poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
K A P R İ s Hoş geldin desek de hoş bulduk demen, Yemekte seçersin çok şeyi yaman, Aile ferdine çektirdin aman, Seni zedeliyor gurur kaprisin.Çenende düşüktür, dilinde uzun, Erotik giyersin kışın ve yazın, Haddini aşıyor çekilmez nazın, Seni zedeliyor gurur kaprisin.Gizemli duygunu açamıyorsun, Bir küçük tebessüm saçamıyor sun, Hoş görü tavrını seçemiyorsun, Seni zedeliyor gurur kaprisin.Bir gün solduracak attığın hava, Birileri elbet getirir tava, Nedense geç vakit dönersin eve, Seni zedeliyor gurur kaprisin.Mütevazi olsan Zeki de sever, Huyu, hünerini her yerde över, Saygısız davranma kocanda döver, Seni zedeliyor gurur kaprisin.27-7-2014
91
Kuş İle Değiş Tokuş 1/: Hey küçük kuş, minik kuş Sen kanatlarını ver bana Ben sana vereyim kollarımı Kuş kardeş kanatlarla kolları Edelim mi değiş tokuş 2/: Hey küçük kuş, minik kuş Sen tatlı ötüşünü ver bana Ben sana vereyim ballı dilimi Kuş kardeş karşılıklı dilleri Edelim mi değiş tokuş 3/: Hey küçük kuş, minik kuş Sen bitmez sevgini ver bana Ben sana vereyim tükenmez yüreğimi Kuş kardeş karşılıklı sevgileri Edelim mi değiş tokuş.www.ahmetyozgat.com
74
Anne Ben gelirken tehlikelerle dolu dünyaya Yaşam kefaretimi sen ödedin anne Yaşadım bu yaşa yaşamım sanki rüya Halen dünden güne kalkanım sendin anneYürudüm nesnelerden habersiz Dal budaktan sen esirgedin anne Çözuldü dilim heceler sırasız Allah için tercüman ım sendin anneKayıtsız kalamazdim ilk sözum senin adın Büyüdukçe seni mutlu etmek muradım Ağlamam,sinirim,sevincim,inadım Dizine başımı koyduğumda umman ım anneEn kutsallarım arasinda aldın yerini Yaşamım için verdin gözunün ferini Okumaya yazmaya başladım ebed İnan kağıdım kalemim sendin anneDoğruluğu ögrettin haramsız dünya Bugün gibi hatırlıyorum değil rüya anne Çakallar,sırtlanlar,yılanlar arasinda Öğüdünü baştacı ettim tutuyorum anneHep söylenir ya atasözü ana gibi yar Ana senin gibi yar bulamadım anne Bu dünya çok geniş ama çok da dar Gönlün gibi geniş yer bulamadım anneMutlak faniyiz sende gideceksin bende Benden önce gidersen hakkını helal et anne Eğer ben yavrun gidersem senden önce Hakkım sana gani gani helal olsun anneciğim
141
Sitemkar Söylediğin başım gözüm üstüne, İnsan sevdiğine sitem edermiş, Neden güceneyim gönül dostuna, İnsan sevdiğine sitem edermiş.Candan seven,sevenlerin turabı, Sevenlerin kavuşmakmış muradı, Özleyenin acı olur feryadı, İnsan sevdiğine sitem edermiş. Gel ha gayrı,ayrı olma eşinden, Hayır gelmez ayrılığın işinden, Yoruldu mu koşar iken peşinden, İnsan sevdiğine sitem edermiş.Çiftci İsmail'im gönül verende, İki ruhu bir vucut ta görende, Ruh çıkarsa ne kalacak bedende, İnsan sevdiğine sitem edermiş. 20 10 2013 PAZAR
70
Yabanci Kalibiyla Hayat Harabesini Yapilandirmak Insan izledigi bir yol bakip seyrettigi bir hal katildigi bir durum katki sundugu bir eylem yordugu bir mantik yoruldugu bir soru zorlandigi bir sorun paylastigi bir duyum ortak oldugu bir duygu birlikte yürüttügü bir fikir derinliginde dolastigi paydas bir düsünce tanik oldugu bir adalet gözlemleyip dinledigi yazi cizgi söz seyir siyaset yahut sanat araciligiyla hayati yükleyip tasiyan dal ve kollara ilgi duyup kendindeki yatkin yetenegi uyandirabilir elbette… Fakat kisinin kendi özgün zenginligine ait olan yatkinligindaki hayati degerlerin ortaya cikmasina herhangi bir sebeple aracilik eden hicbir özne olay veya nesne, sebep olup ortaya cikan baskasina ait kisisel veya toplumsal zenginligin hayatta islerlik veya deger karsiligini bulmada yönlendirip yönetme PATRON SULTASI hakkina sahip degildir. Bu yüzden cokca övülerek, sonunda övgü sinirini ve kayitsiz kaybolmalar seceresini amansiz basibozuklugun teslimatina birakan BASKASININ KALIBINDA kendini var etmeye cabalayip cirpinmak, sözün bittigi, sazin sustugu, salonun bosaldigi, isiklarin söndügü, resmin muglaklastigi, cizginin haddi astigi, yetkinin kontrolden ciktigi, yolun saptigi, kalabaligin azdigi, gürültünün kudurdugu, iradenin zorbalastigi, sorumlulugun soytarilastigi, sevginin