file_name
stringlengths 10
17
| text
stringlengths 739
42.9k
|
---|---|
2023_2770.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2023/2770E. , 2024/8022K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1526 E., 2022/3920 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 24. İş Mahkemesi
SAYISI : 2016/1675 E., 2019/615 K.
Taraflar arasındaki iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı mirasçı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince asıl dava
yönünden istinaf başvurusunun esastan reddi ile karşı dava yönünden miktar nedeniyle istinaf
başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı mirasçılar vekili tarafından temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme
sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor
dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi ... davalıya ait işyerinde mikser operatörü/kamyon
şoförü olarak çalıştığını, 16.07.2016 tarihinde davalıya ait 06 AY 045 plakalı hazır beton yüklü kamyonu
kullandığı sırada aracın frenlerinin tutmaması nedeniyle kaza geçirdiğini ve kaza sonucu uzun süre tedavi
gördüğünü, kaza nedeniyle müvekkilinin vücut bütünlüğünün bozulduğunu, çalışarak hayatını kazanma
imkanı da büyük oranda sınırlandığını, müvekkilinin kendine bakması ve günlük ihtiyaçlarını karşılaması dahi
çok zor bir hal aldığını, müvekkilinin mevcut durumuyla çalışabileceği bir iş bulması da çok zor
göründüğünü, müvekkilinin iş kazası nedeniyle içine düştüğü acı ve ıstırap dolu durumun tarifinin mümkün
olmadığını, uzun süre hastanede yatan müvekkilinin tedavi sürecinin halen devam ettiğini ileri sürerek,
müvekkilinin maddi ve manevi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu
anda artırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat (iş göremezlik tazminatı) ile 200.000,00 TL
manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının yaptığı kazanın iş kazası olmayıp bir trafik kazası
olduğunu, davacının da olayın trafik kazası olduğunu ikrar ettiğini, eylemle zarar arasındaki illiyet bağı
işçinin tam ve ağır kusuru ile kesildiğinden dolayı işverenin de sorumluluğu bulunmadığını, davanın Asliye
Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, bu görevsizlik kararı verilmesini talep ettiği, esasa ilişkin ise,
davacı, müvekkili şirkette 29.06.2016 tarihinde mikser şoförü olarak işe başladığını, işe girdikten bir ay
dolmamışken davacının kendi kusur ve ihmali nedeni ile trafik kazası geçirdiğini, polis tarafından tutulan
tutunakta da davacının "araçların hızını, hava, yol ve trafiğin gerektirdiği şartlarla sürmek kuralını ihlal
ettiğinin belirtildiği, davacının ağır ve tam kusuru bulunduğunu, müvekkilinin yapması gereken her şeyi
yaptığını, başkaca alabileceği bir önlemin bulunmadığını, davacının trafikte uyması gereken kurallara
uymayıp gereken dikkat ve özeni göstermediği için bu kazanın meydana geldiğini beyan ederek davanın
reddini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; Mahkemece davaya konu iş
kazasının meydana gelmesinde davacı kazalının 90100 oranında kusurlu olduğu kabulünden hareketle
davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçı vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı ... vekili ileri sürdüğü istinaf sebeplerinde özetle: diğer mirasçıların mirası reddettiklerini, bu nedenle
davanın reddi yönünden diğer mirasçılara ilişkin de vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedildiğini,
diğer mirasçıların dosyada vekilleri ve davayı takip talepleri bulunmadığını, istinaf isteminin öncelikle bu
yönden incelenerek kararın kaldırılması ve davacı olarak sadece mirası reddetmeyen ... yönünden
incelenmesi gerektiğini, esasa yönelik olarak, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında olayın
trafik kazası gibi değerlendirildiği halbuki olayın iş kazası olduğunun gözardı edildiğini, davacının işverenin
otoritesi altında edimini yerine getirirken kaza meydana geldiğini, işverenin de kusurunun bulunduğunu,
işverenin aldığı ve alması gereken önlemlerin detaylı araştırılarak kusur durumunun değerlendirilmesi
gerektiğini ileri sürmüştür. (Mirasçı ...'ün istinaf talebi sonrasında vefat ettiği UYAP sisteminden anlaşılmış
olmakla, Dairemiz geri çevirme kararı üzerine, ... mirasçıları olan ..., ... ve ...'e gerekçeli karar tebliğ
edilmiştir.)
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Murisin 16.07.2016 tarihinde
beton mikseri aracını kullandığı sırada trafikte kaza geçirerek yaralandığı anlaşılmaktadır. CBS tarafından
başlatılan soruşturma sonucunda olayda aracı kullanan kişi dışında başkasına atf-ı kabil bir kusur
bulunmadığı gerekçesi ile KYO kararı verilmiştir. Mahkemece iki ayrı heyetten kusur raporları alınmış olup,
her iki raporda da işverenin gerekli iş güvenliği eğitimlerini verdiği, davacının mesleki yeterlilik belgelerinin
bulunduğu, kullanılan aracın muayene ve fren bakımlarının yapıldığına ilişkin faturaların dosyaya sunulduğu,
tanık beyanlarına göre davacının (murisin) aracı hızlı kullanması ve çok fren kullanması nedeniyle frenlerin
ısındığı, bu nedenle aracın hakimiyetini kaybederek yan tarafa devrildiği, bu nedenlerle işverenin herhangi
bir kusurunun bulunmadığı, davacının (murisin) 0100 kusurlu olduğu belirtilmiştir.
CBS soruşturma dosyasında olayda aracı kullanan kişi dışında başkasına atf-ı kabil bir kusur bulunmadığı
gerekçesi ile KYOK kararı verilmiş olması, davacının maluliyet oranının “010'un altında olması nedeniyle SGK
tarafından iş kazasına ilişkin tahkikat yapılmamış olması, dosyadaki belgelere göre işverence davacıya iş
güvenliği eğitimlerinin verilmiş olması ile kaza yapan aracın bakımının yapıldığına ilişkin belgelerin sunulmuş
olması, tanık beyanları ve olayın oluş şekline göre Mahkemece davanın reddine karar verilmesinin dosya
kapsamına uygun olduğu anlaşılmış, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere,
hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen
tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 355 inci maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden
yapılan inceleme sonucu; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas
yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,..." gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf
başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçılar vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı mirasçılar vekili sunmuş olduğu temyiz dilekçesi ile istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını
yineleyerek yanızca asıl dava yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece
Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi, 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 13, 16, 20 ve 21 inci maddeleri ile 4857 sayılı
İş Kanunu'nun 77 nci maddesi,
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı mirasçıları vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı mirasçıları vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan
kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden ilgililerden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_598.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/598E. , 2024/563K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/601 E., 2023/415 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen rücuen tazminat davasında verilen karar hakkında
yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Kurum sigortalısı ...'in 10.04.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası
sonucunda vefat ettiğini, Kurum tarafından ölen sigortalının hak sahiplerine 81.552,43 TL peşin değerli gelir
bağlandığını, kazanın meydana gelmesinde davalıların kusurunun bulunduğunu belirterek toplam Kurum
zararından şimdilik 57.086,70 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı Kurum vekili 12.09.2023 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettiği tutarı 71.717,14 TL olarak artırmıştır.
II. CEVAP
Davalı işveren vekili cevap dilekçesiyle, Antalya 2.Asliye Ceza Mahkemenin 2009/438 Esas sayılı ceza
davasındaki belgelerle sabit olduğu üzere, davalı şirkete ait yatakhane olarak kullanılan kısımda, halen de
nedeni tam olarak tespit edilemeyen gaz kaçağına bağlı bir patlama sonucunda esasen ölenin fiziksel bir
etkiye maruz kalmadığı, başka bir işçiyi kurtarma çalışmasına dahi katıldığı, ancak ölenin aşırı
heyecanlandığı, öncesinde mevcut kronik hastalıklarının olayın stresi ve eforu neticesinde aktif olmasına
bağlı solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu öldüğünü, otopsi raporu ve histopatolojik inceleme raporuyla
açıkça saptanmış bulunduğu, ölümlü olay arasında illiyet bağı bulunmadığı, 67 yaşında vefat eden kişinin
aktif çalışma döneminin sonlandığı, tüm çocuklarının evli ve reşit olduğu, davalı Kurumca ödendiği iddia
edilen miktarın ölenin hak sahiplerine ödenmiş olmasına imkan olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine
karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesini 05.06.2012 tarih, 2011/97 Esas ve 2012/335 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen
kısmen kabulü ile 50.284,05 TL'nin sarf ve ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan
alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. 1.Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin 01.11.2013 tarihli ve 2012/16992 E. 2013/19782 K. sayılı ilamı kusur, zarar hesabı yönünden
karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 05.11.2019 tarihli ve 2014/192 E. 2020/169 K. sayılı kararıyla;
davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
Dolya iie yal A A e Vİ Vehbe YL SE Vu YL IŞ büz e Yİ UŞ > Nt yı inilip
davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2.Dairemizin 20.10.2021 tarihli ve 2021/6772 E. 2021/12619
K. sayılı ilamında; ceza davasında, sigortalının tali kusurlu olduğunun belirlendiği de göz önüne alınarak
kusur oran ve aidiyeti yeniden alınacak kusur raporu ile belirlenmesi ve alınacak hesap raporu ile de
sigortalının gerçek zararının hesaplanarak bu miktarın, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile
karşılaştırılıp davalının toplam kusur oranına göre davalı işverenin sorumluluğunun belirlenmesi gerektiği
belirtilerek karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozmaya uyan Mahkemece yukarıda tarih ve sayıları belirtilen karar ile davalı işveren ... Prefabrik Beton
Elemanları İnş.San.Tic.Ltd. Şti Sinan Mah.... cd. No: 108 Antalya adresinde "Kilitli Parke Taşı ve Bordur
İmalatı yapan” iş yerinde çalışan Kurum sigortalısı ...'in 10.04.2009 tarihinde saat 03.00 sıralarında iş yerine
ait 15x8 ebatlarında olan yatakhane ve yemekhane olarak kullanılan alanda, yemekhane bölümünde ocakta
kullanılan 42 kg sanayi tipi LPG tüpünün hortumunun delinmesi sonucu ortama yayılan LPG gazının,
yemekhanede bulunan elektrikli buzdolabının çalışması ile birlikte çıkan kıvılcım ile patlaması neticesinde,
ara bölmeli duvarın Kurum sigortalısı ...'in arkadaşı ...'in üzerine yıkılması sesi üzerine yatmakta olan ...'in
uyanıp dışarı çıkarak bekçiden yardım isteyip içeri girerek onu kurtarmak isterken fenalaşması sonrasında,
112 Acil çalışanların müdahale etmelerine rağmen olay yerinde vefat ettiği, olayın meydana gelmesinde
davalı işverenin “090, sigortalı kazalı ... işçi ...'in Yo 10 oranında kusurlu olduğu, sigortalının vefatı üzerine
davacı Kurumun, ölen sigortalının eşi ...ye 36.337,13 TL, kızı ...'ye 21.674,29 TL. kızı...'ya 23.541,01 TL.
peşin sermayeli gelir bağladığı, gelirlerin onay tarihinin 23.12.2010 olduğu, 01.08.2023 tarihli bilirkişi
raporunda da detaylı olarak açıklandığı üzere Kurumun hak sahiplerine tahsis ettiği ilk peşin sermaye değerli
gelirlerin gerçek zarar dış tavanı içinde kaldığı, davalı işverenin 090 oranındaki sorumluluk oranına göre
dava konusu olay nedeniyle davacı Kurumun davalı işverenden talep edebileceği toplam miktarın 73.396,47
TL olduğunun anlaşıldığı,
Davacı vekilinin 12.09.2023 tarihli dilekçesi ile ıslah talebinde bulunduğu, davalı vekilinin ise ıslaha karşı
zamanaşımı itirazında bulunduğu, somut uyuşmazlıkta 10 yıllık zamanaşımı süresi mevcut olup, davacı
Kurumun onay tarihi (23.12.2010) de dikkate alınarak ıslah tarihi (12.09.2023) itibariyle 10 yıllık
zamanaşımı süresi dolduğundan ıslaha konu tutarın zamanaşımına uğradığı,bu nedenle dava dilekçesinde
talep edilen miktarın hüküm altına alındığı belirtilerek, davanın kısmen kabulü ile
57.086,70 TL peşin sermaye değerli gelirin tahsis onay tarihi olan 23.12.2010 tarihinden itibaren işleyecek
yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Kurum vekili ıslah dilekçesi göz önüne alınarark davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini
belirterek kararın temyizen bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri
2. 5510 sayılı Kanun'un 21 inci maddesi ve 76 ncı maddesi hükümleridir.
3. Değerlendirme
1. Islah Kurumu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun ise 176 ncı ve devamı maddelerinde
ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Islah, davacı veya davalının, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini,
karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak
üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku Kurumudur.
Bilindiği üzere, usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal
yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından
ilgili olmasıdır. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın “zaman bakımından
uygulanma” başlığını taşıyan 448 inci maddesi; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek
kaydıyla derhal uygulanır.” hükmünü içermektedir. Mahkeme karar tarihi itibari ile 04.02.1948 tarihli ve
1944/10 Esas, 1948/3 Karar ve 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme
Kararlarında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı ve bu içtihadın
değiştirilmesine gerek bulunmadığı kabul edilmiş olduğundan, bozma ilamından sonra yapılan ıslah geçerli
olmayacaktır.
Diğer taraftan, 6100 sayılı HMK'nın 177 nci maddesine 22.07.2020 tarihinde 7251 sayılı Kanun'un 18 inci
maddesi ile eklenen fıkra ile bozmadan sonra da ıslah yapılabilmesinin önü açılmıştır. Buna göre; "Yargıtayın
bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya mahkemeye
gönderildiğinde, mahkemenin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da
ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz."
Yapılan değişiklik ile kural olarak bozma ilamından sonra mahkemede tahkikat ile ilgili bir işlem yapılması
halinde iş bu tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılması mümkün hale getirilirken iş bu kuralın istinası ise
yapılacak ıslah ile bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, her ne kadar Mahkemece davacı Kurum vekilinin
bozma sonrası ıslah talebi kabul edilmeyerek bozma öncesi talep edilen tutar üzerinden değerlendirme
yapılarak karar verilmişse de Mahkeme bu gerekçesini yukarıda belirtilen mevzuat ve değerlendirmelere
göre değil Kurum zararı olarak dava ile talep edilen ilk peşin sermaye değerli gelirin onay tarihi olan
23.12.2010 tarihinden itibaren 10 yıl süreli zamanaşımı süresinin geçtiği, bu konuda davalının zamanaşımı
defisinin olduğu gerekçesine dayandırmıştır.
Buna göre Mahkemece, davacı Kurum vekilinin dava dilekçesi ile ilk peşin değerli gelir yönünden Kurum
zararının 070 ine tekabül eden tutar olan 57.086,70 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği,
ikinci bozma sonrasında ise 12.09.2023 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettiği tutarı 71.717,14 TL olarak
artırdığı ve Mahkemece bozma kararına uyulmakla birlikte artık ortaya çıkan hukuki durumun ortadan
kaldırılamayacağı gerekçesiyle ıslah talebinin dikkate alınmaması gerekirken yazılı gerekçe ile yazılı şekilde
hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
3.Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve
yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Üye ...'nun muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler,...,... ve...'ün oyları ve oy çokluğuyla,
24.01.2024 tarihinde karar verildi.
KARST MW
Davacı Kurum vekili, şimdilik 57.086,70TL'nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda; Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 50.284,05 TL'nin davalıdan tahsiline
ilişkin verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizce, 01.11.2013 tarihli karar ile hükmün
bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın
reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizce 20.10.2021 tarihli karar
ile ceza davasında sigortalının tali kusurlu olduğunun belirlendiği de gözönüne alınarak kusur oran ve
aidiyetinin alınacak kusur raporu ile belinlenmesi, alınacak hesap raporu ile sigortalının gerçek zararı
hesaplanarak bu miktarın gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile karşılaştırılıp davalının
toplam kusur oranına göre sorumluluğunun belirlenmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Davacı vekilinin ikinci bozma kararından sonra 12.09.2023 tarihli ıslah talebine karşı davalı vekili
zamanaşımı definde bulunmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, ıslaha konu tutarın zamanaşımına uğradığı
gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 57.086,70 TL'nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine
karar verilmiştir.
Islah iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf yasal işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye
yarayan bir hukuki imkandır.
Taraflar yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler.
Belli bir zaman kesintinden sonra taraflara iddia ve savunmada değişiklik yapma imkanının tanınmaması
halinde, şekilcilik esası engeller hale gelir ve yargılamanın adaletli bir karar ile sonuçlanması tehlikesi
doğabilir. Bu noktada ıslah, iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı başladıktan sonra tarafların kendi usul
işlemlerini kısmen ya da tamamen değiştirmelerine imkan tanımak suretiyle usul hukukunun katı şekilciliğini
yumuşatan ve adaletli bir yargılamanın tesis edilmesini sağlayan bir kurum olarak ön plana çıkmaktadır.
Kanundaki kurallara riayet edilmesi durumunda ıslahın sonuç doğurması için tek taraflı irade beyanı yeterli
olup, mahkemenin veya karşı tarafın rızası aranmaz.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ıslah ile ilgili öngörülen koşullardan biri zamanla ilgilidir.
HMK'nın 177/1 maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir.
22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK'nın 177/2 maddesinde “Yargıtayın
bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece
mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat
sona erinceye kadarda ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan
kaldırılamaz”düzenlenmesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.
HMK'nın 448 inci maddesi, bu kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal
uygulanacağıdüzenlemesini içerir. Anılan madde ile yeni hükümlerin derhal uygulamasının yalnızca
tamamlanmamış işlemler için söz konusu olduğu, buna karşılık tamamlanmış işlemlerin değişiklikten
etkilenmeyeceği kabul edilmiştir.
Bazı özel işlemler tarafın iradesiyle gerçekleşir.Islah böyle bir işlemdir. Bu tür işlemlerin usulüne uygun
olarak yapıldığı anda tamamlandığını söylemek mümkündür.
Davacı vekili, dava dilekçesinde şimdilik 57.086,70 TL'nin tahsilini talep etmiştir. İkinci bozma kararından
sonra 12.05.2023 tarihinde ıslah talebinde bulunmuştur. Mahkemece ıslaha konu tutar yönünden, davalının
zamanaşımı defi gözetilerek, zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle ret kararı verilmiştir.
28.07.2020 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun ile değişen HMK'nın 177/2
maddesindeki düzenleme ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarihli, 1944/10 E,,
1949/2 K cavılı İrtihatları Birlestirme Kararının dedistirilmecine derek olmadığına iliskin 06 05 2016 tarihli
NR Iİ Ir. Nİ Aİ, ME 4. ii CI
2015/1E,, 2016/1 K. sayılı İçtihatları Birleştirime Kararının herhangi bir hükmü kalmamıştır.
Davacı Kurum vekili bozmadan sonra ıslaha imkan tanıyan 28.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren yasal
düzenlemeden ve bozma kararından sonra 12.09.2023 tarihinde ıslah talebinde bulunmuştur.
HMK'nın 448 inci maddesi uyarınca yeni hükümlerin derhal uygulanması gerekir. Davacı vekilinin,
Mahkemenin ilk kararında ya da bozma kararından önce veya yasal düzenleme tarihinden önce yapılmış ve
tamamlanmış bir ıslah işlemi söz konusu değildir.
Bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar ıslah
yapılabileceğine dair Yasa değişikliğinin usuli kazanılmış hakkın istisnası niteliğinde olduğu, Yasa'nın açık
düzenlemesi ile imkan tanınan ıslah işleminin bozma kararı ile ortaya çıkan herhangi bir hukuki durumu
ortadan kaldıracak mahiyette olmadığı, yasal düzenlemenin uygulanmasında Mahkemenin ilk karar tarihi ya
da bozma karar tarihinin değil, ıslah işleminin yapıldığı tarihin esas alınması gerektiği, aksinin kabulünün
bozmadan sonra ıslaha imkan tanıyan HMK'nın 177/2 madde hükmünü işlevsiz hale getireceği ve ayrıca
HMK'nın 448 inci maddesine de aykırı olacağı kanatinde olduğumdan, çoğunluğun bozma gerekçesine
katılmıyorum.
|
2024_2501.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2501€E. , 2024/3257K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3200 E., 2023/3473K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Alanya 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/152 E., 2023/184 K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ve fer'i müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye
Mahkemesince başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ve fer'i müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı apartman yönetiminde apartman görevlisi olarak
04.06.2011-Temmuz 2019 tarihleri arasındaki çalışmalarının tespitine karar verilmesini talep ve dava
etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde; Kurumun feri müdahil olarak davaya katıldığını, hak
düşürücü süre itirazında bulunduklarını, Kurum aleyhine yersiz açılan, maddi ve hukuki dayanaktan yoksun
olan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, davacının davalıya
ait 1200865 sicil numaralı iş yeri nezdinde 04.06.2011-30.06.2019 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının ve
sigortasız geçen çalışmalarının sigortalı sayılması gerektiğinin tespitine şeklinde karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, iş sözleşmesinin varlığını gösteren bağımlılık unsurunun olayda
bulunmadığını, davacı tarafın delil olarak sunduğu karar defterinin ve kat malikleri toplantı tutanaklarının,
makbuzların geçersiz ve sahte olduğunu, sahte belgelerin delil olarak sayılmasını kabul etmediklerini,
davacının apartmanın kapıcı dairesinde işgalci durumunda olduğunu, daireye maliklerin rızası olmadan ve
ortak karar alınmadan eski yönetici tarafından yerleştirildiğini, 2019 yılında yönetimin değişmesiyle birlikte
usulsüzlüklerin ortaya çıkarıldığını ve davacıdan daireyi tahliye etmesinin istendiğini, davacının davalıya
bağımlı olarak iş gördüğünü ispat edemediğini, bir kimsenin 8 yıl boyunca sigortasının yapılıp yapılmadığını
kontrol etmemesinin ve bu süre boyunca aylık ücret talep etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı
olduğunu helirrearek İlk Derere Mahkemeci kararının kaldırılmacına ve davanın reddine karar verilmecini
NVMaAYyuii YIidladnR iy YU YUYUIlU opal LULLİLUIyii, Yi KEŞLINi OYU UUYUlia oiyuiLapçılmı yapıp yapımılduıyın
kontrol etmemesinin ve bu süre boyunca aylık ücret talep etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı
olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini
talep etmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacının davalı iş yerinde tespiti istenen sürelerde
tam ve kesintisiz olarak çalışıp çalışmadığını ispat edecek tanık anlatımları ve başkaca delil bulunmadığını,
özellikle bordro tanıklarının davacının iş yerinde kesintisiz olarak çalıştığına dair şüpheden uzak beyanda
bulunmadıklarını, kararda geçen tarihler arasında davalı iş yerinde hizmet akdine dayalı olarak çalıştığı
şeklindeki denetime elverişli olmayan rapora istinaden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek,
İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Fer'i müdahil Kurum vekili istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. Ilgili Hukuk
1. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79 uncu maddesi ile 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 86 ncı maddesidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal
güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin
saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi
zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının
önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda
tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re'sen araştırma yapılarak kanıt
toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
2. Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanunu'nun 13 üncü maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin,
tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda
sözleşmenin kısmi süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63 üncü maddesinde, genel bakımdan çalışma
süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, iş yerlerinde haftanın çalışılan
günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. Bu tür hizmet tespiti davalarında tam gün
üzerinden veya kısmi zamanlı olarak çalışma olgusunun ortaya konulması önem arz etmekte olup çalışmanın
kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığı takdirde günde kaç saat hizmet verildiği ve giderek haftalık ve aylık çalışma
süreleri belirlenmeli, sonrasında değinilen 63 üncü madde kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe
karşılık geldiğinden yola çıkılarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
Davacının davalı apartmanda kapıcı olarak 04.06.2011-Temmuz 2019 tarihleri arasındaki çalışmalarının
tespitini talep ettiği eldeki davada, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de, verilen hükmün eksik
incelemeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemenin davacının kapıcı olarak talebine konu dönemde davalı iş yerinde çalıştığına yönelik kabulü
yerinde bulunmakla birlikte, çalışmanın kısmi zamanlı çalışma olup olmadığı noktasında yapılan araştırma ve
incelemenin eksik olduğu değerlendirilmektedir.
Mahkemece re'sen araştırma ilkesi doğrultusunda apartmanda hangi kapıcılık hizmetlerinin yapıldığı, bu
hizmetler karşılığında ne kadar süre harcandığı, yeteri kadar civar kapıcılar ve kat maliki olmayan kiracılar
dinlenilmek suretiyle belirlenmeli, davacının iş hayatıyla özel hayatının iç içe geçtiği gözetilmek kaydıyla,
çalışmanın kısmi zamanlı olup olmadığı irdelenmeli; kapıcılık faaliyetinin periyodik olarak hangi sıklıkta
(saat/gün/ay) yapıldığı ve bunun için ne kadar zaman harcandığı araştırılmalı, günde kaç saat hizmet
verildiği, haftalık ve aylık çalışma süreleri belirlenmeli, sonrasında yukarıda değinilen 63 üncü madde
kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe karşılık geldiği nazara alınarak hüküm altına alınması
gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı
şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
3. Temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
27.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2490.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2490E. , 2024/3259K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2055 E., 2023/2101 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/302 E., 2022/274 K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın fer'i müdahil Kurum vekili ve davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince
başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı fer'i müdahil Kurum ve davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre,
temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, 2015 yılı 2. ayından dava tarihi olan 27.10.2016 tarihine
kadar davalıya ait iş yerinde site görevlisi olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1.Davalı cevap dilekçesinde; başka bir iş yerinde çalışan davacının eşi ...'a, apartmanın ufak tefek işlerini
yapmak ve karşılığında da kira, yakıt, elektrik ve su parası almamak karşılığında apartmana ait dairede
oturma izni verildiğini, davacının herhangi bir çalışması olmadığını, dava dilekçesindeki iddiaların gerçeği
yansıtmadığını belirtmek sureti ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
2.Fer'i müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yersiz olduğunu savunarak reddine karar
verilmesini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile
1601201636681 sigorta sicil numaralı davacının 0130152 işyeri sicil numaralı davalı işyerinde 01.02.2015-
27.10.2016 tarihleri arasında 2015 yılı 2. ayında 13 gün, 2015/3. ayda 13 gün, 2015/4. ayda 13 gün,
2015/5. ayda 6 gün, 2015/6. ayda 6 gün, 2015/7. ayda 6 gün, 2015/8. ayda 6 gün , 2015/9. ayda 6 gün,
2015/10. ayda 6 gün, 2015/11 ayda 13 gün, 2015/12. ayda 13 gün, 2016/1. ayda 13 gün, 2016/2. ayda 13
gün, 2016/3. ayda 13 gün, 2016/4. ayda 13 gün, 2016/5. ayda 6 gün, 2016/6. ayda 6 gün, 2016/7. ayda 6
gün, 2016/8. ayda 6 gün, 2016/9. ayda 6 gün ve 2016/10. ayda 6 gün olmak üzere asgari ücret ile
sigortasız çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı istinaf dilekçesinde özetle; davacının eşi olan ...'ın, yönetimin onayı olmaksızın 2015 yılındaki
yönetici tarafından sürekli çalıştığı fırından arta kalan vakitlerde yardım etmesi karşılığında apartmana ait
müştemilatta elektrik, su gibi giderleri ödemeden kalması karşılığında alındığını, davacının çöp toplama,
yönetici tarafından sürekli çalıştığı fırından arta kalan vakitlerde yardım etmesi karşılığında apartmana ait
müştemilatta elektrik, su gibi giderleri ödemeden kalması karşılığında alındığını, davacının çöp toplama,
kazan yakma, bahçe bakımı gibi işleri yapmadığını, tanık ...'nın beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, davanın
reddine karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; fiili çalışma olgusunun ispat edilemediğini,
davanın reddi gerektiğini istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Fer'i müdahil Kurum vekili istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79 uncu maddesi ile 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 86 ıncı maddesidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal
güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin
saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi
zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının
önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda
tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re'sen araştırma yapılarak kanıt
toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
2. Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanunu' nun 13 üncü maddesinde, işçinin normal haftalık çalışma süresinin,
tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda
sözleşmenin kısmi süreli iş sözleşmesi olduğu belirtilmiş, 63 üncü maddesinde, genel bakımdan çalışma
süresinin haftada en çok 45 saat olduğu, aksi kararlaştırılmamışsa bu sürenin, işyerlerinde haftanın çalışılan
günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanacağı açıklanmıştır. Bu tür hizmet tespiti davalarında tam gün
üzerinden veya kısmi zamanlı olarak çalışma olgusunun ortaya konulması önem arz etmekte olup çalışmanın
kısmi zamanlı olduğu anlaşıldığı takdirde günde kaç saat hizmet verildiği ve giderek haftalık ve aylık çalışma
süreleri belirlenmeli, sonrasında değinilen 63 üncü madde kapsamında 7,5 saatlik çalışmanın 1 iş gününe
karşılık geldiğinden yola çıkılarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma süresi belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1.Somut olayda, davacı davalı apartman nezdinde 2015/02-27.10.2016 tarihleri arasında kapıcı olarak tam
gün üzerinden aralıksız çalışmalarının tespitini talep etmiş, Mahkemece davacının 01.02.2015-27.10.2016
tarihleri arasında kalorifer yakılmayan 01 Mayıs-31 Ekim arasındaki dönemde ayda 6 gün, kaloriferlerin
yakıldığı 01 Kasım-30 Nisan tarihleri arasında ise ayda 13 gün olmak üzere temizlik, çöp toplama, merkezi
kaloriferlerin yakılması vb. işlerde kısmi süreli olarak çalıştığının çalıştığının tespitine karar verilmişse de,
Mahkemenin davacının talebine konu dönemde kapıcılık faaliyetinde bulunduğuna dair kabulü yerinde ise
de, kısmi süreli olarak belirlenen çalışma sürelerine tespit hükmü yerinde bulunmamıştır.
2.Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde, doğalgazla merkezi sistemle ısıtılan apartmanın kömürlü
ısıtma sistemleri gibi mesai gerektirmediği gözetilmeksizin, kalorifer yakımı olmayan dönemde ayda 6 gün,
kalorifer yakımı olan dönemde ise ayda 13 gün olacak şekilde fazladan 7 gün kısmi çalışma olduğunun
kabulü hatalı bulunmuştur. Bu kapsamda Mahkemece kalorifer yakım işi için ayrı bir mesai süresi
hesaplanmaksızın hüküm kurulması gereği gözetilerek, yukarıda değinilen 63 üncü madde kapsamında 7,5
saatlik çalışmanın 1 iş gününe karşılık geldiği nazara alınarak hüküm altına alınması gereken aylık çalışma
süresi belirlenmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
27.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2084.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2084E. , 2024/3280K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/210 E., 2018/324 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 9. İş Mahkemesi
SAYISI : 2016/479 E., 2017/532 K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesince başvurusunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının SGK İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü'nde işlem gören dosyada
davalı işveren ... San. ve Tic. A.Ş. ye ait işyerinde 24.11.1986 - 31.12.1986 süresinde ve 1986/3.dönemde
meri 506 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde tanımlanan nitelikte ve 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi
kapsamında tüm sigorta kollarına tabi olarak geçici işçi konumunda çalıştığının kabul edilmesinin tespitine
karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı... San. ve Tic. A.Ş. vekili, zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,
davacı taraf, müvekkili şirkette çırak statüsündeki çalışmalarının İş Kanunu kapsamı dışında kaldığını
beyanla davanın reddini talep etmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili; diğer davalı... San. ve Tic. A.Ş. ye ait 21158.35 sicil sayılı işyerinden 1986/1-
2-3 dönemlerde bildirilen çalışmalarının iptal edildiğinin görüldüğünü, davacı tarafın tespitini istediği
tarihlerde 18 yaşında olup tesviye meslek dalında çıraklık süresinin 3 yıl olduğunu, davacının iddiasını yazılı
belgeler bağlamında somut ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerektiğini beyanla davanın reddini talep
etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; "... davacının çırak olarak işe alındığı tarihte yürürlükte bulunan 2089 sayılı Çırak
Kalfa ve Ustalık Kanunu'nun 16 ncı maddesine göre; reşit olması halinde dahi çıraklık sözleşmesi devam
edeceğinden ve davacının çalıştığı “Dökümcülük” meslek dalında çıraklık süresi 3 yıl olarak tespit
edildiğinden; adı geçenin 17.09.1984 tarihinde başladığı 3 yıllık çıraklık eğitimini 17.09.1987 tarihinde
tamamlamış olup, ayrıca kalfalık belgesini de 19.10.1987 tarihinde aldığı açıkça belli olmaktadır. Bu itibarla,
davacının, davalı işveren... San. ve Tic. A.Ş. ye ait 21158.35 sicil sayılı işyerinde, 24.11.1986 — 31.12.1986
süresinde 506 sayılı Yasanın 2.maddesinde tanımlanan nitelikte ve 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi
kapsamında tüm sigorta kollarına tabi olarak çalışma iddiasının benimsenmesinin mümkün olmadığı
kanaatine varılarak mahkememizce aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur..." gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
NN a
A. Istinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili, 24.11.1986 - 31.12.1986 süresinde davalı işverene ait
21158.35 sicil sayılı işyerinde tüm sigorta kollarına tabi olarak 506 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde
tanımlanan nitelikli ve 5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin 1/a bendi kapsamında sigortalı olarak
çalıştığının açıkça görüldüğünü beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar
verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile " “Dökümcülük” meslek dalı, İzmir
İlinde 13.03.1979 tarihinden itibaren çıraklık eğitimi kapsamına alınmış ve bu meslek dalında çıraklık süresi
3 yıl olarak belirlenmiş olup davacının çırak olarak işe alındığı tarihte yürürlükte bulunan 2089 sayılı Çırak
Kalfa ve Ustalık Kanunu'nun 16 ncı maddesine göre reşit olması halinde dahi çıraklık sözleşmesi devam
edeceğinden ve davacının çalıştığı dökümcülük meslek dalında çıraklık süresi 3 yıl olarak tespit edildiğinden
davacının 17.09.1984 tarihinde başladığı 3 yıllık çıraklık eğitimini 17.09.1987 tarihinde tamamladığı, kalfalık
belgesini de 19.10.1987 tarihinde aldığı İzmir Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü müzekkere cevabı ile
anlaşılmaktadır.
Bu durumda davalı işveren... San. ve Tic. A.Ş. ye ait 21158.35 sicil sayılı işyerinde, 24.11.1986 —
31.12.1986 süresinde 506 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde tanımlanan nitelikte ve 5510 sayılı Kanun'un
4/1-a maddesi kapsamında tüm sigorta kollarına tabi olarak çalışma iddiasının benimsenmesinin mümkün
olmadığı gerekçesi ile davanın reddine dair verilen Mahkeme kararının yerinde olduğu belirgindir..."
gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, davanın kabulünün gerektiğini beyanla kararın temyizen bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri.
2. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 2 nci, 3/11-B, 6 ncı, 79 uncu, 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık
Kanunu'nun 4 üncü, 5 inci,16 ncı maddesi, 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu'nun 10 uncu
maddesi, 14 üncü maddesi, geçici 4 üncü maddesi hükümleridir.
506 sayılı Kanun'un 108 inci maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan
her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu
fıkrası kapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki
kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi
için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde
saptanmalıdır.
506 sayılı Kanun'un 2 nci maddesine göre sigortalılık niteliği, hizmet akdinin kurulması ve 6 ncı madde
gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3/11-B maddesinde; “Özel
kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun'un 35 inci maddesi hükümleri uygulanmaz.” hükmü öngörülmüştür.
Öte yandan aynı Kanun'un 3/11-B maddesinde, özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında,
çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun'un 35 inci
maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda sigortalı ile işveren arasındaki hukuki
ilişkinin niteliği ve sigortalının çırak olup olmadığı belirlenirken çalışma ilişkisi irdelenmeli, çıraklık
sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliğinin çalışma yerine sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi
olduğu hususu gözetilmeli, sigortalının iş yerinde üretimle ilgili çalışmalara eylemli olarak katılması ve
meslek ve sanat eğitiminin ikinci plânda tutulması, bir başka anlatımla sigortalının emeğiyle iş yeri ve
işverene katkıda bulunması durumlarında çıraklık ilişkisinin söz konusu olamayacağı benimsenmelidir.
05.07.1977 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık Kanunu'nun 4 üncü maddesi
çırağı, “Bu Kanuna tabi bir sanatı, o sanat için düzenlenen teorik ve pratik öğrenim programına göre O iş
yerinde öğrenmek amacı ile bir çıraklık sözleşmesi ile bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimse...” olarak
tanımlamıştır. Kanunu'nun 5 inci maddesine göre çırak olabilmek için 12 yaşından küçük, 18 yaşından büyük
olmamak gerekir. Kanun'un 16 ncı maddesinde ise, işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmağa
başlamadan önce velisi veya Kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmaya mecbur
olduğu, 20 nci maddesinde, sözleşmenin bir örneğinin Mahalli Çıraklık Eğitim Komitesine, derneğe kayıtlı ise
ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu
öngörülmüştür.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan ve 19.06.1986 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 3308
sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu'nun 10 uncu maddesinde, çırak olabilmek için 13 yaşını doldurmuş,
19 yaşından gün almamış olmak, en az ilkokul mezunu olmak, bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin
gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak koşullarına yer verilip, 14 üncü maddesinde, çıraklık süresinin 3-4
yıl olduğu ve bu sürenin mesleklerin özelliğine göre ilgili kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça
belirleneceği kesintisiz olarak devam edeceği, geçici 4 üncü maddesinde ise Kanun'un 25 inci maddesine
göre sigorta primlerinin ödenmesine bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihi takip eden mali yıl başından
itibaren başlanacağı, bu tarihe kadar olan sürede primlerin işyeri sahiplerince ödenmesine devam edileceği
düzenlemesi yer almaktadır.
Çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın
öğretilmesidir. Ancak çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka
planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Sözü edilen öğrencilerin sigortalı sayılmamaları, “tatbiki mahiyetteki yapım ve üretim işleri” nin gördükleri
öğrenimin doğal bir gereği olmasından ötürüdür. Bir başka anlatımla, bu işler -SSK anlamında sigortalı
işçilerin gördükleri iş görünümünde bulunsalar bile- belirgin olarak öğrenim çevresine girmektedir. Bu
bakımdan, bu gibi durumlarda, esasen bir hizmet akdinin varlığından söz edilemeyeceği için sigortalılık
niteliği edinme hali de söz konusu değildir (Mustafa Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi; Ankara, 1977
Baskı, 5,130).
3. Değerlendirme
1.Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, 23.11.1968 doğumlu olan davacı
adına davalı... San. ve Tic. A.Ş. ünvanlı işverenin 21158.35 işyeri sicil numaralı işyerinden davacı adına ilk
olarak 17.09.1984 tarihli işe giriş bildirgesinin verildiği, 1986/1-3.dönem arası toplam 357 gün süreli uzun
vadeli sigorta kollarından bildirim yapıldığı, daha sonra Kurum tarafından bu bildirimlerin kısa vadeli sigorta
kollarına tabi çalışma niteliğinde olduğunun belirlendiği belirtilerek iptal edildiği, öte yandan davacı adına
dökümcülük branşında 29.01.1988 tarihli kalfalık belgesinin bulunduğu, davacının dava konusu dönemde
çırak olarak çalışıp çalışmadığı hususu tam olarak açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde eksik incelemeye
dayalı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
2.Buna göre mahkemece, davacının dava konusu dönemde çırak olarak çalışıp çalışmadığı araştırılmalı, bu
kapsamda dava konusu dönemde işyeri bordrosunda yer alan bordrolu çalışanlar dinlenmek suretiyle, iş
verinde davacının tam olarak hanai icleri vaptığı davacının vantığı iclerin üretimin hir narcacı mı vokca
Ne Ye e e e e ie 0 rn , i.e. te ee RM a age e e e e e a er e
meslek ve sanat öğrenimine yönelik mi olduğu, iş yerinde işlerin davacının talep konusu dönemde yaşı
itibariyle yapabileceği işlerden olup olmadığı, bu işleri yapma hususunda fiziksel ve psikolojik yetkinliğinin
olup olmadığı, bu işi yapmayı bu yaşta öğrenip öğrenemeyeceği, yaptığı işi ne kadarlık süre içinde
öğrenebileceği belirlenmeli, dinlenen tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeli, böylelikle varılacak
sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine, 27.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2685.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2685E. , 2024/3598K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/70 Esas, 2023/370 Karar
HÜKÜM/KARAR : Red, Kısmen Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen iş kazasından
kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi
sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının
bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı ... yönünden
feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davalı şirket yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi davacılar ile davalı şirket vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz
şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne
karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler
incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle müvekkillerinin murisinin iş kazasında vefat ettiği, kazanın
meydana gelişinde davalıların kusurlu olduklarını ileri sürerek dava dilekçesinde 10.000,00 TL maddi, eş...
için 150.000,00 TL manevi, çocuk ... için 75.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep
ettikten sonra aşamalarda verdiği 22.09.2021 tarihli talep arttırım dilekçesi ile davacı çocuğun maddi
tazminat isteminden ve davalı gerçek kişi ...'e karşı açtıkları davalarından feragat ettiklerini, davacı eş
yönünden maddi tazminat istemini 1.918.749,00 TL'ye arttırmıştır.
II. CEVAP
Davalılar vekili özetle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 30.11.2021 tarih ve 2018/635 Esas, 2021/371 Karar sayılı kararıyla; iş kazasının
meydana gelişinde ... sigortalı ile davalı ...'in kusursuz oldukları, davalı şirketin 620, kastan öldürme fiilinin
faili dava dışı ...'ın 9680 oranında kusurlu oldukları kabulünden hareketle davalı ... yönünden feragat
nedeniyle davanın reddine, diğer davalı Medicana Şirketi yönünden davacı eşin maddi ve manevi tazminat
talepleri ile davacı çocuğun manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 30.11.2021 tarihli kararına karşı süresi içinde davalı Medicana şirketi vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 01.06.2022 tarih, 2022/633 Esas, 2022/1266 Karar sayılı kararı ile İlk Derece
Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan bahisle davalı şirket vekilinin
istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Medicana Şirketi vekili
temyiz isteminde bulunmuştur.
temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairemizin 27.12.2022 tarih ve 2022/13970 Esas, 2022/16775 Karar sayılı kararı ile temyiz edenin sıfatına
temyizin kapsam ve nedenlerine göre temyiz eden davalı şirketin sair temyiz itirazlarının reddine ancak
davacı eşin maddi zararı hesaplanırken pasif dönemin 60 yaşın dolduğu tarihten itibaren başlatılması
gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda 56 yaşında vefat eden sigortalının doktor olduğu,
aktif dönemim 10 yıl daha devam edeceği ve pasif dönemin 66 yaşında başlayacağı kabulünden hareketle
hesaplama yapılması hatalı olduğu gerekçeleri ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına İlk
Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyulduktan sonra alınan bilirkişi hesap raporunda davacı eşin
maddi zararının 699.896,00 TL olarak tespit edilmesi üzerine bu hesap raporu hükme dayanak kılınmak
suretiyle verilen temyiz incelemesine konu 23.11.2023 tarih, 2023/70 Esas, 2023/370 Karar sayılı kararla
davalı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davalı Medicana şirketi yönünden davacıların
manevi tazminat istemlerinin kabulüne, davacı eş lehine 699.896,00 TL maddi tazminat ödenmesine karar
verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen 23.11.2023 tarihli kararına karşı süresi içinde davacılar vekili
ile davalı şirket vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, kısa kararda davanın kısmen kabulü ya da reddine yönelik
hüküm tesis edilmemişken, gerekçeli kararda kısa karara çelişik şekilde hüküm fıkrasına dava kısmen kabul
kısmen reddedilmiş gibi yargılama gideri ve avukatlık ücreti hesap olunamayacağını, uyulan bozma kararının
mahiyetine göre yeniden tahkikat yapıldığından, davacının bozma öncesindeki ıslahına istinaden davanın
kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilemeyeceğini, bozma üzerine tahkikat açılarak yeni bir alacak
miktarı belirlendiğini, bu alacak miktarına göre davacının hem HMK'nın 107 nci maddesi kapsamında talep
sonucunu azaltabileceği, hem de davasını tekrar ıslah edebileceği gözetilmeden hatalı uygulama yapıldığını,
hükmün 1 ve 2 nolu fıkrasında davacı/davacılar lehine hükmolunan vekalet ücretlerinin yürürlükteki AAÜT
hükümlerine aykırı olacak şekilde eksik ve hatalı hesaplandığını, ret vekalet ücreti hesabının da hatalı
olduğunu, ret vekalet ücretinin davacı tarafa verilenden fazla olamayacağını, bozma kararında belirtilen
müteveffanın 60 yaşından sonraki döneminin pasif dönem olarak kabulü gerektiğine ilişkin gerekçenin, hem
meri mevzuata hem de hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, Sağlık Bakanlığında çalışan
doktorların emeklilik yaşlarının 65 olduğunu, emekli olmak istemeyen hekimlerin ise 72 yaşına kadar
çalışma hakkına sahip olduklarını, Sağlık Bakanlığının 2019 yılı verilerine göre Türkiye'de 653'ü uzman,
“b29'u pratisyen ve Yo18'i asistan hekim olmak üzere toplam 160.810 hekimin görev yaptığını, OECD STAT
2019 yılı verilerine göre Türkiye'de aktif görev yapan hekimlerin “010'unun 55-64 yaş arası; Yo 5'inin 65-74
yaş arası, “o 3'ünün de 75 yaş üstünde olduğunu, açıklanan yaş dağılımı istatistiğinden kaba bir hesaplama
yapıldığında tüm hekimlerde 60 yaş üstü olanların yaklaşık 9513 oranında olduğunun görüldüğünü, 2022 yılı
TUİK Adrese Dayalı Nüfus Sistemi verilerine göre ise Türkiye'de 65 yaş üstü nüfus oranı “o 9,9 olduğunu,
belirtilen 65 yaş üstü hekim oranı olan 9o8'in de nüfus verisiyle örtüştüğünü, bu durumda; araştırmada
çalışmadığını/emekli olduğunu beyan eden 92'lik hekim kitlesini de hesaba katarak, 65 yaş ve üstü
hekimlerde aktif çalışma oranının 9090'ın üzerinde olduğu, 60-64 yaş aralığında olan doktorların ise 9095'in
üzerindeki bir kısmının aktif çalışmaya devam ettiğinin görüleceğini, dolayısıyla Daire tarafından davacıların
doktor murisinin 60 yaş sonrasının pasif devre olarak kabul edilmesi şeklindeki görüşünün bilimsel
gerçeklere ve nüfus verilerine uygun düşmediğini, bir doktor bakımından, 60 yaşından sonrasının pasif
dönem olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla bozmadan evvel alınan bilirkişi raporundaki
hesaplama biçiminin doğru olduğunu, Dairenin hesaplama usullerine ilişkin istikrarlı kararlarıyla da paralel
olduğunu, PMF 1931 yaşam tablosunun, aktüerya hesaplamalarında uzun zamandır kullanılmadığını, bu eski
tabloya istinaden yapılan hesaplamaları içeren Mahkeme kararlarının da Dairece istikrarlı biçimde
bozulduğunu, bu nedenle müstenit bozma kararına istinaden yapılan yargılamada Mahkemenin elde ettiği
sonucun esas yönünden de hatalı olduğunu, öte yandan Türk Borçlar Kanunu'nun 55 inci maddesine göre
destekten yoksun kalma zararlarının hesaplanmasında Kanun ve sorumluluk hukuku ilkelerinin gözetilmesi
yükümlülüğü idareye dahi tahmil edilmiş ve bu surette kamu düzenine mütedair bir düzenleme yapıldığını,
dolayısıyla kamu düzenini ilgilendiren destekten yoksun kalma zararının hesaplama usulünde düşülen
yanılgının davalı lehine müktesep hak oluşturmasının mümkün olmadığını, bu nedenle Mahkeme kararının
hesaplama usulüne ilişkin olarak esas yönünden de bozulması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını
talep etmiştir.
Davalı Medicana Şirketi vekili temyiz dilekçesinde özetle, Mahkemenin son hesap raporunun hangi yönüyle
hükme esas alınmaya yeterli olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama yapmadığını, gerek davacılar tarafından
talep edilen manevi tazminat miktarının gerekse 22.09.2023 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan maddi
tazminat tutarının fahiş olup, davalı müvekkiline izafe edilebilecek herhangi bir kusur olmaması sebebiyle
davacıların tüm taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili hastanenin çalışanlarına karşı
fiziksel saldırıların önlenmesine yönelik olarak gerekli her türlü önlemi aldığını, kusur oran ve adiyetinin
hatalı tespit edildiğini, illiyet bağının kesildiğini, bilirkişinin kazalının doktor olması sebebiyle görevini aktif
olarak 4 yıl daha yapacağını, kalan 17 yılın ise pasif devrede olacağının varsayılması gerektiğini,
hesaplamanın hak sahipleriyle birlikte geçebilecek kalan ömrün tamamında yapılacağını iddia ettiğini,
davacılar murisinin 56 yaşındayken vefat ettiğini, bilirkişinin murisin görevini aktif olarak yapabileceği yılın
hesabında gerekçelendirme yapmadığını, 56 yaşında olan bir kişinin, mesleğini 4 yıl daha yapabileceği
düşüncesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, murisin yaşı dikkate alındığında 4 yıl daha mesleğini
icra edebileceği düşüncesi tamamen varsayımsal bir yaklaşım olduğunu, aktif süre hesabında murisin sağlık
durumu, yaşı, sonradan meydana gelebilecek sağlık sorunları, meslekte geçen süresi gibi unsurların da
dikkate alınması gerektiğini, 22.09.2023 tarihli raporda, eşin yeniden evlenme ihtimalinin hatalı
belirlendiğini, yapılacak olan hesaplamada davacı eş ...'ın, davacı kızı ...'den alacağı desteğin de dikkate
alınması ve hesaplanacak tazminat kaleminden söz konusu destek ücretinin indirilmesi gerekiğini, bunun
yanında hak sahibi olan eşin sosyal ve ekonomik durumu araştırması yapılarak varsa her türlü kazanç ve
irattan elde edeceği gelirlerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından
murisin ölüm nedeniyle bir gelir bağlanıp bağlanmadığı hususunun araştırılması ve bağlanmışsa söz konusu
gelirin yapılacak tazminat hesabından indirilmesi gerektiğini, 22.09.2023 tarihli raporda yalnızca ilk peşin
sermaye değerinin hesaplamadan düşüldüğünü, ancak bunun yanında davacı eşe, murisin ölümü nedeniyle
bağlanan bir gelir var ise bu gelir miktarının da yapılacak hesaplamada dikkate alınması ve hesaplanan
tutardan düşülmesi gerektiğini, hesaplamanın neye göre ve nasıl yapıldığının kendilerince anlaşılamadığını,
yapılan hesaplama tablosunda aktif devre hesabı ve pasif devre hesabı olarak kalemler belirtilmiş ve
akabinde kıyas rakamının uygulanması sonucu toplam brüt zarar hesabının 951.599,00-TL olduğu davacı
..'a ödenecek olan maddi tazminat tutarının ise 699.896,00-TL olduğunun belirtildiğini, yapılan
hesaplamada neyin nasıl dikkate alındığının anlaşılamadığını, hesaplama yapılırken somut, ayrıntılı
gerekçeler sunulmadığını, dolayısıyla hesaplanan tutarın kabulünün mümkün olmadığını, hesaplanan tutarın
oldukça fahiş olduğunu, bilirkişi tarafından görev sınırlarının dışına çıkılarak kıyaslama yoluyla varsayımsal
olarak hesaplama yapıldığını, faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, belirterek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacıların iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine
ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 417 inci maddesi, 5510 sayılı Kanunun 13, 16 ve
20 inci maddeleri ile 492 sayılı Harçlar Kanun'un 8 inci ve 31 inci maddeleri,
3. Değerlendirme
a. Temyiz Eden Tarafların Davacıların Manevi Tazmint İstemleri Hakkında Kurulan Hükümlere Yönelik Temyiz
İtirazları Açısından;
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362'nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında LbLalmacı hâlinda anılan Kanımlın 266 ncı maddaci atfıyla aynı Kanımlın 297 meri maddaeacinin hirinei
a a A a İŞ Şi a A Şi PEŞ Og Eye giy gey A iŞ gigi, gi Eyi pe eee
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nu 110. maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava
birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.
Dosya içeriğine göre davacılar eş ve çocuk yararına hüküm altına alınan manevi tazminat tutarlarının karar
tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL'nin ayrı ayrı altında kaldığı anlaşıldığından temyiz eden
tarafların anılan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının ayrı ayrı miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
b. Temyiz Eden Taraf Vekillerinin Diğer Hükümlere Yönelik Temyiz İtirazları Açısından;
bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında
bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan
yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelerle kararın bozmaya uygun olmasına, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan
bulunmamasına göre temyiz eden taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları
yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamından, davacı eşin maddi tazminat istemi kısmen kabul edilmiş olmasına karşın hüküm
fıkrasında "Davacıların maddi tazminat talebinin ıslah dilekçesi doğrultusunda KABULÜ İLE;" şeklinde bir
niteleme yapıldığı, davacı eş lehine kabul edilen maddi tazminat üzerinden 103.985,44 TL vekalet ücreti
belirlenmesi gerekirken 94.988,56 TL vekalet ücreti belirlendiği, davacı eş aleyhine hükmedilecek vekalet
ücreti onun lehine hükmedileni geçemeyeceği halde eş aleyhine 145.486,64 TL maddi tazminat ret vekalet
ücreti belirlendiği, davalı konumda davalı şirketin kendisi bulunmasına karşın gerekçeli karar başlığında
şubenin davalı olarak gösterildiği, davalı şirket tarafından yatırılmış bakiye karar harcına dair dosya
kapsamında bilgi bulunmadığı halde Mahkemece “Alınması gereken 63.179.65.TL harçtan peşin yatırılan
6.730.78.TLsinin nispi karar harcı olarak mahsubu ile bakiye 56.448.87.TL harç ilk hükümle beraber
139.690,27.TL harç tahsil müzekkeresi yazıldığı görülmekle tahsil edildi ise bakiye 83.241.40.TL harcın
karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı Medicana Hastane İşletme A.Ş. iadesine” karar verilerek 492
sayılı Kanun'un 8 inci maddesine aykırı nitelikte hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 370'inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması
gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz eden taraf vekillerinin davacıların manevi tazminat istemleri hakkında kurulan hükümlere yönelik
temyiz itirazlarının ayrı ayrı miktardan REDDİNE;
2.İlk Derece Mahkemesi kararının
a.Gerekçeli karar başlığında yer alan "Bahçelievler Şubesi" ibarelerinin silinerek başlıktan çıkarılması,
b.Hüküm fıkrasında yer alan "Davacıların maddi tazminat talebinin davasının ıslah dilekçesi doğrultusunda
kabulü ile "ibarelerinin silinerek yerine geçmek üzere "Davanın kısmen kabulü ile" ibarelerinin yazılması,
c.Hüküm fıkrasının maddi tazminat kabul/ret vekalet ücretlerine ilişkin "-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine
göre belirlenen 94.988,56 TL nispi vekalet ücretinin davalı Medicana Hastane İşletme A.Ş. alınarak davacıya
verilmesine;" "-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 145.486,64 TL nispi vekalet ücretinin
davacıdan alınarak davalı Medicana Hastane İşletme A.Ş. verilmesine," ibarelerinin silinerek yerlerine
geçmek üzere
"-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 103.985,44 TL nispi vekalet ücretinin davalı Medicana
Hastane İşl. A.Ş.'den alınarak davacı ...'a verilmesine;"
"-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/3 üncü maddesine göre tayin ve takdir edilen 103.985,44 TL ret
vekalet ücretinin davacı ...'dan alınarak davalı Medicana Hastane İşl. A.Ş.'ye verilmesine," ibarelerinin
yazılması,
ç.Hüküm fıkrasının karar ve ilam harcına ilişkin 7 numaralı bendinin tamamen silinerek yerine geçmek üzere
"7-Alınması gereken 63.179.65 TL karar ve ilam harcından aşamalarda peşin olarak yatırılan 6.730.78 TL'nin
mahsubu ile bakiye 56.448.87 TL harcın davalı Medicana Hastane İşl. A.Ş.'den alınarak hazineye gelir
kaydına" ibarelerinin yazılması suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Üye ...'nun muhalefetine karşı, Başkan ...,Üyeler...,... ve ....'ün oyları ve oy çokluğuyla,
-KARŞI OY-
Anayasa ile güvence altına alınan hukuki korunma hakkı (36 ncı madde) yalnızca şekli bir yargılama
yapılmasını değil, bunun yanında adil ve doğru bir yargılamayı da gerektirmektedir. Adil yargılamanın
teminatlarından biri de kanun yollarıdır. (Tolga Akkaya -Modern Usul Hukukunda İstinaf)
Mahkeme kararlarının hukuka uygunluğunun bir üst mahkeme tarafından denetlenmesi Anayasal bir
gerekliliktir.
Anayasa Mahkemesine göre de mahkeme hakkı sadece ilk derece mahkemesine başvurmayı değil temyiz
yoluna başvurmayı da kapsar.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 inci maddesinde ilk derece mahkemesi kararlarına karşı
istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, HMK'nın 361 inci maddesinde; bölge adliye mahkemelerinin temyiz
edilebilen kararları, 362 nci maddesinde ise bölge adliye mahkemelerinin temyiz edilemeyen kararları
düzenlenmiştir.
HMK'nın 373/4 maddesi gereğince, Yargıtayın bozma kararı üzerine, ilk derece mahkemesince bozmaya
uygun karar verildiği takdirde bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
Bu gibi hallerde, ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yolu mevcut olmayıp, sadece temyiz yoluna
başvuru mümkündür.
İlk Derece Mahkemesince yanlış ve hatalı kararlar verilebilmektedir. Bu hataların giderilebilmesi ancak
kanun yoluna başvuru ile mümkün hale gelir. Kararın aleyhine olduğunu düşünen taraf kararın
denetlenmesini ve düzeltilmesini kanun yoluna başvurarak isteyebilir. Kanun yolları hakimin yapabileceği
hatalar karşısında taraflara tanınmış yasal bir güvencedir.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesi ile iki aşamalı kanun yolu sistemi söz konusu olmakla
birlikte, HMK'nın 373/4 maddesi kapsamına giren ilk derece mahkeme kararlarında sadece temyiz yoluna
başvuru mümkün olup, kanun yoluna incelenmesinde yüksek parasal sınırın uygulanması halinde çok sayıda
dosyada ilk derece mahkemesi kararına ilişkin kanun yolu incelemesi mümkün olmayacaktır. Bu ise hak
arama özgürlüğünün ağır ihlali anlamına gelir.
Hukuk davalarında asıl olanın her karar için denetim yoluna açık olmasıdır. Ancak HMK'da öngörülen parasal
sınırların uygulanması gerektiği de açıktır.
HMK'da, bölge adliye mahkemesi kararları için öngörülen parasal sınırın, ilk derece mahkemesi kararları için
uygulanması, yasanın lafzına ve ruhuna aykırıdır.
Mahkemeye erişim hakkı, kanun yoluna başvuru hakkını da içerir. Böylesi bir uygulama adil yargılanma
hakkına, Mankemeye erişim hakkına ve hak arama özgürlüğüne aykırılık teşkil eder.
Yargıtayın temyiz incelemesi yapıp ilk derece mahkemesi kararını bozmasından sonra bozma üzerine verilen
kararda temyiz incelemesi yapılması, mahkemeye erişim hakkının bir gereğidir.
HMK'da, İlk Derece Mahkemesince verilen kararların temyiz edilmesi halinde kesinlik sınırının tespitine dair
açık bir hüküm bulunmadığından, HMK'nın 341/2 maddesindeki düzenlemenin dikkate alınması gerekir.
Kanun yolu başvuru sınırlarının başvurulacak kanun yoluna göre değil, kararı veren mahkemeye göre
belirlenmesi gerekir. Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli, 2021/4-307 Esas, 2021/833 Karar sayılı,
05.07.2023 tarihli, 2023/2-191 Esas, 2023/703 Karar sayılı kararlarında da bu husus vurgulanmıştır.
Kanunda açık bir hüküm bulunmayan yoruma açık tartışmalı konularda hakkın engellenmesi değil, hakkın
yoluna açan bir uygulamanın geliştirilmesi gerekir.
Aksi halde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle iki aşamalı kanun yolu sistemi uygulanan
ülkemizde, istinaf inceleme sınırının çok üzerinde, ancak temyiz sınırının altında kalan çok sayıda ilk derece
mahkemesi kararı esasa ilişkin hiçbir denetim yapılmadan kesinleşecek hak arama özgürlüğü ve
mahkemeye erişim hakkı engellenmiş olacaktır.
Açıkladığım nedenlerden dolayı; İlk Derece Mahkemesi kararlarına ilişkin temyiz yolu başvurusunda,
HMK'nın 341/2 maddesindeki düzenlemenin ve parasal sınırın uygulanması gerektiği, bölge adliye
mahkemesi kararlarına ilişkin HMK'nın 362 nci maddesindeki parasal sınırların uygulanması halinde, İlk
Derece Mahkemelerinin çok sayıda kararının hukukiliğinin denetlenme imkanı ortadan kalkacağından,
çoğunluğun temyiz talebinin miktardan reddine ilişkin kararına katılmıyorum.
|
2024_3193.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3193E., 2024/3886K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1804 E., 2024/105 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/140 E., 2022/73K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince,
hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekili ile fer'i müdahil Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye
Mahkemesince istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalılar vekili ile fer'i müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle;
kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz
dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra
dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalılar iş yerinde 11.05.2020 - 10.09.2020 tarihleri
arasındaki hizmetlerinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II.CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davalı şirketlerin adi ortaklıkları ile üstlendikleri MSB'ye
ait askeriye lojmanları işinde belirtilen 11 Mayıs 2020 - 08 Eylül 2020 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz
olarak çalışmasının bulunmadığını, davacının davalı şirketler bünyesinde sürekli işçi - iş veren ilişkisi altında
çalışmadığını, tesisat gibi ufak tefek tamiratlar oldukça kendisinden yardım istenildiğini, bu durumun yardım
eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.
Fer'i müdahil Kurum vekili davanın reddini savunmuştur.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne; davacının, davalı
işyerinde 11.05.2020 -09.09.2020 (bu tarihler de dahil olmak üzere) tarihleri arasında sigortalı sayılacak
şekilde kesintisiz olarak çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili ile fer'i müdahil
Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
1.Davalılar vekilinin İstinaf Sebepleri
Davacının uyuşmazlık konusu dönemde çalışmasının olmadığını, işin askeri lojman işi olduğunu, lojmanlara
giriş çıkışların kayıt altına alındığını, bir günlük tamirat işi için lojmanlara geldiğini, sürekli ve kesintisiz bir
çalışması olmadığını beyanla kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Fer'i Müdahil Kurum Vekilinin İstinaf Sebepleri
1108114.26 sicil numaralı işyerinin davalı iş ortaklığı adına tescilli olduğunu, faaliyet konusunun 59 adet
Hait ve 10 adet korumalı komutan konutu inşaatı olduğunu, tek bir tanığın beyanı ile kabul kararı verildiğini
beyanla davanın reddini istemiştir.
beyanla davanın reddini istemiştir.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının 10.09.2020 tarihinden
itibaren davalılardan ... İnş. Miz. Elk. Gıda Mad. Taah. San. Tic. Paz. Ltd. Şti.'ne ait 10119298 sicil numaralı
işyerinden çalışmalarının bildirildiği, uyuşmazlık konusu dönemde hesabına düzenli ödemeler yapıldığı,
davalı iş ortaklığına ait işin Eskişehir/Odunpazarı'nda 59 adet hait ve 10 adet korunaklı komutan konutu
inşaatı işinin 02.06.2017 tarihinde kapsama alındığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Muharip Hava
Komutanlığının giriş kayıtlarına kayıtlarına göre davacının 11.05.2020 ile 08.09.2020 tarihleri arasında
düzenli giriş yaptığının belirlendiği, tanık ...'ın askeri personel olarak davacının askeri lojmanlarda Nisan
sonu Mayıs başı gibi çalışmaya başladığı ve hafta içi her gün çalıştığı yönündeki beyanı ile birlikte
değerlendirildiğinde davanın kabulüne dair mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve
yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili ile fer'i müdahil
Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; istinaf sebepleri doğrultusunda temyiz talebinde bulunmuştur.
