siir
stringlengths
171
74.5k
siir_uzunlugu
int64
31
9.7k
Atatürk.. Cumhuriyeti kuran Düsmani yurtdan kovan Hürriyete kavusturan Sen oldun ATATÜRKSenin adinla okuduk Senin adinla yazdik Bunca diyar gezdik Yok senin gibi büyükAdin yazili kalbime Seni övmek az bile Anarim adini her nefesimde ATATÜRK ATATÜRK ATATÜRK:
36
Hastalıklı Ruhum Gelecekte ne sebepten olursa olsun ölüm, kimimizi On Beşinde, Hasta düşmüş ruhumda gelecek, sonu gelmez yenilgi ve malubiyetlerin döngüsünden, başarısız intihar teşebbüslerinden ibaret. kimimizi Yirmisinde kıstıracaktır hayat denen bu üstü açık tımarhanede.Ne şekilde olursa olsun öldüğümde bir gülümseme olmalı yüzümde,... bu geride kalan sevdiklerimin acısını bir nebze olsun azaltabilir belkide.Gülerek yapılan bir eylem neden kötü algılansınki, zaten ölen sadece ben olduğuma göre.... bu artık geride kalanların sorunu..
69
Ay başını göremedim! “ Ah bu geçim derdi, Hep bizi gerdi! ”On beşinde bitti para Bir huzura eremedim! Sıkılıp da düştüm dara Ay başını göremedim! Bakkal, kasap, manav derken Düşünüp de kafa yerken Bunalttılar beni erken Ay başını göremedim! Böylelikle bitti maaş Evde başlar sıcak sava Can verirken yavaş yavaş Ay başını göremedim! Yazık bana artık yazık Ne erzak var ne de azık Yedikçe ben onca kazık Ay başını göremedim! Bana bakar çoluk çocuk Ne yapsın ya, o kuzucuk Kahvaltıda ister sucuk Ay başını göremedim! İşitirken evden azar Hafta sonu ister pazar Yokluk bana mezar kazar Ay başını göremedim! Büyüdükçe cepte delik Yama tutmaz bak üstelik Ne yüzlük var ne ellilik Ay başını göremedim! Yok ki öğle doğal gazım Kış gününde hep ayazım Sobaya bak kömür lazım Ay başını göremedim! Çözüm için neler yaptım Hatim ettim sözlük baktım O kadar da gözlük taktım Ay başını göremedim! Gaste karton yakıp durdum Titreyerek her gün dondum Buz gibidir gece kondum Ay başını göremedim! Hanım artık herif dedi Çokta kibar zarif dedi Yol gösterdi tarif etti Aybaşını göremedim! Borç istedim uçan kuştan Medet umdum kalbi taştan Sele döndü gözüm yaştan Ay başını göremedim! SEÇKİN ERDOĞAN / BURSA
194
Taşbeden Gecenin karanlığı bilinmez gizem Ne dolunay var nede tek bir yıldız Tuttuğum dallar kırık yerler kaygan Katardan ayrılıp kaybolan turnamRuhun bedenimi bıraktığı an Sessizlik hakim olmuş gök kubbeye Çoban yıldızıda yok oda yorgun Bülbüle küsmüş açmıyor goncamItır kokardı seher vakti rüzgar Gök yüzünde kara kara bulutlar Yuvaya çöp taşımaz artık kuşlar Severken yeniyim beklerken umutluYönün başka gönlün başka yerde Düşe kalka yürüdüm taş yolunda Sinem o kadar korkak okadar yiğit Kime bir adım varsam benden o kaçarMerhaba vefasız dost merhaba Rüyamda ufuklara açan ışık Sen ebru olsan gonca ya menekşe Bugün dünü yaşıyorum hasretim geçmişeUnutulmuş bir ezginin hayali var Çekiştirir dururlar bizi her zaman Oysa bülbül sana konar öterdi Cemalindir gizlenentaş beden
113
Allah Aşkı Cennet sözü yazıveriş Allah aşkı Allah aşkı Yaradansal sırra eriş Allah aşkı Allah aşkıCennetlik kul olup gitmek Düşler ile dolup gitmek Hızır küzur bulup gitmek Allah aşkı Allah aşkıDertleri bir yana atış Huzur ile nurlar tatış Mutluluklar gönle katış Allah aşkı Allah aşkıKutsal amel niyet oluş Benliğinde cennet buluş Nimet hikmet ile doluş Allah aşkı Allah aşkıKaramecnun Yaradansal insan cennet şairi
63
A A Denemeleri ANNELER BABALAR VE ÇOCUKLAR ANNELER BABALAR VE ÇOCUKLARAnne ve babanın bütün yanlışlarının cezasını çocuklar çeker. İletişim ve uyum sorunu yaşayan anne baba evliliği bazen bitirir, her biri kendi hayatını sürdürür. Her iki taraf da bir takım zorluklar çeker ama asıl zorluğu çeken çocuklardır. Problemli bir aile hayatı çocukları ruhen hasta yapar, çocuklukta karı koca kavgasının arasında büyüyen çocuklar evlilik sendromuna yakalanır, ömür boyu bu sendromun etkisinden çıkamazlar. Hayata yeni yeni hazırlanan çocuklar, hayata karşı çekingen, korkak ve pısırık olurlar. Bu çekingenlik ve korkaklık onları hayat boyu takip eder. Okul başarılarını olumsuz etkiler. İyi bir eğitim alamayan çocuklar bırakın sınıf atlamayı bulundukları sınıfın bile altına düşer, başarısız, beceriksiz, hatta hatta topluma yabancı ve zararlı birer birey haline gelebilirler. Evlenip bir yuva kurmakta zorlanırlar. Kurarlarsa bile sürdürmekte zorlanırlar, gerek korku, gerekse başka dürtülerle bu yuvayı sürdürmekte güçlük çekerler. İstemeden yanlış yaparlar, kimseyi ve hiçbir davranışı tolere edemezler. Kimseyle kolay kolay iletişim kuramazlar. Normal birey olarak yaşamlarını sürdüremezler. Çoğu kere suça eğilimli olurlar. Toplum kurallarına uymakta zorlanırlar. Rehabilite edilmeye ihtiyaç gösterirler. Mutlu olmak ve mutlu etme eyleminde başarılı olamazlar. Sürekli bir boşlukta hissederler kendilerini, doyuma ulaşmakta birçok engelleri vardır. Bu engellerin çoğu da psikolojiktir. Mutsuz bir çocukluk, aile bireylerinin süregiden çatışmaları ruhsal dengelerini sarsmıştır. Bu dengeyi kazanmaları artık mümkün görünmemektedir onlara. Hele anne-baba sürdüremedikleri yuvayı sürdürmekte ısrar eder de problemleri bir türlü bitiremezlerse bu çocuklar üzerindeki travmayı artırır. Veya aynı anne baba evliliği sonlandırır, ancak bu boşanmada demokratik anlayış gösteremez, olayı bir savaş boyutuna taşırlarsa çocuklar da savaşın tarafı haline gelir, taraflardan birine dost diğerine düşman olabilir. Bazen de çocuklar bu olaydan faydalanmayı seçer, tarafların zaaflarını kötüye kullanır, sorumluluk almayan, kurnaz, üç kağıtçı bir tip haline gelir. Bütün bu olup bitenlerden en çok zarar gören bireyler çocuklar olacaktır. Bütün bu sorunlar gösteriyor ki boşanmak bir çare değildir. Ancak huzursuz bir aile yaşamı ve mutsuz bir evlilik de istenen bir durum değildir. O halde yapılması gereken ailede iletişimin sağlanmasıdır. Aile bireylerinin aile eğitimine alınması, evlilik okullarının yaygınlaştırılması, evliliği sürdürme ve bireylerin karşılıklı anlayışlı olma eğitimi almaları şarttır. Bunun için okullarda iletişim derslerinin verilmesi, iletişim uzmanlığının kol olarak gündeme getirilmesi, bunun için de iletişim uzmanlarının yetiştirilmesi şarttır.
355
Plevne Panoramik Müzesinde PlevneSene ikibindokuz, Serin bir Nisan sabahı Plevne'de Gazi Osman Paşa'nın ayak izlerini Aramadayız: Manzara müthiş, Akılara ziyan Bir avuç Türk askeriyle Şanlı bir direniş... Siper kazıyor Bulgar köylüleri Gazi Osman Paşa için. Elinde kazma Romanlar Gömmek için ölenleri... Vuruyor yüzümüze Plevne'nin serin rüzgarı. Yenseydik şu Rusları... Harika bir yer olacaktı Panoramik müze....
55
Dolunay.. gece yarısına gecikmiş saatler yağmurdan yeni döndü gökyüzüay bulutlardan yıkıyor yüzünü ay şimdi ışıl ışıl ay..; dolunay...içim yanıyor, yüreğim kıpır kıpır korkuyorum gözlerine bakmaya sen okursun gözlerimi hemen duyarsın içimde onu...halka halka zincir zincir ellerimde kelepçe, ayağımda pranga mıhlanmışım bu yere...yinede aldırmıyor yüreğim yasaksa yasak ona ne içimde bir deli çocuk, daha ağzı süt kokan hiç gün ışığı görmemiş; senin ışığında bile yanan... al onu götür benden, sendeki çukurlarda sakla! .....gözümsünay...dolunay...
72
Anadolu Leoparı Koruma Altına Alınmalı 6 Şahsımın düşüncesi, karantina güdülsün, Avlanma yasaklansın, soy varsa sürdürülsün…Boş alanlar verilsin, toplum aydınlatılsın, Belirlenmiş alanlar, avlarıyla yaşasın… Eğitim de gerekir, merhamet temeliyle, Rabbimin sevgisiyle, kul hakkı bilinciyle…(2013)
33
Güzel şeyler için... Güzel şeyler için çiçek toplayan başıboş, sergüzeşt peri, yıldıztozlarını özgürleştirdiğin için “zaman kaç yazar” diyebilirsin Galaksiler özgür kılmıştı yıldızları, diler misin … Kararlı mısın yine de yoksa yıldıztozlarında? Ya da aynı bir şeyin içinde başka bir şey bulmaya hazır mısın … Gökadalarla yıldızların zincirleme kamufle hiyerarşik yapısını çünkü aynı kılıyorsun serpinti güneşközlerinde, ..senin kozlarında - hatta savunabilsen - avuç içlerinde … * Sanırsan; “yıldıztozları, büyükçe türev yapılarıdır kendi karekökleri asmaköprülerinin” diyeceğim gibisin.* Bil ki seviyorum Destursuzun senin; Görsem bitiririm, kemirgenin görsem, bitiririm...ama inanmak değil de bu, biseksüel lanet ruh! bil ki, ben kişilik sınır tanımam …(dünya halinde, dünya gidersin,yalana dürüst demeyim) Senden olan değildir senin, Sadece anlatırlar kinin.Çiçek açtırmaya beklerim Ki sen de aynı böcek konuşturmaya; (her şeyimsin, Enigma gibi kapsadın; değişmez) Böyle olmaz bunlar, Ses ver banaÜzgünüm, politik yalanları bilmem; Yeryüzü karındaşı ikircikli de olsa birdirSersem Olli, Sen zaten Türk oldun...Bizle futbol oynadın,Ted; kramponlarda Yağmuru sağdın! ! göktekiniDoğaçlama- Olli: Olli Rehn Ted: Ted Hughes
158
Yeni Yıl kutlamak Günahmış Yeni Yıl kutlamak Günahmış Yılbaşı günah diye müslüman kutlamadı Bre bre edem de sanki sütten çıkmış ak kedi Sorsan yabancının hiç malını almadı Maksat desinler adam asla haram yemedi Hani diyordun şeytan işidir televizyon Baş köşeye kurdunuz kocaman sinevizyon Futbol oynamak bile önce günah demiştin Ezelden kurdun Dici Türkü eve emiştin Gavur icadı derdin bilgisayara ede Sörf yaparsın akşam sabah twette,facede Ecnebi makinası ile selfiler çektin Hep kendi resiminle monitörü kapattınGiysi alırken elin markasından istersin Vestel telefon varken aypon tercih edersin Beyaz eşyayı yerli değil boşhtan alırsın Oh! her haltı işlersin yıl başından kalırsın Üretemeyiz küçük fare mausu bile Orucunu açarsın alkolli gazoz ile Faizli kredi yersin bütün kullar eğilsin Anladım brader sende,az,buz gavur değilsin Ömer Gündoğan 31.12.2015
122
Dost ararım Ayağımı kaydırmayan, Dost ararım dost ararım. Gözlerimi oydurmayan, Dost ararım dost ararım.Dost dost diye kan verecek, Dost kıymetini bilecek, Ömür boyu dost kalacak, Dost ararım dost ararım.Beni çıkara satmayan, Uçurumlardan atmayan, Düşmanımı dost tutmayın, Dost ararım dost ararım.Dostla yaşayayım rahat Uzun değil kısa hayat, Dostsuz yaşanmaz bir saat, Dost ararım dost ararım.Kalpte yaram kanatmayan, Saçın ele taratmayan, Beni bende çürütmeyen, Dost ararım dost ararım.Korkmasın veremem acı, Olurum derde ilacı, Kalbimde sultan kiracı, Dost ararım dost ararım.Gönlümde edecek seyran, Versin bana soğan ayran, Olurum o dosta hayran, Dost ararım dost ararım.Dost ararım dost sararım Dosta gelmez ki zararım, Koydum kafaya kararım, Dost ararım dost ararım.Dost dosta verir mi acı, Dost başımın altın tacı Dost dostun kalbin ilacı Dost ararım dost ararım.Dost ararken Ali Uzun, Gel de dost sırrını çözün Soyadıma dostum yazın, Dost ararım dost ararım.
