poes
stringlengths 13
158k
| poe_length
int64 1
20.9k
|
---|---|
Acı Günler
Hüzün ve matemli geçen
Fırtınayla, yağmur saçan
Kötü güne, kucak açan
Git be gelme, acı günlerDeli gönül, yine coşmuş
Pınar gibi, çağlar olmuş
Bu ten cana, İsyan etmiş
Git be gelme, acı günlerSevda güzel, aşk neyledim
Turap oldum, kül neyledim
Acın yakar, köz neyledim
Git be gelme, acı günlerYusuf söyler, bütün arşa
Yaz ayları, döndü kışa
Varılmaz'ki, yanan aşka
Git be gelme, acı günler
| 66 |
Bayram Günü
Yağmur yağıyor bir bayram günü
bayramlıklarım askıda
komşular ev baklavası getirdi
yiyemiyorum
boğazımda bir tıkaç yumruk
kapının zilini çalıyor çocuklar
iyi bayramlar amca!
biraz şeker biraz harçlık
sevinç içinde koşuyorlar başka amcaya...Kızım yüreğimde bir ateş
bayram kahvaltısı bile yapmadık
bayramlaşamadık bir sevinç bir sevgi
yüreğim isyan
yüreğim dilsiz bir çığlık
şekerler şekerlikte ağlıyor
harçlığı cebimde
kızımı bekliyorumYağmur yağıyor bir bayram günü
tıraşımı oldum
sırtımda bayramlıklar
harçlığı cebimde
kızıma gidiyorum
şekerler cebimde
gülüşlerini duyuyorum...
| 75 |
1. Yağmuru sevme denemeleri
Tarihi icerken yudum yudum
Kayıpları sayıyor yağmur damlaları...Şemsiyesiz gözlerde camurlar yıkanıyor
Ve coğalıyorsun damla damla
Deneyleri icerek...Sızıyor bir yerlerden ihanet
Taşı bile deliyor yağmurHangi tarih tualine resmedilmemiş
Acıdan başka nedir ki savaş.Hangi yana aktığını bilmeden
Düşüyorsa yağmur toprağa
Tut yağmuru kollarından gözyaşına bağla.Kırmızı intiharı var yüreğin
Bir gizemli tahtın umut eşiğinde.Yankılanıyor sessiz ve derinden
Birazdan yağmur dinecek
İntiharı tarihte kalanlara bırakarak.
| 65 |
Hepimiz Mehmediz
Selam sana Ata oğlu
Rüzgar ol es bize doğru,
Kanın yerde kalmayacak,
Uzanan el kırılacakHepimiz Mehmediz işte,
Kenetlendik şu yürekte,
Karada,havada,denizde,
VATAN AŞKI BUDUR İŞTE! Ben TÜRKÜM TÜRK KIZIYIM,
Vatana fedadır canım,
Bayraktır benim kanım
VATAN AŞKI BUDUR İŞTE! Komutanım ben askerim,
Annem,babam, kardeşlerim,
Amcam, yengem,yeğenlerim,
VATAN AŞKI BUDUR İŞTE! Komutanım benide alın!
Bu vatana fedadır canım,
Helal olsun akan kanım!
Vatan aşkı budur işte! (04.11.2007)
| 68 |
PERA'LI BİR AŞK İÇİN GAZEL
Merhaba güzelim, bak nasıl doldurdu
-Dur önce şu sigaramı yakayım-
Kırmızı bir güneş bardağımızı
Dışarda kararan rum kilisesinin
Gürültüyü yapraklara çeviren
Çan sesleriyle yüklü ve karmakarışık
Saatlerden geçiyoruz umut, ayrılık
Günleri. Yüzünün gülü kapalı
Acı eylül geçiyor köklerimizden
-Sanırım değişen bir şey olmalı-
Biliyoruz öğle sonu mavi perdesi
Gözlerinin yıldızıyla ışıyan
-Dur güzelim yüzüne dokunacağım-
Ve aklı yetmeyen tarlakuşuna
Öpüşlerle derinleşen bir halı
Yeni gelin bahçeleri dokuyan
-Bu kör eylül karanlığından uzak-
Bir ölümsüz yaz ülkesi olmalı
Çıkalım buradan hemen gidelim
-Ben önce şu hesabı vereyim-
Avluda fatihin ormanlarından
Kesilmiş çamlara bakan rum yetim
İçimi yalnızlıkla dolduruyor
Kapıda sadakor bir dalgınlığın
Ardından bize bakan şu delikanlı
-Nasıl benim gençliğime benziyor-
Şiirimiz bitince ve solduğunda
Sarı gül yaprağına yazdığım divan
Alıp götürecek bir sahaf olmalı
| 129 |
Bu Kervan Böyle Gitmez
İster beni hoş görün, ister vurun öldürün, İster bir cani gibi zindanda süründürün, Yeter artık illallah! Şu yangını söndürün, Amerikan dolan bu yangına kâr etmez. Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! 'l love you America' yazılı durur duvarda, Donanmalar taşıdı yığın yığın hovarda, Kızlarımız dansetti, salep içtiler barda, Kimse görmez bunları, haya etmez, ar etmez. Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez Bankalar mâbed oldu, daktilo sesi dua, Adet oldu hırsızlık, dalkavukluk ve riya, Yapmayanlar düz yolda kalıverirler yaya, Vallahi bilmem amma bu millet iflah etmez, Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! .. Her yerde yükselirken âvaze-i sefalet. Yurdu cennet gösterir radyo denen kör alet, İlâhi bu ne halet, Ya Rab bu ne dalâlet? Zorbalık, cebr-ü şiddet kimseye gık dedirtmez Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! , Haykırırım hakkı her sözüm ağır olsa da, Şaklasa kamçı, sırtım onmaz yağır olsa da, Duyulmaz mı bu feryat insan sağır olsa da, Bu derde çâre lâzım, nutuklarla iş bitmez, Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez!
| 170 |
Anne
Seni anlatmak zor, yazmak zor seni,
Bin kalem bir olsa yazamaz Anne!
Gölgen göğe yansır taze ve yeni,
Ressam bu düğümü çözemez Anne! Mevla’nın cenneti ayak tozunda,
Sensiz ebabiller uçamaz Anne!
Hasretini söyler Veysel sazında,
Gül sensiz bahara açamaz Anne! Of dahi denmeyecek ilahi emir,
Gönül asla senden geçemez Anne!
Sensin kainatta en şanlı amir,
Oğlun başka lider seçemez Anne! Her derde şifasın ey nurlu varlık,
Yürek başka merhem bulamaz Anne!
Sen varsan gönül’e hiç düşmez darlık,
Evren sensiz mutlu olamaz Anne! Güzel sensin, canan sensin, can sensin,
Sensiz kul ileri gidemez Anne!
Ömür sensin, hayat veren kan sensin,
Sevdan gönüllerde bitemez Anne! 06 Şubat 2007 Salı: 13:40
__________SEVDAZAN____
2011© “SENİ SENSİZ YAŞAMAK” Adlı Şiir Kitabımda Mevcuttur.
| 118 |
Aç Kuşlar
1.
kana boyandı kirmenimde yün
kuşmarlara, tuzaklara düştüm
menevişlendi durgun sularım
sedef
bir bıçak aldım dostlar
güneşi yiyorlar
aç kuşlar.
aç kuşlar, yorgun işçi
yeni çıkan vardiyadan
elliyorlar yıldızların
kınasını.
aç kuşlar, topraktan
güneşi bakır bir kap gibi
kalaylıyorlar.
2.
bense, toy bir çırak
kırık keman
paslanmış tabanca
küflü bir an
kurutukmuş papatyalarla
kitabın ortasında
3.
hayat, aşıp geçiyor
bütün kitapları
yeni acılar gerek
yeni aşklar
yaşamaklar ve anlatımlar
beklemiyor bizi
hiçbir şey
hiçbir yerde
solgun hercaimenekşe
ve bun, buğulanıp çarpıyor
benimle birlikte
buzlu bir camın arkasında çarpıyor
buğulanıp.
sesim
dişlilerin şarkısına karışıyor.
Behçet Aysan
| 97 |
Anamın Elleri
Anamın çok güzel elleri vardı.
Güneş kavruğu, esmer elleri.
Tarlada tırpan sallamaktan,
Ot biçip, bahçe sulamaktan,
Bir orduluk çamaşır yıkamaktan iyi anlayan;
İri, bakımsız ama güzel elleri...
Çok güzel aşlar,
Çok güzel yamalar yapardı.
Saçlarımızı ne büyük sevgiyle okşardı.
Ama bir de kızdı mı,
Ne muhteşem tokatlar savururdu o eller...
Anamın öpülesi o ırgat elleri,
Her birşeyden ne de güzel anlardı.
| 63 |
Beyit-Ölüm/2
Dediniz:'Yıkılacak kahrolası duvarlar.'
Gün gelir birisi ölüm duvarını sorar.(Mart-1993)
| 10 |
Mahmur
Saat 04,50 fazla değil 29 dakika var.
Alabildiğince, olabildiğince geniş bir meydan.
İşte oradalar, sessizlik ordusu, alabildiğince olabildiğince sessiz.
Bir o kadarda nizami
Nizamiliğince de sinsi ve kalleş
Kalleşliğince güçlü
Gücü nispetinde göz alıcı, cezbedici, bir o kadar perişan edici.
Girdiği savaşımı kazanacak tek güç sanki.
Sessizlik ordusu korkutuyor beni! Alabildiğince, olabildiğince geniş meydanın dar köşesinde isteksiz
İsteksizliğince ne işimiz varcı.
Direnişsiz, direnişsizliğince kaygısız.
Savaşımı kaybetmenin tek adayı imişçesine duran silkiniş ordusu.
Benim ordum.
Silkiniş ordusu korkutuyor beni! Saat 04,51 fazla değil 28 dakika var.
Başlangıcı ve bitişi olan savaşım patladı işte.
Sessizlik ordusu taktik üstüne taktik yapıyor.
Yine kazanacak gibi.
Sessizlik ve silkiniş ordusu ikisi de korkutuyor beni.
Silkiniş, çıkarsa davulları hiç korkmayacağım ama.
Üzerime geliyorlar!
Savunamıyor silkiniş ordusu beni.
İşte silahları
Kafama, kafama ama alabildiğince, olabildiğince sessiz iniyor.Yine mi kazanacak sessizlik, yinemi kaybedecek silkiniş.
Kumandan benim, hep bendim.
Direnişsizliğe, kaygısızlığa, umursamaz kalmıyorum.
Haykırdım, çekin silahlarınızı vurun, vurun kafasına sessizliğin alabildiğince, olabildiğince.Haykırış işe yaradı.
Kınından çıktı davullar
Nede güzel vuruyorlar.Vurdukça dağılıyor sessizlik ve korkum.
Yine mi kazanacak silkiniş, yine mi kaybedecek sessizlik.
Başlangıcı olan savaşım bitti işte.Saat 04.52 fazla değil 27 dakikam var, acele etmem lazım.
Nurun doğuşunu rahat seyredebilmem için.
Sessizliğin galibiyeti seyrettirmeyecekti nurun doğuşunu.
Nur güneş olacaktı.
Doğuşu rahat seyrettim.Alabildiğince, olabildiğince geniş meydanın
yeni savaşımına kadar dört randevum daha var.
Randevularımda dakik olmam lazım
Öyle ya Hayat suyum randevular.Yine kaybetti sessizlik.
Başlangıcı ve bitimi olan savaşı.
Ben ve silkiniş omuz, omuza
Ayağa kaldırdık sabahı.namazımı.(Haziran-03)
| 238 |
Birgün Açılır Perde....
Bir gün açılır gözümden perde,
Bir cân var sevgiliyle ara yerde,
Gurur var gurur dik başlı serde,
Bir gün açılır gözümden perde.Bir gün hesabı sorulur zalimden,
Bir türlü anlamadı yâr hâlimden,
Ne çektiysem kopası dilimden,
Bir gün açılır gözümden perde...
| 43 |
Kırık Kibrit
Her kapı eşiğinde çocuk mezarı diye takıldığınız 45 numara ayakkabılarımla içinde etleri çürüyen bir çocuk cesedi taşıdığımı nasıl da bildiniz Hiçbir bardakta dudak payı bırakmadınız bana bir kaşık sesini bile çok gördünüz şekersiz içerek çaylarınızı Bakarak yürüdüm oysa balkonlara göz göze gelebilmek için çamaşır ipinin arkasına astığı iç çamaşırlarının ıslaklığına sürünerek kanaryasını güneşe çıkaran bir kadınla Yanıma yaklaşıp kibrit istediğinizde ıssız bir adaya düşen yalnız adamın dumanı görülsün diye yaktığı ateşiydi sizlere uzattığım Ve siz her seferinizde sigaranızı yaktınız ama açıktan geçen gemiler gibi yanınıza beni almadan gittiniz! ..
| 91 |
Bu Nasıl Ülkedir, Bu Nasıl Dünya?
