siir
stringlengths 171
74.5k
| siir_uzunlugu
int64 31
9.7k
|
---|---|
Kaçma
Söyleyemediğim kelimelerin,
en hicivli ve en anlamlı
çümlelerinin noktasını seninle koydum,
beynimin ve ruhumun birleştiği yerde.Okadar iç içe geçmiştiki gelecekle geçmiş.
Sanki hiç bitmemiş yada hiç başlamamış,
bir futbol maçının doksanıncı dakikasını bekleyen
yedek futbolcusu gibiyim kendi hayatımın.Herzaman ilkokula başlayan
çocuklar gibi olmak istedim.
Çehennemde yanan yüreyimi,
çekinmeden gösterebilmek için.
Patavatsız ve sonunu düşünmeden kurduğum çümlelerle.Hayata dönen otel kapılarından giriyordum.
Girişi kaçırdığımda dışarıda kalacağımı bile bile.
Ben girmeyi başardığımda,
hayat dışarı çıkmış oluyor kaçarçasına.
Arkasından kısık sesimle,
boğazımı parçalarcasına bağırıyordum
kaçma!
| 82 |
Benim Güzel Yavrum
Ondan sonra, benim güzel yavrum,
Bir de oğlu varmış padişahın.
Senin gibi akıllı,
Senin gibi yürekli
Başı dik
Gözü pek,
Babasından daha güçlü,
Senin gibi…Bakmış ki padişah,
Oğlu gün günden büyüyor,
Büyüyüp gelişiyor.
Şunu demek istiyorum,
Oğlu babasını geçiyor.Padişah bu,
Bizim gibi sıradan baba değil ki
Anladın gerisini değil mi,
"Cellat! " demiş padişah,
"Uçurun başını! "
Demiş ama, benim güzel yavrum,
Dediğiylen kalmış! (1981)
Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
| 78 |
Çanakkale Şehitleri
Çanakkale Cephesi'nde
Binlerce şehit oldu
Ama bizim milletimiz
Vatan sağ olsun diyorduÖnce Allah sonra vatan diye diye
Şehadete eriyorlardı
Ve sonra sorgusuz sualsiz
Cennete giriyorlardıBir askerin şehit oluşu
Nice yürekler sızlattı nice analar-babalar ağlattı
Ama onlar her şeye göğüs gererek
Bizim için vatanı kurtardıŞartlar o kadar zordu ki
Silah yok para yok, yok yok yok
Türk askeri sağ olsun ki
Düşmana da bu ülkede yer yokDüşman bilinmedik yerden
Hedef belirleyip ateş ediyordu
Bin bir tane askerimiz
Ya gazi ya da şehit oluyorduBilir misiniz çocuklar
Şehit gazi ne demek
Gazi savaşta yaralanan
Şehit hayata gözlerini yumanŞehitlerimize selam olsun
Kalpleri sevgiyle dolsun
Onlara minnettarız
Vatan sağ olsun vatan sağ olsun
| 110 |
Düğün Alayı
acılar bu akşam
resmi geçit yapıyor meyhanede
söylenmemiş söylenememiş
sözler düğümleniyor boğazımdaneye yarar şimdi pişmanlığımız
senin kimsen yok
benim kimsem yok
neye yarar şimdi
sevgimizi söylemek
neyse nasılsa
üçüncü dubleden sonra
düğün alayı geçmeye başlar
gözlerimin önünden
o çok istediğimiz
ama hiç olmayan
düğün alayı
| 47 |
Kâlbimi Yakarak Gittin...
Gözlerime bakarak ve kâlbimi yakarak gittin,
Ey sevdiğim Gülüm, gittinde sanki iyimi ettin,
Yıllardır elem ve gözyaşı, bilki aklımı zayettim,
Gözlerime bakarak ve kâlbimi yakarak gittin,
Ey sevdiğim Gülüm, gittinde sanki iyimi ettin...
| 36 |
Okurken
önlüklerimiz karaydı
ama aydınlık yüzlü
idealist ve mesleğine bağlı
toplumda saygı gören
bilgili, araştıran
kendisini adayan
öğretmenlerimiz vardı
öğretim kadar
bizi hayata hazırlayan
eğitim vardı
okullarımız tam gün
teneffüslerimiz adam gibiydi
akıllı tahtamız
tablet bilgisayarımız
fosforlu kalemlerimiz yoktu
kara tahtaya yazar
tebeşir tozu yutardık
öğrendiklerimizi aklımızda tutardık
falaka filan yoktu
ancak sevgi saygı duyardık
küçük şeylerle mutlu olurduk
yerli malı haftalarında
ve ders aralarında
annemizin hazırladıklarını yerdik
marka bilmezdik
hamburger- tost -kolalı
fast food beslenme alışkanlığı yoktu
önlüklerimiz karaydı
ama önümüz ve zihnimiz açıktı
hayallerimiz karartılmamış
umutlarımız çalınmamıştıNisan 2015
| 90 |
Söylenmezi Söyledik
SÖYLENMEZİ SÖYLEDİKYasa dışı bir sevda bizimkisi
Yasak bahçelerden çiçekler kopardık
Devriyeler bastı gece yarıları düşlerimizi
Kanayan yaralarımızı gözyaşlarımızla yıkadık
Konuşsak suç sayılıyordu
Sustukça da kanadı yaramız
Çakır keyif bir zamanda çözüldü dilimiz
Ve biz söylenmezi söyledik 20.07.2001
[yayla]
www.akdeniz.orgfree.com
| 41 |
Denizimsin
Deniz şiir gibidir ruhumda taşar
Dalgaların sesi yüreğimde fısıldar
Gözlerine bakamayacak kadar
Sesinle içimi titretecek kadar
Dalgalar gibi gel-git ruhum
Aynı deniz gibi yani sen gibi
Çıplak ayaklarınla inadına dokunursun ya
Dalgalar kaçar sen kovalarsın
Öyledir bakışlarımdaki kaçamaklarım
Kokusunu içine çekmeye doyamazsın
Çocuksu bir sevinç çığlığı atar yüreğin
Hem korkutur hem de kopamazsın
Ayrılamazsın işte kıyısından
Aynı deniz gibi yani sen gibi
Hele o serinliği esince dalgalarla
Sanki gülüşünle gelen heyecan
Ben susayım deniz essin
Seni dinlesin yüreğim sen anlat
Sen benim denizimsin vazgeçemediğim
Sen söyle ne kadar çok sevgin
Benim sevgim deniz gibi uçsuz bucaksız
Deniz, bizim aşk hikayemiz
Sen denizimsin ben de senin martınGönül Bağ-------Antoloji Dostlarından-------Kıyısı dalga dalga, melül melül esiyor,
Kokusu yelden gelir,nefesimi kesiyor
Sevda hanceri gibi,yüreğimi teşiyor
O masmavi denizin, martısıyız ikimiz................İbrahim Kurt***************************************************************************
| 128 |
Çöktü
Gözün görmüyor mu elin kan doldu
İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü
İslam siyasete sermaye oldu
İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü Bu ne sorumsuzluk bu ne rezalet
Her türlü pisliğe din olmuş alet
Hani vicdan hani adil adalet
İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü Şehittir dediğin kahraman candır
Yiğide yaşamın bittiği andır
Yetmedi üstüne Allah la kandır
İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü Nasıl anlatayım köre sağıra
İnsanlığı ilk yardıma çağıra
Bırakmıyor Kurdoğlunu bağıra
İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü 30.11.2016 Antalya-Çiftlik sabahlarıAğıt yakar ana ogul düşmüş kara toprağa
Vatan can pazarı kan akıyor sokaklara
Yürek dayanmıyor terör kaynıyor acılara
İnsan çöktü inanç çöktü din çöktü... Senem Aygül Teşekkürler saygılar Senem hanım
| 114 |
Senin Gibi Bir Şer! .
KOMAYA GİRMİŞ; DERİN BİR UYKUDASIN!
Rüyalar aleminde yaşıyorsun adeta
DÜĞÜN-DERNEK, ZİL-ZURNA SENİN YASIN..TÜRKİYE CENAZE EVİNE DÖNDÜ,
Her gün beşer-onar şehit geliyor,
GÜNEŞ BATTI, YILDIZLAR, AY SÖNDÜ,Seni görünce seni görünce ey BEŞER,
HANGİ MİLLETTENSİN? ADI NE İNSANLIĞININ?
GELMEMİŞTİR YERYÜZÜNE SENİN GİBİ BİR ŞER! ...
| 48 |
...Aşk Her Zaman Masumdu
Güneş uyudu
Kadın
..kızıl geceye gözlerini yumdu
Adam
usulca yatağından sıyrıldı
Kadın
büyüttükçe büyüttü içindeki kuşkuyu
Aşk her zaman masumduGüneş
tutmadı hiç saçlarından kadının
Hiç kanatmadı parmaklarını
Unutmadı kalbini okşamayı
Unutmadı doğmayı
Adam
çekip gitti gözyaşının bir yerinde
Kadın uyudu
Kadın yumdu gözlerini sevgiye
Aşk her zaman masumduGüneş uyandı
Kadın aldandı
...zamansız sevdalara attı kendini
kaybedilmiş yıllara
Adam
soyundu siyah elbisesini
bir nokta koydu
Kadın
sonsuza dek uyudu
Ama aşk
''AŞK''
Her zaman masumdu...(yazılalı belki de bin yıl oldu....)
| 83 |
.Öksüz Kalmış Duygulara İnat
şiir sevmek gibi sevmek isterim seni
içimden gemiler geçer
limanlar dolar boşalır
yakamozlar sevgi doğurur gözlerimde
ay /ar/sız anlarımda zaman durur
kendime kaldığım sana kaldığım beyaz köpükler akar kucağıma
deniz kızı yıkanır derya da
deniz fenerinin loş ışığında
maviler göç eder uzaklarda
şehirlerin ışıkları yıldız yıldız yanarken
sen yanarsın sol yanımda rüzgar savurur saçlarımı
ayaklarıma değerken deniz
gelgitlerinde savrulur duygular
yarına ertelenen özlemler uçar
martıların kanatlarında
sen uçarsın ben uçarımiçimden anılar geçerken dört nala
bir sevda şarkısında yüreğim vurulur
dokunmak isterim elini tutmak
konuşmak gözlerinde gözlerimle
ve öpmek köpük köpük
sarılmak sonsuzluğu senle doldurmak elinden yüreğinden şiirden
paylaşmak paylaşılmamış ne varsa
aşk gibi düş gibi
anlara anı katmak hazzı var içimde
yarım kalmış sevdaları tamamlamak
öksüz kalmış duygulara inat19-10-2007
| 123 |
Anamsın
ANAMSIN
Gece uykusuz kaldın, ninni çaldın uyuttun,
Üstümü kirle tende, hiç kızmadan sen yurdun.
Anzer balından daha, tatlıdır anam tadın
Ayağının altında, cennet olan anamsın. Evde yorgun hizmetçi, tarlada ırgat oldun,
Yaşın otuz olmadan, saman sarısı soldun.
Bir güne hastalansam, korktun saçını yoldun,
Ayağının altında, cennet olan anamsın. Sana verilen hakkı, yasada yazı buldun,
Soframızdaki yerin, daima sonda oldun.
Beşikte ağlayandan, gece uykusuz kaldın,
Ayağının altında, cennet olan anamsın. Hala töre yasası, seni suçlu buluyor,
Sevenlere saygı yok, genç anneler ölüyor.
Bu acılar, feryatlar, ciğerleri deliyor,
Ayağının altında, cennet olan anamsın. /Ana gibi yar olmaz, vatan gibi de diyar/,
Parmağıma çöp batsa, senin yüreğin kanar.
Bulunmaz bu dünyada, senin gibi sadık yar,
Ayağının altında, cennet olan anamsın. Evlatların üzseler, hoş görür affedersin,
Azrail can istese, benimkini al dersin.
Vatana düşman girse, cepheye de gidersin,
Ayağının altında, cennet olan anamsın. Bayrağım gökte kutsal, sen de yerde kutsalsın,
Çiçek dalında güzel, sen de melek anamsın.
Tanrı senin ömrünü, sağlıklı uzun kılsın,
Ayağının altında, cennet olan anamsın. Onlarca şiir yazsam, ben seni anlatamam,
Ellerinden öperim, özledim canım anam.
Sakın ola ağlama, gözyaşlarına kurban,
Ayağının altında, cennet olan anamsın. Kadın hakları için, pozitif yasa gelir,
Rızaoğlu, değerin Rabbım dan sonra bilir.
Dilerim babam kadar, sana da hak verilir,
Ayağının altında, cennet olan anamsın.
Bana cennet verseler, kucağını isterim.
08 MAYIS 2007
FAHRİ BULUT RIZAOĞLU
| 221 |
Kalbim Sevgiye Hasret
KALBİM SEVGİYE HASRET Dilim sussa da gözlerim hep konuşur
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım
Bedenim doysa da kalbim yanar tutuşur
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Bu aşk yüzünden deli divane dolaşırım
Rüyalarımda yarin hayelliyle konuşurum
Vefasız yar gelde gör beni nasıl yaşarım
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
O günler aklıma gelince yüreğim coşar
Aşkın kalbime bıraktın yarayla uğraşıyor
Senin bıraktın damarıma zehirle savaşır
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Seven kalpler ne acılara dayanmaz
Bir kere sevdinmi ne yapsam gitmez
Bülbül bile fiğan eder dalında ötmez
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Sevdamın büyüklüğü sığmaz dağa taşa
Yürek dayanmaz gözümden akan yaşa
İkimizin adını yazdım ziyaretin taşına
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Aklımda çıkmayan sen varsın canımda
Başlamayan aşkımız son buldu bir anda
Acı verdi hasretlik cekmek ta şuramda
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Aşk kokan güzel bakışlar kaldı aklımda
Bedenimi acıtan ruhun dolaşır yanımda
Hasretin sancısı dolanır akan kanımda
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Odamın camını açık bıraktım gelin diye
Haram olsun,sana verdiğim o sevğiye
Bende birtek kırık kalbim kaldı geriye
Yaralı kabim sevgiye hasret yaşarım***
Yar yüzünden ben hasret kaldım sılya
Acımadı kader saldı diyardan diyara
Dağlar dayanmaz çektiğim ızdırapa
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Al aşkını benden ölüme vakit varken
Beni böyle acımasız hançerle vururken
Senden kalbimi söküp alacağım ölürken
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Çaldığın kalbimle kendini sanarsın paşa
Vefasız yar bakmadın gözümdeki yaşa
İçimdeki derdimi döktüm dağlara taşa
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım***
Kaderin acı halkasını boynuma taktın
Türkan'ı acımadın ateşlerin içine attın
Sonuda baş ucuma siyah gül bıraktın
Yaralı kabimle sevgiye hasret yaşarım03.06.2011.
** (Şiir) ***** Türkan Yılmaz ***
| 266 |
Elle Gelen Düğün Bayram
Değer vermem para pula,
Zarar vermem sağa sola.
Sırrım vermem uluorta,
Düşmem asla kötü yola.Dolambaçlı yola sapmam,
Doğru bildiğimden şaşmam.
Tedbiri elden bırakmam,
Elle gelen düğün bayram.Yalan söze kulak asmam,
Harama dönüp te bakmam.
Haksızlığa boyun eğmem,
Doğru bildiğimden dönmem.
| 44 |
Bir Yıldız Kaydı
Bir yıldız kaydı gönül yuvamdan
Koynunda uyuyan sevdiğim mi ay?
Bana yar olmadı gitti yurdumdan.
Sarıpta kucakla olsun sana yarBen onsuz neyleyim gülmeyen teni
Terketti dönmez sarmaz bedeni
Demek çok özlemiş kucaklar seni
Ben diye senimi sarmalıyor ay? Toplandı yurduna nice aşıklar
Yanar aydınlatır sönmez ışıklar
Bedenimi sardı kör sarmaşıklar
Sevdiğimi gönder karalandım ay! Işığım söndü, gülemem artık
Bu dünya dar geldi, kalamam artık
Ölümden başka yol kalmadı artık
Beni de al ne olur kollarına ay!
| 79 |
Cesaret mi korkaklık mı
Ölümle yatıp, ölümle kalkıyorum
Elimde uyku hapları
Yutmayı bir başarabilsem
Bitecek her şey
Ama gel gör ki
Ölmek istemiyorum
Kompoziyon konusu vermişti
Öğretmenim lisede
İntihar korkaklık mı cesaret mi diye
Korkakmıyım, cesurmuyum bilmiyorum
Ölmek istemiyorum
| 39 |
A A Denemeleri BU ZULÜM DAHA NE KADAR SÜRECEK
BU ZULÜM DAHA NE KADAR SÜRECEKBir el sürekli dünyayı karıştırıyor. Dünya bu el yüzünden hiç rahat yüzü görmüyor, göremiyor. Dün neyse bu gün de öyle. Şöyle bir düşünün dünyanın hiç rahat bir günü oldu mu? Her zaman bir olayla çalkalanıp durdu dünya. Dün el kaide bu gün Işid belası sardı tüm dünyanın ufuklarını. Dün Esad zulmü bu gün Sisi zalimiyle kan ağladı durdu dünya.
3, 5 senede bir Filistin’e saldırarak yakıp yıkan İsrail barış zamanlarında da adım adım Filistin’i yok ediyor, masum insanların başına evlerini yıkıyor, dünyanın bu zulme sesi çıkmıyor, hatta bazı zalimler bu zulmü tasvip ediyor, zalimi mazlum gösteriyor, mazlumu zalim. Çin her fırsatta Doğu Türkistan’da zulmünü tekrar ediyor, zavallı Türkmenlere hayatı zindan ediyor.