137
Akdeniz Tutup mavi ellerimden sarmış beni Kucaklayıp sevmiş beni yalnızlık Islak kalmış çöl ortasında umutlarım. Duvardaki gri saat oyun oynuyor benimle Her gideni aldattığı kadar Acımasız ve alaycı.Bu şehir aynı şehir mi? Yalnızların türküsünü söylüyor Kıbrıs'da biri Akdeniz her zamanki gibi asi ve özgür Anılara inat hala dalgalar hırçın. Rüzgarın dokunuşu her zamankinden pembe tenime, Yine öksüz kalmış bu iskeleKaç yıl öncesinden gelir bu yosun kokusu, Penceremin önüne kadar gelmiş Akdeniz'in rüzgarına takılıp. Sessizliği hiç değişmemiştir zamanın Umutlarım yeşerir yeniden Uzaklardan geçen sessiz bir gemi gibidir gelecekSessizdir saka kuşu bu sabah, Rodos'da Akdeniz'in meltemleri eserken Bir gemi yanaşır limana Nice umudu ve özgürlüğü getirmiş yüreğinde Bir ucundan tutup hayallerimin Keşke beni de alıp buradan uzaklara götürse.Özgürdür Akdeniz Koyu mavi isyanı saklıdır tutsaklığa derinlerinde Inciler kadar beyazdır söyledikleri Hiçbirşey durduramamıştır asiliğini Kıbrıs'da Namık Kemal'in tutsaklığına inat Hürriyete davet eder özgürlük aşıklarını
140
Totemi Yapının Bir Özelliğine, Büyüteç Tutmak Değerli okur. Burada az ya da biraz okunan bütün yazılarımda belki de ilk kez duyacağınız çıkarım ve ortaya koyuşlar mevcut olup, bunlar yazarın kendi rezervidirler.Çok ortaya koyuşlarım bilinenlerin aksine oluşla belki de bir şaşkınlık ya da kulak asmazlık olmaktadır. Bu nedenle okunup anlaşılması da güç olabilmektedir. Böyle olunca, bu tür yazılar pek okunup yeğlenmezler. Buna rağmen, insanlar yine de yazar. Yazmalı da. Bir düşünce yazısının sanırım mukadderatı da budur. Yazıyı kafanızdaki önyargılı, totem anlamasıyla okumayınız lütfen.Totemi oluşturan; ateşi kullanım alanına sokan; tekerleği bulan; hayvanı evcilleştirip, postunu sırtına geçiren; bitki yetiştiren; kesici aletler yapan; resim çizen; bugünkü sosyo toplumsa yaşamları ortaya koyan insanlara, ilkel demek; güncel ilkelliğin aydın cehaleti olmasından başka bir şey değildir.Tüzellik, totemi yapının çok önemli bir özelliğidir. İnsanlığın eski dönemlerde ve eski sosyal birlikçi yapıları içindeki en önemli soyuttu öznel gelişmesi, bu totemi yapı tüzelliğini ortaya koyabilmeleridir. Sosyal yapıların günlük yaşamdan edindiği deneyim ve kazanımları vardı. Bu deneyim ve kazanımlarını kişilerin dışındaki totem bir noktaya göç ettirmeleri, insanlığın tam bir anlamsal dönüşmesiydi.Totemi nokta da, bu göç olgularını kristalize edişle, insanlar; o totem noktayı, çekim alanı kılmıştır. Yine o totom sel nokta hem "sosyal yapının bilinci" olmuştur; hem de o totemi nokta, “grup sosyal beni", yapılmıştır. Sürecin böyle olması gelecekteki zincirleme çığlamanın, ateşlenen fitili olacaktı. Böylece bu totemi noktanın, göç ediş anlamıyla anlaşılır; görünür yanı yoktu. Bu totemi noktanın hükmî şahsiyeti vardı. Burada hükmü şahsiyet, o sosyal yapının ya da kurumun benliği ve bilincidir. Adeta bir organizma beni ve vücudu gibi oluşla yapı içine damar ağlarıyla tekrar dağılabilmesidir. Bu durum çok önemli bir kavranış ve kavratışın, tüzellik oluşuydu. İşte totem bir yönü ve bir anlamı da bu tüzellikçe oluşuydu. İnsan sosyal yapı içinde kendisini bu totem noktayla sayğılayıp, varlaştırırken giderek bu noktaya yabancılaşacaktı. Bu noktanın gerisindeki tüzelleşme soyutlamasını unutup bu noktayı ökülte edip ve inisiye yoluyla öğrenme süreci yapacaklardı. Her totem de, bir tüzellik vardı. Her tüzellik te, bir totemdi. Sosyal grup bilinci ve sosyal grup beni, o noktayı bir yaptıran, bir yaptırım oluşla; otorite merkezli bilinçle meşrulaştı. Bu meşrulaşışı kendi grup onayıyla, müktesebatların odağı yapışla, buraya; saygı duyup kutsadığı anlamlar değerini atfetmiştir.Bu tüzellikti totemi nokta günümüze gelene değin birçok yarılma ve dallanmaların değişkenliği içinde oluşla kurumsallaşmıştırlar. Günümüze dek, monarşiden demokrasiye; mutlakıyetten meşrutiyete ve cumhuriyete; seçimlerden, bürokrasiye, adalete dek vs. bulunuşlar hep bu totemi tüzel alanın yarılan; dallanıp, çatallanan zemin bölünmesi içinde, zeminlerin kategorize edilmesiyle bu düzeye gelinmiştir.Totemi insan bilinci bu tüzellikti alanı, kendi bencil sağlanımlarına hitap eder oluşlarıyla çekim ve yaptırım gücü kıldılar. Söz gelimi bu totemi nokta av yaptıran ve avı paylaştıran ilkeydi. Cinselliği düzenleyen ilkeydi. Burada cinsellik ve avı paylaşıp yemek; kişinin kendisi olan özeline karşılık geliyordu. İnsan sosyal yapı içinde bu tüzel noktayı kutsayıp saygılındı. Günümüz insanı ise gizlide ilk fırsatta bu tüzelliğe toplum aleyhine oluşla saygısız olup, tüzelliğin akışını yapan siyasi erke; kul köle olmanın yabancılaşması içindedirler. Bugün emeğin yüce değer olması, bu bencil tüzelliktendi. Güncel insan tüzel olanla, tüzel olanın içindekini karıştırmıştı. Yani güncel insan, tüzelleşen bencilliğini göremeyip, olup biten içinde hile ve desiselerle yeniden bencilliğini aramakla, kendinin insani tutumlu olduğunu sanmaktadırlar. Oysa sosyo toplumsa tüzelliğin dışında insanilik yoktur. Zaten olsaydı, sosyo toplumsa tüzelliğin olmasına gerek yoktu ve totemi tüzellik olamazdı.Burada tüzelin alan içi ilkeleri değişmez demiyoruz. Tüzelliğin saygın oluşu çok önemlidir. Tüzellik içinde saygılının olacakların her bir değişmesi, artık sizin kullanımınız değildirler. Bu nedenle tüzellik dışına itilen saygın olmayabilir.Alanın içindeki totemi süre duruma kuvvet uygulayan potansiyellikler olduğu unutulmamalıdır. Yanisi şu ki tüzelliğin, devinim alanına kaynaklık eder bir anlama ve bilinç olduğu; bu bilincin ve benliğin de sosyo toplumsa yapı tüzelliği olduğu, unutulmamalıdır. Tüzellik içinindeki gelişmeyle, tabu kullanımını aşan her değişme ve dönüşme; tüzelliğin içindeki bir kullanım bağıntısını ve tabusunu elbette ki değiştirecektir. Ama durup dururken de, tüzeldik içinin bir konusu, kendiliğinden değişmezdi.Eski sosyo toplumsa yapılar, bu tüzelci totem yapı bilinçleriyle ile kendilerini oluşturmuştular. Böyle oluşla insanlar, totemi tüzellikte; çok nesnel ve gerçekçi insanlardı. Eskinin gerçekçi, nesnel düşünmeli insanları, totemi tüzelliğe kendilerini aracısız yaklaştırmıştılar. Kendileri ile tüzelliğin temasını bizatihi duyup, hissetmenin iletime bağıntısı içindeydiler. Hayal görüp, hayali resmeden; bugünkü insanlardı.Oysa günümüz insanı bunca müktesebat zenginliğine rağmen, sosyo toplumsa bilinç ve ben olan bu totemi tüzelliğe, kendisini oldukça yabancılaştırmıştır. Şimdiki zamanda totemi tüzellikle, kişinin kendi arasında; bire bir temas oluşturulamamasından ötürü soğukluklar vardır. Tüzellikle insan arasında bir yığın aracılar vardır. Bu yüzden insanlar güncel tüzellik referansına bakarak kendilerini düzeltmenin ve denetlemenin yoksunluğu içindedirler. Kişilerle tüzellikler arasında yapay çeviriler (tercümeler) vardır. Tüzellik bu soğukluk ve yapay aracılar arkasında, yitip gitmiştir. Totemi tüzelliğe göre günlük düzenleme ve akış yaptırması gereken erki öznel insan pozisyon, bu tüzelliğin asıl sahibini kendisine kul-köle yapmıştır.17.02.2013
751
Nafile Günler Nafiledir geçen günler, Anladığında ömür biter. Ah çeker vah çeker, Ne yapsın zavallı sevenler. Lazımdır seven gönüller.Geldi geçti su gibi zamanlar, Elem duyuldu bazı anlar. Layık olsun sana bütün insanlar, Rabbime senin için dualar. Hüzünlenmesin seven canlar, Keder yerine gelsin mutluluklar. Ati’ye de kalsın hoş duygular, Nice doğum günü yaşayacaklar.İyiki doğdun, ömür boyu mutluluklar.(27.08.2002-İstanbul)
56
Bayram Sabahı Bugün bayram sabahı güzel anam Bugün bayram sabahı Acıya kedere sürgün vakti Gurbettekiler ayrılık hasadı kaldıracak bugün Keder kurşunları namlulara sürülecek Sevdiklerinden ırak olanlar Sorgusuz sualsiz Yüreğinden vurulacak bugün Payı olmayacak hiçbirinin bayram sevincinden Aşına ekmeğine gözyaşını katık yapacak Can ecelsiz alınacak bugün can ecelsizBugün bayram sabahı güzel anam Bugün bayram sabahı Gönlüm garip gözler suskun ciğer paramparça Bir sancı bir hain bıçak Oturmuş yüreğimin ortasına Dağıttı acıları dört bir yanıma Elsiz ayaksız götürecekler beni Devrilecek sıradağlarım anam Çevrilecek akan sularım Yetmez nefesim hasreti soluklamaya Kaçar damarlarımdaki kan kaçar gider Kâr etmez çatal yürekli oluşum Yiğit oluşum kâr etmez Boynum kıldan incedir gurbetin elinde Serdikçe önüme sevdiklerimi Koyar garipliğim bükülür dudaklarım Vurulurum en onulmadık yerlerimden Sızlar durur her yerlerim Sızlar anam inceden ince sızlarBugün bayram sabahı güzel anam Bugün bayram sabahı Kederler yürek avına çıkmış Tutukladılar şafakla birlikte Yaralı güvercinler gibi Nasıl çırpındığımı bir bilsen Bir bilsen yana yakıla nasıl dört döndüğümü Hasretine can dayanamazken varamadım Varamadım seni öylesine özlemişken Gözlerimi dağların kıvrımlarına diktim Gönlümü gecikmiş kuş katarlarına kattım Uçacaklar bugün onlarla uçabildiğince Ola ki sılamdan geçer diye Bugün bayram sabahı anam Seni düşündükçe bir efkar çöküyor içime Bayram soframız seriliyor gözlerimin önüne Lokmalar dizilmiş boğazına uzaktan bakıyorsun Olsun diyorsun olsun kısmetse gelen bayrama Elbette güzel anam elbette Evel Allah bu yürek kadrini bilir Bu bayram değilse de gelen bayrama Ellerini öpmeye gelir Bayramın mübarek olsun güzel anam Bayramın mübarek olsun
233
İkinci tekil şiiri Ruhum göklere kanat çırparken, Sayıklar ölümü, dil yavaş yavaş. Benliğim senden bir an ararken, Bu koca özlemimi, bil yavaş yavaşBu zaman ki; gönlümü yakan bir ateş, Bu zaman ki; geceye düşman, güne eş. Gecenin ardından doğmazken güneş, Bu öksüz gözyaşımı, sil yavaş yavaş
46
Başarı Çalışmadan olmaz yesende balı kaşarı Sıkmadan dişini hayatta gelmez başarıÖnce kendinden vereceksin bişeyler Sonra karşılığı gelir bayanlar beylerÇalışan da ortada, çalışmayan da ortada Hangisinin balığı yüzüyor, hangisi oltadaGözyaşlarını akıtır insanlar çok derinden Üzüntü yada sevinç, bilmem hangi yerindenİş, aşk, para farketmez, aynıdır hepsi Sabır tecrübe, tecrübe de dolu tepsiBaşaranlar konuşur, diğerleri dinler durur Pişmanlık içinde kulakları inler dururNe zamanki ter akar akar göl olur O zaman mal mülkte yanında ödül olurHaketmeden bir yere gelenin olmaz güveni Hem zor olur, hem de kısa olur serüveni
85
Günah Bir yaz akşamı Geziyorum en güzel vaktinde günün Öyle kalabalık,öylesine gürültülü ki sokaklar Ama ben sanki tek başıma,sanki kimsesiz,yalnız Gecenin karanlığını hafifleten birkaç sokak lambası Bir an sanki hiç dönmeyecekmiş gibi uzaklaşıyorum Yalnızlıktan korktuğum an fark ediyorum insanları Günah diyorum sonra kendi kendime günah Kalabalıkta yalnız hissedenlere günah…
49
Akdeniz Güneşi Akdeniz güneşi altında doğmuş Ondan, sıcak gelir güzel bakışı Sevgi ateşine elini koymuş Tutunca ısıtır candan yakışıGözü, kanat çırpar aşk yuvasından Yüzü, çiçek açar gül arasından Saçlarını toplar O, yarısından İpekle taçlanır sanki o başıBir güzel tanıdım böyle sevimli O, baştan aşağı güzel giyimli Çocuksu duruşu, bebek resimli Öyle başka hali göstermez yaşıHer gün gelir geçer hayat yolumdan Tutar o bakışı gönül kolumdan Akşam, gider sanki O, uçurumdan Akdeniz güneşi gibi batışı
74
Vicdanımın Aynası Paramparça (DEKLARASYON) VICDANIMIN AYNASI PARAM-PARÇA(ENDİŞE) Kalbi olanların çok az olduğu bir alemde hüzünle yaşıyor olmanın ızdırabıyla geçerken günlerim, katletmeye gemlenmiş duyguların varlığında, masum insanların ölmesine hiç bir şey yapamamanın derin üzüntüsüyle kahroluyorum... SAVAŞLARIN önemsiz olduğu, TİCARETİN çok önemli olduğu kansını güdenlerin yönetimleri altında, onlara 'bilerek hizmet ediyor ' olmanın ezikliğinde ' insan olabilme erdemi ' nin duygularını hissedememekle geçen değersiz varlığımın yok olmasını dilerken Yaradan,dan korkuyorum günahlarımdan, UTANIYORUM kendimden! Hiç bir şeysiz yaşayabileceğimiz AŞKIN varlığından habersiz ruhların (kalplerin) insanlığa (birbirlerine) MADDESEL hislerle bağlı kalmalarına isyanlardayım... AÇLIKTAN insanların öldügü dünyada, sükürlerimi Yaradan,a sunarken yiyeceğim üç lokmanın ikisini cöpe atıyor olmanın suçluluğuyla VICDANİMA bu tradejiyi anlatamamanın sıkıntısıylayım... CEZBEDEN dünyanın süslü renkleri RUHLARA yansıdıkça en ince kılcal damarlarımızdan, MADDENİN esiri olmaktan büyük utanç duyuyorum... Bugün üzülüp yarın hiç bir şey olmamış gibi, insan olmamış insanların varlığından haberdar olup; aralarında yaşıyor olmak zor geliyor... HOSGÖRÜ yollarında ERDEMLERE giderken ÖNYARGİLİ magandaların cenneti cehenneme çevirebildiklerine dayanmak güc... EVRENSEL ' insan hakları ' bildirgesini DEMOKRASİNİN süslü kılıcı altında mehdiyelerle yazıp masum milletlere ' insanca yaşamayı 'vaadeden şahsiyetsiz, ruhsuz insanların beni yönetiyor olmasını hazmedemiyorum...Masum insanlar ölürken VICDANİMA hesap verememenin günahlarıyla kalbim ızdırap cenderesi içinde cehennemi yaşıyor ve anlamsızlaşıyorum. İçim yanan bir volkan, bu volkan içinde ben hergün eriyorum, eridikçe bitiyorum, bittikçe yok oluyorum...ALLAH,ım sen bana yardım et, varlığım yok olsada, varlığını içimde daim et...
218
Dönmüyor Geri Dönmüyor Geri/ Ben Dönerken Aşka -İbrahim Tatlıses Aşka Arabesk Terapiler-7“Kınamayın dostlar Allah aşkına Yalvardım yakardım Dönmüyor geri Çaresiz kalmışım çıldıracağım Ağladım sızladım Dönmüyor geri”Deniz ürüyor, suyun rengine çoğalıyor özlemlerim. Anlatılmazlarımı dalgalar anlıyor.Algısal bir göç var bu anlaşılmazlığın gergefinde.Adımlarının gözlerinde bana dönüşün son istasyonu görülüyordu. Tek tek gittiğin iç duraklardan bana gelişinin hızı artıyor bilinmezliklere.Suskunluğun uçak sesi gibi geçiyor umutlarımın üstünde. Ve ben gidiyorum ruhunun vapuruna doğru.Martılar sen olmalısın.Ekmek mi yoksa aşk için bu yakınlaşma bilemedim. -Bütün seslerden alıntılı bir gidiş sunuyor hayat bana. Sesini özlemişim demek.Bir telefon kadar yakındın, bir yastık kadar yakındın, bir göz kadar, dudak dudağa ödev yapmaya yakındın. *Şimdi ya. Ben kendime yakın değilken senin yüzünden.Nadaslarımı ektim papatya tarlası yaptım. -Sen seviyorsun diye. Bir de oturdum bütün papatyaları seviyor,sevmiyor diye oynadım aşk dolu özlemlere.“İşte dostlar budur halim Görmedim ben böyle zalim Bilsem onu sever miydim Dönmüyor dönmüyor dönmüyor geri”*Bu şehrin ortasında seni saydım seviyor, sevmiyor diye. Sevse dönerdi dedi laler.Sonra baharını beklemeden solup gidişlerinden olmalı inanamadım lalelere. Kırmızı Gül: -Seven kadın her zaman gider. Gidip dikenlerine kadar sineme çektim kokunu.Bu düşünce üstüne üstsüz bekleyişlere sığındım. Sen çok güzel giyinmiş gibiydin, çıplak yalnızlığını uzaktan bile görüyordum. *Seven kadın gider mi? Zıt değil mi gül. Gül: -Seven kadının yüreği benim kırmızı duygularımdan oluşur. Kırmızı sevginin, aşkın, baş kaldırının, sesi.Seven kadın, sevdiğinin en ufak hatasını büyütür.Sinesine alır, dikenleriyle kanıtır, kendisi kanar.Seven kadının yüreği magmadır.Sevdiğinden gelen buzullar aynı anda erir. -O seni sevmiş.Seven kadın daha çok gururludur.İncitmez incilerini.Beslediği duygusu incidir. Onlar incinmişse nefretin mercanı olur.Zaten sevginin son aşamasıdır nefret. Ayrılık, nefret, sevginin aslında dikenleridir. -Seven kadın gider inan bana yaralı maşuk. Kaktüs: *Ben de katılıyorum.Sevmeyen kadın bazı şeyleri affeder. Kafasında sevgiden çok çıkarlara odaklı eylemler i vardır.Ki onların bir kısmı yerine getiriliyor.Bu kurulu çarkı değiştirmenin anlamı yok. Sevmeyen kadın mantığını, seven kadın hislerini, sevgisini, tutkularını kullanır. Ki aşk kadınlarının çoğu gitmiştir büyük hatalarda. *Ya döner mi dedim kaknüs. Batıyor şu sözlerin, dikenlerin doğru sözler için mi? Kaktüs: -Seven kadın ,önce baruttun adıdıdır.Sonra ateşin, sonra volkan olup arada patlar.Sonra affedilmezliğin mayını olup yoluna, bahtına patlar.Sonra bu korkunç nefret ateşi yerine, suskunluk başlar. Seven kadın, yeniden bir erkeği sevme süreci uzundur.Onun güven dağları yıkılmıştır.En sevdiği erkek tarafından Everesti yıkılmışsa yeniden zirvelere çıkmasının mümkünü yok. *Mantık arar,onu duyguları sarmalar.Süreç uzayıp gider. Annelik güdüler perçinleşir. Çıkmazları onun yüreğini bitirir. Sevdiğinin pişmanlığı, onu çok istemesi, ona büyük bedeller sunması ona daha uygun düzen gibi gelir ve dönebilir.Sevdiği erkeğin ona sunacağı güven dağlarıyla ilgili *-Sağol kaktüs. Evet, işte bütün çiçeklerin dilinde senin ruhun var,şimdi anladım. Çaresizim. “Kolunda tutup da getiremem ki Kendimi ben zorla sevdiremem ki Silahı çekip de öldüremem ki Dizine kapandım dönmüyor geri”Bekleyişin kundağında öylesine bekliyorum.Bir evetinle koca adam olacağım.Koca adamı bırak Oğuz Kağan olacağım.Epik şiirlerin gölgesinde yüreğim sana silah olacak.Vuracağım seni aşk dağında.Aşka öleceksin. Dağ dile gelecek. *Benim kamburluğum ezelden.Özüme inkarlar sundum. Dünyanın yükünü bana verdiler, ağır bir yük taşıdım, sonra gördüğünüz gibi kıvrım kıvrımım.Yüksek olmam,özüme yakınlığı verir. *Ben büyük aşkların soyadıyım.İçimde sizin aşkınız ağlıyor.Kamburluğum sizin yüzünden büyüyor tez elden kavuşun. *İnsanoğlu demiş ya.”Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.” Külliyen yalan. En büyük dağ insandır.İçinde kavuşmayan onca tilki varken, çıkarlarla ,duygular birbirine kuyrukla bağlıyken Herkes kendine özel çıkarımlar sunarken, bırak kavuşmayı, ölmek bile zor. Ben Mecnun’un ağlayışını uzaktan izledim.Ben Ferhat’ı bilirim. Yüreğimdeydi aşk. Şirin için delip sonsuzluğa gitmişti. Şimdi kamburumda sizin aşkınız. İçimde bir söz akıyor pınar yerine. *Sevdiğini çok üzdüğün belli.O benim güven dağlarımdaki meleksi ve ürkek ceylandı. Sen onu götürüp nefretin tazısı yaptın şair. Şair kendine gel, içindeki şeytanları as. Önce cennetini görsün yar.Önce değiştiğini görsün.Hazların dağlığımı bile aştı.O meleksi dağ ceylanın zaten senin bu hatalarından ürkek bir tazı olmuş.O , vuslatın tazısı. Bir tazı iyi avcıdır.Bilirim. Sen avcılığı bırak ki ceylan olup aşk simyasını sana sunsun. *Of dağlar oy oy dağlar oy. Bir of çektim hani sen yıkılmadın dağ. Dağ: -Bu ofun yürekten ve aşktan değildi.Gerçekler karşısında acizliğinin sesiydi. Sen yürekten, arınmış, melek ağzıyla bir of çek ki ben bin yıl bile yıkılırım.Sizin sevdanızın kamburunu taşımaktan sıkıldım. Avcılığı bırak.Ki Nazlıcan bunu anlarsa bırakır vuslat tazılığını koşar adım sana gelir ilk gün gibi. *Susup dağ ben oluyorum. Ferhat ben oluyorum, dağ yerine bahtımı deliyorum.Anlar beni işte Yüreğimin dağ ceylanı.Bu delinmiş yüreğin sızısını anlar.Bu uslanmış, usuna ayna olmuş maşukunu anlar.Pişmanlığın son baskısında gayrı uğruna pişmaniyeler sattığımı görür yar garajlarında. Pişmaniye, sıcak pişmaniye. Gidene yüz görümlük aşk.Kalana bedeva.“Aldı gitti beni benden Vurdu beni yüreğimden Anlamıyor hiç sevgimden Dönmüyor dönmüyor dönmüyor geri”
719
Doğanın YAVUZ'U... doğa; otlarını verir Yavuz arkadaş onları toplar, derler ya pişirip ya da pişirmeden sofraya koyardı... doğa; uyumunu yerlere göklere serer Yavuz arkadaş onu yakalar tuvalde çizer renkleri seçer önümüze koyardı.... doğa; kişiliğini yansıtır Yavuz arkadaş onu çözer önce yüreğine sonra kalemine yükler kitaba koyardı... doğa, saygı duyulduğu kadar saygı duyardı... saygısızlık yapanı kapının önüne koyardı....Fikret Turhan-Yalova, 27.02.2015
59
Bir Gül Odamın penceresi bir bahçeye bakar bahçe çırılçıplak kurumuş ağaçlar bir kız bilirim hep ayni günde ayni saatte aydınlık iplere çamaşır asarOdamın penceresi bir bahçeye bakar bahçe bütün bahçeler gibi ıssız tarumar olmuş çiçekler perişan sadece bir gül var kızın gözlerinde şimşek şimşek açan
45
Sevmek Günah Değil Sevmek günah değil, sev küçüğüm! Bir çiçeği, renginden, kokusundan... Korkma, en fazla burnun biraz kaşınır Ama, o çiçek buna inan çok sevinir.Sevmek günah değil, sev küçüğüm! Gözden, kalpten, ellerden, gülüşlerden... Belki dünyan cennet olur, belki kırılırsın Ama, sen bu sevişlerinle yol alırsın.