BU NASIL ÜLKEDİR, BU NASIL DÜNYA? Her yanda zulüm var her yanda ölüm,
Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya?
Goncalar açmıyor, soluyor gülüm;
Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? İnsanlar doymuyor, sürüyor savaş;
Kazanç yetişmiyor, bulunmuyor aş;
İnsanlık bitiyor, kalınmış yavaş;
Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? Gerçekleri görmek bu kadar mı zor?
Herkesi eşit gör, görmeyesin hor;
Çekilir acılar, dayanması zor;
Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? Bu mudur uygarlık, nerde çağdaşlık?
Gitmiş uyanıklık, basmış sarhoşluk,
Aydınlık silinmiş, yerleşti loşluk;
Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? Suçluyu, haini kimler koruyor;
Yığılmış sorunlar, tümü duruyor;
Şahinim durmayıp içten soruyor:
Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? 30 Kasım 2016/Mustafa Şahin- Malatya.
| 116 |
Cumhuriyet
Sen benim dünyamsın Cumhuriyrt
Sende ulusal mutluluk
Sende scnsuz hürriyet
Seninle yüceldi devlet
Seninle vardır millet ilelebet
Seninle yaşamalı evren
Seni yazmalı ozanlar mısralarında
Seni söylemeli bütün şarkılar
Seni bestelemeli piyanolar tuşlarında
Lacivert akşamlarda
Söylenirken İstiklal marşım
Sen dolmalısın içime hüzün hüzün
Doğmalı her sabah yurduma
Güneşlerce yüzün
Seni konuşmalı milyonlarca insan
Kendi dillerinde
Kendi bayrakları altında
Sen oturmalısın dünyada
Ulusların tahtında
Seni taşımalı askerler
Bayrak bayrak
Sen uçmalısın baharın güllerinde
Sen süslemelisin çocukların rüyalarını
Seni düşünerek sevmeli
İnsanlar yarınıSenin gözlerinden doğmalı renkler
Seni kıskanmalı çiçekler
Senin şarkılarını söylemeli
Hudutları beklerken askerler
Sensin Atamdan kalan
En büyük miras
Seni içmeli çöldeki insanlar tas tas
Atatürk le var oldukl seninle yaşıyoruz
50 miyon seninle bütünleşmiş
Hazırolda bekleyen çelikleşmiş bir orduyuz
Atatürk üm sana şükran
Seninle dopdoluyuz
Atatürk demek cumhuriyet demek
Türk demek hürriyet demek
Cumhuriyet cumhuriyet cumhuriyet
Seninle koyun koyuna yaşayacak
Bu millet sonsuza dekaNKARA 29.10.1981
| 146 |
Şiirindeki tek kişi...
-Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi
şiirindeki tek kişi... -sen sığındığım limandın
demir aldım o limandan gittim sandım.-sen gittin ama ruhun hala limanda demirli kaldı kalbinle birlikte
sonsuza dek demirli esir,
sen inkar etsende…-görünmeyen bir rüya gidişim
tabiri olmayan rüya.-dün ile bugün arasında değişen nedir?
giderken bana yüzündeki hüznü bırak…
| 60 |
Dost
DostDost, dost diye düştümse derde
Dost değim o insanda nerde
Ölüm döşeğinde yattığım anda
Seven dostlar beni unutmasınlarİki tahta üstünde giderim omuzda
Bahtsız bahtımı bıraktım orda
Gerçek dost toprak bekliyor şurada
Seven dostlar beni unutmasınlarGerçek dosttan kaçtıkça kaçtım
Başıma türlü belalı işlerde açtım
Dostum olan makbere yelkende açtım
Seven dostlar beni unutmasınlarHayat ağacının dalları açmışta yaprak
Ne diye kaderden boşuna kaçmak
Son hedef olan şu dağı aşmak
Seven dostlar beni unutmasınlarGül bahçeleri dikenle dolmuş
Dostluklar gitmiş, düşmanlık gelmiş
Bendeniz bile canından bezmiş
Seven dostlar unutmasınlar
Halil Çolak21.6,1977 Erzurum
| 89 |
Sonsuzluk Ve İnsan
Küçük bir tohumda saklı,koca bir ağaç
Aç ruhundaki,sonsuzluk kapısını aç
Eser kalmadı, çile çektiğim yara dan
Alemlere sığmamış,kalbe sığmış yaradan
| 23 |
Kapanır Cennet Kapın
KAPANIR CENNET KAPIN
Her gümümüz geçtikçe baharımız kaybolur
Hazanımız soldurur kara kış çabuk olur
İnsanoğlu çiçektir bir açar bir soldurur
Solan çiçek olmasın yoksa hemen yok olurİnce uzun bir yola düşer gider son bulur
Misafirdir bu dünya gidenler gerçek olur
Hazinedir burası keseni doldurursan
Harcaman Hak’tan olur cennet yolun toz olurZengin fakir rütben yok gittiğinde o dünya
Salavatsız gidersen düşen derin kuyuya
İmdadına yetişen bulunmaz ki orada
Ora Ebedi dünya ebedi yaşam olurBu dünyada iyilik hakka ibadet olur
Kör menfaat düşünme bu bir ihanet olur
Aldatıcı oyuna düşersen yazık olur
Yoksa cennet kapanır cehennem yolun olurNe aç kalın ne sefil aldanmayın hey gafil
Bu dünyanın malıyla aldatmayın hey gafil
Doğru yoldan ayrılma aldanırsın hey gafil
Yoksa cennet kapanır cehennem yolun olurElif’i gördüğünde mertek demeyin sakın
Okuyup ilmi alın dünya ne halde bakın
Yurdun için uğraşın vatan için can verin
Yoksa cennet kapanır cehennem yolun olurŞu dünyaya gelenler sırası gelen gider
Dolmuş boşalmış bura yedi kez yedi sefer
Bilinmez ki gelecek kaç kerede kaç sefer
Yoksa cennet kapanır cehennem yolun olur
02.07.2015/Hasan TAŞDEMİR
| 175 |
Yalnızlık
Kapkara bir gölge gibi ardımda,
Durmaz yürür adım adım yanımda,
Değişmez bir yazgı oldun alnımda,
Bir kader çizgisi oldun yalnızlık. Bazen bir karanlık, bazen de ışık,
Bazen bir yudum su, bazen de âşık,
Soframda aş oldun, elimde kaşık,
Bir lokma ekmeğim oldun yalnızlık. Yağlı kurşun gibi her an ensemde,
Gizli bir sır oldun benim hissemde,
İdam ettin beni her bir celsemde,
Bir yaşam öyküsü oldun yalnızlık. Bir hazan yağmuru oldun sen bazen,
Gönlümde fırtına, bahtımda gezen,
Bir ressam gibisin ömrümü çizen,
Gözümde bir yağmur oldun yalnızlık.
Alın yazım oldun benim yalnızlık.
19.09.2011
M. ÇAL
| 95 |
30 Ağustos
Seksen yedi yıl geçti üzerinden unutamadık,
Bak bir 30 Ağustos'u yine sensiz kutladık,
Hepimiz birer Atatürk olduk yine yetmedik,
Yüz milyonlar bir araya gelse de yetmeyecektik,Atam sensizliğe alışamadık, alışamayacağız,
Bir fazla sen olmak için daha çok çalışacağız,
Her Büyük Taarruzlarda senin neferin olacağız,
Vatan, millet, bayrak uğruna severek koşacağız,Yorulmadan, sen olunmazdı ki, biz de yorulacağız,
Çalışacağız, öğreneceğiz, bileceğiz, sen olacağız,
Özgürlük ve aydınlık için savaştın, hep savaşacağız,
Gazi Mustafa Kemal seni aklımızda da yaşatacağız.
| 76 |
kac-gece
sana yazılmış tüm şarkıları seviyor bu yürekyakılmış ağıtları,içinde adın geçen tüm yeminler ninni,tüm geceler mavi,biliyorum bir gece işte şu sokak arasındanherhangi bir saati on geçe çıkıp geleceksin,suratında bebek pişmanlığı,sol omzundasaçının en titrek teli,nargile kıvamında bir muhabbetle,işte bir gece herhangi bir saati on geçegeleceksin,adını söküp alacaksın yıldızlardanduvarlar seni konuşacakseni bağıracak gökyüzüahdım ve yeminim olsunişte herhangi bir gece saat on geçeneyi geçtiğinden habersiz,geleceksin,o zaman ilkbahar kokacak sokaklargüller sana açacak,sen gibi kokacak karanfil,suda senin tadın olacak,yıkılacak geceler gülüşünle,ve sen biliyorumbirgecegeleceksin…
| 78 |
Kardeş Kahraman Macarlar
Akıttılar yine kara toprak üstüne
Kahraman Macarlar şanlı Turan kanını!
Yazdılar yeniden Tarihe en şerefli,
Yiğitlik Destanını! Yurt için ölümdür, en güzeli ölümün,
Ölümler yaşatır bir ırkın vatanını.
Arpad'ın Milleti elbet öldürülemez,
Verse de bin canını! Bataklık Milleti Moskof sürülerine!
Gösterdi Macarlar Turanlılık şanını!
Binlerce öldüler... Ölmek yenilmek değil,
Yüceltmektir Şanını! Not: Atsız, Macarlar'ın Sovyetlere karşı 1956 yılındaki başkaldırışından duygulanarak, Macar vatanseveri ve Türk dostu Prof. İmre Taht'a ithafen bu şiiri yazmıştır.
| 75 |
Ev Deyip Geçmeyin
Etrafında binlerce insan binlerce hayat
Akşamları evlerden ışıklar vururken gökyüzüne bazılarında umut bazılarında hüzün yayılıyor etrafa
Ev deyip geçmeyin o metre kare yerlerde ne hayatlar başlıyor ne hayatlar bitiyor
O göz göz odalarda ne sevdalar ne sevinçler başlıyor geceden sabaha
Hep hayallerdedir pembe panjurlu bahçesinde güller karanfiller olan
Hep hayallerdedir bir evim olsun
Gecelerin buz gibi duvarları nelere şahitlik ediyor kim bilir
O köpek uğultuları arasında garibanın tek gözlü odası
O ay ışığı altında zenginin havuzlu villası
Bir çatı altında ne hayatlar yaşanıyor kim bilir….
Ev deyip geçmeyin….
| 91 |
Sevgi Değil Mi
Âşıklar sevgiden içtiler dolu
Sevgiden geçiyor sevenin yolu
Sevgi diyarında Leyla'nın çölü
Mecnun'u kandıran sevgi değil mi? Sevgiden geliyor insanin nesli
Sevgiye ermeyen gönüller yaslı
Kerem'in sevdiği sevginin Aslı
Kerem'i yandıran sevgi değil mi? Sevgi derim dostlar manası derin
Sevgiyi bir tadın sevgiyi görün
Ferhat'a dağları deldiren Şirin
Dağları yardıran sevgi değil mi? Severim sevgiyi bilen arifi
Ateş olur yakar yoktur tarifi
Karac'oğlan gördü sevdi Elif'i
Elif'i sevdiren sevgi değil mi? Hep sevgiden gelir aşıklar meyi
Çok aşıklar yandı severim deyi
Ne var ki dünyada sevgiden eyi
Dünyayı döndüren sevgi değil mi? Cümle evliyalar sevgiye erdi
Sevgi ile bakan sevgiyi gördü
Allah sevgisini hediye verdi
Allah'ı bildiren sevgi değil mi? Visali'nin ömrü sevgiyle biter
Sanırım dostlara bir sevgi yeter
Sevenin sevgisi serimde tüter
Beni de öldüren sevgi değil mi? Şeyh Ali Kaygısız / LondraSevgi Yolu Dergisi, Mart-Nisan 2001, Yıl:5, Sayı:24
| 143 |
Daral geldi
Düşünürüm her an seni, düşünmekten daral geldi
Dalarım hayallere, hayal kurmaktan daral geldi
Susadım aşkına, susuzluktan daral geldi
Bitsin artık bu hasret, hasretlikten daral geldiGeceler sensiz ve sessiz, sessizlikten daral geldi
Benimde ister canım seni, arzuma daral geldi
Yaşadım her yerde seni, sensizlikten daral geldi
Bitsin artık bu hasret, hasretlikten daral geldiÖzlemek güzeldir unutulmaz aşk, özlemekten daral geldi
Hasretlik aşkı bağlar, ayrılık içimi dağlar
Gözlerim hep arar seni, yanlızlıktan daral geldi
Bitsin artık bu hasret, hasretlikten daral geldiBugün, yarın derken takvim yırtmaktan daral geldi
sene geçer, ay geçer derken Gün saymaktan daral geldi
Birleşsin eller, buluşsun gözler, gözlerime daral geldi
Kavuşsun artık tenler, yoksa canıma daral geldi
| 109 |
Sabah
Elimi çok dallı bir ağaç gibi
Tutarım gölün yüzüne
Ve seyrederim bulutları
Bir deve gürültüler içinde koşar, koşar, koşarken
Güneş doğmadan evvel varmak için
Ufka...
