konuda yönetim planındaki aksine hükümler uygulanmaz hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu iddiası ciddi bulunmuştur şöyle ki kat mülkiyeti yasasının maddesindeki düzenlemeyle toplumun ve onun temeline oturtulan ailenin menfaatleri gözetilerek kat mülkiyetine tabi bir binada bulunan ve tasdikli mimari projesine göre mesken niteliğini haiz bağımsız bölümü hak sahiplerinin niteliği dışında kullanmalarına kısıtlama getirilmiştir bu kısıtlama uyarınca bağımsız bölüm maliki diğer tüm bağımsız bölüm maliklerinin onayını almaksızın mesken nitelikli taşınmazını başka amaçlarla ve özellikle işyeri olarak kullanması yasaklanmıştır gerçekten de anayasanın birçok maddesinde kişilerin manevi varlığının geliştirilmesi toplumun huzuru ailenin korunması konusuna çok hassas yaklaşılmış ve özel bir önem verilmiştir yasa koyucu aile yaşamının sürdürüldüğü alanlarda işyeri faaliyetlerine son verilmesini özelde bireylerin genelde ise toplumun huzurunun sağlanması işyeri yaşamınınesas sayısı karar sayısı getirdiği risklerden uzak tutulmasını ve güvenliğinin sağlanmasını amaç edinmiş kamu yararını gözeterek kmknun maddesiyle mülkiyet hakkına bir kısıtlama getirmiştir mülkiyet hakkına getirilmiş bulunan kısıtlama mevcut haliyle anayasamızın başlangıç bölümünün fıkrasında yer alan temel hak ve hürriyetlerden eşit şekilde yararlanma maddi ve manevi varlığını geliştirme kriterlerine aykırıdır kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı anayasanın maddesinde de tanınmıştır getirilen düzenleme karşısında anayasanın maddesi de ihlal edilmiştir zira yasa koyucu bir yandan mesken nitelikli yerlerde ticari faaliyet yapılmasını işyeri olarak kullanılmasını yasaklarken muayenehane olarak işletilecek işyerleri için bir ayrıcalık getirmiştir halde getirilen bu istisna ile avukatlık ve muhasebe bürosu olarak kullanılan mesken nitelikli taşınmazların bulunduğu binalarda oturan ailelerin diğer binalarda oturanlara oranla temel hak ve hürriyetlerden eşit şekilde yararlanma maddi ve manevi varlığını geliştirme hakları zedelenmiş olacaktır huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşama hakkı bir temel insan hakkı olarak anayasanın maddesinde tüm bireylere tanınmış olup nitelikleri itibariyle dokunulamaz haklar arasında sayılmıştır halde avukatlık büroları ve muhasebe büroları yönünden getirilen kısıtlama anayasanın maddesine de aykırıdır özel hayatın gizliliği başlıklı anayasanın maddesinde dokunulamaz temel insan hakkı olarak toplu yaşayan tüm bireylere özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı getirilmiştir oysa kmknun maddesine getirilen istisna ile içerisinde muayenehane bulunan binalarda yaşayan bireyler yönünden bu anayasal haktan yararlanma hakkı ortadan kaldırılmış ve hakkın özüne dokunulmasına imkan verilmiştir özellikle avukatlık bürolarına çok çeşitli suçlarla ilgisi bulunan şahısların gideceği malumdur i̇çinde bulunduğu ruh hali gereği aile ve toplum için tehlike oluşturabilecek kişilerin mesken nitelikli bir binaya girip çıkması kişilerin maddi ve manevi varlığı için elbette birer tehdit ve risk olarak ortaya çıkacaktır avukat yazıhanelerinin işleyişi de apartman sakinleri açısından büyük risk taşıyacaktır zira savunma mesleği niteliği itibariyle çoğu zaman adam öldürme gasp vb ağır suçları hırsızlık sarkıntılık ve tecavüz gibi de adi suçları işleyenleri de savunmayı gerektirmektedir doğal olarak bu tür kişilerin mesken nitelikli apartmanlara kontrolsüz bir şekilde girip çıkması kişinin maddi ve manevi varlığı için birer tehdit olarak karşımıza çıkacaktır mülkiyet hakkı başlıklı maddesinde mülkiyet hakkı kullanımının toplum yararına olamayacağını düzenlemiştir oysa mesken nitelikli taşınmazların muayenehane olarak kullanımına müsaade olunması toplum yararına açıkça aykırıdır nedenle kmkdaki muayenehane istisnası anayasanın maddesinin fıkrasına da aykırıdır ailenin korunması başlıklı maddesinde toplumu korumayı temel hedefleri arasında saymış toplumun temeline ise türk aile yapısını oturtmuş ayrıca devlet örgütüne ailenin huzuru refahı ve korunması için gerekli tedbirleri almakla görevlendirilmiştiresas sayısı karar sayısı türk aile yapısı özel hayatın gizliliğine masumiyetine korunmasına ve güvenliğine çok özel bir önem atfeder oysa kmknun maddesindeki muayenehane istisnası ile türk aile yapısının temeline aykırı sonuçlar doğuracak bir ortama izin verilmiştir nedenle getirilen muayenehane istisnası anayasanın maddesine de aykırıdır öte yandan özel hayat ile aile hayatının korunması ai̇hsnin maddesindeki özel hayatın ve aile hayatının korunması herkes özel ve aile hayatına konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi ancak ulusal güvenlik kamu emniyeti ülkenin ekonomik refahı dirlik ve düzenin korunması suç işlenmesinin önlenmesi sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir hükümle de koruma altına alınmıştır anayasanın kanun önünde eşitlik başlıklı maddesinde kanun önünde herkesin eşit olduğu dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilemeyeceği açıkça ifade olunmuştur anayasada ayrımcılık yasağının yanı sıra her hangi bir imtiyaz tanınması da açıkça yasaklanmış devlet organ ve makamlarına da bütün işlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uyulması emredilmiştir oysa kmknun maddesinde her türlü ticarethane ve işletmeler yönünden mesken nitelikli taşınmazda faaliyet gösterme yasağı getirilirken anılan istisnalar ticari faaliyet yürüten belirli bir zümreye imtiyaz tanınmış ve kanun önünde eşitlik ilkesi ihlal edilmiştir ttk hükümlerine göre ticari kazanç getiren bir işyeri ya ticari bir işletme ya da esnaf işletmesidir ttk maddesi uyarınca esnaf işletmesi i̇ster gezici olsunlar ister bir dükkanda veya bir sokağın muayyen yerlerinde sabit bulunsunlar iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildirler şeklinde tanımlanmıştır bu bakış açısından hareketle mal veya hizmet satışı yapan bir işyerini işleten kişi ya tacir ya da esnaf işletmesinin sahibidir belirli bir zümreye mesken nitelikli taşınmazda muayenehane açma hakkıyla tanınan istisna ile esasen diğer kat maliklerinin de mülkiyet hakkının özüne zarar verilmiştir zira işyerleri ile yan yana bulunan mesken nitelikli taşınmazların kullanım alanı ve yaşam kalitesi bozulmuştur böyle bir durumda ai̇hsnin ek nolu protokolünün ihlali de gündeme gelebilecektir tüm bu nedenlerle sayılı yasanın ve mad ile getirilen istisnaların anayasanın ve ve maddeleri ile avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin maddesine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesine dair tarihli ara kararı ile karar verilmiştir | 1,502 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ dava dilekçesinde konunun analizi ve i̇ptal gerekçeleri ve i̇ptali i̇stenen hüküm başlıkları altında vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlarına anayasaya karşın üniversite niteliği ve işlevi verildiği bu madde hükmü ile vakıfların kurdukları yükseköğretim kurumlarına yükseköğretim kurulu kararıyla üniversite denebileceği vakıfların üniversite kurmalarına anayasa ve hukuk karşısında olanak bulunmadığı için bu konuda net bir anlatımdan bilinçli bir biçimde ve özenle kaçınıldığı sadece bu kurumlara yükseköğretim kurulu kararı ile üniversite adının verilebileceğine ilişkin anlatımlarla vakıflara üniversite kurma hakkı tanındığı kimi vakıfların açıkça bir yasa hükmüne dayanmadan da kurdukları yükseköğretim kurumlarını üniversite olarak adlandırıp üniversitenin tüm yetki ve işlevlerini eylemli olarak ve resmen kullandıkları belirtildikten sonra aynen şöyle denilmektedir anayasanın maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın maddesi yükseköğretim kurumlarını maddesi ise yükseköğretim üst kuruluşlarını düzenlemektedir anayasanın maddesinin birinci fıkrasından anlaşıldığına göre yükseköğretim kurumları ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim öğretim bilimsel araştırma yayın ve danışmanlık yapmak ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere kurulan çeşitli birimler ile üniversitelerdir nitekim yüksek öğretim kanunu tanımlar başlıklı maddesinin bendinde yükseköğretim kurumları üniversiteler fakülteler enstitüler yüksekokullar konservatuarlar meslek yüksek okulları ile uygulama ve araştırma merkezleridir demektedir anayasanın maddesinin birinci fıkrasında görülmektedir ki anayasa yükseköğretim kurumlarından olan üniversiteyi diğerlerinden farklı olarak açıkça belirlemiş ve tanımlamış olduğu gibi kim tarafından ve nasıl kurulacağını da açıkça göstermiştir ama üniversite dışındaki yükseköğretim kurumlarını ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim öğretim bilimsel araştırma yayın ve danışmanlık yapmak ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere kurulan çeşitli birimler olarak nitelendirmekle yetinmiştir anayasanın maddesinin birinci fıkrasından anlaşılacağı üzere anayasa yükseköğretim kurumlarından olan üniversiteyi çeşitli birimleri olan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip ve devlet tarafından kanunla kurulan kurumlar olarak tanımlamıştır bu tanıma göre üniversiteler ancak devlet tarafından kurulabilirler ancak kanunla kurulurlar kamu tüzelkişiliğine sahiptirler bilimsel özerkliğe sahiptirleresas sayısı karar sayısı çeşitli yükseköğretim kurumlarından oluşurlar nitekim yükseköğretim kanunu anayasanın maddesindeki hükümlere koşut olarak maddesinin fıkrasında yükseköğretim kurumlarının hangi birimlerden ibaret olduğunu belirledikten sonra fıkrasında da üniversiteyi bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim öğretim bilimsel araştırma yayın ve danışmanlık yapan fakülte enstitü yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur şeklinde tanımlanmıştır görülüyor ki anayasa yükseköğretim kurumlan ile üniversite yapılanmasını ve niteliklerini farklı bir biçimde düzenlemiştir nitekim üniversitenin devlet tarafından kanunla kurulacağım ve kamu tüzelkişiliğine sahip olacağını vurgulayan anayasanın maddesi ikinci fıkrasında vakıflar tarafından yükseköğretim kurumlan kurulabileceği esasını getirmiştir sunulan durumlar karşısında vakıflara üniversite kurma olanağı getiren bu hüküm anayasanın maddesine aykırıdır bu nedenle iptali gerekir anayasanın maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın maddesi kamu tüzelkişiliği ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur demektedir üniversitelerin yüklendiği hizmetler esasında bir kamu hizmetidir anayasa bu kamu hizmetlerinin bir kamu tüzelkişisi tarafından gerçekleştirileceğini öngörmektedir bir başka ifade ile üniversite sözcüğü bir kamu tüzelkişiliğini de içermektedir konunun özelliği bu olunca iptali talep edilen ve bir genel hüküm niteliğini taşıyan bu maddeye dayanarak vakıfların üniversite oluşturmaları kamu tüzelkişilikleri oluşturmaları anayasanın maddesi karşısında olası değildir kamu tüzelkişilerinin kanunla kurulması veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanarak kurulması zorunluluğu karşısında vakıfların kurduğu yükseköğretim kurumlarına yök kararıyla üniversite adı verilemez bu nedenle yasanın anılan maddesi anayasanın maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir anayasanın maddesine aykırılık ve gerekçesi anayasanın maddesi vi egemenlik madde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir türk milleti egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanıresas sayısı karar sayısı egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz demektedir üniversitelerin yüklendiği hizmetler kamu gereksinimlerini karşılayan ve bu nedenle de kamu hizmeti niteliğini taşıyan hizmetlerdir kamu hizmetlerini ancak kamu kurumları görürler kamu hizmetlerini yürütecek kurumlar vakıflar gibi egemenlik gücünden yoksun herhangi bir anayasa hükmü ile yetkilendirilmemiş özel hukuk tüzelkişilerince oluşturulamazlar bu nedenle vakıfların kamu hizmeti gören kamu tüzelkişiliğine sahip üniversite kurmaları anayasanın maddesi karşısında da olası değildir sunulan bu durumlar nedeniyle yasanın maddesi anayasanın maddesine de aykırıdır i̇ptali gerekir | 622 |
esas sayısı karar sayısı davacı vekili av tarafından i̇stanbul büyükşehir belediye başkanlığında taşeron firma aracılığı ile güvenlik görevlisi olarak çalışan davacının sayılı kanun hükmünde kararnamenin maddesi kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilme talebiyle yaptığı başvurunun arşiv araştırmasının olumsuz değerlendirilmesi nedeniyle reddine ilişkin işlem ile sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin işlemin bu işlemlerin dayanağı kamu kurum ve kuruluşlarında personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı sözleşmeleri kapsamında çalıştırılmakta olan i̇şçilerin sürekli i̇şçi kadrolarına veya mahalli i̇dare şirketlerinde i̇şçi statüsüne geçirilmesine i̇lişkin sayılı khknın geçici maddesinin uygulanmasına dair usul ve esaslar başlıklı tebliğin maddesinde yer alan i̇lgili mercilerden intikal eden arşiv araştırması sonucunda elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi tespit komisyonunca yapılır ibaresi ile ve maddelerinin iptali ve yoksun kaldığı parasal ve özlük hakları ile tl maddi ve tl manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır danıştay onikinci dairesince dava konusu bireysel işlemler ile anılan işlemlerin dayanağı olan sayılı khknın geçici maddesinde yer alan geçici ve geçici maddeler kapsamına giren hususlara ilişkin husus ve esaslar ile bu maddelerin uygulanmasında ortaya çıkacak tereddütleri giderecek idareler çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı i̇çişleri bakanlığı ve maliye bakanlığınca müştereken belirlenir hükme dayanılarak hazırlanan sayılı khknın geçici maddesinin uygulanmasına dair usul ve esaslar başlıklı tebliğin ve maddelerinin iptalinin istenilmesi üzerine sayılı khknın geçici maddesinde özel güvenlik görevlilerinden bu madde kapsamında geçiş işlemleri yapılanlar sayılı kanun hükümlerine de tabi olmaya devam eder düzenlenmesine yer verilerek sayılı kanuna atıf yapıldığından dolayı dava konusu olayda uygulanacak olan sayılı özel güvenlik hizmetlerine dair kanunun özel güvenlik görevlilerinde aranacak şartlar başlıklı maddesinin bendinde yer alan güvenlik soruşturması olumlu olmak i̇baresinin anayasaya uygunluğu yönünden incelendi gereği düşünüldü sayılı kanunun özel güvenlik görevlilerinde aranacak şartlar başlıklı maddesinin bendinde yer alan güvenlik soruşturması olumlu olmak ibaresinin anayasaya aykırı olduğu kanaati ile incelenmesi ile iptali için anayasa mahkemesine başvurulması dairemizce gerekli görmüştür dayanılan anayasa kuralları madde temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz madde herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz millî güvenlik kamu düzeni suç işlenmesinin önlenmesi genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça kimsenin üstü özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamazesas sayısı karar sayısı yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur hâkim kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar aksi halde el koyma kendiliğinden kalkar herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir bu hak kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme bu verilere erişme bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir madde devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir ancak malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları kanunla özel olarak düzenlenir i̇tiraz edilen yasa kuralı i̇tirazen iptali istenile sayılı özel güvenlik hizmetlerine dair kanunun özel güvenlik görevlilerinde aranacak şartlar başlıklı maddesinin bendinde güvenlik soruşturması olumlu olmak hükmüne yer verilmiştir yasa kuralının dayanılan anayasa kuralına uygunluğu sayılı kanunun maddesinin beninde güvenlik soruşturması olumlu olmak güvenlik görevliliğine alınmada aranılacak şartlar arasında sayılmıştır buna göre bir kişinin özel güvenlik görevlisi olabilmesi için güvenlik soruşturması veveya arşiv araştırmasının da yapılması gerekmektedir anayasanın maddesinin birinci fıkrasında herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiş üçüncü fıkrasında ise herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir bu hak kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme bu verilerek erişime bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir denilerek kişisel verilerin korunması özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye kavuşturulmuştur anayasanın maddesinde de temel hak ve hürriyetlerin yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği ifade edilmiştir anayasanın maddesinin ikinci fıkrasında memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri hakları ve yükümlülükleri aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir ancak malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır hükmüne yer verilerek memurlar ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri ve atanmalarına ilişkin hususların kanunla düzenleneceği belirtilmiştiresas sayısı karar sayısı kanuni düzenleme ilkesi düzenlenen alanda temel ilkelerin kanunla konulmasını ve çerçevenin kanunla çizilmesini ifade etmektedir bu ilke uyarınca kamu görevlilerinin nitelikleri ve atanmalarına ilişkin kuralların kanunda gösterilmesi kuralın açık anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı insan onurunun korunması ve bireyin kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır anayasanın maddesi uyarınca kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir dolayısıyla kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sağlanan anayasal güvencenin yaşama geçirilebilmesi için bu hakkı ilgilendiren yasal düzenlemelerin açık anlaşılabilir ve söz konusu hakkın kullanılabilmesine elverişli olması gerekir ancak böyle bir düzenleme ile kişilerin özel hayatlarını ilgilendiren veri bilgi ve belgelerin resmi makamların keyfi müdahalelerine karşı korunması mümkün hale gelebilir güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen veriler kişisel veri niteliğindedir kuralla güvenlik soruşturması kapsamında kamu mercileri tarafından özel yaşamı ile ilgili sorular sorulması da dahil olmak üzere bir bireyin özel hayatı iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınması kaydedilmesi ve kullanılması özel hayata saygı hakkına sınırlama niteliğindedir anayasanın maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin anayasaya ve kanunlara sadık kalarak faaliyete bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir belirtilen hususlar gözetilerek kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından birtakım şartlar getirilmesi doğaldır bu şekilde aranan nitelikler kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir dolayısıyla kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturması yapılmasını öngörün kural kanun koyucunun takdir yetkisindedir ancak bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir kuralda güvenlik soruşturması yapılması özel güvenlik görevlisi olma şartları arasında sayılmasına karşın güvenlik soruşturmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturması yapılması özel güvenlik olarak alınmada aranacak şartlar arasında sayılmıştır güvenlik soruşturması sonucunda özel güvenlik görevlisi olarak alınmada esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi anayasanın ve maddelerine aykırıdır sonuç ve istem açıklanan nedenlerle anayasanın maddesi ile sayılı anayasa mahkemesinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesinin fıkrası gereğince sayılı özel güvenlik hizmetlerine dair kanunun özel güvenlikesas sayısı karar sayısı görevlilerinde aranacak şartlar başlıklı maddesinin bendinde güvenlik soruşturması olumlu olmak ibaresinin anayasanın ve maddelerine aykırı olduğu kanaati ile iptali istemiyle anayasa mahkemesine başvurulmasına davacının isteminin anayasa mahkemesince karar verildikten sonra veya dosyanın anayasa mahkemesine uluşmasından itibaren ay geçtikten sonra incelenmesine ve dosyadaki belgelerin onaylı bir örneğinin anayasa mahkemesi başkanlığına gönderilmesine tarihinde oybirliği ile karar verildi | 1,260 |
