siir
stringlengths
171
74.5k
siir_uzunlugu
int64
31
9.7k
Kaçma Söyleyemediğim kelimelerin, en hicivli ve en anlamlı çümlelerinin noktasını seninle koydum, beynimin ve ruhumun birleştiği yerde.Okadar iç içe geçmiştiki gelecekle geçmiş. Sanki hiç bitmemiş yada hiç başlamamış, bir futbol maçının doksanıncı dakikasını bekleyen yedek futbolcusu gibiyim kendi hayatımın.Herzaman ilkokula başlayan çocuklar gibi olmak istedim. Çehennemde yanan yüreyimi, çekinmeden gösterebilmek için. Patavatsız ve sonunu düşünmeden kurduğum çümlelerle.Hayata dönen otel kapılarından giriyordum. Girişi kaçırdığımda dışarıda kalacağımı bile bile. Ben girmeyi başardığımda, hayat dışarı çıkmış oluyor kaçarçasına. Arkasından kısık sesimle, boğazımı parçalarcasına bağırıyordum kaçma!
82
Benim Güzel Yavrum Ondan sonra, benim güzel yavrum, Bir de oğlu varmış padişahın. Senin gibi akıllı, Senin gibi yürekli Başı dik Gözü pek, Babasından daha güçlü, Senin gibi…Bakmış ki padişah, Oğlu gün günden büyüyor, Büyüyüp gelişiyor. Şunu demek istiyorum, Oğlu babasını geçiyor.Padişah bu, Bizim gibi sıradan baba değil ki Anladın gerisini değil mi, "Cellat! " demiş padişah, "Uçurun başını! " Demiş ama, benim güzel yavrum, Dediğiylen kalmış! (1981) Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
78
Çanakkale Şehitleri Çanakkale Cephesi'nde Binlerce şehit oldu Ama bizim milletimiz Vatan sağ olsun diyorduÖnce Allah sonra vatan diye diye Şehadete eriyorlardı Ve sonra sorgusuz sualsiz Cennete giriyorlardıBir askerin şehit oluşu Nice yürekler sızlattı nice analar-babalar ağlattı Ama onlar her şeye göğüs gererek Bizim için vatanı kurtardıŞartlar o kadar zordu ki Silah yok para yok, yok yok yok Türk askeri sağ olsun ki Düşmana da bu ülkede yer yokDüşman bilinmedik yerden Hedef belirleyip ateş ediyordu Bin bir tane askerimiz Ya gazi ya da şehit oluyorduBilir misiniz çocuklar Şehit gazi ne demek Gazi savaşta yaralanan Şehit hayata gözlerini yumanŞehitlerimize selam olsun Kalpleri sevgiyle dolsun Onlara minnettarız Vatan sağ olsun vatan sağ olsun
110
Düğün Alayı acılar bu akşam resmi geçit yapıyor meyhanede söylenmemiş söylenememiş sözler düğümleniyor boğazımdaneye yarar şimdi pişmanlığımız senin kimsen yok benim kimsem yok neye yarar şimdi sevgimizi söylemek neyse nasılsa üçüncü dubleden sonra düğün alayı geçmeye başlar gözlerimin önünden o çok istediğimiz ama hiç olmayan düğün alayı
47
Kâlbimi Yakarak Gittin... Gözlerime bakarak ve kâlbimi yakarak gittin, Ey sevdiğim Gülüm, gittinde sanki iyimi ettin, Yıllardır elem ve gözyaşı, bilki aklımı zayettim, Gözlerime bakarak ve kâlbimi yakarak gittin, Ey sevdiğim Gülüm, gittinde sanki iyimi ettin...
36
Okurken önlüklerimiz karaydı ama aydınlık yüzlü idealist ve mesleğine bağlı toplumda saygı gören bilgili, araştıran kendisini adayan öğretmenlerimiz vardı öğretim kadar bizi hayata hazırlayan eğitim vardı okullarımız tam gün teneffüslerimiz adam gibiydi akıllı tahtamız tablet bilgisayarımız fosforlu kalemlerimiz yoktu kara tahtaya yazar tebeşir tozu yutardık öğrendiklerimizi aklımızda tutardık falaka filan yoktu ancak sevgi saygı duyardık küçük şeylerle mutlu olurduk yerli malı haftalarında ve ders aralarında annemizin hazırladıklarını yerdik marka bilmezdik hamburger- tost -kolalı fast food beslenme alışkanlığı yoktu önlüklerimiz karaydı ama önümüz ve zihnimiz açıktı hayallerimiz karartılmamış umutlarımız çalınmamıştıNisan 2015
90
Söylenmezi Söyledik SÖYLENMEZİ SÖYLEDİKYasa dışı bir sevda bizimkisi Yasak bahçelerden çiçekler kopardık Devriyeler bastı gece yarıları düşlerimizi Kanayan yaralarımızı gözyaşlarımızla yıkadık Konuşsak suç sayılıyordu Sustukça da kanadı yaramız Çakır keyif bir zamanda çözüldü dilimiz Ve biz söylenmezi söyledik 20.07.2001 [yayla] www.akdeniz.orgfree.com
41
Denizimsin Deniz şiir gibidir ruhumda taşar Dalgaların sesi yüreğimde fısıldar Gözlerine bakamayacak kadar Sesinle içimi titretecek kadar Dalgalar gibi gel-git ruhum Aynı deniz gibi yani sen gibi Çıplak ayaklarınla inadına dokunursun ya Dalgalar kaçar sen kovalarsın Öyledir bakışlarımdaki kaçamaklarım Kokusunu içine çekmeye doyamazsın Çocuksu bir sevinç çığlığı atar yüreğin Hem korkutur hem de kopamazsın Ayrılamazsın işte kıyısından Aynı deniz gibi yani sen gibi Hele o serinliği esince dalgalarla Sanki gülüşünle gelen heyecan Ben susayım deniz essin Seni dinlesin yüreğim sen anlat Sen benim denizimsin vazgeçemediğim Sen söyle ne kadar çok sevgin Benim sevgim deniz gibi uçsuz bucaksız Deniz, bizim aşk hikayemiz Sen denizimsin ben de senin martınGönül Bağ-------Antoloji Dostlarından-------Kıyısı dalga dalga, melül melül esiyor, Kokusu yelden gelir,nefesimi kesiyor Sevda hanceri gibi,yüreğimi teşiyor O masmavi denizin, martısıyız ikimiz................İbrahim Kurt***************************************************************************
128
Çöktü Gözün görmüyor mu elin kan doldu İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü İslam siyasete sermaye oldu İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü Bu ne sorumsuzluk bu ne rezalet Her türlü pisliğe din olmuş alet Hani vicdan hani adil adalet İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü Şehittir dediğin kahraman candır Yiğide yaşamın bittiği andır Yetmedi üstüne Allah la kandır İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü Nasıl anlatayım köre sağıra İnsanlığı ilk yardıma çağıra Bırakmıyor Kurdoğlunu bağıra İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü 30.11.2016 Antalya-Çiftlik sabahlarıAğıt yakar ana ogul düşmüş kara toprağa Vatan can pazarı kan akıyor sokaklara Yürek dayanmıyor terör kaynıyor acılara İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü... Senem Aygül Teşekkürler saygılar Senem hanım
114
Senin Gibi Bir Şer! . KOMAYA GİRMİŞ; DERİN BİR UYKUDASIN! Rüyalar aleminde yaşıyorsun adeta DÜĞÜN-DERNEK, ZİL-ZURNA SENİN YASIN..TÜRKİYE CENAZE EVİNE DÖNDÜ, Her gün beşer-onar şehit geliyor, GÜNEŞ BATTI, YILDIZLAR, AY SÖNDÜ,Seni görünce seni görünce ey BEŞER, HANGİ MİLLETTENSİN? ADI NE İNSANLIĞININ? GELMEMİŞTİR YERYÜZÜNE SENİN GİBİ BİR ŞER! ...
48
...Aşk Her Zaman Masumdu Güneş uyudu Kadın ..kızıl geceye gözlerini yumdu Adam usulca yatağından sıyrıldı Kadın büyüttükçe büyüttü içindeki kuşkuyu Aşk her zaman masumduGüneş tutmadı hiç saçlarından kadının Hiç kanatmadı parmaklarını Unutmadı kalbini okşamayı Unutmadı doğmayı Adam çekip gitti gözyaşının bir yerinde Kadın uyudu Kadın yumdu gözlerini sevgiye Aşk her zaman masumduGüneş uyandı Kadın aldandı ...zamansız sevdalara attı kendini kaybedilmiş yıllara Adam soyundu siyah elbisesini bir nokta koydu Kadın sonsuza dek uyudu Ama aşk ''AŞK'' Her zaman masumdu...(yazılalı belki de bin yıl oldu....)
83
.Öksüz Kalmış Duygulara İnat şiir sevmek gibi sevmek isterim seni içimden gemiler geçer limanlar dolar boşalır yakamozlar sevgi doğurur gözlerimde ay /ar/sız anlarımda zaman durur kendime kaldığım sana kaldığım beyaz köpükler akar kucağıma deniz kızı yıkanır derya da deniz fenerinin loş ışığında maviler göç eder uzaklarda şehirlerin ışıkları yıldız yıldız yanarken sen yanarsın sol yanımda rüzgar savurur saçlarımı ayaklarıma değerken deniz gelgitlerinde savrulur duygular yarına ertelenen özlemler uçar martıların kanatlarında sen uçarsın ben uçarımiçimden anılar geçerken dört nala bir sevda şarkısında yüreğim vurulur dokunmak isterim elini tutmak konuşmak gözlerinde gözlerimle ve öpmek köpük köpük sarılmak sonsuzluğu senle doldurmak elinden yüreğinden şiirden paylaşmak paylaşılmamış ne varsa aşk gibi düş gibi anlara anı katmak hazzı var içimde yarım kalmış sevdaları tamamlamak öksüz kalmış duygulara inat19-10-2007
123
Anamsın ANAMSIN Gece uykusuz kaldın, ninni çaldın uyuttun, Üstümü kirle tende, hiç kızmadan sen yurdun. Anzer balından daha, tatlıdır anam tadın Ayağının altında, cennet olan anamsın. Evde yorgun hizmetçi, tarlada ırgat oldun, Yaşın otuz olmadan, saman sarısı soldun. Bir güne hastalansam, korktun saçını yoldun, Ayağının altında, cennet olan anamsın. Sana verilen hakkı, yasada yazı buldun, Soframızdaki yerin, daima sonda oldun. Beşikte ağlayandan, gece uykusuz kaldın, Ayağının altında, cennet olan anamsın. Hala töre yasası, seni suçlu buluyor, Sevenlere saygı yok, genç anneler ölüyor. Bu acılar, feryatlar, ciğerleri deliyor, Ayağının altında, cennet olan anamsın. /Ana gibi yar olmaz, vatan gibi de diyar/, Parmağıma çöp batsa, senin yüreğin kanar. Bulunmaz bu dünyada, senin gibi sadık yar, Ayağının altında, cennet olan anamsın. Evlatların üzseler, hoş görür affedersin, Azrail can istese, benimkini al dersin. Vatana düşman girse, cepheye de gidersin, Ayağının altında, cennet olan anamsın. Bayrağım gökte kutsal, sen de yerde kutsalsın, Çiçek dalında güzel, sen de melek anamsın. Tanrı senin ömrünü, sağlıklı uzun kılsın, Ayağının altında, cennet olan anamsın. Onlarca şiir yazsam, ben seni anlatamam, Ellerinden öperim, özledim canım anam. Sakın ola ağlama, gözyaşlarına kurban, Ayağının altında, cennet olan anamsın. Kadın hakları için, pozitif yasa gelir, Rızaoğlu, değerin Rabbım dan sonra bilir. Dilerim babam kadar, sana da hak verilir, Ayağının altında, cennet olan anamsın. Bana cennet verseler, kucağını isterim. 08 MAYIS 2007 FAHRİ BULUT RIZAOĞLU
221
Kalbim Sevgiye Hasret KALBİM SEVGİYE HASRET Dilim sussa da gözlerim hep konuşur Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım Bedenim doysa da kalbim yanar tutuşur Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Bu aşk yüzünden deli divane dolaşırım Rüyalarımda yarin hayelliyle konuşurum Vefasız yar gelde gör beni nasıl yaşarım Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** O günler aklıma gelince yüreğim coşar Aşkın kalbime bıraktın yarayla uğraşıyor Senin bıraktın damarıma zehirle savaşır Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Seven kalpler ne acılara dayanmaz Bir kere sevdinmi ne yapsam gitmez Bülbül bile fiğan eder dalında ötmez Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Sevdamın büyüklüğü sığmaz dağa taşa Yürek dayanmaz gözümden akan yaşa İkimizin adını yazdım ziyaretin taşına Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Aklımda çıkmayan sen varsın canımda Başlamayan aşkımız son buldu bir anda Acı verdi hasretlik cekmek ta şuramda Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Aşk kokan güzel bakışlar kaldı aklımda Bedenimi acıtan ruhun dolaşır yanımda Hasretin sancısı dolanır akan kanımda Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Odamın camını açık bıraktım gelin diye Haram olsun,sana verdiğim o sevğiye Bende birtek kırık kalbim kaldı geriye Yaralı kabim sevgiye hasret yaşarım*** Yar yüzünden ben hasret kaldım sılya Acımadı kader saldı diyardan diyara Dağlar dayanmaz çektiğim ızdırapa Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Al aşkını benden ölüme vakit varken Beni böyle acımasız hançerle vururken Senden kalbimi söküp alacağım ölürken Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Çaldığın kalbimle kendini sanarsın paşa Vefasız yar bakmadın gözümdeki yaşa İçimdeki derdimi döktüm dağlara taşa Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım*** Kaderin acı halkasını boynuma taktın Türkan'ı acımadın ateşlerin içine attın Sonuda baş ucuma siyah gül bıraktın Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım03.06.2011. ** (Şiir) ***** Türkan Yılmaz ***
266
Elle Gelen Düğün Bayram Değer vermem para pula, Zarar vermem sağa sola. Sırrım vermem uluorta, Düşmem asla kötü yola.Dolambaçlı yola sapmam, Doğru bildiğimden şaşmam. Tedbiri elden bırakmam, Elle gelen düğün bayram.Yalan söze kulak asmam, Harama dönüp te bakmam. Haksızlığa boyun eğmem, Doğru bildiğimden dönmem.
44
Bir Yıldız Kaydı Bir yıldız kaydı gönül yuvamdan Koynunda uyuyan sevdiğim mi ay? Bana yar olmadı gitti yurdumdan. Sarıpta kucakla olsun sana yarBen onsuz neyleyim gülmeyen teni Terketti dönmez sarmaz bedeni Demek çok özlemiş kucaklar seni Ben diye senimi sarmalıyor ay? Toplandı yurduna nice aşıklar Yanar aydınlatır sönmez ışıklar Bedenimi sardı kör sarmaşıklar Sevdiğimi gönder karalandım ay! Işığım söndü, gülemem artık Bu dünya dar geldi, kalamam artık Ölümden başka yol kalmadı artık Beni de al ne olur kollarına ay!