Avrupa’nın hapishane kaçkınları gemilerle Amerika kıtasına çıkınca oradaki çiftliklerin sahibi olan Kızılderililere jenosit uygulamış, koca bir ırkı yok etme dercesine varmıştır. Yok, edemediklerini de dönüştürmüş, zulüm sisteminin bir parçası haline getirmiştir. Kızılderililerden boşalan toprakları ekip biçmek için kölelere ihtiyaç duymuş, bu köleleri bakir topraklar ola Afrika’dan hayvan gibi avlayarak gemilerle yük gibi taşımış, gayr-i insani şartlarda nakledilen zavallı zencilerin yolculukta çoğunu telef etmiş, cansız bedenlerini okyanusta vahşi balıklara yem yapmıştır.
Bakir Afrika daha önce de hem Fransızlar, hem İngilizler tarafından sömürülmüş, zavallı yerliler hiçbir zaman batılıların zulmünden kurtulamamıştır. Rusya ise ezel ebed tahakküm ettiği halkalar jenosit uygulamaktan geri durmamış, Stalin’in Sibirya’ya sürdüğü Kırım ve Ahıska Türklerinin acıları bir türlü sona erdirilememiştir. Komünist ihtilalin Romanya, Çekoslovakya ve Polonya’da yaptığı zulümler hep söylenegelmiştir.
Hindistan’ın Keşmir’de sürdürdüğü zulüm düzeni, Arakan Müslümanlarına Myanmar’da Budistlerin yaptığı katliam ve zulümler daha yakın zamana dek sürmekte, masum Müslümanların çığlıkları ve çaresizliğin ıstırabı böğrümüzü yakmaktadır.
Yakın zamanda Amerika’nın başlattığı zulümler en çok da Asya kıtasında ve Müslüman coğrafyasında olmaktadır. Önce Afganistan, sonra Irak ve Suriye ve Arap baharıyla karıştırılan ve iç isyanlarla boğuşmaya itilen Müslüman halklar…
Bunca zulüm ancak Cahiliye devrinde vardı ancak. Amma bu Cahiliye eskisini aratmıyor 21. Yüzyılın cehalet ve zulmü ayyuka çıkmıştır. Dünya bu zulüm ve cehalet içinde inim inim inlemekte, kan, gözyaşı ve masum ve mazlum halkların çığlığıyla zindana dönmüştür. Bu gün Polonya, Tunus, Yemen, Irak ve Suriye tam bir cehenneme dönmüştür. Bu Cehennemin baş zebanisi Amerika’dır. İçinde yananlarsa mazlum dünya milletleridir. Yeni Roma dediğimiz bu büyük zulüm devletleri dünyayı kana boyamaktadır. Mazlumların gözyaşları sel gibi akmakta, kan oluk oluk akmaktadır. Masum ve mazlum halkların çığlıkları arşa çıkmaktadır.
Bu çığlıklar karşılıksız kalmayacak, bu zulüm ilelebet payidar olmayacaktır.
| 398 |
Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar
Dünün o oyunları-bugünde oynanıyor
Yapılan kahpelikler-bizi sıkıntıya kor
Bayrak senin bayrağın-kanın vardır renginde
Atam görevi yaptı-bu görev şu an sende
Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar
Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar
Sorumlu olan toplum-sesimi ses vermeli
Mutluluk esenliği-güzelliği sermeli
Bayrak vatan toprağım-bölünmek istenmekte
Hainler ve düşmanlar-uyuma geçti öte
Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar
Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar
Haritaları görün-dama taşları gibi
Salyalı ağızları-kuzgun başları gibi
Al evladı çık yola-bayrağı salla daim
Korunmazsa memleket-işimiz olur vahim
Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar
Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar
İçerler zıbarırlar-verirler eziyeti
Bedenler yere düşer-sarsarlar cemiyeti
Uslu durun arsızlar-bizleri kızdırmayın
Bir Kurtuluş Savaşı-yeniden yazdırmayın
Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar
Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar
O paçavralarınız-kaplamasın meydanı
Türk Milleti ayakta-yerde bulmadık canı
Canımız pahasına-bayrak korunacaktır
Kötülemek isteyen-ya aptal ya salaktır
Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar
Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar
Türkiye hedeftedir-hedefteyse bayrak var
Onun ile birlikte-altta kayan toprak var
Öğretmen Hasan söyler-çok sevmekte vatanı
Şiirleri yazıyor-uyandırır yatanı
Bayrağıma göz dikti-yurtta yaşar arsızlar
Türk’e eziyet verir-bunun için ar sızlar
| 181 |
Aşk Peşinde
az kaldı bahara
eli kulağındadır
yeşermek üzere doğa
yine gerinecek topraktaki tohum
patlatıp kabuğunu
uzatacak ellerini güneşesarman kedi
serçe kuş sevda peşinde
cümlemizin yüreği kıpır kıpır
aşk peşinde_kadıköy 26şubat2005
| 31 |
Depresyon
Ne yüzsüz şey bu depresyon
Kapıdan kovuyorum, bacadan giriyor
“İstemiyorum seni” diyorum
Arsızca karşıma dikiliyorLaftan anlamıyor
Sözden usanmıyor
Ben onu istemedikçe
Hepten tepeme çullanıyorAma artık seni tanıyorum
Sana karşı kararlıyım,
Tüm numaralarını biliyorum
“Seni hayatımda “İS-TE-Mİ-YO-RUM.! ”
| 38 |
Kız Ne Zaman
Seni görüp ağlarken ben perişân perişân
Gözden katre değil, sel değil, deryâdır düşen
Eller düğün yaparken cıvıl cıvıl, şen, şakrak
Kız ne zaman, kız ne zaman şu bizim nişan? (1985)
| 33 |
'"Savaş" Yazım
SavaşSavaşı kimler çıkarır, savaşta kimler ölür, kimler kazançlı çıkar? Bu üç sorunun cevabı çok şey ifade eder! Savaşı kimler çıkarır?
Tarihsel süreç incelenirse tüm savaşların egemenlerce çıkarıldığı gözlemlenir! Halk ayaklanmalarının bile sebebi egemenlerdir! Öyle bir noktaya getirirler ki halkı ayaklanma kaçınılmaz olur! Yani her durumda savaşı çıkaranlar egemenler ve topluma egemen kesimdir! Halk ayaklanmasında bile topluma egemen olanlar, yani fikir ve güç açısından bunu örgütler!Eski Mısır’da Firavunun zulmüne karşı İsrail oğullarını örgütleyen Musa, Egemen sınıftandı! Firavunun sarayında büyümüş ve toplum içerisindeki yerini dahi oradan almıştır! Firavuna karşı ayaklanmayı da o örgütlemiştir!
Mısır Azizine köle olarak satılan Yusuf, azizin sarayında büyümüş ve sonuçta azizin hem makamını hem de kendisine aşık olan karısı Züleyha’yı almıştır! Yusuf’un din adamları ile savaşı çok önemlidir! Zamanın din adamları tapınaklarda konuşlanmış ve toplumu inanç üzerinden sömürüyor! Toplumun tüm kaynaklarını tapınaklardan yöneten bu din adamları, sokaktaki kadınları, kızları bile tapınaklara kapatır hale gelince Yusuf, tapınaklara Firavunun ordusu ile saldırmak zorunda kalıyor, din adamlarını da zindana tıkıyor!
Davut ve Süleyman zaten kral idi…
Yani savaş çıkaranlar, öyle söylendiği gibi sıradan halk içinden çıkmıyor! Savaş çıkaracak potansiyeli olsa bile bunu eyleme geçirmek için egemen bir konuma ulaşması gerekiyor! Hatice’nin serveti gibi…
Bu konuda size bir ipucu vereceğim; savaşta ölmeyenler, genelde savaşı çıkaranlardır! Bunlar çoğunlukla din adamları ve mal-mülk sahibi olanlardır!
Savaşı egemen olan güçlü krallar ve halifeler çıkarır! Roma İmparatorları çıkarır! Roma imparatoruna karşı yine egemen olan Osmanlı çıkarır! Bu güçlü savaş makinesi, krallıklar ve imparatorlukların yıkılması da daha egemenlerce oluyor! Kim güçlüyse o diğerini yıkıyor! Roma’yı Osmanlı yıkıyor ama Osmanlıyı da Avrupalılar yıkıyor! Bu döngü egemenlik üzerine dönüyor! Savaşta kimler ölür?
Savaşta her zaman alt sınıf zarar görür! Bu her dönemde böyle olmuştur! Mekke’nin fethinde bile mal-mülk sahipleri, (direnmeyenler) elbet zarar görmüyor! Yani kalburüstü kişiler, malından, mülkünden, canından olmuyor! Zaten mal-mülk sahibi, saygın olanlar kendileri maşa varken canını tehlikeye atmaz! Bu kişiler hakkında “Savaştan dönenler” şeklinde çok bahis ve ikaz vardır! Malı mülkü olmayan garibanlar savaştan dönmez; genellikle egemenler ve fiilen savaşmayanlar, savaşın sonucundaki kaymağı yerler! Savaşan gariban kesime de “Şehitlik” makamı verirler! Yani savaşın ganimetini sağ kalanlar, bu Dünya’da yerken ölenler de Cennet ile ödüllendirilir! Osmanlıda gariban halk, “Teba” tabi olan, savaşıp şehit düşerdi! Askere dahi alınmayan yabancılar, “Vatandaş” muamelesi görmüş, mal-mülk sahibi olmuş!
Günümüzde nasıl oluyor?
Niteliksiz sınıfın eline silah, cebine para koyan egemenler, belirlenen stratejik amaç ve hedef doğrultusunda onları piyon olarak kullanıyor! Önce desteklenen niteliksiz sınıf, sonra ortadan kaldırılıyor! Kutsal ve duygusal söylemlere aldanmayın! Asıl sorun, niteliksizlik bu geri toplumlarda! Eğitim ve iş alanları olmaması yüzünden savaşmak zorunda kalan, insanlara kutsal bir amaç üretilir! Zaten bu toplumların başında genellikle diktatörler bulunur! Diktatörlere “Dur” demedikleri için kendi içlerinde savaşıp egemenlere yem olurlar! Günümüzdeki strateji bu! Kutsal gerekçe önemli; ölenlere ahrette Cennet vaadinden daha önemlisi, yaşamak için öldürmek zorunda kalan zavallıların cep harçlığı! Paralı asker konumundaki kutsal savaşçılar! Kimler kazançlı çıkar?
Savaşlardan kazançlı çıkan kesim, bir şekilde savaşa girmeyen kesim olur genelde! Din adamları mesela, savaşı kim kazanırsa kazansın onlar halkı etkilemek için kullanılır! Yani işgal güçleri de din adamlarıyla halkı teskin etmek ister bu amaçla onları kullanır! Yani din adamları savaştan en az zarar görebilir tabi ki bizzat savaşmaz ise! İşgale direnmeyen, teslim olan askerler de savaştan az zarar görür! Hatta işgalciler onları silahaltına alıp kendi halkına karşı, kolluk kuvveti olarak kullanırlar! Savaştan asıl kazançlı çıkanlar egemenler, bu eski zamanda da böyle idi günümüzde de böyle, gelecekte de böyle olacak! Egemen derken, toplumun gelirinden hatırı sayılır pay alan kesimden bahsediyorum! Bu kesim, her toplumda kendiliğinden oluşur! Ya kurucu kesimdir, hanedandır ya da ihtilalci kesimdir! İç çekişmelerden bile zarar görmezler! Kim daha güçlü ise onlarla devam ederler yollarına! Sonuçta o toplumun gelirinden pay kapmaca başarısı önemli! Burada kullanılan kutsal ve milli söylemleri de ben şahsen ciddiye almıyorum! Amaç belli! Bu pay kapmaca savaşında da zaman zaman alt- üst durumları yaşanır; bu da kaçınılmaz! Bu savaş, tahterevallinin iki ucunda oturmaya benzer; biri inerken diğeri yükselir, sonra diğeri inişe geçer, bu böyle devam eder! Egemenler ise bu uçları kullanır! Yani uçlara pek yaklaşmazlar, uçlardakileri kavga ettirir ve kendi egemenliklerini bu şekilde idame ettirirler! Yani hangi ucun yukarda olduğu, hangi ucun aşağı düştüğü onlar için sadece ayrıntıdır! Son tahlilde; savaş çıkaranların, kendileri bizzat bu savaştan etkilenmiyorsa kutsal ya da milli söylemlerine aldanmamak gerek! Savaşın bir ilkellik olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor! Zaten bu nedenle egemenler yeni Dünya düzeninde bizzat kendi haklarını cephede savaşa sokmuyor! Paralı askerleri savaştırıyor ya da zaten geri toplumlarda iç çatışmalar vardır, onları körüklüyorlar! Hatta öyle ki arazide bir duvar arkasına saklandığını sanan gerillayı uydudan izleyip orayı vurmak mümkün! Yani sahaya inmeye gerek olmaksızın savaş kazanılıyor! Sahada sadece ajanlar ve piyonlar olsa yeterli oluyor! Ajanlar piyonları kışkırtma görevini sahada yürütüyor! Bir bölgeden ajanlar kaçmışsa bilin ki ora havadan vurulacak! Ayrıntısını izliyoruz televizyonlarda! Naklen savaş veriyorlar hatta! Sermaye savaşları, dinsel ve felsefi öğreti savaşları, siyasi savaşlar gibi pek çok başlık açılabilir! Toplumun tüm bilgi kaynaklarını ele geçirip kendi istediği yönde bunları kullanmak ve topluma yön vermesi muhtemel kişileri ya kendi safına çekip kullanmak ya da imha etmek şeklinde süren savaşları da izliyoruz! Yani eski zaman savaşlarının çok ilerisinde bir ayrıntı kullanılıyor bu egemenlik savaşında! Savaşı egemenler çıkarır, savaşta garibanlar (Kutsal ve milli idealler için bazı da çaresizlikten ve niteliksizlikten) ölür, savaşın ganimetini de egemenler toplar! Selametle,Ahmet Bektaş
| 861 |
Hatıra onlar
Bakma beyazına sen saçlarmın
Hiç kamburluğuna sorma belimin
Sarardığınıda sorma tenimin
Can sevdiklerimden hatıra onlar Çürüyen goncalar benimdi şunlar
Kırılan dalları benden kırdılar
Çarpan yüreğimi söküp aldılar
Can dediklerimden hatıra onlarOmuzum çökeli lal,dır dillerim
Gecede feryadım gündüz gülüşüm
Bir kararda durmam anda değişim
Can dediklerimden hatıra onlarGözlerimin feri söndü umutlar
Birinden çıkmadan girdim komalar
Güneşim batalı kara ufuklar
Can dediklerimden hatıra onlarBir cabbar Halil,dim kükreyen aslan
Solumda yaramdan dilemem aman
Yazımı yazmıştır Rahman,ı Yezdan
Gözyaşlarım akar hatıra ondan
| 80 |
Bayram Sabahı
Bir bayram sabahı düşünüyorum
Alı al moru mor renkler içinde
Bir bayram sabahı düşünüyorum
Yalınayak çırılçıplak karnı aç
Ben o birinci bayram sabahını
Alı al moru mor içinde istiyorum
İstiyorum herkesin bir sıcak yuvası
Ve yarından endişesi olmasın
Üşümesin yalınayak zemherinin ortasında
Aç durmasın ramazan sonrasında bileBir bayram sabahı vardır
Herkes eşit herkes hür
Bir bayram sabahı vardır
Kimi öldüren kaçak kimi azılı mahkum
Bir bayram sabahı vardır
Kimisi kıymalık ağa kimisi bir deri bir kemikNe hoş olurdu eskiden bayram sabahları
Çocuktuk biz o günler anlamazdık bir şeyden
En yoksul çocuğu bendim mahallenin
Yine de bulurdum oynayacak arkadaş
Pek kibiri yoktu zengin çocuğunun
Gönlü mü alçaktı anlamıyor muydu yoksa
Orasını pek bilmem ama
Bildiğim bir şey varsa
Beraber oynadığımızdı beylerin Rüştü ileÇocukken benimle oynayan Rüştü
Bugün selam vermez görse sokakta
Ben yine mahallenin en yoksul kişisi
Rüştü ise beylerin tek mirasçısı
Konuşmaz elbet Rüştü benimle
Ben kim Rüştü kimSanki hiç oynamamışız bizim evde
Sanki hiç kavga edip barışmamışız
Tanımaz elbet tanımaz beni Rüştü
Bu bayram sabahında
Çünkü Rüştü beylerin tek mirasçısı
Bense mahallenin en yoksul kişisi
| 178 |
Yevmili Kıyamette Kalsın, Eliniz Yüzünüz
YEVMİLİ KIYAMETTE KALSIN, ELİNİZ YÜZÜNÜZ. emeğe düşman
sabiye düşman
seviye düşman;
Ve kan içinde ellerinizAllah da
kul da biliyor ya
hırsızsınız,
haramisiniz,
yüzsüzsünüz.Kolunuz kopsun
deriniz yüzülsün demiyorum..
yevmili kıyamette kalsın, eliniz yüzünüz. Mahmut Nazik
| 39 |
Gül Bakışlım
Gül teninden oyalanıp süzül de gel
Gül bakışlım gözyaşlarım silip de gel
Yaram sızlar yalnızlığım bilip de gel
Gül bakışlım gelAy büyüdü geceleri seni bekledim
Akgerdanda gül kokulu tenin özledim
Çare bilmez dertlerimle yolun gözledim
Gül kokuşlum gelAya sordum gözlerini kaçırdı benden
Gül bakışlım güller aldım ektim yeniden
Beni bıraktın gül bakışlım senin idim ben
Gül bakışlım gel.
| 60 |
Güzellik ve Çirkinlik
Bir gün güzellik ve çirkinlik deniz kıyısnda karşılaştılar.
ve dediler ' hadi denize girelim'
giysilerini çıkarıp dnizde yüzdüler.
bir süre sonra çirkinlik kıyıya dönüp
güzelliğin giysilerine bürünerek yoluna devam etti.
ve güzelikte denizden çıktı
kendi giysilerini bulamadı.
ama çıplak olmak utandırıyordu onu.