esas sayısı karar sayısı anayasaya aykırılık gerekçeleri davacı vekilinin gerekçesi özeti anayasanın maddesi kanun önünde herkesin eşit olduğu ilke sine göre düzenlenmiştir oysa sicilli nüfus kanununun maddesinde yazılı zamanaşımı genel nüfus sayımı yoliyle nüfus siciline yazılanların kendi yaş kayıt ve isimlerini düzeltmeleri için açacakları dâvalar hakkında işlemekte olup başka yollarla kaydolunanlar hakkında uygulanmadığı gibi savcıların açacakları dâvalar hakkında da geçerli bulunmadığından genel nüfus yazımı yoluyla nüfusa geçirilenler zararına anayasanın maddesinde yazılı eşitlik ilkesine ve maddesinde yazılı hak arama hürriyetine aykırı düşmektedir mahkemenin gerekçesi özeti sicilli nüfus kanununun maddesine göre genel yazım yoluyla nüfusa geçirilenlerin kendi yaş kayıt ve isimlerinin düzeltilmesi için açacakları dâva altı aylık zaman aşımı süresiyle sınırlandığı halde kayıt sahibi olmayan kişilerin böyle bir sınırlamaya tabi olmayışı öte yandan genel yazım dışı sebeplerle nüfusa geçirilenlerin her zaman dâva açabilmeleri ve kamu adına açılan dâvalar için herhangi bir sürenin öngörülmemiş olması eşitlik ilkesini zedelediğinden hüküm anayasanın ve maddelerine aykırı bulunmaktadır i̇tiraz konusu kanun hükmü günlü sicilli nüfus kanununun günlü kanunla değiştirilen ve itiraz konusu hükmü kapsayan maddesi şöyledir tashihi sin ve kayıt ve isim dâvaları gerek kendisini ve kayıt ve ismini tashih ettirmek istiyen şahsın ve gerek devairi mütealli kasınca gösterilecek lüzuma binaen müddeiumumilerin müracaatı üzerine bidayet mahkemesi hukuk dairesinde müddeiumumi hazır olduğu halde şahsı mezkûr ile nüfus memuru muvacehesinde alelusul muhakeme rüyet ve ilâma rapt olunur kendi sin ve kayıt ve ismini tashih ettirmek istiyen şahsın bu baptaki iddiası hüviyet cüzdanının itası tarihinden altı ay müruruna kadar mesmu olup andan sonra mesmu olmaz hüviyet cüzdanının itası esnasında kayıtlara nazaran on sekiz yaşına dahil olmamış bulunanların hakkı itirazı dahi on sekiz yaşına duhullerinden altı ay müruruna kadar devam eder tashihi sin ve kayıt ve isim dâvaları ikame olunacak şahitlerin badettahlif şahadetleri veya ibraz olunacak kuyut ve vesaik münderecatı ile ispat olunabilir ve her surette zahiri halin dâvayı mükezzip olmaması şarttır tashihi sin ve kayıt ve isim dâvalarının hini riâyetinde kendini mutazarrır addedenlerin şahsı salis sıfatıyla duhulü caiz olduğu gibi bu bapta sadır olacak ilâmlar aleyhine gerek eşhas tarafından ve gerek devairi müteallikasının müracaatı üzerine müddeiumumiler canibinden itirazülgayr dâvası dahi ikame olunabilir tashihi sin ve kayıt ve isim dâvaları üzerine sadır olan ilâmlar kabilî istinaf olmayıp ancak alâkadarlar veya müddeiumumiler tarafından temyiz olunabilir ve mahkemei temyiz istida dairesinde tetkiki keyfiyet ediliresas sayısı karar sayısı davacı vekilinin ve mahkemenin dayandığı anayasa kuralları anayasanın maddesinde herkes dil ırk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz anayasanın maddesinin birinci fıkrasında herkes meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve dâvâlı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir denilmektedir | 432 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir taraflar arasındaki davanın mahkememizde yapılan yargılaması sırasında davalı vekili dava dilekçesinin kendisine tebliğinden sonra ilk duruşmada cevap dilekçesi vermiş olup davacı vekili de bu cevap dilekçesine karşı cevap dilekçesi repli̇k vermek istediğini beyan edip süre talep etmiştir dava sayılı humknun yürürlükte olduğu sırada açılmıştır bu yüzden davalının cevap verme süresi ilk duruşmaya kadardır her ne kadar cevap dilekçesi ikinci duruşmada verilmiş ise de taraf teşkili ikinci duruşmada sağlanabildiğinden tarihli duruşma ilk duruşma mahiyetindedir i̇ş mahkemelerinde sayılı yasanın maddesi gereğince sözlü yargılama usulü uygulanmakta idi sayılı yasa zamanında sözlü yargılamaya tabi dava ve işlerde repli̇k dilekçesi verilmesini engelleyen bir hüküm bulunmuyordu dolayısıyla davacı taraf cevap dilekçesinde ileri sürülen hususlara karşı cevap verebilmekte idi davanın seyri sırasında tarihinde sayılı hmk yürürlüğe girmiştir sayılı hmknun maddesinde diğer kanunların sözlü veya seri yargılama usullerine atıf yaptığı hallerde basit yargılama usulünün uygulanacağı düzenlenmiştir sayılı hmknun basit yargılama usulünün düzenlendiği maddesinin fıkrasında taraflar cevaba cevap ve i̇ki̇nci̇ cevap di̇lekçesi̇ veremezler hükmü getirilmiştir bu hüküm davalı tarafın iddialarına karşı davacının bir cevap vermesini açıkça yasaklamaktadır sayılı hmknun maddesi ise derhal uygulama ilkesini getirmiştir bu ilke ve sayılı hmknun maddesindeki kural gereğince davacı vekili cevaba cevap veremez sayılı hmk maddesinde getirilen düzenleme ile davaların hızlandırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır bu düzenlemenin davaları hızlandıracağı da muhakkaktır ancak bu düzenleme davaları hızlı bir şekilde sonuçlandırırken adaletsizliklere neden olacağından kanaatimizce anayasanın ve maddelerine aykırıdır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır hukuk devletinde herkes haklarını devletin kurumları önünde arayıp savunma hakkına sahiptir kişinin yargı önünde hakkını ararken davalı tarafın verdiği cevaplara karşı da cevap verme hakkı vardır davaların çoğunda olduğu gibi davacının iddialarına karşı cevap verilirken davalı tarafın da yeni iddialar ileri sürmesi mümkündür bu cevaplarda çoğu zaman davacının davasının reddini gerektirecek iddialar ileri sürülür bu iddiaların içinde gerçek olmayan davacıyı suçlayıcı iddialar da olabilir davalının bu iddialarına davacının cevapesas sayısı karar sayısı vermesi yasaklandığı takdirde davacı davalı tarafın gerçek olmayan iddialarını kabul etmiş sayılıp haklı davasını bu hüküm nedeniyle belki de kaybedecektir böyle bir duruma neden olabilecek sayılı hmknun maddesindeki kural anayasanın maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı olduğundan iptali gerekir anayasanın maddesinde ise eşitlik ilkesi düzenlenmiştir eşitlik ilkesi kanun önünde herkesin eşit olması demektir basit yargılama usulüne tabi bir davada davalı taraf davacının iddialarına cevap verirken diğer yandan iddialara cevap vermekle yetinmeyip yeni iddialar ileri sürme hakkına sahip olduğu halde davacının davalının bu yeni iddialarına cevap verme hakkının kısıtlanması anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır tarafların birbirlerinin iddialarına karşı cevap verme hakkının eşit olması gerekir sayılı hukuk muhakemeleri kanununun maddesi ile cevap dilekçesine karşı cevap dilekçesi repli̇k verilmesi basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde yasaklanmıştır yazılı yargılama usulüne tabi dava ve işlerde ise yasak yoktur her iki usulde de dava davadır adaletin gerçekleştirilmesi açısından davaların küçük büyük önemli önemsiz olmasında bir fark yoktur yazılı yargılama usulüne tabi dava ve işlerde cevaba cevap verme ihtiyacı var da basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde cevaba cevap verme ihtiyacı yokmu elbette her davada cevaba cevap verme ihtiyacı vardır hiç kimse karşı tarafın iddialarına karşı cevap verme hakkından yoksun olmak istemez bazı dava ve işlerin görüldüğü yazılı yargılama usulüne tabi dava ve işlerde cevaba cevap verme hakkı tanınırken bazı dava ve işlerin görüldüğü basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde cevaba cevap verme hakkının tanınmaması doğru değildir yazılı yargılama usulüne tabi bir davada örneğin asliye hukuk veya ticaret mahkemesinde görülen tl lik bir davada cevaba cevap dilekçesi verilebilirken sırf i̇ş mahkemesinde görüldüğü için tl lik bir davada basit yargılama usulüne tabi olduğundan cevaba cevap dilekçesi verilemeyecektir bu durum sayılı hmknun maddesindeki kuralın anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu açıkça göstermektedir anayasanın maddesine göre de herkes yargı mercileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir adil yargılanma hakkı doğru ve güvenli yargılanma hakkı demektir bir davada sizin iddialarınıza cevap verilirken yeni birşey ileri sürülmesi halinde buna cevap verebilmeniz doğru ve güvenli yargılanma hakkı ile çok yakından alakalıdır cevap dilekçesinde ileri sürülen yeni iddialara karşı cevap verme hakkının tanınmaması adil yargılanma hakkının ihlalidir cevaba karşı cevap verebilme hakkı doğru ve güvenli karar verilmesi anlamına gelir gerçeğin tam olarak ortaya çıkması ancak iki tarafın karşılıklı iddialarına cevap vermesi ile mümkündür adil ve güvenli yargılanma ancak cevaba cevap hakkının tanınması ile mümkündür cevaba cevap hakkı tanınmadığı takdirde adil ve güvenli yargılanma mümkün olmadığından sayılı hmknun maddesi anayasanın maddesine de aykırı olup iptali gerekir cevaba cevap dilekçesi verilememesinin ortaya çıkaracağı olumsuz sonuçları basit yargılama usulünün uygulandığı iş mahkemelerinde görülen bir dava ile örnek verip somutlaştıracak olursak davacı işçi dava dilekçesinde işverenin kendisini sebepsiz yere işten çıkardığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı talep etmiştir davalı işveren süresinde verdiği cevap dilekçesinde gerçek olmayan iddialarda bulunup davacı işçinin sebepsiz olarak işten çıkarılmadığını sayılı i̇ş yasanın maddesindeki sebeplerden birisinin bulunması nedeniyle örneğin işçinin hırsızlık yapması işverene hakaret etmesi veya devamsızlığı nedeniyle işten çıkarıldığını iddia etmesi halinde davacı işçi bu cevaba sayılıesas sayısı karar sayısı hmknun maddesi gereğince bir cevap veremeyecektir cevaba cevap veremediği için davasını kaybetme gibi bir tehlike ile karşı karşıya kalabilecektir sayılı yasanın yürürlük zamanında cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi verilmesine ilişkin bir kısıtlama yoktu diğer taraftan cevap süresi duruşma gününe kadardı mahkemelerdeki iş yoğunluğu nedeniyle duruşma günü ay hatta daha fazla ileri bir tarihe veriliyordu dolayısıyla uzunca bir cevap süresi oluyordu sayılı yasa ile getirilen yeni düzenlemede cevap süresi iki hafta ile sınırlandırıldığından davaların önceki duruma göre hızlanacağı muhakkaktır birer haftalık replik ve düplik için süre verilmesinin davaların uzamasına fazla bir etkisi olmayacaktır cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi verilmesi yasaklanmış ama sözlü cevap verilmesi yasaklanmamış olduğundan sözlü olarak cevap verilerek yasağın sakıncaları ortadan kaldırılabilir denilebilir ancak ön inceleme aşamasında duruşma yapılmamaktadır duruşma tanıkların dinlenmesi ile delillerin tartışılması için yapıldığından duruşmalar sayılı yasa zamanından daha geç başlayabilmektedir bu yüzden cevap dilekçesinde ileri sürülen iddialara cevap vermek ve bu konudaki delilleri bildirmek ve toplamak için geç kalınabileceği gibi cevap dilekçesinde ileri sürülen yeni iddialar duruşmada sözlü olarak cevaplandırılamayacak kadar çok kapsamlı ve yazılı olarak cevap verilmesini gerektirecek nitelikte olduğu taktirde sözlü cevabın replik dilekçesinin yerini tutmayacağı açıktır yukarıda açıklanan nedenlerle sayılı hukuk muhakemeleri kanununun maddesi anayasanın ve maddelerine aykırı olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi arz olunur | 1,010 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir çaldıran i̇lçe emniyet müdürlüğünün tarihli tedbir kararı ile sayılı kanunun maddesi uyarınca nin altı ay süreyle şiddet mağduru eşi ye yönelik şiddet tehdidi hakaret aşağılama ve küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına şiddet mağdurunun bulunduğu konuta okula ve işyerine yaklaşmamasına şiddet mağdurunu her türlü iletişim ve telekomünikasyon aracı ile rahatsız etmemesine karar verilmiştir söz konusu karar mahkememizin tarih di̇ş esas di̇ş sayılı kararı ile onanmıştır çaldıran cumhuriyet başsavcılığının tarih ve soruşturma sayılı yazısıyla şüpheli nin tarihinde mağdur eşi iye yönelik olarak kasten yaralama ve hakaret suçlarını işlediği iddiasıyla yapılan soruşturma kapsamında kamu davası açıldığı belirtilerek şüphelinin mahkememizin tarih di̇ş esas di̇ş sayılı kararı ile onanan tedbir kararının ihlali niteliğindeki soruşturmaya konu eylemi nedeniyle ayrıca sayılı yasanın maddesi uyarınca tecziyesi talep edilmiştir somut olayda uygulanması gereken sayılı yasanın maddesi şöyledir bu kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez zorlama hapsine ilişkin kararlar cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir bu kararlar bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir söz konusu kuralda hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayanın bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi halinde fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacağı öngörülmüş olup somut olayda tarihinde hakkında tedbir kararı verilip tebliğ edilen kocanın bu karardan sonra tarihinde tedbir hükümlerinin ihlali sonucunu doğuracak şekilde şiddet mağduru eşine karşı hakaret ve tehdit eylemlerinde bulunduğu iddiası ile çaldıran cumhuriyet başsavcılığının tarih ve esas sayılı iddianamesi ile kamu davası açılmıştır anayasanın maddesinde türkiye cumhuriyetinin toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştiresas sayısı karar sayısı hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygı gösteren bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde anayasa ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir sayılı yasanın maddesinin birinci fıkrasında şiddet uygulayanın özgürlüğü bağlayıcı ceza ile cezalandırılmasını gerektiren eylem tedbir kararının gereklerine aykırı hareket etme eylemidir yukarıda belirtildiği gibi hukuk devleti ve ceza hukuku ilkeleri gereği kişi aynı eylem nedeniyle birden fazla yargılanmaz ve cezalandırılmaz ancak söz konusu kural uyarınca tedbir kararının gereklerine aykırı harekette bulunan kimse zorlama hapsi cezası ile cezalandırılmasının yanı sıra sayılı türk ceza kanunu veya ilgili diğer özel ceza kanunlarına göre tecziye edilebilecektir böyle bir olasılığın varlığı sayılı yasanın maddesinde öngörülen zorlama hapsi cezasını anayasanın hukuk devleti ilkesinin düzenlendiği maddesine aykırı hale getirmektedir bu nedenle sayılı yasanın maddesinin anayasanın maddesine aykırıdır nitekim anayasa mahkemesinin gün esas sayılı kararı da benzer mahiyettedir anayasanın ve sayılı anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkında kanunun maddesine göre mahkemeler bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını anayasaya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırlarsa hükmün iptali için anayasa mahkemesine başvurmaya yetkilidirler anayasa mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır ancak anayasa mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır i̇zah edilen nedenle somut olayda uygulanması gereken sayılı yasanın maddesinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına karar vermek gerekmiştir karar somut olayda uygulanması gereken sayılı yasanın maddesinin anayasanın maddesine aykırı olduğu kanaatine varıldığından anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına dosyanın onaylı bir örneğinin kararla birlikte anayasaya aykırılık sorunu konusunda karar verilmek üzere anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verildi | 681 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı tohumculuk kanununun inci maddesinin birinci fıkrasındaki özel hukuk tüzelkişilerine i̇baresinin anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı tohumculuk kanununun yetki devri başlıklı inci maddesinin iptali istenen ibareyi de içeren birinci fıkrasında bakanlık gerekli gördüğü hâllerde inci ncı nci ve inci maddelerde belirtilen yetkilerini kısmen veya tamamen birliğe kamu kurum ve kuruluşlarına özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere şartları belirlenmek kaydıyla süreli veya süresiz olarak devredebilir denilmiştir bu hükme göre tarım ve köyişleri bakanlığı tohumlukların üretimine izin verilmesi sak tohumluk sınıflarına göre yetiştirilen ve üretilen tohumluklar sertifikasyon işlemine tâbi tutulması ve tohumlukların ithal edilmesi ve ihracına izin verilmesi sak tohumlukları yetiştiren işleyen ve satışa hazırlayan dağıtan ve satan gerçek veya tüzel kişilerin yetkilendirilmesi ve denetlenmesi sakm ve ticarete arz edilen tohumlukların standartlara uygunluğu ile etiket ve ambalaj bilgilerinin doğruluğunun denetlenmesi sakm konularında haiz olduğu yetkilerini gerekli gördüğü hallerde kısmen veya tamamen türkiye tohumcular birliğine kamu kurum ve kuruluşlarına özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere şartları belirlenmek kaydıyla süreli veya süresiz olarak devredebilecektir tohumculuk sektörümüz hububat kimi yem bitkileri ve birkaç tarla bitkisi dışında üstün verimli ve üstün nitelikli bitki çeşitleri ıslahı ve bunların tohumlarının geliştirilerek üretilmesinin çok büyük ölçüde yabancı ülkeler tarafından yapılması nedenleri ile esasen ileri ülke teknolojilerine bağımlı durumdadır ülkenin hububat tohumunun tümüne yakını ile yem bitkisi ve pamuk tohumunun bir kısmı tarım ve köyişleri bakanlığına bağlı ti̇gem işletmelerinde üretilmekte geri kalan tüm tarla ürünleri ile bağ bahçe sebze meyve ürünleri tohum ve tohumlukları özel kesim tarafından üretilmektedir yerli koşullarımızda yeterince üstün çeşit ıslahı ve onların tohumluğunun üretimi başarılamadığı için zorunlu olarak özel kesim yabancı ülkelerde ıslah edilmiş çeşitlerin tohumluklarını getirmekte ve üreticiye aktarmaktadır bir yandan ıslah edilmiş çeşitlerin ilk melezleri olan hibritleri ithal edilerek doğrudan üreticiye satılmakta bir yandan da ana baba hatları ebeveynleri getirilerek bunlardan ülke içerisinde ler elde edilmekte ve pazarlanmaktadıresas sayısı karar sayısı özetlenen bu süreç çeşit ve çeşit tohumu geliştirme konusunda ülkemizin yeterince gelişememesi ve ileri ülkeler düzeyinde araştırma ve ıslah yapamaması çeşit ve onların tohumlarını üretilmemesinin doğal sonucudur tanımlanan bu süreçte ülke koşullarında tohum üretmek gibi önemli fonksiyon gören özel sektör olduğu gibi sadece ithalat yapıp tohum satan özel sektör de vardır belirtildiği üzere bu işleyiş bütünüyle tohum teknolojisinin yabancıların tekelinde olmasının sonucudur ancak