79
Cesaret mi korkaklık mı Ölümle yatıp, ölümle kalkıyorum Elimde uyku hapları Yutmayı bir başarabilsem Bitecek her şey Ama gel gör ki Ölmek istemiyorum Kompoziyon konusu vermişti Öğretmenim lisede İntihar korkaklık mı cesaret mi diye Korkakmıyım, cesurmuyum bilmiyorum Ölmek istemiyorum
39
A A Denemeleri BU ZULÜM DAHA NE KADAR SÜRECEK BU ZULÜM DAHA NE KADAR SÜRECEKBir el sürekli dünyayı karıştırıyor. Dünya bu el yüzünden hiç rahat yüzü görmüyor, göremiyor. Dün neyse bu gün de öyle. Şöyle bir düşünün dünyanın hiç rahat bir günü oldu mu? Her zaman bir olayla çalkalanıp durdu dünya. Dün el kaide bu gün Işid belası sardı tüm dünyanın ufuklarını. Dün Esad zulmü bu gün Sisi zalimiyle kan ağladı durdu dünya. 3, 5 senede bir Filistin’e saldırarak yakıp yıkan İsrail barış zamanlarında da adım adım Filistin’i yok ediyor, masum insanların başına evlerini yıkıyor, dünyanın bu zulme sesi çıkmıyor, hatta bazı zalimler bu zulmü tasvip ediyor, zalimi mazlum gösteriyor, mazlumu zalim. Çin her fırsatta Doğu Türkistan’da zulmünü tekrar ediyor, zavallı Türkmenlere hayatı zindan ediyor. Avrupa’nın hapishane kaçkınları gemilerle Amerika kıtasına çıkınca oradaki çiftliklerin sahibi olan Kızılderililere jenosit uygulamış, koca bir ırkı yok etme dercesine varmıştır. Yok, edemediklerini de dönüştürmüş, zulüm sisteminin bir parçası haline getirmiştir. Kızılderililerden boşalan toprakları ekip biçmek için kölelere ihtiyaç duymuş, bu köleleri bakir topraklar ola Afrika’dan hayvan gibi avlayarak gemilerle yük gibi taşımış, gayr-i insani şartlarda nakledilen zavallı zencilerin yolculukta çoğunu telef etmiş, cansız bedenlerini okyanusta vahşi balıklara yem yapmıştır. Bakir Afrika daha önce de hem Fransızlar, hem İngilizler tarafından sömürülmüş, zavallı yerliler hiçbir zaman batılıların zulmünden kurtulamamıştır. Rusya ise ezel ebed tahakküm ettiği halkalar jenosit uygulamaktan geri durmamış, Stalin’in Sibirya’ya sürdüğü Kırım ve Ahıska Türklerinin acıları bir türlü sona erdirilememiştir. Komünist ihtilalin Romanya, Çekoslovakya ve Polonya’da yaptığı zulümler hep söylenegelmiştir. Hindistan’ın Keşmir’de sürdürdüğü zulüm düzeni, Arakan Müslümanlarına Myanmar’da Budistlerin yaptığı katliam ve zulümler daha yakın zamana dek sürmekte, masum Müslümanların çığlıkları ve çaresizliğin ıstırabı böğrümüzü yakmaktadır. Yakın zamanda Amerika’nın başlattığı zulümler en çok da Asya kıtasında ve Müslüman coğrafyasında olmaktadır. Önce Afganistan, sonra Irak ve Suriye ve Arap baharıyla karıştırılan ve iç isyanlarla boğuşmaya itilen Müslüman halklar… Bunca zulüm ancak Cahiliye devrinde vardı ancak. Amma bu Cahiliye eskisini aratmıyor 21. Yüzyılın cehalet ve zulmü ayyuka çıkmıştır. Dünya bu zulüm ve cehalet içinde inim inim inlemekte, kan, gözyaşı ve masum ve mazlum halkların çığlığıyla zindana dönmüştür. Bu gün Polonya, Tunus, Yemen, Irak ve Suriye tam bir cehenneme dönmüştür. Bu Cehennemin baş zebanisi Amerika’dır. İçinde yananlarsa mazlum dünya milletleridir. Yeni Roma dediğimiz bu büyük zulüm devletleri dünyayı kana boyamaktadır. Mazlumların gözyaşları sel gibi akmakta, kan oluk oluk akmaktadır. Masum ve mazlum halkların çığlıkları arşa çıkmaktadır. Bu çığlıklar karşılıksız kalmayacak, bu zulüm ilelebet payidar olmayacaktır.
398
Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar Dünün o oyunları-bugünde oynanıyor Yapılan kahpelikler-bizi sıkıntıya kor Bayrak senin bayrağın-kanın vardır renginde Atam görevi yaptı-bu görev şu an sende Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar Sorumlu olan toplum-sesimi ses vermeli Mutluluk esenliği-güzelliği sermeli Bayrak vatan toprağım-bölünmek istenmekte Hainler ve düşmanlar-uyuma geçti öte Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar Haritaları görün-dama taşları gibi Salyalı ağızları-kuzgun başları gibi Al evladı çık yola-bayrağı salla daim Korunmazsa memleket-işimiz olur vahim Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar İçerler zıbarırlar-verirler eziyeti Bedenler yere düşer-sarsarlar cemiyeti Uslu durun arsızlar-bizleri kızdırmayın Bir Kurtuluş Savaşı-yeniden yazdırmayın Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar O paçavralarınız-kaplamasın meydanı Türk Milleti ayakta-yerde bulmadık canı Canımız pahasına-bayrak korunacaktır Kötülemek isteyen-ya aptal ya salaktır Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar Türkiye hedeftedir-hedefteyse bayrak var Onun ile birlikte-altta kayan toprak var Öğretmen Hasan söyler-çok sevmekte vatanı Şiirleri yazıyor-uyandırır yatanı Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar
181
Aşk Peşinde az kaldı bahara eli kulağındadır yeşermek üzere doğa yine gerinecek topraktaki tohum patlatıp kabuğunu uzatacak ellerini güneşesarman kedi serçe kuş sevda peşinde cümlemizin yüreği kıpır kıpır aşk peşinde_kadıköy 26şubat2005
31
Depresyon Ne yüzsüz şey bu depresyon Kapıdan kovuyorum, bacadan giriyor “İstemiyorum seni” diyorum Arsızca karşıma dikiliyorLaftan anlamıyor Sözden usanmıyor Ben onu istemedikçe Hepten tepeme çullanıyorAma artık seni tanıyorum Sana karşı kararlıyım, Tüm numaralarını biliyorum “Seni hayatımda “İS-TE-Mİ-YO-RUM.! ”
38
Kız Ne Zaman Seni görüp ağlarken ben perişân perişân Gözden katre değil, sel değil, deryâdır düşen Eller düğün yaparken cıvıl cıvıl, şen, şakrak Kız ne zaman, kız ne zaman şu bizim nişan? (1985)
33
'"Savaş" Yazım SavaşSavaşı kimler çıkarır, savaşta kimler ölür, kimler kazançlı çıkar? Bu üç sorunun cevabı çok şey ifade eder! Savaşı kimler çıkarır? Tarihsel süreç incelenirse tüm savaşların egemenlerce çıkarıldığı gözlemlenir! Halk ayaklanmalarının bile sebebi egemenlerdir! Öyle bir noktaya getirirler ki halkı ayaklanma kaçınılmaz olur! Yani her durumda savaşı çıkaranlar egemenler ve topluma egemen kesimdir! Halk ayaklanmasında bile topluma egemen olanlar, yani fikir ve güç açısından bunu örgütler!Eski Mısır’da Firavunun zulmüne karşı İsrail oğullarını örgütleyen Musa, Egemen sınıftandı! Firavunun sarayında büyümüş ve toplum içerisindeki yerini dahi oradan almıştır! Firavuna karşı ayaklanmayı da o örgütlemiştir! Mısır Azizine köle olarak satılan Yusuf, azizin sarayında büyümüş ve sonuçta azizin hem makamını hem de kendisine aşık olan karısı Züleyha’yı almıştır! Yusuf’un din adamları ile savaşı çok önemlidir! Zamanın din adamları tapınaklarda konuşlanmış ve toplumu inanç üzerinden sömürüyor! Toplumun tüm kaynaklarını tapınaklardan yöneten bu din adamları, sokaktaki kadınları, kızları bile tapınaklara kapatır hale gelince Yusuf, tapınaklara Firavunun ordusu ile saldırmak zorunda kalıyor, din adamlarını da zindana tıkıyor! Davut ve Süleyman zaten kral idi… Yani savaş çıkaranlar, öyle söylendiği gibi sıradan halk içinden çıkmıyor! Savaş çıkaracak potansiyeli olsa bile bunu eyleme geçirmek için egemen bir konuma ulaşması gerekiyor! Hatice’nin serveti gibi… Bu konuda size bir ipucu vereceğim; savaşta ölmeyenler, genelde savaşı çıkaranlardır! Bunlar çoğunlukla din adamları ve mal-mülk sahibi olanlardır! Savaşı egemen olan güçlü krallar ve halifeler çıkarır! Roma İmparatorları çıkarır! Roma imparatoruna karşı yine egemen olan Osmanlı çıkarır! Bu güçlü savaş makinesi, krallıklar ve imparatorlukların yıkılması da daha egemenlerce oluyor! Kim güçlüyse o diğerini yıkıyor! Roma’yı Osmanlı yıkıyor ama Osmanlıyı da Avrupalılar yıkıyor! Bu döngü egemenlik üzerine dönüyor! Savaşta kimler ölür? Savaşta her zaman alt sınıf zarar görür! Bu her dönemde böyle olmuştur! Mekke’nin fethinde bile mal-mülk sahipleri, (direnmeyenler) elbet zarar görmüyor! Yani kalburüstü kişiler, malından, mülkünden, canından olmuyor! Zaten mal-mülk sahibi, saygın olanlar kendileri maşa varken canını tehlikeye atmaz! Bu kişiler hakkında “Savaştan dönenler” şeklinde çok bahis ve ikaz vardır! Malı mülkü olmayan garibanlar savaştan dönmez; genellikle egemenler ve fiilen savaşmayanlar, savaşın sonucundaki kaymağı yerler! Savaşan gariban kesime de “Şehitlik” makamı verirler! Yani savaşın ganimetini sağ kalanlar, bu Dünya’da yerken ölenler de Cennet ile ödüllendirilir! Osmanlıda gariban halk, “Teba” tabi olan, savaşıp şehit düşerdi! Askere dahi alınmayan yabancılar, “Vatandaş” muamelesi görmüş, mal-mülk sahibi olmuş! Günümüzde nasıl oluyor? Niteliksiz sınıfın eline silah, cebine para koyan egemenler, belirlenen stratejik amaç ve hedef doğrultusunda onları piyon olarak kullanıyor! Önce desteklenen niteliksiz sınıf, sonra ortadan kaldırılıyor! Kutsal ve duygusal söylemlere aldanmayın! Asıl sorun, niteliksizlik bu geri toplumlarda! Eğitim ve iş alanları olmaması yüzünden savaşmak zorunda kalan, insanlara kutsal bir amaç üretilir! Zaten bu toplumların başında genellikle diktatörler bulunur! Diktatörlere “Dur” demedikleri için kendi içlerinde savaşıp egemenlere yem olurlar! Günümüzdeki strateji bu! Kutsal gerekçe önemli; ölenlere ahrette Cennet vaadinden daha önemlisi, yaşamak için öldürmek zorunda kalan zavallıların cep harçlığı! Paralı asker konumundaki kutsal savaşçılar! Kimler kazançlı çıkar? Savaşlardan kazançlı çıkan kesim, bir şekilde savaşa girmeyen kesim olur genelde! Din adamları mesela, savaşı kim kazanırsa kazansın onlar halkı etkilemek için kullanılır! Yani işgal güçleri de din adamlarıyla halkı teskin etmek ister bu amaçla onları kullanır! Yani din adamları savaştan en az zarar görebilir tabi ki bizzat savaşmaz ise! İşgale direnmeyen, teslim olan askerler de savaştan az zarar görür! Hatta işgalciler onları silahaltına alıp kendi halkına karşı, kolluk kuvveti olarak kullanırlar! Savaştan asıl kazançlı çıkanlar egemenler, bu eski zamanda da böyle idi günümüzde de böyle, gelecekte de böyle olacak! Egemen derken, toplumun gelirinden hatırı sayılır pay alan kesimden bahsediyorum! Bu kesim, her toplumda kendiliğinden oluşur! Ya kurucu kesimdir, hanedandır ya da ihtilalci kesimdir! İç çekişmelerden bile zarar görmezler! Kim daha güçlü ise onlarla devam ederler yollarına! Sonuçta o toplumun gelirinden pay kapmaca başarısı önemli! Burada kullanılan kutsal ve milli söylemleri de ben şahsen ciddiye almıyorum! Amaç belli! Bu pay kapmaca savaşında da zaman zaman alt- üst durumları yaşanır; bu da kaçınılmaz! Bu savaş, tahterevallinin iki ucunda oturmaya benzer; biri inerken diğeri yükselir, sonra diğeri inişe geçer, bu böyle devam eder! Egemenler ise bu uçları kullanır! Yani uçlara pek yaklaşmazlar, uçlardakileri kavga ettirir ve kendi egemenliklerini bu şekilde idame ettirirler! Yani hangi ucun yukarda olduğu, hangi ucun aşağı düştüğü onlar için sadece ayrıntıdır! Son tahlilde; savaş çıkaranların, kendileri bizzat bu savaştan etkilenmiyorsa kutsal ya da milli söylemlerine aldanmamak gerek! Savaşın bir ilkellik olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor! Zaten bu nedenle egemenler yeni Dünya düzeninde bizzat kendi haklarını cephede savaşa sokmuyor! Paralı askerleri savaştırıyor ya da zaten geri toplumlarda iç çatışmalar vardır, onları körüklüyorlar! Hatta öyle ki arazide bir duvar arkasına saklandığını sanan gerillayı uydudan izleyip orayı vurmak mümkün! Yani sahaya inmeye gerek olmaksızın savaş kazanılıyor! Sahada sadece ajanlar ve piyonlar olsa yeterli oluyor! Ajanlar piyonları kışkırtma görevini sahada yürütüyor! Bir bölgeden ajanlar kaçmışsa bilin ki ora havadan vurulacak! Ayrıntısını izliyoruz televizyonlarda! Naklen savaş veriyorlar hatta! Sermaye savaşları, dinsel ve felsefi öğreti savaşları, siyasi savaşlar gibi pek çok başlık açılabilir! Toplumun tüm bilgi kaynaklarını ele geçirip kendi istediği yönde bunları kullanmak ve topluma yön vermesi muhtemel kişileri ya kendi safına çekip kullanmak ya da imha etmek şeklinde süren savaşları da izliyoruz! Yani eski zaman savaşlarının çok ilerisinde bir ayrıntı kullanılıyor bu egemenlik savaşında! Savaşı egemenler çıkarır, savaşta garibanlar (Kutsal ve milli idealler için bazı da çaresizlikten ve niteliksizlikten) ölür, savaşın ganimetini de egemenler toplar! Selametle,Ahmet Bektaş
861
Hatıra onlar Bakma beyazına sen saçlarmın Hiç kamburluğuna sorma belimin Sarardığınıda sorma tenimin Can sevdiklerimden hatıra onlar Çürüyen goncalar benimdi şunlar Kırılan dalları benden kırdılar Çarpan yüreğimi söküp aldılar Can dediklerimden hatıra onlarOmuzum çökeli lal,dır dillerim Gecede feryadım gündüz gülüşüm Bir kararda durmam anda değişim Can dediklerimden hatıra onlarGözlerimin feri söndü umutlar Birinden çıkmadan girdim komalar Güneşim batalı kara ufuklar Can dediklerimden hatıra onlarBir cabbar Halil,dim kükreyen aslan Solumda yaramdan dilemem aman Yazımı yazmıştır Rahman,ı Yezdan Gözyaşlarım akar hatıra ondan
80
Bayram Sabahı Bir bayram sabahı düşünüyorum Alı al moru mor renkler içinde Bir bayram sabahı düşünüyorum Yalınayak çırılçıplak karnı aç Ben o birinci bayram sabahını Alı al moru mor içinde istiyorum İstiyorum herkesin bir sıcak yuvası Ve yarından endişesi olmasın Üşümesin yalınayak zemherinin ortasında Aç durmasın ramazan sonrasında bileBir bayram sabahı vardır Herkes eşit herkes hür Bir bayram sabahı vardır Kimi öldüren kaçak kimi azılı mahkum Bir bayram sabahı vardır Kimisi kıymalık ağa kimisi bir deri bir kemikNe hoş olurdu eskiden bayram sabahları Çocuktuk biz o günler anlamazdık bir şeyden En yoksul çocuğu bendim mahallenin Yine de bulurdum oynayacak arkadaş Pek kibiri yoktu zengin çocuğunun Gönlü mü alçaktı anlamıyor muydu yoksa Orasını pek bilmem ama Bildiğim bir şey varsa Beraber oynadığımızdı beylerin Rüştü ileÇocukken benimle oynayan Rüştü Bugün selam vermez görse sokakta Ben yine mahallenin en yoksul kişisi Rüştü ise beylerin tek mirasçısı Konuşmaz elbet Rüştü benimle Ben kim Rüştü kimSanki hiç oynamamışız bizim evde Sanki hiç kavga edip barışmamışız Tanımaz elbet tanımaz beni Rüştü Bu bayram sabahında Çünkü Rüştü beylerin tek mirasçısı Bense mahallenin en yoksul kişisi
178
Yevmili Kıyamette Kalsın, Eliniz Yüzünüz YEVMİLİ KIYAMETTE KALSIN, ELİNİZ YÜZÜNÜZ. emeğe düşman sabiye düşman seviye düşman; Ve kan içinde ellerinizAllah da kul da biliyor ya hırsızsınız, haramisiniz, yüzsüzsünüz.Kolunuz kopsun deriniz yüzülsün demiyorum.. yevmili kıyamette kalsın, eliniz yüzünüz. Mahmut Nazik
39
Gül Bakışlım Gül teninden oyalanıp süzül de gel Gül bakışlım gözyaşlarım silip de gel Yaram sızlar yalnızlığım bilip de gel Gül bakışlım gelAy büyüdü geceleri seni bekledim Akgerdanda gül kokulu tenin özledim Çare bilmez dertlerimle yolun gözledim Gül kokuşlum gelAya sordum gözlerini kaçırdı benden Gül bakışlım güller aldım ektim yeniden Beni bıraktın gül bakışlım senin idim ben Gül bakışlım gel.
