siir
stringlengths 171
74.5k
| siir_uzunlugu
int64 31
9.7k
|
---|---|
Atatürk..
Cumhuriyeti kuran
Düsmani yurtdan kovan
Hürriyete kavusturan
Sen oldun ATATÜRKSenin adinla okuduk
Senin adinla yazdik
Bunca diyar gezdik
Yok senin gibi büyükAdin yazili kalbime
Seni övmek az bile
Anarim adini her nefesimde
ATATÜRK ATATÜRK ATATÜRK:
| 36 |
Hastalıklı Ruhum
Gelecekte ne sebepten olursa olsun ölüm, kimimizi On Beşinde, Hasta düşmüş ruhumda gelecek, sonu gelmez yenilgi ve malubiyetlerin döngüsünden, başarısız intihar teşebbüslerinden ibaret. kimimizi Yirmisinde kıstıracaktır hayat denen bu üstü açık tımarhanede.Ne şekilde olursa olsun öldüğümde bir gülümseme olmalı yüzümde,... bu geride kalan sevdiklerimin acısını bir nebze olsun azaltabilir belkide.Gülerek yapılan bir eylem neden kötü algılansınki, zaten ölen sadece ben olduğuma göre.... bu artık geride kalanların sorunu..
| 69 |
Ay başını göremedim!
“ Ah bu geçim derdi,
Hep bizi gerdi! ”On beşinde bitti para
Bir huzura eremedim!
Sıkılıp da düştüm dara
Ay başını göremedim! Bakkal, kasap, manav derken
Düşünüp de kafa yerken
Bunalttılar beni erken
Ay başını göremedim! Böylelikle bitti maaş
Evde başlar sıcak sava
Can verirken yavaş yavaş
Ay başını göremedim! Yazık bana artık yazık
Ne erzak var ne de azık
Yedikçe ben onca kazık
Ay başını göremedim! Bana bakar çoluk çocuk
Ne yapsın ya, o kuzucuk
Kahvaltıda ister sucuk
Ay başını göremedim! İşitirken evden azar
Hafta sonu ister pazar
Yokluk bana mezar kazar
Ay başını göremedim! Büyüdükçe cepte delik
Yama tutmaz bak üstelik
Ne yüzlük var ne ellilik
Ay başını göremedim! Yok ki öğle doğal gazım
Kış gününde hep ayazım
Sobaya bak kömür lazım
Ay başını göremedim! Çözüm için neler yaptım
Hatim ettim sözlük baktım
O kadar da gözlük taktım
Ay başını göremedim! Gaste karton yakıp durdum
Titreyerek her gün dondum
Buz gibidir gece kondum
Ay başını göremedim! Hanım artık herif dedi
Çokta kibar zarif dedi
Yol gösterdi tarif etti
Aybaşını göremedim! Borç istedim uçan kuştan
Medet umdum kalbi taştan
Sele döndü gözüm yaştan
Ay başını göremedim! SEÇKİN ERDOĞAN / BURSA
| 194 |
Taşbeden
Gecenin karanlığı bilinmez gizem
Ne dolunay var nede tek bir yıldız
Tuttuğum dallar kırık yerler kaygan
Katardan ayrılıp kaybolan turnamRuhun bedenimi bıraktığı an
Sessizlik hakim olmuş gök kubbeye
Çoban yıldızıda yok oda yorgun
Bülbüle küsmüş açmıyor goncamItır kokardı seher vakti rüzgar
Gök yüzünde kara kara bulutlar
Yuvaya çöp taşımaz artık kuşlar
Severken yeniyim beklerken umutluYönün başka gönlün başka yerde
Düşe kalka yürüdüm taş yolunda
Sinem o kadar korkak okadar yiğit
Kime bir adım varsam benden o kaçarMerhaba vefasız dost merhaba
Rüyamda ufuklara açan ışık
Sen ebru olsan gonca ya menekşe
Bugün dünü yaşıyorum hasretim geçmişeUnutulmuş bir ezginin hayali var
Çekiştirir dururlar bizi her zaman
Oysa bülbül sana konar öterdi
Cemalindir gizlenentaş beden
| 113 |
Allah Aşkı
Cennet sözü yazıveriş
Allah aşkı Allah aşkı
Yaradansal sırra eriş
Allah aşkı Allah aşkıCennetlik kul olup gitmek
Düşler ile dolup gitmek
Hızır küzur bulup gitmek
Allah aşkı Allah aşkıDertleri bir yana atış
Huzur ile nurlar tatış
Mutluluklar gönle katış
Allah aşkı Allah aşkıKutsal amel niyet oluş
Benliğinde cennet buluş
Nimet hikmet ile doluş
Allah aşkı Allah aşkıKaramecnun
Yaradansal insan cennet şairi
| 63 |
A A Denemeleri ANNELER BABALAR VE ÇOCUKLAR
ANNELER BABALAR VE ÇOCUKLARAnne ve babanın bütün yanlışlarının cezasını çocuklar çeker. İletişim ve uyum sorunu yaşayan anne baba evliliği bazen bitirir, her biri kendi hayatını sürdürür. Her iki taraf da bir takım zorluklar çeker ama asıl zorluğu çeken çocuklardır.
Problemli bir aile hayatı çocukları ruhen hasta yapar, çocuklukta karı koca kavgasının arasında büyüyen çocuklar evlilik sendromuna yakalanır, ömür boyu bu sendromun etkisinden çıkamazlar. Hayata yeni yeni hazırlanan çocuklar, hayata karşı çekingen, korkak ve pısırık olurlar.
Bu çekingenlik ve korkaklık onları hayat boyu takip eder. Okul başarılarını olumsuz etkiler. İyi bir eğitim alamayan çocuklar bırakın sınıf atlamayı bulundukları sınıfın bile altına düşer, başarısız, beceriksiz, hatta hatta topluma yabancı ve zararlı birer birey haline gelebilirler. Evlenip bir yuva kurmakta zorlanırlar. Kurarlarsa bile sürdürmekte zorlanırlar, gerek korku, gerekse başka dürtülerle bu yuvayı sürdürmekte güçlük çekerler.
İstemeden yanlış yaparlar, kimseyi ve hiçbir davranışı tolere edemezler. Kimseyle kolay kolay iletişim kuramazlar. Normal birey olarak yaşamlarını sürdüremezler. Çoğu kere suça eğilimli olurlar. Toplum kurallarına uymakta zorlanırlar. Rehabilite edilmeye ihtiyaç gösterirler. Mutlu olmak ve mutlu etme eyleminde başarılı olamazlar.
Sürekli bir boşlukta hissederler kendilerini, doyuma ulaşmakta birçok engelleri vardır. Bu engellerin çoğu da psikolojiktir. Mutsuz bir çocukluk, aile bireylerinin süregiden çatışmaları ruhsal dengelerini sarsmıştır. Bu dengeyi kazanmaları artık mümkün görünmemektedir onlara.
Hele anne-baba sürdüremedikleri yuvayı sürdürmekte ısrar eder de problemleri bir türlü bitiremezlerse bu çocuklar üzerindeki travmayı artırır. Veya aynı anne baba evliliği sonlandırır, ancak bu boşanmada demokratik anlayış gösteremez, olayı bir savaş boyutuna taşırlarsa çocuklar da savaşın tarafı haline gelir, taraflardan birine dost diğerine düşman olabilir.
Bazen de çocuklar bu olaydan faydalanmayı seçer, tarafların zaaflarını kötüye kullanır, sorumluluk almayan, kurnaz, üç kağıtçı bir tip haline gelir. Bütün bu olup bitenlerden en çok zarar gören bireyler çocuklar olacaktır.
Bütün bu sorunlar gösteriyor ki boşanmak bir çare değildir. Ancak huzursuz bir aile yaşamı ve mutsuz bir evlilik de istenen bir durum değildir. O halde yapılması gereken ailede iletişimin sağlanmasıdır. Aile bireylerinin aile eğitimine alınması, evlilik okullarının yaygınlaştırılması, evliliği sürdürme ve bireylerin karşılıklı anlayışlı olma eğitimi almaları şarttır. Bunun için okullarda iletişim derslerinin verilmesi, iletişim uzmanlığının kol olarak gündeme getirilmesi, bunun için de iletişim uzmanlarının yetiştirilmesi şarttır.
| 355 |
Plevne Panoramik Müzesinde
PlevneSene ikibindokuz,
Serin bir Nisan sabahı Plevne'de
Gazi Osman Paşa'nın ayak izlerini
Aramadayız:
Manzara müthiş,
Akılara ziyan
Bir avuç Türk askeriyle
Şanlı bir direniş...
Siper kazıyor Bulgar köylüleri
Gazi Osman Paşa için.
Elinde kazma Romanlar
Gömmek için ölenleri...
Vuruyor yüzümüze
Plevne'nin serin rüzgarı.
Yenseydik şu Rusları...
Harika bir yer olacaktı
Panoramik müze....
| 55 |
Dolunay..
gece yarısına gecikmiş saatler
yağmurdan yeni döndü gökyüzüay bulutlardan yıkıyor yüzünü
ay şimdi ışıl ışıl
ay..; dolunay...içim yanıyor, yüreğim kıpır kıpır
korkuyorum gözlerine bakmaya
sen okursun gözlerimi hemen
duyarsın içimde onu...halka halka zincir zincir
ellerimde kelepçe, ayağımda pranga
mıhlanmışım bu yere...yinede aldırmıyor yüreğim
yasaksa yasak ona ne içimde bir deli çocuk, daha ağzı süt kokan
hiç gün ışığı görmemiş;
senin ışığında bile yanan...
al onu götür benden,
sendeki çukurlarda sakla! .....gözümsünay...dolunay...
| 72 |
Anadolu Leoparı Koruma Altına Alınmalı 6
Şahsımın düşüncesi, karantina güdülsün,
Avlanma yasaklansın, soy varsa sürdürülsün…Boş alanlar verilsin, toplum aydınlatılsın,
Belirlenmiş alanlar, avlarıyla yaşasın… Eğitim de gerekir, merhamet temeliyle,
Rabbimin sevgisiyle, kul hakkı bilinciyle…(2013)
| 33 |
Güzel şeyler için...
Güzel şeyler için çiçek toplayan başıboş, sergüzeşt peri,
yıldıztozlarını özgürleştirdiğin için
“zaman kaç yazar” diyebilirsin Galaksiler özgür kılmıştı yıldızları,
diler misin …
Kararlı mısın yine de yoksa yıldıztozlarında? Ya da aynı bir şeyin
içinde başka bir şey bulmaya
hazır mısın … Gökadalarla yıldızların
zincirleme kamufle hiyerarşik yapısını
çünkü aynı kılıyorsun serpinti güneşközlerinde, ..senin kozlarında -
hatta savunabilsen
- avuç içlerinde … *
Sanırsan;
“yıldıztozları,
büyükçe türev yapılarıdır kendi karekökleri asmaköprülerinin”
diyeceğim gibisin.*
Bil ki seviyorum
Destursuzun senin;
Görsem bitiririm, kemirgenin görsem, bitiririm...ama inanmak değil
de bu,
biseksüel lanet ruh! bil ki,
ben kişilik sınır tanımam …(dünya halinde,
dünya gidersin,yalana dürüst demeyim) Senden olan değildir senin,
Sadece anlatırlar kinin.Çiçek açtırmaya beklerim
Ki sen de aynı böcek konuşturmaya; (her şeyimsin,
Enigma gibi
kapsadın;
değişmez) Böyle olmaz bunlar,
Ses ver banaÜzgünüm,
politik yalanları bilmem; Yeryüzü karındaşı ikircikli
de olsa birdirSersem Olli,
Sen zaten Türk oldun...Bizle futbol oynadın,Ted;
kramponlarda
Yağmuru sağdın! ! göktekiniDoğaçlama-
Olli: Olli Rehn
Ted: Ted Hughes
| 158 |
Yeni Yıl kutlamak Günahmış
Yeni Yıl kutlamak Günahmış Yılbaşı günah diye müslüman kutlamadı
Bre bre edem de sanki sütten çıkmış ak kedi
Sorsan yabancının hiç malını almadı
Maksat desinler adam asla haram yemedi Hani diyordun şeytan işidir televizyon
Baş köşeye kurdunuz kocaman sinevizyon
Futbol oynamak bile önce günah demiştin
Ezelden kurdun Dici Türkü eve emiştin Gavur icadı derdin bilgisayara ede
Sörf yaparsın akşam sabah twette,facede
Ecnebi makinası ile selfiler çektin
Hep kendi resiminle monitörü kapattınGiysi alırken elin markasından istersin
Vestel telefon varken aypon tercih edersin
Beyaz eşyayı yerli değil boşhtan alırsın
Oh! her haltı işlersin yıl başından kalırsın Üretemeyiz küçük fare mausu bile
Orucunu açarsın alkolli gazoz ile
Faizli kredi yersin bütün kullar eğilsin
Anladım brader sende,az,buz gavur değilsin Ömer Gündoğan
31.12.2015
| 122 |
Dost ararım
Ayağımı kaydırmayan,
Dost ararım dost ararım.
Gözlerimi oydurmayan,
Dost ararım dost ararım.Dost dost diye kan verecek,
Dost kıymetini bilecek,
Ömür boyu dost kalacak,
Dost ararım dost ararım.Beni çıkara satmayan,
Uçurumlardan atmayan,
Düşmanımı dost tutmayın,
Dost ararım dost ararım.Dostla yaşayayım rahat
Uzun değil kısa hayat,
Dostsuz yaşanmaz bir saat,
Dost ararım dost ararım.Kalpte yaram kanatmayan,
Saçın ele taratmayan,
Beni bende çürütmeyen,
Dost ararım dost ararım.Korkmasın veremem acı,
Olurum derde ilacı,
Kalbimde sultan kiracı,
Dost ararım dost ararım.Gönlümde edecek seyran,
Versin bana soğan ayran,
Olurum o dosta hayran,
Dost ararım dost ararım.Dost ararım dost sararım
Dosta gelmez ki zararım,
Koydum kafaya kararım,
Dost ararım dost ararım.Dost dosta verir mi acı,
Dost başımın altın tacı
Dost dostun kalbin ilacı
Dost ararım dost ararım.Dost ararken Ali Uzun,
Gel de dost sırrını çözün
Soyadıma dostum yazın,
Dost ararım dost ararım.
| 137 |
Akdeniz
Tutup mavi ellerimden sarmış beni
Kucaklayıp sevmiş beni yalnızlık
Islak kalmış çöl ortasında umutlarım.
Duvardaki gri saat oyun oynuyor benimle
Her gideni aldattığı kadar
Acımasız ve alaycı.Bu şehir aynı şehir mi?
Yalnızların türküsünü söylüyor Kıbrıs'da biri
Akdeniz her zamanki gibi asi ve özgür
Anılara inat hala dalgalar hırçın.
Rüzgarın dokunuşu her zamankinden pembe tenime,
Yine öksüz kalmış bu iskeleKaç yıl öncesinden gelir bu yosun kokusu,
Penceremin önüne kadar gelmiş
Akdeniz'in rüzgarına takılıp.
Sessizliği hiç değişmemiştir zamanın
Umutlarım yeşerir yeniden
Uzaklardan geçen sessiz bir gemi gibidir gelecekSessizdir saka kuşu bu sabah,
Rodos'da Akdeniz'in meltemleri eserken
Bir gemi yanaşır limana
Nice umudu ve özgürlüğü getirmiş yüreğinde
Bir ucundan tutup hayallerimin
Keşke beni de alıp buradan uzaklara götürse.Özgürdür Akdeniz
Koyu mavi isyanı saklıdır tutsaklığa derinlerinde
Inciler kadar beyazdır söyledikleri
Hiçbirşey durduramamıştır asiliğini
Kıbrıs'da Namık Kemal'in tutsaklığına inat
Hürriyete davet eder özgürlük aşıklarını
| 140 |
Totemi Yapının Bir Özelliğine, Büyüteç Tutmak
Değerli okur. Burada az ya da biraz okunan bütün yazılarımda belki de ilk kez duyacağınız çıkarım ve ortaya koyuşlar mevcut olup, bunlar yazarın kendi rezervidirler.Çok ortaya koyuşlarım bilinenlerin aksine oluşla belki de bir şaşkınlık ya da kulak asmazlık olmaktadır. Bu nedenle okunup anlaşılması da güç olabilmektedir. Böyle olunca, bu tür yazılar pek okunup yeğlenmezler. Buna rağmen, insanlar yine de yazar. Yazmalı da. Bir düşünce yazısının sanırım mukadderatı da budur. Yazıyı kafanızdaki önyargılı, totem anlamasıyla okumayınız lütfen.Totemi oluşturan; ateşi kullanım alanına sokan; tekerleği bulan; hayvanı evcilleştirip, postunu sırtına geçiren; bitki yetiştiren; kesici aletler yapan; resim çizen; bugünkü sosyo toplumsa yaşamları ortaya koyan insanlara, ilkel demek; güncel ilkelliğin aydın cehaleti olmasından başka bir şey değildir.Tüzellik, totemi yapının çok önemli bir özelliğidir. İnsanlığın eski dönemlerde ve eski sosyal birlikçi yapıları içindeki en önemli soyuttu öznel gelişmesi, bu totemi yapı tüzelliğini ortaya koyabilmeleridir. Sosyal yapıların günlük yaşamdan edindiği deneyim ve kazanımları vardı. Bu deneyim ve kazanımlarını kişilerin dışındaki totem bir noktaya göç ettirmeleri, insanlığın tam bir anlamsal dönüşmesiydi.Totemi nokta da, bu göç olgularını kristalize edişle, insanlar; o totem noktayı, çekim alanı kılmıştır. Yine o totom sel nokta hem "sosyal yapının bilinci" olmuştur; hem de o totemi nokta, “grup sosyal beni", yapılmıştır. Sürecin böyle olması gelecekteki zincirleme çığlamanın, ateşlenen fitili olacaktı. Böylece bu totemi noktanın, göç ediş anlamıyla anlaşılır; görünür yanı yoktu. Bu totemi noktanın hükmî şahsiyeti vardı. Burada hükmü şahsiyet, o sosyal yapının ya da kurumun benliği ve bilincidir. Adeta bir organizma beni ve vücudu gibi oluşla yapı içine damar ağlarıyla tekrar dağılabilmesidir. Bu durum çok önemli bir kavranış ve kavratışın, tüzellik oluşuydu. İşte totem bir yönü ve bir anlamı da bu tüzellikçe oluşuydu. İnsan sosyal yapı içinde kendisini bu totem noktayla sayğılayıp, varlaştırırken giderek bu noktaya yabancılaşacaktı. Bu noktanın gerisindeki tüzelleşme soyutlamasını unutup bu noktayı ökülte edip ve inisiye yoluyla öğrenme süreci yapacaklardı. Her totem de, bir tüzellik vardı. Her tüzellik te, bir totemdi. Sosyal grup bilinci ve sosyal grup beni, o noktayı bir yaptıran, bir yaptırım oluşla; otorite merkezli bilinçle meşrulaştı. Bu meşrulaşışı kendi grup onayıyla, müktesebatların odağı yapışla, buraya; saygı duyup kutsadığı anlamlar değerini atfetmiştir.Bu tüzellikti totemi nokta günümüze gelene değin birçok yarılma ve dallanmaların değişkenliği içinde oluşla kurumsallaşmıştırlar. Günümüze dek, monarşiden demokrasiye; mutlakıyetten meşrutiyete ve cumhuriyete; seçimlerden, bürokrasiye, adalete dek vs. bulunuşlar hep bu totemi tüzel alanın yarılan; dallanıp, çatallanan zemin bölünmesi içinde, zeminlerin kategorize edilmesiyle bu düzeye gelinmiştir.Totemi insan bilinci bu tüzellikti alanı, kendi bencil sağlanımlarına hitap eder oluşlarıyla çekim ve yaptırım gücü kıldılar. Söz gelimi bu totemi nokta av yaptıran ve avı paylaştıran ilkeydi. Cinselliği düzenleyen ilkeydi. Burada cinsellik ve avı paylaşıp yemek; kişinin kendisi olan özeline karşılık geliyordu. İnsan sosyal yapı içinde bu tüzel noktayı kutsayıp saygılındı. Günümüz insanı ise gizlide ilk fırsatta bu tüzelliğe toplum aleyhine oluşla saygısız olup, tüzelliğin akışını yapan siyasi erke; kul köle olmanın yabancılaşması içindedirler. Bugün emeğin yüce değer olması, bu bencil tüzelliktendi. Güncel insan tüzel olanla, tüzel olanın içindekini karıştırmıştı. Yani güncel insan, tüzelleşen bencilliğini göremeyip, olup biten içinde hile ve desiselerle yeniden bencilliğini aramakla, kendinin insani tutumlu olduğunu sanmaktadırlar. Oysa sosyo toplumsa tüzelliğin dışında insanilik yoktur. Zaten olsaydı, sosyo toplumsa tüzelliğin olmasına gerek yoktu ve totemi tüzellik olamazdı.Burada tüzelin alan içi ilkeleri değişmez demiyoruz. Tüzelliğin saygın oluşu çok önemlidir. Tüzellik içinde saygılının olacakların her bir değişmesi, artık sizin kullanımınız değildirler. Bu nedenle tüzellik dışına itilen saygın olmayabilir.Alanın içindeki totemi süre duruma kuvvet uygulayan potansiyellikler olduğu unutulmamalıdır. Yanisi şu ki tüzelliğin, devinim alanına kaynaklık eder bir anlama ve bilinç olduğu; bu bilincin ve benliğin de sosyo toplumsa yapı tüzelliği olduğu, unutulmamalıdır. Tüzellik içinindeki gelişmeyle, tabu kullanımını aşan her değişme ve dönüşme; tüzelliğin içindeki bir kullanım bağıntısını ve tabusunu elbette ki değiştirecektir. Ama durup dururken de, tüzeldik içinin bir konusu, kendiliğinden değişmezdi.Eski sosyo toplumsa yapılar, bu tüzelci totem yapı bilinçleriyle ile kendilerini oluşturmuştular. Böyle oluşla insanlar, totemi tüzellikte; çok nesnel ve gerçekçi insanlardı. Eskinin gerçekçi, nesnel düşünmeli insanları, totemi tüzelliğe kendilerini aracısız yaklaştırmıştılar. Kendileri ile tüzelliğin temasını bizatihi duyup, hissetmenin iletime bağıntısı içindeydiler. Hayal görüp, hayali resmeden; bugünkü insanlardı.Oysa günümüz insanı bunca müktesebat zenginliğine rağmen, sosyo toplumsa bilinç ve ben olan bu totemi tüzelliğe, kendisini oldukça yabancılaştırmıştır. Şimdiki zamanda totemi tüzellikle, kişinin kendi arasında; bire bir temas oluşturulamamasından ötürü soğukluklar vardır. Tüzellikle insan arasında bir yığın aracılar vardır. Bu yüzden insanlar güncel tüzellik referansına bakarak kendilerini düzeltmenin ve denetlemenin yoksunluğu içindedirler. Kişilerle tüzellikler arasında yapay çeviriler (tercümeler) vardır. Tüzellik bu soğukluk ve yapay aracılar arkasında, yitip gitmiştir. Totemi tüzelliğe göre günlük düzenleme ve akış yaptırması gereken erki öznel insan pozisyon, bu tüzelliğin asıl sahibini kendisine kul-köle yapmıştır.17.02.2013
| 751 |
Nafile Günler
Nafiledir geçen günler,
Anladığında ömür biter.