45
Dünya Türkleri Ey Asya Balkan dünya Türkleri Gelin birleştirelim tüm güçleri Dize getiririz zalim devleri Dünya muhtaç birliğimizeGerekli İslam Türk birliği Sağlar dünyada huzuru dirliği Biter işgalcilerin zalimliği Dünya muhtaç birliğimizeAsya, Balkanlar Türklerin yurdu Camiler kervansaraylar kurdu Şehitlerimizin Ana, Baba yurdu Dünya muhtaç birliğimizeEy şanlı dünya Türkleri Orta Asya’ya bağlı kökleri Güzeldir örf ile adetleri Dünya muhtaç birliğimizeOrta Asya’dan balkanlara uzaklara Afrika’dan ta kutuplara kıtalara Sesleniyoruz tüm Türk halklara Dünya muhtaç birliğimizeİmparatorluklar hür devletler kurduk Adaletimizle yönetip devran sürdük Farklı ırklara, milletlere kol, kanat gerdik Dünya muhtaç birliğimizeÜç kıtada at oynattık durduk İslam nurunu beşere duyurduk Aç susuzu yetimleri doyurduk Dünya muhtaç birliğimizeKoştuk zaferlerden zaferlere İnsanlığı Türk’ den öğrendi kefere Arzı yönettik altı yüz sene Dünya muhtaç birliğimizeAllameler evliyalar yetiştirdi Çağlar kapayıp çağları değiştirdi Medeniyeti sanatı geliştirdi Dünya muhtaç birliğimizeFethi söyler son sözleri Ey akvam-ı beşer duy bizleri Dünya milletleri bekliyor Türkleri Dünya muhtaç birliğimize 09.20.2008
146
Dünya Dünya tat veriyor,mutlulukla Dünya acı veriyor, üzüntüyle Dünya zevk veriyor, eğlenceyle Dünya boş oluyor, ölümleDünya dolu oluyor, ibadetle Dünya hatıra oluyor, sohbetle Dünya sonsuz oluyor, evlilikle Dünya şiir okuyor, R. Yamuç'un kalemiyle.29.12.2007 Rıdvan Yamuç
35
Gel bu gece Ey gönül bahçeme nur saçan peri! Bir müşkülatım var, gel çöz bu gece Sereyim yoluna gonca gülleri Dinlet yüreğime gel söz bu geceDûçarım azaba, her lâhza gam, yas Neşe ver gönlüme, gel az bu gece Gamzeni bağrıma mühür yap da bas Sönsün içindeki gel köz bu geceİmrenir hûriler gül cemâline Hülleler giyinip gel tez bu gece Akıver ruhumun derinliğine Semâya çıkalım, gel biz bu gece
68
Keşke bende şehit olsam KEŞKE BEN DE ŞEHİT OLSAM Keşke ben de şehit olsam, Asker olmak istiyorum! Özeniyorum onlara,yüceliklerine, Vatan için savaşmazlar mı? Vatan için kan dökmezler mi? Keşke ben de şehit olsam Vatanım için mücadele etsem son nefesime kadar, Kanımın son damlasına kadar, Savaşsam keşke düşmanlarla Bilirim onların yüceliklerini,enginliklerini, Verseler elime bir tüfek, Verseler sırtıma bir çanta, Koşsam,var gücümle vatanım için savaşmaya, Her Mehmetçik övünür dökülen kanlarıyla, Kanları akar,akar ama acımaz, Bilirler ki vatanlarını çok severler, Bilirler ki vatanları için,kurtarmak için, Savaşırlar son güçlerine kadar Anıları vardır şimdi onların bizde, Değerli anıları,yüce yürekleri, Mutludurlar onlar şehit olurlarken, Mutludurlar akan her damlaları için, Gurur duyarız onlarla, Çok severiz onları, Keşke ben de şehit olsam, Olsam da gurur duysam, Kendimle, Yüreğimle! Ebru Aksoy
122
Ah Rambo Ah Ne de Aslandın Ne de Kaplandın Bu Amerikalılar alem adamlar vallahi... Dünya film piyasasının büyük bölümü ellerinde olduğu için, insanları olayları cilalayıp parlatmayı da biliyorlar, ülkeleri yerden yere vurup silkelemeyi de biliyorlar... Holywood denen sinema fabrikasının bir çok ülkenin milli gelirinden ihracatından fazla gelir elde ettiği kulağımıza gelen haberler arasında... Milyonlarca dolar bütçeler ile filmler çeviriyorlar, hiç bir masraftan kaçınmadan, sonrada parsayı topluyorlar milyon dolar olarak...Silvester Stallone'nin oynadığı o meşhur hayali kahraman Rambo'yu hepiniz tanıyorsunuz. Belki içinizde ''Onu tanıdığım güne lanet ediyorum.'' diyenlerde vardır... Televizyonda filmlerini defalarca izlediniz. Uçtu, kaçtı, on kişinin arasına daldı sağ çıktı, helikopter düşürdü, düşman askerlerinin sabrını taşırdı... Nihayetinde beş altı tane Rambo Filmi yaptı ve köşeyi döndü arkadaş. O filmleri de bizim gibi ülkeler ile birlikte dünyanın bir çok ülkesine de kakaladı ve dünya kadar paralar kazandı hem Amerika hem de kendisi...Bazı zamanlarda rastlamışsınızdır basında Türk Ramboları benzetmesine ki ne kadar yalan ve yanlış bir söylem olduğu da gün gibi ortada... Benim tertemiz, vatan sevgisi ile dolu dolu askerimi Amerikalının hayali bir kahramanına niye benzeteyim ki? Hiç duydunuz mu onlardan Amerikan Mehmetçiği ya da İngiliz Mehmetçiği diye bir kelime ya da cümle, duyamazsınız... Mehmetçiğin bir anlamı da küçük Muhammed'tir...Bir çok ülke de askerlik paralıdır, buna ABD' de dahil, paralı olduğu içindir ki de onların vatan ve namus gibi kavramları bizim ki ile kıyas bile kabul etmez... Gerçek savaşların çekilmiş belgesellerini izleyin bakın, askerler hep tankın arkasından ya da saklanarak bir şekilde korka korka ilerlerler bir çatışma bölgesinde... Belli ki Rambo ve benzeri filmler kendi askerlerinin cesaretini arttırmak için, kısaca onlara gaz vermek için çevrilmiş medya tik materyallerdir... Gerçek bir savaş da ya da onların çevirdiği bir film de süngü takıp da mermilerin üstüne giden bir askere ya da subaya rastladınız mı? Rastlayamazsınız, böyle olaylar, bizim Mehmetçiklerimize özgü, onlara ait kahramanlıklardır... Bizim askerimiz asırlardan beri Mehmetçik diye anılır ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır. Bu komplekslerimizden kurtulalım artık. Cesaret ise cesaret, akıl ise akıl, kuvvet ise kuvvet, vatan sevgisi ise her zaman dorukta... Hele de emperyalist bir ülkenin askeri ile Mehmetçiği kıyaslamaya kalkmak ve O'na Rambo diye etiket yapıştırmak hiç kimsenin harcı olmamalı... Kağıttan kaplanlar ile düşman karşısında dişi ile tırnağı ile kaplanlaşanları birbirleri ile karışıtrmayalım kesinlikle... Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...
371
Dörtlükler - 12 / Doğum günü Dörtlükler - 12 / Doğum günüSenin neyine doğum gününü Düşünmek behey abdal Sen yılları saymak için mi? Yoksa şiir yazmak çin mi doğdun? 29-08-2004-Pazar Tuğrul Ahmet Pekel
33
Gül, Bir Kez Gül N'olur Bize GÜL, BİR KEZ GÜL N'OLUR BİZEHep somurtup duruyorsun, Gül, bir kez gül n'olur bize. Kalbimi pek kırıyorsun, Gül, bir kez gül n'olur bize.Gülmeyi çoktan unuttuk, Ona çattık buna çattık, Bülbülü kafeste tuttuk, Gül, bir kez gül n'olur bize.Daim acılarla yandık, Yalanlara hepten kandık, Olmayanı insan sandık, Gül, bir kez gül n'olur bize.Dertlerle günler biter mi? Gülmeye ömür yeter mi? Bülbül gülüne öter mi? Gül, bir kez gül n' olur bize.Bitsin artık bunca çile, Olmasın kimsede hile, Kavuşsun Şahinim güle, Gül, bir kez gül n:olur bize. 09 Haziran 2016/Mustafa Şahin- Malatya.
96
Nehirin Gökyüzü Düşen bir ıssızlık koşan yağmurlar bulutlar ellerinde sen gülümsediğinde kendine ait içinden gelen herbir yaşam rengi soluk çiçekler topladık düşlerde açmış su rengi bir ölümsün sen hüznü mutluluğundan taşan kelime ve kelebekler uçup gittiklerinde konacakları yer onları unutulmaz kılar kısa yaşamlarında sessiz bir yağmur görseler her ağlayışları bir ölüme dönüşür Nehirin gökyüzü bu çok uzaklarda o burdan Nehirin elleri bunlar dokundum desem kendime inanmam çok uzak o buraya gökyüzü var onun bir de sonu olmayan bir düşü her bakışıma değecek bir yüzü... her ölümde doğacak bir sözü...
89
Aşk Vefanın Kralıdır Sevdiğim Her şey sende saklı sende yasaklı Doğa bizden güçlü doğa hep haklı Dün gece limandan son gemi kalktı Zamansız gidişin acı sevdiğim * Ne sılayı aldın ne de gurbeti Sen iyi bilirsin böyle hasreti Kim kaldırır başımdaki kasveti Bu yangın cehennem ucu sevdiğim * Hayallerimde sen salınacaksın Satırlarıma sen kazınacaksın Ufka gözlerimle yazılacaksın Bu acı dağların burcu sevdiğim * Yürek vefalıdır anar unutmaz Toprak sevdamızı saklar çürütmez Cihanda hiç kimse yerini tutmaz Aşk vefanın kralıdır sevdiğim * Eser. kralkız
83
Unutamadım İstanbul'da bir akşamüstü istiklaldeyim Gökyüzü ağlıyor severek ayrılanlar için El ele aşıklar geçiyor yanımdan Aldırmıyorlar yağmura Islanıyorlar doyasıya İçim ürperiyor üşüyorum Gözyaşlarım karışıyor rüzgara İstiklalde bir akşam üstü Gökyüzü ağlıyor ben ağlıyorum Alışamadım hala yokluğuna Ayrıldık herşey bitti artık biliyorum Unutamadım seni hala seviyorum...
45
Aşk Düş Artık Yakamdan Dileğim yüce makamdan Aşk,düş artık yakamdan Sus ağlama hiç arkamdan Aşk, düş artık yakamdanSevdamız dilden diledir Nazın nasıl bir çiledir Derdim hep aşk iledir Aşk, düş artık yakamdanTanımaz kural kaide Yok senden bana faide Bir şey ummam hercaide Aşk, düş artık yakamdanDelice sevdim olmadı Çılgınca övdüm olmadı Gönlümden kovdum olmadı Aşk, düş artık yakamdanSevse yanımda olur Her heyecanımda olur Kanımda canımda olur Aşk, düş artık yakamdanAşık olmak bir beceri Kalpten girer içeri Yüreğimden çek hançeri Aşk,düş artık yakamdan
82
Senden Hatıra Bu kaçıncı mektup sana yazdığım Gözyaşımı döktüm her bir satıra Bu kaçıncı tövbe bilmem bozduğum Bana bu yalnızlık senden hatıraSeni unutmaya çalışmam gerek Böyle yaşamaya alışmam gerek Hayatı biriyle bölüşmem gerek Bana bu yalnızlık senden hatıraHer gün hasretinle dolup taşarım Sensizlik derdini nasıl aşarım Belki ölmem ama çok zor yaşarım Bana bu yalnızlık senden hatıraKendime bir türlü sözüm geçmiyor Gönlümde yaktığın közüm geçmiyor Aşkınla dolmuşum özüm geçmiyor Bana bu yalnızlık senden hatıra
74
Bayrak Merasiminde "Hazırol! " emri... Selam... Sonra yürekler çarpar; Genç göğüsler kabarır, ruhları kaplar da bahar. Şafak üstünde gülerken güzelim "nazlı hilal" Yükselir bir heyecan dalgası... yüzler al al "Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak, O benimdir, o benim milletimdir ancak! " Her çocuk bir koca arslan "o benimdir! " derken, Ona can vermeğe hazır bir işaret etsen' Her yürek aşkına tutkundur ezelden ebede: Şu küçük yavru, bu genç kız, o beyaz saçlı dede. Onun aşkıyla erir kalbleri örten kara yas; Bu kızıl gül dedemizden, atamızdan miras. Ona gül rengini vermiş dökülen kanlarımız: Sönmesin, ey yüce Tanrım, budur ancak varımız!
113
Hayat yolunda Hayat kolay değil dert ile dolu Ne dertler çekilir hayat yolunda Yokuş inişlidir düz değil yolu Her yokuş çıkılır hayat yolundaFakirle bir değil zenginin derdi Yalnız çeken bilir, sorunlar ferdi İnsanların bir de vardır namerti Karşına dikilir hayat yolundaMaddesi bol olan azdır manası Evlatlar şımarık işin fenası Bir belaya uğrar ağlar anası Hayattan bıkılır hayat yolundaDeprem olup her an bitebilirsin Bir kazaya kurban gidebilirsin Maazallah isyan edebilirsin Dünyamız yıkılır hayat yolundaMikdatî der hayat varsa sorun var Bu gün boş geçmişse nerde kârın var Yarına çıkarız yine yarın var Canımız sıkılır, hayat yolunda
94
Sevmek Günah Değil Sevmek günah değil, sev küçüğüm! Bir çiçeği, renginden, kokusundan... Korkma, en fazla burnun biraz kaşınır Ama, o çiçek buna inan çok sevinir.Sevmek günah değil, sev küçüğüm! Gözden, kalpten, ellerden, gülüşlerden... Belki dünyan cennet olur, belki kırılırsın Ama, sen bu sevişlerinle yol alırsın.
45
Olmadı Sordun anlatayım sorma bir daha, Bu aşkın sırrına eren olmadı. Aşk uçsuz bucaksız bir sonsuz vaha; Vuslat zamanına varan olmadı.Ben sevdanın temeline taş koydum, Yüreğimden feryat gözden yaş koydum. Gündüzleri hayal gece düş koydum; Yandım dumanımı gören olmadı.Mecnun oldum çölde yandım kavruldum, Kerem gibi küle döndüm savruldum, Emrah gibi can evimden vuruldum; Vurgun sol yanımı saran olmadı.Hissettim ta iliğimde kanımda, Titreyip ürperdim her bir anımda. Muhakeme ettim hür vicdanımda; Feryat figanıma yaren olmadı.Sorulur mu sevda niçin ve nasıl, Sebebi bilinmez kaç kez kaç fasıl Etem-iyim işte böyle velhasıl, Ahı amanı mı soran olmadı.28.09.2016.ANKARA.