60
Güzellik ve Çirkinlik Bir gün güzellik ve çirkinlik deniz kıyısnda karşılaştılar. ve dediler ' hadi denize girelim' giysilerini çıkarıp dnizde yüzdüler. bir süre sonra çirkinlik kıyıya dönüp güzelliğin giysilerine bürünerek yoluna devam etti. ve güzelikte denizden çıktı kendi giysilerini bulamadı. ama çıplak olmak utandırıyordu onu. çaresiz çirkinliğin giysilerine bürünerek yoluna devam etti güzellik. o gün bugündür insanlar onları birbirine karıştırır. ancak içlerinden, güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimi insanlar vardır ki giysilerine bakmadan tanırlar onu. ve yine çirkinliğin yüzünü gören kimileri vardır ki giysi onu gözlerden gizleyemez..
86
*Sen Gül... Şikayet etse de yürek Ezbere bildi acıyı,baktı gülerek Birgün dinecek, bitecek elbet Ne ektiyse yürek, onu biçecek. En kötü günün sana olsun düğün Mutlu ol ! ! ! sevgiyle dolsun ömrün....
33
Figan Feryat Olmuşsa Gelmişti vaktimiz Dolmuş naktimiz Artık toparlanma zamanımiz Yollarimiz ayrılacakti Artık ayrı dünyaların insanıyidik biz Toparladık valizimizi döndük sırtımızı birbirimize Üç dört adım gittik, döndük gözler çarpıştı birbirine Dört gözde bir damla göz yaşı İki gönülde bir feryat,figan yakıyordu Dur gitmeyin dercesine Ben ona,o bana koşmak istedi Ama artık ayrılma zamanımız gelmişti Kader çizmişti olası çizgisini Ayaklar artık bırakmıyordu birbirimize koşalım Yürek yanıyordu, feryat yakıyordu Figanim feryadım oldu Ben seni böyle mi bırakacaktim
75
Bulutla birlikte ruhumda çakar şimşekler, Konuşsam bir türlü, sussam bir türlü Hazmedemiyorum adaletsizliği bir türlü Yüreğimde durmadan büyüyen ayrılık sızı Vatanıma ayrılığı sokan eler kırılsın. Kaçsam duymamak için şehirden uzağa Nasıl düştük biz ayrılık denilen tuzağa Allah’ım sen koru bizde doneceğiz ırağa Vatanıma ayrılığı sokan gözler kör olsun Anladım faydası yok uzak kalmanın artık Birliğimi savunmak alnıma yazan haktır. Vatan bölünürken duyarsız olmak alacaklık, Vatana,millete ayrılık sokanlar yok olsun Sen sevdamın serin rüzgarsın yüzüme vuran Yüreğimi yakan vatanım sen bir avuç korsun. Yer,Gök biliyor sevdamı, Sen bilmiyorsun. Bu kutlu sevdaya ayrılık sokanlar kahrolsunHalil ÇOLAK 29.03.2010 ANKARA
96
Uyuyanlar Uyanmiyor Uyuyanlar UyanmıyorÖlüm nasıl geldi cana Uyuyan canlar uyana Korbonasit gazı ile Uyuyanlar uyanmıyorRenksiz ve kokusuz gazla Zehirlenip ölmek fazla İnsan farkına varamaz Uyuyanlar uyanmıyorToplumun acılarıyla Kavrulan yürek acıyor Dost şeref bunca ölümler Uyuyanlar uyanmıyorDost şeref
37
En Büyük asker bizim asker En büyük asker bizim asker Vatanımızı bekler Vatan elden gitmeyecek En büyük asker bizi beklerHilali yıldızı albayrak Ceddin başı dik ve ak Başımız gövdeden düşsede Dalgalanacak sancakHer karış toprağı sulanmış Şehidlerin kanıyla Bu vatana bedel biçenler Öder bir gün canıylaBir bütün dür anadolumuz Türk laz çerkez kürdüyle Öze dönüşün vakti geldi Ver elini TürkiyeEn büyük asker bizim asker Vatanımızı bekler Vatan elden gitmeyecek En büyük asker bizi bekler
73
VALLAHİ DİBİM DÜŞTÜ.yy VALLAHİ DİBİM DÜŞTÜ.Gözlerim kamaşıyor alamadım kendimi, Kız kimlerdensin söyle vallahi dibim düştü Bir anda âşık oldum yıktın gönül bendimi, Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü.Gözlerim yuvasından fırladı fırlayacak Kendini güzel sanan hatunlar hırlayacak Seni kolumda gören erkekler zırlayacak, Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü.Seni bana noterde tasdik ettireceğim, Altına evet yazıp imza attıracağım, Kandırıp ta annemi düğün yaptıracağım, Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü.Buldum gönül dengimi kıskananlar çatlasın, İster seksek oynasın isterse ip atlasın, Yaşı küçük diyenler buyursun ispatlasın, Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü.Haydi, tut ellerimi canına can katayım, Dudaklarında doğup gözlerinde batayım, Sen benim yüreğimde bende sende atayım, Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü. Şair Sedat kocabey.
117
Tut Deniz maviliği gözlerin boğdu Uzat ellerini ellerimden tut Dalgan savurarak kıyıya vurdu Uzat ellerini bedenimden tut *** Eriyen bir mumum Denizim sende Bir hoş oluyorum yüzün gülende Ömrüm tazelenir senin busende Uzat dudağını dudağımdan tut *** Nikabsız yüzünde gülücük gördüm Sırma saçlarını elimle ördüm Ellere bakamam onlara kördüm Uzat gözlerini gözlerimden tut *** İlahi varlıksın yüreğimde sen Daima yüzüme bakıpta gülsen Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen Uzat yüreğini yüreğimden tut *** Zamanı kutsadım sevgin uğruna Canım feda ettim senin yoluna Sevdamı doladım nazik koluna Uzat kollarını kollarımdan tut *** Ruhiyi perişan eyledin Deniz Unutmaz adını yazarken Deniz Hislerim seninle birleşti Deniz İdam sehpasında beni tut Deniz. 05.05.2015/OLTU
107
Atatürk Vampirler vatanı iştahla yerken, Kendini Samsunda buldu Atatürk. Amasya,Erzurum,Sivas’tı derken, Milletin önderi oldu Atatürk Süratle kuruldu temsil heyeti, Düşmanı kovmaktı gerçek niyeti, Fetvayla, fermanla verdi emri, Çelikten azimle doldu Atatürk.Sevrin cadıları vatan ufkunda, Beslendi her biri binlerce kanla, Bir ümit var idi çıkmadık canda, Bir güneş aşkıyla geldi Atatürk.Kimi Kral dedi,Kimi Padişah, Beyazı çıkarıp giydiler siyah. ‘Vatan kurtulur inerse silah, Cumhuriyet yakışır.’ Dedi, Atatürk…
65
Cumhuriyet Atatürk; Cumhuriyet'i ben kurdum bağımsızlığın öncüsü oldum Şimdi meşaleyi sizlere genç nesile sizlere veriyorum Cumhuriyet'i yaşatacağınızı biliyorum Bana bir söz vermenizi istiyorum Her zaman özgür be bağımsız olacağınıza Cumhuriyeti yaşatacağınıza Bu yönünüzle dünya'da tek olacağınıza söz verin Gençler; Bizler genç nesil olarak söz veriyoruz atam Cumhuriyeti yaşatacağımıza Bağımsızlığımızı koruyacağımıza Manevi değerlere sahip çıkacağımız söz veriyoruz Atatürk; Türk gençi vatan sizlere emanet bu benden sizlere vasiyet Savunun cumhuriyet'i sonsuzadek Özgürlük ve bağımsızlık Türklerde tek
74
Hoş Sedalısın İnce güzel, ses tonuyla, hoş laflar, Sevgiyle de, konuşurken, yok gaflar Dil sürçerse, heyecandan, zaaflar, Tanışınca, aynı yerde, bak saflar.Kültürüne, bağlı doğal, kalmışsın, Baktım sana, eğitim de, almışsın, Aşk bağında, yeşerende, dalmışsın, Sen ömrüme, gıda veren, balmışsın.Bakışınca, bak gözünü, kaydırma, Dikkat çekip, başkasını, aydırma, Boş sohbetle, sıkıştırıp, baydırma, Sana karşı, düşüncemden, caydırma.Nasıl oldu, bilmiyorum, görüştük, Düşüncemi, anlatınca, bölüştük, Sinemaya, gidip bolca, gülüştük, O gün senle, sevgi ile, öpüştük.
70
Acımasız Gurbet... gurbet gurbet dedim durdum acımasız çıktın karşıma gurbet hep sol yanıma bir ağır vurdun gurbet artık çekilmez oldungurbet elde bahtım kara kimsem yok ki derdimi sora içim dışım oldu hep yara gurbet artık çekilmez oldunburalarda artık yaşanmıyor kimse beni anlamıyor acıdan kurulu dört yanım gurbet artık çekilmez oldundinmedi bir gün olsun acılarım nerde kaldı kardeş benim bacılarım el vurmadan sızılıyor yaralarım gurbet artık çekilmez oldungurbet yine aynı gurbet giden benim gençliğim oldu bak bedenim sararıp soldu gurbet artık çekilmez oldunHüseyindir adım derdim çoktur yıllardır derdime bir çare yoktur gençliğim gitti şu gurbet ellerinde gurbet artık çekilmez oldun... Hüseyin YANMAZ 13/03/2015
102
Her Ne Halde İsem Bilir Dost Beni Aşıkını bu menzile erdiren Her ne halde isem bilir dost beni Bir noktada bin bir hikmet gördüren Her ne halde isem bilir dost beniÇekip katarını yola gelene Canım kurban olsun halden bilene Şu gönlüm yar olmaz yüze gülene Her ne halde isem bilir dost beniMümin olan muhabbeti hal eyler Özünü alemde türap yol eyler Nadan olan ismimizi pul eyler Her ne halde isem bilir dost beniKerem eyle kurtar ulu yaradan Ayırma bizleri cemden sıradan Cahil olan seçmez akı karadan Her ne halde isem bilir dost beniDaimi eriştim seyran çağıma Kumru dudu konar dal budağıma Ben bağban olmuşum kendi bağıma Her ne halde isem bilir dost beni.
113
Bugün Bayram Gelin bizler tanışalım Bugün bayram, bugün bayram Güzel güzel konuşalım Bugün bayram, bugün bayramAna, baba, gardaş, bacı Dost, arkadaş giysin tacı Allah'ım gösterme acı Bugün bayram, bugün bayramİmanla açarak kolu Yürü, bu yol Hakk'ın yolu Sevgi dolu, sevinç dolu Bugün bayram, bugün bayramMilletimiz birlik olsun Hâllerinde dirlik olsun Bayram günü erlik olsun Bugün bayram, bugün bayramÇobanoğlu etme hata Sırt dönme kimseye kat'a Yolun düşecek Sırat'a Bugün bayram, bugün bayram(03.06.1993)
71
Gün Batımı Bir gülüş ardında, üzgünlüğüm. Ateşim, bir sigara da. Çok şey var anlatılacak, söyleyecek. Saatler yetmeyecek, Yetmeyecek zaman. Kaç ömür geçsede aradan, Bitmeyecek bu şiir....Gönlünü gönlüme çizen yıldızlar, Ay ışığındaki parıltı, Gönül rengindeki gün batışları, Yüreğimde uzar gider gölgeler, Beni benden alır, gider gölgeler....Akşamlarla uzar gider ayrılık, Derdimi benimle yazar gölgeler. Susarım; Kaleminden kan damlar. Bitmiyecek sana adanan, Kardelen çiçeği gülüşler. Rüzgardaki ürkek öpüşler, Yağmurdaki kalp atışları. Gitmek bilmiyor, Gün batımı....15.05.2014
72
Türkiye Sizinle... Katil'e alkış tutulur mu? Ayıptır söylemesi, bizde tutulur. Ya hırsıza? Hırsızın katilden ne eksiği var! Türkiye onlarla gurur duyuyor. Adliye önlerinde atılan slogan; 'Türkiye sizinle gurur duyuyor' Üzgünüm, ama çete mensuplarına, bizde böyle tezahürat yapılır, Dedik ya, bizde katil ve hırsızlar alkışlanır. Neme lazım, hepsi çok yetenekli insanlar. Kimisi cinayet işlemiş, seri katil, Kimisi banka boşaltmış, arsız mı arsız! Kimisi devleti dolandırmış, tescilli hırsız. Sen adam öldürecek, çalıp çırpacaksın, Ben seninle gurur duyacağım. Sizlerle gurur değil, utanç duyulur.
