tr
stringlengths 3
588
| en
stringlengths 3
558
|
---|---|
Pazara koyun olmaya değil, koyun almaya gidilir. | You go to the bazaar not to become a sheep, but to buy a sheep. |
Kırmızı elbisesi onu farklı kılıyordu. | Her red dress distinguished her. |
Gümüşü kalaydan ayırt edebilir misiniz? | Can you distinguish silver from tin? |
Ayırt edici bir işareti var mı? | Does it have a distinguishing mark? |
Arpayı buğdaydan ayırt edebilir misin? | Can you distinguish barley from wheat? |
Tom'u akranlarından ayıran şey nedir? | What distinguishes Tom from his peers? |
İslam'ı diğer dinlerden ayıran şey nedir? | What distinguishes Islam from other religions? |
Çocuklar artık tavukları ineklerden ayırt edemiyor. | Children can no longer distinguish hens from cows. |
Pazara koyun olmaya değil, koyun almaya gidilir. | You don't go to the market to be a sheep, you go to buy a sheep. |
Büyükanne, bana yatağımı nasıl yapacağımı gösterir misin? | Gran, will you show me how to make my bed? |
Erken gidersen beni bekle. | Wait for me if you get there early. |
Erken gidersen beni bekle. | If you get there early, wait for me. |
Büyükannem beni hiç tanımadı. Benim hemşire olduğumu düşünüyordu. | My gran didn't recognise me any more. She thought I was a nurse. |
Tom çok özeldir. | Tom is very particular. |
Tom son derece itaatkârdır. | Tom is extremely obedient. |
Allah'a itaat edin. | Be obedient to God. |
Sorgusuz sualsiz itaat talep ediyorum. | I demand unquestioning obedience. |
Adriano itaatkâr olmayı bıraktı. | Adriano stopped being obedient. |
O bir ıvır zıvır manyağı. | He's a gadget freak. |
Tom'u tamamen çıldırttın. | You totally freaked Tom out. |
Konuşmanızı bölüyor muyum? | Am I intruding? |
Onun özel hayatına müdahale etme. | Don't intrude on her privacy. |
Onun üzüntüsüne müdahale etme. | Don't intrude on her sorrow. |
Seni rahatsız etmek istemedim. | I didn't want to intrude. |
Lafını bölmek istemedim. | I didn't want to intrude. |
Rahatsız etmek istemiyorum. | I don't want to intrude. |
Bölmek istemiyorum. | I don't want to intrude. |
Araya girmek istemiyorum. | I don't want to intrude. |
Umarım rahatsız etmiyoruzdur. | I hope we're not intruding. |
Bu sıvının özelliklerini çalışıyorum. | I am studying the properties of this liquid. |
İşinizden memnun musunuz? | Are you satisfied with your work? |
O, aktiftir. | She's active. |
Tom'un hâlâ yakışıklı olup olmadığını merak ediyorum. | I wonder if Tom is still good-looking. |
Hiç şifrenizi değiştirdiniz mi? | Have you ever changed your password? |
Şifrenizi hiç değiştirdiniz mi? | Have you ever changed your password? |
Şifreni hiç değiştirdin mi? | Have you ever changed your password? |
Bulaşıkları yıkadın mı? | Did you wash the dishes? |
Bulaşıkları yıkadınız mı? | Did you wash the dishes? |
Tom lafı dolandırmaz. | Tom doesn't beat around the bush. |
Lafı dolandırmadım. | I didn't beat around the bush. |
Tom lafı dolandırmadı. | Tom didn't beat around the bush. |
Lafı dolandırmaz. | He doesn't beat around the bush. |
Sanırım Tom lafı dolandırıyor. | I think Tom is beating around the bush. |
Lafı dolandırmayı bırak ve soruma cevap ver! | Stop beating around the bush and answer my question! |
Neden lafı dolandırmayı bırakmıyoruz? | Why don't we stop beating around the bush? |
Neden sadede gelmiyoruz? | Why don't we stop beating around the bush? |
Lafı dolandırmayacağım. | I'm not going to beat around the bush. |
Lafı dolandırma, nerede o? | Don't beat around the bush, where is he? |
Sadede gel, nerede o? | Don't beat around the bush, where is he? |
Lafı dolandırmandan bıktım. | I'm tired of your beating around the bush. |