| 26 |
...Vaat...
yaradılıştan mahşere
kışa boyun eğse de doğa
unutmaz
çekirdekten umulan vaadi sürgülenir ana kapı
sessizliğe emanettir gonca
ruha sininceye dek
yeşili saklar orada esinti deli
esinti divane
alıcı kuşlar pençesinde
kızıl atıyor yine göğsümdur bir hele!
bir kez yaşandıktan sonra
geçmiştir bütün acılardur bir yarını bekle
yarının kışa vaadi var (18 Aralık 2004)
| 54 |
Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir
Kaçın bakalım kaçın-böyle nereye kadar
Yularını koparttı-içte dolaşır davar
Ekmek yiyip su içip-ihanet edenlere
Sakın fırsat vermeyin-derhal çarpalım yere
Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir
Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir
Doğuştan biz askeriz-herkes bunu bilmeli
Kimler kaytarıyorsa-haklarından gelmeli
Yasa gerekir yasa-oturtmalı ateşe
Zararı gelmemeli-anne baba kardeşe
Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir
Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir
Askerlik namus borcu-ordan korunur vatan
Kalk ayağa Türkiye-asla olmasın yatan
Şu an yeri belli et-bölene verme fırsat
Karşında görür isen-mosmor olmalı surat
Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir
Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir
Yapmayın söyleyenler-ihanet içindedir
Ortalara koyduğu-hem sıkıntı hem de kir
Mal mülküne koy tedbir-yasaklayın her şeyden
Hayatı sona ersin-kurtulalım o şeyden
Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir
Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir
İnternette site var-ben bunu görüyorum
Hâkim savcı görmez mi-nerde sizdeki yorum
Sesimi duyan yok mu-sitelerini başa
Vakit geçmeden geçir-oturtun kızgın taşa
Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir
Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir
Askerlikten kaçanlar-Hasan diyor alçaktır
Buradan yazıyorum-bana göre yavşaktır
Hainleri tanıyın-tükür suratlarına
Acıyı vermesinler-yurttaki her insana
Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir
Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir
| 177 |
Merhaba Hikayesi Olanlara
En azından bir kaç hikayesi olmalı insanın, hatta çok fazla hikayesi olmalı... Çok daha fazla...Anlatacak hikayelerim var benim; düşündürecek, sevindirecek, kızdıracak, hüzünlendirecek, öğretecek, umutlandıracak, aşka inandıracak, sevgiyi çoğaltacak.
Herkesin, küçük de olsa kendi hayatından bir parça bulacağı hikayelerim var çokça... Hayatım; doğum-ölüm, başarı-başarısızlık, sevgi-sevgisizlik, merhamet-acımasızlık, sevaplar-günahlar, kendi olma mücadelesi ve insan olma yolunda ilerleme kaydetmeye çalıştığım hikayelerle dolu...Ve daha da dolu olacak, yaşadıkça. Yoksa bir tek hikayeniz bile, kendi hikayelerinizin kahramanı da değilseniz üstelik, ne yaşadınız ki siz? Ve ne yaşatabileceksiniz ki?
Başkalarının hikayeleri arasında kaybolup gitmekten kurtulamazsınız. Ya da diğerlerinin hikayelerinde, kenarda köşede kalanlardan olursunuz sıradan ve silik... Kaçmadan ve korkmadan yaşadım sayabilir misiniz kendinizi? Ben de varım bu hayatın içinde diyebilir misiniz? Bazıları yaşar, bazıları da o yaşayanları seyreder ya; işte ben hem yaşarım, hem seyrederim, sonra da anlatır ve yazarım bir güzel.
Tabii ki bu hikayeleri anlatırken ve yazarken; bu anlatımım başkalarının yaşanmışlıkları ise, hiç kimsenin gerçek ismini vermeyi doğru bulmuyorum. Kendi hikayelerimde; isim vermeme gerek yok ki, okudukları zaman herkes kendini biliyor ve tanıyor nasıl olsa. Onların bir kısmı hala yaşamımdalar, geçip gidenler de bir şekilde öğrenirler yazdıklarımı… Dünya küçük :)Eh artık beğenisi de size kalmış tabii ki yazdıklarımın. Ben yine de "güzel yazıyorum yahu diyeyim" seveyim sizleri kocaman...10 Temmuz 2012
| 208 |
Hasan Dağı
Şurada bir dağ
Yamacında kuzu
Belinde meşe
Tepesinde kar
Ve bazen
Evliya gibi
İnsanlar var
İşte o dağ
Bizim dağımız
Hasan Dağı
| 24 |
Anne
yanında olmanı ne çok isterdim anne
geceler çok sovuk üstümü ortsene anne
uykumdan uyanırım ararım seni anne
anne anne seni çok seviyorum anneanne duy sesimi anne yalvarıuorum
yakıyor yıkıyor sensiz kavuruluyoum
Bilirim yine kalbinde yerin anacığım
Anne anne anne duy sesimi yalvarıyorum Bu nasıl dünyadır her şey tersine
Sevenin karşılık yok sevgisinde
Her zaman baksam gül yüzüne,
anne seni çok özlüyorum anne
| 63 |
Yelloz Kedi, Doğru Yolu mu Seçmişti?
Biraz yabani kedi fazla sosyalleşmemiş,
Bize uğradı geldi, henüz evcilleşmemiş…Saldırgan huylarıyla diğer kedilerimize,
Daima kavga hoş gelmez yüreklerimize…O gün biraz kızmıştık kavga çıkardığında,
Vahşi sarı kediye varıp saldırdığında…Sarı kedi gelmiyor Yelloz’sa biraz pişman,
Diğer tüm kedilerle mesafeli uzaktan…Yavrular yakınında geçiyor koklamadan,
O biraz ılımlı saygılı olduğundan…(2015)
| 52 |
Hüzünlü Dönüş
seninle el ele oturuken hani
rüzgar hafifçe dokunmuştuya tenimize
bilemezdim sımsıkı sarılırken
o masum rüzgarın ayrılıgı getirecegini
hani hep derdikya
gece lacivert eteklerini gökyüzünden çektigi an
ellerimizi açıp yüce yaradana şükredecektik
şimdi benim dünyamda akşam oldu
gece lacivert eteklerini çekmez oldu
gözlerimdeki yaşla pencere önünden çekilmez oldum
sen, sen, sen
yoksun
yoklugun sarmış dörtbiryanımı
birden bire hayatıma gecenin zalimligini doldurdun
artık rabbime dönmen için dua ediyorum
gelsinde ne zaman olursa olsun diyorum
bilirdimki gidişinin dönüşü olmayacagını
ama hiç mi hiç bilemezdimki
döndügünde seni göremeyecek oldugumu...
| 87 |
Bu Vebal Benimdir
Akıl bırakmadın akıl serimde
Bir değil ki suçun o kadar çok ki
Sen tatlı canını üzme derimde
Sende üzülecek can bile yok kiGünün ışığında feryat vah benim
Gece zifirinde figan ah benim
Ben senin kışını bahar ki sandım
Bu vebal benimdir bu günah benimAkşamdan sinsice hayaller kuran
Sabahtan zevk ile zalimce vuran
Senin eserindir sırtımda duran
Çıkmayı bilmiyor öyle bir ok kiMademki ayırdın tenimi tenden
Bir dileğim vardır şimdiyse senden
Benden uzak dur da yeter ki benden
Bana ne, o kadar gözyaşı dök kiGünün ışığında feryat vah benim
Gece zifirinde figan ah benim
Ben senin kışını bahar ki sandım
Bu vebal benimdir bu günah benim
| 108 |
Dünya
Ahiret yurttur bize, dünya geçici handır,
Hayat, kafire rahat, mümine imtihandır!
| 12 |
Basiret Gözü
Müslüman için temiz olan her yer mescid olmuştur
Allah için yönelir Kabe'ye seccade yer yüzü
Allah için ibadet edenin kalbi nur dolmuştur
Sanat-ı İlahîyi her an görür basiret gözü10.09.2016
| 31 |
Acıların Tadı
Acılarında tadı olur mu düşünsene.
İçinde kor edip yana yana yürüsene.
Acılarında kıymetli olduğunu bilsene.
Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.Yanlızca biber acıdır sanıp yaşama.
Mal, mülk kaybı acıdır deyip ağlama.
En yakın sevgililer bile kalmaz burada.
Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.Asıl acıyı özünde duyup ağlayabilsen.
Hak yolunda doğruca ilerleyebilsen.
Ey can sende rızayı dileyip istersen.
Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.Ey canlar binelim sabır vasıtasına.
Sabırla kavuşacağız sonsuz huzura.
Bu huzur hiç bitip tükenmez orada.
Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.Daha ne söylensin diye beklersin.
Saf ve temiz gönlün özüne yansın.
Özüne dönmek isteyen Ona koşsun.
Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.(İstanbul - 05.05.2005)
| 103 |
Dil yarası
Kutla...
Bu gün yıl dönümü
Son nefesin ilk düğünü
Kutla...
Bu gün doğum günüİnan geçti...bil de tanı
Tükendi son damlada'ki kanı
Sözlerinin diline aldanan
Hançerlenmiş her bir yanı
İçten içe...hep yanan
Körlüğüne isyanı...
Ne hançer...ne mavzer hatırası
Geçti...geçenleri de geçti
Geçmeyen'i geçmeyen...dillerin'in yarası
Sildi...süpürdü...yaktı
Sıradan çıktı...sıraya baktı
Bir cenazeyi...hayranlara bıraktıKutla...
Bedensiz bir intiharı
Dilinde ağır kah'harı
Kutla...
Bu gün zaferinin iftiharıNe bir eza...ne de bitmeyen ceza
Ne bir gidiş...ne bir cefa
Ne de olmayan vefa
Ne bir kurşun ne de katli işledi
Bir tek sözdü...fişledi
Ah kardeş...gör dilinin vebalini
Yarattığın şaheserini
Kaç yıl oldu...tam ölümü?
Kutla...kardeş katilini
Kaç yıl oldu ki...tümü?
Kutla...bu gün
Bir ablanın doğum günü
| 109 |
Gidiyormusun
Gökyüzü bu gece daha karanlık
Denizler mehtapsız sular bulanık
Herkes uykularda ben ise uyanık
Beni uyutmadan gidiyor musunBöyle bir acıya alışamam ki
Hasretle dost olup barışamam ki
Başka sevgilere karışamam ki
Beni feda edip gidiyor musunGökyüzü bu gece daha karanlık
Denizler mehtapsız sular bulanık
Herkes uykularda ben ise uyanık
Beni uyutmadan gidiyor musun
| 54 |
Beklentinin güzelliği
Beklentinin güzelliği
I.
Sevmiyorum seni ey yoksul tin! Ey bugüne
Taşıdığım ölü güvercinleri geçmişin!
Bırakın yakamı aydınlık günler, süzülüp
Geçin o buğulu aynadan, tanımayın beni.
Ben ki cana yakın bir yalnızlığın izini
Sürdüm, kuştum, sedirdim, avluya açılan o
Kapı; kendime kapandım! Dön yüzünü bana,
Ey hergünkü ikilem, ey kendini bilmenin
Güzel çarmıhı, inanamam artık, ne sona
Ne başlangıca. Bir gün kalır benden, kalırsa...
II.
Ey unutuş! Yunduğum ırmaktın sen, günler
Geceler önce. Ovayı gökle toplardım,
Çarpardım, bölerdim sonra, iki kez iki
Sendin, sana tamamlardım dilsiz aşkları,
Ölümleri; çıplak ve uzaktın, unuttum!
Yeniden başlamanın esrikliğiydi O!