94
Sevgiliye Mektuplar HANGi ANNELER GüNÜ! ! ANNE? …… Sizin hiç anneniz öldü mü? Benim ölmedi çünkü; hiç annem olmadı, doğumumda sonsuzluğa göç etmiş, yaşamını verirken bana, toprağa vermiş son nefesini……… En çokta bu dayatma, kapitalist geleneğin çiçekleri vurur beni ama sen bilmiyorsun… Onca yıl bir ama bir tek kez geldin rüyalarıma ve flu yüzünle papatyalarla donatmamı istedin mezarını ve sanki biliyordun deli oğlunun en çok papatya sevdiğini, kucağında papatya resimli kadın gibi… Sabahı zor edip onlarca papatyayla kabrine geldiğimde her gün yediğim vurgunların en büyüğü idi o anki anne ve mezarındaki çiçekleri, toprağı çalanlar hangi ülke ve inancın insanları, buz tutan kıran gecelerde sen hiç üşümedin mi anne titremedin mi? Kutsal addedilen bu yerde toprağın altındakileri ürpertircesine beni dinden, beni imandan çıkaranlar mı yoksa ben mi suçluyum anne? …… Varoşlarda doğmasam, orada oturan bir işçinin karısı olmasan şu an nerede olacaktım kim bilir ve bu yanılsamamla sen yine annem mi olacaktın? Peyniri, zeytini mahalle bakkalından her sabah ve gramla alırdık yoksulluktan, seninde evliliğin hep böyle gramla alınan yiyeceklerin dayanılmaz yoksul sızısıyla mı geçti anne? ... Biliyor musun ben hiç muz yemedim küçükken, her gece yorganı çekince üzerime sessizce ağlardım, babam duysun istemezdim… Muzsuz, mutsuz, sensiz geçen çocuklu- ğumda ilkokulun Amerikan süt tozlu, beslenme çantalı geçen günlerin teneffüslerinde muz yiyen çocuklar potansiyel düşmandı anne ve şimdi nerede muz görsem ezmek istiyorum ayaklarımın altında, sahi muzun tadı nasıldı? Anneler sıcak sarılır derler, muzda anne gibi sarar mı dilimi, tenimi? ...…… Trakyadaki arkadaşlarımdan her yıl Mayısta tenekelerde gelen peynir ne güzelmiş anne, ama heyhat tıkanıyor, yiyemiyorum, karşı sokağın içlerinde doğu-güneydoğudan kopartılan kürt kökenli ailelerin çocukları ekmekle beslenip sağlıksız büyürken kahrolası geçmiyor bir yerlerimden ve kabul etmiyorlar verdiğimde, dilencide, açta değiliz, topraklarımıza dönmek amacımız diyorlar……… Aşk sonsuz bir ilahi ise annelerin çocuklarına yansıyan meleksi kokusu nasıldır anne? Sahi sen nasıl kokardın, kimselere soramadım, kabrini her ziyaretimde toprağını, çiçekleri soluyorum, toprak kokun doluyor genzime, gözyaşlarıma karışınca kokun uçuyor o bittiğim anlarda anne… Babam yıl- lardır hiç konuşmuyor, küçükken korkardım ama büyüyünce anladım hak verdim babama, tüm mahalle acırken, dimdik ayaktaydı ama konuşmazdı ve hiç evlenmedi, bizi hiç yalnız bırakmadı yokluğunda, gerçi üç tarafı denizlerle kaplı ve bizim olan o deniz kıyılarına hiç götüremedi bizi o maaşıyla ama yi- nede kendimizce mutluyduk anne, her ay başı mangal yakar, ancak o zaman et yiyebilirdik, sahi sen kebap sever miydin? Şimdi usta ben oldum mangal başında ama sensiz, ama kimsesiz……… Pasaport vermiyorlar bana anne ve iki yıldır Fransaya yerleşip ülkeye dönmek istemeyen oğullarımı göremiyorum… Ninem bir gün beni dizlerine oturtmadı, bir gün sevmedi, oğullarımda ninesiz ve senin sevginsiz büyüdü anne ama dizlerimden yüreğimden hiç indirmedim onları… Yarın insanlar yine çiçekler, hediyelerle annelerine koşarken ben ne yapacağım ki anne? Ve her yıl olduğu gibi babam da sabah erkenden çıkar ve gece döner, ne yapar ne eder bu günde yıllardır söylemez… Aykırılığımı bir kez olsun çiğnedim, bu hakkımı kullanarak ve geçen ay kabrinin yanındaki boş yeri satın aldım anne öldüğümde, tükendiğimde yanında yatacağım anneciğim, ellerini verir misin bana orada, yeryüzünde beraber olmadık, ol-a-madık, yeraltında ellerimi tutar mısın bırakmadan, çok üşüyorum anne, kokunu, dokunu orada hissettir misin, bir kez olsun anne sıcaklığında sarılır mısın, çok özledim, hep özledim bir kez dindirir misin özlemlerimi… Anneler günün kutlu olsun melek annem…11-05-2007 - Adana
530
Gül Alır, Gül Satarım GÜL ALIR GÜL SATARIMBu Sayfada Yer Alan Gül Şiirler:1 Gül Alır Gül Satarım 2 Gül Doğur Bana 3 Gül, Gül’üm, gül... 4 Gül, Reng-i gül 5 Gül... Şiirin Adı 6 Gül/Diken 7 Gülbebek 8 Gülü Yakarsan 9 Gülver 10 Gül Su 11 Gül Tutan El Gül Kokar 12 Bir Göze Bir Gül1 GÜL ALIR GÜL SATARIMGül alır gül satarım Dünyanın bütün gülleri benden sorulur Onları sarıya boyayan da benim, Kırmızıya, pembeye, beyaza boyayan da da ben.Şu ara sıkı işim, uzak durun Renksiz bir gül yapmaya çalışıyorum Bizim güllerimize el uzatmasınlar diye Gül kuşanmasınlar diye Gül düşmanları.2 Gül Doğur BanaSolgun bir gül azalır elinde tutmayı bilmezsen onu solar gül sözü olmayanın elinde Soldurmam seni sevgilim hiç korkma sen benim gülyüzlümsün ben senin gül sözlünüm at gitsin aşağıya solgun yapraklarını gonca gülüm ol doğur yeniden senden seni! 3 Gül, Gül’üm, gül...Gül, Gül’üm, gül... gül, hep gül güller açsın gülünce yüzünde gül yüreğinle, bedeninle ben de gülerim eğer gülersen seninle.4 Gül, Reng-i gülRengin gül rengi... Adın gül rengi katına ulaşabilmek kimin harcı! Seni sen sanırlar sen denilince oysa sen senden çok ötelerdesin daha... Ne kadar uzak olursan ol arşa bana yakınsın ama... Çünkü sen ey Reng-i gül ibadetimin ahengisin çünkü sen ruhumun dengisin çünkü sen Gül Rengi'sin.5 Gül... Şiirin AdıŞiirin bir adı da gül gül alıp satanlar da gül. adı gül olanlar hele... onlar atadan gül daha bir Niçin? kendlerine bu adı veren gül yürekli bir ana ya da babadır da onun için... Bir gülün yüreğini yarsak içinden ne çıkar acaba? 6 Gül/DikenBir gülü renklerinden kokusundan dikenlerinden bildik bir de. Rengini vermedi bize kokusunu… Verdiği dikeniydi acıttı yüreklerimizi. Bir gülü acısından unuttuk unuttuk mu? 7 GülbebekGül bebek... Gülebildiğince gül hele gülemeyeceksin nasıl olsa büyüyünce bir daha.. Her yaş dönümünde bir kat daha vuracaklar sırtına büyüyecek kamburun ağır olacak yükün senden. Şunu iyi bilmelisin Gülbebek yüzyıllardır boşuna avuttular bizi. 'yarın bizim' diyerek Bizim olmadı hiç bir zaman bir tek yarın olacağı da yok bundan sonra İşte bu yüzden diyorum ki hazır hiç bir yük yokken sırtında durmadan agucuklar yolla sağa sola. Gül, gülebildiğin kadar Gülbebek! 8 Gülü YakarsanPisi yakarsan pis tozu olur. külü pis kokar pisin. Gülü yakarsan gül tozu olur değiştiremezsin niteliğini gül kokar gül tozu değiştiremeyeceğin gibi pisi. Ama biz yine de yakamayız pisi öyleyse onların külü de olmaz tozu da olmaz. onlar geleceğe asla kalmaz..9 Gülver“Gül veren el gül kokar” gülver. Bir göze gül veremem ama her güle bir göz veririm. Verdim eskimiş bütün gözlerimi güller aldım yerine daha iyi görüyorum şimdi dünyayı Şurada hemen, yakınlarda bir yerde bir güle bin can verenler var benim iki gözüm ne ki! .. “Gül veren el gül kokar” sen de gülver.10 Gül SuBen seni gül diye sevdim ağla diye değil ağlarsa gül bahçe ağlar orman ağlar Ben de ağlarım. ağlar ateş ağlar kül. Gülün gül olduğunu Renginden anlarız su'dan anlarız ya da Kokuşunu içine sindiren sudan Açın avuçlarınızı yağmur olup yüzünüze yağayım gül kokar tenim sevgili yar O su benim.11 GÜL TUTAN EL GÜL KOKARMasalmış meğer Gül koktuğu gül tutan elin Artık gül kokmuyor Her gül tutan her el.Güllerimizi de çaldılar.12 Bir Göze Bir GülBağırıp durma “Bir göze bir gül! Bir göze bir gül! ” diye Bir güle bir göz ver de Göreyim seni.
534
Manolya' nın doğum günü Bugün senin ve Manolya’nın doğum günü Hani sözleşmiştik seninle, buluşacaktık Doğum gününü kutlayacaktım Sana hediyeni verecektim, sende bana Sıkı sıkı sarılıp doya doya öpecektin beni ama yoktun sen Manolya vardı yanımda doğum gününü kutladım Manolya’ya sarıldım doya doya öptü beni, ama sen yoktun belki seni ilk defa aldatıyordum hem de Manolya’yla, acı ama gerçek hiç yanımdan ayrılmak istemedi hep yanımda olmak istedi yine mutluydum Manolyayla ama yoktun sen işyerindeydim evet ve her zaman yaptığım gibi kitap okuyordum kitabımın konusu belliydi Manolyayı seçmiştim ama yoktun sen ne kadar narin ne kadar eşsiz bir çiçekti o sevgiyle sulanan mutluluğu sevgi olan ama sen yoktun bir şeyler içmek istedim, doldurdum bardağım sen, içine dolan sen kana kana seni içtim ama sen yoktun Manolya’ydı yanımdaki seni senle sensiz yaşamak ne kötüymüş Manolya için şiirler istedim o gece radyodan sevgimizi anlatan şarkılar istedim bizi anlatan ama yoktun sen Manolya çok mutluydu ben çok mutluydum seni sensiz Manolyayla yaşadım bugün sen yoktun yanımda uykum geldi dedi Manolya uyumak mutluluğu kollarımda yaşamak istiyordu uyurken bile beni hissetmek istiyordu yanında ama sen yoktun Manolya’ydı bunları isteyen sen değildin kollarımda başını göğsüme yaslayıp bizim rüyamızı gören uyumam demiştim Manolya’ya o anı mutluluğu yaşamak istiyordum sensiz Manolya’yla gözlerimi açtığımda senin gibi Manolya’da yoktu artık yanımda işte bir doğum günümün sensizliği ve sen seni seninle sensiz yaşadığım bir tutkusun hayalin bile güzeldi...
225
İşte Benim Hikayem! . Bir kız sevdim ve o kızın mutluluğu için; Ahmet KAYA Ağabeyimizin şarkısını söylemeye çabaladım utangaçlığımı yenerek! . Yani, korkmadım ve sesim güzel değil, diyerek, şarkı söylememezlik etmedim ve "DOĞUM GÜNÜ" Adlı şarkıyı, dilimin döndüğünce söylemeye çabaladım! . O kız şimdi evli ve inşallah mutlu olsun her daim, her alemde, sevdiğiyle! . Yani; sanki yanlış şarkıyı söylemişim herhalde, diyorum kendi kendime şu an! . O kız, söylediğim şarkıma karşılık olarak bana; bir Cengiz KURTOĞLU Şarkısı söylemeye başlamış ve ben farkına varamamıştım! . Söylediğim şarkıma karşılık olarak, sevdiğim ve evlenmeyi düşündüğüm kızdan Cengiz KURTOĞLU şarkılarından cevap aldığımı, yanımızdaki arkadaşımdan öğremiştim! . Ben; o an için şarkımı söylerken: Karadenizli bir kız ile evlenebilmek için mücadelemi veriyordum aslında! . Nasıl olduysa, ben aslında bulunmak istemediğim zorlu bir ortamda da kendimi muhafaza edebilirim, diyerek girivermiştim arkadaşlıklar arasına, zorlu şartlarda da kendimi muhafaza edebilmeyi umut ederek! . Ben; Karadenizli kızla konuşamadan daha, arkadaşlıkların ısrarı ile arkadaşlıkların arasına girdim ve bir başka kızın önünde şarkı söyleyiverdim! . Karadenizli kızın kültürüne uyumlu olayım, diyerek, İsmail TÜRÜT Ağabeyimizin kasetini alarak, Karadenizli kıza uyumlu olma adına da girişimim olmuştu benim! . Nasıl olduysa kader bana şarkı söyletti ve EVLENME UMUDU VERMEMEYE ÇALIŞARAK, ARKADAŞLIKLAR ARASINDA "DOĞUM GÜNÜ" ADLI ŞARKIYI OKUYUVERDİM! . Nasıl olduysa, ilerleyen günlerde, Karadenizli kızı göremeden ve Karadenizli kızla konuşamadan, Söylediğim şarkım boşa gitmesin dercesine, evlenmek için, daha önceleri şarkımı söylediğim kızla tekrar göüştük ve evlenme kararı aldık! . O kızla aramızda; evliliği düşünen çiftlerde yaşanan diyaloğa benzer, tek satırlık diyalog geçmedi nedense? . Ben, "NASIL GEÇİNECEĞİZ? ." diye sorar diye bekledim evlenmeyi düşündüğüm kızdan! . Acayip bir evlilik kararı ve acayip bir evlilik öncesi, oturup gereksiz konuşmalar cereyan etti, birkaç kezlik konuşma imkanı buluverdiğimiz kısacık zamanlarda! . Bir kaç sene evlilik hayali ile, bir gün buluşur ve evliliğimizi konuşuruz, diye umut ettim! . Bir kaç sene ben hep o kızı düşündüm ve gelir diye umut ettim! . Bu arada depresyona girdim! . Depresyona girmeme sebep, o kızla evlilik görüşmesinde bulunamadığım için ve evlenemediğim için değildi! . İlaç kullanıyordum ve ilaçlarım beni depreyona sürüklemişti! . Yani, ilaçlarla, eskiden olduğum ruh halime geri döndüm, diyebilirim! . Ve ben yine kızların önünde konuşamayan biri oluverdim, elimde olmadan! . İçimde bir umut vardı sanki; "o kız gelse idi ve görüşebilseydik evliliğimizi ve evlenebilse idik, belki depreyon yaşamadan, atlatabilirdim bazı olumsuzlukları! ." anlamında da içimden geçiriyordum! . Depresyona giren insanın kendinden kendine faydası olmaz ve o zorlu depresyon umutsuzluğunda, bir kıza da umut vermez evlilik adına aslında! . Ben; hayal kurdum bir kaç senelik depresyon nöbetimde, "ŞÖYLE OLSAYDI, BÖYLE OLSAYDI" diye diye kaç yıl geçti bilmiyorum! . Sonunda depresyon nöbetinden çıktım ve o kızla evlenemeyecek olduğuma karar verdim! . "O KIZ EVLENSE KEŞKE BİRİYLE DE, BEN GERÇEKTEN EMİN OLSAM İSTENİLMEDİĞİME! ." Dedim, o kızla beni tanıştıran arkadaşlar arasında! . O kız sonunda evlendi ve ben çok sevindim, evliliğe yeni bir yol açıldı, diye! .Bir gün inşallah, yeni bir kız tanıyacağım ve vuslat beklentisindeki varlığım, vuslatla sonuca eren, bir şarkı ile adanacak, helalinden yar belleyeceği insani değere! .(SAYGIDEĞER ARKADAŞLAR İSİM VERMEMEYE ÇABALADIM! . SEVDİĞİM ve EVLENMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜM KIZLARIN ADLARINI KENDİME SAKLAMALIYIM, Diye düşünmeye başladım Şimdi Şu An! .)
518
Aşk-2 Aşk için yola çıkan Aşkına kavuşurmuş Aşkın ateşini yakan Aşkından kavrulurmuşAşka saygısı olan Aşka aşık olurmuş Aşka ruhunu açan Aşkta huzur bulurmuşAşıkta yürek yorulmaz Aşka kelepçe vurulmaz Aşığa bağdat sorulmaz Aşkın pazarı kurulmazAşk tır yoğu var eden Aşktır bolu dar eden Aşktır kulu har eden Aşktır ömrü zar edenAşık olmak ilahidir Aşk yaradanın emridir Aşk sonsuz bir sevgidir Aşk bir mahşer yeridirAşk tır ruha can veren Aşktır ömre yön veren Aşktır gama son veren Aşk tır vuslata gün verenAşk uzakta değildir Aşk yanlızca senindir Aşk bir alın teridir Aşk sabredebilmektirAşkın karşılığında Aşk varsa eğer Aşka doyum olmuyor Aşk bir hayata değerAşığın en makbulü Aşkını koruyandır Aşktaki her kabulü Aşkında arayandırAşığım diyen kişi Aşka ömür adasın Aşkta yarin sevişi Aşka sevgi yamasınAşk yaşamak demektir Aşkta engel çok olur Aşk harcanan emektir Aşksız hayat zehrolur ...............................................
135
Türk Vatandaşı olmak Yüce dağların başında.Karlı dağların başında diye devam eden bir KÖROĞLU türküsü vrdır. onu dinledim içimden gelenleri kaleme aldım1940 Yılında ERZURUM ayazpaşa mahallesinde doğdum. DİN ,VATAN,BAYRAK sevdalısı hatta aşığıyım.Buradan hekese ERZURUMMU ERZURUMLUYU,tanımayanlara anlatayım. Varsın bu topraklarda kar altı ay kalkmasın,bağrında sakladığıYESEVİ ,İBRAHİM HAKKI,SOLAK ZADE.HACI AHMET BABA, ALVARLI EFE,ABDURRAHMAN GAZİ, NENE HATUN,LARIN torunlarıyla,VATAN İÇİN toprağa düşme sırrına eren şehitleriyle,daha ismini sayamadığım binlerce manevi büyükleriyle, ERZURUMUN toprakları sıcaktır. hele DADAŞLARI dahada sıcaktır. İşte bu ecdada sahip bir memeleketin çocuklarıyız biz. Bu mübarek alem içinde dünyaya gelmişiz.....Bu hayatın içinde kötülük kolay kolay yer bulamaz,barınamaz.Kucak kucağa muhabbet,inançların insanı kardeş ettiği kıskançlığın,hasedin haramın barınamadığı hayattır bizim hayatımız.Bunun için bize DADAŞ demişler. DADAŞlık ulvi bir mertebedir.DADAŞlık kutsal bir mertebedir.DADAŞlıkyüce bir mertebedir. Benim cihana nam salmış ülkemin ,her şehrinin her bölgesinin ayrı ayrı bir birinden üstün özellikleri mutlaka mevcut.DADAŞ,DADAŞLIĞIYLA, GAKKOŞ GAKKOŞLUĞUYLA KAHRAMANI KAHRAMANLIĞIYLA GAZİ GAZİLİĞİYLE EFE EFELİĞİYYLE,YİĞİDO YİĞİDOLUĞUYLA NAM SALMIŞTIR.Benim ülkemin her karış toprağı şehit kanıyla yoğrulmuştur.biz TÜRKÜYLE LAZIYLA ACEMİYLE KÜRDÜYLE ÇERKEZİYLE ABAZASIYLA OMUZ OMUZA SAVAŞMIŞ.DOĞU CEPHESİYLE BATI CEPHESİYLE ÇANAKKALESİYLE CİHANA NAM SALMIŞ BU ÜLKENİN ÇOCUKLARIYIZ BİZ. Gelin bir olalım birlik olalım.gerçek kimliyimizin icaplarını yaşıyalım çocuklarımıza torunlarımıza yaşatalım ,ki onlarda bu yüce mertebeyi kişiliğinde gururla taşısın.DİNİNİ, NAMUSUNU, ŞANLI TÜRK BAYRAĞINI,VATANINI, ÖZÜNDEN,KENDİNDEN, CANINDAN ÇOOOOK ÇOOOK.SEVENLER.HEPİNİZE EN DERİN SAYGILARIMLA ALLAHIMA EMANET OLUNUZ ALLAHIM YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN......
