poes
stringlengths
13
158k
poe_length
int64
1
20.9k
Acı Günler Hüzün ve matemli geçen Fırtınayla, yağmur saçan Kötü güne, kucak açan Git be gelme, acı günlerDeli gönül, yine coşmuş Pınar gibi, çağlar olmuş Bu ten cana, İsyan etmiş Git be gelme, acı günlerSevda güzel, aşk neyledim Turap oldum, kül neyledim Acın yakar, köz neyledim Git be gelme, acı günlerYusuf söyler, bütün arşa Yaz ayları, döndü kışa Varılmaz'ki, yanan aşka Git be gelme, acı günler
66
Bayram Günü Yağmur yağıyor bir bayram günü bayramlıklarım askıda komşular ev baklavası getirdi yiyemiyorum boğazımda bir tıkaç yumruk kapının zilini çalıyor çocuklar iyi bayramlar amca! biraz şeker biraz harçlık sevinç içinde koşuyorlar başka amcaya...Kızım yüreğimde bir ateş bayram kahvaltısı bile yapmadık bayramlaşamadık bir sevinç bir sevgi yüreğim isyan yüreğim dilsiz bir çığlık şekerler şekerlikte ağlıyor harçlığı cebimde kızımı bekliyorumYağmur yağıyor bir bayram günü tıraşımı oldum sırtımda bayramlıklar harçlığı cebimde kızıma gidiyorum şekerler cebimde gülüşlerini duyuyorum...
75
1. Yağmuru sevme denemeleri Tarihi icerken yudum yudum Kayıpları sayıyor yağmur damlaları...Şemsiyesiz gözlerde camurlar yıkanıyor Ve coğalıyorsun damla damla Deneyleri icerek...Sızıyor bir yerlerden ihanet Taşı bile deliyor yağmurHangi tarih tualine resmedilmemiş Acıdan başka nedir ki savaş.Hangi yana aktığını bilmeden Düşüyorsa yağmur toprağa Tut yağmuru kollarından gözyaşına bağla.Kırmızı intiharı var yüreğin Bir gizemli tahtın umut eşiğinde.Yankılanıyor sessiz ve derinden Birazdan yağmur dinecek İntiharı tarihte kalanlara bırakarak.
65
Hepimiz Mehmediz Selam sana Ata oğlu Rüzgar ol es bize doğru, Kanın yerde kalmayacak, Uzanan el kırılacakHepimiz Mehmediz işte, Kenetlendik şu yürekte, Karada,havada,denizde, VATAN AŞKI BUDUR İŞTE! Ben TÜRKÜM TÜRK KIZIYIM, Vatana fedadır canım, Bayraktır benim kanım VATAN AŞKI BUDUR İŞTE! Komutanım ben askerim, Annem,babam, kardeşlerim, Amcam, yengem,yeğenlerim, VATAN AŞKI BUDUR İŞTE! Komutanım benide alın! Bu vatana fedadır canım, Helal olsun akan kanım! Vatan aşkı budur işte! (04.11.2007)
68
PERA'LI BİR AŞK İÇİN GAZEL Merhaba güzelim, bak nasıl doldurdu -Dur önce şu sigaramı yakayım- Kırmızı bir güneş bardağımızı Dışarda kararan rum kilisesinin Gürültüyü yapraklara çeviren Çan sesleriyle yüklü ve karmakarışık Saatlerden geçiyoruz umut, ayrılık Günleri. Yüzünün gülü kapalı Acı eylül geçiyor köklerimizden -Sanırım değişen bir şey olmalı- Biliyoruz öğle sonu mavi perdesi Gözlerinin yıldızıyla ışıyan -Dur güzelim yüzüne dokunacağım- Ve aklı yetmeyen tarlakuşuna Öpüşlerle derinleşen bir halı Yeni gelin bahçeleri dokuyan -Bu kör eylül karanlığından uzak- Bir ölümsüz yaz ülkesi olmalı Çıkalım buradan hemen gidelim -Ben önce şu hesabı vereyim- Avluda fatihin ormanlarından Kesilmiş çamlara bakan rum yetim İçimi yalnızlıkla dolduruyor Kapıda sadakor bir dalgınlığın Ardından bize bakan şu delikanlı -Nasıl benim gençliğime benziyor- Şiirimiz bitince ve solduğunda Sarı gül yaprağına yazdığım divan Alıp götürecek bir sahaf olmalı
129
Bu Kervan Böyle Gitmez İster beni hoş görün, ister vurun öldürün, İster bir cani gibi zindanda süründürün, Yeter artık illallah! Şu yangını söndürün, Amerikan dolan bu yangına kâr etmez. Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! 'l love you America' yazılı durur duvarda, Donanmalar taşıdı yığın yığın hovarda, Kızlarımız dansetti, salep içtiler barda, Kimse görmez bunları, haya etmez, ar etmez. Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez Bankalar mâbed oldu, daktilo sesi dua, Adet oldu hırsızlık, dalkavukluk ve riya, Yapmayanlar düz yolda kalıverirler yaya, Vallahi bilmem amma bu millet iflah etmez, Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! .. Her yerde yükselirken âvaze-i sefalet. Yurdu cennet gösterir radyo denen kör alet, İlâhi bu ne halet, Ya Rab bu ne dalâlet? Zorbalık, cebr-ü şiddet kimseye gık dedirtmez Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez! , Haykırırım hakkı her sözüm ağır olsa da, Şaklasa kamçı, sırtım onmaz yağır olsa da, Duyulmaz mı bu feryat insan sağır olsa da, Bu derde çâre lâzım, nutuklarla iş bitmez, Ey meclis-i mebusan bu kervan böyle gitmez!
170
Anne Seni anlatmak zor, yazmak zor seni, Bin kalem bir olsa yazamaz Anne! Gölgen göğe yansır taze ve yeni, Ressam bu düğümü çözemez Anne! Mevla’nın cenneti ayak tozunda, Sensiz ebabiller uçamaz Anne! Hasretini söyler Veysel sazında, Gül sensiz bahara açamaz Anne! Of dahi denmeyecek ilahi emir, Gönül asla senden geçemez Anne! Sensin kainatta en şanlı amir, Oğlun başka lider seçemez Anne! Her derde şifasın ey nurlu varlık, Yürek başka merhem bulamaz Anne! Sen varsan gönül’e hiç düşmez darlık, Evren sensiz mutlu olamaz Anne! Güzel sensin, canan sensin, can sensin, Sensiz kul ileri gidemez Anne! Ömür sensin, hayat veren kan sensin, Sevdan gönüllerde bitemez Anne! 06 Şubat 2007 Salı: 13:40 __________SEVDAZAN____ 2011© “SENİ SENSİZ YAŞAMAK” Adlı Şiir Kitabımda Mevcuttur.
118
Aç Kuşlar 1. kana boyandı kirmenimde yün kuşmarlara, tuzaklara düştüm menevişlendi durgun sularım sedef bir bıçak aldım dostlar güneşi yiyorlar aç kuşlar. aç kuşlar, yorgun işçi yeni çıkan vardiyadan elliyorlar yıldızların kınasını. aç kuşlar, topraktan güneşi bakır bir kap gibi kalaylıyorlar. 2. bense, toy bir çırak kırık keman paslanmış tabanca küflü bir an kurutukmuş papatyalarla kitabın ortasında 3. hayat, aşıp geçiyor bütün kitapları yeni acılar gerek yeni aşklar yaşamaklar ve anlatımlar beklemiyor bizi hiçbir şey hiçbir yerde solgun hercaimenekşe ve bun, buğulanıp çarpıyor benimle birlikte buzlu bir camın arkasında çarpıyor buğulanıp. sesim dişlilerin şarkısına karışıyor. Behçet Aysan
97
Anamın Elleri Anamın çok güzel elleri vardı. Güneş kavruğu, esmer elleri. Tarlada tırpan sallamaktan, Ot biçip, bahçe sulamaktan, Bir orduluk çamaşır yıkamaktan iyi anlayan; İri, bakımsız ama güzel elleri... Çok güzel aşlar, Çok güzel yamalar yapardı. Saçlarımızı ne büyük sevgiyle okşardı. Ama bir de kızdı mı, Ne muhteşem tokatlar savururdu o eller... Anamın öpülesi o ırgat elleri, Her birşeyden ne de güzel anlardı.
63
Beyit-Ölüm/2 Dediniz:'Yıkılacak kahrolası duvarlar.' Gün gelir birisi ölüm duvarını sorar.(Mart-1993)
10
Mahmur Saat 04,50 fazla değil 29 dakika var. Alabildiğince, olabildiğince geniş bir meydan. İşte oradalar, sessizlik ordusu, alabildiğince olabildiğince sessiz. Bir o kadarda nizami Nizamiliğince de sinsi ve kalleş Kalleşliğince güçlü Gücü nispetinde göz alıcı, cezbedici, bir o kadar perişan edici. Girdiği savaşımı kazanacak tek güç sanki. Sessizlik ordusu korkutuyor beni! Alabildiğince, olabildiğince geniş meydanın dar köşesinde isteksiz İsteksizliğince ne işimiz varcı. Direnişsiz, direnişsizliğince kaygısız. Savaşımı kaybetmenin tek adayı imişçesine duran silkiniş ordusu. Benim ordum. Silkiniş ordusu korkutuyor beni! Saat 04,51 fazla değil 28 dakika var. Başlangıcı ve bitişi olan savaşım patladı işte. Sessizlik ordusu taktik üstüne taktik yapıyor. Yine kazanacak gibi. Sessizlik ve silkiniş ordusu ikisi de korkutuyor beni. Silkiniş, çıkarsa davulları hiç korkmayacağım ama. Üzerime geliyorlar! Savunamıyor silkiniş ordusu beni. İşte silahları Kafama, kafama ama alabildiğince, olabildiğince sessiz iniyor.Yine mi kazanacak sessizlik, yinemi kaybedecek silkiniş. Kumandan benim, hep bendim. Direnişsizliğe, kaygısızlığa, umursamaz kalmıyorum. Haykırdım, çekin silahlarınızı vurun, vurun kafasına sessizliğin alabildiğince, olabildiğince.Haykırış işe yaradı. Kınından çıktı davullar Nede güzel vuruyorlar.Vurdukça dağılıyor sessizlik ve korkum. Yine mi kazanacak silkiniş, yine mi kaybedecek sessizlik. Başlangıcı olan savaşım bitti işte.Saat 04.52 fazla değil 27 dakikam var, acele etmem lazım. Nurun doğuşunu rahat seyredebilmem için. Sessizliğin galibiyeti seyrettirmeyecekti nurun doğuşunu. Nur güneş olacaktı. Doğuşu rahat seyrettim.Alabildiğince, olabildiğince geniş meydanın yeni savaşımına kadar dört randevum daha var. Randevularımda dakik olmam lazım Öyle ya Hayat suyum randevular.Yine kaybetti sessizlik. Başlangıcı ve bitimi olan savaşı. Ben ve silkiniş omuz, omuza Ayağa kaldırdık sabahı.namazımı.(Haziran-03)
238
Birgün Açılır Perde.... Bir gün açılır gözümden perde, Bir cân var sevgiliyle ara yerde, Gurur var gurur dik başlı serde, Bir gün açılır gözümden perde.Bir gün hesabı sorulur zalimden, Bir türlü anlamadı yâr hâlimden, Ne çektiysem kopası dilimden, Bir gün açılır gözümden perde...
43
Kırık Kibrit Her kapı eşiğinde çocuk mezarı diye takıldığınız 45 numara ayakkabılarımla içinde etleri çürüyen bir çocuk cesedi taşıdığımı nasıl da bildiniz Hiçbir bardakta dudak payı bırakmadınız bana bir kaşık sesini bile çok gördünüz şekersiz içerek çaylarınızı Bakarak yürüdüm oysa balkonlara göz göze gelebilmek için çamaşır ipinin arkasına astığı iç çamaşırlarının ıslaklığına sürünerek kanaryasını güneşe çıkaran bir kadınla Yanıma yaklaşıp kibrit istediğinizde ıssız bir adaya düşen yalnız adamın dumanı görülsün diye yaktığı ateşiydi sizlere uzattığım Ve siz her seferinizde sigaranızı yaktınız ama açıktan geçen gemiler gibi yanınıza beni almadan gittiniz! ..