çaresiz çirkinliğin giysilerine bürünerek
yoluna devam etti güzellik.
o gün bugündür insanlar onları birbirine karıştırır.
ancak içlerinden,
güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimi insanlar vardır ki giysilerine bakmadan tanırlar onu.
ve yine çirkinliğin yüzünü gören kimileri vardır ki
giysi onu gözlerden gizleyemez..
| 86 |
*Sen Gül...
Şikayet etse de yürek
Ezbere bildi acıyı,baktı gülerek
Birgün dinecek, bitecek elbet
Ne ektiyse yürek, onu biçecek.
En kötü günün sana olsun düğün
Mutlu ol ! ! ! sevgiyle dolsun ömrün....
| 33 |
Figan Feryat Olmuşsa
Gelmişti vaktimiz
Dolmuş naktimiz
Artık toparlanma zamanımiz
Yollarimiz ayrılacakti
Artık ayrı dünyaların insanıyidik biz
Toparladık valizimizi
döndük sırtımızı birbirimize
Üç dört adım gittik, döndük gözler çarpıştı birbirine
Dört gözde bir damla göz yaşı
İki gönülde bir feryat,figan yakıyordu
Dur gitmeyin dercesine
Ben ona,o bana koşmak istedi
Ama artık ayrılma zamanımız gelmişti
Kader çizmişti olası çizgisini
Ayaklar artık bırakmıyordu birbirimize koşalım
Yürek yanıyordu, feryat yakıyordu
Figanim feryadım oldu
Ben seni böyle mi bırakacaktim
| 75 |
Bulutla birlikte ruhumda çakar şimşekler,
Konuşsam bir türlü, sussam bir türlü
Hazmedemiyorum adaletsizliği bir türlü
Yüreğimde durmadan büyüyen ayrılık sızı
Vatanıma ayrılığı sokan eler kırılsın. Kaçsam duymamak için şehirden uzağa
Nasıl düştük biz ayrılık denilen tuzağa
Allah’ım sen koru bizde doneceğiz ırağa
Vatanıma ayrılığı sokan gözler kör olsun Anladım faydası yok uzak kalmanın artık
Birliğimi savunmak alnıma yazan haktır.
Vatan bölünürken duyarsız olmak alacaklık,
Vatana,millete ayrılık sokanlar yok olsun Sen sevdamın serin rüzgarsın yüzüme vuran
Yüreğimi yakan vatanım sen bir avuç korsun.
Yer,Gök biliyor sevdamı, Sen bilmiyorsun.
Bu kutlu sevdaya ayrılık sokanlar kahrolsunHalil ÇOLAK 29.03.2010
ANKARA
| 96 |
Uyuyanlar Uyanmiyor
Uyuyanlar UyanmıyorÖlüm nasıl geldi cana
Uyuyan canlar uyana
Korbonasit gazı ile
Uyuyanlar uyanmıyorRenksiz ve kokusuz gazla
Zehirlenip ölmek fazla
İnsan farkına varamaz
Uyuyanlar uyanmıyorToplumun acılarıyla
Kavrulan yürek acıyor
Dost şeref bunca ölümler
Uyuyanlar uyanmıyorDost şeref
| 37 |
En Büyük asker bizim asker
En büyük asker bizim asker
Vatanımızı bekler
Vatan elden gitmeyecek
En büyük asker bizi beklerHilali yıldızı albayrak
Ceddin başı dik ve ak
Başımız gövdeden düşsede
Dalgalanacak sancakHer karış toprağı sulanmış
Şehidlerin kanıyla
Bu vatana bedel biçenler
Öder bir gün canıylaBir bütün dür anadolumuz
Türk laz çerkez kürdüyle
Öze dönüşün vakti geldi
Ver elini TürkiyeEn büyük asker bizim asker
Vatanımızı bekler
Vatan elden gitmeyecek
En büyük asker bizi bekler
| 73 |
VALLAHİ DİBİM DÜŞTÜ.yy
VALLAHİ DİBİM DÜŞTÜ.Gözlerim kamaşıyor alamadım kendimi,
Kız kimlerdensin söyle vallahi dibim düştü
Bir anda âşık oldum yıktın gönül bendimi,
Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü.Gözlerim yuvasından fırladı fırlayacak
Kendini güzel sanan hatunlar hırlayacak
Seni kolumda gören erkekler zırlayacak,
Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü.Seni bana noterde tasdik ettireceğim,
Altına evet yazıp imza attıracağım,
Kandırıp ta annemi düğün yaptıracağım,
Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü.Buldum gönül dengimi kıskananlar çatlasın,
İster seksek oynasın isterse ip atlasın,
Yaşı küçük diyenler buyursun ispatlasın,
Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü.Haydi, tut ellerimi canına can katayım,
Dudaklarında doğup gözlerinde batayım,
Sen benim yüreğimde bende sende atayım,
Bu ne güzellik böyle vallahi dibim düştü. Şair Sedat kocabey.
| 117 |
Tut
Deniz maviliği gözlerin boğdu
Uzat ellerini ellerimden tut
Dalgan savurarak kıyıya vurdu
Uzat ellerini bedenimden tut
***
Eriyen bir mumum Denizim sende
Bir hoş oluyorum yüzün gülende
Ömrüm tazelenir senin busende
Uzat dudağını dudağımdan tut
***
Nikabsız yüzünde gülücük gördüm
Sırma saçlarını elimle ördüm
Ellere bakamam onlara kördüm
Uzat gözlerini gözlerimden tut
***
İlahi varlıksın yüreğimde sen
Daima yüzüme bakıpta gülsen
Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen
Uzat yüreğini yüreğimden tut
***
Zamanı kutsadım sevgin uğruna
Canım feda ettim senin yoluna
Sevdamı doladım nazik koluna
Uzat kollarını kollarımdan tut
***
Ruhiyi perişan eyledin Deniz
Unutmaz adını yazarken Deniz
Hislerim seninle birleşti Deniz
İdam sehpasında beni tut Deniz.
05.05.2015/OLTU
| 107 |
Atatürk
Vampirler vatanı iştahla yerken,
Kendini Samsunda buldu Atatürk.
Amasya,Erzurum,Sivas’tı derken,
Milletin önderi oldu Atatürk Süratle kuruldu temsil heyeti,
Düşmanı kovmaktı gerçek niyeti,
Fetvayla, fermanla verdi emri,
Çelikten azimle doldu Atatürk.Sevrin cadıları vatan ufkunda,
Beslendi her biri binlerce kanla,
Bir ümit var idi çıkmadık canda,
Bir güneş aşkıyla geldi Atatürk.Kimi Kral dedi,Kimi Padişah,
Beyazı çıkarıp giydiler siyah.
‘Vatan kurtulur inerse silah,
Cumhuriyet yakışır.’ Dedi, Atatürk…
| 65 |
Cumhuriyet
Atatürk; Cumhuriyet'i ben kurdum bağımsızlığın öncüsü oldum
Şimdi meşaleyi sizlere genç nesile sizlere veriyorum
Cumhuriyet'i yaşatacağınızı biliyorum
Bana bir söz vermenizi istiyorum
Her zaman özgür be bağımsız olacağınıza
Cumhuriyeti yaşatacağınıza
Bu yönünüzle dünya'da tek olacağınıza söz verin
Gençler; Bizler genç nesil olarak söz veriyoruz atam
Cumhuriyeti yaşatacağımıza
Bağımsızlığımızı koruyacağımıza
Manevi değerlere sahip çıkacağımız söz veriyoruz
Atatürk; Türk gençi vatan sizlere emanet bu benden sizlere vasiyet
Savunun cumhuriyet'i sonsuzadek
Özgürlük ve bağımsızlık Türklerde tek
| 74 |
Hoş Sedalısın
İnce güzel, ses tonuyla, hoş laflar,
Sevgiyle de, konuşurken, yok gaflar
Dil sürçerse, heyecandan, zaaflar,
Tanışınca, aynı yerde, bak saflar.Kültürüne, bağlı doğal, kalmışsın,
Baktım sana, eğitim de, almışsın,
Aşk bağında, yeşerende, dalmışsın,
Sen ömrüme, gıda veren, balmışsın.Bakışınca, bak gözünü, kaydırma,
Dikkat çekip, başkasını, aydırma,
Boş sohbetle, sıkıştırıp, baydırma,
Sana karşı, düşüncemden, caydırma.Nasıl oldu, bilmiyorum, görüştük,
Düşüncemi, anlatınca, bölüştük,
Sinemaya, gidip bolca, gülüştük,
O gün senle, sevgi ile, öpüştük.
| 70 |
Acımasız Gurbet...
gurbet gurbet dedim durdum
acımasız çıktın karşıma gurbet
hep sol yanıma bir ağır vurdun
gurbet artık çekilmez oldungurbet elde bahtım kara
kimsem yok ki derdimi sora
içim dışım oldu hep yara
gurbet artık çekilmez oldunburalarda artık yaşanmıyor
kimse beni anlamıyor
acıdan kurulu dört yanım
gurbet artık çekilmez oldundinmedi bir gün olsun acılarım
nerde kaldı kardeş benim bacılarım
el vurmadan sızılıyor yaralarım
gurbet artık çekilmez oldungurbet yine aynı gurbet
giden benim gençliğim oldu
bak bedenim sararıp soldu
gurbet artık çekilmez oldunHüseyindir adım derdim çoktur
yıllardır derdime bir çare yoktur
gençliğim gitti şu gurbet ellerinde
gurbet artık çekilmez oldun...
Hüseyin YANMAZ
13/03/2015
| 102 |
Her Ne Halde İsem Bilir Dost Beni
Aşıkını bu menzile erdiren
Her ne halde isem bilir dost beni
Bir noktada bin bir hikmet gördüren
Her ne halde isem bilir dost beniÇekip katarını yola gelene
Canım kurban olsun halden bilene
Şu gönlüm yar olmaz yüze gülene
Her ne halde isem bilir dost beniMümin olan muhabbeti hal eyler
Özünü alemde türap yol eyler
Nadan olan ismimizi pul eyler
Her ne halde isem bilir dost beniKerem eyle kurtar ulu yaradan
Ayırma bizleri cemden sıradan
Cahil olan seçmez akı karadan
Her ne halde isem bilir dost beniDaimi eriştim seyran çağıma
Kumru dudu konar dal budağıma
Ben bağban olmuşum kendi bağıma
Her ne halde isem bilir dost beni.
| 113 |
Bugün Bayram
Gelin bizler tanışalım
Bugün bayram, bugün bayram
Güzel güzel konuşalım
Bugün bayram, bugün bayramAna, baba, gardaş, bacı
Dost, arkadaş giysin tacı
Allah'ım gösterme acı
Bugün bayram, bugün bayramİmanla açarak kolu
Yürü, bu yol Hakk'ın yolu
Sevgi dolu, sevinç dolu
Bugün bayram, bugün bayramMilletimiz birlik olsun
Hâllerinde dirlik olsun
Bayram günü erlik olsun
Bugün bayram, bugün bayramÇobanoğlu etme hata
Sırt dönme kimseye kat'a
Yolun düşecek Sırat'a
Bugün bayram, bugün bayram(03.06.1993)
| 71 |
Gün Batımı
Bir gülüş ardında, üzgünlüğüm.
Ateşim, bir sigara da.
Çok şey var anlatılacak, söyleyecek.
Saatler yetmeyecek,
Yetmeyecek zaman.
Kaç ömür geçsede aradan,
Bitmeyecek bu şiir....Gönlünü gönlüme çizen yıldızlar,
Ay ışığındaki parıltı,
Gönül rengindeki gün batışları,
Yüreğimde uzar gider gölgeler,
Beni benden alır, gider gölgeler....Akşamlarla uzar gider ayrılık,
Derdimi benimle yazar gölgeler.
Susarım;
Kaleminden kan damlar.
Bitmiyecek sana adanan,
Kardelen çiçeği gülüşler.
Rüzgardaki ürkek öpüşler,
Yağmurdaki kalp atışları.
Gitmek bilmiyor,
Gün batımı....15.05.2014
| 72 |
Türkiye Sizinle...
Katil'e alkış tutulur mu?
Ayıptır söylemesi, bizde tutulur.
Ya hırsıza?
Hırsızın katilden ne eksiği var!
Türkiye onlarla gurur duyuyor.
Adliye önlerinde atılan slogan;
'Türkiye sizinle gurur duyuyor'
Üzgünüm, ama çete mensuplarına,
bizde böyle tezahürat yapılır,
Dedik ya,
bizde katil ve hırsızlar alkışlanır.
Neme lazım, hepsi çok yetenekli insanlar.
Kimisi cinayet işlemiş, seri katil,
Kimisi banka boşaltmış,
arsız mı arsız!
Kimisi devleti dolandırmış,
tescilli hırsız.
Sen adam öldürecek,
çalıp çırpacaksın,
Ben seninle gurur duyacağım.
Sizlerle gurur değil,
utanç duyulur.