bu konunun ekonomik bağımsızlıkla bağdaşmayan yanı ülkede hangi tohumun üretileceğine kimin karar vereceği noktasındadır sayılı kanunun on beşinci maddesinin iptali istenen ibareyi de içeren birinci fıkrasında kanunun inci maddesine yapılan atıfla tohumluk üretimiyle ilgili beşinci maddede kamuya tanınan üretim izni yetkilerinin diğer kamu kurum ve kuruluşları üniversiteler tohumculukla ilgili birlikler ve özel hukuk tüzel kişilerine devredilebileceği öngörülmektedir kamuda bulunan üretim izninin tohumculuk firmalarını tanımlayan özel hukuk tüzel kişilerine devredilmesi bu alana egemen olan birkaç gelişmiş ülkenin uluslar üstü ve tekelleşmiş firmalarının ülke içi tohum üretimine karar vermeleri gibi ekonomik dolayısıyla ulusal bağımsızlıkla bağdaşamayacak vahim sonuçlara yol açabilecektir her ne kadar dünya tohumculuğuna sayısı sınırlı bu ülke ve firmalar damga vuruyor ise de türkiyede hangi ürünlerin hangi tohumluklarının hangi koşullarda üretileceğine ulus adına türkiye tarım ve köyişleri bakanlığı karar vermektedir anayasanın başlangıç kısmı türk milli menfaatlerine aykırı hiçbir mülahazanın korunma göremeyeceğini ve inci maddesi de türk milletinin bağımsızlığını vurgulamaktadır bu kavramlar dar bir çerçeve içinde yorumlanamaz bağımsızlık büyük atatürkün dediği gibi tam bağımsızlıktır bunun içerisinde siyasal bağımsızlık yanında ekonomik bağımsızlık da mevcuttur oysa iptali istenen ibare ülkede hangi tohumun üretileceğine karar verme yetkisini dünyada tekel kurmuş yabancıların ortağı olan veya türkiye ofisi niteliği taşıyan ve bu niteliği gereği yabancının dediğini yapmak zorunda bulunan özel firmalara devredilmesine olanak tanımakta gelecekte tekellerin yararları neyi gerektiriyor ise tohumların üretimine izin verilmesi gibi sonuçları da kaçınılmaz kılmaktadır bu nedenle söz konusu düzenleme anayasanın başlangıç kısmına ve inci maddesine aykırı bir düzenlemedir öte yandan anayasamızın nci maddesinde yer alan sosyal hukuk devleti ile başlangıç kısmında yer alan atatürk ilkeleri arasında köklü bir bağlantı bulunmaktadır anayasanın öngördüğü sosyal devlet diğer nitelikleri yanında ekonomik yaklaşımlarında kamu girişimlerine ağırlık veren ve milli ekonomiyi bu anlayışla düzenleyen bir devlettir prof dr suna ki̇li̇nin atatürk devrimi bir çağdaşlaşma modeli adlı yazısının sonunda atatürkçülük ve atatürk devri̇m modeli̇ başlıklı bölümünde atatürk devrim modeinin özellikleri birer birer sayılmakta cumhuriyetçilik ulusçuluk halkçılık anlatıldıktan sonra atatürkçülük çağdaş olma amacında devleti baş görevli sayar devlet yasalarla üst yapıda yapılan değişikliklerle sağlanan hakları altyapıda gerçekleştirilecek değişikliklerle sağlanacak olanaklarla desteklenmedikçe güçlendirilmedikçe halkın korunması geleneksel toplum yapısının değiştirilmesi oanaksızdır devlet ekonomi̇ye hem düzenleyi̇ci̇ hem de i̇şletmeci̇ olarak gi̇recek ekonomiyi tüm ulusun halkın yararına yönlendirecektir cümleleri yer almaktadıresas sayısı karar sayısı prof dr hamza eroğlunun atatürk ve devletçilik adlı yapıtının nci sahifesinde anayasamızda zikredilmese bile devletçilik bir politik uygulama olarak sosyal devlet sıfatı ile varlığını devam ettirmektedir sosyal devletin anayasamızda öngörülen görevleri yerine getirebilmesi devlet yetkilerini arttırması teşkilat kurarak hizmetleri gerçekleştirmesi gerekir türk anayasasında yer alan sosyal ve iktisadi haklar ve ödevler liberal bir devlet anlayışı ile yerine getirilemez ifadesi yer almaktadır bir hukuk devletinde devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının kamu yararı olması gerekir bu gereklilik kamu yararını yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir anayasanın maddesinde belirtilen hukuk devleti her eylem ve işlemi hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumları benimseyen hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yasaların üstünde anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir yasaların kamu yararına dayanması gereği kuşkusuz hukuk devletinin temel değerlerinden birini oluşturmaktadır ekonomik dolayısıyla ulusal bağımsızlıkla bağdaşamayan böyle bir düzenlemenin yöneldiği hedefin ulusun genel yararları ve tarımın gelişme amaçları olmaması nedeniyle kamu yararına aykırı düşeceği açıktır kamu yararı amacına yönelmemiş olan bir düzenlemenin de hukuk devleti ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırı düşeceği açıktır sayılı kanunun tohumluk ticareti başlıklı nci maddesine göre yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilmesi tohumlukların ithal edilmesi ve ihracı bakanlığın iznine tâbidir bu kanunun on beşinci maddesinin iptali istenen ibareyi de içeren birinci fıkrasında kanunun nci maddesine yapılan atıfla bakanlığa tanınan bu yetkilerin de özel hukuk tüzel kişilerine devredilebileceği öngörülmektedir üretim izninin devrine ilişkin olan ve yukarıda açıklanmaya çalışılan sakıncalar tohumluk ticareti ithalatı ve ihracatı konusundaki yetki devrinde de aynen geçerlidir belirtilen gerekçelerle tekelleşmiş yabancı firmaların yönetebileceği özel firmalara bu türden dış ticaret yetkilerinin devredilmesi özel firma hatta yabancı özel firma yararına ithalat ve ihracat gibi sonuçları her zaman doğurabilir açıklanan nedenle kanunun altıncı maddesindeki ithalat ve ihracat izni verilmesi yetkilerinin özel hukuk tüzel kişilerine devrini öngören düzenleme anayasanın nci ve inci maddelerine aykırıdır sayılı kanunun piyasa denetimi başlığını taşıyan inci maddesinin birinci fıkrasında tohumlukları yetiştiren işleyen ve satışa hazırlayan dağıtan ve satan gerçek veya tüzel kişilerin bakanlık tarafından yetkilendirilip denetleneceği ikinci fıkrasında da ticarete arz edilen tohumlukların standartlara uygunluğu ile etiket ve ambalaj bilgilerinin doğruluğunun da yine bakanlıkça denetleneceği hükme bağlanmıştır bu kanunun on beşinci maddesinin iptali istenen ibareyi de içeren birinci fıkrasında kanunun nci maddesine yapılan atıfla bakanlığa tanınan bu yetkilerin de özel hukuk tüzel kişilerine devredilebileceği öngörülmektediryukarıda etraflıca açıklanan sakıncalar yani üretim izni yetkilerinin ve tohumluk ticareti ithalatı ve ihracatı konusundaki yetkilerin özel sektöre devrindeki sakıncalar denetim görevinde de aynen geçerlidir zira bu tür bir yetkinin süreçte tekelleşmiş yabancıların etkili olacakları bir özel kesim gurubuna bırakılması denetimin yabancı ve yerli firmaların yararları doğrultusunda işletilmesi sonucunu doğurabilir prof dr tarık zafer tunaya siyasal kurumlar ve anayasa hukuku adlı yapıtının uncu sahifesinde sosyal devleti̇ şöyle anlatmaktadır esas sayısı karar sayısı sosyal devlet kişiyi ekonomik hayatta yenik bırakmayan devlettir bu devlet ekonomik hayatı düzenler nitekim fiyat iniş çıkışlarını yatırım oranlarını insan gücü kullanımını dış ticaret dengesini kontrol eder ve sorumluluk yüklenir plancıdır kamu kesimine ağırlık verir bu devleti üretim araçlarının özel sahipleri tek ve hakim kudret olarak kontrol edemezler aksine devlet onları kontrol etmekle ödevlidir yatırımları saptayan kararlara hakim olamazlar fakat özel kesim vardır kamu kesimine oranla ikinci plandadır devlet özel kesimin kontrolü altına girmesi sosyal niteliğini kaybeder bu nedenle denetim yetkisinin bakanlığın ve kamu kurum ve kuruluşlarının elinde bulunması söz konusu olayda sosyal devlet ilkesinin devlete yüklediği görevlerin yerine getirilmesi bakımından gerekli görülmektedir kanunun altıncı maddesinde tanımlanan sertifikasyon görevindeki yetki tümüyle teknik nitelikli bir hizmet olduğundan diğer yetkilerin özel sektöre devrinin iptal edilmesi halinde bu tür bir yetkinin diğer yetkilerle donatılmadan özel hukuk tüzelkişilerine devri de açıkça görüleceği gibi sakıncalı olacaktır belirtilen nedenlerle söz konusu yetki devri anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı düşmektedir diğer taraftan tarım ve hayvancılıkla uğraşanların korunması ve desteklenmesi devletin ödevidir bu ödev anayasanın inci maddesinde düzenlenmiştir devletin bu konudaki görevinin amacı tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek tarımsal üretim planlaması yapmak bu plana uygun bitkisel ve hayvansal üretimi artırmaktır tarımsal üretim planlamasının tohumlukların üretimini de kapsadığı açıktır bu bakımdan söz konusu yetki devri anayasanın inci maddesine de aykırı düşmektedir bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı tohumculuk kanununun inci maddesinin birinci fıkrasındaki özel hukuk tüzelkişilerine i̇baresi anayasanın nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tarih ve sayılı tohumculuk kanununun inci maddesinin birinci fıkrasındaki özel hukuk tüzelkişilerine ibaresi anayasanın hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleri ilebağdaşmadığından ve ülkede hangi tohumun üretileceğine karar verme yetkisini dünyada tekel kurmuş yabancıların ortağı olan veya türkiye ofisi niteliği taşıyan ve bu niteliği gereği yabancının dediğini yapmak zorunda bulunan özel firmalara devredilmesine olanak tanıyarak gelecekte tekellerin yararları neyi gerektiriyor ise tohumların üretimine izin verilmesi gibi sonuçları da kaçınılmaz kıldığından ekonomik bağımsızlığı zedeleyici sonuçlara da yol açtığı için sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararların doğabileceğinden iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulması istemi ile anayasa mahkemesine iptal davası açılmıştır arz ve izah olunan nedenlerle iptali istenen kurallar hakkında yürürlüklerinin durdurulması da istenerek iptal davası açılmıştıresas sayısı karar sayısı sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı tohumculuk kanununun inci maddesinin birinci fıkrasındaki özel hukuk tüzelkişilerine i̇baresi anayasanın nci inci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı tohumculuk kanununun üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının inci maddesinin i̇kinci ve dördüncü fıkralarının ncı maddesinin üçüncü fıkrasının inci maddesinin birinci fıkrasının uncu maddesinin i̇kinci fıkrasının inci maddesinin dördüncü fıkrasının anayasaya aykırılığı anayasanın inci maddesinde yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ifade edilmiştir anayasada gösterilen ayrık haller dışında yürütmenin yasa ile ilkeleri genel kuralları belirlenmemiş bir alanda asli düzenleme yapma yetkisi yoktur asli düzenleme yetkisi anayasanın nci maddesinde yasama organına verilmiştir ve bu yetki devredilemez devredilmesi halinde ise kaynağını anayasadan almayan bir yetki görünümüne girer ve anayasanın nci maddesinin yanı sıra ncı maddesine de aykırı düşer böyle bir durumun anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti ve inci maddesinde ifade edilen anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle çelişeceği de açıktır yukarıda sıralanan hükümlerde belirtilen konularda yürütmeye düzenleme yetkisi verilmektedir ancak yürütmeye düzenleme yetkisi bırakılan alanlarla ilgili olarak genel esasların ilkelerin yasada gösterilmediği yani asli düzenlemenin yasa ile yapılmadığı da görülmektedir söz konusu hükümlerde yürütmeye düzenleme yetkisinin yasa ile verilmiş olmasının bu alanlarda asli düzenlemenin yapılmış olduğu anlamına gelmeyeceği açıktır bu durumda iptali istenen hükümlerde yürütmeye verilen düzenleme yetkisinin yasamaya tanınmış ve devredilemez olan asli düzenleme yetkisinin devri niteliğini taşıdığında ve anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı düştüğünde kuşku yoktur bu nedenle söz konusu hükümlerin iptali gerekmektedir tarih ve sayılı tohumculuk kanununun inci maddesinin birinci i̇kinci ve üçüncü fıkralarının anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı tohumculuk kanununun yetki devri başlıklı inci maddesinin birinci fıkrasında bakanlık gerekli gördüğü hâllerde inci ncı nci ve inci maddelerde belirtilen yetkilerini kısmen veya tamamen birliğe kamu kurum ve kuruluşlarınaesas sayısı karar sayısı özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere şartları belirlenmek kaydıyla süreli veya süresiz olarak devredebilir denilmiştir bu hükme göre tarım ve köyişleri bakanlığı tohumlukların üretimine izin verilmesi sak tohumluk sınıflarına göre yetiştirilen ve üretilen tohumluklar sertifikasyon işlemine tâbi tutulması ve tohumlukların ithal edilmesi ve ihracına izin verilmesi sa m tohumlukları yetiştiren işleyen ve satışa hazırlayan dağıtan ve satan gerçek veya tüzel kişilerin yetkilendirilmesi ve denetlenmesi sakm ve ticarete arz edilen tohumlukların standartlara uygunluğu ile etiket ve ambalaj bilgilerinin doğruluğunun denetlenmesi sa km konularında haiz olduğu yetkilerini gerekli gördüğü hallerde kısmen veya tamamen türkiye tohumcular birliğine kamu kurum ve kuruluşlarına özel hukuk tüzel kişilerine veya üniversitelere şartları belirlenmek kaydıyla süreli veya süresiz olarak devredebilecektir tohumculuk sektörümüz hububat kimi yem bitkileri ve birkaç tarla bitkisi dışında üstün verimli ve üstün nitelikli bitki çeşitleri ıslahı ve bunların tohumlarının geliştirilerek üretilmesinin çok büyük ölçüde yabancı ülkeler tarafından yapılması nedenleri ile esasen ileri ülke teknolojilerine bağımlı durumdadır ülkenin hububat tohumunun tümüne yakını ile yem bitkisi ve pamuk tohumunun bir kısmı tarım ve köyişleri bakanlığına bağlı ti̇gem işletmelerinde üretilmekte geri kalan tüm tarla ürünleri ile bağ bahçe sebze meyve ürünleri tohum ve tohumlukları özel kesim tarafından üretilmektedir yerli koşullarımızda yeterince üstün çeşit ıslahı ve onların tohumluğunun üretimi başarılamadığı için zorunlu olarak özel kesim yabancı ülkelerde ıslah edilmiş çeşitlerin tohumluklarını getirmekte ve üreticiye aktarmaktadır bir yandan ıslah edilmiş çeşitlerin ilk melezleri olan hibritleri ithal edilerek doğrudan üreticiye satılmakta bir yandan da ana baba hatları ebeveynleri getirilerek bunlardan ülke içerisinde ler elde edilmekte ve pazarlanmaktadır özetlenen bu süreç çeşit ve çeşit tohumu geliştirme konusunda ülkemizin yeterince gelişememesi ve ileri ülkeler düzeyinde araştırma ve ıslah yapamaması çeşit ve onların tohumlarını üretilmemesinin doğal sonucudur tanımlanan bu süreçte ülke koşullarında tohum üretmek gibi önemli fonksiyon gören özel sektör olduğu gibi sadece ithalat yapıp tohum satan özel sektör de vardır belirtildiği üzere bu işleyiş bütünüyle tohum teknolojisinin yabancıların tekelinde olmasının sonucudur ancak bu konunun ekonomik bağımsızlıkla bağdaşmayan yanı ülkede hangi tohumun üretileceğine kimin karar vereceği noktasındadır sayılı kanunun on beşinci maddesinin iptali istenen ibareyi de içeren birinci fıkrasında kanunun inci maddesine yapılan atıfla tohumluk üretimiyle ilgili beşinci maddede kamuya tanınan üretim izni yetkilerinin diğer kamu kurum ve kuruluşları üniversiteler tohumculukla ilgili birlikler ve özel hukuk tüzel kişilerine devredilebileceği öngörülmektedir kamuda bulunan üretim izninin tohumculuk firmalarını tanımlayan özel hukuk tüzel kişilerine devredilmesi bu alana egemen olan birkaç gelişmiş ülkenin uluslar üstü ve tekelleşmiş firmalarının ülke içi tohum üretimine karar vermeleri gibi ekonomik dolayısıyla ulusal bağımsızlıkla bağdaşamayacak vahim sonuçlara yol açabilecektir her ne kadar dünya tohumculuğuna sayısı sınırlı bu ülke ve firmalar damgaesas sayısı karar sayısı vuruyor ise de türkiyede hangi ürünlerin hangi tohumluklarının hangi koşullarda üretileceğine ulus adına türkiye tarım ve köyişleri bakanlığı karar vermektedir anayasanın başlangıç kısmı türk milli menfaatlerine aykırı hiçbir mülahazanın korunma göremeyeceğini ve inci maddesi de türk milletinin bağımsızlığını vurgulamaktadır bu kavramlar dar bir çerçeve içinde yorumlanamaz bağımsızlık büyük atatürkün dediği gibi tam bağımsızlıktır bunun içerisinde siyasal bağımsızlık yanında ekonomik bağımsızlık da mevcuttur oysa iptali istenen ibare ülkede hangi tohumun üretileceğine karar verme yetkisini dünyada tekel kurmuş yabancıların ortağı olan veya türkiye ofisi niteliği taşıyan ve bu niteliği gereği yabancının dediğini yapmak zorunda bulunan özel firmalara devredilmesine olanak tanımakta gelecekte tekellerin yararları neyi gerektiriyor ise tohumların üretimine izin verilmesi gibi sonuçları da kaçınılmaz kılmaktadır bu nedenle söz konusu düzenleme anayasanın başlangıç kısmına ve inci maddesine aykırı bir düzenlemedir öte yandan anayasamızın nci maddesinde yer alan sosyal hukuk devleti ile başlangıç kısmında yer alan atatürk ilkeleri arasında köklü bir bağlantı bulunmaktadır anayasanın öngördüğü sosyal devlet diğer nitelikleri yanında ekonomik yaklaşımlarında kamu girişimlerine ağırlık veren ve milli ekonomiyi bu anlayışla düzenleyen bir devlettir prof dr suna ki̇li̇nin atatürk devrimi bir çağdaşlaşma modeli adlı yazısının sonunda atatürkçülük ve atatürk devri̇m modeli̇ başlıklı bölümünde atatürk devrim modeinin özellikleri birer birer sayılmakta cumhuriyetçilik ulusçuluk halkçılık anlatıldıktan sonra atatürkçülük çağdaş olma amacında devleti baş görevli sayar devlet yasalarla üst yapıda yapılan değişikliklerle sağlanan hakları altyapıda gerçekleştirilecek değişikliklerle sağlanacak olanaklarla desteklenmedikçe güçlendirilmedikçe halkın korunması geleneksel toplum yapısının değiştirilmesi oanaksızdır devlet ekonomi̇ye hem düzenleyi̇ci̇ hem de i̇şletmeci̇ olarak gi̇recek ekonomiyi tüm ulusun halkın yararına yönlendirecektir cümleleri yer almaktadır prof dr hamza eroğlunun atatürk ve devletçilik adlı yapıtının nci sahifesinde anayasamızda zikredilmese bile devletçilik bir politik uygulama olarak sosyal devlet sıfatı ile varlığını devam ettirmektedir sosyal devletin anayasamızda öngörülen görevleri yerine getirebilmesi devlet yetkilerini arttırması teşkilat kurarak hizmetleri gerçekleştirmesi gerekir türk anayasasında yer alan sosyal ve iktisadi haklar ve ödevler liberal bir devlet anlayışı ile yerine getirilemez ifadesi yer almaktadır bir hukuk devletinde devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının kamu yararı olması gerekir bu gereklilik kamu yararını yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti her eylem ve işlemi hukuka uygun olan her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumları benimseyen hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan yasaların üstünde anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir yasaların kamu yararına dayanmasıgereği kuşkusuz hukuk devletinin temel değerlerinden birini oluşturmaktadır ekonomik dolayısıyla ulusal bağımsızlıkla bağdaşamayan böyle bir düzenlemenin yöneldiği hedefin kamu yararı olmadığıesas sayısı karar sayısı ortadadır kamu yararı amacına yönelmemiş olan bir düzenlemenin de hukuk devleti ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırı düşeceği açıktır sayılı kanunun tohumluk ticareti başlıklı nci maddesine göre yurt içinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumlukların ticaretine izin verilmesi tohumlukların ithal edilmesi ve ihracı bakanlığın iznine tâbidir bu kanunun on beşinci maddesinin birinci fıkrasında kanunun nci maddesine yapılan atıfla bakanlığa tanınan bu yetkilerin de özel hukuk tüzel kişilerine devredilebileceği öngörülmektedir üretim izninin devrine ilişkin