sinsilestigi, egitimin ahmaklastigi, ahlakin cürüdügü, toplumun cöktügü, gecimin sefaletlestigi, huzurun sapkinlastigi, siyasetin sirketlestigi, inancin kusku köhnesine özenip bezendirildigi….insanligin öldügü keyfi kutsanmalari kandirip doyurmakla kendini sahasinda TANRILASTIRANLARIN esaret cerezcisi durumunu giyer bürünür…. Yani siir sanat siyaset egitim güvenlik edep ahlak bilgi yol sevgi baris özgürlük adalet devlet millet veya insanlik; son sözünü en meshur olan ve en yakinlik duyulan her kim olursa olsuna sabitleyip mühürlemisse, sürekli özden kopuk devamsizligiyla pörsüyüp büzülen hayata son vermelerin ölüm fermanini cikartmiscasina her söylenecek sözü, yaziyi,tavri, tutumu, davranisi, söylemi, eylemi, karari tutsak alip esir edici keyfiyete tanrilastirilmisligin müsadesi olmaksizin ve hep o tutsakliga benzemeye mutlak özen gösteren ÜRETIMSIZ TÜKENISLERi ören veran eder insana. Kendileri de (övüldükce alanlarinda tanrilastirildiklarina hic itirazi olmayan) DISTAN CEVRiMLI tükenmisligin esareti kapsaminda özgün gelisimini toplumsal topragindan sagliyormus gibi `Numara` cekmenin ötesine gecemeyerek hayran olmanin cevrimcisi fazlaina gitmeyen NECIP-NAZIM Edebiyat`ta ne idiyse, Siyasette Menderes, idarede ve Güvenlikte Natoculuk, Egitimde Yuro-amerikan Asosyalligi, Ekonomide borc girtlak batakcisi ithalata bagimli iflasci kumarhane, Sine-tiyatralda Ceri lewis ve Terminatör kivrimli lüküs hayat, Mimaride öldürücü korkunc carpikliktan insaninin ölüsü üstüne kepip outran trafik canavarli talan mülklü tarumar, resimde müzikte her sarhosluktan siddet ve gerilim manyagi asklasma bagirip bögüren afyon aranjman, kültürde inancta ahlakta huzurda güvende MUTLAK DISA BAGIMLILIKTAN imdat medet uman yilmis yozlasmis ayrismis böünmüs egimli soygun sömürü isgal kusatmaciligi.. Kayitsiz sartsiz kendi iradesini özgüvenini birikimini gelisimini üretkenligini kararliligini benligini aklini vicdanini secimini farkini hayalini sorgusunu yükümlülügünü varligini duygusunu düsüncesini katilimciligini katmadan, tüm hayati söz ve yetki sahipliligine evvelinden sonraya sürekli ve hayata deger tarafi devrederek tükenen yakinlik duyup hayran olma tanrilasmasini cökertip oturttugu sebebiyle her gelen hic kendi kisi farkini koymaksizin Nazim Necip gibi siir yazmayi kendi kendinde parsel parsel putlastirip kabizlasti…Nazim –Necipten sonra gelenler daha sonra gelenlere, daha daha sonra gelenlerse, simdi bu siraladigim satirlara kudurmus azmiscasina DOGMA hir gürleyici öfkeler kusup `hep ben sana mecburum`dan Atilla ilhanlik veya Yagmurcu Nurullah Ataclamalik veye lamdada titreyen alevli Abdurrahman Karakocluk veya baska bire bir birbirine benzesik devredilenlerden kendi kendileriyle yüzlesememeyi devralan milliyetcilik ve sosyalilik körükleyip köpürdetmekteler eskisinden beter halen. Onlarin tükendikce siir egitim siyaset inanc güven özgüven sanat söz saz ahlak onur irade sorumluluk özgürlük sevgi saygi emek üretim paylasim kabizlastirmalarini sapa saglama alma yövmiyeciliginden sosyallik milliyetcilik kültür dil din devlet millet alip satmaktalar firsati bastan beri kollayan talan yikim tarumar soygun isgal ve sömürü üretip yayan mevcut duruma hakim ve hükm sahibi PATRONTANRILAR… Bundan dolayi, yani neye nicin inandigini bile bilememenin kendini limitsiz HAYRAN OLDUGUNA adayip TAPINMA kul ve esaretine sekilleyip sabitlemekten sebep, CIA-MOSSAD atölyesinden yotulup dogranan FETHULMETAL küresel kaipli IHANET kahpeligi SIYASI ayagina halen dokunulmamis olan BOP IKTIDAR ortakciliginin asaltasiyii mikroplarindan biri olarak adeta Müslüman Türkiye`sine PEYGAMBER diye kusulup yutturuldu. Diger taraftan `bu adam Allah`in bütün sifatlarini üstünde tasiyor, ona her dokunan kisi mübarektir` diyenlere hic istifini bile bozmadan sessiz kalan Kabul, yukardaki tükenerek sözünü iradesini baskasinin kalibindan kendine kullanmaya kendikendini imha eden adanmisligin neticesidir. Neticenin burasinda bugün televizyon sinema salon türübün veya diger bütün iletisim arac