91
Bu Nasıl Ülkedir, Bu Nasıl Dünya? BU NASIL ÜLKEDİR, BU NASIL DÜNYA? Her yanda zulüm var her yanda ölüm, Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? Goncalar açmıyor, soluyor gülüm; Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? İnsanlar doymuyor, sürüyor savaş; Kazanç yetişmiyor, bulunmuyor aş; İnsanlık bitiyor, kalınmış yavaş; Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? Gerçekleri görmek bu kadar mı zor? Herkesi eşit gör, görmeyesin hor; Çekilir acılar, dayanması zor; Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? Bu mudur uygarlık, nerde çağdaşlık? Gitmiş uyanıklık, basmış sarhoşluk, Aydınlık silinmiş, yerleşti loşluk; Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? Suçluyu, haini kimler koruyor; Yığılmış sorunlar, tümü duruyor; Şahinim durmayıp içten soruyor: Bu nasıl ülkedir, bu nasıl dünya? 30 Kasım 2016/Mustafa Şahin- Malatya.
116
Cumhuriyet Sen benim dünyamsın Cumhuriyrt Sende ulusal mutluluk Sende scnsuz hürriyet Seninle yüceldi devlet Seninle vardır millet ilelebet Seninle yaşamalı evren Seni yazmalı ozanlar mısralarında Seni söylemeli bütün şarkılar Seni bestelemeli piyanolar tuşlarında Lacivert akşamlarda Söylenirken İstiklal marşım Sen dolmalısın içime hüzün hüzün Doğmalı her sabah yurduma Güneşlerce yüzün Seni konuşmalı milyonlarca insan Kendi dillerinde Kendi bayrakları altında Sen oturmalısın dünyada Ulusların tahtında Seni taşımalı askerler Bayrak bayrak Sen uçmalısın baharın güllerinde Sen süslemelisin çocukların rüyalarını Seni düşünerek sevmeli İnsanlar yarınıSenin gözlerinden doğmalı renkler Seni kıskanmalı çiçekler Senin şarkılarını söylemeli Hudutları beklerken askerler Sensin Atamdan kalan En büyük miras Seni içmeli çöldeki insanlar tas tas Atatürk le var oldukl seninle yaşıyoruz 50 miyon seninle bütünleşmiş Hazırolda bekleyen çelikleşmiş bir orduyuz Atatürk üm sana şükran Seninle dopdoluyuz Atatürk demek cumhuriyet demek Türk demek hürriyet demek Cumhuriyet cumhuriyet cumhuriyet Seninle koyun koyuna yaşayacak Bu millet sonsuza dekaNKARA 29.10.1981
146
Şiirindeki tek kişi... -Ama bir tek kişi seni sevdi. Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi şiirindeki tek kişi... -sen sığındığım limandın demir aldım o limandan gittim sandım.-sen gittin ama ruhun hala limanda demirli kaldı kalbinle birlikte sonsuza dek demirli esir, sen inkar etsende…-görünmeyen bir rüya gidişim tabiri olmayan rüya.-dün ile bugün arasında değişen nedir? giderken bana yüzündeki hüznü bırak…
60
Dost DostDost, dost diye düştümse derde Dost değim o insanda nerde Ölüm döşeğinde yattığım anda Seven dostlar beni unutmasınlarİki tahta üstünde giderim omuzda Bahtsız bahtımı bıraktım orda Gerçek dost toprak bekliyor şurada Seven dostlar beni unutmasınlarGerçek dosttan kaçtıkça kaçtım Başıma türlü belalı işlerde açtım Dostum olan makbere yelkende açtım Seven dostlar beni unutmasınlarHayat ağacının dalları açmışta yaprak Ne diye kaderden boşuna kaçmak Son hedef olan şu dağı aşmak Seven dostlar beni unutmasınlarGül bahçeleri dikenle dolmuş Dostluklar gitmiş, düşmanlık gelmiş Bendeniz bile canından bezmiş Seven dostlar unutmasınlar Halil Çolak21.6,1977 Erzurum
89
Sonsuzluk Ve İnsan Küçük bir tohumda saklı,koca bir ağaç Aç ruhundaki,sonsuzluk kapısını aç Eser kalmadı, çile çektiğim yara dan Alemlere sığmamış,kalbe sığmış yaradan
23
Kapanır Cennet Kapın KAPANIR CENNET KAPIN Her gümümüz geçtikçe baharımız kaybolur Hazanımız soldurur kara kış çabuk olur İnsanoğlu çiçektir bir açar bir soldurur Solan çiçek olmasın yoksa hemen yok olurİnce uzun bir yola düşer gider son bulur Misafirdir bu dünya gidenler gerçek olur Hazinedir burası keseni doldurursan Harcaman Hak’tan olur cennet yolun toz olurZengin fakir rütben yok gittiğinde o dünya Salavatsız gidersen düşen derin kuyuya İmdadına yetişen bulunmaz ki orada Ora Ebedi dünya ebedi yaşam olurBu dünyada iyilik hakka ibadet olur Kör menfaat düşünme bu bir ihanet olur Aldatıcı oyuna düşersen yazık olur Yoksa cennet kapanır cehennem yolun olurNe aç kalın ne sefil aldanmayın hey gafil Bu dünyanın malıyla aldatmayın hey gafil Doğru yoldan ayrılma aldanırsın hey gafil Yoksa cennet kapanır cehennem yolun olurElif’i gördüğünde mertek demeyin sakın Okuyup ilmi alın dünya ne halde bakın Yurdun için uğraşın vatan için can verin Yoksa cennet kapanır cehennem yolun olurŞu dünyaya gelenler sırası gelen gider Dolmuş boşalmış bura yedi kez yedi sefer Bilinmez ki gelecek kaç kerede kaç sefer Yoksa cennet kapanır cehennem yolun olur 02.07.2015/Hasan TAŞDEMİR
175
Yalnızlık Kapkara bir gölge gibi ardımda, Durmaz yürür adım adım yanımda, Değişmez bir yazgı oldun alnımda, Bir kader çizgisi oldun yalnızlık. Bazen bir karanlık, bazen de ışık, Bazen bir yudum su, bazen de âşık, Soframda aş oldun, elimde kaşık, Bir lokma ekmeğim oldun yalnızlık. Yağlı kurşun gibi her an ensemde, Gizli bir sır oldun benim hissemde, İdam ettin beni her bir celsemde, Bir yaşam öyküsü oldun yalnızlık. Bir hazan yağmuru oldun sen bazen, Gönlümde fırtına, bahtımda gezen, Bir ressam gibisin ömrümü çizen, Gözümde bir yağmur oldun yalnızlık. Alın yazım oldun benim yalnızlık. 19.09.2011 M. ÇAL
95
30 Ağustos Seksen yedi yıl geçti üzerinden unutamadık, Bak bir 30 Ağustos'u yine sensiz kutladık, Hepimiz birer Atatürk olduk yine yetmedik, Yüz milyonlar bir araya gelse de yetmeyecektik,Atam sensizliğe alışamadık, alışamayacağız, Bir fazla sen olmak için daha çok çalışacağız, Her Büyük Taarruzlarda senin neferin olacağız, Vatan, millet, bayrak uğruna severek koşacağız,Yorulmadan, sen olunmazdı ki, biz de yorulacağız, Çalışacağız, öğreneceğiz, bileceğiz, sen olacağız, Özgürlük ve aydınlık için savaştın, hep savaşacağız, Gazi Mustafa Kemal seni aklımızda da yaşatacağız.
76
kac-gece sana yazılmış tüm şarkıları seviyor bu yürekyakılmış ağıtları,içinde adın geçen tüm yeminler ninni,tüm geceler mavi,biliyorum bir gece işte şu sokak arasındanherhangi bir saati on geçe çıkıp geleceksin,suratında bebek pişmanlığı,sol omzundasaçının en titrek teli,nargile kıvamında bir muhabbetle,işte bir gece herhangi bir saati on geçegeleceksin,adını söküp alacaksın yıldızlardanduvarlar seni konuşacakseni bağıracak gökyüzüahdım ve yeminim olsunişte herhangi bir gece saat on geçeneyi geçtiğinden habersiz,geleceksin,o zaman ilkbahar kokacak sokaklargüller sana açacak,sen gibi kokacak karanfil,suda senin tadın olacak,yıkılacak geceler gülüşünle,ve sen biliyorumbirgecegeleceksin…
78
Kardeş Kahraman Macarlar Akıttılar yine kara toprak üstüne Kahraman Macarlar şanlı Turan kanını! Yazdılar yeniden Tarihe en şerefli, Yiğitlik Destanını! Yurt için ölümdür, en güzeli ölümün, Ölümler yaşatır bir ırkın vatanını. Arpad'ın Milleti elbet öldürülemez, Verse de bin canını! Bataklık Milleti Moskof sürülerine! Gösterdi Macarlar Turanlılık şanını! Binlerce öldüler... Ölmek yenilmek değil, Yüceltmektir Şanını! Not: Atsız, Macarlar'ın Sovyetlere karşı 1956 yılındaki başkaldırışından duygulanarak, Macar vatanseveri ve Türk dostu Prof. İmre Taht'a ithafen bu şiiri yazmıştır.
75
Ev Deyip Geçmeyin Etrafında binlerce insan binlerce hayat Akşamları evlerden ışıklar vururken gökyüzüne bazılarında umut bazılarında hüzün yayılıyor etrafa Ev deyip geçmeyin o metre kare yerlerde ne hayatlar başlıyor ne hayatlar bitiyor O göz göz odalarda ne sevdalar ne sevinçler başlıyor geceden sabaha Hep hayallerdedir pembe panjurlu bahçesinde güller karanfiller olan Hep hayallerdedir bir evim olsun Gecelerin buz gibi duvarları nelere şahitlik ediyor kim bilir O köpek uğultuları arasında garibanın tek gözlü odası O ay ışığı altında zenginin havuzlu villası Bir çatı altında ne hayatlar yaşanıyor kim bilir…. Ev deyip geçmeyin….
91
Sevgi Değil Mi Âşıklar sevgiden içtiler dolu Sevgiden geçiyor sevenin yolu Sevgi diyarında Leyla'nın çölü Mecnun'u kandıran sevgi değil mi? Sevgiden geliyor insanin nesli Sevgiye ermeyen gönüller yaslı Kerem'in sevdiği sevginin Aslı Kerem'i yandıran sevgi değil mi? Sevgi derim dostlar manası derin Sevgiyi bir tadın sevgiyi görün Ferhat'a dağları deldiren Şirin Dağları yardıran sevgi değil mi? Severim sevgiyi bilen arifi Ateş olur yakar yoktur tarifi Karac'oğlan gördü sevdi Elif'i Elif'i sevdiren sevgi değil mi? Hep sevgiden gelir aşıklar meyi Çok aşıklar yandı severim deyi Ne var ki dünyada sevgiden eyi Dünyayı döndüren sevgi değil mi? Cümle evliyalar sevgiye erdi Sevgi ile bakan sevgiyi gördü Allah sevgisini hediye verdi Allah'ı bildiren sevgi değil mi? Visali'nin ömrü sevgiyle biter Sanırım dostlara bir sevgi yeter Sevenin sevgisi serimde tüter Beni de öldüren sevgi değil mi? Şeyh Ali Kaygısız / LondraSevgi Yolu Dergisi, Mart-Nisan 2001, Yıl:5, Sayı:24
143
Daral geldi Düşünürüm her an seni, düşünmekten daral geldi Dalarım hayallere, hayal kurmaktan daral geldi Susadım aşkına, susuzluktan daral geldi Bitsin artık bu hasret, hasretlikten daral geldiGeceler sensiz ve sessiz, sessizlikten daral geldi Benimde ister canım seni, arzuma daral geldi Yaşadım her yerde seni, sensizlikten daral geldi Bitsin artık bu hasret, hasretlikten daral geldiÖzlemek güzeldir unutulmaz aşk, özlemekten daral geldi Hasretlik aşkı bağlar, ayrılık içimi dağlar Gözlerim hep arar seni, yanlızlıktan daral geldi Bitsin artık bu hasret, hasretlikten daral geldiBugün, yarın derken takvim yırtmaktan daral geldi sene geçer, ay geçer derken Gün saymaktan daral geldi Birleşsin eller, buluşsun gözler, gözlerime daral geldi Kavuşsun artık tenler, yoksa canıma daral geldi
109
Sabah Elimi çok dallı bir ağaç gibi Tutarım gölün yüzüne Ve seyrederim bulutları Bir deve gürültüler içinde koşar, koşar, koşarken Güneş doğmadan evvel varmak için Ufka...