210
*Ay Benim Güzel Kızım Ay benim güzel kızım, yüzünden neşe saçan Gülünce gözlerinden, bin bir çiçekler açan. Rüyamda hep sen varsın, kuşlara inat uçan Kanadın incinmesin, ay benim güzel kızım,Sınaat tut hayatta her zaman gülen bir yüz, Onca yanlış içinden ayırıp güzeli süz. Ömrün baharla dolsun, görmesin bilmesin güz Arzun şelale olsun, ay benim güzel kızım.Henüz şimdi ekmeği bala bandırıp yerken, Aylar, yıllar geçerde, yarına bu gün derken. Genç kız olursun lakin, benim için çok erken Büyümesen olmaz mı, ay benim güzel kızım.2007
83
Akçana Ağıt Ağlamak faydasız düşünmek de boş, Hayat böyle işte, koş ki babam koş, Belki teselli olur şehirlerde coş, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,Beşerin adasıydı çimmek yerimiz, Oyan ki büzü de kaldı gözümüz, Değirmen derede bitti sözümüz, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,Akardı Emrah Dedenin çeşmesi, Ne güzeldi kana kana içmesi, Yaşandı dostluklar candan ötesi, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,Çeşmelerin göz yaşları kurumuş, Ekinler sararmış dostluk son bulmuş, Akçan Akçan diye kalkmıyor dolmuş, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Gidin bakın eseriniz kalmış mı? Murat nehri ovalara taşmış mı? Gottoş hoca minareye çıkmış mı? Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Anam ile damda gurut dizerdik, Nevruz geceleri dodu bezerdik, Korkusuzca dağda, bağda gezerdik, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Hangi zalim bu göçe sebep oldu, Anayı atayı yaslara boğdu, Çocuklar bilmedi, vatansız doğdu, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.İlk nesil hasretle göçtü dünyadan, Şimdi çıkmaz oldu dilden rüyadan, Zaman geçer o da olur sıradan, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Bin dokuz yüz otuzlarda yerleştik, Bin dokuz yüz seksenlerde terk ettik, Her ne ektik ise biz onu biçtik, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Mithat Çopur düştü kayıt tarihe, İlden ile gezdi bak şu talihe, Akçan karıştı ki artık tarihe, Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana. Mithat Çopur (Akçanlı) 12 / 07 / 2013
211
Karışık Düşünceler el bebek gül bebek evlerinde it besleyenler sokaklarda aç - susuz büyüyen çocukları bilmezler çünkü mideleri bulanır gördükçe ellerinin kirliliğini ama bilmezler itlerin yıkandıkça kirlendiğini çöplükte ekmek arayan fakirleri bilmezler hayvanlarla yiyip içenler nereden bilsinler ki insanın ekmek yiyip su içtiğini
43
Amansız Sevda.. Sevgi cümlelerinizin arasında 'ama'lı bağlaçlar varsa, gönülle mantığınızın da arasında 'ama'n'sız çatışmalar vardır.. İşte o 'tutku ve gerçek' gibi düşman kavramların keskin bıçaklara bilenmiş salt ortakları 'aşk'ın her değişinde, acısıyla mazoşist bir haz bıraktığı sıyrılması zor bir sevdadır..
40
Sayın İşçi Köylü, Esnaf,Emekli, EMEKÇİ KARDEŞLERİM, Sayın işçi, köylü, esnaf, emekli, emekçi kardeşlerim, rte ve akp hükumeti faşist liberal kapitalist bir dikta yöneticileridir. Onların gözünde işçi köle, köylü cahil, esnaf çıkarcı/fırsatçı, emekli sabunluk, yani tüm emekçiler onlara bir şeyler verdikleri sürece var olan yaratıklardır. Yani sermayenin değirmenine su taşıdıkları sürece önüne atılan iki buğday tanesini yerken altından yumurtası çalınan tavuktur. Yalanlarla / dinle kandırılan balık, kasabının bıçağını yalayan koyun gibidirler. Soma katliamında patronla tokalaşan rte işçiyi yumruklamıştır. Tekmeletmiş, hayalarına bastırmıştır. Polislerine yumruk tokat tekme dövdürmüştür. Tomalarla ıslatmış, biber gazı ile zehirlemiştir. Tutuklatıp içeri tıkarak ölüme terketmiştir. Kaçak ve çocuk işçiler görülmesin diye külle betonlaştırılarak üstü örtülmüştür. Üstüne üstlük yanlışları, ihmalleri gördüğü, bildiği halde vergi kaçırdığı anlaşılan şirket patronunu ve ocağı övgü yağmuruna tutmuşlardır. Ölümleri, 1800' lü yıllardakilerle karşılaştırarak olağan saymıştır. Bu şekilde tüm halkı aptal yerine koymuştur.gördünüz mü işçiye verilen değeri? Böyle birine, birilerine, partiye daha da destek, oy veriyorsan eğer beteri olsun inşallah bile diyemiyorum. Yüreğim yanıyor. Aptalsın, balıksın, koyunsun, tavuksun diyemiyorum! Aslında görüntün öyle ama yüreğim yanıyor, diyemiyorum. Senin sınıfın işçi, köylü, emekçi sınıfı, bu sınıfın temsilcileri dururken inadına işçi, köylü, emekçi, yeşil/doğa düşmanlarına oy veriyorsan yuh sana, yazıklar olsun! .. Bu kazaların önde gelen nedeni taşeron / alt işverenliktir. Yasasını hazırladılar, yakında meclisteki çoğunluklarına güvenerek yasasını çıkaracaklar taşeronluğun. O zaman gör artık ölümlerine ağlayacak bulunur mu? Taşeronluk, işçi emeğinin sömürülmesidir. İşçinin hakkının taşerona peşkeş çekilmesidir.
228
Baktım O Kuştu Yağmurlu ve soğuk bir havada Vali konağının çatısına konmuş Hazin hazin ötüyordu bir küçük kuş Aç mı kalmıştı,yuvası mı bozulmuştu Belli değil…Mevsim bahardı;ama hava soğuktu Kuşun sesinde bir burukluk vardı Feryat etmekten yorulmuştu Başka bir gün oradan geçerken Su birikintisinde bir avuç tüy yüzüyordu Baktım o kuştu…
50
Ramazan ayı Kuran'la bütünleşme ayı Ramazan ayı geldi müjde olsun, Bu ay Kuranla bütünleşme ayı. İnsanlar oruç tutup sıhhat bulsun, Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.Neşemize hep neşe katacağız, Gafleti üstümüzden atacağız. Kuran okuyup oruç tutacağız, Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.Ramazan gönüllerin hanı aydır, Bu ay on bir ayın sultanı aydır. Ramazan ayı elbet dini aydır, Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.Muhammed nebi Hakkın katındadır, Otuz cüz tabi Hakkın katındadır. Kuran kitabı Hakkın katındadır, Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.Yusuf orucu besleyen sücuttur, Ramazanda müslüman tek vücuttur. Bu ayda Kadir gecesi mevcuttur, Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.
94
Canım Kâhta'm Havana hasret ciğerim, Gözlerim güzelliğine, Çöle dönüşen dudaklarım, Muhtaç bir tas suyuna, Garip yaralı yüreğim, Vefana sefana Kâhta’m, Bu can sana hasret…Gönlüm gurbet mahkûmu, Ömrüm çeker yükümü, Giydim hasret kürkümü, Ben Kerem sen Aslı, Garip yaralı yüreğim, Yeşil şirin Kâhta’m, Bu can sana hasret…Bir selvi gelin gibi, Sallanır söğüdün kavağın, Kanlı zorbalar biçti duvağın, Yıldız saydığım mazimdir çardağın, Garip yaralı yüreğim, Öksüz bahtsız Kâhta’m, Bu can sana hasret…Sevdam canım özelim, Kâhtalı Mıçı yanık gazelim, Senin geçmişindir ezelim, Gülmeni istiyorum güzelim, Garip yaralı yüreğim, Yarınım umudum Kâhta’m, Bu can sana hasret…
92
Vatan Bir anne çocuğu bir günde doğurabiliyor deyişe, sanırım buna medeniyet diye seğirtecek sapıklık yeryüzünü saracak kadar çok olabilir. Seçim sonuçları tatırdı bu benzerliği… Elektrik branşı ne başardıysa, tıp da o çapta başarıya ilerleyebilir, endişe etmem elbette buna… Endişe etmem, Amerika silah gücünün veya Batı’nın, birkaç saniyede dünyayı yörüngeden fırlatabileceğine..Bir anne çocuğunu bir kere emzirip, artık büyümene yeter bu diyemiyor çok şükür, sosyal varlık olduğu unutturulmayacak vasıflardır bu sorumluluğun yaşattığı mutluluk gülücükleri… Bir aile de, bir evlilik, komşuluk, çevre bilinci, arkadaşlık da sürekli bu ilgiye muhtaç. İyi bir ilişkinin gıdası süreklilik, sürekli bir ilgiOkulu bitirdim, adam oldum demeye yetmiyor insan varlığı kalabilmeye. Zira, beyin sürekli hatırlatıyor bize, sosyal varlık olduğumuzu çok şükür. Kısa bir süre için de olsa okumamak, tek düzeli okumak, örneğin gazete okuyorum diyebilecek kadar yeterlilik bürünmek, asırları sızlatacak kadar gerilemeye, açlıktan ölecek kadar soyup soğana çevirmeye iştahları kabartan bir neden oluyor. Saldıran, soyan hırsızlar suçlu değil, bu suça davet eden bilgi sefilliğimizdir hırsız, ahlaksız, adaletsiz olan… asırları ağlayarak yavrularımız yine baştan, şayet bulabilecekse ve bu kez hırsız gibi bilgiye ilerleyecektir yavrularımız, bizim taşıyamadığımız şerefi, tepe tepe basitliklerle yıprattığımız şerefi, ruhunun sesini yüreğinde duyabilen yavrularımız bir ulus varlığına hür bir yaşam inancına, yavrularımız ihtiyaç duyacaktır belki taşımaya. Taşıyacaktır da…Vatan, sürekli bir ilgiye kaynağını belirler: ilgiye kararlılık ile : ilim, bilim, ara verilmeyi kaldıramaz : iletişim, ara verilmeyi, gözden kaçırmayı kaldıramaz : yaşam aşkı, zora dayama, taklit, ilgisizlik, ithali vs. kaldıramaz Vatan, uygarlığı yeşerecek topraktır! İnsanlar göç edebilir, ruhumuz da göç ediyor. Uygarlık, insanlar gibi göç etmez. Toprak onu yeşerecek! Toprak, şerefsizliğin tepinmesiyle yeşermeyi unutur. Bu yüzden vatan, uygarlığa taşımak için emanet olarak gıdalandırılıp, emanet üstlenmeyi öğreterek, emanet alındıktan sonra ecdat şerefine yücelir. Tarihe uygarlık yazılır. Olaylar savaşılır çözümler bulunarak. Olay yaşatan ülkeler elbet var. Toprağın bağrına en az bir dikkatsizlik bile yara açar, kaldı ki mayın döşemek, betonlarla örtüp soluğunu kesmek katilliktir ve aynı zamanda intihardır neticesi olarak. Toprak soluk alıyorsa, canlı varlık yaşam sürebiliyor, cansızlar da korunabiliyor. Binalar, topraktan 2-2,5 metre olsun bari, direkler, sütunlar üzerine kurulabilirdi hiç olmazsa. Fare gibi çoğalan insan mahlukatlığına karşılık ufak bir önlem olabilirdi. Kiliseler doğum kontrolüne hala şiddetiyle püskülletiyor acıları…Vatan diye; nasıl olsa bir keriz vatan yüreğini savaşa sokup ölecek, ben keyfimce beslenmeyi bilmeliyim, yeter bu diyene, her şeyin nasıl ismi varsa, bu cismini de alnının çatının tam sokak ortasında bu damgayı dolaşıyor olduğu da açıklık kazanacak! Böylesine şerefsizlik hep bu gerekliliği de doğuruyor olduğu kesin, açık ve kararlıca anlaşılacak! Batı bu karakterle yaşıyorsa, karşı koyulamaz, ama bize dokunmayan yılan bin yaşasın hakkını da değeriyle bilmek kalıyor Asya’ya! Sadece vatan diye mücadele değil, Batı vahşetine, yerinde dur ikazına güçlü bilinç taşımayı da yüreğine yük edecek.Çifte yükle yaşam aşkı çarpan yüreği taşımak, toplu kıyımlara fırsat olmaktan, toplu ölmekten iyidir hala… Ve Türk Milletine vatanı hakkında masal anlatılamayacağını bilmeli! İstisnasız herkes! Buna cüret eden hükümet, ihanet ediyor olduğu gibi, aykırılıkla da güç kullananlara karşı ceza ve çözüm arayışı, şartsızlığı başarmalı! Bir Ulus Milleti incitilemez! Vatan şerefim, ordum peygamber ocağım! Ruhum ordumun kucağından, bedenim vatan toprağı yüreğinden yolculuğunda olacak! Ordum, hangi hata veya kusura maruz kalacaksa da, Yüce Milletin şerefidir bedelini üstlenmek! Çözümünü aramaya, şerefine şeref katarak da dayanacak! Ama bir hükümet cüret etmesin kusurun en azına, belki benzer ihtimaline dahi! Kusuruna değil anlayış duymak, af bulabileceğini, affını hiç getirmesin aklına… Türk Milleti bu değerlerini konuşabilen, kendini kendisi tanıtmaya güçlendirili bir ulus olarak yaşayacak! Sözü dinlenir bir ulus olmak, parayı verenin düdüğünü çalmaya coştuğu yetmiyormuş gibi, üstüne üstlük şerefsizliğine soysuzluğu garanti etmeye, Anayasa yüreğine ayak sokmak değildir! Hırsını dil ile, el kol ile savurmaya, toprağına mayın döşemeye, ordan buradan akıl ısmarlayan sefilliği kudurması yetmiyor hıncına, ayağını sokuyorsa Ulus yüreğine, düşünmeye artık hizalı olmanın vaktine dayanmış olmakla karar doğmayı bilmeli… Avrupa tarihi başka öğretecektir, tarihi olaylarla dolu oluş, asil bir adilliğin bir yöreye, insanlığa kıt oluşu kolay değildir elbette. Bu adillik çok nadir olarak, paçayı kurtarmaya tek ve son şans olduğuna hiç yol kalmadığı için, ileride bunun intikamını almak şartıyla kullanırlar. Laf güzelliği, insan olarak yaratıldığı için, tebessümleri de doğaldır. Ülkemizde şerefsizliğe beslenmiş vatandaşlarımız gibi. Vatandaş olmak bir kayıtsız şartsızlıktır, bir emek harcamaya gerek yok buna. Bir ulus varlığı olacak Millet bütünlüğüne bir bireyi, birliği olmaya da her yürek güçlü olamıyor bu yükü taşıyabilmeye.Batı, halkı bir şirket gibi kullanmaya yaratıyorsa, eğitemiyorsa, tarih kitaplarına taşınan cristof colomb hikayesi gibi, başkalarına yutturulacak masallar uydurmaya anlayış mantığı güdülemek yeterlilik olamaz. Yüce Türk Milletini bilgiden yoksundurmak, yoksunmuşluk imajı yaratmak gibi güdüler ise büsbütün sefillik. Arapların, Filistin yüz savaş yaşındaysa eğer, savaş üretimine Amerika, Avrupa, İngiltere’ye yatırımları af bulamaz! Türkiye’de yatırımları geç kalmış olmakla, sıkışınca bu çareye baş vuru sanki biraz Batılı alışkanlığı var havası esiyor dedirtmez inşallah… Ama olmayacak bir nasip oluyor bu inşallah umudu! Zira, Anayasa yüreğine ayak sokma pahasına ARAP DEFOL! derim gözümü kırpmadan! Türk varlığına Türk asilliğinde adilliği benimsemek neden zor geliyor? Konuşamıyor muyuz bunları? Anlatamıyor muyuz karşılıklı, birliğimizin, birliği bütünleyen, birliğin bütünlüğüne Allah rızasında bir uygarlık ulusu olduğumuzu? Allah rızasında bir uygarlık ulusu olduğumuzun aslıdır, bilim tarihinde anaerkil varlığını taşıyabilen yüreklilikte yüceliğimizdir Yüce Millet tanımı! Göktürk-Oğuztürk izleri geleceğe yeşerecek uygarlık asilliği ve Atatürk, ulus bilincine adilce taşınacak bir genç Cumhuriyet önderi olarak, tarihimizin onurunu koruma yürekliğini üstlenen bir Millet şuuru, milli ruhuyla us'u bulandırılamayacak! Türkiye Vatanımızdır: Ne Mutlu Türküm Diyene! öz dil sözcüğüm varlığına saygıyı anıyoruz ecdadımızın izleriyle bütünlüğe ilerleyen ATATÜRK önderliğine kayıtsız şartsız ant içtiğimiz berrak suyumuzdur. Ana dölünde, Okul eğitmenlerimizin bilginliği ile... Atatürk başöğretmenimizdir! Kasım 2007 Allah rızası için diyor dilenciler, diye duymuştum. Allah rızası diye yoksulu giydir, doyur hissiyatı da sevilen bir duyarlık olarak biliniyor. Allah rızası bu sevgiyi bedenimize eşleyen ruhumuz ile donatılı yüreğimiz. Allah’a şirk koşmayan, ruhunun bedeninde bu birlik varlığını, ruh ile beden bir birliktir canlı varlık olduğumuza, kardeş anlayışına yücelmeye imtina etmez doğal olarak. Türkiye’de hükümet olarak Amerika emriyle Yahudistan kuruldu, işgal ettim Türkiye’yi diye Ordu’ma kafa tutacak şu istihbaratı anlayamadım… Behey hükümet denilen şehit ısmarlayan, şerefsizliğe soysuzluğu da Türk Milletinden bilgisiz kitleye karakter yakıştırmayı, Amerika kendine mi garanti ki, bu garantiyi ısmarladım diyorsun? bUna Amerika üstelik gülüyor...