Ah çeker vah çeker,
Ne yapsın zavallı sevenler.
Lazımdır seven gönüller.Geldi geçti su gibi zamanlar,
Elem duyuldu bazı anlar.
Layık olsun sana bütün insanlar,
Rabbime senin için dualar.
Hüzünlenmesin seven canlar,
Keder yerine gelsin mutluluklar.
Ati’ye de kalsın hoş duygular,
Nice doğum günü yaşayacaklar.İyiki doğdun, ömür boyu mutluluklar.(27.08.2002-İstanbul)
| 56 |
Bayram Sabahı
Bugün bayram sabahı güzel anam
Bugün bayram sabahı
Acıya kedere sürgün vakti
Gurbettekiler ayrılık hasadı kaldıracak bugün
Keder kurşunları namlulara sürülecek
Sevdiklerinden ırak olanlar
Sorgusuz sualsiz
Yüreğinden vurulacak bugün
Payı olmayacak hiçbirinin bayram sevincinden
Aşına ekmeğine gözyaşını katık yapacak
Can ecelsiz alınacak bugün can ecelsizBugün bayram sabahı güzel anam
Bugün bayram sabahı
Gönlüm garip gözler suskun ciğer paramparça
Bir sancı bir hain bıçak
Oturmuş yüreğimin ortasına
Dağıttı acıları dört bir yanıma
Elsiz ayaksız götürecekler beni
Devrilecek sıradağlarım anam
Çevrilecek akan sularım
Yetmez nefesim hasreti soluklamaya
Kaçar damarlarımdaki kan kaçar gider
Kâr etmez çatal yürekli oluşum
Yiğit oluşum kâr etmez
Boynum kıldan incedir gurbetin elinde
Serdikçe önüme sevdiklerimi
Koyar garipliğim bükülür dudaklarım
Vurulurum en onulmadık yerlerimden
Sızlar durur her yerlerim
Sızlar anam inceden ince sızlarBugün bayram sabahı güzel anam
Bugün bayram sabahı
Kederler yürek avına çıkmış
Tutukladılar şafakla birlikte
Yaralı güvercinler gibi
Nasıl çırpındığımı bir bilsen
Bir bilsen yana yakıla nasıl dört döndüğümü
Hasretine can dayanamazken varamadım
Varamadım seni öylesine özlemişken
Gözlerimi dağların kıvrımlarına diktim
Gönlümü gecikmiş kuş katarlarına kattım
Uçacaklar bugün onlarla uçabildiğince
Ola ki sılamdan geçer diye
Bugün bayram sabahı anam
Seni düşündükçe bir efkar çöküyor içime
Bayram soframız seriliyor gözlerimin önüne
Lokmalar dizilmiş boğazına uzaktan bakıyorsun
Olsun diyorsun olsun kısmetse gelen bayrama
Elbette güzel anam elbette
Evel Allah bu yürek kadrini bilir
Bu bayram değilse de gelen bayrama
Ellerini öpmeye gelir
Bayramın mübarek olsun güzel anam
Bayramın mübarek olsun
| 233 |
İkinci tekil şiiri
Ruhum göklere kanat çırparken,
Sayıklar ölümü, dil yavaş yavaş.
Benliğim senden bir an ararken,
Bu koca özlemimi, bil yavaş yavaşBu zaman ki; gönlümü yakan bir ateş,
Bu zaman ki; geceye düşman, güne eş.
Gecenin ardından doğmazken güneş,
Bu öksüz gözyaşımı, sil yavaş yavaş
| 46 |
Başarı
Çalışmadan olmaz yesende balı kaşarı
Sıkmadan dişini hayatta gelmez başarıÖnce kendinden vereceksin bişeyler
Sonra karşılığı gelir bayanlar beylerÇalışan da ortada, çalışmayan da ortada
Hangisinin balığı yüzüyor, hangisi oltadaGözyaşlarını akıtır insanlar çok derinden
Üzüntü yada sevinç, bilmem hangi yerindenİş, aşk, para farketmez, aynıdır hepsi
Sabır tecrübe, tecrübe de dolu tepsiBaşaranlar konuşur, diğerleri dinler durur
Pişmanlık içinde kulakları inler dururNe zamanki ter akar akar göl olur
O zaman mal mülkte yanında ödül olurHaketmeden bir yere gelenin olmaz güveni
Hem zor olur, hem de kısa olur serüveni
| 85 |
Günah
Bir yaz akşamı
Geziyorum en güzel vaktinde günün
Öyle kalabalık,öylesine gürültülü ki sokaklar
Ama ben sanki tek başıma,sanki kimsesiz,yalnız
Gecenin karanlığını hafifleten birkaç sokak lambası
Bir an sanki hiç dönmeyecekmiş gibi uzaklaşıyorum
Yalnızlıktan korktuğum an fark ediyorum insanları
Günah diyorum sonra kendi kendime günah
Kalabalıkta yalnız hissedenlere günah…
| 49 |
Akdeniz Güneşi
Akdeniz güneşi altında doğmuş
Ondan, sıcak gelir güzel bakışı
Sevgi ateşine elini koymuş
Tutunca ısıtır candan yakışıGözü, kanat çırpar aşk yuvasından
Yüzü, çiçek açar gül arasından
Saçlarını toplar O, yarısından
İpekle taçlanır sanki o başıBir güzel tanıdım böyle sevimli
O, baştan aşağı güzel giyimli
Çocuksu duruşu, bebek resimli
Öyle başka hali göstermez yaşıHer gün gelir geçer hayat yolumdan
Tutar o bakışı gönül kolumdan
Akşam, gider sanki O, uçurumdan
Akdeniz güneşi gibi batışı
| 74 |
Vicdanımın Aynası Paramparça
(DEKLARASYON) VICDANIMIN AYNASI PARAM-PARÇA(ENDİŞE) Kalbi olanların çok az olduğu bir alemde hüzünle yaşıyor olmanın ızdırabıyla geçerken günlerim, katletmeye gemlenmiş duyguların varlığında, masum insanların ölmesine hiç bir şey yapamamanın derin üzüntüsüyle kahroluyorum... SAVAŞLARIN önemsiz olduğu, TİCARETİN çok önemli olduğu kansını güdenlerin yönetimleri altında, onlara 'bilerek hizmet ediyor ' olmanın ezikliğinde ' insan olabilme erdemi ' nin duygularını hissedememekle geçen değersiz varlığımın yok olmasını dilerken Yaradan,dan korkuyorum günahlarımdan, UTANIYORUM kendimden! Hiç bir şeysiz yaşayabileceğimiz AŞKIN varlığından habersiz ruhların (kalplerin) insanlığa (birbirlerine) MADDESEL hislerle bağlı kalmalarına isyanlardayım... AÇLIKTAN insanların öldügü dünyada, sükürlerimi Yaradan,a sunarken yiyeceğim üç lokmanın ikisini cöpe atıyor olmanın suçluluğuyla VICDANİMA bu tradejiyi anlatamamanın sıkıntısıylayım... CEZBEDEN dünyanın süslü renkleri RUHLARA yansıdıkça en ince kılcal damarlarımızdan, MADDENİN esiri olmaktan büyük utanç duyuyorum... Bugün üzülüp yarın hiç bir şey olmamış gibi, insan olmamış insanların varlığından haberdar olup; aralarında yaşıyor olmak zor geliyor... HOSGÖRÜ yollarında ERDEMLERE giderken ÖNYARGİLİ magandaların cenneti cehenneme çevirebildiklerine dayanmak güc... EVRENSEL ' insan hakları ' bildirgesini DEMOKRASİNİN süslü kılıcı altında mehdiyelerle yazıp masum milletlere ' insanca yaşamayı 'vaadeden şahsiyetsiz, ruhsuz insanların beni yönetiyor olmasını hazmedemiyorum...Masum insanlar ölürken VICDANİMA hesap verememenin günahlarıyla kalbim ızdırap cenderesi içinde cehennemi yaşıyor ve anlamsızlaşıyorum.
İçim yanan bir volkan, bu volkan içinde ben hergün eriyorum, eridikçe bitiyorum, bittikçe yok oluyorum...ALLAH,ım sen bana yardım et, varlığım yok olsada, varlığını içimde daim et...
| 218 |
Dönmüyor Geri
Dönmüyor Geri/ Ben Dönerken Aşka -İbrahim Tatlıses Aşka Arabesk Terapiler-7“Kınamayın dostlar Allah aşkına
Yalvardım yakardım
Dönmüyor geri
Çaresiz kalmışım çıldıracağım
Ağladım sızladım
Dönmüyor geri”Deniz ürüyor, suyun rengine çoğalıyor özlemlerim. Anlatılmazlarımı dalgalar anlıyor.Algısal bir göç var bu anlaşılmazlığın gergefinde.Adımlarının gözlerinde bana dönüşün son istasyonu görülüyordu. Tek tek gittiğin iç duraklardan bana gelişinin hızı artıyor bilinmezliklere.Suskunluğun uçak sesi gibi geçiyor umutlarımın üstünde. Ve ben gidiyorum ruhunun vapuruna doğru.Martılar sen olmalısın.Ekmek mi yoksa aşk için bu yakınlaşma bilemedim.
-Bütün seslerden alıntılı bir gidiş sunuyor hayat bana. Sesini özlemişim demek.Bir telefon kadar yakındın, bir yastık kadar yakındın, bir göz kadar, dudak dudağa ödev yapmaya yakındın.
*Şimdi ya. Ben kendime yakın değilken senin yüzünden.Nadaslarımı ektim papatya tarlası yaptım.
-Sen seviyorsun diye. Bir de oturdum bütün papatyaları seviyor,sevmiyor diye oynadım aşk dolu özlemlere.“İşte dostlar budur halim
Görmedim ben böyle zalim
Bilsem onu sever miydim
Dönmüyor dönmüyor dönmüyor geri”*Bu şehrin ortasında seni saydım seviyor, sevmiyor diye. Sevse dönerdi dedi laler.Sonra baharını beklemeden solup gidişlerinden olmalı inanamadım lalelere.
Kırmızı Gül:
-Seven kadın her zaman gider.
Gidip dikenlerine kadar sineme çektim kokunu.Bu düşünce üstüne üstsüz bekleyişlere sığındım.
Sen çok güzel giyinmiş gibiydin, çıplak yalnızlığını uzaktan bile görüyordum.
*Seven kadın gider mi? Zıt değil mi gül.
Gül:
-Seven kadının yüreği benim kırmızı duygularımdan oluşur. Kırmızı sevginin, aşkın, baş kaldırının, sesi.Seven kadın, sevdiğinin en ufak hatasını büyütür.Sinesine alır, dikenleriyle kanıtır, kendisi kanar.Seven kadının yüreği magmadır.Sevdiğinden gelen buzullar aynı anda erir.
-O seni sevmiş.Seven kadın daha çok gururludur.İncitmez incilerini.Beslediği duygusu incidir.
Onlar incinmişse nefretin mercanı olur.Zaten sevginin son aşamasıdır nefret. Ayrılık, nefret, sevginin aslında dikenleridir.
-Seven kadın gider inan bana yaralı maşuk.
Kaktüs:
*Ben de katılıyorum.Sevmeyen kadın bazı şeyleri affeder. Kafasında sevgiden çok çıkarlara odaklı eylemler i vardır.Ki onların bir kısmı yerine getiriliyor.Bu kurulu çarkı değiştirmenin anlamı yok.
Sevmeyen kadın mantığını, seven kadın hislerini, sevgisini, tutkularını kullanır. Ki aşk kadınlarının çoğu gitmiştir büyük hatalarda.
*Ya döner mi dedim kaknüs. Batıyor şu sözlerin, dikenlerin doğru sözler için mi?
Kaktüs:
-Seven kadın ,önce baruttun adıdıdır.Sonra ateşin, sonra volkan olup arada patlar.Sonra affedilmezliğin mayını olup yoluna, bahtına patlar.Sonra bu korkunç nefret ateşi yerine, suskunluk başlar. Seven kadın, yeniden bir erkeği sevme süreci uzundur.Onun güven dağları yıkılmıştır.En sevdiği erkek tarafından Everesti yıkılmışsa yeniden zirvelere çıkmasının mümkünü yok.
*Mantık arar,onu duyguları sarmalar.Süreç uzayıp gider. Annelik güdüler perçinleşir. Çıkmazları onun yüreğini bitirir. Sevdiğinin pişmanlığı, onu çok istemesi, ona büyük bedeller sunması ona daha uygun düzen gibi gelir ve dönebilir.Sevdiği erkeğin ona sunacağı güven dağlarıyla ilgili
*-Sağol kaktüs. Evet, işte bütün çiçeklerin dilinde senin ruhun var,şimdi anladım. Çaresizim.
“Kolunda tutup da getiremem ki
Kendimi ben zorla sevdiremem ki
Silahı çekip de öldüremem ki
Dizine kapandım dönmüyor geri”Bekleyişin kundağında öylesine bekliyorum.Bir evetinle koca adam olacağım.Koca adamı bırak Oğuz Kağan olacağım.Epik şiirlerin gölgesinde yüreğim sana silah olacak.Vuracağım seni aşk dağında.Aşka öleceksin. Dağ dile gelecek.
*Benim kamburluğum ezelden.Özüme inkarlar sundum. Dünyanın yükünü bana verdiler, ağır bir yük taşıdım, sonra gördüğünüz gibi kıvrım kıvrımım.Yüksek olmam,özüme yakınlığı verir.
*Ben büyük aşkların soyadıyım.İçimde sizin aşkınız ağlıyor.Kamburluğum sizin yüzünden büyüyor tez elden kavuşun.
*İnsanoğlu demiş ya.”Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.” Külliyen yalan. En büyük dağ insandır.İçinde kavuşmayan onca tilki varken, çıkarlarla ,duygular birbirine kuyrukla bağlıyken
Herkes kendine özel çıkarımlar sunarken, bırak kavuşmayı, ölmek bile zor. Ben Mecnun’un ağlayışını uzaktan izledim.Ben Ferhat’ı bilirim. Yüreğimdeydi aşk. Şirin için delip sonsuzluğa gitmişti. Şimdi kamburumda sizin aşkınız. İçimde bir söz akıyor pınar yerine.
*Sevdiğini çok üzdüğün belli.O benim güven dağlarımdaki meleksi ve ürkek ceylandı. Sen onu götürüp nefretin tazısı yaptın şair. Şair kendine gel, içindeki şeytanları as. Önce cennetini görsün yar.Önce değiştiğini görsün.Hazların dağlığımı bile aştı.O meleksi dağ ceylanın zaten senin bu hatalarından ürkek bir tazı olmuş.O , vuslatın tazısı. Bir tazı iyi avcıdır.Bilirim. Sen avcılığı bırak ki ceylan olup aşk simyasını sana sunsun.
*Of dağlar oy oy dağlar oy. Bir of çektim hani sen yıkılmadın dağ.
Dağ:
-Bu ofun yürekten ve aşktan değildi.Gerçekler karşısında acizliğinin sesiydi. Sen yürekten, arınmış, melek ağzıyla bir of çek ki ben bin yıl bile yıkılırım.Sizin sevdanızın kamburunu taşımaktan sıkıldım. Avcılığı bırak.Ki Nazlıcan bunu anlarsa bırakır vuslat tazılığını koşar adım sana gelir ilk gün gibi.