olan ve yukarıda açıklanmaya çalışılan sakıncalar tohumluk ticareti ithalatı ve ihracatı konusundaki yetki devrinde de aynen geçerlidir belirtilen gerekçelerle tekelleşmiş yabancı firmaların yönetebileceği özel firmalara bu türden dış ticaret yetkilerinin devredilmesi özel firma hatta yabancı özel firma yararına ithalat ve ihracat gibi sonuçları her zaman doğurabilir açıklanan nedenle kanunun altıncı maddesindeki ithalat ve ihracat izni verilmesi yetkilerinin özel hukuk tüzel kişilerine devrini öngören düzenleme anayasanın nci ve inci maddelerine aykırıdır sayılı kanunun piyasa denetimi başlığını taşıyan inci maddesinin birinci fıkrasında tohumlukları yetiştiren işleyen ve satışa hazırlayan dağıtan ve satan gerçek veya tüzel kişilerin bakanlık tarafından yetkilendirilip denetleneceği ikinci fıkrasında da ticarete arz edilen tohumlukların standartlara uygunluğu ile etiket ve ambalaj bilgilerinin doğruluğunun da yine bakanlıkça denetleneceği hükme bağlanmıştır bu kanunun on beşinci maddesinin iptali istenen ibareyi de içeren birinci fıkrasında kanunun nci maddesine yapılan atıfla bakanlığa tanınan bu yetkilerin de özel hukuk tüzel kişilerine devredilebileceği öngörülmektediryukarıda etraflıca açıklanan sakıncalar yani üretim izni yetkilerinin ve tohumluk ticareti ithalatı ve ihracatı konusundaki yetkilerin özel sektöre devrindeki sakıncalar denetim görevinde de aynen geçerlidir zira bu tür bir yetkinin süreçte tekelleşmiş yabancıların etkili olacakları bir özel kesim gurubuna bırakılması denetimin yabancı ve yerli firmaların yararları doğrultusunda işletilmesi sonucunu doğurabilir prof dr tarık zafer tunaya siyasal kurumlar ve anayasa hukuku adlı yapıtının uncu sahifesinde sosyal devleti̇ şöyle anlatmaktadır sosyal devlet kişiyi ekonomik hayatta yenik bırakmayan devlettir bu devlet ekonomik hayatı düzenler nitekim fiyat iniş çıkışlarını yatırım oranlarını insan gücü kullanımını dış ticaret dengesini kontrol eder ve sorumluluk yüklenir plancıdır kamu kesimine ağırlık verir bu devleti üretim araçlarının özel sahipleri tek ve hakim kudret olarak kontrol edemezler aksine devlet onları kontrol etmekle ödevlidir yatırımları saptayan kararlara hakim olamazlar fakat özel kesim vardır kamu kesimine oranla ikinci plandadır devlet özel kesimin kontrolü altına girmesi sosyal niteliğini kaybeder bu nedenle denetim yetkisinin devletin elinde bulunması söz konusu olayda sosyal devlet ilkesinin devlete yüklediği görevlerin yerine getirilmesi bakımından gerekli görülmektedir kanunun altıncı maddesinde tanımlanan sertifikasyon görevindeki yetki tümüyle teknik nitelikli bir hizmet olduğundan diğer yetkilerin özel sektöre devrinin iptal edilmesi halinde bu tür bir yetkinin diğer yetkilerle donatılmadan özel hukuk tüzelkişilerine devri de açıkça görüleceği gibi sakıncalı olacaktır belirtilen nedenlerle söz konusu yetki devri anayasanın nci ve inci maddelerine aykırı düşmektediresas sayısı karar sayısı inci maddenin birinci fıkrasında bakanlığa verilen özel hukuk tüzelkişilerine yetki devri imkanı anayasanın ve üncü maddeleri ile de bağdaşmamaktadır anayasanın inci maddesi yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulunca yerine getirileceğini üncü maddesi ise idarenin kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığını ve kuruluş ve görevleriyle de bir bütün olduğunu ifade etmektedir buradan çıkan anlam yürütme yetki ve görevinin cumhurbaşkanı bakanlar kurulu merkezden ve yerinden yönetim yönetsel birimleri tarafından kullanılabileceği özel hukuk tüzelkişileri tarafından ise kullanılamayacağıdır bu nedenle bakanlığa yetkilerini özel hukuk tüzelkişilerine devretme bakımından tanınan imkan anayasanın ve üncü maddelerine de aykırı düşmektedir inci maddenin birinci fıkrasında yer alan yetki devri imkanı yalnız özel hukuk tüzelkişilerine yapılacak yetki devirleri açısından değil fakat tüm kamu kurum ve kuruluşları ve üniversitelere yapılacak yetki devirleri açısından da anayasaya aykırı görünüm taşımaktadır anayasanın üncü maddesi idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğunu ve kanunla düzenleneceğini ifade etmektedir i̇ptali istenen nci maddenin birinci fıkrasında gösterilen yetkilerin hangilerinin hangi kamu kurum ve kuruluşlarına devredileceğine veya devredilebileceğine ilişkin bir düzenleme sayılı kanunda yapılmamıştır bu durumda yetki devri ile kamu kurum ve kuruluşları kuruluş kanunlarında gösterilmemiş yetkilerle donatılacaklardır yetki devri imkanına inci maddede yer verilmiş olması devredilecek yetkiyi kullanacak kamu kurumunun görevleri açısından kanunda düzenlenmiş olma gereğini karşılayamayacak ve anayasanın ve üncü maddelerindeki idarenin yürütmenin kanuniliği ilkesine aykırı bir durumun ortaya çıkmasına yol açacaktır çünkü görevlerin kanunda gösterilmiş sayılabilmesi için kanunda hangi görevin hangi kamu kurum ve kuruluşuna veya üniversiteye verebileceğine ilişkin bir belirlemenin yapılmış olması gerekmektedir i̇ptali istenen fıkrada ise sadece devredilebilecek yetkiler toptancı biçimde gösterilmekle yetinilmiş hangi yetkinin hangi kamu kurum kuruluş veya üniversiteye devredilebileceği hususuna açıklık kazandırılmamıştır kaldı ki inci maddenin birinci fıkrasındaki yetkilendirme imkanı aynı konuda birbirinden farklı zamanlarda farklı kurum ve kuruluşların veya üniversitelerin yetkilendirilmesine yol açabilecek bu da idarenin görevlerinde belirsizlik görevlendirme ve yetkilendirmede keyfilik gibi sonuçlara götürebilecektir böyle bir tablonun ise hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılabilmesi imkansızdır ayrıca inci maddenin birinci fıkrasında devredilebilmesine imkan tanınan yetkilerin bir kısmı zaten bakanlığa yasanın anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı biçimde verdiği asli düzenleme yetkileridir bunların hangi yetkiler olduğu yukarıda numaralı başlıktaki anayasaya aykırılık gerekçesinde gösterilmiştir bunların özel hukuk tüzelkişilerine kamu kurum ve kuruluşlarına veya üniversitelere devri anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırılık niteliklerini ortadan kaldırmayacak pekiştirecektir diğer taraftan tarım ve hayvancılıkla uğraşanların korunması ve desteklenmesi devletin ödevidir bu ödev anayasanın inci maddesinde düzenlenmiştir devletin buesas sayısı karar sayısı konudaki görevinin amacı tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek tarımsal üretim planlaması yapmak bu plana uygun bitkisel ve hayvansal üretimi artırmaktır tarımsal üretim planlamasının tohumlukların üretimini de kapsadığı açıktır bu bakımdan söz konusu yetki devri devletin anayasada tarım konusunda kendisine verilen görevleri tam anlamıyla yerine getirmesine engel olarak anayasanın inci maddesine de aykırı düşmektedir bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı tohumculuk kanununun inci maddesinin birinci fıkrası anayasanın nci inci ncı nci inci inci inci ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir inci maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise yukarıda anayasaya aykırılığını açıkladığımız birinci fıkrada tanınan yetki devri ile ilgili esaslar düzenlenmektedir yetki devri imkanı açıkladığımız nedenlerle anayasaya aykırı olduğu için bu yetki devri ile ilgili esasları düzenleyen ikinci ve üçüncü fıkralar da birinci fıkra için söz konusu olan nedenlerle anayasaya aykırı nitelik taşımaktadırlar ve iptalleri gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tarih ve sayılı tohumculuk kanununun üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında inci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarında ncı maddesinin üçüncü fıkrasında inci maddesinin birinci fıkrasında uncu maddesinin ikinci fıkrasında inci maddesinin üncü fıkrasında yürütmeye anayasanın ncı nci ve inci maddelerine aykırı biçimde asli düzenleme yetkisi devredilmiştir bu yetkilerin kullanılması halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir sayılı kanunun inci ncı nci ve inci maddelerinde tarım ve köyişleri bakanlığına tanınmış kimi yetkilerin bakanlıkça anayasaya yukarıda açıklanan nedenlerle aykırı biçimde özel hukuk tüzelkişilerine kamu kurum ve kuruluşlarına ve üniversitelere devri imkanını getiren inci maddenin birinci ikinci ve üçüncü fıkralarındaki hükümlerin uygulanması durumunda da yapılacak anayasaya aykırı nitelikteki yetki devirleri sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararların doğmasına yol açacaktır sonradan giderilemeyecek bu durum ve zararların oluşmasına engel olunabilmesi için yukarıda belirtilen hükümler hakkında dava sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek iptal davası açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı tohumculuk kanununun üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundanesas sayısı karar sayısı inci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarının anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan ncı maddesinin üçüncü fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan inci maddesinin birinci fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan uncu maddesinin ikinci fıkrasının anayasanın nci ncı nci inci ve inci maddelerine aykırı olduğundan inci maddesinin anayasanın nci inci ncı nci inci inci inci ve üncü maddelerine aykırı olduğundan iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 4,051 |
esas sayısı karar sayısı i̇ti̇razin gerekçesi̇ başvuru kararlarının gerekçe bölümü şöyledir yargılama fonksiyonu içinde yer alan bir başka ifadeyle askeri mahkeme ve askeri savcılıklarda görev yapan askeri hâkimlere komutan kıdemli hâkim ya da askeri savcı tarafından subay sicili verilmesi anayasada yer alan askeri hizmetlerin gerekleri kavramının anayasal bir sonucu mudur yoksa mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine ters düşen bir anayasaya aykırılık hali midir sorunun bu bağlamda değerlendirilmesi gerekmektedir öncelikle askerlik hizmetinin gerekleri kavramının hangi ölçü içinde göz önünde bulundurulması gerektiği hususu ön plana çıkmaktadır anayasanın askeri yargı başlıklı inci maddesiyle ilgili milli güvenlik komisyonunun değişiklik gerekçesinde savaş ve sıkıyönetim hallerinde askeri mahkemelerin iş hacminin artması askeri hâkim sayısının sınırlı olması sebepleriyle bu mahkemelerde adli yargı hâkim ve savcılarının görevlendirilmesine imkan veren hüküm ile askeri hâkimlerin yargı hizmeti dışında teşkilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan ilişkilerinin düzenleneceğini belirten hüküm madde metnine dahil edilmiştir askeri yargı organlarının kuruluş ve işleyişleri askeri hâkimlerin özlük işlerinde mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına ilişkin genel hükümlerden aynen yararlanacakları bunun yargı hizmetinin bağımsızlığının tabii bir sonucu olduğu ilke olarak benimsenmiş ancak asker kişi olmaları ve silahlı kuvvetler bünyesi içersinde görev yaptıkları hususu göz önünde tutularak yargı hizmeti dışındaki ilişkilerinin kanunla düzenleneceği bu düzenlemenin sadece bu hususa ait olduğu belirlenmiştir denilmek suretiyle mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerinin tüm yargı kolları açısından bir bütün olarak korunması gerektiği vurgulanmıştır anayasal güvence altına alınarak mahkemelerin bağımsızlığının any md korunması ve hâkimliğin teminat altına alınması anymd sivil ve askeri yargı açısından eş değer tutulmuştur any md askeri ve sivil mahkemelerin yargı görev ve yetkisine giren herkes için adil yargılanma hakkı any md mevcuttur her şahıs adil yargılanma hakkı çerçevesinde tarafsız bir mahkeme tarafından davasının hakkaniyete uygun şekilde dinlenilmesini isteme hakkına sahiptir askeri mahkemelerin yargılama alanı içinde bulunan bireylerin bu haktan mahrum oldukları düşünülemez anayasanın inci maddesinde düzenlenen askeri hizmetin gerekleri kavramının yargılama faaliyeti kapsamında algılanmasının farklı olması gerekmektedir nitekim anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında burada askerlik hizmetlerinin gerekleri ancak mahkemelerin bağımsızlığına ve bu bağımsızlığın güvencesi dayanağı olan hâkimlik teminatına dokunmadığı sürece ve oranda söz konusu olabilir başka bir deyimle askerlik hizmetlerinin gerekleri nedenine dayanılarak bağımsızlığının ve hâkimlerinin teminatının zedelenmesine yol açılması hukukça savunulur bir tutum olamaz denilmekte olup askeri mahkemelerin bağımsızlığı ve yargılama fonksiyonu içinde yer alan askeri hâkimlerin teminatlarını zedelemediği bu sınırlara dokunmadığı ölçüde askeri hizmetin gereklerinin göz önünde bulundurulması sınırları aştığı anda ise artık dikkate alınmaması gerekir anayasa mahkemesinin bir başka kararında da aynı görüş benimsenerek askerlik hizmetlerinin gereklerinin ancak mahkemenin bağımsızlığına ve bu bağımsızlığın güvencesiesas sayısı karar sayısı dayanağı olan hakimlik teminatına dokunmadığı sürece ve oranda söz konusu olabileceği belirtilmiştir amk k anayasa mahkemesinin tarih ve k sayılı kararında da mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine vurgu yapılarak askeri hizmet gereklerinin sınırları çizilmiştir bu bağlamda askeri hâkimler yardımcı sınıfa dahil muvazzaf subaylardandır askeri hâkimler de üniformayı gereği gibi taşıma selamlama birlik iç disiplinine uyma gibi yargı hizmeti dışındaki askeri hizmetin gereklerini yerine getirmekle yükümlüdürler askeri hâkimlerin yargı hizmeti dışındaki ilişkilerinin askeri hizmetin gereklerine göre kanunla düzenlenmesi mümkün görülmekle birlikte bu kavramın mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik teminatı ilkelerinin önüne geçmediği ve zedelemediği ölçüde göz önünde bulundurulması gerekmektedir anayasanın inci maddesiyle ilgili milli güvenlik komisyonunun değişiklik gerekçesi de bu yorumu teyit etmektedir anayasanın inci maddesinde belirtildiği üzere bağımsız mahkemelerde görev yapan hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler hâkimlere tanınan bu teminat onların kişiliğine getirilen bir koruma olmayıp hâkimlerin hiçbir etki altında kalmaksızın adalet dağıtmalarını ve vatandaşların bu güvence içinde adaletin sağlandığı inancı içinde yaşamalarını sağlamaya yöneliktir yargının bağımsız olması ancak bağımsız mahkemeler ve teminatlı hâkimler eliyle sağlanabilir hâkim teminatına kanunla bazı sınırlamalar getirilmiş ise bu hâkimlerin yer aldığı mahkemelerin bağımsızlığından söz edilemez mahkemelerin bağımsız olması kadar mahkemelerin bağımsız ve hâkimlerin teminatlı görünmesi de bir kadar önemlidir mahkemelerin bağımsızlığını zedeleyecek mahiyette olabilecek kanun hükümlerinin hangi davada ve ne şekilde ortaya çıkabileceğini önceden tahmin etmek mümkün değildir bu ihtimal dahi mahkemelerin bağımsızlık görüntüsünü ortadan kaldırır mahkemelerin bağımsızlığı görev alan hâkimlerin şahsi yapısına bırakılamayacak kadar önemlidir sayılı askeri hâkimler kanununun nci maddesinde belirtildiği üzere askeri hâkim subayların rütbe terfii rütbe kıdemliliği kademe ilerlemesi yapmalarını temin edecek yeterlilikleri sicil ile saptanmaktadır sicil belgeleri general amiral sicil belgesi subay asteğmen albay sicil belgesi ve mesleki sicil belgesi olmak üzere üç çeşittir sayılı askeri hâkimler kanununun ek bsine göre subay sicil belgesi tanzim edilirken askeri hâkimlerin değerlendirme nitelikleri genel görünüşü sosyal durumu ve temsil yeteneği hak ve adalet prensiplerine uyarlığı disiplin kurallarına uyarlığı ve itaati meslek bilgisi temel askeri bilgi düzeyi ve genel kültürü i̇şbirliği ruhu yetiştirme anlatım ve ikna yeteneğiesas sayısı karar sayısı azmi iradesi dayanıklılığı ve canlılığı zekası muhakeme ve karar yeteneği görevini planlama icra takip ve kontrolde başarısı özgürlüğü ve yaratıcılığı liderlik ve komutanlık yeteneği şeklinde sayılmıştır sonuç olarak yukarda belirtilen değerlendirme kriterlerinin içerik olarak askeri hâkimlerinde tamamen diğer subaylar gibi askeri hiyerarşiye bağımlı olacak şekilde değerlendirilmelerine neden olduğu görülmektedir askeri hiyerarşi içinde önemli bir konumda olan teşkilatında askeri mahkeme kurulan komutanın soruşturma emri verme tutuklamayı talep etme tahliye ve tutuklama kararlarına itiraz etme savcılık kararlarına itiraz etme mahkeme kararlarını temyiz etme yetkileri dikkate alındığında yargılamanın süjelerinden biri olduğu açıkça görülmektedir bu yetkilerle donatılmış ve yargılama süjesi olarak yerini almış bulunan komutanın askeri hâkimler hakkında subay sicili düzenleyerek değerlendirme yapması hâkim bağımsızlığı ve teminatını etkisiz kılmakta bu ilkelerin hayata geçirilmesine engel olmaktadır aynı şekilde askeri mahkeme üyesi olarak görev yapan anayasa hukuk ve vicdanına göre farklı yönde oy kullanabilecek olan üye askeri hâkime kıdemli hâkimin keza soruşturmasını hiçbir etki altında kalmadan yapması gereken yardımcı askeri savcı ve askeri savcı yardımcısına ise askeri savcının sicil düzenlemesi de hâkim bağımsızlığı ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir askeri mahkeme ve askeri savcılıklarda görev yapan askeri hâkim ve askeri savcıların yargısal faaliyetlerini yerine getirirken terfii ve yükselmelerine esas teşkil edecek olan subay sicilini tanzim eden üstlerinin etkisi altında kalmaları olasılığının varlığı dahi adaletin tam olarak gerçekleştiğinin dışardan algılanması konusunda bir takım tereddütlerin doğmasına yol açacağı kuşkusuzdur bu durum ise anayasanın inci maddesinde yer alan mahkemelerin bağımsızlığı ve anayasanın uncu maddesinde belirtilen hâkimlik ve savcılık teminatı ile bağdaşmaz ayrıca askeri hizmet gereklerinin ön plana çıkarılması anayasanın nci maddesindeki demokratik hukuk devleti uncu maddesindeki yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı ilkeleriyle ve inci maddenin içeriğiyle de çatışmaktadır bilindiği üzere anayasa mahkemesi askeri yüksek i̇dare mahkemesinin başvurusu üzerine tarih ve k sayılı kararı ile ayi̇mdeki subay üyelere sıralı amirlerince subay sicil belgesi düzenlenmesine ve anılan üyelerin ayi̇mde en az üç yıl görev yapacaklarına ilişkin yasa hükmünü ayrıca askeri yüksek i̇dare mahkemesinin başvurusu üzerine tarih ve k sayılı kararı ile ayi̇mdeki askeri hâkim üyelere sıralı amirlerince subay sicil belgesi düzenlenmesine ilişkin yasa hükmünü iptal etmiştir bu kararlar çerçevesinde yapılan hukuki değerlendirmenin askeri mahkemelerde görevli askeri hâkim ve savcılara yansıtılmaması hukuken mümkün gözükmemektedir bu yansıtma i̇nsan haklarını ve ana hürriyetlerini korumaya dair sözleşmenin maddesine ve tarih ve sayılı kanunla anayasanın ncı maddesine eklenmek suretiyle anayasal kural haline getirilen adilesas sayısı karar sayısı yargılanma ve bu çerçevede mahkemelerin bağımsızlığı ilkelerinin zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır kaldı ki askeri hâkimlere subay sicili verilmemesi nedeniyle askeri disiplinin zafiyete uğraması da söz konusu değildir askeri hâkimlerin yargı hizmeti dışındaki askeri yükümlülüklerinde zafiyet olması durumunda bu eylemleri nedeniyle uygulanacak müeyyide ve usuller sayılı askeri hâkimler kanununda ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir md ayrıca yargılama faaliyetinde görev alan askeri hâkim ve savcılara aynı kanun