26
...Vaat... yaradılıştan mahşere kışa boyun eğse de doğa unutmaz çekirdekten umulan vaadi sürgülenir ana kapı sessizliğe emanettir gonca ruha sininceye dek yeşili saklar orada esinti deli esinti divane alıcı kuşlar pençesinde kızıl atıyor yine göğsümdur bir hele! bir kez yaşandıktan sonra geçmiştir bütün acılardur bir yarını bekle yarının kışa vaadi var (18 Aralık 2004)
54
Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir Kaçın bakalım kaçın-böyle nereye kadar Yularını koparttı-içte dolaşır davar Ekmek yiyip su içip-ihanet edenlere Sakın fırsat vermeyin-derhal çarpalım yere Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir Doğuştan biz askeriz-herkes bunu bilmeli Kimler kaytarıyorsa-haklarından gelmeli Yasa gerekir yasa-oturtmalı ateşe Zararı gelmemeli-anne baba kardeşe Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir Askerlik namus borcu-ordan korunur vatan Kalk ayağa Türkiye-asla olmasın yatan Şu an yeri belli et-bölene verme fırsat Karşında görür isen-mosmor olmalı surat Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir Yapmayın söyleyenler-ihanet içindedir Ortalara koyduğu-hem sıkıntı hem de kir Mal mülküne koy tedbir-yasaklayın her şeyden Hayatı sona ersin-kurtulalım o şeyden Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir İnternette site var-ben bunu görüyorum Hâkim savcı görmez mi-nerde sizdeki yorum Sesimi duyan yok mu-sitelerini başa Vakit geçmeden geçir-oturtun kızgın taşa Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir Askerlikten kaçanlar-Hasan diyor alçaktır Buradan yazıyorum-bana göre yavşaktır Hainleri tanıyın-tükür suratlarına Acıyı vermesinler-yurttaki her insana Askerlikten kaçanın-sayısı 400 bindir Vatandaşlıktan çıkart-bu ne nefret ne kindir
177
Merhaba Hikayesi Olanlara En azından bir kaç hikayesi olmalı insanın, hatta çok fazla hikayesi olmalı... Çok daha fazla...Anlatacak hikayelerim var benim; düşündürecek, sevindirecek, kızdıracak, hüzünlendirecek, öğretecek, umutlandıracak, aşka inandıracak, sevgiyi çoğaltacak. Herkesin, küçük de olsa kendi hayatından bir parça bulacağı hikayelerim var çokça... Hayatım; doğum-ölüm, başarı-başarısızlık, sevgi-sevgisizlik, merhamet-acımasızlık, sevaplar-günahlar, kendi olma mücadelesi ve insan olma yolunda ilerleme kaydetmeye çalıştığım hikayelerle dolu...Ve daha da dolu olacak, yaşadıkça. Yoksa bir tek hikayeniz bile, kendi hikayelerinizin kahramanı da değilseniz üstelik, ne yaşadınız ki siz? Ve ne yaşatabileceksiniz ki? Başkalarının hikayeleri arasında kaybolup gitmekten kurtulamazsınız. Ya da diğerlerinin hikayelerinde, kenarda köşede kalanlardan olursunuz sıradan ve silik... Kaçmadan ve korkmadan yaşadım sayabilir misiniz kendinizi? Ben de varım bu hayatın içinde diyebilir misiniz? Bazıları yaşar, bazıları da o yaşayanları seyreder ya; işte ben hem yaşarım, hem seyrederim, sonra da anlatır ve yazarım bir güzel. Tabii ki bu hikayeleri anlatırken ve yazarken; bu anlatımım başkalarının yaşanmışlıkları ise, hiç kimsenin gerçek ismini vermeyi doğru bulmuyorum. Kendi hikayelerimde; isim vermeme gerek yok ki, okudukları zaman herkes kendini biliyor ve tanıyor nasıl olsa. Onların bir kısmı hala yaşamımdalar, geçip gidenler de bir şekilde öğrenirler yazdıklarımı… Dünya küçük :)Eh artık beğenisi de size kalmış tabii ki yazdıklarımın. Ben yine de "güzel yazıyorum yahu diyeyim" seveyim sizleri kocaman...10 Temmuz 2012
208
Hasan Dağı Şurada bir dağ Yamacında kuzu Belinde meşe Tepesinde kar Ve bazen Evliya gibi İnsanlar var İşte o dağ Bizim dağımız Hasan Dağı
24
Anne yanında olmanı ne çok isterdim anne geceler çok sovuk üstümü ortsene anne uykumdan uyanırım ararım seni anne anne anne seni çok seviyorum anneanne duy sesimi anne yalvarıuorum yakıyor yıkıyor sensiz kavuruluyoum Bilirim yine kalbinde yerin anacığım Anne anne anne duy sesimi yalvarıyorum Bu nasıl dünyadır her şey tersine Sevenin karşılık yok sevgisinde Her zaman baksam gül yüzüne, anne seni çok özlüyorum anne
63
Yelloz Kedi, Doğru Yolu mu Seçmişti? Biraz yabani kedi fazla sosyalleşmemiş, Bize uğradı geldi, henüz evcilleşmemiş…Saldırgan huylarıyla diğer kedilerimize, Daima kavga hoş gelmez yüreklerimize…O gün biraz kızmıştık kavga çıkardığında, Vahşi sarı kediye varıp saldırdığında…Sarı kedi gelmiyor Yelloz’sa biraz pişman, Diğer tüm kedilerle mesafeli uzaktan…Yavrular yakınında geçiyor koklamadan, O biraz ılımlı saygılı olduğundan…(2015)
52
Hüzünlü Dönüş seninle el ele oturuken hani rüzgar hafifçe dokunmuştuya tenimize bilemezdim sımsıkı sarılırken o masum rüzgarın ayrılıgı getirecegini hani hep derdikya gece lacivert eteklerini gökyüzünden çektigi an ellerimizi açıp yüce yaradana şükredecektik şimdi benim dünyamda akşam oldu gece lacivert eteklerini çekmez oldu gözlerimdeki yaşla pencere önünden çekilmez oldum sen, sen, sen yoksun yoklugun sarmış dörtbiryanımı birden bire hayatıma gecenin zalimligini doldurdun artık rabbime dönmen için dua ediyorum gelsinde ne zaman olursa olsun diyorum bilirdimki gidişinin dönüşü olmayacagını ama hiç mi hiç bilemezdimki döndügünde seni göremeyecek oldugumu...
87
Bu Vebal Benimdir Akıl bırakmadın akıl serimde Bir değil ki suçun o kadar çok ki Sen tatlı canını üzme derimde Sende üzülecek can bile yok kiGünün ışığında feryat vah benim Gece zifirinde figan ah benim Ben senin kışını bahar ki sandım Bu vebal benimdir bu günah benimAkşamdan sinsice hayaller kuran Sabahtan zevk ile zalimce vuran Senin eserindir sırtımda duran Çıkmayı bilmiyor öyle bir ok kiMademki ayırdın tenimi tenden Bir dileğim vardır şimdiyse senden Benden uzak dur da yeter ki benden Bana ne, o kadar gözyaşı dök kiGünün ışığında feryat vah benim Gece zifirinde figan ah benim Ben senin kışını bahar ki sandım Bu vebal benimdir bu günah benim
108
Dünya Ahiret yurttur bize, dünya geçici handır, Hayat, kafire rahat, mümine imtihandır!
12
Basiret Gözü Müslüman için temiz olan her yer mescid olmuştur Allah için yönelir Kabe'ye seccade yer yüzü Allah için ibadet edenin kalbi nur dolmuştur Sanat-ı İlahîyi her an görür basiret gözü10.09.2016
31
Acıların Tadı Acılarında tadı olur mu düşünsene. İçinde kor edip yana yana yürüsene. Acılarında kıymetli olduğunu bilsene. Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.Yanlızca biber acıdır sanıp yaşama. Mal, mülk kaybı acıdır deyip ağlama. En yakın sevgililer bile kalmaz burada. Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.Asıl acıyı özünde duyup ağlayabilsen. Hak yolunda doğruca ilerleyebilsen. Ey can sende rızayı dileyip istersen. Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.Ey canlar binelim sabır vasıtasına. Sabırla kavuşacağız sonsuz huzura. Bu huzur hiç bitip tükenmez orada. Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.Daha ne söylensin diye beklersin. Saf ve temiz gönlün özüne yansın. Özüne dönmek isteyen Ona koşsun. Acılara sabır götürür yüce sevgiliye.(İstanbul - 05.05.2005)
103
Dil yarası Kutla... Bu gün yıl dönümü Son nefesin ilk düğünü Kutla... Bu gün doğum günüİnan geçti...bil de tanı Tükendi son damlada'ki kanı Sözlerinin diline aldanan Hançerlenmiş her bir yanı İçten içe...hep yanan Körlüğüne isyanı... Ne hançer...ne mavzer hatırası Geçti...geçenleri de geçti Geçmeyen'i geçmeyen...dillerin'in yarası Sildi...süpürdü...yaktı Sıradan çıktı...sıraya baktı Bir cenazeyi...hayranlara bıraktıKutla... Bedensiz bir intiharı Dilinde ağır kah'harı Kutla... Bu gün zaferinin iftiharıNe bir eza...ne de bitmeyen ceza Ne bir gidiş...ne bir cefa Ne de olmayan vefa Ne bir kurşun ne de katli işledi Bir tek sözdü...fişledi Ah kardeş...gör dilinin vebalini Yarattığın şaheserini Kaç yıl oldu...tam ölümü? Kutla...kardeş katilini Kaç yıl oldu ki...tümü? Kutla...bu gün Bir ablanın doğum günü
109
Gidiyormusun Gökyüzü bu gece daha karanlık Denizler mehtapsız sular bulanık Herkes uykularda ben ise uyanık Beni uyutmadan gidiyor musunBöyle bir acıya alışamam ki Hasretle dost olup barışamam ki Başka sevgilere karışamam ki Beni feda edip gidiyor musunGökyüzü bu gece daha karanlık Denizler mehtapsız sular bulanık Herkes uykularda ben ise uyanık Beni uyutmadan gidiyor musun
54
Beklentinin güzelliği Beklentinin güzelliği I. Sevmiyorum seni ey yoksul tin! Ey bugüne Taşıdığım ölü güvercinleri geçmişin! Bırakın yakamı aydınlık günler, süzülüp Geçin o buğulu aynadan, tanımayın beni. Ben ki cana yakın bir yalnızlığın izini Sürdüm, kuştum, sedirdim, avluya açılan o Kapı; kendime kapandım! Dön yüzünü bana, Ey hergünkü ikilem, ey kendini bilmenin Güzel çarmıhı, inanamam artık, ne sona Ne başlangıca. Bir gün kalır benden, kalırsa... II. Ey unutuş! Yunduğum ırmaktın sen, günler Geceler önce. Ovayı gökle toplardım, Çarpardım, bölerdim sonra, iki kez iki Sendin, sana tamamlardım dilsiz aşkları, Ölümleri; çıplak ve uzaktın, unuttum! Yeniden başlamanın esrikliğiydi O! Alkoldün gövdemde dolaşan, sokakları Yürümüş bir yüz gibi, güzeldin. Çoktun, bir kandil Gibi, titrek ve yalnızdın. Anımsıyorum! Bir kadeh Kırıldı -ne güzel!- gecenin kıyısında.