80
Serseri Neyine gerek araba, yazlık, ev, Bulduğunu ye, tuttuğunu sev, Duygusallıkmış boş veeer, Aşk dediğin gönülde bir alev.Dedikodu olur, komşular duyar, Susmak en iyisi, herkese uyar, Kurallar, kurallar, kurallar, Evlilik aslında zorunlu görev.10.07.2002
33
Yaşa tanı YAŞA TANI SEN BİLİSEN ********************** İnsandan uzak o yarasa kuşum Helal pişmemiş ki ekmeğin aşın Başına yıkılsın şu toprağın taşın Köşk senin olsun çul bana yeter ************************** Yazın sıcak güneşte kavruldum Yokluk içinde dürüst yoğruldum Bir çobanım ticarete savruldum Köşk senin olsun çul bana yeter ************************* Bütün pis bitlerini pazarda sattın Sermayeni de o an yaladın yuttun Dostları bırakıp düşmanı tuttun Köşk senin olsun çul bana yeter ************************** Soylu derki eğitim mülkün temeli Aç gören gözlülerin budur emeli Hele bir insanın sonradan göreni Köşk senin olsun çul bana yeter ************************** Halk Şairi. Cuma. Soylu.01.05.1998
96
Mektubumu Gönder Acele Ankaranın tepelerine kurduk iskele Yirmibir yaşında geldim askere Yirmi ay dolmayınca vermezler tezkere Baba mektubumu gönder aceleAskerlik için verdiler pusula Babacığım ne olur bakma kusura Selam benden,evimdeki herkese Baba mektubumu gönder aceleAnkaranın kırlarıda fazla soğuk Garibin yüreği ezelden yanık Büyük oğlundum,asker oldum Baba mektubumu gönder aceleGarip bu dizeleri böyle yazıyor Ankaranın tepelerinde eğitim yapıyor Gubetlik beni biraz fazla yakıyor Baba mektubumu gönder acele11.05.1980
66
Ali Ali Dost Güller Açıldı, Miskler saçıldı Hırka Biçildi Hu Allah Allah Dost Pir Ali Ali DostHizmet edildi Erken güdüldü Canlar Satıldı Hu Allah Allah Dost Pir Ali Ali DostErkana girdik Yolunu sürdük güllerin Derdik Hu Allah Allah Dost Pir Ali Ali DostFukara adım duyulur yadım Lezzeti tadım Hu Allah Allah Dost Pir Ali Ali Dost
56
Nesimi Uzaklardan bir kara haber geldi Duydum da acısı bağrımı deldi Hem dostluğu hem yüreği güzeldi Gurbet elde talan olmuş NesimiBir köşeye çökmüş bitmiş çabası Üstünde eski püskü bir abası Görse tanımazmış onu babası Gurbet elde yalan olmuş NesimiBoş boş bakar olmuş kara gözleri Taşımazmış artık onu dizleri Menzilsiz zıpkın gibiymiş sözleri Gurbet elde talan olmuş NesimiFelek kesti demiş tüm nefesimi Hep unutmuş bahar denen mevsimi Çok özlemiş memleketi Dersim"i Gurbet elde yalan olmuş NesimiSevdiğini topraklara yar etmiş Kendisine bu dünyayı dar etmiş Bir başına yaşamaya ar etmiş Gurbet elde talan olmuş NesimiNeden ya rab böyle sevenler gülmez Bu alem hiç mi kadir kıymet bilmez Aşkı için can veren kullar ölmez Senin ruhun nur bezenmiş Nesimi
116
İLYAS'IN SİNEKLERİ Öykü İLYAS’IN SİNEKLERİİlyas küçük bir kasabada yaşayan yoksul ailenin çocuğu idi. Liseyi birinci olarak bitirdi ama yoksulluk yüzünden üniversiteye gidemedi. Askere gitti. Sonra iş için bir çok kapıya baş vurdu. Bu arada kasabanın nalbantı olan babasını da kaybetti. En büyük çocukl olduğu için anesi ve üç kız kardeşine bakmak yükümlülüğü altına da girmişti. Sonunda iş için başvurduğu Devlet Demir Yolları’ndan onu dünyanın en mutlu insanı yapan haber geldi. Başvurusu kabul edilmişti ve işe alınmıştı. Artık kasabanın tren istasyonunda hareket memuruydu. Bu haberi aldığında ayakları yerden kesilerek annesine müjdeyi verdi. Artık resmen devlet memuru olmuştu. Annesi Meryem’e “ Ana ben istasyonda hareket memuru oldum. Artık bir işim var, artık devlet memuruyum, artık maaşım var” diye müjde verdi. Bu haber Meryem’in duyabileceği en güzel haberdi.. Artık İlyas devlet memuru maaşı alacaktı. Evdeki yoksulluk bitecekti. Kardeşleri münevver, Hatice ve Fatma’nın okul masraflarını karşılayabileceklerdi. İlyas’ın alacağı maaş hepsine yeterdi. Zaten iki odalı bir evde yaşıyorlardı. Bu sevinci aldıkları yarım kilo etle yaptıkları yemekle kutladılar. Çoktan beri evlerine et girmiyordu. İlyas çok mutluydu. Artık devlet memuruydu, bir işi ve maaşı vardı. Tren istasyonunda resmen hareket memuru olan İlyas’ın artık üniforması ve şapkası vardı. Annesi Meryem oğluna general olmuş gibi bakıp gurur duyuyordu. Bununla da kalmayıp komşulara hava atıyordu. İlyas eve üç somya daha aldı. Böylece her kardeşi ayrı yataklarda yatıyordu. Kardeşleri Münevver, Hatice ve Fatma çok mutluydular. İlyas da aile reisi olabilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Lise son sınıfta okuyan Münevver sınıf arkadaşı Salih’e aşık olmuştu. Salih’de Münevver’i seviyordu. Orta son sınıfta olan Hatice ve ilkokulda olan Fatma da çok mutluydular. İlyas annesi Meryem ve kardeşlerinin bütün ihtiyaçlarını memur maaşı ile karşılamaya çalışıyordu. İlyas ile bütün aile fertleri hayal edemedikleri mutluluğu yaşıyorlardı. Annesi Meryem ve kız kardeşleri bir süre sonra İlyas’ın da mutlu olması gerektiğini düşünerek İlyas’ı evlendirmek istediler. İlyas’ın aklında hiç böyle bir düşünce yoktu. Meryem, annelik görevi iç güdüsü ile oğluna kız bakmaya başladı. Cahil Meryem üniforma giyen oğlu İlyası gözünde çok büyüttü ve kasabadaki kızları beğenmez oldu. Şehirden kız bakmaya başladı. Dolmuşa binip kasabaya gidiyor ve oğluna kız bakıyordu. İlyas’ın bundan haberi yoktu ama kız kardeşleri bunu biliyorlardı. Onlar da ağabeylerinin mutlu olmasını istiyorlardı. Anne Meryem sonunda şehirde çok güzel bir kız gördü. Evine kadar izledi. Bu kız şehirdeki yoksul bir mahalle bakkalının kızıydı. Sordu, soruşturdu. Kızın adı Ganimet’ti. Kasabaya döndü ve İlyas’a artık evlenme zamanının geldiğini söyledi. İlyas bu yükü kaldıramayacağını ve daha erken olduğunu söyledi ama annesine dinletemedi. Meryem oğluna Ganimet ile evlenmesi için ısrar ediyordu. İlyas evlenmek istiyordu ama diğer taraftan sorumluklularını ve kardeşlerini düşünüyordu. Kafası karıştı. Kardeşlerine danıştı. Kardeşleri de anneleri gibi İlyas’ın mutlu olmasını istiyorlardı. İlyas annesi Meryem’in zoru ile şehre gitti ve mahalle bakkalı Mustafa’nın kızı Ganimet’i gördü ve ilk görüşte aşık oldu. Ganimet İlyası gördü ve olabilir dedi. İlyas’ın annesi Ganimet’i babasından istedi. Bakkal Mustafa Ganimet’i verdi. İlyas çok sevindi. Maddi durumları elvermediği için hareket memuru İlyas ile bakkal Mustafa’nin kızı Ganimet basit bir dini nikahla evlendi. İlyas karısını alıp eve geldi. Gerdeğe girerken zorlandılar. O gece ev sakinleri komşuda yattılar. Ganimet ilk gerdek gecesinde mutlu olmuştu ama böyle bir ev beklemiyordu. Hayal kırıklığına uğramıştı. Şehirden kasabaya gelin gitmişti ve umduğunu bulamamıştı. Belki İlyas iyi kocaydı ama üç kız kardeşi ve annesi ile iki odalı evde yaşamak gerçeğini kaldıramadı. Şehirli edası ile kasabaya gelin giderken daha fazlasını bekliyordu. Hayal kırıklığı içindeydi. Kaynanası Meryem ve görümceleri Münevver, Hatice ve Fatma’nın sevgi dolu yaklaşımları ona batıyordu. Zamanla mutlu olmadığını düşündü. Ganimet çok güzel bir kadındı. Kasabanın kaymakamı, Belediye Başkanı ve ileri gelenlerinin dikkatini çekmekte gecikmedi. Her akşam iki odalı evlerinden misafir eksik olmuyordu. Kasabanın ileri gelenleri adeta sıraya girmişlerdi. Gelenler elleri dolu geliyorlardı. İki odalı fakirhanede adeta bolluk yaşanıyordu. Bütün aile mutluydu ama, tren istasyonunda hareket memuru yoksul İlyas bu ilginin kendisine olmadığını biliyordu ama bir şey söyleyemiyordu. Bütün bu ziyaretler çok güzel karısı içindi. Bakkal Mustafa’nın kızı Ganimet bunun keyfini yaşarken İlyas çıkış noktası arıyordu. Düştüğü durum boğazına sarılıyordu. Çaresizlik içindeydi. İlyas aldığı maaşla ailesini kıt kanaat geçindirmeye, kız kardeşleri Münevver, Hatice ve Fatma’nın eğitim giderlerini karşılamaya çalışıyordu. Meryem oğlunun hep yanında oluyordu. Aza kanaat eden insanlardı Bu arada Münevver liseyi bitirdi. Salih Münevver’i İlyas’tan istedi, İlyas kardeşine sorup Münevver’i verdi.Kız kardeşini evlendirmek için İlyas’a para lazımdı. Bu nedenle masrafları kısması gerekiyordu. Gelen misafirler rahatlatıyorlardı ama İlyas bu misafirlerden çok rahatsızdı. Ganimet’in aileye katılması ile bütün düzenleri bozuldu. Hatice ile Fatma’nın okul müdürleri ve öğretmenleri de “Veli toplantısına yengeniz Ganimet Hanım gelsin. O şehirli, bizi daha iyi anlar.” Diyorlardı. Amaçları Ganimet’i görmekti. Halbu ki Ganimet ilk okul mezunuydu. İlyas fazalasıyla bunun farkıdaydı. Ganimet güzelliğinin ve gördüğü ilginin fazlasıyla farkındaydı. Bir süre sonra yaşadığı şartlardan şikayet etmeye başladı. Kocasını, kocasının ailesini, yaşadığı evi beğenmez oldu. Artık iki odalı evde bu kadar insanla yaşamak istemiyordu ve başka eve çıkmak istiyordu. İlyas çaresizlik içinde idi. Kasabanın zengini Ali’de Ganimet’e aşıktı. Zengin ve yakışıklı Ali, Ganimet’i her gördüğünde “Sen yeter ki iste ben senin için her şey yaparım, seni çok istiyorum.” Diyordu. Sonunda Ganimet, Ali’nin isteklerini kabul etti ve Ali ile gizli gizli buluşmaya başladı. Her buluşmada Ganimet yaşadığı ortamdan şikayet ediyordu Ali ev kiraladı ve döşedi. Ganimet’e “Ayrı ev istiyordun, al sana ev.” Dedi. Ganimet evi çok beğendi ama bunu İlyas’a nasıl anlatacaktı? Ali izahı da hazırlamıştı. Ganimet, İlyas’a babası Mustafa’nın ev tuttuğunu ve döşediğini, bundan sonra masraflarını de babasının karşılayacağını söyledi. Ailesi ve karısı arasında kalmaktan bıkan İlyas bu teklifi kabul etti. İlyas ile Ganimet ayrı eve çıktılar. Ganimet’in ve Ali’nin istediği olmuştu. Artık İlyas görevde iken Ali rahatça Ganimet ile buluşabiliyordu. Ganimet’e sulananlar da artık Ganimet’in, Ali’nin metresi olduğunu bilerek bu emellerinden vaz geçtiler. Bütün kasaba bunu biliyordu. İlyas bir şeylerden şüpheleniyor ama çözemiyordu. Kayın babası bakkal Mustafa’ya bunu sormayı da kendine yediremiyordu. Ganimet bir süre sonra hamile kaldı ve nur topu gibi bir kız çocuğu doğurdu. İlyas kızına annesinin adını koymak istedi ve kızın adı Meryem oldu. Dünya İlyas için kabus olmaya başlamıştı. Devamlı olarak kulağına duymak istemediği dedikodular geliyordu. Karısının doğurduğu bebeğin bile kendinden olduğundan emin değildi. Annesi Meryem ve kız kardeşleri mahallede ve okulda yayılan dedikodularla aşağılanıyorlardı. Meryem bebeğin babası kimdi? İlyas içine düştüğü durumun parasızlılık yüzünden olduğunu biliyordu.. Paraya ulaşmanın, mutluluğun ve gücün kapısını açtığının farkına varmıştı... Çaresizdi, tren istasyonunda basit bir hareket memuru idi. Aldığı maaşla bu engeli aşamazdı. Bir taraftan kardeşleri ve annesinin giderleri, diğer taraftan karısının bitmek bilmeyen istekleri..Aldığı maaşla bunu karşılayamamanın imkansızlığı içinde çare aradı. Her türlü şans oyunu oynamaya başladı. Piyango, sayısal denedi ama fayda etmedi.Bir televizyon kanalında yayınlanan “Milyoner” adlı yarışmayı gördü. Bu yarışma bir bilgi yarışması idi. On soru soruluyordu. On soruyu bilen yarışmacı bir milyon kazanıyordu. Dokuzuncu soruyu ya da onuncu soruyu bilemeyen yarışmacı eleniyordu. Yani hiç para kazanamıyordu. İlyas kaderini değiştirmek amacı ile bu yarışmaya katılmak kararı verdi. Katılmak için başvurdu, sonra mesai saatlerinden arta kalan zamanlarda eve kapanıp kitap kurdu oldu. Nihayet beklediği haber geldi. İlyas yarışmacı olmaya hak kazanmıştı ve dünyanın en mutlu insanı olmuştu. İlyas’ın yarışmacı olacağını bütün kasaba duydu. Televizyon kanalı yarışmacının ve ailesinin bütün ulaşım ve konaklama giderlerini karşılıyordu. Kasaba esnafı bütün aileyi veresiye giydirdi. Bütün kasaba halkı başarı dilekleri ile İlyas’ı uğurladı. İlyas, annesi, kız kardeşleri, karısı ve kızı ile İstanbul’a gitti. Kasabada büyük bir ilgi vardı. Kasabanın belediye başkanı kasaba meydanına dev ekranlı televizyon kurdu. Bütün kasaba yarışmayı bu ekrandan izleyecekti. Yarışmaya giden aileye kasaba esnafı “Feda olsun “ diyerek kıyafetler vermişlerdi ama hepsi alacaklarını alabilmek için İlyas’ın kazanması için dua ediyorlardı. İlyas’ın güzel karısı Ganimet de çok mutluydu. Hepsi İstanbul’u ilk defa görüyorlardı ve büyülenmişlerdi.İstanbul’dalardı ve rüyalarında göremeyecekleri kadar lüks bir otelde ağırlanıyorlardı.Bütün masrafları kanal karşılıyordu. Bütün aile ne isteyeceğini şaşırmış halde otelin tadını çıkarmaya çalışıyordu. Aralarında bunu yapamayan tek kişi İlyas’tı ve büyük bir heyecan içindeydi. Bu yarışma onun için ölüm-kalım savaşı gibiydi. Sabah oldu ve nihayet beklenen zaman geldi.Kanalın arabasına annesi Meryem ve karısı Ganimet’le birlikte bindiler. Kanala ulaştıklarında İlyas’ın heyecandan ayakları titriyordu. Beraberindekiler biryerlere oturtuldu, İlyas sakinleştirilmeye çalışıldı. Makyaj yapıldı ve stüdyaya çıkarıldı. İlyas artık canlı yayındaydı. Yarışma başlamıştı.. İlyas sorulan her soruyu biliyordu. Bütün ülke bu yarışmaya kilitlenmişti. Kasabalı meydana kurulan dev ekrandan izleyerek İlyas’la gurur duyuyordu. Belediye Başkanı “Hoş geldin İlyas” pankartları yazılması için talimat verdi. Bütün ülke nefeslerini tutarak yarışmayı izliyordu. İlyas sorulara doğru cevap vererek yürekleri hoplatıyordu. Bütün ülke bu yarışmayı izliyordu. İlyas’ın cevaplarına hayran olan demiryolları genel müdürü istasyon şefini arayarak İlyas hakkında bilgi aldı.Ulaştırma Bakanı Genel müdürü arayarak İlyas hakkında bilgi istedi. Yarışmayı izleyen başbakan, ulaştırma Bakaknını arayarak İlyas hakkında bilgi istedi.