*Susup dağ ben oluyorum. Ferhat ben oluyorum, dağ yerine bahtımı deliyorum.Anlar beni işte
Yüreğimin dağ ceylanı.Bu delinmiş yüreğin sızısını anlar.Bu uslanmış, usuna ayna olmuş maşukunu anlar.Pişmanlığın son baskısında gayrı uğruna pişmaniyeler sattığımı görür yar garajlarında. Pişmaniye, sıcak pişmaniye. Gidene yüz görümlük aşk.Kalana bedeva.“Aldı gitti beni benden
Vurdu beni yüreğimden
Anlamıyor hiç sevgimden
Dönmüyor dönmüyor dönmüyor geri”
| 719 |
Doğanın YAVUZ'U...
doğa;
otlarını verir
Yavuz arkadaş
onları toplar, derler
ya pişirip
ya da pişirmeden
sofraya koyardı...
doğa;
uyumunu
yerlere göklere serer
Yavuz arkadaş
onu yakalar
tuvalde çizer
renkleri seçer
önümüze koyardı....
doğa;
kişiliğini yansıtır
Yavuz arkadaş
onu çözer
önce yüreğine
sonra kalemine yükler
kitaba koyardı...
doğa,
saygı duyulduğu kadar
saygı duyardı...
saygısızlık yapanı
kapının önüne koyardı....Fikret Turhan-Yalova,
27.02.2015
| 59 |
Bir Gül
Odamın penceresi
bir bahçeye bakar
bahçe çırılçıplak
kurumuş ağaçlar
bir kız bilirim
hep ayni günde
ayni saatte
aydınlık iplere
çamaşır asarOdamın penceresi
bir bahçeye bakar
bahçe bütün bahçeler gibi ıssız
tarumar olmuş çiçekler perişan
sadece bir gül var
kızın gözlerinde
şimşek şimşek açan
| 45 |
Sevmek Günah Değil
Sevmek günah değil, sev küçüğüm!
Bir çiçeği, renginden, kokusundan...
Korkma, en fazla burnun biraz kaşınır
Ama, o çiçek buna inan çok sevinir.Sevmek günah değil, sev küçüğüm!
Gözden, kalpten, ellerden, gülüşlerden...
Belki dünyan cennet olur, belki kırılırsın
Ama, sen bu sevişlerinle yol alırsın.
| 45 |
Dünya Türkleri
Ey Asya Balkan dünya Türkleri
Gelin birleştirelim tüm güçleri
Dize getiririz zalim devleri
Dünya muhtaç birliğimizeGerekli İslam Türk birliği
Sağlar dünyada huzuru dirliği
Biter işgalcilerin zalimliği
Dünya muhtaç birliğimizeAsya, Balkanlar Türklerin yurdu
Camiler kervansaraylar kurdu
Şehitlerimizin Ana, Baba yurdu
Dünya muhtaç birliğimizeEy şanlı dünya Türkleri
Orta Asya’ya bağlı kökleri
Güzeldir örf ile adetleri
Dünya muhtaç birliğimizeOrta Asya’dan balkanlara uzaklara
Afrika’dan ta kutuplara kıtalara
Sesleniyoruz tüm Türk halklara
Dünya muhtaç birliğimizeİmparatorluklar hür devletler kurduk
Adaletimizle yönetip devran sürdük
Farklı ırklara, milletlere kol, kanat gerdik
Dünya muhtaç birliğimizeÜç kıtada at oynattık durduk
İslam nurunu beşere duyurduk
Aç susuzu yetimleri doyurduk
Dünya muhtaç birliğimizeKoştuk zaferlerden zaferlere
İnsanlığı Türk’ den öğrendi kefere
Arzı yönettik altı yüz sene
Dünya muhtaç birliğimizeAllameler evliyalar yetiştirdi
Çağlar kapayıp çağları değiştirdi
Medeniyeti sanatı geliştirdi
Dünya muhtaç birliğimizeFethi söyler son sözleri
Ey akvam-ı beşer duy bizleri
Dünya milletleri bekliyor Türkleri
Dünya muhtaç birliğimize
09.20.2008
| 146 |
Dünya
Dünya tat veriyor,mutlulukla
Dünya acı veriyor, üzüntüyle
Dünya zevk veriyor, eğlenceyle
Dünya boş oluyor, ölümleDünya dolu oluyor, ibadetle
Dünya hatıra oluyor, sohbetle
Dünya sonsuz oluyor, evlilikle
Dünya şiir okuyor, R. Yamuç'un kalemiyle.29.12.2007
Rıdvan Yamuç
| 35 |
Gel bu gece
Ey gönül bahçeme nur saçan peri!
Bir müşkülatım var, gel çöz bu gece
Sereyim yoluna gonca gülleri
Dinlet yüreğime gel söz bu geceDûçarım azaba, her lâhza gam, yas
Neşe ver gönlüme, gel az bu gece
Gamzeni bağrıma mühür yap da bas
Sönsün içindeki gel köz bu geceİmrenir hûriler gül cemâline
Hülleler giyinip gel tez bu gece
Akıver ruhumun derinliğine
Semâya çıkalım, gel biz bu gece
| 68 |
Keşke bende şehit olsam
KEŞKE BEN DE ŞEHİT OLSAM
Keşke ben de şehit olsam,
Asker olmak istiyorum!
Özeniyorum onlara,yüceliklerine,
Vatan için savaşmazlar mı?
Vatan için kan dökmezler mi?
Keşke ben de şehit olsam
Vatanım için mücadele etsem son nefesime kadar,
Kanımın son damlasına kadar,
Savaşsam keşke düşmanlarla
Bilirim onların yüceliklerini,enginliklerini,
Verseler elime bir tüfek,
Verseler sırtıma bir çanta,
Koşsam,var gücümle vatanım için savaşmaya,
Her Mehmetçik övünür dökülen kanlarıyla,
Kanları akar,akar ama acımaz,
Bilirler ki vatanlarını çok severler,
Bilirler ki vatanları için,kurtarmak için,
Savaşırlar son güçlerine kadar
Anıları vardır şimdi onların bizde,
Değerli anıları,yüce yürekleri,
Mutludurlar onlar şehit olurlarken,
Mutludurlar akan her damlaları için,
Gurur duyarız onlarla,
Çok severiz onları,
Keşke ben de şehit olsam,
Olsam da gurur duysam,
Kendimle,
Yüreğimle!
Ebru Aksoy
| 122 |
Ah Rambo Ah Ne de Aslandın Ne de Kaplandın
Bu Amerikalılar alem adamlar vallahi... Dünya film piyasasının büyük bölümü ellerinde olduğu için, insanları olayları cilalayıp parlatmayı da biliyorlar, ülkeleri yerden yere vurup silkelemeyi de biliyorlar... Holywood denen sinema fabrikasının bir çok ülkenin milli gelirinden ihracatından fazla gelir elde ettiği kulağımıza gelen haberler arasında... Milyonlarca dolar bütçeler ile filmler çeviriyorlar, hiç bir masraftan kaçınmadan, sonrada parsayı topluyorlar milyon dolar olarak...Silvester Stallone'nin oynadığı o meşhur hayali kahraman Rambo'yu hepiniz tanıyorsunuz. Belki içinizde ''Onu tanıdığım güne lanet ediyorum.'' diyenlerde vardır... Televizyonda filmlerini defalarca izlediniz. Uçtu, kaçtı, on kişinin arasına daldı sağ çıktı, helikopter düşürdü, düşman askerlerinin sabrını taşırdı... Nihayetinde beş altı tane Rambo Filmi yaptı ve köşeyi döndü arkadaş. O filmleri de bizim gibi ülkeler ile birlikte dünyanın bir çok ülkesine de kakaladı ve dünya kadar paralar kazandı hem Amerika hem de kendisi...Bazı zamanlarda rastlamışsınızdır basında Türk Ramboları benzetmesine ki ne kadar yalan ve yanlış bir söylem olduğu da gün gibi ortada... Benim tertemiz, vatan sevgisi ile dolu dolu askerimi Amerikalının hayali bir kahramanına niye benzeteyim ki? Hiç duydunuz mu onlardan Amerikan Mehmetçiği ya da İngiliz Mehmetçiği diye bir kelime ya da cümle, duyamazsınız... Mehmetçiğin bir anlamı da küçük Muhammed'tir...Bir çok ülke de askerlik paralıdır, buna ABD' de dahil, paralı olduğu içindir ki de onların vatan ve namus gibi kavramları bizim ki ile kıyas bile kabul etmez... Gerçek savaşların çekilmiş belgesellerini izleyin bakın, askerler hep tankın arkasından ya da saklanarak bir şekilde korka korka ilerlerler bir çatışma bölgesinde... Belli ki Rambo ve benzeri filmler kendi askerlerinin cesaretini arttırmak için, kısaca onlara gaz vermek için çevrilmiş medya tik materyallerdir... Gerçek bir savaş da ya da onların çevirdiği bir film de süngü takıp da mermilerin üstüne giden bir askere ya da subaya rastladınız mı? Rastlayamazsınız, böyle olaylar, bizim Mehmetçiklerimize özgü, onlara ait kahramanlıklardır... Bizim askerimiz asırlardan beri Mehmetçik diye anılır ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır. Bu komplekslerimizden kurtulalım artık. Cesaret ise cesaret, akıl ise akıl, kuvvet ise kuvvet, vatan sevgisi ise her zaman dorukta... Hele de emperyalist bir ülkenin askeri ile Mehmetçiği kıyaslamaya kalkmak ve O'na Rambo diye etiket yapıştırmak hiç kimsenin harcı olmamalı... Kağıttan kaplanlar ile düşman karşısında dişi ile tırnağı ile kaplanlaşanları birbirleri ile karışıtrmayalım kesinlikle... Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...
| 371 |
Dörtlükler - 12 / Doğum günü
Dörtlükler - 12 / Doğum günüSenin neyine doğum gününü
Düşünmek behey abdal
Sen yılları saymak için mi?
Yoksa şiir yazmak çin mi doğdun? 29-08-2004-Pazar
Tuğrul Ahmet Pekel
| 33 |
Gül, Bir Kez Gül N'olur Bize
GÜL, BİR KEZ GÜL N'OLUR BİZEHep somurtup duruyorsun,
Gül, bir kez gül n'olur bize.
Kalbimi pek kırıyorsun,
Gül, bir kez gül n'olur bize.Gülmeyi çoktan unuttuk,
Ona çattık buna çattık,
Bülbülü kafeste tuttuk,
Gül, bir kez gül n'olur bize.Daim acılarla yandık,
Yalanlara hepten kandık,
Olmayanı insan sandık,
Gül, bir kez gül n'olur bize.Dertlerle günler biter mi?
Gülmeye ömür yeter mi?
Bülbül gülüne öter mi?
Gül, bir kez gül n' olur bize.Bitsin artık bunca çile,
Olmasın kimsede hile,
Kavuşsun Şahinim güle,
Gül, bir kez gül n:olur bize. 09 Haziran 2016/Mustafa Şahin- Malatya.
| 96 |
Nehirin Gökyüzü
Düşen bir ıssızlık
koşan yağmurlar
bulutlar ellerinde sen gülümsediğinde
kendine ait içinden gelen herbir yaşam
rengi soluk çiçekler topladık düşlerde açmış
su rengi bir ölümsün sen hüznü mutluluğundan taşan
kelime ve kelebekler uçup gittiklerinde konacakları yer
onları unutulmaz kılar kısa yaşamlarında sessiz bir yağmur görseler her ağlayışları bir ölüme dönüşür
Nehirin gökyüzü bu çok uzaklarda o burdan
Nehirin elleri bunlar dokundum desem kendime inanmam
çok uzak o buraya gökyüzü var onun bir de sonu olmayan
bir düşü
her bakışıma değecek bir yüzü...
her ölümde doğacak bir sözü...
| 89 |
Aşk Vefanın Kralıdır Sevdiğim
Her şey sende saklı sende yasaklı
Doğa bizden güçlü doğa hep haklı
Dün gece limandan son gemi kalktı
Zamansız gidişin acı sevdiğim
*
Ne sılayı aldın ne de gurbeti
Sen iyi bilirsin böyle hasreti
Kim kaldırır başımdaki kasveti
Bu yangın cehennem ucu sevdiğim
*
Hayallerimde sen salınacaksın
Satırlarıma sen kazınacaksın
Ufka gözlerimle yazılacaksın
Bu acı dağların burcu sevdiğim
*
Yürek vefalıdır anar unutmaz
Toprak sevdamızı saklar çürütmez
Cihanda hiç kimse yerini tutmaz
Aşk vefanın kralıdır sevdiğim
*
Eser. kralkız
| 83 |
Unutamadım
İstanbul'da bir akşamüstü istiklaldeyim
Gökyüzü ağlıyor severek ayrılanlar için
El ele aşıklar geçiyor yanımdan
Aldırmıyorlar yağmura
Islanıyorlar doyasıya
İçim ürperiyor üşüyorum
Gözyaşlarım karışıyor rüzgara
İstiklalde bir akşam üstü
Gökyüzü ağlıyor ben ağlıyorum
Alışamadım hala yokluğuna
Ayrıldık herşey bitti artık biliyorum
Unutamadım seni hala seviyorum...
| 45 |
Aşk Düş Artık Yakamdan
Dileğim yüce makamdan
Aşk,düş artık yakamdan
Sus ağlama hiç arkamdan
Aşk, düş artık yakamdanSevdamız dilden diledir
Nazın nasıl bir çiledir
Derdim hep aşk iledir
Aşk, düş artık yakamdanTanımaz kural kaide
Yok senden bana faide
Bir şey ummam hercaide
Aşk, düş artık yakamdanDelice sevdim olmadı
Çılgınca övdüm olmadı
Gönlümden kovdum olmadı
Aşk, düş artık yakamdanSevse yanımda olur
Her heyecanımda olur
Kanımda canımda olur
Aşk, düş artık yakamdanAşık olmak bir beceri
Kalpten girer içeri
Yüreğimden çek hançeri
Aşk,düş artık yakamdan
| 82 |
Senden Hatıra
Bu kaçıncı mektup sana yazdığım
Gözyaşımı döktüm her bir satıra
Bu kaçıncı tövbe bilmem bozduğum
Bana bu yalnızlık senden hatıraSeni unutmaya çalışmam gerek
Böyle yaşamaya alışmam gerek
Hayatı biriyle bölüşmem gerek
Bana bu yalnızlık senden hatıraHer gün hasretinle dolup taşarım
Sensizlik derdini nasıl aşarım
Belki ölmem ama çok zor yaşarım
Bana bu yalnızlık senden hatıraKendime bir türlü sözüm geçmiyor
Gönlümde yaktığın közüm geçmiyor
Aşkınla dolmuşum özüm geçmiyor
Bana bu yalnızlık senden hatıra
| 74 |
Bayrak Merasiminde
"Hazırol! " emri... Selam... Sonra yürekler çarpar;
Genç göğüsler kabarır, ruhları kaplar da bahar.
Şafak üstünde gülerken güzelim "nazlı hilal"
Yükselir bir heyecan dalgası... yüzler al al "Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,
O benimdir, o benim milletimdir ancak! " Her çocuk bir koca arslan "o benimdir! " derken,
Ona can vermeğe hazır bir işaret etsen'
Her yürek aşkına tutkundur ezelden ebede:
Şu küçük yavru, bu genç kız, o beyaz saçlı dede. Onun aşkıyla erir kalbleri örten kara yas;
Bu kızıl gül dedemizden, atamızdan miras.
Ona gül rengini vermiş dökülen kanlarımız:
Sönmesin, ey yüce Tanrım, budur ancak varımız!
| 113 |
Hayat yolunda
Hayat kolay değil dert ile dolu
Ne dertler çekilir hayat yolunda
Yokuş inişlidir düz değil yolu
Her yokuş çıkılır hayat yolundaFakirle bir değil zenginin derdi
Yalnız çeken bilir, sorunlar ferdi
İnsanların bir de vardır namerti
Karşına dikilir hayat yolundaMaddesi bol olan azdır manası
Evlatlar şımarık işin fenası
Bir belaya uğrar ağlar anası
Hayattan bıkılır hayat yolundaDeprem olup her an bitebilirsin
Bir kazaya kurban gidebilirsin
Maazallah isyan edebilirsin
Dünyamız yıkılır hayat yolundaMikdatî der hayat varsa sorun var
Bu gün boş geçmişse nerde kârın var
Yarına çıkarız yine yarın var
Canımız sıkılır, hayat yolunda
| 94 |
Sevmek Günah Değil
Sevmek günah değil, sev küçüğüm!
Bir çiçeği, renginden, kokusundan...
Korkma, en fazla burnun biraz kaşınır
Ama, o çiçek buna inan çok sevinir.Sevmek günah değil, sev küçüğüm!
Gözden, kalpten, ellerden, gülüşlerden...
Belki dünyan cennet olur, belki kırılırsın
Ama, sen bu sevişlerinle yol alırsın.
| 45 |
Olmadı
Sordun anlatayım sorma bir daha,
Bu aşkın sırrına eren olmadı.
Aşk uçsuz bucaksız bir sonsuz vaha;
Vuslat zamanına varan olmadı.Ben sevdanın temeline taş koydum,
Yüreğimden feryat gözden yaş koydum.
Gündüzleri hayal gece düş koydum;
Yandım dumanımı gören olmadı.Mecnun oldum çölde yandım kavruldum,
Kerem gibi küle döndüm savruldum,
Emrah gibi can evimden vuruldum;
Vurgun sol yanımı saran olmadı.Hissettim ta iliğimde kanımda,
Titreyip ürperdim her bir anımda.
Muhakeme ettim hür vicdanımda;
Feryat figanıma yaren olmadı.Sorulur mu sevda niçin ve nasıl,
Sebebi bilinmez kaç kez kaç fasıl
Etem-iyim işte böyle velhasıl,
Ahı amanı mı soran olmadı.28.09.2016.ANKARA.
| 94 |
Sevgiliye Mektuplar HANGi ANNELER GüNÜ! ! ANNE?