gerecliligi tezgahlarinda sallama dallama siddet nefret kin hirs tehdit acimasizlik ayrisma gerilim bunalim veya güldür güldür karmakarisimiyla, agacin üstüne cikmis herkül ve omzunda beygir essek…her hangi numarayi cekerse daha cok ahmaklik kudurtacagi ilgisizligin akildan vicdandan edepten edebiyattan sevgiden sanattan koptukca koparak kendi etkinligini asla yasamsal ortakligin dünyasina koyamamanin yordukca biktiran süslü sosyeteli sahte sanal din dil ahlak film siyaset tercümanligi yapilmakta. Neticede Gora IvedikRecep DügünDernek zart zurt.., bileti ahmaklamaya kökten kesik insan cevirip kivirmakta… Bu ayar araligindan Ekmeleddin kendine rakip adayi siparisi nerden geldigi besbelli Evet-Hayir filmine okey veren BASKANLATMAYA kabülsün kalibini basarken… Yeni Cehepe hic de filmin uzaginda olmayan ve sevgili ATATÜRK´e alenen sövüp sayan günleri beraberinde getiren ayni SIPARISLi Evet-HAYIR´ciligin basbaya belli eden ve en az MEHEPE kadar fildir firildaklik BOP figüraniydi. Simdi HAYRAN OLDUGUNA tapinarak, sözden yetkiden haktan izden katilimciliktan inanctan özgürlükten paylasimdan emekten egitimden özgüvenden sorumluluktan bilgiden cesaretten üretimden paylasimdan ilgisini bagini ahlakini tapindigina kendini vakfetmekle kesintisiz sonunu getiren TOPLUMSAL BOZULUSTAN isini saglam görmüs olduguna haddinden fazla kanaat getirmis olacak ki….Rus bir taraftan, Yuro-amerika diger taraftan, Yunan ortadan direk dalip cikan bir yerden cöküp cullanip birbirinden kapisamadiklari PEKAKA pustlugunu (yine BOP ESBASKANLIGI`nin özenle kollayip kurdugu BARZANI rampasindan) kovboylastiriyorlar, Türkiye`ye dönük ve Türkiye`nin gözle görülür dörtbirtarafindan. Ortakikta kendi halinde `acikcasi biz bunu Amerikaya yakistiramiyoruz` gel- gitgelleri gezinip oyalanirken, diger tarafta en saglam sayilanlari bile aldatip ` isi sirazesinden cikarmis` ligin tekkeye mürit aramayan özel anonsuna karsilik, kiran kirana birbirine dalmis ve buldugu her catlaktan felaket girgin, Atatürk`e sayip söverek ganimet artirma kudurmuslugu karmakarisikliginda, Bop icraatcisi hasimlik ve hisse kapismasi savrulup saciliyordu….
900
Güllü Gün Dün, bugün, yarın ömrün törpüsü, Sağlık, spor, aşk, gezi ömür örtüsü, Aksi halde önündeki sırat köprüsü, Öte dünyayı bilmem de bu dünyada; Gününü gül et, allah’a kalsın ötesi.Yıllarla yarış var, insan ömründe, Dağ bile dayanamaz, azim önünde, Kolayı seçmekse senin gönlünde, Öte dünyayı bilmem, bu dünyada; Niyet; düzen adamı olmak yönünde.
53
Hortlak Şair Gün batımı, gök ile yer kucaklaştı mı? Ay ile yıldız kızıl semada yarıştımı? Kavra-kucak kurt ile kuzu barıştmı? Seyreyle ki hallerini hortlak şair.Her çalı bir nesne görünümünde iken Gül boyunu büker, yorgan olur ona diken Vakit neme gerek başucunda baykuş öterken Seyreyle ki dillerini hortlak şairinSavurur bir çırpıda toprağını üstünden Ağır olsa da tahtası ulu bir hezenden Pişmiştir artık benliği kaynar bin kazandan Seyreyle ki yer Bal'larını hortlak şair
71
Güneşin Işığı her şey güneşi seviyor hattâ denizler bile denizlerde nefes alan sen bile ve biz güneşi değil ışığını seven insanlarızgüneş içime vuruyorgüneşin ışığı var güneş yok güneşin ışığını kim anlatabilecekpazar pazar gezmek dağ dağ dolaşmak ve ormanlarda kalmakgüneşin ışığını anlatacak olanı arıyorumgüneş içime vuruyor
45
Bahar mı ne Beni Bu Kadar Sıkan? Ofiste duruşuma yazık Dışarda deniz ve güneş bekleşiyor Köpükleri altın damlalı dalgalar Deniz üstünden bir kız doğar Ellerinde gök kuşağının renkleri Saçlarında hasretimin selleri Toprak altında cemreli ruhum Doğmalı ve gömmeli Bahar deniyor adına Tembelliğimin ve esrikliğimin Tadına varmalı ve gitmeli Dudaklarımda sevinç mırıltıları Yüreğimde kıpırtılar Yaşar ve Dogan'ı görür ne demeli Yaşasın gelincikler papatyalar ve birde deli beyin kırıntıları
67