Alkoldün gövdemde dolaşan, sokakları
Yürümüş bir yüz gibi, güzeldin. Çoktun, bir kandil
Gibi, titrek ve yalnızdın. Anımsıyorum! Bir kadeh
Kırıldı -ne güzel!- gecenin kıyısında.
| 121 |
Sevdayı boşuna arıyoruz biz
Sevdayı boşuna arıyoruz bizKadir kıymet düşmüş, bilinmez olmuş
İnsanlık tükenmiş, çehresi solmuş
Sabır özden taşmış, kin ile dolmuş
Sevdayı boşuna arıyoruz bizDostluk tatildeymiş, doğruluk kayıp
Sevgi saygı bitmiş, sayılmaz ayıp
Hoş görü sabırı, fitneden sayıp
Yılanla çuvala giriyoruz bizSaygı rapor almış, çıkmamış yüze
Yalan şaha kalkmış, yetişmiş dize
Tebessüm yük olmuş, kahretmiş söze
Başımıza çuval örüyoruz bizŞair Hacaloğlu
| 62 |
Çanakkale Zaferi 2
İman, akıl, cesaret ve hikmettir,
Birlik, kuvvet, adalet ve izzettir,
Asil, cesur, necip milletimizden;
Küfre karşı şanlı galibiyettir.
| 21 |
Sudaydı Bilirim
bir esaret dünyası bu
cicek suya esaret
güç sudabir cesaret dunyası bu
kurdun yüreğine cesaret
inananç kurttabir sefalet dünyası bu
insan gerçeğe sefalet
yalan insandakaç nehirde yıkadım ruhumu
kaç akbaba yedi kalbimi bilmem
kaç eşkiya çaldı mutluluğumu
ne kadarım bulut oldu gitti bilmemDüşünür mutluluğu kederim
düşerde bu dünyadan cefa ile giderim
yaşamak için buluttu bedelim
lakin uyandım ben bu rüyadan ilginç bir hal sezerim
tüm gerçek en başından sudaydı bilirim
| 72 |
Siyah Beyaz
Bilmiyor'musun renkler, siyah beyaz'dır bazen
Ahu ile gudubet saklanır,nazar'da asıl düzen
Duru olsun gönlün huzura erdir anını
Ruhsuz bir cesetmisin alemde amaçsız gezen
| 25 |
Karanlık
Senin olmadığın yerin tadı tuzu yok,
Gecem karanlık ya, gündüzümde karanlık,
Çaresiz kalakaldım, senden hiç umut yok,
Hayallerimde rüyalarımda karanlık.Sen yoksun ki zevki de yok bu sohbetlerin,
Nerede kaldı o tatlı muhabbetlerin,
Göremiyorum’ki yorumlansın düşlerim,
Sensiz gördüğüm rüyalarımda karanlık.Artık yoruluyorum sensiz bu yollarda,
Tadı yok, ıslansam da bahar yağmurunda,
Bu şehrin ışıkları parlak yansalarda,
Aydınlanmaz sokaklarım her yer karanlık.Sen olmadan güneş de ayda doğmuyorlar,
Kapatıyor gök yüzünü kara bulutlar,
Ay olmadan öksüz kaldı, bütün Yıldızlar,
Gece gündüz fark etmiyor, bana karanlık. 19.09.2006 Keçiören - Ankara
| 86 |
Eller Bana Düşman Oldu
Ahde vefa kavli kıldım
Kollar bana düşman oldu
Gurbet elde hasret kaldım
Yıllar bana düşman olduSözümü söyledim doğru
İşimi eyledim doğru
Yükümü payladım doğru
Yollar bana düşman olduSeslenince koşup gelen
Doğru bilir beni bilen
Konuşunca bilmem yalan
Diller bana düşman olduBahar, yazda hem kış hem güz
Hizmet yaptım ağardı yüz
Taşkın sular etti dümdüz
Seller bana düşman olduSusuzlara oldum nehir
Suyuma kattılar zehir
Çok dolaştım şehir şehir
İller bana düşman olduYakınlarım, özde gardaş
Düşündüm ki olur sırdaş
Dost, arkadaş attılar daş
Dallar bana düşman olduÇobanoğlu kızar bazan
Söz bitmez usanmaz ozan
Dertler kitabını yazan
Eller bana düşman oldu(23.09.2004)
| 102 |
Aforizma 38
Zihindeki her şey ev gibidir. Yerli, yerini bulamadıkça, karman çorman, ev sahibini yormaktan başka bir işe yaramıyor…
| 19 |
Ebediyen Gül
Dağlarda gül
Bağlarda gül
Cennette gül
Saksıda gül
O gül sığmaz ki dile
Hz.Muhammed Mustafa ebediyen GülAnkara 15.01.2012 Pazar Saat: 15: 05
| 24 |
Hastanede Bir Gece
Dakikaların geçmek bilmediği o sakin,sessiz sanılan hastane odalarında adının konulamadığı bir savaş yaşanır.Sanki yer altında bilinmeyen,aslında hemen herkesin tanık olduğu başka bir dünya vardır.İçeri adım attığınızda nefesini solumak istemez,anlıkta olsa ciğerinize çektiğiniz hava değiştirir sizi,bunu dışarı çıktığınızda anlarsınız. Ölümün istenmeyen yüzü gibi,size gelmeyecek sanıp ansızın yakalandığınız.
Öyle bir geceydi.A _yook olmaz giderim ben. K_Doktoru duydun kalkmaman gerek yap buraya, dedi sürgüyü getirerek. A _Hayır demesiyle uzattı ayaklarını aşağıya inmek istedi tüm ısrara rağmen.Utanıyordu,yıllarca kendini saklamanın verdiği alışkanlıktan bir anda nasıl vazgeçsin.İndi yataktan aşağıya terliklerini vermek zorunda kaldı K. Bebek adımlarıylaüç metrelik mesafe iki katına çıkmış,fakat çektiği acıyı yapmak istediği işten unutmuştu.A kapıyı kapatmak istedi,K izin vermedi yanlış bir şey yapar düşüncesiyle.Yine dinletemedi kapıyı kapattı. K_Bak biterse söyle ben giydireceğim seni. A _Tamam tamam dedi.Sürenin uzadığını farkeden K kapıyı açtığında onu ayakta titreyerek düştü düşecek,kendini yıkarken gördü.Meğer tuvalete gidene dek bırakmıştı pijamasına.Şuuru gidip geldiğinden bunu farkedememişti bile.Oysa beyni ve dili durmadan tuvalete gitmem gerek diyordu. Kimseye muhtaç olmama refleksinden lavabodan avuçladığı suyla kendini temizlemeye çalışıyordu. K, onda bir çocuğun suçluluğunu hissetmişti.A dönüp K ya bakıp gördün mü hep donuma gitmiş dedi. K onun Annem kızar gibi davranışına acımış,Ben yaparım sen yıka elini dedi duşu açtı,yıkadı. A sen nasıl yıkayacaksın onu her tarafı batmış derken, K nın böyle şeylerden midesinin bulandığını unutmamıştı. K_Sen onu düşünme yıkar kaloriferin üzerine atarım, sabaha kurur dedi. Temiz pijamasını giydirdi,yatağına götürdü.A istenmeyen bir şey yaptığından suçluluk duymuş,telafisine çırpınmış azarlanmamanın verdiği iç rahatlığını hissediyor,hissettiriyordu.Oturduğu yatağında elini eline birleştirdi,derinlere daldı, ayak ucuna bir film seyreder gibi bakıyordu.K onu izliyor,hem serbest bırakıyor,hem tetikte,anında müdahele için bekliyordu.Çünkü gece boyunca sadece bir yada üç dakika hareketsiz duruyor,bir anda serumu,sondasını çıkarmaya yelteniyor,bir anda yatağından inmeye çalışıyordu,serum yada sondasından haberi olmaksızın.K onu nasıl bıraksındı. A nın daldığı,seyrettiği düşüncelerde kaygı vardı besbelli,şuuru gelmişti.A_ biliyor musun dedi,gözlerini baktığı noktadan ayırmadan.Filan mahallede,filan kişi vardı.Ben gençtim o zamanlar.Dediler ki o tuvalete gidemeden bırakıyormuş,tutamazmış kendini.Bende dedim o nasıl oluyormuş,insan kendini nasıl tutmazmış.Gördün mü bak bende onun gibi tutamadım bıraktım.Ben bu günleri demi görecektim..İçinde hissettiği o derin çaresizliğiyle ağlamaya başladı. K onun kendini aciz hissetmemesi içinsen öyle değilsin,şimdi hasta olduğundan oldu,iyileşip eve çıktığında hepsi düzelecek dedi.
K kendisine yapılan her şeyi affetmişti.A hiç huzurlu bir hayat geçirmemiş, birilerinden sürekli zulüm görmüş,kaygılarından korkularından,ezilmişlikten ruhu hastalanmıştı. K, A nın yaptıklarını bu yaşadıklarına bağlayıp ona acımıştı.İnsanın içindeki o tarif edilemeyen kötülük dürtüleri,kendisini yenilmez bir canavara dönüştürse de,bir sancıyla gelen acziyeti de yanıbaşında.Ne acı ki bana zulüm yapılmış ben yapmayayım demiyor, canavarlaştığında hiç aciz olmayacak hissiyle donatıyor kendini.Kaybetme noktası bana bir şey olmaz.Çocukluğumda çok sık bir cümleye o zamanlar bir anlam veremezdim.Noldum değil,Nolacağım demeli insan
| 424 |
Bugün
Bugün güneş yerine ay doğdu.
Bugün erimez olacak,
Sırtıma sapladığım anılarım.
Bugün ay doğdu,
Güneş yerine.
İçimde öldürdüğüm insanlık olacak.
Dönüp dönüp bakacak geceme.
Bugün güneş yerine ay doğdu.
| 30 |
Seni beklemek
Ne kederdir nede cile, seni beklemek,
Yasamaktir, seninile seni beklemek,
En tükenmez mutluluk, en büyük sevincdir,
Ölümden sonra bile, seni seninile beklemek!!!!
| 24 |
Dünya
Geldimse bu dünyaya ne bulmuş dünya
Gitsem de eğer kıymeti eksilmez ya !
Bir kimse çıkıp da anlatıp söylemedi
Gelmekte ve gitmekteki hikmet ne ola?
| 26 |
Asi ve Özgür Kadın
savur saçlarını dağılsın rüzgarda,
aldırış etme geçen zamana,
saniyeler çıldırsın,saatler şaşırsın,
şımar,şımart,kaşlarını çat,sonra gülümse,
papatyalardan gerdanlık yap boynuna,
sarı sarı,güneş gibi parla,ışık saç etrafına,
kıskan,kıskandır,hayretle baksınlar,imrensinler sana...
yağmuru yakala avuçlarında boncuk boncuk,
teninde erit buz dağlarını,dalgalar çıksın okyanuslarında,
kıyılarında boğulsun tüm hüzünlerin,
çünkü sen doğum günü çocuğusun bu gün......17:00
19.03.2007
| 54 |
Allah İle
Hayat denen zorlu yoldan
Yürüyoruz Allah ile
Acı tatlı dört bir koldan
Sürüyoruz Allah ile.Bir karamsar bir umutlu
Bazen hüzün bazen mutlu
Belki yalan belki kutlu
Görüyoruz Allah ile.Hakikati söyleyen dil
Kadir kıymet bilen göz el
Biz gerçeği hep en güzel
Arıyoruz Allah ile.Ayak güçsüz yaş gereği
Saça düşer ak kırağı
Bekliyoruz son durağı
Varıyoruz Allah ile.Giden günler geri dönmez
Akar damlar yaşlar dinmez
Kara toprak tene kanmaz
Giriyoruz Allah ile.12.01.2009 - Ataşehir
Şahin Cahit Yanık
| 78 |
A-ne beyazdır ne kara
Ne beyazdır ne kara!Öyle fazla tanımam nasıl bir şeymiş para
Ne beyazdır ne kara rengine akıl ermez!
Doları Euro’su var bizim ki birkaç lira!