121
Sevdayı boşuna arıyoruz biz Sevdayı boşuna arıyoruz bizKadir kıymet düşmüş, bilinmez olmuş İnsanlık tükenmiş, çehresi solmuş Sabır özden taşmış, kin ile dolmuş Sevdayı boşuna arıyoruz bizDostluk tatildeymiş, doğruluk kayıp Sevgi saygı bitmiş, sayılmaz ayıp Hoş görü sabırı, fitneden sayıp Yılanla çuvala giriyoruz bizSaygı rapor almış, çıkmamış yüze Yalan şaha kalkmış, yetişmiş dize Tebessüm yük olmuş, kahretmiş söze Başımıza çuval örüyoruz bizŞair Hacaloğlu
62
Çanakkale Zaferi 2 İman, akıl, cesaret ve hikmettir, Birlik, kuvvet, adalet ve izzettir, Asil, cesur, necip milletimizden; Küfre karşı şanlı galibiyettir.
21
Sudaydı Bilirim bir esaret dünyası bu cicek suya esaret güç sudabir cesaret dunyası bu kurdun yüreğine cesaret inananç kurttabir sefalet dünyası bu insan gerçeğe sefalet yalan insandakaç nehirde yıkadım ruhumu kaç akbaba yedi kalbimi bilmem kaç eşkiya çaldı mutluluğumu ne kadarım bulut oldu gitti bilmemDüşünür mutluluğu kederim düşerde bu dünyadan cefa ile giderim yaşamak için buluttu bedelim lakin uyandım ben bu rüyadan ilginç bir hal sezerim tüm gerçek en başından sudaydı bilirim
72
Siyah Beyaz Bilmiyor'musun renkler, siyah beyaz'dır bazen Ahu ile gudubet saklanır,nazar'da asıl düzen Duru olsun gönlün huzura erdir anını Ruhsuz bir cesetmisin alemde amaçsız gezen
25
Karanlık Senin olmadığın yerin tadı tuzu yok, Gecem karanlık ya, gündüzümde karanlık, Çaresiz kalakaldım, senden hiç umut yok, Hayallerimde rüyalarımda karanlık.Sen yoksun ki zevki de yok bu sohbetlerin, Nerede kaldı o tatlı muhabbetlerin, Göremiyorum’ki yorumlansın düşlerim, Sensiz gördüğüm rüyalarımda karanlık.Artık yoruluyorum sensiz bu yollarda, Tadı yok, ıslansam da bahar yağmurunda, Bu şehrin ışıkları parlak yansalarda, Aydınlanmaz sokaklarım her yer karanlık.Sen olmadan güneş de ayda doğmuyorlar, Kapatıyor gök yüzünü kara bulutlar, Ay olmadan öksüz kaldı, bütün Yıldızlar, Gece gündüz fark etmiyor, bana karanlık. 19.09.2006 Keçiören - Ankara
86
Eller Bana Düşman Oldu Ahde vefa kavli kıldım Kollar bana düşman oldu Gurbet elde hasret kaldım Yıllar bana düşman olduSözümü söyledim doğru İşimi eyledim doğru Yükümü payladım doğru Yollar bana düşman olduSeslenince koşup gelen Doğru bilir beni bilen Konuşunca bilmem yalan Diller bana düşman olduBahar, yazda hem kış hem güz Hizmet yaptım ağardı yüz Taşkın sular etti dümdüz Seller bana düşman olduSusuzlara oldum nehir Suyuma kattılar zehir Çok dolaştım şehir şehir İller bana düşman olduYakınlarım, özde gardaş Düşündüm ki olur sırdaş Dost, arkadaş attılar daş Dallar bana düşman olduÇobanoğlu kızar bazan Söz bitmez usanmaz ozan Dertler kitabını yazan Eller bana düşman oldu(23.09.2004)
102
Aforizma 38 Zihindeki her şey ev gibidir. Yerli, yerini bulamadıkça, karman çorman, ev sahibini yormaktan başka bir işe yaramıyor…
19
Ebediyen Gül Dağlarda gül Bağlarda gül Cennette gül Saksıda gül O gül sığmaz ki dile Hz.Muhammed Mustafa ebediyen GülAnkara 15.01.2012 Pazar Saat: 15: 05
24
Hastanede Bir Gece Dakikaların geçmek bilmediği o sakin,sessiz sanılan hastane odalarında adının konulamadığı bir savaş yaşanır.Sanki yer altında bilinmeyen,aslında hemen herkesin tanık olduğu başka bir dünya vardır.İçeri adım attığınızda nefesini solumak istemez,anlıkta olsa ciğerinize çektiğiniz hava değiştirir sizi,bunu dışarı çıktığınızda anlarsınız. Ölümün istenmeyen yüzü gibi,size gelmeyecek sanıp ansızın yakalandığınız. Öyle bir geceydi.A _yook olmaz giderim ben. K_Doktoru duydun kalkmaman gerek yap buraya, dedi sürgüyü getirerek. A _Hayır demesiyle uzattı ayaklarını aşağıya inmek istedi tüm ısrara rağmen.Utanıyordu,yıllarca kendini saklamanın verdiği alışkanlıktan bir anda nasıl vazgeçsin.İndi yataktan aşağıya terliklerini vermek zorunda kaldı K. Bebek adımlarıylaüç metrelik mesafe iki katına çıkmış,fakat çektiği acıyı yapmak istediği işten unutmuştu.A kapıyı kapatmak istedi,K izin vermedi yanlış bir şey yapar düşüncesiyle.Yine dinletemedi kapıyı kapattı. K_Bak biterse söyle ben giydireceğim seni. A _Tamam tamam dedi.Sürenin uzadığını farkeden K kapıyı açtığında onu ayakta titreyerek düştü düşecek,kendini yıkarken gördü.Meğer tuvalete gidene dek bırakmıştı pijamasına.Şuuru gidip geldiğinden bunu farkedememişti bile.Oysa beyni ve dili durmadan tuvalete gitmem gerek diyordu. Kimseye muhtaç olmama refleksinden lavabodan avuçladığı suyla kendini temizlemeye çalışıyordu. K, onda bir çocuğun suçluluğunu hissetmişti.A dönüp K ya bakıp gördün mü hep donuma gitmiş dedi. K onun Annem kızar gibi davranışına acımış,Ben yaparım sen yıka elini dedi duşu açtı,yıkadı. A sen nasıl yıkayacaksın onu her tarafı batmış derken, K nın böyle şeylerden midesinin bulandığını unutmamıştı. K_Sen onu düşünme yıkar kaloriferin üzerine atarım, sabaha kurur dedi. Temiz pijamasını giydirdi,yatağına götürdü.A istenmeyen bir şey yaptığından suçluluk duymuş,telafisine çırpınmış azarlanmamanın verdiği iç rahatlığını hissediyor,hissettiriyordu.Oturduğu yatağında elini eline birleştirdi,derinlere daldı, ayak ucuna bir film seyreder gibi bakıyordu.K onu izliyor,hem serbest bırakıyor,hem tetikte,anında müdahele için bekliyordu.Çünkü gece boyunca sadece bir yada üç dakika hareketsiz duruyor,bir anda serumu,sondasını çıkarmaya yelteniyor,bir anda yatağından inmeye çalışıyordu,serum yada sondasından haberi olmaksızın.K onu nasıl bıraksındı. A nın daldığı,seyrettiği düşüncelerde kaygı vardı besbelli,şuuru gelmişti.A_ biliyor musun dedi,gözlerini baktığı noktadan ayırmadan.Filan mahallede,filan kişi vardı.Ben gençtim o zamanlar.Dediler ki o tuvalete gidemeden bırakıyormuş,tutamazmış kendini.Bende dedim o nasıl oluyormuş,insan kendini nasıl tutmazmış.Gördün mü bak bende onun gibi tutamadım bıraktım.Ben bu günleri demi görecektim..İçinde hissettiği o derin çaresizliğiyle ağlamaya başladı. K onun kendini aciz hissetmemesi içinsen öyle değilsin,şimdi hasta olduğundan oldu,iyileşip eve çıktığında hepsi düzelecek dedi. K kendisine yapılan her şeyi affetmişti.A hiç huzurlu bir hayat geçirmemiş, birilerinden sürekli zulüm görmüş,kaygılarından korkularından,ezilmişlikten ruhu hastalanmıştı. K, A nın yaptıklarını bu yaşadıklarına bağlayıp ona acımıştı.İnsanın içindeki o tarif edilemeyen kötülük dürtüleri,kendisini yenilmez bir canavara dönüştürse de,bir sancıyla gelen acziyeti de yanıbaşında.Ne acı ki bana zulüm yapılmış ben yapmayayım demiyor, canavarlaştığında hiç aciz olmayacak hissiyle donatıyor kendini.Kaybetme noktası bana bir şey olmaz.Çocukluğumda çok sık bir cümleye o zamanlar bir anlam veremezdim.Noldum değil,Nolacağım demeli insan
424
Bugün Bugün güneş yerine ay doğdu. Bugün erimez olacak, Sırtıma sapladığım anılarım. Bugün ay doğdu, Güneş yerine. İçimde öldürdüğüm insanlık olacak. Dönüp dönüp bakacak geceme. Bugün güneş yerine ay doğdu.
30
Seni beklemek Ne kederdir nede cile, seni beklemek, Yasamaktir, seninile seni beklemek, En tükenmez mutluluk, en büyük sevincdir, Ölümden sonra bile, seni seninile beklemek!!!!
24
Dünya Geldimse bu dünyaya ne bulmuş dünya Gitsem de eğer kıymeti eksilmez ya ! Bir kimse çıkıp da anlatıp söylemedi Gelmekte ve gitmekteki hikmet ne ola?