| 80 |
Serseri
Neyine gerek araba, yazlık, ev,
Bulduğunu ye, tuttuğunu sev,
Duygusallıkmış boş veeer,
Aşk dediğin gönülde bir alev.Dedikodu olur, komşular duyar,
Susmak en iyisi, herkese uyar,
Kurallar, kurallar, kurallar,
Evlilik aslında zorunlu görev.10.07.2002
| 33 |
Yaşa tanı
YAŞA TANI SEN BİLİSEN
**********************
İnsandan uzak o yarasa kuşum
Helal pişmemiş ki ekmeğin aşın
Başına yıkılsın şu toprağın taşın
Köşk senin olsun çul bana yeter
**************************
Yazın sıcak güneşte kavruldum
Yokluk içinde dürüst yoğruldum
Bir çobanım ticarete savruldum
Köşk senin olsun çul bana yeter
*************************
Bütün pis bitlerini pazarda sattın
Sermayeni de o an yaladın yuttun
Dostları bırakıp düşmanı tuttun
Köşk senin olsun çul bana yeter
**************************
Soylu derki eğitim mülkün temeli
Aç gören gözlülerin budur emeli
Hele bir insanın sonradan göreni
Köşk senin olsun çul bana yeter
**************************
Halk Şairi. Cuma. Soylu.01.05.1998
| 96 |
Mektubumu Gönder Acele
Ankaranın tepelerine kurduk iskele
Yirmibir yaşında geldim askere
Yirmi ay dolmayınca vermezler tezkere
Baba mektubumu gönder aceleAskerlik için verdiler pusula
Babacığım ne olur bakma kusura
Selam benden,evimdeki herkese
Baba mektubumu gönder aceleAnkaranın kırlarıda fazla soğuk
Garibin yüreği ezelden yanık
Büyük oğlundum,asker oldum
Baba mektubumu gönder aceleGarip bu dizeleri böyle yazıyor
Ankaranın tepelerinde eğitim yapıyor
Gubetlik beni biraz fazla yakıyor
Baba mektubumu gönder acele11.05.1980
| 66 |
Ali Ali Dost
Güller Açıldı,
Miskler saçıldı
Hırka Biçildi
Hu Allah Allah Dost
Pir Ali Ali DostHizmet edildi
Erken güdüldü
Canlar Satıldı
Hu Allah Allah Dost
Pir Ali Ali DostErkana girdik
Yolunu sürdük
güllerin Derdik
Hu Allah Allah Dost
Pir Ali Ali DostFukara adım
duyulur yadım
Lezzeti tadım
Hu Allah Allah Dost
Pir Ali Ali Dost
| 56 |
Nesimi
Uzaklardan bir kara haber geldi
Duydum da acısı bağrımı deldi
Hem dostluğu hem yüreği güzeldi
Gurbet elde talan olmuş NesimiBir köşeye çökmüş bitmiş çabası
Üstünde eski püskü bir abası
Görse tanımazmış onu babası
Gurbet elde yalan olmuş NesimiBoş boş bakar olmuş kara gözleri
Taşımazmış artık onu dizleri
Menzilsiz zıpkın gibiymiş sözleri
Gurbet elde talan olmuş NesimiFelek kesti demiş tüm nefesimi
Hep unutmuş bahar denen mevsimi
Çok özlemiş memleketi Dersim"i
Gurbet elde yalan olmuş NesimiSevdiğini topraklara yar etmiş
Kendisine bu dünyayı dar etmiş
Bir başına yaşamaya ar etmiş
Gurbet elde talan olmuş NesimiNeden ya rab böyle sevenler gülmez
Bu alem hiç mi kadir kıymet bilmez
Aşkı için can veren kullar ölmez
Senin ruhun nur bezenmiş Nesimi
| 116 |
İLYAS'IN SİNEKLERİ Öykü
İLYAS’IN SİNEKLERİİlyas küçük bir kasabada yaşayan yoksul ailenin çocuğu idi. Liseyi birinci olarak bitirdi ama yoksulluk yüzünden üniversiteye gidemedi. Askere gitti. Sonra iş için bir çok kapıya baş vurdu. Bu arada kasabanın nalbantı olan babasını da kaybetti. En büyük çocukl olduğu için anesi ve üç kız kardeşine bakmak yükümlülüğü altına da girmişti. Sonunda iş için başvurduğu Devlet Demir Yolları’ndan onu dünyanın en mutlu insanı yapan haber geldi. Başvurusu kabul edilmişti ve işe alınmıştı. Artık kasabanın tren istasyonunda hareket memuruydu. Bu haberi aldığında ayakları yerden kesilerek annesine müjdeyi verdi. Artık resmen devlet memuru olmuştu. Annesi Meryem’e “ Ana ben istasyonda hareket memuru oldum. Artık bir işim var, artık devlet memuruyum, artık maaşım var” diye müjde verdi. Bu haber Meryem’in duyabileceği en güzel haberdi.. Artık İlyas devlet memuru maaşı alacaktı. Evdeki yoksulluk bitecekti. Kardeşleri münevver, Hatice ve Fatma’nın okul masraflarını karşılayabileceklerdi. İlyas’ın alacağı maaş hepsine yeterdi. Zaten iki odalı bir evde yaşıyorlardı. Bu sevinci aldıkları yarım kilo etle yaptıkları yemekle kutladılar. Çoktan beri evlerine et girmiyordu. İlyas çok mutluydu. Artık devlet memuruydu, bir işi ve maaşı vardı. Tren istasyonunda resmen hareket memuru olan İlyas’ın artık üniforması ve şapkası vardı. Annesi Meryem oğluna general olmuş gibi bakıp gurur duyuyordu. Bununla da kalmayıp komşulara hava atıyordu. İlyas eve üç somya daha aldı. Böylece her kardeşi ayrı yataklarda yatıyordu. Kardeşleri Münevver, Hatice ve Fatma çok mutluydular. İlyas da aile reisi olabilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Lise son sınıfta okuyan Münevver sınıf arkadaşı Salih’e aşık olmuştu. Salih’de Münevver’i seviyordu. Orta son sınıfta olan Hatice ve ilkokulda olan Fatma da çok mutluydular. İlyas annesi Meryem ve kardeşlerinin bütün ihtiyaçlarını memur maaşı ile karşılamaya çalışıyordu. İlyas ile bütün aile fertleri hayal edemedikleri mutluluğu yaşıyorlardı. Annesi Meryem ve kız kardeşleri bir süre sonra İlyas’ın da mutlu olması gerektiğini düşünerek İlyas’ı evlendirmek istediler. İlyas’ın aklında hiç böyle bir düşünce yoktu. Meryem, annelik görevi iç güdüsü ile oğluna kız bakmaya başladı. Cahil Meryem üniforma giyen oğlu İlyası gözünde çok büyüttü ve kasabadaki kızları beğenmez oldu. Şehirden kız bakmaya başladı. Dolmuşa binip kasabaya gidiyor ve oğluna kız bakıyordu. İlyas’ın bundan haberi yoktu ama kız kardeşleri bunu biliyorlardı. Onlar da ağabeylerinin mutlu olmasını istiyorlardı. Anne Meryem sonunda şehirde çok güzel bir kız gördü. Evine kadar izledi. Bu kız şehirdeki yoksul bir mahalle bakkalının kızıydı. Sordu, soruşturdu. Kızın adı Ganimet’ti. Kasabaya döndü ve İlyas’a artık evlenme zamanının geldiğini söyledi. İlyas bu yükü kaldıramayacağını ve daha erken olduğunu söyledi ama annesine dinletemedi. Meryem oğluna Ganimet ile evlenmesi için ısrar ediyordu. İlyas evlenmek istiyordu ama diğer taraftan sorumluklularını ve kardeşlerini düşünüyordu. Kafası karıştı. Kardeşlerine danıştı. Kardeşleri de anneleri gibi İlyas’ın mutlu olmasını istiyorlardı. İlyas annesi Meryem’in zoru ile şehre gitti ve mahalle bakkalı Mustafa’nın kızı Ganimet’i gördü ve ilk görüşte aşık oldu. Ganimet İlyası gördü ve olabilir dedi. İlyas’ın annesi Ganimet’i babasından istedi. Bakkal Mustafa Ganimet’i verdi. İlyas çok sevindi. Maddi durumları elvermediği için hareket memuru İlyas ile bakkal Mustafa’nin kızı Ganimet basit bir dini nikahla evlendi. İlyas karısını alıp eve geldi. Gerdeğe girerken zorlandılar. O gece ev sakinleri komşuda yattılar. Ganimet ilk gerdek gecesinde mutlu olmuştu ama böyle bir ev beklemiyordu. Hayal kırıklığına uğramıştı. Şehirden kasabaya gelin gitmişti ve umduğunu bulamamıştı. Belki İlyas iyi kocaydı ama üç kız kardeşi ve annesi ile iki odalı evde yaşamak gerçeğini kaldıramadı. Şehirli edası ile kasabaya gelin giderken daha fazlasını bekliyordu. Hayal kırıklığı içindeydi. Kaynanası Meryem ve görümceleri Münevver, Hatice ve Fatma’nın sevgi dolu yaklaşımları ona batıyordu. Zamanla mutlu olmadığını düşündü. Ganimet çok güzel bir kadındı. Kasabanın kaymakamı, Belediye Başkanı ve ileri gelenlerinin dikkatini çekmekte gecikmedi. Her akşam iki odalı evlerinden misafir eksik olmuyordu. Kasabanın ileri gelenleri adeta sıraya girmişlerdi. Gelenler elleri dolu geliyorlardı. İki odalı fakirhanede adeta bolluk yaşanıyordu.
Bütün aile mutluydu ama, tren istasyonunda hareket memuru yoksul İlyas bu ilginin kendisine olmadığını biliyordu ama bir şey söyleyemiyordu. Bütün bu ziyaretler çok güzel karısı içindi. Bakkal Mustafa’nın kızı Ganimet bunun keyfini yaşarken İlyas çıkış noktası arıyordu. Düştüğü durum boğazına sarılıyordu. Çaresizlik içindeydi.
İlyas aldığı maaşla ailesini kıt kanaat geçindirmeye, kız kardeşleri Münevver, Hatice ve Fatma’nın eğitim giderlerini karşılamaya çalışıyordu. Meryem oğlunun hep yanında oluyordu. Aza kanaat eden insanlardı Bu arada Münevver liseyi bitirdi. Salih Münevver’i İlyas’tan istedi, İlyas kardeşine sorup Münevver’i verdi.Kız kardeşini evlendirmek için İlyas’a para lazımdı. Bu nedenle masrafları kısması gerekiyordu. Gelen misafirler rahatlatıyorlardı ama İlyas bu misafirlerden çok rahatsızdı. Ganimet’in aileye katılması ile bütün düzenleri bozuldu.
Hatice ile Fatma’nın okul müdürleri ve öğretmenleri de “Veli toplantısına yengeniz Ganimet Hanım gelsin. O şehirli, bizi daha iyi anlar.” Diyorlardı. Amaçları Ganimet’i görmekti. Halbu ki Ganimet ilk okul mezunuydu. İlyas fazalasıyla bunun farkıdaydı. Ganimet güzelliğinin ve gördüğü ilginin fazlasıyla farkındaydı. Bir süre sonra yaşadığı şartlardan şikayet etmeye başladı. Kocasını, kocasının ailesini, yaşadığı evi beğenmez oldu. Artık iki odalı evde bu kadar insanla yaşamak istemiyordu ve başka eve çıkmak istiyordu. İlyas çaresizlik içinde idi. Kasabanın zengini Ali’de Ganimet’e aşıktı. Zengin ve yakışıklı Ali, Ganimet’i her gördüğünde “Sen yeter ki iste ben senin için her şey yaparım, seni çok istiyorum.” Diyordu. Sonunda Ganimet, Ali’nin isteklerini kabul etti ve Ali ile gizli gizli buluşmaya başladı. Her buluşmada Ganimet yaşadığı ortamdan şikayet ediyordu Ali ev kiraladı ve döşedi. Ganimet’e “Ayrı ev istiyordun, al sana ev.” Dedi. Ganimet evi çok beğendi ama bunu İlyas’a nasıl anlatacaktı? Ali izahı da hazırlamıştı. Ganimet, İlyas’a babası Mustafa’nın ev tuttuğunu ve döşediğini, bundan sonra masraflarını de babasının karşılayacağını söyledi. Ailesi ve karısı arasında kalmaktan bıkan İlyas bu teklifi kabul etti. İlyas ile Ganimet ayrı eve çıktılar. Ganimet’in ve Ali’nin istediği olmuştu. Artık İlyas görevde iken Ali rahatça Ganimet ile buluşabiliyordu. Ganimet’e sulananlar da artık Ganimet’in, Ali’nin metresi olduğunu bilerek bu emellerinden vaz geçtiler. Bütün kasaba bunu biliyordu. İlyas bir şeylerden şüpheleniyor ama çözemiyordu. Kayın babası bakkal Mustafa’ya bunu sormayı da kendine yediremiyordu. Ganimet bir süre sonra hamile kaldı ve nur topu gibi bir kız çocuğu doğurdu. İlyas kızına annesinin adını koymak istedi ve kızın adı Meryem oldu. Dünya İlyas için kabus olmaya başlamıştı. Devamlı olarak kulağına duymak istemediği dedikodular geliyordu. Karısının doğurduğu bebeğin bile kendinden olduğundan emin değildi. Annesi Meryem ve kız kardeşleri mahallede ve okulda yayılan dedikodularla aşağılanıyorlardı. Meryem bebeğin babası kimdi? İlyas içine düştüğü durumun parasızlılık yüzünden olduğunu biliyordu.. Paraya ulaşmanın, mutluluğun ve gücün kapısını açtığının farkına varmıştı... Çaresizdi, tren istasyonunda basit bir hareket memuru idi. Aldığı maaşla bu engeli aşamazdı. Bir taraftan kardeşleri ve annesinin giderleri, diğer taraftan karısının bitmek bilmeyen istekleri..Aldığı maaşla bunu karşılayamamanın imkansızlığı içinde çare aradı. Her türlü şans oyunu oynamaya başladı. Piyango, sayısal denedi ama fayda etmedi.Bir televizyon kanalında yayınlanan “Milyoner” adlı yarışmayı gördü. Bu yarışma bir bilgi yarışması idi. On soru soruluyordu. On soruyu bilen yarışmacı bir milyon kazanıyordu. Dokuzuncu soruyu ya da onuncu soruyu bilemeyen yarışmacı eleniyordu. Yani hiç para kazanamıyordu. İlyas kaderini değiştirmek amacı ile bu yarışmaya katılmak kararı verdi. Katılmak için başvurdu, sonra mesai saatlerinden arta kalan zamanlarda eve kapanıp kitap kurdu oldu.
Nihayet beklediği haber geldi. İlyas yarışmacı olmaya hak kazanmıştı ve dünyanın en mutlu insanı olmuştu. İlyas’ın yarışmacı olacağını bütün kasaba duydu. Televizyon kanalı yarışmacının ve ailesinin bütün ulaşım ve konaklama giderlerini karşılıyordu. Kasaba esnafı bütün aileyi veresiye giydirdi. Bütün kasaba halkı başarı dilekleri ile İlyas’ı uğurladı. İlyas, annesi, kız kardeşleri, karısı ve kızı ile İstanbul’a gitti.
Kasabada büyük bir ilgi vardı. Kasabanın belediye başkanı kasaba meydanına dev ekranlı televizyon kurdu. Bütün kasaba yarışmayı bu ekrandan izleyecekti.
Yarışmaya giden aileye kasaba esnafı “Feda olsun “ diyerek kıyafetler vermişlerdi ama hepsi alacaklarını alabilmek için İlyas’ın kazanması için dua ediyorlardı. İlyas’ın güzel karısı Ganimet de çok mutluydu. Hepsi İstanbul’u ilk defa görüyorlardı ve büyülenmişlerdi.İstanbul’dalardı ve rüyalarında göremeyecekleri kadar lüks bir otelde ağırlanıyorlardı.Bütün masrafları kanal karşılıyordu. Bütün aile ne isteyeceğini şaşırmış halde otelin tadını çıkarmaya çalışıyordu. Aralarında bunu yapamayan tek kişi İlyas’tı ve büyük bir heyecan içindeydi. Bu yarışma onun için ölüm-kalım savaşı gibiydi. Sabah oldu ve nihayet beklenen zaman geldi.Kanalın arabasına annesi Meryem ve karısı Ganimet’le birlikte bindiler. Kanala ulaştıklarında İlyas’ın heyecandan ayakları titriyordu. Beraberindekiler biryerlere oturtuldu, İlyas sakinleştirilmeye çalışıldı. Makyaj yapıldı ve stüdyaya çıkarıldı. İlyas artık canlı yayındaydı. Yarışma başlamıştı.. İlyas sorulan her soruyu biliyordu. Bütün ülke bu yarışmaya kilitlenmişti. Kasabalı meydana kurulan dev ekrandan izleyerek İlyas’la gurur duyuyordu. Belediye Başkanı “Hoş geldin İlyas” pankartları yazılması için talimat verdi. Bütün ülke nefeslerini tutarak yarışmayı izliyordu. İlyas sorulara doğru cevap vererek yürekleri hoplatıyordu. Bütün ülke bu yarışmayı izliyordu. İlyas’ın cevaplarına hayran olan demiryolları genel müdürü istasyon şefini arayarak İlyas hakkında bilgi aldı.Ulaştırma Bakanı Genel müdürü arayarak İlyas hakkında bilgi istedi. Yarışmayı izleyen başbakan, ulaştırma Bakaknını arayarak İlyas hakkında bilgi istedi.İlyas canlı yayında büyük bir başararı göstererek bütün soruları biliyordu. Stüdyo çok sıcaktı. Spotlar ortamı daha fazla ısıtıyordu. Yarışmanın başından beri bir kara sinek İlyas’a musallat olmuştu. Yayın süresince kara sinek İlyas’ın yüzüne, gözüne konuyordu. Canlı yayın olduğu için İlyas kara sineği kovamıyordu. Canlı yayında İlyas sorulan 9 soruyu bilmişti. Son soruyu bilirse bir milyon alacaktı. Ülke son soruya kilitlendi. Sonunda son soru geldi. Bu arada stüdyadaki kara sinek İlyas’ı rahatsız etmeye devam ediyordu. Sonunda beklenen soru geldi. Kara sineğin ömrü soruluyordu.
Cevaplarda üç seçenek vardı. A) üç-beş gün B) 18-21 gün, C) 3 ay. İlyas yarışma boyunca kendisini rahatsız eden kara sineğe öyle kızmıştı ki, kara sineğin ölmesini istediği için Üç-beş gün dedi ve yarışmayı kaybetti. Yarışma boyunca İlyas’a eziyet eden kara sinek yüzünden İlyas yarışmayı kaybetmişti. Kara sinek yalnız İlyas’ın değil, annesinin, karısının, kardeşlerinin, onları borca giydiren kasaba esnafının, İlyas üzerinden yerini sağlamlaştırmak isteyen belediye başkanının, kasabaya bolluk gelecek diye sevinen kasabalının hayalini yıkmıştı. İlyas kara sineğe yenilmenin kızgınlığı içindeydi. Yarışma sonrasında İlyas, Meryem ve Ganimet kanalın arabasına bindiler ve otele doğru yola çıktılar. Arabadaki kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Şoför arabadakilerin üzüntülerini biliyordu. Hava almaları ve biraz rahatlamaları için camları açtı. Dışarıda hava çok durgundu ve arabaya bir kara sinek girdi. Kara sinek arabanın içinde durmadan uçuyordu. İlyas büyük bir nefretle kara sineği takip ediyordu. Öldürebilmek için fırsat kolluyordu. Sinek şoförün başına kondu. İlyas sineğe odaklandı ve intikam hırsıyla var gücü ile sineği öldürmek için şoförün kafasına tokatını indirdi. Başına tokat yiyen şoför az kalsın kaza yapıyordu. Meryem ve Ganimet ayrı duygular içinde idi. Meryem oğluna, Ganimet kaçan paraya üzülüyordu. İlyas’ın kara sinekle savaşı böyle başladı. Otelden ayrıldılar ve kasabaya döndüler. Belediye başkanı “Hoş geldin İlyas” pankartlarının “Ne yaptın İlyas” şeklinde değiştirilmesi için talimat vermişti. Kasaba girişinde “Ne Yaptın İlyas” pankartları ile karşılandılar. Kasabaya geldikleri gün anne Meryem ile kızları çok üzgündüler. Üzüntüleri İlyas içindi. Karısı Ganimet büyük bir kızgınlık içindeydi. Hiç konuşmuyordu. Kızı Meryem’e sarılarak yattı. İlyas üzüntüsünü başarısızlığını kimse ile paylaşamıyordu. Her şeye rağmen sorululuklarını hatırladı. Hayat devam ediyordu. Kendini yarına hazırlamaya çalıştı ve salondaki kanepeye kıvrılıp uyudu. Sabah erkenden kalktı, Fırına gidip sıcak ekmek kuyruğuna girdi. Amacı karısını uyandırarak sürpriz yapmak ve kahvaltı sofrasında mutlu bir hayata yeniden başlamaktı. Ekmek kuyruğundaydı ve önünde kasabanın şen dulu Hasibe vardı. Kuyrukta beklerken Hasibe’nin kalçasına bir kara sinek kondu. Bunu gören İlyas kendini kaybedip var gücü ile Hasibe’nin kalçasına tokadını indirdi. Amacı kara sineği öldürmekti ama her fırsatta dikkat çekmeye çalışan Hasibe avazının çıktığı kadar bağırıp İlyas’ın kendisine sarkıntılık ettiğin söylüyordu. İlyas şaşkınlık içindeydi. Ne olduğunu ve ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Farkında olmadan kara sinek katili bir psikopat olmuştu. Olay karakolluk oldu. Hasibe, İlyas’tan şikayetçi idi. Karakol komiseri Hamza da bir gece önceki yarışmayı izlemişti. İlyas’ın bunalımını ve kara sineğe düşmanlığını çok iyi anlıyordu. Komiser Hamza bunu Hasibe’ye de anlattı ve şikayetten vaz geçirdi. İlyas karakoldan ayrılıp fırına gitti ama fırında ekmek kalmamıştı. Eve döndüğünde Ganimet hala uyuyordu. Kahvaltıdan vazgeçti. Üniformasını giyip işe gitti. İstasyondaki mesai arkadaşları İlyas’la gurur duyuyorlardı. Hepsi yarışmayı izlemişti. İstasyon şefi Memduh İlyas’ı sıcak bir ilgi ile karşıladı. “Hoş geldin İlyas, hepimiz seninle gurur duyuyoruz, sen büyük bir şey başardın…” diye konuşurken istasyon şefi Memduh’un yanağına bir kara sinek kondu.. Çılgına dönen İlyas istasyon şefinin söylediklerini hiç duymuyordu ve şefin yanağına konan kara sineğe odaklandı. Tek amacı Memduh’un yanağına konan kara sineği öldürmekti. Kendini kaybetti ve var gücü ile Memduh’un suratına kuvvetli bir tokat attı. Kara sinek düşmanı olan İlyas ne yaptığının farkında değildi. Kara sinek gördüğünde kendini kaybediyordu. İstasyon şefi Memduh’a öyle bir tokat atmıştı ki Memduh bir yana, şapkası diğer tarafa savrulmuştu.