Fakirler düşer dara zengine akıl ermez!Dikilir gökdelenler şehri bir gölge örter
Zengin doymayı bilmez tamah insanı dürter
Fakirde görse bile onu da bana ver der
İşsiz yollarda sürter engine akıl ermez Eğer paran yok ise her gün çıkar bir sorun
Fazlası da gerekmez olunca uzar burun
Etrafta o kadar çok gidin bir zengin görün
Tarihte tektir Karun dengine akıl ermezKiminde çok kimin yok fırtına ondan kopar
Para deyip geçmeyin kimisi ona tapar
Hele sonradan görme şımarıp yoldan sapar
Daha da versen kapar yangına akıl ermez Beş kuruşum yok ise hiç sayılmaz hatırım
Param olursa şayet o takdirde bitirim
Paraya tapanların vicdanları kötürüm
Yapmazsan bir yatırım dingine akıl ermezBu konuyu da yazmış ne etsin Mikdat Bal’da
Kanaat zenginliktir önce sen adam ol da
Bazısının emeli ya makamda ya malda
Mücadele bu yolda cengine akıl ermezŞair Mikdat Bal
| 164 |
Vuslatın Rengi
Ege bir kadın vücudu gibi sayısız güzellikle bezeli
Binlerce koyu var, binlerce girinti
Hepside birbirinden muhteris, birbirinden gizemli
Ege dişi, Ege doğurgan, Ege cilveliAkdeniz dümdüz neredeyse; Akdeniz çıplak
Akdeniz yalın ve Akdeniz yorgun bir erkek teni gibi tuzluAntik çağlarda bu iki deniz birbirlerine aşık olmuşlar
Ağlamışlar, kabarmışlar, taşmışlar, coşmuşlar
Sonunda Datça'da buluşmuşlar
Ve birgün bir şişeye konmuşlar
Hani bazen umutlar, yarınlar, sevgiler
Kağıda dökülür, şişeye konur
Ve denize atılır ya...!
Şimdi tam tersi olmuş
Vuslata eren denizler şişeye konmuş
Ve masama misafir olmuş can...! Duyuyorum kapağı açınca fısıldaşmalarını
Nasılda mırıl mırıl konuşuyor, sevişiyorlar
Yüzüm kızarıyor, utanıyorum iki avuç sudan
Kapatıyorum hemen kapağı
Başbaşa bırakıyorum onları
Gerdek odasının kapısını kapatan sağdıç gibi
Kapatıyorum hemen kapağı sıkıca
Utanıyorum insanlığımdan, kıskanıyorum onları
Duyunda ibret alın
Sevgiyi ceketinin astarında kaybeden insancıklar...! Onların sevgileri ne yüce ve de ne uzak ayrılıktan
Artık kaçıyorum kabasaba insanlardan
Baktıkça imreniyor ve utanıyorum iki avuç sudan (Tayfun Mutlu - Ekim 2001)
Bahçelievler İSTANBUL
| 156 |
Hayat Efsanedir
Saçların aklarla dolduğu zaman
Geriye hasretle bir bakar mısın?
Yıllar mazimizi yolduğu zaman
Göğsüne menekşe, gül takar mısın? Pembe kıyılardan geçse bir sandal,
İşitsem sesini şen fıskiyenin;
Zikrimde canlanır eski bir masal:
Gözümde gözlerin, elimde elin...Zaman kalbimizde can vermiş gibi,
En güzel renklerle süslenir mekân...
Suda aksimizle, havuzun dibi
“Hayat efsanedir” diyordu her an! 13 Mayıs 1944, Erzurum
| 60 |
Ya Sabır
sırtında yok gömlek, ceket
içinde atlet
midesinde bir gram et
ama elinde tablet
ne edersen et
eğitim yerlerde, zor zahmet
kullanımı yasaklardan internet
gazeteciyi, bilim adamını hapset
kör olası zulüm, lanet
bu mudur çağ atlayan devlet
gözünü sevdiğim ilahi adalet
bana çağdaşlıktan bahset
çok şey var alınası ibret
umudunu yitirmeden
sabret gülüm sabret
insanlığadır bu davet
gün gelir olur her şey müspetŞubat 2014
| 65 |
Umudun güne doğumu
Umudun tükenişini yaşarken
Baharın gelmeyişi mi kışın ardından
Beklenen sevgilinin susmasımı umut
Beklemek mi? Beklediğin haberin gelmemesimi umut?
Varsın gelmesin umuda akan gönlüme
Tanrı şahidim yalanım varsa güne
Beklerken akşamı! ! ! ! Güzel günlerin beklenmesi ise umut
Varsın geciksin geceye
Doğan günün umut saçan aydınlığı na
Beklemek mi umut! Biten mumun yenisine mi hasret
Yoksa olmadık zaman da gelen güzel sözlere mi?
Sen benden gitsen de geceye
Tenim senin tenine hasret........16.12.03
| 75 |
Değişim
Gelgitlerle karmakarışık,
Sınırlar değişiyor bir ileri bir geri,
Sessizliğin ortasından yükselirken
Bir çığlık, bir feryat, bir isyan
Eklenirken bir çığlık bir feryada
Bir feryat bir isyana
Bir isyan bir çığlığa
Anlaşılan uzak değil
Kaçınılmaz değişimOcak 2013
| 37 |
Döneksin
Saygı göster saygı bekle,
Dostlarına dostlar ekle…
Saygısızın olmaz dostu,
Kazanılır dost emekle…
| 14 |
Harbe Giden
harbe giden sarı saçlı çocuk!
gene böyle güzel dön;
dudaklarında deniz kokusu,
kirpiklerinde tuz;
harbe giden sarı saçlı çocuk!
| 21 |
Damla
Ona varan bir damla sonsuz bir derya bulur,
Onu kaybeden derya bir damlada boğulur. Mart 2012
| 17 |
Sanılar
Şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır
Uçan kuşları gözlemektesindir tek başına
Çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin
Radyo dinliyorsundur ya da susarak
Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir
Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin
Belki de anılarını deşiyorsun bir olmazı
Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi
Bir kahve içmeyi bir elma yemeyi kurarak
Saatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle
Çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin
Mahpus gibi tutsak gibi belki köle gibi
Yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir
Belki de kendini bağışlamıyorsundur
Benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü
Kırık tirenler gibi öylece kalakalmışsındır
Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur
Ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için
Belki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır
| 111 |
Cennet Kapısı
İzin eyle divane gönlüm seyretsin can'nı
duydum ki şem'in canım cennetinde misafir
aşk kokan ruhuma aç cennet kapılarını
lakin temayül eyler gönlüm sana ey aşkımGönlüm eyler sana ey aşkım temayül
aç ruhuma kokan cennet kapılarını ey aşk!
duydum ki şem' in misafir canımda
eyle divane seyretsin can'ılakin temayül eyler san ey aşkım
aşk kokan ruhuma aç cennet kapılarını
duydumki şem'sin canım cennetinde misafir
izin eyle divane gönlüm seyretsin canan'nı
| 71 |
YA DOĞMASAYDIN
anne karnında oluşurmuş
ilk hatıralar
ilk mutluluk
ilk korku
ilk acılar yani
ilk ayrılık ilk yalnızlıklar
ve anne karnında tanışırmış
zamanla ilk defa insan
zaman diye bir şey yok aslındaonu biz yarattık biliyorum
ama ölüyor zamanla insan
zamanla unutuyor üstelik
özlemek diye bir şey var bir de
biliyorum her şeyi biliyorum
ne olmadığını da aşkın
ve şirde durduğu gibi durmadığını*
ve neden birbirileri için yaratılanlar
bir arada olamazlar
şu mavi ve yalnız gezegende
biliyorum
iyi geliyor yağmur gibi
gözyaşları da cilde ah!
bu ayrılıktan sağ çıkarsam eğer
sağ çıkarsa şu postalların altından
yarına kadar da şu çocuklar
elimdeki şu elmayı bir de
kopartmadan hiç soyabilirsem
kalbinin ucuna kadar eğer
ve bir sabah uyandığımızda
özür dileyen bir devlet gibi halkından
seniseviyorumseniseviyorumseniseviyorum diye
bir not bulabilirsek yastığımızın altında eğer
aşkta beraat edebilirim
biliyorum
neyse
neyse bugün senin doğum günün
onu da biliyorum
ya doğmasaydın diyorum, ya doğmasaydın
yaşın kadar karanfillerle elimde
ve seni aşkla kutluyorum
aşk en güzel duadır çünkü
o dua ki bana seni gönderdi
ömründe bir yapraklık yerim olsun yeter
*Faize Özdemirciler
Yasakmeyve, sayı:27, 2007
| 177 |
Aşk Yeniden Doğuyor III
Sen gecenin koynun da kaybettiğim masal perim
Ben seninle her gece yanarım her gece viraneyim
Biter dediğim de bitmeyen yürek yangınım dın
Sen gecenin koynun da bende yeniden doğuyorsunSen gecenin koynun da penceremden doğan güneşim
Ben seninle her gece ölürüm her gece dirilirim
Biter dediğim de bitmeyen yürek sevdam dın
Sen gecenin koynun da bende yeniden yazılıyorsun
| 61 |
Ahval
Adalet iki dudak arasında
Yasalar oynaşıyor parmakların şıkırtısında
İnsaf çıkar kavgasının ortasında
Bekle sen artık aydınlığı karanlıktaİnsana bak, diyor Allah en adil
Yasalarına uymaya gelince ilan ediyor tatil
Yalanla gerçek arasında kıvrılıyor dil
Akıldan, mantıktan zelil mi zelil10.04.2010 - İzmir
| 41 |
Oyun
Duyguların sahte mi?
Yalan mıydı o sözler?
Peki bunca zamandır,
Niye baktı o gözler? Söyle, sence aşk nedir?
Sevmeyip sevilmek mi?
Seni seven biriyle,
Daima eğlenmek mi? Aşk her zaman kutsaldır,
Aşka değer verirsen.
Mutluluk seninledir,
Hele bir de seversen.Sevda mı bu, aşk mı bu?
Buna aşk mı diyorsun?
Nedir bunun yorumu?
Yalnız sen biliyorsun.Gel oyun oynayalım,
Kedi-fare oyunu.
Sen kedi ol, ben fare,
Seyredelim sonunu.
| 67 |
Sanat
Ustanın ellerinde, durur zamanda saat,
Taş, toprak nefes alır, başlar yeni bir hayat.
Bir de ruh kazanıp da, merak edip sorana,
Ustasını söylerse; sanat olur zanaat.Mayıs 1997 / İzmir
| 30 |
Tabular
Sanırım benim de vardır, senin de var tabuların,
Esiri mi olacağız, tabulaşan yanlışların,
Tabuları tanrı yaptık, elletmeyiz kimselere,
Varlığı tartışılmayan, neyi kalır kutsalların.
| 24 |
SESSİZ SEVGİ
1.
kaç senedir aynı sessizlikle seviyorum senisözcükler bedenlenmeden duruyorbirlikte bakmamışlığımız denizemaçın perde arkasını sana söylemeden
2.
kaç senedir aynı sessizliklekonuşuyoruz seninlesözcüklerin üçüncü anlamları üzerindenaynı hizada tutuyoruz gözlerimizisıradan şeylerin düzeninden
3.
kaç senedir dokunmatik alarm kullanıyoruz hayata karşıkaç senedir hayatın dışında tutuyoruz her şeyi
4.
ben seni boşlukta sevdimboşluk olarak sevdim senihiçlikle boşluk aynı şey değilboşluğunu hissediyorum çünkü
5.