uyarınca askeri yargıtay ve askeri adalet müfettişlerince mesleki sicil verilmeye devam edileceğinden md askeri hâkim subayların rütbe terfii rütbe kıdemliliği kademe ilerlemesi işlemlerinde bir zafiyet söz konusu olmayacaktır yukarıda açıklanan nedenlerle dairemiz yargılama faaliyeti içinde yer alan davacı hakkında idari sicil üstleri tarafından subay sicili tanzim edilmesi işleminin kanuni dayanağını oluşturan sayılı askeri hâkimler kanununun nci maddesinin inci fıkrasının bendinin inci alt bendinde yer alan sicil düzenlenecek askeri hâkim subayın kuruluş bağlantısına göre teşkilatında askeri mahkeme kurulan komutan veya askeri kurum amiri ibaresinin ve aynı kanunun nci maddesinin inci fıkrasının bendinin üncü alt bendinin inci maddesinde yer alan kıdemli hâkimler birlikte çalıştıkları hâkimlerin askeri savcılar birlikte çalıştıkları yardımcı savcı ve savcı yardımcılarının ibaresinin anayasanın nci maddesindeki demokratik hukuk devleti uncu maddesindeki yargı yetkisinin türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı ncı maddesindeki adil yargılanma hakkı inci maddesindeki mahkemelerin bağımsızlığı uncu maddesindeki hâkimlik ve savcılık teminatı ilkelerine ve askeri yargı başlıklı inci maddesine aykırılık teşkil ettiği iddiasını ciddi gördüğünden dava dosyasından ilgili evrakların onaylı suretlerinin çıkartılarak anayasa mahkemesi̇ne gönderi̇lmesi̇ne karar vermiştir | 1,366 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemleri̇ni̇n gerekçesi̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemlerini içeren günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir iii gerekçe tarih ve sayılı i̇ş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanununun nci maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun uncu maddesinin yedinci fıkrasının i̇kinci cümlesinin anayasaya aykırılığı sayılı i̇ş kanununun sayılı kanunun nci maddesiyle değişik uncu maddesinin yedinci fıkrasının ilk cümlesinde bu maddeye aykırılık hallerinde yani bu madde hükümlerine aykırı olarak özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan işveren veya işveren vekilinden inci madde uyarınca tahsil edilecek cezaların özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu kendi işini kurmaları özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi projelerde kullanılacağı belirtilmiş iptali istenen kuralla da tahsil edilen bu cezaların kullanımına ilişkin hususların türkiye i̇ş kurumu genel müdürlüğünün koordinatörlüğünde çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı çalışma genel müdürlüğü çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı i̇ş sağlığı ve güvenliği genel müdürlüğü özürlüler i̇daresi başkanlığı adalet bakanlığı ceza ve tevkif evleri genel müdürlüğü ve türkiye sakatlar konfederasyonu ile en çok işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşların birer temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır bu hükümden anlaşılacağı üzere özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu kendi işini kurmaları özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi projelerde kullanılacak olan para cezalarının kullanımına ilişkin hususları karara bağlamak üzere oluşturulan komisyona sakatlara özürlülere hizmet amacıyla kurulan derneklerin üst kuruluşlarından olan sakatlar konfederasyonunun temsilcisi alınmış fakat aynı amaca hizmet amacıyla kurulan türkiye körler federasyonu zihinsel engelliler federasyonu ve fiziksel engelliler federasyonunun bir araya gelmesiyle oluşturulan engelliler konfederasyonu bu komisyonun dışında bırakılmıştır böyle bir düzenleme kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır anayasanın uncu maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasi düşünce felsefi inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar denilmektedir anayasa mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere bu kural birbiri ile aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir aynı durumda olanlar için farklı düzenlemeler getirmek eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur anayasanın amaçladığı eşitlik mutlak ve eylemli eşitlik olmayıp hukuksal eşitliktir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz özürlülerin toplum hayatına katılımını kolaylaştıracak ve toplumsal fırsatlardan özürlü olmayan diğer bireyler gibi eşit faydalanmalarını sağlamak üzere kurulan ve özürlülereesas sayısı karar sayısı bilgilendirme bilinçlendirme yönlendirme danışmanlık bakım sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri veren gönüllü bir toplumsal kuruluş olan derneklerin üst kuruluşları olan sakatlar konfederasyonu ile engelliler konfederasyonunun aynı hukuki durumda oldukları çok açıktır aynı hukuki durumda olan konfederasyonlar arasında özürlülere hizmet yönünden ayrıcalıklı bir durum yaratılması kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaştırılamaz ve dolayısıyla anayasanın uncu maddesine aykırı düşer açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı i̇ş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanununun nci maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun uncu maddesinin yedinci fıkrasının ikinci cümlesi anayasanın uncu maddesine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı i̇ş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun uncu maddesi ile sayılı kanuna eklenen geçici madde nın anayasaya aykırılığı i̇ptali istenen geçici madde ile yıllarında i̇şsizlik sigortası fonunun nema gelirlerinin bir kısmının genel bütçeye aktarılması ve bu gelirlerin öncelikle güneydoğu anadolu projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılması için ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye maliye bakanı yetkili kılınmaktadır i̇şsizlik sigortası fonu tarih ve sayılı kanunun üncü maddesi ile kurulmuştur sayılı yasanın değişiklikten önceki ncı maddesinin birinci fıkrasında i̇şsizlik sigortasının amacı işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları halinde bu kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamaktır şeklinde açıklanan bu fonun amacı sayılı yasanın üncü maddesiyle i̇şsizlik sigortasının amacı işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve bu kanunda öngörülen hizmetlerin verilmesini sağlamaktır şeklinde değiştirilmiştir böyle bir değişikliğin temelinde i̇şsizlik sigortası fonunun sigortalılara işsiz kalmaları halinde bu kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamak olan gerçek amacı dışında kullanılmasının önünü açma düşüncesinin yattığı yadsınamaz sayılı yasanın üncü maddesinde i̇şsizlik sigortası fonunun gelirleri ve giderleri gösterilmiştir bu hükme göre fonun gelirleri işsizlik sigortası primleri bu primlerin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar fonun açık vermesi durumunda devletçe sağlanacak katkılardan bu kanun gereğince sigortalı ve işverenlerden alınacak ceza gecikme zammı ve faizlerden diğer gelir ve kazançlar ile bağışlardan fonun giderleri sigortalı işsizlere verilen ödeneklerden hastalık ve analık sigortası primlerinden meslek geliştirme edindirme ve yetiştirme eğitimi giderlerinden işsizlik sigortası hizmetlerinin yerine getirilmesi için yönetim kurulunun onayı üzerine kurum tarafından yapılan giderler ile hizmet binası kiralanması satın alınması bilgisayar bilgisayar yazılım ve donatım alım giderlerinden oluşmaktadıresas sayısı karar sayısı görüldüğü üzere işsizlik sigortası primlerinin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratların yani bu maddede konu edilen nemaların başta doğrudan sigortalı işsizlere verilen ödenekler için olmak üzere fonun kanunda sayılan giderleri için harcanması gerekirken iptali istenen kural ile yılı için fonun mevcut nema gelirlerinden ytllik kısmı yıllarında fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin dörtte biri bütçeye aktarılarak yatırımlar için kullandırılmak istenmektedir böyle bir düzenleme sayılı kanunun fon giderlerini gösteren üncü maddesine aykırı olduğu gibi yine aynı maddenin bu fon bütçe kapsamı dışında olup gelirlerinden hiç bir şekilde kesinti yapılamaz ve genel bütçeye gelir kaydedilemez hükmü ile de bağdaşmamakta ve dolayısıyla i̇şsizlik sigortası fonunun amacına da ters düşmektedir anayasa mahkemesi günlü sayılı dış ticaretin düzenlenmesi hakkında kanunun üncü maddesinin iptali istemiyle açılan dava sonunda verdiği gün ve k sayılı kararında fonu belirli bir amacın gerçekleştirilmesi için ayrılmış olan ve gerektiğinde kullanılmak üzere bir hesapta tutulan parayı ifade etmektir daha teknik bir deyimle fon genel mevzuat ve bütçe prosedürü dışında özelliği olan bazı devlet görevlerinin yürütülmesi ve gerçekleştirilmesi maksadıyla bütçeden veya bütçe dışı yasal imkânlarla temin olunan para ve kıymetleri olarak tanımlamış ve «dış ticaretin düzenlenmesinin kalkınma plan ve programları çerçevesinde bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetlerden olduğu sayılı kanunun verdiği yetkiyle oluşturulacak fonun ise kanunla konulmuş bir özel usul niteliği taşıdığı kabul edilmelidir görüşünü benimsemiştir i̇şsizlik sigortası fonu da sayılı kanunla kurulmuş işçi ücretlerinden her ay kesilen yüzde işverenin yaptığı yüzde lik katkı ve devletin yüzde lik katkısından oluşan ve işçilerin kendi iradeleri dışında işlerini kaybetmeleri durumunda yeni iş bulana kadar geçecek süre içinde kendilerinin ve ailelerinin geçimini sağlamak için yapılacak ödemelerin mali mevzuat ve bütçe prosedürü içerisinde yürütülmesinin yaratacağı sakıncalar dikkate alınarak bütçe dışı yasal imkânlarla temin olunan para ve kıymetleri içeren özel bir usuldür i̇ptali istenen kural i̇şsizlik sigortası fonunun anayasa mahkemesinin kararı çerçevesinde açıklanan bu niteliği ile bağdaşmadığından hukuk güvenliği ilkesine ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine aykırıdır anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin unsurlarından biri de vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır hukuk devleti tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşuludur demokratik bir toplumda yaşamanın doğal bir sonucu olarak çağdaş bir devletin olmazsa olmaz şartlarından biri olan hukuk devleti ilkesinin tam anlamıyla yaşama geçmesi gerekmektedir hukuk devleti ilkesi nin zorunlu bir sonucu olarak hukuk düzeninde istikrarın ve hukuk güvenliği sürekliliğinin sağlanması gereği yatmaktadır bu çerçevede hukuk düzeninde istikrarın sağlanmasına engel olacak nitelikte düzenlemelerden kaçınılması ve devletin kamu kudreti ayrıcalıklarından yararlanmasının sınırını da hukuk güvenliği ilkesinin belirlemesi gerekmektedir diğer taraftan yılı içinde fon nema gelirlerinden bir kısmının genel bütçenin işaretli cetveline gelir kaydedilmesi ve güneydoğu anadolu projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydedilmesi sayılı kamu mali yönetim ve kontrol kanununun özel gelirleri düzenleyen uncuesas sayısı karar sayısı maddesinin özel gelirlerin ödenek kaydına gelecek yıla devrine iptaline ilişkin yetki ve işlemler merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilir hükmüne ve yine anılan yasanın üncü maddesinde belirtilen belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi ilkesine aykırıdır bu nedenle gerek sayılı kanunun ilke ve hükümlerine gerek sayılı kanunun hükümlerine ters düşen diğer bir anlatımla gerek aynı yasaya gerek diğer bir yasaya zıt hüküm içeren söz konusu kural bu nedenle de hukuk güvenliği ilkesiyle bağdaşmamaktadır ankara ticaret odasının sosyal güvenlik ekonomik güvensizlik raporuna göre sosyal güvenlik sisteminin kamuya son yılda getirdiği yükün hazine iç borçlanma faiziyle güncellenmiş değeri milyar ytlyi bulmaktadır fon birikimi döneminde biriktiren fonlar bazı ki̇tlerin finansmanı gibi verimsiz alanlara yönlendirilmesi nedeniyle lı yılların başından itibaren finansman açığı vermeye başlayan sosyal güvenlik sistemine yılları arasında bütçeden toplam milyar ytl aktarılmıştır sosyal güvenlik sisteminin finansman açıklarının bütçeden karşılanmaya başlanması bütçe açıklarının artmasına yol açtığından bütçeden sosyal güvenlik sistemine yapılan transferler borçlanılarak gerçekleştirilmiştir sosyal güvenlik kurumunun yaptığı hesaplamalara göre yılları arasındaki dönemde bütçeden sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlerin hazinenin iç borçlanma faiz oranıyla güncellenmiş değeri milyar ytllik bir büyüklük oluşturmaktadır sosyal güvenlik sisteminin kamuya olan yükünün hazine iç borçlanma faiz oranıyla güncellenmiş değeri olan milyar ytl ağustos sonu itibariyle toplam milyar ytl olan brüt kamu borç stokunun katı bir büyüklük göstermektedir sosyal güvenlik sisteminin yaşadığı bu finansman sorunu kamu finansmanı üzerinde yarattığı baskı dolayısıyla başta enflasyon olmak üzere diğer temel ekonomik göstergeleri olumsuz etkilemesi üzerine sosyal güvenlik reformu yapılması ihtiyacı doğmuş ve bu bağlamda sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu çıkarılmış bu kanunun bazı hükümlerinin anayasa mahkemesince iptali üzerine de sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun yasalaştırılmıştır bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere sosyal güvenlik sisteminin bugünkü sorunlu yapısının altında bu kuruluşların birikimlerinin geçmişte amaç dışı kullanılması yatmaktadır türkiye i̇statistik kurumu tüi̇k tarafından açıklanan yılı işgücü istatistiklerine göre türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yıla göre bin kişi artarak milyon bin kişiye yükselmiştir i̇şsizlik oranı ise değişmeyerek yüzde olmuştur yine tüi̇k verilerine göre yılında çalışma çağındaki nüfus bir önceki yıla göre bin kişi artarak milyon bin kişiye ulaşmıştır bu verilerden de anlaşılacağı üzere işsizlerin sayısı azalmamakta aksine her yıl giderek artmaktadır milyonlarca işsizin yıl gibi çok uzun zamandır iş bulamadığı bir ülkede çok az sayıdaki işsize en fazla ay gibi bir süreyle çok düşük miktarlarda ödemeler yapılarak biriktirilen paranın iptali istenen kuralın öngördüğü şekilde kullanılmasının gelecekte çok büyük sorunlara yol açacağı kuşkusuzduresas sayısı karar sayısı i̇şsizlik sigortası fonunun kuruluş amacına ve işlemlerine uyan yasal düzenlemelerin fonun içini boşaltan değil fonun belli bir büyüklüğe ulaşmasından ve sağlam temellere oturtulmasından sonra fondan yararlanma koşullarını hafifleten fona ulaşma imkânını kolaylaştıran fonun ödeme şartlarının mevcut düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren düzenlemeler olduğunda hiçbir duraksamaya yer yoktur zira anayasanın nci maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti temel hak ve özgürlükleri en geniş ölçüde gerçekleştiren ve güvence altına alan toplumsal gerekleri ve toplum yararını gözeten kişi ve toplum yararı arasında denge kuran toplumsal dayanışmayı en üst düzeyde gerçekleştiren ve sosyal dışlayıcılığı engelleyen asgari bir sınırın varlığını göz önünde tutan devlettir sosyal hukuk devleti ilkesi içinde yer alan sosyal adalet sosyal refah ve sosyal güvenlik kavramları tüm yurttaşları işsizleri de kapsar kamuoyunda istihdam paketi olarak adlandırılan sayılı yasanın inci maddesi ile sayılı kanunun nci maddesinin birinci fıkrası değiştirilerek günlük işsizlik ödeneği sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının si yerine net kazancının yüzde kırkı olarak belirlenmiştir bu suretle i̇şsizlik fonundan işsizlere yapılan işsizlik ödeneğinin hesabında asgari ücretin neti yerine brüt tutarının esas alınması öngörülmüş ancak oranı da indirilmiştir fonun ödeme şartlarının mevcut düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren bir düzenleme olmaktan uzak olan bu düzenleme de fon kaynaklarının kuruluş amacına uygun olarak kullanılmasının önemini ve gerekliliğini göstermektedir gap ve benzeri yatırımları yapmak devletin asli görevi olduğundan devletin bu görevini asıl gelirleri olan vergi gelirleriyle yapması gerektiği çok açıktır i̇ptali istenen kuralın ise fon kaynaklarının gap kapsamındaki yatırımlar yanında bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların finansmanında kullanılmasının önünü açarak fondan yararlanma koşullarını hafifleten fona ulaşma imkânının kolaylaştıran fonun ödeme şartlarının mevcut düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren düzenlemeler yapılmasının önünde en büyük engeli oluşturacağı gibi yukarda etraflıca açıklandığı üzere sosyal güvenlik sisteminde yaşandığı şekilde fonun gelecekte finans sorunu yaşamasına neden olabileceği de yadsınamaz öte yandan iptali istenen geçici madde nın fıkrasının bu madde kapsamında aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek yatırımlardan elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin yüksek planlama kurulunca belirlenecek oranı kullanılan kaynak tutarını aşmamak kaydıyla fona aktarılır hükmü de fonun gelecekte finansman sorunu yaşaması önleyecek bir düzenleme olmaktan uzaktır çünkü bu fıkrada kullanılacak fon kaynağının ne zaman fona geri aktarılacağı konusunda bir belirlemeye yer verilmediği gibi kullanılacak kaynak için faiz ödenmesi de öngörülmemiştir böyle bir durumun kullanılacak fon kaynaklarının zaman içinde enflasyonla erimesine yol açacağı kuşkusuzdur açıklanan nedenlerle söz konusu kuralın sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmadığından anayasanın nci maddesine sosyal devletin asli görevlerinden olan vatandaşların sosyal güvenlik haklarını sağlama ödevini yerine getirmesine de engel oluşturduğu için de anayasanın ıncı maddesine aykırı düştüğü açıktır diğer taraftan sosyal güvenlik hakkını vurgulayan uluslararası sosyal politikanın en önemli belgelerinden biri tarihli birleşmiş milletler i̇nsan hakları evrensel bildirgesidir anayasa mahkemesinin çeşitli kararlarında da bildirgenin nci maddesinde yer alan herkesesas sayısı karar sayısı toplumun bir ferdi olarak sosyal güvenlik hakkına sahiptir sosyal güvenlik bireyin onuru kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik sosyal ve kültürel hakların tatmin edilmesine dayanır ilkesine atıfta bulunulmuştur bildirgenin tamamlayıcı olarak görülebilecek inci maddesinde ise her insanın yiyecek giyecek konut tıbbi bakım ve gerekli toplumsal hizmetler de dahil olmak üzere kendisinin ve ailesinin sağlığını ve refahını sağlayacak uzun bir yaşam düzeyine hakkı olduğu işsizlik hastalık sakatlık ya da geçim olanaklarından iradesi dışında yoksun kaldığı diğer hallerde güvenlik hakkına sahip olduğu vurgusuyla sosyal güvenlik hakkı temel insan hakları arasında sayılmaktadır bu nedenle iptali istenen kural anayasanın ıncı maddesine de aykırıdır geçici madde nın b ve fıkralarının iptali halinde son fıkrasının bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı ile hazine müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir hükmünün de uygulama olanağı kalmayacağından bu kuralın da iptali gerekmektedir açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı i̇ş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun uncu maddesi ile sayılı kanuna eklenen geçici madde anayasanın nci ıncı ve ıncı maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı i̇ş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesi ile sayılı kanunun uncu maddesine eklenen