İlyas yaptığından çok pişmandı, defalarca özür diledi ama istasyon şefi Memduh onu affetmedi ve İlyas’ı memuriyetten attırdı.
Artık İlyas işsizdi. Dünyası yıkılmıştı. Ganimet ile Ali’nin ilişkisi devam ediyordu. Ali evin her türlü ihtiyacını karşılıyordu. Ganimet bütün bunları babası Bakkal Mustafa’nın karşıladığını söyleyerek İlyas’ın başına kalkıyordu. İlyas,yoksul mahalle bakkalı Mustafa’nın gücünü biliyordu ama acizliğinden konuşamıyordu. Ganimet İlyas’tan nefret ediyordu ve her fırsatta aşağılıyordu. İlyas kendi evinde yabancı gibi idi. Evinde Ali’nin sağladığı bolluk vardı. Bunun hesabını bile sormaktan acizdi. Yarışmaya giderken kasaba esnafı bütün aileyi veresiye giydirmişti. Hepsi alacaklarını istemek için kapıya dayandılar. Ganimet kapıya dayanan alacaklılardan bıkmıştı. İlyas utancından saklanıyor ve çözümü olmadığı için kimsenin karşısına çıkmıyor, çıkamıyordu. İlyas’ın evi de kabus olmuştu. Bir gün annesine gitti. Orada kalacak ve kardeşleri ile kucaklaşacaktı. Oturup hasret giderdi. Kardeşi Hatice ders çalışıyordu. İlyas’ın hoşuna gitti. Hatice’nin ödevini sordu. Hatice’nin ödevi Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal romanının özetini çıkarmaktı. İlyas çılgına döndü, yine sinek vardı ve sinekten kurtulamıyordu.Yutkundu ve konuşamadı. Dilinin tutulduğunu hissetti. İlyas her yerde kara sinekle savaşıyordu ama bunu kendisine bile anlatamıyordu.
Günün birinde İlyas’ın evinin kapısı çaldı. Kapıyı Ganimet açtı. Kapıyı çalan şahıs adam ceketli ve kravatlı kibar bir adamdı. Ganimet’e İlyas’la görüşmek istediğini söyledi. Ganimet bu adamın kasabadan olmadığını fark ederek İlyas’ı çağırdı ve İlyas geldi. Kapıdaki kibar adam “ Ben İngiliz Sinekson şirketinin temsilcisiyim, Sizin kara sineğe düşmanlığınızı duyduk. Sizinle işbirliği yapmak istiyoruz. Sizin adınıza sinek öldürücü aerosol yapacağız. Sıkıldığında İlyasss diyecek. Sizin adınızı söyleyecek. Bu ürünün televizyon reklamında da siz oynayacaksınız. Ünlü olacaksınız ve çok para kazanacaksınız. “ Kapıdaki adam durmadan konuşuyordu. İlyas’ın hayal ettiği hatta edemediği şeyler söylüyordu. Bir süre sonra İlyas kendinden geçerek hayal dünyasında uçtu. İngiliz Sinekson şirketinin temsilcisi İlyas’ı ikna etmek için nefes almadan konuşuyordu ama İlyas bu dünyadan kopmuştu. Ayaklarının yerden kesildiğini hissetmişti. Bunun şaka olduğunu düşünmek istemiyordu. Ganimet’in dırdırından kurtulacaktı. Evinin reisi olacaktı, kızkardeşi Münevver’i Salih ile evlendirebilecekti, kasaba esnafına olan borcunu ödeyebilecekti. Annesine kız kardeşlerine daha iyi bir yaşam sağlayacaktı, kendi evinin kirasını kendisi ödeyecekti, kayın babası bakkal Mustafa’nın himmetinden, karısı Ganimet’e olan minnetten kurtulacaktı. Kapıdaki ağzı kalabalık adam konuşurken bütün bunlar İlyas’ın beyninden film şeridi gibi geçti. Ganimet “Kabul et İlyas daha ne duruyorsun? ” diye bağırıyordu ama İlyas duymuyordu. Kendine gelen İlyas bu teklifi kabul etti. Artık eski İlyas değildi. Çekimlere giderken yanında kimseyi götürmedi Ganimet’e kimseye söylememesi için tembih etti. Bu olaydan Ganimet dışında hiç kimsenin haberi yoktu. Yeni bir hayal kırıklığı yaşamak istemiyordu. İlyas İstanbul’a gitti ve reklam filmi çekimi için stüdyoya girdi. Çekimler çok başarılı oldu ve televizyon kanallarında oynamaya başladı. İlyas’a rüyasında göremeyeceği kadar para verildi. Kasabaya döndüğünde hem zengin hem de ünlüydü. Esnafa olan borcunu ödedi, Annesine daha iyi bir ev satın aldı. Kendi de bir ev satın aldı ve en iyi şekilde döşedi. Karısı Ganimet onu çok seviyordu. Ona yemekler yapıyor, saçını okşayarak uyandırıyordu. İlyas bu mutluluğun nedeninin para olduğunu biliyordu. Bu arada kız kardeşi Münevver ile Salih’i de evlendirdi.
Televizyon kanalları devamlı olarak reklam kuşaklarında Sinekson firmasının İlyasss isimli ürünün reklamını oynatıyorlardı ve bu reklam filminde İlyas oynuyordu. İlyas kasabanın gururu olmuştu. Ganimet artık Ali’ye pas vermiyordu. İlyasss adlı aerosol satış rekorları kırdı. Sinekson firması bu ürünü artık bütün Avrupa’ya satmak istiyordu. Günün birinde Sinekson firmasının ağzı kalabalık adamı yine İlyas’ın kapısına dayandı. Avrupa için yeni bir reklam filmi çekmek istiyorlardı. İlyas’a hem isim hakkı ödeyeceklerdi hem de Avrupa satışlarından prim vereceklerdi. İlyas bu teklifi de düşünmeden kabul etti. İlyas’ın artık düşünemediği kadar parası ve geliri vardı. İstanbul’a taşınmaya karar verdi. Boğaz manzaralı bir ev satın aldı. En pahalı eşyalarla döşedi. Kendi arabası ve şoförü vardı. Ganimet’in arabası ve Şoförü vardı. Kızları Meryem’i ana okuluna Ganimet’in şoförü götürüyordu. Evlerinde Ukraynalı hizmetçi vardı. Aerosol Avrupa’da satıldıkça İlyas’a para geliyordu. İlyas böyle bir hayatın rüyasını görse inanmazdı. Bir gün yatağa girdi ama uyuyamadı.İçinde nedenini bilemediği bir sıkıntı vardı. Ganimet’in kendisine sarılmasından bile rahatsız oldu. Bu lüksü kara sinek sayesinde elde etmişti, Kara sinekler biterse onun lüks hayatı da bitecekti. Artık tren istasyonunda hareket memuru da olamazdı. Aç kalıp sürünürdü. Bunları düşünerek uykuya daldı Gördüğü rüya karabasan gibiydi. Kullanılan İlyasss aerosollorı yüzünden ozon tabakasındaki delik büyümüştü ve bu yüzden dünyadaki bütün karasinekler ölmüştü. Arılar ölmüştü, kelebekler ölmüştü. Böcekler yok oluyordu. Suçlusu İlyasss spreyi idi. İnsan kalabalıkları İnsan kalabalıkları “Senin yüzünden oldu “ diyerek ilyas’ın boğazını sıkıyordu. İlyas “Hayııır “ diye bağırarak uyandı. Kan ter içinde kalmıştı. Yatakta bir süre oturup kendine gelmeye çalıştı. Sabah olmuştu. Panik içindeydi. Kalkıp giyindi ve dışarı çıktı. Sokaklarda çöplük aradı. Çöplüklerdeki kara sinekleri gördükçe rahatladı. “Bu çöplükler oldukça kara sinek eksik olmaz. “ diye düşündü, “İyi ki varsınız sinekler.” Dedi ve evine döndü. Sonra da rahat bir uyku çekti. Uyandığında karasinekleri sevdiğini fark etti. Bütün saltanatını onlara borçluydu.
Evinin bahçesine koca bir karasinek maketi yaptırdı. Artık canından çok sevdiği kızı Meryem’i de “Karasineğim.” Diye çağırıyor, “Karasineğim benim.” Diyerek seviyordu…
| 2,764 |
Depresyon Geceleri
Yorgunum,bitkin düştüm,bu akşam yine bitkin.
İki canlıyım ARŞ’tan, malum sancılar geldi.
O denli dakikmişler ki, ve bu kadar etkin,
Yalnızlık krizlerim, ne de yaman depreşti.Alın beni yığınlardan.Ey Karanlık Güçler.
Yedim aklımı,açtım kapılarımı O’na.
Yutun beni.Ey Yıldız Yiyen KARA DELİKLER.
Çekin beni, o zaman üstü muayyen SON’a.Hat safhasında her an,İntihar Gerilimi.
Tıbbın bile üstünde,Depresyon düzeyinde.
Beynim ki Binbir çeşit Dünyalar Alemi,
Sayısız.Rakamlar üstü enflasyon nezdinde.Bir Şizofren Ruhu gibi çınladı bu dünyam.
Neydi o kasırga,alt-üst etti hayatımı.
Hayal-gerçek karışımı, Ah bu sülük ortam;
Bir gölgem arttı geriye, İçti tüm kanımı.Niçin tersine akar ORDA, bütün sayaçlar?
O Sonsuzluk bana ve ben de O’na ram oldum.
Bir alem boyu idi sanki ORDA kulaçlar,
Açıldı hepsi bana, zehrinde şifa buldum.Ne varsa kaldırıp attım,Akıl’dan,Zaman’dan.
Kenetlemiş beni bu Mistik İman Çemberi.
Tutuldum Dolu’ya, kaçarken Basit Yağmur’dan.
Çok şükür, sayenizde,DEPRESYON GECELERİ.
| 135 |
Ah Rambo Ah Ne de Aslandın Ne de Kaplandın
Bu Amerikalılar alem adamlar vallahi... Dünya film piyasasının büyük bölümü ellerinde olduğu için, insanları olayları cilalayıp parlatmayı da biliyorlar, ülkeleri yerden yere vurup silkelemeyi de biliyorlar... Holywood denen sinema fabrikasının bir çok ülkenin milli gelirinden ihracatından fazla gelir elde ettiği kulağımıza gelen haberler arasında... Milyonlarca dolar bütçeler ile filmler çeviriyorlar, hiç bir masraftan kaçınmadan, sonrada parsayı topluyorlar milyon dolar olarak...Silvester Stallone'nin oynadığı o meşhur hayali kahraman Rambo'yu hepiniz tanıyorsunuz. Belki içinizde ''Onu tanıdığım güne lanet ediyorum.'' diyenlerde vardır... Televizyonda filmlerini defalarca izlediniz. Uçtu, kaçtı, on kişinin arasına daldı sağ çıktı, helikopter düşürdü, düşman askerlerinin sabrını taşırdı... Nihayetinde beş altı tane Rambo Filmi yaptı ve köşeyi döndü arkadaş. O filmleri de bizim gibi ülkeler ile birlikte dünyanın bir çok ülkesine de kakaladı ve dünya kadar paralar kazandı hem Amerika hem de kendisi...Bazı zamanlarda rastlamışsınızdır basında Türk Ramboları benzetmesine ki ne kadar yalan ve yanlış bir söylem olduğu da gün gibi ortada... Benim tertemiz, vatan sevgisi ile dolu dolu askerimi Amerikalının hayali bir kahramanına niye benzeteyim ki? Hiç duydunuz mu onlardan Amerikan Mehmetçiği ya da İngiliz Mehmetçiği diye bir kelime ya da cümle, duyamazsınız... Mehmetçiğin bir anlamı da küçük Muhammed'tir...Bir çok ülke de askerlik paralıdır, buna ABD' de dahil, paralı olduğu içindir ki de onların vatan ve namus gibi kavramları bizim ki ile kıyas bile kabul etmez... Gerçek savaşların çekilmiş belgesellerini izleyin bakın, askerler hep tankın arkasından ya da saklanarak bir şekilde korka korka ilerlerler bir çatışma bölgesinde... Belli ki Rambo ve benzeri filmler kendi askerlerinin cesaretini arttırmak için, kısaca onlara gaz vermek için çevrilmiş medya tik materyallerdir... Gerçek bir savaş da ya da onların çevirdiği bir film de süngü takıp da mermilerin üstüne giden bir askere ya da subaya rastladınız mı? Rastlayamazsınız, böyle olaylar, bizim Mehmetçiklerimize özgü, onlara ait kahramanlıklardır... Bizim askerimiz asırlardan beri Mehmetçik diye anılır ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır. Bu komplekslerimizden kurtulalım artık. Cesaret ise cesaret, akıl ise akıl, kuvvet ise kuvvet, vatan sevgisi ise her zaman dorukta... Hele de emperyalist bir ülkenin askeri ile Mehmetçiği kıyaslamaya kalkmak ve O'na Rambo diye etiket yapıştırmak hiç kimsenin harcı olmamalı... Kağıttan kaplanlar ile düşman karşısında dişi ile tırnağı ile kaplanlaşanları birbirleri ile karışıtrmayalım kesinlikle... Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...
| 371 |
Düştüm Gurbet Ellere
Ben sevdamın yüzünden,
Düştüm gurbet ellere.
Yarin bir kem sözünden,
Düştüm gurbet ellere.Sevdamın yüzünden,
Yarimin sözünden,
Gönlümün özünden,
Düştüm gurbet ellere.Yollar uzar da bitmez,
Gönül yanar da tütmez,
Yarim kıymetim bilmez,
Düştüm gurbet ellere.Yapalak'ın haline,
Od düşmüş yüreğine,
Yar ile feleğine,
Düştüm gurbet ellere.11.02.2004
| 47 |
Sus
sus.... İçimde uzak bir kadın
Hüznüm kadar taze bakışları
Yalnızlığım kadar yakın… Sakın söyleme
Bilirim duvarların
Aşılmaz olduğunu
Ve küçük bir pencerede
-Kan revan gün batımı-
Mavinin kaybolduğunu
…
Derin Mavi
| 32 |
Senin Gibi Bir Şer! .
KOMAYA GİRMİŞ; DERİN BİR UYKUDASIN!
Rüyalar aleminde yaşıyorsun adeta
DÜĞÜN-DERNEK, ZİL-ZURNA SENİN YASIN..TÜRKİYE CENAZE EVİNE DÖNDÜ,
Her gün beşer-onar şehit geliyor,
GÜNEŞ BATTI, YILDIZLAR, AY SÖNDÜ,Seni görünce seni görünce ey BEŞER,
HANGİ MİLLETTENSİN? ADI NE İNSANLIĞININ?
GELMEMİŞTİR YERYÜZÜNE SENİN GİBİ BİR ŞER! ...
| 48 |
Yol işçisi
Bir yol işçisi
karanlıkta
servisini beklerken
niye geçer caddeyi
bilmem
telaşsız aradım ambulansı
sükunetle koşturdular geçenler
bir yol işçisiydi
bir akşam üstü ölenBir işçi karısı daha dul
çocuklar yetim
yaşam
yaslarının dehşetli
üzüntüleri içinde akıyordu
ve onlar kurumaya yüz tutmuş
fide gibiydiler
öldüğü an
anıya dönüşen yol işçisinin
feryatlarında boğulan dölleriydiler...Doğa yas tutmuyor
onlar yasta
yaşam oynaşta
ve insan yalnız
kendine yakın yüreklerin
yasını tutmakta
doğa yas tutmuyor
binlercesi ölse de insanların
erik ağacı filiz veriyor
ve
insan
yalnız
yakın bulduklarının
yasını tutuyor.
| 85 |
Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine
Turan devleti yeniden kurulacak,
Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.