Fer'i müdahil Kurum vekili; istinaf sebepleri doğrultusunda temyiz talebinde bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalılar iş yerinde 11.05.2020 - 10.09.2020 tarihleri arasındaki hizmetlerinin tespiti
istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 331 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesi
3. Değerlendirme
1.Dava hizmet tespiti davası olup davacının davalılara ait adi ortaklık tarafından işletilen Odunpazarı Yıldız
Askeri Lojmanları iş yerindeki hizmetlerinin tespitine yönelik davanın kabulüne karar verilmiş ise de kararın
infaza elverişli olmayacak şekilde iş yerinin ve prime esas ücretin belirlenmeyerek verilmiş olması hatalı olup
verilen karar bozmayı gerektirmiştir.
2.Ne var ki hükmün bu şekliyle düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı
Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan 1 no.lu bendin silinerek yerine,
"Davacının davasının kabulü ile; davacının davalılar ... İnş Malzemeleri ve İnş Orman Ürünleri Dan ve Tic Ltd
Şti ve ... İnş Makine Elektrik Gıda Madencilik Taah San ve Tic Pazarlama Ltd Şti'nin oluşturduğu adi ortaklığa
ait Odunpazarı Yıldız Askeri Lojmanları iş yerinden 11.05.2020 - 10.09.2020 tarihleri arasında gününde
geçerli asgari ücret üzerinden hizmet akdine dayalı olarak çalıştığının tespitine," ibarelerinin yazılması
suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA
Peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3374.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3374E. , 2024/3881kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/150 E., 2024/100 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Denizli 6. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/336 E., 2023/324K.
Taraflar arasındaki Tarım Bağ-Kur sigortalılık ve aidiyet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda
İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince
başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 01.05.2003-31.08.2021 tarihleri arasındaki Tarım Bağ-Kur
sigortalılığının tespiti ve aidiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurumun 7434859507 Bağ-no.lu sigortalısı olduğunu,
davacının 21.09.2021 tarihli müracaatına istinaden 29.09.2021 tarihinden itibaren tescil işlemi
gerçekleştirilmiş olduğunu, davacıya 27.09.2021 tarih ve 32013686 sayılı Kurum yazısı ile davacının
01.05.2003 yılından itibaren tütün teslim edilmiş olduğunu beyan edilmesine rağmen davacının müracaat
evrakında bu kesintileri gösterir belgelerin olmadığı belirtilerek dilekçesinin işleme alınmadığının
belirtildiğini, davacının 15.04.2006 tarihinden itibaren Acıpayam Ziraat Odası kaydı bulunduğundan
21.09.2021 tarihinden itibaren sigortalılığının başlatıldığının bildirildiğini, 2013-11 nolu genelgenin 2.1
Tevkifata istinaden sigortalılığın başlatılması ve bildirimi başlıklı bölümünde yer alan Örnek 5 'te "(Ek:
24.04.2019-2019/9 sayılı Genelge) Sattığı tarımsal ürün bedelinden 21.6.1996 tarihinde yapılan tevkifata
istinaden 25.07.2017 tarihinde 2926 sayılı Kanuna göre tescilinin yapılmasını talep eden fındık üreticisi
(E)'nin, 01.07.1996 tarihi itibariyle tescili yapılmış olup, fındık üreticisi (E), tevkifata göre tescilinin başladığı
yıl içerisinde (18.10.1996 tarihinde) Tarım Kredi Kooperatifinde başlayan üye kaydının aralıksız devam
ettiğine dair belgeyi Kurum kayıtlarına intikal ettirmiştir. Bu durumda sigortalının Tarım Kredi
Kooperatifindeki üyelik kaydının sattığı üründen dolayı tesis edildiğinin tespit edilmesi halinde, 1.7.1996
tarihinde başlayan sigortalılığı devam ettirilecektir." denildiğini, bu sebeble sigortalının süt satışında yapılan
tevkifat kesintisine istinaden başlatılan sigortalılığı, 20.10.2006 tarihinde başlayan Denizli Tarım Kredi
Kooperatif üyeliğine bağlı olarak devam ettirilemediğini, davacının 7326 sayılı Yapılandırma Kanunu'ndan
yaralanma talebinin de Kanun'da düzenleme altına alınan şartları taşınmaması nedeniyle yerinde olmadığını,
davacıya ait tevkifat kesintileri doğrultusunda Kurum tarafından işlem yapılmış olduğunu, mevzuat
hükümlerine uygun olan bu işlem gereğince davacının talebinin kabulü mümkün bulunmadığını beyanla
davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile davacının
01.05.2003-31.12.2007, 01.03.2009-31.12.2009, 01.02.2012-31.12.2013 tarihleri arasında 2926 sayılı
Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının
yukarıda tespit edilen hizmet sürelerine göre 7256 sayılı Kanun kapsamında yapılandırmadan
yararlandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
yukarıda tespit edilen hizmet sürelerine göre 7256 sayılı Kanun kapsamında yapılandırmadan
yararlandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Kurum vekili
istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 2002-2006 yılları arasında kesintisiz bir şekilde tütün üretimi
yaptığı, bu hususa ilişkin belgelerin sunulduğu, tarımla uğraştığı, tütün ekiminde bulunduğunun ortada
olduğu, tanık beyanlarıyla da desteklendiği, davanın kısmen reddine karar verilmesinin hukuka aykırı
beyanla kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının 7326 sayılı Yapılandırma Kanunu'ndan yaralanma
talebinin Kanun'da düzenleme altına alınan şartları taşınmadığı, işlemlerin mevzuat hükümlerine uygun
olduğunu beyanla kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dinlenen davacı ve kamu tanıkları
davacının uzun süredir çiftçilik yaptığını genelde tütün olmakla, muhtelif ürünleri kendisine ait ve kiraladığı
taşınmazlarda ektiğini beyan etmekle birlikte davacının 2001/5 döneminde Socotab firmasına satıştan dolayı
prim kesintisi yapıldığı; 2003/2007 arası herhangi bir prim kesintisi olmadığı, fakat ürün teslimine ilişkin
belge/ tanık uyarınca, 01.05.2003 ile 31.12.2007 tarihleri arası; 2009/2'de Sunel Ticaret'e teslimat, prim
kesintisi ve Kuruma intikali olduğundan 01.03.2009-31.12.2009 arası; 2012/1 ve 2013/3 'de TTL adlı
firmaya teslimat, kesinti ve intikal olduğundan 01.02.2012-31.12.2013 arası yönlerinden talebin kabulü,
yapılandırmadan yararlandırılmasına ilişkin tespit içeren hükmün kanuni ve hukuki gerekçeleri ile dayandığı
maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, Mahkemenin vakıa ve
hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf
taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı Kurum
vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf sebeplerini tekrarla temyiz talebinde bulunmuştur.
Davalı Kurum vekili; istinaf sebeplerini tekrarla temyiz talebinde bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının 01.05.2003 - 31.08.2021 tarihleri arasındaki Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti
istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri,
2. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'un Geçici 7 nci maddesi delaletiyle mülga
2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu' nun 2, 3, 6, 9 ve 10 uncu
maddeleri ile 5510 sayılı Kanun'un 4/1-b maddesinin 4 numaralı alt bendi hükümleridir.
2926 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde, Kanunla veya Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal
pa
guvenlik KUTUlUğları Kapsamı dişinda Kalan VE mermangı DIr IŞVETENC MİiZMeEL akdiyle Dagi OlMaksizın, 5 uncu
maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları
belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 3 üncü maddesinin (b) bendinde; "Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık
veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim,
yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan
ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını
sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette
bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5 inci maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve
yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6 ncı maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik
kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının
sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9 uncu maddesi Kuruma re'sen tescil
yükümlülüğü yüklemiştir.
Anılan Kanunun 10 uncu maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare,
belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, Kanunla kurulu
meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T. Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım
kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanun'da, bildirimsiz kalan sigortalılar
için 506 sayılı Kanun'un 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86 ncı maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına
koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların
hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması
karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet
eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
Öte yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2926 sayılı Kanun'un uygulanmasına ilişkin
26.03.1994 günlü 4 nolu tebliğine göre ürün bedellerinden W1 oranında tevkifat yapmakla yükümlü gerçek
ve tüzel kişilerin bu tevkifatı yaparak Kurum hesabına intikal ettirmek zorunda oldukları, kesinti yaptığı
halde Kurum hesabına yatırmayan gerçek veya tüzel kişilerin, Kuruma karşı sorumlu oldukları, bu
kesintilerin yasal faiziyle birlikte kendilerinden tahsil olunacağı TCK'nın 526 ncı maddesi gereğince
cezalandırılmaları için suç duyurusunda bulunulacağı bildirildiğinden davacının sattığı ürün bedelinden
kesinti yapıldığının tespiti sigortalılığın kabulü için yeterli olup, kesintiyi yapan davalı Kuruma karşı sorumlu
olacağından kesinti yapıldıktan sonra Kurum hesabına yatırılmamış olması dahi sonuca etkili değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.02.2017 tarih 2015/10- 1283 E. 2017/242 K. sayılı kararına göre de
tevkifat kesintisinin Kuruma intikal etmemesi Tarım Bağ-Kur sigortalılık hakkı kazanmasına engel değildir.
3. Değerlendirme
Dava, tarım sigortalılığının tespiti davasıdır. Davacı, 01.05.2003-31.08.2021 tarihleri arasında tarım bağ-kur
sigortalılığının tespiti ve yapılandırma kanunundan yararlandırılmasını talep etmektedir. Mahkemece,
davacının ürün satışlarından dolayı prim kesintilerinin yapıldığı ve 7326 sayılı Kanun kapsamında
yapılandırma talebi olduğundan dolayı davacının davasının kısmen kabulüne; 01.05.2003 - 31.12.2007,
01.03.2009-31.12.2009, 01.02.2012-31.12.2013 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespitine
ve yapılandırmadan yararlandırılması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Davacının 31.12.2007 tarihine kadar olan dönemdeki tevkifatlar nedeniyle Tarım Bağ-Kur sigortalısı
olduğunun kabulü isabetli ise de; en son sigortalılığından itibaren makul bir süre içinde 01.02.2009 tarihinde
yeniden ürün satışı nedeniyle tevkifat yapılmış olmasından dolayı 2008 yılında Tarım Bağ-Kur sigortalısı
olması gerektiğinin gözetilmemesi hatalıdır.
Ayrıca davacıya 01.02.2012- 31.12.2013 tarihleri arasında tevkifata dayalı olarak sigortalılık verilmiş ise de,
bu tevkifatın aynı isimde ancak kimlik numaraları farklı olan başka bir sigortalıya ait olduğunun anlaşılması
karşısında; Mahkemece iş bu tevkifatların davacıya ait olup olmadığı hususu diğer sigortalının ve ürün
teslimi yapılan kişilerin de beyanlarına başvurulmak suretiyle yöntemince araştırılarak sonucuna göre bir
karar verilmesi gerekir.
Mahkemece eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle verilen karar bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
3. Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
15.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_1842.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/1842E. , 2024/5164K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/694 E., 2021/573K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2017/115 E., 2019/33K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ve fer'i müdahil Kurum vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince
istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ve fer'i müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I-İSTEM
Davacı vekili, davacının 20.11.2012-2015/5 inci ay tarihleri arasında davalıya ait .../Merkezde bulunan
mağazada, büro elemanı-müşteri temsilcisi olarak çalıştığını, bildirim yapılmadığını, davalı iş yerinde geçen
bildirilmeyen hizmetinin tespitini talep etmiştir.
11- CEVAP
Davalı şirket vekili, davacının iddia edildiği gibi çalışanı olmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasında bir iş
ilişkisi bulunmadığını, davacının emekli olduktan sonra çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,
çalışma iddiasının ispat yükünün davacıya ait olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Fer'i müdahil Kurum vekili, 6552 sayılı Kanun'un 64 üncü maddesi ile 5521 sayılı Kanun'un 7 nci maddesine
eklenen 4 üncü fıkra gereği davaları fer'i müdahil olarak takip edeceklerinden fer'i müdahil sıfatlarına karar
verilmesi gerektiğini, davacının ilk işe giriş tarihinin yaşlılık aylığı aldığını, bu davayı açmakta hukuki
yararının bulunmadığını, davacının iddiasını yazılı delillerle kanıtlanması gerektiğini, dinlenecek tanıkların
bordrolarda adı geçen kişilerden olması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, davacının davalı ...
Züccaciye ve Dayanıklı Tüketim Malları San. ve Tic. A.Ş.'nin, Hasanefendi - Ramazanpaşa Mah. 25.Sk. No:6
. adresinde kurulan şubesine ait 1126356.09 sicil numaralı işyerinde 20.11.2012 - 31.05.2015 tarihleri
arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücretle, tüm sigorta kollarına tabi olarak 4/a kapsamında
çalıştığının tespitine, karar kesinleştiğinde 5510 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a)
bendi uyarınca işlem yapılması için kararın ... SGK İl Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davalı vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
B.İstinaf Sebepleri
Davalı vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
Fer'i müdahil Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine
karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Fer'i müdahil Kurum vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un 86/9 uncu 506 sayılı Kanun'un 63/A-B maddesi.
3.Değerlendirme
İnceleme konusu davada davacının davalıya ait iş yerinde hizmet akdi ile geçen ve bildirilmeyen
çalışmalarının tespitini talep ettiği, Mahkemece, davacının yaşlılık aylığı alırken geçen ve bildirilmeyen 4/1-a
kapsamındaki hizmetlerinin tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından davacının, 01.06.1997 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı aldığı görülmektedir. Sosyal
güvenlik destek primi, yaşlılık aylığı kesilmeksizin yeniden çalışmaya başlayabilmek için ödenmesi gereken
primdir.
5510 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesi 3 üncü fıkrası (a) bendinde; bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihte
sonra ilk defa sigortalı olan kişilerden yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b)
bendi hariç olmak üzere bu Kanuna göre veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaya
başlayanların yaşlılık aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ödeme dönemi başında kesileceği
düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonra
ilk defa sigortalı olanlardan yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra çalışmaya başlayanların aylıkları kesilecektir.
Ancak, 5510 sayılı Kanun'un "Sosyal güvenlik destek primine ilişkin geçiş hükümleri" başlıklı Geçici 14 üncü
maddesi ile bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olanlar hakkında sosyal güvenlik destek
primine tabi olma bakımından bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümlerin uygulanmasına devam
edileceğine dair, amir hüküm getirilmiştir. 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanun'da ise "Yaşlılık aylığı alanların yeniden çalışmaları" başlıklı 638 üncü maddesinin; (A)
bendinde yaşlılık aylığı almakta iken çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıklarının bu çalışma olgusuna dayalı
ve onunla sınırlı olarak kesilmesi gerektiği, (B) bendinde; tekrar sigortalı bir işte çalışma halinde, sigortalı
adına sosyal güvenlik destek primi ödenmesi suretiyle, yaşlılık aylığının ödenmesine devam olunacağı
hükümlerinin düzenlendiği, söz konusu maddenin son fıkrasında ise yaşlılık aylığı almakta iken tekrar
çalışmaya başlayan sigortalıya, 506 sayılı Kanun'un 63 üncü maddesinin (A) ya da (B) bendinden
yararlanmak için bir tercih hakkı tanındığı anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ile ortaya çıkan maddi ve hukuki olgular göz önünde
bulundurulduğunda, somut davada tespiti talep edilen dönemde, davacının sosyal güvenlik destek primine
tabi çalışma hakkı bulunduğu sabittir. Ancak Mahkemece davacının tahsis dosyası celp edilerek, dava ile ilgili
talebi net bir şekilde açıklattırılmalı, isteminin, 506 sayılı Kanun'un 63/A maddesi kapsamında yaşlılık aylığı
kesilerek tüm sigorta kollarına tabi çalışma tespiti mi, yoksa, 63/B kapsamında sosyal güvenlik destek
primine tabi çalışmanın tespiti mi olduğu hususu aydınlatılarak alınacak talebe ve yukarıda belirtilen
mevzuat hükümleri uyarınca yapılacak değerlendirme sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik
inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma
nedenidir.
O hâlde, davalı ve fer'i müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve
hüküm bozulmalıdır.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
09.05.2024 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
2024_2388.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2388E. , 2024/5295K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/318 E., 2023/436 K.
KARAR : Kısmen Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen iş kazasından
kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi
sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının
bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili ile davalı ... Mühendislik şirketi vekili tarafından temyiz edilmek ve
de davacı vekili tarafından duruşma talep edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri
yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin ve işin duruşmaya tabi olduğunun
anlaşılması nedeniyle duruşma talebinin kabulüne karar verildikten sonra duruşma için 14.05.2024 Salı
günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacı adına
Av. ... ile davalı ... Mühendislik şirketi adına Av. ... geldiler. Diğer davalı adına gelen olmadı. Gelenlerin
yüzlerine karşı duruşmaya başlanıp sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra duruşmaya son verilerek aynı
günde Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili özetle; 400.709,29 TL maddi, 250.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep ve
dava etmiştir.
Davacı vekili aşağıda da detaylı olarak açıklandığı üzere bozmadan sonra 25.09.2023 tarihli talep arttırım
dilekçesini vermek suretiyle maddi tazminat istemini 2.333.978,50 TL'ye arttırmıştır.
II. CEVAP
Davalılar vekilleri özetle; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.11.2019 tarih ve 2015/214 Esas, 2019/434 Karar sayılı kararıyla 12.08.2013
tarihli iş kazasının meydana gelişinde davacının “030, davalı Üst İşveren ... Mühendislik Şirketinin 9030,
davalı alt işveren Atse Mühendislik Şirketinin 640 oranında kusurlu olduğu, iş kazasından dolayı davacının
artma tarihine kadar 34,20 sonrasında 658,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığından bahisle
maddi tazminat isteminin kabulüne, davacı lehine 125.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 11.11.2019 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı
Mühendislik Şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi'nin 29.12.2021 tarih, 2020/260 Esas, 2021/2309 Karar sayılı kararı ile İlk Derece
Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan bahisle istinaf başvurularının
esastan reddine karar verilmiştir.
0, A AR 10 m AAA mama Amar ANA m lmazai
esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.12.2021 tarihli kararına karşı süresi içinde davalı ... Mühendislik Şirketi vekili
temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairemizin 28.06.2022 tarih ve 2022/2348 Esas, 2022/9952 Karar sayılı kararı ile temyiz eden davalının sair
temyiz itirazları incelenmeksizin kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve rücuan tazminat dava
dosyasında hükme dayanak kılınan kusur oranlarının değerlendirilmesi gerektiği, davacı tarafın temyize
gelmediği gözetildiğinde yeniden hesap raporu alınmasının gerekmesi halinde bilinen dönemi
değiştirilmemesi, usuli kazanılmış hakların gözetilmesi gerektiğinden bahisle Bölge Adliye Mahkemesi
kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyulduktan sonra davacı vekili 25.09.2023 tarihli talep arttırım
dilekçesi ile maddi tazminat istemlerini 2.333.978,50 TL'ye arttırdıklarını beyan etmiş, İlk Derece
Mahkemesince "her ne kadar davacı yanca bozma sonrası talep artırım dilekçesi sunulmuş ise de ilk hükmü
temyiz etmeyen davacı lehine olacak biçimde, asgari ücrette gerçekleşen artışın, kamu düzenine ilişkin
olması nedeniyle uygulanmasıyla yeniden hesap yaptırılıp tazminatın belirlenerek bu miktar üzerinden
hüküm verilmesi davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hakları ihlal edecektir. Bu nedenle bozma
öncesindeki ilk hükme esas alınan rapordaki tazminat hesabında esas alınan veriler dikkate alınmıştır"
gerekçesi ile verilen temyiz incelemesine konu 14.11.2023 tarihli kararla davacı lehine 400.709,29 TL
maddi, 125.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi'nin 14.11.2023 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı
Mühendislik şirketi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, mahkeme kararında kanun yolunun istinaf olarak gösterilmesinin
hatalı olduğunu, bozmadan sonra alınan ikinci ek hesap raporunda müvekkilinin 2.333.978,50 TL maddi
tazminat alacağı bulunduğunun tespit edildiğini, yapılan bu tespit uyarınca bedel artırım talebinde
bulunulduğunu ancak mahkemece bu taleplerinin reddedildiğini, usuli kazanılmış hakkın istisnalarından
birisinin de kamu düzeni ile ilgili konular olduğunu, asgari ücretin de kamu düzeni ile ilgili olduğundan
davanın her aşamasında uygulanmasının zorunlu olduğunu, bozmadan sonra dahi asgari ücrette artış
olmuşsa, yeniden tazminat hesabı yapılması gerektiğini. 25.09.2023 tarihli bedel artırım dilekçelerinde bedel
artırım taleplerinin kabul edilmemesi halinde adli yardımdan faydalanan ve 12.08.2013 tarihinde kaza
geçirmesine rağmen aradan geçen 10 yıllık sürede eline bir kuruş dahi geçmeyen müvekkilinin ekonomik
durumu dikkate alınarak, aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin müvekkilin mağduriyetine neden
olacağından HMK'nın 339/2 nci maddesi uyarınca Devletçe ödenen veya muaf tutulan yargılama giderleri ile
karar ile hükmedilecek yargılama giderlerinin tahsilinden tamamen muaf tutulmasını talep etmelerine
rağmen Mahkemece bu taleplerinin gerekçesiz olarak reddedildiğini ve müvekkil aleyhine vekalet ücreti ile
yargılama giderlerine hükmedildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... Mühendislik Şirketi vekili temyiz dilekçesinde özetle, davacının müvekkilinin işçisi olmadığını,
müvekkili yönünden husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin kusuru
olmadığını, müvekkilinin önlemlerin alınıp alınmadığını denetlediğini, kazanın davacı kusurundan
kaynaklandığını, olayda kaçınılmazlığın değerlendirilmediğini, davacının vasıfsız düz işçi olması nedeniyle
hükme esas ücretin hatalı tespit edildiğini, pasif dönem hesabı yapılmasının hatalı olduğunu, hüküm altına
alınan manevi tazminatın fazla olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacıların iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine
ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'un 417 nci maddesi, 5510 sayılı Kanun'un 13, 16 ve
20 inci maddeleri ile 4857 sayılı İş Kanun'un 77 nci maddesi, 492 sayılı Harçlar Kanun'un 8 inci ve 31 inci
maddeleri,
3. Değerlendirme
a. Davalı Vekilinin Davacının Manevi Tazminat İstemi Hakkında Kurulan Hükme Yönelik Temyizi Yönünden;
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 110 uncu maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava
birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.
Dosya içeriğine göre davacı yararına hüküm altına alınan 125.000,00 TL manevi tazminat tutarının karar
tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL'nin altında kaldığı anlaşıldığından davalının anılan hükme
yönelik temyiz itirazlarının miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
b. Temyiz Eden Taraf Vekillerinin Diğer Hükümlere Yönelik Temyiz İtirazları Yönünden;
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekili ile davalı ... Mühendislik şirketi vekilinin aşağıdaki
bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamından, davacı taraf adli yardımdan yararlandığı için dava açarken harç yatırmadığı, dava
tarihinin 2015 olduğu, o tarihte alınması gereken başvuru harcının 27,70 TL olduğu, İlk Derece
Mahkemesince karar ve ilam harcı ile ilgili hüküm kurulurken alınmayan bu 27,70 TL başvuru harcının
gözden kaçırıldığı, karara karşı kanun yolu temyiz olmasına karşın İlk Derece Mahkemesi kararında kanun
yolunun istinaf olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması
gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin davacının manevi tazminat istemi hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının
miktardan REDDİNE,
2. Temyiz eden taraf vekillerinin diğer temyiz itirazları yönünden; İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm
fıkrasının;
a. Karar ve ilam harcına ilişkin dördüncü paragrafının tamamen silinerek yerine geçmek üzere "Dosya adli
yardımlı olmakla alınması gerekli 27,70 TL başvuru harcı ile 35.911,20 TL karar ve ilam harcı toplamı
35.938,90 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle Hazineye irat kaydına," ibarelerinin
yazılması,
b. Kanun yoluna ilişkin son paragrafında yer alan "istinaf" ibaresinin silinerek yerine geçmek üzere "temyiz"
ibaresinin yazılması suretiyle İlk Derece Mahkemesi kararının DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgilisine iadesine,
Davacı avukatı yararına takdir edilen 17.100,00 TL duruşma vekalet üceritinin davalı ... Mühendislik İnşaat
Canavi ve Ticaret A S 'vea vikletilmecine davalı Oo Mühendiclik İmcaat Sanavi ve Ticaret AS Ayıkatı
RNA eg e A ğe, me
yararına takdir edilen 17.100,00 TL dürusma vekelat ücretinin davacıya yükletilmesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Üye ...'nun muhalefetine karşı Başkan ... veÜyeler...,... ve...'ün oyları ve oy çokluğuyla
14.05.2024 tarihinde karar verildi.
KARŞ I OY
Anayasa ile güvence altına alınan hukuki korunma hakkı (36 ncı madde) yalnızca şekli bir yargılama
yapılmasını değil, bunun yanında adil ve doğru bir yargılamayı da gerektirmektedir. Adil yargılamanın
teminatlarından biri de kanun yollarıdır. (Tolga Akkaya -Modern Usul Hukukunda İstinaf)
Mahkeme kararlarının hukuka uygunluğunun bir üst mahkeme tarafından denetlenmesi Anayasal bir
gerekliliktir.
Anayasa Mahkemesine göre de mahkeme hakkı sadece ilk derece mahkemesine başvurmayı değil temyiz
yoluna başvurmayı da kapsar.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341. maddesinde ilk derece mahkemesi kararlarına karşı
istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, HMK'nın 361. maddesinde; bölge adliye mahkemelerinin temyiz
edilebilen kararları, 362. maddesinde ise bölge adliye mahkemelerinin temyiz edilemeyen kararları
düzenlenmiştir.
HMK'nın 373/4 maddesi gereğince, Yargıtayın bozma kararı üzerine, ilk derece mahkemesince bozmaya
uygun karar verildiği takdirde bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
Bu gibi hallerde, ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yolu mevcut olmayıp, sadece temyiz yoluna
başvuru mümkündür.
İlk derece mahkemesince yanlış ve hatalı kararlar verilebilmektedir. Bu hataların giderilebilmesi ancak
kanun yoluna başvuru ile mümkün hale gelir. Kararın aleyhine olduğunu düşünen taraf kararın
denetlenmesini ve düzeltilmesini kanun yoluna başvurarak isteyebilir. Kanun yolları hakimin yapabileceği
hatalar karşısında taraflara tanınmış yasal bir güvencedir.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesi ile iki aşamalı kanun yolu sistemi söz konusu olmakla
birlikte, HMK'nın 373/4 maddesi kapsamına giren ilk derece mahkeme kararlarında sadece temyiz yoluna
başvuru mümkün olup, kanun yoluna incelenmesinde yüksek parasal sınırın uygulanması halinde çok sayıda
dosyada ilk derece mahkemesi kararına ilişkin kanun yolu incelemesi mümkün olmayacaktır. Bu ise hak
arama özgürlüğünün ağır ihlali anlamına gelir.
Hukuk davalarında asıl olanın her karar için denetim yoluna açık olmasıdır. Ancak HMK'da öngörülen parasal
sınırların uygulanması gerektiği de açıktır.
HMK'da, bölge adliye mahkemesi kararları için öngörülen parasal sınırın, ilk derece mahkemesi kararları için
uygulanması, yasanın lafzına ve ruhuna aykırıdır.
Mahkemeye erişim hakkı, kanun yoluna başvuru hakkını da içerir. Böylesi bir uygulama adil yargılanma
hakkına, mahkemeye erişim hakkına ve hak arama özgürlüğüne aykırılık teşkil eder.
Yargıtayın temyiz incelemesi yapıp ilk derece mahkemesi kararını bozmasından sonra bozma üzerine verilen
kararda temyiz incelemesi yapılması, mahkemeye erişim hakkının bir gereğidir.
HMK'da, ilk derece mahkemesince verilen kararların temyiz edilmesi halinde kesinlik sınırının tespitine dair
açık bir hüküm bulunmadığından, HMK'nın 341/2 maddesindeki düzenlemenin dikkate alınması gerekir.
iy ,. Ves
Kanun Yolu Daşvuru sınırlarının Daşvurulacak Kanun yoluna göre degii, Kararı veren mankemeye göre
belirlenmesi gerekir. Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli, 2021/4-307 Esas, 2021/833 Karar sayılı,
05.07.2023 tarihli, 2023/2-191 Esas, 2023/703 Karar sayılı kararlarında da bu husus vurgulanmıştır.
Kanunda açık bir hüküm bulunmayan yoruma açık tartışmalı konularda hakkın engellenmesi değil, hakkın
yoluna açan bir uygulamanın geliştirilmesi gerekir.
Aksi halde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle iki aşamalı kanun yolu sistemi uygulanan
ülkemizde, istinaf inceleme sınırının çok üzerinde, ancak temyiz sınırının altında kalan çok sayıda ilk derece
mahkemesi kararı esasa ilişkin hiçbir denetim yapılmadan kesinleşecek hak arama özgürlüğü ve
mahkemeye erişim hakkı engellenmiş olacaktır.
Açıkladığım nedenlerden dolayı; ilk derece mahkemesi kararlarına ilişkin temyiz yolu başvurusunda, HMK'nın
341/2 maddesindeki düzenlemenin ve parasal sınırın uygulanması gerektiği, bölge adliye mahkemesi
kararlarına ilişkin HMK'nın 362. maddesindeki parasal sınırların uygulanması halinde, ilk derece
mahkemelerinin çok sayıda kararının hukukiliğinin denetlenme imkanı ortadan kalkacağından, çoğunluğun
temyiz talebinin miktardan reddine ilişkin kararına katılmıyorum.
|
2024_3199.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3199E. , 2024/5504K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1443 E., 2023/2758 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/209 E., 2022/46 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile 4/1-b kapsamdaki sigortalılığın 30.11.2011 tarihi itibariyle
sonlandığının, 28.01.2014 tarihinden dava tarihine kadar 4/1-a kapsamda sigortalılığın devam ettiğinin
tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar
verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili, Bağ-Kur kaydına esas olan işini ve vergi kaydını 30.11.2011 tarihinde kapattığını, buna
rağmen davalı Kurum 11.07.2019 tarih ve 10110200 sayılı davacının dilekçesine karşı verdiği 22.07.2019
tarih ve 94789460 - 201.02.01 - E.10540707 sayılı yazısı ile müvekkilinin 1112143954 bağ.no.suna kayden
4/B-sigortalılık kaydının devam ettiğini müvekkiline bildirdiğini, oysa; 30.11.2011 tarihinden sonra
müvekkilinin Bağ-Kur'lu olmasına esas olacak herhangi bir kaydının mevcut olmadığını, bu husus
araştırıldığında müvekkilinin 1479 sayılı Kanun'a tabi bir hizmetinin mevcut olmadığının anlaşılacağını
belirterek, haksızlığın ve muarazanın giderilmesi yolundaki dilekçelerine karşı verilen cevabi yazının iptali ile
son olarak 28.01.2014 tarihinden itibaren dava tarihine kadar son 3,5 yıldan fazladır SSK'lı olarak
çalıştığının ve Bağ-Kur sigortalılığının 30.11.2011 tarihinde sona erdiğinin tespitine karar verilmesini talep
etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, Kurum işlemlerinin usul ve kanuna uygun olduğunu, davacının Bağ-Kur sigortalılığının
ancak limited şirkete ortaklık hissesinin devri halinde sonlanabileceğini, re'sen vergi terkinin ortaklığı
sonlandıracağına dair düzenlemenin bulunmadığını, davanın haksız olduğunu belirterek reddini savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ",..Davacının 06.10.2009-30.10.2020
(18.11.2020 tarihli ilan) tarihleri arasında ... Unlu Mamüller ve Gıda San. Tic. Ltd. Şti firmasına ortak
olduğu, 5510 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesinde; 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı alt bendi
kapsamına girenlerden, limited şirket ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların, hisse
devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten, itibaren sona erer" hükmü yer alması
karşısında, davacının Limited Şirket Ortaklığının 30.10.2020 tarihine kadar devam etmiş olması sebebi ile
Bağ-Kur tescilinin 30.10.2020 tarihine kadar devam etmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı ve davacının
dava açmakla haklı olmadığı ..." gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
MON a
A. Istinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu usul ve kanuna aykırı olarak verildiğini belirterek
istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun
esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Kurum işleminin iptali ile 4/1-b kapsamdaki sigortalılığın 30.11.2011 tarihi itibariyle
sonlandığının, 28.01.2014 tarihinden dava tarihine kadar 4/1-a kapsamda sigortalılığın devam ettiğinin
tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 1479 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2947.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2947E. , 2024/5502K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1123 E., 2022/1849 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 20. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/336 E., 2021/110 K.
Taraflar arasındaki 5434 sayılı Kanun kapsamında hak kazanılan fiili hizmet müddetinin yaş haddinden
indirilerek 02.11.2015 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı tahsisi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk
Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, aksine işlemin iptali ile davacıya 02.11.2015 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanmasını talep
etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum, yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ... aleyhine açılan davanın HMK
114/1-d maddesi göz önüne alınarak 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeni ile usulden
reddine, davalı SGK aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davacının 01.09.2016 tarihinden itibaren
yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine
karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Kanun kapsamında verilen fiili hizmet müddetinin yaş haddinden indirilerek
02.11.2015 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5434, 506, 5510 ve 2829 sayılı Kanun'ların ilgili maddeleri.
3.Değerlendirme
İnceleme konusu davada, davacı, 5434 sayılı Kanun kapsamında hak kazandığı fiili hizmet müddetinin
yaşlılık aylığı tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık
süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine 02.11.2015 tarihinden itibaren
yaşlılık aylığı bağlanması ile yasal faizleri ile birlikte davalı Kurumdan tahsilini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Kanun'un 32 nci vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının
hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı
Kanun'un 8 inci maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Kanun kapsamındaki tahsis işlemlerinde
sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu
süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve
5434 sayılı Kanun'daki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Kanun kapsamında yer alan
itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Kanun'un 10 uncu kısmında (31 inci ila 34 üncü maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11 inci
kısmında (35 ila 38 inci maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Kanun'un 31 inci maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu
kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği
müddet” olarak tanımlanmış, 32 nci maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Kanun kapsamında kesenek
ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32 nci maddede gösterilen
vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın
geri kalan ayları için ve yıl sonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil
olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının,
emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da,
lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34 üncü maddesinde ise, fiili hizmet
sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yıl sonlarından itibaren 3 ay içinde sandığa göndermeye ilişkin
zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Kanun'un geçici 205 inci maddesinde de, 32 nci madde gereğince fiili hizmet
sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiili hizmet süresi
zammı kadar indirim yapılır hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Kanun'da düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35 inci maddede “Bu kanun gereğince
bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine
eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36 ncı maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet
sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar
hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Kanun'un ek 5 inci maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu
m mV Ya a a a a m a şşğğ—ğğmş———şş—ş———şğğyşşj ya
IldUUCcUCc İ5C€, .YLO DSaylli Adllulld YUCE S5IiYElLal Sdyllallilarii, KarulUda Ssdyildil YUTCVICiUe YeLeli S5IYUTLaNIK
sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.
hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına
göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
"
506 sayılı Kanun'un Ek 39 uncu maddesinde de "Bu Kanun'un Ek 5 ve Ek 6 ncı maddeleri gereğince
sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun'un 60 ıncı ve Geçici 81
inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı Kanun' ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe
giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40 ıncı maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan
sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü
için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet
süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen
sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin
risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Kanun'un “Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1 inci
maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile
2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu ve bu Kanunl'a mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında,
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'na tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın
yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun'un 60 ve geçici 81 inci maddelerinde yaşlılık aylığından
yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten
ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas,
2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın
mülga 62 inci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan “....çalıştığı işten ayrıldıktan sonra...” ibaresinin
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının
gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasa'ya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'un 4
üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere
rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca
çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas
olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve
sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; Mahkemece, 2829 sayılı Kanun kapsamında hizmetleri
birleştirilen ve 506 sayılı Kanun kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı
Kanun'un 32 nci vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan
yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Kanun'un Ek 39 uncu maddesi karşısında yerinde ise de,
5434 sayılı Kanun'da yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam
kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet
süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik
ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim
sağladığı, 5434 sayılı Kanun'un 11 inci kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari
hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet
yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin
iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde
bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Kanun'un 32 nci vd.
maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı Kanun'daki ve içtihadı birleştirme kararı
gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu
açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Kanun kapsamında tahsise esas sigortalılığın
başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Kanun kapsamında hak
kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen
hizmetler sonrasında, 506 sayılı Kanun'un 60 ıncı ve geçici 81 inci maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına
ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç
tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir
sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve
buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eldeki dava bakımından ise, Mahkemece, davacı hakkında fiili hizmet müddetinin yaş haddinden indirilmesi
gerektiğine ilişkin kabul ve uygulama yapılması yerinde ise de, 23.05.2002 tarihi öncesinde geçen fiili
hizmet müddetinin 1 yıl 4 ay 22 günlük kısmının dahi sigortalılık süresine ilavesi ile bu aşamadan sonra
tahsis şartlarından olan yaş şartının belirlenmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya
aykırıdır.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
16.05.2024 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
2024_2254.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2254E. , 2024/8739K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 58. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3231 E., 2023/350 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 19. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/44 E., 2023/252 K.
Taraflar arasındaki sigortalılık başlangıcının tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 01.03.1999 - 01.08.2000 tarihleri arasında ... SGK işyeri sicil
numaralı ...-... Mobilya (... Alışveriş Merk. Gıda San.) işyerinin Çirişnane Mah. Demiryolu Cad. No:346 .../...
adresinde satış elemanı olarak çalıştığını, sigorta girişinin davalı işveren tarafından 01.03.1999 - 01.08.2000
tarihlerde yapılmadığını, 2004 Ağustos ayında ...'ın, ... Alışveriş Merk. Gıda San İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.ni
kurmuş olup, kendi adına kurulu bulunan ... adlı şahıs firmasını ... Alışveriş Merk. Gıda San İç ve Dış Tic.
Ltd. Şti. ile birleştirdiğini, (iş yeri sicil numaraları aynıdır), davacının 20.08.2000 tarihinde askere gittiğini,
işveren ... tarafından çalışmalarının karşılığı ve kıdem tazminatı olarak davacıya 14.000,00 Doların
22.08.2000 tarihinde ödendiğini, 01.02.2002 tarihinde askerden geldikten sonra ...'ın yeni açmış olduğu ve
birleştirilen şirket olan ... Alışveriş Merk. Gıda San İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.nin Bağcılar şubesinde sigorta girişi
de yapılarak çalışmaya devam ettiğini, 2005 Nisan'da iş yerinden ayrıldığını, davacının sigortalılık başlangıcı
01.03.1999 olarak kabul edilmediğini, hak kaybına uğradığını, davacının ...-... Mobilya ünvanlı işyeride
01.03.1999 tarihinde çalıştığını, ... ... Mobilya (... Alışveriş Merk. Gıda San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.)
01.03.1999 tarihli vereceği Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi asgari bir gün çalışıldığına karine teşkil edeceğinden
davacının emeklilik süresinin erkene alınması gerektiğini belirterek davacının 01.03.1999 tarihinde ... işyeri
sicil Numaralı ...-... Mobilya işyerinde 1 gün süre ile çalışmış olduğundan sigortalılık başlangıç tarihinin
01.03.1999 olarak tespitini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı şirket ve davalı ... mirasçıları tarafından davaya cevap verilmemiştir.
2. Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının çalıştığı yer ... olmakla
bu davaya bakmaya yetkili mahkemenin ... İş Mahkemeleri olduğunu, davacının dava açmadan önce
kuruma başvuru yapmadığını, davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davacının iddiaları
bakımından Kurum kayıtları esas olup, aksi yöndeki iddiaların Kurum kayıtlarına eş değer belgelerle
ispatlanması gerektiğini, çalışıldığı iddia edilen işverenin de davaya dahil edilmesi gerektiğini, davacının
01.03.1999 tarihli işe giriş bildirgesi getirtilip incelenmesi gerektiğini, bildirge Kuruma intikal ettirilmemiş ise
ya da imza ve fotoğrafı davacıya ait değilse davanın reddolunması gerektiğini belirterek davanın reddini
talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının davasının hak düşürücü
süresinin dolmuş olması sebebiyle reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının davasının hak düşürücü
süresinin dolmuş olması sebebiyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davacının 01.03.1999- 01.02.2002 tarihleri arasında (askerlik süresi hariç)
sigortasız çalıştırıldığını, askerden döndükten sonra 13.05.2002 tarihinde ... şubesinde çalışırken sigorta
girişinin yaptırıldığını, davacıya, askere gitmeden önce işveren ... - ... Mobilya tarafından işçilik alacakları ile
ilgili tazminat ödemesi yapıldığını, bu hususun araştırılmadığını, tanıkların dinlenmediğini, gerekçeli kararın
HMK.nın 297 nci maddesine uygun olmadığını, ret gerekçesinin açıklanmadığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Bakırköy 19. İş Mahkemesinin
26.07.2023 tarihli, 2023/44 Esas - 2023/252 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun
bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince
esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını
istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının sigortalılık başlangıcının 01.03.1999 tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri ile mülga 506 sayılı Kanun'un ve 5510 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, dosyada yer alan tüm bilgi
ve belgelerin incelenmesinde davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_1506.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/1506E. , 2024/5784K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2017/356 E., 2023/83 K.
KARAR : Kabul
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; bir önceki geri çevirme ilamının gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği ve UYAP üzerinden
gönderilen dosya içindeki bir takım kayıtların okunamadığı görülmekle, davaya konu olayla ilgili İstanbul 8.
İş Mahkemesinin 2007/741 Esas sayılı dava dosyasının fiziken gönderildikten sonra incelenmesinin gerektiği
anlaşılmıştır.
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Mahkemeye GERİ ÇEVRİLMESİNE,
23.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3661.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3661€E. , 2024/6728K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2150 E., 2024/309 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Afyonkarahisar 2. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/1 E., 2022/142K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Kararın, davacı vekili ile davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince
davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili özetle; müvekkili davacının uzun yıllardır Fransa ülkesinde yaşadığını, Türkiye'de yurt dışı
borçlanma ile prim borçlarını ödeyerek emekli olduğunu ve 2018 yılı başında davacıya emeklilik aylığı
bağlandığını, davalı Kurum tarafından almakta olduğu emekli maaşına bloke konulduğunu, Kurumca
davacının Fransa ülkesinde çalıştığı gerekçe gösterilerek emekli aylığının iptal edilerek, emekli olduğu
tarihten itibaren ödenen toplam 77.866,28 TL tutarın yersiz ödeme olduğu gerekçesi ile ödenen emekli
aylıklarının geri iadesinin istendiği ve emeklilik tarihinin 01.01.2021 tarihi olarak güncellenmesine karar
verildiğini, davacının Fransa'dan aldığı belgede 2018-2020 yılları arasında çalışmasının olmadığının
bildirildiğini, davalı Kurum işleminin hatalı olduğundan bahisle, Kurum işleminin iptaline, davacıya yaşlılık
aylığının kesildiği tarihten itibaren başlamak üzere yeniden aylık bağlanmasına, davalı Kurum tarafından
davacıdan tahsil edilen 77.866,28 TL yersiz ödeme bedelinin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile
birlikte davalı Kurumdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının yurt dışı yaşlılık aylığı almakta iken yurt dışında
çalışmaya devam ettiğinin tespit edildiğini, davacının 13.09.2021 tarihinde 7326 sayılı Kanun'dan
faydalanmak istediğini beyan ettiğini, diğer taraftan ise 3201 sayılı Kanun'a göre aylık talebinde bulunanlara
mahsus beyan ve taahhüt belgesinde davacının 01.12.2017 tarihinde Fransa'dan emekli olduğunu beyan
ettiğini, davacının yurt dışında çalıştığının tespit edilmesi üzerine gerekli işlemler neticesinde davacının
emekli aylığının kesildiği ve ödenen aylıkların da iadesinin istendiğinden bahisle, kurum işleminin usul ve
yasaya uygun olduğundan davacının tüm taleplerinin reddini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulü ile Fransa Sosyal Sigorta Kurumu tarafından düzenlenen
20.11.2017 "Malullük Aylığı Karar" belgesi, 06.07.2021 tarihli hizmet dökümü belgesi ve Sosyal Sağlık
Servisi tarafından düzenlenen 21.06.2021 tarihli belgeden; davacının emekli aylığı almaya başladığı
01.02.2018 tarihinden sonra ilgili ülkede fiili bir çalışması olmadığı, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da
sosyal yardım kapsamında bir ödenek almadığı anlaşılmış, davacının ... T.C Kimlik numaralı ...'nün emekli
aylığı almaya başladığı 01.02.2018 tarihinden sonra ilgili ülkede (Fransa) fiili bir çalışması olmadığı, ikamete
dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almadığı gerekçesi ile davacının yaşlılık aylığının
kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptaline, davacıya yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren başlamak
üzere yeniden aylık bağlanmasına, davalı Kurum tarafından davacıdan tahsil edilen 77.866,28 TL'nin ödeme
Me S a ae al ES. e .. Ş.A AMR AM MAL AMMA ep. e i
kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptaline, davacıya yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren başlamak
üzere yeniden aylık bağlanmasına, davalı Kurum tarafından davacıdan tahsil edilen 77.866,28 TL'nin ödeme
tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar
verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili ile davalı Kurum vekili
istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı Kurumun yersiz ödeme gerekçesiyle müvekkilinden tahsil
etmiş olduğu 77.866,28 TL bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili, Kurum
işleminin iptali ve emekli aylığının bağlanması istemi ile dava açıldığını, dava nispi para alacağına dayalı
olduğu, bu nedenle Mahkeme tarafından hüküm altına alınan miktar üzerinden AAÜT uyarınca nispi vekalet
ücretine hükmedilmesi gerekirken bu husus dikkate alınmaması maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin
usul ve kanuna aykırı olduğunu beyanla Mahkeme kararının kaldırılarak davanın talepleri doğrultusunda
kabulüne karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
2. Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının vekili Sena ... Şafak tarafından 14.09.2021
tarihli ve 31184843 sayı numaralı dilekçesinden de anlaşılacağı üzere davacı 13.09.2021 tarihinde 7326
sayılı Kanun'dan faydalanmak istediğini beyan ettiği, ayrıca davacı tarafından 3201 sayılı Kanun'a göre aylık
talebinde bulunanlara mahsus beyan ve taahhüt belgesi mevcut olup bu belgeye istinaden davacı
01.12.2017 tarihinde Fransa'da malulen emekli olduğunu beyan ettiği, ancak müvekkil kurum araştırmaları
ile davacının yurt dışında çalıştığı veya sosyal yardım ödeneği aldığının tespit edildiği, davacının 31.10.2014
tarihli tahsis talebi de yurt dışında bir sosyal sigorta rejimine tabi olduğu gerekçesiyle reddedildiği, şöyle ki
3201 sayılı Kanun "Aylık tahsisi ve aylığın başlama tarihi" madde 6 daki hususların davacı sigortalının tahsis
talebinde bulunurken imzaladığı belge asıllarında da mevcut olup, davacının bilgisi dahilinde olduğunu, bu
nedenle, konu ile ilgili olarak gerçekleştirilen müdürlüklerinin işlemleri usul ve kanuna uygun olup, davacının
tüm taleplerinin reddi gerekmekte iken davanın kabulü yönünde kurulan hükmün istinaf incelemesi ile
ortadan kaldırılmasını davanın reddini talep ve beyan etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu olan alacak tutarı
hakkında, tarafların, sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde, 7236 sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre dava konusu olan
uyuşmazlık hakkında mahkeme dışında uzlaşmaları karşısında, çekişmenin yargılama başlamadan evvel
anlaşma sağlanmak üzere giderildiği, davanın açılış şekline göre yapılandırma sözleşmesi yapılması sırasında
irade sakatlığının ileri sürülmediği, bu haliyle yapılandırma başvurusu yapılmak suretiyle giderilen
uyuşmazlık hakkında açılan davanın dinlenemeyeceğinin değerlendirildiği, aksinin kabulü, yargılama
sırasında yapılandırma başvurusu yapan ve açmış olduğu davanın konusuz kalması nedeniyle davası
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi ile yapılandırma yaptıktan sonra Kurum
işleminin iptali için dava açan kişi arasında eşitlik ilkesinin ihlali anlamına geleceği gerekçesi ile istinaf
isteminin kabulüne, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Kurum işleminin iptali, yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren yeniden aylık bağlanmasına,
borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 3201sayılı Kanun hükümleridir.
3. Değerlendirme
Dosya kapsamından davacının talebinin, Fransa ülkesinde yaşadığını, Türkiye'de yurt dışı borçlanma ile prim
borçlarını ödeyerek emekli olduğunu, 2018 yılı başında davacıya emeklilik aylığı bağlandığını, davalı Kurum
tarafından almakta olduğu emekli maaşına bloke konulduğunu, kurumca davacının Fransa ülkesinde çalıştığı
gerekçe gösterilerek emekli aylığının iptal edilerek, emekli olduğu tarihten itibaren ödenen toplam
77.866,28 TL tutarın yersiz ödeme olduğu gerekçesi ile ödenen emekli aylıklarının geri iadesinin istendiği,
emeklilik tarihinin 01.01.2021 tarihi olarak güncellenmesine karar verildiğini, davacının Fransa'dan aldığı
belgede 2018-2020 yılları arasında çalışmasının olmadığının bildirildiğini, aksi Kurum işleminin iptali ile
davacıya yaşlılık aylığının kesildiği tarihten itibaren başlamak üzere yeniden aylık bağlanması ve davalı
Kurum tarafından davacıdan tahsil edilen 77.866,28 TL yersiz ödeme bedelinin, ödeme tarihinden itibaren
işleyecek faizi ile birlikte tahsili olduğu, İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın kabulüne dair verilen
kararın Bölge Adliye Mahkemesi tarafından dava konusu olan uyuşmazlık hakkında mahkeme dışında
uzlaşmaları karşısında, çekişmenin yargılama başlamadan evvel anlaşma sağlanmak üzere giderildiği,
davanın açılış şekline göre yapılandırma sözleşmesi yapılması sırasında irade sakatlığının ileri sürülmediği,
bu haliyle yapılandırma başvurusu yapılmak suretiyle giderilen uyuşmazlık hakkında açılan davanın
dinlenemeyeceği gerekçesi ile istinaf isteminin kabul edilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmış ise
de verilen karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Eldeki davada, iddianın mahiyeti gözetildiğinde davadan önce yapılandırma yapılması davanın reddi
gerekçesi olamaz. Davacının talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken davadan
önce yapılandırma yapıldığından bahisle aksi hüküm tesis edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve
Kanun'a aykırı olup bozma nedenidir.
VI. KARAR
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_503.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/503E. , 2024/6810kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2014/91 E., 2023/842 K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasında görülen hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın
reddine karar verilmiştir.
Kararın, davacı vekili tarafından temyizi neticesinde Yargıtay 21. Hukuk Dairesince (kapatılan) Mahkeme
kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama
sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
1. DAVA
Davacı asıl dava dilekçesinde; davacının davalı ... Tic. Ltd. Şti. adlı şirketin "... Kat: 2 Laleli/İstanbul"
adresinde 08.09.2007 tarihinde ön muhasebe görev tanımıyla fiilen işe başladığını müvekkilinin ısrarlı
taleplerine rağmen sigorta işlemlerinin yaptırılmadığını en son 01.08.2009 tarihinde işyerini kapatıyoruz
gerekçesiyle işten çıkartıldığını hiçbir hakkının verilmediğini ayrıca alacaklarının tahsili için dava açmış
bulunduğunu müvekkilinin 08.09.2007 tarihinde fesih tarihi olan 01.08.2009 tarihine kadar kesintisiz ve
aralıksız olarak çalıştığını başlama tarihi olan 08.09.2007 tarihinden fesih tarihi olan 01.08.2009 tarihine
kadar kesintisiz ve sürekli olarak sigortasız geçen fiili çalışmalarının tespitini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davalı işyerinin 20.09.2005 tarihinde Kanun kapsamına alındığını
halen faaliyetine devam ettiğini, davalı işyerinde 08.09.2007 - 01.08.2009 tarihleri arasında herhangi bir
müfettişlik tahkikatının bulunmadığını, sigortalıya ait çalışmaların Kurum kayıtlarında mevcut olmadığını,
öncelikle davacının talep ettiği dönemlere ilişkin işverene ait işyeri kayıtlarının ve Kurumun resmi
kayıtlarının incelenerek sadece tanık beyanlarına dayanılarak hüküm verilmemesi, tanıkların bordrolarda adı
geçen kişilerden seçilmesi gerektiğini beyanla davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... Tic. Ltd. Şti. tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 20.06.2012 tarihli ve 2011/1216 Esas, 2014/278 Karar sayılı kararı ile hizmet akdi unsurlarının
oluşmadığı ve usulünce kanıtlanamadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 03.12.2013 tarih ve 2012/19265 Esas, 2013/22523 Karar sayılı
kararında; "...Somut olayda; davacının ibraz ettiği 3 banka dekontundan, şirket adına ...'na kira bedeli
açıklaması ile para gönderdiği anlaşılmaktadır. Bir kimsenin alakası olmayan kişiye para göndermesi hayatın
olağan akışına aykırıdır. Bu dekontların yazılı delil niteliğinde olduğu gözetilmeden verilen karar hatalıdır.
Yapılacak iş, dava konusu dönem bordrolarında ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar
saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, ..., zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle
Yapılacak iş, dava konusu dönem bordrolarında ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar
saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, ..., zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle
... Kat:2 Laleli/İstanbul adresindeki davalı işyerine komşu işyerlerini tespit edip bu işyerlerinin uyuşmazlık
konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı çalışanları, yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek
çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek
çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde kanıtladıktan sonra davacının çalışmasının
sürekli çalışma olduğu anlaşılırsa sonucuna göre karar vermekten ibarettir." gerekçesiyle söz konusu karar
bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile davacının 08.09.2007 -
01.08.2009 tarihleri arasında Kappaz Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. ünvanlı davalı işyerinde;
08.09.2007 - 31.12.2007 tarihleri arasında 112 gün ve günlük 19,50 TL kazançla,
01.01.2008 - 31.06.2008 tarihleri arasında 180 gün ve günlük 20,28 TL kazançla,
01.07.2008 - 31.12.2008 tarihleri arasında 180 gün ve günlük 21,29 TL kazançla,
01.01.2009 - 30.06.2009 tarihleri arasında 180 gün ve günlük 22,20 TL kazançla,
01.07.2009 - 01.08.2009 tarihleri arasında 30 gün ve günlük 23,10 TL kazançla olmak üzere 682 gün
sigortalı çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Kurum vekili; müvekkili Kurumun prim ödemeleri yönünden sorumluluğunun bulunmadığını,
yargıtay içtihatlarına uygun araştırma yapılması gerektiğini, davacının hizmetlerinin Kurum kayıtlarında
gözüktüğü kadar olduğunu, aksinin yazılı delille ispatı gerektiğini beyanla mahkeme kararının bozulmasını
talep etmiştir.
2. Davalı işveren vekili; ilk kararın aksine müvekkili şirket aleyhine karar verilmesinin hatalı olduğunu,
işyerinde kayıt dışı istihdamın olmadığını, davacı tanığının beyanlarında belirttiği adres ile müvekkili şirketin
adresinin aynı adres olmadığını, banka dekontlarının müvekkili şirket ile alakalı olmadığını, kiraya veren ...
Saruhanoğlları'nın da tanık olarak alınan beyanında kira bedellerinin 6 aylık ya da senelik olarak elden
alındığını belirttiğini, muhasebeci olarak çalıştığını iddia eden davacının sigortasız olarak çalıştırıldığı
yönündeki iddialarının mesnetsiz olduğunu beyanla Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının 08.09.2007 - 01.08.2009 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen çalışmalarına
ilişkin hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına
devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesinin yedi, sekiz ve
dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2. Dava, 506 sayılı Kanun'un 79/10 ve 5510 sayılı Kanun'un m. 86/9 uncu maddesi uyarınca açılmış hizmet
tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya
çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan
başlayarak 5 yıl içerisinde Mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme
kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar,
kamu düzenine iliskindir. Bu nedenle özel hir duvarlılıkla ve özenle vürütülmesi zorunludur. Bu cercevede
>
hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, ... insan haklarından
olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla
yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde
bulundurulmalıdır.
3. 6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakaların sıra numarası
altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde
somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için
gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı
zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması
gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia
somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut
iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi
aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin
uygulandığı davalarda da geçerlidir.
HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki
açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil
gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e
gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların
belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra
yargılamaya devam etmelidir.
4. Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet
akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri
özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanun'un kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup
bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi
işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu,
çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl
vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında
yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re'sen araştırma
kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve
postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri
bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir
kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. İnceleme konusu eldeki davada, davacının 08.09.2007 - 01.08.2009 tarihleri arasında davalı şirketin "...
Kat: 2 İstanbul" adresinde bulunan mağaza işyerinde ön muhasebeci olarak çalıştığının tespitini talep ettiği,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 03.12.2013 tarihli bozma kararından sonra Mahkemece komşu işyeri tanığı
araştırması yapılarak tespit olunan tanıkların beyanlarına başvurulduğu, bozma öncesi dinlenen davacı tanığı
...'nin beyanları ile davacı tarafından davalı işyeri hakkında banka aracılığıyla yapılan kira ödemeleri dikkate
alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hüküm eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalıdır.
2. Somut olayda, davalı şirket adına Laleli semtinde bulunan 1062446 sicil numaralı "Mağaza Zinzalin" isimli
işyeri ile yine davalı şirket adına kayıtlı 1130692 sicil numarası ile Yenibosna'da imalat atölyesinin
bulunduğu anlaşılmakla somutlaştırma yükümlülüğü gereğince Mahkemece davacıdan çalışma şekli ve
süresi, işe kim tarafından alındığı, Yenibosna'da bulunan imalat atölyesinde çalışıp çalışmadığı, bu işyerinden
yy , , .
kendisının çalıştığı Laleli Şubesine gelip giden personellerin olup olmadığı, Lum çalışma Suresi Içerisinde
kimlerle çalıştığı, ücretini kimden aldığı, ne şekilde ödendiği, kimden talimat aldığı, ayrıca çalışmasının
geçtiği işyerinin bulunduğu iş merkezinde görüştüğü, işyeri kiralarının ödenmesi, iş merkezi aidatlarının
yatırılması konusunda kimlerle muhatap olduğu hususları sorulmalı, buna göre davacının bildireceği kişiler
tespit olunarak, beyanlarına başvurulmalı, diğer taraftan kolluk aracılığıyla davacının çalışmasının geçtiği iş
merkezinde talep konusu dönemde bekçi, yönetici gibi görevli personeller tespit edilmeli, tespit olunacak
kamu tanıkları detaylı olarak dinlenmeli, bu kapsamda davacının çalışma iddiasının netleştirilmesi suretiyle
toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
Dosyanın kararı veren Mahkemesine gönderilmesine,
13.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3511.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3511€E. , 2024/6815kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/39 E., 2024/158 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Giresun İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/307 E., 2022/476K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının eşinin her türlü bakımı ile ilgilendiğini, ...'nin kızının ölüm aylığı
başkasına gitmesin baskısı ile boşanma davası açtığını, dava derdest iken vefat ettiğini, Giresun Aile
Mahkemesinin 2018/233 Esas sayılı dosyasında sadece kusur oranının tespit edildiğini, bunun da boşanma
kararı niteliğinde olmadığını, davacının okuma yazması olmadığından verilen kararın anlamını bilemediğini,
vekil tutacak parası olmadığını, adli yardım istemesi konusunda da bilgilendirilmediğini, eşinin vefatından
sonra ölüm aylığı bağlanan davacının Giresun Aile Mahkemesinin kararından sonra maaşının kesildiğini
beyanla Kurumun maaş iptaline yönelik işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; Giresun Aile Mahkemesi dosyasında davacının boşanmaya sebebiyet
verecek derecede kusurlu sayılması sebebiyle ölüm aylığının kesilmesinin usule uygun olduğunu belirterek
davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının mirasçı olarak gösterildiği
Giresun 1. Noterliğinin 09189 yevmiye no.lu 24.07.2018 tarihli mirasçılık belgesinin de iptaline karar
verildiği anlaşıldığından davacı ...'nin mirasçısı olamayacağından ölüm aylığından faydalanamayacağına dair
Kurum kararının yerinde olduğu, davacının dava dilekçesi ve 03.10.2022 tarihli beyan dilekçesindeki
talebinin açıkça davacının maaşının iptaline yönelik Kurum işleminin iptali talebine ilişkin olduğu dikkate
alınarak ve taleple bağlılık ilkesi gözetilerek mevzuata uygun olan Kurum işleminin iptali talebinin yerinde
olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davacının eşinin her türlü bakımı ile ilgilendiğini, ...'nin kızının ölüm aylığı
başkasına gitmesin baskısı ile boşanma davası açtığını, dava derdest iken vefat ettiğini, Giresun Aile
Mahkemesinin 2018/233 Esas sayılı dosyasında sadece kusur oranının tespit edildiğini, bunun da boşanma
kararı niteliğinde olmadığını, davacının okuma yazması olmadığından verilen kararın anlamını bilemediğini,
vekil tutacak parası olmadığını, adli yardım istemesi konusunda da bilgilendirilmediğini, eşinin vefatından
— — >
kararı niteliğinde olmadığını, davacının okuma yazması olmadığından verilen kararın anlamını bilemediğini,
vekil tutacak parası olmadığını, adli yardım istemesi konusunda da bilgilendirilmediğini, eşinin vefatından
sonra ölüm aylığı bağlanan davacının Giresun Aile Mahkemesinin kararından sonra maaşının kesildiğini,
mirası reddeden mirasçıların ölüm aylığı terekeye dahil olmadığı için ölüm aylığı almaya devam etmekte
olduklarını, davalı Kuruma sunulan tüm belge ve kararların davacının mirasçılık sıfatının sona erdiğine ilişkin
olduğunu, ancak ölüm aylığının terekeye dahil olmadığını ve soyadı halen eşinin soyadı olan ve evliliği
devam eden davacının, ölüm aylığı almasını engelleyen Kurum kararının iptaline karar verilmesi gerekirken
davanın reddine karar verilmesinin mevzuata uygun olmadığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin Yerel Mahkemenin
yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına yönelik davacı tarafın istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 353-(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesi ile benzer nedenlerle eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin yerinde olup olmadığı
hususlarına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, dosyada yer alan tüm bilgi
ve belgelerin incelenmesinde davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2270.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2270E. , 2024/6861kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2758 E., 2023/2328K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/21 E., 2021/126K.