…… Sizin hiç anneniz öldü mü? Benim ölmedi çünkü; hiç annem olmadı, doğumumda sonsuzluğa göç etmiş, yaşamını verirken bana, toprağa vermiş son nefesini……… En çokta bu dayatma, kapitalist geleneğin çiçekleri vurur beni ama sen bilmiyorsun… Onca yıl bir ama bir tek kez geldin rüyalarıma ve flu yüzünle papatyalarla donatmamı istedin mezarını ve sanki biliyordun deli oğlunun en çok papatya sevdiğini, kucağında papatya resimli kadın gibi… Sabahı zor edip onlarca papatyayla kabrine geldiğimde her gün yediğim vurgunların en büyüğü idi o anki anne ve mezarındaki çiçekleri, toprağı çalanlar hangi ülke ve inancın insanları, buz tutan kıran gecelerde sen hiç üşümedin mi anne titremedin mi? Kutsal addedilen bu yerde toprağın altındakileri ürpertircesine beni dinden, beni imandan çıkaranlar mı yoksa ben mi suçluyum anne? …… Varoşlarda doğmasam, orada oturan bir işçinin karısı olmasan şu an nerede olacaktım kim bilir ve bu yanılsamamla sen yine annem mi olacaktın? Peyniri, zeytini mahalle bakkalından her sabah ve gramla alırdık yoksulluktan, seninde evliliğin hep böyle gramla alınan yiyeceklerin dayanılmaz yoksul sızısıyla mı geçti anne? ... Biliyor musun ben hiç muz yemedim küçükken, her gece yorganı çekince üzerime sessizce ağlardım, babam duysun istemezdim… Muzsuz, mutsuz, sensiz geçen çocuklu- ğumda ilkokulun Amerikan süt tozlu, beslenme çantalı geçen günlerin teneffüslerinde muz yiyen çocuklar potansiyel düşmandı anne ve şimdi nerede muz görsem ezmek istiyorum ayaklarımın altında, sahi muzun tadı nasıldı? Anneler sıcak sarılır derler, muzda anne gibi sarar mı dilimi, tenimi? ...…… Trakyadaki arkadaşlarımdan her yıl Mayısta tenekelerde gelen peynir ne güzelmiş anne, ama heyhat tıkanıyor, yiyemiyorum, karşı sokağın içlerinde doğu-güneydoğudan kopartılan kürt kökenli ailelerin çocukları ekmekle beslenip sağlıksız büyürken kahrolası geçmiyor bir yerlerimden ve kabul etmiyorlar verdiğimde, dilencide, açta değiliz, topraklarımıza dönmek amacımız diyorlar……… Aşk sonsuz bir ilahi ise annelerin çocuklarına yansıyan meleksi kokusu nasıldır anne? Sahi sen nasıl kokardın, kimselere soramadım, kabrini her ziyaretimde toprağını, çiçekleri soluyorum, toprak kokun doluyor genzime, gözyaşlarıma karışınca kokun uçuyor o bittiğim anlarda anne… Babam yıl- lardır hiç konuşmuyor, küçükken korkardım ama büyüyünce anladım hak verdim babama, tüm mahalle acırken, dimdik ayaktaydı ama konuşmazdı ve hiç evlenmedi, bizi hiç yalnız bırakmadı yokluğunda, gerçi üç tarafı denizlerle kaplı ve bizim olan o deniz kıyılarına hiç götüremedi bizi o maaşıyla ama yi- nede kendimizce mutluyduk anne, her ay başı mangal yakar, ancak o zaman et yiyebilirdik, sahi sen kebap sever miydin? Şimdi usta ben oldum mangal başında ama sensiz, ama kimsesiz……… Pasaport vermiyorlar bana anne ve iki yıldır Fransaya yerleşip ülkeye dönmek istemeyen oğullarımı göremiyorum… Ninem bir gün beni dizlerine oturtmadı, bir gün sevmedi, oğullarımda ninesiz ve senin sevginsiz büyüdü anne ama dizlerimden yüreğimden hiç indirmedim onları… Yarın insanlar yine çiçekler, hediyelerle annelerine koşarken ben ne yapacağım ki anne? Ve her yıl olduğu gibi babam da sabah erkenden çıkar ve gece döner, ne yapar ne eder bu günde yıllardır söylemez… Aykırılığımı bir kez olsun çiğnedim, bu hakkımı kullanarak ve geçen ay kabrinin yanındaki boş yeri satın aldım anne öldüğümde, tükendiğimde yanında yatacağım anneciğim, ellerini verir misin bana orada, yeryüzünde beraber olmadık, ol-a-madık, yeraltında ellerimi tutar mısın bırakmadan, çok üşüyorum anne, kokunu, dokunu orada hissettir misin, bir kez olsun anne sıcaklığında sarılır mısın, çok özledim, hep özledim bir kez dindirir misin özlemlerimi… Anneler günün kutlu olsun melek annem…11-05-2007 - Adana
| 530 |
Gül Alır, Gül Satarım
GÜL ALIR GÜL SATARIMBu Sayfada Yer Alan Gül Şiirler:1 Gül Alır Gül Satarım
2 Gül Doğur Bana
3 Gül, Gül’üm, gül...
4 Gül, Reng-i gül
5 Gül... Şiirin Adı
6 Gül/Diken
7 Gülbebek
8 Gülü Yakarsan
9 Gülver
10 Gül Su
11 Gül Tutan El Gül Kokar
12 Bir Göze Bir Gül1
GÜL ALIR GÜL SATARIMGül alır gül satarım
Dünyanın bütün gülleri benden sorulur
Onları sarıya boyayan da benim,
Kırmızıya, pembeye, beyaza boyayan da da ben.Şu ara sıkı işim, uzak durun
Renksiz bir gül yapmaya çalışıyorum
Bizim güllerimize el uzatmasınlar diye
Gül kuşanmasınlar diye
Gül düşmanları.2
Gül Doğur BanaSolgun bir gül
azalır elinde tutmayı bilmezsen onu
solar
gül sözü olmayanın elinde Soldurmam seni sevgilim hiç korkma
sen benim gülyüzlümsün
ben senin gül sözlünüm
at gitsin aşağıya solgun yapraklarını
gonca gülüm ol
doğur yeniden senden seni! 3
Gül, Gül’üm, gül...Gül, Gül’üm, gül...
gül, hep gül
güller açsın gülünce yüzünde
gül yüreğinle, bedeninle
ben de gülerim
eğer gülersen
seninle.4
Gül, Reng-i gülRengin gül
rengi... Adın gül rengi
katına ulaşabilmek
kimin harcı! Seni sen sanırlar
sen denilince
oysa sen senden çok
ötelerdesin daha...
Ne kadar uzak olursan ol arşa
bana yakınsın ama... Çünkü sen ey Reng-i gül
ibadetimin ahengisin
çünkü sen
ruhumun dengisin
çünkü sen
Gül Rengi'sin.5
Gül... Şiirin AdıŞiirin bir adı da gül
gül alıp satanlar da gül.
adı gül olanlar hele...
onlar atadan gül daha bir
Niçin?
kendlerine bu adı veren
gül yürekli bir ana
ya da babadır da onun için... Bir gülün yüreğini yarsak
içinden ne çıkar acaba? 6
Gül/DikenBir gülü renklerinden
kokusundan
dikenlerinden bildik bir de. Rengini vermedi bize
kokusunu…
Verdiği dikeniydi
acıttı yüreklerimizi. Bir gülü acısından unuttuk
unuttuk mu? 7
GülbebekGül
bebek...
Gülebildiğince gül hele
gülemeyeceksin nasıl olsa
büyüyünce bir daha.. Her yaş dönümünde
bir kat daha vuracaklar sırtına
büyüyecek kamburun
ağır olacak
yükün senden. Şunu iyi bilmelisin Gülbebek
yüzyıllardır boşuna avuttular bizi.
'yarın bizim' diyerek Bizim olmadı hiç bir zaman bir tek yarın
olacağı da yok bundan sonra İşte bu yüzden diyorum ki
hazır hiç bir yük yokken sırtında
durmadan agucuklar yolla sağa sola. Gül, gülebildiğin kadar
Gülbebek! 8
Gülü YakarsanPisi yakarsan
pis tozu olur.
külü pis kokar pisin. Gülü yakarsan
gül tozu olur
değiştiremezsin niteliğini
gül kokar gül tozu
değiştiremeyeceğin gibi
pisi. Ama biz yine de yakamayız pisi
öyleyse onların külü de olmaz
tozu da olmaz.
onlar geleceğe asla kalmaz..9
Gülver“Gül veren el gül kokar”
gülver.
Bir göze gül veremem ama
her güle bir göz veririm. Verdim eskimiş bütün gözlerimi
güller aldım yerine
daha iyi görüyorum şimdi dünyayı Şurada hemen, yakınlarda bir yerde
bir güle bin can verenler var
benim iki gözüm ne ki! .. “Gül veren el gül kokar”
sen de
gülver.10
Gül SuBen seni gül diye sevdim
ağla diye değil
ağlarsa gül
bahçe ağlar
orman ağlar
Ben de ağlarım.
ağlar ateş
ağlar kül. Gülün gül olduğunu
Renginden anlarız
su'dan anlarız ya da
Kokuşunu içine sindiren sudan
Açın avuçlarınızı yağmur olup
yüzünüze yağayım
gül kokar tenim
sevgili
yar
O su benim.11
GÜL TUTAN EL GÜL KOKARMasalmış meğer
Gül koktuğu gül tutan elin
Artık gül kokmuyor
Her gül tutan her el.Güllerimizi de çaldılar.12
Bir Göze Bir GülBağırıp durma
“Bir göze bir gül!
Bir göze bir gül! ” diye
Bir güle bir göz ver de
Göreyim seni.
| 534 |
Manolya' nın doğum günü
Bugün senin ve Manolya’nın doğum günü
Hani sözleşmiştik seninle, buluşacaktık
Doğum gününü kutlayacaktım
Sana hediyeni verecektim, sende bana
Sıkı sıkı sarılıp doya doya öpecektin beni
ama yoktun sen Manolya vardı yanımda
doğum gününü kutladım Manolya’ya sarıldım
doya doya öptü beni, ama sen yoktun
belki seni ilk defa aldatıyordum
hem de Manolya’yla, acı ama gerçek
hiç yanımdan ayrılmak istemedi
hep yanımda olmak istedi
yine mutluydum Manolyayla
ama yoktun sen
işyerindeydim evet ve her zaman yaptığım gibi
kitap okuyordum kitabımın konusu belliydi
Manolyayı seçmiştim ama yoktun sen
ne kadar narin ne kadar eşsiz bir çiçekti o
sevgiyle sulanan mutluluğu sevgi olan
ama sen yoktun
bir şeyler içmek istedim, doldurdum
bardağım sen, içine dolan sen
kana kana seni içtim
ama sen yoktun
Manolya’ydı yanımdaki
seni senle sensiz yaşamak ne kötüymüş
Manolya için şiirler istedim o gece radyodan
sevgimizi anlatan şarkılar istedim bizi anlatan
ama yoktun sen
Manolya çok mutluydu ben çok mutluydum
seni sensiz Manolyayla yaşadım bugün
sen yoktun yanımda
uykum geldi dedi Manolya
uyumak mutluluğu kollarımda
yaşamak istiyordu uyurken bile
beni hissetmek istiyordu yanında
ama sen yoktun Manolya’ydı bunları isteyen
sen değildin kollarımda
başını göğsüme yaslayıp bizim rüyamızı gören
uyumam demiştim Manolya’ya
o anı mutluluğu yaşamak istiyordum sensiz Manolya’yla
gözlerimi açtığımda
senin gibi Manolya’da yoktu artık yanımda
işte bir doğum günümün sensizliği ve sen
seni seninle sensiz yaşadığım bir tutkusun
hayalin bile güzeldi...
| 225 |
İşte Benim Hikayem! .
Bir kız sevdim ve o kızın mutluluğu için; Ahmet KAYA Ağabeyimizin şarkısını söylemeye çabaladım utangaçlığımı yenerek! . Yani, korkmadım ve sesim güzel değil, diyerek, şarkı söylememezlik etmedim ve "DOĞUM GÜNÜ" Adlı şarkıyı, dilimin döndüğünce söylemeye çabaladım! . O kız şimdi evli ve inşallah mutlu olsun her daim, her alemde, sevdiğiyle! . Yani; sanki yanlış şarkıyı söylemişim herhalde, diyorum kendi kendime şu an! . O kız, söylediğim şarkıma karşılık olarak bana; bir Cengiz KURTOĞLU Şarkısı söylemeye başlamış ve ben farkına varamamıştım! . Söylediğim şarkıma karşılık olarak, sevdiğim ve evlenmeyi düşündüğüm kızdan Cengiz KURTOĞLU şarkılarından cevap aldığımı, yanımızdaki arkadaşımdan öğremiştim! . Ben; o an için şarkımı söylerken: Karadenizli bir kız ile evlenebilmek için mücadelemi veriyordum aslında! . Nasıl olduysa, ben aslında bulunmak istemediğim zorlu bir ortamda da kendimi muhafaza edebilirim, diyerek girivermiştim arkadaşlıklar arasına, zorlu şartlarda da kendimi muhafaza edebilmeyi umut ederek! . Ben; Karadenizli kızla konuşamadan daha, arkadaşlıkların ısrarı ile arkadaşlıkların arasına girdim ve bir başka kızın önünde şarkı söyleyiverdim! . Karadenizli kızın kültürüne uyumlu olayım, diyerek, İsmail TÜRÜT Ağabeyimizin kasetini alarak, Karadenizli kıza uyumlu olma adına da girişimim olmuştu benim! . Nasıl olduysa kader bana şarkı söyletti ve EVLENME UMUDU VERMEMEYE ÇALIŞARAK, ARKADAŞLIKLAR ARASINDA "DOĞUM GÜNÜ" ADLI ŞARKIYI OKUYUVERDİM! . Nasıl olduysa, ilerleyen günlerde, Karadenizli kızı göremeden ve Karadenizli kızla konuşamadan, Söylediğim şarkım boşa gitmesin dercesine, evlenmek için, daha önceleri şarkımı söylediğim kızla tekrar göüştük ve evlenme kararı aldık! . O kızla aramızda; evliliği düşünen çiftlerde yaşanan diyaloğa benzer, tek satırlık diyalog geçmedi nedense? . Ben, "NASIL GEÇİNECEĞİZ? ." diye sorar diye bekledim evlenmeyi düşündüğüm kızdan! . Acayip bir evlilik kararı ve acayip bir evlilik öncesi, oturup gereksiz konuşmalar cereyan etti, birkaç kezlik konuşma imkanı buluverdiğimiz kısacık zamanlarda! . Bir kaç sene evlilik hayali ile, bir gün buluşur ve evliliğimizi konuşuruz, diye umut ettim! . Bir kaç sene ben hep o kızı düşündüm ve gelir diye umut ettim! . Bu arada depresyona girdim! . Depresyona girmeme sebep, o kızla evlilik görüşmesinde bulunamadığım için ve evlenemediğim için değildi! . İlaç kullanıyordum ve ilaçlarım beni depreyona sürüklemişti! . Yani, ilaçlarla, eskiden olduğum ruh halime geri döndüm, diyebilirim! . Ve ben yine kızların önünde konuşamayan biri oluverdim, elimde olmadan! . İçimde bir umut vardı sanki; "o kız gelse idi ve görüşebilseydik evliliğimizi ve evlenebilse idik, belki depreyon yaşamadan, atlatabilirdim bazı olumsuzlukları! ." anlamında da içimden geçiriyordum! . Depresyona giren insanın kendinden kendine faydası olmaz ve o zorlu depresyon umutsuzluğunda, bir kıza da umut vermez evlilik adına aslında! . Ben; hayal kurdum bir kaç senelik depresyon nöbetimde, "ŞÖYLE OLSAYDI, BÖYLE OLSAYDI" diye diye kaç yıl geçti bilmiyorum! . Sonunda depresyon nöbetinden çıktım ve o kızla evlenemeyecek olduğuma karar verdim! . "O KIZ EVLENSE KEŞKE BİRİYLE DE, BEN GERÇEKTEN EMİN OLSAM İSTENİLMEDİĞİME! ." Dedim, o kızla beni tanıştıran arkadaşlar arasında! . O kız sonunda evlendi ve ben çok sevindim, evliliğe yeni bir yol açıldı, diye! .Bir gün inşallah, yeni bir kız tanıyacağım ve vuslat beklentisindeki varlığım, vuslatla sonuca eren, bir şarkı ile adanacak, helalinden yar belleyeceği insani değere! .(SAYGIDEĞER ARKADAŞLAR İSİM VERMEMEYE ÇABALADIM! . SEVDİĞİM ve EVLENMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜM KIZLARIN ADLARINI KENDİME SAKLAMALIYIM, Diye düşünmeye başladım Şimdi Şu An! .)
| 518 |
Aşk-2
Aşk için yola çıkan
Aşkına kavuşurmuş
Aşkın ateşini yakan
Aşkından kavrulurmuşAşka saygısı olan
Aşka aşık olurmuş
Aşka ruhunu açan
Aşkta huzur bulurmuşAşıkta yürek yorulmaz
Aşka kelepçe vurulmaz
Aşığa bağdat sorulmaz
Aşkın pazarı kurulmazAşk tır yoğu var eden
Aşktır bolu dar eden
Aşktır kulu har eden
Aşktır ömrü zar edenAşık olmak ilahidir
Aşk yaradanın emridir
Aşk sonsuz bir sevgidir
Aşk bir mahşer yeridirAşk tır ruha can veren
Aşktır ömre yön veren
Aşktır gama son veren
Aşk tır vuslata gün verenAşk uzakta değildir
Aşk yanlızca senindir
Aşk bir alın teridir
Aşk sabredebilmektirAşkın karşılığında
Aşk varsa eğer
Aşka doyum olmuyor
Aşk bir hayata değerAşığın en makbulü
Aşkını koruyandır
Aşktaki her kabulü
Aşkında arayandırAşığım diyen kişi
Aşka ömür adasın
Aşkta yarin sevişi
Aşka sevgi yamasınAşk yaşamak demektir
Aşkta engel çok olur
Aşk harcanan emektir
Aşksız hayat zehrolur
...............................................
| 135 |
Türk Vatandaşı olmak
Yüce dağların başında.Karlı dağların başında diye devam eden bir KÖROĞLU türküsü vrdır. onu dinledim içimden gelenleri kaleme aldım1940 Yılında ERZURUM ayazpaşa mahallesinde doğdum. DİN ,VATAN,BAYRAK sevdalısı hatta aşığıyım.Buradan hekese ERZURUMMU ERZURUMLUYU,tanımayanlara anlatayım. Varsın bu topraklarda kar altı ay kalkmasın,bağrında sakladığıYESEVİ ,İBRAHİM HAKKI,SOLAK ZADE.HACI AHMET BABA, ALVARLI EFE,ABDURRAHMAN GAZİ, NENE HATUN,LARIN torunlarıyla,VATAN İÇİN toprağa düşme sırrına eren şehitleriyle,daha ismini sayamadığım binlerce manevi büyükleriyle, ERZURUMUN toprakları sıcaktır. hele DADAŞLARI dahada sıcaktır. İşte bu ecdada sahip bir memeleketin çocuklarıyız biz. Bu mübarek alem içinde dünyaya gelmişiz.....Bu hayatın içinde kötülük kolay kolay yer bulamaz,barınamaz.Kucak kucağa muhabbet,inançların insanı kardeş ettiği kıskançlığın,hasedin haramın barınamadığı hayattır bizim hayatımız.Bunun için bize DADAŞ demişler. DADAŞlık ulvi bir mertebedir.DADAŞlık kutsal bir mertebedir.DADAŞlıkyüce bir mertebedir. Benim cihana nam salmış ülkemin ,her şehrinin her bölgesinin ayrı ayrı bir birinden üstün özellikleri mutlaka mevcut.DADAŞ,DADAŞLIĞIYLA, GAKKOŞ GAKKOŞLUĞUYLA KAHRAMANI KAHRAMANLIĞIYLA GAZİ GAZİLİĞİYLE EFE EFELİĞİYYLE,YİĞİDO YİĞİDOLUĞUYLA NAM SALMIŞTIR.Benim ülkemin her karış toprağı şehit kanıyla yoğrulmuştur.biz TÜRKÜYLE LAZIYLA ACEMİYLE KÜRDÜYLE ÇERKEZİYLE ABAZASIYLA OMUZ OMUZA SAVAŞMIŞ.DOĞU CEPHESİYLE BATI CEPHESİYLE ÇANAKKALESİYLE CİHANA NAM SALMIŞ BU ÜLKENİN ÇOCUKLARIYIZ BİZ. Gelin bir olalım birlik olalım.gerçek kimliyimizin icaplarını yaşıyalım çocuklarımıza torunlarımıza yaşatalım ,ki onlarda bu yüce mertebeyi kişiliğinde gururla taşısın.DİNİNİ, NAMUSUNU, ŞANLI TÜRK BAYRAĞINI,VATANINI, ÖZÜNDEN,KENDİNDEN, CANINDAN ÇOOOOK ÇOOOK.SEVENLER.HEPİNİZE EN DERİN SAYGILARIMLA ALLAHIMA EMANET OLUNUZ ALLAHIM YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN......
| 210 |
*Ay Benim Güzel Kızım
Ay benim güzel kızım, yüzünden neşe saçan
Gülünce gözlerinden, bin bir çiçekler açan.