Ötüken başkent yapılıp durulacak,
Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türk Obaları çoğalıp gürleşecek,
Türk yiğitleri buraya yerleşecek.
Bütün dünyadaki Türkler birleşecek,
Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türkler cihan içinde olacak lider,
Türklerde ne sıkıntı kalacak ne keder.
Orta Asya'dan ta Avrupa'ya kadar,
Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Türkler Turan'da kendisini bulacak,
Turan Devletinde din İslam olacak.
Oğuz Kağan Başbuğ olarak gelecek,
Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.Yusuf Dede Korkut gelecek törenden,
Orda Ayetler okunacak Kurandan.
Yeniden bir Kür Şad çıkacak Turandan,
Kurt başlı bayrak dalgalanacak yine.
| 96 |
Mehtaplı yıldızlı her gece
Şimdi ayrıyız kan dolar iç dışım
Mehtapla yıldızlar çıkan her gece
Sevmiştik yıldızlar ay yanken kışım
Mehtapla yıldızlar çıkan her geceAnılar hayaller mazi anarım
Sevda şarkımızla meye kanarım
Mehtabı yıldızı sensin sanarım
Mehtapla yıldızlar çıkan her geceO güzel günleri tek tek yaşarım
Adlı ağaçlarla dolup taşarım
Adınla yüzünle uyku aşarım
Mehtapla yıldızlar çıkan her geceRuhumda fırtına çıkıp ta diner
Sol yanımı bulur felç biner biner
Uykusuzluk iki gözüme siner
Mehtapla yıldızlar çıkan her geceKarşımda ahu bir çift gözün doğar
İki kulağımda her sözün doğar
Bende eski yeni her hüzün doğar
Mehtapla yıldızlar çıkan her geceMektuba resmine bakar ağlarım
En baştan en sona yara bağlarım
Var olan olmayan yanar dağlarım
Mehtapla yıldızlar çıkan her gece
Sedat hünkar
(Karamecnun)
| 121 |
Gül Güneşçe
Gül yüzlüm, bir gün de gül yüzüme, bir gül güneşçe
Her gün güller açsın gün yüzünde, her gül güneşçeGönül gözlüm, şu yüreğime bir bak, odları gör
Bengisuyunu coşturup, güller der, gül güneşçeGönül evimi gül bahçesine döndür ne olur
Toz pembe rüyalarıma güller ser, gül güneşçeGüzelliğini gizleme gözümden, göynür özüm
Yüz göster, güllerle bezensin her yer, gül güneşçeGözüm gönlüm açılsın, salınarak gel bahçeme
Mahzûn bülbüle gizli bir selam ver, gül güneşçe
| 72 |
H.Vuslatî Harında Pişti Atatürk.
Vuslatî Harında Pişti Atatürk.Şafak şafak doğan Samsun güneşi,
Türk’ün kaderine düştü Atatürk.
Bulunmaz cihanda bir daha eşi,
Yüce milletine baştı Atatürk.Türk’ün adı vardır sanında O’nun,
Asillik mevcuttur kanında O’nun,
Hazırdır kılıcı kınında O’nun,
Yıldızlar şahına eşti Atatürk.Bitmez yurt sevdası ruhunda erlik,
Ne krallık istedi ne diktatörlük,
Kurdu tez zamanda güçlü bir birlik,
Özgürlük aşkıyla coştu Atatürk.Düşman ensemize bindiği zaman,
Yedi düvel birdi vermedi aman,
Görmedi bu dünya öyle kahraman,
Cepheden cepheye koştu Atatürk,Ovada kasırga dağlarda bir kurt,
Azmiyle kurtuldu esirdi bu yurt,
Devletleşti hemen koca anayurt,
Aşılmaz dağları aştı Atatürk.Bu ulus cesurdur verse de diyet,
Vazgeçilmezidir Türk'ün hürriyet,
En büyük eseri bu cumhuriyet,
Sığmadı bedene taştı Atatürk.Türk denince akla evvel O gelir,
O bir dahi idi dost düşman bilir,
Her On Kasım günü bir başka olur,
Vuslatî harında pişti Atatürk.Osman ÖcalZulüm dalga dalga kıyı yalarken
Yurdumun bağrına hüzün dolarken
Herkes ayrı ayrı telden çalarken
Vatan tasasına düştü ATATÜRK......Şemsettin DervişoğluBir uluydu! ulu çınar şahsiyet.
Bitmiş bir halkı, etti bir millet
Allahın aşkıyla,nebi muhammet
Sevgisini toprağa dikti atatürk. AKCAYLI- mehmet gödenTürk ayağa kalktı,kurtuldu vatan
Atatürk liderdi,O başkomutan
Milletin kalbinde Ata'dır yatan
Yaşar ebediyen,yaşar Atatürk......Şükrü Topallar
| 187 |
Allah Aşkı
Cennet sözü yazıveriş
Allah aşkı Allah aşkı
Yaradansal sırra eriş
Allah aşkı Allah aşkıCennetlik kul olup gitmek
Düşler ile dolup gitmek
Hızır küzur bulup gitmek
Allah aşkı Allah aşkıDertleri bir yana atış
Huzur ile nurlar tatış
Mutluluklar gönle katış
Allah aşkı Allah aşkıKutsal amel niyet oluş
Benliğinde cennet buluş
Nimet hikmet ile doluş
Allah aşkı Allah aşkıKaramecnun
Yaradansal insan cennet şairi
| 63 |
Gelde özleme
GELDE ÖZLEME Ne beklersin ey dostum yalan dünyadan
Çevirme kalbini yüce mevlamdan
Bir dostumda göç eylemiş dünyadan
Eciyeste mehtabı gelde özleme Benim için bu gün hüzünlü bir gün
Tüm ümmete duacıyım her gün
Ya bugün ya yarın günlerde bir gün
Giden dostlarımı gelde özleme Dostlarımız sıra sıra dizilir
Şeyhşabanlı merhum diye yazılır
Tüm sevenlerin mutlak üzülür
Giden merhumları gelde özleme Birgün terk edersin ahu diyarı
Ogünkü gecenin olmaz sabahı
Müezzinde uzatmışsa selayı
Bir dost göç eyledi gelde özleme Yüce mevlam rahmet eyle merhuma
Okuyak dostlarım birer fatiha
Üzüntülü bu gün garip mustafa
Gürbette ezanı gelde özleme 25/7/1997israil/ramadgan
| 99 |
Ayrılık (*)
Ayrılık dediğin ateşten gömlek.
Sevdaya düşene layık mı giymek?
Yaşamak anlamsız, haramdır gülmek.
Sevene sebebi sorulur mu hiç? Ölüm olsa, tanrı buyruğu dersin.
Göç etti dünyadan bir kulu dersin.
Hasta olsa, ilaç umudu dersin.
Ayrılığa çare bulunur mu hiç? *(Merhaba Gazetesi Şarkı Sözü Yarışması'nda finalekaldı/10.07.1982)
*(Tarla dergisi/Sayı:96/4/Nisan 1996)
*(1995/1996 Yıllarında T.R.T.-T.S.M. güfte denetiminden geçmiştir.)
*(Sevda/Şiir/Cumali Karataş/Gramofon Kitaplığı/Aralık 2002/48 sayfa)
| 61 |
Söz cenabı mübarek mukaddes kutsal melek ameli niyeti
Cenabı mübarek mukaddes kutsal melek ameli niyeti cennet ameli niyetidir cennet halde cennet günü cennet melek aklı çok gibidir
Cenabısız mübareksiz kutsalsız meleksiz ameli niyeti cennetsiz ameli niyetidir cennetsiz halde cennet günü cennet melek aklı yok gibidir
Sedat hünkar
(Karamecnun)
| 48 |
Ay ışığı
ruhum saplanmışken kör karanlığa
yollarda gözlerim ay ışığını
kaybolur tasası taşıdığımda
koynumda gizlerim ay ışığınıhasret boynumda testere yular
bir açsam kalbimi ıstırab dolar
kokladığım güller zamansız solar
sofrada tuzlarım ay ışığınızifiri karanlık vakti beklerim
yıldızları saya saya eklerim
halini hatrını sorar yoklarım
biraz da nazlarım ay ışığınıay ışığı kalbden kalbe köprüdür
bazen de tuzağa düşen sürüdür
avlanan kuşların mağdur ömrüdür
anlatır sözlerim ay ışığınıAydın'ım ay ışığının aşığı
ay ışığı sefillerin beşiği
sofrada kayb ettim tası kaşığı
çanaksız tuzlarım ay ışığını...
| 82 |
Kadınım (Hasret)
Umarsız gülüşlerini bıraktım sessizliğe
Yaprak dökümü mevsimlere göçteyim
Hırçın ıslık tavrında şimdi dudaklarım
Güftesiz besteler üretmekte yalnızlığa Hasret ki.. sürgünlerde kanar Tükenmeyen heyecanlarını soyutlar
Masmavi çehresinde gizlenir umudum
Gecelerce yangınlarda üşür bedenim
Ay düşer, gölgesinde büzüşür tenim Hasret ki.. vurgunlarda yakarSusmuşsam, eylemsizsem yokluğuna
Bil ki; saygıdır adı yaşanmış sevdalara
Ve seninle başlıyorsam sana rağmen,
Sensizliğe rağmen yenilenen her güne Hasret ki.. yüreklerde yaşarHasret ki..
Sessiz çığlıklarda, ıslak yanaklarda
Hasret ki.. ölümlerde vurur kadınım Sen bilmezsin yağmur yağmazken
Islaktır imgeler
Ölüdür bu şehir, bu gözlerin feri
Bilmezsin kayda geçmeyen hüzünlerin
Hani taşlara yazıldığını... Bilseydin kadınım hasretin nasılda yaktığını
Sen kor ateş, ben bahar olurdum... Hasret ki..
Seninle sevgi duvarında vurulur kadınım
| 112 |
Bayram Günleri
Kimisine figan,kimine bayram
İster Şeker olsun,isterse Kurban
Yüreğine sızı düştüğü zaman
Gözün bir dost arar bayram günleriHasmın bile gelse atan içine
Sarılın boynuna bakman suçuna
Yakan sığara yı çeken içine
Hasret içini yakar bayram günleriAnadan,babadan dost tan uzakta
Ağlamaklı bir titreme dudakta
Bayram çekilirmi böyle ırakda
Karamsar olurum bayram günleriO nemli gözlerin uzağa bakar
Sılanın özlemi içini yakar
Küllükleri bile burnuna kokar
Kim hatırını sorar bayram günleriBurnumun deliği çok acı sızlar
Şimdi anne olmuş,o körpe kızlar
Sıcak bir el arar garip öksüzler
Sarılmak isterim bayram günleriGönlümde kin kalır nede bir nefret
Gözyaşım diyorki her şeyi afet
Anayın babayın mezarına git
İmkan vermiyorki bayram günleriGurbetlik bir azap,gurbetlik çile
Tanrı neden yazmış bu aciz kula
Ne kadar ağlamam desem nafile
Ağlatıyor beni bayram günlere
| 124 |
Bayrak
Ey bir muharebe meydanında
Avuçları kanımla dolu,
Kafası gövdemin altında,
Bacağı kolumun üstünde,
Cansız uyuyan insan kardeşim!
Ne adını biliyorum,
Ne günahını.
İhtimal aynı ordunun neferleriyiz,
İhtimal düşman.
Belki de tanırsın beni.
Ben İstanbul' da şarkı söyleyen
Tayyareyle Hamburg' a düşen,
Majino' da yaralanan,
Atina' da açlıktan ölen,
Singapur' da esir edilenim.
Alınyazımı kendim yazmadım.
Bununla beraber biliyorum,
O yazıyı yazanlar kadar olsun,
Çiçekli dondurmanın tadını,
Cazbant sesindeki sevinci,
Meşhur olmanın azametini.
Sen de nimetler tanırsın biliyorum;
Çaydan, simitten,
Kalınca bir paltodan gayrı.
Zeytinyağlı enginar, kremalı keklik
Bir kadeh
Black And White viski,
Kıl pranga kızıl çengi bir esvap.
Yirmi yıllık çalışmanın
Bir kurşunluk hükmü varmış,
Hayata
Harkof bölgesinde atılmakmış nasip;
Aldırma.
Biz bir bayrak getirdik buraya kadar;
Onu da ileriye götürürler;
Şu dünyada topu topu
İki milyar kişiyiz,
Birbirimizi biliriz.
| 132 |
Doğum Günüm
Omuzum da ağırlaşan bir yükle,
Kasım soğunun iliklerimde,
Uykusuzluğun gözlerimde,
Ve sensizliğin ta içerimde,
Hissettiğim bir Kasım gecesi bu.Titreyen ellerim,
Ağlamak lı olur ya hani şu gözlerim,
Sebebinden dir ey yar seni özledim.İçten sıcak bir buse değil ki;
Ya da tatlı bir sözün.
Hırçın esen rüzgarın tokatları.
Yahut çamurlu yolların cilvesidir.Hani şu Kasım soğuğu yok mu?
Sızlatan kemikleri.
Hafif daldığımda gördüm,
Doğum günü hediyeni.Hani fısıldardın ya bebeğim.
Geçen yıl bu zamanlar.
''iyi ki varsın iyi ki doğdun'' sözlerin
Şimdi sana sarılmış gibi,
Kamuflaj da ki bu bedenim.05/11/2010 01:10
| 90 |
Masum Bir Şiir
Sen beni sevmedin
Ben seni sevdim ama
Ama, ama sen beni terk ettin
Ben seni terk etmedimHani orada yedi tane
Yavrumuz olacaktı cıvıl cıvıl
Cıvıloğlu’nda pastaneye gidecektik
Birbirimizin gözlerini içecektik
Çorabın kaçacaktı ağlayacaktın
Hırçın bir çocuk gibi ağlayacaktın
Ben sana mektup yazacaktım
Kuşlar şarkı söyleyecekti
Kar yağacaktı,bezeniverecekti doğa
Delikanlılar gibi dövüşecektik
Gökteki yıldızlarla
Ben hırçın bir çocuk gibi ağlayacaktım
Sen beni bilmeyeceksinYorgun bir kuş gibiydi lambalar
Her yeri iki fluoresan ışıtıyordu
Gözlerin gözlerimi ışıtıyordu
Öksüz bir kaval gibi ağlıyordu aynalar
Yarına bir dolu ümit vardı beklediğimiz
Yalnızlık içimizi kemiriyorduBütün kışlar isyan üzere
Bütün yapraklar çıldırıyor şimdi
Salınmış gece gözlerinin şehrine
Gözlerin dağları aşmış gelmiş kapıma
Biz ağlıyordukSen beni sevmedin
Ben seni öyle sevdim ki...
| 117 |
Dost Bağının Meyveleri Erişti
Dost bağının meyveleri erişti
Ayva benim alma benim nar benim
Çeşmim yaşı ummanlara karıştı
Cefakarım sitemkarım var benim Yedi derya boz-bulanık selinden
Halk-ı alem aciz kaldı dilimden
Ben bülbülüm ayrı düştüm gülümden
Efgan benim matem benim zar benim Mail oldum kisvesine tacına
Bend olmuşum siyah zülfü ucuna
Mansur gibi asılırım saçına
Kakül benim, perçem benim dar benim Gevheri der kime gönül katayım
Gevherimi nadanlara satayım
Dost bağında bülbül gibi öteyim
Gülşen benim güller benim har benim
| 80 |
Mahzun gönlüm
Mahzun gönlüm
Bir kahraman ol artık
Ahir zaman eylül
Kahramanca sol ey gülYıllar var ki, yusufum kuyulardasın
Kardeş bildiklerin hançerlemiş...Gurur duyuyorum gönlüm seninle
Bir kahramansın gülüm
Bu dünya bahçesinde
Esef etme deliliklerine zamanın
Esefetme zamanın cahilliklerine
Yoluna dikenler dökülse de
Taşlansanda zamanın deli sokaklarındaBiliyorum sen bir kahramansın
Kalmayacaksın zamanın kuyularındaGurur duyuyorum gülüm seninle
Nur yolcusu gönlüm seninle
En kıymetli leylaya mecnun oldunAhir zaman sen de sına beni
Bir yokuş gibisin sırtımda yüküm
Yorulmuşum belim iki büklümAhir zaman sitemim bitmez sana
Ahir zaman o kahraman gönül
O mecnun
Bir çöl gibisin önümde leylamlaGurur duyuyorum gönlüm seninle
Ahir zamanda nur yolcusu gönlüm
Minarelerin nurlu gölgesindesin gönlümBir de gönlümü sınadın
Kayboldu bir nesil pençende
Ahir zaman gözün çıksın
Ahir zaman gözün çıksın
Elinde taş bu gül kavgada...İllallah ahir zamandan...
Zaman ahir zaman
Boş durur mu şeytan
Gözümde hep yaş
Şeytanından illallah
Nefsimden illallah
Ahir zamanAltın çağ yar sana
Ey kahraman sevdim seni
Zor dik yürümek elif gibi...
Gurur duyulur gönlüm seninle
Bir karanlık ki, zifiri karanlık,kör bir hayat...
Kuyulardan kuyu
Ve karanlığıma yıldız gibi yetim sevgisi nebinin...
Zamanın yetimi olmadın ya gül gönülAhir zamanda nur yolcusu gönül
En kıymetli gül
Şadırvanların akışında
Güvercinlerin bakışındasın ya...