ben seni ne kadar sessiz sevdimöyle özenli sevdim kiyalnız kendime sakladım sessiz sevmeyi
| 73 |
Sessiz Geceler
Bir bilmece vardı o ilk bakışta
Yandı yüreciğim bir kara kışta
Yağmurlu bir akşam şimşek çakışta
Kaderimi yazdıran eşsiz gecelerHala endişe var o titrek seste
Sözler unutulur karar aheste
Yıllardır kulakta hep aynı beste
Dinlemekten bezdiren sessiz gecelerGörmedim teselli dostluktan yana
Sırdaş olduğumuz günden bu ana
Kahrımı sana derim sitemim sana
Kederimi azdıran ıssız geceler
| 57 |
** Uslu söze saykal vur **
Selamünaleyküm can, yıl iki bin on bir,*
On sekiz Ocak Salı, coştu dost çok nehir.*
**
Bir yerde kar tipi var, diğer sel baskını,*
Bakarsın volkan patlar, beşer del şaşkını.*
**
Aniden yer sarsılır, afet fışkırır yer,*
Dağ kül ve lav yağdırır, gökten iniyor şer.*
**
Çok kez ibret alınmaz, hırs ve tamah çok,*
Ölüm hatıra gelmez, bu sırra agâh yok.*
**
Arenada at koştur, baş ayağa inmiş,*
Varsa yoksa bir futbol, aş batağa sinmiş.*
**
Toprağa milyar gömer, tayyip geçinir er,*
Garip ve gureba der, kazip seçilir ser.*
**
Korku dağları bekler, eskir yüz ve astar,*
Kul hakkına girdiniz, vebali fer sarsar.*
**
Hani millet rızası, anketi kim yaptı,*
Karun oldu nice keş, bayraktar nam kaptı.*
**
Yeter artık sıktınız, hem çok şımardınız,*
Servet, şöhret pek gani, dört köşe sardınız.*
**
Halk inler figan eyler, sesini duyan yok,*
Bazıları pek mutlu, sırtı pek, karnı tok.*
**
Endişeli modernler, merak etmeyin hiç,*
Ak karaya çalıyor, doldur dem zıkkım iç.*
**
Kuzu postunda bozkurt, pek masumlar canım,*
Tesettür sırma kaftan, süslen sen gül hanım.*
**
Arap kızı emine, tayyare yol köşkü,*
Yerde gören pek azdır, havada kol meşki.*
**
Egemen bağış toplar, ser bülent mirimiz,*
Şahin meclis reisi, pir kement çerimiz.*
**
Tepinir yeşil çete, mangalda kül kalmaz,*
Tıkınır et ve sucuk, kangalda tül kalmaz.*
**
Keser döner sap döner, bir gün hesap döner
Bu devran böyle gitmez, ak ışığın söner.*
**
Hani yezit şan nerde, tarihe gömdü Hak,*
Ehl-i beyt pek fakirdi, gönüller hamdi bak.*
**
Hamiyet yalan dava, gaye kese dolsun,*
Çiftlik, gemi pek gani, paye neşe olsun.*
**
Mağdur bir Recep vardı, eh mağrurdur şimdi,*
Ense, kulak yerinde, şeyh gururdur imdi.*
**
Bu şarkı burda bitmez, hiciv yağmuru gör,*
Islatırlar leba lep, sula samuru gör.*
**
Uslu söze saykal vur, kelamın şeş kessin,*
Şair gönül gürlesin, şiir ateş essin.*
**
Z.Güngör Uslu 18.01.2011-09:30 Samsun
0542.423 0056 www.ayyildizfm.com
| 315 |
Sevda Yollarında
Seni düşünüyorum kumsalda açmış çiçek gibi,
Dünyama güzellik katıyorsun,
Seni düşünüyorum
Zifiri gecede parlayan yadız gibi
Hayallerimde parlıyorsun,
Karla çevrili dağ zirvesinde,
Yeşillere sergen kır çiçeğisin düşlerimde,
Seni düşünüyorum gülen gözlerinde,
Yüreğinden gelen hüzün ağırlığında,
Sevgiye kucak açmış yüreğin,
Seni düşünüyorum
Sonbahar rüzgârına kapılmış düşlerimdeSaklanmış bir kuytu yamaçta,
Menekşe güzelliğinde,
Zihnimin her kuytusunda sen varsın,
Yaralanmış yüreğin
Göz göz olmuş
Her birinde ayrı bir güzellik,
Severken yüreğim seni getiriyor
Yüreğindeki güzellik,
Seni düşünüyorum her saç telinde başka bir özellikUzak diyardasın bedeninle,
Ağlamaklı gözlerin,
Boşta kalmış yar diye uzattığın ellerin,
Güzel sözcüklere yuva olmuş dillerin,
Dost bildiklerince kırılmış yüreğin,
Seni düşünüyorum adım adarken dostluğa yüreğinİlmikle örülmüş ihlâs yüreğinde,
İmana açılmış gözlerinde,
Allah yolunda ettiğin dualarınla,
İslam’ın halis kumsalında,
Seni düşünüyorum,
Yüreğim gül bağında,
Sevgi goncalarının açma durağında,
Bakışların yoksa da yazgılarımda,
Güzel yüreğin var düşlerimde,
Seni düşünüyorum sevda yollarında
| 140 |
Gül Yüzünde Göreli Zülf-i Semensây Gönül
MurabbaGül yüzünde göreli zülf-i semensây gönül
Kuru seydâda yiler bîser ü bîpay gönül
Demedim ben sana dolaşma ana hây gönül
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönülBizi hâketdi hevâ yoluna sevdâ n'idelim
Pâymâl eyledi bu zülf-i semensâ n'idelim
Kul edinmezdi güzeller bizi illâ n'idelim
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönülBen demezdim ki hevâ yoluna serbâz gelem
Ney-i aşkınla gamın çengine demsâz gelem
Der idim aşk kopuzun uşadam vâz gelem
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönülDil dilerken yüzünün vaslını cândan dahi yeğ
Bir demin görür iken iki cihândan dahi yeğ
Akdı bir serve dahi âb-ı revândan dahi yeğ
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönülAhmed'em kim okunur nâmım ile nâme-i aşk
Germdir sözlerimin sûzile hengâme-i aşk
Dil elinden biçilipdir boyuma câme-i aşk
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül
| 151 |
Sabır dolu günler...
Sabır dolu günler biriktiriyorum,
Okyanus gözlerine kavuşmak için.
Gerçek sevginin;
Sabır gerektirdiğini çok iyi biliyorum,
Peki ya sen?
Sen biliyormusun...
Gerçek olan nedir?
Sevgi nedir?
Ya ikisi birleşince,
Kolay olur mu sabır sence?
Zor olan bir şeyi istemek,
Ruhunu dizginlemek,
Hadi bir gün daha geçti demek,
Köşeden;
Çıkacağın,O büyülü zamanı beklemek...
Hiç kolay değil!
İnan bana okyanus gözlüm,
Hiç kolay değil...
Sabırsızlığa,
Dur artık demek.
Sevgidir gerçek...
Gerçekten sevmek?
Sabır demek... Bodrum,Temmuz 2006
| 76 |
Kızıma
Okul önlüğünle kırmızı çantanla,
Minicik bir kızdın şimdi büyüdün.
Üzüm gözlüm bal dudaklım,
Sen benim bir tanemsin.Mona Lisa gizemliymiş, sanat eseriymiş,
Gözleri,gülüşü farklıymış.
Senin bir bakışın dünyaya bedel.İpek saçlarındaki kırmızı kurdelenle,
Beyaz dantel yakanla,
Elinde çilekli dondürmanla,
Yanımda değil canımdasın.Cezanne izlenimciymiş, renklerle oynarmış,
Yumuşacık fırça darbeleri varmış.
Parmakları ince, uzun becerikli.
Senin tenin bulut yumuşaklığında.Elini sımskı tutardım, kaçırmamak için
Çılgınca koşardın, çığlıklar atarak.
Düşeceksin diye korkardım.
Saçının bir teline ölürüm senin için.Hele Van Gogh çılgın renkleriyle,
Kendi de çılgınmış, kulağını kesip atmış,
Sevdiği kadın uğruna,
Ben sana canımı veririm.Üzüm gözlüm, bal dudaklım, bitanem.
Elinde okul çantanla,
Gülen bakışlarınla, özlemimsin.
Canımın içindesin bebeğim.
| 103 |
Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını
Canımızı dişimize takarak kazandık,
Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.
Namus borcu diyerek vatan adını andık,
Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.Vatan için nice yiğitler ölüp gider,
İnsan yaşadığı topraklara hizmet eder.
Edirne'den tutun da Kars ilimize kadar,
Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.Vatan uğrune ne çileler ne dertler gördük?
Milli mücadele sonunda zafere erdik.
Kol bacak ile uğruna canımızı verdik,
Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.Anadolu için oluk oluk kanlar aktı,
Mehmetçikler gelip bayrağı göndere dikti.
Şerife Bacıgil kağnılarla mermi çekti,
Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.Yedi ceddi ile millet mücadele verdi,
Yusuf şehit olanlara rahmet olsun derdi.
Kimi babasını kimi yarini gönderdi,
Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.
| 116 |
Savaş Çocuğu
SAVAŞ ÇOCUĞUSavaş okulunda
Kin ve nefret okuttular bana
Uçamadı barış güvercinim
Kanadı bulandı kana
Niye esmiyor ana
Mutluluk adlı rüzgâr
Bizden yana...
Subaşını devler tutmuş
İçemedim sevgi çeşmesinden
Kana kana...
| 32 |
Köleci Meşruiyeti -Köleci Meşruiyet Oluş- 1
Sosyal yaşam; bencilliğin dayanışması olan ortaklaşma ve ortaklaştırmaydı. Bu, en temel ve minimum meşruiyetti. Sürü içinde, sürüden kopuk öbek hareketleri vardı. Öbek içinde oluşan tutum, davranış salınımlı çevrimlerini öbek; sınırlı ve iletilmeli tuttu. Öbek içiyle sınırlı tutulan salınım, öbeğin içinde yoğunlaşmakla öbeğine iskelet hareketli bir görünümünü verdi.Yoğunluğun iskelet hareketli görünüm veren salınım disiplini, öbek içinde belli bir çevrime ve belli bir yer ilişkisine bağlı çevrimlerine dönüştüğü an; öbek süreci totem alanlı çevrimine başlamıştır. Tüm maharet bu öbek salınımını muhafaza etmekti. Bu muhafaza etme işi öbeği, sürü tutumlu oluştan koparmak ve totem alan içinde yalıtmaktı.Totem alan, öbeğin bu tür bencilliğe bağlı minimum sosyal meşruiyet ligini; totem alanlı grup rızası oluşla ortaya koymuştu. Artık meşruiyeti oluş; grup razı lığı ya da totem grup rızasıydı. Neydi bu grup razı lığı? Temel gereksinimlerin herkese karşılanıyor olmasıydı. Sağlama gücü yetene göre değil, grup (insan) aitliğine göreydiBu dönemlerin kişi yeteneği ön plânda değildi. Yeteneğin grup yeteneği oluşu ile belirim vermesi esastı. Henüz üreten ilişkiler belirlenimiyle yapılacak seçme ayıklama ortaya konmamıştı.Bu ortaklaşma yeme, içme, barınma, korunma, cinsellik gibi korunan ana bencil argümanlar üzerinde herkesin bedensel ve ihtiyacı olan kadarla; herkese aynı düzeyde oluştu. Hiç bir süreç belli belirsiz de olsa karşı yansıması olacak durumlarını oluşmadan, ne var olabilirdi; ne de o totem süreç yürürdü.Ana gerekmeler bağlamında yaklaşık aynı düzeyde oluş yansıması; koşucu olmakta; ateş yakmakta; iz sürmekte; daha uzun erimle efor harcamakta vs. oluşuyla yetenek bağlamındaki yansımalar herkese aynı düzeyde olmamakla yapı içinde başka bir zorunluluktular. Farklı erimli bu türden yeteneklerin korunması ve sürdürülmesi için de, herkesin aynı düzeyde işlem görmemesi gerekiyordu.Yani bu günkü anlayışla siz hiç kimseye sen bizden çok fazla düşünüyorsun bizim gibi düşün. Sen bizden daha çok matematik biliyorsun bizim kadar bil. Sen bizden daha fazla ve daha güzel piyano çalıyorsun bizim kadar çal demek ne kadar abesse; o dönemde de hızlı koşan birinin bu koşmasında grup adına yararlanmamak hem olmazdı. Hem bu yararlanmanın yarın da, ertesi günde de; olup sürmesi için onun gözetilmesi ve o aşama itibarıyla her bir yeteneğin birbiri ile aynı düzeyde olmayacağı da çok açıktır. Ne var ki bu yetenekler o aşamada grup yeteneği ve grup becerisi oluşla ortaya konan bir inşaca oluştu.Totem grup, var oluşun; hayatın sürdürülebilirliğinin en temel duruşu içinde olmak kaydıyla yaklaşık aynı düzeyde bir yararlanışla kişiye karşılatmasını yaptı. Totem alan bu türden en temel durumuyla karşılamayı yaparken yeteneklerin aldığı kondisyon durumuna göre grubun ödüllendirmesini almakla farklılaşabiliyordu. Ne var ki 25 kişilik bir totem grup içinde bu farklılık hiç bir zaman ödüllü olma dışında ayrışan bir farklı salınıma dönemezdi. Ne zaman, ne de nesnel zemin buna uygun değildi. Totem grubun meşruiyet ligi; açık açık bencillik üzerinde oluşuyla çevrimdi. Ve yine ikinci aşamada da bencil oluşun birlikteliği olan tüzel kararlılığı “grup rızası üzerinde” olmakla meşruiyetlik; deneyim sel nesnel, somut ve yaşamsaldı. Ve artık bunlar o totem alanın