Taraflar arasındaki hizmet ve prime esas kazanç tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk
Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı işveren vekili ve fer'i müdahil Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye
Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı işveren vekili ve fer'i müdahil Kurum vekili tarafından temyiz
edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,
temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten
sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünce onaylı 05.06.2014
tanzim tarihli iş akdiyle davalının Harameyn Hızlı Tren Projesi Medine İstasyonu Medine/Suudi Arabistan
adresli işyerinde 12.05.2014 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını, 22.03.2015 tarihinde işyerinde
meydana gelen kazada belinden ciddi şekilde yaralandığını, davacının hastane masraflarının 27.05.2015
tarihinde davalı işveren tarafından karşılandığını, davacının Kuruma işe giriş tarihinin 15.05.2014, işten
ayrılış tarihinin 14.07.2014 tarihi olarak bildirildiğini, oysaki davacının halen davalı işverenin işçisi olduğunu,
bu nedenle davacının davalı işverene ait işyerinde 12.05.2014 tarihinden itibaren kesintisiz ve sürekli
çalıştığının tespitini talep ve dava etmiştir.
II.CEVAP
Davalı işveren vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının şirkette 12.05.2014-14.07.2014 tarihleri arasında
çalıştığını, bu tarihten sonra da Suudi Arabistan'da Suudi Arabistan Kanunlarına göre kurulu Yapı Merkezi
Saudi Co. unvanlı şirketle 27.08.2014 tarihli başka bir İŞKUR yurt dışı hizmet akdi imzalayarak bu şirkette
Suudi Arabistan Kanunlarına göre çalışmaya başladığını, Yapı Merkezi Saudi Co.unvanlı şirketin müvekkili ile
Suudi bir şirket arasında Suudi Arabistan Kanunlarına göre kurulmuş olduğunu, bu şirketin farklı bir tüzel
kişiliğe sahip olduğunu, Yapı Merkezi Saudi Co.unvanlı şirketin Türkiye'de faaliyetinin olmaması nedeniyle
davacının tedavi masraflarının bu şirket tarafından karşılanamadığını, bu nedenle adı geçen şirketin
müvekkili şirkete 18.05.2015 tarihli bir yazı göndererek çalışanı olan davacının tedavi masraflarının
müvekkili tarafından karşılanarak kendilerine dekont edilmesinin bildirildiğini, davacının mağdur olmaması
için de müvekkilinin tedavi masraflarını karşıladığını, bu durumun müvekkilini işveren durumuna
getirmeyeceğini, usul ve yasaya aykırı davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurum kayıtlarının esas olduğunu, sadece tanık beyanlarına
dayanılarak çalışma iddiasının ispat edilemeyeceğini, dinlenecek tanıkların davacının çalışmasını bilebilecek
durumda olan bordroda adı geçen kişilerden olması gerektiğini, ücretin titizlikle araştırılmasını, davanın
reddi gerektiğini belirtmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi tarafından; davacının işe giriş bildirgesi bulunması, taraflar arasında imzalanan iş
akdi bulunması, davacının yurt dışında geçirdiği iş kazasına ilişkin kayıt ve belgeler ile taraf ve bordro
tanıklarının beyanlarıyla bilirkişi raporundaki tespitler birlikte değerlendirildiğinde; tespiti talep edilen tarih
aralığındaki fiili çalışma olgusunun ve ücret iddiasının somut ve net bir şekilde açıklığa kavuşturulduğuna
YK a YY a a YY NG 0şş ğe e ekin e ag
tanıklarının beyanlarıyla bilirkişi raporundaki tespitler birlikte değerlendirildiğinde; tespiti talep edilen tarih
aralığındaki fiili çalışma olgusunun ve ücret iddiasının somut ve net bir şekilde açıklığa kavuşturulduğuna
kanaat getirildiğinden usul ve yasaya uygun bir şekilde ispat edilen davanın kabulüne, davacının, davalı
işyerinde 12.05.2014-31.12.2014 tarihleri arasında 228 gün, 01.01.2015-31.07.2015 tarihleri arasında 210
gün hizmet akdi ile sigortasız olarak; 2014 yılı Mayıs ayında 2.371,62 TL, Haziran ayında 4.242,30 TL,
Temmuz ayında 2.752,72 TL, Ağustos ayında 4.758,39 TL, Eylül ayında 5.225,71 TL, Ekim ayında 4.374,16
TL, Kasım ayında 5.088,85 TL, Aralık ayında 5.425,51 TL, 2015 yılı Ocak ayında 5.775,05 TL, Şubat ayında
5.432,66 TL, Mart ayında 4.836,66 TL, Nisan ayında 4.324,99 TL, Mayıs ayında 1.996,15 TL, Haziran ayında
2.464,83 TL, Temmuz ayında 1.844,00 TL brüt ücretle çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı işveren vekili ve fer'i müdahil
Kurum vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı işveren vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini,
davacının davalı şirketin değil, Suudi Arabistan'da kurulmuş olan Yapı Merkezi Saudi Co. ünvanlı ihbar
olunan şirketin çalışanı olduğunu, davacının çalışmasına ilişkin tüm bildirimlerin davacının işvereni tarafından
Suudi Arabistan'ın yetkili ... GOSi'ye yapıldığını, dinlenen tanıkların kayıtlı tanıklar olmadığı için beyanlarına
hukuken itibar edilemeyeceğini, bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminde
bulunmuştur.
Fer'i müdahil Kurum vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; eksik inceleme ve araştırma ile verilen karar
hakkında istinaf talebinde bulunmuştur.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının tespit talep edilen dönemde
herhangi bir işyerinden bildiriminin bulunmadığı, davacı ile davalı şirket vekili Av. ... arasında Türkiye İş
Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından 05.06.2014 tarihinde onaylanan iş akdinin mevcut olduğu, davacının
ücretinin saat üzerinden 5,10 dolar olarak belirlendiği, yine davacı ile Yapı Merkezi Saudi Co.adına işveren
vekili Av. ... tarafından Nariyah Tren Bakım Onarım Atölyesi inşaatında çalışmak üzere Türkiye İş Kurumu
tarafından onaylanan 27.08.2014 tarihli iş akdi mevcut olduğu, Pol-Net kayıtlarından davacının 15.05.2014
tarihinde yurt dışına çıktığı, 01.07.2014 tarihinde döndüğü, 15.07.2014 tarihinde tekrar çıktığı, 15.05.2015
tarihinde döndüğü, Yapı Merkezi İnşaat A.Ş. tarafından 2014 yılı Mayıs ayı ve 10.07.2015 tarihleri arası
maaş ödemesi yapıldığı, Ziraat Bankası hesap ekstresinin incelenmesinde; davacıya 2014 yılı Mayıs,
Haziran, Temmuz, Ağustos aylarına ilişkin ödeme yapıldığı, Yapı Merkezi Saudi Co.tarafından davacıya
12.11.2014 tarihinden başlamak üzere Mayıs 2015 tarihine kadar ödemeler yapıldığı, davalı ile Kurum
arasında topluluk sigortası yapılmadığı, davalı şirket ile Yapı Merkezi Saudi Co isimli firma arasında organik
bağ bulunduğu, yurt dışı giriş-çıkış kayıtları, yapılan maaş ödemeleri, dinlenen bordrolu tanıkların
beyanlarıyla çalışmanın ispatlandığı, davacının Türkiye'de Türk işveren tarafından işe alındığı, iş
sözleşmesinin Türkiye'de kurulduğu, burada işe alınıp geçici olarak yurt dışına götürüldüğü, ücretinin banka
kayıtlarıyla ispatlandığı, Mahkeme kararının yerinde olduğu kanaatine varılarak davalı işveren ve fer'i
müdahil Kurumun istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı işveren vekili ve fer'i
müdahil Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı işveren vekili ve fer'i müdahil Kurum vekili istinaf sebepleri doğrultusunda temyiz isteminde
bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının davalı nezdinde 12.05.2014 tarihinden itibaren hizmet ve prime esas kazanç tespiti
istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri,
2-5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun Geçici 7 nci maddesi uyarınca 506
sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 77 nci maddesinin birinci fıkrası ile 5510 sayılı Kanun'un 80 inci
maddesinin birinci fıkrası
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup dosyada yer alan tüm bilgi
ve belgelerin incelenmesinde verilen hükmün yerinde olduğu anlaşılmakla temyiz dilekçesinde ileri sürülen
nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2307.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2307E. , 2024/6891kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/261 E., 2023/344 K.
KARAR : Ret
Taraflar arasındaki 5434 sayılıKanun kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının
tahsis şartlarında dikkate alınması ile tahsis yapılırken sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ve
bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülmesi ve yaşlılık aylığı
bağlanması gerektiğinin tespiti davasında verilen direnme kararı hakkında yapılan temyiz incelemesi
sonucunda, Hukuk Genel Kurulu tarafından İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 21.11.1972 tarihinde doğmuş olup, 01.10.1990-
17.02.2010 tarihleri arasında Türk Hava Kuvvetlerinde muvazzaf pilot subay olarak görevde bulunduğu,
davacının Emekli Sandığı bünyesinde (4/a kapsamında) görevinden ayrıldıktan sonra 07.06.2010 tarihinde
3401201016533 sicil no ile (4/c kapsamında) özel bir hava yolu şirketinde pilot olarak çalışmaya başladığı,
davacının 15.10.2018 tarihinde 332292 sayılı Yaşlılık Tahsis No ile davalı Kurum nezdinde emeklilik tahsis
müracaatında bulunabilmek için hizmet günlerinin toplanması, fiili hizmet zamlarının işe giriş ve yaş
haddinden indirilmesi sureti ile emekliliğe hak kazanılması için gerekli koşulların bildirilmesi ve emeklilik
tahsis işlemleri için başvuruda bulunduğu, davalı Kurum tarafından 20.11.2018 tarih 15672195 ve
51171429 sayılı cevabi yazı ile "Emekli Olamaz- Yaşı 21.11.2023 tarihinde dolmaktadır." gerekçesi ile
talebinin reddedildiği, davalı Kurum işleminin hatalı olduğu, davacının 15.11.1986 tarihi itibari ile davacının
mülga 506 sayılı Kanun'a tabi olup, 4759 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.06.2002 tarihine değin
davacının 15 yıl 6 ay 16 gün hizmeti bulunduğu, davalı Kurum tarafından verilen cevapta hatalı olarak,
hizmet sürelerinin yanlış hesaplandığı ve lehe mevzuat hükümlerinin hiçbir surette uygulanmadığı, bu
nedenle hatalı yazı cevabi oluşturularak davacının tahsis talebinin geri çevrildiğinin, davacının 05.01.2018
tarihi itibari ile emekliliğe hak kazanmış olup, başvuru tarihinde 15.10.2018'de emekliliğe ilişkin tüm
koşullar davacı yönünden gerekleştiği iddiasıyla davacının fiili hizmet zammı sürelerinin yaştan ve işe
başlangıç tarihinden mahsubu ile davacının başvuru tarihini takip eden (15.10.2018) ay olan 01.11.2018
itibari ile emekliliğe hak kazanığının tespitine, 01.11.2018 itibari ile emeklilik aylığının bağlanması, hak
edilen emekli aylıklarının ve aylıkların hak ediş tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizinin birlikte
ödenmesine, bu tarihten sonra İşveren Kurum tarafından bildirilen Tüm Sigorta Kollarına tabi Hizmetlerinin
SGK Destek Primi olarak dönüştürülerek, emekli aylığının kesilmeksizin ödenmesine devam edilmesine,
yaşlılık aylığının kesilmeksizin ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının fiili hizmet zammının sigortalılık süresi ve prim
ödeme gün sayısına ilave edildiği ancak yaş haddinden indirilmediği ve Kurum işlemlerinin yerinde olduğu
savunmasıyla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi tarafından 20.06.2019 tarihli ve 2019/11 Esas, 2019/176 Karar sayılı karar ile 5434
sayılı Kanun'un 32 nci maddesinde fiili hizmet süresine eklenecek sürelerin, geçici 205 inci maddede ise
yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarının düzenlendiği, maddenin son fıkrasında 32 nci madde gereğince fiili
sayılı Kanun'un 32 nci maddesinde fiili hizmet süresine eklenecek sürelerin, geçici 205 inci maddede ise
yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarının düzenlendiği, maddenin son fıkrasında 32 nci madde gereğince fiili
hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden hizmetlerine eklenen fiili hizmet
süresi zammı kadar indirim yapılacağı hükmünün yer aldığı, davacıya 2829 sayılı Kanun gereğince hizmet
birleştirilmesi sonucu son yedi yılda geçen hizmeti nazara alındığında 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık
aylığı bağlanması gerektiği, 506 sayılı Kanun'un Ek 39 uncu maddesinde yaş haddinden indirim yapılacağının
kabul edildiği, bu durumda davacının 3 yıl 10 ay 16 gün fiili hizmet süresi zammı kadar sigorta başlangıç
tarihinden geriye gidildiğinde yaşlılık aylığı için 25 yıl sigortalılık süresi, 49 yaş ve 5300 gün prim ödeme
koşuluna tâbi olacağı, yaştan da 3 yıl 10 ay 16 gün indirim yapıldığında 45 yıl 2 ay 14 günü tamamlaması
gerektiği, davacının tahsis talebinde bulunduğu 15.10.2018 tarihinde yaşının 45 yıl 10 ay 24 gün olduğu
gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının tahsis talebinde bulunduğu 15.10.2018 tarihini takip eden
01.11.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, 01.11.2018 tarihinden itibaren
ödenmeyen aylıklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 20.06.2019 tarihli ve 2019/11 Esas, 2019/176 Karar sayılı kararına karşı süresi
içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi tarafından 02.02.2021 tarihli ve 2019/2005 Esas,
2021/161 Karar sayılı karar ilemahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden
yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar
verilmiştir.
V.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 02.02.2021 tarihli ve 2019/2005 Esas, 2021/161 Karar sayılı kararına karşı
süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairemiz tarafından 30.12.2021 tarihli ve 2021/5897 Esas, 2021/17105 Karar sayılı ilamla aşağıdaki
gerekçeyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur:
"...Eldeki davada, davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının
tahsis şartlarında dikkate alınması ile tahsis yapılırken sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ve
bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine yaşlılık
aylığı bağlanmasını ve aylıkların faiziyle kurumdan tahsilini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet
birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8.
maddesi gereğince uygulanması gereken 506 sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık
başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre
üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve
5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari
hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 sayılı Yasanın 10. kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. kısmında (35 ila
38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı Yasanın 31. maddesinde 'Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla
tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet'
olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı Yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı
için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32'nci maddede gösterilen vazifelere
yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan
ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak
üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik
işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif
makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her
yıl. ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk
düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32'inci madde gereğince fiili hizmet
sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiili hizmet süresi
zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen 'itibari hizmet' süresi ise, 35. maddede 'Bu kanun gereğince bağlanacak
aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen
süredir' şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için
fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup,
toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı Yasanın ek 5.maddesinde de 'itibari hizmet süresi' kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise,
'506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu
sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir. hükmü ile
öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'na göre, salt
sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesinde de 'Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6'ncı maddeleri gereğince sigortalılık
süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun'un 60. ve geçici 81'inci
maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir. düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı Yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren
'Fiili hizmet süresi zammı' başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların
prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için
karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet
süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen
sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin
risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın 'Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri' başlıklı geçici 1.
maddesinde yer alan 'Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile
2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında,
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir." hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın
yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81'inci maddelerinde yaşlılık aylığından
yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten
ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas,
2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile '17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın
mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ...çalıştığı işten ayrıldıktan sonra... ibaresinin Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve iptaline' karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı
üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'un
4'üncü maddesindeki; 'kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere
rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir. hükmü uyarınca
ammikli mamıml mlimmlii, İhimimalarıma Lahi plmemal, mpapamam İhliamamk mliemalmami ma izmmlıli, ml hm amman mma
yezit SYoydi YUVLIMIN KUILGiiNaiNld LGUyi UYIdldn YeLLİi İNME SU Lİilil UN ydadçıin ayıiyi YAUyidiınNild;ild —>5de
olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve
sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri
birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı
Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı 'fiili hizmet zammının' tahsis koşullarından olan yaş
haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı Yasanın Ek 39'uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434
sayılı Yasada yer alan 'fiili hizmet zammının', iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek
vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine
eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye
miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434
sayılı Yasanın 11. kısmında 35 vd. maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de,
istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli
ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan
ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın
oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş 'fiili
hizmet zammının', 506 sayılı Yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine
eklenmesi gereken 'itibari hizmet' süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu
sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün
değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan 'fiili hizmet zammının" kişilerin fiili
hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. ve
geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken,
sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile
sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir
uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden
irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı
olup bozma nedenidir.
Kabule göre de; aylıkların geç ödenmesi nedeniyle işleyen faizler bakımından, 5510 sayılı Yasa'nın 42.
maddesinin 'Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli
belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek
sonuçlarını yazı ile bildirir' hükmü uyarınca, Kurum'un, yaşlılık aylığı tahsis tarihini takip eden 3 aylık
sürenin sonundan itibaren faiz alacağı ile sorumlu tutulacağı nazara alındığında, mahkemece bu durumun
dikkate alınmaması ve yazılı şekilde karar verilmesi de, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye
Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozulmalıdır..."
B.İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Direnilerek Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesi tarafından 28.06.2022 tarihli ve 2022/66 Esas, 2022/181 Karar sayılı karar ile bozma
kararının kabule göre kısmına uyulduğu, fiili hizmet süresi zammına yönelik bozma sebebi yönünden ise
bozma kararının davacı vekilinin de sunduğu Yargıtay 10 ve 21. Hukuk Dairelerinin emsal nitelikli birçok
kararına aykırı olduğu, davacının emsal kararlara güvenerek eldeki davayı açtığı, herhangi bir yasal
düzenleme değişikliği bulunmaksızın bu kez başlangıç tarihinin geriye çekilemeyeceği sadece yaş haddinden
indirim yapılacağı yönündeki bozma kararının hukuk güvenliğine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle direnme
kararı verilmiştir.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca Verilen Karar
1.İlk Derece Mahkemesinin 28.06.2022 tarihli ve 2022/66 Esas, 2022/181 Karar sayılı kararına karşı süresi
içinde davalı Kurum temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Hukuk Genel Kurulu tarafından 24.05.2023 tarihli ve 2022/10-1110 Esas, 2023/504 Karar sayılı ilamla
asağıdaki gerekceyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur:
"... 2. Sigortalının çalıştığı işyeri, yaptığı iş veya mesleği, sağlığı ve sonraki hayatı üzerinde olumsuz etki
gösterebilmektedir. İşte bu tür işlerde veya işyerlerinde çalışan sigortalıların yaşlılık aylığına hak kazanmada
diğer sigortalılara göre daha erken emekli olabilmelerini sağlamak için çeşitli yöntemlere başvurulmakta
olup bunlardan biri de farazi sigortalılık uygulamasıdır.
3. Farazi sigortalılık, ağır, yıpratıcı veya tehlikeli işlerde ve işyerlerinde çalışanların sigortalılık sürelerine
fazladan belirli bir sürenin farazi sigortalılık süresi olarak eklenmesi olarak ifade edilebilir.
4. Kural olarak farazi sigortalılık süresi, sigortalının çalışmakta olduğu iş ya da ortam nedeniyle yıpranması,
ömrünün sonraki dönemlerinde olumsuz etki meydana getirmesi gibi gerekçelere dayanmaktadır. Bu
nedenle sigortalının mükafatlandırılması ve bu tür işlerde çalışmanın teşvik edilmesi amaçlanmaktadır.
5. Sigortalılık süresi ve prim gün sayılarına eklenen farazi sigortalılık süresinde var olmayan fakat varsayılan
bir sigortalılık süresi söz konusudur. Sigortalının fiili çalışması, yaşlılık, malullük ve ölüm sigortasında
artırılarak işlem görmektedir. Bu anlamda farazi sigortalılık süresi sınırlı sayıda olup özel hükümlere tâbi
tutulmaktadır. Bu süre gerçekte fiili bir iş olmadığı halde öyle sayılan farazi, varsayımsal bir hizmet
olmaktadır (... Başbuğ, Sosyal Güvenlik Sistemimizde Fiili Hizmet Süresi Zammı ve Uygulama Sorunları,
Petrol İş, Ankara 2017, s. 15).
6. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
düzenleme gözetildiğinde 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin 506 sayılı Kanun'un itibari hizmet
süresi ile 5434 sayılı Kanun'un fiili hizmet müddeti zammı ve itibari hizmet müddetine ilişkin hükümleri
uygulanmaya devam edecektir.
7. Konunun kanunlarda düzenleniş şekline gelince, 506 sayılı Kanun'un ilk şeklinde farazi sigortalılık süresi
uygulamasına yer verilmemiş, itibari hizmet süresi kavramı 11.08.1977 tarihli ve 2098 sayılı Kanun'un 1 inci
maddesi ile 506 sayılı Kanun'a eklenen Ek 1 inci madde kapsamında Kanun'a girmiş ve maddede belirtilen
insan sağlığını ve ömrünü olumsuz yönde etkileyen bazı ağır ve yıpratıcı türden işlerde çalışan sigortalıların
sigortalılık sürelerine farazi hizmet süresi eklenmesi öngörülmüştür. Daha sonra 09.07.1987 tarihli ve 19512
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesiyle yapılan
değişiklik ile itibari hizmet süresinden yararlanan sigortalıların kapsamı genişletilmiş ve maddeye (III) ve
(IV) numaralı bentler eklenmiştir. Bilahare teselsül ettirilerek Ek 5 inci madde numarası alan 506 sayılı
Kanun'un sözü edilen bu maddesi itibari hizmet süresi uygulamasının yasal dayanağını oluşturmuştur.
8. Bu hâli ile 18.02.2000 tarihli ve 1997/1 Esas 2000/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da
belirtildiği üzere 506 sayılı Kanun'un Ek 5 inci maddesinde düzenlenen itibari hizmet süresi sigortalılık
süresine eklenebilmekte ise de prim ödeme gün sayısına eklenmesi mümkün değildir. Öte yandan 506 sayılı
Kanun'un Ek 39 uncu maddesindeki, 'Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6 ncı Maddeleri gereğince sigortalılık süresine
ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanunun 60 ve Geçici 81 inci maddelerinde
belirtilen yaş hadlerinden indirilir' hükmü gereğince itibari hizmet süresinin yaşlılık aylığı bağlanması için
öngörülen yaş haddinden de indirilmesi söz konusu olmaktadır.
9. Emekli Sandığı Kanunu'nda ise fiili hizmet müddeti zammı ve itibari hizmet müddeti zammı kavramları
kullanılmıştır. Fiili hizmet müddeti 5434 sayılı Kanun'un 31 inci maddesinde, 'iştirakçinin 30 uncu madde
gereğince bu Kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek
suretiyle geçirdiği müddet' olarak tanımlanmış, 32 nci maddede iştirakçilerin görevlerine göre kesenek
ödenen fiili hizmet müddetlerinin her yılı için eklenecek fiili hizmet müddeti zamları belirlenmiştir. Kanun'un
geçici 205 inci maddesinde ise emeklilik koşulları yönünden maddedeki düzenlemenin yürürlük tarihi esas
alınarak kademeli bir sistem benimsenmiş ve emeklilik için öngörülen yaş hadlerinden sigortalıların 32 nci
madde gereğince hak kazandıkları fiili hizmet müddeti zammı kadar indirim yapılacağı hüküm altına
alınmıştır.
10. Ayrıca Emekli Sandığı iştirakçisi olan sigortalılar yönünden itibari hizmet müddeti zammı Kanun'un 35
inci maddesinde; 'bu Kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin
hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süre' olarak tanımlanmış ve iştirakçilerin 36 ncı maddede yazılı
görevlerde geçen fiili hizmet sürelerine (zamlar hariç) her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet
sürelerinin ekleneceği ve itibari hizmet sürelerinin 3 aydan az ve toplamının 5 yıldan fazla olamayacağı
belirtilmiştir.
11. Bu itibarla 5434 sayılı Kanun'un konuyla ilgili hükümleri uyarınca fiili hizmet müddeti zammı ile verilen
süreler aynen fiili hizmet gibi kabul edilmekte ve bu süreler hem emekli aylığı bağlanması için gerekli olan
fiili hizmet süresinin hem de emekli aylığının hesabında göz önünde bulundurulmaktadır. Ayrıca bu süreler
ikramiyenin tahakkukunda da dikkate alınmaktadır. Yine fiili hizmet müddeti zammı Kanun'un 205 inci
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yaş hadlerinden de indirilmektedir. İtibari hizmet müddeti ile eklenen
süreler ise 5434 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi uyarınca aylık hesaplanırken sadece aylık bağlama
oranında dikkate alınmakta olup aylık bağlanması için tamamlanması gereken fiili hizmet süresi, yaş ve
emekli ikramiyesinin hesabında etkili olmamaktadır.
12. Farazi sigortalılık süresi ile ilgili kanuni düzenlemelere geri dönülecek olursa konu son olarak 01.10.2008
tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun 'un 'Fiili hizmet süresi zammı' başlıklı 40 ıncı maddesinde
düzenlenmiş olup iş sözleşmesi ile çalışan sigortalılar ve statü hukukuna tâbi sigortalılar arasında uygulama
birliği sağlanmak istenmiş, maddede sayılan işyerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün
sayılarına, bu işyerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün
sayılarının fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği belirtilmiş olup yirmi bent hâlinde fiili hizmet süresi
zammından yararlanılmasını gerektiren işyerleri ve işler gösterilmiştir.
13. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 506 sayılı Kanun'un Ek 5 inci maddesinde düzenlenen itibari hizmet
süresi yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresine eklenmekte ve yaş haddinden de indirim
sağlamakla birlikte bu Kanun'daki itibari hizmet süresi ile 5434 sayılı Kanun'daki fiili hizmet müddeti zammı
ve itibari hizmet müddeti zammının farklı kavramlar olduğu anlaşılmaktadır.
14. Gelinen bu noktada 2829 sayılı Kanun'daki düzenlemelere değinilmesi gerekmekte olup 2829 sayılı
Kanun'un 4 üncü maddesindeki; 'Kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı
tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir." hükmü
uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olarak geçen hizmet süreleri yaşlılık aylığı bağlanmasına
esas olmak üzere birleştirilmekte ve birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden Kanun'un 8 inci
maddesine göre son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet
sürelerinin eşit olması durumunda ise sonuncusunun tâbi olduğu kurumca kendi mevzuatına göre yaşlılık
aylığı bağlanması için tâbi olunan yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilerek aylık
bağlanmaktadır.
15. Öte yandan yaşlılık aylığı bağlanması kanunlarda belli koşullara bağlanmıştır. Bunlar; hizmet akdine tâbi
olarak çalışan sigortalılar yönünden belli bir yaşa ulaşma, belli bir süre sigortalı olma, prim ödeme ve yazılı
istekte bulunma olarak sayılabilir. 506 sayılı Kanun'un 60 ve geçici 81 inci maddelerine göre de yaşlılık
aylığından yararlanmak için kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim
ödemek ve yazılı istekte bulunmak koşulları sağlanmalıdır.
16. Bu durumda 2829 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda hizmetlerin birleştirilmesi sonrasında 506 sayılı
Kanun'a göre tahsis koşulları değerlendirilirken 5434 sayılı Kanun kapsamında hak kazanılan fiili hizmet
müddeti zammının emeklilik muamelelerinde fiili hizmet sayılması ve 506 sayılı Kanun'un Ek 39 uncu
maddesi uyarınca tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesi gerektiği açık ise de 506 sayılı
Kanun'da düzenlenen itibari hizmet süresinden farklı olan fiili hizmet müddeti zammının sigortalılık süresi
yönünden sigortalılık başlangıç tarihinden geriye doğru ekleme yapılması suretiyle sigortalılık başlangıç
tarihini geriye götürecek şekilde ek bir sigortalılık süresine imkân vermesine olanak bulunmamaktadır.
17. Somut olayda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 5434 sayılı Kanun'a tâbi muvazzaf subay (pilot) olarak
17.02.2010 tarihine kadar daha sonra ise özel bir havayolu şirketinde 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi
kapsamında çalışan davacının 15.10.2018 tarihli tahsis talebinin reddedilmesi üzerine hak etmiş olduğu fiili
hizmet müddeti zammının tamamının sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesi, geri çekilmesi neticesinde
Lama malı mimmmi,isisi. amk hadim. dm. İSA, M4 44 SMA 4 O “UL... İn amli: mV. UM: İmamın JV,
UUİUildLarR CIHERAIMIRKR Yyday iduuiiueii UYU HİGNNLeRK ULLI.ZULYO İLiyali HE yaşılik dayılyılld ildak Razddıluiyi
istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
18. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında dava irdelendiğinde 2829 sayılı Kanun kapsamında hizmetlerin
birleştirilmesi sonrasında 506 sayılı Kanun kapsamında tahsis koşulları değerlendirilirken davacının 5434
sayılı Kanun kapsamında hak kazandığı fiili hizmet müddeti zammının emeklilik işlemlerinde fiili hizmet
sayılması ve 506 sayılı Kanun'un Ek 39 uncu maddesi uyarınca yaş haddinden indirilmesi gerekmekte ise de
tahsis koşullarından olan sigortalılık süresi yönünden sigortalılık başlangıç tarihinden geriye doğru ekleme
yapılması suretiyle sigortalılık başlangıç tarihini geriye götürecek şekilde ek bir sigortalılık süresine imkân
vermesinin mümkün olmadığı gözetilerek tahsis koşulları yeniden irdelenmeli ve sonucuna göre bir karar
verilmelidir.
19. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken
önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
20. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır..."
D. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararından sonra İlk Derece Mahkemesince Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesi tarafından yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile bozma ilamı doğrultusunda
davacının sigorta başlangıcı geriye götürülmeden 01.10.1990 tarihi kabul edildiği, davacının 15.10.2018
tarihli tahsis talebini reddeden Kurum işleminin bu durumda doğru olduğu gerekçesiyle kanıtlanamayan
davanın reddine, karar verilmiştir.
VI.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Yargıtay kararlarının 2021 yılından itibaren istikrar kazandığı,
06.01.2021 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluştuğu iddiasıyla temyiz isteminde
bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, 5434 sayılıKanun kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında
dikkate alınması ile tahsis yapılırken sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ve bulunacak
sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülmesi ve yaşlılık aylığı bağlanması
gerektiğinin tespiti davasıdır.
2.İlgili Hukuk
1. Anayasa'nın 141 inci maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Usul ekonomisi ilkesi" kenar başlıklı 30 uncu maddesi
şöyledir:
"Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider
yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür."
3. Değerlendirme
1.Yaşlılık aylığı tahsis istemine ilişkin davalarda, davalı Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih veya dava
tarihi itibariyle tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi mümkündür. Bu
durumda özellikle Anayasa'nın 141 inci maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten hüküm ve 6100 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinde
yer alan, hâkimin yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz
gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme ile sosyal koruma, dayanışma,
sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortaların, bireyin onuru ile kişiliğinin
geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal
güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen aybaşından
itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması gerekir.
2. Öte yandan kuşkusuz, yargılama aşamasında gelir/aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden
tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız
işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılıp vekil ile
temsil olunan davalı Kurum yararına da avukatlık ücreti belirlenmesi gereği de bozma sonrası yapılacak
yargılamada dikkate alınmalı ve buna göre bir karar verilmelidir.
3. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme neticesinde
yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2840.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2840E. , 2024/7064K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2538 E., 2022/438 K.
KARAR : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 34. İş Mahkemesi
SAYISI : 2016/628 E., 2022/227 K.
Taraflar arasında iş kazasından tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama neticesinde İlk Derece
Mahkemesince davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının davacı ve davalılardan ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.
vekillerinin istinafı üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan
reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan
kaldırılarak davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili ile iş
bu temyize cevap ile davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz başvurusunda bulunduğu, davalı vekilinin
temyiz incelemesini duruşmalı yapılmasını talep ettiği, murafaa yapılmak üzere tayin olunan 07.11.2023 Salı
günü için yapılan tebligatlar üzerine murafaalı temyiz eden davalı adına Av...., davacı adına Av.... Haydar
İlik'in geldiği, diğer davalı adına gelen olmadığı görüldükten ve gelenlerin yüzlerine karşı murafaaya
başlanarak, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra murafaaya son verilerek aynı gün yapılan
incelemede noksan tespit edilen hususların ikmali için dosya mahalline geri çevrilmiş, noksan ikmal edilerek
dosya dairemize gelmekle Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan
sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı, 2013 yılında davalı inşaat şirketi ... İnşaat Nalburiye İthalat
İhracat Sanayi Ticaret Ltd. Şti. (... İnşaat Ltd. Şti.) bünyesinde 'Boya ve mantolama ustası" olarak çalıştığını,
müvekkilinin aylık 1.500,00 TL net ücret aldığını, asgari kısma tekabül eden kısım bankadan kalan kısmın
ise elden verildiğini, o dönemde davalı ... İnşaat Ltd. Şti.'nin diğer davalı olan S.S. Manolya Konut Yapı
Kooperatifine (S.S. Manolya Kooperatifi) ait konutların dış cephe boyası ve mantolaması işini üstlendiğini,
davacı müvekkili işçinin davalı şirket ... İnşaat Ltd. Şti.'de çalışması esnasında binanın dış cephe boyasını
yaparken 23.12.2013 tarihinde 4 üncü kat yükseklikten düştüğünü ve ağır şekilde yaralandığını, olayla ilgili
olarak iş kazası tutanağı tutulduğunu, ancak Rize/Pazar Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/519 Soruşturma
numaralı dosyada takipsizlik kararı verildiğini, iş kazası sonucu beyin travması geçiren davacının 1,5 ay
bilinci kapalı olarak yoğun bakımda yattığını, çok uzun bir süre yatalak olarak tedavi gördüğünü, kas ve sinir
sisteminin etkilendiğini, halen tedavi gördüğünü, 04.09.2015 tarihli Sağlık Raporundan görüleceği üzere
davacıda 9028 oranında özür kaldığını, davacının mesleği ve yapabileceği iş dikkate alınarak 928 oranında
kazanma gücü kaybı oluştuğunu, davacının çift görmesi nedeniyle artık inşaatta çalışmasının mümkün
olmadığını, iş kazasından davalı işverenlerin sorumlu olduğunu, mevzuatta tedbirleri aldığını
belgeleyemeyen işverenlerin iş kazalarından cezai ve hukuki olarak sorumlu olduklarını, davalı Kooperatif
işin sahibi olduğu için iş hukuku ilkeleri gereği iş kazasından diğer davalıyla beraber müştereken ve
müteselsilen sorumlu olduklarını, davacı işçinin iş kazası geçirdiği sırada 23 yaşında olduğunu, davacının
halen bekar olduğunu, bir yıldan fazla yatalak olarak toplamda kazadan sonra yaklaşık 2 yıl zaman
geçmesine rağmen tedavisinin sürdüğünü, davacının gözle görülecek derecede elinde ve ayağında sakatlık
izleri olması, çift görme, kekemelik vb. nedenlerle hayattan soyutlandığını, geçimini nasıl temin edeceği vb.
sorunlar yüzünden psikolojik yönden etkilediğini, bu nedenle 80.000 TL manevi tazminat talepleri olduğunu,
müvekkilinin yaklaşık iki yıl süren tedavi boyunca hiç çalışamadığını, davacının aylık ücret kazancının SGK'ya
eksik bildirilmesi nedeniyle SGK tarafından karşılanmayan kazanç kaybının da davalılarca karşılanması
gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, müvekkilinin iş göremezlik nedeniyle şimdilik
1.000,00 TL maddi tazminatın ve 80.000,00 TL manevi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek
YY O a A YY YY YY a YY a a m yam,
gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, müvekkilinin iş göremezlik nedeniyle şimdilik
1.000,00 TL maddi tazminatın ve 80.000,00 TL manevi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek
faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş yargılamanın
devamında maddi tazminat istemini 828.073,37 TL'ye artırmıştır.
II. CEVAP
1.Davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz
mahkemede açıldığını, davacı ...'ın 02.10.2013 tarihinde müvekkili şirkette inşaat işçisi olarak asgari ücretle
işe başladığını, davalı müvekkili şirketin gerek kaza öncesi gerek kaza sonrasında üstüne düşen tüm
yükümlülükleri yerine getirdiğini, gerekli önlemleri aldığını, müvekkili şirketin bölgenin önde gelen ve
tanınan firmalarından olduğunu, üstlendiği tüm projelerini büyük bir sorumlulukla yerine getirdiğini,
mağdurun babası Aslan Balcan ve mağdur ...'ın ifadelerinde şikayetçi olmadıklarını belirtmeleri üzerine söz
konusu suçun şikayete tabi olması nedeniyle şikayet yokluğu nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verildiğini, müvekkili şirketin davacının maddi olarak mağduriyet yaşamaması için ellerinden geleni
yaptıklarını, müvekkili şirketin gerekli güvenlik ve iş ekipmanlarını eksiksiz sağladığını, ancak tüm önlemlere
rağmen işin doğası gereği davacının da bir anlık dikkatsizliğinden kaynaklanarak oluşan iş kazası sonucu
müvekkil şirket yöneticilerinin büyük üzüntü yaşadığını, davacının da mağdur olmaması için maddi ve
manevi tüm desteği sağladığını, davacı işçinin çalışmadığı halde kazadan sonraki 3 ay boyunca maaşının ve
sigorta primlerinin yatırıldığını, sonrasında davacının kendi isteği ile ücretsiz izinli olarak iş akdinin devam
ettirildiğini, davacı işçiye mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla ve tazminat niteliğinde elden farklı
zamanlarda toplam 14.500,00 TL ödeme yapıldığını, davacının da akrabası olan davalı şirkette çalışan
Numan Balcan aracılığıyla bu paraların davacıya ulaştırıldığını, bu ödemeler karşılığında davacıdan bir
makbuz veya yazı talep edilmediğini, davacının sağlık durumu ve kazanın sebep olduğu kalıcı hasarlar
hakkında dosyada herhangi bir sağlık kurulu raporu bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde davacıda
“628 oranında özür kaldığı yönündeki beyanlarının bir iddiadan ibaret olduğunu, kabul anlamına gelmemekle
birlikte davacı adına herhangi bir tazminata hükmedilecek olması halinde davacı adına yatırılmış sigorta
primlerinin ve davacının almakta olduğu işsizlik maaşının hükmedilecek tazminattan mahsup edilmesi
gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı olan S.S. Manolya Kooperatifi yetkililerinin cevap dilekçesinde özetle; yüklenicinin yaptığı işin
uzmanı olduğunu, iş sahibi olan Kooperatiflerinin ise iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre bir sorumluluğu
olmadığını, yüklenici ... İnşaat Ltd. Şti.'nin işçisi olan davacı ...'ın iş kazasından dolayı S.S. Manolya
Kooperatifinin sorumluluğu olmadığını, bu hususun Kooperatif ile ... İnşaat Ltd. Şti.'nin arasında yapılan
10.09.2013 tarihli Dış Cephe Mantolama Yapım ve Taahhüt Sözleşmesinin 4. Maddesinde hüküm altına
alındığını, bu nedenle davalı ... Kooperatifi yönünden husumet (sıfat) yokluğu nedeniyle davanın reddine
karar verilmesini talep etmiştir.
NI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararında özetle; toplanan deliller ve tüm
dosya kapsamından; davacının işveren nezdinde 11.07.2012 tarihinde boya ve montalama ustası olarak
sigortalı çalışmaya başladığı, 23.12.2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yaralandığı, bu sırada
23 yaşında olduğu, SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı'nın 18.07.2017 tarihli raporuna göre davaya konu
olayın iş kazası olduğu, meslekte kazanma gücü kaybı oranı tespitine ilişkin Sağlık Kurulu kararına göre,
davacının sürekli iş göremezlik derecesinin 546,2 olarak belirlendiği, 06.07.2018 tarihinde kontrol
muayenesi gerektiğine karar verildiği, sigortalının itirazı üzerine Yüksek Sağlık Kurulu'nun 29.01.2018 tarihli
kararı ile maluliyetinin gerekmediğine karar verildiği, Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurulu ve Adli Tıp
Kurumu Adli Tıp İkinci Üst Kurulu'dan alınan raporlarda davacının 9038 oranında meslekte kazanma
gücünden kaybetmiş sayılacağı, bildirildiği, 08.05.2016 tarihli kusur bilirkişi raporuna ve SGK Rehberlik ve
Teftiş Başkanlığı'nın 18.07.2017 tarihli raporuna göre davalı şirketin 690, davacı sigortalının kusur oranın
“010 olduğunun tespit edildiği, kusur raporunda taraflarca ortaya konulan iddia ve savunmalar ile tüm
delillerin titizlikle değerlendirildiği ayrıca aynı olaya ilişkin alınan raporlar arasında ihtilafın bulunmadığı
kusur raporunun hükme esas alınması gerektiğinin kabul edildiği, Davacı işçiye iş kazasından kaynaklı
ödenmesi gereken maddi tazminat miktarının hesaplanması amacıyla dosya aktüerya bilirkişisine tevdi
edilmiş, 23.01.2022 tarihli bilirkişi raporu dosyaya sunulmuştur. Sonuç olarak kazalı işçi açısından
hesaplanan geçici iş göremezlik ve maluliyet nedeniyle ödenmesi gereken toplam maddi tazminatın
828.073,37 TL olduğu belirlenmiş, ıslah doğrultusunda maddi tazminatın kabulüne karar verildiği, somut
olayda, davacının 1990 doğumlu olup olay tarihi itibarıyla 23 yaşında olduğu, Adli Tıp Kurumu tarafından
düzenlenen Sürekli iş Göremezlik Derecesi Tespitine ilişkin yukarıda anılan kararda sürekli iş göremezlik
derecesinin Ye 38 olarak belirlendiği, olayda 9010 oranında kusurunun bulunduğu olayın oluş şekli dikkate
alındığında, manevi tazminat olarak 80.000,00 TL talep edildiği anlaşılmış, ancak mahkemece 40.000 TL
manevi tazminatın uygun görüldüğü gerekçeleriyle Davalı ... Kooperatifi aleyhine açılan maddi ve manevi
tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, Davanın kısmen kabulü ile 828.073,37 TL maddi tazminatın kaza
tarihi olan 23.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza
tarihi olan 23.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... İnş. Nal. İth. İhr. San. Tic.
Ltd. ve Şti.'nden tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat alacağı talebinin reddine
karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılardan ... İnş. Nal.
İth. İhr. San. Tic. Ltd. ve Şti. vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kaza tarihindeki aylık ücretin net 5.500,00 TL olduğunu, dinlenen
tanık ...'in bunu doğruladığını, davalı tanıkların asgari ücret ödendiğini ileri sürdüklerini, bu tanık
beyanlarına itibar edilemeyeceğini, sendikadan yapılan ücret araştırmasının 2.409,78 TL olarak geldiğini,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre 1.540,00 TL olduğunu, TÜİK istatistiğinin dikkate alınarak asgari
ücretin 1,2451 katı ücret aldığı kabul edilerek hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, 40.000,00 TL
manevi tazminat miktarının yetersiz olduğunu, davalıda ki kusurun 90 olması dikkate alındığında manevi
tazminat talebinin tam olarak hüküm altına alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
2.Davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; taleplerin
zamanaşımına uğradığını, kusur oranının tespitine ilişkin bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, yine maluliyet
oranının 9638 olarak tespit eden Adli Tıp 2. Üst Kurulundan alınan rapora da itiraz ettiklerini, maddi tazminat
talebinin hatalı olarak hesaplandığını, 3 adet aktüerya hesabı bulunduğunu, en son hesabın asgari ücretin
1,2451 katı üzerinden yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davacının usta
olmadığını, hüküm altına alınan manevi tazminatı miktarının yüksek olduğunu, SGK tarafından davacıya
yapılan ödemelerin mahsup edilmediğini, davacının maddi tazminat hesabında TRH 2010 ömür tablosunun
kullanılmasının hatalı olduğunu, kazadan sonra davacının babasına yapılan ödemenin düşülmesi gerektiğini,
davacının fiilen çalışmaya devam ettiğini, Adli Tıp raporunda çift görme bozukluğu, gözde kayma ve
anksiyete bozukluğu sebebiyle çalışamayacağı yönündeki raporun gerçeği yansıtmadığını, hüküm altına
alınan alacaklara uygulanan faizin başlangıç tarihinin olay tarihi olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu,
mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; davacının davalı ... İnşaatın
diğer davalı ... Kooperatifinden aldığı anahtar teslim A,B,C blokların tüm dış cephe kaplama işinde çalışırken
4 üncü kattaki iskeleden düşmek suretiyle yaralandığı, bu olay sebebiyle kafa içi yaralanma, çift görme, göz
kası paralizisine bağlı diplopi ve organik beyin sendromu arızası sebebiyle Adli Tıp 2. Üst Kurulu tarafından
maluliyet oranı 9638 olarak tespit edilerek maluliyet durumunun kesinleştiği, SGK müfettiş inceleme
raporunda olayın meydana gelmesinde davacı 910, davalı ... İnşaat ise “090 kusurlu bulunduğu,
mahkemece A sınıfı İş Güvenliği Uzmanı 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınan raporda da aynı şekilde kusur
dağılımı yapıldığı, olay tarihinde davacı 1.500,00 TL ücret aldığını ileri sürdüğü davacı tanığının davacıyı
doğrulamışken, davalı tanıklarının ise davacının asgari ücretle çalıştığını belirttiğini, davacının 2013 Kasım
dönemi bordrosuna göre kazancı brüt 1.100,00 TL olduğu bunun asgari ücrete oranı 1.100/1.021,50-1,076
katına denk geldiği, 2014 TÜİK istatistik verisine göre ise 2014 yılı Kasım ayı ortalama brüt ücretin 1.412,00
TL olduğu, bunun o tarihteki asgari ücrete oranı ise 1.412/1.134-1,2451 kat olduğu, mahkemece hükme
esas alınan bilirkişi raporunda bu miktar üzerinden davacının maddi zararın hesaplandığı, olay tarihinde
davacı 23 yaşında olup dış cephe kaplama ustası olduğunu ispat edemediği, mahkemenin hükme esas aldığı
ücret miktarında hata bulunmadığı, davacının olay tarihinde davacının 23 yaşında olması, geçirdiği
sakatlanma sonucunda “638 oranında malul kalması, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davalının
kılctirinıın 9490 olması da dikkate alındığında talan edilen 80 000 00 TI manevi tazminatın tamamının
Ye m ye ş—ş——»— aa a, ay ii mm in mer iri
hüküm altına alınması gerektiği gözetilerek bu yönden davacının istinaf başvurusunun kabulüne karar
vermek gerektiği, davalılar arasında anahtar teslim eser sözleşmesi bulunduğundan hüküm altına alınan
alacaklardan davalı ... Kooperatifinin sorumluluğu bulunmadığından açılan davanın husumetten reddi
kararının yerinde olduğu gözetilerek; davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf
başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü
ile Mahkeme kararının HMK'nun 353/1.b-2 hükmü gereğince düzelterek yeniden esas hakkında hüküm
kurulmak üzere ortadan kaldırılarak;
I-Davalı ... Kooperatifi aleyhine açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine,
11-Davalı ... İnşaat aleyhine açılan davanın kabulü ile 828,073,37 TL maddi ve 80.000,00 TL manevi
tazminatın kaza tarihi olan 23.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile
davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic.
Ltd. Şti. vekili ile iş bu temyize cevap ile davacı vekilinin katılma yoluyla süresi içerisinde temyiz
başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının istinaf
başvurusunun süresinde olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararında istinaf başvurusu için yeterli gerekçe
olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, tanık beyanlarına göre emniyet kemeri verildiği halde
kullanılmamış olması İş sağlığı ve güvenliği uzmanı tarafından uyarılmalarına karşın kullanmamış olmaları
nedeniyle hatalı olduğunu davacının asli kusurlu olduğunu, sürekli iş göremezlik oranının “0 olduğunu,
davacının ameliyatı kabul etmesi halinde maluliyetin tamaen ortadan kalkacağının araştırılması gerektiğini,
müvekkili muayene edilmeden ATK 2. Üst Kurulu tarafından düzenlenen raporun hatalı olduğunu, Hakem
hastaneye gönderilmesi gerektiğini, şaşılık alanında uzmanların olduğu bölümden bir hastaneden rapor
alınması gerektiğini, davacının fiili olarak çalışmaya devam ettiğini, maddi tazminat hesabında; tanık
anlatımlarına göre davacının düz işçi olarak asgari ücret aldığı sabittir usta işçi pozisyonunda olmadığını,
Bakiye Ömrün tespitinde TRH 2010 esas alınmasının hatalı olduğunu, SGK tarafından işçiye yapılan fiili
ödemenin ve geçici iş göremezlik ödeneğinin tenzili gerektiğini, davacıya izinli olan dönem içinde ödeme
yapıldığını, sigorta primlerinin yatırıldığını ve maaş verildiğini, ayrıca tanık anlatımlarında geçen 10.000
TLlik yardım yapıldığını Mahkeme tarafından faiz başlangıcının hatalı tespit edildiğini, belirsiz alacak
olduğundan dava tarihi esas alınması gerektiğini, manevi tazminatın fazla olduğunu beyanla kararın
bozulmasını talep etmiştir.
2. Davacı vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin usta işçi olarak 1.500 TL olarak
esas alınması gerektiği halde bu ücret altındaki ücrete itibar edilmesinin hatalı olduğunu, asgari ücretteki
değişikliğinin hesap raporuna uygulanmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sigortalının iş kazası neticesinde vefatı nedeniyle eşi, çocukları, anne ve babasının destekten
yoksunluk kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
"Temyiz incelemesinin kapsamı" açısından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu
maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri, "Bilirkişi raporuna itiraza" ilişkin 281 inci maddesi,
"Tazminat miktarının tayin ve tespiti" açısından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 417 nci ve 114 üncü
maddesi delaletiyle 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55 ve 56 ncı maddeleri "Olayın iş kazası olarak tespiti ile SGK
yönünden sonuçları" için 5510 sayılı Kanun'un 13, 16, 19, 20 ve 21 inci maddeleri, İş Sağlığı ve Güvenliğine
ilişkin alınacak tedbirler bakımından iş yerinin nitelik ve kapsamına göre 4857 sayılı İş Kanun'un 77 nci
maddesi ile İş Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü maddeleri, "Usuli kazanılmış hak" yönünden 04.02.1959 gün ve
13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararıdır.
3. Değerlendirme
A) Davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti vekili manevi tazminat hükmüne yönelik temyiz
itirazlarının incelenmesinde;
1.Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik
sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
2.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nu 110 uncu maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava
birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.
3. Bölge Adliye Mahkemesinin 10.11.2022 karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan kesinlik sınırının
107.080,00 TL olup, Bölge Adliye Mahkemesinin esas hakkında verdiği kararda manevi tazminat isteminin
tam kabulüne karar verildiği ve bu kararın ve maddi tazminat kararından bağımsız ayrı bir dava olarak
anılan kesinlik sınırı altında kaldığı anlaşılmakla, davalı vekilinin manevi tazminat hükmüne yönelik temyiz
itirazlarının miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
B) Davacı ve Davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti vekillerinin maddi tazminat hükümlerine
yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı ve davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.
vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Gerek destek kaybından kaynaklı hak sahiplerinin, gerekse iş göremezlikten kaynaklı sigortalının maddi
tazminat alacağının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması ön koşuldur. Çalışma yaşamında daha az
vergi ya da sigorta pirimi ödemek amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen
ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir.
3.Gerçek ücretin ise öncelikle toplu iş sözleşmesi ile imzalı bordrolara, bunların yokluğu halinde ise işçinin
kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrete göre tespit edileceği, işyeri
veya sigorta kayıtlarına geçmiş olan miktarın ücret olarak değerlendirilemeyeceği, Yargıtay'ın yerleşmiş
görüşlerindendir.
4. Öte yandan taraflar arasında işçi alacağına ilişkin görülen davada tespit edilen ücretin tazminat davasında
hesaba esas alınacak ücret açısından kesin delil mahiyetinde olmayıp, kuvvetli delil mahiyetinde olduğu,
davacının yaptığı işe göre alacağı ücretin Dairenin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde TÜİK, Çevre Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığı rayiç ücretleri ile ilgili iş kolundaki meslek odalarından getirilecek emsal
ücretler gözetilerek belirlenmesi gerektiği, sendikasız işçi için sendikalardan bildirilen ücretin de dikkate
alınamayacağı gözden kaçırılmamalıdır.
5.6100 sayılı HMK'nun 266 ncı maddesine göre Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi
gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün
alınmasına karar verir. (Değişik cümle: 3.11.2016-6754/49 md.) Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da
hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye
başvurulamaz. (Ek cümle: 03.11.2016-6754/49 md.) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında
ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez. Aynı kanunun
281/1 inci maddesine göre "Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta
içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar
hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep
edebilirler.(Ek cümle:22.07.2020-7251/24 md.) Bilirkişi raporuna karşı talebin bu süre içinde
hazırlanmasının çok zor veya imkânsız olması ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi hâlinde yine
bu süre içinde mahkemeye başvuran tarafa, sürenin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya
mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilir düzenlemesi yer almaktadır.
6. Bilindiği üzere HMK'nun 30 uncu maddesi kapsamında düzenleme altına alınmış olan "Usul Ekonomisi"
ilkesine göre de Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz
gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
7.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.02.2021 tarih ve 2018/10(21)-94 E- 2021/111 K sayılı ilamında da
açıkça belirtildiği gibi " Bir tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmemesi ile, diğer (bilirkişi raporuna itiraz eden)
taraf lehine usuli kazanılmış hak doğar. Yani, bir taraf bilirkişi raporuna itiraz etmez, diğerinin itirazı üzerine
yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılır ve ikinci bilirkişi raporu birinci rapora itiraz edenin daha da aleyhine
olursa, ilk rapora itiraz etmeyen taraf bakımından ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden ve bununla diğer taraf
lehine usuli kazanılmış hak doğduğundan, mahkemenin ilk bilirkişi raporuna göre karar vermesi gerekir
(Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s. 2753)"
8.Somut olayda; davalı işveren şirketin davacıyı SGK'ya inşaat ustası olarak bildirildiği halde mahkemece
usta inşaat işçisi için ücret araştırmasının yapılmadığı gibi, davacı vekilinin 06.01.2020 tarihli kök ve
28.07.2020 tarihli ek hesap raporlarında bakiye ömür tablosu olarak PMF 1931 bakiye ömür tablosunun
esas alındığı davacı vekilinin TRH 2010 bakiye ömür tablosunun esas alınmasına dair itirazı olmadığı halde
hükme esas alınan 23.01.2022 tarihli hesap raporunda bakiye ömür tablosu olarak TRH 2010 tablosunun
esas alındığı anlaşılmaktadır.
9. Bu açıklamalar doğrultusunda davacının davalı işveren şirket nezdinde inşaat ustası sıfatıyla istihdam
edildiği gözetilerek, yaşı ve bu meslekteki eğitim ve kıdem durumu da dikkate alınmak suretiyle TÜİK, Çevre
Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı rayiç ücretleri ile (sendikalı olmayan sigortalı için) sendikalar
haricindeki meslek odalarından bilinen dönem içerisinde alabileceği ücretler tespit edilerek hesaba esas
ücretin belirlenmesi, bu hususta davacı iddiasının aşılmamasına da riayet edilmesi gerekmektedir.
10. Her ne kadar dairemizce maddi tazminatın hesabında bakiye ömür tespitiyle ilgili olarak TRH 2010
bakiye ömür tablosu dikkate alınmakta ise de; HMK 25 inci maddesinde yer alan "taraflarca getirilme ilkesi
ve HMK 281 inci maddesinde belirtilen "bilirkişi raporuna itiraz prosedürü" kapsamında; davacılar vekilinin
06.01.2020 tarihli kök ve 28.07.2020 tarihli ek hesap raporlarına itirazlarında bu raporlarda da esas alınmış
olan PMF 1931 bakiye tablosuna açıkça itirazının olmadığı anlaşılmakla, bu tablonun maddi tazminat
hesabında dikkate alınması yönünden davalı lehine usuli kazanılmış hakkın oluştuğu gözetilmeden ek
raporlarda diğer tablonun hesapta dikkate alınması da hatalı olmuştur.
11.Mahkemece yazılı hususlar dikkate alınmadan hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
12. O halde, davacı ve davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti vekillerinin bu yönleri
amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile İlk Derece
Mahkemesi kararını ortadan kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm veren Bölge Adliye Mahkemesi kararı
bozulmalıdır .
VI. KARAR:
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin manevi tazminat hükmüne yönelik temyiz
itirazlarının miktardan REDDİNE
2. Davacı ve davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekillerinin maddi tazminat hükmüne
yönelik temyiz itirazları nedeniyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
3. Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
4.Dairemizde icra edilen duruşmada davacı kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle 17.100 TL vekalet
ücretinin davalı ... İnşaat Nalbur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti'.den tahsiline, davalı ... İnşaat Nalbur. İth.
İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle 17.100 TL vekalet ücretinin davacıdan
tahsiline,
5. Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_1082.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/1082E. , 2024/7160K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/117 E., 2022/40K.
KARAR : Ret
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi
sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 24.12.2007 - 17.01.2011 tarihleri arasındaki Bağ-Kur
sigortalılığının iptali, bu süreye ilişkin prim borcu bulunmadığının ve bu tarihler arasındaki SSK'lı çalışmaların
geçerli olduğunun tespitini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sosyal güvenlik sisteminde çifte sigortalılığın mümkün olmadığını
davacının önceden başlayıp kesintisiz devam eden vergi kaydı nedeniyle Bağ-Kur zorunlu sigortalılığına
geçerlilik tanınarak davaya konu tarihler arasındaki dönemin tümünde Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul
edileceğinin ortada olduğunu, anılan dönemde çakışan 506 sayılı Kanun'a tabi zorunlu sigortalılığa geçerlilik
tanınmasının söz konusu olmadığını, her ne kadar 6111 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun'un 53 üncü
maddesinde yapılan değişiklikle 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesinde öncelik tanınmışsa da yasa
değişikliğinin geriye doğru yürümeyeceğinden reddine karar vermek gerektiğini ayrıca davacının Bağ-Kur
sigortalılığı ile çakışan SSK sigortalılığına ait primlerin Bağ-Kur sigortalılığına ait borçlarından mahsup
edilmesi talebinde bulunarak Bağ-Kur sigortalılığının geçerlik tanımasını kabul ettiğini bu nedenle de davanın
reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 18.04.2019 tarihli, 2018/157 Esas, 2019/103 Karar sayılı kararıyla; davanın reddine karar
verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde
bulunmuştur.
2.Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 24.02.2021 tarih, 2020/5274 Esas, 2021/2161
Karar sayılı bozma kararında; dosya kapsamı incelendiğinde, Mahkemece uyulan bozma ilamında sonuç
olarak “...Mahkemece yapılacak iş; davalı Kurum'dan, davacının 506 sayılı Kanun (4/1-a) kapsamında olup
Bağ-Kur (4/1-b) sigortalılığına aktarılan primleri hiç aktarılmamış gibi kabul edildiğinde geçici 63 üncü
maddeden ve 7143 sayılı Kanun'da düzenlenen yapılandırmadan yararlanıp yararlanamayacağını sormak ve
gelen yazı cevabı değerlendirilerek varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir...” hususları belirtilmiş
olup, bozma sonrası, davalı Kurumca verilen cevapta “a) Prim transferi yapılmaması durumunda toplam
hizmet süresinin 4 yıl 10 ay 6 gün olacağı, ödediği primlere karşılık 30.09.2009 tarihinde 63 üncü madde
kapsamında durdurulduğunun test ortamında değerlendirildiği,
hizmet süresinin 4 yıl 10 ay 6 gün olacağı, ödediği primlere karşılık 30.09.2009 tarihinde 63 üncü madde
kapsamında durdurulduğunun test ortamında değerlendirildiği,
b) Her ne kadar prim transferi yapılıp yapılmasa da sonuç itibariyle çıkan prim borcunu 06.05.2013 tarihinde
6183 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi kapsamında 36 ay taksitlendirerek borcunu ödediğinden 6645 sayılı
Kanun'un 56 ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanun'un geçici 63 üncü maddesi kapsamında
değerlendiremeyeceği ve ilgili sigortalının 05.09.2016 tarihli tahsis talebine istinaden 01.10.2016 tarih
itibariyle tarafına yaşlılık aylığı bağlandığından 7143 sayılı Kanun'dan faydalanamayacağı” hususları
bildirilmiştir.
Mahkemece, “ davacının SSK sigortalılığı 25.12.2007 tarihinde başlamış olmakla, bir gün öncesinde
başlayan ve kesintisiz devam eden esnaf Bağ-Kur sigortalılığı nedeniyle önce başlayan sigortalılığın devam
edeceği kuralı, 01.10.2008- 28.02.2011 arasında 5510 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesi gereği önce
başlayan sigortalılığın devam edeceğine ilişkin yasa hükmü gereği çakışan dönemde de davacının 1479 sayılı
Yasa (4/1-b) statü kapsamında sigortalı olmasına ilişkin Kurum işleminde hata bulunmamaktadır.” şeklindeki
gerekçeyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmış ise de; söz konusu hüküm eksik araştırma ve
incelemeye dayalıdır.
Belirtilen açıklama ışığında Mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda, hiç prim transferi yapılmamış
gibi 5510 sayılı Kanun'un geçici 63 üncü maddesi kapsamında tekrar bir araştırma ve değerlendirme
yapılarak ve gerektiğinde (davalı Kurum tarafından aynı cevapta ısrar edilmesi durumunda) yatırılan
primlerin tarihleri, geçici 683 üncü madde düzenlemesi, prim transferinin yapılmadığı gözetilmek suretiyle,
konusunda uzman bilirkişiden denetime elverişli olmak kaydıyla rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi
gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Kararı
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut uyuşmazlıkta; esasında davacının geçici 63
üncü maddeden yaralanabilmesi için 30.04.2015 tarihi itibariyle 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin 4b
kapsamında prim borcu bulunması şartını sağladığı, prim transferi yapılmamış olsaydı da bu şartı sağlamaya
devam edeceği, zira davacının transfer yapılmayan 2007/7 -2009/3.ay arasındaki prim borcunun dahi 16 ay
olduğu, ancak 63 üncü maddeden yaralanabilmek için 12 aydan fazla prim borcunun 01.05.2015 tarihinden
itibaren 3 ay içinde ödenmemiş veya yapılandırılmamış olması gerektiği, değişik yapılandırma kanunlarına
göre prim borçlarının yapılandırılması halinde geçici 63 üncü madde kapsamında sayılabilmek için var olan
yapılandırmanın bozulması veya iptali için talepte bulunulması, davacı gibi 6183 sayılı Kanun'un 48 inci
maddesi kapsamında taksitlendirmesi bulunanların, taksitlendirmesinin bozulması veya taksitlendirmenin
iptali için talepte bulunulmasının gerektiği, oysaki davacının geçici 63 üncü maddede belirtilen 01.05.2015
tarihi itibariyle prim borçlarına ilişkin taksitlendirmesinin devam etmekte olduğu, taksitlendirmenin iptali ve
geçici 63 üncü maddeden yararlanabilmek için Kuruma başvurusunun bulunmadığı anlaşılmakla, Kurum
işleminin yerinde olduğu sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davanın kabulünün gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının 24.12.2007 - 17.01.2011 tarihleri arasındaki Bağ-Kur sigortalılığının iptali, bu süreye
ilişkin prim borcu bulunmadığının ve bu tarihler arasındaki SSK'lı çalışmaların geçerli olduğunun tespiti
istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
——— — a , ui , a, , PA il , , a, — Mi, , A
sosyal GUVENİIK MUKkukumuzda, sosyal sigortalarda ÇOKlUK , Dir Daşka anlatımla bireylere olaDbıldığınce
sosyal sigorta hakkı tanıma, "yararlanmada ve yükümlülükte teklik" ilkesi egemendir. Buna göre, aynı
tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz. Çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu
statü, kanun hükümleriyle engellenmiştir. Belirtilmelidir ki, anılan düzenlemelerde yer alan "emekli
sandıklarına aidat ödemekte olanlar" ibareleri, "başka sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olanlar" şeklinde
anlaşılmalı, "sosyal güvenlik kuruluşları ibarelerinin de aynı zamanda" sosyal güvenlik kanunları" terimlerini
içerdiği kabul edilmelidir.