Gurur duyulur gönlüm seninleZaman ey ahir zaman
Şimdi gönüller yetim
Her gönlün uzun gecesi
Zamanın yetimi oldu güller gönüller
Ahir zamanda nur yolcusu oldun ey gönül
Gül kavgan bu çöleDevelerden geçme zamanı geldi gönül...
Zamanın yetimi gönülGurur duyulur seninle
Ahir zamanda nur yolcusu gönülleAltın çağ yar..
Ne geçti eline bana feryat ettirdin ahir zaman...Sanmam benim için ağlayan yakup var
İllallah ahir zaman senden...Kahraman gönlüm
Şansına küsZaman ahir zaman..
Şu çılgın kara hayata çattık gönlüm
Zamanın yetimi gönül
İllallah dedirtir ahir zamanBoş durur mu şeytanZaman ey ahir zaman
Boş durmasın isterse şeytan
Elini öper
Ayağına kapanırım
Göklere çağırdı beni
Yıldız yıldız her gece
Seccadem
Ahir zaman hey gül şu gönlüm...
Ahir zaman ay gönlüm...Karanlığıma yıldız gibi yetim sevgisi nebinin.
Zaman topal ama güneş gönlüm
| 317 |
Bir tutam
BİR TUTAMYüzü yok ayrılığı yazmaya gönlümün
İnce bir sızı dillenir bu satırlara
Akdeniz akşamları unuttururmu seni bana
Bir tutam gözyaşı, belki bir tutam hayatSolgun bir yaprak gibi tutundum aşkına
Baharı görmedik aşinayız hep yalnızlığa
Yenildim ben senin yokluğunda
Bir tutam gözyaşı, belki bir tutam hayatKaan KARATAÇ 24 Ağustos 2009 / 17.45
| 53 |
İnci söz cennet yaşam ömür
Cenabı hak kulu ömürsüz kılmaz
Kul cennet yaşamla cennet niyetle yaşayıp kendini ömürlü kılmazGirdiğim zaman tünelinde hazreti nuhun cennet yaşamla cennet niyetle uzun yaşadığını anladımSedat hünkar
(Karamecnun)
| 32 |
A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 03 Sevgi Oyunu
A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 3
Sevgi Oyunu
(Dünya Sevgi Günü: 2 Ocak)
Yazan Fevzi GünençBU OYUNDA KİMLER VAR?
BAY
BAYAN
GENÇ KIZ
SEVGİ
BAŞARI
BOLLUKÜç kişilik bir aile. Oturma odasında oturuyor. Bay gazete okuyor. Bayan örgü örüyor. Genç kız masasında ders çalışıyor.KAPININ ZİLİ ÇALINIR.BAY: Kapının zili mi çalındı hanım?
BAYAN: Evet canım. (Kalkar.) Açıyorum.
BAY: (Ayağa kalkar) Hayır hayır sen yorulma, ben açarım. Otur sen.
BAYAN: Neden ben açmayayım? Asıl sen otur.
BAY: Senin yorulmanı istemiyorum.
BAYAN: (Sitemle) Ben senin yorulmanı istiyor muyum yani?
BAY: Sen de istemiyorsun, biliyorum ama…
BAYAN: Akşama kadar iş başında yoruluyorsun, bir de evde yorulmana izin veremem.
BAY: İnsan kapı açmayla yorulmaz canım.
BAYAN: Olsun, yine de ben açacağım. (Kapıya yürür.)
BAY: Peki… (Yerine oturur.)
BAYAN: (Kapıya doğru seslenir.) Kim o?
GENÇ KIZ: (İlgi duyarak kulak verir.)
SEVGİ: (Sesi) Ben Sevgiyim efendim! Lütfen kapıyı açar mısınız?
BAY: Kimmiş?
BAYAN: Sevgiyim, diyor.
BAY: Açsana kapıyı.
BAYAN: Sevgi kadın ismi değil mi? Bu ise erkek sesi. Bu isimde birini tanımıyorum. Ya kötü biriyse?
BAY: Aç canım, aç… Adının sevgi olduğunu söyleyen biri kötü olmaz.
BAYAN: (Kapıyı açar.) ÖNDE AK SAKALLI BİR İHTİYAR BELİRİR. ARKASINDA AK SAKALLI İKİ
İHTİYAR DAHA VARDIR.BAYAN: Buyurun? Ne istemiştiniz?
SEVGİ: Bir bardak su…
BAYAN: Susadınız mı?
SEVGİ: Evet. Hem de çok…
BAYAN: Tamam. Bir dakika bekleyin, hemen getiriyorum.
BAY: Kimmiş hanım?
BAYAN: Yaşlı bir adam… Susamış da… Su istiyor. (Masanın üzerindeki sürahiden bardağa su doldurup kapıya götürür.)
BAY: İçeri alsana. O acıkmıştır da şimdi. Çağır gelsin. Bir şeyler ikram edelim kendisine.
BAYAN: Bunu akıl edemedim… Ama izninle önce istediği suyu vereceğim ona. Çok susamış.
BAY: Peki...
BAYAN: Buyurun suyunuz dede.
SEVGİ: (Bir yudum içer; bardağı arkadaşlarına verir.)
BAYAN: Ne yapıyorsunuz?
SEVGİ: Arkadaşlarım da susamıştır. Bardağı onlara veriyorum.
BAYAN: Arkadaşlarınız mı? Bunlar kim?
SEVGİ: Biz birbirinden hiç ayrılmayan üç arkadaşız.
BAY: Konuğu niçin içeriye almıyorsun hanım!
BAYAN: (Eşine seslenir.) Üç kişiymişler…
BAY: Olsun canım, üçü de gelsin.
BAYAN: (Sevgi’ye) İçeriye buyurmaz mısınız? Lütfen girin de sizlere bir şeyler ikram edelim...
SEVGİ: Eşiniz evde değil mi? Sesini duyduğum bay eşiniz olmalı.
BAYAN: Evet. Eşim de kızım da evde. Biz üç kişilik bir aileyiz.
SEVGİ: Ne güzel! Ama…
BAYAN: Ama ne?
SEVGİ: Görüyorsunuz, üç kişiyiz. Genellikle hepimiz aynı anda girmeyiz bayan.
BAYAN: Neden?
SEVGİ: Benim adım Sevgi, söylemiştim. Arkadaşlarım ise Başarı ile Bolluk. Hangimizin içeriye girmesini isterseniz, evinize o girer.
BAY: Ne oldu hanım? Neden içeriye girmiyor konuklarımız?
BAYAN: Konuştuğum kişinin adı Sevgiymiş. Arkadaşları da Başarı ile Bolluk. Üçü birden giremezmiş. “Hangimizi istiyorsanız o girsin,” diyor.
BAY: İlginç… O zaman bolluğu çağır. Gelsin de evimiz bollukla dolsun.
BAYAN: Neden Başarı'yı çağırmıyoruz? Sen her zaman başarılı biri olmak istediğini söylemez miydin?
BAY: Haklısın, söylerdim. Öyleyse başarıyı çağır. (Duraksar.) Bolluk daha mı iyiydi yoksa?
BAYAN: Çabuk karar ver, kapıda bekletiyoruz adamları. Ayıp oluyor.
GENÇ KIZ: (Söze karışır.) Bana kalırsa sevgiyi çağırmalıyız baba.
BAY: Neden kızım?
GENÇ KIZ: Sevgiden büyük güzellik olur mu?
BAY: Bak bu da doğru. (Bayana seslenir.) Evet evet, en iyisi kızımızın söylediği. Sevgiyle başlar her türlü güzellik. Sevgiyi al içeriye. Evimiz sevgiyle dolsun. Bu başarıdan da, bolluktan da iyidir.
BAYAN: Ne güzel ailem var. Bana kalsa ben de Sevgiyi seçerdim. (Kapıdakine sorar.) Sevgi sizdiniz değil mi?
SEVGİ: Evet bayan, sevgi benim.
BAYAN: Tamam… Hep birlikte karar verdik. İçeriye seni alacağız. Buyurun girin lütfen. Konuğumuz olun. Neyimiz varsa paylaşmak isteriz sizinle.SEVGİ İÇERİYE GİRER, ÖBÜR İKİ İHTİYAR DA ONU İZLER.BAYAN: Aaa! (Eşine) Ben sadece sevgiyi çağırmıştım ama üçü birden girdi.
BAY: Zarar yok hanım. Üç konuğu da ağırlayacak kadar zengin bizim gönlümüz. (Kızına dönüp sorar.) Değil mi kızım?
GENÇ KIZ: Evet babacığım.SEVGİ, BAŞARI, BOLLUK GİRER. İÇERDEKİLER ONLARI AYAKTA KARŞILAR.BAŞARI: (Bayın yanına gider. Tokalaşmak için ona elini uzatır.) Kendimi tanıtayım efendim. Ben Başarıyım.
BAY: (Başarı’yla tokalaşır.) Hoş geldiniz.
BAŞARI: Hoş bulduk bayım.
BAYAN: (Başarı’yla tokalaşır.) Hoş geldiniz…
BAŞARI: Hoş bulduk bayan.
GENÇ KIZ: (Başarının yanına gelir. Elini öper) Tanıştığımıza sevindim efendim.
BAŞARI: (Genç kızın şefkatle saçını okşar.) Ben de sevindim güzel kızım.
BOLLUK: (Elini Baya uzatır.) Ben de Bolluğum.
BAYAN: Siz de hoş geldiniz.
BOLLUK: Hoş bulduk. Kendi adıma sizi tanıdığım için mutluyum.
BAY: Biz de mutluyuz efendim. Mutluyuz değil mi hanım? Kızım? ..
BAYAN: Evet evet, mutluyuz.
GENÇ KIZ: Ben de mutluyum.
BAYAN: (Sevgiye) Hani içeriye üçümüz birden giremeyiz diyordunuz?
SEVGİ: Çok mu kalabalık olduk? Hepimizi istemiyor musunuz yoksa?
BAYAN: Hayır, siz öyle söylediniz de…
SEVGİ: Eğer sadece Başarıyı isteseydiniz, bu kapıdan içeriye sadece o girecekti. bolluğu isteseydiniz bolluk sizinle olacaktı. Ama siz sevgiyi istediniz. Bu iki arkadaşım benden hiç ayrılmaz. Sevgi neredeyse, Başarı ile Bolluk oradadır.
BAY: Ah, ne mutlu bize! İyi ki sevgiyi seçtik! HERKES SEVİNÇLE BİBİRİNE SARILIR.GENÇ KIZ: (İzleyenlere dönerek) Yaşasın Sevgi!
BAYAN: (İzleyenlere dönerek) Yaşasın başarı!
BAY: (İzleyenlere dönerek, güler.) Eee, bolluk da yaşasın canım! IŞIKLAR SÖNER; YANDIĞINDA OYUNCULAR SELAM İÇİN DİZİLİR. HEPSİ: (Koro halinde şarkı söyler.)
Yaşasın bolluk, yaşasın başarı
En çok da sevgiler, sevgi yaşamalı
Hiçbir şey deva olamaz hiçbir derde
Sevginin olmadığı yerde.
Yaşasın bolluk, yaşasın başarı
En çok da sevgiler, sevgi yaşamalı! BİTTİYAZARIN NOTU:
Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum. Teşekkürler.
Telefon: 0505 553 47 44
FEVZİ GÜNENÇ
| 839 |
Dünyamda nefretin zerresi yok
Ay dolunay benim gönlümde
Karanlığın gönlümde ziyası yok
Bin bir çiçek var sevgi bağımda
Bülbüller öterken seher vaktinde
Kainatı yaratanın sır kapısında
Dünyamda nefretin zerresi yokHalil ÇOLAK 01.10.2008
ANKARA
| 33 |
Kervan
Eski günler yine geldi hatıra
İhtiyacım bir kaç kuru satıra
Dönmen için uğrar oldum yatıra
Kervan döndü sen dönmedin yolundanYokluğun içimde derin bir yara
Onulmaz yaramı şimdi kim sara
Gözlerim yollarda gündüzüm kara
Kervan döndü sen dönmedin yolundan
| 39 |
Aşk ve Evlilik
Aşk yabani bir hayvandır dağlarda,
Kuralsız, hoyrat.
Çöker bütün ağırlığıyla gecenin karanlığı
Bir yürek isyana yelken açmıştır.
Boşalıp zincirlerinden yeleleri savurgun,
Dört nala bozkırda vahşi at,
Yırtıcı bin kanat,
Tozu dumana katmıştır.Yalnızdır kimseler ortasında
Kimsesiz
Ulur uzun uzun mehtaplı gecelerde
Yıldızlar evrensel notalar
Lekesiz
Nabzında yalçın kayaların
Bir kartal kalbi
Gümbür gümbür nakarat.
Gök yapı penceresi altında,
O yüksek,son yükselinen yerin üstünde
Gazel gazel serenat.
Aşk uruca ramak kalmıştır...O bir eşkiya,asi,firari
Töre dinlemez, kanun kaçağı
Eller tetikte,keskin uçurumlar kenarında
Yar, yar...!
Ağyara inat,
Boşlukta erimeye ant içmiştir.Son söz kurşundur.
Önce direniş vardır.
Direnmek,direnmek,direnmek
Yasaya,kutsala,
Düğün şarkılarına
Son söz teslim olmaktır.
Bir kalenin VİP kapısından,
Bin alkış arasından
Şehre girmektir...Aşk özgürlüktür,
Ben yabandan yanayım..Evlilik kentlidir
Sadıktır, evin kapısına bağlıdır.
Traşlı,kravatlı,ütülüdür
Uysaldır, gardiyan düdüğüyle uyumludur.
Gün perdeyi çekerken ufuklara
Yaban sesler canlanınca dağlarda,
Kireç badanalı kulubesine çekilir.Şehir yarım ağız uykusundan uyanmıştır.
Sırtında külçeler yüklü heybesi
Tutunarak burnundaki,parmağındaki halkalara
Gönlünde hayat fahişesi,
Evin,çoluk çocuğun iaşesi,
Hurilerle süslü irem bahçesi olmuştur.Evlilik çok sesli bir korodur evlerde,
Ben dağdan,gazelden yanayım.
14.07.2003/İstanbul
| 169 |
Güneş
Erzurum'a güneş doğdu
İşte Dursun işte Güneş
Karanlığı nura boğdu
İşte Dursun işte GüneşMaşuğuna gündür aşık
Gecelere hilal beşik
Gökyüzüne vurur ışık
İşte Dursun işte GüneşNuru Hakk'tan Hay'ım Dursun
Yıldız olan Pay'ım Dursun
Garip Metin Ay'ım Dursun
İşte Dursun işte GüneşGARİP METİNİ
| 43 |
Birileri Kan Kusarken …
Med-cezirlerin girdabından kurtulup yeniden bakmak için hayata diyorum. Gölgelenmiş düşlerimin atlasında yürürken, ayağımı çarptığım bir taştan esinlendiğimi anlatmak istiyorum. Bunun için bir ilan veriyorum yüreğime ve yüreği sevgi dolu olan canlara… Umut ettiklerimin listesini çıkardım dün gece ilki neydi? Halkların kardeşliği hakların eşitliği. Yani ayrım yoktu. Yani kardeş olacaktık. Yani riya girmeyecekti aramıza. Yani eşitliğin denge noktasını kuracaktık. Yani yüz çevirmeyecektik kapımıza kadar gelen vicdan hasretine. Ve daha sonra nedendir bilinmez aklıma zamansız bir sual takıldı. Birileri hala kan kusarken… diye başlayan ve virgüllerle birbirine bağlanan zincir halkası aldanmışlıklar. Bir nevi yarım kalmışlıklar. At gözlüğünü çıkaramayan sabit fikirler. Bakış açısında objektifliği yakalayamayan yitik serüvenciler. Kısacası yılanın kuyruk sancısı, dostunun evlat acısı. Ama umut etmek, düşlemek, rüyalarını süslemek fakirin ekmeğiydi. Bende kurdum ütopik masalımı; hem de olmaz bu sevda diyenlere inat.Lafla peynir gemisi yürütmeye çalışanlara inat. Bırakıp kaçmaya cesaret edeplere inat.Ve beni benden eden ulu orta vazgeç sevdasına inat. Bir deli çıkıp ^^ böyle insanlar varken gel de yaşa ^^diye nara atarken. Diktim masumiyet gülümün fidanını ve hala birileri kan kusarken …
| 175 |
Üşüyorum
Bana sıcak şeyler anlat
Faldakiler gibi
Yalan da olsa
Biliyor musun
Üşüyorum
Bana sıcak şeyler anlat
Akdeniz gibi
Yalanda olsa
Meltemlerde üşüyorum
Bana rüyalarımı anlat
Sen
Benden de iyi bilirsin
Bana kendini anlat sıcaklığında
Üşüyorum
| 36 |
Kalbime yaslan şartsız gönül ver
Sev...