kültürüydü.Totem grup çevrimli alanın yönü tek yönlüdür. Totem alanlı surecin sorgulayan bir fazladan söz ama demesi, acaba demesi, fakat demesi yoktu. Acaba demesi olmayan totem alan ister istemez otoriter idi. Totem meslekleri ittifakı süreçlerle desteklenince; ittifak içinde acabalar ortaya konmaya başladı.Her şeyi kendi grup içi alan etkisiyle kavrayan grup aitliği; ittifak içinde totem grupların farklı totem mesleklerini de farklı totemlerden anlamaya başlayınca şaşa kalmıştı. Totem mesleğini kendi grup toteminde öğrenen aitlik; kendi totem mesleğini yanında dokumacılığı, demirciliği de bir başka totemden öğrenmişti. Şaşması bundandı. Her şeyi kendi totemiyle izah edip anlarken, kendi totemiyle izah etmenin ve kendi totemiyle anlar olmanın yeterli olmadığını, ittifak içinde gördü. Totemiyle atfettiği izah ve anlamaların yanına “ama” koymaya başladı. Artık “benim totemim bilir ama o totem de bilir diyordu”.Totem öğretili yetenek ve bilmelerin bir biriyle olası kıyası birbirinin acabası olmaktadır. Bir hüküm içine, bir tahmin içine, bir iletime içine ama koymak o bilgi iletimesini, o hükmü, o tahmini sınırlar; frenler. Ama sözcüğü toteminizin aksini de düşündürür. Ama sözcüğü totem kültürü olan tek yanlılık ve tek yönlülüğün yanına, çok köklü düşünmeyi ve eleştirel olmanın akıl yürütmesini ortaya koymuştu. Totem mesleği her grubun kendi bilgi görgü ve grup yeteneği patenti olmakla grup o totem grubun deneyselliğiydi.Totem kültürlerin sentezi ittifaklarla uygarlığı ortaya koymuştu. Uygarlık bir kültür sentezi gibi ortaya çıktıysa da öyle kültür sentezi oluşla (şişede durduğu gibi) kalamazdı. Çünkü sentezin yeni katkıları olacaktı.Sentezin yeni katkıları neydi? Hiç kuşkusuz ki kültürel sentezin kotardığı uygarlık; sentezin bilim ve teknolojisiyle uygarlığı, uygarlık yapacaklardı. Totem meslekleri içinde oluşla bir grup söz gelimi mısır tarımı yapan grubumuz, ittifak içine çapa ve kazma gibi kendi teknolojisiyle gelmişti. Ha keza çoban grup ta ittifakı sentez içine basit dokuma tezgâhı olan teknoloji ile gelmişti.Bilim, teknoloji kadarla; deneysel oluşu ve akıl yürütmeyi de içerirdi. Her grubun kendi totem mesleği zaten her grubun kendi bünyesi içinde deneysel oluşuydu. Farklı totem mesleklerinin ittifakı, ittifak içinde; “ben şunu dersem ya da şunu istersem acaba onlar ne der. Acaba onlar ne ister diye düşünme oluşuyla, acaba demek; totem yapıların tek yönlü otoriter eşmelerini kırmıştır.İttifaklarla kırılan totem yapının tek yanlı otoritesinin yerine, ittifakın kült merkezi içinde ilahlar tartışmalı ortak kurul kararlarını ortaya koydu. Aması, acabası, fakatı olmayan tek yönlü otoriteden; çoklu düşünmenin ve ortak kararları olmakla, yetkinin paylaşıldığı otorite durumuna geçilmişti. Bu zaten aklın eleştirisi ve çok köklü, kuşkuyla acaba diyen düşünme olmakla bilimsel oluşun kriteriydi.Köleci döneme değin gelen nesnel ve deneysel olan inşaca somutluğun bencillik üzerinden grup razı lığı olan meşruiyet ligi; köleci dönemle birlikte meşruiyet çok farklı bir kulvar üzerine göç edecekti. Artık meşruiyeti oluş ne bencillik üzerine; ne grup ve toplum razı lığı üzerine inşa olmazmış türünden görünüp, gösterilecekti.Somut ve deneysel olanla; bir gerçeklik üzerine olan meşruiyet; soyut ve deneyüstü ile gerçek dışı olacaktı. Bencildi dayanışma ile grup ve toplum konsensüsle irade olan meşruiyet; insan istemini ve insan iradesini yok sayışla, köleci dönemde “doğaüstü iradenin keyfi takdiri meşruiyet olmuştu.Görülüyor ki köleci meşruiyetle oluş içinde, sizin açlığınızın, sizin savunma ve isteminizin, sizin kolektif iradenizin vs. hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Her şeyi takdir olmakla ve takdir olmamanın kertesinde görülmüştür. Ve köleci meşruiyet insana göre değildi. Doğaüstü gücün keyfi takdir ve iradesine göredir.“Adalet mülkün temelidir” denişle adalet mülkün temeli olmuştur. Adalet haklı, haksız olmanın değil; insan olmanızın değil; aç olup olmamanızın değil; ille de keyfi takdirle verilmiş olan mülkün temeli olmuştur. Mülkü olmayana aç olsa bile, adalet gerekmez. Çünkü açlık, mülk değildir.Nasıl mülk edineceksiniz? Mülk edinmek sizin elinizde olan bir şey değildi. Mamon gibi bir mana anlayışı mülkü dilediğine vermekle zaten siz ya mülklü olmuştunuz; ya da mülksüz. Bu kadere; bu takdire siz, razı olup boyun eğecektiniz. İşte adalette tam burada doğuyordu. Adalet ilkti mal mülk edinme biçiminizden; ilk malı mülkü iktisap edinme biçiminizden, doğuyordu. Korunması gereken tek şey de; mülklünün mülklü olması gerekiyor; mülksüz olanın da mülksüz olması, gerekiyordu. Adalet olan buydu. Siz ne yapıp etseniz de, bu sonucu değişemezdiniz! Köleci sistemde adalet meşruiyet oluştu. Adalet te mülkün temeliydi. Yani malı mülkü olmak meşruiyetti. Şu halde malı mülkü olanın malının mülkünün korunmasının kendisi meşruiyetti. Hes mücadelesi içinde sistemin korunanı; hak, hukuk, adalet, denen şey ne doğanın korunmasıydı, ne arının bal yapmasıydı. Ne oradaki insanın yaşamı ve ekolojik dengeyi gözetmeydi. Hep malı, mülkü olanın düzeninin korunmasıydı. Mülkü olana göre çed veya etüt raporları verip; direnişçilere de vandal, denmesi yakışırdı. Servet düşmanlığı yapmamak gerekirdi! Yeni bir süreç ve yeni bir meşruiyeti oluş başlayacaktı. Ya takdirce olanın etki sel sonucuna, katlanır olmaya devamdı. Ya da buna katlanmayı istemiyorsanız; takdirce olan etkinin kendinize yapacağı sonuçları değiştirecek akıl kullanımı olan eylem ve örgütlenmeleri ortaya koyacaktınız. Yani yeni meşruiyet ve yeni adalet buydu; direnme…Köleci sistem içinde sistemin takdirli oluşuyla açıklanan bir şeyin, iyi olması gerekmiyordu…
| 1,224 |
Kutsal
orhan veli
altın uçlu değildi ama kalemi
eli
tanrı eli (eylül ‘02)
| 13 |
Kanlı Resimler...
KANLI RESİMLER 2003- Nisan
Karanlık bir düş görüyorum sonu belirsizliklerle dolu…
Sonra kafamdaki düşüncelerin resmini çizmeye çalışıyorum, olmuyor!
Uzakdoğu, Yakındoğu’da resimler al kanlara boyanıyor.Kafamdaki düşünceleri kurgulamaya çalışıyorum.
Bazı kafa yapısındaki karanlık düşüncenin resimleri şekilleniyor.
Uzakdoğu, Yakındoğu derken kan gölüne dönüyor Afganistan, Irak, Filistin Lübnan…AB- ABD emperyalizmin tek dişi kalmış canavarlarla beraber,
Orada yama bir devlet olan İsrail insanlığa hep ızdırap veriyor.
Yahudi kavminin zalimleri insanlığa kan kusturuyorlar hep!
Dünyanın sırtında bir kambur, bir ur gibi yayılmayı sürdürüyorlar dünyada.Karanlık bir düş görüyorum bugünlerde.
Ortadoğu’da, çok uzaklarda resimlerde sararıyor çocukluğum…
Dünyadaki azmışlığı, dişi kanlı emperyalistleri sorguluyor.
Dedemin yine gözleri yaşlı mezarında kemikleri sızlıyor!
Kudüs, Golan Tepelerindeki işgale ağlıyor dedem…
Kandaşlarımızın kıyım kıyım kıyılmasına,
Vahşi Siyonistlerin ellerine teslim edilişine isyan ediyor!
Annem, ninem de mezarında huzursuzlaşıyorlar, ağlaşıyorlar koyun koyuna!
Karanlık bir düş görüyorum bu günlerde,
Ortadoğu’da çocuklum yanıyor… Hatice Peköz
| 139 |
Kül
Seversin sıcağı bilirim,
O zaman uzan ellerime,
Yanan bir ormanın
İlk kül olan ağacına uzanan
Denize ait bir rüzgar gibi sar bedenimi..daha çok okşa, es, kavur hatta tenimi.Öyle bir es
Öyle bir sar ki,
Senden sonra küllerim bile kalmasın hatıra.
| 41 |
Deniz Gözlü İle Zavallı İnsancık
Ölüm gözler yolunu sabahın ilk ışıklarıyla
İlk ışıkların yarattığı alacakaranlığın şangırtısı
Bir deniz gözlünün yüreğine iniverir gökyüzünden
Siyahı yavaş yavaş maviye boyayan güneşin ışıltısı
Ruhunu teslim eden bir zavallıyı parçalayıverir.
Ve parçalayıverir –deniz gözlünün yüreğine iniverir-.
Bir başka dünyanın sabahına uyunan zavallı
Öyle parçalanır ki –deniz gözlünün yüreğine iniverir-.
Sabah olmuştur her iki dünyada da, turkuaz....................
| 61 |
Kardelen
şimdi fasıl senindir
açıl haydi kardelen
sevenler sevenindir
duyan duydu kardelen....Sendeki bu zarafet
Bir güzellik bir afet
Kopardılar kabul et
Kimler kıydı kardelen
| 24 |
Yağmur...
Alnıma değiyor yüzüm yanıyor,
Aklımı başımdan alıyor yağmur...
Hasretin bir yara her an kanıyor,
Nere gitsem yine buluyor yağmur...Korkutur kalbimi yıldırımları,
Damla damla yıkar kaldırımları,
Gurbete akıyor kor adımları,
Hasrete arkadaş oluyor yağmur...Geçmiş ve gelecek akar yollarda,
Bir ölçü bulunmaz vefa kullarda,
Rüzgar gibi gelir gider yıllar da,
Gül çiçek gibidir soluyor yağmur...Çocukken de böyle yağar dururdu,
Bilinmez bir dolu soru sorurdu...
Gelir tak tak pencereme vururdu,
Senelerdir beni arıyor yağmur...Ben seni bekledim dalda, budakta,
İsmin şeker şerbet oldu dudakta,
Rüzgarı boş ver yağmur ol akta,
Her yerde saçımı tarıyor yağmur...Sen benim kanadım düş düş ördüğüm,
Gözümü kapatıp açıp gördüğüm...
Bahçemde gül çiçek aşka verdiğim,
Elim yüzüm onun sarıyor yağmur...
| 111 |
Ahire Kaldık Yar
"Dertlerimiz geçer sanırdık azar azar
Bilmezdik bir ömrü, keder sayıklar
Bu diyar mutluluğu ucundan yakalar
Gün biter dert bitmez ahire kaldık yar"
| 25 |
“Haksız Yere Bir Hayvanı Öldürene ALLÂH Hesabını Soracaktır” 3
Haksız yere öldürdün, masum bir yaratığı,
Bahanen geçersizdir, katlettin insanlığı…Onlar Rab'den görevli, doğada denge sağlar,
Bu yüzden verilmişler, ümmettir tüm hayvanlar…Vicdana inanmıyor, ciddiye almıyorsun,
Ümmet olduklarını, bilmek istemiyorsun…Düşün hayvan ölüyor, aile dağılıyor,
İşlediğin cinayet, etkisi yok olmuyor…Dişi bir tavşan düşün, bu katlettiklerinden,
20 yavru ölecek, süt beklediklerinden…Yüreğin sızlamamış, iyi anlatmalıydın,
Günahın boynunadır, Rab'binden korkmalıydın…(2009)
| 63 |
Elveda Gençlik
El veda gençliğim el veda sana,
Yalvarsam da geri dönmezsin bana,
Taze çiçekleri gez kana kana,
Sana mutluluklar, gençlik elveda.Deli rüzgâr gibi estin ömrümde,
Nasıl geldin geçtin, garip gönlümde,
Kısrak tay gibiydin sen her günümde,
Sana mutluluklar, gençlik elveda.Kırıldın mı bilmem; yüzün dönmezsin,
Bir bedenden ayrılınca geri gelmezsin,
Yaşı kırkı geçenleri artık sevmezsin,
Sana mutluluklar, gençlik elveda.Bir bedenden bir bedene geçersin,
On beş ile kırk arası seçersin,
Usta oldun, ne şaşar ne beşersin,
Sana mutluluklar, gençlik elveda.Bir farklı meşakkat bir farklı çile,
Aşk olsun, adam gibi güle bilene,
Nasıl başlar nasıl biter, bu nasıl hile,
Sana mutluluklar, gençlik elveda.Bütün oyunları üstüme kurdun,
Her fırsatta beni bitirdin, yordun,
Nasıl gelip geçtin, kendime sordum,
Sana mutluluklar, gençlik elveda.Bükülmez boynumu bana büktürdün,
Bu gün yarın derken hep kök söktürdün,
Ben gülmeye özlem, sen dert çektirdin,
Sana mutluluklar, gençlik elveda.Sahte kahkahayla bağrımı deştin,
Bir haz alamadım, çarçabuk geçtin,
Herkese mi böyle idin, benimi seçtin?