980
Ben Gelemem Hazan mevsimi yaşanır bende Gidişinle beraber parçalanan umutlarım sürpençe Kanatır yüreğimi derinden sakin ve sessizceKuşlar göç ederken çok sevdikleri yerlere Ben sana gelemem ne kadar çok sevsemde Bağlanır ayaklarım çözülmez düğümleri günlerce Kuşlar gider sevdiği yere,ben gelemem sana çok sevsemdeHep bir neden vardır sana karşı Sevgimi nefretmi bilinmez bende gayrı Anladım ki; Kuşlar bile gider sevdiği yerlere,ben gelemem sana ne kadar çok sevsemde..!
65
Başkaları Güneş tuttuk Güneş kalmadı odamızda Bahar desen Ondan da yok Bir kış kaldı Bir de odunsuz sobamız Ne sen varsın Ne başka sevdiklerim Siz vefasız değilsiniz Başkaları insafsız Başkaları zalim
31
Barış İstiyor " BARIŞ İSTİYORYok saymayın kimseyi, Yok değilim varım der, Gaspedersen hisseyi, Barışlar rıske girer.Varolma en büyük Hak, Onu gaspeden nehak, Zalim diye tarihe,, Geçti o melun dahak.Sonsuza kadar barış, Hukuka olsun varış, Barış diyene sözüm, İnsanlık için yarış.Herkes barış istiyor, Savaş olmasın diyor, Gençler kirli savaşın, Bedelini ödüyor.Gençlerimiz canımız, Akmasın hiç kanımız, Her bir genç öldüğünde, Sancıyor sol yanımız.Savaşın tarafı var, Barışın sarrafı var, Çalın savaşı yere, Demeyin ki rafı var.Yarın demeyin bugün, Acıları söndürün, Savaşlara son verin, Bırakın olsun düğün.......İNSANİ
83
Dostlara bakın Dostlara Bakın Yaşlanmış ihtiyar kocamış savaş Hasta yatağında yatalak gibi Barış daha ergenliğin çağında Değişen ses tellerine bir bakın Hayat tecrübesi gün be gün artar Doğduğundan beri zorluklar yaşar Zorluklara karşı direnci artar Olgunlaşmış bu haline bir bakın Engeller zorluklar yolunda niye Kendine güveni sonsuz hediye Gök kubbe yerinde duruyor yine Ergenlik çağında barışa bakın Riskleri azaltık çözümü gördük Barışla el ele verdik yürüdük Barış sürecine umut vererek Aştığımız engellere bir bakın Bunca yılın hesabını verelim Güvensizlik zincirini kıralım Barışı kuralım barış olalım Sorunları çözenlere bir bakınSohbeti olmayan insanlarınan Sindirimi bozuk olanlarınan Ayakta kalınmaz yalanlarınan Göğe karşı uluyanlara bakın Bunca yıldır boşuna mı uğraştık Öldük öldürüldük ağıtlar yaktık Tökezledik yıkılırken doğrulduk Dost Şeref dediğim Dostlara bakın21.03.2013 Dost Şeref
120
Beyaz Gül Bürünür sevdânın beyaz tüllerine beyaz gül Gülümser seherin ayaz yellerine beyaz gülYeşil dağların karlı zirvelerinden estirir Serin rüzgârını hicâz çöllerine beyaz gülPamuk yüklü bulutları yollar vahalara Kar yağdırır çölün niyâz ellerine beyaz gülSelâm olsun aşk ufkundan doğar o müjdeci Âbıhayat sunar maraz illerine beyaz gülGöklere firûze saçılır, yerlere zeberced Zînet olur yeşilli yaz bellerine beyaz gülAk kelebekler, papatyalarla karışır gider İlkyazın kar-köpük beyaz sellerine beyaz gülDallar, yapraklar, dikenler terennümde kendince Sevdâ okutur yek-âvâz dillerine beyaz gülCâzibeler katar edâsıyla kuğular gibi Has bahçelerin turkuaz göllerine beyaz gülKimseler şaşmaz oldu, pervasızca pervâzına Alıştırdı herkesi naz hallerine beyaz gülİşvesiyle, cilvesiyle rakîb dense olmaz mı Zümrüd bağların dengi az güllerine beyaz gülAkkor sevdâsıyla hem zevk verir hem âh dedirir Sevdâlının toz değil haz küllerine beyaz gülSâde kendiyle mesteder sevdâkârı bâdesiz Ne defe dokunur ne saz tellerine beyaz gülGümüş çehresiyle dolunay gibi, güneş gibi İlham verir gönlümün gazellerine beyaz gül
147
Sanat ki ALLÂH için 15 Nefis haddini bilsin, bahar dahi gelmişse, Dahi değildir Bahar, siz biz gibi bir kimse…Her endişe geçersiz çünkü hep vesvesedir, Ruhlar ilkel olunca, nefisler de hep gençtir…Sorma neden ve niçin, yağ ile karışmasın, Ekran temizlenmiyor, sinek bile kaçmasın…Hani kurulacaktı, ev içinde bir binek, Biz daima anladık maksat Rab’bi dinlemek…(2014)
53
Sen geldiğin zaman gökyüzü maviydi Sen geldiğin zaman gökyüzü maviydi Esen rüzgârınla Anadolu kokuyordun. Gökyüzü maviydi, mendilin mavi Ay düşmüştü gözlerine biliyor musun ?Gözlerin gözlerime değmişti yüreğin yüreğime Gülüşlerin ruhuma bulaşmıştı saklımdaki kuş dağları aşmıştı. Nerelerdeydin sen şimdiye kadar? Asırları mı övütür kınalı ellerin! Gözlerinde hangi şafağın ıssızlığı var Mendilin hasret kokardı, saçların kar. Seninle hangi şarkıları söylerdi yıldızlar?Çölün ruhundan kopan bir gurbetin yazıydı Bir özlemin kavuran ayazıydı Ah mah yüzlüm gece karanlıktı alnın ak Kuşlarda dinlemişti bizi bir şafak Gökyüzü maviydi, mendilin ıslak. Hasret kokuyordun günün sonunda Ara sıra duyardım sesini telefonda kulaklarımda ılık sesin, gözlerim ıslak Bellide etmezdim hani sana bunu da "Saçlarıma aklar düştü" demiştin, unutmadım İçime akardın su gibi berrak Gülüşlerin bulaşmıştı ruhuma Gökyüzü maviydi, mendilin ıslak.
121
Erleri Şendir İnsanın ruhu feryat ederken Tebessümle erleri olur şen Denizin karası beden titretirken Karaelmas tutar sevgi ile elimdenSana tanıdık gelir asil yiğitleri Sorarlar nereden tanırım sizleri Kelimeler dostça konuşur dilleri Osmanlı torunu gül yüzlü erşenleri
36
Madalyon Her iyiliğe layık biri sanırdım seni Yanılmışım meğer böyle bilirdim önceleri Hakkında hissettiğim duygu ve düşünceleri Anladım ki artık görmüyorsun sevgilimAltın kalbin vardı sanki düne kadar Sana bakış açım bu, senden değil bunlar Madalyonun öbür yüzü daha çok can yakar Bana bakan yüzünü artık çözdüm sevgilimGüzellik geçicidir derler sen de inan buna Gözlerindeki ışıltıyı kaptırma günahlarına Pişman olursun elbet gün gelir yaptıklarına O gün ben yanında olmayacağım sevgilim
69
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz Evlendiğin zaman kavga eder durursun, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz. Evlenirsen çıkmaz olan yola yürürsün, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.İnsanlar konuşarak karar almalıdır, Evlilik ömür boyu baki kalmalıdır. Eşin ile fikir yapın bir olmalıdır, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Fikirde uyum varsa biçim iyi olur, Düşünce yapın birse seçim iyi olur. Fikrin zikrin birse geçim iyi olur, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Düşüncesi önemli oğlan ile kızın, Birbirinin fikrini etmelidir hazım. Gençler iyi konuşup anlaşması lazım, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Yusuf fikirler bir değilse seçmemeli, Zıt ise evlilik konusu açmamalı. Bu önemli bir konudur es geçmemeli, Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.
104
Sabrın sonu Selamet Ağustosun yirmi beşi, Bugün, Gönül şehrinde düğün, Yeşil ile sohbet, Sarardı soldu gönül, Hadi oğlum sabret, Sabrın sonu selamet, Yeşilindedir selametDöndüm doğruca batıya, Kaldım katı kaskatıya, Yzüme güneş geldi, Gözlerim gözlerinde, Sözüm özünde kaldı. Güneş yandı ve yakındı, Seni mi Beni mi sakındı. Kızararak kora döndü, Ne kadarda çok yakındı, Yeşiller sarıya sargın, Gündüzler geceye dargın, Gönül senin ile yorgun, Güneşlerde aya kırgın, Güneş yine orda battı, Kararmaya başladı gün, Kararmasın sakın kalbin, Sevgi sevenlere yakın, Haydi sabret, Sabrın sonu selamet, Yeşilinde muhabbet, Haydi gayret! Haydi gayret!
90
Çekil Git Artık Ne Olur Git emmi oğlu git severken sevilirken inat etme Başbuğun Emanetini koruyamadın fazla kirletme Bilirsin ülkücü kolayı sevmez zoru da denetme Çekil git artık ne olur bize el alemi güldürtme Ne haysiyet koydunuz ülkücüde nede onur Seksenden kırka düşürdün başarı bu mudur Yol arkadaşlarını da al sende önden buyur Çekil git artık ne olur çekil git kötü söyletme Sen olmayınca zannetme ülkücü başsız kalır Bilirsin bozkurtların hepsi birer bayrak olur Merak etme sen bu hareket liderini de bulur Çekil git artık ne olur daha fazla kötü söyletme
91
Meleklerin çok hoştur. Bu dünyada yaşanmıyor Meleksiz, Helede ateşsiz helede közsüz, Meleksiz dünyada olmuşum öksüz, Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Bahtım kara ben kadere küserim, Sevdası bağrımda başımda eserim, Ben güzeli iç bağrıma basarım, Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Dudağında perçem başında al yazma, Cazibe gözleri burnunda hızma, Şair sen sen olda çirkinle gezme, Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Ayşe döne fatma daha daha nicesi, Şaşkın aşıkların gündüz gecesi, Aşk kor ateş tüter yoktur bacası, Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Şirin alyazmalım kaşı karalı, Güzel heryerde güzel sorma nereli, Sırma saçlım örükleri sıralı, Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Leylaya mecnun şart Aslıya Kerem, Sevdiğini almayan olurmuş verem, Meleksiz dünyada ölüm tek çarem, Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Hastayım hoş bakışına ince beline, Elleri kınalı körpe geline, Benim canım kurban Cennet gülüne, Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Gözleri parlıyor yüzü gülüyor, O güzel bakışlar aklımı alıyor, Şair Veysel aşk uğruna ölüyor, Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Tel:05379590555
148
Askerin Bayramı Bugün Askerin Bayram günü Kalbi hüzünlü,yüzü kederli Kimi elinde bir sigara bir köşede Kimi eski bir mektubu okuyor gözü nemliHerkesin hayalinde sıla, memleket Bu bayramda ana baba elini öpmeye hasret Ne bir izin veriyorlar nede mazeret Bayramda sevinç yerine hüzün dolar AskerKulağı çavuşta gelir diye telefon bekler “Belki biride benim bayramımı kutlar” der Gelmez bir haber hep boynunu büker Sevdiklerinin hayaliyle bayramlaşır Asker.Kimisinin ziyaretçisi gelmiş sevinçli Kimisi bir köşede ağlar gizli gizli Bu bayramda içinde kaldı sevinci Bağrına taşları basar Asker.
83
Öyküler GAZİ __ __ __ kızım bana Ozan’ı gönder __ peki, Sabri Bey, hemen gönderiyorum efendim! Son günlerde işlerde ki aksaklık ve tahsilâtların yapılamaması ve bir de ekonomik kriz… Sabri Bey çareyi personel sayısını düşürmekte bulmuştu. Bir bacağı olmadığı için fazla verim alınmıyor düşüncesiyle aklına ilk gelen isimdi Ozan! Oysa tek bacağı ile bile bütün işlere koşuyor ne görev verilirse canla başla yerine getiriyordu. Patron seni çağırıyor dendiğinde avans talebinin onaylandığı sevinciyle koştu, usulca çaldı kapıyı; __ beni istemişsiniz Sabri Bey! __ otur Ozan, biliyorsun evladım son günlerde işler yolunda gitmiyor, firma olarak… Sabri beyin her sözü kurşun gibi işliyordu Ozan’ın yüreğine. Cümlelerin sonunu biliyordu artık. Daha işten çıkarıldın demeden kalktı ayağa. __ biliyorum Sabri Bey dedi, biliyorum, Allah hayırlı kazanç versin sizlere. Askerden döneli dört sene olmuştu ve bu üçüncü iş yeriydi bırakmak zorunda kaldığı. Büfeden bir gazete alıp oturdu bir park köşesine. Tek tek ilanlara bakıyor yeni bir iş arıyordu. Kasiyerlik, çay ocağı, lokanta… yok, yok, yok. Nereye gittiyse tek bacağının olmaması engel oluyordu. Nihayet umumi bir tuvalette denedi son şansını. Tuvaletlerin periyodik temizliğini yapacak ve ücretleri toplayacaktı. Yetkili kişi yapabilecek misin diye soramamıştı utancına. Siz hiç merak etmeyin dedi Ozan! Çalışmaya ihtiyacım var… Engelli oluşunu hiçbir zaman problem etmezdi, fakat dışlandığı iş bulmakta zorlandığı, iş yapamaz gözüyle bakıldığı aşikârdı. Bir bacağı yoktu belki, dünyaya yarım basıyordu. Ama o aldırış etmeden hayata sarılmış, engelini beyninden silmişti. Azimliydi… Bir sabah yine erkenden kalkıp geldi, kapıları açıp temizliğe başladı. Çöpleri topladı, etrafı güzelce yıkadı, lavaboları silerken aynaya takıldı gözü… … Dört sene önceydi! Nöbetçi Çavuş Ozan’ı erkenden kaldırıp “ devre koğuş tuvaleti temizlik sırası sende” demişti. Giyinip koştu lavaboya, çöpleri topladı, etrafı yıkadı. Sonra eline gazete alıp aynayı silmeye başlayınca gözü takıldı: “ Sabret Anacım, beş ay kaldı. Kavuşacağım inşallah sana dedi içinden. Aynada kendi kendisiyle dertleşirken alarm sesiyle kendine geldi. Acı acı siren çalıyordu, bütün Karakol hızla giyinip silahlanıp içtima alanında yerini aldı. Başçavuş Kemal tek tek süzdü askerlerini: “ Yiğitlerim, Koçlarım, gelen bir ihbar üzerine Çetinkaya vadisine gideceğiz. Terörist pusuya yatmış, ilçeye ziyarete gelecek olan Vali ile Vekillere suikast yapacaklarmış. Metin olunuz üç beş çapulcu köpeğin dişlerini sökme vaktidir” Hazırlanıp yola çıkıldı. Aynı anda terörist grubuna da askerin baskın düzenleyeceği haberi gelmiş, teröristler üç gruba ayrılarak askeri beklemeye başlamıştı ve asker Karabayırı inerken ateş açıldı. Sıcak temas ve çatışma başlamıştı. Askerler araçlarından inip siper aldılar. Ozan ve Halit bir kayanın ardına gizlenip teröriste oradan karşılık veriyordu. Kemal Başçavuş askerleri tek tek yönlendirdikten sonra aracın altına yatıp silahına sarıldı. Yarım saate yakın süren çatışma sonrasında sekiz kişilik ilk terörist grubunu bitirmişlerdi, askerin diğer iki gruptan haberi yoktu. Oysa çatışmayı duyan diğer iki grup farklı iki koldan Karabayır’a geliyordu. Askerler kayıp vermeden teröristleri bitirmenin coşkusuyla araçlarına binip tekrar yol almak isterken ikinci kez saldırıya uğramışlardı. Aracından atlayıp karşılık vermek isteyen Uzman Çavuş Hamdi yığılıp kalmış, ilk şehadet şerbetini o içmişti. Beklenmedik bu ikinci saldırı karşısında kısa bir süre şaşkına dönen askerler tekrar siper almışlar karşılık veriyorlardı. Ozan ve Halit yine beraber siper almış sırt sırta verip ateş ediyorlardı. Teröristler kalabalık gelmişlerdi bu sefer. Kemal Başçavuş bir yandan askerlerine talimatlar yağdırırken bir yandan da attığı her kurşunla tek tek teröristleri düşürüyordu. Ozanın üzerinde bir ağırlık vardı, Halit, Ah Halit… O da şehit düşmüştü, Ozan üzerine yığılıp kalmış olan kardeşi can dostu devresi Halit’i görünce gözyaşını tutamadı. Köpekler, alçaklar diye bağırıyor adım adım teröriste doğru sokuluyordu. Kemal Başçavuşun gür sesi inletiyordu ortalığı; “ İsmail, İsmail, başını eğ…” Artık eğemezdi başını İsmail, artık cevap veremezdi komutanına. Kurşun alnının ortasından girmişti. Teröristler adım adım geri çekilirken ateş etmeye de devam ediyorlardı. Kemal Başçavuş ve Sarı Mustafa birbirlerini kollayarak sürekli ileri yürüyorlardı. Ozan gerisinde duran Ramazan’a seslendi; “ devre koru beni, ileri koşacağım” el bombalarını hazırlayıp doğruldu yerinden, elini tetikten çekmeden koşuyor bir yandan da el bombalarını ileri atıyordu. Ozanın bu cesur saldırısı bütün askerlere güç ve cesaret vermişti. Terörist geri kaçıyor asker kovalıyordu. Ozan en öndeydi. Dereye indiklerinde Kemal Başçavuş kötü bir şey olacağını sezmişti sanki. “__Ozan, Mustafa gitmeyin durun! .. Çok geçti artık, Mustafa’nın bedeni parça parça dağılmıştı etrafa, Kemal Başçavuş hem ağlıyor hem de gözleriyle Ozan’ı arıyordu. Bu geri kaçış teröristin bir