Rüyamda hep sen varsın, kuşlara inat uçan
Kanadın incinmesin, ay benim güzel kızım,Sınaat tut hayatta her zaman gülen bir yüz,
Onca yanlış içinden ayırıp güzeli süz.
Ömrün baharla dolsun, görmesin bilmesin güz
Arzun şelale olsun, ay benim güzel kızım.Henüz şimdi ekmeği bala bandırıp yerken,
Aylar, yıllar geçerde, yarına bu gün derken.
Genç kız olursun lakin, benim için çok erken
Büyümesen olmaz mı, ay benim güzel kızım.2007
| 83 |
Akçana Ağıt
Ağlamak faydasız düşünmek de boş,
Hayat böyle işte, koş ki babam koş,
Belki teselli olur şehirlerde coş,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,Beşerin adasıydı çimmek yerimiz,
Oyan ki büzü de kaldı gözümüz,
Değirmen derede bitti sözümüz,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,Akardı Emrah Dedenin çeşmesi,
Ne güzeldi kana kana içmesi,
Yaşandı dostluklar candan ötesi,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,Çeşmelerin göz yaşları kurumuş,
Ekinler sararmış dostluk son bulmuş,
Akçan Akçan diye kalkmıyor dolmuş,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Gidin bakın eseriniz kalmış mı?
Murat nehri ovalara taşmış mı?
Gottoş hoca minareye çıkmış mı?
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Anam ile damda gurut dizerdik,
Nevruz geceleri dodu bezerdik,
Korkusuzca dağda, bağda gezerdik,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Hangi zalim bu göçe sebep oldu,
Anayı atayı yaslara boğdu,
Çocuklar bilmedi, vatansız doğdu,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.İlk nesil hasretle göçtü dünyadan,
Şimdi çıkmaz oldu dilden rüyadan,
Zaman geçer o da olur sıradan,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Bin dokuz yüz otuzlarda yerleştik,
Bin dokuz yüz seksenlerde terk ettik,
Her ne ektik ise biz onu biçtik,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana.Mithat Çopur düştü kayıt tarihe,
İlden ile gezdi bak şu talihe,
Akçan karıştı ki artık tarihe,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana. Mithat Çopur (Akçanlı) 12 / 07 / 2013
| 211 |
Karışık Düşünceler
el bebek gül bebek
evlerinde it besleyenler
sokaklarda
aç - susuz büyüyen çocukları
bilmezler
çünkü mideleri bulanır
gördükçe ellerinin kirliliğini
ama bilmezler
itlerin yıkandıkça kirlendiğini
çöplükte ekmek arayan
fakirleri bilmezler
hayvanlarla yiyip içenler
nereden bilsinler ki
insanın ekmek yiyip su içtiğini
| 43 |
Amansız Sevda..
Sevgi cümlelerinizin arasında 'ama'lı bağlaçlar varsa, gönülle mantığınızın da arasında 'ama'n'sız çatışmalar vardır.. İşte o 'tutku ve gerçek' gibi düşman kavramların keskin bıçaklara bilenmiş salt ortakları 'aşk'ın her değişinde, acısıyla mazoşist bir haz bıraktığı sıyrılması zor bir sevdadır..
| 40 |
Sayın İşçi Köylü, Esnaf,Emekli, EMEKÇİ KARDEŞLERİM,
Sayın işçi, köylü, esnaf, emekli, emekçi kardeşlerim, rte ve akp hükumeti faşist liberal kapitalist bir dikta yöneticileridir. Onların gözünde işçi köle, köylü cahil, esnaf çıkarcı/fırsatçı, emekli sabunluk, yani tüm emekçiler onlara bir şeyler verdikleri sürece var olan yaratıklardır. Yani sermayenin değirmenine su taşıdıkları sürece önüne atılan iki buğday tanesini yerken altından yumurtası çalınan tavuktur. Yalanlarla / dinle kandırılan balık, kasabının bıçağını yalayan koyun gibidirler.
Soma katliamında patronla tokalaşan rte işçiyi yumruklamıştır. Tekmeletmiş, hayalarına bastırmıştır. Polislerine yumruk tokat tekme dövdürmüştür. Tomalarla ıslatmış, biber gazı ile zehirlemiştir. Tutuklatıp içeri tıkarak ölüme terketmiştir. Kaçak ve çocuk işçiler görülmesin diye külle betonlaştırılarak üstü örtülmüştür. Üstüne üstlük yanlışları, ihmalleri gördüğü, bildiği halde vergi kaçırdığı anlaşılan şirket patronunu ve ocağı övgü yağmuruna tutmuşlardır. Ölümleri, 1800' lü yıllardakilerle karşılaştırarak olağan saymıştır. Bu şekilde tüm halkı aptal yerine koymuştur.gördünüz mü işçiye verilen değeri?
Böyle birine, birilerine, partiye daha da destek, oy veriyorsan eğer beteri olsun inşallah bile diyemiyorum. Yüreğim yanıyor. Aptalsın, balıksın, koyunsun, tavuksun diyemiyorum! Aslında görüntün öyle ama yüreğim yanıyor, diyemiyorum. Senin sınıfın işçi, köylü, emekçi sınıfı, bu sınıfın temsilcileri dururken inadına işçi, köylü, emekçi, yeşil/doğa düşmanlarına oy veriyorsan yuh sana, yazıklar olsun! ..
Bu kazaların önde gelen nedeni taşeron / alt işverenliktir. Yasasını hazırladılar, yakında meclisteki çoğunluklarına güvenerek yasasını çıkaracaklar taşeronluğun. O zaman gör artık ölümlerine ağlayacak bulunur mu? Taşeronluk, işçi emeğinin sömürülmesidir. İşçinin hakkının taşerona peşkeş çekilmesidir.
| 228 |
Baktım O Kuştu
Yağmurlu ve soğuk bir havada
Vali konağının çatısına konmuş
Hazin hazin ötüyordu bir küçük kuş
Aç mı kalmıştı,yuvası mı bozulmuştu
Belli değil…Mevsim bahardı;ama hava soğuktu
Kuşun sesinde bir burukluk vardı
Feryat etmekten yorulmuştu
Başka bir gün oradan geçerken
Su birikintisinde bir avuç tüy yüzüyordu
Baktım o kuştu…
| 50 |
Ramazan ayı Kuran'la bütünleşme ayı
Ramazan ayı geldi müjde olsun,
Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.
İnsanlar oruç tutup sıhhat bulsun,
Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.Neşemize hep neşe katacağız,
Gafleti üstümüzden atacağız.
Kuran okuyup oruç tutacağız,
Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.Ramazan gönüllerin hanı aydır,
Bu ay on bir ayın sultanı aydır.
Ramazan ayı elbet dini aydır,
Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.Muhammed nebi Hakkın katındadır,
Otuz cüz tabi Hakkın katındadır.
Kuran kitabı Hakkın katındadır,
Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.Yusuf orucu besleyen sücuttur,
Ramazanda müslüman tek vücuttur.
Bu ayda Kadir gecesi mevcuttur,
Bu ay Kuranla bütünleşme ayı.
| 94 |
Canım Kâhta'm
Havana hasret ciğerim,
Gözlerim güzelliğine,
Çöle dönüşen dudaklarım,
Muhtaç bir tas suyuna,
Garip yaralı yüreğim,
Vefana sefana Kâhta’m,
Bu can sana hasret…Gönlüm gurbet mahkûmu,
Ömrüm çeker yükümü,
Giydim hasret kürkümü,
Ben Kerem sen Aslı,
Garip yaralı yüreğim,
Yeşil şirin Kâhta’m,
Bu can sana hasret…Bir selvi gelin gibi,
Sallanır söğüdün kavağın,
Kanlı zorbalar biçti duvağın,
Yıldız saydığım mazimdir çardağın,
Garip yaralı yüreğim,
Öksüz bahtsız Kâhta’m,
Bu can sana hasret…Sevdam canım özelim,
Kâhtalı Mıçı yanık gazelim,
Senin geçmişindir ezelim,
Gülmeni istiyorum güzelim,
Garip yaralı yüreğim,
Yarınım umudum Kâhta’m,
Bu can sana hasret…
| 92 |
Vatan
Bir anne çocuğu bir günde doğurabiliyor deyişe, sanırım buna medeniyet diye seğirtecek sapıklık yeryüzünü saracak kadar çok olabilir. Seçim sonuçları tatırdı bu benzerliği… Elektrik branşı ne başardıysa, tıp da o çapta başarıya ilerleyebilir, endişe etmem elbette buna… Endişe etmem, Amerika silah gücünün veya Batı’nın, birkaç saniyede dünyayı yörüngeden fırlatabileceğine..Bir anne çocuğunu bir kere emzirip, artık büyümene yeter bu diyemiyor çok şükür, sosyal varlık olduğu unutturulmayacak vasıflardır bu sorumluluğun yaşattığı mutluluk gülücükleri… Bir aile de, bir evlilik, komşuluk, çevre bilinci, arkadaşlık da sürekli bu ilgiye muhtaç. İyi bir ilişkinin gıdası süreklilik, sürekli bir ilgiOkulu bitirdim, adam oldum demeye yetmiyor insan varlığı kalabilmeye. Zira, beyin sürekli hatırlatıyor bize, sosyal varlık olduğumuzu çok şükür. Kısa bir süre için de olsa okumamak, tek düzeli okumak, örneğin gazete okuyorum diyebilecek kadar yeterlilik bürünmek, asırları sızlatacak kadar gerilemeye, açlıktan ölecek kadar soyup soğana çevirmeye iştahları kabartan bir neden oluyor. Saldıran, soyan hırsızlar suçlu değil, bu suça davet eden bilgi sefilliğimizdir hırsız, ahlaksız, adaletsiz olan… asırları ağlayarak yavrularımız yine baştan, şayet bulabilecekse ve bu kez hırsız gibi bilgiye ilerleyecektir yavrularımız, bizim taşıyamadığımız şerefi, tepe tepe basitliklerle yıprattığımız şerefi, ruhunun sesini yüreğinde duyabilen yavrularımız bir ulus varlığına hür bir yaşam inancına, yavrularımız ihtiyaç duyacaktır belki taşımaya. Taşıyacaktır da…Vatan, sürekli bir ilgiye kaynağını belirler: ilgiye kararlılık ile
: ilim, bilim, ara verilmeyi kaldıramaz
: iletişim, ara verilmeyi, gözden kaçırmayı kaldıramaz
: yaşam aşkı, zora dayama, taklit, ilgisizlik, ithali vs. kaldıramaz
Vatan, uygarlığı yeşerecek topraktır! İnsanlar göç edebilir, ruhumuz da göç ediyor.
Uygarlık, insanlar gibi göç etmez. Toprak onu yeşerecek!
Toprak, şerefsizliğin tepinmesiyle yeşermeyi unutur. Bu yüzden vatan, uygarlığa taşımak için emanet olarak gıdalandırılıp, emanet üstlenmeyi öğreterek, emanet alındıktan sonra ecdat şerefine yücelir. Tarihe uygarlık yazılır. Olaylar savaşılır çözümler bulunarak. Olay yaşatan ülkeler elbet var. Toprağın bağrına en az bir dikkatsizlik bile yara açar, kaldı ki mayın döşemek, betonlarla örtüp soluğunu kesmek katilliktir ve aynı zamanda intihardır neticesi olarak. Toprak soluk alıyorsa, canlı varlık yaşam sürebiliyor, cansızlar da korunabiliyor. Binalar, topraktan 2-2,5 metre olsun bari, direkler, sütunlar üzerine kurulabilirdi hiç olmazsa. Fare gibi çoğalan insan mahlukatlığına karşılık ufak bir önlem olabilirdi. Kiliseler doğum kontrolüne hala şiddetiyle püskülletiyor acıları…Vatan diye; nasıl olsa bir keriz vatan yüreğini savaşa sokup ölecek, ben keyfimce beslenmeyi bilmeliyim, yeter bu diyene, her şeyin nasıl ismi varsa, bu cismini de alnının çatının tam sokak ortasında bu damgayı dolaşıyor olduğu da açıklık kazanacak! Böylesine şerefsizlik hep bu gerekliliği de doğuruyor olduğu kesin, açık ve kararlıca anlaşılacak! Batı bu karakterle yaşıyorsa, karşı koyulamaz, ama bize dokunmayan yılan bin yaşasın hakkını da değeriyle bilmek kalıyor Asya’ya! Sadece vatan diye mücadele değil, Batı vahşetine, yerinde dur ikazına güçlü bilinç taşımayı da yüreğine yük edecek.Çifte yükle yaşam aşkı çarpan yüreği taşımak, toplu kıyımlara fırsat olmaktan, toplu ölmekten iyidir hala… Ve Türk Milletine vatanı hakkında masal anlatılamayacağını bilmeli! İstisnasız herkes! Buna cüret eden hükümet, ihanet ediyor olduğu gibi, aykırılıkla da güç kullananlara karşı ceza ve çözüm arayışı, şartsızlığı başarmalı! Bir Ulus Milleti incitilemez!
Vatan şerefim, ordum peygamber ocağım! Ruhum ordumun kucağından, bedenim vatan toprağı yüreğinden yolculuğunda olacak! Ordum, hangi hata veya kusura maruz kalacaksa da, Yüce Milletin şerefidir bedelini üstlenmek! Çözümünü aramaya, şerefine şeref katarak da dayanacak! Ama bir hükümet cüret etmesin kusurun en azına, belki benzer ihtimaline dahi! Kusuruna değil anlayış duymak, af bulabileceğini, affını hiç getirmesin aklına… Türk Milleti bu değerlerini konuşabilen, kendini kendisi tanıtmaya güçlendirili bir ulus olarak yaşayacak! Sözü dinlenir bir ulus olmak, parayı verenin düdüğünü çalmaya coştuğu yetmiyormuş gibi, üstüne üstlük şerefsizliğine soysuzluğu garanti etmeye, Anayasa yüreğine ayak sokmak değildir! Hırsını dil ile, el kol ile savurmaya, toprağına mayın döşemeye, ordan buradan akıl ısmarlayan sefilliği kudurması yetmiyor hıncına, ayağını sokuyorsa Ulus yüreğine, düşünmeye artık hizalı olmanın vaktine dayanmış olmakla karar doğmayı bilmeli… Avrupa tarihi başka öğretecektir, tarihi olaylarla dolu oluş, asil bir adilliğin bir yöreye, insanlığa kıt oluşu kolay değildir elbette. Bu adillik çok nadir olarak, paçayı kurtarmaya tek ve son şans olduğuna hiç yol kalmadığı için, ileride bunun intikamını almak şartıyla kullanırlar. Laf güzelliği, insan olarak yaratıldığı için, tebessümleri de doğaldır. Ülkemizde şerefsizliğe beslenmiş vatandaşlarımız gibi. Vatandaş olmak bir kayıtsız şartsızlıktır, bir emek harcamaya gerek yok buna. Bir ulus varlığı olacak Millet bütünlüğüne bir bireyi, birliği olmaya da her yürek güçlü olamıyor bu yükü taşıyabilmeye.Batı, halkı bir şirket gibi kullanmaya yaratıyorsa, eğitemiyorsa, tarih kitaplarına taşınan cristof colomb hikayesi gibi, başkalarına yutturulacak masallar uydurmaya anlayış mantığı güdülemek yeterlilik olamaz. Yüce Türk Milletini bilgiden yoksundurmak, yoksunmuşluk imajı yaratmak gibi güdüler ise büsbütün sefillik. Arapların, Filistin yüz savaş yaşındaysa eğer, savaş üretimine Amerika, Avrupa, İngiltere’ye yatırımları af bulamaz! Türkiye’de yatırımları geç kalmış olmakla, sıkışınca bu çareye baş vuru sanki biraz Batılı alışkanlığı var havası esiyor dedirtmez inşallah… Ama olmayacak bir nasip oluyor bu inşallah umudu! Zira, Anayasa yüreğine ayak sokma pahasına ARAP DEFOL! derim gözümü kırpmadan! Türk varlığına Türk asilliğinde adilliği benimsemek neden zor geliyor? Konuşamıyor muyuz bunları? Anlatamıyor muyuz karşılıklı, birliğimizin, birliği bütünleyen, birliğin bütünlüğüne Allah rızasında bir uygarlık ulusu olduğumuzu? Allah rızasında bir uygarlık ulusu olduğumuzun aslıdır, bilim tarihinde anaerkil varlığını taşıyabilen yüreklilikte yüceliğimizdir Yüce Millet tanımı! Göktürk-Oğuztürk izleri geleceğe yeşerecek uygarlık asilliği ve Atatürk, ulus bilincine adilce taşınacak bir genç Cumhuriyet önderi olarak, tarihimizin onurunu koruma yürekliğini üstlenen bir Millet şuuru, milli ruhuyla us'u bulandırılamayacak! Türkiye Vatanımızdır: Ne Mutlu Türküm Diyene! öz dil sözcüğüm varlığına saygıyı anıyoruz ecdadımızın izleriyle bütünlüğe ilerleyen ATATÜRK önderliğine kayıtsız şartsız ant içtiğimiz berrak suyumuzdur. Ana dölünde, Okul eğitmenlerimizin bilginliği ile... Atatürk başöğretmenimizdir! Kasım 2007
Allah rızası için diyor dilenciler, diye duymuştum. Allah rızası diye yoksulu giydir, doyur hissiyatı da sevilen bir duyarlık olarak biliniyor. Allah rızası bu sevgiyi bedenimize eşleyen ruhumuz ile donatılı yüreğimiz. Allah’a şirk koşmayan, ruhunun bedeninde bu birlik varlığını, ruh ile beden bir birliktir canlı varlık olduğumuza, kardeş anlayışına yücelmeye imtina etmez doğal olarak. Türkiye’de hükümet olarak Amerika emriyle Yahudistan kuruldu, işgal ettim Türkiye’yi diye Ordu’ma kafa tutacak şu istihbaratı anlayamadım… Behey hükümet denilen şehit ısmarlayan, şerefsizliğe soysuzluğu da Türk Milletinden bilgisiz kitleye karakter yakıştırmayı, Amerika kendine mi garanti ki, bu garantiyi ısmarladım diyorsun? bUna Amerika üstelik gülüyor...