Sana mutluluklar, gençlik elveda. M. ÇAL
| 158 |
Peri kızı
seni tanımadım
yosun tutmuş bulanık sulardan çıktın
seni bilemedim siyah saçların akıyordu üstünden gözünün
gece siyahına boyanmış hantal bir köle
gelip durdu ilhamsız kentin üzerine
arkasında daha nice köle bağlıyken birbirine
beklemedeydi şehre gözlerini dikmiş gözetlemedeydi bir nara duyuldu gündüzü geceye katar gibi
ağladı köleler gözlerine tuz kaçar gibi
beyaz bir kamçı indi şehri yarıya böler gibi
yağmadaydı gözyaşı şehrin üzerine hızla inmedeydi keskin bakışlı peri atladı duvardaki resimden
gözyaşı sesiydi onu pencereye çeken
yoktu ondan daha iyi köleleri bilen
susmadaydı gözlerini cama yapıştırmış öylece durmadaydı açıldı kapı aniden süzüldü dışarıya peri
yoktu beyaz kamçılarla dövülmüş evde yeri
geçti asfaltlardan kaldırımlardan çok seri
koşmadaydı çıplak ayaklarını ıslatarak hızlanmadaydı ne gözyaşı dinebildi ne de peri durdu
köleler periyi gördükçe daha da kudurdu
bu manzaraya şahit bir eski zaman kurdu
ulumadaydı beyaz dişleriyle periyi selamlamadaydı gözyaşı periye olamamıştı hiç bir deva
köleler ve kamçılar görülmüştü ona reva
ruhuyla bedenini kapladığında birden masiva
tükenmedeydi bitmez sanılan nefesi hiçlenmedeydi
| 157 |
Doğa'nın Savaşı
İnsan doğayı incitir varlığına sarılmaz
Binlerce yıldır vurur vuranlar kırılmaz
İçine makina salar hesabı sorulmaz
Doğa ile insanın savaşı biter birgün.Vurun kötü beyler vurun kalıcı kılınız
Çok insanlar yakacaktır kalan yılınız
Patentli kırıcı eğitip başımıza salınız
Doğa ile insanın savaşı biter birgün.Doğamız tükeniyor kaldı bize hormon
Aynı hormondan yapılacaktır derman
Tükenecek gibidir bak yaralı orman
Doğa ile insanın savaşı bitecek birgün.Ağlayan yoksuldur pompalandı pınarı
Kamil bitki kapladı beni hormonlu sarı
Ağılandı iğrençlerce bu dünyanın varı
Kalırsa yoksula amanha bitsin birgün.
| 82 |
Bir Anlık Düş
Bir soluk
Bir nefes
Bir hayat
Nice hasretler
Nice sevdalar
Nice umutlarBaşlanmış
Başlanacak
Yaşanmış
YaşanacakHer doğuş bir batış
Her batış bir doğuşHisli gönüller
Serap ve hayat
Hayat ve serapBir anlık düş bir gurbet
Gurbet içinde gurbetHa anlı şanlı hükümdar
Ha bir geydaGurbet dünya gurbet
Zalim dünya zalim
Tuzak dünya tuzakBir bahar akşamı
En bahtiyar anında
Veda çığlıkları
Aniden gelen büyük misafirkimin emaneti
Kimin vakti
Kimin saati
Alır götürürGülen
Şakalaşan
Konuşan
YaşayanDiri
Kanlı
CanlıKirpikler altına saklanan
Bunlar mı gizemli gözler
Ya o pamuk eller
Ya o gül yüzlerGönül buluşur
Koklaşır gözyaşları ile
Kesişir acı ve hüzün
Açılır yelkenler meçhule
Başlar dönüşsüz yolculuklarÖnce bir feryat
Sonra gözyaşları usul usul
Ve çaresiz suskunluklar
Fatihalar ihlaslar yasinler
Dillerde gönüllerdeÖmür ağacı devrilmiş
Bir anlık düş bitmiş
Şimdi sıra çeyizlerde
Sandık açılacak
Sergilenecek sırlar
Gurbet halkasının son zinciri
Toprağın sıcaklığı
Baharlara tercih edilmiş çaresizUmudu ararken
Huzuru anarken
suskunluklara yakalanılmış
Çilekeş ana
Basacak yavrusunu bağrına Gidilesi yol
İçilesi şerbetHazırlık
Çeyiz
Sandık
Kul olmak
Yol almak
Yaşanmak kül olmak
Pişmek kul olmakHakka yürümek
Hakikate sürüklenmek
Ağlarken
Konu
Komşu
Eş dost
Akraba
Güller içende
Gülerek yürümek
Dosta cana
Hakka
Hakikate
Gülerek yürüyebilmek
Bir nefes
Bir yudum su
Bir anlık düş
| 194 |
Pınar Ve Dağ
Pınar’ı kurudu Dağ’ı kelleşti
Otları kurudu, kuyu körleşti.Yanlış Pınar ve Dağ seçilmiş belli
Bu gidişle kalınacak kasvetli.Karı yok ki Dağ'ın, Pınar’ı aksın
Akmayan Pınar’ı kimler ne yapsın.Pınar- Dağ görevin yapamaz oldu
Orda yaşayanlar gareze doldu.Daha da ben bir şey diyemiyorum
Böyle Pınar ve Dağ istemiyorum.
| 48 |
Sis
duman çöküyor gözlerinin önüne
anılar sisli, dünya küçük
balkona sığmıyor yaşanmış olan,
denizden uzakta ağaçlar, çakıl taşları,
evlerinin uzantısı kırmızı testiler
deniz kabukları gibi anlaşılmaz
şeyler, kuş sesleri, zambak sesleri,
anılar çöküyor derinden gelen
anlaşılmaz sözler gibi, küçük zambak
seslerine karışan tuhaf sözler
küçük tekneleri balıkçıların
çürüyor denizde
balıkçıların tertemiz elleri
kayalara vuran suda gözleri
çürüyor anıları denizin koynunda,
pavurya ve onun yüz çeşidi
dökülüyor içine gün boyu
iri hüzünler geliyor aklına
karada boğulan kimi arkadaşları
eski günler, yağmurlar yağmurlar
iç çekişi yağmurluğuyla geçen bir kıza
saflık belki, deniz adamı
saflığı içinde esen
gün gece yarısını çalınca balkon
uçuruma açılan dehliz oluyor
anılar kanıyor içinde
unutulmaz çocuksu bir gül
gibi düşüyor yaşananlar
biraz kırık, aşk kırgını
biraz göçebe yalnızlığı
o deniz senin bu deniz benim
çürüyor anılar çıplak bir kayısı
ağacı gibi, bir zargana gibi
kayıp gidiyor elinden
-çocuklar balkondan sarkmayın,
balkonlar kötülük!
"dünya küçük anılar sisli
ne kadar saf adamlardık değil mi"
böyle düşünüyor şimdi
gece kuşunun sesi yırtarken geceyi
tenha bir deniz feneri yanıp sönerken,
içinde dünyaya kırgın bir adamın
hüznü, dalgaların aynasında görünüyor
yakındaki ada, ıssız orman
"ruhumdaki fırtınaları dindirmek için
kuşların peşi sıra giderdik adaya,
böyledir insanın yeryüzü serüveni"
diyor, gübre kokusu geliyor rüzgârla,
yaşlı kadınların hıçkırıkları
kutlu yüzleri gecenin içinden
anılar çürüyor yüzlerinde
dilsizleşiyor evler, sokaklar, yüzler,
deniz, dalgalar köpük köpük,
unutulmaz ümidi deniz insanının
gözleri, evet gözleri yıkık duvarlar
gibi çürüyor, deniz unutmaz
anılarını, çünkü ekmeğe
demir atılıyor denizde
ekmek sevgi başlangıcı oluyor
seher vakti kuş seslerine
Ahmet Ada
Simge Dergisi Mart-Nisan 2002 sayısı
| 251 |
Deli Hasret
DELi HASRET
Hayalin Akdeniz di bu gönlüme,
Dalga dalga çarpıyordu kalbime,
Yakamozlar içinde bir deniz kızı,
Taht kurdu ıpıssızken benliğime.Çöl içinde kardelenler açtılar,
Umutlarım sonsuzluğa taştılar,
Ruhumun dilinden anlamaz oldum,
Kelimeler hep yetersiz kaldılar.Başlayan yangınlar hemen söner mi,
Gidenler bir daha geri döner mi,
Her yanımı saran bu deli hasret,
Şarkıyla, şiirle söyle diner mi.
| 57 |
Çığlıkçığlığa Maviler
Ateşi sunuyorum sana
minicik bir yalımdan
güneşler çoğalt gel
dağların esrik soluklarından
turuncu bulutları topla
bir çöl gecesinde
putları yeniden yıkalım
o kadar çok peygamber var ki
biz tanrı olalım tek göz odalarda
yeraltı mağaralarında yaşayanların
doğanın varsıl sofrasında
köşe başlarında
bir lokmaya el açanların
madenlerde fabrikalarda
demir parmaklıkların ardında
canlarını bırakanların adına
yol kıyısındaki çiçeklerce
sıradan tanrı olalım
tutup ayaklarından dünyayı
silkeleyelim ışıklarla yıkayalım
tek kitabımız aşk olsun
sevdaya kessin zaman
bölüşelim elmayı milyarlarla
yaşasın insan yüreğindeki güllerle
usuldan bir türkü yakalım
salalım deli dolu ırmaklara
kelebek kanatlarında okunsun
bu şiir usumdaydı hep
gözlerini yanımda taşıdım
bir bardak suda
açıldım okyanuslara
o ilk damlanın öpüşüyle
sesimi yolladım sana
duyuyor musun
çığlıkçığlığa maviler
| 115 |
O geceler karanlık geceler
Hicranlı geceler,
Gözyaşı atılan hece,
Mazlumun başı, kesilen günler,
O yar için ağladığım geceler,
Bizi bir toplamayan kümeler.
Yârimi benden alıp götürürler,
O geceler karanlık geceler.
Bir çığlık atılan,
Bir candı yakılan,
Bir umuttu özletilen,
O geceler karanlık geceler.
Yıldızsız, aysız
Ve de ışıksız,
Güneşsiz, yarsız,
O geceler karanlık geceler.
Bir derin uykusuzluğu getiren,
Tek başına kaldığım,
O geceler karanlık geceler.
| 65 |
Gel – git -116-
Hüzün düşer ayrıldığın şehirlere
Yanı sıra sisli bir gece
Mavi gözlü bir dalga yırtılır
Ve bir göz odadan çığlıklar atılırNereye baksam bahar o sokağın başından ayrılır
Bir göçmen kuş süpürür adını kulaklarımdan
Vazgeçtiğim gün öldüğüm gündür demiştim
Ama her gün ölüp dirilmeyi de ben seçmemiştim Öldürmeyen acı güçlendirir derler
Ve her canlı tadacaktır bu aşk acısını
Her ahmak âşık bilecektir bunu
Ölü canlar diyarında yaşamanın ne olduğunuAdın bir gider bir gelir düşlerime
Hayat devam ediyor bir şekilde işte
Sen de beni böyle hatırla Karadeniz
Bazen bükük bazen dimdik…
| 92 |