İlyas canlı yayında büyük bir başararı göstererek bütün soruları biliyordu. Stüdyo çok sıcaktı. Spotlar ortamı daha fazla ısıtıyordu. Yarışmanın başından beri bir kara sinek İlyas’a musallat olmuştu. Yayın süresince kara sinek İlyas’ın yüzüne, gözüne konuyordu. Canlı yayın olduğu için İlyas kara sineği kovamıyordu. Canlı yayında İlyas sorulan 9 soruyu bilmişti. Son soruyu bilirse bir milyon alacaktı. Ülke son soruya kilitlendi. Sonunda son soru geldi. Bu arada stüdyadaki kara sinek İlyas’ı rahatsız etmeye devam ediyordu. Sonunda beklenen soru geldi. Kara sineğin ömrü soruluyordu. Cevaplarda üç seçenek vardı. A) üç-beş gün B) 18-21 gün, C) 3 ay. İlyas yarışma boyunca kendisini rahatsız eden kara sineğe öyle kızmıştı ki, kara sineğin ölmesini istediği için Üç-beş gün dedi ve yarışmayı kaybetti. Yarışma boyunca İlyas’a eziyet eden kara sinek yüzünden İlyas yarışmayı kaybetmişti. Kara sinek yalnız İlyas’ın değil, annesinin, karısının, kardeşlerinin, onları borca giydiren kasaba esnafının, İlyas üzerinden yerini sağlamlaştırmak isteyen belediye başkanının, kasabaya bolluk gelecek diye sevinen kasabalının hayalini yıkmıştı. İlyas kara sineğe yenilmenin kızgınlığı içindeydi. Yarışma sonrasında İlyas, Meryem ve Ganimet kanalın arabasına bindiler ve otele doğru yola çıktılar. Arabadaki kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Şoför arabadakilerin üzüntülerini biliyordu. Hava almaları ve biraz rahatlamaları için camları açtı. Dışarıda hava çok durgundu ve arabaya bir kara sinek girdi. Kara sinek arabanın içinde durmadan uçuyordu. İlyas büyük bir nefretle kara sineği takip ediyordu. Öldürebilmek için fırsat kolluyordu. Sinek şoförün başına kondu. İlyas sineğe odaklandı ve intikam hırsıyla var gücü ile sineği öldürmek için şoförün kafasına tokatını indirdi. Başına tokat yiyen şoför az kalsın kaza yapıyordu. Meryem ve Ganimet ayrı duygular içinde idi. Meryem oğluna, Ganimet kaçan paraya üzülüyordu. İlyas’ın kara sinekle savaşı böyle başladı. Otelden ayrıldılar ve kasabaya döndüler. Belediye başkanı “Hoş geldin İlyas” pankartlarının “Ne yaptın İlyas” şeklinde değiştirilmesi için talimat vermişti. Kasaba girişinde “Ne Yaptın İlyas” pankartları ile karşılandılar. Kasabaya geldikleri gün anne Meryem ile kızları çok üzgündüler. Üzüntüleri İlyas içindi. Karısı Ganimet büyük bir kızgınlık içindeydi. Hiç konuşmuyordu. Kızı Meryem’e sarılarak yattı. İlyas üzüntüsünü başarısızlığını kimse ile paylaşamıyordu. Her şeye rağmen sorululuklarını hatırladı. Hayat devam ediyordu. Kendini yarına hazırlamaya çalıştı ve salondaki kanepeye kıvrılıp uyudu. Sabah erkenden kalktı, Fırına gidip sıcak ekmek kuyruğuna girdi. Amacı karısını uyandırarak sürpriz yapmak ve kahvaltı sofrasında mutlu bir hayata yeniden başlamaktı. Ekmek kuyruğundaydı ve önünde kasabanın şen dulu Hasibe vardı. Kuyrukta beklerken Hasibe’nin kalçasına bir kara sinek kondu. Bunu gören İlyas kendini kaybedip var gücü ile Hasibe’nin kalçasına tokadını indirdi. Amacı kara sineği öldürmekti ama her fırsatta dikkat çekmeye çalışan Hasibe avazının çıktığı kadar bağırıp İlyas’ın kendisine sarkıntılık ettiğin söylüyordu. İlyas şaşkınlık içindeydi. Ne olduğunu ve ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Farkında olmadan kara sinek katili bir psikopat olmuştu. Olay karakolluk oldu. Hasibe, İlyas’tan şikayetçi idi. Karakol komiseri Hamza da bir gece önceki yarışmayı izlemişti. İlyas’ın bunalımını ve kara sineğe düşmanlığını çok iyi anlıyordu. Komiser Hamza bunu Hasibe’ye de anlattı ve şikayetten vaz geçirdi. İlyas karakoldan ayrılıp fırına gitti ama fırında ekmek kalmamıştı. Eve döndüğünde Ganimet hala uyuyordu. Kahvaltıdan vazgeçti. Üniformasını giyip işe gitti. İstasyondaki mesai arkadaşları İlyas’la gurur duyuyorlardı. Hepsi yarışmayı izlemişti. İstasyon şefi Memduh İlyas’ı sıcak bir ilgi ile karşıladı. “Hoş geldin İlyas, hepimiz seninle gurur duyuyoruz, sen büyük bir şey başardın…” diye konuşurken istasyon şefi Memduh’un yanağına bir kara sinek kondu.. Çılgına dönen İlyas istasyon şefinin söylediklerini hiç duymuyordu ve şefin yanağına konan kara sineğe odaklandı. Tek amacı Memduh’un yanağına konan kara sineği öldürmekti. Kendini kaybetti ve var gücü ile Memduh’un suratına kuvvetli bir tokat attı. Kara sinek düşmanı olan İlyas ne yaptığının farkında değildi. Kara sinek gördüğünde kendini kaybediyordu. İstasyon şefi Memduh’a öyle bir tokat atmıştı ki Memduh bir yana, şapkası diğer tarafa savrulmuştu. İlyas yaptığından çok pişmandı, defalarca özür diledi ama istasyon şefi Memduh onu affetmedi ve İlyas’ı memuriyetten attırdı. Artık İlyas işsizdi. Dünyası yıkılmıştı. Ganimet ile Ali’nin ilişkisi devam ediyordu. Ali evin her türlü ihtiyacını karşılıyordu. Ganimet bütün bunları babası Bakkal Mustafa’nın karşıladığını söyleyerek İlyas’ın başına kalkıyordu. İlyas,yoksul mahalle bakkalı Mustafa’nın gücünü biliyordu ama acizliğinden konuşamıyordu. Ganimet İlyas’tan nefret ediyordu ve her fırsatta aşağılıyordu. İlyas kendi evinde yabancı gibi idi. Evinde Ali’nin sağladığı bolluk vardı. Bunun hesabını bile sormaktan acizdi. Yarışmaya giderken kasaba esnafı bütün aileyi veresiye giydirmişti. Hepsi alacaklarını istemek için kapıya dayandılar. Ganimet kapıya dayanan alacaklılardan bıkmıştı. İlyas utancından saklanıyor ve çözümü olmadığı için kimsenin karşısına çıkmıyor, çıkamıyordu. İlyas’ın evi de kabus olmuştu. Bir gün annesine gitti. Orada kalacak ve kardeşleri ile kucaklaşacaktı. Oturup hasret giderdi. Kardeşi Hatice ders çalışıyordu. İlyas’ın hoşuna gitti. Hatice’nin ödevini sordu. Hatice’nin ödevi Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal romanının özetini çıkarmaktı. İlyas çılgına döndü, yine sinek vardı ve sinekten kurtulamıyordu.Yutkundu ve konuşamadı. Dilinin tutulduğunu hissetti. İlyas her yerde kara sinekle savaşıyordu ama bunu kendisine bile anlatamıyordu. Günün birinde İlyas’ın evinin kapısı çaldı. Kapıyı Ganimet açtı. Kapıyı çalan şahıs adam ceketli ve kravatlı kibar bir adamdı. Ganimet’e İlyas’la görüşmek istediğini söyledi. Ganimet bu adamın kasabadan olmadığını fark ederek İlyas’ı çağırdı ve İlyas geldi. Kapıdaki kibar adam “ Ben İngiliz Sinekson şirketinin temsilcisiyim, Sizin kara sineğe düşmanlığınızı duyduk. Sizinle işbirliği yapmak istiyoruz. Sizin adınıza sinek öldürücü aerosol yapacağız. Sıkıldığında İlyasss diyecek. Sizin adınızı söyleyecek. Bu ürünün televizyon reklamında da siz oynayacaksınız. Ünlü olacaksınız ve çok para kazanacaksınız. “ Kapıdaki adam durmadan konuşuyordu. İlyas’ın hayal ettiği hatta edemediği şeyler söylüyordu. Bir süre sonra İlyas kendinden geçerek hayal dünyasında uçtu. İngiliz Sinekson şirketinin temsilcisi İlyas’ı ikna etmek için nefes almadan konuşuyordu ama İlyas bu dünyadan kopmuştu. Ayaklarının yerden kesildiğini hissetmişti. Bunun şaka olduğunu düşünmek istemiyordu. Ganimet’in dırdırından kurtulacaktı. Evinin reisi olacaktı, kızkardeşi Münevver’i Salih ile evlendirebilecekti, kasaba esnafına olan borcunu ödeyebilecekti. Annesine kız kardeşlerine daha iyi bir yaşam sağlayacaktı, kendi evinin kirasını kendisi ödeyecekti, kayın babası bakkal Mustafa’nın himmetinden, karısı Ganimet’e olan minnetten kurtulacaktı. Kapıdaki ağzı kalabalık adam konuşurken bütün bunlar İlyas’ın beyninden film şeridi gibi geçti. Ganimet “Kabul et İlyas daha ne duruyorsun? ” diye bağırıyordu ama İlyas duymuyordu. Kendine gelen İlyas bu teklifi kabul etti. Artık eski İlyas değildi. Çekimlere giderken yanında kimseyi götürmedi Ganimet’e kimseye söylememesi için tembih etti. Bu olaydan Ganimet dışında hiç kimsenin haberi yoktu. Yeni bir hayal kırıklığı yaşamak istemiyordu. İlyas İstanbul’a gitti ve reklam filmi çekimi için stüdyoya girdi. Çekimler çok başarılı oldu ve televizyon kanallarında oynamaya başladı. İlyas’a rüyasında göremeyeceği kadar para verildi. Kasabaya döndüğünde hem zengin hem de ünlüydü. Esnafa olan borcunu ödedi, Annesine daha iyi bir ev satın aldı. Kendi de bir ev satın aldı ve en iyi şekilde döşedi. Karısı Ganimet onu çok seviyordu. Ona yemekler yapıyor, saçını okşayarak uyandırıyordu. İlyas bu mutluluğun nedeninin para olduğunu biliyordu. Bu arada kız kardeşi Münevver ile Salih’i de evlendirdi. Televizyon kanalları devamlı olarak reklam kuşaklarında Sinekson firmasının İlyasss isimli ürünün reklamını oynatıyorlardı ve bu reklam filminde İlyas oynuyordu. İlyas kasabanın gururu olmuştu. Ganimet artık Ali’ye pas vermiyordu. İlyasss adlı aerosol satış rekorları kırdı. Sinekson firması bu ürünü artık bütün Avrupa’ya satmak istiyordu. Günün birinde Sinekson firmasının ağzı kalabalık adamı yine İlyas’ın kapısına dayandı. Avrupa için yeni bir reklam filmi çekmek istiyorlardı. İlyas’a hem isim hakkı ödeyeceklerdi hem de Avrupa satışlarından prim vereceklerdi. İlyas bu teklifi de düşünmeden kabul etti. İlyas’ın artık düşünemediği kadar parası ve geliri vardı. İstanbul’a taşınmaya karar verdi. Boğaz manzaralı bir ev satın aldı. En pahalı eşyalarla döşedi. Kendi arabası ve şoförü vardı. Ganimet’in arabası ve Şoförü vardı. Kızları Meryem’i ana okuluna Ganimet’in şoförü götürüyordu. Evlerinde Ukraynalı hizmetçi vardı. Aerosol Avrupa’da satıldıkça İlyas’a para geliyordu. İlyas böyle bir hayatın rüyasını görse inanmazdı. Bir gün yatağa girdi ama uyuyamadı.İçinde nedenini bilemediği bir sıkıntı vardı. Ganimet’in kendisine sarılmasından bile rahatsız oldu. Bu lüksü kara sinek sayesinde elde etmişti, Kara sinekler biterse onun lüks hayatı da bitecekti. Artık tren istasyonunda hareket memuru da olamazdı. Aç kalıp sürünürdü. Bunları düşünerek uykuya daldı Gördüğü rüya karabasan gibiydi. Kullanılan İlyasss aerosollorı yüzünden ozon tabakasındaki delik büyümüştü ve bu yüzden dünyadaki bütün karasinekler ölmüştü. Arılar ölmüştü, kelebekler ölmüştü. Böcekler yok oluyordu. Suçlusu İlyasss spreyi idi. İnsan kalabalıkları İnsan kalabalıkları “Senin yüzünden oldu “ diyerek ilyas’ın boğazını sıkıyordu. İlyas “Hayııır “ diye bağırarak uyandı. Kan ter içinde kalmıştı. Yatakta bir süre oturup kendine gelmeye çalıştı. Sabah olmuştu. Panik içindeydi. Kalkıp giyindi ve dışarı çıktı. Sokaklarda çöplük aradı. Çöplüklerdeki kara sinekleri gördükçe rahatladı. “Bu çöplükler oldukça kara sinek eksik olmaz. “ diye düşündü, “İyi ki varsınız sinekler.” Dedi ve evine döndü. Sonra da rahat bir uyku çekti. Uyandığında karasinekleri sevdiğini fark etti. Bütün saltanatını onlara borçluydu. Evinin bahçesine koca bir karasinek maketi yaptırdı. Artık canından çok sevdiği kızı Meryem’i de “Karasineğim.” Diye çağırıyor, “Karasineğim benim.” Diyerek seviyordu…
2,764
Depresyon Geceleri Yorgunum,bitkin düştüm,bu akşam yine bitkin. İki canlıyım ARŞ’tan, malum sancılar geldi. O denli dakikmişler ki, ve bu kadar etkin, Yalnızlık krizlerim, ne de yaman depreşti.Alın beni yığınlardan.Ey Karanlık Güçler. Yedim aklımı,açtım kapılarımı O’na. Yutun beni.Ey Yıldız Yiyen KARA DELİKLER. Çekin beni, o zaman üstü muayyen SON’a.Hat safhasında her an,İntihar Gerilimi. Tıbbın bile üstünde,Depresyon düzeyinde. Beynim ki Binbir çeşit Dünyalar Alemi, Sayısız.Rakamlar üstü enflasyon nezdinde.Bir Şizofren Ruhu gibi çınladı bu dünyam. Neydi o kasırga,alt-üst etti hayatımı. Hayal-gerçek karışımı, Ah bu sülük ortam; Bir gölgem arttı geriye, İçti tüm kanımı.Niçin tersine akar ORDA, bütün sayaçlar? O Sonsuzluk bana ve ben de O’na ram oldum. Bir alem boyu idi sanki ORDA kulaçlar, Açıldı hepsi bana, zehrinde şifa buldum.Ne varsa kaldırıp attım,Akıl’dan,Zaman’dan. Kenetlemiş beni bu Mistik İman Çemberi. Tutuldum Dolu’ya, kaçarken Basit Yağmur’dan. Çok şükür, sayenizde,DEPRESYON GECELERİ.
135
Ah Rambo Ah Ne de Aslandın Ne de Kaplandın Bu Amerikalılar alem adamlar vallahi... Dünya film piyasasının büyük bölümü ellerinde olduğu için, insanları olayları cilalayıp parlatmayı da biliyorlar, ülkeleri yerden yere vurup silkelemeyi de biliyorlar... Holywood denen sinema fabrikasının bir çok ülkenin milli gelirinden ihracatından fazla gelir elde ettiği kulağımıza gelen haberler arasında... Milyonlarca dolar bütçeler ile filmler çeviriyorlar, hiç bir masraftan kaçınmadan, sonrada parsayı topluyorlar milyon dolar olarak...Silvester Stallone'nin oynadığı o meşhur hayali kahraman Rambo'yu hepiniz tanıyorsunuz. Belki içinizde ''Onu tanıdığım güne lanet ediyorum.'' diyenlerde vardır... Televizyonda filmlerini defalarca izlediniz. Uçtu, kaçtı, on kişinin arasına daldı sağ çıktı, helikopter düşürdü, düşman askerlerinin sabrını taşırdı... Nihayetinde beş altı tane Rambo Filmi yaptı ve köşeyi döndü arkadaş. O filmleri de bizim gibi ülkeler ile birlikte dünyanın bir çok ülkesine de kakaladı ve dünya kadar paralar kazandı hem Amerika hem de kendisi...Bazı zamanlarda rastlamışsınızdır basında Türk Ramboları benzetmesine ki ne kadar yalan ve yanlış bir söylem olduğu da gün gibi ortada... Benim tertemiz, vatan sevgisi ile dolu dolu askerimi Amerikalının hayali bir kahramanına niye benzeteyim ki? Hiç duydunuz mu onlardan Amerikan Mehmetçiği ya da İngiliz Mehmetçiği diye bir kelime ya da cümle, duyamazsınız... Mehmetçiğin bir anlamı da küçük Muhammed'tir...Bir çok ülke de askerlik paralıdır, buna ABD' de dahil, paralı olduğu içindir ki de onların vatan ve namus gibi kavramları bizim ki ile kıyas bile kabul etmez... Gerçek savaşların çekilmiş belgesellerini izleyin bakın, askerler hep tankın arkasından ya da saklanarak bir şekilde korka korka ilerlerler bir çatışma bölgesinde... Belli ki Rambo ve benzeri filmler kendi askerlerinin cesaretini arttırmak için, kısaca onlara gaz vermek için çevrilmiş medya tik materyallerdir... Gerçek bir savaş da ya da onların çevirdiği bir film de süngü takıp da mermilerin üstüne giden bir askere ya da subaya rastladınız mı? Rastlayamazsınız, böyle olaylar, bizim Mehmetçiklerimize özgü, onlara ait kahramanlıklardır... Bizim askerimiz asırlardan beri Mehmetçik diye anılır ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır. Bu komplekslerimizden kurtulalım artık. Cesaret ise cesaret, akıl ise akıl, kuvvet ise kuvvet, vatan sevgisi ise her zaman dorukta... Hele de emperyalist bir ülkenin askeri ile Mehmetçiği kıyaslamaya kalkmak ve O'na Rambo diye etiket yapıştırmak hiç kimsenin harcı olmamalı... Kağıttan kaplanlar ile düşman karşısında dişi ile tırnağı ile kaplanlaşanları birbirleri ile karışıtrmayalım kesinlikle... Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...
371
Düştüm Gurbet Ellere Ben sevdamın yüzünden, Düştüm gurbet ellere. Yarin bir kem sözünden, Düştüm gurbet ellere.Sevdamın yüzünden, Yarimin sözünden, Gönlümün özünden, Düştüm gurbet ellere.Yollar uzar da bitmez, Gönül yanar da tütmez, Yarim kıymetim bilmez, Düştüm gurbet ellere.Yapalak'ın haline, Od düşmüş yüreğine, Yar ile feleğine, Düştüm gurbet ellere.11.02.2004
47
Sus sus.... İçimde uzak bir kadın Hüznüm kadar taze bakışları Yalnızlığım kadar yakın… Sakın söyleme Bilirim duvarların Aşılmaz olduğunu Ve küçük bir pencerede -Kan revan gün batımı- Mavinin kaybolduğunu … Derin Mavi
32
Senin Gibi Bir Şer! . KOMAYA GİRMİŞ; DERİN BİR UYKUDASIN! Rüyalar aleminde yaşıyorsun adeta DÜĞÜN-DERNEK, ZİL-ZURNA SENİN YASIN..TÜRKİYE CENAZE EVİNE DÖNDÜ, Her gün beşer-onar şehit geliyor, GÜNEŞ BATTI, YILDIZLAR, AY SÖNDÜ,Seni görünce seni görünce ey BEŞER, HANGİ MİLLETTENSİN? ADI NE İNSANLIĞININ? GELMEMİŞTİR YERYÜZÜNE SENİN GİBİ BİR ŞER! ...