oyunuydu, askeri mayınlı alana çekmek istemiş ve bunu birazda olsa başarmıştı. Sarı Mustafa şehit düşmüş bedeni parça parça olmuştu. Ozanı görememişlerdi hala. Asker iyice dereye çekilmiş ve sıkışmıştı. Ama gönlünde ki vatan aşkı ile bayrak sevdası ile yılmadan mücadeleye devam ediyordu. Kemal Başçavuş iki tüfekle birden saldırıyordu artık. Tek tek azalan teröristler kaçmıştı. Başçavuş ve askerler Ozan’ı arıyorlardı ama mayınlı arazi arama yapmalarını zorlaştırıyordu… Kaskatı kesilmişti… Bastığı şeyin taş olmadığını anladı Nazım! Dudaklarını ısırdı, Ozan az ilerde bir çalının dibindeydi ve bastığı şey ozan’ın tek bacağıydı. Mayınlı arazide olduğunu unutup koştu, şükürler olsun yaşıyordu Ozan ve bir şeyler söylüyordu. Nazım iyice eğildi Ozan’ın yanına… Aman Allah’ım, Ozandan duydukları iyice alevlendirmişti Nazım’ın içindeki ateşi: “ __ Kulya eyyühel kafirun … “ Dört şehit vermişlerdi, Ozan tek bacağını kaybetmişti, o artık Gaziydi. Vatan için bir bacağını bırakmıştı Karabayır deresinde. “Allah’ım vatanım için şehit olamadım ama tek bacakla da kalsam vatanım için çalışarak yaşamaya devam edeceğim, şükürler olsun sana” Omzuna dokunan bir el ile kendine geldi Ozan! Üniformalı bir asker elinde bozuk para ile dikiliyordu. __ücreti almayacak mısın evladım? __ “ücret” dedi şaşkınca Ozan! Henüz gelememişti kendine. Binbaşıyı süzdü baştan aşağı. O keskin bakışlarda Hamdi uzmanı görüyordu, Halit, İsmail, Sarı Mustafa tebessüm ediyordu sanki. Bu memleket için şehit olmuş binlerce askerin bakışını toplamış öyle bakıyordu Binbaşı. Yerinden kımıldayamıyor aşk ve vefa ile hala binbaşıya bakıyordu hala. __ iyi misin evladım, bir sıkıntın mı var? Hafifçe toparladı kendini Ozan! __ iyiyim Komutanım dedi, hem de çok iyiyim. Ben üzerinde ki o üniforma temiz kalsın diye apoletlerinin onuru daim olsun diye, bayrağım gönderden inmesin, vatanımın topraklarına düşman girmesin diye bu bacağı Hakkari’de bırakıp geldim. Çok iyiyim komutanım, çok iyiyim! .. Böyle bir yanıt beklemiyordu Binbaşı! Hem şaşırmış hem duygulanmış hem de gurur duymuştu. __ Gazi misin evladım! __evet Komutanım, 2005 de Hakkâri’ de bir çatışmada Gazi oldum, dört şehit verdik, beşinci şehit olmak isterdim ama… Binbaşı Ozan’ı süzdü; tek bacağı yoktu ama babayiğit bir delikanlıydı, başı dik, yüreği pek… __ burada mı çalışıyorsun sen? __ evet Komutanım? __ yok mu bir sanatın, bir işin, __ bilgisayar programcısıyım, bir hafta oldu buraya başlayalı da, __ neden işini yapmıyorsun, bak elinde güzel bir meslek var. Sustu Ozan! Olmayan bacağına baktı, koltuk değneğini eline alıp binbaşıya uzattı; __ bunu çekemiyorlar Komutanım! Bu vatanımın madalyonu bana ve bunu bu koltuk değneğini çekemiyorlar. Ozan’ın bu kendinden emin ve yürekli sözleri gurur vermişti Binbaşıya, kepini çıkardı, Ozan’ın iri gözlerine baktı; __ Ah oğlum! Vatan için şehit düşmeyi, gazi olmayı öğrendik. Yılda bir kez Şehitler haftasını kutlamayı öğrendik ama ne yazık ki Gazimize sahip çıkmayı öğrenemedik. Koltuk değneğini alıp yürüdü Ozan __ benim bir bacağım olsun ne olacak, iki kolum olmasın bir olsun, Vatan sağ olsun Komutanım, Vatan sağ olsun! Elinde ki bozuk parayı, para kutusunun içine bıraktı Binbaşı! Elini Ozan’a uzattı, __ bu memleketin senin gibi asil evlatları varken, senin gibi gazileri varken Allah’ın izniyle bize hiçbir şey olmaz evladım __Var ol Aslanım! Var ol Gazi! ..26 Mayıs 2010 Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA
1,171
Dolunay Bu Gece Gökyüzü bulut yüklü Yıldızlarsa sürgünde Oysa yüreğim kıpır kıpır Uzak da olsam sahilden Balıklar oynaşır denizde değil mi Dalgalarsa delice Ve seni özlüyorsam Elimde değil işte Dolunay bu gece
32
Bu Gece Kadir Gecesi 2 Yere inecek melekler Bu gece kadir gecesi. Kabul görecek dilekler Bu gece kadir gecesi.Bu gece inen Kuran’dır Kadir kıymet şeref şandır İman eden Müslüman’dır Bu gece kadir gecesi.Bu gecede bin ay yaşa Tövbeyi kat akan yaşa Emeklerin gitmez boşa Bu gece kadir gecesi.Melekler sarar âlemi Dilinde Hakk’ın kelamı. Mümine verir selamı Bu gece kadir gecesiELEMİ der:Sözün özü Allah kayırmıştır bizi Gülsün Müslüman’ın yüzü Bu gece kadir gecesi. İbrahim PATAZ 05.08.2010 Osmaniye
76
Dost Bildiklerim dost bildiklerim azalıyor çevremde birer ikişer dost bildikleriyle birlikte ya benimkiler dost değil ya dost bildiklerimin ya yanlışlar doğru ya doğrular yanlış ya da “aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde” dostAralık 2013
34
Merak Akşam sabah aynı Evde tek başına yaşamak zor Bazen şarkı dinliyorsun Bazen doğa resmi çiziyorsunAn gelir ki Eski çağlarda neler olduğunu bile merak edersin Bir bakmışsın onunla ilgili bir kitap adı ESKİ ÇAĞLARDAKİ DİNAZORLAR Hemen alır okursunBir de bakmışsın yalnız değilsin Artık arkadaşındır kitap Onu merakla okumuşsun Yalnızlığına bir kitap çıkarmışsın07/01/2004 İstanbul
53
Sıla Hasreti İçimi Yakiyor Sıla Hasreti Anam Dön Gel Diyor Yavrum Bırak Gurbeti Mektuplar Yazıyor Dertli Dertli Çok Yaşatmaz Beni Diyor Oğul HasretiYol Verin Kardaşlar Ben Sılama Varayım Kaldım Gurbet Ellerinde Kime Derdim YanayımGöç Göç Oldu Evim Her Bir Köşesi Çekilmiyor Artık Elin Çilesi Gönül Gitmek İster Yoktur Neşesi Gurbet Neresi Dostlar Sıla Neresi
54
Yüzünü Bana Döndüğün Gün Yüzünü bana döndüğün gün, Kuşlar göç etmeyi bırakacak. Sıcakla soğuk yer değiştirecek. Bitkiler, havaya su bırakacak...Yüzünü bana döndüğün gün, İyilik güzellik hortlayacak. Ceylanla aslan sarmaş dolaş. Ülkede tek bir fakir kalmayacak...
35
Sokak Goc ediyor ninniler uyumus kucuk bedenlerden, o gece daha bir kirlenmis sokaklar, sondurulmeyi unutulmus. aksamdan kalma isiklarin yola vurdugu yorgunluk, acikmis umutlarima sunulmus bir parca ekmek, sensiz bakire bir sabahin korunde, copculerin sohbetini kucaklamis sokagim, ne keder artigi var geceden, nede bir sise sarabim, ve yok artik sana seslenecek, bedenimde bir cift dudagim
54
Şiirbaz Ben bir yusuf, Sense bir şivekar. Kaybettiğin ruhuna, İşte yakınsın bu kadar...Maharetinle aç kilidi. Anahtarın adı cesaret. Ayaklanmak üzere ruhum. Bana bir hakediş lütfet...Muhalif ruhumdan yok bir itiraz. Korkmuyor sana düşmekten. Yaşamıyordun beni bulana kadar. Olsun ölümün bir şiirbaz elinden...
41
Akışına Bırak Akışına bırak aksın herşey gönlünce Ama salıverme ahengi yıpratırsın Bak dünya ışıl ışıl , pırıl pırıl Akışına bırak herşeyi Aşk'a düş yar’a düş Yaradan’a düş Akışında güzel herşey farkına var Çiçeğe donanırsın kuşa ağaca Olmaz sandıkların oluverir Akışta kal.....15-10-2014 İzmir
42
Acı Hasret Türküsü Yazılmış alnıma kara yazılar, Sen uzaksın hasret acı ben garip. Hasretin; Bağrımda yara, sızılar... Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Bakarsın görmezsin gözünde perde, Hani arıyorduk? Mutluluk nerde! Bin türlü dertleri topladık ser'de, Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Ayazdır gecesi aşık gönlümün, Sabahı fırtına hoyrat ömrümün, Nicedir halleri ahu gözlümün? Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Taşkın sellerime yağmurlar yağar, Yağdıkça, kasveti içerim boğar, Bazen güneş bile tersinden doğar, Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Menzilim uzakta, yollar müşkülü'm, Ne kemik ne kandır, ruhtur teşkili'm, Hayali sözlere benim işkil im... Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Bazı düşündükçe dalar gözlerim, Dökülür dilimden ona sözlerim, Nasıl bir sevda ki her an özlerim, Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.22.04.2015/Kahramanmaraş.
116
Yaşam Hayat kaygısı yaşam kaygısı diye büyüdük Ömrün nasıl geçtiğini daha anlayamadan Hayat kaygısı yaşam kaygısı diye büyüdük Ömrün nasıl geçtiğini daha anlayamadan Hayat geçiyor hiç anlamadan Nasıl bu kadar büyüdüğünü bile anlayamadanBulunduğumuz zamanın kıymetini bilemedik Hep geçmişe takıla kaldık Ölüm gelip çatar mı diye hiç sormaya cesaret edemedik kendimize Hah geliyor zaman hah geçiyor zaman Vuslat vakti geliyor uyan...
60
Bahar gelince.... bahar gelince, doğa coştu... gözlerime renkler... nefesime kokular doldu....sevdan gelince, gönlüm coştu... gözlerime güneşler... nefesime ateşler doldu...bahar ve sevdan, elele gelince... gözlerin gözlerime... nefesin nefesime doldu.... güneş, renklerini çiçeklerde... nefes, kokularını bedeninde buldu... böylece... doğa ve gönlüm, birlikte coştu...04.05.2012 Yalova...
42
Anneciğim Her gün yanımda olan Bir meleksin Eşin benzerin yok Sevgi dolu bir annesin Sen bir tanesinSevgi dolu yüreğin ile Hep sevildin Ve sayıldın Beni üzmeye hiç cesaret edemedin Seni çok seviyorum Canım annem benim
35
hasret Mevsim kara bahar günlerden HASRET Ey Aşık ömrünü sevdaya HASR et Vuslatın olmadan gönlüm şad değil Tut ki elerimi tükensin HASRETSevenler ölmüyor,ayrılık acı Hasretten kurudu sevda ağacı Asırlardır seven kalpler duacı Seven gönüllerde açmasın HASRETElveda diyorsun kastın ne bana Gitme ki sevgilim bahtın uyana Beni terk ettiğin günden bu yana Başımdan rüzgarın almadı HASRET
55
Ata Sporu Bu Thomas bizim mahalleye geldiğinde öyle Karamürsel Sepeti gibi tıfıl bir bebe idi. Babası ateşe miymiş neymiş. İngilizlere soğukkanlı derler ama bu pek bir sıcakkanlı çıktı, belki de buraya gelince kanı sıcaklaşmıştır zaar, çocukluktan mıdır nedir, biz de pek bir sevdik keratayı. Allah var o da bize ısındı hemencecik. Arada Türkçe öğretmeye çalışıyoruz ona, o da bize İngilizce öğretmeye çalışıyor kendince ama biz yetenek düşmanıyız ikimiz de Osman ile ben, daha şunun şurasında orta birinci sınıfız ne yapalım.Aldım karşıma bir gün anlatıyorum : ''Thomas bak bu toop, bu bisikleet, bu ekmeek, bu ağaaç'' ...Aynen dediklerimi tekrarlatıyorum kerataya, ilkokul bir talebesi gibi. O da ''yeees yeees'' deyip, kendi aksanı ile söylüyor biraz kelimeleri yuvarlayarak. Arada gülüşüyoruz kıkır kıkır...Bir gün yine Osman ile top oynarken bu yanımıza yavaşça geldi. ''Velkam velkam Thomas''dedim, o da hali ile İngilizce ''hoş bulduk'' cevabını yapıştırdı, sonra bir bana baktı, bir Osman'a baktı. ''Oooo siz futbol oynamak var çok güzeel çok güzeel'' Ben pek bilmem de bizim Osman döktürür yani, ayağından top dahi alamazsın keratanın, bizim mahallenin tescilli gol kralıdır. Thomas'a döndüm ''Gel Thomas kardeş sen de az tep bakalım'' Top da plastik top ha, öyle meşin yuvarlak filan değil, parasız pulsuzuz biz, gariban kapıcı çocuklarıyız, her ne kadar Kavaklıdere'de otursak da. Senin Thomas topu bir aldı eline tartıyor sanki, elinde bir iki zıplattı ''O yeee'' filan gibi bir şeyler söyledi. İçimden dedim ''ne yapacaksın ağırlığını oğlum, günahlarına sevaplarına mı bakıyorsun topun, geç karşımızada bir iki çalımla belini kıralım, sonra da arkadaşlarımıza hava atalım İngiliz'in belini kırdık diye . ''Sanki içimden geçen cümleleri duymuş gibi, elinden ayağına hafifçe attı, hareketler yapmaya varyete yapmaya başladı. Önce beni aldı karşısına. Bir sağa yatırıyor bir sola, dört döndürüyor çevresinde. ?'Ben zaten iyi bilmem de, dur hele Osman şimdi senin havanı indirir, gazını alır''dedim Thomas. Bu Osman'ı da aldı karşısına, baktım onu da dört döndürüyor, peşinden arkasına nişadır sürülmüş at gibi koşturuyor. Osman'a bir kaş göz işareti yaptım Thomas'a çaktırmadan, beraber girelim şuna ayağından topu alalım birader. Yok mümkünü yok. Adam bize top göstermiyor.Osman da ben de yavaş yavaş sinirlenmeye başladık. Yanımızdan arkadaşlar geçiyor ara ara, bazen kızlar geçiyor, arkadaşlarımız kıkır kıkır gülüp duruyorlar bize, Thomas da bizi peşi sıra it gibi koşturuyor. Yarışın son metresini getiremeyen yarış atları gibi, dilimiz bir karış dışarıda, burnumuzdan solumaya başladık adeta...Yok bu böyle olmayacak dedim içimden. Döndüm Osman'a ''Osman bu futbol ne ağabey'' şaşırdı baştan''Ne ağabey ''soruya soruyla cevap verdi, ben yine''Osman bu futbol İngilizlerin ata sporu değil mi oğlum'' Osman başını az kaşıdı ''Doğru diyorsun ata sporu'' cümlenin peşinden ne gelecek diye merakla bekliyor Osman , ''Eee oğlum anlasana futbol bunların ata sporu olduğu için bizi dört döndürüyor bu Thomas denen zibidi, adamlar futbol oynamaya ortaçağda başlamış nerede ise ''Osman da konuştuklarımı onayladı. Tekrar döndüm Osman'a ''Bizim ata sporumuz ne; güreş, o zaman ne yapacağız Osman, biz de Thomas ile güreş tutalım bu sefer de onun sırtı yerden kalkmaz hiç, zaten çirozun teki''Osman ile şöyle kısa kısa bakıştık. Birden aklıma geldi''Osman Güreşin İngilizcesi ne'' Osman'da bana baktı manalı manalı. ''Ben bir ablama sorayım o lise 3'de belki biliyordur güreşin İngilizcesini, ondan sonra bir futbol bir güreş, bir futbol, bir güreş yapalım birader, ne yapalım o da bizim ata sporumuz''
528
Senden Sonra Yıldızlar yetmedi aydınlatmaya Kör karanlıkların sensizliğini. Ateşli bağrını omzuma yaslarcasına sıcak Ve çekingendi içimdeki garip tutku. Yaşadım karanlığın korkusuyla Alelâde arzuları. Serin kekik kokularıyla açıldı tıkanan nefesim Bir daha doğdum. Benliğimi saran özgürlüğün ince nağmeleriyle yükseldi Manolya böceklerinin pembemsi sevdâ türküleri. İshâk kuşları bile mutluydu Dolunay gecelerinde. Ve ben yeniden güldüm senden sonra, İlk defâ üşüdüm, acıktım…
59
Nerden Nereye BAKIŞNerden Nereye Siz değerli okurlarıma, bundan otuz üç yıl önce, 1 Mayıs 1977 yılında Taksim Meydanı’nda yaşanan ve emekçilerin bayramının kana bulanmıştı. Hatta 34 kişinin ölümüne sebep olunmuştu. Bu durum vicdanlarda derin izler bırakmıştı. O günden bu güne kadar canılar bulunmamış ve vicdanlarda derin yaralar açmıştı. Sendika yetkililerinin büyük gayret ve çabalarına rağmen, bu menfur olay aydınlığa kavuşmamıştır. Ne hazin bir durumdur ki, bu ve bunu gibi benzeri olaylar yaptırıldı. Darbeciler niyetlerini gerçekleştirmek için, alt yapı zemini hazırladılar. Öldürülen gençlerin üzerinden yola çıkarak, 12 Eylül 1980 askeri darbesi yaptılar. Yapılan bütün baskılara rağmen yılmayan emekçiler, ne kadar haklı olduklarını bu gün kanıtlamış oldular. Emekçilerin bütün düşünceleri, öldürülen masum emekçilerin anısını canlandırmak ve emek bayramlarını taksimde kutlamaktı. İşte bu gün emek bayramı büyük coşkuyla kutlandı. Geçmişte meydana gelen bu menfur olayın, 33 yıl sonra bu meydanda kutlanması büyük anlam taşımaktadır. Şimdi gördüğüm kadarıyla nerden nereye gelmişiz. Emeğin sayesin de bir takım insanlar zenginleştiler. Yine emeğin sayesinde devleti yönetenler, kaynaklara kavuşmaktadırlar. Emek eşittir sermaye ve artı değerlerle yeni işlerin kurulması, bu kemsin gücüyle olduğu inkarı düşünülemez. Bütün bu oluşuma karşın, bu kesme güven duymaması akıl alır gibi değildir. Demokrasiler de, kuvvetler ayrılığının kendi işleyişine müdahale edilmediği sürece, olgunlaşmanın, gelişmenin ve yenileşmenin kendiliğinden değişime ve dönüşüme uğradığı görülmektedir. Tıp kı bugün Taksim Meydanı’nda olduğu gibi. Sayın Valimiz Muammer Güher’in cesur kararı, Sayın Emniyet Müdürünün engin tecrübe ve deneyimimi sonucu, İstanbul kendiyle ve kendi emekçi çocuklarıyla kucaklaşmış oldu. Bu sayede çalışanlarımız, bayramlarını hiçbir endişe duymadan korkusuz bir biçimde, huzur içinde kutlamış oldular. Hatta polisimize hiçbir iş düşürmeden, kendi güvenliklerini kendileri sağlamış oldular. Şimdi, sorgulanması gereken bir durum vardır, oda devleti yönetenler bu vahim olaylara sebep olanları bulup ortaya çıkarmasıdır. Suçsuz günahsız yere öldürülen bu masum insanların katillerini yakalayıp adalete teslim etmektir. Ancak; o zaman emekçilerimiz acıyan vicdanlarındaki yaraları sarmış olurlar. Bunu yapmaların, bütün insanlarımızı huzur içinde yaşatmak, yarına güvenceyle bakmak, insan haklarına saygılı olmak ve korumak, adına doğru bir iş ve görevlerini yapmış olurlar. Saygılarımla. Mürsel Adıgüzel Eğitimci Yazar Şair