Sizden bir iyilik rica ediyorum | I'd like to ask you for a favour. |
Hayır, hiç havamda değilim. | No, I'm not in the mood for it. |
Tren istasyonundan okula kadar beş kilometrelik bir mesafe vardı. | It was a good five kilometres from the railway station to the school. |
Saç tokam çok ağır, saçımdan kayıp duruyor. | My hairgrip is too heavy. It keeps slipping out of my hair. |
Siyaset insanları böler, kültür ise birleştirir. | Politics divides people, while culture unites them. |
Leyla, Sami'yi ayağa kaldırmaya çalıştı. | Layla tried to get Sami up. |
Ukrayna'nın insansız hava araçları Rusya'nın saldırısını caydıramadı. | Ukraine's drones failed to deter Russia's assault. |
O bir elektrik mühendisidir. | He is an electrical engineer. |
Tom'un neden Avustralya'ya tek başına gitmek istediğini bilmiyorum. | I don't know why Tom wanted to go to Australia by himself. |
Bu suşi restoranında suşi taşıyan bir taşıma bandı bulunmaktadır. | This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi. |
Para basmıyorum. | I'm not made of money. |
Ne Tom ne de Mary bana karşı pek nazik davranmadılar. | Neither Tom nor Mary has been very kind to me. |
Dinlemeni istiyorum. | I need you to listen. |
Kalmanı istiyorum. | I need you to stay. |
Odaklanmanı istiyorum. | I need you to focus. |
Bana yardım etmeni istiyorum. | I need you to help me. |
Konuşmayı bırakmanı istiyorum. | I need you to stop talking. |
Kendinize hakim olmanızı istiyorum. | I need you to control yourselves. |
Bir şey yapmanı istiyorum. | I need you to do something. |
Bunu halletmeni istiyorum. | I need you to handle this. |
Sessiz olmanı istiyorum. | I need you to be quiet. |
Onları bulmanı istiyorum. | I need you to find them. |
Onu bulmanı istiyorum. | I need you to find him. |
Onu bulmanı istiyorum. | I need you to find her. |
Geri dönmeni istiyorum. | I need you to come back. |
Güçlü olmanı istiyorum. | I need you to be strong. |
Cesur olmanı istiyorum. | I need you to be brave. |
Beni işe almanı istiyorum. | I need you to hire me. |
Alışverişe gitmeni istiyorum. | I need you to go shopping. |
Hemen gelmeni istiyorum. | I need you to come immediately. |
Umurunda değilmiş gibi davranmayı bırakmalısın. | You need to stop pretending that you don't care. |
Sattığın şey her ne olursa olsun ihtiyacım yok. | I don't need whatever it is you're selling. |
Sattığın şey her ne ise ona ihtiyacım yok. | I don't need whatever it is you're selling. |
Dün neden gelmediğini bilmem gerekiyor. | I need to know why you didn't come yesterday. |
Tom hakkında bildiğin her şeyi bilmem gerekiyor. | I need to know everything that you know about Tom. |
Artık onu yapmana gerek yok. | There's no need for you to do that now. |
Kelsen neden bir tarağa ihtiyacın var? | Why do you need a comb if you're bald? |
Alıntılarının nereden geldiğini bilmem gerekiyor. | I need to know where you got your quotes from. |
Sözlerimden alıntı yapma! | Don't quote me. |
Senden alıntı yapabilir miyim? | Can I quote you? |
Benden alıntı yapabilirsin. | You may quote me. |
Ondan alıntı yapıyordum. | I was quoting him. |
Ondan alıntı yapıyordum. | I was quoting her. |
Senden alıntı yapabilir miyim? | May I quote you? |
Kimden alıntı yapıyorsun? | Who are you quoting? |
Lütfen benden alıntı yapmayın. | Please don't quote me. |
Bu alıntı kimindi öğretmenim? | Whose was that quote, teacher? |
Alıntı tartışma yarattı. | The quote sparked a discussion. |
Alıntıları tercüme etmek zordur. | It's difficult to translate quotes. |
Bu konuda sizden alıntı yapabilir miyim? | Can I quote you on that? |