01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren, 5510 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesi uyarınca; sigortalının
aynı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık
statülerinden birden fazlasına aynı anda tabi olunmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c)
bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında sigortalılık yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak
sigortalı sayılacaktır.
5510 sayılı Kanun'un anılan 53 üncü maddesi, 6111 sayılı Kanun'un 33 üncü maddesiyle değiştirilmiş;
sigortalının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statülerine
aynı anda tabi olunmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (a) ile (b)
bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde çalışması halinde ise (a) bendi kapsamında
sigortalı sayılacağı düzenlemesi getirilmiş; ancak, değişikliğe ilişkin anılan 33 üncü maddede ayrıca söz
konusu değişikliğin maddenin yürürlük tarihinden öncesi için uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. 6111
sayılı Kanun'un yürürlüğe dair 215/b maddesiyle; “...33... maddesi yayımı takip eden ayın birinci günü
yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. 6111 sayılı Kanun 25.02.2011 tarihinde yayımlanmış olup; bu durumda
anılan değişiklikler 01.03.2011 tarihinden itibaren uygulanabilecektir. Başka bir deyişle 5510 sayılı Kanun'un
53 üncü maddesi ve bu maddede yapılan değişikliklerin ancak yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren
uygulanabilecekleri dikkate alınmalıdır.
5510 sayılı Kanun'un yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili)
sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için ise gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın
sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan
gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı
ortaya konulmalıdır. Şu durumda 506 sayılı (hizmet akdine dayalı olarak işveren/işverenler tarafından
çalıştırılma) ve 1479 sayılı (hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma)
Kanunlar kapsamında veya 5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri
çerçevesinde birleşen (çakışan) zorunlu sigortalılık olgusuna ilişkin olarak; 5510 sayılı Kanun'un yürürlükte
olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınmalı, 01.10.2008 —
01.03.2011 dönemi yönünden 5510 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesi gereğince ilk önce başlayan sigortalılık
ilişkisi esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan
değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.
3. Değerlendirme
Mahkemece; yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgulara göre, 5510 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesi de
gözetilerek; davacı sigortalının çakışma nedeni ile iptal edilen 24.12.2007-17.01.2011 tarihleri arası 4/1-a
sigortalılığı 5510 sayılı Kanun öncesi başladığından, iptal edilen ve Kurumca 4/1-b kapsamında prim borcu
çıkarılan sigortalıklarından baskın olan sigortalılığı üzerinde durulmalı, çakışan sigortalılığı da değerlendirilip
takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Mahkemesine gönderilmesine,
26.06.2024 tarihinde ov birliğivle karar verildi
|
2024_1346.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/1346E. , 2024/7216K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/91 E., 2023/277 K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen prime esas kazançların
tespiti davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye
Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda;davanın kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı şirket ve fer'i müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle;
kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz
dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra
dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı işyerinde 2013/Haziran — 11.11.2016 tarihleri arasında net
4.200 TL ücret ile çalıştığını, ancak ücretinin fer'i müdahil Kuruma asgari ücret olarak bildirildiğini beyanla
davacının söz konusu süredeki gerçek ücretinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının vasıflı elaman olmadığını, 2013 —- 2016 yılları arasında
kurye olarak çalıştığını, davacının fer'i müdahil Kuruma yaptığı şikayetin yapılan inceleme sonucunda
reddedildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili; davanın reddini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 06.01.2022 tarihli ve 2020/259 -2022/13 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü
ile, davacının 09.07.2013-11.11.2016 tarihleri arası dönemde prime esas gerçek ücretinin net asgari ücret
tutarının 4,66 katı ücret olduğunun tespitine, karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şirket vekili ve fer'i müdahil
Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 01.06.2022 tarih ve 2022/690 -2022/730 Karar sayılı kararıyla davalı şirket
vekili ve fer'i müdahil Kurum vekilinin istinaf başvurusunun HMK.'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı
esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şirket vekili ve fer'i
müdahil Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 20.10.2022 tarih ve 2022/9750 -2022/12838 sayılı kararında; " Eldeki davada; davacının davalı
2. Dairenin 20.10.2022 tarih ve 2022/9750 -2022/12838 sayılı kararında; " Eldeki davada; davacının davalı
işyerinde 2013 yılı Haziran ayından 11.11.2016 tarihine kadar net 4.200 TL maaş ücret ile çalıştığını beyan
ettiği Mahkemece; davacının 09.07.2013 - 11.11.2016 tarihleri arası dönemde prime esas gerçek ücretinin
net asgari ücret tutarının 4,66 katı ücret olduğunun tespitine karar verildiği anlaşılmakla asgari ücrete
oranlama yoluyla yapılan tespitin az yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olduğu hususunun göz ardı edilmesi
isabetsiz bulunmuştur. Böyle bir hükmün infazı sırasında bir faydası olmayacağı gibi davacının hangi
tarihlerde ne kadar ücret ile çalıştığı açıklanmadığı için, tam aksine tereddüt oluşturacağı da açıktır.
Açıklanan nedenlerle, kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerden olan yukarıda açıklanan yasal
düzenlemelere aykırı olarak davanın yürütülüp sonuçlandırılması ve yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması
usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece davacıya banka kanalıyla ödenen dönemler yönünden yakıt bedeli olarak belirtilen miktarlar
kazanca ilave edilmeden, talep konusu dönem içinde her bir takvim yılı içerisinde hangi tarihlerde ne kadar
ücret ile çalıştığının açıkça ve tek tek tereddüte mahal bırakmaksızın belirtilmek ve prime esas kazanç
tavanı da gözetilerek alanında uzman bilirkişiden yeni bir rapor alınarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir
kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir
edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.. " gereğine işaret edilerek karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıya ilişkin banka kayıtları ve dosya
kapsamında bilgi ve belgeler dikkate alınarak yeni bir bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından
mahkememize ibraz edilen 20.07.2023 tarihli raporu ile davacının almış olduğu ücretlerin sabit olmadığı
terditli olduğu, yıllar ve aylar itibari ile ayrı ayrı hesaplama yapılmış olup, bilirkişi raporu ile davacının 2013
yılı Haziran - 2015 yılı Ocak arası prime esas gerçek net ücretinin, Netice-i Kanaat kısmındaki tablonun 3
nolu sütununda tespit edilen gelirler olduğu, 2015 yılı Şubat - 2015 yılı Eylül arası prime esas gerçek net
ücretinin, Netice-i Kanaat kısmındaki tablonun 1 no.lu sütununda tespit edilen gelirler olduğu, 2015 yılı Ekim
- 2016 yılı Eylül arası prime esas gerçek net ücretinin, Netice-i Kanaat kısmındaki tablonun 3 nolu
sütununda tespit edilen gelirler olduğu, 2016 yılı Ekim ayı prime esas gerçek net ücretinin, Netice-i Kanaat
kısmındaki tablonun 1 nolu sütununda tespit edilen gelir olduğu, 2016 yılı Kasım ayı prime esas gerçek net
ücretinin netice-i Kanaat kısmındaki tablonun 3 no.lu sütununda tespit edilen gelir olduğu kanaati
Mahkememize bildirilmiş, Vergi ve İcra Dairesi kesintileri, yakıt bedeli ödemesi, banka hesabına yapıla
ödemeler ile araç taksit ödemeleri gözetilerek davacının talebe konu dönem zarfında bilirkişi raporunda
belirtilen şekilde ücret almış olduğu kanaati mahkememizde hasıl olmakla iş bu davanın kabulüne;
Davacının 09.07.2013-11.11.2016 tarihleri arası dönem prime esas gerçek ücretinin;
2013 yılı Haziran ayı 400,00 TL, Temmuz ayı 1.800,00 TL, Ağustos ayı 3.925,00 TL, Eylül ayı 2.900,00 TL,
Ekim ayı 1.000,00 TL, Kasım ayı 2.655,00 TL, Aralık ayı 4.250,00 TL;
2014 yılı Ocak ayı 3.200,00 TL, Şubat ayı 3.798,00 TL Mart ayı 3.705,00 TL, Nisan ayı 4.010,00 Mayıs ayı
4.710,00 TL, Haziran ayı 4.923,00 TL, Temmuz ayı 7.371,00 TL, Ağustos ayı 2.702,52 TL, Eylül ayı 5.081,52
TL, Ekim ayı 5.535,52 TL, Kasım ayı 4.435,52 TL, Aralık ayı 4.895,52;
2015 yılı Ocak ayı 4.450,02 TL, Şubat ayı 949,07 TL, Mart ayı 1.186,34 TL, Nisan ayı 949,07 TL, Mayıs ayı
691,39 TL, Haziran ayı 949,07 TL, Temmuz ayı 1.000,54 TL, Ağustos ayı 1.000,54 TL, Eylül ayı 1.000,54 TL,
Ekim ayı 2.815,09 TL, Kasım ayı 4.572,69 TL, Aralık ayı 4.269,41 TL;
2016 yılı Ocak ayı 4.929,03 TL, Şubat ayı 7.118,17 TL, Mart ayı 5.357,68 TL, Nisan ayı 5.353,78 TL, Mayıs
ayı 5.724,71 TL, Haziran ayı 4.125,12 TL, Temmuz ayı 1.000,00 TL, Ağustos ayı 500,00 TL, Eylül ayı
2.860,59 TL, Ekim ayı 1.340,23 TL, Kasım ayı 4.374,72 TL olduğunun tespitine, karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı şirket vekili ve fer'i müdahil
Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı şirket vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
2.Fer'i müdahil SGK vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, prime esas kazancın tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri,
2.Davanın Yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun'un “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77 nci
maddesinin 1 inci fıkrası ile 5510 sayılı Kanun'un “Prime esas kazançlar” başlıklı 80 inci maddesinin birinci
fıkrasında, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 506 sayılı
Kanun'un 79 uncu maddenin 10 uncu fıkrası ve 5510 sayıl Kanun'un 86 ncı maddenin 9 uncu fıkralarına
dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamı, işverence Kuruma
verilmeyen belgelerin yerine geçecek nitelikte olduğundan hükümde ayrıca 77 ve 80 inci maddelerine göre
hesaplanacak olan 1 günlük ücretin belirtilmesi de gerekmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun; 200 üncü maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi,
ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri
belir bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri,
ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz
kanıtlanamayacağı, bu madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler
hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 202 nci maddesinde de senetle
kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil
başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu
gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça veya temsilcisi tarafından verilen belgeler olduğu belirtilmiştir.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte
olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine
karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı
sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı
maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak
düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka
kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat
sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia
edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık
dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2010 tarihli ve 2010/10 - 480 E.,
2010/523 K., 20.10.2010 tarihli ve 2010/10-481 E., 2010/524 K., 20.10.2010 tarihli ve 2010/10-482 E.,
2010/525 K., 19.10.2011 tarihli ve 2011/10-608 E., 2011/649 K., 19.06.2013 tarihli ve 2012/10-1617 E.,
2013/850 K., sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
3. Değerlendirme
1.Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda
gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm
verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne
uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir.
(09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Kararı, Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir.
Bozma kararına uymuş olan Mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar
veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak
oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise Mahkemece verilen kararın, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması
gereği belirtilerek Dairemizin 20.10.2022 tarihli ilamıyla bozulmasına karar verilmiş, Mahkeme tarafından
bozmaya uyulmuştur. Ancak bozmanın gereği yerine getirilmemiştir. Mahkemece davacıya banka kanalıyla
ödenen dönemler yönünden yakıt bedeli olarak belirtilen miktarlar kazanca ilave edilmeden, talep konusu
dönem içinde her bir takvim yılı içerisinde hangi tarihlerde ne kadar ücret ile çalıştığının açıkça ve tek tek
tereddüte mahal bırakmaksızın belirtilmek ve prime esas kazanç tavanı da gözetilerek alanında uzman
bilirkişiden yeni bir rapor alınarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak
biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar
verilmelidir.
2.Davacının talebinin ücretinin 4.200 TL olarak tespitine ilişkin olmasına rağmen Mahkemece belli
dönemlerde talebi aşar şekilde karar tesisi de usul ve yasaya aykırıdır.
3.Öte yandan Kurum işleminin iptali niteliği taşıyan prime esas kazancın tespiti davalarında SGK davalı
konumunda olup fer'i müdahil olarak karar başlığında gösterilmesi isabetsizdir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
İlk Derece Mahkemesi kararının sair yönler incelenmeksizin BOZULMASINA,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Peşin yatırılan temyiz harcın istek halinde ilgiliye iadesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_1509.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/1509E. , 2024/7218K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/165 E., 2023/88 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen asıl Kurum işleminin iptali birleşen itirazın iptali
davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (kapatılan ) 21.Hukuk
Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın reddine
birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı asıl davada davacı-birleşen davada davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle;
kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz
dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra
dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
1. DAVA
1.Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil ...'nin davalı Kurumdan sigortalı hizmet
süresini doldurduğu gerekçesiyle emekli olduğunu ve davalı Kurumca 2011 yılı Ekim ayından geçerli olmak
üzere kendisine emekli maaşı bağlandığını, davalı idareye ait işlemin iptali ile müvekkil-davacıya yeniden
yaşlılık aylığı bağlanmasını ve müvekkilin maaşının kesildiği tarihten itibaren ödenmeyen aylıklarının
ödenmesini ve ayrıca müvekkilin sigortalı olarak almış olduğu yaşlılık aylıklarının hesabına borç kaydedilmiş
olması nedeniyle bu tutarlarda borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Birleşen davada davacı Kurum vekili; davalı aleyhine yersiz alacaklar nedeniyle başlatılan icra takibine
yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; konuya ilişkin Kurum sosyal güvenlik denetmenince ... Tur.
Teks. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. hakkında düzenlenen 27.04.2012 tarih ve 2014/53 sayılı raporda Kurum
internet kayıtlarında yapılan incelemeler neticesinde adı geçen işyerinin 1 no.lu taşeronu ile sözleşmesinin
30.04.2008 tarihi itibariyle son bulduğu ve çalışmalarına son verildiğinin anlaşılması sebebi ile dosya bu
tarih itibariyle kanun kapsamından çıkarılarak alt işveren dosyasından bu tarihten sonra yapılan tüm
bildirimlerin iptal edilmesi gerektiğini davanın reddini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.02.2016 tarihli ve 2015/150 Esas, 2016/103 Karar sayılı kararıyla toplanan
deliller ve tüm dosya kapsamına göre dava Kurum işleminin iptaline ilişkin olup, davacıya 2011 yılı Ekim
ayından itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, akabinde 2014 yılı Kasım ayında davacının yaşlılık aylığının
kesildiği ve davacıya gönderilen yazıda 1095393.06 numaralı ... Tur. İnş. Ltd. Şirketi isimli işyerinde geçen
05.09.2011-12.09.2011 tarihleri arası hizmetlerinin iptal edildiği, bu hizmetlerinin iptal edilmesi nedeniyle
sigortalılık süresinin 3765 günden 3757 güne düştüğü ve bu nedenle emeklilik aylığının da iptal edildiğinin
bildirildiği, işleme dayanak müfettiş raporunda davacının hizmetinin bildirildiği ... Tur. İnş. Ltd. Şirketinin
işyerinin 1 no.lu taşeronu olarak sözleşmesinin 30.04.2008 tarihi itibariyle son bulduğunun anlaşılması
nedeniyle bu tarih itibariyle kanun kapsamından çıkarılarak bu işveren tarafından yapılan tüm bildirimlerin
iptal edilmesi gerektiğinin belirtildiği, alınan tanık beyanlarında davacının, davalı şirkette Diyarbakır
Eryaman'da bir kooperatif inşaatında çalıştığının belirtildiği, ayrıca davacının primlerinin tahsil edilerek uzun
süre kullandıktan sonra ve davacıya uzun süre aylık ödendikten ve emekliliği hususunda güvence verdikten
sonra 8 günlük sigorta süresinin ve buna bağlı olarak yaşlılık aylığınıp iptalinin MK 2 nci maddesi
kancamında ivinivet kııralları ila de hağdacmavarcağı derekrecivle davanın kahıiliime' davacının 05 09 2011 -
YI. NUHAIILIRNLGII SUNGU V. YGUVULIyYd UZLUl! SUN GyUn UULIILINLii VE. LILIL Ağı MUŞUŞUiidd YUVLUIL. VELİ YMİRNLLI!
sonra 8 günlük sigorta süresinin ve buna bağlı olarak yaşlılık aylığınıp iptalinin MK 2 nci maddesi
kapsamında iyiniyet kuralları ile de bağdaşmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne; davacının 05.09.2011 -
12.09.2011 tarihleri arasındaki sigortalılığının iptaline ve buna bağlı olarak emekliliğinin iptaline ilişkin
Kurum işleminin iptaline, davacının sigortalılığının ve emekliliğinin iptali nedeni ile yersiz aylık ödendiğinden
bahisle Kurum tarafından kendisine çıkarılan borçtan dolayı Kuruma borçlu olmadığının tespitine karar
verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince temyiz
isteminde bulunulmuştur.
2.Bozma ilamında;
2.1."Somut olayda; davacının 1095393 sicil numaralı SS Eryaman ... Yapı Sitesi Yapı Kooperatifi adına işlem
gören inşaat işyerinin 001 numaralı taşeronu ... Turizm İnş. Tic. Ltd. Şti. ünvanlı işyerinden 05.09.2011 -
12.09.2011 tarihleri arasında 8 gün çalışmasının bildirildiği, 27.04.2012 tarih 2014/53 sayılı müfettiş
raporuna istinaden 8 günlük hizmetinin iptal edildiği ve ödenen yaşlılık aylıklarının borç çıkartıldığı, ilgili
müfettiş raporunun SS Eryaman ... Yapı Sitesi Yapı Kooperatifi'nin sunduğu ... Turizm İnş. Tic. Ltd. Şti.'ye
edimini yerine getirmediği için sözleşmenin feshedileceğine dair çekilen noter ihtaratları ile en son
30.04.2008 tarihli ihtarname ile şirketin sözleşmesinin fesh edildiği ve inşaat alanını terk etmelerinin
istendiğinin belirtili olduğu yazılı belgeye dayandığı, ilgili belgeler dosya içerisine alınmadan, sözleşmenin
feshine rağmen ... Turizm İnş. Tic. Ltd. Şti.'nin çalışmasının devam edip etmediği ve davacının çalışmasının
fili olup olmadığı resen bordro tanığı ve komşu işyeri tanığı dinlenmek suretiyle araştırılmadan eksik
araştırma ve inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
Yapılacak iş, davacının 05.09.2011- 12.09.2011 tarihleri arasındaki çalışmalarının iptaline dayanak teşkil
eden müfettiş raporunu ekleriyle birlikte getirtmek, 1095393 sicil numaralı SS Eryaman ... Yapı Sitesi Yapı
Kooperatifi ünvanlı işyerinin ihtilaflı döneme ilişkin dönem bordrolardan ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı
ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine başvurmak, bordrolarda adı geçen kişilerin adreslerinin
tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, ..., zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve
muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı
tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği
ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu
somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya koyduktan sonra sonucuna göre karar vermekten
ibarettir." denilmek suretiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dinlenen davacı tanıkları, bordro
tanıklarının beyanları ile dosya arasına celp edilen kayıtlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde davacının
dava dışı ... Turizm Tekstil İnş. San. Tic. Ltd. Şti. unvanlı işyerindeki çalışmasının gerçek/fiili bir çalışma
olmadığı, davacının fiili olarak çalıştığını ispata dair herhangi bir delil, bilgi ve belge bulunmadığı
anlaşılmakla asıl dava yönünden davacı tarafından açılan davanın reddine, birleşen dava yönünden davanın
kabulü; davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan Diyarbakır İcra Müdürlüğünün 2020/100358 Esas sayılı
takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davacının icra inkar tazminatı
alacağı talebinin reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-birleşen davada
davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı ... vekili; çalışmalarının gerçek olduğunu, usul ve yasaya aykırı
olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada davacının 05.09.2011- 12.09.2011 tarihleri arasında, 1095393 sicil numaralı
işyerinden bildirilen 8 günlük sigortalı hizmetlerinin iptaline dair Kurum işleminin iptali ile bu sürenin
sigortalı hizmetlerden sayılması gerektiğinin tespiti istemine, birleşen davada itirazın iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 108 inci maddesi, aynı Kanun'un 79/10 maddesi
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile
usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz harcının asıl davada davacı-birleşen davada davalı ...'ye yükletilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_806.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/806E. , 2024/7219K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1674 E., 2023/1947 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/53 E., 2021/69 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Bağ-Kur Konya İl Müdürlüğü tarafından Mevlana Vergi Dairesi
nezdindeki vergi kaydına istinaden 02.01.1990 tarihinden itibaren,1479 sayılı Kanun kapsamında 769 208
137 Bağ-Kur sicil numarası ile tescil edildiğini, söz konusu Bağ-Kur tescili nedeniyle, 02.01.1990 tarihinden
itibaren doğan Bağ-Kur prim borçları ve fer'ilerini kısmen cebri icra ile kısmen 4247 sayılı Kanun'dan
yararlanmak suretiyle ödediğini, tescil borcunu 30.06.2002 tarihi itibariyle bitirdikten sonra 07.08.2017
tarihine kadar da düzenli prim ödediğini, 1985 yılından itibaren yapmış olduğu muvazzaf askerliğinden 1
yıllık süreyi borçlanmak suretiyle 25 yıllık sigortalılık süresi ve prim ödeme koşuluna sahip olduğunu, 1479
sayılı Kanun'un Geçici 10/h maddesindeki 51 yaş koşulunu 07.08.2017 tarihinde doldurduğunu, aynı gün
bakiye tüm prim borçlarını ödediğini, ertesi gün tahsis isteminde bulunduğunu, davalı Kuruma 4138150
varide numarası intikal eden yaşlılık aylığı tahsis isteminden sonra Kurumun 07.12.2017 tarih ve 6158309
sayılı işlemi ile askerlik borçlanması dahil 8652 gün hizmetinin olduğu, 54 yaşını ve 9000 gün hizmetinin
olması gerektiği ileri sürülerek tahsis talebinin reddedildiğini belirterek, müvekkilinin 11.10.1993-
07.07.1997 tarihleri arasındaki iptal edilen hizmetlerinin geçerli sayılarak, 07.08.2017 tarihli tahsis istemi
nedeniyle 1479 Sayılı Kanun'un Geçici 10/h maddesi gereğince 01.09.2017 tarihinden itibaren yaşlılık
aylığına hak kazandığının tespitine, aksine tesis edilen SGK Konya İl Müdürlüğünün 09.01.2018 tarih ve
413226 sayılı ve 07.12.2017 tarih ve 6158309 sayılı işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava
etmiştir.
II.CEVAP
Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Kurum işlemlerinin usul ve Kanun'a uygun olduğunu beyanla davanın
reddini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve
tüm dosya münderacatına göre; taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının 11.10.1993-07.07.1997 tarihleri
arasındaki iptal edilen hizmetlerinin geçerli sayılarak 07.08.2017 tarihli tahsis istemi nedeniyle 1479 Sayılı
Kanun gereğince 01.09.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, aksine tesis
edilen SGK Konya İl Müdürlüğünün 09.01.2018 tarihli 413226 sayılı ve 07.12.2017 tarih, 6158309 sayılı
işlemlerin iptaline ilişkin olduğu; uyuşmazlık konusu 11.10.1993 - 07.07.1997 tarihleri arasında kalan
dönemde vergi, meslek kuruluşu ve esnaf sicil kaydı olmayan davacının, 1479 sayılı Kanun'un 22.03.1985
tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile değişik 24 üncü maddesi uyarınca aranan sigortalılığa esas
Vm a la am e ea an. as. em. dA—m a 0s... NG NŞR Np.
dönemde vergi, meslek kuruluşu ve esnaf sicil kaydı olmayan davacının, 14/79 sayılı Kanun'un 22.03.1985
tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile değişik 24 üncü maddesi uyarınca aranan sigortalılığa esas
kayıtlarının mevcut olmaması nedeniyle, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabulü
mümkün değilse de, davacının af kanunları (4287 sayılı Kanun) kapsamında geçmişe yönelik prim
ödemesinde bulunduğu, Medeni Kanun'un 2 nci maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralları çerçevesinde,
Kurumun geçmişe yönelik prim borçlarını tahsil edip uzun süre nemalandırmasından sonra, anılan döneme
yönelik sigortalılığın iptalinin iyiniyetle bağdaşmayacağı gözetilerek, davacıdan prim tahsilatı yapıldığı
dönemde zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gerektiği bu durumda davacının tahsis talep tarihi olan
10.08.2017 tarihinde 1479 sayılı Kanun'un geçici 10/h maddesi uyarınca aylık almaya hak kazandığı
gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının 11.10.1993-07.07.1997 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun'a
tabi sigortalı olduğunun ve 01.09.2017 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun'un geçici 10/h maddesi
uyarınca yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında faaliyetlerini,
çalışmaya başladığı tarihten itibaren Kuruma bildirmek zorunda olduğu, bu görevini yerine getirmediği ve
Kurumu bilgilendirmediği, yerleşik içtihatlar nazara alındığında Mahkemece eksik araştırma ve inceleme
yapıldığı, davacının yaşlılık aylığı talebinin haksız ve yersiz olduğu gerekçeleriyle, yerel Mahkemece verilen
kararın kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile toplanan deliller ve tüm dosya
kapsamına göre; davacının, uyuşmazlık konusu 11.10.1993-07.07.1997 tarihleri arasında kalan dönemde
vergi, meslek kuruluşu ve esnaf sicil kaydının bulunmadığı, bu nedenle bu tarihler arasındaki sürelerin
Kurumca iptal edildiği, 02.01.1990 - 28.10.1990, 26.08.1991 - 01.10.1993, 01.11.1999 - 30.11.2000,
01.07.2001-10.12.2001, 07.05.2002- 31.12.2003 tarihleri arasında ve 01.06.2004 tarihinden beri devam
eden gelir vergisi kayıtlarının bulunduğu, Konya Ticaret Odası'nda 07.07.1997-03.04.2006 tarihleri arasında
oda kaydının mevcut olduğu, davacının 11.10.1993-07.07.1997 tarihleri arasındaki süreler haricindeki
sürelerinin, askerlik borçlanması dahil yaşlılık aylığı bağlanması için yeterli sigortalılık süresini karşılamadığı
açık ise de; uzun yıllar önce ödenen primlerin Kurum tarafından tahsil edilerek nemalandırılmış olması
karşısında, Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesi gözetilerek, davacının 11.10.1993 - 07.07.1997 tarihleri
arasında 1479 sayılı Kanun'a tabi sigortalı olduğunun ve 01.09.2017 tarihinden itibaren 1479 sayılı
Kanun'un geçici 10/h maddesi uyarınca yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine dair Mahkeme kararının
usul ve Kanun'a uygun olduğu anlaşıldığından, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun, HMK'nın 353/1-
b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği hususlar doğrultusunda temyiz talebinde bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 80 inci, 5510 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Kurum vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3613.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3613E., 2024/7224K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/258 E., 2023/326K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen davacının emeklilik
işleminin iptaline dayalı olarak davalı Kurumca yaşlılık aylığının kesilmesine ilişkin işlemin iptali ile kesilen
aylıkların davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi
kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 21.08.1982 tarihinden başlayarak toplamda 7273 gün Kurum
sigortalısı olarak çalıştığını, 01.03.2013 tarihinde Kuruma başvurduğunda, Kurumca emekli olmaya hak
kazandığı belirtilerek emekli aylığı bağlandığını, aylık bağlandıktan yaklaşık 5 yıl sonra davalı Kurum
tarafından davacının 2106084040 tahsis numarası ile 01.03.2013 tarihinden itibaren hak kazandığı emekli
aylığının 4/1-b kapsamındaki primler ile çakışan 4/1-a kapsamındaki hizmetlerinin iptal edildiğini ve iptaller
neticesinde emeklilik şartını yerine getirmediği belirtilerek, aylığının bağlandığı gün itibariyle
durdurulduğunu, durdurma işlemi sonrasında müvekkiline 05.01.2018 tarihi itibariyle 67.180,42 TL ve
1.399,95 TL yersiz ödemenin iadesine ilişkin borç bildirim yazısı gönderildiğini, akabinde Bursa 9. İcra
Müdürlüğünün 2018/2903 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, Kurum tarafından yapılan işlemlerin
haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle de iptali gerektiğini, 4/1-a sigortalılığı hem de 4/b sigortalılığı
kapsamında çalışması aynı anda söz konusu ise 01.03.2011 tarihinden öncesi için önce başlayan
sigortalılığın kesintiye uğrayıncaya kadar devam edeceği, 01.03.2011 tarihinden sonraki zaman diliminde de
4/1-a sigortalılığının geçerli sayılacağı kuralının davacıya ait kesintisiz çalışma süreleri dikkate alınarak
uygulanmadığını, davacının 18.10.2008 tarihinden önceki dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında
sigortalılığının bulunduğunu, kendi sigortalılığı devam ederken işyerinde başka sigortalıların da
bulunduğunu, Kurumun haksız ve hukuksuz işlemi ile müvekkilinin sağlık yardımı almasının engellendiğini
ve telafisi imkansız zararlar ile karşı karşıya kaldığını, Kuruma 28.02.2018 tarihinde yapmış olduğu itiraz
başvurusu reddedildiğinden, müvekkili hakkında yapılan işlemin iptal edilerek, kesildiği andan itibaren
emekli aylıklarının ödenmesi ve telafisi imkansız sonuçlar doğuracağından sağlık yardımlarından
yararlandırmaması ile başlatılan alacak taleplerine ilişkin işlemlerin tedbiren durdurulmasını talep edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacıya 2106084040 tahsis numarası ile 01.06.2013 tarihinden
itibaren yaşlılık aylığı bağlandığını, davacıya bağlanan aylıkla ilgili olarak 28.04.2017 tarih 2017/1S/048
sayılı denetmen raporuna istinaden kendi işyerindeki çalışmaları sonucu 4/1-b kapsamındaki primleri ile
çakışan 20.05.2009-29.02.2012 tarihleri arasındaki 4/1-a kapsamındaki primlerin iptal edilip, iptaller
neticesinde emeklilik gün şartını (4/1-b hizmet sonrası 1260 gün) sağlamadığından, davacının aylığının
bağlandığı tarih itibariyle durdurulduğunu, sigortalının hizmetlerindeki iptallerin 5510 sayılı Kanun'un 59
uncu maddesi hükmüne göre yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
NI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09.09.2020 tarihli ve 2020/151 E. 2020/24 Karar sayılı kararıyla; açılan davanın
reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24.12.2021 tarihli ve 2020/1442 Esas, 2021/1636Karar sayılı kararıyla; tahsis
talep tarihi itibariyle 2829 sayılı Kanun'a göre son 7 yıldaki 506 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanun'un 4/1-a
maddesi) kapsamındaki hizmetlerinin 1260 gün olması şartını yerine getiremeyen davacının 1479 sayılı
Kanun kapsamında da yaşlılık aylığı şartlarını gerçekleştirmemiş bulunması karşısında davanın reddine karar
verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine
karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemiz 30.06.2022 tarihli ve 2022/1610 E.-2022/10123 K. sayılı ilamı ile
"1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin sair
temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, davacının emeklilik işleminin iptaline dayalı olarak davalı Kurumca yaşlılık aylığının kesilmesine
ilişkin işlemin iptali ile kesilen aylıkların davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine ilişkin olup, Mahkemece
davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 04.05.1966 doğumlu davacıya 01.03.2013 tarihli tahsis talebine istinaden,
2829 sayılı Kanun gereğince hizmetlerinin birleştirilmesi ile, 3529 gün 4/b Bağ-Kur hizmeti, 3784 SSK
hizmeti olmak üzere toplam 7313 prim günü üzerinden 506 sayılı Kanun gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı,
28.04.2017 tarih ve 2017/1S/048 sayılı denetim raporuna istinaden davacının 1127982 sicil numaralı kendi
işyerindeki 4/1-b kapsamındaki primleri ile çakışan 20.05.2009- 29.02.2012 tarihleri arasındaki 4/1-a
kapsamındaki hizmetlerinin iptal edilmesinden bahisle aylığının iptal edilerek yersiz ödenen aylıklar
nedeniyle borç tahakkuk ettirilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, her ne kadar Mahkemece davacının 20.05.2009-29.02.2012 tarihleri arasındaki 4/1-a
kapsamındaki hizmetlerinin iptal edilmesine yönelik tespit yerinde ise de, aylık koşulları değerlendirilirken
yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler göz önünde bulundurularak, davacının iptal edilen sigortalılık süresi
dışında, mevcut prim ödeme gün sayısı belirlenerek irdeleme yapılmalı ve davacının borçlu olup olmadığı
hususunda oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.. " gerekçeleri ile kararın bozulmasına karar
verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tüm dosya kapsamı, Yargıtay bozma
ilamı ve bilirkişi raporundaki tespitler değerlendirildiğinde, davacı ...'in ilgili dönemde Sekon Makine Çelik
Limited Şirketinde ortak ve hisse sahibi olması sebebiyle 20.05.2009 ile 29.02.2012 tarihleri arasındaki
hizmetlerinin 4/1-a'dan 4/1-b'ye dönüştürülmesine yönelik Kurum işleminin yerinde olduğu kanaatine
varılmış ise de, davacının hizmet cetveli incelendiğinde yaşlılık aylığı başvurusunun öncesinde 48 yaşını
ikmal ettiğinin ve toplam 6452 gün hizmetinin bulunduğunun değerlendirildiği, 506 sayılı Kanun'un geçici 81
inci maddesinin e bendine göre 48 yaşını dolduran ve 5225 günden fazla prim ödediği tespit edilen davacının
tahsis talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespit edildiği, davacıya ödenmesi gereken aylık
. m 1 A AL AŞ . W
mıktarları ie ödenen aylık miktarları Karşılaştırıldıgında davalı Kuruma 1.4/5,U5 |L borcunun Dulunduguna
yönelik hesaplamanın da usul ve Kanun'a uygun olduğu nazara alınarak, açılan davanın kabulüne, davacı
...'in 01.06.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi kapsamında
yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, davacının dava tarihine kadar olan dönemde davalı Kuruma
1.475,05 TL asıl alacak borcu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili temyiz dilekçesinde usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını
istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, Kurum işleminin iptali, emeklilik maaşının kesildiği tarih itibariyle yeniden bağlanması
gerektiğinin tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 5510 sayılı Kanunu'nun ilgili hükümleridir.
3. Değerlendirme
1-Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz
itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Eldeki davada davacı vekili emeklilik işleminin iptaline dayalı olarak davalı Kurumca yaşlılık aylığının
kesilmesine ilişkin işlemin iptali ile kesilen aylıkların davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitini talep etmiş,
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde davanın kabulüne şeklinde hüküm kurulduğu,
davalı Kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği halde yazılı şekilde hüküm tesis edildiği
anlaşılmakla; iş bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı,
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesi
gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2.İlk Derece Mahkemesi hükmünün,
Birinci bendindeki "davanın kabulüne" ibaresinin silinerek yerine "davanın kısmen kabulüne" ibaresinin
yazılmasına,
3 numaralı fıkrasının silinerek yerine "Karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi
gereğince 17.900,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 17.900,00 TL ücreti
vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, " ibaresinin yazılmasına,
4 numaralı fıkrasının silinerek yerine "Davacı tarafından yapılan 3.345,55 TL yargılama giderinin kısmen
kabul oranına göre 1.722-T1 'lik kısmının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine," ibaresinin yazılması
suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3513.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3513E. , 2024/7258K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2927 E., 2024/64 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Giresun İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/29 E., 2022/452 K.
Taraflar arasındaki aksine Kurum işleminin iptali ile yurt dışı borçlanmasının 31.07.2019 tarihi itibariyle
geçerli olduğunun tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davacının 31.07.2019 tarihi itibariyle yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğunun tespiti ile
aksine Kurum işlemlerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, yurt dışı borçlanma işlemlerinin kanuni süresinde tamamlanmadığını, borçlanmanın
iptali işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
NI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, davacının yurtdışı
hizmet borçlanma talep dilekçesiyle 3201 sayılı Kanun kapsamında yaptığı 31.07.2019 tarihli başvurusunun
geçerli olduğunun ve başvurunun talep tarihinde geçerli olan şartlara göre değerlendirilmesi gerektiğinin
tespitine, aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Kurum vekilinin istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
.n -.-.. .. 4...
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğu tarihin tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri,
2-5510 sayılı Kanun'un 42.,3201 sayılı Kanun'un 4.,5 inci ve Geçici 9 uncu maddesi hükümleri.
5510 sayılı Kanun'un "Bildirim" başlıklı 42 nci maddesi; Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak
gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç
üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir düzenlemesini,
3201 sayılı Kanun'un "Borçlanma tutarı ve borçlanma tutarının iadesi" başlıklı 4 üncü maddesi, 17.04.2008
tarihli ve 5754 sayılı Kanun 79 uncu maddesi ile düzenlenmiş haliyle, borçlanılacak her bir gün için tahakkuk
ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu'nun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında seçilecek
günlük kazancın 9032'sinin olduğunu, ancak prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere
borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu'nun yetkili olduğunu,
borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510
sayılı Kanun'un 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirileceğini, tahakkuk ettirilen borç
tutarının, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, ödeme yapılan gün sayısının
prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edileceğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat
tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranacağını amir iken, maddenin
17.7.2019 tarihli ve 7186 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesiyle değişik halinde, borçlanılacak her bir gün için
tahakkuk ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu'nun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında
seçilecek günlük kazancın 9645'i olduğunu düzenlemiş ve tahakkuk ettirilen borç tutarının, tebliğ edildiği
tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden
itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartının aranacağını düzenlemiştir.
3201 sayılı Kanun'un "Süre Tespiti ve Sigortalılığın Başlangıcı " başlıklı 5 inci maddesinin 4 üncü ek fıkrası
17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin düzenlediği şekli ile, yurt dışı hizmet
borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağılık Sigortası Kanunu'na göre hangi
sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye'de sigortalılıkları varsa borçlanma talep
tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir şeklinde iken, 17.7.2019 tarihli
ve 7186 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi ile değişik halinde, yurt dışı hizmet borçlanmasına ait süreler
5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi
olarak kabul edilir, düzenlemesi şeklindedir.
01.08.2019 tarihinde yürürlüğe giren 3201 sayılı Kanun'un Geçici 9 uncu maddesi ise, kısmi aylık bağlanmış
olanlar dahil olmak üzere bu maddenin yürürlük tarihinden önce yurt dışında geçen sürelerini borçlanma
talebinde bulunanlardan tahakkuk ettirilen borçlarını yasal süresi içinde ödeyenlerin, sigortalılık sürelerinin
hangi statüde değerlendirileceğinin ve tahakkuk ettirilecek borç tutarının tespitinde önceki hükümler esas
alınacağını, düzenler.
3-3201 sayılı Kanun'dan yararlanarak yurt dışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum arasında
borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin uyuşmazlıklar çıkmaktadır.
Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki prime esas
kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü
maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda çıkabilecek
uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk tarihindeki
primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin geçirilmesi
durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma
başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen
borçlanma bedeli Kanunda belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü
maddesi gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe
bakılmaksızın buna ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye'de sigortalı olarak tescili
bulunmayanların borçlanması 5510 sayılı Kanun'un 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç
tahakkuku yapılması Kanun gereği olup Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim
borcunu ödeme yerine, borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim
borcunun da başvuru tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi
gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre
gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanun'un 42 nci maddesinden
yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan
ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve
tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506
sayılı Kanun'un 116 ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde de
üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanun'la ilgili uyuşmazlıklarda üç
aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul
süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas
alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni
borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihteki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi
gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurt dışında
geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı
gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin
burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Diğer bir olasılık da, Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda,
5510 sayılı Kanun'un 42 nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu
esas alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 * 3 —-6 ay)
eklenmeli; davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma
ilk başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık
sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da
başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç
miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir. Dairemizin bu yöndeki içtihadı istikrar kazanmıştır.
3.Değerlendirme
İnceleme konusu davada, davacının 31.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunduğu, davalı Kurumun
07.10.2019 tarihli yazı ile eksik belge talep ettiği, 28.07.2020 tarihli yazısıyla da borçlanma talebindeki
imzanın davacıya ait olmadığı gerekçesi ile borçlanmanın iptal edildiğini bildirdiği, eldeki davanın 02.02.2021
tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı, davalı Kuruma 31.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunmuş, süreli olan bu
borçlanma işlemini başlattığı halde makul süre içinde takip etmeyip eldeki davayı 02.02.2021 tarihinde
açmıştır. Makul süre geçtiğine göre, davacı sigortalının 31.07.2019 tarihindeki borçlanma başvurusu geçersiz
hale gelmiştir.
Kırımıa horelanma icin hacvliıran ciaortalının Kuırımın islam vanmamacı halinde makııl ciire irinde iclemin
ŞİŞ EŞ Rİ ğe N e a m a.
iptali için dava açması gerekir. Borçlanma işlemleri başlatan ancak makul sürede takip etmeyen Yinortalmın
kusurlu bulunduğu açıktır.
Bu durumda Mahkemece, talep tarihi itibariyle geçerli bir yurt dışı borçlanmasının bulunmadığı gözetilerek,
davacının da talep etmesi halinde, dava dilekçesinin geçerli bir borçlanma başvurusu olduğunun kabulü ile
dava tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat kapsamında, davacının 4/1-b sigortalılık ve 02.02.2021
tarihinde geçerli ve yine davacı tarafından seçilecek asgari ya da azami prime esas günlük kazanç miktarı
üzerinden borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya
aykırı olup bozmayı gerektirir.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
27.06.2024 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
2024_2123.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2123E. , 2024/7215kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2673 E., 2023/2566 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Isparta 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/94 E., 2022/298 K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 01.01.1991 ile 15.09.1993 tarihleri arasında Devlet
Hastanesinde, 15.09.1993 ile 15.06.1997 tarihleri arasında Gazi Lisesinde temizlikçi olarak çalıştığının
tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı... vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını,
davanın süre yönünden reddi gerektiğini, Isparta Devlet Hastanesinde temizlik işlerinin taşeron firmalara
ihale yolu ile verildiğini, firmaların temizlik işlerinde kendi elemanlarını çalıştırdığını, davacının çalıştığını
iddia ediyorsa davasını çalıştığı şirketlere karşı açması gerektiğini, Isparta Devlet Hastanesi ve Sağlık
Bakanlığının hiçbir şekilde işveren sıfatı olmadığını, davacının çalıştığını iddia ettiği tüm şirketlere yönelmesi
gerektiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın süresinde açılmadığını, davacı ile işveren arasında
hizmet akdinin bulunup bulunmadığının içtihatlarda belirtilen şekilde araştırılarak davanın reddini talep
ettiğini bildirmiştir.
3.Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya dahil edilen ... yönünden husumet açısından
reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının ... personeli olduğuna ilişkin bilgi ya da kayıt olmadığını,
davanın hak düşürücü süre nedeniyle de reddi gerektiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep
ettiğini belirtmiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının sigorta sicil dosyası ve hizmet alım ihalelerine ilişkin dosyaların dosya
arasına alındığı, uyuşmazlık konusu dönemde davalı işyerlerinde çalışan tanıklar ve davacı tarafından
bildirilen tanıkların dinlenildiği, 27.01.2015 tarihli celsede davaya Milli Eğitim Bakanlığının dahil edilmesine
karar verildiği, uyuşmazlık konusu dönemde davacının çalıştığını iddia ettiği hastane ve okulda çalışan
müdür, müdür yardımcılarının tespit edilerek dinlenildiği, Mahkemenin 2017/824 Esas sayılı kararının,
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 2020/1863 Esas sayılı ilamı ile kaldırılmasına karar
verildiği, yeniden yargılama yapılarak kararda belirtilen bordro tanıklarının dinlenildiği, eksikliklerin
giderildiği, davacının ilk kez başka işveren olarak Isparta Mensucat Sanayi Tic.A.Ş.' ye ait işyerinden
Kuruma 01.02.1989 tarihi itibari ile işe girişinin bildirildiği, davalı ... Ltd. Şti.'ye ait 38154.32 sicil numaralı
işyerinden davacı adına 01.03.1994 ve 01.04.1994 işe başlama tarihli, yine davalı ... Ltd. Şti.'ye ait
Kuruma 01.02.1989 tarihi itibari ile işe girişinin bildirildiği, davalı ... Ltd. Şti.'ye ait 38154.32 sicil numaralı
işyerinden davacı adına 01.03.1994 ve 01.04.1994 işe başlama tarihli, yine davalı ... Ltd. Şti.'ye ait
42158.32 sicil numaralı işyerinden 01.03.1996, 42157.32 sicil numaralı işyerinden ise 01.05.1996,
01.10.1996 tarihli işe giriş bildirgelerinin düzenlendiği, davacı tarafından Kuruma sunulan dilekçe ile
01.05.1991 tarihinde işten ayrıldığını ve isteğe bağlı sigortalı olmak istediğini bildirdiği, 25.02.1994 tarihli
dilekçesinde ise isteğe bağlı sigortalı olarak devam ettiğini, işe girdiğinden isteğe bağlı sigortalılıktan
vazgeçtiğini belirttiği, Isparta Devlet Hastanesi Baştabipliğinin yazısına göre hastane kayıtlarında Ocak 1991
ile 15.06.1993 tarihleri arasında davacının çalışması ile ilgili kayıt bulunmadığı, davacı tarafından dosyaya
sunulan 07.08.2012 tarihli yazı uyarınca 01.01.1991-15.09.1993 tarihleri arasında Isparta Devlet
Hastanesinde 15.09.1993-15.06.1997 tarihleri arasında ise Gazi Lisesinde çalıştığını beyan ettiği, bu Okul
Müdürlüğünün sunduğu yazı ile davacının çalışmasına ilişkin evrakın olmadığının bildirildiği, davalı ... Ltd.
Şti.'nin 01.03.1994 tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamına alındığı, 28.02.1995 tarihi itibari ile Yasa
kapsamından çıkartıldığı, ... Temizleme Ltd. Şti.'nin 42157.32 sicil numaralı işyerinin ise 05.03.1996
tarihinde 506 sayılı Kanun kapsamına alındığı, 31.07.1997 tarihinde Kanun kapsamından çıkartıldığı, aynı
şirketin 42158.32 sicil numaralı işyerinin ise 01.03.1996 tarihinde Yasa kapsamına alındığı, 28.02.1997
tarihinde Yasa kapsamından çıkartıldığı, Kurum kayıtlarından, gerekse davalı ... Ltd. Şti'nin ve ... Temizleme
Ltd. Şti.'nin dosyaya sunduğu belgeler uyarınca her ne kadar davacı davalı şirketlerin iş aldığı işyerlerinde
1991 Ocak ayından 1997 Ocak ayına kadar 6 yıl aralıksız çalıştığını iddia etmekte ise de, hizmet döküm
cetveli incelendiğinde başka işyerinde 01.02.1989-04.05.1991 tarihleri arasında çalıştığının bildirildiği ve
Kuruma 01.05.1991 tarihinde işten ayrıldığını bildirdiği, isteğe bağlı sigortalılık talebinde bulunduğu,
sonrasında isteğe bağlı sigortalılığın sonlandırılması talebinde bulunduğu, davacının 01.03.1994 tarihinden
önce davalı şirketlerde çalıştığının kabul edilmesinin mümkün olmadığı, toplanan tüm belge ve kayıtlar ile
dinlenen tanıkların beyanları uyarınca, her ne kadar davacının davalı ... Ltd. Şti.'ye ait işyerinde 01/03/1994
tarihinde işe başladığı, davalı ... Ltd. Şti.'ye ait işyerinde 01.03.1994 - 02.09.1994 tarihleri arasında toplam
181 gün çalıştığı, bu çalışmasının 148 gününün Kuruma bildirildiği, 33 günün ise bildiriminin yapılmadığı
tespit edilmiş ise de Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin kaldırma kararında da tespit
edildiği üzere davacının tespit edilen bu çalışmasının hak düşürücü süreye uğradığı, yine ... Ltd. Şti'.ye ait
42158.32 sicil numaralı işyerinde 01.03.1996 - 30.04.1996 tarihleri arasında toplam 60 gün çalıştığı, bu
sürenin tamamının Kuruma bildirildiği, aynı şirketin 42157.32 sicil numaralı işyerinde 01.05.1996-
31.01.1997 tarihleri arasında toplam 210 gün çalıştığı, bu çalışmasının 150 gününün Kuruma bildirildiği, 60
gününün ise Kuruma bildirilmediği, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10 Hukuk Dairesinin kaldırma
kararından sonra yapılan yargılamada kararda tespit edilen dönem bordro tanıklarından biri dışında diğer
tanıklar dinlenildiği, tanık ... Karagöz'ün vesayet altında olması nedeniyle beyanının alınamadığı, her ne
kadar dinlenen bir kısım tanıklar davacıyı tanımadıklarını beyan etmişlerse de 1995-1999 yılları arasında
Devlet Hastanesinde temizlik işlerinde çalıştığını beyan eden tanık ...'nün davacıyı tanıdığını, davacının
kendisinden sonra işe başladığını, mutfak bölümünde ve temizlik işinde çalıştığını bildirdiği, tanık beyanına
göre davacının uyuşmazlık konusu dönemde davalı iş yerinde çalıştığı, 01.03.1994 tarihinden önce çalıştığı
iddiası kabul edilmediğinden ve davacının ... Şirketindeki tespit edilen çalışması hak düşürücü süreye
uğradığından davanın kısmen kabulüne karar verildiği, her ne kadar davacı tarafından dava çalıştığı temizlik
şirketleri dışında Isparta Devlet Hastanesi Baştabipliği, ... hasım gösterilerek açılmış ve yargılama sırasında
... da davaya dahil edilmiş ise de davacının bizzat bu kurumlardan ihale alan davalı ... ve ... Ltd. Şti.'nin
işçisi olması sebebiyle adı geçen kurumlara davada husumet yöneltilemeyeceği, kaldı ki Devlet Hastanesi
Baştabipliği'nin tüzel kişiliğinin olmadığı, bu nedenle de hasım gösterilemeyeceği anlaşılmakla davalı
şirketler dışında hasım olarak gösterilen bu kurumlar yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle
reddine karar verildiği, davanın kısmen kabulüne karar verildiğinden, davalı SGK Başkanlığı lehine de
vekalet ücretine hükmedildiği, yine kısmen kabul edilen kısım yönünden davacının dava dilekçesinde
tespitini istediği gün sayısını tam olarak belirtmediği anlaşılmakla kabul edilen gün sayısı dışında 01.03.1994
tarihinden önceki dönem yönünden ileri sürdüğü talebi kabul görmediğinden ve tespit edilen dönem hak
düşürücü süreye uğradığından, dosya kapsamında yapılan yargılama giderlerinin yarısının davalı
Şirketinden alınması yarısının ise davacı üzerinde bırakılmasının uygun görüldüğü gerekçesi ile davanın
kısmen kabulüne; davanın davalı ... Ltd. Şti. yönünden hak düşürücü süreye uğraması nedeniyle reddine,
15356370 sigorta sicil numaralı davacı ...''n davalı ... Ltd. Şti.'ye ait 42157.32 sicil numaraları işyerinde
01.05.1996-31.01.1997 tarihleri arasında kuruma bildirimi yapılmayan 60 gün süreyle hizmet akdi
kapsamında çalıştığının tespitine, davalılar Isparta Devlet Hastanesi Baştabibliği, ... ve ... yönünden davanın
husumet yokluğu nedeniyle reddine, karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı SGK vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacının hizmet talep ettiği sürelerden 1991 Ocak- 1997 Ocak
arasındaki bildirilmeyen hizmetlerden 01.05.1996 - 31.01.1997 arasında 60 gün süreyle çalıştığının tespiti
yönündeki karara katılmadıklarını, davacının bu sürelerde sürekli ve kesintisiz şekilde çalıştığını hiçbir
kuşkuya yer vermeyecek şekilde ispatlaması gerektiğini, tanıkların anlatımları somut bilgilere
dayanmamakla birlikte inandırıcılıktan uzak olduğunu, davacının talepleri hak düşürücü süreye uğradığını
belirterek kararın kaldırılmasını talep ettiklerini bildirmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tanık ifadelerine göre davacının
davanın kabulüne karar verilen kısım açısından hizmet akdine tabi çalıştığını ispatladığı, davalı şirketlerin
ticaret unvanlarının karar başlığında eksik gösterildiği, mahallinde giderilebilecek eksiklik olduğu, kabule
göre davanın açıldığı tarihte davalı olan SGK'nın yargılama giderinden sorumlu tutulmamasının, Devlet
Hastanesinin tüzel kişiliği olmaması sebebiyle Sağlık Bakanlığına husumet yöneltildiği görüldüğü halde
davalı taraf için taktir edilen vekalet ücretini alacaklar içine Hastanenin de dahil edildiği hatalıysa da davacı
taraf istinaf talebinden vazgeçtiğinden değinilmekle yetinilmesi gerektiği anlaşıldığından davalı SGK vekilinin
başvurusunun duruşma açılmadan HMK.'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan
reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili özetle istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi
kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri.
2. Hizmet tespitine ilişkin talebin yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7 nci maddesi gereğince
506 sayılı Kanun'un 79/10 uncu maddesi olup Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama
geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu
tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu
bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, ... insan
haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip
gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26 ncı maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır;
ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar
verebilir. Aynı Kanun'un 294-301 maddelerinde ise Mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği
belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir.
Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Yine aynı Kanun'un 297 nci
maddesinin (2) nci fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin,
taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra
numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir,” hükümleri
öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her
biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında
birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava
yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve
Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş;
hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve
kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması,
zorunludur.
3. Değerlendirme
İnceleme konusu eldeki davada, davacının, 01.01.1991 ile 15.09.1993 tarihleri arasında Devlet
Hastanesinde, 15.09.1993 ile 15.06.1997 tarihleri arasında Gazi Lisesinde temizlikçi olarak çalıştığının
tespitini istediği, davacının hizmet döküm cetvelinden ... Ltd Şti'ye ait 42158.32 sicil numaralı işyerinde
01.03.1996 - 30.04.1996 tarihleri arasında toplam 60 gün çalıştığı, bu sürenin tamamının Kuruma
bildirildiği, aynı şirketin 42157.32 sicil numaralı işyerinde 01.05.1996-31.01.1997 tarihleri arasında 150
gününün Kurum'a bildirildiği, Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile davacının
davalı ... Ltd. Şti.'ye ait 42157.32 sicil numaralı işyerinde 01.05.1996-31.01.1997 tarihleri arasında kuruma
bildirimi yapılmayan 60 gün süreyle hizmet akdi kapsamında çalıştığının tespitine karar veriliği anlaşılmıştır.
Kabule konu yapılan 60 günlük çalışmanın varlığı anlaşılmakla birlikte davalı iş yerinden yapılan bildirim
süresi de gözetildiğinde bu 60 günlük sürenin hangi eksik bildirime konu aylara ilişkin olduğu net olarak
tespit edilmeden infaza elverişli olmayan şekilde hüküm kurulması Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci
maddesine aykırılık teşkil ettiğinden usul ve yasaya aykırı kararın bozulması gerekmektedir.
Mahkemece yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri uyarınca yapılacak değerlendirme sonucu hüküm
kurulması gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2759.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2759E. , 2024/7223K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/240 E., 2023/1223K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın, davalılardan ... ve Kurum vekilleri tarafından temyizi neticesinde kararın Yargıtay (kapatılan)
21.Hukuk Dairesince bozulması üzerine verilen direnme kararının davalılardan ... ve Kurum vekilleri
tarafından temyizi neticesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2019 gün, E.2016/21-2767, K.
2019/376 sayılı kararıyla davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda
gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesine
göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince
bozulması üzerine İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalılardan ... ve Kurum vekilileri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili, davacının 9769725 sigorta sicil numarası ile Kurum nezdinde kayıtlı olduğunu, davalı
işverenlere ait iş yerinde 10.12.1974-31.07.1987 ve 01.08.1990-27.09.2002 tarihleri arasında aralıksız
şekilde çalıştığını, Kuruma yaptığı başvuru sonrasında çalışmalarının ayda 30 günün altında kalacak şekilde
bildirildiğini öğrendiğini iddia ederek davalı işverenlere ait iş yerinde 10.12.1974-31.07.1987 ve
01.08.1990-27.09.2002 tarihleri arasında geçen çalışmalarının kesintisiz ayda 30 gün üzerinden günün
asgari ücreti ile geçen sigortalı hizmetler olduğunun tespitine, bu çalışmaların sigortalılığa ve emekliliğe esas
alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı işverenler, davacının 10.12.1974 tarihinde 2.2061.21628.32.12 sicil numaralı ...-... ... iş yerinde
çalışmaya başladığını ve çalıştığı sürelerin Kuruma bildirildiğini, bu iş yerinin 21.12.1961 tarihinde 506 sayılı
Kanun kapsamına alındığını, 01.03.1987 tarihinde ...-... ortaklığına dönüştüğünü, 31.12.1992 tarihinde de
Kanun kapsamından çıkartıldığını, kendilerine husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını belirterek
davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
2.Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili, davacının dava konusu ettiği dönemler içerisinde dava
dışı işyerlerinden sigortalı bildirimlerinin bulunduğunu, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinde öngörülen
hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının iddia ettiği çalışmasının fiili olup olmadığının somut deliller ile
ispat edilmesi gerektiğini, sadece tanık beyanlarına dayanılarak karar verilmemesi gerektiğini belirterek
davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 04.09.2013 tarihli ve 2007/740 E., 2013/664 K. sayılı kararı ile Mahkemece, davacının talep
ettiği 10.12.1974- 31.07.1987 süresi bakımından bu süre içerisinde çalıştığı iş yerlerine karşı husumet
yöneltilmediği, bu iş yerlerinin farklı unvanlarda olmaları, farklı ilde bulunmaları, işe giriş bildirgelerindeki
imzaların davacıya ait olup olmadığının tespit edilememesi nedeniyle bu süreye ilişkin tespit yapılamadığı,
davacının 01.08.1990- 27.09.2002 tarihleri arasında kesintisiz çalışma iddiası yönündeki talebinin davanın 5
yıllık süre içerisinde 14.11.2007 tarihinde açıldığı, hak düşürücü süre yönünden engel durumun
bulunmadığı, bu süre içerisinde çalıştığı görülen 2 1071 02 02 1000202 034 21-97 sicil sayılı ... unvanlı iş
ee meli... m... maş... BALM m e di MA RMA 1. 909 A. İs mM Amma Law 000
yılık süre içerisinde 14.11.2007 tarihinde açıldığı, hak düşürücü süre yönünden engel durumun
bulunmadığı, bu süre içerisinde çalıştığı görülen 2 1071 02 02 1000202 034 21-97 sicil sayılı ... unvanlı iş
yerinin Beşiktaş Sosyal Güvenlik Merkezinin yazısına göre 11.01.1993 tarihinde Kanun kapsamına alındığı ve
hâlen faal olduğu, 2 5610 02 02 1055227 034 21-26 sicil sayılı ... unvanlı iş yerinin 01.03.2000 tarihinde
Kanun kapsamına alındığı ve hâlen faal olduğu, tanık beyanlarına göre davacının önce ...'a ait fırında
çalıştığı, sonraları bu iş yerini ...'in çocukları ..., ... ve ...'in işlettiği, davacının dilekçesini daraltarak talep
ettiği 11.01.1993-27.09.2002 tarihleri arasında çalıştığı iş yerinin ...'a ait fırın olduğu, davacının burada
hamurkar yardımcısı olarak çalıştığı gerekçesiyle davacının ... hakkındaki davasının kısmen kabulüne, diğer
davalılar ... ve ... hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan Kurum ve ... vekiller temyiz
isteminde bulunmuştur.
(Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 09.04.2015 tarihli ve 2014/26015 E., 2015/7832 K. sayılı kararı ile ;
",..somut olayda, davalı mirasçıların fırın işyerlerinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan hüküm kurulması
hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya çalıştığı işyerinin adresini açıklattırmak, bu adres dahilinde ilgili yerlere yazı
yazarak davalı mirasçılar adına kayıtlı ekmek fırını işyeri olup olmadığını tespit etmek, tespiti halinde bu
işyerlerine ait Kurum kayıtlarını getirtmek ve bordro tanıklarını dinlemek, gerektiğinde komşu işyeri
tanıklarını tespit etmek ve dinlemek, böylece davacının hangi tarihlerde hangi işverene ait işyerinde
çalıştığını ortaya koyarak toplanan deliller ışığında varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir...."
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Verilen Direnme Karar
Mahkemenin 19.11.2015 tarihli ve 2015/477 E., 2015/664 K. sayılı kararı ile Mahkemece,
2.1071.02.02.1000202.34 iş yeri sicil numaralı iş yerinin fırın iş yeri olduğunun davalı Kurum kayıtları ile
belli olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
C. Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2019 gün, E.2016/21-2767, K. 2019/376 sayılı kararıyla; " Somut
olayda, uyuşmazlık konusu olan 11.01.1993-27.09.2002 tarihleri arasında davacının herhangi bir iş yerinden
yapılan bir hizmet bildiriminin bulunmadığı, uyuşmazlık konusu dönem dışında kalan sürelerde...Mah.......
Cad. No:95 adresinde bulunan ...-...... ünvanlı 2 2061 21628 32 12 sicil numaralı fırın iş yerinden ve ...
Mah. ...... Cad. No.93 adresinde bulunan ...-... ... unvanlı 2 2061 38977 32 12 sicil numaralı fırın iş
yerinden yapılan sigortalı bildirimlerinin olduğu, 21628 sicil numaralı fırın iş yerinin 21.12.1961 tarihinde
...... . adına Kanun kapsamına alındığı, işyerinin 01.03.1987 tarihinde unvanının ... ...-... olarak
değiştirildiği ve 31.12.1992 tarihinde Kanun kapsamından çıkartıldığı, 38977 sicil numaralı fırın iş yerinin de
10.09.1966 tarihinde kanun kapsamına alındığı ve 31.05.1992 tarihinde kanun kapsamından çıkartıldığı,
...'In davalı işverenlerin babası olduğu, Kurum tarafından Mahkemeye gönderilen 25.01.2012 yazıda ... Mah.
rn Cad. No:95 adresinde bulunan ... unvanlı 2 1071 02 02 1000202 034 21 97 sicil numaralı iş yerinin
11.01.1993 tarihinde kanun kapsamına alınıp hâlen faal olduğunun bildirildiği ancak yazı ekinde bulunan iş
yeri tescil belgesine göre ekmek fırını mahiyetinde bulunan söz konusu iş yerinin ... adına kayıtlı olduğu,
yine aynı yazıya ve ekinde bulunan iş yeri tescil belgesine göre aynı adreste kurulu 2 5610 02 02 1055227
034 21 26 sicil numaralı lokanta ve sey. yemek hiz. faal. iş yerinin ...'a ait olup 01.03.2000 tarihinde kanun
kapsamına alındığı ve hâlen faal olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca, dosya kapsamında ifadesi alınan tanıkların da davacının hangi işverenin yanında çalıştığına dair
ifadelerinin çelişkili olduğu ve tanıkların 21628 sicil numaralı iş yerinde geçen çalışma süreleri dikkate
alındığında davacının uyuşmazlık konusu olan dönemdeki çalışmalarının tespiti bakımından da beyanlarının
yeterli olmadığı ortadadır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, uyuşmazlık konusu olan dönem bakımından
davacının hangi tarihler arasında hangi işveren yanında çalıştığının tespiti ile ilgili olarak mahkemece yeterli
araştırma yapıldığından bahsedilmesi mümkün değildir.