Tut Deniz maviliği gözlerin boğdu Uzat ellerini ellerimden tut Dalgan savurarak kıyıya vurdu Uzat ellerini bedenimden tut *** Eriyen bir mumum Denizim sende Bir hoş oluyorum yüzün gülende Ömrüm tazelenir senin busende Uzat dudağını dudağımdan tut *** Nikabsız yüzünde gülücük gördüm Sırma saçlarını elimle ördüm Ellere bakamam onlara kördüm Uzat gözlerini gözlerimden tut *** İlahi varlıksın yüreğimde sen Daima yüzüme bakıpta gülsen Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen Uzat yüreğini yüreğimden tut *** Zamanı kutsadım sevgin uğruna Canım feda ettim senin yoluna Sevdamı doladım nazik koluna Uzat kollarını kollarımdan tut *** Ruhiyi perişan eyledin Deniz Unutmaz adını yazarken Deniz Hislerim seninle birleşti Deniz İdam sehpasında beni tut Deniz. 05.05.2015/OLTU
107
Millî Eğitim Vakfı Şiiri 2 Bir vakıf ki amacı, Okul yapmak, yaptırmak, Bir vakıf ki amacı, Yıkılanı onarmak…Bir vakıf ki amacı, Okul açmak, yurt açmak, Bir vakıf ki amacı, Burs vermek, kâr dağıtmak…Bir vakıf ki amacı, Yetiştirip büyütmek, Öksüz ve yetimleri, Uygarlığa yükseltmek…Bir vakıf ki amacı, Bir zemin oluşturmak, Bir vakıf ki amacı, Cehaleti kaldırmak…(2012)
55
Akıl En Büyük Servet 8 Akıl, bazen beladır fayda bile getirmez, Batıl için çalışır, Rab’bini hiç düşünmez…Rab’bin yolunda isen kula kâr getirecek, Tüm toplum faydalanıp, huzurla yürüyecek…Akıl en büyük servet kullanabiliyorsan, Şahsına kâr da sağlar, Rab’binden korkuyorsan…(2012)
37
Bir Gezi böyle başladı Bir Gezi Böyle Başladı (Bursa-Domaniç) Tarih: 06.08.2005-08-09 Yer: Kocatepe Camii Yanı / Ankara Saat: 07.45 Bir otobüs öylesine park etmiş etrafında birkaç insan geziniyor, hafif telaşlı, biraz heyecanlı ama uyku mahmurluğu yok gözlerinde, her geleni ayrı bir sevinç ile, neşe ile karşılayıp kucaklaşıyorlar, her gelen ayrı bir heyecanlı, bazıları birbirini önceden tanıyor belli fakat tanışmayanlar aynı samimiyet ve dostlukla kucaklaşıp sarılışıyorlar. Vakit geliyor herkes otobüse biniyor, hafif hafif hareket ediyor otobüs, nazlı bir gelin gibi süzülüyor gidecekleri istikamete doğru ve tatlı bir sohbet başlıyor o şirin otobüste. Kaptan yolların kurdu belli, direksiyona hakimiyetiyle hissettiriyor kendini, manevralar ustaca, - “Emin ellerdeyiz” diye geçiriyorum içimden. Herkes tanışma ve kaynaşma faslını hallediyor kısa sürede ve gezinin gerçek anlamda amacına uygun bir fasıl başlıyor şiir ve şarkılar ile açılıyor perde. Gezi ile ilgili ilk konuşmayı kırlaşmış saçları, mert yüreği, yüzünün gülümsemesinde bile bir vakur hava bulunan, hem kafile, hem de gurup kurucusu olan Başkan Hünkar DAĞLI alıyor eline mikrofonu, açılış konuşmasını yaptıktan sonra sırası ile herkes bir şeyler söylemeye başlıyor ve ben bu tatlı telaş içinde ne kadar isabetli bir karar verdiğimi, böylesi Nadide insanlar içinde bulunmanın her kula nasip olmayacağını düşünerek, Allaha Şükrediyorum ve bu havanın asla bozulmaması için dua ediyorum kendi kendime. Otobüsün en ön koltuğundan başlayarak sizlere tanıtmama izin verin lütfen bu Nadide ve Seçkin insanları... Koltuk No 1: Bekir GEDİKOĞLU: Harika bir kişilik olarak tanıdım kendisini, sanal alemde şiirlerini okuduğum ama Reel olarak tanıma fırsatı bulamamıştım bahse konu tarihe ve geziye kadar, katılacağını öğrendiğim zaman çok mutlu olmuştum ve bu mutluluğum Yalancı bir mutluluk değilmiş; Engin tarih bilgisi, Kültürü, Vizyonu ve tatlı dili ile gönlümde şiirleri kadar yer etti. Sevgili Hocam; Sizi tanıma onuru ve gururu bana yetti, Teşekkürler... Koltuk No 2: Turhan TOY: İşte size Antoloji. Com sitesinin sevgili Turhan Emmisi, Malatya dan aramıza katıldı, tatlı dili, şiirleri, hoş görüsü, insancıl yapısı ve karakterli duruşu gülen yüzü hiç solmasın. Emmi iyi ki geldin ve aramızdaydın. Mutluyum seni tanıdığım için, onurluyum. Teşekkürler... Koltuk No 3: Ahmet Faruk TÜRKYILMAZ: Zaten yapısını, duruşunu, çizgisini, insanlığını bilmeyen yoktur eğer varsa da öğrenmek için biraz kendisi ile iletişim kurmayı denesinler diye öneririm ve ben kendisini uzun zamandan beri tanırdım, iyi ki tanımışım ve iyi ki bu gezide beraber olmuşsuz. Katılımın ve desteğin için teşekkürler... Koltuk No 4: İsmet Bora BİNATLI: Şiir dünyasının İsmet abisi, gerek kişiliği, gerek duruşu, gerek babacan tavırları ile gezimizde renkli bir