328
Rüyada halay tarifi Son zamanlar da acayip rüyalar görmeye başladım son gördüğüm rüyanın dışında rüyalarım çok güzel sevdiğime kavuşuyorum bol paralar kazanıyorum beş yıldızlı oteler de kalıyorum arkam da bürsürü insanlar dolaşıyor kasıntımdan başım göklere değecek sanki ama her uyandığımda yahu bukadar güzellikler neden gerçek değil diye hayıflanıyorum son gördüğüm rüya çok ilginçti rüyalara engel konulmaz neyi ne zaman göreceksin oda belli değil tabi ki rüyamı anlatayım bir boş düğün salonunun tam ortasında yalnız başıma türkü söylüyordum yanık yanık uzun hava çekerek Büyük bir vızırtıyla dev bir sinek başımın üzerende dönmeye başladı vızırtısı kulaklarımı kemiriyordu vızırtıya dayanmak mükün değildi içimden diyorum şu sinek artık bir yere kosun dayanamıyorum bir yere konsunda isterse benim üzerime konsun derken sinek geldi tam omuzuma kondu kafamı çevirdim yüzüne baktım insan sıfatını andırıyor vede konuşuyor şaşırdım korkmaya başladımSinek bana korkmana gerek yok senden halay çekmesini öğrenmeye geldim halay nasıl çekilir anlat dedi ben dedim halay nasıl çekilir bende bilmem deyince ozaman bilmiyorsan bir halay icat et dedi düşündüm tamam ederim ama yanımda uygulama yapacağım halay çekecek halaycılar gerek ne yaparız dedimSinek bu puroplem değil sana halay çekecek birilerini bulurum kaç kişi gerekiyor sen onu söyle yeter dedi ben tamam ozaman on kişi getir dedim sinek omuzumdan aynı büyük vızırtılı bir sesle ucup gitti az sonra sinekle beraber on kişi geldi işte sana halay çekecek halaycılar dedi baktım gelen halaycıların beşi bayan beşi erkek gelen halay gurubuna siz daha önce halay çektinizmi diye sordum hayır halay çekmedik sen anlatacaksın biz ona göre halayı çekeceğiz dedilerHadi o zaman halayı anlatmadan önce diziliş sırasını ayarlayalım dedim bir erkek bir bayan olmak üzere sıralamayı yaptık karşılarına geçip bir baktım görüntü hiçte hoş olmadı çünkü en baştaki halaycının boyu çok kısa ikincisinin ki aksine çok uzun arkadaşlar sıralama bir uzun bir kısa böyle olmaz siz boy sırasına göre dizilin en uzun boylu öne geçsin en kısa boylu arkada olsun dedim hayır olmaz biz birer çiftiz bizi ayıramasın dedilerTabi haklılardı çiftleri ayırmak olmaz bilmiyordum özür diledim ne yapalım artık bu şekilde devam edelim diyerek karşılarına geçtim halayı anlatacağım zaman sinek tekrar geldi omuzuma kondu ben gidiyorum sen bunlara halayı anlat dedi ve uçtu gitti ben nasıl olsa sinek gitti deyip halayı icat etmek yerine bilindik oynanan gördüğüm halay tiplerini anlatıp oynatacaktımsineğin başıma açtığı işe çokta sinirlenmiştim bir tek sinek yüzünden dar geldi bana dünya dedim ve bu halayın ritmini bulmuş oldum şimdi dinleyin arkadaşlar halayı anlatıyorum iyi dinleyin sonra halayı şaşırmayın diyerek başladım anlatmaya sağ ayak sol ayaktan yarım ayak boyu önde olmalı herkes ayaklarını bu şekle getirsin sonra halayın başında ki kişi eline beyaz bir mendil alsın kimse hizayı bozmasın başta ki kişi ben uzun hava çekerken elindeki mendili usul usul başının etrafında gezdirerek sallasın ve sol ayağı sağ ayağı geçirmeden üç adım ileri attıktan sonra sağ ayağı sol ağayın üzerinden geçirerek sol ayağın dış kısmına deydireçeksiniz ondan sonra dört adım geri geleceksiniz tamam mı tamam dediler uzun hava çekiyorum..... Bir tek sinek yüzünden Dar geldi bana Dünya....(OF OF) Kan emerdi özümden Zor geldi bana Dünya....(OF OF) şimdi başlayın üç adım ileri dört adım geri bu şekli usul usul dörtkez tekrardan sonra birden hızlanacaksınız sıralama sık bir şekilde omuzlar birbirine sürtünmeli hani karadeniz halayları varya öyle şimdi söylüyorum hızlanın.... Tene kondu deşindi Vucudum çok kaşındı Sağlam derim aşındı Har geldi bana Dünya.... tamam arkadaşlar çok iyi gidiyoruz şimdi yine bekleyin uzun hava çekiyorum....Kör şeytandan hilacı Bulamadım ilacı Baktım canım alıcı Kor geldi bana Dünya....(OF OF) Şimdi yine hızlanın unutmayın üç adım ileri dört adım geri gelin dört tekrardan sonra yine durun bekleyin uzun hava çekiyorum..... Vız vız diye dönerdi Hep yarama konardı Savaş açsam yenerdi Kar geldi bana Dünya..(OF OF) hızlanın hayyyyda hop dındını dındını dındını dınıdını sazsız tadı olmadığı için halayın orta yerinde ağzımla çalmaya çalıştım bu dındınılar ondandır yanlış anlaşılmasın sonradan aklıma geldi..... Çok severmiş hazırı Tende açtı özürü Bırakmadı huzuru Kır geldi bana Dünya.... şimdi yine uzun hava çekiyorum.... Görünce bir yakından Huylandım kanadıdan Gelemedim hakkından Hor geldi bana Dünya...(OF OF) yine hızlanın dındını dındını dındını dındını hayyyyda hey hey heyyyy..... Alamadım cimildik Boş boşuna emildik Kan bitince yamulduk Tor geldi bana Dünya..... arkadaşlar şimdi yine duruyorsunuz son uzun havayı çekip bu halayı bitirelim tamam mı dedim tamam dediler ve son uzun havayı alabildiğine dik bir sesle çekiyorum..... Bıraktım yalnız kaldı Şahin’im nefes aldı Öylece huzur buldu Gör geldi bana Dünya....(OF OF) halay biter bitmez halayı öğrettiğim halaycılar birden kayboldular yine düğün salanunun ortasında yapa yalnız kaldım sinek yine geldi adamlarıma çok güzel halay çekmesini öğretmişsin artık onlar ünlü oldular ama sana yararları olmaz dedi bende halayı çekerken düşünmüştüm bu halaycılar her söyleneni çabucak kavrıyorlar çok güzel oyun çıkarıyorlar bunlarla bir halay ekibi kurarım diyordum yanılmışım sinek bana daha senden bedava öğretmeni istediğim çok şey var dedi ben hayır artık kimseye birşey öğretmemmm diye bağırarak yanından kaçarken uyandım meğerse rüyaymış hayırdır İNŞALLAH... rüyamı tam olarak anlatamadım buda cahilliğimden olsa gerek değerli zamanını harcayıp okuyan herkese sonsuz saygılarımla teşekürlerimi sunarım...Almanya Ali Şahin (Elbistanlı
815
Akdeniz Akşamlarında Eser rüzgar ılık ılık Son düşüneceğim ayrılık Tanrıdan dilerim sağlık Akdeniz akşamlarındaOynaşırken son ışıklar saçlarımda Ağır ağır batar güneş Tepelerin ardında Işığım sensin akdeniz akşamlarındaDalgalar döverken sahili Ağlaşır kayalar Birbirine sarılmış iki sevgili, Ağlar Akdeniz akşamlarındaOturmuşumsahilde,elimde kadeh Kaldırırken denize doğru Oynaşır yakamozlar Akdeniz akşamlarındaBir kuşum kanatsız Bir şiirim adsız Bir ağacım dalsız yapraksız Yaşarım,Akdeniz akşamlarında (2005-Antalya)
58
Aziz Şehidim Ezan okunuyor bugün bir başka Senin yerine ölseydim keşke Bu cemaat nasip olmaz herkese Yerin cennet olsun aziz şehidimİmrendim seni mezar başında Binler saf tuttu senin peşinde Şehit olmuşsun bu genç yaşında Yerin cennet olsun aziz şehidimSelalar verildi derinden içten Meydanlar doldu görülmez uçtan Özgeçmişin okudu bize komutan Yerin cennet olsun aziz şehidimKonvoylar doldu düştü yollara Dualar okundu dilden dillere Ders vermeliyiz bu gafillere Yerin cennet olsun aziz şehidimTepededir mezar bayrağın eser Ağlama Recep e darılır küser O şehit olmuştur gönülde yaşar Yerin cennet olsun aziz şehidim 3 Şubat 2016 Yüksel Çelik
94
Sebepsiz Ayrılık Sen beni,ben seni candan severken Sen bana,ben sana sevgilim derken Kıskanılan mutluluğumuz sürerken Nerden çıktı bu sebepsiz ayrılıkSeni sevmiş sana canım demiştim En büyük değeri sana vermiştim Hayatımdan dahi üstün görmüştüm Nerden çıktı bu sebepsiz ayrılıkSevmek suç mu söyle zalim sevgilim Bilmiyorum ne olacak bu halim Ben gayesiz gezen bir avareyim Nerden çıktı bu sebepsiz ayrılık(20.12.1986)
58
Kızıma Şansın akar sular gibi çağlasın,durmasın. Sağlığın,asırlık zeytin ağaçları gibi olsun uzun yaşasın. Gönlün yeni açan çiçek gibi olsun,solmasın. Yaşamı paylaşmak istediklerin yanında olsun kaybolmasın.Hayat sana daima gülsün,güldürsün, Mutluluğun bitmesin hep sürsün Hayatın boyunca acıyı görme sevinci yakala Doğum günü başarı taşısın sevgili kızıma.
44
Sana Damarımda akan kan sana Aklımda sayılamayan hayallerim sana Ufukta görünen batıdaki güneş banaDenize fırlattığın her taş bana Denizde derinlerde kaybolan hayaller bana Her gün doğan güneş sana Her doğan ay içime düşen karanlıkta Bir ümit parçası bir ümitte sana Kaderimden bir ak parçası sana Aşkımda yaşadığım hayal kırıklığı Ümitsizlik karanlığın vazgeçilmez sayıldığı Geceler bana kalbimde yaşayan güneş sana Aydınlatmasını bir türlü başaramadığım sana
64
Kalecilik Geçmiş gün, gönlümde bir gün filede Bekçilik sevdası yer aldı gitti. Senelerdir bekliyorum kalede, Tecrübem birikti, yıl oldu gitti…Ama ne tecrübe, dostlar dinleyin Ya gülün, şaşırın ya da ağlayın. Ne olur bir kez de bizi anlayın; Kaleci günahkâr kul oldu gitti…Bir şut çıkardılar, hızlı ışıktan “Kesin gol” dediler, çeldim eşikten. Beş dakika sonra yedim beşikten, Takım bana küstü, el oldu gitti…Çizgide bekledim, bel altı oldu, Açıldım olmadı, penaltı oldu, Onuncu dakkada gol altı oldu, Yediden sonra gol sel oldu gitti…Kademe felâket, diziliş yamuk, Centilmenlik sıfır, darbeler tomruk, Defansta patladı bizim çift yumruk, Takım hep döküldü, tel oldu gitti…Kapatalım derken artık “garajı” Yanlış yere kurduk koca barajı Sonra alamadık tabi virajı Top çatala doğru yel oldu gitti…Rakip, bir “pis burun” vurdu yürekten Bizim kale önü farksız duraktan Allah’a çok şükür, döndü direkten Bu kez de dönen top gol oldu gitti…Yan topa çıkmıştım, elim boş geldi, Karardı gözlerim, saha loş geldi, On birinci gol de geldi, hoş geldi Deneyim, kariyer kül oldu gitti…Tek ben de kusur yok, at suçu sen, at! Takım oyunudur futbol bir sanat Ne yazık ki çürük çıktı sol kanat, Sağ kanat şutlara yol oldu gitti…Bir zaman gelmişti, panterdi adım Transferde tektim, bitti miadım Sonradan attılar hep geri adım, İsmim “ambar önü dal” oldu gitti…Müdür gel, olmadan bacaktan, koldan Vazgeç bu sevdadan, vazgeç bu yoldan Zaten ne anlarsın toptan, futboldan Aklın firar etti, del oldu gitti, Hayatın bir garip hal oldu gitti…16.07.2010
234
Dostunu Satan Haindir Düşman ile birlik kumpas kurarak Bu asil millete çatan haindir Kalleşce arkadan hançer vurarak Dostunu düşmana satan haindirSinsi sinsi yüzümüze gülerek Milleti ortadan iki bölerek Ümmetin başına çorap örerek Eğriyi doğruya katan haindirZalimle birlikte hava soluyan Allahı Kuranı dile dolayan Düşman kapısında çanak yalayan Girip yatağında yatan haindirDüşman gölgesinde barınmak için Coni dayısına yaranmak için Bin yıllık töreye direnmek için Milletine kurşun atan haindirŞeyrani tarihe gel not düşelim Mazlumların yardımına koşalım Hainlerin gözlerini deşelim Düşmana sırrını öten haindir..
81
Zaman Öldürür Ağırdır bedeli,sensiz ayrılık İçine ateş kor,alır götürür Umuttur sevene,yalnız farklılık Uzunu acıtır, zaman öldürürAz ötede oyna, o asker şimdi Yüreğimi yaktı, aşkı hakimdi Kim olursan ol, kalp de tekimdi Uzunu acıtır, zaman öldürürAyrılığa hasret,yedim darbeyi Kalp özüyle aldım,gerçek kıbleyi Bilemedin asker, attın hebeyi Uzunu acıtır, zaman öldürürBu yurdun insanı, sana güvenir Nöbet tutar iken, özler övünür Onur ödülüdür, asker direnir Uzunu acıtır, zaman öldürürBinde bir ihtimal, seven görecek Çekinen resimler, özendirecek Elinde silahı, sevindirecek Uzunu acıtır, zaman öldürürBahattin’im bende, bitsede ömrüm Borcunu ödermiş, askerde emrim Verdiği yüce aşk, toprakta kabrim Uzunu acıtır, zaman öldürür Bahattin Tonbul 12.8.2012
99
Gün Batımı Bir gülüş ardında, üzgünlüğüm. Ateşim, bir sigara da. Çok şey var anlatılacak, söyleyecek. Saatler yetmeyecek, Yetmeyecek zaman. Kaç ömür geçsede aradan, Bitmeyecek bu şiir....Gönlünü gönlüme çizen yıldızlar, Ay ışığındaki parıltı, Gönül rengindeki gün batışları, Yüreğimde uzar gider gölgeler, Beni benden alır, gider gölgeler....Akşamlarla uzar gider ayrılık, Derdimi benimle yazar gölgeler. Susarım; Kaleminden kan damlar. Bitmiyecek sana adanan, Kardelen çiçeği gülüşler. Rüzgardaki ürkek öpüşler, Yağmurdaki kalp atışları. Gitmek bilmiyor, Gün batımı....15.05.2014
72
Ayrılık 1 Ayrılık ölümden beş okka ağır, Sevene silleyi vurmuş ayrılık. Anlamaz dinlemez kulağı sağır, Sevene silleyi vurmuş ayrılık.Ah çektikçe azgın olur feryadı, Derdi alem yürekleri dağladı, Ayrılanlar iki cihan onmadı, Seveni bitirip yormuş ayrılık.Derdine ne çere ne devası var, Gecesi gündüzü her gün ahu zar, Çağırır yol gözler gelmez nazlı yar. Sevenin yoluna durmuş ayrılık.Çiftci İsmail’im böyle ne çare, Deli gönül şimdi oldu divane, Mevla’m ayrılığı verme sevene, Meğer ne belaymış zormuş ayrılık.
74
Güneş Taşı'ndan Anımsama ile yiten yüz, dokunuşum ile parçalanan el, bin yıllık gülümseyişler üzerinde örümcek sürülerinin döndürdüğü saçlar, geçiyor önümdenyola çıkarak alnımdan, arıyorum bir şeyler, arıyorum istediğimi bulamadan, bir an'ı arıyorum, fırtınadan yüzler ve şimşek ışıltıları koşuşuyor gecenin ağaçlarında, karartılmış bir bahçede, yağmurdan bir yüz, yanımdan akan acımasız su duruyor,arıyorum istediğimi bulmadan, tek başıma bunları yazıyorum, kimse yok burada, ve bitiyor gün, geçiyor yıllar, o anla birlikte yitiyorum, derinliklere düşüyorum, aynaların üstündeki görünmez patikaya, yeniden çıkarıyor o parçalanmış imgemi, günlerin arasında dolaşıyorum, parçalanmış anlarda, dolaşıyorum gölgemin düşünceleri arasında, bir an'ı arayarak, dolaşıyorum gölgemin içinde,bir kuş kadar canlı, bir an'ı arıyorum, gözenekli taşın dışıyla tavlanmış akşamüstü güneşi için: üzüm salkımlarının olgunlaştırdığı o saat, ve fışkırarak, kızlar taştı meyveden, okulun taşlık avlusuna dağıldılar, uzundu birisi bir sonbahar kadar ve yürüdü...
128