| 980 |
Ben Gelemem
Hazan mevsimi yaşanır bende
Gidişinle beraber parçalanan umutlarım sürpençe
Kanatır yüreğimi derinden sakin ve sessizceKuşlar göç ederken çok sevdikleri yerlere
Ben sana gelemem ne kadar çok sevsemde
Bağlanır ayaklarım çözülmez düğümleri günlerce
Kuşlar gider sevdiği yere,ben gelemem sana çok sevsemdeHep bir neden vardır sana karşı
Sevgimi nefretmi bilinmez bende gayrı
Anladım ki;
Kuşlar bile gider sevdiği yerlere,ben gelemem sana ne kadar çok sevsemde..!
| 65 |
Başkaları
Güneş tuttuk
Güneş kalmadı odamızda
Bahar desen
Ondan da yok
Bir kış kaldı
Bir de odunsuz sobamız
Ne sen varsın
Ne başka sevdiklerim
Siz vefasız değilsiniz
Başkaları insafsız
Başkaları zalim
| 31 |
Barış İstiyor
"
BARIŞ İSTİYORYok saymayın kimseyi,
Yok değilim varım der,
Gaspedersen hisseyi,
Barışlar rıske girer.Varolma en büyük Hak,
Onu gaspeden nehak,
Zalim diye tarihe,,
Geçti o melun dahak.Sonsuza kadar barış,
Hukuka olsun varış,
Barış diyene sözüm,
İnsanlık için yarış.Herkes barış istiyor,
Savaş olmasın diyor,
Gençler kirli savaşın,
Bedelini ödüyor.Gençlerimiz canımız,
Akmasın hiç kanımız,
Her bir genç öldüğünde,
Sancıyor sol yanımız.Savaşın tarafı var,
Barışın sarrafı var,
Çalın savaşı yere,
Demeyin ki rafı var.Yarın demeyin bugün,
Acıları söndürün,
Savaşlara son verin,
Bırakın olsun düğün.......İNSANİ
| 83 |
Dostlara bakın
Dostlara Bakın Yaşlanmış ihtiyar kocamış savaş
Hasta yatağında yatalak gibi
Barış daha ergenliğin çağında
Değişen ses tellerine bir bakın Hayat tecrübesi gün be gün artar
Doğduğundan beri zorluklar yaşar
Zorluklara karşı direnci artar
Olgunlaşmış bu haline bir bakın Engeller zorluklar yolunda niye
Kendine güveni sonsuz hediye
Gök kubbe yerinde duruyor yine
Ergenlik çağında barışa bakın Riskleri azaltık çözümü gördük
Barışla el ele verdik yürüdük
Barış sürecine umut vererek
Aştığımız engellere bir bakın Bunca yılın hesabını verelim
Güvensizlik zincirini kıralım
Barışı kuralım barış olalım
Sorunları çözenlere bir bakınSohbeti olmayan insanlarınan
Sindirimi bozuk olanlarınan
Ayakta kalınmaz yalanlarınan
Göğe karşı uluyanlara bakın Bunca yıldır boşuna mı uğraştık
Öldük öldürüldük ağıtlar yaktık
Tökezledik yıkılırken doğrulduk
Dost Şeref dediğim Dostlara bakın21.03.2013
Dost Şeref
| 120 |
Beyaz Gül
Bürünür sevdânın beyaz tüllerine beyaz gül
Gülümser seherin ayaz yellerine beyaz gülYeşil dağların karlı zirvelerinden estirir
Serin rüzgârını hicâz çöllerine beyaz gülPamuk yüklü bulutları yollar vahalara
Kar yağdırır çölün niyâz ellerine beyaz gülSelâm olsun aşk ufkundan doğar o müjdeci
Âbıhayat sunar maraz illerine beyaz gülGöklere firûze saçılır, yerlere zeberced
Zînet olur yeşilli yaz bellerine beyaz gülAk kelebekler, papatyalarla karışır gider
İlkyazın kar-köpük beyaz sellerine beyaz gülDallar, yapraklar, dikenler terennümde kendince
Sevdâ okutur yek-âvâz dillerine beyaz gülCâzibeler katar edâsıyla kuğular gibi
Has bahçelerin turkuaz göllerine beyaz gülKimseler şaşmaz oldu, pervasızca pervâzına
Alıştırdı herkesi naz hallerine beyaz gülİşvesiyle, cilvesiyle rakîb dense olmaz mı
Zümrüd bağların dengi az güllerine beyaz gülAkkor sevdâsıyla hem zevk verir hem âh dedirir
Sevdâlının toz değil haz küllerine beyaz gülSâde kendiyle mesteder sevdâkârı bâdesiz
Ne defe dokunur ne saz tellerine beyaz gülGümüş çehresiyle dolunay gibi, güneş gibi
İlham verir gönlümün gazellerine beyaz gül
| 147 |
Sanat ki ALLÂH için 15
Nefis haddini bilsin, bahar dahi gelmişse,
Dahi değildir Bahar, siz biz gibi bir kimse…Her endişe geçersiz çünkü hep vesvesedir,
Ruhlar ilkel olunca, nefisler de hep gençtir…Sorma neden ve niçin, yağ ile karışmasın,
Ekran temizlenmiyor, sinek bile kaçmasın…Hani kurulacaktı, ev içinde bir binek,
Biz daima anladık maksat Rab’bi dinlemek…(2014)
| 53 |
Sen geldiğin zaman gökyüzü maviydi
Sen geldiğin zaman gökyüzü maviydi
Esen rüzgârınla Anadolu kokuyordun.
Gökyüzü maviydi, mendilin mavi
Ay düşmüştü gözlerine biliyor musun ?Gözlerin gözlerime değmişti yüreğin yüreğime
Gülüşlerin ruhuma bulaşmıştı
saklımdaki kuş dağları aşmıştı.
Nerelerdeydin sen şimdiye kadar?
Asırları mı övütür kınalı ellerin!
Gözlerinde hangi şafağın ıssızlığı var
Mendilin hasret kokardı, saçların kar.
Seninle hangi şarkıları söylerdi yıldızlar?Çölün ruhundan kopan bir gurbetin yazıydı
Bir özlemin kavuran ayazıydı
Ah mah yüzlüm gece karanlıktı alnın ak
Kuşlarda dinlemişti bizi bir şafak
Gökyüzü maviydi, mendilin ıslak. Hasret kokuyordun günün sonunda
Ara sıra duyardım sesini telefonda
kulaklarımda ılık sesin, gözlerim ıslak
Bellide etmezdim hani sana bunu da
"Saçlarıma aklar düştü" demiştin, unutmadım
İçime akardın su gibi berrak
Gülüşlerin bulaşmıştı ruhuma
Gökyüzü maviydi, mendilin ıslak.
| 121 |
Erleri Şendir
İnsanın ruhu feryat ederken
Tebessümle erleri olur şen
Denizin karası beden titretirken
Karaelmas tutar sevgi ile elimdenSana tanıdık gelir asil yiğitleri
Sorarlar nereden tanırım sizleri
Kelimeler dostça konuşur dilleri
Osmanlı torunu gül yüzlü erşenleri
| 36 |
Madalyon
Her iyiliğe layık biri sanırdım seni
Yanılmışım meğer böyle bilirdim önceleri
Hakkında hissettiğim duygu ve düşünceleri
Anladım ki artık görmüyorsun sevgilimAltın kalbin vardı sanki düne kadar
Sana bakış açım bu, senden değil bunlar
Madalyonun öbür yüzü daha çok can yakar
Bana bakan yüzünü artık çözdüm sevgilimGüzellik geçicidir derler sen de inan buna
Gözlerindeki ışıltıyı kaptırma günahlarına
Pişman olursun elbet gün gelir yaptıklarına
O gün ben yanında olmayacağım sevgilim
| 69 |
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz
Evlendiğin zaman kavga eder durursun,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.
Evlenirsen çıkmaz olan yola yürürsün,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.İnsanlar konuşarak karar almalıdır,
Evlilik ömür boyu baki kalmalıdır.
Eşin ile fikir yapın bir olmalıdır,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Fikirde uyum varsa biçim iyi olur,
Düşünce yapın birse seçim iyi olur.
Fikrin zikrin birse geçim iyi olur,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Düşüncesi önemli oğlan ile kızın,
Birbirinin fikrini etmelidir hazım.
Gençler iyi konuşup anlaşması lazım,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.Yusuf fikirler bir değilse seçmemeli,
Zıt ise evlilik konusu açmamalı.
Bu önemli bir konudur es geçmemeli,
Kafa yapısı uymazsa evlilik olmaz.
| 104 |
Sabrın sonu Selamet
Ağustosun yirmi beşi,
Bugün,
Gönül şehrinde düğün,
Yeşil ile sohbet,
Sarardı soldu gönül,
Hadi oğlum sabret,
Sabrın sonu selamet,
Yeşilindedir selametDöndüm doğruca batıya,
Kaldım katı kaskatıya,
Yzüme güneş geldi,
Gözlerim gözlerinde,
Sözüm özünde kaldı.
Güneş yandı ve yakındı,
Seni mi Beni mi sakındı.
Kızararak kora döndü,
Ne kadarda çok yakındı,
Yeşiller sarıya sargın,
Gündüzler geceye dargın,
Gönül senin ile yorgun,
Güneşlerde aya kırgın,
Güneş yine orda battı,
Kararmaya başladı gün,
Kararmasın sakın kalbin,
Sevgi sevenlere yakın,
Haydi sabret,
Sabrın sonu selamet,
Yeşilinde muhabbet,
Haydi gayret!
Haydi gayret!
| 90 |
Çekil Git Artık Ne Olur
Git emmi oğlu git severken sevilirken inat etme
Başbuğun Emanetini koruyamadın fazla kirletme
Bilirsin ülkücü kolayı sevmez zoru da denetme
Çekil git artık ne olur bize el alemi güldürtme
Ne haysiyet koydunuz ülkücüde nede onur
Seksenden kırka düşürdün başarı bu mudur
Yol arkadaşlarını da al sende önden buyur
Çekil git artık ne olur çekil git kötü söyletme
Sen olmayınca zannetme ülkücü başsız kalır
Bilirsin bozkurtların hepsi birer bayrak olur
Merak etme sen bu hareket liderini de bulur
Çekil git artık ne olur daha fazla kötü söyletme
| 91 |
Meleklerin çok hoştur.
Bu dünyada yaşanmıyor Meleksiz,
Helede ateşsiz helede közsüz,
Meleksiz dünyada olmuşum öksüz,
Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Bahtım kara ben kadere küserim,
Sevdası bağrımda başımda eserim,
Ben güzeli iç bağrıma basarım,
Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Dudağında perçem başında al yazma,
Cazibe gözleri burnunda hızma,
Şair sen sen olda çirkinle gezme,
Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Ayşe döne fatma daha daha nicesi,
Şaşkın aşıkların gündüz gecesi,
Aşk kor ateş tüter yoktur bacası,
Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Şirin alyazmalım kaşı karalı,
Güzel heryerde güzel sorma nereli,
Sırma saçlım örükleri sıralı,
Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Leylaya mecnun şart Aslıya Kerem,
Sevdiğini almayan olurmuş verem,
Meleksiz dünyada ölüm tek çarem,
Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Hastayım hoş bakışına ince beline,
Elleri kınalı körpe geline,
Benim canım kurban Cennet gülüne,
Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Gözleri parlıyor yüzü gülüyor,
O güzel bakışlar aklımı alıyor,
Şair Veysel aşk uğruna ölüyor,
Cennet Dünya Meleklerin çok hoştur.Tel:05379590555
| 148 |
Askerin Bayramı
Bugün Askerin Bayram günü
Kalbi hüzünlü,yüzü kederli
Kimi elinde bir sigara bir köşede
Kimi eski bir mektubu okuyor gözü nemliHerkesin hayalinde sıla, memleket
Bu bayramda ana baba elini öpmeye hasret
Ne bir izin veriyorlar nede mazeret
Bayramda sevinç yerine hüzün dolar AskerKulağı çavuşta gelir diye telefon bekler
“Belki biride benim bayramımı kutlar” der
Gelmez bir haber hep boynunu büker
Sevdiklerinin hayaliyle bayramlaşır Asker.Kimisinin ziyaretçisi gelmiş sevinçli
Kimisi bir köşede ağlar gizli gizli
Bu bayramda içinde kaldı sevinci
Bağrına taşları basar Asker.
| 83 |
Öyküler GAZİ
__
__
__ kızım bana Ozan’ı gönder
__ peki, Sabri Bey, hemen gönderiyorum efendim!
Son günlerde işlerde ki aksaklık ve tahsilâtların yapılamaması ve bir de ekonomik kriz… Sabri Bey çareyi personel sayısını düşürmekte bulmuştu. Bir bacağı olmadığı için fazla verim alınmıyor düşüncesiyle aklına ilk gelen isimdi Ozan! Oysa tek bacağı ile bile bütün işlere koşuyor ne görev verilirse canla başla yerine getiriyordu. Patron seni çağırıyor dendiğinde avans talebinin onaylandığı sevinciyle koştu, usulca çaldı kapıyı;
__ beni istemişsiniz Sabri Bey!
__ otur Ozan, biliyorsun evladım son günlerde işler yolunda gitmiyor, firma olarak…
Sabri beyin her sözü kurşun gibi işliyordu Ozan’ın yüreğine. Cümlelerin sonunu biliyordu artık. Daha işten çıkarıldın demeden kalktı ayağa.
__ biliyorum Sabri Bey dedi, biliyorum, Allah hayırlı kazanç versin sizlere.
Askerden döneli dört sene olmuştu ve bu üçüncü iş yeriydi bırakmak zorunda kaldığı. Büfeden bir gazete alıp oturdu bir park köşesine. Tek tek ilanlara bakıyor yeni bir iş arıyordu. Kasiyerlik, çay ocağı, lokanta… yok, yok, yok. Nereye gittiyse tek bacağının olmaması engel oluyordu. Nihayet umumi bir tuvalette denedi son şansını. Tuvaletlerin periyodik temizliğini yapacak ve ücretleri toplayacaktı. Yetkili kişi yapabilecek misin diye soramamıştı utancına. Siz hiç merak etmeyin dedi Ozan! Çalışmaya ihtiyacım var…
Engelli oluşunu hiçbir zaman problem etmezdi, fakat dışlandığı iş bulmakta zorlandığı, iş yapamaz gözüyle bakıldığı aşikârdı. Bir bacağı yoktu belki, dünyaya yarım basıyordu. Ama o aldırış etmeden hayata sarılmış, engelini beyninden silmişti. Azimliydi…
Bir sabah yine erkenden kalkıp geldi, kapıları açıp temizliğe başladı. Çöpleri topladı, etrafı güzelce yıkadı, lavaboları silerken aynaya takıldı gözü…
… Dört sene önceydi!
Nöbetçi Çavuş Ozan’ı erkenden kaldırıp “ devre koğuş tuvaleti temizlik sırası sende” demişti. Giyinip koştu lavaboya, çöpleri topladı, etrafı yıkadı. Sonra eline gazete alıp aynayı silmeye başlayınca gözü takıldı:
“ Sabret Anacım, beş ay kaldı. Kavuşacağım inşallah sana dedi içinden. Aynada kendi kendisiyle dertleşirken alarm sesiyle kendine geldi. Acı acı siren çalıyordu, bütün Karakol hızla giyinip silahlanıp içtima alanında yerini aldı. Başçavuş Kemal tek tek süzdü askerlerini:
“ Yiğitlerim, Koçlarım, gelen bir ihbar üzerine Çetinkaya vadisine gideceğiz. Terörist pusuya yatmış, ilçeye ziyarete gelecek olan Vali ile Vekillere suikast yapacaklarmış. Metin olunuz üç beş çapulcu köpeğin dişlerini sökme vaktidir”
Hazırlanıp yola çıkıldı. Aynı anda terörist grubuna da askerin baskın düzenleyeceği haberi gelmiş, teröristler üç gruba ayrılarak askeri beklemeye başlamıştı ve asker Karabayırı inerken ateş açıldı. Sıcak temas ve çatışma başlamıştı. Askerler araçlarından inip siper aldılar. Ozan ve Halit bir kayanın ardına gizlenip teröriste oradan karşılık veriyordu. Kemal Başçavuş askerleri tek tek yönlendirdikten sonra aracın altına yatıp silahına sarıldı. Yarım saate yakın süren çatışma sonrasında sekiz kişilik ilk terörist grubunu bitirmişlerdi, askerin diğer iki gruptan haberi yoktu. Oysa çatışmayı duyan diğer iki grup farklı iki koldan Karabayır’a geliyordu. Askerler kayıp vermeden teröristleri bitirmenin coşkusuyla araçlarına binip tekrar yol almak isterken ikinci kez saldırıya uğramışlardı. Aracından atlayıp karşılık vermek isteyen Uzman Çavuş Hamdi yığılıp kalmış, ilk şehadet şerbetini o içmişti. Beklenmedik bu ikinci saldırı karşısında kısa bir süre şaşkına dönen askerler tekrar siper almışlar karşılık veriyorlardı. Ozan ve Halit yine beraber siper almış sırt sırta verip ateş ediyorlardı. Teröristler kalabalık gelmişlerdi bu sefer. Kemal Başçavuş bir yandan askerlerine talimatlar yağdırırken bir yandan da attığı her kurşunla tek tek teröristleri düşürüyordu. Ozanın üzerinde bir ağırlık vardı, Halit, Ah Halit… O da şehit düşmüştü, Ozan üzerine yığılıp kalmış olan kardeşi can dostu devresi Halit’i görünce gözyaşını tutamadı. Köpekler, alçaklar diye bağırıyor adım adım teröriste doğru sokuluyordu. Kemal Başçavuşun gür sesi inletiyordu ortalığı; “ İsmail, İsmail, başını eğ…”
Artık eğemezdi başını İsmail, artık cevap veremezdi komutanına. Kurşun alnının ortasından girmişti. Teröristler adım adım geri çekilirken ateş etmeye de devam ediyorlardı. Kemal Başçavuş ve Sarı Mustafa birbirlerini kollayarak sürekli ileri yürüyorlardı. Ozan gerisinde duran Ramazan’a seslendi; “ devre koru beni, ileri koşacağım” el bombalarını hazırlayıp doğruldu yerinden, elini tetikten çekmeden koşuyor bir yandan da el bombalarını ileri atıyordu. Ozanın bu cesur saldırısı bütün askerlere güç ve cesaret vermişti. Terörist geri kaçıyor asker kovalıyordu. Ozan en öndeydi. Dereye indiklerinde Kemal Başçavuş kötü bir şey olacağını sezmişti sanki.
“__Ozan, Mustafa gitmeyin durun! ..