yapı ve, fikir ve görüşleri ile yol gösterici ve aydınlatıcı oldu. Biz Edebiyatın ilk basamaklarında olanlara çok güzel dersler verdi ve ben kendi adıma kendisinden feyz aldım, iyi ki geldiniz ve derin bilgilerinizden bizlere birer yudum tattırdınız. Katılımınız için Teşekkürler Hocam... Koltuk No 5: Nuray ALPER: Edirne gezisinde beraberdik zaten, onu anlatmaya gerek yok, hanımefendiliği, sakin duruşu, mütevazi yapısı, dikkatimi çeken bir özelliği de (Edirne gezisinde de aynı gözlemi yapmıştım) tarihi ve kültürü eşsiz yerlerde kendini kaptırıp gözleri buğulanıyor ağlamak üzere oluyor, maneviyatının ne kadar yoğun olduğunu buradan anladım. İyi ki yine katıldın kardeşim, sonsuz Teşekkürler... Koltuk No 6: Emre ALPER: Nuray ALPER kardeşimizin eşi ve gerçektende çok asil bir beyefendi yapısı, çizgisi, yapısı, karakteri ile tam bir akademisyen olduğunu belli ediyor, Edirne gezisinde tanıştık ve bu gezi ile kaynaştık. Şiire zaman ayıramasa bile aramızda olup, Kültürel bir gezide bizleri desteklemesi ayrı bir güzellikti. Katılımız için sonsuz teşekkürler... Koltuk No 7: Ahmet KURT: Ahmet abimiz her zaman sessiz, sakin ve gözlemci tarafıyla yanımızdaydı, her mekanı, her ortamı en ince detaylarına kadar gözlemlediğine şahit oldum, onu anlatmaya zaten kelime dağarcığım müsait değil, çünkü o kelimelere sığmayacak kadar geniş bir yapıya sahip her ne kadar suskun ve sessiz olsa da birikimi ve bilgisi ile bana bir çok şey öğretti. Teşekkürler Ahmet hocam... Koltuk No 8: Asım YAPICI: Kendisi ile bu gezi vesilesi ile tanıştık ve yapısını daha iyi öğrendik, iyi ki katılıp bizlerin arasında olmuş. Hele okuduğu şiirler bir harikaydı en çok Antalya Türküsü olarak okuduğu şiir belleğimde yer etti, ne kadar güzel di, dili tatlı, gönlü geniş, kendi Akademisyen, e daha ne olsun değil mi ama. Katılımınız için Teşekkürler Asım Hocam... Koltuk No 9: Ulviye SAVTUR: Siz ne güzel insansınız Ulviye Hanım, sizi tanımak beni ne kadar mesut ve bahtiyar etti bilemezsiniz, aramızda olmanız ayrı bir gurur ve onurdu benim için, Sizi hiç unutmayacağım hele okuduğunuz şiirler ve şiire hakim oluşunuz çok güzeldi, tıpkı yüreğiniz gibi. Katılımınız için sonsuz Teşekkürler. Koltuk No 10: Ramazan KARİMİŞ: Sevgili Kardeşim, genç kalem, dürüst kişilik, mert duruş, şiirin geleceğinde söz sahibi olacak gençlerden biri. Sakin yapısı, duruşu, sessizliği ama gözlemciliği, fotoğraf makinası ile ilginç enstanteneler araması dikkatimi çekti. Gelecekte bu ismi çok duyacağız arkadaşlar, not alın. Seni tanımak çok güzeldi Katılımın için Teşekkürler Kardeşim... Koltuk No 11: Fatih TAŞKIN: Siyah bereli kardeşim, TRT teklif yaparsa kabul etme sakın çünkü senin çekimlerin bir belgesel olacak nitelikte, özel kanalları düşün. Gezinin Bursa ayağına kadar ekürim olarak görev yaptı, Sivrihisar da kahvaltı hazırlıklarında bana yardım etti, neşe kaynağıydı, söylediği şarkılar hala kulaklarımda hele hele en çok Kazancı Bedi ye ait olan Zalımın Kızı türküsünde birlikte düet yapmamız hiç unutulmaz. Sen ve kameran iyi ki aramızdaydınız, sonsuz Teşekkürler Kardeşim... Koltuk No 12: Fatih Taşkının Yeğeni: Varlığı ile yokluğu belli değildi ki kardeşimizin, ismini bu yüzden yazamıyorum kusuruma bakmasın, bir görünüyordu, bir kayboluyordu, karabatak misali ama daima gezi içerisinde gerek Fatih kardeşime, gerek diğer arkadaşlara yardım etmek için koşturduğunu gördüm, saygılı ve efendi yapısı ile takdirimi kazandı. Teşekkürler Kardeşim... Koltuk No 13: Miyase ÇAVUŞOĞLU: Bu gezi için Almanya da ev taşımasını alel acele gerçekleştirip, yaklaşık olarak 40 saatlik bir yolculuk sonrası aramıza katıldı ve bu fedakarlığı ile gönlümde ayrı bir yer kazandı. Sevgili Ablacığım seni tanımak güzeldi, senden biraz Almanca öğrenecektim ama zaman yetmedi, ne yapalım kısmet başka sefere, unuttuğum bilgileri tazeleteceksin sözün var bak J Sevgili Ablam İyi ki geldin, fedakarlığınla beni bir kez daha mutlu ettin. Teşekkürler Ablacığım... Achtung! ! ! Koltuk No 14: Sabiha RANA: Ablaların en güzeli, melekleri daima bizlere gönderip