48
Yol işçisi Bir yol işçisi karanlıkta servisini beklerken niye geçer caddeyi bilmem telaşsız aradım ambulansı sükunetle koşturdular geçenler bir yol işçisiydi bir akşam üstü ölenBir işçi karısı daha dul çocuklar yetim yaşam yaslarının dehşetli üzüntüleri içinde akıyordu ve onlar kurumaya yüz tutmuş fide gibiydiler öldüğü an anıya dönüşen yol işçisinin feryatlarında boğulan dölleriydiler...Doğa yas tutmuyor onlar yasta yaşam oynaşta ve insan yalnız kendine yakın yüreklerin yasını tutmakta doğa yas tutmuyor binlercesi ölse de insanların erik ağacı filiz veriyor ve insan yalnız yakın bulduklarının yasını tutuyor.
85
Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine Turan devleti yeniden kurulacak, Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine. Ötüken başkent yapılıp durulacak, Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türk Obaları çoğalıp gürleşecek, Türk yiğitleri buraya yerleşecek. Bütün dünyadaki Türkler birleşecek, Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türkler cihan içinde olacak lider, Türklerde ne sıkıntı kalacak ne keder. Orta Asya'dan ta Avrupa'ya kadar, Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türkler Turan'da kendisini bulacak, Turan Devletinde din İslam olacak. Oğuz Kağan Başbuğ olarak gelecek, Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Yusuf Dede Korkut gelecek törenden, Orda Ayetler okunacak Kurandan. Yeniden bir Kür Şad çıkacak Turandan, Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.
96
Mehtaplı yıldızlı her gece Şimdi ayrıyız kan dolar iç dışım Mehtapla yıldızlar çıkan her gece Sevmiştik yıldızlar ay yanken kışım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceAnılar hayaller mazi anarım Sevda şarkımızla meye kanarım Mehtabı yıldızı sensin sanarım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceO güzel günleri tek tek yaşarım Adlı ağaçlarla dolup taşarım Adınla yüzünle uyku aşarım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceRuhumda fırtına çıkıp ta diner Sol yanımı bulur felç biner biner Uykusuzluk iki gözüme siner Mehtapla yıldızlar çıkan her geceKarşımda ahu bir çift gözün doğar İki kulağımda her sözün doğar Bende eski yeni her hüzün doğar Mehtapla yıldızlar çıkan her geceMektuba resmine bakar ağlarım En baştan en sona yara bağlarım Var olan olmayan yanar dağlarım Mehtapla yıldızlar çıkan her gece Sedat hünkar (Karamecnun)
121
Gül Güneşçe Gül yüzlüm, bir gün de gül yüzüme, bir gül güneşçe Her gün güller açsın gün yüzünde, her gül güneşçeGönül gözlüm, şu yüreğime bir bak, odları gör Bengisuyunu coşturup, güller der, gül güneşçeGönül evimi gül bahçesine döndür ne olur Toz pembe rüyalarıma güller ser, gül güneşçeGüzelliğini gizleme gözümden, göynür özüm Yüz göster, güllerle bezensin her yer, gül güneşçeGözüm gönlüm açılsın, salınarak gel bahçeme Mahzûn bülbüle gizli bir selam ver, gül güneşçe
72
H.Vuslatî Harında Pişti Atatürk. Vuslatî Harında Pişti Atatürk.Şafak şafak doğan Samsun güneşi, Türk’ün kaderine düştü Atatürk. Bulunmaz cihanda bir daha eşi, Yüce milletine baştı Atatürk.Türk’ün adı vardır sanında O’nun, Asillik mevcuttur kanında O’nun, Hazırdır kılıcı kınında O’nun, Yıldızlar şahına eşti Atatürk.Bitmez yurt sevdası ruhunda erlik, Ne krallık istedi ne diktatörlük, Kurdu tez zamanda güçlü bir birlik, Özgürlük aşkıyla coştu Atatürk.Düşman ensemize bindiği zaman, Yedi düvel birdi vermedi aman, Görmedi bu dünya öyle kahraman, Cepheden cepheye koştu Atatürk,Ovada kasırga dağlarda bir kurt, Azmiyle kurtuldu esirdi bu yurt, Devletleşti hemen koca anayurt, Aşılmaz dağları aştı Atatürk.Bu ulus cesurdur verse de diyet, Vazgeçilmezidir Türk'ün hürriyet, En büyük eseri bu cumhuriyet, Sığmadı bedene taştı Atatürk.Türk denince akla evvel O gelir, O bir dahi idi dost düşman bilir, Her On Kasım günü bir başka olur, Vuslatî harında pişti Atatürk.Osman ÖcalZulüm dalga dalga kıyı yalarken Yurdumun bağrına hüzün dolarken Herkes ayrı ayrı telden çalarken Vatan tasasına düştü ATATÜRK......Şemsettin DervişoğluBir uluydu! ulu çınar şahsiyet. Bitmiş bir halkı, etti bir millet Allahın aşkıyla,nebi muhammet Sevgisini toprağa dikti atatürk. AKCAYLI- mehmet gödenTürk ayağa kalktı,kurtuldu vatan Atatürk liderdi,O başkomutan Milletin kalbinde Ata'dır yatan Yaşar ebediyen,yaşar Atatürk......Şükrü Topallar
187
Allah Aşkı Cennet sözü yazıveriş Allah aşkı Allah aşkı Yaradansal sırra eriş Allah aşkı Allah aşkıCennetlik kul olup gitmek Düşler ile dolup gitmek Hızır küzur bulup gitmek Allah aşkı Allah aşkıDertleri bir yana atış Huzur ile nurlar tatış Mutluluklar gönle katış Allah aşkı Allah aşkıKutsal amel niyet oluş Benliğinde cennet buluş Nimet hikmet ile doluş Allah aşkı Allah aşkıKaramecnun Yaradansal insan cennet şairi
63
Gelde özleme GELDE ÖZLEME Ne beklersin ey dostum yalan dünyadan Çevirme kalbini yüce mevlamdan Bir dostumda göç eylemiş dünyadan Eciyeste mehtabı gelde özleme Benim için bu gün hüzünlü bir gün Tüm ümmete duacıyım her gün Ya bugün ya yarın günlerde bir gün Giden dostlarımı gelde özleme Dostlarımız sıra sıra dizilir Şeyhşabanlı merhum diye yazılır Tüm sevenlerin mutlak üzülür Giden merhumları gelde özleme Birgün terk edersin ahu diyarı Ogünkü gecenin olmaz sabahı Müezzinde uzatmışsa selayı Bir dost göç eyledi gelde özleme Yüce mevlam rahmet eyle merhuma Okuyak dostlarım birer fatiha Üzüntülü bu gün garip mustafa Gürbette ezanı gelde özleme 25/7/1997israil/ramadgan
99
Ayrılık (*) Ayrılık dediğin ateşten gömlek. Sevdaya düşene layık mı giymek? Yaşamak anlamsız, haramdır gülmek. Sevene sebebi sorulur mu hiç? Ölüm olsa, tanrı buyruğu dersin. Göç etti dünyadan bir kulu dersin. Hasta olsa, ilaç umudu dersin. Ayrılığa çare bulunur mu hiç? *(Merhaba Gazetesi Şarkı Sözü Yarışması'nda finalekaldı/10.07.1982) *(Tarla dergisi/Sayı:96/4/Nisan 1996) *(1995/1996 Yıllarında T.R.T.-T.S.M. güfte denetiminden geçmiştir.) *(Sevda/Şiir/Cumali Karataş/Gramofon Kitaplığı/Aralık 2002/48 sayfa)
61
Söz cenabı mübarek mukaddes kutsal melek ameli niyeti Cenabı mübarek mukaddes kutsal melek ameli niyeti cennet ameli niyetidir cennet halde cennet günü cennet melek aklı çok gibidir Cenabısız mübareksiz kutsalsız meleksiz ameli niyeti cennetsiz ameli niyetidir cennetsiz halde cennet günü cennet melek aklı yok gibidir Sedat hünkar (Karamecnun)
48
Ay ışığı ruhum saplanmışken kör karanlığa yollarda gözlerim ay ışığını kaybolur tasası taşıdığımda koynumda gizlerim ay ışığınıhasret boynumda testere yular bir açsam kalbimi ıstırab dolar kokladığım güller zamansız solar sofrada tuzlarım ay ışığınızifiri karanlık vakti beklerim yıldızları saya saya eklerim halini hatrını sorar yoklarım biraz da nazlarım ay ışığınıay ışığı kalbden kalbe köprüdür bazen de tuzağa düşen sürüdür avlanan kuşların mağdur ömrüdür anlatır sözlerim ay ışığınıAydın'ım ay ışığının aşığı ay ışığı sefillerin beşiği sofrada kayb ettim tası kaşığı çanaksız tuzlarım ay ışığını...
82
Kadınım (Hasret) Umarsız gülüşlerini bıraktım sessizliğe Yaprak dökümü mevsimlere göçteyim Hırçın ıslık tavrında şimdi dudaklarım Güftesiz besteler üretmekte yalnızlığa Hasret ki.. sürgünlerde kanar Tükenmeyen heyecanlarını soyutlar Masmavi çehresinde gizlenir umudum Gecelerce yangınlarda üşür bedenim Ay düşer, gölgesinde büzüşür tenim Hasret ki.. vurgunlarda yakarSusmuşsam, eylemsizsem yokluğuna Bil ki; saygıdır adı yaşanmış sevdalara Ve seninle başlıyorsam sana rağmen, Sensizliğe rağmen yenilenen her güne Hasret ki.. yüreklerde yaşarHasret ki.. Sessiz çığlıklarda, ıslak yanaklarda Hasret ki.. ölümlerde vurur kadınım Sen bilmezsin yağmur yağmazken Islaktır imgeler Ölüdür bu şehir, bu gözlerin feri Bilmezsin kayda geçmeyen hüzünlerin Hani taşlara yazıldığını... Bilseydin kadınım hasretin nasılda yaktığını Sen kor ateş, ben bahar olurdum... Hasret ki.. Seninle sevgi duvarında vurulur kadınım
112
Bayram Günleri Kimisine figan,kimine bayram İster Şeker olsun,isterse Kurban Yüreğine sızı düştüğü zaman Gözün bir dost arar bayram günleriHasmın bile gelse atan içine Sarılın boynuna bakman suçuna Yakan sığara yı çeken içine Hasret içini yakar bayram günleriAnadan,babadan dost tan uzakta Ağlamaklı bir titreme dudakta Bayram çekilirmi böyle ırakda Karamsar olurum bayram günleriO nemli gözlerin uzağa bakar Sılanın özlemi içini yakar Küllükleri bile burnuna kokar Kim hatırını sorar bayram günleriBurnumun deliği çok acı sızlar Şimdi anne olmuş,o körpe kızlar Sıcak bir el arar garip öksüzler Sarılmak isterim bayram günleriGönlümde kin kalır nede bir nefret Gözyaşım diyorki her şeyi afet Anayın babayın mezarına git İmkan vermiyorki bayram günleriGurbetlik bir azap,gurbetlik çile Tanrı neden yazmış bu aciz kula Ne kadar ağlamam desem nafile Ağlatıyor beni bayram günlere
124
Bayrak Ey bir muharebe meydanında Avuçları kanımla dolu, Kafası gövdemin altında, Bacağı kolumun üstünde, Cansız uyuyan insan kardeşim! Ne adını biliyorum, Ne günahını. İhtimal aynı ordunun neferleriyiz, İhtimal düşman. Belki de tanırsın beni. Ben İstanbul' da şarkı söyleyen Tayyareyle Hamburg' a düşen, Majino' da yaralanan, Atina' da açlıktan ölen, Singapur' da esir edilenim. Alınyazımı kendim yazmadım. Bununla beraber biliyorum, O yazıyı yazanlar kadar olsun, Çiçekli dondurmanın tadını, Cazbant sesindeki sevinci, Meşhur olmanın azametini. Sen de nimetler tanırsın biliyorum; Çaydan, simitten, Kalınca bir paltodan gayrı. Zeytinyağlı enginar, kremalı keklik Bir kadeh Black And White viski, Kıl pranga kızıl çengi bir esvap. Yirmi yıllık çalışmanın Bir kurşunluk hükmü varmış, Hayata Harkof bölgesinde atılmakmış nasip; Aldırma. Biz bir bayrak getirdik buraya kadar; Onu da ileriye götürürler; Şu dünyada topu topu İki milyar kişiyiz, Birbirimizi biliriz.
132
Doğum Günüm Omuzum da ağırlaşan bir yükle, Kasım soğunun iliklerimde, Uykusuzluğun gözlerimde, Ve sensizliğin ta içerimde, Hissettiğim bir Kasım gecesi bu.Titreyen ellerim, Ağlamak lı olur ya hani şu gözlerim, Sebebinden dir ey yar seni özledim.İçten sıcak bir buse değil ki; Ya da tatlı bir sözün. Hırçın esen rüzgarın tokatları. Yahut çamurlu yolların cilvesidir.Hani şu Kasım soğuğu yok mu? Sızlatan kemikleri. Hafif daldığımda gördüm, Doğum günü hediyeni.Hani fısıldardın ya bebeğim. Geçen yıl bu zamanlar. ''iyi ki varsın iyi ki doğdun'' sözlerin Şimdi sana sarılmış gibi, Kamuflaj da ki bu bedenim.05/11/2010 01:10
90
Masum Bir Şiir Sen beni sevmedin Ben seni sevdim ama Ama, ama sen beni terk ettin Ben seni terk etmedimHani orada yedi tane Yavrumuz olacaktı cıvıl cıvıl Cıvıloğlu’nda pastaneye gidecektik Birbirimizin gözlerini içecektik Çorabın kaçacaktı ağlayacaktın Hırçın bir çocuk gibi ağlayacaktın Ben sana mektup yazacaktım Kuşlar şarkı söyleyecekti Kar yağacaktı,bezeniverecekti doğa Delikanlılar gibi dövüşecektik Gökteki yıldızlarla Ben hırçın bir çocuk gibi ağlayacaktım Sen beni bilmeyeceksinYorgun bir kuş gibiydi lambalar Her yeri iki fluoresan ışıtıyordu Gözlerin gözlerimi ışıtıyordu Öksüz bir kaval gibi ağlıyordu aynalar Yarına bir dolu ümit vardı beklediğimiz Yalnızlık içimizi kemiriyorduBütün kışlar isyan üzere Bütün yapraklar çıldırıyor şimdi Salınmış gece gözlerinin şehrine Gözlerin dağları aşmış gelmiş kapıma Biz ağlıyordukSen beni sevmedin Ben seni öyle sevdim ki...