26
Asi ve Özgür Kadın savur saçlarını dağılsın rüzgarda, aldırış etme geçen zamana, saniyeler çıldırsın,saatler şaşırsın, şımar,şımart,kaşlarını çat,sonra gülümse, papatyalardan gerdanlık yap boynuna, sarı sarı,güneş gibi parla,ışık saç etrafına, kıskan,kıskandır,hayretle baksınlar,imrensinler sana... yağmuru yakala avuçlarında boncuk boncuk, teninde erit buz dağlarını,dalgalar çıksın okyanuslarında, kıyılarında boğulsun tüm hüzünlerin, çünkü sen doğum günü çocuğusun bu gün......17:00 19.03.2007
54
Allah İle Hayat denen zorlu yoldan Yürüyoruz Allah ile Acı tatlı dört bir koldan Sürüyoruz Allah ile.Bir karamsar bir umutlu Bazen hüzün bazen mutlu Belki yalan belki kutlu Görüyoruz Allah ile.Hakikati söyleyen dil Kadir kıymet bilen göz el Biz gerçeği hep en güzel Arıyoruz Allah ile.Ayak güçsüz yaş gereği Saça düşer ak kırağı Bekliyoruz son durağı Varıyoruz Allah ile.Giden günler geri dönmez Akar damlar yaşlar dinmez Kara toprak tene kanmaz Giriyoruz Allah ile.12.01.2009 - Ataşehir Şahin Cahit Yanık
78
A-ne beyazdır ne kara Ne beyazdır ne kara!Öyle fazla tanımam nasıl bir şeymiş para Ne beyazdır ne kara rengine akıl ermez! Doları Euro’su var bizim ki birkaç lira! Fakirler düşer dara zengine akıl ermez!Dikilir gökdelenler şehri bir gölge örter Zengin doymayı bilmez tamah insanı dürter Fakirde görse bile onu da bana ver der İşsiz yollarda sürter engine akıl ermez Eğer paran yok ise her gün çıkar bir sorun Fazlası da gerekmez olunca uzar burun Etrafta o kadar çok gidin bir zengin görün Tarihte tektir Karun dengine akıl ermezKiminde çok kimin yok fırtına ondan kopar Para deyip geçmeyin kimisi ona tapar Hele sonradan görme şımarıp yoldan sapar Daha da versen kapar yangına akıl ermez Beş kuruşum yok ise hiç sayılmaz hatırım Param olursa şayet o takdirde bitirim Paraya tapanların vicdanları kötürüm Yapmazsan bir yatırım dingine akıl ermezBu konuyu da yazmış ne etsin Mikdat Bal’da Kanaat zenginliktir önce sen adam ol da Bazısının emeli ya makamda ya malda Mücadele bu yolda cengine akıl ermezŞair Mikdat Bal
164
Vuslatın Rengi Ege bir kadın vücudu gibi sayısız güzellikle bezeli Binlerce koyu var, binlerce girinti Hepside birbirinden muhteris, birbirinden gizemli Ege dişi, Ege doğurgan, Ege cilveliAkdeniz dümdüz neredeyse; Akdeniz çıplak Akdeniz yalın ve Akdeniz yorgun bir erkek teni gibi tuzluAntik çağlarda bu iki deniz birbirlerine aşık olmuşlar Ağlamışlar, kabarmışlar, taşmışlar, coşmuşlar Sonunda Datça'da buluşmuşlar Ve birgün bir şişeye konmuşlar Hani bazen umutlar, yarınlar, sevgiler Kağıda dökülür, şişeye konur Ve denize atılır ya...! Şimdi tam tersi olmuş Vuslata eren denizler şişeye konmuş Ve masama misafir olmuş can...! Duyuyorum kapağı açınca fısıldaşmalarını Nasılda mırıl mırıl konuşuyor, sevişiyorlar Yüzüm kızarıyor, utanıyorum iki avuç sudan Kapatıyorum hemen kapağı Başbaşa bırakıyorum onları Gerdek odasının kapısını kapatan sağdıç gibi Kapatıyorum hemen kapağı sıkıca Utanıyorum insanlığımdan, kıskanıyorum onları Duyunda ibret alın Sevgiyi ceketinin astarında kaybeden insancıklar...! Onların sevgileri ne yüce ve de ne uzak ayrılıktan Artık kaçıyorum kabasaba insanlardan Baktıkça imreniyor ve utanıyorum iki avuç sudan (Tayfun Mutlu - Ekim 2001) Bahçelievler İSTANBUL
156
Hayat Efsanedir Saçların aklarla dolduğu zaman Geriye hasretle bir bakar mısın? Yıllar mazimizi yolduğu zaman Göğsüne menekşe, gül takar mısın? Pembe kıyılardan geçse bir sandal, İşitsem sesini şen fıskiyenin; Zikrimde canlanır eski bir masal: Gözümde gözlerin, elimde elin...Zaman kalbimizde can vermiş gibi, En güzel renklerle süslenir mekân... Suda aksimizle, havuzun dibi “Hayat efsanedir” diyordu her an! 13 Mayıs 1944, Erzurum
60
Ya Sabır sırtında yok gömlek, ceket içinde atlet midesinde bir gram et ama elinde tablet ne edersen et eğitim yerlerde, zor zahmet kullanımı yasaklardan internet gazeteciyi, bilim adamını hapset kör olası zulüm, lanet bu mudur çağ atlayan devlet gözünü sevdiğim ilahi adalet bana çağdaşlıktan bahset çok şey var alınası ibret umudunu yitirmeden sabret gülüm sabret insanlığadır bu davet gün gelir olur her şey müspetŞubat 2014
65
Umudun güne doğumu Umudun tükenişini yaşarken Baharın gelmeyişi mi kışın ardından Beklenen sevgilinin susmasımı umut Beklemek mi? Beklediğin haberin gelmemesimi umut? Varsın gelmesin umuda akan gönlüme Tanrı şahidim yalanım varsa güne Beklerken akşamı! ! ! ! Güzel günlerin beklenmesi ise umut Varsın geciksin geceye Doğan günün umut saçan aydınlığı na Beklemek mi umut! Biten mumun yenisine mi hasret Yoksa olmadık zaman da gelen güzel sözlere mi? Sen benden gitsen de geceye Tenim senin tenine hasret........16.12.03
75
Değişim Gelgitlerle karmakarışık, Sınırlar değişiyor bir ileri bir geri, Sessizliğin ortasından yükselirken Bir çığlık, bir feryat, bir isyan Eklenirken bir çığlık bir feryada Bir feryat bir isyana Bir isyan bir çığlığa Anlaşılan uzak değil Kaçınılmaz değişimOcak 2013
37
Döneksin Saygı göster saygı bekle, Dostlarına dostlar ekle… Saygısızın olmaz dostu, Kazanılır dost emekle…
14
Harbe Giden harbe giden sarı saçlı çocuk! gene böyle güzel dön; dudaklarında deniz kokusu, kirpiklerinde tuz; harbe giden sarı saçlı çocuk!
21
Damla Ona varan bir damla sonsuz bir derya bulur, Onu kaybeden derya bir damlada boğulur. Mart 2012
17
Sanılar Şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır Uçan kuşları gözlemektesindir tek başına Çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin Radyo dinliyorsundur ya da susarak Bir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir Sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin Belki de anılarını deşiyorsun bir olmazı Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi Bir kahve içmeyi bir elma yemeyi kurarak Saatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle Çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin Mahpus gibi tutsak gibi belki köle gibi Yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir Belki de kendini bağışlamıyorsundur Benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü Kırık tirenler gibi öylece kalakalmışsındır Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur Ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için Belki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır
111
Cennet Kapısı İzin eyle divane gönlüm seyretsin can'nı duydum ki şem'in canım cennetinde misafir aşk kokan ruhuma aç cennet kapılarını lakin temayül eyler gönlüm sana ey aşkımGönlüm eyler sana ey aşkım temayül aç ruhuma kokan cennet kapılarını ey aşk! duydum ki şem' in misafir canımda eyle divane seyretsin can'ılakin temayül eyler san ey aşkım aşk kokan ruhuma aç cennet kapılarını duydumki şem'sin canım cennetinde misafir izin eyle divane gönlüm seyretsin canan'nı
71
YA DOĞMASAYDIN anne karnında oluşurmuş ilk hatıralar ilk mutluluk ilk korku ilk acılar yani ilk ayrılık ilk yalnızlıklar   ve anne karnında tanışırmış zamanla ilk defa insan zaman diye bir şey yok aslındaonu biz yarattık biliyorum ama ölüyor zamanla insan zamanla unutuyor üstelik   özlemek diye bir şey var bir de   biliyorum her şeyi biliyorum ne olmadığını da aşkın ve şirde durduğu gibi durmadığını* ve neden birbirileri için yaratılanlar bir arada olamazlar şu mavi ve yalnız gezegende                                     biliyorum   iyi geliyor yağmur gibi gözyaşları da cilde ah!   bu ayrılıktan sağ çıkarsam eğer sağ çıkarsa şu postalların altından yarına kadar da şu çocuklar elimdeki şu elmayı bir de kopartmadan hiç soyabilirsem kalbinin ucuna kadar eğer ve bir sabah uyandığımızda özür dileyen bir devlet gibi halkından seniseviyorumseniseviyorumseniseviyorum diye bir not bulabilirsek yastığımızın altında eğer aşkta beraat edebilirim                             biliyorum   neyse neyse bugün senin doğum günün onu da biliyorum ya doğmasaydın diyorum, ya doğmasaydın yaşın kadar karanfillerle elimde   ve seni aşkla kutluyorum aşk en güzel duadır çünkü o dua ki bana seni gönderdi   ömründe bir yapraklık yerim olsun yeter     *Faize Özdemirciler   Yasakmeyve, sayı:27, 2007
177
Aşk Yeniden Doğuyor III Sen gecenin koynun da kaybettiğim masal perim Ben seninle her gece yanarım her gece viraneyim Biter dediğim de bitmeyen yürek yangınım dın Sen gecenin koynun da bende yeniden doğuyorsunSen gecenin koynun da penceremden doğan güneşim Ben seninle her gece ölürüm her gece dirilirim Biter dediğim de bitmeyen yürek sevdam dın Sen gecenin koynun da bende yeniden yazılıyorsun
61
Ahval Adalet iki dudak arasında Yasalar oynaşıyor parmakların şıkırtısında İnsaf çıkar kavgasının ortasında Bekle sen artık aydınlığı karanlıktaİnsana bak, diyor Allah en adil Yasalarına uymaya gelince ilan ediyor tatil Yalanla gerçek arasında kıvrılıyor dil Akıldan, mantıktan zelil mi zelil10.04.2010 - İzmir
41
Oyun Duyguların sahte mi? Yalan mıydı o sözler? Peki bunca zamandır, Niye baktı o gözler? Söyle, sence aşk nedir? Sevmeyip sevilmek mi? Seni seven biriyle, Daima eğlenmek mi? Aşk her zaman kutsaldır, Aşka değer verirsen. Mutluluk seninledir, Hele bir de seversen.Sevda mı bu, aşk mı bu? Buna aşk mı diyorsun? Nedir bunun yorumu? Yalnız sen biliyorsun.Gel oyun oynayalım, Kedi-fare oyunu. Sen kedi ol, ben fare, Seyredelim sonunu.
67
Sanat Ustanın ellerinde, durur zamanda saat, Taş, toprak nefes alır, başlar yeni bir hayat. Bir de ruh kazanıp da, merak edip sorana, Ustasını söylerse; sanat olur zanaat.Mayıs 1997 / İzmir
30
Tabular Sanırım benim de vardır, senin de var tabuların, Esiri mi olacağız, tabulaşan yanlışların, Tabuları tanrı yaptık, elletmeyiz kimselere, Varlığı tartışılmayan, neyi kalır kutsalların.