son fıkranın anayasaya aykırılığı tarih ve sayılı i̇ş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesi ile sayılı çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkında kanunun yurtdışı teşkilatı başlıklı uncu maddesine eklenen iptali istenen fıkra ile yukarıdaki fıkrada tanımlanan yurtdışı kadrolara atanabileceklerin yani yurtdışı sürekli göreve yurt dışı işçi hizmetleri uzmanları yurt dışında görevlendirmeye ilişkin mevzuat gereğince yapılan sınavlarda başarılı olup yurt dışında en az üç yıl sürekli kadrolarda görev yaptıktan sonra bakanlık ya da bağlı ve ilgili kuruluşları kadrolarında çalışanlar ile bakanlık merkez teşkilatında genel müdür ya da daha üst görevlerde bulunanların ayrıca mesleki yeterlik sınavına tabi tutulmayacakları öngörülmüştür yurtdışı teşkilatında sürekli bir göreve atanacak memurlar ile diğer kamu görevlilerinin seçimi atanması çalışma usul ve esasları ile disiplin ve sicil işlemleri sayılı devlet memurları kanunu ve sayılı kanun hükmünde kararnameye göre bakanlar kurulunun tarih ve sayılı kararıyla yürürlüğe konulan yurtdışında sürekli görevlendirilecek personel hakkında yönetmelik rg sa hükümlerine göre yapılmaktadır bu yönetmeliğin mesleki yeterlik sınavı başlıklı uncu maddesinde yabancı dil bilgisine sahip olan adaylar meslekî yeterlilik sınavına tabi tutulur meslekî yeterlilik sınavı sözlü sınav şeklinde yapılır sınavda adayların sınav konuları ile birlikte atanacakları görevin gerektirdiği niteliklere ve temsil yeteneğine sahip olup olmadıkları da göz önüne alınarak komisyon üyelerince her adaya ayrı ayrı not verilir komisyon üyelerinceesas sayısı karar sayısı verilen notların aritmetik ortalaması sınav sonucunu gösterir bu husus tutanakla tespit edilir sınavda başarılı sayılabilmek için ortalamanın en az yetmiş puan olması gerekir kurumlarında genel müdür ve eşdeğer düzeyde veveya daha üst görevlere atanmış olanlar bu görevlerde toplam iki yıl çalışmış olmaları şartı ile meslekî yeterlilik sınavına tabi tutulmaz genel müdür ve eşdeğer görevlerin belirlenmesinde sayılı devlet memurları kanununun ek göstergeye ilişkin hükümleri esas alınır hükmüne yer verilmiştir bu hükümden de anlaşılacağı üzere genel müdür ve eşdeğer düzeyde veveya daha üst görevlerde toplam iki yıl çalışmış olanlar yeterlik sınavından muaf tutulmuştur i̇ptali istenen kural ile çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığında genel müdür ve eşdeğer düzeyde veveya daha üst görevlerde bulunanların iki yıl çalışma şartı aranmaksızın yeterlik sınavına tabi tutulmayacakları öngörülmüştür çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığında genel müdür ve eşdeğer düzeyde veveya daha üst görevlerde bulunanlar ile diğer bakanlıklarda genel müdür ve eşdeğer veveya daha üst görevde bulunanların yurtdışı görevlere atanma konusunda aynı hukuki durumda bulundukları açıktır anayasa mahkemesinin pek çok kararında vurgulandığı gibi anayasanın uncu maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesi herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmemekle birlikte yasaların uygulanmasında birbirinin aynı durumda olanlar ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplumların yaratılmasını engellemektedir anayasa ile eylemli değilhukuki eşitlikamaçlanmaktadır anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesinin çiğnenmemesi için aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması gerekmektedir başka bir anlatımla kişisel durumları ve nitelikleri özdeş olanlar arasında konulan kurallarla değişik uygulamaların yapılmaması gerekmektedir diğer taraftan yurtdışı görevler uluslararası ilişkiler kapsamında yerine getirilecek görevler olması nedeniyle özel bir uzmanlık gerektirdiği açıktır bunun içindir ki yurtdışı teşkilatında sürekli bir göreve atanacak memurlar ile diğer kamu görevlilerinin seçimi atanması çalışma usul ve esasları yurtdışında sürekli görevlendirilecek personel hakkında yönetmelik ile özel olarak düzenlenmiş ve bu görevlere atanacakların lisan bilgileri dışında yeterlik sınavına tabi tutulmaları öngörülmüştür i̇ptali istenen kural yurtdışı işçi hizmetleri kalitesinin düşmesi yolunu açacağından kamu yararı ilkesiyle de bağdaşmamakta ve dolayısıyla anayasanın nci maddesine ters düşmektedir açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı i̇ş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesi ile sayılı kanunun uncu maddesine eklenen son fıkra genel müdür ve eşdeğer veveya daha üst görevde bulunanlar yönünden anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ sayılı kanunun uncu maddesi ile sayılı kanuna eklenen geçici madde sosyal devlet ve hukuk güvenliği ilkeleriyle bağdaşmayan ve işsizler için sosyal güvenliği temel insan hakkı olmaktan çıkaran bir düzenleme olduğundan uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadıresas sayısı karar sayısı kanunun nci maddesi ile sayılı kanunun uncu maddesine eklenen son fıkra da genel müdür ve eşdeğer veveya daha üst görevde bulunanlar yönünden kanun önünde eşitlik ilkesini zedelediği gibi uzmanlık gerektirdiği kuşkusuz olan yurt dışı görevlere yeterli niteliğe sahip olmayan kamu görevlilerinin atanması yolunu açacağından uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağı kuşkusuzdur diğer taraftan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde subjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır arz ve izah olunan nedenlerle söz konusu hükümler hakkında yürürlüklerinin durdurulması da istenerek iptal davası açılmıştır sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı i̇ş kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanunun nci maddesi ile değiştirilen sayılı kanunun uncu maddesinin yedinci fıkrasının ikinci cümlesi anayasanın uncu maddesine aykırı olduğundan uncu maddesi ile sayılı kanuna eklenen geçici madde anayasanın nci ıncı ve ıncı maddelerine aykırı olduğundan nci maddesi ile sayılı kanunun uncu maddesine eklenen son fıkra genel müdür ve eşdeğer veveya daha üst görevde bulunanlar yönünden anayasanın nci ve uncu maddelerine aykırı olduğundan iptallerine ve uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 3,125 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir tarih ve sayılı türk ceza kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesiyle türk ceza kanununun üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkranın anayasaya aykırılığı sayılı kanunun üncü maddesiyle sayılı türk ceza yasasının üncü maddesine eklenen ikinci fıkrada i̇kinci kitap dördüncü kısım altındaki üçüncü dördüncü beşinci altıncı ve yedinci bölümlerde yer alanlar hariç birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı türkiyede yargılama yapılması adalet bakanının talebine bağlıdır denilmiştir i̇ptali istenen bu düzenlemeyle fıkrada belirtilen ayrıklıklar dışında yabancı ülkede işlenen i̇kinci kitap birinci kısım altındaki soykırım ve i̇nsanlığa karşı suçlar göçmen kaçakçılığı ve i̇nsan ticareti i̇kinci kitap dördüncü kısım altındaki sekizinci bölümde yer alan yabancı devletlerle olan i̇lişkilere karşı suçlar i̇şkence çevrenin kasten kirletilmesi uyuşturucu ya da uyarıcı madde üretim ve ticareti uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma parada sahtecilik para ve kıymetli damgaları imale yarayan araçların üretimi ve ticareti mühürde sahtecilik fuhuş rüşvet deniz demiryolu ya da havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması alıkonulması ya da bu araçlara karşı işlenen zarar verme suçları nedenleriyle türk yurttaşı olup olamadığına bakılmaksızın failin türkiyede yargılanabilmesi adalet bakanının istemine bağlı tutulmuştur madde gerekçesinde adalet bakanına bu yetkinin verilmesi sayılan suçlardan bir kısmıyla ilgili olarak kamu davasının açılmasında zorunluluk kuralının benimsenmesinin kimi durumlarda politik bir sorun yaratabilecek nitelikte olmasına bağlanmıştır madde gerekçesinden de açıkça anlaşıldığı gibi fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı failin türkiyede yargılanabilmesi adalet bakanının takdirine bırakılmıştır bu yetkinin yaratacağı sonuca göre yurt dışında aynı suçu işleyen iki kişiden biri adalet bakanının istemi üzerine türkiyede yargılanacak diğeri istemde bulunmazsa yargılamadan kurtulabilecektir anayasa mahkemesinin pek çok kararında tanımlandığı gibi anayasanın nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun insan haklarına saygılı bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan yargı denetimine açık yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir buesas sayısı karar sayısı bağlamda hukuk devletinde yasakoyucu yalnız yasaların anayasaya değil anayasanın da hukukun evrensel temel ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür anayasanın ncu maddesinde herkes dil ırk renk cinsiyet siyasî düşünce felsefî inanç din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar denilmektedir anayasa mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere bu yasak insan hakları belgelerinde olduğu gibi birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ayrıca ve açıkça ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir aynı durumda olanlar için farklı düzenleme eşitliğe aykırılık oluşturur anayasanın amaçladığı eşitlik mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir aynı hukuksal durumlar aynı ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa anayasanın öngördüğü eşitlik çiğnenmiş olmaz başka bir anlatımla kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz sayılı kanunun üncü maddesiyle sayılı türk ceza yasasının üncü maddesine eklenen ikinci fıkrada belirtilen ayrıklıklar dışında yabancı ülkede işlenen ve yukarıda belirtilen suç ve cezalar bakımından adalet bakanın talepte bulunduğu kişiler ile talepte bulunmadığı kişiler aynı hukuki durumda olduklarından yargılanmaları bakımından ayrıcalık getirilemez i̇ptali istenen fıkrayla yapılan failin yargılanmasını ve cezalandırılmasını adalet bakanının siyasal ve öznel olarak kullanılabilecek biçimde takdirine bırakan ve keyfi uygulamalara imkan tanıyan düzenlemenin ayrıcalık niteliği taşıdığı açık olduğundan bu düzenleme anayasanın uncu maddesinde ifade edilen eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir anayasanın herhangi bir hükmüne aykırı bir düzenlemenin anayasanın ve inci maddelerindeki hukuk devleti anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkeleriyle bağdaşmayacağı da ortadadır açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı türk ceza kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesiyle türk ceza kanununun üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkra anayasanın ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarih ve sayılı türk ceza kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun uncu maddesi ile değiştirilen türk ceza kanununun üncü maddesinin anayasaya aykırılığı söz konusu üncü maddede yapılan düzenleme ile yasaya aykırı eğitim kurumlarının açılıp işletilmesi özendirilmekte ve çalışmalarını sürdürmelerine olanak sağlanmaktadır kuşkusuz buradaki yasalara aykırı kavramı yasalarla birlikte anayasayı da kapsamakta ve anayasal ilke ve kurallara aykırı eğitim kurumlarını da işaret etmektedir ve sayılı yasalarda yasaya aykırı eğitim kurumu açma işletme ve buralarda öğretmenlik yapma eylemleri suç olarak düzenlenmiştir bunun amacı eğitim kurumlarınıesas sayısı karar sayısı devletin gözetim ve denetimi altında tutarak eğitim ve gözetim hakkının kötüye kullanılıp çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yerlerinin açılmasını önlemektir anılan yasaların hedefinin ayrılıkçı terör örgütlerinin misyonerlik etkinliklerinin din devleti oluşturmaya çalışan tarikatların yasa dışı yollarla okul eğitim kurumu kurs açmalarının olanaksızlaştırılması böylece gençliğimizin çağ dışı bölücü ve türkiye cumhuriyetinin kuruluş felsefesine aykırı biçimde eğitilmesinin önlenmesi olduğu açıktır sayılı yasada ise bu hedefin gözetilmediği görülmektedir bu durum öncelikle laik eğitim ilkesi açısından bir tehlikedir anayasamızın başlangıç bölümünde yüce türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu anayasanın atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda anlaşılması sözünün ve ruhunun bu yönde mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanması gerektiği hiçbir etkinliğin atatürk ilke ve devrimleri karşısında koruma göremeyeceği laiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı belirtilmiştir böylece cumhuriyetin niteliklerinin en önemlisi ve diğer niteliklerinin temeli olan laiklik anayasamıza yön veren ilkeler arasındaki yerini almış ve tanımını bulmuştur bu tanıma göre laiklik dinin sosyal siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını önleyen temel ilkedir bu işlevine uygun olarak anayasanın üncü maddesinde de devletin sosyal ekonomik siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı dinin ya da din duygularının yahut dince kutsal sayılan şeylerin siyasal ya da kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla kötüye kullanılamayacağı açıkça belirtilmiştir anayasanın üncü maddesinde temel hak ve özgürlüklerin laik cumhuriyetin gereklerine uygun olarak yasayla sınırlanabileceği üncü maddesinde de anayasada yer verilen hak ve özgürlüklerin laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan etkinlikler biçiminde kullanılamayacağı ifade edilmiştir anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararında rg sa anayasa mahkemesinin günlü sayılı günlü sayılı günlü sayılı ve günlü sayılı kararlarında laikliğin hukuksalsosyal siyasal tanımları yanında ulusal ve hukuksal değeri geniş biçimde belirtilmiş özenle korunması gereken anayasal ilke niteliği vurgulanmıştürk ulusunun yücelmesiesas sayısı karar sayısı bakımından laikliğin anayasada öngörülen kimi sınırlamaları zorunlu kılan bir neden anayasada benimsenmiş bütün temel ilkelere egemen bir düşünce olduğu yinelenerek ortaya konulmuştur bu kararlara göre dinin devlet işlerinde etkili ve egemen olmaması dinin bireyin manevi yaşamına ilişkin olan dini inanç bölümünde aralarında ayrım gözetilmeksizin sınırsız bir özgürlük tanınarak dinlerin anayasal güvence altına alınması dinin bireyin manevi yaşamı aşarak toplumsal yaşamı etkileyen eylem ve davranışlara ilişkin bölümlerinde kamu düzenini güvenliğini ve yararını korumak amacıyla sınırlamalar yapılması ve dinin kötüye kullanılmasının ve sömürülmesinin yasaklanması kamu düzeninin ve haklarının koruyucusu sıfatıyla dinsel hak ve özgürlükler konusunda devlete denetim yetkisi taranması laiklik ilkesinin gereği olarak anlaşılmaktadır yine anayasa mahkemesinin bu kararında hukukun ikiliğini ayrıcalık ve eşitsizlikleri kaldıran dinsel sömürüyü önleyen siyasal ve sosyal kurumları güçlendiren laiklik öğretim ve eğitime de ışık tutmuştur laik öğretim ve eğitim bilimsel çalışmaların en olumlu ortamıdır dine karşı yansızlık nasıl dine karşıtlık olarak alınamazsa laik öğretim eğitim de inanç özgürlüğü engeli sayılamaz öğretim ve eğitimin zorunluluk koşulları inanç özgürlüğünü ortadan kaldırmaz bu özgürlük de anayasal güvenceye bağlanmıştır ancak din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır devlete dinsel konularda denetim ve gözetim hakkı tanınması din ve vicdan özgürlüğünün demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir sınırlama sayılamaz devlet din özdeşliğinin yol açtığı zararlar laiklikle önlenmiş çağdaş uygarlık yolu laiklik ilkesiyle açılmış bağımsız bir hukuk kurumu olarak yeni yapısına kavuşmuştur demokrasiye geçişin de aracı olan laiklik türkiyenin yaşam felsefesidir laik devlette kutsal din duyguları politikaya dünya işlerine hukuksal düzenlemelere kesinlikle karıştırılamaz bu tür düzenlemeler dinsel gerekler ve düşüncelerle değilbilimsel verilerden yararlanılarak kişi ve toplum gereksinimlerine göre yapılır bireyin özgür iradesine bağlı din duygularının zorlamadan korunması da bu biçimde sağlanmış olmaktadır eğitsel ve kültürel yaşantıyı yönlendirmek amacıyla laikliğe aykırı eğitim ve öğretim de gerçekleştirilemez anayasanın uncu maddesinde öngörülen çağdaş eğitim öğretim esaslarına dayanan düzen laiklik ilkesinin gözardı edildiği bir ortam da olamaz devletin varlığı ve bağımsızlığı ulusun ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhine davranılamayacağını da içeren bu maddenin ulusallık bağımsızlık ve ulusal birlik için katkılarının laikliği dışarıda bırakması düşünülemez aklın ve gözlerin yönlendirdiği bilimsel çalışmaya katılacak kimselerin bilimsel gerekler dışında bir etkiyle karşılaşmaksızın yetiştirilmeleri gerekir eğitim yalnız bilimsel istemler doğrultusunda yapılması doğmalardan ve bilime ters düşen etkilerden uzak tutulmasıyla sağlanıresas sayısı karar sayısı denilmiştir açıklanan bu duruma ve verilere göre laik bir devletten söz edilebilmesi için bütün kuruluşlarında ve işlevlerinde olduğu gibi devletin temel işlevlerinden olan eğitimin de laiklik ilkesi esas alınarak yapılması anayasa ve kanunlarımızın gereğidir eğitimde laik devlet ilkesinin tanınmaması ve eğitimin bu ilke doğrultusunda yapılmaması bu alanın cemaatlere terkedilmesi sonucunu doğurur din eğitimi de laik devlet anlayışına türk inkılabının temel ilkelerine çağdaş bilime bilimsel düşünce kurallarına aykırı şekilde yapılamaz yukarıda etraflıca açıklandığı üzere devletin temel işlevlerinden olan eğitimin laiklik ilkesi esas alınarak yapılması anayasa ve kanunlarımızın gereğidir bu gereğe aykırı yasa dışı eğitim kurumu açılması kuşkusuz toplumun önem verdiği ağır bir suç oluşturmaktadır anayasa mahkemesinin gün ve k sayılı kararında yasakoyucu kuşkusuz anayasanın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını ve bunlara verilecek cezanın türü ve miktarı ile artırım ve indirim nedenlerini saptayabileceği gibi kimi suçları işleyenler için erteleme adı altında bir düzenleme de öngörebilir denilmiş ve yüksek mahkemenin gün ve k sayılı kararında da suçlu topluma uyum zorlukları gösteren ve uyumsuzluğunu suç işlemekle açığa vuran kimsedir cezanın caydırıcılığı ve suçlunun toplumla uyum sağlayabilmesi başka bir deyişle topluma yeniden kazandırılması ceza politikasının temel ilkesini oluşturur toplumun suça verdiği önem ve suçun ağırlığı cezanın farklılaştırılmasına ya da ağırlaştırmasına esas olur bu husus devletin cezalandırma politikasına uygun olarak yasakoyucunun bu konudaki değerlendirmesine ve takdirine göre belirlenir görüşüne yer verilmiştir anayasa mahkemesinin bu görüş ve değerlendirmeleri karşısında kanuna aykırı eğitim kurumu açılıp çalıştırılması suçuna verilecek cezanın da cezalandırmada güdülen amaca ve ceza politikasının temel ilkesine uygun olarak tespit edilmesi anayasanın nci maddesinde ifade edilen hukuk devleti olmanın bir gereğidir hal böyle iken sayılı kanunun uncu maddesi ile kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilmesini ve böyle kurumların kapatılmasını öngören sayılı türk ceza kanununun üncü maddesi kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işletenlere verilecek ceza üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır şeklinde değiştirilmiştir yapılan değişiklikle yasaya aykırı olarak açıldığını bildiği eğitim kurumlarında öğretmenlik yapanlar