Çok geçti artık, Mustafa’nın bedeni parça parça dağılmıştı etrafa, Kemal Başçavuş hem ağlıyor hem de gözleriyle Ozan’ı arıyordu. Bu geri kaçış teröristin bir oyunuydu, askeri mayınlı alana çekmek istemiş ve bunu birazda olsa başarmıştı. Sarı Mustafa şehit düşmüş bedeni parça parça olmuştu. Ozanı görememişlerdi hala. Asker iyice dereye çekilmiş ve sıkışmıştı. Ama gönlünde ki vatan aşkı ile bayrak sevdası ile yılmadan mücadeleye devam ediyordu. Kemal Başçavuş iki tüfekle birden saldırıyordu artık. Tek tek azalan teröristler kaçmıştı. Başçavuş ve askerler Ozan’ı arıyorlardı ama mayınlı arazi arama yapmalarını zorlaştırıyordu…
Kaskatı kesilmişti… Bastığı şeyin taş olmadığını anladı Nazım! Dudaklarını ısırdı, Ozan az ilerde bir çalının dibindeydi ve bastığı şey ozan’ın tek bacağıydı. Mayınlı arazide olduğunu unutup koştu, şükürler olsun yaşıyordu Ozan ve bir şeyler söylüyordu. Nazım iyice eğildi Ozan’ın yanına… Aman Allah’ım, Ozandan duydukları iyice alevlendirmişti Nazım’ın içindeki ateşi:
“ __ Kulya eyyühel kafirun … “
Dört şehit vermişlerdi, Ozan tek bacağını kaybetmişti, o artık Gaziydi. Vatan için bir bacağını bırakmıştı Karabayır deresinde. “Allah’ım vatanım için şehit olamadım ama tek bacakla da kalsam vatanım için çalışarak yaşamaya devam edeceğim, şükürler olsun sana”
Omzuna dokunan bir el ile kendine geldi Ozan! Üniformalı bir asker elinde bozuk para ile dikiliyordu.
__ücreti almayacak mısın evladım?
__ “ücret” dedi şaşkınca Ozan! Henüz gelememişti kendine. Binbaşıyı süzdü baştan aşağı. O keskin bakışlarda Hamdi uzmanı görüyordu, Halit, İsmail, Sarı Mustafa tebessüm ediyordu sanki. Bu memleket için şehit olmuş binlerce askerin bakışını toplamış öyle bakıyordu Binbaşı. Yerinden kımıldayamıyor aşk ve vefa ile hala binbaşıya bakıyordu hala.
__ iyi misin evladım, bir sıkıntın mı var?
Hafifçe toparladı kendini Ozan!
__ iyiyim Komutanım dedi, hem de çok iyiyim. Ben üzerinde ki o üniforma temiz kalsın diye apoletlerinin onuru daim olsun diye, bayrağım gönderden inmesin, vatanımın topraklarına düşman girmesin diye bu bacağı Hakkari’de bırakıp geldim. Çok iyiyim komutanım, çok iyiyim! ..
Böyle bir yanıt beklemiyordu Binbaşı! Hem şaşırmış hem duygulanmış hem de gurur duymuştu.
__ Gazi misin evladım!
__evet Komutanım, 2005 de Hakkâri’ de bir çatışmada Gazi oldum, dört şehit verdik, beşinci şehit olmak isterdim ama…
Binbaşı Ozan’ı süzdü; tek bacağı yoktu ama babayiğit bir delikanlıydı, başı dik, yüreği pek…
__ burada mı çalışıyorsun sen?
__ evet Komutanım?
__ yok mu bir sanatın, bir işin,
__ bilgisayar programcısıyım, bir hafta oldu buraya başlayalı da,
__ neden işini yapmıyorsun, bak elinde güzel bir meslek var.
Sustu Ozan! Olmayan bacağına baktı, koltuk değneğini eline alıp binbaşıya uzattı;
__ bunu çekemiyorlar Komutanım! Bu vatanımın madalyonu bana ve bunu bu koltuk değneğini çekemiyorlar.
Ozan’ın bu kendinden emin ve yürekli sözleri gurur vermişti Binbaşıya, kepini çıkardı, Ozan’ın iri gözlerine baktı;
__ Ah oğlum! Vatan için şehit düşmeyi, gazi olmayı öğrendik. Yılda bir kez Şehitler haftasını kutlamayı öğrendik ama ne yazık ki Gazimize sahip çıkmayı öğrenemedik.
Koltuk değneğini alıp yürüdü Ozan
__ benim bir bacağım olsun ne olacak, iki kolum olmasın bir olsun, Vatan sağ olsun Komutanım, Vatan sağ olsun!
Elinde ki bozuk parayı, para kutusunun içine bıraktı Binbaşı! Elini Ozan’a uzattı,
__ bu memleketin senin gibi asil evlatları varken, senin gibi gazileri varken Allah’ın izniyle bize hiçbir şey olmaz evladım
__Var ol Aslanım!
Var ol Gazi! ..26 Mayıs 2010
Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA
| 1,171 |
Dolunay Bu Gece
Gökyüzü bulut yüklü
Yıldızlarsa sürgünde
Oysa yüreğim kıpır kıpır
Uzak da olsam sahilden
Balıklar oynaşır denizde değil mi
Dalgalarsa delice
Ve seni özlüyorsam
Elimde değil işte
Dolunay bu gece
| 32 |
Bu Gece Kadir Gecesi 2
Yere inecek melekler
Bu gece kadir gecesi.
Kabul görecek dilekler
Bu gece kadir gecesi.Bu gece inen Kuran’dır
Kadir kıymet şeref şandır
İman eden Müslüman’dır
Bu gece kadir gecesi.Bu gecede bin ay yaşa
Tövbeyi kat akan yaşa
Emeklerin gitmez boşa
Bu gece kadir gecesi.Melekler sarar âlemi
Dilinde Hakk’ın kelamı.
Mümine verir selamı
Bu gece kadir gecesiELEMİ der:Sözün özü
Allah kayırmıştır bizi
Gülsün Müslüman’ın yüzü
Bu gece kadir gecesi.
İbrahim PATAZ
05.08.2010 Osmaniye
| 76 |
Dost Bildiklerim
dost bildiklerim
azalıyor çevremde
birer ikişer
dost bildikleriyle birlikte
ya benimkiler dost değil
ya dost bildiklerimin
ya yanlışlar doğru
ya doğrular yanlış
ya da “aynılar aynı yerde,
ayrılar ayrı yerde” dostAralık 2013
| 34 |
Merak
Akşam sabah aynı
Evde tek başına yaşamak zor
Bazen şarkı dinliyorsun
Bazen doğa resmi çiziyorsunAn gelir ki
Eski çağlarda neler olduğunu bile merak edersin
Bir bakmışsın onunla ilgili bir kitap adı
ESKİ ÇAĞLARDAKİ DİNAZORLAR
Hemen alır okursunBir de bakmışsın yalnız değilsin
Artık arkadaşındır kitap
Onu merakla okumuşsun
Yalnızlığına bir kitap çıkarmışsın07/01/2004
İstanbul
| 53 |
Sıla Hasreti
İçimi Yakiyor Sıla Hasreti
Anam Dön Gel Diyor Yavrum Bırak Gurbeti
Mektuplar Yazıyor Dertli Dertli
Çok Yaşatmaz Beni Diyor Oğul HasretiYol Verin Kardaşlar
Ben Sılama Varayım
Kaldım Gurbet Ellerinde
Kime Derdim YanayımGöç Göç Oldu Evim Her Bir Köşesi
Çekilmiyor Artık Elin Çilesi
Gönül Gitmek İster Yoktur Neşesi
Gurbet Neresi Dostlar Sıla Neresi
| 54 |
Yüzünü Bana Döndüğün Gün
Yüzünü bana döndüğün gün,
Kuşlar göç etmeyi bırakacak.
Sıcakla soğuk yer değiştirecek.
Bitkiler, havaya su bırakacak...Yüzünü bana döndüğün gün,
İyilik güzellik hortlayacak.
Ceylanla aslan sarmaş dolaş.
Ülkede tek bir fakir kalmayacak...
| 35 |
Sokak
Goc ediyor ninniler uyumus kucuk bedenlerden,
o gece daha bir kirlenmis sokaklar,
sondurulmeyi unutulmus. aksamdan kalma isiklarin yola vurdugu yorgunluk,
acikmis umutlarima sunulmus bir parca ekmek,
sensiz bakire bir sabahin korunde,
copculerin sohbetini kucaklamis sokagim,
ne keder artigi var geceden, nede bir sise sarabim,
ve yok artik sana seslenecek, bedenimde bir cift dudagim
| 54 |
Şiirbaz
Ben bir yusuf,
Sense bir şivekar.
Kaybettiğin ruhuna,
İşte yakınsın bu kadar...Maharetinle aç kilidi.
Anahtarın adı cesaret.
Ayaklanmak üzere ruhum.
Bana bir hakediş lütfet...Muhalif ruhumdan yok bir itiraz.
Korkmuyor sana düşmekten.
Yaşamıyordun beni bulana kadar.
Olsun ölümün bir şiirbaz elinden...
| 41 |
Akışına Bırak
Akışına bırak aksın herşey gönlünce
Ama salıverme ahengi yıpratırsın
Bak dünya ışıl ışıl , pırıl pırıl
Akışına bırak herşeyi
Aşk'a düş yar’a düş
Yaradan’a düş
Akışında güzel herşey farkına var
Çiçeğe donanırsın kuşa ağaca
Olmaz sandıkların oluverir
Akışta kal.....15-10-2014 İzmir
| 42 |
Acı Hasret Türküsü
Yazılmış alnıma kara yazılar,
Sen uzaksın hasret acı ben garip.
Hasretin; Bağrımda yara, sızılar...
Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Bakarsın görmezsin gözünde perde,
Hani arıyorduk? Mutluluk nerde!
Bin türlü dertleri topladık ser'de,
Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Ayazdır gecesi aşık gönlümün,
Sabahı fırtına hoyrat ömrümün,
Nicedir halleri ahu gözlümün?
Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Taşkın sellerime yağmurlar yağar,
Yağdıkça, kasveti içerim boğar,
Bazen güneş bile tersinden doğar,
Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Menzilim uzakta, yollar müşkülü'm,
Ne kemik ne kandır, ruhtur teşkili'm,
Hayali sözlere benim işkil im...
Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.Bazı düşündükçe dalar gözlerim,
Dökülür dilimden ona sözlerim,
Nasıl bir sevda ki her an özlerim,
Sen uzaksın, hasret acı, ben garip.22.04.2015/Kahramanmaraş.
| 116 |
Yaşam
Hayat kaygısı yaşam kaygısı diye büyüdük
Ömrün nasıl geçtiğini daha anlayamadan
Hayat kaygısı yaşam kaygısı diye büyüdük
Ömrün nasıl geçtiğini daha anlayamadan
Hayat geçiyor hiç anlamadan
Nasıl bu kadar büyüdüğünü bile anlayamadanBulunduğumuz zamanın kıymetini bilemedik
Hep geçmişe takıla kaldık
Ölüm gelip çatar mı diye hiç sormaya cesaret edemedik kendimize
Hah geliyor zaman hah geçiyor zaman
Vuslat vakti geliyor uyan...
| 60 |
Bahar gelince....
bahar gelince,
doğa coştu...
gözlerime renkler...
nefesime kokular doldu....sevdan gelince,
gönlüm coştu...
gözlerime güneşler...
nefesime ateşler doldu...bahar ve sevdan,
elele gelince...
gözlerin gözlerime...
nefesin nefesime doldu....
güneş,
renklerini çiçeklerde...
nefes,
kokularını bedeninde buldu...
böylece...
doğa ve gönlüm,
birlikte coştu...04.05.2012 Yalova...
| 42 |
Anneciğim
Her gün yanımda olan
Bir meleksin
Eşin benzerin yok
Sevgi dolu bir annesin
Sen bir tanesinSevgi dolu yüreğin ile
Hep sevildin
Ve sayıldın
Beni üzmeye hiç cesaret edemedin
Seni çok seviyorum
Canım annem benim
| 35 |
hasret
Mevsim kara bahar günlerden HASRET
Ey Aşık ömrünü sevdaya HASR et
Vuslatın olmadan gönlüm şad değil
Tut ki elerimi tükensin HASRETSevenler ölmüyor,ayrılık acı
Hasretten kurudu sevda ağacı
Asırlardır seven kalpler duacı
Seven gönüllerde açmasın HASRETElveda diyorsun kastın ne bana
Gitme ki sevgilim bahtın uyana
Beni terk ettiğin günden bu yana
Başımdan rüzgarın almadı HASRET
| 55 |
Ata Sporu
Bu Thomas bizim mahalleye geldiğinde öyle Karamürsel Sepeti gibi tıfıl bir bebe idi. Babası ateşe miymiş neymiş. İngilizlere soğukkanlı derler ama bu pek bir sıcakkanlı çıktı, belki de buraya gelince kanı sıcaklaşmıştır zaar, çocukluktan mıdır nedir, biz de pek bir sevdik keratayı. Allah var o da bize ısındı hemencecik. Arada Türkçe öğretmeye çalışıyoruz ona, o da bize İngilizce öğretmeye çalışıyor kendince ama biz yetenek düşmanıyız ikimiz de Osman ile ben, daha şunun şurasında orta birinci sınıfız ne yapalım.Aldım karşıma bir gün anlatıyorum : ''Thomas bak bu toop, bu bisikleet, bu ekmeek, bu ağaaç'' ...Aynen dediklerimi tekrarlatıyorum kerataya, ilkokul bir talebesi gibi. O da ''yeees yeees'' deyip, kendi aksanı ile söylüyor biraz kelimeleri yuvarlayarak. Arada gülüşüyoruz kıkır kıkır...Bir gün yine Osman ile top oynarken bu yanımıza yavaşça geldi. ''Velkam velkam Thomas''dedim, o da hali ile İngilizce ''hoş bulduk'' cevabını yapıştırdı, sonra bir bana baktı, bir Osman'a baktı. ''Oooo siz futbol oynamak var çok güzeel çok güzeel'' Ben pek bilmem de bizim Osman döktürür yani, ayağından top dahi alamazsın keratanın, bizim mahallenin tescilli gol kralıdır. Thomas'a döndüm ''Gel Thomas kardeş sen de az tep bakalım'' Top da plastik top ha, öyle meşin yuvarlak filan değil, parasız pulsuzuz biz, gariban kapıcı çocuklarıyız, her ne kadar Kavaklıdere'de otursak da. Senin Thomas topu bir aldı eline tartıyor sanki, elinde bir iki zıplattı ''O yeee'' filan gibi bir şeyler söyledi. İçimden dedim ''ne yapacaksın ağırlığını oğlum, günahlarına sevaplarına mı bakıyorsun topun, geç karşımızada bir iki çalımla belini kıralım, sonra da arkadaşlarımıza hava atalım İngiliz'in belini kırdık diye . ''Sanki içimden geçen cümleleri duymuş gibi, elinden ayağına hafifçe attı, hareketler yapmaya varyete yapmaya başladı. Önce beni aldı karşısına. Bir sağa yatırıyor bir sola, dört döndürüyor çevresinde. ?'Ben zaten iyi bilmem de, dur hele Osman şimdi senin havanı indirir, gazını alır''dedim Thomas. Bu Osman'ı da aldı karşısına, baktım onu da dört döndürüyor, peşinden arkasına nişadır sürülmüş at gibi koşturuyor. Osman'a bir kaş göz işareti yaptım Thomas'a çaktırmadan, beraber girelim şuna ayağından topu alalım birader. Yok mümkünü yok. Adam bize top göstermiyor.Osman da ben de yavaş yavaş sinirlenmeye başladık. Yanımızdan arkadaşlar geçiyor ara ara, bazen kızlar geçiyor, arkadaşlarımız kıkır kıkır gülüp duruyorlar bize, Thomas da bizi peşi sıra it gibi koşturuyor. Yarışın son metresini getiremeyen yarış atları gibi, dilimiz bir karış dışarıda, burnumuzdan solumaya başladık adeta...Yok bu böyle olmayacak dedim içimden. Döndüm Osman'a ''Osman bu futbol ne ağabey'' şaşırdı baştan''Ne ağabey ''soruya soruyla cevap verdi, ben yine''Osman bu futbol İngilizlerin ata sporu değil mi oğlum'' Osman başını az kaşıdı ''Doğru diyorsun ata sporu'' cümlenin peşinden ne gelecek diye merakla bekliyor Osman , ''Eee oğlum anlasana futbol bunların ata sporu olduğu için bizi dört döndürüyor bu Thomas denen zibidi, adamlar futbol oynamaya ortaçağda başlamış nerede ise ''Osman da konuştuklarımı onayladı. Tekrar döndüm Osman'a ''Bizim ata sporumuz ne; güreş, o zaman ne yapacağız Osman, biz de Thomas ile güreş tutalım bu sefer de onun sırtı yerden kalkmaz hiç, zaten çirozun teki''Osman ile şöyle kısa kısa bakıştık. Birden aklıma geldi''Osman Güreşin İngilizcesi ne'' Osman'da bana baktı manalı manalı. ''Ben bir ablama sorayım o lise 3'de belki biliyordur güreşin İngilizcesini, ondan sonra bir futbol bir güreş, bir futbol, bir güreş yapalım birader, ne yapalım o da bizim ata sporumuz''
| 528 |
Senden Sonra
Yıldızlar yetmedi aydınlatmaya
Kör karanlıkların sensizliğini.
Ateşli bağrını omzuma yaslarcasına sıcak
Ve çekingendi içimdeki garip tutku.
Yaşadım karanlığın korkusuyla
Alelâde arzuları.
Serin kekik kokularıyla açıldı tıkanan nefesim
Bir daha doğdum.
Benliğimi saran özgürlüğün ince nağmeleriyle yükseldi
Manolya böceklerinin pembemsi sevdâ türküleri.
İshâk kuşları bile mutluydu
Dolunay gecelerinde.
Ve ben yeniden güldüm senden sonra,
İlk defâ üşüdüm, acıktım…
| 59 |
Nerden Nereye
BAKIŞNerden Nereye
Siz değerli okurlarıma, bundan otuz üç yıl önce, 1 Mayıs 1977 yılında Taksim Meydanı’nda yaşanan ve emekçilerin bayramının kana bulanmıştı. Hatta 34 kişinin ölümüne sebep olunmuştu. Bu durum vicdanlarda derin izler bırakmıştı. O günden bu güne kadar canılar bulunmamış ve vicdanlarda derin yaralar açmıştı.
Sendika yetkililerinin büyük gayret ve çabalarına rağmen, bu menfur olay aydınlığa kavuşmamıştır. Ne hazin bir durumdur ki, bu ve bunu gibi benzeri olaylar yaptırıldı. Darbeciler niyetlerini gerçekleştirmek için, alt yapı zemini hazırladılar. Öldürülen gençlerin üzerinden yola çıkarak, 12 Eylül 1980 askeri darbesi yaptılar. Yapılan bütün baskılara rağmen yılmayan emekçiler, ne kadar haklı olduklarını bu gün kanıtlamış oldular.
Emekçilerin bütün düşünceleri, öldürülen masum emekçilerin anısını canlandırmak ve emek bayramlarını taksimde kutlamaktı. İşte bu gün emek bayramı büyük coşkuyla kutlandı. Geçmişte meydana gelen bu menfur olayın, 33 yıl sonra bu meydanda kutlanması büyük anlam taşımaktadır.
Şimdi gördüğüm kadarıyla nerden nereye gelmişiz. Emeğin sayesin de bir takım insanlar zenginleştiler. Yine emeğin sayesinde devleti yönetenler, kaynaklara kavuşmaktadırlar. Emek eşittir sermaye ve artı değerlerle yeni işlerin kurulması, bu kemsin gücüyle olduğu inkarı düşünülemez. Bütün bu oluşuma karşın, bu kesme güven duymaması akıl alır gibi değildir. Demokrasiler de, kuvvetler ayrılığının kendi işleyişine müdahale edilmediği sürece, olgunlaşmanın, gelişmenin ve yenileşmenin kendiliğinden değişime ve dönüşüme uğradığı görülmektedir. Tıp kı bugün Taksim Meydanı’nda olduğu gibi.