24
SESSİZ SEVGİ 1. kaç senedir               aynı sessizlikle                                   seviyorum                                                  senisözcükler bedenlenmeden duruyorbirlikte bakmamışlığımız                                 denizemaçın perde arkasını                              sana söylemeden 2. kaç senedir                aynı sessizliklekonuşuyoruz seninlesözcüklerin üçüncü                           anlamları                                        üzerindenaynı hizada tutuyoruz                              gözlerimizisıradan şeylerin                     düzeninden 3. kaç senedir              dokunmatik                              alarm                                      kullanıyoruz                                                     hayata                                                             karşıkaç senedir               hayatın                        dışında                                 tutuyoruz                                             her şeyi 4. ben seni boşlukta sevdimboşluk olarak sevdim senihiçlikle boşluk aynı şey değilboşluğunu hissediyorum çünkü 5. ben seni ne kadar sessiz sevdimöyle özenli sevdim kiyalnız kendime sakladım sessiz sevmeyi
73
Sessiz Geceler Bir bilmece vardı o ilk bakışta Yandı yüreciğim bir kara kışta Yağmurlu bir akşam şimşek çakışta Kaderimi yazdıran eşsiz gecelerHala endişe var o titrek seste Sözler unutulur karar aheste Yıllardır kulakta hep aynı beste Dinlemekten bezdiren sessiz gecelerGörmedim teselli dostluktan yana Sırdaş olduğumuz günden bu ana Kahrımı sana derim sitemim sana Kederimi azdıran ıssız geceler
57
** Uslu söze saykal vur ** Selamünaleyküm can, yıl iki bin on bir,* On sekiz Ocak Salı, coştu dost çok nehir.* ** Bir yerde kar tipi var, diğer sel baskını,* Bakarsın volkan patlar, beşer del şaşkını.* ** Aniden yer sarsılır, afet fışkırır yer,* Dağ kül ve lav yağdırır, gökten iniyor şer.* ** Çok kez ibret alınmaz, hırs ve tamah çok,* Ölüm hatıra gelmez, bu sırra agâh yok.* ** Arenada at koştur, baş ayağa inmiş,* Varsa yoksa bir futbol, aş batağa sinmiş.* ** Toprağa milyar gömer, tayyip geçinir er,* Garip ve gureba der, kazip seçilir ser.* ** Korku dağları bekler, eskir yüz ve astar,* Kul hakkına girdiniz, vebali fer sarsar.* ** Hani millet rızası, anketi kim yaptı,* Karun oldu nice keş, bayraktar nam kaptı.* ** Yeter artık sıktınız, hem çok şımardınız,* Servet, şöhret pek gani, dört köşe sardınız.* ** Halk inler figan eyler, sesini duyan yok,* Bazıları pek mutlu, sırtı pek, karnı tok.* ** Endişeli modernler, merak etmeyin hiç,* Ak karaya çalıyor, doldur dem zıkkım iç.* ** Kuzu postunda bozkurt, pek masumlar canım,* Tesettür sırma kaftan, süslen sen gül hanım.* ** Arap kızı emine, tayyare yol köşkü,* Yerde gören pek azdır, havada kol meşki.* ** Egemen bağış toplar, ser bülent mirimiz,* Şahin meclis reisi, pir kement çerimiz.* ** Tepinir yeşil çete, mangalda kül kalmaz,* Tıkınır et ve sucuk, kangalda tül kalmaz.* ** Keser döner sap döner, bir gün hesap döner Bu devran böyle gitmez, ak ışığın söner.* ** Hani yezit şan nerde, tarihe gömdü Hak,* Ehl-i beyt pek fakirdi, gönüller hamdi bak.* ** Hamiyet yalan dava, gaye kese dolsun,* Çiftlik, gemi pek gani, paye neşe olsun.* ** Mağdur bir Recep vardı, eh mağrurdur şimdi,* Ense, kulak yerinde, şeyh gururdur imdi.* ** Bu şarkı burda bitmez, hiciv yağmuru gör,* Islatırlar leba lep, sula samuru gör.* ** Uslu söze saykal vur, kelamın şeş kessin,* Şair gönül gürlesin, şiir ateş essin.* ** Z.Güngör Uslu 18.01.2011-09:30 Samsun 0542.423 0056 www.ayyildizfm.com
315
Sevda Yollarında Seni düşünüyorum kumsalda açmış çiçek gibi, Dünyama güzellik katıyorsun, Seni düşünüyorum Zifiri gecede parlayan yadız gibi Hayallerimde parlıyorsun, Karla çevrili dağ zirvesinde, Yeşillere sergen kır çiçeğisin düşlerimde, Seni düşünüyorum gülen gözlerinde, Yüreğinden gelen hüzün ağırlığında, Sevgiye kucak açmış yüreğin, Seni düşünüyorum Sonbahar rüzgârına kapılmış düşlerimdeSaklanmış bir kuytu yamaçta, Menekşe güzelliğinde, Zihnimin her kuytusunda sen varsın, Yaralanmış yüreğin Göz göz olmuş Her birinde ayrı bir güzellik, Severken yüreğim seni getiriyor Yüreğindeki güzellik, Seni düşünüyorum her saç telinde başka bir özellikUzak diyardasın bedeninle, Ağlamaklı gözlerin, Boşta kalmış yar diye uzattığın ellerin, Güzel sözcüklere yuva olmuş dillerin, Dost bildiklerince kırılmış yüreğin, Seni düşünüyorum adım adarken dostluğa yüreğinİlmikle örülmüş ihlâs yüreğinde, İmana açılmış gözlerinde, Allah yolunda ettiğin dualarınla, İslam’ın halis kumsalında, Seni düşünüyorum, Yüreğim gül bağında, Sevgi goncalarının açma durağında, Bakışların yoksa da yazgılarımda, Güzel yüreğin var düşlerimde, Seni düşünüyorum sevda yollarında
140
Gül Yüzünde Göreli Zülf-i Semensây Gönül MurabbaGül yüzünde göreli zülf-i semensây gönül Kuru seydâda yiler bîser ü bîpay gönül Demedim ben sana dolaşma ana hây gönül Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönülBizi hâketdi hevâ yoluna sevdâ n'idelim Pâymâl eyledi bu zülf-i semensâ n'idelim Kul edinmezdi güzeller bizi illâ n'idelim Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönülBen demezdim ki hevâ yoluna serbâz gelem Ney-i aşkınla gamın çengine demsâz gelem Der idim aşk kopuzun uşadam vâz gelem Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönülDil dilerken yüzünün vaslını cândan dahi yeğ Bir demin görür iken iki cihândan dahi yeğ Akdı bir serve dahi âb-ı revândan dahi yeğ Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönülAhmed'em kim okunur nâmım ile nâme-i aşk Germdir sözlerimin sûzile hengâme-i aşk Dil elinden biçilipdir boyuma câme-i aşk Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül
151
Sabır dolu günler... Sabır dolu günler biriktiriyorum, Okyanus gözlerine kavuşmak için. Gerçek sevginin; Sabır gerektirdiğini çok iyi biliyorum, Peki ya sen? Sen biliyormusun... Gerçek olan nedir? Sevgi nedir? Ya ikisi birleşince, Kolay olur mu sabır sence? Zor olan bir şeyi istemek, Ruhunu dizginlemek, Hadi bir gün daha geçti demek, Köşeden; Çıkacağın,O büyülü zamanı beklemek... Hiç kolay değil! İnan bana okyanus gözlüm, Hiç kolay değil... Sabırsızlığa, Dur artık demek. Sevgidir gerçek... Gerçekten sevmek? Sabır demek... Bodrum,Temmuz 2006
76
Kızıma Okul önlüğünle kırmızı çantanla, Minicik bir kızdın şimdi büyüdün. Üzüm gözlüm bal dudaklım, Sen benim bir tanemsin.Mona Lisa gizemliymiş, sanat eseriymiş, Gözleri,gülüşü farklıymış. Senin bir bakışın dünyaya bedel.İpek saçlarındaki kırmızı kurdelenle, Beyaz dantel yakanla, Elinde çilekli dondürmanla, Yanımda değil canımdasın.Cezanne izlenimciymiş, renklerle oynarmış, Yumuşacık fırça darbeleri varmış. Parmakları ince, uzun becerikli. Senin tenin bulut yumuşaklığında.Elini sımskı tutardım, kaçırmamak için Çılgınca koşardın, çığlıklar atarak. Düşeceksin diye korkardım. Saçının bir teline ölürüm senin için.Hele Van Gogh çılgın renkleriyle, Kendi de çılgınmış, kulağını kesip atmış, Sevdiği kadın uğruna, Ben sana canımı veririm.Üzüm gözlüm, bal dudaklım, bitanem. Elinde okul çantanla, Gülen bakışlarınla, özlemimsin. Canımın içindesin bebeğim.
103
Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını Canımızı dişimize takarak kazandık, Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını. Namus borcu diyerek vatan adını andık, Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.Vatan için nice yiğitler ölüp gider, İnsan yaşadığı topraklara hizmet eder. Edirne'den tutun da Kars ilimize kadar, Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.Vatan uğrune ne çileler ne dertler gördük? Milli mücadele sonunda zafere erdik. Kol bacak ile uğruna canımızı verdik, Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.Anadolu için oluk oluk kanlar aktı, Mehmetçikler gelip bayrağı göndere dikti. Şerife Bacıgil kağnılarla mermi çekti, Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.Yedi ceddi ile millet mücadele verdi, Yusuf şehit olanlara rahmet olsun derdi. Kimi babasını kimi yarini gönderdi, Kanımızla çizdik biz bu vatan sınırını.
116
Savaş Çocuğu SAVAŞ ÇOCUĞUSavaş okulunda Kin ve nefret okuttular bana Uçamadı barış güvercinim Kanadı bulandı kana Niye esmiyor ana Mutluluk adlı rüzgâr Bizden yana... Subaşını devler tutmuş İçemedim sevgi çeşmesinden Kana kana...
32
Köleci Meşruiyeti -Köleci Meşruiyet Oluş- 1 Sosyal yaşam; bencilliğin dayanışması olan ortaklaşma ve ortaklaştırmaydı. Bu, en temel ve minimum meşruiyetti. Sürü içinde, sürüden kopuk öbek hareketleri vardı. Öbek içinde oluşan tutum, davranış salınımlı çevrimlerini öbek; sınırlı ve iletilmeli tuttu. Öbek içiyle sınırlı tutulan salınım, öbeğin içinde yoğunlaşmakla öbeğine iskelet hareketli bir görünümünü verdi.Yoğunluğun iskelet hareketli görünüm veren salınım disiplini, öbek içinde belli bir çevrime ve belli bir yer ilişkisine bağlı çevrimlerine dönüştüğü an; öbek süreci totem alanlı çevrimine başlamıştır. Tüm maharet bu öbek salınımını muhafaza etmekti. Bu muhafaza etme işi öbeği, sürü tutumlu oluştan koparmak ve totem alan içinde yalıtmaktı.Totem alan, öbeğin bu tür bencilliğe bağlı minimum sosyal meşruiyet ligini; totem alanlı grup rızası oluşla ortaya koymuştu. Artık meşruiyeti oluş; grup razı lığı ya da totem grup rızasıydı. Neydi bu grup razı lığı? Temel gereksinimlerin herkese karşılanıyor olmasıydı. Sağlama gücü yetene göre değil, grup (insan) aitliğine göreydiBu dönemlerin kişi yeteneği ön plânda değildi. Yeteneğin grup yeteneği oluşu ile belirim vermesi esastı. Henüz üreten ilişkiler belirlenimiyle yapılacak seçme ayıklama ortaya konmamıştı.Bu ortaklaşma yeme, içme, barınma, korunma, cinsellik gibi korunan ana bencil argümanlar üzerinde herkesin bedensel ve ihtiyacı olan kadarla; herkese aynı düzeyde oluştu. Hiç bir süreç belli belirsiz de olsa karşı yansıması olacak durumlarını oluşmadan, ne var olabilirdi; ne de o totem süreç yürürdü.Ana gerekmeler bağlamında yaklaşık aynı düzeyde oluş yansıması; koşucu olmakta; ateş yakmakta; iz sürmekte; daha uzun erimle efor harcamakta vs. oluşuyla yetenek bağlamındaki yansımalar herkese aynı düzeyde olmamakla yapı içinde başka bir zorunluluktular. Farklı erimli bu türden yeteneklerin