117
Dost Bağının Meyveleri Erişti Dost bağının meyveleri erişti Ayva benim alma benim nar benim Çeşmim yaşı ummanlara karıştı Cefakarım sitemkarım var benim Yedi derya boz-bulanık selinden Halk-ı alem aciz kaldı dilimden Ben bülbülüm ayrı düştüm gülümden Efgan benim matem benim zar benim Mail oldum kisvesine tacına Bend olmuşum siyah zülfü ucuna Mansur gibi asılırım saçına Kakül benim, perçem benim dar benim Gevheri der kime gönül katayım Gevherimi nadanlara satayım Dost bağında bülbül gibi öteyim Gülşen benim güller benim har benim
80
Mahzun gönlüm Mahzun gönlüm Bir kahraman ol artık Ahir zaman eylül Kahramanca sol ey gülYıllar var ki, yusufum kuyulardasın Kardeş bildiklerin hançerlemiş...Gurur duyuyorum gönlüm seninle Bir kahramansın gülüm Bu dünya bahçesinde Esef etme deliliklerine zamanın Esefetme zamanın cahilliklerine Yoluna dikenler dökülse de Taşlansanda zamanın deli sokaklarındaBiliyorum sen bir kahramansın Kalmayacaksın zamanın kuyularındaGurur duyuyorum gülüm seninle Nur yolcusu gönlüm seninle En kıymetli leylaya mecnun oldunAhir zaman sen de sına beni Bir yokuş gibisin sırtımda yüküm Yorulmuşum belim iki büklümAhir zaman sitemim bitmez sana Ahir zaman o kahraman gönül O mecnun Bir çöl gibisin önümde leylamlaGurur duyuyorum gönlüm seninle Ahir zamanda nur yolcusu gönlüm Minarelerin nurlu gölgesindesin gönlümBir de gönlümü sınadın Kayboldu bir nesil pençende Ahir zaman gözün çıksın Ahir zaman gözün çıksın Elinde taş bu gül kavgada...İllallah ahir zamandan... Zaman ahir zaman Boş durur mu şeytan Gözümde hep yaş Şeytanından illallah Nefsimden illallah Ahir zamanAltın çağ yar sana Ey kahraman sevdim seni Zor dik yürümek elif gibi... Gurur duyulur gönlüm seninle Bir karanlık ki, zifiri karanlık,kör bir hayat... Kuyulardan kuyu Ve karanlığıma yıldız gibi yetim sevgisi nebinin... Zamanın yetimi olmadın ya gül gönülAhir zamanda nur yolcusu gönül En kıymetli gül Şadırvanların akışında Güvercinlerin bakışındasın ya... Gurur duyulur gönlüm seninleZaman ey ahir zaman Şimdi gönüller yetim Her gönlün uzun gecesi Zamanın yetimi oldu güller gönüller Ahir zamanda nur yolcusu oldun ey gönül Gül kavgan bu çöleDevelerden geçme zamanı geldi gönül... Zamanın yetimi gönülGurur duyulur seninle Ahir zamanda nur yolcusu gönülleAltın çağ yar.. Ne geçti eline bana feryat ettirdin ahir zaman...Sanmam benim için ağlayan yakup var İllallah ahir zaman senden...Kahraman gönlüm Şansına küsZaman ahir zaman.. Şu çılgın kara hayata çattık gönlüm Zamanın yetimi gönül İllallah dedirtir ahir zamanBoş durur mu şeytanZaman ey ahir zaman Boş durmasın isterse şeytan Elini öper Ayağına kapanırım Göklere çağırdı beni Yıldız yıldız her gece Seccadem Ahir zaman hey gül şu gönlüm... Ahir zaman ay gönlüm...Karanlığıma yıldız gibi yetim sevgisi nebinin. Zaman topal ama güneş gönlüm
317
Bir tutam BİR TUTAMYüzü yok ayrılığı yazmaya gönlümün İnce bir sızı dillenir bu satırlara Akdeniz akşamları unuttururmu seni bana Bir tutam gözyaşı, belki bir tutam hayatSolgun bir yaprak gibi tutundum aşkına Baharı görmedik aşinayız hep yalnızlığa Yenildim ben senin yokluğunda Bir tutam gözyaşı, belki bir tutam hayatKaan KARATAÇ 24 Ağustos 2009 / 17.45
53
İnci söz cennet yaşam ömür Cenabı hak kulu ömürsüz kılmaz Kul cennet yaşamla cennet niyetle yaşayıp kendini ömürlü kılmazGirdiğim zaman tünelinde hazreti nuhun cennet yaşamla cennet niyetle uzun yaşadığını anladımSedat hünkar (Karamecnun)
32
A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 03 Sevgi Oyunu A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 3 Sevgi Oyunu (Dünya Sevgi Günü: 2 Ocak) Yazan Fevzi GünençBU OYUNDA KİMLER VAR? BAY BAYAN GENÇ KIZ SEVGİ BAŞARI BOLLUKÜç kişilik bir aile. Oturma odasında oturuyor. Bay gazete okuyor. Bayan örgü örüyor. Genç kız masasında ders çalışıyor.KAPININ ZİLİ ÇALINIR.BAY: Kapının zili mi çalındı hanım? BAYAN: Evet canım. (Kalkar.) Açıyorum. BAY: (Ayağa kalkar) Hayır hayır sen yorulma, ben açarım. Otur sen. BAYAN: Neden ben açmayayım? Asıl sen otur. BAY: Senin yorulmanı istemiyorum. BAYAN: (Sitemle) Ben senin yorulmanı istiyor muyum yani? BAY: Sen de istemiyorsun, biliyorum ama… BAYAN: Akşama kadar iş başında yoruluyorsun, bir de evde yorulmana izin veremem. BAY: İnsan kapı açmayla yorulmaz canım. BAYAN: Olsun, yine de ben açacağım. (Kapıya yürür.) BAY: Peki… (Yerine oturur.) BAYAN: (Kapıya doğru seslenir.) Kim o? GENÇ KIZ: (İlgi duyarak kulak verir.) SEVGİ: (Sesi) Ben Sevgiyim efendim! Lütfen kapıyı açar mısınız? BAY: Kimmiş? BAYAN: Sevgiyim, diyor. BAY: Açsana kapıyı. BAYAN: Sevgi kadın ismi değil mi? Bu ise erkek sesi. Bu isimde birini tanımıyorum. Ya kötü biriyse? BAY: Aç canım, aç… Adının sevgi olduğunu söyleyen biri kötü olmaz. BAYAN: (Kapıyı açar.) ÖNDE AK SAKALLI BİR İHTİYAR BELİRİR. ARKASINDA AK SAKALLI İKİ İHTİYAR DAHA VARDIR.BAYAN: Buyurun? Ne istemiştiniz? SEVGİ: Bir bardak su… BAYAN: Susadınız mı? SEVGİ: Evet. Hem de çok… BAYAN: Tamam. Bir dakika bekleyin, hemen getiriyorum. BAY: Kimmiş hanım? BAYAN: Yaşlı bir adam… Susamış da… Su istiyor. (Masanın üzerindeki sürahiden bardağa su doldurup kapıya götürür.) BAY: İçeri alsana. O acıkmıştır da şimdi. Çağır gelsin. Bir şeyler ikram edelim kendisine. BAYAN: Bunu akıl edemedim… Ama izninle önce istediği suyu vereceğim ona. Çok susamış. BAY: Peki... BAYAN: Buyurun suyunuz dede. SEVGİ: (Bir yudum içer; bardağı arkadaşlarına verir.) BAYAN: Ne yapıyorsunuz? SEVGİ: Arkadaşlarım da susamıştır. Bardağı onlara veriyorum. BAYAN: Arkadaşlarınız mı? Bunlar kim? SEVGİ: Biz birbirinden hiç ayrılmayan üç arkadaşız. BAY: Konuğu niçin içeriye almıyorsun hanım! BAYAN: (Eşine seslenir.) Üç kişiymişler… BAY: Olsun canım, üçü de gelsin. BAYAN: (Sevgi’ye) İçeriye buyurmaz mısınız? Lütfen girin de sizlere bir şeyler ikram edelim... SEVGİ: Eşiniz evde değil mi? Sesini duyduğum bay eşiniz olmalı. BAYAN: Evet. Eşim de kızım da evde. Biz üç kişilik bir aileyiz. SEVGİ: Ne güzel! Ama… BAYAN: Ama ne? SEVGİ: Görüyorsunuz, üç kişiyiz. Genellikle hepimiz aynı anda girmeyiz bayan. BAYAN: Neden? SEVGİ: Benim adım Sevgi, söylemiştim. Arkadaşlarım ise Başarı ile Bolluk. Hangimizin içeriye girmesini isterseniz, evinize o girer. BAY: Ne oldu hanım? Neden içeriye girmiyor konuklarımız? BAYAN: Konuştuğum kişinin adı Sevgiymiş. Arkadaşları da Başarı ile Bolluk. Üçü birden giremezmiş. “Hangimizi istiyorsanız o girsin,” diyor. BAY: İlginç… O zaman bolluğu çağır. Gelsin de evimiz bollukla dolsun. BAYAN: Neden Başarı'yı çağırmıyoruz? Sen her zaman başarılı biri olmak istediğini söylemez miydin? BAY: Haklısın, söylerdim. Öyleyse başarıyı çağır. (Duraksar.) Bolluk daha mı iyiydi yoksa? BAYAN: Çabuk karar ver, kapıda bekletiyoruz adamları. Ayıp oluyor. GENÇ KIZ: (Söze karışır.) Bana kalırsa sevgiyi çağırmalıyız baba. BAY: Neden kızım? GENÇ KIZ: Sevgiden büyük güzellik olur mu? BAY: Bak bu da doğru. (Bayana seslenir.) Evet evet, en iyisi kızımızın söylediği. Sevgiyle başlar her türlü güzellik. Sevgiyi al içeriye. Evimiz sevgiyle dolsun. Bu başarıdan da, bolluktan da iyidir. BAYAN: Ne güzel ailem var. Bana kalsa ben de Sevgiyi seçerdim. (Kapıdakine sorar.) Sevgi sizdiniz değil mi? SEVGİ: Evet bayan, sevgi benim. BAYAN: Tamam… Hep birlikte karar verdik. İçeriye seni alacağız. Buyurun girin lütfen. Konuğumuz olun. Neyimiz varsa paylaşmak isteriz sizinle.SEVGİ İÇERİYE GİRER, ÖBÜR İKİ İHTİYAR DA ONU İZLER.BAYAN: Aaa! (Eşine) Ben sadece sevgiyi çağırmıştım ama üçü birden girdi. BAY: Zarar yok hanım. Üç konuğu da ağırlayacak kadar zengin bizim gönlümüz. (Kızına dönüp sorar.) Değil mi kızım? GENÇ KIZ: Evet babacığım.SEVGİ, BAŞARI, BOLLUK GİRER. İÇERDEKİLER ONLARI AYAKTA KARŞILAR.BAŞARI: (Bayın yanına gider. Tokalaşmak için ona elini uzatır.) Kendimi tanıtayım efendim. Ben Başarıyım. BAY: (Başarı’yla tokalaşır.) Hoş geldiniz. BAŞARI: Hoş bulduk bayım. BAYAN: (Başarı’yla tokalaşır.) Hoş geldiniz… BAŞARI: Hoş bulduk bayan. GENÇ KIZ: (Başarının yanına gelir. Elini öper) Tanıştığımıza sevindim efendim. BAŞARI: (Genç kızın şefkatle saçını okşar.) Ben de sevindim güzel kızım. BOLLUK: (Elini Baya uzatır.) Ben de Bolluğum. BAYAN: Siz de hoş geldiniz. BOLLUK: Hoş bulduk. Kendi adıma sizi tanıdığım için mutluyum. BAY: Biz de mutluyuz efendim. Mutluyuz değil mi hanım? Kızım? .. BAYAN: Evet evet, mutluyuz. GENÇ KIZ: Ben de mutluyum. BAYAN: (Sevgiye) Hani içeriye üçümüz birden giremeyiz diyordunuz? SEVGİ: Çok mu kalabalık olduk? Hepimizi istemiyor musunuz yoksa? BAYAN: Hayır, siz öyle söylediniz de… SEVGİ: Eğer sadece Başarıyı isteseydiniz, bu kapıdan içeriye sadece o girecekti. bolluğu isteseydiniz bolluk sizinle olacaktı. Ama siz sevgiyi istediniz. Bu iki arkadaşım benden hiç ayrılmaz. Sevgi neredeyse, Başarı ile Bolluk oradadır. BAY: Ah, ne mutlu bize! İyi ki sevgiyi seçtik! HERKES SEVİNÇLE BİBİRİNE SARILIR.GENÇ KIZ: (İzleyenlere dönerek) Yaşasın Sevgi! BAYAN: (İzleyenlere dönerek) Yaşasın başarı! BAY: (İzleyenlere dönerek, güler.) Eee, bolluk da yaşasın canım! IŞIKLAR SÖNER; YANDIĞINDA OYUNCULAR SELAM İÇİN DİZİLİR. HEPSİ: (Koro halinde şarkı söyler.) Yaşasın bolluk, yaşasın başarı En çok da sevgiler, sevgi yaşamalı Hiçbir şey deva olamaz hiçbir derde Sevginin olmadığı yerde. Yaşasın bolluk, yaşasın başarı En çok da sevgiler, sevgi yaşamalı! BİTTİYAZARIN NOTU: Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum. Teşekkürler. Telefon: 0505 553 47 44 FEVZİ GÜNENÇ
839
Dünyamda nefretin zerresi yok Ay dolunay benim gönlümde Karanlığın gönlümde ziyası yok Bin bir çiçek var sevgi bağımda Bülbüller öterken seher vaktinde Kainatı yaratanın sır kapısında Dünyamda nefretin zerresi yokHalil ÇOLAK 01.10.2008 ANKARA
33
Kervan Eski günler yine geldi hatıra İhtiyacım bir kaç kuru satıra Dönmen için uğrar oldum yatıra Kervan döndü sen dönmedin yolundanYokluğun içimde derin bir yara Onulmaz yaramı şimdi kim sara Gözlerim yollarda gündüzüm kara Kervan döndü sen dönmedin yolundan
39
Aşk ve Evlilik Aşk yabani bir hayvandır dağlarda, Kuralsız, hoyrat. Çöker bütün ağırlığıyla gecenin karanlığı Bir yürek isyana yelken açmıştır. Boşalıp zincirlerinden yeleleri savurgun, Dört nala bozkırda vahşi at, Yırtıcı bin kanat, Tozu dumana katmıştır.Yalnızdır kimseler ortasında Kimsesiz Ulur uzun uzun mehtaplı gecelerde Yıldızlar evrensel notalar Lekesiz Nabzında yalçın kayaların Bir kartal kalbi Gümbür gümbür nakarat. Gök yapı penceresi altında, O yüksek,son yükselinen yerin üstünde Gazel gazel serenat. Aşk uruca ramak kalmıştır...O bir eşkiya,asi,firari Töre dinlemez, kanun kaçağı Eller tetikte,keskin uçurumlar kenarında Yar, yar...! Ağyara inat, Boşlukta erimeye ant içmiştir.Son söz kurşundur. Önce direniş vardır. Direnmek,direnmek,direnmek Yasaya,kutsala, Düğün şarkılarına Son söz teslim olmaktır. Bir kalenin VİP kapısından, Bin alkış arasından Şehre girmektir...Aşk özgürlüktür, Ben yabandan yanayım..Evlilik kentlidir Sadıktır, evin kapısına bağlıdır. Traşlı,kravatlı,ütülüdür Uysaldır, gardiyan düdüğüyle uyumludur. Gün perdeyi çekerken ufuklara Yaban sesler canlanınca dağlarda, Kireç badanalı kulubesine çekilir.Şehir yarım ağız uykusundan uyanmıştır. Sırtında külçeler yüklü heybesi Tutunarak burnundaki,parmağındaki halkalara Gönlünde hayat fahişesi, Evin,çoluk çocuğun iaşesi, Hurilerle süslü irem bahçesi olmuştur.Evlilik çok sesli bir korodur evlerde, Ben dağdan,gazelden yanayım. 14.07.2003/İstanbul
169
Güneş Erzurum'a güneş doğdu İşte Dursun işte Güneş Karanlığı nura boğdu İşte Dursun işte GüneşMaşuğuna gündür aşık Gecelere hilal beşik Gökyüzüne vurur ışık İşte Dursun işte GüneşNuru Hakk'tan Hay'ım Dursun Yıldız olan Pay'ım Dursun Garip Metin Ay'ım Dursun İşte Dursun işte GüneşGARİP METİNİ
43
Birileri Kan Kusarken … Med-cezirlerin girdabından kurtulup yeniden bakmak için hayata diyorum. Gölgelenmiş düşlerimin atlasında yürürken, ayağımı çarptığım bir taştan esinlendiğimi anlatmak istiyorum. Bunun için bir ilan veriyorum yüreğime ve yüreği sevgi dolu olan canlara… Umut ettiklerimin listesini çıkardım dün gece ilki neydi? Halkların kardeşliği hakların eşitliği. Yani ayrım yoktu. Yani kardeş olacaktık. Yani riya girmeyecekti aramıza. Yani eşitliğin denge noktasını kuracaktık. Yani yüz çevirmeyecektik kapımıza kadar gelen vicdan hasretine. Ve daha sonra nedendir bilinmez aklıma zamansız bir sual takıldı. Birileri hala kan kusarken… diye başlayan ve virgüllerle birbirine bağlanan zincir halkası aldanmışlıklar. Bir nevi yarım kalmışlıklar. At gözlüğünü çıkaramayan sabit fikirler. Bakış açısında objektifliği yakalayamayan yitik serüvenciler. Kısacası yılanın kuyruk sancısı, dostunun evlat acısı. Ama umut etmek, düşlemek, rüyalarını süslemek fakirin ekmeğiydi. Bende kurdum ütopik masalımı; hem de olmaz bu sevda diyenlere inat.Lafla peynir gemisi yürütmeye çalışanlara inat. Bırakıp kaçmaya cesaret edeplere inat.Ve beni benden eden ulu orta vazgeç sevdasına inat. Bir deli çıkıp ^^ böyle insanlar varken gel de yaşa ^^diye nara atarken. Diktim masumiyet gülümün fidanını ve hala birileri kan kusarken …
175
Üşüyorum Bana sıcak şeyler anlat Faldakiler gibi Yalan da olsa Biliyor musun Üşüyorum Bana sıcak şeyler anlat Akdeniz gibi Yalanda olsa Meltemlerde üşüyorum Bana rüyalarımı anlat Sen Benden de iyi bilirsin Bana kendini anlat sıcaklığında Üşüyorum
36
Kalbime yaslan şartsız gönül ver Sev... Ruhumu sar Kalbime yaslan şartsız gönül ver Muhabbet mızrabını gönül tellerime vururken Ötelerin ihtişamını sır olarak sineme zerk ederken Her ayetin idrakime şerh ettiği hakikatlerin serinliğinde Endişe etme, vehimlere yer verme, hissiyatın masumluğundan gelen Haz ve itminanlıkla sev, bir heves, bir heva tutkusuyla arzuların yolculuğunda sevme Beni öyle bir sev ki bu sevgi, seni senden almasın, sırf nefsini ihya etmek için yol aldırmasın Her lahzanın kadrinde ki sır ve hikmet gibi sev, ölümün haşyet zerk eden ibretiyle ve muvazenesiyle sev...