Sayın Valimiz Muammer Güher’in cesur kararı, Sayın Emniyet Müdürünün engin tecrübe ve deneyimimi sonucu, İstanbul kendiyle ve kendi emekçi çocuklarıyla kucaklaşmış oldu. Bu sayede çalışanlarımız, bayramlarını hiçbir endişe duymadan korkusuz bir biçimde, huzur içinde kutlamış oldular. Hatta polisimize hiçbir iş düşürmeden, kendi güvenliklerini kendileri sağlamış oldular.
Şimdi, sorgulanması gereken bir durum vardır, oda devleti yönetenler bu vahim olaylara sebep olanları bulup ortaya çıkarmasıdır. Suçsuz günahsız yere öldürülen bu masum insanların katillerini yakalayıp adalete teslim etmektir. Ancak; o zaman emekçilerimiz acıyan vicdanlarındaki yaraları sarmış olurlar. Bunu yapmaların, bütün insanlarımızı huzur içinde yaşatmak, yarına güvenceyle bakmak, insan haklarına saygılı olmak ve korumak, adına doğru bir iş ve görevlerini yapmış olurlar.
Saygılarımla.
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar Şair
| 328 |
Rüyada halay tarifi
Son zamanlar da acayip rüyalar görmeye başladım son gördüğüm rüyanın dışında rüyalarım çok güzel sevdiğime kavuşuyorum bol paralar kazanıyorum beş yıldızlı oteler de kalıyorum arkam da bürsürü insanlar dolaşıyor kasıntımdan başım göklere değecek sanki ama her uyandığımda yahu bukadar güzellikler neden gerçek değil diye hayıflanıyorum son gördüğüm rüya çok ilginçti rüyalara engel konulmaz neyi ne zaman göreceksin oda belli değil tabi ki rüyamı anlatayım bir boş düğün salonunun tam ortasında yalnız başıma türkü söylüyordum yanık yanık uzun hava çekerek
Büyük bir vızırtıyla dev bir sinek başımın üzerende dönmeye başladı vızırtısı kulaklarımı kemiriyordu vızırtıya dayanmak mükün değildi içimden diyorum şu sinek artık bir yere kosun dayanamıyorum bir yere konsunda isterse benim üzerime konsun derken sinek geldi tam omuzuma kondu kafamı çevirdim yüzüne baktım insan sıfatını andırıyor vede konuşuyor şaşırdım korkmaya başladımSinek bana korkmana gerek yok senden halay çekmesini öğrenmeye geldim halay nasıl çekilir anlat dedi ben dedim halay nasıl çekilir bende bilmem deyince ozaman bilmiyorsan bir halay icat et dedi düşündüm tamam ederim ama yanımda uygulama yapacağım halay çekecek halaycılar gerek ne yaparız dedimSinek bu puroplem değil sana halay çekecek birilerini bulurum kaç kişi gerekiyor sen onu söyle yeter dedi ben tamam ozaman on kişi getir dedim sinek omuzumdan aynı büyük vızırtılı bir sesle ucup gitti az sonra sinekle beraber on kişi geldi işte sana halay çekecek halaycılar dedi baktım gelen halaycıların beşi bayan beşi erkek gelen halay gurubuna siz daha önce halay çektinizmi diye sordum hayır halay çekmedik sen anlatacaksın biz ona göre halayı çekeceğiz dedilerHadi o zaman halayı anlatmadan önce diziliş sırasını ayarlayalım dedim bir erkek bir bayan olmak üzere sıralamayı yaptık karşılarına geçip bir baktım görüntü hiçte hoş olmadı çünkü en baştaki halaycının boyu çok kısa ikincisinin ki aksine çok uzun arkadaşlar sıralama bir uzun bir kısa böyle olmaz siz boy sırasına göre dizilin en uzun boylu öne geçsin en kısa boylu arkada olsun dedim hayır olmaz biz birer çiftiz bizi ayıramasın dedilerTabi haklılardı çiftleri ayırmak olmaz bilmiyordum özür diledim ne yapalım artık bu şekilde devam edelim diyerek karşılarına geçtim halayı anlatacağım zaman sinek tekrar geldi omuzuma kondu ben gidiyorum sen bunlara halayı anlat dedi ve uçtu gitti ben nasıl olsa sinek gitti deyip halayı icat etmek yerine bilindik oynanan gördüğüm halay tiplerini anlatıp oynatacaktımsineğin başıma açtığı işe çokta sinirlenmiştim bir tek sinek yüzünden dar geldi bana dünya dedim ve bu halayın ritmini bulmuş oldum şimdi dinleyin arkadaşlar halayı anlatıyorum iyi dinleyin sonra halayı şaşırmayın diyerek
başladım anlatmaya sağ ayak sol ayaktan yarım ayak boyu önde olmalı herkes ayaklarını bu şekle getirsin sonra halayın başında ki kişi eline beyaz bir mendil alsın kimse hizayı bozmasın başta ki kişi ben uzun hava çekerken elindeki mendili usul usul başının etrafında gezdirerek sallasın ve sol ayağı sağ ayağı geçirmeden üç adım ileri attıktan sonra sağ ayağı sol ağayın üzerinden geçirerek sol ayağın dış kısmına deydireçeksiniz ondan sonra dört adım geri geleceksiniz tamam mı tamam dediler uzun hava çekiyorum..... Bir tek sinek yüzünden Dar geldi bana Dünya....(OF OF) Kan emerdi özümden Zor geldi bana Dünya....(OF OF) şimdi başlayın üç adım ileri dört adım geri bu şekli usul usul dörtkez tekrardan sonra birden hızlanacaksınız sıralama sık bir şekilde omuzlar birbirine sürtünmeli hani karadeniz halayları varya öyle şimdi söylüyorum hızlanın.... Tene kondu deşindi Vucudum çok kaşındı Sağlam derim aşındı Har geldi bana Dünya.... tamam arkadaşlar çok iyi gidiyoruz şimdi yine bekleyin uzun hava çekiyorum....Kör şeytandan hilacı Bulamadım ilacı Baktım canım alıcı Kor geldi bana Dünya....(OF OF) Şimdi yine hızlanın unutmayın üç adım ileri dört adım geri gelin dört tekrardan sonra yine durun bekleyin uzun hava çekiyorum..... Vız vız diye dönerdi
Hep yarama konardı Savaş açsam yenerdi Kar geldi bana Dünya..(OF OF) hızlanın hayyyyda hop dındını dındını dındını dınıdını sazsız tadı olmadığı için halayın orta yerinde ağzımla çalmaya çalıştım bu dındınılar ondandır yanlış anlaşılmasın sonradan aklıma geldi..... Çok severmiş hazırı Tende açtı özürü Bırakmadı huzuru Kır geldi bana Dünya.... şimdi yine uzun hava çekiyorum.... Görünce bir yakından Huylandım kanadıdan Gelemedim hakkından Hor geldi bana Dünya...(OF OF) yine hızlanın dındını dındını dındını dındını hayyyyda hey hey heyyyy..... Alamadım cimildik Boş boşuna emildik Kan bitince yamulduk Tor geldi bana Dünya..... arkadaşlar şimdi yine duruyorsunuz son uzun havayı çekip bu halayı bitirelim tamam mı dedim tamam dediler ve son uzun havayı alabildiğine dik bir sesle çekiyorum..... Bıraktım yalnız kaldı Şahin’im nefes aldı Öylece huzur buldu Gör geldi bana Dünya....(OF OF) halay biter bitmez halayı öğrettiğim halaycılar birden kayboldular yine düğün salanunun ortasında yapa yalnız kaldım sinek yine geldi adamlarıma çok güzel halay çekmesini öğretmişsin artık onlar ünlü oldular ama sana yararları olmaz dedi bende halayı çekerken düşünmüştüm bu halaycılar her söyleneni çabucak kavrıyorlar çok güzel oyun çıkarıyorlar bunlarla bir halay ekibi kurarım diyordum yanılmışım sinek bana daha senden bedava öğretmeni istediğim çok şey var dedi ben hayır artık kimseye birşey öğretmemmm diye bağırarak yanından kaçarken uyandım meğerse rüyaymış hayırdır İNŞALLAH... rüyamı tam olarak anlatamadım buda cahilliğimden olsa gerek değerli zamanını harcayıp okuyan herkese sonsuz saygılarımla teşekürlerimi sunarım...Almanya Ali Şahin (Elbistanlı
| 815 |
Akdeniz Akşamlarında
Eser rüzgar ılık ılık
Son düşüneceğim ayrılık
Tanrıdan dilerim sağlık
Akdeniz akşamlarındaOynaşırken son ışıklar saçlarımda
Ağır ağır batar güneş
Tepelerin ardında
Işığım sensin akdeniz akşamlarındaDalgalar döverken sahili
Ağlaşır kayalar
Birbirine sarılmış iki sevgili,
Ağlar Akdeniz akşamlarındaOturmuşumsahilde,elimde kadeh
Kaldırırken denize doğru
Oynaşır yakamozlar
Akdeniz akşamlarındaBir kuşum kanatsız
Bir şiirim adsız
Bir ağacım dalsız yapraksız
Yaşarım,Akdeniz akşamlarında
(2005-Antalya)
| 58 |
Aziz Şehidim
Ezan okunuyor bugün bir başka
Senin yerine ölseydim keşke
Bu cemaat nasip olmaz herkese
Yerin cennet olsun aziz şehidimİmrendim seni mezar başında
Binler saf tuttu senin peşinde
Şehit olmuşsun bu genç yaşında
Yerin cennet olsun aziz şehidimSelalar verildi derinden içten
Meydanlar doldu görülmez uçtan
Özgeçmişin okudu bize komutan
Yerin cennet olsun aziz şehidimKonvoylar doldu düştü yollara
Dualar okundu dilden dillere
Ders vermeliyiz bu gafillere
Yerin cennet olsun aziz şehidimTepededir mezar bayrağın eser
Ağlama Recep e darılır küser
O şehit olmuştur gönülde yaşar
Yerin cennet olsun aziz şehidim 3 Şubat 2016 Yüksel Çelik
| 94 |
Sebepsiz Ayrılık
Sen beni,ben seni candan severken
Sen bana,ben sana sevgilim derken
Kıskanılan mutluluğumuz sürerken
Nerden çıktı bu sebepsiz ayrılıkSeni sevmiş sana canım demiştim
En büyük değeri sana vermiştim
Hayatımdan dahi üstün görmüştüm
Nerden çıktı bu sebepsiz ayrılıkSevmek suç mu söyle zalim sevgilim
Bilmiyorum ne olacak bu halim
Ben gayesiz gezen bir avareyim
Nerden çıktı bu sebepsiz ayrılık(20.12.1986)
| 58 |
Kızıma
Şansın akar sular gibi çağlasın,durmasın.
Sağlığın,asırlık zeytin ağaçları gibi olsun uzun yaşasın.
Gönlün yeni açan çiçek gibi olsun,solmasın.
Yaşamı paylaşmak istediklerin yanında olsun kaybolmasın.Hayat sana daima gülsün,güldürsün,
Mutluluğun bitmesin hep sürsün
Hayatın boyunca acıyı görme sevinci yakala
Doğum günü başarı taşısın sevgili kızıma.
| 44 |
Sana
Damarımda akan kan sana
Aklımda sayılamayan hayallerim sana
Ufukta görünen batıdaki güneş banaDenize fırlattığın her taş bana
Denizde derinlerde kaybolan hayaller bana
Her gün doğan güneş sana Her doğan ay içime düşen karanlıkta
Bir ümit parçası bir ümitte sana
Kaderimden bir ak parçası sana Aşkımda yaşadığım hayal kırıklığı
Ümitsizlik karanlığın vazgeçilmez sayıldığı
Geceler bana kalbimde yaşayan güneş sana Aydınlatmasını bir türlü başaramadığım sana
| 64 |
Kalecilik
Geçmiş gün, gönlümde bir gün filede
Bekçilik sevdası yer aldı gitti.
Senelerdir bekliyorum kalede,
Tecrübem birikti, yıl oldu gitti…Ama ne tecrübe, dostlar dinleyin
Ya gülün, şaşırın ya da ağlayın.
Ne olur bir kez de bizi anlayın;
Kaleci günahkâr kul oldu gitti…Bir şut çıkardılar, hızlı ışıktan
“Kesin gol” dediler, çeldim eşikten.
Beş dakika sonra yedim beşikten,
Takım bana küstü, el oldu gitti…Çizgide bekledim, bel altı oldu,
Açıldım olmadı, penaltı oldu,
Onuncu dakkada gol altı oldu,
Yediden sonra gol sel oldu gitti…Kademe felâket, diziliş yamuk,
Centilmenlik sıfır, darbeler tomruk,
Defansta patladı bizim çift yumruk,
Takım hep döküldü, tel oldu gitti…Kapatalım derken artık “garajı”
Yanlış yere kurduk koca barajı
Sonra alamadık tabi virajı
Top çatala doğru yel oldu gitti…Rakip, bir “pis burun” vurdu yürekten
Bizim kale önü farksız duraktan
Allah’a çok şükür, döndü direkten
Bu kez de dönen top gol oldu gitti…Yan topa çıkmıştım, elim boş geldi,
Karardı gözlerim, saha loş geldi,
On birinci gol de geldi, hoş geldi
Deneyim, kariyer kül oldu gitti…Tek ben de kusur yok, at suçu sen, at!
Takım oyunudur futbol bir sanat
Ne yazık ki çürük çıktı sol kanat,
Sağ kanat şutlara yol oldu gitti…Bir zaman gelmişti, panterdi adım
Transferde tektim, bitti miadım
Sonradan attılar hep geri adım,
İsmim “ambar önü dal” oldu gitti…Müdür gel, olmadan bacaktan, koldan
Vazgeç bu sevdadan, vazgeç bu yoldan
Zaten ne anlarsın toptan, futboldan
Aklın firar etti, del oldu gitti,
Hayatın bir garip hal oldu gitti…16.07.2010
| 234 |
Dostunu Satan Haindir
Düşman ile birlik kumpas kurarak
Bu asil millete çatan haindir
Kalleşce arkadan hançer vurarak
Dostunu düşmana satan haindirSinsi sinsi yüzümüze gülerek
Milleti ortadan iki bölerek
Ümmetin başına çorap örerek
Eğriyi doğruya katan haindirZalimle birlikte hava soluyan
Allahı Kuranı dile dolayan
Düşman kapısında çanak yalayan
Girip yatağında yatan haindirDüşman gölgesinde barınmak için
Coni dayısına yaranmak için
Bin yıllık töreye direnmek için
Milletine kurşun atan haindirŞeyrani tarihe gel not düşelim
Mazlumların yardımına koşalım
Hainlerin gözlerini deşelim
Düşmana sırrını öten haindir..
| 81 |
Zaman Öldürür
Ağırdır bedeli,sensiz ayrılık
İçine ateş kor,alır götürür
Umuttur sevene,yalnız farklılık
Uzunu acıtır, zaman öldürürAz ötede oyna, o asker şimdi
Yüreğimi yaktı, aşkı hakimdi
Kim olursan ol, kalp de tekimdi
Uzunu acıtır, zaman öldürürAyrılığa hasret,yedim darbeyi
Kalp özüyle aldım,gerçek kıbleyi
Bilemedin asker, attın hebeyi
Uzunu acıtır, zaman öldürürBu yurdun insanı, sana güvenir
Nöbet tutar iken, özler övünür
Onur ödülüdür, asker direnir
Uzunu acıtır, zaman öldürürBinde bir ihtimal, seven görecek
Çekinen resimler, özendirecek
Elinde silahı, sevindirecek
Uzunu acıtır, zaman öldürürBahattin’im bende, bitsede ömrüm
Borcunu ödermiş, askerde emrim
Verdiği yüce aşk, toprakta kabrim
Uzunu acıtır, zaman öldürür
Bahattin Tonbul
12.8.2012
| 99 |
Gün Batımı
Bir gülüş ardında, üzgünlüğüm.
Ateşim, bir sigara da.
Çok şey var anlatılacak, söyleyecek.
Saatler yetmeyecek,
Yetmeyecek zaman.
Kaç ömür geçsede aradan,
Bitmeyecek bu şiir....Gönlünü gönlüme çizen yıldızlar,
Ay ışığındaki parıltı,
Gönül rengindeki gün batışları,
Yüreğimde uzar gider gölgeler,
Beni benden alır, gider gölgeler....Akşamlarla uzar gider ayrılık,
Derdimi benimle yazar gölgeler.
Susarım;
Kaleminden kan damlar.
Bitmiyecek sana adanan,
Kardelen çiçeği gülüşler.
Rüzgardaki ürkek öpüşler,
Yağmurdaki kalp atışları.
Gitmek bilmiyor,
Gün batımı....15.05.2014
| 72 |
Ayrılık 1
Ayrılık ölümden beş okka ağır,
Sevene silleyi vurmuş ayrılık.
Anlamaz dinlemez kulağı sağır,
Sevene silleyi vurmuş ayrılık.Ah çektikçe azgın olur feryadı,
Derdi alem yürekleri dağladı,
Ayrılanlar iki cihan onmadı,
Seveni bitirip yormuş ayrılık.Derdine ne çere ne devası var,
Gecesi gündüzü her gün ahu zar,
Çağırır yol gözler gelmez nazlı yar.
Sevenin yoluna durmuş ayrılık.Çiftci İsmail’im böyle ne çare,
Deli gönül şimdi oldu divane,
Mevla’m ayrılığı verme sevene,
Meğer ne belaymış zormuş ayrılık.
| 74 |
Güneş Taşı'ndan
Anımsama ile yiten yüz,
dokunuşum ile parçalanan el,
bin yıllık gülümseyişler üzerinde
örümcek sürülerinin döndürdüğü saçlar, geçiyor önümdenyola çıkarak alnımdan, arıyorum bir şeyler,
arıyorum istediğimi bulamadan, bir an'ı arıyorum,
fırtınadan yüzler ve şimşek ışıltıları
koşuşuyor gecenin ağaçlarında,
karartılmış bir bahçede, yağmurdan bir yüz,
yanımdan akan acımasız su duruyor,arıyorum istediğimi bulmadan, tek başıma bunları yazıyorum,
kimse yok burada, ve bitiyor gün,
geçiyor yıllar, o anla birlikte yitiyorum,
derinliklere düşüyorum, aynaların üstündeki
görünmez patikaya, yeniden çıkarıyor o parçalanmış imgemi,
günlerin arasında dolaşıyorum, parçalanmış anlarda,
dolaşıyorum gölgemin düşünceleri arasında,
bir an'ı arayarak, dolaşıyorum gölgemin içinde,bir kuş kadar canlı, bir an'ı arıyorum,
gözenekli taşın dışıyla tavlanmış
akşamüstü güneşi için:
üzüm salkımlarının olgunlaştırdığı o saat,
ve fışkırarak, kızlar taştı meyveden,
okulun taşlık avlusuna dağıldılar,
uzundu birisi bir sonbahar kadar
ve yürüdü...
| 128 |