Öncelikle, davacının çalıştığı iş yerinin lokanta iş yeri mi yoksa fırın iş yeri mi olduğu , çalışılan iş yerinin
kime ait olduğu belirlenmelidir. Söz konusu hususun tespiti bakımından, davacının hangi iş yerinde
çalıştığına ve işyerinin kime ait olduğuna dair beyanı alınıp talebi açıklattırılmalı, davalıların vergi kayıtları,
oda kayıtları, ilgili belediyeden iş yeri açma ruhsatı ve işletme belgesi gibi belgeleri getirtilmelidir.
Bununla birlikte, Özel Dairenin bozma kararında belirtilen hususlara ilave olarak 1000202 ve 1055227 sicil
numaralı iş yerlerinin uyuşmazlık konusu süreye ait dönem bordrolarında adı geçen bordro tanıkları
belirlenerek tanıkların bilgilerine başvurulmalı, bordrolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit
edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği taktirde, Sosyal Güvenlik Kurumu, zabıta, maliye, meslek odası
aracılığı ve muhtarlık marifetiyle davalı iş yerine komşu iş yerleri tespit edilip bu iş yerlerinin uyuşmazlık
konusu dönemde çalışan kayıtlı çalışanları ve iş yeri sahipleri belirlenerek tanık sıfatıyla beyanları alınmalı ve
davacının hangi tarihler arasında hangi işveren yanında çalıştığı belirlenmelidir.
Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve
nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Diğer taraftan, dava 14.11.2007 tarihinde açılmış olmasına rağmen karar başlığında dava tarihinin
31.07.2015 olarak belirtilmesi mahallinde düzeltilebilecek maddi hata olarak değerlendirilmekle bozma
nedeni yapılmamış, eleştirilmekle yetinilmiştir.." gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar
verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalılar ..., ... ve ...'ın kardeş oldukları,
babalarının 05.03.1987 tarihinde ölen ... olduğu, davalı ...'ın 11.01.1993 tarihinden itibaren fırıncılık
faaliyetinden dolayı vergi mükellefi olduğu, davalı ...'a ait fırın ürünleri imalatı faaliyeti yürüten iş yerinin
Kurumun 1000200,034 sigorta sicil numarasında işlem gördüğü, söz konusu iş yerinin 11.01.1993 tarihinde
kanun kapsamına alındığı, öte yandan davalı ...'a ait pastane ve tatlıcılık faaliyeti yürüten iş yerinin
Kurumun 1055227.034 sigorta sicil numarasında işlem gördüğü, söz konusu iş yerinin 28.02.2000 tarihinde
kanun kapsamına alındığı, 31.05.2013 tarihinde kanun kapsamından çıkarıldığı, her iki iş yerinin kayıtlı
adresi incelendiğinde (Kağıthane ... Cad. 95 Kağıthane/İstanbul) aynı olduğu, davalı ... ve davalı ...'ın Esnaf
Odasına kayıtlı olduğu, davalı ...'a ekmek ve unlu mamüller iş yeri için Kağıthane Belediye Başkanlığı
tarafından İş Yeri Açma Ve Çalışma Ruhsatı verildiği, davalı ...'ın ve davalı ...'ın davalı ...'a ait 1000202.034
sicil numaralı iş yerinden davaya konu dönemde sigortalı işçi olarak bildiriminin yapıldığı, davalı ...'a ait 2 nci
bir iş yerinin olduğu, faaliyet konusunun pastane, kafeterya lokanta olduğu ve bu iş yerinin kurumun
1031126.034 sigorta sicil numarasında işlem gördüğü, 17.12.1996 tarihinde kanun kapsamına alındığı,
02.10.2000 tarihinde Kanun kapsamından çıkarıldığı, son güncel adresinin Şişli 19 Mayıs Mah. ... Doğu Sok.
No:2/1 İstanbul olduğu, celp edilen belgelere göre davacının çalıştığını iddia ettiği iş yerinin fırın iş yeri
olduğu, çalışılan iş yerinin resmi kayıtlara göre davalı ...'a ait olduğu, diğer davalıların davalı ... bünyesinde
sigortalı işçi olarak bildiriminin yapıldığı, öte yandan, uyuşmazlık konusu dönemde çalışan bordro
tanıklarından tanık ... (Davalı ...'a ait iki iş yerinde 1993-1995 yılları arasında sigortalılık bildirimi vardır),
tanık ... (Davalı ...'a ait iki iş yerinde 1994-1996 yılları arasında sigortalılık bildirimi vardır), tanık ... (Davalı
..'a ait iki iş yerinde 1997-1998 yılları arasında sigortalılık bildirimi vardır), ... ... 'ın (Davalı ...'a ait iki iş
yerinde 1999-2001 yılları arasında sigortalılık bildirimi vardır) beyanlarından davacının tanıkların çalıştığı
sürelerde davalı iş yerinde çalıştığının şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlandığı, her ne kadar tanıkların
beyanlarında davalıların iş veren sıfatı yönünden çelişki olduğu görülmüşse de yukarıda açıklandığı üzere
resmi kayıtlar nazarında davalı ...'ın iş veren sıfatı bulunduğu sonucuna varılmış davacının 01.08.1993-
27.09.2002 tarihleri arasında davalı ... bünyesinde kesintisiz olarak çalıştığı, diğer davalılar ... ve ...'a karşı
açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, davanın
kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum ve davalı ... vekilleri
tamviz isteminde hıılıınmııstıır.
A ge yp
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... vekili, eksik araştırmaya dayalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı Kurum vekili, verilen kararın eksik araştırmaya dayalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 506 sayılı Kanun 79 uncu, 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesi hükümleridir
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle
1.Davalı Kurum ve davalı ... vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna
uygun olan kararın ONANMASINA,
2. Dosyanın kararı verene Mahkemeye gönderilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden ilgiliye yükletilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3514.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3514E. , 2024/7263K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2955 E., 2024/66 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Trabzon 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/42 E., 2022/370K.
Taraflar arasındaki aksine işlemin iptali ile yurt dışı borçlanmasının 29.07.2019 tarihi itibariyle geçerli
olduğunun tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne
karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davacının 29.07.2019 tarihi itibariyle yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğunun tespiti ile
aksine Kurum işlemlerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, yurt dışı borçlanma işlemlerinin kanuni süresinde tamamlanmadığını, borçlanmanın
iptali işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, davacının 3201 sayılı
Kanun kapsamındaki 29.07.2019 tarihli borçlanma başvurusunun geçerli olduğunun ve davacının yurtdışında
geçen hizmet süresinin Kurumca tespit edilerek tahakkuk cetveli hazırlanması gerektiğinin tespitine karar
verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Kurum vekilinin istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
A
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğu tarihin tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri,
2-5510 sayılı Kanun'un 42.,3201 sayılı Kanun'un 4.,5. ve Geçici 9. maddesi hükümleri.
5510 sayılı Kanunun "Bildirim" başlıklı 42. maddesi; Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak
gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç
üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir düzenlemesini,
3201 sayılı Kanun'un "Borçlanma tutarı ve borçlanma tutarının iadesi" başlıklı 4 üncü maddesi, 17.04.2008
tarihli ve 5754 sayılı Kanun 79 uncu maddesi ile düzenlenmiş haliyle, borçlanılacak her bir gün için tahakkuk
ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanun'un 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında seçilecek günlük
kazancın 9032'sinin olduğunu, ancak prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma
tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğunu, borçlanılan
süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı
Kanun'un 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirileceğini, tahakkuk ettirilen borç
tutarının, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, ödeme yapılan gün sayısının
prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edileceğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat
tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranacağını amir iken, maddenin
17.07.2019 tarihli ve 7186 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle değişik halinde, borçlanılacak her bir gün için
tahakkuk ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanun'un 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında
seçilecek günlük kazancın 9645'i olduğunu düzenlemiş ve tahakkuk ettirilen borç tutarının, tebliğ edildiği
tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden
itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartının aranacağını düzenlemiştir.
3201 sayılı Kanun'un "Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı " başlıklı 5 inci maddesinin 4 üncü ek fıkrası
17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı kanun 79 uncu maddesinin düzenlediği şekli ile, yurt dışı hizmet
borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağılık Sigortası Kanun'a göre hangi
sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye'de sigortalılıkları varsa borçlanma talep
tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun'un 4. üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir şeklinde iken, 17.07.2019 tarihli
ve 7186 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi ile değişik halinde, yurt dışı hizmet borçlanmasına ait süreler
5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi
olarak kabul edilir, düzenlemesi şeklindedir.
01.08.2019 tarihinde yürürlüğe giren 3201 sayılı Kanun'un Geçici 9 uncu maddesi ise kısmi aylık bağlanmış
olanlar dahil olmak üzere bu maddenin yürürlük tarihinden önce yurt dışında geçen sürelerini borçlanma
talebinde bulunanlardan tahakkuk ettirilen borçlarını yasal süresi içinde ödeyenlerin, sigortalılık sürelerinin
hangi statüde değerlendirileceğinin ve tahakkuk ettirilecek borç tutarının tespitinde önceki hükümler esas
alınacağını, düzenler.
3- 3201 sayılı Kanun'dan yararlanarak yurt dışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum
arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin uyuşmazlıklar
çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki
prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı
Kanun'un 4 üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda
çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk
tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin
geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır.Kurum, yapılan borçlanma
başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen
borçlanma bedeli Kanunda belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü
maddesi gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe
bakılmaksızın buna ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye'de sigortalı olarak tescili
bulunmayanların borçlanması 5510 sayılı Kanun'un 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç
tahakkuku yapılması yasa gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim
borcunu ödeme yerine, borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim
borcunun da başvuru tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi
gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre
gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanun'un 42 nci maddesinden
yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan
ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve
tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506
sayılı Kanunun 116. maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde de üç
aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanun'la ilgili uyuşmazlıklarda üç
aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul
süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas
alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise dava yeni
borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihteki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi
gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurt dışında
geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı
gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin
burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Diğer bir olasılık da,Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda, 5510
sayılı Kanun'un 42 nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu esas
alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 *- 3 -6 ay) eklenmeli;
davanın kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma ilk
başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık
sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da
başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç
miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir. Dairemizin bu yöndeki içtihadı istikrar kazanmıştır.
3.Değerlendirme
İnceleme konusu davada, davacının 29.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunduğu, davalı Kurumun
16.12.2019 tarihli yazı ile eksik belge talep ettiği, 25.06.2020 tarihli yazı ile halen eksik belgelerin
sunulmadığını belirterek yeniden eksik belge talep yazısı gönderdiği, davacının 04.01.2021 tarihli dilekçe ile
borçlanmanın akibetini sorduğu, davalı Kurumun 27.01.2021 tarihli yazı ile süresinde tamamlanmayan
borçlanmanın iptal edildiğini bildirdiği, eldeki davanın 10.03.2022 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı, davalı Kuruma 29.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunmuş, süreli olan bu
borçlanma işlemini başlattığı halde makul süre içinde takip etmeyip eldeki davayı 10.03.2022 tarihinde
açmıştır. Makul süre geçtiğine göre, davacı sigortalının 29.07.2019 tarihindeki borçlanma başvurusu geçersiz
hale aelmictir.
e a. gi
Kuruma borçlanma için başvuran sigortalının, Kurumun işlem yapmaması halinde makul süre içinde işlemin
iptali için dava açması gerekir. Borçlanma işlemleri başlatan ancak makul sürede takip etmeyen sigortalının
kusurlu bulunduğu açıktır.
Bu durumda Mahkemece, talep tarihi itibariyle geçerli bir yurt dışı borçlanmasının bulunmadığı gözetilerek,
davacının da talep etmesi halinde, dava dilekçesinin geçerli bir borçlanma başvurusu olduğunun kabulü ile
dava tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat kapsamında, davacının 4/1-b sigortalılık ve 10.03.2022
tarihinde geçerli ve yine davacı tarafından seçilecek asgari ya da azami prime esas günlük kazanç miktarı
üzerinden borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya
aykırı olup, bozmayı gerektirir.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
27.06.2024 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
2024_3669.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3669 E. , 2024/7298K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/262 E., 2024/330 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/230 E., 2023/309 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3670.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3670E. , 2024/7299K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/268 E., 2024/336K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/271€E., 2023/367 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında, davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3667.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3667E. , 2024/7296K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/263 E., 2024/331kK.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/228 E., 2023/308 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında, davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, mahkemece
davanın HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi
gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının
düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2
maddesi gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak
aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'ur Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3496.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3496E. , 2024/7294K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2881 E., 2023/3218 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Salihli İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/78 E., 2021/199 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın
reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen
kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı Kurumun hatalı işleminden kaynaklı olarak müvekkili şirketin yersiz
prim ödemesi yapmak zorunda kalması sebebiyle uğradığı 107.925,01 TL'nin ödeme tarihi olan 19.01.2018
tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsiline ve müvekkil şirkete iadesine
karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davacının fiili çalışmaya dayanmayan sigortalılık sürelerinin iptalinin
gerektiğini, müvekkili kurum işleminin yerinde olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı eksik ödemede davalı Kurumun
kusurlu olduğunu ve herhalde gecikme cezası ve gecikme zammından sorumlu tutulmaması gerektiğini iddia
etmiş ise de, davacı şirket kayıtlarında dahi 2017/10. aya ait cari prim-damga vergisi ile işsizlik primi
borcunun 186.213,43 TL olarak belirlenmesine karşın bu ödemenin tamamının yapılmadığının anlaşılması,
davalı Kurum tarafından hatalı borç bildirimi yapılmış ise de, davacı şirketin doğru ödeme miktarını bildiği ve
bu ödemeyi hatalı borç bildirimine rağmen yapabileceği, sonuç olarak ortaya çıkan durumda davacı şirketin
kusuru bulunduğu anlaşılmakla, davacının bu iddialarına da itibar edilmeyerek davanın reddine karar
verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalı Kurumun hatalı borç bildirimleri ile müvekkilinden eksik ödeme
aldığını, sonrasında eksik ödeme yapıldığı gerekçesiyle müvekkilini kanuni indirimlerden yararlandırmayarak
fazladan borç tahakkuku yaptığını, Kurumun müvekkili şirketin tüm uyarılarına rağmen tahakkuk
işlemlerinde hata yapmamış olsa ve müvekkiline doğru bildirimde bulunmuş olsaydı müvekkiline bildirilen
borcu ödeyerek tüm kanuni indirimlerden yararlanacağını ve kanuni indirimin ortadan kaldırılması sonucu
doğan prim borcunu ödemek durumunda olmayacağını ileri sürmüştür.
> > mi >
borcu ödeyerek tüm kanuni indirimlerden yararlanacağını ve kanuni indirimin ortadan kaldırılması sonucu
doğan prim borcunu ödemek durumunda olmayacağını ileri sürmüştür.
2. Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde, davanın reddine karar verilmiş ise de müvekkili Kurum lehine
yargılama giderlerine ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken davacı lehine hüküm kurulmasının usul
ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun
reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Salihli İş Mahkemesinin 30.09.2021 tarih,
2018/78 Esas ve 2021/199 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.2 maddesi
uyarınca kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden davacı aleyhine
hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesi ile benzer nedenlerle eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı şirket tarafından 107.925,01 TL primin fazla ödendiği iddiasıyla ödeme tarihi olan
19.01.2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, dosyada yer alan tüm bilgi
ve belgelerin incelenmesinde davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3672.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3672E. , 2024/7301kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/269 E., 2024/337 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/270 E., 2023/366 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3673.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3673E. , 2024/7302K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/261 E., 2024/329 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/226 E., 2023/310K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu' nun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3671.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3671€E. , 2024/7300K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/283 E., 2024/351 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/281 E., 2023/373K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3664.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3664E. , 2024/7281kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/362 E., 2024/384 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/99 E., 2020/282 K.
Taraflar arasındaki aksine işlemin iptali ile 01.01.2018 tarihi itibariyle babadan ölüm aylığı tahsisi
davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin vefat eden babası üzerinden ölüm aylığı tahsisi talebinde bulunduğunu, bunun
için babanın yurt dışı süresinden 1063 günü borçlanarak süresinde ödediğini, aksine işlemin iptali ile
babanın Türkiye'de bulunan 741 gün çalışması ve 1063 gün borçlanma süresi üzerinden, 01.01.2018
tarihinden itibaren ölüm aylığı tahsisine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, davacının ölüm aylığı talebinin reddi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek
davanın reddini savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, davacının
01.01.2018 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanun'un 32/2-a md. gereğince 4/1-a sigortalılığı kapsamında
tam ölüm aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
a a m a
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, aksine işlemin iptali ile 01.01.2018 tarihi itibariyle babadan ölüm aylığı tahsisi istemine
ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 5510 sayılı Yasanın 32.maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Kurum vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3668.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3668 E. , 2024/7297K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/287 E., 2024/355 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/243 E., 2023/393 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İLk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_1661.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/1661€E. , 2024/7252K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1211 €E., 2023/1194 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 9. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/319 E., 2022/126K.
Taraflar arasındaki fiili çalışma olmaması nedeniyle davalıya ödenen yaşlılık aylığına ilişkin alacağın tahsili
davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Kurum vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Kurum sigortalısı ...'ın, Sosyal Güvenlik
Denetmenleri tarafından tanzim edilen raporlar gereği; Müdürlüklerinde 2 4222 Ol Ol 12558 | 7 00718 05
sicil sayılı dosyada işlem gören ... Isıtma Soğutma ve Doğ. Gaz. Sis. Me. TE. İ. İ....0.T.G.T.T.S.L.Şti. unvanlı
işyeri için 01.06.2014-31.08.2014 dönemlerindeki 2 4 7710101 1251 724 00718 83 sicil sayılı dosyada
işem gören ...... unvanlı iş yeri için 01.09.2014-17.06.2015 dönemlerindeki çalışmalarının fiili olamadığı
tespit edildiğinden sigortalı bildirimlerinin iptal edildiğini, bahse konu raporlar ile iptal edilen bildirimler
neticesinde, davalının 506 sayılı Kanun'un Geçici 8, / A maddesine göre bağlanan aylığı için emeklilik şartı
olan son 2520 gün hizmet içinde 1260 gün 4/1(a)'ya tabi hizmet şartı yerine gelmediğinden aylıklarının,
aylık başlangıç tarihi olan 01.07.2015'ten itibaren iptal edildiğini, davalıya ödenen aylıklar olan 67.031,20 TL
(faiz hariç) borç kaydedilerek 09.11.2019 tarih 15420602 sayılı yazı davalıya ödeme yapması için bilgi
verildiğini, ancak, yersiz yapılan aylık ödemesi sebebiyle oluşturulan borç için yasal süresinde ödeme
yapılmadığının tespit edildiğini belirterek, şimdilik 63.484,98 TL yersiz ödemenin yasal faiziyle davalıdan
tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Emekli olmak için SGK'ya müracaat ettiğini, kendisine emeklilik şartı için
hizmet eksiği bulunduğunu, bunu tamamlaması gerektiğinin söylendiğini, bunun üzerine isteğe bağlı
sigortalı olmak için ... isimli kişi ile görüştüğünü, kendisine aylık 300,00 TL karşılığında gerekli müracaatı
yapacağını söylediğini, ödemelerde bulunduğunu, sonrasında SGK'ya 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a bendi
kapsamında emeklilik başvurusu yaptığını, tarafına emekli maaşı bağlandığını, daha sonra kurum tarafından
posta ile gönderilen ihtar ile iş müfettişi marifeti ile tutulan tutanak sebebi ile emekli aylığının kesildiğini
öğrendiğini, yapılan işlemlerde kendisinin bir kusurunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar
verilmesini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ... Kurum Denetmenliğince düzenlenen
25.01.2016 tarih ve 2016/MP/7 sayılı raporda; Kurumun 2 4222 01 01 1255817... sicil numarasında kayıtlı
... Isıtma ve Soğutma Ltd. Şti. işyerinin gerçekte hiç olmadığı, herhangi bir fiili faaliyette bulunmadığı tespit
edildiğinden Kanun kapsamına alındığı 14.01.2014 tarihi itibarıyla yasa kapsamından çıkartılması, bu
işyerinden yapılan bildirimlerin sahte sigortalılık niteliği itibarıyla iptali gerektiği, iptal edilen sigortalılıkları
söz konusu sigortalılar bakımından 96/1-a.gereği işlem yapılması gerektiği rapor edilmiştir. Ayrıca raporda
tablo 6 başlığı ile sunulan şüpheli şerhli işyerleri arasında 1251724.07 sicil numaralı ... ... işyerinin de
söz konusu sigortalılar bakımından 96/1-a.gereği işlem yapılması gerektiği rapor edilmiştir. Ayrıca raporda
tablo 6 başlığı ile sunulan şüpheli şerhli işyerleri arasında 1251724.07 sicil numaralı ... ... işyerinin de
bulunduğu görülmüştür.
02.11.2017 tarih ve 2017/AS/098 sayılı raporda da; davacının söz konusu işyerindeki hizmetlerinin fiili
çalışmaya dayalı olmadığının tespit edildiği görülmüştür.
Davacı Kurum Mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde kendisinin emeklilik için Kuruma başvurusunda,
Kurum görevlisi tarafından gününün eksik olduğunun bildirildiği ve kendisine hizmetlerini tamamlaması için
bir iş takipçisi veya mali müşavir bulması gerektiğini söylediğini, bunun üzerine bir arkadaşı aracılığıyla
tanıştığı ... ... ile görüştüğünü ve isteğe bağlı sigortalı olmak istediğini, kendisine her ay önceleri elden
sonrasında oğlu ...'ın kredi kartından 300,00 TL ödeme yaptığını, kendisine git başvurunu yap dediğinde de
başvuru yaptığını ve aylık bağlandığını ancak sonrasında iptal edildiğini belirtmiştir.
Davacı, 08.07.1973 yılından beri sigortalı olup, 4512 gün 4/1-a ve 3659 gün 4/1-b. sigortalılığı esas alınarak
01.07.2015 tarihinden itibaren SGK'ca kendisine yaşlılık aylığı bağlanmıştır. Hizmet cetveline göre davacının
01.06.2014-17.06.2015 tarihleri arasındaki ... Isıtma Soğutma ve ... ... işyerlerinden yapılan bildirimleri
iptal edilmiştir. Davacının 30.06.1998 tarihinden itibaren 4/I-b. sigortalılığı bulunmamktadır. Bu tarihden
sonraki prim gün sayısı tamamı 4/I-a. sigortalılığında 1220 gündür. Bu durumda 5510 sayılı Kanun'un Geçici
7 nci maddesi gereği halen yürürlükteki 2829 sayılı Kanun'un 8/1 inci maddesi gereğince davacıya yaşlılık
aylığının, 1479 sayılı Kanun'un Geçici 10 uncu maddesi gereği 4/1-b. sigortalılığının bağlanması
gerekmektedir.
Yargıtay HGK ve 10. Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararları gereği, yaşamında hep aynı sigortalılığı söz
konusu olmayan ve bağlı bulundukları herbir sigortalılık bakınmından, diğer sigortalılık süreleri 4. Madde
gereği birleştirilmeksizin salt kendi mevzuatına tabi hizmetleri gözetildiğinden yaşlılık aylığına hak
kazanmaları mümkün olmayan sigortalılar bakımından getirilen 2829 sayılı Kanun'un sigortalılar aleyhinde
sonuç doğurmasının kabul edilemeyeceği ve bu nedenle birden fazla sigortalılığa esas hizmetleri bulunsa da
4 üncü madde gereği hizmet birleştirilmesi yapılmaksızın bu sigortalılıklarından sadece birine göre aylığa
hak kazanması halinde hizmet birleştirilmesi yapılamayacağına yönelik kararları gözetilerek, davacının 4512
gün 4/I-a. sigortalılığı yönünden 506 sayılı Kanun'un 81/C. maddesine göre aylığa hak kazanıp
kazanamadığı incelendiğinde;
Davacı 15.09.1958 doğumludur.
506 sayılı Kanun'un Geçici 81/C. maddesinde ; ".... C) (Yeniden düzenleme: 23.05.2002-4759/3 md.)
a) 23.05.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600
gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.
b) 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;
ba) 24.05.2002 ile 23.05.2005 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını
doldurmuş olmaları,
bb) 24.05.2005 ile 23.05.2008 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını
doldurmuş olmaları,
bc) 24.05.2008 ile 23.05.2011 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını
doldurmuş olmaları,
bd) 24.5.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar 58, 24.5.2011 ile 23.5.2014 tarihleri arasında yerine
getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları,
be) 24.5.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler 60 yaşını doldurmuş olmaları,
Şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler..." hükmü öngörülmüştür.
Davacının 2829 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi gereği hizmet birleştirilmesi yapılmaksızın, 23.05.2002
tarihi itibarıyla 15 yıllık sigortalılık süresi 08.07.1988 tarihinde gerçekleşmiştir.
15.09.1958 doğumlu olması nedeniyle 55 yaşı koşulu da 15.09.2013 tarihinde gerçekleşeceğinden Geçici
81/C. maddesinin bd. Alt bendi gereği 59 yaşını tamamlayacağı 15.09.2017 tarihinde yaşlılık aylığına hak
kazanabilecektir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı, tahsis başvuru tarihi itibarıyla
hizmet birleştirmesi olmaksızın salt 4/I-a. hizmetlerine göre Geçici 81/C. maddesinin b alt bendindeki 59
yaş koşulunu taşımaması nedeniyle aylığa hak kazanamayacağından ve 01.07.2015 tarihinden sonra
ödenen yaşlılık aylıklarının 96/I-a. maddesi gereği yersiz ödeme olarak değerlendirilmesinde usul ve yasaya
aykırılık olmadığından davanın kabulüne" karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; olayı tüm açıklığı ile samimiyetle açıkladığını, SMMM ...... ve eşi ...'e
isteğe bağlı sigorta işlemlerini yapacaklarını söylemeleri üzerine tüm prim ücretlerini verdiğini, yalan
beyanda bulunduklarını, mahkemenin kararı vermeden önce tarafına bir iyi niyet ve hakkaniyet indirimi
uygulaması gerektiğini, ayrıca emekli maaşından yargı kararı olmaksızın kesilen 1/4 oranında ödediği toplam
bedel olan 11.197,82 TL borç miktarından düşülmeden çok fazla bir alacağa hükmedildiğini, maaşından
başka bir gelirinin olmadığını tüm bu nedenlerle İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak
davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Tüm dosya kapsamı, denetmen
raporu içeriği, dinlenen kamu tanıkları ve bordro tanıkları birlikte değerlendirildiğinde; davalının dava dışı ...
Isıtma Soğutma ltdŞtive...... isimli işverenler yanındaki çalışmasının fiili ve gerçek olmadığı bu yöndeki
kurum denetmen raporundaki tespitlerin ve sonrasındaki kurum işlemlerinin yerinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla davacının yaşlılık aylığı almaya hak kazanmadığı halde yersiz olarak kendisine ödeme yapıldığı
görülmüştür. Bu doğrultuda İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan tespit değerlendirme ve verilen karar
yerinde görülmüştür.
Bu itibarla sonuç olarak; ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında dosyadaki yazılara, hükmün
Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayandığı maddi delillere ve özellikle
bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde
usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince
istinaf başvurusunun esastan reddine" karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı, istinaf dilekçesinde öne sürdüğü gerekçelerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, fiili çalışma olmaması nedeniyle yaşlılık aylığının iptal edilmesi sonucu oluşan yaşlılık aylıklarına
ilişkin Kurum alacağının tahsili istemine ilişkindir.
2. Ilgili Hukuk
Sahte sigortalılığa dayanan davalar hizmet tespiti içerikli olmakla, davanın yasal dayanağını oluşturan 5510
sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem
öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması
gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür
kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya
iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi
sonuca gitmek mümkündür. Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle
yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, tarafların sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli,
sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya
konulmalıdır.
2) Kısmi yaşlılık aylığını düzenleyen 506 sayılı Kanun'un Geçici 81 inci maddesinin C bendine göre;
a) 23.05.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600
gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.
b) 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;
ba) 24.05.2002 ile 23.05.2005 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını
doldurmuş olmaları,
bb) 24.05.2005 ile 23.05.2008 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını
doldurmuş olmaları,
bc) 24.05.2008 ile 23.05.2011 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını
doldurmuş olmaları,
bd) 24.05.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar 58, 24.05.2011 ile 23.05.2014 tarihleri arasında
yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları,
be) 24.05.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler 60 yaşını doldurmuş olmaları, şartı ile yaşlılık
aylığından yararlanabilirler.
3. Değerlendirme
1.Eldeki davada, Sosyal Güvenlik Denetmenleri tarafından tanzim edilen raporlar gereği; 1255817 sicil sayılı
dosyada işlem gören ... Isıtma ... Ltd. Şti.'de geçen 01.06.2014-31.08.2014 dönemlerindeki çalışmalar ile
1251724 sicil sayılı dosyada işlem gören ... ... unvanlı iş yerinde geçen 01.09.2014-17.06.2015
dönemlerindeki çalışmalarının fiili olmadığı tespit edildiğinden davalının sigortalı bildirimlerinin iptal
edildiğini, bahse konu raporlar ile iptal edilen bildirimler neticesinde, davalının 506 sayılı Kanun'un Geçici
8/A maddesine göre bağlanan aylık için emeklilik şartı olan son 2520 gün hizmet içinde 1260 gün 4/1(a)'ya
tabi hizmet şartı yerine gelmediğinden aylıklarının, aylık başlangıç tarihi olan 01.07.2015'ten itibaren iptal
edildiği ve davalıya ödenen aylık miktarının şimdilik 63.484,98 TL'sinin yasal faiziyle davalıdan tahsili talep
edilmiş olup Mahkemece, bildirimlerin fiili çalışmaya dayalı olmadığı ve davacının, tahsis başvuru tarihi
itibarıyla hizmet birleştirmesi olmaksızın salt 4/I-a. hizmetlerine göre Geçici 81/C. maddesinin b alt
bendindeki 59 Yaş koşulunu taşımaması nedeniyle aylığa hak kazanamayacağından ve 01.07.2015
tarihinden sonra ödenen yaşlılık oaylıklarının o96/I-a. maddesi gereği yersiz ödeme olarak
değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 15.09.1958 doğumlu davalının sigortalılık başlangıç tarihinin 08.07.1973
olduğu, 4512 gün 506 sayılı Kanun'a tabi zorunlu sigortalılığı ile 3659 gün 1479 sayılı Kanun'a tabi
sigortalılığı olmak üzere toplam 8171 prim ödeme gün sayısı üzerinden 506 sayılı Kanun'un Geçici 81/B
maddesi gereğince 01.07.2015 tarihinden itibaren kendisine yaşlılık aylığı bağlandığı, davalının, davacı
Kurumca yapılan denetim ve araştırma sonrasında düzenlenen rapora dayanılarak ... Isıtma ... Ltd. Şti.'de
geçen 01.06.2014-31.08.2014 dönemlerindeki çalışmalar ile 1251724 sicil sayılı dosyada işlem gören ......
unvanlı iş yerinde geçen 01.09.2014-17.06.2015 dönemlerinde tam gün üzerinden gerçekleştirilen
sigortalılık bildirimlerinin fiili çalışmaya dayanmaması nedeniyle geçersiz sayılıp giderek tahsis koşullarını da
yitirdiğinden aylığının iptal edilerek yersiz ödenen aylıklar nedeniyle borç tahakkuk ettirilmesine rağmen
borcun ödenmemesi nedeniyle alacağın tahsiline karar verilmek üzere eldeki davanın açıldığı
anlaşılmaktadır.
Somut olayda, her ne kadar Mahkemece davacının çalışmalarının fiili olmadığına yönelik tespit yerinde ise
de, aylığın yeniden bağlanması ile ilgili hüküm eksik incelemeye dayalıdır.
Aylık koşulları değerlendirilirken yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler göz önünde bulundurularak,
davacının iptal edilen sigortalılık süresi dışında, mevcut prim ödeme gün sayısı değerlendirildiğinde dava
açılmadan önce 15.09.2017 tarihinde davacının 59 yaşını doldurarak 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim
—lme “—rilarımı m amilmadıZzı ——.laaılman miyim ilm! ..mmlslslş (maslağım — Lal, A İlymazan mann malağlama
gear gar ıgınn MU oayıuuıyı Gia Unu, RiiiN yayın ayıyı MU NRUZLuilp RUagiınıu ii!
değerlendirilmesinde talep şartı aranmaksızın aylık şartları oluştuysa bu durum Kurumdan sorulup
belirlenmeli, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacağı buna göre hesaplanmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yanılgılı değerlendirme ile
yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_648.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/648E. , 2024/7886K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/422 E., 2023/1573K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çermik Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2018/80 E., 2022/397 K.
Taraflar arasında iş kazasından tazminat istemi davasından dolayı yapılan yargılama neticesinde İlk Derece
Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının davalı ... İnşaat ve Sanayi Ticaret A.Ş. vekili tarafından istinaf
başvurusunda bulunulduğu, davacılar vekilinin katılma yoluyla istinafta bulunması üzerine, Bölge Adliye
Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... İnşaat ve Sanayi Ticaret A.Ş. vekili ile temyize cevaben davacılar
vekili tarafından katılma yoluyla temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri
yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi
... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle davacı ...'in 10.11.2015 tarihinde Çankırı Ilgaz kavşağında yol
inşaatı yaparken iş kazası geçirdiğini, kazadan ötürü sakat kalmış ve hayatının baharınca iş bu şekilde malul
kalarak sakat kaldığını, bundan sonraki tüm ömrü boyunca bu şekilde yaşamak durumunda kalarak çok
ciddi maddi zararlarının olduğunu, hakeza aynı olaydan ötürü tüm ailesi ile birlikte aylarca hatta yılarca
çeşitli tedaviler ve acılar yaşadığını, hakeza davacının eşi olan ...'da eşi ile birlikte benzer acıları ve psikolojik
sıkıntıları yaşadığını, aylarca eşinin peşinden hastane hastane dolaştığını, hayatının baharında eşinin sakat
kaldığını ve ömrünün bundan sonraki tüm süreci bu şekilde yaşamak durumunda kaldığını beyanla müvekkili
sigortalı lehine 5.000 TL maddi ve 150.000 TL manevi tazminat ile eş lehine (o yansıma mahiyetinde 50.000
TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davlılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş,
yargılama sürecinde 11.11.2020 tarihli rapora göre maddi tazminat istemini 472.871,63 TL'ye artırmıştır.
II. CEVAP
1.Davalı ... İnşaat ve Sanayi Ticaret A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle davacının taleplerinin
zamanaşımına uğradığını, davalı şirketler arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin bulunmadığını,
davacının diğer şirket çalışanı olduğunu, meydana gelen kazada müvekkili şirkete izafe edilebilecek bir
kusurun bulunmadığı, davacının asli ve tam kusurlu olduğunu, davacının eşinin manevi tazminat talebinin
ağır bedensel zarar bulunmaması nedeniyle reddinin gerekeceği savunmaları ile davanın reddine karar
verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı ... Harfiyat Yapı İnş. Gıda Turz. San. Ltd. Şti. usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya
cevap vermemiş ve duruşmaları takip etmemiştir
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle davalı şirketler arasında
30.05.2015 tarihli alt yüklenici sözleşmesinin imzaladığı, sözleşmenin konusunun Kastamonu Çankırı
yolunun belirli kesimlerinin yapım işine ait "köprü ve küçük sanat yapıları, kazı, kalıp, demir, beton işçiliğinin
alt yüklenici olarak ... Harfiyat Yapı İnş. Gıda Turz. San. Ltd. Şti. tarafından gerçekleştireceğine ilişkin
olduğu, bu durumda alt yükleniciye verilen işin, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki bir kesimi
yada yardımcı işler kapsamında kaldığı, davalı şirketler arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin
bulunduğu, iş kazasının 10.11.2015 tarihinde meydana geldiği eldeki davanın 24.04.2018 tarihinde kısmi
yada yardımcı işler kapsamında kaldığı, davalı şirketler arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisinin
bulunduğu, iş kazasının 10.11.2015 tarihinde meydana geldiği eldeki davanın 24.04.2018 tarihinde kısmi
dava olarak açıldığı, davacı vekili tarafından 06.09.2021 tarihinde ıslah yapıldığı nazara alındığında dava ve
ıslah zamanaşımı süresinin dolmadığı, SGK müfettiş raporunun yapılan incelenmesinde, 10.11.2015 günü
sigortalının, işyerinde işveren tarafından kendilerine verilen "perde beton dökümü" işini yaptıkları sırada,
çöken beton kalıpla birlikte yere düşerek yaralandığı, olayın "İş Kazası" olarak değerlendirildiği ve
işverenlerin “6100 oranında kusurlu olduğunun değerlendirildiğinin anlaşıldığı, 07.04.2022 tarihli kusur
raporunda; alt işveren ... Harfiyat Yapı İnş. Gıda Turz. San. Ltd. Şti'nin 9050, üst işveren ... İnş. San ve Tic.
A.Ş.'nin 90630 ve davacının 9620 kusurunun bulunduğunun bildirildiği, aldırılan kusur raporuna davacı
vekilinin itiraz etmediği, davalı ... İnş. San ve Tic. A.Ş. vekilinin itiraz ettiği ancak itirazının süresinde
olmadığı görülmüş ise yapılan itirazlar açısından, kusur raporunun İş güvenliği Uzmanlarından oluşturulan 3.
kişilik bir bilirkişi heyetinden alındığı, olayın oluşu net bir şekilde belirlenerek olaya neden olan tüm saiklerin
bir bütün olarak ele alındığı, yapılan değerlendirmelerin olayın oluş şekline göre dosya kapsamına uygun,
gerekçeli ve denetlenebilir olduğu, kusur durumu tereddüte mahal vermeyecek şekilde belirlendiği nazara
alınarak hükme esas alındığı, dosya kapsamında yer alan davacının maluliyet oranının tespiti açısından Adli
Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden aldırılan 21.02.2020 tarihli rapor içeriğinde, Sosyal Güvenlik Kurumu ve
diğer sağlık kuruluşlarından verilen maluliyet oranları da değerlendirilerek, davacının E cetveline göre “066
oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, başka birisinin sürekli bakımına muhtaç
durumda olmadığının anlaşıldığı, maddi tazminat alacağının hesaplanması için gerçeğe en yakın verilerin
kullanılmasının esas olduğu, bu kapsamda “TRH 2010” tablosunun iş kazası ve meslek hastalığından
kaynaklı maddi tazminat davalarında da bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınması gerektiği bu tablo
üzerinden yapılan hesaplamaya göre davacının iş göremezlik zararının toplam 1.755.322,24 TL olduğu
ancak davacı vekilinin davasını 06.09.2021 tarihinde ıslah ettiği ve talebini 472.871,63 TL olarak belirlediği
nazara alınarak taleple bağlılık ilkesi kapsamında bu miktar üzerinden hüküm kurulduğu, olayın oluş şekline,
kusur oranlarına, davacının duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna,
22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut
olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre takdiren sigortalı lehine 100.000,00 TL
manevi tazminata hükmedildiği, davacı eş ... açısından ise iş kazası nedeniyle ağır bedensel zarara uğrayan
sigortalının yakınlarının manevi tazminat talep etme haklarının bulunduğu sigortalının 666 oranında malul
kaldığı, süreç içerisinde bir çok kez ameliyatlar geçirdiği, dosya kapsamında yer alan rapor içeriklerinde
fiziksel ve psikolojik olarak sorunlarının devam ettiği hususları dikkate alındığında, davacı eş ...'in de manevi
tazminata hak kazanacağı anlaşılmakla takdiren 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği anlaşılmıştır.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ile katılma yoluyla
davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davalı ... İnşaat ve Sanayi Ticaret A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle;Asıl İşveren olmadığını bağımsız
işveren olarak kabul edildiğini, kaçınılmazlığın değerlendirilmediğini , Kusur raporunun hatalı olduğunu,
maddi tazminat hesabında PMF 1931 tablosunun dikkate alınması gerektiğini, iskontolama oranın 5 olması
gerektiğini, hesaptan önce gelirin “100 indirilip sonra “580 kusur tenzilatı yapılması, geçici iş göremezlik ve
tedavi giderinin de hesaptan tenzil edilmesi gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2.Davacılar vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle davalının istinaf itirazlarının yerinde olmadığını,
sigortalının manevi tazminat isteminin tam kabulü gerektiğini, manevinin reddolan kısmından ret vekalet
ücreti takdirinin de hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle kusura dair istinaf itirazı
yönünden; somut olayda mahkemece hükme esas alınan raporda iş kazasının meydana gelmesinde
aralarında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunan davalı şirketlerin toplam “580 oranında kusurlu
bulunduğunun belirtildiği ve kazanın meydana geliş şekli ve dosya kapsamı göz önüne alındığında somut
olayda izafe edilen kusur oranları yerinde olmakla bu hususa ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı, maddi
tazminata dair tinaf itirazı yönünden; İlk Derece Mahkemesince itibar edilen ve hükme esas alınan hesap
raporundaki verilerin açık ve somut olaya uygun olduğundan davalının bu hususa ilişkin istinaf itirazının da
yerinde olmadığı, manevi tazminata dair istinaf itirazı yönünden; somut olayda, işçinin kaza tarihindeki yaşı,
olayın oluş şekli, sürekli iş göremezlik oranı, kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, paranın
satın alma gücü ile dosya kapsamı nazara alınarak yapılan değerlendirme sonucunda manevi tazminat
alacağının yazılı tutarda hüküm altına alınmasının isabetli olduğu gerekçeleriyle davacı ve davalı ... İnş. San.
Tic. A.Ş. vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 maddesi
gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... İnşaat Ve Sanayi Ticaret
A.Ş. vekili ile temyize cevaben davacılar vekili tarafından katılma yoluyla temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... İnşaat ve Sanayi Ticaret A.Ş. vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl işveren olmadığını diğer
davalı ile aralarındaki sözleşmenin anahtar teslim olarak kabulü gerektiğini, bağımsız işveren olarak kabul
edilmesi gerektiğini, olayda kaçınılmazlığın etkisinin değerlendirilmediğini, kusur oran ve aidiyetlerinin hatalı
belirlendiğini, maddi tazminat alacağının hesabında PMF 1931 tablosunun dikkate alınması gerektiğini,
iskontolama oranın 5 olması gerektiği halde “10 olarak esas alınmak suretiyle hatalı belirlendiğini,
hesaptan önce gelirin 90100 indirilip sonra W80 Kusur tenzilatı yapılmasnın hatalı olduğunu, önce kusur
ardından gelir indirimi yapılmasının hatalı olduğunu ayrıca SGK tarafından açılan rücu davasında hüküm
altına alınan geçici iş göremezlik ve tedavi giderinin mükerer yararlanmaya yol açmamak açısından tenzili
gerektiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davacılar vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle davalı temyiz itirazlarının reddiyle müvekkili
sigortalı lehine manevi tazminatın tam kabulü gerektiğini aynı zamanda manevi ret vekalet ücreti takdirinin
de hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazası neticesinde sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat
istemlerine ilişkindir.
2. Ilgili Hukuk
"Temyiz incelemesinin kapsamı" açısından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369, 370 ve 371
inci maddeleri, "Ücret ve Fazla Çalışma Ücreti açısından" 4857 sayılı İş Kanun'un 32 nci maddesi ile 41 ila 43
üncü madde hükümleridir. "Bilirkişi raporuna itiraza" ilişkin 281 inci maddesi, "Tazminat miktarının tayin ve
tespiti" açısından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 417 ve 114 maddeleri delaletiyle 49, 50, 51, 52, 53,
54, 55 ve 56 ncı maddeleri, "Olayın iş kazası olarak tespiti ile SGK yönünden sonuçları" için 5510 sayılı
Kanun'un 13, 16, 19, 20 ve 21 inci maddeleri, İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin alınacak tedbirler bakımından
işyerinin nitelik ve kapsamına göre 4857 sayılı İş Kanun'un 77 nci maddesi ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu maddeleri, "Usuli kazanılmış hak" yönünden 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı Yargıtay
İçtihadı Birleştirme Kararı ile 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıdır.
3. Değerlendirme
a) Davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle;
1.HMK 366 ncı maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 348/1 inci madde uyarınca, İstinaf
dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile
iki haftalık süre içerisinde vereceği cevap dilekçesi ile temyiz yoluna başvurabilecektir.
2.Katılma yoluyla temyiz hakkı, temyiz başvurusunda bulunmamış olan tarafa diğer tarafın temyiz
başvurusuna cevapla ve onun temyiz sebepleri ile bağlı olarak kanun yoluna başvurma imkanı veren bir hak
olup, tarafların karşılıklı olarak temyize katılmalarından bahsedilebilirken, davanın aynı tarafında yer
alanların birbirlerinin temyizlerine katılma haklarının bulunduğunu kabul etmek usul hukukuna göre
mümkün görünmemektedir.
3.Somut olayda davalı vekilinin temyiz dilekçesindeki sebeplerin maddi tazminat hükmüne ilişkin olup açıkça
manevi tazminat hükmüne yönelik temyiz itirazının bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin iş bu temyize
cevapla manevi tazminat hükmünü temyize hukuki yarar olmadığından katılma yoluyla temyiz
başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
b) Davalı ... İnşaat Ve Sanayi Ticaret A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre kusur oran ve aidiyetleri ile iş göremezlik oranına dair tespitlerin
dosya kapsamı ile dairemizce benimsenmiş olan ilkelere uygun olmasına göre davalı ...vekilinin aşağıdaki
paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 6100 sayılı HMK'nın 266 ncı maddesine göre Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi
gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün
alınmasına karar verir. (Değişik cümle: 03.11.2016-6754/49 md.) Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da
hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye
başvurulamaz. (Ek cümle: 03.11.2016-6754/49 md.) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında
ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez. Aynı Kanunun
281/1 inci maddesine göre "Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta
içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar
hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep
edebilirler.(Ek cümle: 22.07.2020-7251/24 md.) Bilirkişi raporuna karşı talebin bu süre içinde
hazırlanmasının çok zor veya imkânsız olması ya da özel yahut teknik bir çalışmayı gerektirmesi hâlinde yine
bu süre içinde mahkemeye başvuran tarafa, sürenin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya
mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilir düzenlemesi yer almaktadır.
3. Bilindiği üzere HMK'nın 30 uncu maddesi kapsamında düzenleme altına alınmış olan "Usul Ekonomisi"
ilkesine göre de Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz
gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.
4.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.02.2021 tarih ve 2018/10(21)-94 E.- 2021/111 K. sayılı ilamında da
açıkça belirtildiği gibi " Bir tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmemesi ile diğer (bilirkişi raporuna itiraz eden)
taraf lehine usuli kazanılmış hak doğar. Yani bir taraf bilirkişi raporuna itiraz etmez, diğerinin itirazı üzerine
yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılır ve ikinci bilirkişi raporu birinci rapora itiraz edenin daha da aleyhine
olursa, ilk rapora itiraz etmeyen taraf bakımından ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden ve bununla diğer taraf
lehine usuli kazanılmış hak doğduğundan, mahkemenin ilk bilirkişi raporuna göre karar vermesi gerekir
(Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s. 2753)"
5. Somut olayda, davacı sigortalının iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi tazminat alacağının iş bu
dava kapsamında ilk kez 11.11.2020 tarihli hesap bilirkişi raporunda hesaplandığı ve bu hesap raporunda
"PMF 1931 bakiye ömür tablosu, asgari ücret, bilinen devre sonu olarak 31.12.2020 tarihi ve 5100
oranında davalı taraf kusuru dikkate alınarak" maddi tazminat alacağının 472.871,63 TL olarak belirlendiği,
davacı ve davalı ... İnşaat ve Sanayi Ticaret A.Ş. vekillerine raporun 27.12.2020 tarihinde tebliğ edildiği
davalı vekilinin hesap raporuna süresi içerisinde itirazda bulunmuşken, davacı vekilinin itirazda bulunmadığı
gibi 06.09.2021 tarihli talep artırım dilekçesiyle maddi tazminat istemini bu hesap raporunda tespit edilen
miktara göre artırdığı anlaşılmıştır. Mahkemece kusur raporundan sonra hesap bilirkişiden alınan 28.09.2022
tarihli ek hesap bilirkişi raporunda ise "PMF 1931 ve TRH 2010 bakiye ömür tablolarına göre seçenekli hesap
yapılırken, asgari ücret, bilinen devre sonu olarak 31.12.2022 tarihinin esas alındığı ve kusur oranında da
seçimlik olarak hesap yapmak suretiyle PMF 1931 tablosuna göre “5100 kusur üzerinden 1.264.126,06 TL
(davalı ... Şti kusur oranı olan 9650 kusur için 632.063,03 TL ve ... Şti. kusur oranı olan Yo 30 kusur için
379.237,82 TL olmak üzere 580 Kusur üzerinden 1.011.300,84 TL), TRH 2010 tablosuna göre; 100 kusur
üzerinden 1.755.322.24 TL ( Davalı... Şti kusur oranı olan 9650 için 877.661,12 TL ve ... Şti kusur oranı
olan Ye 30için 526.596,62 TL' olmak üzere “580 Kusur üzerinde 1.404.257,74 TL) maddi tazminat alacağının
belirlendiği, İlk Derece Mahkemesince 980 davalılar kusuruna itibar edilmekle beraber, maddi tazminat
hesabında 28.09.2022 tarihli hesap raporuna göre TRH 2010 tablosunda W100 kusur seceneği üzerinden
belirlenen 1.755.322.24 TL'ye itibarla ancak taleple bağlı 472.871,63 TL'ye hükmedildiği anlaşılmış ise de
varılan sonuç hatalı olmuştur.
6. Bu cümleden olarak her ne kadar dairemizce maddi tazminatın hesabında bakiye ömür tespitiyle ilgili
olarak TRH 2010 bakiye ömür tablosu dikkate alınmakta ise de HMK'nın 25 inci maddesinde yer alan
"taraflarca getirilme ilkesi ve HMK'nın 281 inci maddesinde belirtilen "bilirkişi raporuna itiraz prosedürü"
kapsamında; yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafın kök hesap raporu olan 11.11.2020 tarihli hesap
raporuna itiraz etmediği bu yönle bu raporda esas alınan PMF 1931 bakiye ömür tablosu ve davalı itirazı
kapsamında kusur hariç hesap verileri yönünden davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, kök hesap
raporundan sonra alınan ve dosya içeriğine uygun olan 07.04.2022 tarihli kusur raporunda da davalıların
(davalı ... Hafriya Şti'nin 9050 ve davalı ... İnşaat Şirketinin 9030 olmak üzere) müteselsilen 9580 ve davacı
sigortalının 9020 oranında kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
7. Bu açıklamalar doğrultusunda Mahkemece; 11.11.2020 tarihli hesap raporuna 5100 kusur oranı yerine
“80 kusur oranı uygulanıp, SGK'dan bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri ile geçici iş göremezlik
ödeneğinin 9080'inin de bu tazminat alacağından mahsup edilerek kararı temyiz eden davalı ... İnşaat ve
Sanayi Ticaret A.Ş. yönünden davacının hak ettiği tazminat alacağının tespiti, (kararın diğer davalı ...
Harfiyat Yapı İnş. Gıda Turz. San. Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmemiş olması nedeniyle davacı sigortalının
bu davalı aleyhine elde ettiği usuli kazanılmış hak da gözetilerek) bir karar verilmesi gerekirken, hatalı
değerlendirme ile yazılı şekilde hesap verilerinde davalı lehine usuli kazanılmış hakkı ihlal eden 28.09.2022
tarihli hesap raporuna itibar edilmesi, öte yandan 080 davalılar kusuruna itibar edilmesine karşın iş bu
raporda “100 kusur üzerinden hesaplanan hesap seçeneğine itibarla hüküm tesis edilmiş olması da hatalı
olmuştur.
8. İlk Derece Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile
yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
9. O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve tarafların istinaf
itirazlarının esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece
Mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz itirazlarının REDDİNE,
2.Davalı vekilinin temyiz başvuruları nedeniyle sair temyiz itirazlarının reddiyle İlk Derece Mahkemesi
kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN
KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
4. Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalıya iadesine,
5. Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
09.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_1438.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/1438E. , 2024/7955K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3000 E., 2022/1975 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/21 E., 2022/296 K.
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde
belirtilen gerekçelerle davanın kabülüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ... TC numaralı ... adına 01.05.1981-30.10.1990 tarihleri
arasında geçen sigortalı hizmetlerin davacıya aidiyetinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ve davalı ...'ın isim, soy isim, baba adları ve nüfus
bilgilerinin aynı olduğunu, nüfus kayıtlarını davacı tarafından daha sonra değiştirildiğini, davacının diğer
davalı adına görünen hizmet sürelerinin kendisine ait olduğunu yazılı belge ile ispat etmek zorunda olduğunu
belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... duruşmadaki beyanında; kendisinin 1977-1978 yıllarında Diyarbakır'da Toprak Su işlerinde 3 ay
kadar çalıştığını, onun dışında ara işlerinde çalıştığını, sigortasının yapılmadığını, davacının bahsettiği
yerlerde kendisinin çalışmadığını, davacı ile akraba olduğunu beyan etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile ... TC. Kimlik
numaralı ... adına gözüken 01.05.1981-30.10.1990 arasındaki çalışmaların, 14843718084 TC. kimlik
numaralı ...'a ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekilinin istinaf sebepleri; Mahkemece eksik inceleme yapıldığı, kararın usul ve yasaya aykırı
olduğunugerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkeme tarafından davacının
iddiasına konu dönemdeki davalı ...'ın hizmet cetvelinde 01.05.1981-30.10.1990 tarihleri arasında görülen
işyerlerine ait işe giriş bildirgelerindeki ... adına olan imzalarla ilgili bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, imzaların
davacı eli ürünü olduğu yönünde raporlar verildiği, davacı ve bordro tanıklarının beyanlarının alındığı, işyeri
Ma ee MAL... de ee B.A... ae ef de We 3. A 4 get. e... AL. A 3. a
işyerlerine ait işe giriş bildirgelerindeki ... adına olan imzalarla ilgili bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, imzaların
davacı eli ürünü olduğu yönünde raporlar verildiği, davacı ve bordro tanıklarının beyanlarının alındığı, işyeri
kayıtları, nüfus kayıtları ve adli sicil kayıtları getirtildiği, taraf delillerinin toplandığı, tüm dosya kapsamına
göre... ve... oğlu, 05.06.1958 doğumlu, ... T.C. kimlik numaralı davalı ...1n hizmet cetvelinde 01.05.1981-
30.10.1990 tarihleriarasında ...,...,...,...,..., ..., .. Sicil numaralı işyerlerindeki çalışmaların davacıya ait
olduğu ancak davalı adına bildirimlerin yapıldığı anlaşılmakla, Kuruma bildirilen primi ödenmiş sigortalı
çalışmaların davacıya aidiyetinin tespiti yönündeki Mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde
usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar
verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği hususlar ile temyiz talebinde bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, aidiyet tespitine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrası
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Kurum vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3101.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3101E. , 2024/7995K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2144 E., 2023/2429 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ordu 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/380 E., 2022/90 K.
Taraflar arasındaki asıl dava Kurum işleminin iptali, birleşen karşı dava ise itirazın iptali istemli olup, yapılan
yargılama neticesinde İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının asıl dava davacı-bir. davada davalı vekilince istinafı üzerine, Bölge Adliye
Mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilince temyiz
edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,
temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi ... hazırlanan rapor dinlendikten sonra
dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Asıl davada davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle davacıya davalı Kurumca ... tahsis numarasıyla
yaşlılık aylığı bağlandığını, ... unvanlı iş yerindeki toplam 572 günlük sigortalılığının Kurum denetmen
raporuna istinaden iptal edildiğini, davacının 03.06.2006-30.09.2007 ve 09.01.2008-11.04.2008 tarihleri
arasında çalıştığının tespitine, kesilmek suretiyle ödenmeyen yaşlılık aylıklarının ödeme tarihlerinden itibaren
yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleşen karşı davada davacı Kurum vekili dava dilekçesinde özetle Kurum denetmen raporuna istinaden
yaşlılık aylığının iptali sonucu, yersiz ödenen aylıkların tahsili amacıyla icra takibine geçildiğini, Ordu İcra
Müdürlüğünün 2018/2056 Esas sayılı dosyası ile 160.981,90 TL asıl alacak 13.071,71 TL işlemiş yasal faiz
ve tebligat masrafları olmak üzere toplam 174.053,61 TL alacağın tahsili amacıyla, davalı ... aleyhine icra
takibine geçildiğini, takibi yönelik yapılan itirazın iptaline karar verilmesini, davalının 9520 oranında icra
inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasını talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Asıl davada davalı-birleşen davada davacı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle davanın reddine karar
verilmesini talep etmiştir.
2. Asıl davada davacı- birleşen davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle takibin haksız olduğunu ileri
sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden davacı ... tarafından
davalı SGK aleyhine açılan davanın reddine, davacı SGK tarafından davalı ... aleyhine açılan bu dava ile
birleşen 2019/277 Esas sayılı itirazın iptali davası yönünden; davacının davasının kabulü ile Ordu İcra
Müdürlüğünün 2018/2056 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, 21.593,91 TL'nin
davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl dava davacı-birleşen davada
davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Ilk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl dava davacı-birleşen davada
davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Asıl dava davacısı, birleşen dava davalısı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle Mahkeme kararının usule aykırı
olduğunu, karar vermeye yeterli delillerin toplanmadığını, tanıkların dinlenilmediğini belirterek istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf isteminin esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl dava davacı-bir. davada davalı
vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle istinaf dilekçesindeki beyanlarını
tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlıkta asıl dava Kurum işleminin iptali, birleşen karşı dava ise yersiz ödenen aylıkların tahsiline ilişkin
Kurumca başlatılan takibe itirazın iptali talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un 86/9 uncu maddesi hükümleridir.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, dosyada yer alan tüm bilgi
ve belgelerin incelenmesinde verilen hükmün yerinde olduğu anlaşılmakla asıl dava davacısı-bir. davada
davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin ilgiliden alınmasına,
10.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi
|
2024_3442.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3442E. , 2024/8273K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1769 E., 2023/2751 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 50. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/236 E., 2022/32K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Dinutuximab beta (Çarziba) ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları tarafından ruhsat
başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya ilişkin dayanak
belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs bilimsel veriler) ile Kurumunuzca ruhsat verilmesi
veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs tüm kayıtların celp edilip
dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın devam edip-
etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine ilişkin tıbbi
komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Dinutuximab
beta (Oarziba) ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin (bu konuda
alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve görüşlerini
içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm kayıtlar) celp edilip eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_844.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/844E. , 2024/8243K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1150 E., 2023/1747 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 13. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/297 E., 2022/525 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Atezolizumab etken maddeli Tecentrig ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları
tarafından ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya
ilişkin dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs bilimsel veriler) ile Kurumunuzca
ruhsat verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs tüm
kayıtların celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın
devam edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine
ilişkin tıbbi komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Atezolizumab
etken maddeli Tecentrig ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin
(bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve
görüşlerini içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm kayıtlar) celp edilip
eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_448.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/448E. , 2024/8238K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1038 E., 2023/1745 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 13. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/381 E., 2022/537 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Pembrolizumab etken maddeli Keytruda ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları
tarafından ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya
ilişkin dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs. bilimsel veriler) ile Kurumunuzca
ruhsat verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi, belge vs. tüm
kayıtların celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın
devam edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine
ilişkin tıbbi komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen
Pembrolizumab etken maddeli Keytruda ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm
dayanak belgelerin (bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya
almamasına ilişkin gerekçe ve görüşlerini içeren itiraz vs. çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs.
tüm kayıtlar) celp edilip eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3295.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3295E. , 2024/8271kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3352 E., 2023/2194 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/166 E., 2023/323 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın sut kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumundan dava konusu hemofili A hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Emicizumab etken maddeli Hemlibra ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları
tarafından ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya
ilişkin dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbı araştırma ve görüşler ile vs bilimsel veriler) ile Kurumunuzca
ruhsat verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs tüm
kayıtların celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın
devam edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine
ilişkin tıbbı komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu hemofili A hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen
Emicizumab etken maddeli Hemlibra ilacın sut kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak
belgelerin (bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun sut kapsamına alınması veya almamasına ilişkin
gerekçe ve görüşlerini içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm kayıtlar) celp
edilip eklenmesine,
3-Davalı Kurumdan davacının hangi kapsamda (4/1-a,b,c ve GSS vs) sağlık güvencesinden yararlandığı,
yararlanıyorsa kendi sigortalığından mı yada başka birinin (eş, çocuk, anne, baba vs) yararlandığı sorularak,
davalı SGK Başkanlığı nezdinde bulunan davacı veya sağlık güvencesinden yararlandığı kişiye ait şahsi sicil
dosyasının (özellikle 4/a,b,c hizmetlerinin gösterir hizmet döküm föyünün vs.) eksiksiz okunaklı bir suretinin
celp edilip, eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
-. 1...) e 0 8 4» şa eş e a a pe. mawli a 8»... aa. Ni... . eş. Mami
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2897.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2897E. , 2024/8267K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2983 E., 2024/167 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Zonguldak 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/116 E., 2023/154 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Kabozanitinib etken maddeli Cabometyx ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları
tarafından ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya
ilişkin dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs. bilimsel veriler) ile Kurumunuzca
ruhsat verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi, belge vs. tüm
kayıtların celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın
devam edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine
ilişkin tıbbi komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Kabozanitinib
etken maddeli Cabometyx ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin
(bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve
görüşlerini içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm kayıtlar) celp edilip
eklenmesine,
3-Davalı Kurumdan davacının hangi kapsamda (4/1-a,b,c ve GSS vs) sağlık güvencesinden yararlandığı,
yararlanıyorsa kendi sigortalığından mı yada başka birinin (eş, çocuk, anne, baba vs.) yararlandığı
sorularak, davalı SGK Başkanlığı nezdinde bulunan davacı veya sağlık güvencesinden yararlandığı kişiye ait
şahsi sicil dosyasının (özellikle 4/a,b,c hizmetlerinin gösterir hizmet döküm föyünün vs.) eksiksiz okunaklı
bir suretinin celp edilip, eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_2461.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/2461€E. , 2024/8263K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1866 E., 2024/78 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/257 E., 2022/161 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Olaparib etken maddeli Lynparza ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları tarafından
ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya ilişkin
dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs bilimsel veriler) ile kurumunuzca ruhsat
verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs tüm kayıtların
celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın devam
edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine ilişkin tıbbi
komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Olaparib
etken maddeli Lynparza ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin
(bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve
görüşlerini içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm kayıtlar) celp edilip
eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_846.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/846E. , 2024/8244K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/848 E., 2023/1730 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 13. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/313 E., 2022/430 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Pembrolizumab etken maddeli Keytruda ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları
tarafından ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya
ilişkin dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs bilimsel veriler) ile Kurumunuzca
ruhsat verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs tüm
kayıtların celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın
devam edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine
ilişkin tıbbi komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen
Pembrolizumab etken maddeli Keytruda ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm
dayanak belgelerin (bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya
almamasına ilişkin gerekçe ve görüşlerini içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm
kayıtlar) celp edilip eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_356.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/356E. , 2024/8237K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/703 E., 2023/947 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 9. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/4 E., 2023/32K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar vermek suretiyle davanın reddine
karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten
ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Pembrolizumab etken maddeli Keytruda ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları
tarafından ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya
ilişkin dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs. bilimsel veriler) ile Kurumunuzca
ruhsat verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi, belge vs. tüm
kayıtların celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın
devam edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine
ilişkin tıbbi komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen
Pembrolizumab etken maddeli Keytruda ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm
dayanak belgelerin (bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya
almamasına ilişkin gerekçe ve görüşlerini içeren itiraz vs. çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs.
tüm kayıtlar) celp edilip eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
AM AM AMA LL SAS a gs ge Nm eps
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_1083.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/1083E. , 2024/8246K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/189 E., 2023/1396 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 27. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/229 E., 2021/237 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Dinutuximab beta (Çarziba) ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları tarafından ruhsat
başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya ilişkin dayanak
belgeler (faz çalışmaları, tıbbı araştırma ve görüşler ile vs. bilimsel veriler) ile kurumunuzca ruhsat verilmesi
veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs tüm kayıtların celp edilip
dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın devam edip-
etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine ilişkin tıbbı
komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Dinutuximab
beta (Oarziba) ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin (bu konuda
alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve görüşlerini
içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm kayıtlar) celp edilip eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3770.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3770E. , 2024/4716K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/953 E., 2023/1654 K.