86
Akışına Bırak Akışına bırak aksın herşey gönlünce Ama salıverme ahengi yıpratırsın Bak dünya ışıl ışıl , pırıl pırıl Akışına bırak herşeyi Aşk'a düş yar’a düş Yaradan’a düş Akışında güzel herşey farkına var Çiçeğe donanırsın kuşa ağaca Olmaz sandıkların oluverir Akışta kal.....15-10-2014 İzmir
42
Akdeniz Güneşi Akdeniz güneşi altında doğmuş Ondan, sıcak gelir güzel bakışı Sevgi ateşine elini koymuş Tutunca ısıtır candan yakışıGözü, kanat çırpar aşk yuvasından Yüzü, çiçek açar gül arasından Saçlarını toplar O, yarısından İpekle taçlanır sanki o başıBir güzel tanıdım böyle sevimli O, baştan aşağı güzel giyimli Çocuksu duruşu, bebek resimli Öyle başka hali göstermez yaşıHer gün gelir geçer hayat yolumdan Tutar o bakışı gönül kolumdan Akşam, gider sanki O, uçurumdan Akdeniz güneşi gibi batışı
74
Özledim Gel gece gibi düş gözlerime. yıldızım ol sisli yüreğime. Özledim demek yetmiyor artık benliğime. Rüyalarıma değil hayallerime değil. Karşıma geçte bakayım gül suretine.Dualarımla umudum oldun. Geçmişle avunup sabrım oldun. Yakarışlarım sana değil kaderime. Karanlıklar İcinden çıkar kalbine. Gel artık gel hala bekliyorum yoksaaa benim sonum musun...
47
Baba...2... Rabimizin rızâsı senden geçer, İtaatsizsem eğer,burnumu sürter, Atar cehennemine,cennetini haram kılar, Yerim yurdum olmaz be baba.....Hayata beni hazırlayan, Herşeyiyle arkamda hazır olan, Sinesine basan,sevgiyle kucaklayan, Her zaman sensin be baba.....Soyun,nesebin bana emanet, Bir ömür etmem billah ihânet, Olurda edersem ki şâyet, Affımı isteyemem be baba.....Kabrin geniş ve aydınlık olsun, Rabbim senden ebedîyyen râzı olsun, Kapanmasın amel defterin sevaplarla dolsun, Bir ömür hep duacıyım sana be baba.....
67
Çiğdem Der Ki Ben Elayım Çiğdem der ki ben elayım Yiğit başına belayım Hepisinden ben alayım Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar Yarim gurbet elde ağlarLale der ki behey Tanrı Neden benim boynum eğri Yardan ayrı düştüm gayrı Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar Yarim gurbet elde ağlarNevruz der ki ben nazlıyım Sarp kayalarda gizliyim Mavi donlu gökyüzlüyüm Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar Yarim gurbet elde ağlarSümbül der ki boynum uzun Yapraklarım düzüm düzüm Beni ak gerdana dizin Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar Yarim gurbet elde ağlar
97
Düğün Düğün var düğün acıların düğünü Umutlarım soldu Hayallerim öldü bugün Acıların düğünü bu düğün Yalnızlığın bu düğün Gülüm kurudu, karanın düğünü Bu düğün Zalimlerin günü kederin sevinci var gözlerde İşte öldüğüm öldüğüm gün bugün Şerefsizin şerefine kadeh kalktığı gün Gözlerimin nemini sildi hüzün Acıların düğünü bu düğün Ellerimin kesildiği gün Aldı elemi bir düğün…
55
Cömert Aytaç anısına Nasıl anlatayım seni İçim ürperiyor gözlerim doluyor Yüreğim acılar içinde kıvranıyor Anlatacağım olmuyor olmuyor işte Çocukken beraber büyüdük Senelerce aynı okulu paylaştık Beraberce futbol maçlarıyla eğleştik Hep merkebe binerdin hep bindiğinde kollunu kırardın Hele cebinde ki o kesme şekerleri Neydi o Allah aşkına Şeker çocuk Her sorduğumda ben şeker yiyince kafam çalışıyor diyordun bana Evet şeker çocuk Hep iyiydik seninle hiç kavgamız olmadı Ben yetimdim hep sizde kalır huzuru sizde arardım Tanrının işi bu Her birimizi bir kenara attı Senelerce hep seni aradım Karıştık çoluk çocuğa Sanki suçlu bizdik Bir türlü gelemedik bir araya Ben gurbetti seçtim Sen ise kaldın sılada Hasretlik boy boy girdi araya Bir anda kesildi dostluk Merhabamız Seninle son görüşmemiz bir düğünde olmuştu Oysa gözlerimize nice acılar dolmuştu İçimdeki hasreti sana çok anlatmak isterdim ama Kahretsin anlatamadım Bu ayrılık hüznü Senin ebedi ayrılığın oldu Oysa ben sensiz çok çaresizim Ahlar çekerek Tanrıdan seni af etmeni Bana da sabır vermesini diliyorum Sen rahmetle uyu Bende bir gün mutlaka geleceğim Geleceğim Şeker çocuk...
168
Türk Vatandaşı olmak Yüce dağların başında.Karlı dağların başında diye devam eden bir KÖROĞLU türküsü vrdır. onu dinledim içimden gelenleri kaleme aldım1940 Yılında ERZURUM ayazpaşa mahallesinde doğdum. DİN ,VATAN,BAYRAK sevdalısı hatta aşığıyım.Buradan hekese ERZURUMMU ERZURUMLUYU,tanımayanlara anlatayım. Varsın bu topraklarda kar altı ay kalkmasın,bağrında sakladığıYESEVİ ,İBRAHİM HAKKI,SOLAK ZADE.HACI AHMET BABA, ALVARLI EFE,ABDURRAHMAN GAZİ, NENE HATUN,LARIN torunlarıyla,VATAN İÇİN toprağa düşme sırrına eren şehitleriyle,daha ismini sayamadığım binlerce manevi büyükleriyle, ERZURUMUN toprakları sıcaktır. hele DADAŞLARI dahada sıcaktır. İşte bu ecdada sahip bir memeleketin çocuklarıyız biz. Bu mübarek alem içinde dünyaya gelmişiz.....Bu hayatın içinde kötülük kolay kolay yer bulamaz,barınamaz.Kucak kucağa muhabbet,inançların insanı kardeş ettiği kıskançlığın,hasedin haramın barınamadığı hayattır bizim hayatımız.Bunun için bize DADAŞ demişler. DADAŞlık ulvi bir mertebedir.DADAŞlık kutsal bir mertebedir.DADAŞlıkyüce bir mertebedir. Benim cihana nam salmış ülkemin ,her şehrinin her bölgesinin ayrı ayrı bir birinden üstün özellikleri mutlaka mevcut.DADAŞ,DADAŞLIĞIYLA, GAKKOŞ GAKKOŞLUĞUYLA KAHRAMANI KAHRAMANLIĞIYLA GAZİ GAZİLİĞİYLE EFE EFELİĞİYYLE,YİĞİDO YİĞİDOLUĞUYLA NAM SALMIŞTIR.Benim ülkemin her karış toprağı şehit kanıyla yoğrulmuştur.biz TÜRKÜYLE LAZIYLA ACEMİYLE KÜRDÜYLE ÇERKEZİYLE ABAZASIYLA OMUZ OMUZA SAVAŞMIŞ.DOĞU CEPHESİYLE BATI CEPHESİYLE ÇANAKKALESİYLE CİHANA NAM SALMIŞ BU ÜLKENİN ÇOCUKLARIYIZ BİZ. Gelin bir olalım birlik olalım.gerçek kimliyimizin icaplarını yaşıyalım çocuklarımıza torunlarımıza yaşatalım ,ki onlarda bu yüce mertebeyi kişiliğinde gururla taşısın.DİNİNİ, NAMUSUNU, ŞANLI TÜRK BAYRAĞINI,VATANINI, ÖZÜNDEN,KENDİNDEN, CANINDAN ÇOOOOK ÇOOOK.SEVENLER.HEPİNİZE EN DERİN SAYGILARIMLA ALLAHIMA EMANET OLUNUZ ALLAHIM YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN......
210
Veysel oldum nicesine sarıldım Veysel oldum nicesine sarıldım Yazmayan kaleme uc ettiler beni Milletimi kandırana darıldım Oy verene düşman ettiler beniElde avuçta ne var hepsi satıldı Vurguncular dört bir yana dağıldı Servetlere nice servet katıldı Hoş görene düşman ettiler beniÜç torba kömüre kimler satıldı Millet iradesi böyle anıldı Üstüne üstlük dindar sanıldı Rey verene düşman ettiler beniRebbana hep bana yazsın terazi Adalet mülkün değil bizim arazi Askere dokunmanın tam sırası Er diyene düşman ettiler beniMillet mahküm oldu bunlarda ağa Bir eli bal tutar bir eli yağa Hacaloğlu der ki çıkayım dağa Rey verene düşman ettiler beniHele bir sorun fakir fukaraya Ne oldu bizim garip gurebaya Reylerini tomar tomar torbaya Oy atana düşman ettiler beniPKK lı neyse Kürt olmak varmış Biraz Ermeni biraz da Rum varmış Müslüman Türk’ün çekeceği varmış Rey verene düşman ettiler beniHacaloğlu der ki yaşın var yaşa Nasihat kar etmez söylesen taşa Yazılanlar bir bir gelirmiş başa Oy verene düşman ettiler beni
154
Bayram Günü Yüreğimde hasret kalbimde sızı Çok özledim yavrum özledim sizi Güçüne gitmez mi kaybetsen bizi Bayram günü bari gelemez misin Ne zorumuş böyle yolu beklemek Resmine bakıpta hasret gidermek Tanrıdan dileğim bir daha görmek Bayram günü bari gelemez misin Yıllar oldu yüzün gözün unuttum Hasretinden yandım eridim bittim Hergün yollarına gözyaşı döktüm Bayram günü bari gelemez misin Yata yata kemiklerim sızladı Artık dayanacak gücüm kalmadı Yine akşam oldu gelen olmadı Bayram günü bari gelemez misin Çok özledim yavrum özledim seni Hasretinden yaktın kül ettin beni Ölmeden bir daha görseydim seni Bayram günü bari gelemez misin
96
Engel Hani dışarı çıkarsınız, Denizden, nehirden, akıntıdan, Ana rahminden çıkar gibi Dışarı! İçinizde o tatlı endişe, Işığa, özgürlüğe Tatlı bir kayboluşa dair Sonra ama bir sızı hissedersiniz Göbeğiniz çekilir Etten ilmik ilmik düğümlenir bağlarınız İnsana dair.
36
Günaydın Sevgili Gonca Güneş sen uyanınca doğar dünyaya İstanbul'da her yer aydınlık şu anda Bu sabah sen erken uyandın galiba Günaydın,günaydın Sevgili Gonca Dilerim hiç solmadan kalırsın dalında Hem de ömrün boyunca... 16.11.2004
33
Tut Deniz maviliği gözlerin boğdu Uzat ellerini ellerimden tut Dalgan savurarak kıyıya vurdu Uzat ellerini bedenimden tut *** Eriyen bir mumum Denizim sende Bir hoş oluyorum yüzün gülende Ömrüm tazelenir senin busende Uzat dudağını dudağımdan tut *** Nikabsız yüzünde gülücük gördüm Sırma saçlarını elimle ördüm Ellere bakamam onlara kördüm Uzat gözlerini gözlerimden tut *** İlahi varlıksın yüreğimde sen Daima yüzüme bakıpta gülsen Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen Uzat yüreğini yüreğimden tut *** Zamanı kutsadım sevgin uğruna Canım feda ettim senin yoluna Sevdamı doladım nazik koluna Uzat kollarını kollarımdan tut *** Ruhiyi perişan eyledin Deniz Unutmaz adını yazarken Deniz Hislerim seninle birleşti Deniz İdam sehpasında beni tut Deniz. 05.05.2015/OLTU
107
Farklı Gece Sevgili adı nice, Ağızda hece hece Söyleniyor bu gece Bu gece farklı geceHem yaşlı, hem de gence Çalsın sazlar bu gece Doya doya eğlence Kutlu olsun bu geceSevgililer gün, gece Öpücükler binlerce Hiç bitmesin eğlence Sürsün gündüz ve geceAşk sözcüğü her dilce, Söylenmekte bu gece Süprizler var haylice Bu gece özel geceHer kişiye gönlünce Mutluluklar bu gece Her sene aynı gece Tarihe geçen gece(14/02/2007 - Izmit)
68
Ölüm Sevgiliyle Buluşma Anıdır Ölümün donuk yüzü korkutmasın seni Ölüm yaradanla bütünleşme anıdır Bu durum yese sokmasın bedenini Ölüm sevgiliyle buluşma anıdırDoğru tavır ölmeden önce ölmektir Ölüm şerbetini her gün içmektir Yaratıcıyla her an bütünleşmektir Ölüm sevgiliyle buluşma anıdırGüzel yaşadı isen sen hayatını Hayırda yarıştı isen her anını Endişe duyma at kafandan tasanı Ölüm sevgiliyle buluşma anıdırCevdet sen de mevlana gibi olmalısın Hayatına büyük anlam katmalısın Son dakkanı güzel bir düğün yapmalısın Ölüm sevgiliyle buluşma anıdır
76
Düğün Erken başladı telaş Büyüdü yavaş yavaş Ana, baba, bac(ı) kardaş Köyde düğün var bugün Bazlamalar açıldı Sofralara geçildi Üste ayran içildi Köyde düğün var bugünDavulla zurna çalsın Oynayacaklar gelsin Seyirciler halka olsun Köyde düğün var bugün (Ertesi gün)Mefaki dün çok yoruldun Yataklara serildin Sabahleyin dirildin Köyde düğün vardı dün
50
Babam bir ucurtma havalaniyor karsimda, ben kahverengi pantolonum belimde ve ellerim umutlarda burnumu cekiyorum ruzgari estiriyor bakislari babamin bir zincir olmus pamuktan ipligim soguktan catlamis ellerimi kesiyor umutlarim ucuyor eski elbiselerim konusmadan oylece duran dusunceler kayalarin uzerinde yok oluyor ben babama donup diyemiyorum ki, sevdigim vardir diye bu ucurtmanin ucmasinda ellerimin kesilmesinde ve pantolonumda, burnumda soludugum ruzgarda bir toz gibi bugazima takilan ankara degildir baba bu ucurtma icimden ucar baba, sessizce uzaga, ozleme, umuda sevgili bilmez baba sen bilmezsin anlatmasi guc baba diyemiyorum ki, daglari yerinden oynatacak ardini yaslicak bir sehre bu ucurtmam onun gulusu kadar felaketi hayatin bu bozkiri gececek baba hey, baba dunyaya sigmaycak diye, oteye gitmek ister diye babam arkasini donmus, herseyin olmasi gereken gercekligiyle eve dogru yola koyulmustur
122
Uyan Aç Gözlerini Günaydın bitanem günaydın. Hadi aç gözlerini, Uyan kalk artık, uyan, Bak pencerenden gökyüzüne, Güneş bugün senin için doğdu, Senin için bitanem… Çok uzaklardasın benden, Bekli de hava bulutlu, Ama sen hisset, Güneşi görmeye çalış. Bulutlar hasretim, Yağmurlar gözyaşım, Güneş sevgim olsun Bitir hasretimi, Dağılsın kara bulutlar. Sil göz yaşlarımı, Yağmasın yağmurlar. Güneşi gör bitanem Güneş de saklı sevgim Günaydın bitanem Haydi uyan aç gözlerini….
67
Seni unutmak mümkün mü Mutluluk gemisiyle evlilik adasına gidiyoruz Siz de mendil sallar mısınız diye başladı sevdalı yıllar Sonra iki meyve şenlendirdi Ah şu hanım ne akıllı kazada onu da kaybetseydim Çıldırırdım ben diyen kimdi Delirmeden kızı ve damadı yaşındaki Kadını seven aşk şiirleri ile internette dolaşan Dede kimdi Kızını bunalımlara sokan acillerde dolaştıran Kızının yerine kadının kızını Kaybettiğimiz oğlumuzun yerine oğul bulan Bunamış adam kimdi İkinci baharını arayan birimiydi Evlat acısını kadınlarla paylaşıp Yuvasını tarumar eden Kafası çalışmayan ileriyi göremeyen Biri miydi Çok ahlar alıp sessizce kalıp Seni unutmak mümkün mü deyip Hep saçmalayan kimdi Kimdi kimdi kimdi Hiç sevemediğim üzerine nefret tohumları ektiğim Yüzünü ölsemde görmek istemediğim Bunca yılımı boşa verdiğim Benim gururlu yavrularımın babası olamayacak Yörük çocuklarının babası idi 9 Mart 2009
125