kapsamdan çıkarılarak bu gibilerin cezalandırılmaları önlenmiş yasaya aykırı eğitim kurumu açan ya da işletenlere verilecek cezaların alt ve üst tutarları caydırılıcılık sınırlarının altına düşürülmüş yasaya aykırı eğitim kurumu açan ya da işletenlere hapis cezası yerine adli para cezası verilmesi olanaklı kılınmış yasaya aykırı olarak açıldığı ya da işletildiği mahkeme kararıyla saptanmasına karşın bu eğitim kurumlarının kapatılması cezası kaldırılmıştır yasaya aykırı eğitim kurumlarının açılıp işletilmesine ya da çalışmalarını sürdürmesine olanak sağlayarak bu tür kurumları adeta özendiren böyle bir düzenleme izinsiz kuranesas sayısı karar sayısı kurslarının yanı sıra beceri kursu okul yurt gibi kurumları paravan yapan terörist irticacı ve bölücü yuvaları da serbest bırakacağından ve bu suç için öngörülen ceza da cezalandırmada güdülen amaca ve ceza politikasının temel ilkesine uygun olarak tespit edilmediğinden anayasanın nci maddesinde ifade edilen laiklik ve hukuk devleti ilkelerine aykırıdır diğer taraftan anayasanın nci maddesinin üçüncü fıkrasında eğitim ve öğretim atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz hükmüne amirdir anayasada bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamayacağının açıkça vurgulanması bu esaslara aykırılığı saptananların kapatılmasının da zorunluluğunu göstermektedir kaldı ki devletin görevi yasalara aykırı eğitim kurumlarını yaşatmak değil temelli ortadan kaldırmaktır devlet yasaya aykırı eğitim kurumlarının açılmasını yapacağı düzenlemelerle başından önlemek zorundadır anayasanın nci maddesinde devlete bu amaçla gerekli yasal ve yönetsel düzenlemeleri yapma görevi verilmiştir bu başta yasama organı olmak üzere tüm devlet organlarının yükümlülüğüdür kanuna aykırı olarak açılan eğitim kurumlarının kapatılması cezasının kaldırılması ve bu suça verilen ceza miktarının da düşürülmüş olması yasalara aykırı eğitim kurumlarını yapacağı düzenlemelerle başından önleme açılanları da kapatma konusunda devlete verilen yükümlük ile bağdaşmadığından iptali istenen bu düzenleme anayasanın nci maddesine de aykırı düşmektedir öte yandan anayasanın üncü maddesinde türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ve türkiye cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacı güden devrim yasaları tek tek sayılarak anayasal güvenceye alınmıştır ülkemizde laik öğretime geçiş anayasanın üncü maddesiyle korumaya alınan mart günlü sayılı öğretim birliği kanunu ile gerçekleştirilmiştir bu kanun ile türkiyedeki tüm okullar milli eğitim bakanlığına bağlanmış şeriye ve evkaf bakanlığı ile vakıflarca yönetilen medreseler ve dini eğitim veren okullar kapatılmış diyanet uzmanları yetiştirmek üzere ilahiyat fakültesi imam ve hatip gibi din hizmetlerini yürüteceklerin yetiştirilmesi amacıyla okullar açılması için milli eğitim bakanlığına görev ve yetki verilmiştir öğretim birliği ilkesinin amacı akla ve bilime dayalı programlarla çağdaş uygarlık hedefine yönlendirilmiş yurttaşlar yaratmaktır i̇kili öğretim yani bir yanda akla ve bilime öte yanda dinsel öğretiye dayalı öğretim toplumda ikiliğe yol açacak kaos ve karmaşa yaratacaktır bunun çağdaşlaşma hedefine ve ulusal birliğe zararı açıktıresas sayısı karar sayısı sayılı milli eğitim temel kanununun i̇mam hatip liseleri başlıklı nci maddesinde i̇mam hatip liseleri imamlık hatiplik ve kuran kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere milli eğitim bakanlığınca açılan ortaöğretim sistemi içinde hem mesleğe hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır denilmek suretiyle bir yandan eğitim kurumlarının bu bağlamda kuran kurslarının atatürk ilke ve devrimleri ile çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim verip vermediği devletin gözetimi ve denetimine bırakılırken öte yandan da kuran kursu öğreticiliği gibi dini hizmetleri yerine getirebilecek elemanların yetiştirilmesi görevi öğretim birliği ilkesine uygun olarak devlet okullarına verilmiştir devlet gözetimi ve denetiminin olmadığı ya da sonuç vermediği ortamlarda dinsel ve bilimsel ikili eğitimin gelişip yerleşmesi kaçınılmazdır tarih ve sayılı kanunun uncu maddesiyle yapılan ve iptali istenen düzenleme zaman içinde yasal olmayan eğitim kurumları aracılığı ile anayasanın üncü maddesine aykırı biçimde dinin siyasete alet edilmesine öğretim birliği yasasına aykırı olarak eğitimin ikileştirilmesine zemin hazırlayacaktır yasaların izin vermediği kurumlarda ve yasaların izin vermediği biçimde din eğitimi yapılmasına bu yerleri açmanın ve çalıştırmanın neredeyse teşvik edilmesine bu kurumlara dolaylı destek verilmesine zaman içinde ikili eğitime yol açacak nitelikteki düzenlemenin laiklik ve öğretim birliği ilkeleriyle çağdaş ve bilimsel eğitim anlayışıyla ve cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle bağdaşmayacağı açıktır bu nedenle de iptali istenen düzenleme anayasanın üncü maddesi ile de bağdaşmamaktadır diğer taraftan bu tür yasalara aykırı eğitim kurumlarının terörist bölücü eğitimleri vermek amacıyla açılması da imkan dahilinde olduğu için bu tür eğitim yerleri açmaya ve çalıştırmaya teşvik edercesine yapılan bu düzenlemenin devlete anayasanın inci maddesinde verilen görevlerle de bağdaşmayacağı ortadadır bir yasa kuralının anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden anayasanın inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır anayasa mahkemesinin tarih ve sayılı kararı amkd sa shf açıklanan nedenlerle tarih ve sayılı türk ceza kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun uncu maddesi ile değiştirilen türk ceza kanununun üncü maddesi anayasanın ve üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iv yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ tarih ve sayılı türk ceza kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesiyle türk ceza kanununun üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkra anayasanın ve inci maddelerine açıkça aykırı olup kanun önünde eşitlik ilkesini zedeleyerek toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırdığı için uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararların doğabileceği açıktır tarih ve sayılı türk ceza kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun uncu maddesi ile değiştirilen türk ceza kanununun üncü maddesi anayasanın ve üncü maddelerine aykırı olup devletin temel işlevlerinden olan eğitimin laik devlet anlayışına türk inkılabının temel ilkelerine çağdaş bilime bilimselesas sayısı karar sayısı düşünce kurallarına aykırı şekilde yapılmasının önünü açmakta öğretim birliği ilkesini zedeleyerek ikili eğitim doğrultusundaki gelişmelere zemin hazırlamakta terörist bölücü eğitimini kolaylaştırmakta ve nerede ise yaptırımsız bırakmaktadır bu nedenlerle bu hükmün uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarih ve sayılı türk ceza kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun üncü maddesiyle türk ceza kanununun üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkranın anayasanın ve inci maddelerine aykırı olduğundan uncu maddesi ile değiştirilen türk ceza kanununun üncü maddesi anayasanın ve üncü maddelerine aykırı olduğundan iptallerine ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz | 2,644 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ günlü dava dilekçesinin gerekçe bölümü aynen şöyledir i̇ptali istenilen sayılı kanunun çerçeve üncü maddesi ile aralık tarihinde yapılacak xx dönem milletvekili genel seçimine münhasır olmak üzere seçim çevresi barajı getirilmekte ve bu orandan daha az oy alan siyasî partilere ve bağımsız adaylara milletvekilliği tahsis edilemeyeceği hükme bağlanmaktadır tarih ve sayılı seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanun i̇le siyasi partiler kanunu ve milletvekili seçimi kanununda değişiklik yapılmasına i̇lişkin kanunun bazı maddelerinin anayasaya aykırılığı ileri sürülerek iptali için türkiye büyük millet meclisi üyelerinin bir kısmı tarafından açılan dava sonunda yüksek mahkemenizin vermiş olduğu esas sayısı karar sayısı ve tarihli kararda çevre barajı ile ilgili olarak özetle anayasanın gözetilmesini istediği temsilde adalet ilkesi serbest eşit gizli tek dereceli genel oy açık sayım ve döküm ögeleriyle özetlenmekte ve oyla orantılı temsilci sayısıyla yaşama geçirilmektedir yönetimde istikrar ilkesi ise yürütmenin güçlü olmasını sağlayacak biçimde oyları yasama organına yansıtacak yöntemler olarak algılanmaktadır baraj olarak adlandırılan yeterlilik oranıyla sağlanmak istenen yönetimde istikrar temsilde adalet gibi sayılı yasayla gerçekleştirilen değişiklikle anayasada yeralmıştır anayasanın amaçladığı yönetimde istikrar ilkesi için milletvekili seçimlerinde bir ülke barajı öngörülmüşken ayrıca her seçim çevresi için yeni bir barajın getirilmesi temsilde adalet ilkesiyle bağdaşmaz kaldı ki uygulanmakta olan nisbî temsil sisteminin bir türü olan dhont sistemi de kendi içinde bir baraj taşımaktadır görüşlerine yer verilmiş ve ülke barajı dışında getirilecek ikinci bir barajın anayasaya aykırı olduğu açıklanmıştır her ne kadar kanunun gerekçe bölümünde anayasa mahkemesinin tarihli kararına atıfta bulunarak çevre barajı olarak getirilmesi istenilen luk barajın yönetimde istikrar ve temsilde adalet ilkesine uygun olduğu ileri sürülmüş ise de mahkemenizin atıfta bulunulan bu görüşlerinin luk ülke barajı konusuna ilişkin olduğu malumlarınızdır anayasanın üncü maddesinde çok açık olarak anayasa mahkemesi kararlarının kesin olduğu yasama yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı belirtilmiştir yüce mahkemeniz sayılı milletvekili seçim kanununun üncü maddesinde yer alan luk ülke barajının anayasaya aykırı olmadığını bunun dışında getirilecek her türlü barajı içeren seçim yasalarının temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleriyle bağdaşmayacağını kabul etmiştir türkiye büyük millet meclisi sayılı kanunu kabul ederken tarih ve sayılı milletvekili seçimi kanununun üncü maddesinin üncü fıkrasının aşağıya aynen alınan inci cümlesini değiştirmiştiresas sayısı karar sayısı seçime katılmış ve yukarıdaki fıkrada belirtilen seçim çevresi barajını aşmış olan siyasi partilerin ve bağımsız adayların adları alt alta ve aldıkları geçerli oy sayıları da hizalarına yazılır kabul edilen metinde seçime katılmış siyasi partilerin ve bağımsız adayların adları alt alta ve aldıkları geçerli oy sayıları da hizalarına yazılır şekline dönüştürülerek seçim çevresi barajı ibaresi madde metninden çıkarılmıştır böylece yasama meclisi yüce mahkemenizin bu konuya ilişkin iptal kararı doğrultusunda üncü maddedeki çevre barajı düzenlemesini metinden çıkardığı halde anayasanın ve nci maddelerinde yer alan eşitlik ilkesinden kamu düzeni ve kamu yararı ile ilgili haklı gerekçeler göstermeden ayrılarak sırf xx dönem milletvekili genel seçimlerinde luk çevre barajını kabul etmiştir yüksek malumları olduğu üzere anayasanın üncü maddesinde cumhurbaşkanına anayasanın uygulanmasını devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetme görev ve yetkisi verilmiştir sonuç yukarıda açıklanan nedenler ilgili anayasa hükümleri yüce mahkemenizin emsal kararları karşısında tarih ve sayılı milletvekili seçimi kanununa kasım tarih ve sayılı kanunun çerçeve üncü maddesiyle ilave edilen geçi̇ci̇ madde xx nci dönem milletvekili genel seçiminde bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oyların toplamının undan az oy alan siyasi partilere ve bağımsız adaylara milletvekilliği tahsis edilmez ancak seçime katılan siyasi partiler ve bağımsız adaylardan hiç biri bu oranı aşamamış ise milletvekilleri tarih ve sayılı milletvekili seçimi kanununun üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları hükümlerine göre paylaştırılır hükmü anayasanın ve ncı maddelerine bu yolla da nci maddesine ve keza üncü maddesine aykırı olduğundan esas yönünden iptaline karar verilmesi anayasanın ve nci maddeleri gereğince arz olunur | 599 |
esas sayısı karar sayısı i̇ptal davasi ve yürürlüğün durdurulmasi i̇stemi̇ i̇le i̇ti̇raz başvurularinin gerekçeleri̇ i̇ptal ve yürürlüğün durdurulması istemini içeren dava dilekçesinin gerekçe bölümü şöyledir gerekçe tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesiyle sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici ncı maddenin altıncı fıkrasının anayasaya aykırılığı geçici ncı maddeyle kamulaştırmasız elkoyma sebebiyle talep edilecek olan tazminatın dava açmaya gerek olmaksızın uzlaşma yoluyla ödenebilmesine ilişkin düzenleme yapılmış öncelikle uzlaşma benimsenmiştir maddenin ilk beş fıkrasında uzlaşmaya ilişkin usul ve esaslar belirtilmiştir altıncı fıkra i̇dare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir dava açılması halinde fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değeri ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata ilişkin temyiz hakkı saklıdır şeklindedir altıncı fıkrayla birlikte tazminatın ödenmesine ilişkin ilk beş fıkradaki uzlaşma yolundan sonra dava yolu getirilmiştir anayasanın nci maddesinde türkiye cumhuriyetinin demokratik lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu ncı maddesinde de herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir anayasanın üncü maddesine göre temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu sınırlamalar anayasanın sözüne ve ruhuna demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz anayasanın nci ve ncı maddeleriyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisini oluşturmaktadır hak arama özgürlüğü hakları ihlale uğrayan bireylere yapılan haksız müdahalelerin önlenmesi ve varsa olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması amacıyla yetkili merciler ile yargı makamlarına başvurabilme imkânının tanınmasını gerekli kılar toplumu oluşturan bireylerin hak sahibi olmalarının anlamlı hâle gelebilmesi bunlara ilişkin kamuesas sayısı karar sayısı otoritesi tarafından oluşturulmuş koruma mekanizmalarının varlığına ve hak ihlalleri durumunda koruyucu sistemin harekete geçirebilmesine bağlıdır bu sebeple hak arama özgürlüğü genel olarak pozitif hukukça tanınmış hakların ön koşulu ve şeklî bakımdan güvencesi olarak kabul edilmektedir aymk günlü k anayasanın üncü maddesinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması anayasanın ilgili maddelerinde özel sınırlandırma nedeni bulunmasına bağlı tutulmuştur anayasanın hak arama özgürlüğünün düzenlendiği ncı maddesinde bu özgürlüğün sınırlandırılması konusunda özel bir sebebe yer verilmediğinden hak arama özgürlüğünü engelleyecek her türlü sınırlama anayasaya aykırılık oluşturacaktır altıncı fıkraya göre tazminat davası idare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde açılabilecektir malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esas olmakla birlikte uzlaşmaya davet süresi ile davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde sonuçlandırma süresi dikkate alındığında kural gereğince bu süre içerinde dava açılması olanağı bulunmamaktadır bu yöntem ayrıca uzlaşmaya zorlama niteliğini de taşımaktadır dava uyuşmazlığın ortaya çıkışına göre eylem ve işlemin her sürecinde açılabilmelidir aksi durumda hak arama özgürlüğü sınırlandırılmış olur uzlaşma sağlanamadığı takdirde dava açma hakkı tanınmış ancak bu hak da uzlaşma tutanağının tanzim edildiği ve geçici ncı maddenin ikinci fıkrasındaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay ile sınırlandırılmıştır üç ay sonra dava açılamayacak böylece hak arama özgürlüğü engellenmiş olacaktır açılacak davanın sadece tazminat ile sınırlı tutulması uyuşmazlığın durumuna göre farklı davaların açılamaması da hak arama özgürlüğünün engellenmesidir malikin her türlü dava hakkının engellenmesi hakkın özünü zedeleyen bir durumdur altıncı fıkranın ikinci tümcesiyle taşınmazın ya da tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değerinin tespitinde ve dava sonrası hükmedilecek konularda yasakoyucu mahkemeye talimat vermektedir bu durum anayasanın ncı maddesindeki adil yargılanma hakkını engellediği gibi anayasanın inci maddesinin ikinci fıkrasındaki hiçbir organ makam merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat veremeyeceğine tavsiye ve telkinde bulunamayacağına ilişkin hükme de aykırıdır anayasanın inci maddesiyle yargı yetkisinin kullanılmasının herhangi bir şekilde engellenmesi veya etki altına alınması önlenmek istenmiştir öte yandan mahkemelerde görülmekte olan davalarda hükmün kesinleşmesi adil yargılanma hakkının en önemli ilkelerinden biridir adil yargılanma ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin gereği olarak tüm yargılama yollarının kullanılması engelleme yapılmaması gerekir altıncı fıkranın üçüncü tümcesinde mahkemeler tarafından verilen tecile veya terkine ilişkin hükümlerin kesin olduğu söylenip sadece tazminata ilişkin temyiz hakkının saklı tutulması adil yargılanma ve yargı bağımsızlığı ilkelerine aykırılık oluşturur açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesiyle sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici ncı maddenin altıncı fıkrası anayasanın nci üncü ncı ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektediresas sayısı karar sayısı tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesiyle sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici ncı maddenin yedinci fıkrasının anayasaya aykırılığı yedinci fıkra kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere ihtiyaç olması halinde idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden yüzde iki pay ayrılır kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması halinde ödemeler sonraki yıllara sari olacak şekilde garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir taksitlendirmede bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır taksitli ödeme süresince sayılı kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir i̇dare tarafından mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir şeklindedir fıkra altıncı fıkraya göre açılan davalarda kesinleşen mahkeme kararlarının yerine getirilmesine ilişkin düzenleme içermektedir fıkranın ilk üç tümcesinde ödemelerin yapılması için idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden pay ayrılacağı kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması halinde ödemelerin gelecek yıllara aktarılacağı garameten ve taksitlerle gerçekleştirileceği taksitlendirmede bütçe imkanları ile alacak tutarlarının dikkate alınacağı belirtilmiştir anayasanın mahkemelerin bağımsızlığı başlığını taşıyan inci maddesinde hakimlerin görevlerinde bağımsız oldukları anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verecekleri hiçbir organ makam merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremeyeceği genelge gönderemeyeceği tavsiye ve telkinde bulunamayacağı görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamayacağı görüşme yapılamayacağı veya herhangi bir beyanda bulunulamayacağı yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyecekleri hüküm altına alınmıştır fıkranın ilk üç tümcesiyle geçici ncı madde uyarınca uzlaşmayı seçenlerle dava yoluna başvuranlar arasında birinci grupta olanlara ödenekten pay ayırmadan ödeme yapılması öngörülürken ikinci gruptakilere payla sınırlı ödenek ayrılması