koruma altında olmamızı sağlayan ablamız, ne güzle seninle aynı otobüste seyahat etmek ve ortamı solumak, Esprilerin, neşen, gülen yüzün, tatlı dilin ile bizleri ne kadar mutlu ettin bilemezsin. Ablacığım Sonsuz teşekkürler. Meleklerin Öpüşleri Yüreğinden Eksik Olmasın Daima... Koltuk No 15: Ali Rıza NAVRUZ: Sevgili Hocam, Her ne kadar fazla sohbet imkanı bulamasak ta sizi daha önceden tanıdığım için kişiliğinizi ve yapınızı biliyorum, şiirleriniz ile seyahat esnasında bizlere çok güzel duygular yaşattınız, duygularınız içimize aktı, fazla konuşmadınız belki ama bakışlarınızla anlattınız her şeyi. Katılımınız için sonsuz Teşekkürler... Koltuk No 16: Ümüt GÜNGÖR: Dünyanın en hızlı şairi ünvanı olsa sanırım kendisinden başkası alamaz, her yaşanan olaya, her yapılan konuşmaya anında şiir yazıp kaleme alan ve o dakikada okuyan biri, Ümüt Abi, Sensiz hiçbir gezi düşünemiyorum ben, lütfen asla aramızdan ayrılma ve daima bizlerle birlikte seyahat et olur mu? Sonsuz Teşekkürler Abi... Koltuk No 17: Hünkar DAĞLI: Kendisi gurup kurucumuz ve Başkanımız, çok kişi için yapısı Guruba uygun yani Sivri gelebilir ama Anlayana Sivri biri, yaptığı güzel organizasyonlar ile bizleri şehir şehir dolaştırarak, unuttuğumuz değerlere yolculuk yaptırdığı için sonsuz teşekkürlerimi baştan sunayım sonra gezi esnasında bir Lider sıfatı taşıması nedeniyle gerçek bir Liderlik örneği göstermiştir. Böyle bir gezi düzenlediğin ve bizleri bir araya bir kez daha getirdiğin için bir kez daha Teşekkürler başkanım... Koltuk No 18: Uğur ALAYBEY: Sessiz sakin, gezi içerisinde gözlemci gibi durdu Elinde Fotoğraf makinesi ile tüm güzellikleri çekti, sonrada öğrendim ki Uğur bey aslında Fotoğraf Sanatçısı imiş, bu yüzden çok mutlu oldum, usta bir sanatçı tarafından gittiğimiz, gezdiğimiz ve gördüğümüz mekanlar ölümsüz karelerde yaşayacak diye düşündüm. Sevgili Uğur Bey, katılımınız için Sonsuz Teşekkürler... Koltuk No 19: Leyla AKGÜL: Ankara dan Otobüse bindi, şiirleri ve türküleri ile aramızda oldu. Teşekkürler... Koltuk No 20: Mehmet TEKECİ: Ankara dan Otobüse bindi, Şiirleri ile aramızda oldu. Teşekkürler... Otobüsümüz Sivrihisar da Mola verdi, Belediye başkanı Sayın Yaşar YURTDAŞ tarafından karşılandık ve kahvaltı için belirlenen mekana vardık, Yumurtalar ve Sucuklar ortaya çıktı, tabaklar hazırlandı, Avcılar Derneği Lokalinde demlenen taze Tavşan kanı çaylar servis olarak sunuldu. Ben ve Fatih Tavayı hazırlayıp başladık YUMURTALI SUCUKLARI hazırlamaya ve servislere, bu arada bayanlar Peynirleri, zeytinleri ve domatesleri servis yaptılar, güzel bir kahvaltı sonrası Sayın Başkanın konuşması ve karşılık olarak Kafile ve Gurup Başkanımız Hünkar DAĞLI nın konuşmasının ardından, Belediye Başkanına Anlayana Sivri Gurubu adına Plaket takdim edildi ve Sayın Belediye Başkanı Yaşar YURTDAŞ bey Sivrihisar ile ilgili bir kitap hediye edip imzaladı, sohbetler edildi, ardından Sivrihisar da bulunan Tamamen Ahşap direkler ile yapılmış olan Camii ziyaret edildi. Vakit geçiyordu ve gideceğimiz yolumuz uzundu Eskişehir den aramıza katılacak olan arkadaşlarımız vardı, Sayın başkandan müsaade isteyip yola çıktık. Eskişehir de Otobüsümüze iki kişi bindi biri Neslihan YAZICILAR diğeri saygıdeğer ve sevimli Annesi. Koltuk No 21: Neslihan YAZICILAR: Antolojiden şiirlerden tanıdığım ve seyahat esnasına kadar hiçbir şekilde diyalog kurmadığım biriydi, otobüse binerken “ Ne kadar havalı bir hanım, burnu büyüktür şimdi bunun” diye düşündüm açıkçası ama asla öyle olmadığını daha sonra anladım ve bu düşüncemden ötürü kendimden utandım (bu bir itiraftır) Sevgili Neslihan, o kadar şirin, sempatik, dost canlısı ve samimi ki şaşmamak mümkün değil, yüreğinin güzelliği yüzüne yansımış, tatlı dili ile sohbeti ve okuduğu şiirler ve şarkılar çok güzeldi. Teşekkürler Neslihan İyi ki katıldın ve seni tanıdık... Koltuk No 22: Neslihan Yazıcıların Annesi: Gülmeyi bir bıraksa ismini soracaktım ama o kadar şirin ve güler yüzlü ki (sonradan başımız ilginç bir olay geldi daha sonra anlatacağım) nasıl bu kadar