korunması ve sürdürülmesi için de, herkesin aynı düzeyde işlem görmemesi gerekiyordu.Yani bu günkü anlayışla siz hiç kimseye sen bizden çok fazla düşünüyorsun bizim gibi düşün. Sen bizden daha çok matematik biliyorsun bizim kadar bil. Sen bizden daha fazla ve daha güzel piyano çalıyorsun bizim kadar çal demek ne kadar abesse; o dönemde de hızlı koşan birinin bu koşmasında grup adına yararlanmamak hem olmazdı. Hem bu yararlanmanın yarın da, ertesi günde de; olup sürmesi için onun gözetilmesi ve o aşama itibarıyla her bir yeteneğin birbiri ile aynı düzeyde olmayacağı da çok açıktır. Ne var ki bu yetenekler o aşamada grup yeteneği ve grup becerisi oluşla ortaya konan bir inşaca oluştu.Totem grup, var oluşun; hayatın sürdürülebilirliğinin en temel duruşu içinde olmak kaydıyla yaklaşık aynı düzeyde bir yararlanışla kişiye karşılatmasını yaptı. Totem alan bu türden en temel durumuyla karşılamayı yaparken yeteneklerin aldığı kondisyon durumuna göre grubun ödüllendirmesini almakla farklılaşabiliyordu. Ne var ki 25 kişilik bir totem grup içinde bu farklılık hiç bir zaman ödüllü olma dışında ayrışan bir farklı salınıma dönemezdi. Ne zaman, ne de nesnel zemin buna uygun değildi. Totem grubun meşruiyet ligi; açık açık bencillik üzerinde oluşuyla çevrimdi. Ve yine ikinci aşamada da bencil oluşun birlikteliği olan tüzel kararlılığı “grup rızası üzerinde” olmakla meşruiyetlik; deneyim sel nesnel, somut ve yaşamsaldı. Ve artık bunlar o totem alanın kültürüydü.Totem grup çevrimli alanın yönü tek yönlüdür. Totem alanlı surecin sorgulayan bir fazladan söz ama demesi, acaba demesi, fakat demesi yoktu. Acaba demesi olmayan totem alan ister istemez otoriter idi. Totem meslekleri ittifakı süreçlerle desteklenince; ittifak içinde acabalar ortaya konmaya başladı.Her şeyi kendi grup içi alan etkisiyle kavrayan grup aitliği; ittifak içinde totem grupların farklı totem mesleklerini de farklı totemlerden anlamaya başlayınca şaşa kalmıştı. Totem mesleğini kendi grup toteminde öğrenen aitlik; kendi totem mesleğini yanında dokumacılığı, demirciliği de bir başka totemden öğrenmişti. Şaşması bundandı. Her şeyi kendi totemiyle izah edip anlarken, kendi totemiyle izah etmenin ve kendi totemiyle anlar olmanın yeterli olmadığını, ittifak içinde gördü. Totemiyle atfettiği izah ve anlamaların yanına “ama” koymaya başladı. Artık “benim totemim bilir ama o totem de bilir diyordu”.Totem öğretili yetenek ve bilmelerin bir biriyle olası kıyası birbirinin acabası olmaktadır. Bir hüküm içine, bir tahmin içine, bir iletime içine ama koymak o bilgi iletimesini, o hükmü, o tahmini sınırlar; frenler. Ama sözcüğü toteminizin aksini de düşündürür. Ama sözcüğü totem kültürü olan tek yanlılık ve tek yönlülüğün yanına, çok köklü düşünmeyi ve eleştirel olmanın akıl yürütmesini ortaya koymuştu. Totem mesleği her grubun kendi bilgi görgü ve grup yeteneği patenti olmakla grup o totem grubun deneyselliğiydi.Totem kültürlerin sentezi ittifaklarla uygarlığı ortaya koymuştu. Uygarlık bir kültür sentezi gibi ortaya çıktıysa da öyle kültür sentezi oluşla (şişede durduğu gibi) kalamazdı. Çünkü sentezin yeni katkıları olacaktı.Sentezin yeni katkıları neydi? Hiç kuşkusuz ki kültürel sentezin kotardığı uygarlık; sentezin bilim ve teknolojisiyle uygarlığı, uygarlık yapacaklardı. Totem meslekleri içinde oluşla bir grup söz gelimi mısır tarımı yapan grubumuz, ittifak içine çapa ve kazma gibi kendi teknolojisiyle gelmişti. Ha keza çoban grup ta ittifakı sentez içine basit dokuma tezgâhı olan teknoloji ile gelmişti.Bilim, teknoloji kadarla; deneysel oluşu ve akıl yürütmeyi de içerirdi. Her grubun kendi totem mesleği zaten her grubun kendi bünyesi içinde deneysel oluşuydu. Farklı totem mesleklerinin ittifakı, ittifak içinde; “ben şunu dersem ya da şunu istersem acaba onlar ne der. Acaba onlar ne ister diye düşünme oluşuyla, acaba demek; totem yapıların tek yönlü otoriter eşmelerini kırmıştır.İttifaklarla kırılan totem yapının tek yanlı otoritesinin yerine, ittifakın kült merkezi içinde ilahlar tartışmalı ortak kurul kararlarını ortaya koydu. Aması, acabası, fakatı olmayan tek yönlü otoriteden; çoklu düşünmenin ve ortak kararları olmakla, yetkinin paylaşıldığı otorite durumuna geçilmişti. Bu zaten aklın eleştirisi ve çok köklü, kuşkuyla acaba diyen düşünme olmakla bilimsel oluşun kriteriydi.Köleci döneme değin gelen nesnel ve deneysel olan inşaca somutluğun bencillik üzerinden grup razı lığı olan meşruiyet ligi; köleci dönemle birlikte meşruiyet çok farklı bir kulvar üzerine göç edecekti. Artık meşruiyeti oluş ne bencillik üzerine; ne grup ve toplum razı lığı üzerine inşa olmazmış türünden görünüp, gösterilecekti.Somut ve deneysel olanla; bir gerçeklik üzerine olan meşruiyet; soyut ve deneyüstü ile gerçek dışı olacaktı. Bencildi dayanışma ile grup ve toplum konsensüsle irade olan meşruiyet; insan istemini ve insan iradesini yok sayışla, köleci dönemde “doğaüstü iradenin keyfi takdiri meşruiyet olmuştu.Görülüyor ki köleci meşruiyetle oluş içinde, sizin açlığınızın, sizin savunma ve isteminizin, sizin kolektif iradenizin vs. hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Her şeyi takdir olmakla ve takdir olmamanın kertesinde görülmüştür. Ve köleci meşruiyet insana göre değildi. Doğaüstü gücün keyfi takdir ve iradesine göredir.“Adalet mülkün temelidir” denişle adalet mülkün temeli olmuştur. Adalet haklı, haksız olmanın değil; insan olmanızın değil; aç olup olmamanızın değil; ille de keyfi takdirle verilmiş olan mülkün temeli olmuştur. Mülkü olmayana aç olsa bile, adalet gerekmez. Çünkü açlık, mülk değildir.Nasıl mülk edineceksiniz? Mülk edinmek sizin elinizde olan bir şey değildi. Mamon gibi bir mana anlayışı mülkü dilediğine vermekle zaten siz ya mülklü olmuştunuz; ya da mülksüz. Bu kadere; bu takdire siz, razı olup boyun eğecektiniz. İşte adalette tam burada doğuyordu. Adalet ilkti mal mülk edinme biçiminizden; ilk malı mülkü iktisap edinme biçiminizden, doğuyordu. Korunması gereken tek şey de; mülklünün mülklü olması gerekiyor; mülksüz olanın da mülksüz olması, gerekiyordu. Adalet olan buydu. Siz ne yapıp etseniz de, bu sonucu değişemezdiniz! Köleci sistemde adalet meşruiyet oluştu. Adalet te mülkün temeliydi. Yani malı mülkü olmak meşruiyetti. Şu halde malı mülkü olanın malının mülkünün korunmasının kendisi meşruiyetti. Hes mücadelesi içinde sistemin korunanı; hak, hukuk, adalet, denen şey ne doğanın korunmasıydı, ne arının bal yapmasıydı. Ne oradaki insanın yaşamı ve ekolojik dengeyi gözetmeydi. Hep malı, mülkü olanın düzeninin korunmasıydı. Mülkü olana göre çed veya etüt raporları verip; direnişçilere de vandal, denmesi yakışırdı. Servet düşmanlığı yapmamak gerekirdi! Yeni bir süreç ve yeni bir meşruiyeti oluş başlayacaktı. Ya takdirce olanın etki sel sonucuna, katlanır olmaya devamdı. Ya da buna katlanmayı istemiyorsanız; takdirce olan etkinin kendinize yapacağı sonuçları değiştirecek akıl kullanımı olan eylem ve örgütlenmeleri ortaya koyacaktınız. Yani yeni meşruiyet ve yeni adalet buydu; direnme…Köleci sistem içinde sistemin takdirli oluşuyla açıklanan bir şeyin, iyi olması gerekmiyordu…
1,224
Kutsal orhan veli altın uçlu değildi ama kalemi eli tanrı eli (eylül ‘02)
13
Kanlı Resimler... KANLI RESİMLER 2003- Nisan Karanlık bir düş görüyorum sonu belirsizliklerle dolu… Sonra kafamdaki düşüncelerin resmini çizmeye çalışıyorum, olmuyor! Uzakdoğu, Yakındoğu’da resimler al kanlara boyanıyor.Kafamdaki düşünceleri kurgulamaya çalışıyorum. Bazı kafa yapısındaki karanlık düşüncenin resimleri şekilleniyor. Uzakdoğu, Yakındoğu derken kan gölüne dönüyor Afganistan, Irak, Filistin Lübnan…AB- ABD emperyalizmin tek dişi kalmış canavarlarla beraber, Orada yama bir devlet olan İsrail insanlığa hep ızdırap veriyor. Yahudi kavminin zalimleri insanlığa kan kusturuyorlar hep! Dünyanın sırtında bir kambur, bir ur gibi yayılmayı sürdürüyorlar dünyada.Karanlık bir düş görüyorum bugünlerde. Ortadoğu’da, çok uzaklarda resimlerde sararıyor çocukluğum… Dünyadaki azmışlığı, dişi kanlı emperyalistleri sorguluyor. Dedemin yine gözleri yaşlı mezarında kemikleri sızlıyor! Kudüs, Golan Tepelerindeki işgale ağlıyor dedem… Kandaşlarımızın kıyım kıyım kıyılmasına, Vahşi Siyonistlerin ellerine teslim edilişine isyan ediyor! Annem, ninem de mezarında huzursuzlaşıyorlar, ağlaşıyorlar koyun koyuna! Karanlık bir düş görüyorum bu günlerde, Ortadoğu’da çocuklum yanıyor… Hatice Peköz
139
Kül Seversin sıcağı bilirim, O zaman uzan ellerime, Yanan bir ormanın İlk kül olan ağacına uzanan Denize ait bir rüzgar gibi sar bedenimi..daha çok okşa, es, kavur hatta tenimi.Öyle bir es Öyle bir sar ki, Senden sonra küllerim bile kalmasın hatıra.
41
Deniz Gözlü İle Zavallı İnsancık Ölüm gözler yolunu sabahın ilk ışıklarıyla İlk ışıkların yarattığı alacakaranlığın şangırtısı Bir deniz gözlünün yüreğine iniverir gökyüzünden Siyahı yavaş yavaş maviye boyayan güneşin ışıltısı Ruhunu teslim eden bir zavallıyı parçalayıverir. Ve parçalayıverir –deniz gözlünün yüreğine iniverir-. Bir başka dünyanın sabahına uyunan zavallı Öyle parçalanır ki –deniz gözlünün yüreğine iniverir-. Sabah olmuştur her iki dünyada da, turkuaz....................
61
Kardelen şimdi fasıl senindir açıl haydi kardelen sevenler sevenindir duyan duydu kardelen....Sendeki bu zarafet Bir güzellik bir afet Kopardılar kabul et Kimler kıydı kardelen
24
Yağmur... Alnıma değiyor yüzüm yanıyor, Aklımı başımdan alıyor yağmur... Hasretin bir yara her an kanıyor, Nere gitsem yine buluyor yağmur...Korkutur kalbimi yıldırımları, Damla damla yıkar kaldırımları, Gurbete akıyor kor adımları, Hasrete arkadaş oluyor yağmur...Geçmiş ve gelecek akar yollarda, Bir ölçü bulunmaz vefa kullarda, Rüzgar gibi gelir gider yıllar da, Gül çiçek gibidir soluyor yağmur...Çocukken de böyle yağar dururdu, Bilinmez bir dolu soru sorurdu... Gelir tak tak pencereme vururdu, Senelerdir beni arıyor yağmur...Ben seni bekledim dalda, budakta, İsmin şeker şerbet oldu dudakta, Rüzgarı boş ver yağmur ol akta, Her yerde saçımı tarıyor yağmur...Sen benim kanadım düş düş ördüğüm, Gözümü kapatıp açıp gördüğüm... Bahçemde gül çiçek aşka verdiğim, Elim yüzüm onun sarıyor yağmur...