suretiyle ikinci gruptakiler yani dava açanlar cezalandırılmıştır ayrıca ayrılan ödenek yetmediği takdirde ödeme bütçe olanaklarına göre yıllara dağıtılarak taksitlendirilecektir başka bir anlatımla dava açanlar uzlaşma yolunu tercih edenlere göre paralarını alma konusunda mağdur edilmiştir anayasanın ncı maddesindeki adil yargılanma hakkı sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsar aymk günlü k kesinleşen kararlar sonucu yapılacak tazminat ödemesinin yıllara ve taksitlere dağıtılması daha da vahimi bütçede para varsa öderim yoksa ödeyemem mantığı mahkeme kararlarının değiştirilmesi veya yerine getirilmesinin geciktirilmesi anlamına gelir mahkeme kararlarına uyulma zorunluluğu hukuk devletinin vazgeçilmez koşullarındandır taksitlendirmede ödeme süresince sayılı yasaya göre ayrıca kanuni faiz ödenmesi de anayasaya aykırılık gerekçesini ortadan kaldırmamaktadır taksitlendirme süresindeki belirsizlik ve ödenek olmaması gibi soyut duruma bağlılık idarelerin mahkeme kararlarınınesas sayısı karar sayısı gereğini yerine getirmede keyfiliğe varan bir takdir hakkını kullanmasına neden olabilecek niteliktedir aynı anayasaya aykırılık gerekçesi yedinci fıkranın son tümcesi için de geçeridir mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine geçici ncı maddede belirtilen uzlaşmaya ilişkin hükümlere göre işlem yapılması konusunda idareye yetki verilmesi mahkeme kararını değiştirmek ve yerine getirmemek anlamını taşır açıklanan nedenlerle tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesiyle sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici ncı maddenin yedinci fıkrası anayasanın nci ncı ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesiyle sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici ncı maddenin sekizinci fıkrasının üçüncü tümcesinin anayasaya aykırılığı sekizinci fıkranın birinci tümcesinde geçici ncı maddenin tazminata ilişkin hükümlerinin vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiş olup anayasa mahkemesinin süre bakımından dava açma hakkını engelleyen kurallara ilişkin iptal kararları göz önünde bulundurulduğunda kuralın ortada kalan işlemlerin sonuçlandırılması için getirildiği anlaşılmaktadır sekizinci fıkranın ikinci tümcesinde ise evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmayacağı belirtilmiştir ancak üçüncü tümcede gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara idare tarafından nakdi ödeme yerine geçici ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen diğer uzlaşma yollarının teklif edilebileceği ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabileceği öngörülmüştür bu düzenleme idareye daha önce verilmiş mahkeme kararlarını değiştirme ve yerine getirilmesini geciktirme yetkisi vermektedir yukarıda yedinci fıkrada açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesiyle sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici ncı maddenin sekizinci fıkrasının üçüncü tümcesi anayasanın nci ncı ve inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir iii yürürlüğü durdurma i̇stemi̇ni̇n gerekçesi̇ hukuk devletine aykırı olan temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır öte yandan anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması hukuk devleti sayılmanın da gereğidir anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devletiesas sayısı karar sayısı yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır yukarıda anayasaya aykırılı ileri sürülen hükümlerin uygulanması halinde kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazminat talebinde bulunanların hak arama özgürlükleri ihlal edilecek hukuksal ve ekonomik anlamda gerçek ve tüzel kişi tarafların önceden öngöremeyecekleri büyük kayıplara sebebiyet verebilecektir anayasanın hükümlerine açıkça aykırılık taşıyan söz konusu düzenlemelerin uygulamaya geçmesi durumunda ise telafisi imkansız zararlar doğacaktır bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek anayasa mahkemesine dava açılmıştır iv sonuç ve i̇stem yukarıda açıklanan gerekçelerle tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununda değişiklik yapılmasına dair kanunun inci maddesiyle sayılı kamulaştırma kanununa eklenen geçici ncı maddenin altıncı fıkrasının anayasanın nci üncü ncı ve inci maddelerine aykırı olduğundan yedinci fıkrasının anayasanın nci ncı ve inci maddelerine aykırı olduğundan sekizinci fıkrasının üçüncü tümcesinin anayasanın nci ncı ve inci maddelerine aykırı olduğundan iptallerine anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz sayılı itiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir anayasanın maddesinde kamulaştırma başlığı altında devlet ve kamu tüzel kişileri kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir ancak tarım reformunun uygulanması büyük enerji ve sulama projeleriyle iskan projelerinin gerçekleştirilmesi yeni ormanların yetiştirilmesi ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde taksitlendirme süresi yılı aşamaz bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir kamulaştırılan topraktan toprağı doğrudan doğruya işleyen küçük çiftçiye ait olan bedeli her halde peşin ödeniresas sayısı karar sayısı i̇kinci fıkrada öngörülen taksitlendirilmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır hükmünü içermekte olup madde metninden anlaşılacağı üzere devletin kamulaştırma nedeniyle yapacağı ödemelerde taksitlendirme süresinin yılı aşamayacağı ve herhangi bir nedenle ödenmemiş olması halinde de kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin uygulanacağı kararlaştırılmış bunun yanında kamulaştırmasız el koymalarda ise kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere ihtiyaç olması halinde idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden pay ayrılacağı kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması halinde ödemelerin sonraki yıllara sari olacak şekilde garemeten ve taksitlere gerçekleştirileceği taksitli ödeme süresince sayılı kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödeyeceği belirlenmiş olup yasal olarak kamulaştırma yapılan işlemlerle kamulaştırmasız el koyma işlemleri arasında açık bir şekilde eşitsizlik yaratılmaktadır yine kamulaştırma bedelinin artırılması nedeniyle hüküm altına alınan alacak ya da tazminatın tahsili durumunda idarelerin mal hak ve alacaklarının haczedilemeyeceğine yönelik bir hüküm de bulunmamaktadır sayılı kanunun son maddesinde belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri şartlı bağışlar ve kamu hizmetinde fiilen kullanılan mallarıyla belediye tarafından tahsil edilen vergi resim ve harç gelirleri haczedilemez hükmü içermekte olup burada belediyelerin haczedilemeyecek mal ve hakları konusunda bir kısıtlamaya gidilmiş ve kamu hizmetinde fiilen kullanılan mallar ile belediye tarafından tahsil edilen vergi resim ve harç gelirlerinin haczedilemeyeceği belirlenmiş sayılı kanunun geçici maddesiyle sayılı kanunun geçici maddesinde ise bu madde uyarınca ödenecek tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği belirtilerek alacaklılara bir şekilde alacaklarının ödenmemesi durumunda alacaklarının tahsili imkanı ortadan kaldırılmaktadır anayasanın maddesinde usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla anayasa mahkemesine başvurulamaz usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konularda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır hükmü denilmekte olup avrupa i̇nsan hakları sözleşmesine ek protokol ile adı geçen sözleşmeye yeni hak daha ilave edilmiş olup bu protokol tarihinde pariste imzalanıp tarihinde yürürlüğe girmiştir anılan protokol türkiye tarafından sayı ve tarihli kanunla onaylanıp yürürlük kazanmıştır nolu ek protokol ile sözleşmeye eklenen yeni haklar arasında mülkiye hakkı da vardır mülkiyet hakkı madde mülkiyetin korunması her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına riayet edilmesini isteme hakkı vardır herhangi bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasa da öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir yukarıdaki hükümler devletlerin mülkiyetin genel menfaate uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez kamu özgürlükleri kavramına karşıt olarak kişi özgürlükleri kavramı içine yerleştirilen mülkiyet hakkı temel haklardan biri sıfatıyla pek çok ulusal anayasada ve uluslararası insan hakları sözleşmesinde yer almış bulunmaktadır mülkiyet hakkı ai̇hmye sonradan dahil edilmiştir ai̇hmye göre herkese mal ve mülkünün dokunulmazlığına riayet edilmesi hakkınıesas sayısı karar sayısı tanımakla özü itibariyle mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır kişinin mal ve mülkünden yararlanma hakkı mülkiyet hakkının geleneksel temel unsurlarından birini oluşturur mahkeme mülkiyet hakkının ihlali iddiasını konu alan akkuş türkiye mahk ve aka türkiye mah başvurularında kamulaştırma bedelinin resmi makamların kusuru yüzünden makul olmayan bir gecikmeyle ödenmesi sonucu ilgililerin uğradıkları zarardan para değerinin kaybı devleti sorumlu tutmuş bu zararın tazminine karar vermiştir sözleşmeye göre mülkiyet hakkı mutlak olmayıp genel yarar amacına yönelik bazı kısıtlama yahut sınırlamalara konu olabilecektir mülkiyet hakkına olası müdahaleleri üç grupta toplamak mümkündür kamu yararı sebebiyle ve yasa da öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilecek yani hak bütünüyle ve hukuken yok olacaktır meşru amaç kamu yararı ve genel menfaat kavramlarıyla ifade edilmiştir müdahalenin yasallığı ile müdahalede orantılılık ve adil denge olması gerektiği de kabul edilmiştir baraj inşaatları nedeniyle yapılan kamulaştırmalar da kamulaştırma bedellerinin makul olmayan bir gecikmeyle ödenmesi bu zaman dilimi için gerçek faizden çok düşük olan kanuni faizin ödenmesi ve nihayet aynı dönemde para değerindeki kayıptan hasıl olan zarar nedeniyle türkiye aleyhine mülkiyet hakkının ihlali iddiasıyla onlar ya da yüzlerce dava açılmış arazileri kamulaştırılan kişilerin uğramış oldukları zarar devletçe tazmin edilmiştir mah halim akça ve öte türkiye mahkeme kamulaştırma işlemleri süresinin aşırı uzunluğunu hesaba katmadan saptanan kamulaştırma bedelinin âdil dengeyi bozduğunu belirtmiştir kısaca mahkeme içtihadında mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirin hem amaçla orantılı hem de bu amacın gerçekleştirilmesine elverişli olması gerekir kamulaştırmalarda bir tazminatın ödenmesinde vaki anormal bir gecikme özellikle bazı devletlerde öngörülen para değerindeki düşüş göz önünde tutulduğu taktirde mülkü kamulaştırılan kişinin mali kaybını ağırlaştıracak ve kendisini belirsizlik içinde bırakacaktır burada söz konusu olan devletin yasalar çerçevesinde yapmış olduğu kamulaştırmalara ilişkin bedellerin geç ödenmesinin ai̇hsye ek nolu protokolün maddesinin ihlali niteliğinde olduğu kabul edilmiş olup olayımızda idare tarafından kamulaştırma yapılmaksızın kamulaştırmasız el atma nedeniyle ödenecek bedellere ilişkin düzenleme yapılmış bu düzenlemeyle sayılı yasa ile tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el koyma işlemleri sayılı yasa ile tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemleri hedef alınarak kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere ihtiyaç olması halinde idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden pay ayrılacağı kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması halinde ödemelerin sonraki yıllara sari olacak şekilde garemeten ve taksitlerle gerçekleştirileceği belirlenip bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği hüküm altına alınmış olup söz konusu düzenlemenin anayasa da yer alan mülkiyet hakkı ile ai̇hsye ek protokol ile türkiye tarafından sayılı yasa ve tarihli kanunla onaylanıp yürürlüğe giren i̇nsan haklarını ve ana hürriyetleri korumaya dair ek protokole aykırı olduğu anayasanın maddesi gereğince kabul edilen uluslararası sözleşmelerin kanunlardan önce uygulanması gerektiği bu nedenle kamulaştırmasız el atma nedeniyle ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacaklarının haczedilemeyeceğine yönelik sayılı yasanın geçici maddesi ve sayılı yasanın geçici maddesi anayasaya aykırı olduğundan iptali için dosyanın anayasa mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olmakla hüküm gerekçesi yukarıda açıklandığı üzereesas sayısı karar sayısı sayılı kanunun geçici maddesi ve sayılı yasanın geçici maddelerinde yer alan bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları tahsil edilemez ibaresinin anayasanın maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri başlığındaki türkiye cumhuriyeti toplumun huzuru milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı sosyal bir hukuk devletidir anayasanın maddesinde devletin temel amaç ve görevleri başlığındaki devletin amaç ve görevleri kişilerin ve toplumun refah huzur ve mutluluğunu sağlamak kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanı maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır anayasanın maddesinde kanun önünde eşitlik anayasanın maddesinde kanunlar anayasaya aykırı olamaz anayasanın maddesinde herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz devredilmez vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir temel hak ve hürriyetler kişinin topluma ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder anayasanın maddesinde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması anayasanın maddesinde mülkiyet hakkı anayasanın maddesinde milletlerarası antlaşmaları uygun bulma anayasanın maddesinde hakimler anayasa kanun ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler i̇nsan haklarını ve ana hürriyetleri korumaya dair sözleşmeye ek protokolün mülkiyetin korunması maddelerine aykırı olduğu kanaati oluşmakla sayılı yasanın geçici maddesi ve sayılı yasanın geçici maddesinde yer alan bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez hükmünü iptal edilmesi için dosyanın anayasa mahkemesi̇ne gönderi̇lmesi̇ne dosyanın anayasa mahkemesince konuyla ilgili karar verilinceye kadar sayılı yasanın geçici maddesi ve sayılı yasanın geçici maddelerinin uygulanması açısından bekletici mesele yapılmasına sayılı itiraz başvurusunun gerekçe bölümü şöyledir sayılı kanunun geçici nci maddesi ile sayılı yasanın geçici ncı maddesi aşağıda ayrıntılı olarak izah edilen sebeplerle anayasanın hukuk devleti eşitlik temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması mülkiyet ve hak arama özgürlüğüesas sayısı karar sayısı maddelerine avrupa i̇nsan hakları sözleşmesinin ek protokolüne ve avrupa i̇nsan hakları mahkemesi içtihatlarına aykırıdır sayılı bazı alacakların yeniden yapılandırılması ile sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu ve diğer bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkında kanunun geçici maddesine göre bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle geçerli olmak üzere tarihli ve sayılı kamulaştırma kanununun geçici ncı maddesi hükmü tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanır ancak bu tarihten sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemleri sebebiyle açılan tazminat davalarında verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden sayılı kanunun geçici ncı maddesinin yedinci fıkrası uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere ihtiyaç olması halinde idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden ayrıca yüzde beş pay ayrılır keza sayılı kamulaştırma kanununun geçici maddesinin fıkrasında kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere ihtiyaç olması halinde idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden yüzde iki pay ayrılır kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması halinde ödemeler sonraki yıllara sari olacak şekilde garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir taksitlendirmede bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır taksitli ödeme süresince sayılı kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir i̇dare tarafından mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir denilmektedir açıklaması yapılan yasal düzenlemelere göre den sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerinde mahkemece hükmedilen tazminat bedellerinin ancak kesinleştikten sonra ve sadece bütçeden ayrılan payla ödenebileceğinden kamulaştırmasız el koymadan doğan tazminat alacakları için yasanın resmi gazetede yayımlanıp yürürlüğe girdiği tarihinden itibaren idarenin mal hak ve alacakları haczedilemeyeceği sonucu çıkmaktadır bu maddenin atıfta bulunduğu sayılı kanunun geçici ncı maddesinde aynen kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen tarihi ile tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır tazminat müracaatı üzerine fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri bu kanunun inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu kanunun inci ve nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir tespitten sonra bu kanunun inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde sayılı kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile tahmini değer bildirilmeksizin talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir uzlaşma nakdi ödeme idareye ait taşınmazın trampası idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle yapılabiliresas sayısı karar sayısı uzlaşma görüşmeleri hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil etmez uzlaşmaya varılması halinde üzerinde uzlaşılan hakkın türünü tanınma şart ve usullerini nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin edilir uzlaşılan nakdi tazminat bedeli bütçe imkanları dahilinde sonraki yıllara sari olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir taksitli ödeme süresince tarihli ve sayılı kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir i̇dare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir dava açılması halinde fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değeri ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata ilişkin temyiz hakkı saklıdır kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere ihtiyaç olması halinde idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden yüzde iki pay ayrılır kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması halinde ödemeler sonraki yıllara sari olacak şekilde garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir taksitlendirmede bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır taksitli ödeme süresince sayılı kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir idare tarafından mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir bu maddenin tazminata ilişkin hükümleri vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanır evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz ancak gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara idare tarafından nakdi ödeme yerine üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler uzlaşma talebi üzerine uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir uzlaşılamaması halinde uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam ediliresas sayısı karar sayısı bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal hak ve alacakları haczedilemez denilmektedir bu düzen | 4,021 |