KARAR : Kısmen Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kadirli 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2021/329 E., 2023/207 K.
Taraflar arasındaki tespit davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
kabulüne, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle, davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz
şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne
karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler
incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin davalı nezdinde oto mekanikeri olarak çalıştığı sırada araç altında işlem yaparken
krokinin boşalması sonucu kafasının araç ile zemin arasında sıkıştığını, kafatasında çatlaklar oluştuğunu,
hastanede hasta öyküsüne gerçek dışı olarak kayıp düştüğünün yazıldığını, işveren tarafından iş kazası
bildirimi yapılmadığını, davacının SGK'ya başvuruda bulunduğunu ancak Kurumca karar verilmediğini, 8
aylık süreç sonunda ilgili kanun uyarınca taleplerinin reddedilmiş sayıldığını ve davacının işbu davayı açtığını
iddia etmiş, davaya konu kazanın iş kazası olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
"1-Davalı (... yönünden davanın kabulü ile davacının 28.10.2020 günü dava ...'e ait
245200101110046808005-69000021 sicil numaralı iş yerinde çalışırken geçirdiği kazanın iş kazası
olduğunun tespitine,
2-Davalı ... Kurum yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, ...” karar
verilmiştir
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; açılan davada müvekkili kurumun kusurunun bulunmadığını,
davanın Kurum yönünden konusuz kalması nedeniyle lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini
savunarak mahkeme hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.
C Gerekrce ve Sonlır
SUVUGl gin BİGALI İRİ ii KG li LU LİL,
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile incelenen dosya kapsamında davacı
vekilinin iş kazasının tespiti bakınından 27.10.2020 tarihinde davalı Kuruma başvurduğu, Kurum tarafından
düzenlenen 04.08.2022 Tarih, 2022/420658/032 Sayılı Rapor içeriğinden, Kurumun 16.12.2020 tarihinde
taleple ilgili tahkikata başladığının anlaşıldığı, davacı vekilinin, 05.02.2021 tarihinde açtığı davada, dava
dilekçesi içeriğinde, Kurumca iş kazası tespitine ilişkin tahkikatın sürdüğünden haberdar olduğunu belirttiği,
buna göre, davacının talebiyle ilgili Kurumun incelemeye başladığından ve yürütülen tahkikatın sürdüğünden
haberdar olduğu gözönüne alındığında, davalı Kuruma karşı dava tarihinde haklı olmadığı, bu nedenle davalı
Kurum lehine vekalet ücretine hükmedilecek yerde, aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin kanuna ve
olaya uygun olmadığı gerekçelerine dayalı olarak, istinaf isteminin kabulüne, yerel mahkeme kararının
kaldırılmasına yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı lehine vekalet ücretine hükmeden Yerel Mahkeme
kararının hukuka uygun olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle; eksik araştırma sonucu karar verildiğini, aleyhe hükmedilen vekalet
ücretinin hatalı olduğunu, konuya ilişkin hizmet tespiti davasının sonucu beklenmeden karar verilmesinin
hukuka uygun olmadığını beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık 28.10.2020 tarihinde meydana gelen olayın iş kazası olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 13 üncü
maddesinin ilgili 1 inci fıkrası şöyledir:
"İş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) (Değişik: 17.04.2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi
adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi
nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) (Değişik: 17.04.2008-5754/8 md.) Bu Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan
zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve
sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır."
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ilgili 59 ve 60 ıncı maddeleri şöyledir:
"Madde 59- (1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden
fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde,
mecburi dava arkadaşlığı vardır.
Madde 60- (1) Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava
açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya
gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde
duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder.
3. Değerlendirme
Bir olayın iş kazası olduğunu tespitine ilişkin davalarda Kurum ile işveren arasında 6100 sayılı Kanun'un 59
uncu maddesi kapsamında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Bu nedenle 6100 sayılı Kanun'un 60 ıncı maddesi
uyarınca davanın Kuruma ve işverene karşı birlikte açılması zorunludur. Zorunlu dava arkadaşlığında tek bir
dava söz konusudur ve tek bir hüküm ile sonuçlandırılır. Bir başka deyişle zorunlu dava arkadaşları hakkında
aynı karar verilir. Zorunlu dava arkadaşlarından birinin davasının kabulüne, diğerininkinin reddine karar
verilemez.
Mahkemece davalı Kurum ile işveren arasında açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde zorunlu dava
arkadaşlığı olduğu nazara alınmaksızın davalı Kurumun olayı iş kazası kabul ettiğinden bahisle hakkındaki
davanın konusuz kalmış olması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, işveren hakkında
davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece, sigortalının belirlenen işvereni ve Kurum aleyhine infazı
kabil tek bir hüküm verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve Kanuna aykırı olup,
bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Peşin yatırılan temyiz harcın istek halinde ilgiliye iadesine,
30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4221.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4221E. , 2024/4921kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/665 E., 2023/937 K.
KARAR : Asıl dava dosyasında davalı ... yönünden davanın reddine Diğer davalılar yönünden davanın kısmen
kabulüne
Birleşen dava dosyasının reddine
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen iş kazasından
kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi
sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının
bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl dava dosyasında
davalı ... yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne, birleşen dava
dosyasının reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ... İnş. San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından
temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme
sonucunda Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili özetle; müvekkilinin iş kazasında sürekli iş göremezliğe uğrayacak şekilde yaralandığı, kazanın
meydana gelmesinde davalıların kusurlu olduklarından bahisle asıl dava dosyasında 125.000,00 TL maddi,
70.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini istedikten sonra, birleşen dava dosyasında
152.247,91 TL maddi tazminatın davalılar Belediye ve ... Şirketinden tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar özetle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 04.12.2019 tarih, 2013/297 Esas, 2019/485 Karar sayılı kararıyla davacının iş
kazası nedeniyle uğradığı sürekli iş göremezliğin 634,00 oranında olduğu, kazanın oluşumunda davacının
bir kusuru bulunmadığı, davalı Belediyenin 10, davalı ... Şirketinin 9090 oranında kusurlu olduğundan
bahisle asıl dava dosyası yönünden davalılar ... ve hakkında daha sonra tefrik kararı verilecek ... ... Şirketi
hakkındaki davanın kusurları bulunmadığından bahisle reddine, diğer davalılar Belediye ve ... Şirketi
yönünden davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, davacı lehine 40.000,00 TL manevi tazminat
ödenmesine, Belediye ve ... Şirketinin davalı durumda olduğu birleşen dava dosyası yönünden davanın
kabulüne ve davacı lehine 152.247,91 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Anılan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı Belediye vekili ile davalı ... şirketi vekili tarafından istinaf
yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 12.11.2020 tarihli kararı ile sürekli iş göremezlik
oranınında gelişen değişen durum bulunup bulunmadığının araştırılarak zamanaşımı definin irdelenmesi,
dosyada davacının menteşe ustası olduğuna ilişkin herhangi bir belge ve bilgi bulunmadığından bahisle
davacının yaptığı işin belirlenmesinden sonra emsal ücret araştırması yapılması gerektiği, birleşen dava
dosyasında dava dilekçesinin davalı şirkete tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilmesi nedeniyle
savunma hakkının kısıtlandığından bahisle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı
veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin 02.02.2022 tarih, 2021/85 Esas, 2022/113 Karar sayılı kararıyla, davacının sürekli
iş göremezlik oranında değişen gelişen durum bulunmadığı, tespit edilen ücret üzerinden yapılan hesaplama
e, rc 0 A ANL We ae ae A AMA Apa ma, şi A. ea gep ge gs
Ilk Derece Mahkemesinin 02.02.2022 tarih, 2021/85 Esas, 2022/113 Karar sayılı kararıyla, davacının sürekli
iş göremezlik oranında değişen gelişen durum bulunmadığı, tespit edilen ücret üzerinden yapılan hesaplama
sonucu davacının talep edebileceği maddi tazminat tutarının 268.967,86 TL olarak tespit edildiği kabulünden
hareketle asıl dava dosyası yönünden davalılar ...ve...... Şirketi yönünden davanın reddine, diğer davalılar
yönünden davacının maddi tazminat isteminin kabulü ile davacı lehine 125.000,00 TL maddi tazminat
ödenmesine, yine davacı lehine 40.000,00 TL de manevi tazminat ödenmesine, birleşen dava dosyasının
zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 02.02.2022 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı ... vekili ve
davalı... Şirketi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 13.10.2022 tarih, 2022/1429 Esas, 2022/1266 Karar sayılı kararı ile İlk Derece
Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden yasaya aykırılık
bulunmadığından bahisle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen 13.10.2022 tarihli kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili
ve davalı ... şirketi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairemiz'in 21.03.2023 tarih ve 2023/1377 Esas, 2023/2867 Karar sayılı kararı ile dosya kapsamında yer
alan ticaret sicil kayıtlarından asıl dava dosyasının açıldığı tarih olan 06.05.2013 tarihinden kısa bir süre
sonradavalı......... şirketinin ticaret sicilinden 24.09.2013 tarihinde terkin edilip keyfiyetin 24.09.2013
tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği anlaşıldığında göre taraf teşkili sağlanmaksızın karar tarihi
itibariyle tüzel kişiliği ve dolayısıyla taraf ehliyeti bulunmayan davalı ......... ve Mob. Aks. San. ve Tic. Ltd.
Şti. yönünden hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğundan bahisle Bölge Adliye Mahkemesi kararının
kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyulduktan sonra davacı vekilinin 24.11.2023 tarihli celsede terkin
edilen asıl dava dosyasının davalısı ... ... ... şirketi hakkındaki davadan feragat edilmesinden sonra adı
geçen davalı hakkında tefrik kararı verilmiş, devam eden aşamada İlk Derece Mahkemesinin temyiz
incelemesine konu 24.11.2023 tarih, 2023/665 Esas, 2023/937 Karar sayılı kararıyla davacının sürekli iş
göremezlik oranında değişen gelişen durum bulunmadığı, tespit edilen ücret üzerinden yapılan hesaplama
sonucu davacının talep edebileceği maddi tazminat tutarının 268.967,86 TL olarak tespit edildiği kabulünden
hareketle asıl dava dosyası yönünden davalı ... yönünden davanın reddine, diğer davalılar Belediye ve ...
şirketi yönünden davacının maddi tazminat isteminin kabulü ile davacı lehine 125.000,00 TL maddi tazminat
ödenmesine, yine davacı lehine 40.000,00 TL de manevi tazminat ödenmesine, birleşen dava dosyasının
zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi'nin yukarıda belirtilen 24.11.2023 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekili,
davalı ... vekili ve davalı ... İnş. San. ve Tic. A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, birleşen dava dosyasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar
verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı Belediye vekili temyiz dilekçesinde özetle, asıl dava yönünden verilen kararda diğer davalı ...
yönünden “davanın reddine” karar verilmesinin hatalı olduğunu, zira şirket sahibi işveren ...'in işçisi davacı
...'a çöp atılması hususunda iş güvenliği eğitimi verip vermediğinin irdelenmediğini, iş güvenliği konusunda
bu eğitimin verilmemiş olmasının işveren şirket sahibi ...'e sorumluluk yüklediğini, müvekkili kusursuz
olduğu halde “10 kusur verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, idare
mahkemelerinin görevli olduğunu, olayın bir iş kazası olmadığını ileri sürmüştür.
Davalı ... Şirketi vekili temyiz dilekçesinde özetle, öncelikle açılan davanın müvekkili yönünden husumet
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekitiğini, meydana gelen iş kazasından öncelikle işverenin sorumlu
olduğunu, herhangi bir sorumluluk atfedilecek olması halinde diğer davalı belediye ile müştereken ve
müteselsilen sorumluluk atfedilmesinin mümkün olmadığını, davacı her ne kadar müvekkili şirketi davalı
olarak göstermiş ise de müvekkilinin pasif dava ehliyetini haiz olmadığını, hizmetin yürütülmesi sonucu
ortaya çıkan her türlü işçi alacaklarına davalı belediyenin katlanması müvekkilinin üçüncü kişi olduğunu,
haksız fiil zamanaşımının söz konusu olduğunu, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını,
kusurun oran ve aidiyetinin hatalı tespit edildiğini, olayı doğrudan gören bir kimse olmadığını, müşterek
tanık olarak dinlenen ...'un davacının usta değil, kesim makinesinde işçi olarak çalıştığını, kazayı
görmediğini, davacının dükkanın çöplerini atmaya gittiğini, geldiğinde gözünün kanadığını, iş yerinde biriken
çöpleri kapının önüne koyduklarını, çöpçünün gelip kendisinin çöpleri aldığını, davacının olay günü çöpleri
atmasına gerek olmadığını, davacının ne kadar ücret aldığını bilmediğini ifade ettiğini, davacının ... ...
şirketinde getir-götür işlerini yapan vasıfsız bir işçi olduğunu, davacının iş yerinde çöpleri atma gibi bir
görevi olmadığını, davacının görevi olmayan bir işi yaptığı sırada olayın meydana geldiğini, davacının SGK
müfettişine verdiği ifadesinde, elindeki çöp kovasını çöp konteynırına boşaltırken çöp kamyonunun presinin
çalıştığını, oradan sıçrayan cam parçasının gözüne saplandığını belirttiğini, bu noktada davacının her şeyden
önce kendi görevi olmayan bir işi yaparken olay meydana geldiğini, çöp kamyonunun pres yaptığı esnada
kamyona ve dolayısıyla konteynıra yaklaşmaması gerekirken yaklaştığını, bu konuda kamyonda yazan
uyarılara aldırış etmediğini, esasen bir pres işlemi yapılırken etraftan herhangi bir şeyin sıçrayabileceğinin
makul ortalama bir insan tarafından öngörülmesinin gerektiğini, ancak davacının buna rağmen gerekli dikkat
ve özeni göstermeden kamyona yaklaştığından olayda kusurlu davrandığını, davacının iş vereni olan diğer
davalı ...... şirketinin kendi açık ikrarından da anlaşılacağı üzere olay esnasında sigortasız çalıştırıldığını, bu
durumun başlı başına ... ... şirketi için kusur teşkil etmesine karşın bilirkişi raporunda bu hususun dikkate
alınmadığını, davacının işvereni olan ... ... şirketi hakkındaki davanın neden reddedildiğinin kararda
tartışılmadığını, davacının olay esnasında 24 yaşında, kendisinin ve tanık beyanından da anlaşılacağı üzere
vasıfsız işçi olduğunu, davacının menteşe ustası olması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, dinlenen
müşterek tanığın davacının getir götür işlerini yapan bir işçi olduğunu beyan ettiğini, yine davacının
kendisinin 11.03.2014 tarihinde SGK denetmenine verdiği ifadesinde olay anında işçi olarak çalıştığını ikrar
ettiğini, maddi tazminata esas alınan ücretin hukuka aykırı olduğunu, davacı işçinin SGK kayıtlarındaki
ücretten fazla ücret aldığını hiçbir somut delille ispat edemediğini, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma ilamı
sonrası emsal ücret araştırması için TÜİK'den gelen müzekkere cevabında; menteşe işçisinin 2005 yılında
kaç para aldığı hususunda bir açıklama olmadığını, TÜİK'in 2006 yılı için ve metal işleme işinde çalışan
sanatkarlar için rakam bildirdiğini, bu rakamın hem yapılan iş, hem de ait olduğu yıl açısından somut davaya
uygulanmasının mümkün olmadığını, hükme esas alınan raporun TÜİK verilerini esas alınarak hazırlanmış
olduğu dikkate alındığında açıkça hatalı bir değerlendirme içerdiğinin görüldüğünü, İstanbul Mobilyacı ve
Döşemeci Esnaf Sanatkarlar Odasından gelen yazı cevabında ise 2005 yılında usta olmayan bir kişinin net
650 TL alacağının ifade edildiğini, raporda usta ile usta olmayan kişinin ücret ortalaması alınarak alakasız bir
mantık kurulmaya çalışıldığını, bilirkişinin eğer istinaf mahkemesi kararını okuduysa davacının usta
olmadığını anlayabileceğini dolayısıyla usta maaşının ortalamasının alınmaması gerektiğini, esasen İstanbul
Mobilyacı ve Döşemeci Esnaf Sanatkarlar Odasından gelen yazıda belirtilen işçi maaşının bile gerçek ücreti
yansıtmadığını, zira dikkat edilirse 2021 yılında bir menteşe işçisinin net 2.825,00 TL maaş aldığının ifade
edildiğini, bunun da 2021 yılı için ülkede geçerli asgari ücrete tekabül ettiğini, yani bir menteşe işinde
çalışan işçinin asgari ücret aldığını, bu durumun 2005 yılı için de geçerli olması gerektiğini, olaydan bir yıl
sonra davacının ücreti 540,00 TL olarak SGK'ya bildirilmişken olay esnasında davacının 787,83 TL ücret
aldığının kabulünün hukuka aykırı olduğunu, davacının ücretinin asgari ücretten fazla olduğunu hiçbir delille
ispatlayamadığını, davacı lehine hüküm altına alınan manevi tazminatın fazla olduğunu ileri sürerek kararın
bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
32 İlaili Hıiktık
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi, 4857
sayılı İş Kanunu'nun 77 nci maddesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 8 inci ve 31 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
a.Davacı vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde
Temyiz yoluna başvuran tarafın hukuki yararının bulunup bulunmadığı, öncelikle onun davadaki talebi ile
mahkemenin hükmü karşılaştırılarak belirlenir. (AMK 364/2-f bendine göre temyiz dilekçesinde "Temyiz
sebepleri ve gerekçesi" bulunmak zorundadır) Aksi halde temyiz talebinin kötü niyetle yapıldığı kabul edilir.
Kötü niyetle temyiz, davanın gereksiz yere uzamasına ve yargı organlarının yersiz meşgul edilmesine yol
açar.
Somut olayda, davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesinin Dairemizce kaldırılan 13.10.2022 tarih,
2022/1429 Esas, 2022/1266 Karar sayılı kararına karşı temyiz yoluna başvurmadığı, Dairemizin Bölge Adliye
Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair kararı sonrasında İlk
Derece Mahkemesi'nce verilen temyiz incelemesine konu kararda davacı taraf aleyhine olmak üzere
herhangi bir değişikliğin de bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin temyiz yoluna başvurmakta hukuki
yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz
itirazlarının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
b.Davalı ... şirketi vekilinin davacının manevi tazminat istemi hakkında kurulan hükme yönelik temyizi
itirazlarının incelenmesinde
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının
altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 110 uncu maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava
birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı açıktır.
Dosya içeriğine göre davacı vekilinin asıl dava dosyasında 125.000,00 TL maddi, 70.000,00 TL manevi
tazminatın davalılardan tahsilini istedikten sonra, birleşen dava dosyasında 152.247,91 TL maddi tazminatın
davalılar Belediye ve ... Şirketinden tahsilini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesi'nin temyiz incelemesine
konu 24.11.2023 tarihli kararında asıl dava dosyası yönünden davalı ... hakkındaki davanın reddine, diğer
davalılar Belediye ve ... şirketi yönünden davacının maddi tazminat isteminin kabulü ile davacı lehine
125.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine, yine davacı lehine 40.000,00 TL de manevi tazminat
ödenmesine, birleşen dava dosyasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği gözetildiğinde, kısmen
kabulüne karar verilen manevi tazminat miktarının Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi itibari ile kesinlik
sınırı olan 238.730,00 TL'nin altında kaldığı anlaşıldığından davalı ... şirketi vekilinin bu kısma yönelik temyiz
itirazlarının miktardan reddine karar verilmiştir.
c.Davalı Belediye vekilinin temyiz itirazları ile davalı ... şirketi vekilinin diğer temyiz itirazlarının
incelenmesinde
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı Belediye vekilinin tüm, davalı ... şirketi vekilinin aşağıdaki
bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamından, Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararından sonra Mahkemece Birleşik Metal İş
Sendikası ve İstanbul Mobilyacı ve Döşemeci Esnaf Sanatkarları Odasından ücret araştırması yaptığı,
sendikal bir çalışma söz konusu olmadığından sendika tarafından bildirilen ücretlertin dikkate alınmadığı,
meslek odası tarafından usta ve usta olmayan işçiler için bildirilen aylık net ücretlerin usta olmayan işçiler
yönünden 2005 yılı için 650,00 TL, 2006 yılı için 750,00 TL, 2007 yılı için 800,00 TL, 2008 yılı için 950,00
TL, 2009 yılı için 950,00 TL, 2010 yılı için 1.000,00 TL, 2011 yılı için 1.000,00 TL, 2012 yılı için 1.150,00 TL,
2013 yılı için 1.200,00 TL, 2014 yılı için 1.300,00 TL, 2015 yılı için 1.400,00 TL, 2016 yılı için 1.400,00 TL,
2017 yılı için 1.500,00 TL, 2018 yılı için 1.600,00 TL, 2019 yılı için 2.020,00 TL olduğu, İlk Derece
dl m mami
Mankermesince DOİGEe Adiiye Mankemesi Kaldırma Kararından Sonra alinip IiLlbar edilen UVO0.UJ.ZUZ1 Larinl
ikinci kök hesap raporunda odanın kaza tarihi olan 2005 yılı için bildirdiği usta ücreti (900 TL) ve usta
olmayan işçi ücretinin (650 TL) ortalaması alındıktan sonra bulunan 775,00 TL ücret ile TÜİK ücretinin
ortalaması alınmak suretiyle tespit edilen ve kaza tarihindeki asgari ücretin 2,23 katına isabet ettiği
belirlenen ücret üzerinden hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık maddi zararın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan
sigortalının maddi zararının hesabında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin
imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı işyeri ve sigorta
kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması
durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin bilinen devrede
alabileceği ücretler göz önünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş
görüşlerindendir.
Somut olayda Kurum kayıtlarına göre davacının 01.04.2005 tarihinde hakkındaki dava tefrik edilen işveren
ere şirketinde çalışmaya başladığı, kazanın 08.04.2005 tarihinde vukubulduğu, Bölge Adliye Mahkemesinin
yukarıda açıklanan kaldırma kararında da belirtildiği gibi davacının işyerinde usta olarak değil kesim
makinesinde işçi olarak çalıştığı açık olmasına karşın hükme dayanak kılınan bilirkişi hesap raporunda
meslek odasının kaza tarihi olan 2005 yılı için bildirdiği usta ücreti (900 TL) ve usta olmayan işçi ücretinin
(650 TL) ortalaması alındıktan sonra bulunan 775,00 TL ücret ile TÜİK ücretinin ortalaması alınmak suretiyle
tespit edilen ve kaza tarihindeki asgari ücretin 2,23 katına isabet ettiği belirlenen ücret üzerinden
hesaplama yapılması hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; meslek odası tarafından kaza tarihinden itibaren yıl yıl bildirilen ücretlerden usta
olmayan işçi ücretlerini göz önünde bulunduran, bu ücretlerin asgari ücrete oranı bulunmak suretiyle değil
de her yıl için bildirilen ücretlerin o yılın hesabında kullanılması gerektiğini dikkate alarak hesaplama yapan,
yine hükme dayanak kılınan 06.09.2021 tarihli bilirkişi hesap raporunun bilinen (iskontosuz), bilinmeyen
(iskontolu) dönem başlangıç ve bitiş tarihleri değiştirilmeden hesaplama yapılması gerektiğini gözeten yeni
bir hesap raporu almak, usuli kazanılmış hakları da göz önünde bulundurarak çıkacak sonuca göre bir karar
vermekten ibarettir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
2.Davalı ... Şirketi vekilinin davacının manevi tazminat istemi hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz
itirazlarının miktardan REDDİNE,
3.Davalı ... Şirketi yönünden temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
4.Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacı ve davalı ..... Şirketine iadesine,
5.Aşağıda yazılı temyiz harcının davalı Belediye'den alınmasına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
07.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4288.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4288E. , 2024/8961kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
EK KARAR TARİHİ : 13.12.2023
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/293 E., 2023/349 K.
Taraflar arasındaki menfii tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince,
hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ... Kulübünün bugüne kadarki bütün faaliyetlerini 506 sayılı ve
5510 sayılı mevzuat hükümlerine uygun olarak yürüttüğünü ve mevzuatın öngördüğü tüm yükümlülükleri
yerine getirdiğini, davacının yasadan kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine karşın davalı
Kurumun 06.06.2023 tarih ve E-74406540 sayılı yazısı ile Türkiye Futbol Federasyonunun 17.05.2023 tarih
ve 2023/203147 sayılı yazısına istinaden ...'ın 26.06.1989-25.10.1990 tarihleri arasında profesyonel
futbolcu olarak kulüplerinde çalıştığının tespit edildiğini, talep olunan döneme ilişkin prim borçlarının
zamanaşımına uğradığını, Kurum kayıtlarına intikal eden itiraz dilekçelerinin Prim İtiraz Komisyonunca
incelendiğini, 19.07.2023 tarih ve E-77248500 sayılı karar ile itirazlarının reddine ve yapılan işlemin
tasdikine karar verildiğini, ilgili kararın 22.07.2023 tarihinde tebliğ edildiğini belirterek ... Konya İl
Müdürlüğü Prim İtiraz Komisyonunun 19.07.2023 tarih ve E-77248500 sayılı karar ve sair tüm işlemlerinin
iptaline, Spor kulübünün ...'ın 26.06.1989-25.10.1990 tarihleri arasında çalışmasına ilişkin davalı Kurumca
tahakkuk ettirilen prim borcu ve fer'ilerinden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasını kabul etmediklerini, müvekkil Kurum
tarafından yapılan tüm işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi
gerektiğini istemiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu tahakkuk ettirilen primlerin
26.06.1989-25.10.1990 tarihlerine ilişkin olduğu, 6183 sayılı Kanun'un 102. vd. maddelerinin uygulanması
gerektiği ve zamanaşımının 10 yıl olduğu, Kurum alacağının zamanaşımına uğradığı belirgin olup,
zamanaşımını kesen ya da durmasına sebebiyet veren bir hal bulunmadığı gerekçeleriyle; davanın kabulü ile
davacının davalı Kuruma 26.06.1989-25.10.1990 tarihleri arası dönem prim borcu ve ferilerinden borçlu
bulunmadığının tespiti ile aksine tesis edilen SGK Konya İl Müdürlüğü Prim İtiraz Komisyonun 19.07.2023
tarih ve E-77248500 sayılı Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
—-. ... emen. e.
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; TFF tarafından tanzim edilen 17.05.2023 tarih ve 2023/20-
3147 sayılı yazıya istinaden 26.06.1989-25.10.1990 tarihleri arasında ...'ın profesyonel futbolcu olarak
çalıştığı tarihler arası için aylık hizmet belgelerinin düzenlenerek Kuruma verilmesinin ve tekabülü prim ve
farklarının Kuruma ödenmesinin davacıdan istendiği, bunun üzerine 13.06.2023 tarihli dilekçe ile istenilen
hususların yerine getirilmeyeceği belirtilerek Kurum işleminin yürürlükten kaldırılmasının talep edildiği,
Kurumca davacının talebinin reddedildiği, 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesinin 2 nci fıkrası hükmü
karşısında davacının davasının haksız ve hukuka aykırı olduğu, Kurum işleminde herhangi bir hukuka
aykırılık bulunmadığı, Mahkemece müvekkili Kurum aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine
hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle, verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar
verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyuşmazlık değerlendirildiğinde;
01.10.2008 tarihinden önceki dönemlere ait hizmet sürelerine ilişkin prim alacakları yönünden zamanaşımı
süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları (muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat
hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, 26.06.1989-25.10.1990 tarihleri arasındaki döneme
ilişkin prim alacaklarının 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler
çerçevesinde, Kurum alacağının zamanaşımına uğradığı, Mahkemece davalı Kurum aleyhine yargılama gideri
ve vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, sonuç olarak yerel mahkeme kararının
usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine
esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği hususlar doğrultusunda temyiz talebinde bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; Kurum işleminin iptali ve menfi tespit istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 80 inci, 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesi, Borçlar
Kanunu'nun 125 inci maddesi, 6183 sayılı Kanun'un 102 nci maddesi
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Kurum vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4581.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4581E. , 2024/9091kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/110 E., 2023/232 K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ödeme emirlerinin iptali davasında verilen karar
hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar
verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkiline tebliğ edilen ödeme emirlerine konu işyerine ait prim borçları olmadığını, davalı
Kurumun haksız ve mesnetsiz şekilde dava dışı işverenlerin işyerlerine ait prim borçlarını davacının işveren
vekili olduğu gerekçesi ile tebliğ ettiğini, asla böyle bir durum bulunmadığını, ödeme emirlerinin gönderildiği
dosyaların tetkikinde de herhangi bir yazılı belge delil bulunmadığını, davalı Kurumun tek taraflı soyut
kabulü kapsamında işlem yapıldığını belirterek gönderilen ödeme emirlerinin iptalini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, dava dışı işverenlerin sırayla işçileri ve makineleri ile devralarak işlettiği toplam 1380
metrekarelik iş yerinde yapılan denetim sonucu, iş yerinde ortalama 130 kadar işçi çalıştığı, işyerinin
sahibinin ve işhanının yöneticisinin ifadelerinin alındığını, dava dışı işverenlerin adına tescilli işyerinin
işverenleri tarafından işletilmekle birlikte davacı tarafından yapılan kira sözleşmesi bulunduğunu, denetmen
raporunda davacının işveren vekili olarak işlem görmesi gerektiğinin belirtildiğini, yapılan işlemlerin usul ve
yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22.10.2019 tarihli ve 2016/472 Esas, 2019/339 Karar sayılı kararıyla davanın
kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince istinaf
başvurusunda bulunulması ve Bölge Adliye Mahkemesinin 14.10.2021 tarihli, 2020/76 Esas, 2021/1329
Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
Daire kararında "...Dosya kapsamından, dava konusu edilerek iptali istenen ödeme emirlerinden
2011/70905, 2011/71622, 2011/114176, 2012/25768, 2013/28080 numaralı ödeme emirlerinin davalı
kurumda ... işyeri numarasında kayıtlı ... adına tescilli işyerine ait prim ve gecikme zammı borçları
nedeniyle, 2013/95289, 2013/104109 nolu ödeme emirlerinin ... numarada ... adına tescilli işyerinin prim
ve gecikme zammı nedeniyle, 2015/16999, eker nolu ödeme emirlerinin ise 1315317 numarada
e a a a NV NY İY V N Ç
nedeniyle, 2013/95289, 2013/104109 nolu ödeme emirlerinin ... numarada ... adına tescilli işyerinin prim
ve gecikme zammı nedeniyle, 2015/16999, 2015/12578 nolu ödeme emirlerinin ise 1315317 numarada
Hikmet Yolcu adına tescilli işyerine ait prim ve gecikme zammı borçları nedeniyle davacı adına, adı geçen
işverenlerin işveren vekili sıfatıyla, bu işyerlerinin ödenmeyen tüm prim ve bu primler için işletilen gecikme
zammı üzerinden düzenlendiği, davacıya 29.11.2016 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın 6.12.2016
tarihinde açıldığı, Mahkemenin takibe konu borçlularla davacı arasında değil dava dışı Ferdi Aslan ile davacı
arasında bir değerlendirme yaparak karar verdiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece iptali istenen ödeme emirlerine konu borçların ait olduğu işyerlerinin işverenleri ile davacı
arasında bir tahkikat ve değerlendirme yaparak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken dava dışı
Ferdi Aslan hakkında yapılan değerlendirmeye göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma
gerektirir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, Bağcılar SGM
tarafından davacı hakkında düzenlenen 2011/70905, 2011/71622, 2011/114176, 2012/25768,
2013/28080, 2013/95289, 2013/104109, 2015/16999 ve 2015/12578 no.lu ödeme emirlerinin iptaline
karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek temyiz başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci
maddeleri ile 6183 ve 5510 sayılı Kanun'ların ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan
kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
26.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4121.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4121E. , 2024/8802K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2033 E., 2023/3673 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 20. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/181 E., 2022/80K.
Taraflar arasındaki aksine işlemin iptali ile yaşlılık aylığının bağlanması, ödenmeyen aylıkların yasal
faizleriyle tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; davacının Almanya sigortalılık süresini gösterir TR4 formülü belgenin Almanya sosyal güvenlik
makamlarından temin edilerek dosya içine celbinin gerektiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra dosyanın, temyiz incelemesi yapılmak üzere Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4050.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4050E. , 2024/8812K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/222 E., 2024/341 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 25. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/19 E., 2023/274K.
Taraflar arasındaki aksine işlemin iptali ile 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmaya istinaden
01.10.2013 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı tahsisi istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin 16.10.2006 tarihinde Hollanda'da geçen çalışma, boşta geçen ve işsizlik süreleri
için 3201 sayılı Kanun kapsamında dolar borçlanması yaptığını, borcunu 01.07.2013 tarihinde ödeyerek
10.09.2013 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğunu, davalı Kurumun haksız yere talebi
reddederek yaşlılık aylığını geç bağladığını belirterek, aksine işlemin iptali ile 01.10.2013 tarihi itibariyle
yaşlılık aylığı tahsisine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu berlirterek davanın reddi gerektiğini
savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, davacıya tahsis
talebini takip eden aybaşı olan 01.10.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanması
gerektiğinin tespitine, davacıya 01.10.2013-16.02.2017 arası ödenmiş olan ve ödenecek aylık ve aylık
farklarına 16.02.2017 den itibaren; 16.02.2017 den sonra ödenmiş olan aylıklar ile ilgili aylık farklarının ise
her birisinin ödenmesi gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi
gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine
karar verilmiştir.
.; —aauşbaş
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, aksine işlemin iptali ile 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmaya istinaden 01.10.2013
tarihi itibariyle yaşlılık aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 3201 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Kurum vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3742.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3742E. , 2024/8811kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1572 E., 2023/2646 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 61. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/298 E., 2022/160 K.
Taraflar arasındaki aksine işlemin iptali ile Belçika çalışma süresini borçlanma işleminin geçerli olduğunun
tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar
verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin 1998-2018 yılları arasında Belçika'da geçen çalışma süresini borçlanıp süresinde
ödediğini, davalı Kurumun aynı sürelerde müvekkilin malul emekli olduğu gerekçesi ile borçlanma işlemlerini
iptal ettiğini belirterek, aksine işlemin iptalini, malulen emekli olsa dahi aynı tarihlerde yasal engel olmadığı
için işçi olarak çalışması nedeniyle prim ödemelerinin bulunduğu bu süreler için yapılan borçlanma işleminin
geçerli olduğunun tespitini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu berlirterek davanın reddi gerektiğini
savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, davacının
04.09.1998-28.07.2018 tarihleri arasında Belçika'da geçen çalışma süresinin 3695 günü için 3201 sayılı
Kanun hükümlerine göre yapmış olduğu yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine karar
verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
—-... a. LI elen A A A eme Am a ee e e A AMA 01MM aede BU. e
V. TEMYIZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, aksine işlemin iptali ile Belçika çalışma süresine dair yapılan borçlanma işleminin geçerli
olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 3201 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Kurum vekili
tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4202.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4202E. , 2024/5791kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/580 E., 2024/32 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 16. İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/78 E., 2021/447 K.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; dava dışı ... ... unvanlı işyerine ait 05.02.2018 tarih ve 2018/MDK/013 sayılı denetmen
raporunun (tüm ekleriyle ve eksiksiz bir biçimde) ve davacının sigortalılık sicil ve tahsis dosyalarının celbine
müteakip, ilgili kayıtların incelenmesinin gerektiği görülmüştür.
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Mahkemeye GERİ ÇEVRİLMESİNE,
23.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3949.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3949E. , 2024/5800K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/2156 E., 2021/562 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2015/374 E., 2018/146 K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ve fer'i müdahil Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davalı iş verene ait iş yerinde 01.05.2008-10.10.2009 tarihine kadar kesintisiz çalıştığının
tespitine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili davacıların murisinin davalı şirkete ilk işe giriş tarihin 01.05.2008 tarihi olduğunu, davalı
şirketin davacılar murisinin çalıştığı süreleri tam ve eksiksiz olarak SGK'ya bildirdiğini beyan ederek davanın
reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili, davacının davalı işverene ait işyerinde Kuruma bildirilen günler dışında
çalıştığını gösterir bir tespit ve belge bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep
etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince,"davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacılar murisi ... Telefoncu'nun davalı
şirkete ait 1047873 sicil sayılı iş yerinde Kuruma bildirilen günler haricinde, 2008 yılı Kasım ayında 20 gün,
2008 yılı Aralık ayında 15 gün, 2009 yılı Ocak ayında 20 gün, 2009 yılı Şubat ayında 20 gün, 2009 yılı Nisan
ayında 20 gün, 2009 yılı Haziran ayında 20 gün olmak üzere toplam 115 gün daha hizmet akdine dayalı
olarak sigorta primine esas kazancın alt sınırından çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,"
karar vermiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacılar vekili, 01.05.2018-10.10.2009 tarihleri arasında davalıya ait iş yerinde kesintisiz olarak
çalıştığına karar verilmesi gerektiğini istinaf dilekçesinde belirtmiştir.
2.Davalı vekili, Mahkeme kararının hak düşürücü süre dışında kaldığından davanın usül yönünden reddi
verilmesi gerektiğini belirterek davanın esastan reddine karar verilmesini istinaf başvuru sebepleri olarak
belirtmiştir.
verilmesi gerektiğini belirterek davanın esastan reddine karar verilmesini istinaf başvuru sebepleri olarak
belirtmiştir.
3.Fer'i müdahil Kurum vekili, Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden
yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesine istinaf dilekçesinde belirtmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının 6100 sayılı
HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'i müdahil Kurum
vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek Bölge
Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar
ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu ve 5510 sayılı Kanun'un 86/8 inci maddesidir.
3. Değerlendirme
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun'un 86/9 uncu maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine
ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin
zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi
edinme durumlarının önlenmesi, ... insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için bu
tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak
kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. İnceleme konusu davada; davacılar, murislerinin
davalı işveren nezdinde 01.05.2008-10.10.2009 tarihine kadar kesintisiz çalıştığının tespitini talep etmiş
olup, Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de dosyada yer alan bilgi ve
belgeler karar vermeye elverişli görülmemektedir. Bu bakımdan; davalı şirketin 1047873 sicil numaralı
işyerine ait talep konusu döneme ilişkin bordrolarında eksik gün bildirim sebebi olarak belirttiği puantaj
kayıtları ve konuya ilişkin tüm belgeler eksiksiz olarak davalı kurumdan getirtilerek, sonucuna göre karar
verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verilmesi yazılı şekilde karar verilmesi usul
ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
23.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4550.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4550E. , 2024/6443K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1979 E., 2023/1626 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Düziçi Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2018/621 E., 2020/189 K.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; davaya konu olayla ilgili Osmaniye İş Mahkemesinin 2020/183 Esas sayılı dava dosyasının
incelenmesinin gerektiği görülmüştür.
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler (anılan dosyanın -içindeki tüm kayıtlar ile birlikte- tamamının eksiksiz
olarak UYAP ortamından gönderilmesi) giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın
Daireye gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
06.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3831.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3831€E. , 2024/6516K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/260 E., 2022/64 K.
KARAR : Kısmen Kabul
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda,
Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı, davacı Kurum vekili ile davalı Türk Sigorta Anonim Şirketi vekili tarafından temyiz
edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten
sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı Kurum vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ... Nak.Şti sigortalılarından ... ... 'ın 24.01.2000
tarihinde maruz kaldığı trafık-iş kazası sonucu 9084 oranında malul kaldığı, Büyükçekmece Asliye Ceza
Mahkemesinin 2000/592 Esas sayılı dosyasından açılan dava sonucu verilen kararda davalı ... Uçarın
cezalandırılmasına karar verildiği, sigortalıya 192.426,28 TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığı, kazaya
neden olan aracın Halk Sigorta A.Ş. tarafından zorunlu trafik sigortası yapıldığı, tanzim olunan müfettiş
raporunda sigortalının işe giriş bildirgesinin yasal süre dışında kazadan sonra Kuruma verilmesi nedeniyle
işverenin 506 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesine göre diğer davalı ...'ın da 506 sayılı Kanun'un 26 ncı
maddesine göre sorumlu olduğu iddiasıyla Kurum zararının 48.106.57TL'sinin davalılardan (sigorta şirketi
açısından poliçe limiti içerisinde kalınarak) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve
dava etmiş; 05.11.2015 tarihli dilekçe ile bedeli artırarak 96.213,14 TL'nin davalı şirket ile sigorta
şirketinden, 96.213,14 TL'nin davalı ... ve sigorta şirketinden müştereken ve müteselsilen (sigorta şirketi
açısından poliçe limiti içerisinde kalınarak) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II.CEVAP
1.Davalı ... Nakliyat Hafriyat Ticaret Sanayi Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin
muhtemel iş kazalarını önlemek amacıyla her türlü iş sağlığı ve güvenliği tedbirini almış olmasına rağmen
kazalının kendi işinin başında olması gereken saatte kazaya konu araçta bulunarak kendi ihmal ve kusuru
yüzünden malul olduğu, Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesindeki 2000/592 Esas sayılı dosyadan verilen
karara göre şoför ...'ın Yo 100 kusurlu olduğu, gerekli tüm özen gösterildiğinden kusursuz sorumluluk halinin
de söz konusu olmadığı, sigorta ve iş müfettişi raporlarının çelişkilerle dolu olduğu, olayla davalı şirket
arasında illiyet bağı bulunmadığı savunmasıyla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı... vekili cevap dilekçesinde şirketin eski unvanının Birlik Sigorta A.Ş. olduğunu, 01 KC 813 plakalı
aracın trafik sigortasının Halk Sigorta A.Ş. olduğunun görüldüğü, poliçelerin şirkette mevcut olmadığı
savunmasıyla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3.Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; kazanın 24.01.2000 tarihinde olduğu ve davanın 06.06.2014
tarihinde açılması karşısında davanın zaman aşımına uğradığı savunmasıyla davanın reddine karar
verilmesini talep etmiştir.
HI.MAHKEME İLK KARARI
Mahkeme tarafından 22.03.2016 tarihli ve 2014/186 Esas, 2016/58 Karar sayılı kararla bilirkişi kusur
raporunda olay teftiş raporu incelenmek sureti ile kazanın 5510 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesine göre iş
kazacı oldıığıı Havalı mn 0/4100 oranında biletirliı aldığı! Havalı icyveren Nak Tie AC 'nin kıiciiırımıın
PIGdlİiKRLiIi Laldiiiuğail Z24.UJ.CULU LGiHil VE. Z2ULTJ LUU Lodo, L2ULUJ/ JO Bdldi sayı RKaidild Ul RKiği KUSU!
raporunda olay teftiş raporu incelenmek sureti ile kazanın 5510 sayılı Kanun'un 13 üncü maddesine göre iş
kazası olduğu, davalı ...'ın 90100 oranında kusurlu olduğu, davalı işveren ... Nak. Tic. AŞ.'nin kusurunun
bulunmadığı, ve sigortalı işçi ... ... 'in da kusurunun bulunmadığının belirlendiği, tüm dosya kapsamı, SGK
Teftiş raporu, tanık beyanları ile alınan kusur raporundaki kusur oranları ve yapılan ödemeler doğrultusunda
alınan hesap raporunun nazara alındığı gerekçesiyle davanın davalılardan ... yönünden kabulü ile 96 213,14
TL'nin davalı ... Uçardan 31.10.2012 onay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacı Kuruma
verilmesine, davalı Halk Sigorta AŞ hakkında açılan davanın sıfat yokluğu nedeni ile usul yönünden reddin,
davalı ... Nakliyat Hafriyat Tic. San. AŞ hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
IV.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 22.03.2016 tarihli ve 2014/186 Esas, 2016/58 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde
davacı Kurum vekili ile davalılardan ... temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce 12.03.2019 tarihli ve 2016/15593 Esas, 2019/2289 Karar sayılı ilamla aşağıdaki gerekçeyle
Mahkeme kararı bozulmuştur:
",..1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 124. maddesi ile 'Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı
tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir
hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası
aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul
edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul
edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet
vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder. düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, taraf değişikliği karşı tarafın muvafakati ile gerçekleştirilebilirken maddi hata bulunması,
dürüstlük kuralına aykırı olmaması veya yanlışlığın kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde ise karşı
tarafın muvafakati aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilmek suretiyle yapılabilmektedir.
Eldeki davada ise, kaza tarihinde düzenlenen poliçede Halk sigorta yazılı ise de kaza tarihindeki mevcut
şirketin sonradan unvan değişikliği yaptığı ve Yapı Kredi Sigorta AŞ. olarak faaliyete devam ettiğinin
anlaşılması karşısında, husumetin doğru sigorta şirketine yöneltilip yöneltilmediği, yeniden araştırılmak
suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
2-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 9, 10 ve 26. maddeleri olup, mahkemece yapılan araştırma ve
inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Trafik-iş kazasının vuku bulduğu 24.01.2000 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasanın 9. maddesi ile;
'İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle
Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat
işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya
verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en
geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde
verilmiş sayılır. hükmü getirilmiş, anılan Yasanın 10. maddesinde de, 'Sigortalı çalıştırmaya başlandığının
süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının
Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık
hallerinde ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır.
Sigortalı çalıştırmaya başlandığı Kuruma bildirilmiş veya bu husus Kurumca tespit edilmiş olmakla beraber,
yeniden işe alınan sigortalılardan, süresi içinde Kuruma bildirilmeyenler için de, iş kazası, meslek hastalığı,
hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta yardımları Kurumca sağlanır.
Ancak, yukarıdaki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli
bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22'nci maddede sözü geçen tarifeye
göre hesap edilecek sermaye değerleri tutarı, 26'ncı maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın,
işverene ayrıca ödettirilir.' düzenlemesine yer verilmiştir.
Davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 10. maddesine göre sorumluluğu; kusursuzluk ilkesine dayanır. İş
kazasında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse,
Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10.maddeye göre sorumlu tutulması gerekir.
İşverenin, 506 sayılı Yasanın 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesi
konusuna çözüm getiren, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, 15.03.1995 T., 1994/800 E., 1995/166 K. sayılı
ilamında '...Hal böyle olunca mahkemece yapılacak iş, hak sahiplerinin işverenden isteyebileceği tazminat
(tavan) miktarını önce kusur durumunu hiç gözetmeksizin belirlemek ve belirlenen tazminat miktarını
geçmemek üzere davalının olaydaki kusursuzluğu dikkate alınarak Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri
(6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51-52. Maddeleri) uygulanarak varılacak sonuç uyarınca rücu alacağına
hükmetme...' gereği öngörülmüş olup; işverenin sorumluluk sınırlarının belirlenmesinde, kendisinin kusurlu
olup olmaması etkili bulunmakta, işverenin kusursuz bulunduğu durumlarda, ilk peşin sermaye değerli gelir
miktarı olarak ortaya çıkan tazminat tavanından, Borçlar Kanunu'nun 43 ve 44. maddeleri uyarınca,
650'den az olmamak üzere indirim yapılarak, işverenin sorumlu olduğu tazminat tutarının belirlenmesi
gerekmektedir.
Eldeki davada ise, meydana gelen trafik-iş kazası nedeniyle davalı şöför Hıdır'ın “6100 kusurlu olmasına
göre, işveren ... Nakliyat San. Tic. A.Ş.'nin sorumluluğunun, belirlenen 90100 kusurdan BK. 43. ve 44.
maddeleri gereğince en az “050 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak belirlenmesi ve bu arada da taleple
bağlı kalmak suretiyle karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul
ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir..."
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkeme tarafından yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile incelenen dosya kapsamı, toplanan deliller,
Yargıtay bozma ilamı içeriği ve aldırılan 02.10.2020 tarihli ek bilirkişi raporu içeriği hep birlikte
değerlendirildiğinde, Kurum sigortalısı ... ... 'ın davalı işveren nezdinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığı
esnada, 24.01.2000 tarihinde trafik-iş kazasına maruz kaldığı ve “584 oranında malul kaldığı, aldırılan
02.10.2020 tarihli ek bilirkişi raporunun denetime elverişli, delillere uygun olduğu, kurum alacağının doğru
belirlendiği, 506 sayılı Kanun'un 10 ve 26 ncı madde hükümleri gözetilerek davalı işveren şirketin kazalı
işçinin işe giriş bildirgesini süresinde Kuruma vermemiş olması nedeniyle Kurum alacağından, olayda 96100
kusurlu bulunan davalı ... ile birlikte sorumlu olacağı, davalı ... şirketinin ise poliçe limiti ile sınırlı olarak
sorumlu olacağı anlaşılmakla, yukarıda açıklanan yasa hükümleri gereğince, Kurumca sigortalıya ödenen
192.426,28 TL ilk peşin değerli gelirin tavan miktarı da gözetilerek ve “050 oranında hakkaniyet indirimi
uygulanmak sureti ile tespit edilen 96.213,14 TL ilk peşin sermaye değerli gelirden oluşan Kurum
alacağından birlikte sorumlu alacakları kanaatine varılmakla, 96.213,14 TL ilk peşin sermaye değerli gelirin
onay tarihi olan 31.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (sigorta şirketinin poliçe limiti
ile sınırlı olarak sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı kuruma
verilmesine, fazlaya yönelik istemin reddine dair hüküm kurulduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile
96.213,14 TL ilk peşin sermaye değerli gelirin onay tarihi olan 31.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek
yasal faizi ile birlikte (sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan
müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı kuruma verilmesine, fazlaya yönelik istemin reddine, karar
verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili ve davalı ... vekili temyiz
isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı Kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle; 90100 kusur karşılığının hüküm altına alınması gerektiği
iddiasıyla temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; sigortalının kazaya uğradığı araca ilişkin tanzim edilmiş bir
poliçe tespit edilemediği, Ticaret Siciline yazılan müzekkereden Yapı Kredi Sigorta AŞ'nın eski unvanının Halk
sigorta lurk Anonim Şirketi olduğunun tespit edildiği ve kendilerine nusumet yöneltlemeyeceği iddiasıyla
temyiz isteminde bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, trafik - iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalının hak sahiplerine bağlanan
gelirlerden oluşan davacı Kurum zararının davalılardan rücuen tahsiline ilişkin alacak davasıdır.
2.İlgili Hukuk
1. Davaya konu iş kazası 24.01.2000 tarihinde meydana gelmiş olup yasal dayanağı olay tarihinde
yürürlükte olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun) 9, 10 ve 26 ncı maddeleridir.
2. 506 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesinin ilgili 1 inci fıkrası şöyledir:
"İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle
Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat
işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya
verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en
geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadelitaahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde
verilmiş sayılır. "
3.506 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi şöyledir:
"Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan
verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tesbit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek
hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır.
Sigortalı çalıştırmaya başlandığı Kuruma bildirilmiş veya bu husus Kurumca tesbit edilmiş olmakla beraber,
yeniden işe alınan sigortalılardan, süresi içinde Kuruma bildirilmiyenler için de, iş kazası, meslek hastalığı,
hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta yardımları Kurumca sağlanır.
Ancak, yukarıki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan
her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22 nci maddede sözü geçen tarifeye göre
hesabedilecek sermaye değerleri tutarı, 26 ncı maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene
ayrıca ödettirilir."
4. 506 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesinin 1 ve 2 nci fıkraları şöyledir:
"(Değişik birinci fıkra: 20/6/1987 - 3395/2 md.) İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin
sağlığını koruma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir
hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması
gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen
tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamı (..) Kurumca işverene ödettirilir.(Ek
cümle:29/7/2003-4958/28 md.) İşçi ve işveren sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.
İş kazası veya meslek hastalığı, 3 üncü birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün
sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3 üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları
çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda
gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm
verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlanan bu olgu; mahkemeye, hükmüne
uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği
gibi Mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile
benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı
verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel
Kurulunun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 Esas, 2006/521 Karar sayılı kararı).
2.Mahkemenin, Yargıtay'ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli
kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli
kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule Ilişkin Kazanılmış Hak) Dr.
A. Recai Seçkin'e ..., Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
3.Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir.
Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar
veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak
oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
4. İnceleme konusu dava dosyasında, Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Ancak
bozmaya uyulduğu halde, bozma gereği yerine getirilmemiştir. 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı
Birleştirme Kararı uyarınca bozma kararına uyan Mahkeme artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve
hüküm vermek zorundadır.
5. Bozmada belirtildiği üzere, davalılardan işverenin sorumluluğunun 506 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi,
üçüncü kişinin sorumluluğunun ise 506 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesinin 2 nci maddesi kapsamında
değerlendirilmesi gerekir. Davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 10 uncu maddesine göre sorumluluğu,
kusursuzluk ilkesine dayanır. İş kazasında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi
süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10 uncu maddeye göre
sorumlu tutulması gerekir.
6. İşverenin, 506 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesine dayalı tazmin sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesi
konusuna çözüm getiren, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, 15.03.1995 tarihli ve 1994/800 Esas, 1995/166
Karar sayılı ilamı uyarınca işverenin sorumluluk sınırlarının belirlenmesinde, kendisinin kusurlu olup
olmaması etkili bulunmakta, işverenin kusursuz bulunduğu durumlarda, ilk peşin sermaye değerli gelir
miktarı olarak ortaya çıkan tazminat tavanından, Borçlar Kanunu'nun 43 ve 44 üncü maddeleri uyarınca,
9050'den az olmamak üzere indirim yapılarak, işverenin sorumlu olduğu tazminat tutarının belirlenmesi
gerekmektedir.
7. Eldeki dosyada; hafriyat iş yerinde 03.01.2000 tarihinde işe başlayan sigortalının 24.01.2000 tarihinde iş
kazasına maruz kalarak sürekli iş göremezlik durumuna girdiği, sigortalının işe girişine ilişkin bildirgenin
25.01.2000 tarihinde davacı Kurum kayıtlarına intikal ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla iş kazasının
oluşunda kusursuz davalı işverenin 506 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi kapsamında sorumlu tutularak
Borçlar Kanunu'nun 43 ve 44 üncü maddeleri de nazara alınmak suretiyle Kurum zararının yarısından
sorumlu tutulması yerindedir. Ne var ki; Mahkemece davalılardan üçüncü kişi ...'ın iş kazasının meydana
gelmesinde “100 kusurlu olduğu tespit ve kabul edilmiştir. Sorumluluğu 506 sayılı Kanun'un 26 ncı
maddesinin 2 nci fıkrasına dayalı davalı üçüncü kişinin, olayın oluşumunda tam kusurlu olduğu nazara
alınarak Kurum zararın tümü yerine, yanılgılı değerlendirme ile yarısından sorumlu tutularak talebin hüküm
altına alınması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine,
Peşin yatırılan temyiz harcın istek halinde ilgiliye iadesine,
10.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4255.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4255E. , 2024/6737K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1426 E., 2024/160 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 25. İş Mahkemesi
SAYISI : 2018/373 E., 2022/109 K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıya ait iş yerinde 17.02.1999 - 10.09.2018 tarihleri arasında işçi olarak
çalıştığını ancak sigorta kayıtlarında işe girişinin 20.11.2002 olarak gösterildiğini, hizmetinin SGK'ya eksik
bildirildiğini, eksik bildirilen 17.02.1999 - 19.11.2002 arası dönemde asgari ücretle çalıştığını ve davanın
SGK'ya ihbarı talep ettiğini belirterek 17.02.1999 —- 19.11.2002 tarihleri arasındaki sigortalı hizmetlerinin
tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı cevap dilekçesinde özetle; kendisinin Ankara Barosuna kayıtlı avukat olduğunu, davacının
17.02.1999 yılında yanında sekreter olarak çalışmaya başladığını, ücretinin asgari ücret olduğunu, ofis
işlerinden sorumlu olduğunu, zaman zaman dilekçelerin Mahkemeye verilmesi için adliyeye gitmişliği de
olduğunu, davacının ilerleyen yıllar içinde avukat katibi olarak çalışmasına devam ettiğini, davacının yanında
17.02.1999 - 10.09.2018 tarihleri arasında çalıştığını, davacının işe başladığında işyerinde başka çalışanı
olmadığını, davacıya ait herhangi bir sağlık karnesi, ücret bordrosu, izin kağıdının elinde mevcut olmadığını,
ücret giderlerini fazla mesai vs. yazdığı herhangi bir defteri de bulunmadığını beyan etmiş; 13.03.2019
tarihli celsede, davacının davasını kabul ettiğini, sehven sigorta girişinin unutulduğunu beyan etmiştir.
2.Feri müdahil Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, yetki, görev, husumet, hak düşürücü
süre, kesin hüküm, derdestlik itirazında bulunduklarını, davanın haksız olduğunu, ek beyan vermek için süre
talebinde bulunduklarını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının davalıya ait iş yerinden
20.11.2002-31.12.2002 tarihleri arasında hizmet bildiriminin bulunduğu, davacının 17.02.1999 -
19.11.2002 tarihleri arasındaki hizmetlerinin tespitini talep ettiği, ancak 01.05.2003-30.09.2005 tarihleri
arasında isteğe bağlı sigortalılık bildiriminin bulunduğu, bu nedenle davacının çalışmalarının blok çalışma
şeklinde değerlendirilemeyeceği, davacının, davalıya ait iş yerinde çalıştığı ilk dönem olan ve Kuruma son
bildirilen 31.12.2002 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürenin 31.12.2007 tarihinde dolduğu
anlaşılmakla davanın hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
MAN a
A. Istinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; 20.11.2002-31.12.2002 tarihleri arasında yapılan bildirimlerinin hak düşürücü süreye engel
olduğunu, isteğe bağlı sigorta primi ödediği dönemde bile davalının yanında çalışmaya devam ettiğini
belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile hak düşürücü süre nedeniyle davanın
reddine dair Mahkeme kararı gerekçesinin yerinde olduğu nedeni ile istinaf isteminin reddine karar
verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesi ile aynı sebeplerle eksik incelemeye dayalı kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri,
2.Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi ve 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı
maddesine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca
tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde
mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık
kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.
3. Değerlendirme
1.Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen
hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak
arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü
niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı
Kanun'un kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde
yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanun'un 5 inci maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde
yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde,
anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından
verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir.
2.Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte
belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca
öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin
geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir
başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının
bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar
biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü
sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona
erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
3-Sigortalı işe giriş bildirgesi veya Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilen diğer belgelerin Kuruma
verilmesi ya da sigorta müfettişi tarafından tespit yapılması hâlinde hak düşürücü sürenin işlememe
gerekçesi Kurumun sigortalı çalıştırıldığından haberdar olmasıdır. Halbuki blok çalışmanın bildirim öncesi
kısmı için bu gerekçe geçerli değildir. Bu nedenle blok çalışmada bildirim öncesi çalışma dönemi yönünden
hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini kabul etmek Kanun'daki açık düzenlemeye uygun olmayacağı gibi hak
düşürücü sürenin işlevsiz hâle gelmesi sonucunu doğuracaktır. Kanun'un açık hükmü karşısında sigortalı
lehine yorum ilkesinin uygulanması da mümkün olmayıp bu hâlde bildirim öncesi çalışma süresi bakımından
sigortalının sigortalı hizmetlerinin sona ermesinden sonra hak düşürücü süre içinde dava açma hakkı devam
etmektedir.
4.Somut olayda, davacının, davalı işveren yanından 20.11.2002-31.12.2002, 21.10.2005-10.09.2018
tarihleri arasında bildirimlerinin bulunduğu, yine hizmet tespitini talep ettiği dönem içerisinde, 01.05.2003-
30.09.2005 tarihleri arasında ise isteğe bağlı sigortalı bildirimlerinin bulunduğu, davanın ise 25.10.2018
tarihinde açıldığı, Mahkemece isteğe bağlı sigortalılık dönemindeki bildirimleri nedeniyle çalışmanın kesintiye
uğradığı ve blok çalışmanın olmaması nedeniyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş
ise de, verilen kararın eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşılmıştır.
5. Davacının talebinin 17.02.1999-10.09.2018 tarihler arası dönem olduğu ve kesintisiz çalıştığını iddia
ettiği, davacının aralıksız çalıştığının tanık, banka kayıtları ile sabit olduğu, isteğe bağlı sigortalı olduğu
01.05.2003-30.09.2005 tarihleri arasındaki dönem için zorunlu sigortalı olduğunu talep etmemesi bu
dönemin hak düşürücü süre olarak dikkate alınacağı anlamını taşımayacağı, çünkü bu dönem içerisinde
davacının, davalı yanında çalıştığının 17.04.2003-14.06.2005 tarihleri arasında davacı adına, davalı
tarafından yatırılan ödemeler olduğu ( kira, dava harç ödemeleri v.s), isteğe bağlı sigortalılık döneminin
zorunlu sigortalılığa da engel bulunmadığı anlaşılmakla, buna göre bir değerlendirme yapılmak suretiyle
karar verilmesi gerekirken aksi kabul ile hüküm tesisi bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
12.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4586.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4586E. , 2024/6808K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2016/18 E., 2023/931 K.
KARAR : Red
Taraflar arasında görülen hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın, davalılar vekilleri tarafından temyizi neticesinde Yargıtay 21. Hukuk Dairesince (kapatılan)
Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama
sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl dava dilekçesinde; davalı ... Ltd. Şti.'ye ait iş yerinde 01.10.2006 tarihinde muhasebe elemanı
olarak çalışmaya başladığını, buna karşın sigorta girişinin 01.09.2008 tarihinde yapıldığını ileri sürerek,
müvekkilinin 01.10.2006 - 31.08.2008 tarihleri arasındaki hizmetinin tespitini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi 01.10.2006-
31.08.2008 tarihleri arasında müvekkil şirkettte herhangi bir hizmetinin bulunmadığını, davacının müvekkil
şirketin Kumkapı Balık Hali'nde bulunan iş yerinde 16.09.2008 tarihinden 18.02.2010 tarihine kadar
çalıştığını, iş yeri şahsi sicil dosyası ve SGK kayıtlarıyla da bu hususun sabit olduğunu, şirkete ait iş yerinde
çalışıldığı iddia edilen 01.06.2006 - 31.08.2008 tarihleri arasında davacının Çanakkale ve İstanbul'da vekil
öğretmenlik yaptığını beyanla davanın reddini istemiştir.
2. Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde; davalı iş yerinin 20.09.2005 tarihinde kanun kapsamına
alındığını, halen faaliyetine devam ettiğini, davalı iş yerinde 08.09.2007 - 01.08.2009 tarihleri arasında
herhangi bir müfettişlik tahkikatının bulunmadığını, sigortalıya ait çalışmaların Kurum kayıtlarında mevcut
olmadığını, öncelikle davacının talep ettiği dönemlere ilişkin işverene ait iş yeri kayıtlarının ve Kurumun
resmi kayıtlarının incelenerek sadece tanık beyanlarına dayanılarak hüküm verilmemesi, tanıkların
bordrolarda adı geçen kişilerden seçilmesi gerektiğini beyanla davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 24.12.2014 tarih ve 2011/776 Esas, 2014/928 Karar sayılı kararı ile davanın kabulü ile
(56398304558) T.C. kimlik numaralı davacı ...'ın davalı şirkete ait iş yerinde 01.10.2006 ile 31.08.2008
tarihleri arasındaki dönemde asgari ücret karşılığında hizmet akdiyle çalıştığının ve bu sürelerin sigorta
kapsamında kaldığının tespitine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
2. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 17.12.2015 tarih ve 2015/4539 Esas, 2015/22732 Karar sayılı
kararında; "...Somut olayda, davalı iş yerinin 11.10.2007 tarihinde kanun kapsamına alındığı anlaşıldığından
is verinin bu tarihten önce de var olun olmadığı arastırılmadan ve is verinin kanun kapsamına alınmasından
a SA iğ e ŞİA İN A EŞ EZ e Ge e Vi iü ig ODA SX e iğ ViP Ma ig GP eğ Gene öö AŞ iye geen
kararında; "...Somut olayda, davalı iş yerinin 11.10.2007 tarihinde kanun kapsamına alındığı anlaşıldığından
iş yerinin bu tarihten önce de var olup olmadığı araştırılmadan ve iş yerinin kanun kapsamına alınmasından
sonra iş yerinde çalıştığı anlaşılan davacı ve davalı tanıklarının beyanları arasındaki çelişki giderilmeden
karar verilmiş olması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davalı şirketin vergi kaydı ve Ticaret Siciline tescil tarihini araştırmak, iş yerinin kanun
kapsamına alınmadan önce de var olup olmadığını belirlemek, iş yerinin var olduğunun anlaşılması halinde
özellikle kanun kapsamına alınmadan önceki dönem yönünden ..., zabıta, maliye, meslek odası aracılığı ve
muhtarlık marifetiyle davalı iş yerine komşu işyerlerini tespit edip bu işyerlerinin uyuşmazlık konusu
dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı çalışanları, yoksa iş yeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın
niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, iş yerinin kanun
kapsamına alınmasından sonraki dönem yönünden ise tanık beyanları arasında çelişki bulunduğundan
dönem bordrolarında ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar saptanarak bunların bilgilerine
başvurmak, tanık beyanları arasındaki çelişkiyi gidermek, davalı SGK vekilinin cevap dilekçesinde geçen
müfettiş raporunu getirtmek ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde ortaya
koyduktan sonra davacının çalışmasının sürekli çalışma olduğu anlaşılırsa sonucuna göre karar vermekten
ibarettir." gerekçesiyle söz konusu karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dinlenilen tanıklar, hükme esas alınan bilirkişi
raporu, uyulmasına karar verilen bozma ilamı ve tüm dosya kapsamından; davacının davalı iş yerinde
01.10.2006 - 31.08.2008 tarihleri arasında çalıştığını ispatlayamadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın
reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; müvekkili Kurumun prim ödemeleri yönünden sorumluluğunun bulunmadığını, Yargıtay
İçtihatlarına uygun araştırma yapılması gerektiğini, davacının hizmetlerinin Kurum kayıtlarında gözüktüğü
kadar olduğunu, aksinin yazılı delille ispatı gerektiğini beyanla Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının 01.10.2006 - 31.08.2008 tarihleri arasında davalı iş yerinde geçen çalışmalarına
ilişkin hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla
uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci
maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2.) Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun'un 79/10 uncu ve 5510 sayılı Kanun'un 86/9 uncu maddeleri
olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde,
sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili
olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve
gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, ... insan haklarından olan sosyal güvenlik
hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden
araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
3.) Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır.
Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil
Anewvacı ice veri A3liik Aacwuacı temin edilin ie verinin Kanıımn'ıın kancamında veva kancama alımarak nitelikta
OM—Ş İP IT ŞA SN MAŞ AN API İN MA MPMAM MM SİM EMMA MN 2 ——
bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş
tarihleri, hangi iş yerinde ne iş yapıldığı, iş yerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi
ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa
kavuşturulmalıdır.
4.) Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere
nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan
hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re'sen
araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça iş yerinin müdür, amir, şef,
ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o iş yerinde çalışan öteki kişiler ile o iş yerine komşu ve yakın
işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma
olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1.) İnceleme konusu eldeki davada, bozmaya uyulmuş ise de bozma gereklerinin tam olarak yerine
getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Bozma sonrasında Mahkemece bozma ilamına uyularak
yapılan yargılama sonunda; davalı şirkete ait ticaret ve vergi kayıtlarının getirildiği, emniyet birimine yazılan
yazılara istinaden yapılan araştırmalara olumsuz cevap verildiği, davalı şirkete ait davalı Kurum kayıtlarının
celp olunduğu, taraf ve bordro tanıklarının beyanlarının alındığı, yapılan yargılama sonucunda dinlenen
bordro tanıklarının davacının davalı iş yerinden bildiriminin yapılmış olduğu 2008 - 2010 tarihleri arasında
çalışmasının olduğunu beyan etmeleri, davacının iddia ettiği dönemde çalışması olduğunu beyan eden
tanıkların ise Kurum kayıtlarındaki bildirimleri incelendiğinde Yargıtay' ın aradığı nitelikteki tanıklar olmadığı
dikkate alınarak davacının 01.09.2008 tarihinden önce davalı iş yerinde çalışması olmadığı değerlendirilerek
davanın reddine karar verilmiş ise de; bu sonuca eksik inceleme ve araştırma ile gidilmiştir.
2.) Somut olayda, bozma öncesi dinlenilen davacı tanığı ... ... 'in beyanında davacının davalı iş yerinde 2006
yılı Ekim ayında çalışmaya başladığını ifade ettiği, her ne kadar dinlenen tanığın Kurum kayıtlarına göre
davalı iş yerinde 11.10.2007 tarihinden itibaren çalışması gözüküyorsa da, tanık ...'ın davalı işverene karşı
açtığı işçilik alacakları davasında İstanbul 8. İş Mahkemesi'nin 22.05.2013 tarih ve 2011/811 Esas,
2013/476 Karar sayılı ilamı ile hakkında düzenlenen yıllık izin formlarına göre iş yerinde 01.09.2005
tarihinden itibaren çalışmasının bulunduğu değerlendirilerek işçilik alacaklarının hesap edildiği, kararın
temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 16.12.2014 tarihli ilamı ile onanarak kesinleştiği, davalı iş
yerinden düzenlenen 21.07.2008 tarih ve 510805 sıra numaralı sevk irsaliyesinde davacının adının yer
aldığı, öte yandan bozma sonrası dinlenilen komşu iş yeri tanıklarından ... ile ...'un beyanları ile dönem
bordro tanıkları ... ve ...'ın beyanlarının çelişkili olduğu, özellikle davacıyı tanımadığını beyan eden bordro
tanıklarından ...'ın uyuşmazlık konusu dönemin bir kısmında davalı şirketin merkez adresi olan
Sancaktepe'de bulunan 1088508 sicil numaralı iş yerinden sigortalı olarak gösterilmiş olması karşısında
beyanlarının çelişkili olduğu gözetilerek, Mahkemece söz konusu çelişkilerin giderilmesi, bu hususta
gerekirse dönem bordro tanığı olduğu anlaşılan ... ... 'in de yeniden dinlenilmesi suretiyle, çalışma olgusu
tereddütsüz şekilde ortaya konulmalı, toplanan deliller bir arada değerlendirilip takdir edilerek, oluşacak
sonuca göre karar verilmelidir.
VI. KARAR
Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Mahkemesine gönderilmesine,
13.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3948.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3948E., 2024/6857K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/639 E., 2024/24 K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki ödeme emrinin iptali davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi
sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulü ile incelemenin dosya
üzerinde yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra
dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davacıya Beykoz Spor Kulübü 1908 A.Ş.'nin prim borcu nedeniyle gönderilen ödeme
emirlerinin iptalini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, davacının prim borçlarından sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine karar
verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.06.2015 tarihli ve 2013/338 E. 2015/258 K. sayılı kararıyla; davanın kabulüne,
davalı tarafından davacıya 17.07.2012 tarihinde tebliğ edilen 2.323,85 TL tutarlı ödeme emrinin iptaline,
davalı tarafından davacıya yüklenen 103,633,56 TL tutarlı 09.07.12/127750017 sayılı ödeme emrinin
iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 87.757,23 TL tutarlı 09.07.12/12278010 sayılı ödeme emrinin
iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 12.441,43 TL tutarlı 09.07.12/12277963 sayılı ödeme emrinin
iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 7.743,31 TL tutarlı 09.07.12/12277929 sayılı ödeme emrinin
iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 2.547,51 TL tutarlı 09.07.12/12277871 sayılı ödeme emrinin
iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 430,22 TL tutarlı 09.07.12/12277836 sayılı ödeme emrinin
iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 262,15 TL tutarlı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından
davacıya yüklenen 411,39 TL tutarlı 09.07.12/12277792 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından
davacıya yüklenen 415,67 TL tutarlı 09.07.12/12277744 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından
davacıya yüklenen 9.035,78 TL tutarlı 09.07.12/12277721 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından
davacıya yüklenen 45.038,05 TL tutarlı 09.07.12/12281617 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından
davacıya yüklenen 26.336,35 TL tutarlı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen
18.684,74 TL tutarlı 09.07.12/12281978 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen
1.648,68 TL tutarlı 09.07.12/12281902 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen
205,19 TL tutarlı 09.07.12/12281846 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen
88,94 TL tutarlı 09.07.12/12281763 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen
3.974,00 TL tutarlı 09.07.12/12281711 sayılı ödeme emrinin iptaline, yukarıda miktarları ve tarihleri yazılı
ödeme emirlerine ilişkin 6100 sayılı HMK'nın 391/1 inci maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile
karar kesinleşene kadar yukarıda belirtilen ödeme emirlerine teminatsız olarak ihtiyadi tedbir konulmasına
karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 08.03.2018 tarihli ve 2015/21576 E.,2018/1915 K. sayılı kararında; davalı Kurumca iptal
2. Dairemizin 08.03.2018 tarihli ve 2015/21576 E.,2018/1915 K. sayılı kararında; davalı Kurumca iptal
edilen 11.09.2009 öncesine ilişkin dönem yönünden davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar
verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, 11.09.2009 sonrasına ilişkin dönem yönünden ise dava dışı
Beykoz Spor Kulübü 1908 A.Ş.'nin statüsünün belirlenmesi, ticari şirket ya da dernek olup olmadığının
araştırılması, ticari şirket ise davacının hissedar olup olmadığı, yönetim kuruluna genel kurulca seçilip
seçilmediğinin araştırılması, davacının yönetim kurulu üyesi olması halinde toplantılara katılmamasının
sonuca etkili olmadığı ve 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesi kapsamında şirketin yönetim kurulu
üyelerinin şirketi temsil ve ilzama yetkili olup olmadığına bakılmaksızın 01.07.2008 tarihinden itibaren
sorumlu olduğunun düşünülmesi, davacının aksi iddiasının bulunması halinde ise Ticaret Sicil kayıtlarının
düzeltilmesi hususunda dava açmak üzere tarafına süre verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1.Bozmaya uyan Mahkemece verilen 25.11.2021 tarihli ve 2018/389 E. 2021/924 K. sayılı kararıyla;
davanın kısmen kabulüne,11.09.2009 tarihi öncesine ait olan 2012/025693 -2012/025695- 2012/025696-
2012/025697 - 2012/02569 - 2012/25783 - 2012/025782 - 2012/025783 - 2012/0101002012/010101-
2012/010102-2012/025781-2012/025782 takip numaralı ödeme emirleri yönünden davalı tarafından
davacıya yüklenen 12.441,43 TL tutarlı 09.07.12/12277963 sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine
yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 2.547,51 TL tutarlı 09.07.12/12277871 sayılı ödeme
emrinin yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 262,15 TL tutarlı
ödeme emrinin yönünden karar verilmesine yer olmadığına davalı tarafından davacıya yüklenen 430,22 TL
tutarlı 09.07.12/12277836 sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine yer olmadığına davalı tarafından
davacıya yüklenen 411,39 TL tutarlı 09.07.12/12277792 sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine yer
olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 415,67 TL tutarlı 09.07.12/12277744 sayılı ödeme emri
yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 45.038,05 TL tutarlı
09.07.12/12281617 sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafından
davacıya yüklenen 9.035,785 TL tutarlı 09.07.12/12277721 sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine
yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 45.038,05 TL tutarlı 09.07.12/12281617 sayılı ödeme
emri yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 2.323,85 TL tutarlı
ödeme emri yönünden karar verilmesine yer olmadığına davalı tarafından davacıya yüklenen 26.336,35 TL
tutarlı ödeme emri yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen
18.684,74 TL tutarlı 09.07.12/12281978 sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
davalı tarafından davacıya yüklenen 1.648,68 TL tutarlı 09.07.12/12281902 sayılı ödeme emri yönünden
karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 205,19 TL tutarlı 09.07.12/12281846
sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 88,94 TL
tutarlı 09.07.12/12281763 sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafından
davacıya yüklenen 3.974,00 TL tutarlı 09.07.12/12281711 sayılı ödeme emri yönünden karar verilmesine
yer olmadığına, davalı tarafından davacıya yüklenen 205,19 TL tutarlı 09.07.12/12281846 sayılı ödeme
emrinin iptaline, 11.09.2009 tarihinden sonrasına ait 2012/014500 - 2012/025692 - 2012/025694 -
2012/016188 takip numaralı olmak üzere; davalı tarafından davacıya yüklenen 103,633,56 TL tutarlı
09.07.12/127750017 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 87.757,23 TL tutarlı
09.07.12/12278010 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 7.743,31 TL tutarlı
09.07.12/12277929 sayılı ödeme emrinin iptaline, davalı tarafından davacıya yüklenen 9.035,78 TL tutarlı
09.07.12/12277721 sayılı ödeme emrinin iptaline karar verilmiş, kararı davalı Kurum vekili temyiz etmiştir.
2. Dairemizin 20.06.2022 tarihli ve 2022/6186 E.,2022/9429 K. sayılı kararında; Mahkemece,
yapılandırmaya konu edilen dönemler ile davalı Kurumca iptal edilen dönemler belirlenip, bu çerçevede
davanın konusuz kalıp kalmadığının irdelenmesi ve infaza elverişli bir biçimde, ödeme emri takip numarası
belirtilmek suretiyle söz konusu ödeme emirleri ve dönemlerinin hükümde gösterilmesi, Ticaret Sicil
Müdürlüğünden gerekli araştırma yapılarak davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemin tespit edilmesi
gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
C. Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar;
Davanın kabulüne, 2012/25697 no.lu ödeme emrinin (12277792 takip no.lu) 2001/1 inci dönem İPC borcu
411,39 TL miktarlı takip konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2012/25698 no.lu ödeme
0 e e da AAA I.I 04 MAM AI ." s0 yje.. mami. gar ya ri ia a0» 0 0 j vg
CI (4224/7791 LaKIp I1U) Z4UYIJI, 4 Lİ GYMNCİN İF DUTLU TL1),0/ İL İİMNKLAIli LAKRIP KUTMUSUZ Kaluiyimuar
karar verilmesine yer olmadığına, 2012/25695 no.lu ödeme emrinin (12277871 takip no.lu) 2001/1,2,3,4
üncü dönem İPC borcu 2.547,51 TL miktarlı takip konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
2012/25693 no.lu ödeme emrinin (12277963 takip no.lu) 2002/5 inci dönemi (Prim borcu) 12.441,43 TL
miktarlı takip konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2012/25696 no.lu ödeme emrinin
12277836 takip no.lu) 2011/10,11,12 ve 2012/1,2. dönem DMV borcu 430,22 TL miktarlı takip konusuz
kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2012/25696 no.lu ödeme emrinin (12277836 takip no.lu)
2011/9,10,11,12 ve 2011/1,2,3,4,5,6,7,8,9 uncu dönem DMV borcu 262,15 TL miktarlı takip konusuz
kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 2012/25783 no.lu ödeme emrinin 12281617 takip no.lu)
2007/8,9,10,11,12 ve 2008/1,2,3,4,5,6,7,8,9 uncu aylar Prim 26.336,35 TL miktarlı takibin iptaline,
2012/25782 no.lu ödeme emrinin 12281711 takip no.lu) 2007/8,9,10,11,12, 2008/1,2,3,4,5,6,7,8,9 uncu
İSP borcu 2.323,85 TL miktarlı takibin iptaline, 2012/25782 no.lu ödeme emrinin 12281711 takip no.lu)
2008/10,11,12, 2009/1,2,3,4,5, 2010/10,11, 2011/12, 2012/1,2 İSP 3.974,00 TL miktarlı takibin iptaline,
2012/25783 no.lu ödeme emrinin (12281617 takip no.lu) 2008/10,11,12, 2009/tüm, 2010/11,12, 2011/12,
2012/1,2 prim 45.038,05 TL miktarlı takibin iptaline, 2012/10100 no.lu ödeme emrinin (122889783 takip
no.lu) 2010/12, 2011/1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11 inci prim borcu 18.684,74 TL miktarlı takibin iptaline,
2012/10101 no.lu ödeme emrinin (12281902 takip no.lu) 2010/12, 2011/1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11 inci İSP
borcu 1.648,684 TL miktarlı takibin iptaline, 2012/10102 no.lu ödeme emrinin (12281846 takip no.lu)
2010/12 ve 2011/1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11 inci dönem DMV borcu 205,19 TL miktarlı takibin iptaline,
2012/25781 no.lu ödeme emrinin (12281763 takip no.lu) 2010/10,11 ve 2011/12, 2012/1,2 nci dönem
DMV borcu 88,94 TL miktarlı takibin iptaline, 2012/14500 no.lu ödeme emrinin (12775017 takip no.lu)
2010/12, 2011/1,2,3,4,5,6,7,8,9 uncu dönem prim borcu 103.633,56 TL miktarlı takibin iptaline,
2012/25692 no.lu ödeme emrinin (12278010 takip no.lu) 2010/09,10,11, 2011/10,11,12 ve 2012/1, 2 nci
Prim borcu 87.757,23 TL miktarlı takibin iptaline, 2012/25694 no.lu ödeme emrinin 12277929 takip no.lu)
2010/09,10,11, 2011/10,11,12 ve 2012/1, 2 nci İSP borcu 7.743,31 TL miktarlı takibin iptaline,
2012/16188 no.lu ödeme emrinin 12277721 takip no.lu) 2010/12, 2011/1,2,3,4,5,6,7,8,9 uncu İSP borcu
9.035,78 TL miktarlı takibin iptaline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından
temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, yeterli inceleme yapılmadan hüküm kurulduğunu belirterek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
2. Ilgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrası atfıyla uygulanmasına
devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesi, 438 inci
maddesinin 7,8,9 uncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin 2 nci fıkrası ve 506 sayılı Kanun'un 80 inci, 5510
sayılı Kanun'un 88 inci maddeleridir.
3. Değerlendirme
506 sayılı Kanun'un 80 inci maddesi; "Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen
süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli
kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya
yetkilileri Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü
öngörmüş; 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesi de bir kısım farklar dışında anılan maddeye benzer
düzenleme getirmiş olup, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu
Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri,
tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici
veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen
sorumludur." hükmünü getirmiştir.
Kurumun prim alacağına ilişkin olarak işveren ile birlikte müteselsilen sorumluluk koşullarının oluşması için,
işveren kamu kurum ve kuruluşu ise kamu görevlilerinin tahakkuk ve tediye ile görevli olması, tüzel kişiliği
haiz diğer işyerlerinde ise üst düzey yönetici ya da yetkilisi ve kanuni temsilci sıfatıyla işveren tüzel kişiliği
temsil ve ilzama yetkili bulunulması gerekir. Ancak, 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesi burada bir ayrıma
giderek özellikle şirket yönetim kurulu üyelerinin, temsil ve ilzam yetkisi aranmaksızın (haklı sebepleri
olmazsa) müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaklarını ayrıca belirtmiştir.
Somut olayda, davacının 29.07.2008 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı ile yönetim kurulu üyeliğine
seçildiği, devamında 11.03.2009 tarihli olağan genel kurul kararı ile de bir yıllığına yönetim kurulu üyeliğine
seçildiği, yapılandırma ile bazı ödeme emirlerine konu borçların tahsil edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı dava dışı Beykoz Spor Kulübü 1908 A.Ş.'ye 29.07.2008 ve 11.03.2009 tarihlerinde birer yıllığına
yönetim kurulu üyesi seçilmiş olup 5510 sayılı Kanun'un 88 inci maddesi gereğince temsil ve ilzama yetkili
olup olmadığına bakılmaksızın 2008/7,8,9,10,11,12, 2009/1,2,3,4,5 dönemlerine ilişkin borçlardan sorumlu
olduğu halde davanın kabulüne karar verilmesi yerinde değildir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
2. Dosyanın kararı veren Mahkemesine gönderilmesine,
24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4312.pdf | 5. Hukuk Dairesi 2024/4312E. , 2024/7508K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/372 Esas, 2024/80 Karar
1. YARGI YERİ BELİRLENMESİNE KONU KARARLAR
A. Diyarbakır 3. İş Mahkemesinin 19.06.2023 Tarihli ve 2023/57 Esas, 2023/201 Karar Sayılı Kararı
İş Mahkemelerinde yetki konusu kamu düzenine ilişkin olduğundan yetki hususunun yargılamanın her
aşamasında re'sen dikkate alınması gerektiği, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile davacı vekilinin
duruşmadaki beyanlarından davalıya ait işyeri adresinin ve davacının işini yaptığı yerin Didim olması dikkate
alınarak davanın Didim Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) açılması gerektiği
gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
B. Didim (Yenihisar) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) 16.02.2024 Tarihli ve 2023/372
Esas, 2024/80 Karar Sayılı Kararı
Davanın, işçi ve işveren hukuki ilişkisinden kaynaklanan alacak talebinden ibaret olduğu, bir davada, birden
fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacının bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir
seçimlik hakka sahip olduğu, davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve
yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkının davalılara geçeceği, davacının kanundan kaynaklı
seçim hakkını kullanmak kaydıyla eldeki davayı yerleşim yeri iş mahkemesinde açtığı, davacının yerleşim
yeri adresinin davanın açıldığı tarihte ve halen Peyas Mahallesi 467 Sokak No:816 Kayapınar/Diyarbakır
olduğu, davacının, işçilik alacaklarından kaynaklanan iş bu davayı daha az emek ve masraf harcayacağı
ikamet adresinde açmakta hukuki yararı olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
II. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık
Uyuşmazlık, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (7036 sayılı Kanun) uyarınca işçi işveren ilişkisinden
kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
B. İlgili Hukuk
1. Farklı bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinde kalan ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye
mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarının giderilmesi isteminin hukuki dayanağı, 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un (5235
sayılı Kanun) 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemelerdir.
2. 7036 sayılı Kanun'un “Yetki” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı
tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.”
C. Değerlendirme
1. Davanın açıldığı ve ilk derece mahkemesi tarafından karar verilen tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı
Kanun'un 6 ncı maddesinde İş Mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya
tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesi
olduğu belirtilmiştir. Benzer düzenleme, mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (5521 sayılı Kanun) 5
inci maddesinde ve 5521 sayılı Kanun'da sarahat bulmayan hallerde 6100 sayılı Kanun'a gönderme yapan
15 inci maddesinde de mevcuttur.
2. İş mahkemesinin yetkisi kamu düzeni ile ilgili olduğundan davalı tarafça süresinde yapılmasa da hakim
tarafından kendiliğinden bu husus göz önünde bulundurmalıdır. Bir baska anlatımla hakim, davanın her
2. İş mahkemesinin yetkisi kamu düzeni ile ilgili olduğundan davalı tarafça süresinde yapılmasa da hakim
tarafından kendiliğinden bu husus göz önünde bulundurmalıdır. Bir başka anlatımla hakim, davanın her
aşamasında yetki itirazını dikkate alabileceği gibi, kendisi de resen yetkisizlik kararı verebilir.
3. Kesin yetki halinin kuralının bulunmadığı ve birden fazla yetkili mahkemenin bulunduğu hallerde yetkili
mahkemeyi seçme hakkı davacıya aittir. Davacı, kesin yetki kuralının bulunmadığı bir davayı yetkisiz bir
mahkemede açmışsa, seçme hakkı itiraz eden davalıya geçer, davalının bildirdiği yetkili mahkemede davanın
görülmesi gerekir.
4. 7036 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinde belirtilen yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olup öngörülen yetkili
mahkemelerden birini tercih hakkı işçiye aittir. Davacı işçinin kanuni yetkili mahkeme dışında başka bir yer
mahkemesinde dava açması tercih hakkını ortadan kaldırmayacağı gibi bu seçim hakkının işverene geçmesi
sonucunu da doğurmaz. Başka bir anlatımla seçimlik hak işçide olup, davacı işçinin beyanı doğrultusunda
dosyanın yetkili İş Mahkemesine gönderilmesi gerekir.
5. Davacı tarafından davanın açıldığı yer mahkemesi yetkisiz ise de, dosya kapsamından 7036 sayılı
Kanun'un 6 ncı maddesi gereğince Didim (Yenihisar) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin işin yapıldığı yer ve
davalının dava açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olarak yetkili olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın
Didim (Yenihisar) 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması
gerekmektedir.
III. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
6100 sayılı Kanun'un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası
gereğince Didim (Yenihisar) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) YARGI YERİ OLARAK
BELİRLENMESİNE,
24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4043.pdf | 5. Hukuk Dairesi 2024/4043E. , 2024/7457K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/40 Esas, 2023/116 Karar
1. YARGI YERİ BELİRLENMESİNE KONU KARARLAR
A. Reyhanlı 1. Asliye Hukuk (İş Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesinin 01.10.2021 Tarihli ve 2019/593 Esas,
2021/327 Karar Sayılı Kararı
Eldeki davada yetkili mahkeme ...'nun merkezinin bulunduğu Ankara veya davacının işlemlerinin yapıldığı
şubenin bulunduğu yer mahkemesi olduğu, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu belgelerin
incelenmesinde işlemlerinin İstanbul ...r Sosyal Güvenlik Merkezince yürütüldüğü anlaşıldığından ve davalı
kurum seçimlik hakkını kullanarak yetkili mahkemeleri Bakırköy İş Mahkemesi olarak seçtiğinden davalının
yetki itirazının kabulü gerektiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
B. Bakırköy 45. İş Mahkemesinin 31..05.2023 Tarihli ve 2022/40 Esas, 2023/116 Karar Sayılı Kararı
Davada kesin yetki halinin bulunmadığı, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekirken ileri
sürülmediği ve mahkemece usulüne uygun yetki itirazı olmaksızın dosyanın mahkemeye gönderildiği
gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
II. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık
Uyuşmazlık, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (7036 sayılı Kanun) uyarınca kurum işleminin iptali ile
emeklilik maaşının yeniden bağlanması istemine ilişkindir.
B. İlgili Hukuk
1. Farklı bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinde kalan ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye
mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarının giderilmesi isteminin hukuki dayanağı, 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un (5235
sayılı Kanun) 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemelerdir.
2. 7036 sayılı Kanun'un “Yetki” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı
tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.”
3. 6100 sayılı Kanun'un “Genel yetkili mahkeme” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri
mahkemesidir.”
4. 6100 sayılı Kanun'un “Şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetki” başlıklı 14 üncü maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.”
5. 6100 sayılı Kanun'un "Yetki itirazının ileri sürülmesi" başlıklı 19 uncu maddesinin ikinci, üçüncü ve
dördüncü fıkrası şöyledir:
“(2)Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki
itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir.
Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
(3)Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir.
"(4)Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında
bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.”
"(4)Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında
bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.”
C. Değerlendirme
Somut olayda, davanın Reyhanlı 1. Asliye Hukuk (İş Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesinde açıldığı, davalı
Kurumun süresinde ve usulüne uygun yetki itirazında bulunmadığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın davanın ilk
açıldığı Reyhanlı 1. Asliye Hukuk (İş Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması
gerekmektedir.
III. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
6100 sayılı Kanun'un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası
gereğince Reyhanlı 1. Asliye Hukuk (İş Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK
BELİRLENMESİNE,
24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4039.pdf | 5. Hukuk Dairesi 2024/4039E. , 2024/7463K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/231 Esas, 2024/8 Karar
1. YARGI YERİ BELİRLENMESİNE KONU KARARLAR
A. Rize Sulh Ceza Hakimliğinin 20.09.2023 Tarihli ve 2023/3000 Değişik İş Sayılı Kararı
İtiraza konu idari yaptırım kararına itiraz başvurusunu inceleme görevinin İş Mahkemelerinde olduğu
gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
B. Rize İş Mahkemesinin 18.01.2024 Tarihli ve 2023/231 Esas, 2024/8 Karar Sayılı Kararı
4857 sayılı İş Kanununda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu'nda (6356 sayılı Kanun) idari para cezasına karşı başvurulacak kanun yoluna ilişkin özel
bir düzenleme yer almadığından, bu konudaki genel düzenlemeler olan 5326 sayılı Kabahatler Kanunu' nun
(5326 sayılı Kanun) 3 üncü ve 27 nci maddelerindeki düzenlemelerden ayrılmayı gerekli kılacak bir durumun
mevcut olmadığından somut uyuşmazlığın 5326 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilip karara bağlanması
gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
II. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık
Uyuşmazlık, idari para cezasının iptali istemine ilişkindir.
B. İlgili Hukuk
1. Farklı bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinde kalan ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye
mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarının giderilmesi isteminin hukuki dayanağı, 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un (5235
sayılı Kanun) 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemelerdir.
2. 6356 sayılı Kanunu'nun " Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 79 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
" Bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar iş davalarına bakmakla görevli ve yetkili
mahkemelerde görülür. Ancak yedinci ila on birinci bölümlerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar için,
görevli makamın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir."
C. Değerlendirme
6356 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinden açıkça anlaşıldığı üzere bu davaya bakma görevi İş
Mahkemelerine ait olup, uyuşmazlığın İş Mahkemesince görülüp çözümlenmesi gerekecektir.
III. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
6100 sayılı Kanun'un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası
gereğince Rize İş Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
|
2024_4318.pdf | 5. Hukuk Dairesi 2024/4318E. , 2024/7491kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI: 2023/661 Esas, 2023/661 Karar
1. YARGI YERİ BELİRLENMESİNE KONU KARARLAR
A. ...3. İş Mahkemesinin 06.10.2021 Tarihli ve 2021/200 Esas, 2021/287 Karar Sayılı Kararı
Talebe konu idari para cezasının 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) uyarınca ...Çalışma ve İş Kurumu
İl Müdürlüğünce verildiği, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun (5326 sayılı Kanun) 16 ncı maddesinde
belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (6331 sayılı
Kanun) ve 4857 sayılı Kanun'da da bu Kanun uyarınca Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünce verilen para
cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği, bu durumda, 5326 sayılı Kanun'un 5560
sayılı Kanun'la değişik 3 üncü maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna
ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağın ve görevli
mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasının
ödenmesinden sonra iadesiyle ilgili iade talebini değerlendirme yetkisinin ...Sulh Ceza Hakimliğine ait olduğu
gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
B....1. Sulh Ceza Hakimliğinin 25.03.2022 Tarihli ve 2022/701 Değişik İş Sayılı Kararı
Somut olayda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu tarafından düzenlenen 31.10.2017
tarihli inceleme raporuna istinaden muteriz hakkında ...Çalışma ve İş Kurumlu İl Müdürlüğünce 4857 sayılı
Kanun'un 8, 41, 63, 68 ve 74 üncü maddeleri uyarınca toplam 9.297,00 TL idari para cezası düzenlendiği,
idari para cezasının muteriz şirkete 07.11.2018 tarihinde tebliğ edildiği, muteriz şirketin 12.11.2018
tarihinde söz konusu idari para cezasını ihtirazi kayıtla ödediği, idari para cezasına süresi içinde itiraz
edilmediği ve kesinleştiğinin anlaşıldığı, muteriz şirketin 07.12.2018 tarihinde açtığı dava ile Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş ve Teftiş Kurulu Başkanlığının 31.10.2017 tarihli inceleme raporunun iptalini ve
idari para cezasına istinaden ödenen 6.972,75 TL bedelin iadesini talep ettiği, dolayısıyla muteriz şirketin
idari para cezasına itiraz etmediği, söz konusu idari para cezasının süresinde kesinleştiği, açılan davada da
idari para cezasının ilişkin bir talep bulunmadığı, davacı tarafından ihtirazi kayıt ile ödenen paranın iadesinin
talep edildiği, bu nedenle idari para cezasının iadesine ilişkin talebin istirdat davası olarak nitelendirilmesi
gerektiği, bu nedenle görevli mahkemenin ...3. İş Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı
verilmiş, mahkemeler arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosya ...Bölge Adliye
Mahkemesine gönderilmiştir.
C. ...Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 20.05.2022 Tarihli ve 2022/1417 Esas, 2022/1199 Karar
Sayılı Kararı
Aynı ağır ceza merkezinin mülhakatlarında bulunan mahkemeler arasındaki yetki uyuşmazlıklarının ortak
görevli ağır ceza mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, bu nedenle her iki mahkeme arasındaki görev
uyuşmazlığının çözümünün ...Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı
verilmiştir.
D....1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.06.2022 Tarihli ve 2022/644 Değişik İş Sayılı Kararı
..1. Ağır Ceza Mahkemesinin sadece asliye ceza mahkemeleri arasındaki görev ve yetki uyuşmazlıkları,
asliye ceza mahkemeleri ile icra ceza mahkemeleri arasındaki görev uyuşmazlıkları ile asliye ceza
mahkemeleri ile sulh ceza hakimlikleri arasındaki görev uyuşmazlıkları yönünden ortak görevli üst derece
mahkemesi olduğu, dosyaya konu görev uyuşmazlığının ...3. İş Mahkemesi ile ...1. Sulh Ceza Hakimliği
arasında çıktığı, ağır ceza mahkemelerinin hukuk mahkemelerinin ortak görevli üst derece mahkemesi
olmadığı, konu ile ilgili benzer bir düzenlemenin 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun (2797 sayılı Kanun) 17 nci
maddesinde bulunduğu, söz konusu düzenlemeye göre Yargıtay Hukuk ve Ceza Daireleri arasında oluşan
görev uyuşmazlıklarında ceza ve hukuk dairesi başkanlarından oluşan ve Yargıtay Başkanının başkanlık
ettiği Karga Başkanlar Kurulunun görevli yargı yerini Ni Bellleyeceğiniği belirtildiği, bu yasal düzenlemenin
NM Şi . nP “ii Adi mam Aya a dS. a. 0 ee e. ee. e. we
görev uyuşmazlıklarında ceza ve hukuk dairesi başkanlarından oluşan ve Yargıtay Başkanının başkanlık
ettiği Yargıtay Başkanlar Kurulunun görevli yargı yerini belirleyeceğinin belirtildiği, bu yasal düzenlemenin
kıyasen bu uyuşmazlığa da uygulanarak ...Bölge Adliye Başkanlar Kurulu nezdinde çözümünün gerektiği
gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
E. Dairemizin 29.05.2023 Tarihli ve 2023/220 Esas, 2023/5385 Karar Sayılı İlâmı
Mahkemeler arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosya Dairemize gönderilmiş olup
Dairemizce, olumsuz yetki uyuşmazlığından bahsedilebilmesi için mahkemeler arasında karşılıklı olarak
görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesinin zorunlu olduğu, somut olayda mahkemeler arasında karşılıklı
olarak verilmiş bir görevsizlik veya yetkisizlik kararı bulunmadığından, yargı yeri belireme koşulları
bulunmayan dosyanın mahallene iadesine karar verilmiştir.
F....1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.07.2023 Tarihli ve 2023/661 Değişik İş Sayılı Kararı
...3. İş Mahkemesiyle ...1. Sulh Ceza Hakimliği arasında oluşan görev uyuşmazlığının çözümünün 2797
sayılı Kanun'un 17 nci maddesi uyarınca çözülebileceği gerekçesiyle dosya yargı yerinin belirlenmesi için
Dairemize gönderilmiştir.
II. GEREKÇE
A. Uyuşmazlık
Uyuşmazlık, idari para cezasının iptali istemine ilişkin davada görevli mahkemenin belirlenmesi istemine
ilişkindir.
B. İlgili Hukuk
1. Farklı bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinde kalan ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye
mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarının giderilmesi isteminin hukuki dayanağı, 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Adli Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un (5235
sayılı Kanun) 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemelerdir.
2. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun (5326 sayılı Kanun) “Genel kanun niteliği” başlıklı 3 üncü maddesi
şöyledir:
“(1) Bu Kanunun;
a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm
bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün
fiiller hakkında, uygulanır.”
3. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) “Yetkili makam ve memurlar” başlıklı 92 nci maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri tarafından tutulan tutanaklar aksi
kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi
alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca otuz gün içerisinde yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İş
mahkemesinin kararına karşı taraflarca 5521 sayılı Kanunun 8 inci maddesine göre kanun yoluna
başvurulabilir. Kanun yoluna başvurulması iş mahkemesince hüküm altına alınan işçi alacağının tahsiline
engel teşkil etmez.
”
C. Değerlendirme
Dosya kapsamına göre, davacı bankanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş ve Teftiş Kurulu
Başkanlığının 31.10.2017 tarihli inceleme raporunun iptalini ve idari para cezasına istinaden ödenen
6.972,75 TL bedelin iadesini talep ettiği, bu rapora karşı iptalin 4857 sayılı Kanun'un 92 nci maddesi
kapsamında itiraz olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, davaya bakma görevi İş Mahkemelerine
ait olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar Dairemizin 29.05.2023 Tarihli ve 2023/220 Esas, 2023/5385 Karar
sayılı ilâmında da belirtildiği üzere yargı yerinin belirlenmesi için aranan karşılıklılık koşulu henüz
oluşmamışsa da, anılan mahkemelerinin verdikleri kararlar ile davadan el çektikleri ve işin görülmesinin
sürüncemede bırakılmaması ve Yargıtayca yargı yeri belirlenmesi gerektiği anlaşılmakla uyuşmazlığın
çözümünde ...3. İş Mahkemesi görevlidir.
III. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
6100 sayılı Kanun'un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası
gereğince ...3. İş Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,
24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.
|
2024_4352.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4352E. , 2024/7265K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2880 E., 2023/2044 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sinop 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2020/285 E., 2022/29 K.
Taraflar arasındaki aksine işlemin iptali ile yurt dışı borçlanmasının 29.07.2019 tarihi itibariyle geçerli
olduğunun tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davacının 29.07.2019 tarihi itibariyle yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğunun tespiti ile
aksine Kurum işlemlerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, davacının yurt dışı borçlanma işlemlerini kanuni süresinde tamamlayamadığını, Kurum
işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında, davacının borçlanmasının 29.07.2019
tarihli olduğu ancak davanın makul sürede açılmaması nedeniyle borçlanma bedelinin belirlemesinde dava
tarihinin esas alınması gerektiği gerekçesiyle, davacının 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanma
müracaatının dava tarihi olan 28.08.2020 tarihindeki primler esas alınarak belirlenmesi gerektiğinin
tespitine, bu doğrultuda borçlanma tahakkuk işlemi gerçekleştirilmesine, aksi yöndeki Kurum işleminin
iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, davanın geç açılmasının nedeninin Covid pandemisi olduğunu, Konsolosluk aracılığıyla
vekaletname verilmesi için randevuların durdurulduğunu, davacının ancak 13.08.2020 tarihinde Münih
Konsolosluğundan vekaletname tanzim ettirebildiğini, durumun mücbir sebepten kaynaklandığını, bu süre
zarfında yurda giriş yapmadığını, davanın makul süre içerisinde açıldığının kabulüyle başvuru tarihindeki
prime esas asgari günlük kazanç üzerinden borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesi gerektiğini
belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraf vekillerinin istinaf başvurusunun
esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Davalı Kurum vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğu tarihin tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri,
2-5510 sayılı Kanun'un 42, 3201 sayılı Kanun'un 4, 5 ve Geçici 9 uncu maddesi hükümleri.
5510 sayılı Kanun'un "Bildirim" başlıklı 42 nci maddesi; Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak
gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç
üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir düzenlemesini,
3201 sayılı Kanun'un "Borçlanma tutarı ve borçlanma tutarının iadesi" başlıklı 4 üncü maddesi, 17.04.2008
tarihli ve 5754 sayılı Kanun 79 uncu maddesi ile düzenlenmiş haliyle borçlanılacak her bir gün için tahakkuk
ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanun'un 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında seçilecek günlük
kazancın 9632'sinin olduğunu, ancak prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma
tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğunu, borçlanılan
süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı
Kanun'un 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirileceğini, tahakkuk ettirilen borç
tutarının, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, ödeme yapılan gün sayısının
prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edileceğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat
tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranacağını amir iken, maddenin
17.07.2019 tarihli ve 7186 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesiyle değişik halinde, borçlanılacak her bir gün için
tahakkuk ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanun'un 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında
seçilecek günlük kazancın 9045'i olduğunu düzenlemiş ve tahakkuk ettirilen borç tutarının, tebliğ edildiği
tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden
itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartının aranacağını düzenlemiştir.
3201 sayılı Kanun'un "Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı " başlıklı 5 inci maddesinin 4 üncü ek fıkrası
17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun 79 uncu maddesinin düzenlediği şekli ile, yurt dışı hizmet
borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağılık Sigortası Kanun'a göre hangi
sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye'de sigortalılıkları varsa borçlanma talep
tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir şeklinde iken, 17.07.2019 tarihli
ve 7186 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi ile değişik halinde, yurt dışı hizmet borçlanmasına ait süreler
5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi
m ar YA
UldidaK Kahul CUM, YUZCİNCIMe5i ŞERİ UCUN,
01.08.2019 tarihinde yürürlüğe giren 3201 sayılı Kanun'un Geçici 9 uncu maddesi ise kısmi aylık bağlanmış
olanlar dahil olmak üzere bu maddenin yürürlük tarihinden önce yurt dışında geçen sürelerini borçlanma
talebinde bulunanlardan tahakkuk ettirilen borçlarını yasal süresi içinde ödeyenlerin, sigortalılık sürelerinin
hangi statüde değerlendirileceğinin ve tahakkuk ettirilecek borç tutarının tespitinde önceki hükümler esas
alınacağını, düzenler.
3- 3201 sayılı Kanun'dan yararlanarak yurt dışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum
arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin uyuşmazlıklar
çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki
prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı
Kanun'un 4 üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda
çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken yürürlükte olan düzenleme tahakkuk
tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup bu üç aylık sürenin
geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır.Kurum, yapılan borçlanma
başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen
borçlanma bedeli Yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi
gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna
ilşkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye'de sigortalı olarak tescili bulunmayanların
borçlanması 5510 sayılı Kanun'un 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması
yasa gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine,
borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru
tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre
gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanun'un 42 nci maddesinden
yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan
ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve
tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506
sayılı Kanun'un 116 ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde de
üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanunla ilgili uyuşmazlıklarda üç
aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul
süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas
alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni
borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihteki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi
gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurt dışında
geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı
gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin
burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Diğer bir olasılık da Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda, 5510
sayılı Kanun'un 42 nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu esas
alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 *- 3 -6 ay) eklenmeli;
davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma ilk
başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık
sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da
başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç
miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir. Dairemizin bu yöndeki içtihadı istikrar kazanmıştır.
3.Değerlendirme
İnceleme konusu davada, davacının 29.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunduğu, davalı Kurumun
02.09.2019 yazı ile borçlanma talebinin eksik belge nedeniyle reddedildiğini bildirdiği, eldeki davanın ise
28.08.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı, davalı Kuruma 29.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunmuş, süreli olan bu
borçlanma işlemini başlattığı halde makul süre içinde takip etmeyip eldeki davayı 28.08.2020 tarihinde
açmıştır. Makul süre geçtiğine göre, davacı sigortalının 29.07.2019 tarihindeki borçlanma başvurusu geçersiz
hale gelmiştir.
Kuruma borçlanma için başvuran sigortalının, Kurumun işlem yapmaması halinde makul süre içinde işlemin
iptali için dava açması gerekir. Borçlanma işlemleri başlatan ancak makul sürede takip etmeyen sigortalının
kusurlu bulunduğu açıktır.
Bu durumda Mahkemece, talep tarihi itibariyle geçerli bir yurt dışı borçlanmasının bulunmadığı gözetilerek,
davacının da talep etmesi halinde, dava dilekçesinin geçerli bir borçlanma başvurusu olduğunun kabulü ile
dava tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat kapsamında, davacının 4/1-b sigortalılık ve şimdiki gibi
28.08.2020 tarihinde geçerli ve yine davacı tarafından seçilecek asgari ya da azami prime esas günlük
kazanç miktarı üzerinden borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi
usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin bu yöndeki temyiz itirazlarının kabulü ile
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
Peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
27.06.2024 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
2024_4125.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4125E. , 2024/7225K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/311 E., 2024/86 K.
KARAR : Dahili Davalı ... yönünden kısmen kabulüne, Davalı ... Taşmacılık Gıda..Şti. yönünden karar
verilmesine yer olmadığına
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece verilen karar
davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairece yapılan inceleme sonunda bozulmuş ve Mahkemece bozma
doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacı,
davalılardan davalı ... Taşımacılık Gıda Mad. Hayv. Orman Ürün. İnş. Temz. Özel Eğit. Hizmetleri Tur. San. ve
Tic. Ltd. Şti. ve fer'i müdahil Kurum vekillerince temyiz edilmiş, Dairemizce yapılan inceleme sonucunda
karar bozulmuştur.
Mahkemece bozma doğrultusunda yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Mahkeme kararı dahili davalı ... vekili ve fer'i müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Tavşanlı İMKB Anadolu Öğretmen kaloriferci ve temizlik işçisi
olarak 23.02.2011-15.06.2012 tarihleri arasındaki çalışmalarının tespitine karar verilmesini talep ve dava
etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... Ltd. Şti. yetkilisinin cevap dilekçesinde özetle; açılan dava ile ilgili husumet itirazında
bulunduğunu, davacının İMKB Tavşanlı Anadolu
Lisesinde çalıştığını, bununla ilgili olarak hizmet tespiti davası anlamında davanın bahse konu
okul aleyhine dolasıyla Tavşanlı Mili Eğitim Müdürlüğüne ve bağlı bulunduğu Milli Eğitim
Bakanlığı aleyhine açılması gerektiğini, davacının yetkilisi olduğu şirkette çalıştığına dair delil
ve belge olmadığını, şirketin okullarda ve bazı resmi kurumlarda yapılan ihale yoluyla temizlik
hizmeti sunduğunu, ancak ihale alınan resmi kurumlarda çalıştırılan tüm personelle ilgili maaş
ödemelerinin, yatırılan sigorta primlerinin, tüm evrak ve işlemlerin resmi şekilde olması
gerektiğinden davacıyı sigortasız çalıştırmalarının söz konusu olmadığını, böyle bir durumun
olması halinde ihale alınan Kurumlardan hak ediş alamayacaklarını ve o tarihten sonra ihale
almalarının mümkün olmayacağını, davacının çalıştığı günlerin karşılığı olarak ücretinin
ödendiğini, sigorta primlerinin yatırıldığını beyanla, davanın reddine karar verilmesi talep
edilmiştir.
2.Fer'i müdahil SGK vekilinin dilekçesinde özetle;
Kurum kayıtlarında, 1045908 043 sicil sayılı iş yeri ... Tem. Taş. San. ve Tic. Ltd.
Şti'nin 13.09.2010 tarihinde Kanun kapsamına alındığını, 30.06.2011 tarihinde Kanun
kapsamından çıkarıldığı, yapılan işin konusunun Tavşanlı Kaymakamlığı İMKB Anadolu
Öğretmen Lisesi temizlik, kalorifer yakımı, yemek pişirme, çamaşır yıkama, büro iş yeri
olduğunu, ilgili dosyada 08.12.2011 tarih 677 sayılı ihale makamı yazılarında işin başlama
tarihinin 13.09.2010, bitiş tarihinin 30.06.2011 olduğu, ihale makamına verilen prim
belgelerinde kayıtlı sigortalılar haricinde çalışanın bulunmadığını, 1050157 043 sicil sayılı iş
yeri dosyasına konu ihalenin Tavşanlı Kaymakamlığı İMKB Anadolu Öğretmen Lisesi
Müdürlüğü temizlik işi olduğu, 15.09.2011-15.06.2012 tarihleri arasında başlayıp bittiğini, ihale
makamının 25.06.2012 tarih 427 sayılı yazısında bu iş için ... merkezine verilen prim
A a a a” NN . s.a ma“. ge ge e 00 we 8. Ra 9 AM e. g. *. s
Müdürlüğü temizlik işi olduğu, 15.09.2011-15.06.2012 tarihleri arasında başlayıp bittiğini, ihale
makamının 25.06.2012 tarih 427 sayılı yazısında bu iş için ... merkezine verilen prim
belgelerinin birer nüshasının Kurum Müdürlüğüne verildiğinin, kayıtlı sigortalılar haricinde işçi
çalıştırılmadığının belirtildiğini, sigortalı hizmet cetvelinde 13.09.2010-30.06.2011 tarihleri
arasında 1045908 043 sicil sayılı iş yeri dosyasında ve 15.09.2011-15.06.2012 tarihleri arasında
10501157 043 sicil sayılı iş yeri dosyalarından sigortalı bildiriminin yapıldığını, bu hususların
ihale makamı İMKB Anadolu Öğretmen Lisesinin 08.12.2011 tarih 677 sayılı ve 25.06.2012
tarih 427 sayılı yazıları ile teyit edildiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesi vekaleten
talep edilmiştir.
3.Dahili davalı MEB vekilinin dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili Milli Eğitim Bakanlığı arasında herhangi
bir sözleşme düzenlenmediğini,
davacının davalı şirket adına çalışmaları nedeniyle ücret ve sigorta giriş- çıkış, primlerin
yatırılması işlemlerinin ihaleyi alan yüklenici firma tarafından yapıldığını, davacının
ödemelerinin okul tarafından gerçekleştirilmediğini, davacının belirtilen işleri yapması için
yönetim tarafından işe alınmasının söz konusu olmadığını, Tavşanlı İMKB Anadolu Öğretmen
Lisesi ile davalı ... Tem. Taş. San. ve Tic. Ltd. Şti arasında imzalanan 2010/125061
ihale kayıt no'lu 03.09.2010-30.06.2011 tarihlerini kapsayan ve 2011/117877 ihale kayıt no'lu
15.09.2011-30.06.2012 tarihlerini kapsayan hizmet alımına ilişkin ihale sözleşmesinin ilgili
maddelerinde yüklenicinin çalıştırdığı kişilere karşı herhangi bir sorumluluk taşımadığını
beyanla, davanın reddine karar verilmesi vekaleten talep edilmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 05.05.2016 tarihli ve 2016/69 - 2016/129 Esas ve Karar sayılı kararıyla pasif husumet
ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairece 14.02.2019 tarih ve 2016/15452 - 2019/1203 Esas ve Karar sayılı ilamı ile "Mahkemece, ihtilaf
konusu dönemde sigorta kaydına yansımayan yaz aylarındaki çalışmasının Tavşanlı İMKB Anadolu Öğretmen
Lisesi Okul Aile Birliği bünyesinde geçmesi ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan, 5521 sayılı İş
Mahkemeleri Kanunu'nun 7 nci maddesine eklenen son fıkra ile ... Başkanlığının bu tür davalarda davalı
sıfatı yasaklandığı gibi fer'i müdahil sıfatı da talebine bağlı kılındığından, davada yer alma zorunluluğu
bulunmaması gerekçesiyle pasif husumet ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden
reddine karar verilmiştir.
1) 506 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile "işveren; ...sigortalıları çalıştıran... kişiler..." olarak tanımlandığı,
yine 5510 sayılı Kanun'un 12 nci maddesi ile "işveren; 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c)
bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve
kuruluşlar" olarak tanımlandığı, hizmet tespiti davalarında davanın sübutu ve verilen kararın infazı
açısından, işverene husumet yöneltilmesinin zorunlu olduğu gözetilerek davalı şirket yönünden davanın pasif
husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karar isabetli ise de işveren davaya dahil edilmeden yazılı
şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, talep dönemi davacının çalışmalarının geçtiği işveren tespit edilip, işverene husumet
yöneltilmesi için HMK'nın 124 üncü maddesi dikkate alınmak suretiyle davacıya mehil verilmeli; dahil edilen
işverenin göstereceği bütün deliller toplanmalı ve yapılacak yargılama sonucuna göre karar verilmelidir.
2) 6552 sayılı Kanun'un 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 64 üncü maddesiyle 5521 sayılı İş
Mahkemeleri Kanunu'nun 7 nci maddesine eklenen 4 üncü fıkrada, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle
zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen
ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı
taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiştir.
5521 sayılı Kanun'un 15 inci maddesinde, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda Hukuk Muhakemeleri
Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 66 ncı maddesinde, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan
taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer'i müdahil olarak davada yer
alabileceği, 447/2 nci maddesinde, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu'na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan
maddelerine yapılmış sayılacağı, 448 inci maddesinde, bu Kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri
etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı açıklanmıştır. Bu açıklamalar uyarınca, dava tarihi itibari ile
Kurumun fer'i müdahil olarak davada yer alması gerektiği anlaşılmaktadır.
Diğer yandan, davaya konu somut uyuşmazlık, 5510 sayılı Kanunu'nun 86/9 uncu maddesine dayalı hizmet
tespiti istemine ilişkin olup, hizmet tespiti davalarında işveren ve ... arasında (pasif) mecburi dava
arkadaşlığı bulunmaktadır. Diğer ifade ile ... hizmet tespiti davalarında yasal hasımdır. Bu nedenle davanın
Kurum yönünden husumetten reddi isabetsiz olup, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7 nci maddesine
eklenen 4 üncü fıkrası uyarınca Kurumun davada feri müdahil olarak kabulü ile savunması alınıp, onun
göstereceği deliller de toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
"denilerek kurulan hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Bozma İlamı Sonrası Mahkeme Kararı
Mahkemenin 10.02.2022 tarih ve 2019/239 -2022/55 Esas ve Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü
ile
1-Davacının 23.02.2011-30.06.2011 ile 15.09.2011-15.06.2012 tarihleri arasında ... Taşımacılık Gıda
Madencilik Hayvancılık Orman Ürünleri İnşaat Temizlik Özel EĞitim Hizmetleri Turizm Sanayi ve Ticaret
Limited Şirketi yanında asgari ücretle çalıştığının tespitine,
2-Davacının 01.07.2011-14.09.2011 tarihleri arasındaki çalışmasının ... Taşımacılık Gıda Madencilik
Hayvancılık Orman Ürünleri İnşaat Temizlik Özel EĞİtim Hizmetleri Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
yönünden pasif husumet yokluğundan reddine,
3-Davalı ... yönünden davanın esastan reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen karar süresi içinde davacı ile fer'i müdahil Kurum vekilleri ve davalı ...
Taşımacılık Gıda Mad. Hayv. Orman Ürün. İnş. Temz. Özel Eğit. Hizmetleri Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.
tarafından temyiz edilmiştir.
2.Dairece 09.06.2022 tarih ve 2022/4582 - 2022/8827 Esas ve Karar sayılı ilamı ile "1- Eldeki davada,
gerekçeli kararda ".. SGK kayıtları incelendiğinde, davacı adına 13.09.2010-30.06.2011 tarihleri arasında 4
3530 01 01 1045908 043 07 24 sicil sayılı işyeri dosyasında ve 15.09.2011-15.06.2012 tarihleri arasında 4
3530 01 01 1050157 043 07 05 sicil sayılı işyeri dosyasında sigortalı bildirimlerinin yapıldığı, bu dönemde
sigorta kaydına yansımayan yaz aylarındaki çalışmasının Tavşanlı İMKB Anadolu Öğretmen Lisesi Okul Aile
Birliği bünyesinde geçtiği, işçinin ücretini adı geçen Kurumdan aldığı anlaşılmıştır....Her ne kadar davacı yaz
aylarında da çalıştığını iddia etmiş ise de dinlenen tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere yaz ayları olan
01.07.2011-14.09.2011 tarihleri arasında davalı iş yerinde çalışmadığı anlaşılmıştır. Bu husus ihale
sözleşmeleriyle sabittir. İhale sözleşmeleri sadece okulların açık olduğu dönemi kapsadığı yaz döneminde
herhangi bir sözleşme yapılmadığı ve davacının da yaz döneminde çalıştığına dair kendi beyanı dışında
yeterli delil bulunmadığı anlaşıldığından bu döneme ilişkin olarak davalı şirkette çalışmasının olmadığı bu
nedenle davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği anlaşıldığından ilgili döneme ilişkin davalı şirket yönünden
davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Her ne kadar MEB'na karşı dava açılmış ise de
yapılan yargılama sonucunda davacının okul aile birliğine bağlı olarak çalışmadığı, çalışmasının tamamen
ihale ile iş alan davalı firmada olduğu, her ne kadar yazın çalıştığını iddia etmiş ise de bu hususu tanık
beyanlarıyla ispat edemediği, yazın okul aile birliği nezdinde çalışmasının bulunmadığı anlaşıldığından davalı
MEB yönünden davanın esastan reddine karar verilmiştir” denilerek gerekçede çelişki yaratıldığı
görülmektedir.
Açıklanan sebeple Mahkemece HMK'nın 297 nci maddesi kapsamında çelişki içermeyen, taraflar hakkında
infazı miimkiiın ve ücüule ivalın sekildeki hir aerekre vazarak hüküm kırılması naerekirken vazılı sekilde
EN e e A e in e e e ar e gm e e e me e a e e a m e ae rn e ar a o
hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Hüküm kısmının 1 no.lu bendinde davalılardan ... Taşımacılık Gıda Mad. Hayv. Orman Ürün. İnş. Temz.
Özel Eğit. Hizmetleri Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden 23.02.2011 - 30.06.2011 ile 15.09.2011 —
15.06.2012 dönemlerine ilişkin tespit kararı verilmiş olmasına rağmen 2 no.lu bendde 01.07.2011-
14.09.2011 dönemleri için aynı davalı yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verildiği
görülmüş olup; taraf sıfatının davanın tamamı ile ilgili olduğu taraf sıfatı (husumet)nın kısmen kabullerde
her dönem için ayrı belirlenmeyeceği, bu dönemlerin talebe göre subüt sorunu olduğu dikkate alınarak
infaza elverişli hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma
nedenidir.
3- Ayrıca gerekçeli karar başlığında yazılı hakim sicil numarası ile kararın son kısmındaki sicil numaralarının
da farklı olduğu anlaşılmakla Mahkemece bu hususun da düzeltilmesi gerekmektedir." denilmek suretiyle
Mahkemece verilen kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozma İlâmına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraf iddia ve savunmaları, davacı-davalı-bordro ve
kamu tanık anlatımları, ihale dokümanları SGK kayıtları, müzekkere yazılan kurum ve kuruluşların verdiği
cevaplar, Okul Aile Birliği Başkanlığı tarafından davacı adına düzenlenip ödemesi yapılan 01.08.2011 ve
26.08.2011 tarihli gider pusulaları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde 4301014745046
sigorta sicil numaralı davacının dahili davalı ... (Tavşanlı İMKB Anadolu Öğretmen Lisesinde) işyerinde
01.07.2011-15.09.2011 tarihleri arasında 77 gün asgari ücret ile mevsimlik işçi olarak çalıştığı kanaati
oluştuğundan bu yönde tespit hükmü kurmak gerektiği, davacı tarafın 09.02.2021 tarihli dahili dava
dilekçesi ile dahili davalı ... davalı taraf olarak davaya dahil edildiğinden, bir nevi HMK'nın 124 üncü gereği
davalı taraf sıfatı değiştirildiğinden davalı ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek
gerektiği, davacı vekili tarafından sigorta bildirimi yapılmış olan dönemler içinde hizmet tespiti talebinde
bulunulduğundan davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde dahili davalı ... ve fer'i müdahil Kurum vekilleri
temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Dahili davalı ... vekili temyiz başvuru dilekçesinde; bozma gereklerinin yerine getirilmediği, talep edilen
dönemler açısından hak düşürücü sürenin geçtiği belirtilerek kararın bozulması istenmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili temyiz başvuru dilekçesinde; kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayalı
olduğu, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirtilerek kararın bozulması istenmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına
devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesinin yedi, sekiz ve
dokuzuncu fıkraları ile 439'uncu maddesinin ikinci fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde
yürürlüğe giren 86 ıncı maddesinin dokuzuncu fıkrası hükümleridir.
3. Değerlendirme
1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
e 0 şi a, . > . oy w CC © , CcC e
KUTallarinMin SOMNMUL Olaya UYYUlaniMasilda LI İsdaLELSiZiiK LUlUniMadiyi, LOZİMaya UYUİMakla Kalşi Lalai
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân
bulunmadığı anlaşılmakla; dahili davalı ... ve fer'i müdahil Kurum vekillerinin temyiz dilekçelerinde ileri
sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Dahili davalı ve fer'i müdahil Kurum vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve
kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3828.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3828E. , 2024/7254K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/63 E., 2023/238 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde prime esas kazanç tespiti davasında davanın kısmen kabulüne
dair verilen kararın davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye
Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine dair verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi
sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre,
temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin
kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki
belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 20.07.2006-13.07.2012 tarihleri arasında davalı
işyerinde iş makinesi operatörü olarak çalıştığını, kalifiye eleman müvekkilinin son aldığı aylık maaşın 950 TL
olup primlerinin asgari ücret üzerinden yatırıldığını, primlerin eksik yatırılmasının hak kaybına neden
olduğunu, müvekkilinin davalı şirkette çalıştığını günlerde prime esas kazancının tespitine karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı asgari ücretle çalıştığını, TEDAŞ'ın müvekkil şirketin
ihalesini aldığını işte asgari ücretle çalıştığını, fazla mesaisi ve hafta sonu çalışması ile ubgt çalışması
bulunmadığını, davaya konu olayda davacı kendi kusuru ile ve tamamen birlikte hareket ettiği müvekkil
şirketi zarara uğrattığını davacının dilekçesinde belirtili hususlar tümüyle zamanaşımı uğradığını, davacının
dilekçesinde belirtili hususları talep etme hakkı ve yetkisi bulunmadığını, zamanaşımı ve diğer itirazlarının
nedeniyle davanın reddini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep ve beyan
etmiştir.
Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurumun davada muhatap olmayın husumet itirazında
bulunduklarını, 6552 sayılı Kanun'un 64 üncü maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7 nci
maddesine yapılan ekleme nedeniyle Kurumun davalı konumundan çıkarılarak fer'i müdahil olarak kabulünü,
firmanın davacının kazancını asgari ücret üzerindne bildirdiğini, bu bildirime göre tescil yapıldığını, davacının
ne ücretle çalıştığını tespit etme ve kendiliğiden düzeltme yükümlülüğü bulunmadığını, ayrıca işyerinde
başka bazı işçilerin daha yüksek maaştan gösterildiğini, bu nedenle asgari ücretten gösterilen davacının
ücretinin asgari ücret olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, diğer davalının işçinin ücretini düşük
göstermesi halinde bunda Kurumun herhangi bir kusuru olamayacağını davanın reddini aksi halde kanun
gereği Kurum aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan
etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17.02.2021 tarih, 2020/55 E. - 2021/73 K. sayılı kararıyla; "... Somut olayda
esasa dair yapılan değerlendirme ile 22.07.2006 - 01.10.2011 tarihleri arasında davaya konu tutarlar
itibariyle davacının bildirimi yapılan prime esas kazanç tutarının senetle ispat sınırı nedeniyle aksinin
eşdeğerdeki belge ve senetlerle kanıtlanması gerekeceği açıktır. Dosya kapsamı ve tüm deliller birlikte
değerlendirildiğinde; anılan nitelikte herhangi bir belge ve senet bulunmadığının Anlaşılmaz karşısında,
09 asi... ge... ee a Ae NM eş e Le. M4 ina. İşe e. e ... |.
eşdeğerdeki belge ve senetlerle kanıtlanması gerekeceği açıktır. Dosya kapsamı ve tüm deliller birlikte
değerlendirildiğinde; anılan nitelikte herhangi bir belge ve senet bulunmadığının anlaşılması karşısında,
belirtilen dönem yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekmiş, 01.10.2011 dönemi sonrasına ilişkin
yapılan yargılamada davacının tanık beyanlarına nazaran iş makinesi operatörü statüsünde olduğu, bu
hususa ilişkin yeterlilik belgesi fotokopilerinin dosyaya sunulduğu, banka hesap dökümünden yapılan tüm
ödemelerin asgari ücret üzerinde olduğunun tespit edildiği, asgari ücretin üzerinde maaş almasını gerektirir
niteliğinin dosya kapsamından tespit edildiği, tanık beyanlarına ve emsal ücret araştırmasına nazaran aylık
1.400 TL ücret almasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, anlaşıldığından belirtilen dönem yönünden
davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle;
"1-Davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile
-Davacının 01.10.2011 - 13.07.2012 tarihleri arasındaki çalışma döneminde 1002656.05.01 sicil numaralı
davalı işyerinde prime esas kazancının aylık net 1.400,00 TL olduğunun tespitine,
-Davacının 22.07.2006 - 01.10.2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden talebinin senetle ispat sınırı
üzerinde kaldığı ve bu dönem yönünden davanın kanıtlanamadığı anlaşılmakla 22.07.2006 - 01.10.2011
tarihleri arasındaki dönem yönünden davanın reddine" karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kurum vekilleri
istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, müvekkilinin iş makinesi operatörü olduğunu ve kalifiye bir eleman olduğunu, müvekkilinin
davalı işyerinde işe başladığı günden beri iş makinesi operatörü olarak çalıştığını yalnızca 2011 yılı sonrası
değil 2006-2011 yılları arasında da bu statüde çalıştığını, bu yıllar arasında da asgari ücretin üzerinde bir
maaş aldığını, asgari üzerinden prim yatırılarak müvekkilinin primlerinin eksik ödenmiş olduğunu ve
müvekkilinin hak kaybına uğradığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı Kurum vekili; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksiklikler tamamı giderilmeden ve yeniden
bilirkişi incelemesi yaptırılmadan karar verilmiş olduğunu, kabule yönelik karara esas alınan tanık
beyanlarının çelişkili olduğunu, hükme esas alınacak nitelikte kesin ve açık anlaşılır olmadığını, davacının
almış olduğu maaşı bilmediğini, diğerlerinin ise tamamının varsayıma dayalı olarak beyanda bulunduklarını,
bordro tanıklarının da davacının maaşına ilişkin bilgi sahibi olmadıklarını, Kurumun üzerine düşen bütün
yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17.05.2022 tarih ve 2021/1792 E. - 2022/973 K. sayılı kararı ile "...
Dosyadaki yazılara, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı
maddi delillere, bu delillerin takdirinde isabetsizlik görülmemesine ve ayrıca davacının vinç operatörü olarak
çalıştığı, dosya kapsamına göre asgari ücretin üzerinde ücret aldığının anlaşılmasına göre usul ve esas
yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılan hükme yönelik davacı ve davalı Kurum vekilinin istinaf
başvurusunun 6100 sayılı HMK 'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine" karar
verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kurum vekilleri
temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairenin 30.11.2022 tarih ve 2022/12749 E. - 2022/15199 K. sayılı kararında; "...Prime esas kazancın
tespitine yönelik eldeki davada; davacının 2007 yılına kadar ücretini elden aldığını, bu tarihten sonra da
asgari ücreti aşan kısmını elden, asgari ücrete kadar olan ücretinin ise banka üzerinden ödendiğini beyan
ettiği, 2009 yılı 2 nci ayından başlayan Ziraat Bankası kayıtlarından yapılan ödemelerin hizmet cetveli ile
uyumlu olduğu ve asgari ücret üzerinden ödemeler yapıldığı, davacının elinde ödemeye ilişkin başka belge
olmadığını beyan ettiği, ücret hesap pusulalarının da hizmet cetveli ile uyumlu olduğu, davalı şirket
tarafından sunulan 2012 yılı 7 nci ayına ilişkin ücret bordrosunda ise davacı imzasının bulunmadığı, hükme
esas bilirkişi raporunda tüm bu hususlar gözetilmeksizin bankaya yatan tutarlara ek ödemeler yapıldığı
varsayılarak prime esas kazancın tespit edildiği anlaşılmakla; Mahkemece, toplanan deliller değerlendirilerek
ve ücretin ispatı konusunda yukarıda bahsedildiği üzere yazılı delil arandığı gözetilerek uyuşmazlık konusu
döneme ait tüm ücret bordrolarının davalı işverenden celbinin sağlanması ile asgari ücretin üzerinde ücret
ödemeleri bulunup bulunmadığının tespiti ile işçilik alacağına ilişkin davanın varlığının araştırılması ile
neticelenip kesinleşmesi ve işverence sigortalıya ödemenin yapılması halinde sadece hizmetin gerçekleştiği
son ayın prime esas kazancına dahil edilebileceği gözetilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile
yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir." gerekçesiyle söz konusu
karar bozulmuştur.
B.İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Somut olayda esasa dair yapılan
değerlendirme ile 22.07.2006 - 01.10.2011 tarihleri arasında davaya konu tutarlar itibariyle davacının
bildirimi yapılan prime esas kazanç tutarının senetle ispat sınırı nedeniyle aksinin eşdeğerdeki belge ve
senetlerle kanıtlanması gerekeceği açıktır. Dosya kapsamı ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; anılan
nitelikte herhangi bir belge ve senet bulunmadığının anlaşılması karşısında, belirtilen dönem yönünden
davanın reddine karar verilmesi gerekmiş, 01.10.2011 dönemi sonrasına ilişkin yapılan yargılamada
davacının tanık beyanlarına nazaran iş makinesi operatörü statüsünde olduğu, bu hususa ilişkin yeterlilik
belgesi fotokopilerinin dosyaya sunulduğu, banka hesap dökümünden yapılan tüm ödemelerin asgari ücret
üzerinde olduğunun tespit edildiği, asgari ücretin üzerinde maaş almasını gerektirir niteliğinin dosya
kapsamından tespit edildiği, tanık beyanlarına ve emsal ücret araştırmasına nazaran aylık 1.400 TL ücret
almasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, anlaşıldığından belirtilen dönem yönünden davanın
kabulüne karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle;
"1-Davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile
-Davacının 01.10.2011 - 13.07.2012 tarihleri arasındaki çalışma döneminde 1002656.05.01 sicil numaralı
davalı işyerinde prime esas kazancının aylık net 1.400,00 TL olduğunun tespitine,
-Davacının 22.07.2006 - 01.10.2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden talebinin senetle ispat sınırı
üzerinde kaldığı ve bu dönem yönünden davanın kanıtlanamadığı anlaşılmakla 22.07.2006 - 01.10.2011
tarihleri arasındaki dönem yönünden davanın reddine" karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kurum vekilleri
temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, hükmün eksik araştırmaya dayalı olduğunu, davanın kabulü gerektiğini, delillerin hatalı
değerlendirildiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili, hükmün eksik araştırmaya dayalı olduğunu, davanın reddi gerektiğini, delillerin hatalı
değerlendirildiğini beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, prime esas kazanç tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371; 506 sayılı
Kanun'un 77/1 ve 5510 sayılı Kanun'un 80 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
hirinin varlığı hâlinde miimlkiindiir
a e
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında temyiz sebeplerine göre bir isabetsizlik
bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise
yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen
nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ve davalı Kurum vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna
uygun olan kararın ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4010.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4010E. , 2024/7262K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1903 E., 2024/167 K.
KARAR : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sinop 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2021/495 E., 2022/97 K.
Taraflar arasındaki aksine işlemin iptali ile yurt dışı borçlanmasının 29.07.2019 tarihi itibariyle geçerli
olduğunun tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne
karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davacının 29.07.2019 tarihi itibariyle yurt dışı borçlanmasının, yurt dışı sigorta başlangıç
tarihinden itibaren borçlanabileceğinin tespiti ile aksine Kurum işlemlerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, yurt dışı borçlanma işlemlerinin kanuni süresinde tamamlanmadığını, borçlanmanın
iptali işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, davacının
29.07.2019 tarihli borçlanma müracatının kabulüne, aksi yöndeki 20.09.2021 tarih ve 31585764 sayılı
davalı Kurum işleminin iptaline, borçlanılacak prim miktarının 29.07.2019 tarihindeki primler esas alınarak
belirlenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Kurum vekilinin istinaf
başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davacının
yurt dışı hizmet borçlanmasına ilişkin 29.07.2019 tarihli tahsis talebinin geçerli olduğunun kabulü ile 7186
sayılı Kanun'un yürürlük tarihi öncesinde yürürlükte olan 3201 sayılı Kanun'un hükümleri göz önüne alınarak
hizmet borçlanması yapabileceğinin tespitine, borçlanmaya esas miktarın ise davanın açıldığı 21.10.2021
tarihindeki veriler esas alınarak belirlenmesi gerektiğinin tespitine davacının ilk başvuru tarihi itibarıyla
borçlanma tahakkuk işleminin gerçekleştirilmesine yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
borçlanma tahakkuk işleminin gerçekleştirilmesine yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, borçlanma bedelinin hesaplanmasında da dava tarihindeki değil borçlanma için başvurulan
29.07.2019 tarihinde geçerli olan günlük prime esas kazancın esas alınması gerektiğini belirterek istinaf
başvurusunda bulunmuştur.
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğu tarihin tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri,
2-5510 sayılı Kanun'un 42, 3201 sayılı Kanun'un 4, 5 ve Geçici 9 uncu maddesi hükümleri.
5510 sayılı Kanun'un "Bildirim" başlıklı 42 nci maddesi; Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak
gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç
üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir düzenlemesini,
3201 sayılı Kanun'un "Borçlanma tutarı ve borçlanma tutarının iadesi" başlıklı 4 üncü maddesi, 17.04.2008
tarihli ve 5754 sayılı Kanun 79 uncu maddesi ile düzenlenmiş haliyle, borçlanılacak her bir gün için tahakkuk
ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanun'un 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında seçilecek günlük
kazancın 9632'sinin olduğunu, ancak prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma
tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğunu, borçlanılan
süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı
Kanun'un 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirileceğini, tahakkuk ettirilen borç
tutarının, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, ödeme yapılan gün sayısının
prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edileceğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat
tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranacağını amir iken, maddenin
17.7.2019 tarihli ve 7186 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesiyle değişik halinde, borçlanılacak her bir gün için
tahakkuk ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanun'un 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında
seçilecek günlük kazancın 9645'i olduğunu düzenlemiş ve tahakkuk ettirilen borç tutarının, tebliğ edildiği
tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden
itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartının aranacağını düzenlemiştir.
3201 sayılı Kanun'un "Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı" başlıklı 5 inci maddesinin 4 üncü ek fıkrası
17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun 79 uncu maddesinin düzenlediği şekli ile yurt dışı hizmet
borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağılık Sigortası Kanun'a göre hangi
sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye'de sigortalılıkları varsa borçlanma talep
tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir şeklinde iken, 17.7.2019 tarihli
ve 7186 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi ile değişik halinde, yurt dışı hizmet borçlanmasına ait süreler
5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi
a çşçşşşşğşjwşje avni
Uldalak Kayu! CUM, YUZCİNCİMe>5l ŞERMİN UCUI
01.08.2019 tarihinde yürürlüğe giren 3201 sayılı Kanun'un Geçici 9 uncu maddesi ise, kısmi aylık bağlanmış
olanlar dahil olmak üzere bu maddenin yürürlük tarihinden önce yurt dışında geçen sürelerini borçlanma
talebinde bulunanlardan tahakkuk ettirilen borçlarını yasal süresi içinde ödeyenlerin, sigortalılık sürelerinin
hangi statüde değerlendirileceğinin ve tahakkuk ettirilecek borç tutarının tespitinde önceki hükümler esas
alınacağını, düzenler.
3- 3201 sayılı Kanun'dan yararlanarak yurt dışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum
arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin uyuşmazlıklar
çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki
prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı
Kanun'un 4 üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda
çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk
tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin
geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma
başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen
borçlanma bedeli Yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi
gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna
ilşkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye'de sigortalı olarak tescili bulunmayanların
borçlanması 5510 sayılı Kanun'un 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması
Kanun gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine,
borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru
tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre
gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanun'un 42 nci maddesinden
yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan
ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve
tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506
sayılı Kanun'un 116 ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde de
üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanun'la ilgili uyuşmazlıklarda üç
aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul
süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas
alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni
borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihteki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi
gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurt dışında
geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı
gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin
burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Diğer bir olasılık da, Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda,
5510 sayılı Kanun'un 42 nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu
esas alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 * 3 -6 ay)
eklenmeli; davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma
ilk başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık
sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da
başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç
miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir. Dairemizin bu yöndeki içtihadı istikrar kazanmıştır.
3.Değerlendirme
İnceleme konusu davada, davacının 29.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunduğu, Kurum'un
13.01.2020 tarihli yazıyla eksik belge nedeniyle borçlanma talebinin reddedildiğini bildirdiği, davacının
05.02.2020 tarihinde ikinci bir borçlanma talebinde bulunduğu, davalı Kurumun bu talebi ilgi tutarak
06.04.2020 tarihli yazı ile tahakkuku gönderdiği, davacının 20.09.2021 tarihli dilekçe ile 29.07.2019 tarihli
borçlanma talebi kapsamında tahakkuk istediğini bildirdiği, davalı Kurum'un itiraza reddi üzerine eldeki
davanın 21.10.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı, davalı Kuruma 29.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunmuş, süreli olan bu
borçlanma işlemini başlattığı halde makul süre içinde takip etmeyip eldeki davayı 21.10.2021 tarihinde
açmıştır. Makul süre geçtiğine göre, davacı sigortalının 29.07.2019 tarihindeki borçlanma başvurusu geçersiz
hale gelmiştir.
Kuruma borçlanma için başvuran sigortalının, Kurumun işlem yapmaması halinde makul süre içinde işlemin
iptali için dava açması gerekir. Borçlanma işlemleri başlatan ancak makul sürede takip etmeyen sigortalının
kusurlu bulunduğu açıktır.
Bu durumda Mahkemece, talep tarihi itibariyle geçerli bir yurt dışı borçlanmasının bulunmadığı gözetilerek,
davacının da talep etmesi halinde, dava dilekçesinin geçerli bir borçlanma başvurusu olduğunun kabulü ile
dava tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat kapsamında, davacının 4/1-b sigortalılık ve şimdiki gibi
21.10.2021 tarihinde geçerli ve yine davacı tarafından seçilecek asgari ya da azami prime esas günlük
kazanç miktarı üzerinden borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi
usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin bu yöndeki temyiz itirazlarının kabulüne,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
2024_4061.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4061€E. , 2024/7271kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1245 E., 2024/135 K.
KARAR : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/266 E., 2021/493 K.
Taraflar arasındaki 09.08.2017 tarihli yurt dışı borçlanma talebinin geçerli olduğunun tespiti davasından
dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın tarf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf
başvurusunun esastan reddine, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkeme
kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin 09.08.2017 tarihli yurt dışı borçlanma talebinin geçerli olduğunun tespitini talep
etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini
savunmuştur.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile davacının
Kuruma yapmış olduğu 09.08.2017 talep tarihli yurt dışı borçlanma başvurusunun geçerli olduğunun
tespitine, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, davada taleplerinin kabul edildiğini ancak diğer talep gerekçesiyle reddedilerek davacı aleyhine
vekalet ücreti yüklendiğini, bu durumun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, gerekçeli kararda
bahsedilen "..Davacıya talebi doğrultusunda aylık bağlanması.." ifadesinin aksine hiçbir zaman bu yönde bir
taleplerinin olmadığını, Kuruma yapılan ve dava dilekçesi dışında ıslah edilen herhangi bir durum da
bulunmadığını, talepte bulunmadıkları halde başka taleplerde hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle ret
kararı verilerek yargılama masrafları ve vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
emsal Yargıtay kararlarının incelenip göz önünde bulundurulduğunda İlk Derece Mahkemesi kararının davacı
aleyhine olan hususlarının kaldırılıp yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi
gerektiğini istinaf başvuru sebepleri olarak ileri sürmüştür.
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
Ga: am 0. Mi.
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun
esastan reddine, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkeme kararının
kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davacının dava tarihi olan 28.04.2020 tarihi itibariyle yurt dışı
hizmet borçlanma talebinin geçerli olduğunun ve bu tarihteki primler esas alınarak borçlanma bedeli
belirlenmek suretiyle yurt dışı borçlanma hakkının bulunduğunun tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek temyiz başvurusunda
bulunmuştur.
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek temyiz başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 09.08.2017 tarihli yurt dışı borçlanma talebinin geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 3201 sayılı Yasa'nın ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekilleri tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3685.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3685 E. , 2024/7314kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/305 E., 2024/373K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/253 E., 2023/394 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3684.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3684E., 2024/7313K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/278 E., 2024/346 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/276 E., 2023/370K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili ve davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin
kabulüne ve duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369
uncu maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
“"
... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
“"
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı Kurum
vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce
davalı Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
“"
2.Davalı Kurum vekili özetle, vekalet ücreti yönünden tam vekalet ücretine karar verilmesi talebiyle temyiz
kanun yoluna başvurmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili ve davalı
Kurum vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3690.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3690E. , 2024/7319K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/298 E., 2024/366 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/246 E., 2023/380 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3693.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3693E. , 2024/7322K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/279 E., 2024/347 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/277 E., 2023/364 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak usulden davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili ve davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin
kabulüne ve duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369
uncu maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı Kurum
vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce
davalı Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
“"
2.Davalı Kurum vekili özetle, vekalet ücreti yönünden tam vekalet ücretine karar verilmesi talebiyle temyiz
kanun yoluna başvurmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili ve davalı
Kurum vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3859.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3859E. , 2024/7279K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2644 E., 2023/2630 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/39 E., 2023/329 K.
Taraflar arasındaki İsviçre'den transfer edilen primlerden, Kurumca yaşlılık aylığı için yeterli miktardan
fazlası için yapılan borçlandırma nedeniyle ödenmeyen 6530 gün karşılığı 30288,66 İsviçre frangının faiziyle
Kurum'dan tahsili ile davacıya ödenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin yurt dışı borçlanma talebi kapsamında İsviçre'den transfer edilen primlerden,
Kurumca yaşlılık aylığı için yeterli miktardan fazlası için yapılan borçlandırma nedeniyle ödenmeyen 6530
gün karşılığı 30288,66 İsviçre frangının faiziyle Kurumdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini
talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, Kurum işleminin usul ve Kanun'a uygun olduğunu belirterek davanın reddini
savunmuştur.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacılar vekilinin istinaf
başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
. eş... ai...
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, İsviçre'den transfer edilen primlerden, Kurumca yaşlılık aylığı için yeterli miktardan fazlası için
yapılan borçlandırma nedeniyle ödenmeyen 6530 gün karşılığı 30288,66 İsviçre frangının faiziyle Kurumdan
tahsili ile davacıya ödenmesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 3201 sayılı Kanun'un ilgili maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3687.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3687E. , 2024/7316kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/284 E., 2024/352 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/245 E., 2023/376K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3678.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3678 E. , 2024/7307K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/292 E., 2024/360 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/240 E., 2023/377 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanunu'nun Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum
tarafından iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma
yaptıkları ve davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini
talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında, davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
P “ll AdI' BALILIMMA Ae LLM MMS m MM MM lsasl. İm. A. vw a a vr
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3680.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3680E. , 2024/7309K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/285 E., 2024/353 K.
vekili Avukat ...
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/234 E., 2023/314 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3681.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3681€E. , 2024/7310kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/274 E., 2024/342 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/272 E., 2023/365 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili ve davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin
kabulüne ve duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369
uncu maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
“"
... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
“"
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı Kurum
vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce
davalı Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
“"
2.Davalı Kurum vekili özetle, vekalet ücreti yönünden tam vekalet ücretine karar verilmesi talebiyle temyiz
kanun yoluna başvurmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili ve davalı
Kurum vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3688.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3688E. , 2024/7317kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/266 E., 2024/334 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/232 E., 2023/315K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin kuruma yaptıkları ve
davalı kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, 1I-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3677.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3677E. , 2024/7306K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/272 E., 2024/340 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/263 E., 2023/385 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3686.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3686E., 2024/7315kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/276 E., 2024/344 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/274 E., 2023/368 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili ve davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin
kabulüne ve duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369
uncu maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
“"
... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
“"
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı Kurum
vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce
davalı Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
“"
2.Davalı Kurum vekili özetle, vekalet ücreti yönünden tam vekalet ücretine karar verilmesi talebiyle temyiz
kanun yoluna başvurmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili ve davalı
Kurum vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4356.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4356E. , 2024/7270K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1914 E., 2024/91 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/302 E., 2021/161 K.
Taraflar arasındaki aksine işlemin iptali ile yurt dışı borçlanmasının 24.07.2019 tarihi itibariyle geçerli
olduğunun tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine
karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
1. DAVA
Davacı vekili, davacının 24.07.2019 tarihi itibariyle yurt dışı borçlanmasının, yurt dışı sigorta başlangıç
tarihinden itibaren borçlanabileceğinin tespiti ile aksine Kurum işlemlerinin iptalini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili, yurt dışı borçlanma işlemlerinin kanuni süresinde tamamlanmadığını, borçlanmanın
iptali işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
HI. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu verildiğini belirterek istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun
esastan reddine karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yurt dışı borçlanmasının geçerli olduğu tarihin tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile
370 ve 371 inci maddeleri,
2-5510 sayılı Kanun'un 42 nci, 3201 sayılı Kanun'un 4, 5 ve Geçici 9 uncu maddeleri hükümleri.
5510 sayılı Kanunun "Bildirim" başlıklı 42 nci maddesi; Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak
gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç
üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir düzenlemesini,
3201 sayılı Kanun'un "Borçlanma tutarı ve borçlanma tutarının iadesi" başlıklı 4 üncü maddesi, 17.04.2008
tarihli ve 5754 sayılı Kanun 79 uncu maddesi ile düzenlenmiş haliyle, borçlanılacak her bir gün için tahakkuk
ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanun'un 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında seçilecek günlük
kazancın 9032'sinin olduğunu, ancak prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma
tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulunun yetkili olduğunu, borçlanılan
süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı
Kanun'un 41 inci maddesinin son fıkrası hükümlerine göre değerlendirileceğini, tahakkuk ettirilen borç
tutarının, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, ödeme yapılan gün sayısının
prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edileceğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat
tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı aranacağını amir iken, maddenin
17.7.2019 tarihli ve 7186 sayılı Kanun'un 9 uncu maddesiyle değişik halinde, borçlanılacak her bir gün için
tahakkuk ettirilecek borç tutarının, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanun'un 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azami günlük kazanç arasında
seçilecek günlük kazancın 9645'i olduğunu düzenlemiş ve tahakkuk ettirilen borç tutarının, tebliğ edildiği
tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, tahakkuk ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden
itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartının aranacağını düzenlemiştir.
3201 sayılı Kanun'un "Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı " başlıklı 5 inci maddesinin 4 üncü ek fıkrası
17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun 79 uncu maddesinin düzenlediği şekli ile yurt dışı hizmet
borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağılık Sigortası Kanun'a göre hangi
sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye'de sigortalılıkları varsa borçlanma talep
tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir şeklinde iken, 17.7.2019 tarihli
ve 7186 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi ile değişik halinde, yurt dışı hizmet borçlanmasına ait süreler
5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi
olarak kabul edilir, düzenlemesi şeklindedir.
01.08.2019 tarihinde yürürlüğe giren 3201 sayılı Kanun'un Geçici 9 uncu maddesi ise kısmi aylık bağlanmış
olanlar dahil olmak üzere bu maddenin yürürlük tarihinden önce yurt dışında geçen sürelerini borçlanma
talebinde bulunanlardan tahakkuk ettirilen borçlarını yasal süresi içinde ödeyenlerin, sigortalılık sürelerinin
hangi statüde değerlendirileceğinin ve tahakkuk ettirilecek borç tutarının tespitinde önceki hükümler esas
alınacağını, düzenler.
3-3201 sayılı Kanun'dan yararlanarak yurt dışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum arasında
borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin uyuşmazlıklar çıkmaktadır.
Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki prime esas
on. a vu , pa Cc amaa 0 a 13. o am.
KazdiiÇ IMiklLallalI C5d5 dlilldrak LENİCMCCEYİi UZETiMYdc GYUTUİManluir. DU YÖNUC, 5Z2U1 Sayili Kanun ur < Uncu
maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda çıkabilecek
uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk tarihindeki
primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup bu üç aylık sürenin geçirilmesi
durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.
Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma
başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen
borçlanma bedeli yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi
gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna
ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye'de sigortalı olarak tescili bulunmayanların
borçlanması 5510 sayılı Kanun'un 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması
yasa gereği olup Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine,
borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru
tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.
Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre
gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanun'un 42 nci maddesinden
yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan
ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve
tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506
sayılı Kanun'un 116 ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinde de
üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanun'la ilgili uyuşmazlıklarda üç
aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.
Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık makul
süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas
alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise dava yeni
borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihteki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi
gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurt dışında
geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı
gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin
burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.
Diğer bir olasılık da Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda, 5510
sayılı Kanun'un 42 nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu esas
alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 * 3 -6 ay) eklenmeli;
davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma ilk
başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık
sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da
başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç
miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir. Dairemizin bu yöndeki içtihadı istikrar kazanmıştır.
3.Değerlendirme
İnceleme konusu davada, davacının 24.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunduğu, Kurumun
06.08.2019 tarihli yazıyla eksik belge talep ettiği, davacının 27.11.2019 tarihli dilekçe ile Türkiye'de bulunan
506 sayılı Kanun kapsamındaki çalışmalarını belirterek 5600 gün 4/1-a kapsamda borçlanmak istediğini
bildirdiği, davalı Kurumun 28.05.2020 tarihli yazıyla eksik belgelerin geç sunulduğu gerekçesi ile
borçlanmanın iptal edildiğini bildirdiği, eldeki davanın 24.08.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı, davalı Kuruma 24.07.2019 tarihinde borçlanma talebinde bulunmuş, süreli olan bu
borçlanma işlemini başlattığı halde makul süre içinde takip etmeyip eldeki davayı 24.08.2020 tarihinde
açmıştır. Makul süre geçtiğine göre, davacı sigortalının 24.07.2019 tarihindeki borçlanma başvurusu geçersiz
hale gelmiştir.
Kuruma borçlanma için başvuran sigortalının, Kurumun işlem yapmaması halinde makul süre içinde işlemin
iptali için dava açması gerekir. Borçlanma işlemleri başlatan ancak makul sürede takip etmeyen sigortalının
kusurlu bulunduğu açıktır.
Bu durumda Mahkemece, talep tarihi itibariyle geçerli bir yurt dışı borçlanmasının bulunmadığı gözetilerek,
davacının da talep etmesi halinde, dava dilekçesinin geçerli bir borçlanma başvurusu olduğunun kabulü ile
dava tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat kapsamında, davacının 4/1-b sigortalılık ve 24.08.2020
tarihinde geçerli ve yine davacı tarafından seçilecek asgari ya da azami prime esas günlük kazanç miktarı
üzerinden borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya
aykırı olup bozmayı gerektirir.
VI.KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
27.06.2024 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
2024_3682.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3682E. , 2024/7311kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/303 E., 2024/371 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/255 E., 2023/388 K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun Kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, Il-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3692.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3692E. , 2024/7321kK.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/281 E., 2024/349 K.
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/279 E., 2023/379K.
Taraflar arasındaki davacı tarafından davalı Kuruma yapılan başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti
istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen
gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Kurum
vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, kararın kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve
duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu
maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin
duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından
hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili, hukuki niteliği itibarıyla eda davası değil, tespit davası olarak açtıkları ve bu hususun bilhassa
gözetilmesini istedikleri mevcut davada, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi uyarınca Kurum tarafından
iadesi gerekli olan prim miktarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin Kuruma yaptıkları ve
davalı Kurumca herhangi bir cevap verilmeyen taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespitini talep etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HI.İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna
başvurmuştur.
B.İstinaf Sebepleri:
Davalı Kurum vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, tespit
davasının açılabilmesi için, bir eda davası açılabilme imkanının olmaması gerektiğini, eda davası açılmasının
mümkün olduğu hallerde tespit davası açılamamasının kural olarak eda davası açılabilecek hallerde tespit
davası açılmasında hukuki yarar olmadığının kabul edildiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davasının
konusu olamayacağını, ayrıca dosyaya sunulan Kurum cevabı da nazara alındığında davacının 5510 sayılı
Kanun'un Ek 17 nci maddesinden kaynaklı haklarının hesaplandığı ve davacıya ödemesinin veya
mahsubunun yapıldığını, bu husus ve talep miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilecek ise
yargılama giderlerinin bu kabul ve ödenen miktar baz alınarak hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “... Somut olayda davacı talebi,
Kurum tarafından iadesi gerekli olan prim tutarına işletilmesi gereken faiz tutarının ödenmesine ilişkin
talebin reddedilmesi sonucunda taleplerinin hukuka uygun olduğunun tespiti talebine ilişkindir. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2023/10-403 E., 2023/712 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tespit hükmü
davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki
koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği
söylenemez. Bu halde, iadesi gereken prim tutarına yasal faiz işletilmesi açık yasal düzenlemenin gereği
olup bu konuda açılan tespit davasında, davacının hukuki yararı bulunmamaktadır. Dava açmakta davacının
hukuki yararının bulunması hususu HMK.'nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, Mahkemece davanın
HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Kararın yukarıda açıklanan kısımlarının düzeltilmesi
yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b-2 maddesi
gereğince kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılarak aşağıdaki
şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; I-Davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile
hakkında istinaf başvurusunda bulunulan İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.'nın 353/1-b.2 maddesi
gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, II-Davanın dava şartı yokluğu
nedeniyle HMK.'nın 115/2 maddesi uyarınca Usulden Reddine” dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; “... müvekkil şirket hak ve alacaklarına kavuşmak için dava ikame etmeden önce davalı
Kuruma yazılı başvuruda bulunmuştur. Davalı Kurum müvekkil şirketin başvurusunu reddetmiştir. Bu
durumda müvekkil şirketin hak ve alacaklarına kavuşmak için dava açmasından olağan bir durum
bulunmamaktadır. Davalı Kurumun hukuka aykırı davranışı ise Bölge Adliye Mahkemesi tarafından "açık
kanun düzenlemesi bulunması" gerekçesi ile ödüllendirilmiş ve hukuken izah edilemez bir şekilde müvekkil
şirket aleyhine değerlendirilmiştir. İfade etmek gerekir ki açık kanun düzenlemesinin bulunması müvekkil
şirket aleyhine uygulanması gereken bir durum değil davalı Kurumun hukuka aykırı işleminin tespitinde
değerlendirilmesi gereken bir olgudur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, davacının davalı Kuruma yaptığı başvurunun hukuka uygun olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından
temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4220.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4220E. , 2024/7222K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/1723 E., 2024/122 K.
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında görülen prime esas kazancın tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın, davacı vekili tarafından temyizi neticesinde ilk kararın bozulması üzerine yapılan yargılama
neticesinde; önceki kararda direnilmesine ve davanın reddine dair verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Hukuk Genel Kurulu tarafından Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu kararı sonrasında Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; davanın
açılmamış sayılmasına dair verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme
kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama
sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin aynı kişilere ait olan davalı şirketler nezdinde dönüşümlü
olarak iş makinesi operatörü olarak çalıştığını, asgari ücretin üzerinde ücret almasına rağmen sigorta
primlerinin asgari ücret üzerinden yatırıldığını ileri sürerek, 2008 ve 2013 yıllarında davalı şirketlerde
çalıştığı süre içerisinde 2008 yılı için 1.500 TL, 2009 yılı için 1.650 TL, 2010 yılı için 1.800 TL, 2011 yılı için
1.900 TL, 2012 yılı için 2.000 TL, 2013 yılı için 2.100 TL net ücretle çalıştığının tespitine ve bu ücretler
üzerinden primlerinin SGK kayıtlarına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalılar ... Proje Müşavirlik Taah. Tic. Ltd. Şti. ve... İnşaat Taah. Tic. Ltd. Şti. vekili; davacının müvekkili
şirketlerin muhtelif illerdeki inşaat iş yerlerinde 10.11.2009-24.02.2013 tarihleri arasında dönüşümlü ve
fasılalı olarak çalıştığını, ödenen ücretleri gösterir ücret bordroları ile davacının imzasını içeren ücret
bordrolarından da anlaşılacağı üzere davacıya asgari ücret ödendiğini ve prime esas kazancın asgari ücret
üzerinden diğer davalı SGK'ya bildirildiğini, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın
reddi gerektiğini savunmuştur.
2.Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; Kurum kayıtlarına göre davacının sigorta primine esas
kazanç miktarının asgari ücret olduğunu, Kurum kayıtları resmi belge niteliğinde olduğundan aksinin ancak
resmi belgeler ya da iddia tarihinde aynı iş yerinde çalışmış olan ve bordroda görünen tanıklarla
kanıtlanabileceğini, bunun dışında tanık dinlenmesine muvafakatlerinin bulunmadığını belirterek, davanın
reddini istemiştir.
III, MAHKEME KARARI
Mahkemenin 09.01.2014 tarihli ve 2013/522 Esas, 2014/4 Karar sayılı kararı ile davacının bildirimi yapılan
prime esas kazanç tutarının aksini eş değerdeki belge ve senetlerle kanıtlaması zorunluluğunun bulunduğu,
yapılan yargılama, toplanan deliller, birlikte değerlendirildiğinde söz konusu nitelikte herhangi bir belge ve
senet bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
MM ,—— A im mama —aAmıaını aim a1? 1m ASAR m mıza
senet bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 16.06.2014 tarihli ve 2014/8010 Esas, 2014/14770 Karar sayılı kararı ile "...Davacı, 07.08.2008-
24.02.2013 tarihleri arasında davalı işyerinde, 2008 yılı için 1.500,00 TL, 2009 yılı için 1.650,00 TL, 2010
yılı için 1.800,00 TL, 2011 yılı için 1.900,00 TL, 2012 yılı için 2.000,00 TL, 2013 yılı için 2.100,00 TL net
ücretlerle çalıştığının tespitini istemiştir. Dosya tetkikinde, banka kayıtlarına göre, davacının hesabına, 2009
yılı 1-12 aylar arasında, maaş ve nakit yatan adı altında toplamda aylık 1500-1900 TL arasında değişen
miktarların yatırıldığı, 2010 yılı 1-12 aylar arasında 1800 TL civarı miktarın yatırıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, talep olunun miktar itibariyle davacının bildirimi yapılan prime esas kazanç tutarının aksinin
eşdeğerdeki belge ve senetlerle kanıtlanması gerektiği ve söz konusu nitelikte herhangi bir belge ve senet
bulunmadığı sebebiyle davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir.
Öncelikle Mahkemece, yapılacak iş, 4857 sayılı Kanun'un 32 nci madde, (değişik ikinci fıkra: 17.04.2008-
5754/85 md.) Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak kural olarak, Türk parası ile işyerinde
veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir, hükmünü gözetmek suretiyle davacıya yapılan mevcut
2009 ve 2010 yılı banka kayıtlarının irdelenerek, maaş ile aynı gün “nakit yatan” adı altında ödemeyi yapan
kişiler araştırılarak bunların işyeri ile bağlantıları ve konumları belirlenmeli, yapılan bu ödemelerin maaş olup
olmadığı tam olarak açıklığa kavuşturulmalı, ayrıca, bu tür davalarda senetle kanıtlama zorunluluğu
yönünden brüt ücretin esas alınması gerekmekte olup öngörülen parasal sınırları aşmayan ücret alma
iddialarında, dönemsel sigorta primleri bordroları ile aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirimleri yapılan
sigortalıların bilgi ve görgülerine başvurulmalı, ilgili meslek örgütlerinden ücret araştırması yapılmalı,
toplanan tüm kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır."
gerekçeleriyle söz konusu karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyulmayarak Verilen Direnme Kararı
Mahkemenin 27.10.2014 tarih, 2014/617 Esas, 2014/677 sayılı Kararı ile aynı konuda Yargıtay
denetiminden geçerek kesinleşmiş yargı kararının da bulunduğu gözönüne alınarak önceki kararda
direnilmesine, davanın reddine karar verilmiştir.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
2. Dairemiz 16.02.2015 tarihli 2015/1363 Esas, 2015/2315 Karar sayılı kararı ile direnme Dairemizce
yerinde görülmediğinden ve bu durumda kararın inceleme yeri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu olduğundan
dava dosyasının Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna sunulmak üzere Yargıtay Birinci Başkanlığına
gönderilmesine karar verilmiştir.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.04.2019 tarihli, 2015/10-511 Esas, 2019/455 Karar sayılı kararı ile
",..Eldeki davada, davacının davalılara ait iş yerlerinde 07.08.2008 tarihinde sigortalı olarak çalışmaya
başladığı, 24.02.2013 tarihine kadar aralıklarla davalı işverenlere ait iş yerlerinde çalıştığı, davacı vekili
tarafından dosyaya 2009-2013 yıllarına ait banka hesap ekstresi sunulduğu, incelenmesinde maaş ile aynı
gün “nakit yatan” adı altında ödemeler yapıldığı görülmüştür.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ücret miktarı HMK'nın Geçici 1. maddesinin ikinci
fıkrası delaletiyle HUMK 288. maddesinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. maddesi)
belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş
bulunmak kaydıyla işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren banka kayıtları gibi belgelerle ispatı
mümkün olması nedeniyle buna göre araştırma yapılması gerekmekte olup dosya kapsamında yer alan 2009
ve 2010 yıllarına ait banka hesap ekstreleri irdelenerek, “maaş ödemesi” açıklaması ile yapılan ödemeler ile
aynı gün “nakit yatan” adı altında yapılan ödemeyi yapan hesapların kimlere ait olduğu araştırılarak,
bunların iş yeri ile bağlantıları ve konumları belirlenmeli, yapılan bu ödemelerin ücrete ilişkin olup olmadığı
tam olarak açıklığa kavuşturulmalıdır.
Bununla birlikte, bu tür davalarda senetle kanıtlama zorunluluğu yönünden brüt ücretin esas alınması
gerekmekte olup öngörülen parasal sınırları aşmayan ücret alma iddialarında, dönemsel sigorta primleri
bordroları ile aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirimleri yapılan sigortalıların bilgi ve görgülerine
başvurulmalı, ilgili (meslek (örgütlerinden ücret araştırması yapılmalı, toplanan tüm kanıtlar
değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır." gerekçeleriyle Mahkemenin
direnme kararı bozulmuştur.
D. Mahkemece Verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul karar sonrası kararı
Mahkemenin 19.03.2021 tarih ve 2019/743 Esas, 2021/196 Karar sayılı belirtilen kararı ile davanın davacı
tarafça yenilendikten sonra takipsiz bırakılması nedeni ile Mahkememizce verilen işlemden kaldırma
kararından rücu edilerek, HMK'nın 320/4 üncü maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
E. 3 üncü Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairenin 13.10.2021 tarih ve 2021/7692 Esas, 2021/12067 Karar sayılı kararında; "... Somut olayda;
10.08.2020 tarihli celsede davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilerek duruşma günü 16.03.2021
tarihi olarak kararlaştırılmış, duruşma gününün UYAP üzerinden öğrenilmesine karar verilmiş olmasına
rağmen, davacı avukatına duruşma gününün tebliğ edilmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin duruşma
gününden haberdar edilemediğinin kabulüyle; yeniden duruşma günü bildirilerek yargılamaya devam
edilmesi ve dosyanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken aksinin kabulü usul ve yasaya aykırı olup,
bozma nedenidir." gerekçeleriyle söz konusu karar bozulmuştur.
F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen 4 üncü Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile
Davacının 2009 ve 2010 yıllarında SGK prime esas aylık ücretlerinin SGK'ya eksik bildirildiğinin tespitine ve
2009 - 2010 yıllarına ilişkin SGK prime esas ücretlerinin bilirkişi raporundaki tablodaki gibi olduğunun
kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, bilirkişi raporundaki hesaplama tablosunun kararın eki sayılmasına,
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde
bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekilleri temyiz dilekçelerinde Mahkeme hükmünün hatalı olduğunu beyanla Mahkeme kararının
bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının prime esas kazancının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına
devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesinin yedi, sekiz ve
dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2. Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun'un “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77 nci
maddesinin 1 inci fıkrası ile 5510 sayılı Kanun'un “Prime esas kazançlar” başlıklı 80 inci maddesinin birinci
fıkrasında, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 506 sayılı
Kanun'un 79 uncu maddenin 10 uncu fıkrası ve 5510 sayıl Kanun'un 86 ncı maddenin 9 uncu fıkralarına
dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen Mahkeme ilamı, işverence Kuruma
veorilmeven helaelerin verine nererek nitelikte aldığımdan hükümde avriıca 77 ve 20 inci maddelerine naöre
e e Ağ a gr lr, YY ye e e ee a e e ya a
hesablanazak olan 1 günlük ücretin belirtilmesi de gerekmektedir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun; 200 üncü maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi,
ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri
belir bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri,
ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz
kanıtlanamayacağı, bu madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler
hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 202 nci maddesinde de, senetle
kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil
başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu
gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte
olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine
karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı
sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı
maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak
düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka
kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat
sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia
edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık
dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20.10.2010 tarihli ve 2010/10 - 480E,,
2010/523 K., 20.10.2010 tarihli ve 2010/10-481 E., 2010/524 K., 20.10.2010 tarihli ve 2010/10-482 E,,
2010/525 K., 19.10.2011 tarihli ve 2011/10-608 E., 2011/649 K., 19.06.2013 tarihli ve 2012/10-1617 E.,
2013/850 K., sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden
birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın
gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya
uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine
hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan
kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgililere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
27.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4292.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4292E. , 2024/7762K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2813 E., 2024/97 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ereğli (Konya) 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2019/232 E., 2021/359 K.
Taraflar arasındaki itibari hizmet süresi tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işverene ait ... Fabrikasında 01.10.2008 tarihine kadar geçen ve bildirilen
506 sayılı Kanun kapsamındaki hizmetlerine 506 sayılı Kanun'un Ek 5 inci maddesine göre itibari hizmet
süresi verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... Fabrikaları A.Ş. vekili, davacının ağır ve yıpratıcı koşullarda çalışmadığını, bildirimlerin süresinde
yapıldığını, davanın haksız olduğunu belirterek reddini savunmuştur.
Davalı Kurum vekili, davanın kamu düzenini ilgilendirdiğini, iddianın açık ve net ispatı gerektiğini, davacının
bildirimlerinin itibari hizmet süresi kapsamında bildirilmediğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, kısmen
reddine, davacının 13.09.1990 tarihinden 31.12.2003 tarihine kadar geçerli olmak üzere, davalının nezdinde
çalışılan dönemlerle sorumlu tutularak davalı işyerinde çalışılan sigorta primi ödenmiş günlerine x 0,25
formülü ile belirlenecek miktar kadar sürenin, emekliliğinde Kanun'da öngörülen 3600 günlük sigortalı
çalışmasının varlığı halinde itibari hizmetten faydalanması ve bu sürenin 506 sayılı Kanun'un 108 inci
maddesinde öngörülen salt sigortalılık süresine eklenmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin talebin
reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, müvekkilinin sigorta başlangıcının 14.09.1990 olarak kayıtlarda yer aldığı, davalı tarafından
müvekkilinin sigortalılık döneminin Şubat 1990 tarihi olarak geçtiği, dava dilekçesinde sigortalılık döneminin
Şubat 1990 olarak talep edildiği, Mahkemece 14.09.1990 tarihi sigorta başlangıcının esas alındığı,
müvekkiline ait sigorta kayıtları incelendiğinde 1990 yılı Mart ayı döneminde davacının hem Devlet Su
İşlerinde hem de ... Fabrikasında sigorta kaydının göründüğü, kayıtlarda hata olduğu gerekçeleriyle,
Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna
RA
işlerinde hem de ... Fabrikasında sigorta kaydının göründüğü, kayıtlarda hata olduğu gerekçeleriyle,
Mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna
başvurmuştur.
Davalı ... Fabrikaları A.Ş. vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu usul ve yasaya aykırı olarak
verildiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı Kurum vekili, kararın eksik araştırma ve inceleme sonucu usul ve yasaya aykırı olarak verildiğini
belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine
karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz
isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, istinaf gerekçelerini tekrarla temyiz başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, itibari hizmet süresi tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri ile 506 sayılı Kanun'un Ek 5 inci maddesi.
3. Değerlendirme
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun'un Ek 5 inci maddesi kapsamında yapılan
değerlendirmeyle varılan sonucun dava konusu edilen dönem yönünden uygun bulunmasına; anılan
düzenlemenin, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun'un 106 ncı maddesi uyarınca
yürürlükten kaldırılıp, 5510 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesindeki düzenlemeyle davacının çalıştığı iş kolu
kapsamdan çıkarılmakla birlikte; 5510 sayılı Kanun'un Geçici 7 nci maddesinde, 506 sayılı Kanun'un Ek 5
inci maddesindeki düzenleme gereğince hak edilen itibari hizmet sürelerinin “3600 gün prim ödeme şartı”
aranmaksızın değerlendirilmesi olanağına yer verildiğinin gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup
bozma nedenidir.
Ne var ki bu konuların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı,
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 nci maddesi
gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi hükmünün 1 numaralı bendinde bulunan "sürenin, emekliliğinde yasada öngörülen
3600 günlük sigortalı çalışmasının varlığı halinde" ibarelerinin silinmesine, hükmün bu şekliyle
DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4531.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4531€E. , 2024/7666K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2880 E., 2023/3059 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesi
SAYISI : 2015/513 E., 2021/182K.
Taraflar arasındaki hizmetlerin aidiyetinin tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece
Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin, 21044346614 tahsis numarasıyla davalı Kuruma başvurduğunu ve 2005 yılında
emekli olduğunu, 2015 yılına kadar emekli maaşının düzenli olarak aldığını, ancak Kurum tarafından
10.06.2015 tarihinde yazı gönderilerek emeklilik şartlarını taşımadığının ödenen aylıkların yersiz olarak borç
çıkarılacağının bildirildiğini, bu yazıya 16.07.2015 tarihinde itiraz edildiğini, itirazın Kurum tarafından
reddedildiğini, Kurumca bildirilen yazıda 865 gün emeklilik priminin başkasına ait olduğunun ileri
sürüldüğünü yapılan işlemlerin Kurumun hatasından kaynaklandığını, müvekkilinin 1969 yılından 1990 yılı
Mart sonuna kadar 4/a sigortalısı olarak 1995-2005 tarihleri arasında da isteğe bağlı prim yatırarak emekli
olmaya hak kazandığını bu nedenle Kurum tarafından tesis edilen yaşılılık aylığı durdurma ve emeklilik
şartlarını taşımadığı, ödenen aylıkların yersiz ödeme olarak borç çıkarılacağına dair işlemin iptali ile davacıya
yaşlılık aylığı ödenmeye devam edilmesini, ödenmeyen aylara ait maaşların ödeme tarihlerinden itibaren
faiziyle ödenmesini arz ve talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarına ilişkin kayıt ve belgelerin Kurumdan celp
edilmesini, Kurum tarafından yapılan işlemlerin yasal mevzuata uygun olduğunu, davanın reddine karar
verilmesini arz ve talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; tüm dosya kapsamı içerisindeki bilgi ve belgeler ile 24.10.2016 tarihli bilirkişi
raporundaki tespitler ile davacının iptal edilen hizmetlerinin geçtiği işyerinden Kuruma verilen işe giriş
bildirgeleri üzerindeki imzaların davacının eli ürünü olmadığı yönündeki 25.02.2020 tarihli adli tıp uzmanı
raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacının, Kurum tarafından iptal edilen hizmet sürelerinde ilgili
işyerindeki fiili çalışması somut ve net bir şekilde açıklığa kavuşturulamadığından ispatlanamayan davanın
reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, Adli Tıp Kurumunun bilirkişi incelemesi açısından nihai merci olmadığını, davacıya ait
çalışmaların başka bir şahsa ait olduğunun kabulü halinde dahi Kurum hatasının davacıya yüklenmesinin
adaletsiz sonuçlar doğuracağını, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, davanın kabulü
gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıya ait tahsis dosyasında ... sicil
numaralı, 20.03.1946 doğumlu ...'ün ... sicil numaralı ... ve Ortakları unvanlı işyerine girişine ilişkin
01.02.1965, 01.11.1970 ve 01.12.1971 tarihli işe giriş bildirgelerinin mevcut olduğu, davacı ...'ün ise bu iş
yerine girişine ilişkin herhangi bir bildirgenin bulunmadığı, sigortalı hesap fişinde de ... sigorta sicil numaralı
..ün ... Sicil numaralı iş yerinde 1965 tarihinde 292 gün, 1866 tarihimde 320 gün, 1970 tarihinde 60 gün,
1971 tarihinde 167 gün, 1972 tarihinde 360 gün, 1973 tarihinde 210 gün çalışmasının bulunduğu, ancak bu
çalışmaların davacının 19.04.2005 tarihli tahsis talebine istinaden yapılan hizmet hesaplamasında davacının
hizmet süresine eklendiği, grafolog bilirkişi raporunda; 01.02.1965, 01.11.1970 ve 01.12.1971 tarihli işe ilk
giriş bildirgelerindeki imzaların davacının eli ürünü olmadığının bildirildiği, uyuşmazlığın, ... sicil numaralı ...
ve Ortakları unvanlı iş yerinde geçen hizmetin davacıya mı diğer sigortalı ...'e mi ait olduğu noktasında
toplandığı anlaşılmakla, davanın ... T.C kimlik nolu ... sigorta sicil numaralı ...'ün hak alanını ilgilendirmesi
nedeniyle davaya dahil edilerek sonuçlandırılması gerekmekte ise de davanın reddedilmesi karşısında,
HMK'nın 30 uncu maddesinde düzenlenen usul ve ekonomisi de dikkate alınarak istinaf başvurusunda
bulunan taraf ve istinaf sebepleri gözetilerek davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1
bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmetlerin aidiyetinin tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 124 üncü maddesi, 369 uncu maddesinin
birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi.
3. Değerlendirme
1.Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun'un 79/10 maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine
ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin
zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi
edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için,
bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re'sen araştırma yapılarak
kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
2. Diğer taraftan 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124 üncü maddesinde “...maddi bir hatadan
kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın
hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir
yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir...”
hükmüne amirdir.
3.Dosya kapsamı incelendiğinde, dava kendi hizmet cetvelinde olan ve Kurumca başka bir ... adlı şahsa ait
olduğu iddia edilerek iptal edilen hizmet sürelerinin aidiyeti istemine yöneliktir. Mahkemece aidiyet ile eksik
araştırma yapılarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. Davacının aidiyet istemine yönelik iş yerlerine ait
dönem bordroları getirtilerek çalışmaları bilen bordro tanıkları dinlenmeli, her iki ...'e ait şahsi sicil dosyaları
Kurumdan celbedilerek aidiyet konusu dönemler yöntemince araştırılıp belirlenmeksizin yazılı şekilde karar
verilmesi isabetsizdir.
4. Öte yandan öncelikle davacı dışındaki ...'ün davaya katılımı sağlanıp aidiyet uyuşmazlığı yöntemince
giderilip, sonucuna göre karar verilmelidir.
5.Ayrıca davacı ...'ün yargılama devam ederken 05.01.2022 tarihinde vefat ettiği; Mahkemece, yargılamanın
bu şekilde tamamlandığı anlaşılmakla; ...nın 55 inci maddesi uyarınca murisin tüm mirasçıları belirlenerek
davaya katılımlarının sağlanması gerekirken taraf teşkili sağlanmaksızın karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, yazılı şekilde karar tesisi, usul ve kanuna aykırı
olup bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge
Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine,
Peşin yatırılan temyiz harcın istek halinde ilgililere iadesine,
04.07.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4236.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4236E. , 2024/8280K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1906 E., 2024/161 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/330 E., 2023/186 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Olaparib etken maddeli Lynparza ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları tarafından
ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya ilişkin
dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs. bilimsel veriler) ile Kurumunuzca ruhsat
verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs. tüm kayıtların
celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın devam
edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine ilişkin tıbbi
komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Olaparib
etken maddeli Lynparza ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin
(bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve
görüşlerini içeren itiraz vs. çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm kayıtlar) celp edilip
eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4358.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4358E. , 2024/8282K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/215 E., 2024/211 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 3. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/162 E., 2023/297 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın sut kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumundan dava konusu Neuronal Ceroid Lipofuscinozis Tip
2 hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Cerliponase Alfa etken maddeli Brineura ilaca ilişkin ilacın
üretici firması/firmaları tarafından ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda
bulunmuş ise bu başvuruya ilişkin dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbı araştırma ve görüşler ile vs
bilimsel veriler) ile Kurumunuzca ruhsat verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve
çekincelere ilişkin bilgi belge vs tüm kayıtların celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne
zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın devam edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın
kullanılmasının uygun görülmesine ilişkin tıbbı komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu Neuronal Ceroid Lipofuscinozis Tip 2 hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Cerliponase Alfa etken maddeli Brineura ilacın sut kapsamına alınması veya
alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin (bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun sut kapsamına
alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve görüşlerini içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve
belgeler vs. tüm kayıtlar) celp edilip eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4497.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4497E. , 2024/8284K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1731 E., 2024/57 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 41. İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/67 E., 2022/100 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun
esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı
ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Palbociclib etken maddeli Reampla ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları tarafından
ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya ilişkin
dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs bilimsel veriler) ile kurumunuzca ruhsat
verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs tüm kayıtların
celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın devam
edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine ilişkin tıbbi
komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Palbociclib
etken maddeli Reampla ilacın SUT kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin
(bu konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve
görüşlerini içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. tüm kayıtlar) celp edilip
eklenmesine,
3-Davalı Kurumdan davacının hangi kapsamda (4/1-a,b,c ve GSS vs) sağlık güvencesinden yararlandığı,
yararlanıyorsa kendi sigortalığından mı yada başka birinin (eş, çocuk, anne, baba vs) yararlandığı sorularak,
davalı SGK Başkanlığı nezdinde bulunan davacı veya sağlık güvencesinden yararlandığı kişiye ait şahsi sicil
dosyasının (özellikle 4/a,b,c hizmetlerinin gösterir hizmet döküm föyünün vs.) eksiksiz okunaklı bir suretinin
celp edilip, eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
-. 1...) e 0 8 4» şa eş e a a pe. mawli a 8»... aa. Ni... . eş. Mami
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4602.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4602E. , 2024/8286K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/511 E., 2024/416 K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 7. İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/57 E., 2023/299 K.
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ile tedavi süresince kullanılan ilaç bedelinin Kurum tarafından
karşılanması istemli davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın
reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve
diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar
verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip
gereği düşünüldü:
2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön
incelemede; uyuşmazlık konusu ilacın SUT kapsamına alınmamasına ilişkin bilgi ve belge dava dosyası
içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda bulunmadığı belirlenmiştir.
Bu kapsamda, yeniden geri çevirmeye mahal bırakmaksızın;
1-Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan dava konusu kanser hastalığının tedavisinde
kullanıldığı belirtilen Selpercatinib etken maddeli Retevmo ilaca ilişkin ilacın üretici firması/firmaları
tarafından ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığı, ruhsat başvurusunda bulunmuş ise bu başvuruya
ilişkin dayanak belgeler (faz çalışmaları, tıbbi araştırma ve görüşler ile vs. bilimsel veriler) ile Kurumunuzca
ruhsat verilmesi veya verilmemesine ilişkin bilimsel görüş, itiraz ve çekincelere ilişkin bilgi belge vs. tüm
kayıtların celp edilip dosyaya eklenmesine, ayrıca ruhsat verilmiş ise ne zaman ruhsat verildiği ve ruhsatın
devam edip-etmediğinin sorulmasına ve ayrıca endikasyon dışı ilacın kullanılmasının uygun görülmesine
ilişkin tıbbi komisyon görüşlerinin celp edilip dosyaya eklenmesine,
2-Davalı SGK Başkanlığından dava konusu kanser hastalığının tedavisinde kullanıldığı belirtilen Selpercatinib
etken maddeli Retevmo ilacın sut kapsamına alınması veya alınmamasına ilişkin tüm dayanak belgelerin (bu
konuda alınan bilimsel görüş, komisyonun SUT kapsamına alınması veya almamasına ilişkin gerekçe ve
görüşlerini içeren itiraz vs çekincelerine ilişkin görüş, bilgi ve belgeler vs. Tüm kayıtlar) celp edilip
eklenmesine,
3-Davalı Kurumdan davacının hangi kapsamda (4/1-a, b, c ve GSS vs.) sağlık güvencesinden yararlandığı,
yararlanıyorsa kendi sigortalığından mı ya da başka birinin (eş, çocuk, anne, baba vs.) yararlandığı
sorularak, davalı SGK Başkanlığı nezdinde bulunan davacı veya sağlık güvencesinden yararlandığı kişiye ait
şahsi sicil dosyasının (özellikle 4/a, b, c hizmetlerinin gösterir hizmet döküm föyünün vs.) eksiksiz okunaklı
bir suretinin celp edilip, eklenmesine,
Bu itibarla sözü geçen eksiklikler giderildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Daireye
gönderilmesi gerekir.
KARAR
MAN A a..
KARAR
Açıklanan sebeple;
Belirtilen işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine GERİ
ÇEVRİLMESİNE,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_3967.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/3967E. , 2024/8353K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/651 E., 2023/1489 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 1. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/14 E., 2023/53K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalıya ait iş yerinde 30.07.1997-17.12.2002 tarihleri
arasında çalıştığının tespitini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı, davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili, davanın reddini talep etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, eksik araştırma yapıldığını, hak düşürücü sürenin geçmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesi
kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile hak düşürücü süreyi kesen bir
durumun mevcut olmadığı gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi hükmü yerinde görülerek istinaf isteminin
reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
ama!
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi, 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4414.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4414E. , 2024/8358K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/811 E., 2024/23K.
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziantep 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/115 E., 2023/171K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalıya ait iş yerinde 01.01.1998-30.04.2008 tarihleri
arasında çalıştığının tespitini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili, davanın reddini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, eksik araştırma yapıldığını, hak düşürücü sürenin geçmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesi
kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile hak düşürücü süreyi kesen bir
durumun mevcut olmadığı gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi hükmü yerinde görülerek istinaf isteminin
reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
m gede a8... *.ae. e gen... e. a. eş. .e se. ge Wee A AA AML MM AL İL Am m a.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi, 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer
alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa
uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve
ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası
uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4535.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/4535E. , 2024/8360K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2183 E., 2023/2462 K.
KARAR : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çarşamba 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
SAYISI : 2023/183 E., 2023/446 K.
Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince
davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan
reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer
usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalıya ait iş yerinde 10.06.1995 tarihinden 2004 yılına
kadar çalıştığının tespitini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
2.Fer'i müdahil Kurum vekili, davanın reddini talep etmiştir.
111. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda
bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, eksik araştırma yapıldığını, hak düşürücü sürenin geçmediğini belirterek İlk Derece Mahkemesi
kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile hak düşürücü süreyi kesen bir
durumun mevcut olmadığı gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi hükmü yerinde görülerek istinaf isteminin
reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
«ene.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hizmet tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370
ve 371 inci maddeleri, 506 sayılı Kanun'un 79 ncu maddesi, 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması
gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz
olunan kararda belirtilen gerekçelere ve temyiz edenin sıfatına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı
dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Hizmet tespiti davasında Kurumun fer'i müdahil olduğunun gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup
bozma nedenidir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un
370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1.Davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf
başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının, başlık kısmında davalı olarak gösterilen Sosyal Güvenlik Kurumu'nun
sıfatının Feri Müdahil olarak değiştirilmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|
2024_4054.pdf | 10. Hukuk Dairesi 2024/7738E. , 2024/8383K.
o
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2020/320 E., 2023/327 K.
KARAR : Karar verilmesine yer olmadığına
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen rücuan tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz
incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; konusuz kalan dava hakkında karar
verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve
Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği
düşünüldü:
1. DAVA
Davacı Kurum vekili, müvekkili Kurum sigortalısının geçirdiği iş kazası sonucu sigortalıya bağlanan gelir ile
geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi giderleri nedeniyle oluşan Kurum zararının davalılardan müştereken
ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Kooperatif vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
II. MAHKEMESİ KARARI
Bursa 6. İş Mahkemesinin 26.01.2016 tarihli ve 2015/257 E. - 2016/36 K. sayılı kararıyla; davanın reddine
karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkeme kararına karşı davacı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin 26.12.2018 tarihli ve 2018/4142 E. - 2018/11142 K. sayılı ilamında; eksik araştırma yapıldığı
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında, dava konusu alacağın 7440 sayılı Kanun
kapsamında ödenmesi sonucu konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş
ve ilgili Kanun'un vekalet ücretine ilişkin hükümleri çerçevesinde vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Kurum vekili; lehe vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep
etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uvusmazlık. rücuan tazminat istemine ilişkindir.
—— ye
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı HMK Geçici 3/2 nci maddesi delaletiyle uygulama imkanı bulan 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı
Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 1086 sayılı HUMK'nun 427 ilâ 444 ncü maddeleri, 5510 sayılı Kanun'un
21 inci maddesi, 7440 sayılı Kanun hükümleri
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası
atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci
maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk
kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf
yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesinde hukukça imkan
bulunmadığı anlaşılmakla; davacı Kurum vekilinin temyiz dilekçesi kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan
kararın ONANMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
11.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
|