Ruhumu sar
Kalbime yaslan şartsız gönül ver
Muhabbet mızrabını gönül tellerime vururken
Ötelerin ihtişamını sır olarak sineme zerk ederken
Her ayetin idrakime şerh ettiği hakikatlerin serinliğinde
Endişe etme, vehimlere yer verme, hissiyatın masumluğundan gelen
Haz ve itminanlıkla sev, bir heves, bir heva tutkusuyla arzuların yolculuğunda sevme
Beni öyle bir sev ki bu sevgi, seni senden almasın, sırf nefsini ihya etmek için yol aldırmasın
Her lahzanın kadrinde ki sır ve hikmet gibi sev, ölümün haşyet zerk eden ibretiyle ve muvazenesiyle sev...
| 86 |
Akışına Bırak
Akışına bırak aksın herşey gönlünce
Ama salıverme ahengi yıpratırsın
Bak dünya ışıl ışıl , pırıl pırıl
Akışına bırak herşeyi
Aşk'a düş yar’a düş
Yaradan’a düş
Akışında güzel herşey farkına var
Çiçeğe donanırsın kuşa ağaca
Olmaz sandıkların oluverir
Akışta kal.....15-10-2014 İzmir
| 42 |
Akdeniz Güneşi
Akdeniz güneşi altında doğmuş
Ondan, sıcak gelir güzel bakışı
Sevgi ateşine elini koymuş
Tutunca ısıtır candan yakışıGözü, kanat çırpar aşk yuvasından
Yüzü, çiçek açar gül arasından
Saçlarını toplar O, yarısından
İpekle taçlanır sanki o başıBir güzel tanıdım böyle sevimli
O, baştan aşağı güzel giyimli
Çocuksu duruşu, bebek resimli
Öyle başka hali göstermez yaşıHer gün gelir geçer hayat yolumdan
Tutar o bakışı gönül kolumdan
Akşam, gider sanki O, uçurumdan
Akdeniz güneşi gibi batışı
| 74 |
Özledim
Gel gece gibi düş gözlerime. yıldızım ol sisli yüreğime. Özledim demek yetmiyor artık benliğime. Rüyalarıma değil hayallerime değil. Karşıma geçte bakayım gül suretine.Dualarımla umudum oldun. Geçmişle avunup sabrım oldun. Yakarışlarım sana değil kaderime. Karanlıklar İcinden çıkar kalbine. Gel artık gel hala bekliyorum yoksaaa benim sonum musun...
| 47 |
Baba...2...
Rabimizin rızâsı senden geçer,
İtaatsizsem eğer,burnumu sürter,
Atar cehennemine,cennetini haram kılar,
Yerim yurdum olmaz be baba.....Hayata beni hazırlayan,
Herşeyiyle arkamda hazır olan,
Sinesine basan,sevgiyle kucaklayan,
Her zaman sensin be baba.....Soyun,nesebin bana emanet,
Bir ömür etmem billah ihânet,
Olurda edersem ki şâyet,
Affımı isteyemem be baba.....Kabrin geniş ve aydınlık olsun,
Rabbim senden ebedîyyen râzı olsun,
Kapanmasın amel defterin sevaplarla dolsun,
Bir ömür hep duacıyım sana be baba.....
| 67 |
Çiğdem Der Ki Ben Elayım
Çiğdem der ki ben elayım
Yiğit başına belayım
Hepisinden ben alayım
Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlarLale der ki behey Tanrı
Neden benim boynum eğri
Yardan ayrı düştüm gayrı
Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlarNevruz der ki ben nazlıyım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu gökyüzlüyüm
Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlarSümbül der ki boynum uzun
Yapraklarım düzüm düzüm
Beni ak gerdana dizin
Benden ala çiçek var mıAl baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlar
| 97 |
Düğün
Düğün var düğün acıların düğünü
Umutlarım soldu
Hayallerim öldü bugün
Acıların düğünü bu düğün
Yalnızlığın bu düğün
Gülüm kurudu, karanın düğünü
Bu düğün
Zalimlerin günü kederin sevinci var gözlerde
İşte öldüğüm öldüğüm gün bugün
Şerefsizin şerefine kadeh kalktığı gün
Gözlerimin nemini sildi hüzün
Acıların düğünü bu düğün
Ellerimin kesildiği gün
Aldı elemi bir düğün…
| 55 |
Cömert Aytaç anısına
Nasıl anlatayım seni
İçim ürperiyor gözlerim doluyor
Yüreğim acılar içinde kıvranıyor
Anlatacağım olmuyor olmuyor işte
Çocukken beraber büyüdük
Senelerce aynı okulu paylaştık
Beraberce futbol maçlarıyla eğleştik
Hep merkebe binerdin hep bindiğinde
kollunu kırardın
Hele cebinde ki o kesme şekerleri
Neydi o Allah aşkına
Şeker çocuk
Her sorduğumda ben şeker yiyince kafam
çalışıyor diyordun bana
Evet şeker çocuk
Hep iyiydik seninle hiç kavgamız olmadı
Ben yetimdim hep sizde kalır
huzuru sizde arardım
Tanrının işi bu
Her birimizi bir kenara attı
Senelerce hep seni aradım
Karıştık çoluk çocuğa
Sanki suçlu bizdik
Bir türlü gelemedik bir araya
Ben gurbetti seçtim
Sen ise kaldın sılada
Hasretlik boy boy girdi araya
Bir anda kesildi dostluk
Merhabamız
Seninle son görüşmemiz bir düğünde olmuştu
Oysa gözlerimize nice acılar dolmuştu
İçimdeki hasreti sana çok anlatmak isterdim ama
Kahretsin anlatamadım
Bu ayrılık hüznü
Senin ebedi ayrılığın oldu
Oysa ben sensiz çok çaresizim
Ahlar çekerek
Tanrıdan seni af etmeni
Bana da sabır vermesini diliyorum
Sen rahmetle uyu
Bende bir gün mutlaka geleceğim
Geleceğim
Şeker çocuk...
| 168 |
Türk Vatandaşı olmak
Yüce dağların başında.Karlı dağların başında diye devam eden bir KÖROĞLU türküsü vrdır. onu dinledim içimden gelenleri kaleme aldım1940 Yılında ERZURUM ayazpaşa mahallesinde doğdum. DİN ,VATAN,BAYRAK sevdalısı hatta aşığıyım.Buradan hekese ERZURUMMU ERZURUMLUYU,tanımayanlara anlatayım. Varsın bu topraklarda kar altı ay kalkmasın,bağrında sakladığıYESEVİ ,İBRAHİM HAKKI,SOLAK ZADE.HACI AHMET BABA, ALVARLI EFE,ABDURRAHMAN GAZİ, NENE HATUN,LARIN torunlarıyla,VATAN İÇİN toprağa düşme sırrına eren şehitleriyle,daha ismini sayamadığım binlerce manevi büyükleriyle, ERZURUMUN toprakları sıcaktır. hele DADAŞLARI dahada sıcaktır. İşte bu ecdada sahip bir memeleketin çocuklarıyız biz. Bu mübarek alem içinde dünyaya gelmişiz.....Bu hayatın içinde kötülük kolay kolay yer bulamaz,barınamaz.Kucak kucağa muhabbet,inançların insanı kardeş ettiği kıskançlığın,hasedin haramın barınamadığı hayattır bizim hayatımız.Bunun için bize DADAŞ demişler. DADAŞlık ulvi bir mertebedir.DADAŞlık kutsal bir mertebedir.DADAŞlıkyüce bir mertebedir. Benim cihana nam salmış ülkemin ,her şehrinin her bölgesinin ayrı ayrı bir birinden üstün özellikleri mutlaka mevcut.DADAŞ,DADAŞLIĞIYLA, GAKKOŞ GAKKOŞLUĞUYLA KAHRAMANI KAHRAMANLIĞIYLA GAZİ GAZİLİĞİYLE EFE EFELİĞİYYLE,YİĞİDO YİĞİDOLUĞUYLA NAM SALMIŞTIR.Benim ülkemin her karış toprağı şehit kanıyla yoğrulmuştur.biz TÜRKÜYLE LAZIYLA ACEMİYLE KÜRDÜYLE ÇERKEZİYLE ABAZASIYLA OMUZ OMUZA SAVAŞMIŞ.DOĞU CEPHESİYLE BATI CEPHESİYLE ÇANAKKALESİYLE CİHANA NAM SALMIŞ BU ÜLKENİN ÇOCUKLARIYIZ BİZ. Gelin bir olalım birlik olalım.gerçek kimliyimizin icaplarını yaşıyalım çocuklarımıza torunlarımıza yaşatalım ,ki onlarda bu yüce mertebeyi kişiliğinde gururla taşısın.DİNİNİ, NAMUSUNU, ŞANLI TÜRK BAYRAĞINI,VATANINI, ÖZÜNDEN,KENDİNDEN, CANINDAN ÇOOOOK ÇOOOK.SEVENLER.HEPİNİZE EN DERİN SAYGILARIMLA ALLAHIMA EMANET OLUNUZ ALLAHIM YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN......
| 210 |
Veysel oldum nicesine sarıldım
Veysel oldum nicesine sarıldım
Yazmayan kaleme uc ettiler beni
Milletimi kandırana darıldım
Oy verene düşman ettiler beniElde avuçta ne var hepsi satıldı
Vurguncular dört bir yana dağıldı
Servetlere nice servet katıldı
Hoş görene düşman ettiler beniÜç torba kömüre kimler satıldı
Millet iradesi böyle anıldı
Üstüne üstlük dindar sanıldı
Rey verene düşman ettiler beniRebbana hep bana yazsın terazi
Adalet mülkün değil bizim arazi
Askere dokunmanın tam sırası
Er diyene düşman ettiler beniMillet mahküm oldu bunlarda ağa
Bir eli bal tutar bir eli yağa
Hacaloğlu der ki çıkayım dağa
Rey verene düşman ettiler beniHele bir sorun fakir fukaraya
Ne oldu bizim garip gurebaya
Reylerini tomar tomar torbaya
Oy atana düşman ettiler beniPKK lı neyse Kürt olmak varmış
Biraz Ermeni biraz da Rum varmış
Müslüman Türk’ün çekeceği varmış
Rey verene düşman ettiler beniHacaloğlu der ki yaşın var yaşa
Nasihat kar etmez söylesen taşa
Yazılanlar bir bir gelirmiş başa
Oy verene düşman ettiler beni
| 154 |
Bayram Günü
Yüreğimde hasret kalbimde sızı
Çok özledim yavrum özledim sizi
Güçüne gitmez mi kaybetsen bizi
Bayram günü bari gelemez misin Ne zorumuş böyle yolu beklemek
Resmine bakıpta hasret gidermek
Tanrıdan dileğim bir daha görmek
Bayram günü bari gelemez misin Yıllar oldu yüzün gözün unuttum
Hasretinden yandım eridim bittim
Hergün yollarına gözyaşı döktüm
Bayram günü bari gelemez misin Yata yata kemiklerim sızladı
Artık dayanacak gücüm kalmadı
Yine akşam oldu gelen olmadı
Bayram günü bari gelemez misin Çok özledim yavrum özledim seni
Hasretinden yaktın kül ettin beni
Ölmeden bir daha görseydim seni
Bayram günü bari gelemez misin
| 96 |
Engel
Hani dışarı çıkarsınız,
Denizden, nehirden, akıntıdan,
Ana rahminden çıkar gibi
Dışarı!
İçinizde o tatlı endişe,
Işığa, özgürlüğe
Tatlı bir kayboluşa dair
Sonra ama bir sızı hissedersiniz
Göbeğiniz çekilir
Etten ilmik ilmik düğümlenir bağlarınız
İnsana dair.
| 36 |
Günaydın Sevgili Gonca
Güneş sen uyanınca doğar dünyaya
İstanbul'da her yer aydınlık şu anda
Bu sabah sen erken uyandın galiba
Günaydın,günaydın Sevgili Gonca
Dilerim hiç solmadan kalırsın dalında
Hem de ömrün boyunca...
16.11.2004
| 33 |
Tut
Deniz maviliği gözlerin boğdu
Uzat ellerini ellerimden tut
Dalgan savurarak kıyıya vurdu
Uzat ellerini bedenimden tut
***
Eriyen bir mumum Denizim sende
Bir hoş oluyorum yüzün gülende
Ömrüm tazelenir senin busende
Uzat dudağını dudağımdan tut
***
Nikabsız yüzünde gülücük gördüm
Sırma saçlarını elimle ördüm
Ellere bakamam onlara kördüm
Uzat gözlerini gözlerimden tut
***
İlahi varlıksın yüreğimde sen
Daima yüzüme bakıpta gülsen
Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen
Uzat yüreğini yüreğimden tut
***
Zamanı kutsadım sevgin uğruna
Canım feda ettim senin yoluna
Sevdamı doladım nazik koluna
Uzat kollarını kollarımdan tut
***
Ruhiyi perişan eyledin Deniz
Unutmaz adını yazarken Deniz
Hislerim seninle birleşti Deniz
İdam sehpasında beni tut Deniz.
05.05.2015/OLTU
| 107 |
Farklı Gece
Sevgili adı nice,
Ağızda hece hece
Söyleniyor bu gece
Bu gece farklı geceHem yaşlı, hem de gence
Çalsın sazlar bu gece
Doya doya eğlence
Kutlu olsun bu geceSevgililer gün, gece
Öpücükler binlerce
Hiç bitmesin eğlence
Sürsün gündüz ve geceAşk sözcüğü her dilce,
Söylenmekte bu gece
Süprizler var haylice
Bu gece özel geceHer kişiye gönlünce
Mutluluklar bu gece
Her sene aynı gece
Tarihe geçen gece(14/02/2007 - Izmit)
| 68 |
Ölüm Sevgiliyle Buluşma Anıdır
Ölümün donuk yüzü korkutmasın seni
Ölüm yaradanla bütünleşme anıdır
Bu durum yese sokmasın bedenini
Ölüm sevgiliyle buluşma anıdırDoğru tavır ölmeden önce ölmektir
Ölüm şerbetini her gün içmektir
Yaratıcıyla her an bütünleşmektir
Ölüm sevgiliyle buluşma anıdırGüzel yaşadı isen sen hayatını
Hayırda yarıştı isen her anını
Endişe duyma at kafandan tasanı
Ölüm sevgiliyle buluşma anıdırCevdet sen de mevlana gibi olmalısın
Hayatına büyük anlam katmalısın
Son dakkanı güzel bir düğün yapmalısın
Ölüm sevgiliyle buluşma anıdır
| 76 |
Düğün
Erken başladı telaş
Büyüdü yavaş yavaş
Ana, baba, bac(ı) kardaş
Köyde düğün var bugün
Bazlamalar açıldı
Sofralara geçildi
Üste ayran içildi
Köyde düğün var bugünDavulla zurna çalsın
Oynayacaklar gelsin
Seyirciler halka olsun
Köyde düğün var bugün (Ertesi gün)Mefaki dün çok yoruldun
Yataklara serildin
Sabahleyin dirildin
Köyde düğün vardı dün
| 50 |
Babam
bir ucurtma havalaniyor karsimda,
ben kahverengi pantolonum belimde
ve ellerim umutlarda burnumu cekiyorum
ruzgari estiriyor bakislari babamin
bir zincir olmus pamuktan ipligim
soguktan catlamis ellerimi kesiyor
umutlarim ucuyor
eski elbiselerim
konusmadan oylece duran dusunceler
kayalarin uzerinde yok oluyor
ben babama donup diyemiyorum ki,
sevdigim vardir diye
bu ucurtmanin ucmasinda
ellerimin kesilmesinde
ve pantolonumda, burnumda soludugum ruzgarda
bir toz gibi bugazima takilan
ankara degildir baba
bu ucurtma icimden ucar baba, sessizce
uzaga, ozleme, umuda
sevgili bilmez baba
sen bilmezsin
anlatmasi guc baba diyemiyorum ki,
daglari yerinden oynatacak
ardini yaslicak bir sehre
bu ucurtmam
onun gulusu kadar felaketi hayatin
bu bozkiri gececek baba hey,
baba
dunyaya sigmaycak diye,
oteye gitmek ister diye
babam arkasini donmus,
herseyin olmasi gereken gercekligiyle
eve dogru yola koyulmustur
| 122 |
Uyan Aç Gözlerini
Günaydın bitanem günaydın. Hadi aç gözlerini, Uyan kalk artık, uyan,
Bak pencerenden gökyüzüne, Güneş bugün senin için doğdu, Senin için
bitanem… Çok uzaklardasın benden, Bekli de hava bulutlu, Ama sen
hisset, Güneşi görmeye çalış. Bulutlar hasretim, Yağmurlar gözyaşım,
Güneş sevgim olsun Bitir hasretimi, Dağılsın kara bulutlar. Sil
göz yaşlarımı, Yağmasın yağmurlar. Güneşi gör bitanem Güneş de saklı
sevgim Günaydın bitanem Haydi uyan aç gözlerini….
| 67 |
Seni unutmak mümkün mü
Mutluluk gemisiyle evlilik adasına gidiyoruz
Siz de mendil sallar mısınız diye başladı sevdalı yıllar
Sonra iki meyve şenlendirdi
Ah şu hanım ne akıllı kazada onu da kaybetseydim
Çıldırırdım ben diyen kimdi
Delirmeden kızı ve damadı yaşındaki
Kadını seven aşk şiirleri ile internette dolaşan
Dede kimdi
Kızını bunalımlara sokan acillerde dolaştıran
Kızının yerine kadının kızını
Kaybettiğimiz oğlumuzun yerine oğul bulan
Bunamış adam kimdi
İkinci baharını arayan birimiydi
Evlat acısını kadınlarla paylaşıp
Yuvasını tarumar eden
Kafası çalışmayan ileriyi göremeyen
Biri miydi
Çok ahlar alıp sessizce kalıp
Seni unutmak mümkün mü deyip
Hep saçmalayan kimdi
Kimdi kimdi kimdi
Hiç sevemediğim üzerine nefret tohumları ektiğim
Yüzünü ölsemde görmek istemediğim
Bunca yılımı boşa verdiğim
Benim gururlu yavrularımın babası olamayacak
Yörük çocuklarının babası idi 9 Mart 2009
| 125 |