111
Ahire Kaldık Yar "Dertlerimiz geçer sanırdık azar azar Bilmezdik bir ömrü, keder sayıklar Bu diyar mutluluğu ucundan yakalar Gün biter dert bitmez ahire kaldık yar"
25
“Haksız Yere Bir Hayvanı Öldürene ALLÂH Hesabını Soracaktır” 3 Haksız yere öldürdün, masum bir yaratığı, Bahanen geçersizdir, katlettin insanlığı…Onlar Rab'den görevli, doğada denge sağlar, Bu yüzden verilmişler, ümmettir tüm hayvanlar…Vicdana inanmıyor, ciddiye almıyorsun, Ümmet olduklarını, bilmek istemiyorsun…Düşün hayvan ölüyor, aile dağılıyor, İşlediğin cinayet, etkisi yok olmuyor…Dişi bir tavşan düşün, bu katlettiklerinden, 20 yavru ölecek, süt beklediklerinden…Yüreğin sızlamamış, iyi anlatmalıydın, Günahın boynunadır, Rab'binden korkmalıydın…(2009)
63
Elveda Gençlik El veda gençliğim el veda sana, Yalvarsam da geri dönmezsin bana, Taze çiçekleri gez kana kana, Sana mutluluklar, gençlik elveda.Deli rüzgâr gibi estin ömrümde, Nasıl geldin geçtin, garip gönlümde, Kısrak tay gibiydin sen her günümde, Sana mutluluklar, gençlik elveda.Kırıldın mı bilmem; yüzün dönmezsin, Bir bedenden ayrılınca geri gelmezsin, Yaşı kırkı geçenleri artık sevmezsin, Sana mutluluklar, gençlik elveda.Bir bedenden bir bedene geçersin, On beş ile kırk arası seçersin, Usta oldun, ne şaşar ne beşersin, Sana mutluluklar, gençlik elveda.Bir farklı meşakkat bir farklı çile, Aşk olsun, adam gibi güle bilene, Nasıl başlar nasıl biter, bu nasıl hile, Sana mutluluklar, gençlik elveda.Bütün oyunları üstüme kurdun, Her fırsatta beni bitirdin, yordun, Nasıl gelip geçtin, kendime sordum, Sana mutluluklar, gençlik elveda.Bükülmez boynumu bana büktürdün, Bu gün yarın derken hep kök söktürdün, Ben gülmeye özlem, sen dert çektirdin, Sana mutluluklar, gençlik elveda.Sahte kahkahayla bağrımı deştin, Bir haz alamadım, çarçabuk geçtin, Herkese mi böyle idin, benimi seçtin? Sana mutluluklar, gençlik elveda. M. ÇAL
158
Peri kızı seni tanımadım yosun tutmuş bulanık sulardan çıktın seni bilemedim siyah saçların akıyordu üstünden gözünün gece siyahına boyanmış hantal bir köle gelip durdu ilhamsız kentin üzerine arkasında daha nice köle bağlıyken birbirine beklemedeydi şehre gözlerini dikmiş gözetlemedeydi bir nara duyuldu gündüzü geceye katar gibi ağladı köleler gözlerine tuz kaçar gibi beyaz bir kamçı indi şehri yarıya böler gibi yağmadaydı gözyaşı şehrin üzerine hızla inmedeydi keskin bakışlı peri atladı duvardaki resimden gözyaşı sesiydi onu pencereye çeken yoktu ondan daha iyi köleleri bilen susmadaydı gözlerini cama yapıştırmış öylece durmadaydı açıldı kapı aniden süzüldü dışarıya peri yoktu beyaz kamçılarla dövülmüş evde yeri geçti asfaltlardan kaldırımlardan çok seri koşmadaydı çıplak ayaklarını ıslatarak hızlanmadaydı ne gözyaşı dinebildi ne de peri durdu köleler periyi gördükçe daha da kudurdu bu manzaraya şahit bir eski zaman kurdu ulumadaydı beyaz dişleriyle periyi selamlamadaydı gözyaşı periye olamamıştı hiç bir deva köleler ve kamçılar görülmüştü ona reva ruhuyla bedenini kapladığında birden masiva tükenmedeydi bitmez sanılan nefesi hiçlenmedeydi
157
Doğa'nın Savaşı İnsan doğayı incitir varlığına sarılmaz Binlerce yıldır vurur vuranlar kırılmaz İçine makina salar hesabı sorulmaz Doğa ile insanın savaşı biter birgün.Vurun kötü beyler vurun kalıcı kılınız Çok insanlar yakacaktır kalan yılınız Patentli kırıcı eğitip başımıza salınız Doğa ile insanın savaşı biter birgün.Doğamız tükeniyor kaldı bize hormon Aynı hormondan yapılacaktır derman Tükenecek gibidir bak yaralı orman Doğa ile insanın savaşı bitecek birgün.Ağlayan yoksuldur pompalandı pınarı Kamil bitki kapladı beni hormonlu sarı Ağılandı iğrençlerce bu dünyanın varı Kalırsa yoksula amanha bitsin birgün.
82
Bir Anlık Düş Bir soluk Bir nefes Bir hayat Nice hasretler Nice sevdalar Nice umutlarBaşlanmış Başlanacak Yaşanmış YaşanacakHer doğuş bir batış Her batış bir doğuşHisli gönüller Serap ve hayat Hayat ve serapBir anlık düş bir gurbet Gurbet içinde gurbetHa anlı şanlı hükümdar Ha bir geydaGurbet dünya gurbet Zalim dünya zalim Tuzak dünya tuzakBir bahar akşamı En bahtiyar anında Veda çığlıkları Aniden gelen büyük misafirkimin emaneti Kimin vakti Kimin saati Alır götürürGülen Şakalaşan Konuşan YaşayanDiri Kanlı CanlıKirpikler altına saklanan Bunlar mı gizemli gözler Ya o pamuk eller Ya o gül yüzlerGönül buluşur Koklaşır gözyaşları ile Kesişir acı ve hüzün Açılır yelkenler meçhule Başlar dönüşsüz yolculuklarÖnce bir feryat Sonra gözyaşları usul usul Ve çaresiz suskunluklar Fatihalar ihlaslar yasinler Dillerde gönüllerdeÖmür ağacı devrilmiş Bir anlık düş bitmiş Şimdi sıra çeyizlerde Sandık açılacak Sergilenecek sırlar Gurbet halkasının son zinciri Toprağın sıcaklığı Baharlara tercih edilmiş çaresizUmudu ararken Huzuru anarken suskunluklara yakalanılmış Çilekeş ana Basacak yavrusunu bağrına Gidilesi yol İçilesi şerbetHazırlık Çeyiz Sandık Kul olmak Yol almak Yaşanmak kül olmak Pişmek kul olmakHakka yürümek Hakikate sürüklenmek Ağlarken Konu Komşu Eş dost Akraba Güller içende Gülerek yürümek Dosta cana Hakka Hakikate Gülerek yürüyebilmek Bir nefes Bir yudum su Bir anlık düş
194
Pınar Ve Dağ Pınar’ı kurudu Dağ’ı kelleşti Otları kurudu, kuyu körleşti.Yanlış Pınar ve Dağ seçilmiş belli Bu gidişle kalınacak kasvetli.Karı yok ki Dağ'ın, Pınar’ı aksın Akmayan Pınar’ı kimler ne yapsın.Pınar- Dağ görevin yapamaz oldu Orda yaşayanlar gareze doldu.Daha da ben bir şey diyemiyorum Böyle Pınar ve Dağ istemiyorum.
48
Sis duman çöküyor gözlerinin önüne anılar sisli, dünya küçük balkona sığmıyor yaşanmış olan, denizden uzakta ağaçlar, çakıl taşları, evlerinin uzantısı kırmızı testiler deniz kabukları gibi anlaşılmaz şeyler, kuş sesleri, zambak sesleri, anılar çöküyor derinden gelen anlaşılmaz sözler gibi, küçük zambak seslerine karışan tuhaf sözler küçük tekneleri balıkçıların çürüyor denizde balıkçıların tertemiz elleri kayalara vuran suda gözleri çürüyor anıları denizin koynunda, pavurya ve onun yüz çeşidi dökülüyor içine gün boyu iri hüzünler geliyor aklına karada boğulan kimi arkadaşları eski günler, yağmurlar yağmurlar iç çekişi yağmurluğuyla geçen bir kıza saflık belki, deniz adamı saflığı içinde esen gün gece yarısını çalınca balkon uçuruma açılan dehliz oluyor anılar kanıyor içinde unutulmaz çocuksu bir gül gibi düşüyor yaşananlar biraz kırık, aşk kırgını biraz göçebe yalnızlığı o deniz senin bu deniz benim çürüyor anılar çıplak bir kayısı ağacı gibi, bir zargana gibi kayıp gidiyor elinden -çocuklar balkondan sarkmayın, balkonlar kötülük! "dünya küçük anılar sisli ne kadar saf adamlardık değil mi" böyle düşünüyor şimdi gece kuşunun sesi yırtarken geceyi tenha bir deniz feneri yanıp sönerken, içinde dünyaya kırgın bir adamın hüznü, dalgaların aynasında görünüyor yakındaki ada, ıssız orman "ruhumdaki fırtınaları dindirmek için kuşların peşi sıra giderdik adaya, böyledir insanın yeryüzü serüveni" diyor, gübre kokusu geliyor rüzgârla, yaşlı kadınların hıçkırıkları kutlu yüzleri gecenin içinden anılar çürüyor yüzlerinde dilsizleşiyor evler, sokaklar, yüzler, deniz, dalgalar köpük köpük, unutulmaz ümidi deniz insanının gözleri, evet gözleri yıkık duvarlar gibi çürüyor, deniz unutmaz anılarını, çünkü ekmeğe demir atılıyor denizde ekmek sevgi başlangıcı oluyor seher vakti kuş seslerine Ahmet Ada Simge Dergisi Mart-Nisan 2002 sayısı
251
Deli Hasret DELi HASRET Hayalin Akdeniz di bu gönlüme, Dalga dalga çarpıyordu kalbime, Yakamozlar içinde bir deniz kızı, Taht kurdu ıpıssızken benliğime.Çöl içinde kardelenler açtılar, Umutlarım sonsuzluğa taştılar, Ruhumun dilinden anlamaz oldum, Kelimeler hep yetersiz kaldılar.Başlayan yangınlar hemen söner mi, Gidenler bir daha geri döner mi, Her yanımı saran bu deli hasret, Şarkıyla, şiirle söyle diner mi.
57
Çığlıkçığlığa Maviler Ateşi sunuyorum sana minicik bir yalımdan güneşler çoğalt gel dağların esrik soluklarından turuncu bulutları topla bir çöl gecesinde putları yeniden yıkalım o kadar çok peygamber var ki biz tanrı olalım tek göz odalarda yeraltı mağaralarında yaşayanların doğanın varsıl sofrasında köşe başlarında bir lokmaya el açanların madenlerde fabrikalarda demir parmaklıkların ardında canlarını bırakanların adına yol kıyısındaki çiçeklerce sıradan tanrı olalım tutup ayaklarından dünyayı silkeleyelim ışıklarla yıkayalım tek kitabımız aşk olsun sevdaya kessin zaman bölüşelim elmayı milyarlarla yaşasın insan yüreğindeki güllerle usuldan bir türkü yakalım salalım deli dolu ırmaklara kelebek kanatlarında okunsun bu şiir usumdaydı hep gözlerini yanımda taşıdım bir bardak suda açıldım okyanuslara o ilk damlanın öpüşüyle sesimi yolladım sana duyuyor musun çığlıkçığlığa maviler
115
O geceler karanlık geceler Hicranlı geceler, Gözyaşı atılan hece, Mazlumun başı, kesilen günler, O yar için ağladığım geceler, Bizi bir toplamayan kümeler. Yârimi benden alıp götürürler, O geceler karanlık geceler. Bir çığlık atılan, Bir candı yakılan, Bir umuttu özletilen, O geceler karanlık geceler. Yıldızsız, aysız Ve de ışıksız, Güneşsiz, yarsız, O geceler karanlık geceler. Bir derin uykusuzluğu getiren, Tek başına kaldığım, O geceler karanlık geceler.
65
Gel – git -116- Hüzün düşer ayrıldığın şehirlere Yanı sıra sisli bir gece Mavi gözlü bir dalga yırtılır Ve bir göz odadan çığlıklar atılırNereye baksam bahar o sokağın başından ayrılır Bir göçmen kuş süpürür adını kulaklarımdan Vazgeçtiğim gün öldüğüm gündür demiştim Ama her gün ölüp dirilmeyi de ben seçmemiştim Öldürmeyen acı güçlendirir derler Ve her canlı tadacaktır bu aşk acısını Her ahmak âşık bilecektir bunu Ölü canlar diyarında yaşamanın ne olduğunuAdın bir gider bir gelir düşlerime Hayat devam ediyor bir şekilde işte Sen de beni böyle hatırla Karadeniz Bazen bükük bazen dimdik…
92