neşeli olduğuna şaşmamak imkansız, ben onu çok sevdim, inşallah o da bizi sevmiştir. Teşekkürler Katıldığınız için, Ellerinizden Öpüyorum... Otobüs yine hareket etti, hayallah zaman ne çabuk geçiyor yahu diye düşünüyorum kendi kendime bu arada ben en arkada Ele başılık yaparak sigara içmeye başladığım ve bana içenler katıldığı için şoför arkadaş ikide birde aynadan bana bakıyor bir şey söyleyecek ama vazgeçiyor :-) Fatih elinde kamera ile bir öne bir arkaya gidip geliyor, bir eksiklik hissediyor belli ama oda bunu dile getiremiyor ama ben anlıyorum onun eksikliğini onun için en büyük eksiklik seyahat esnasında sevgili Fahrettin KÖSEOĞLU nun yokluğu. Birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama ben aynı tadı ve havayı veremiyorum belli, onun için illede Fahrettin gerekli, neyse birkaç saat sonra inşallah Fahrettin aramıza katılacak Fatihin de bu huysuz atlar gibi bir ileri bir geri olan tavırları bitecek diyorum kendi kendime gülerek. İstikamet Ertuğrul Gazi Gazi Türbesi: Ertuğrul Gazi Türbesinin olduğu mekana varıyoruz ki harika bir ortam ve büyük bir otağ çadırı ile karşılaşıyoruz, hepimizin gözleri bir heyecan ile parlıyor, kolay mı Yüz yıllar boyu Tarihe nam Salmış bir Devletin ilk kurucusunun türbesini göreceğiz biraz sonra, bu ne kadar güzel bir duygu Allahım diye içimden geçiriyorum. Türbenin kapısı açılıyor ve içeriye giriyoruz ki ne muhteşem bir görüntü bizi karşılıyor, içeriye attığım ilk adım sonrası gözlerim dolu dolu oldu, bir kenara çöktüm ve dua etmeye başladım içime ayrı bir huzur ve serinlik çöktü sanki bir müddet orada öylece kaldım, türbeyi seyrettim, bütün Türk-i Cumhuriyetlerin bayrakları ve günümüze kadar kurulmuş olan tüm beyliklerin bayrakları türbe üzerindeydi hayranlıkla seyrettim ve bir ses beni kendime getirdi, bu Başkanın sesiydi: -Haydi arkadaşlar, Gözleme ve Ayranlar hazır, bizleri bekliyorlar... Hemen çadır içerisinde yer sofrasında yerlerimizi aldık ve o harika gözleme ve ayran ile karnımızı doyurduk (ben herkesten bir tane fazla yedim buda bir itiraftır) tekrar yola çıktık, bu defa istikamet Bilecik... O kadar güzel geçiyor ki yolculuğumuz, neşe, eğlence, şiirler, şarkılar eşliğinde Otobüsümüz Bilecik kentine vardı. Şeyh EDEBALİ Türbesine uğramadan geçmek olmaz. Oraya da uğrayıp Dua edip, türbesini ziyaret ettik ve müthiş bir duygu da orada yaşadık, aklıma bu toprakların Osmanlı İmparatorluğunun kurulduğu topraklar üzerinde olduğumuz ve bu Devletin Yüzyıllar boyu ne kadar adil bir yönetim gösterip te tüm himayesindeki devletlerin memnun ve mesut oldukları ve o Devletin temellerinin atıldığı bu topraklarda olmanın ne güzel bir duygu olduğu geldi, hüzünlendim, duygulandım, gururlandım... Yola Çıkıyoruz İstikamet BURSA..... Devam edecek...! ! !
1,919
Yıldızlar Arkadaşım, Ay Dostum, Güneş Ailem, Bende Dünyayım Benim birçok arkadaşım var.Tıpkı gökteki yıldızlar gibi.Sayısını bilmeyeceğim ve sayamayacağım kadarlar.Benim zor zamanlarım, karanlık gecelerim vardır.Önümü dahi göremediğim anlarım.Bu zamanlarda arkadaşlarım yıldız gibidirler bende dünya olurum.Uzaktan hepsi görünür, biz buradayız derler ama ışıkları o kadar zayıftır ki önümü aydınlatmaya bana yol gösterici olmaya yetmezler.Arkadaş gibi görünüpte benim o halimi umursamayanlarda vardır.Tıpkı yine yıldızlar gibi kayıp kaçarlar, beni karanlıklarıma iterek.O anda, en zor zamanımda, en zifiri karanlığın koynunda olduğum an dostum gelir yanıma.Bir tepenin ardından üzerime ay gibi doğar.'' Korkma dostum ben seni karanlıkta bırakıp, kayıp gitmeyeceğim ''der.Ve onun bana yolladığı ışık süzmeleri ile önüm biraz aydınlanır ve yürümeye başlarım.O benim dostumdur.En kötü anlarımda yanımda olur, bana ışık olur.Ama karanlıklarımdan tam olarak kurtulamam yinede.Ailem gelir en son olarak.onlar tek kişi değildirler.Babam, annem ve kardeşlerim.Hep beraber bana yardımcı olurlar.Karanlıklarımdan bir an önce kurtulmam için güneş olurlar.Önüm tamamen aydınlanır, kötü anlarım geride kalır. Bu yüzden Yıldızlar arkadaşım, Ay dostum,Güneş ailemdir benim....
156
Siyah Gözlü Kraliçem Mavi deryalar yanında hiç kalır Uçan beyaz kelebekler zevk alır Gönlüm sende iken nasıl uslanır Ey yedi veren siyah gözlü kraliçemMevsim mevsim bakışların bir başka Saz benizli ovaları düşürür aşka Rabbim seni yazmış benim yazıma Ey yedi veren siyah gözlü kraliçemHem cilveli hem de bazen masumsun Hiç tadına varılmamış duygumsun Söyle gönlüm seni nasıl uyutsun Ey yedi veren siyah gözlü kraliçemCemre düşer sen gülünce doğaya Yıllar yılı bahar katar bahara Saçların sanki yuva kuşlara Ey yedi veren siyah gözlü kraliçem
83
Karakoç'a Cevap-8 Hakikat görülene, sürülen allık niye? Adalet ilkesinden, zorbaya şallık niye? Kulakları anladık; sağırlık ona mahsus; Lisan ile vicdanda, körlük topallık niye? (12 Şubat 2009)
26
Sarı Kız Kaldır o kaşlarını haydi artık gül biraz Söylesene sen kime küsüyorsun sarı kız Saçlar altın sarısı dudaklar ise kiraz Neden kuytu köşede pusuyorsun sarı kızSaklandığın bu mahzen benziyorken saraya Kimden kaçıp gizlendin söylesene buraya Nerde arkadaşların kimler girdi araya Günlerdir neden böyle susuyorsun sarı kızNeşe dolu anların dünlerde mi kaldılar Nerde bez bebeklerin hırsızlar mı aldılar Yoksa hayallerini düşünü mü çaldılar Bakışların ile kin kusuyorsun sarı kızİki büklüm olmuşsun ağrımadı mı belin Yorulmadı mı bilmem çenende ki o elin Kenetli mi dişlerin konuşmuyor mu dilin Gül yüzünü sen neden asıyorsun sarı kızHuriler soyundan mı geliyor bilmem genin Hızma gibi yakışmış yanağında ki benin Küçücük ayakların üşümüyor mu senin Yalın ayak taşlara basıyorsun sarı kızÖzenmiş de yaratmış Yaradan Mevlam seni Zem zem ile yıkamış bedenindeki teni Senin gibi melekten mahrum etmiş ya beni Ah ettikçe yüreği kasıyorsun sarı kızUnut gitsin her şeyi bu yaşta kafa yorma Neden niçindir diye boşuna soru sorma Haydi tut ellerimden gel artık burda durma Titriyor bak ellerin üşüyorsun sarı kız
166
'"Aydın" Yazım Aydın“Kısa kes aydın havası olsun! ” Bu sözü çok severim. Sözün değeri kısa ve öz oluşunda saklı. Aydın kişinin sözü kısa ve öz olur! "Aydın" diye bir makam olmaz. Herkes kendini aydınlatana "Aydın" der, yoksa aydınlar makamı aslen yok. Aydınlık da kimsenin tekelinde değil.Gençlerin aynada gördüklerinden daha fazlasını, ihtiyarlar bir tuğla parçasında görürler. (Mevlana) İhtiyar:Yaşlı manasında kullanılsa da ıstılâhi, diğer bir manası: Seçmek, istek, arzu, razı olmak,irade. İhtiyar heyetini bilirsiniz muhtarın meclisi hükmünde. Yaşça genç olanlar da bu heyete, kapsama girebilirler.Yani birine “Aydın” demek, aslında o kişinin kendi kabiliyetine, aldığı ışığa göreceli. Siyah tüm renkleri yutar! Siyahın en aydınlanmış hali en kara olduğu durumdur. Siyahını göstermesi de beyaza göreceli. Beyazda en iyi görünür. Beyaz ise tüm renkleri kapsar. Dairesel bir kağıt üzerine tüm renkler dilimler halinde eklenirse hızla çevrildiğinde “Beyaz” görünür. Güneş ışığı gibi. Tüm renklerin toplamı aydınlık oluyor. Yani tek renk sadece kendini gösterir, siyah ise tüm renkleri kapatır, örter. Beyaz ise tüm renkleri aydınlık olarak gösterir! Demek ki asıl aydınlık, tüm renkleri taşımakta saklı…Aydınlar sınıfı oluşturmak da göreceli. Herkesin “Aydın” kabulleri farklıdır. Aydınlar savaşı da bu yüzden çıkar! Hakiki manada “Aydın” ise tüm renkleri ve fikirleri kapsar beyaz bir ışık saçar! Madem aydında tüm fikirler eşit derecede olmalı o halde fikri sabit olanlar “Aydın” kapsamına girmez! Halk arasında ideolojik veya dinsel söylemlerin koyu taraftarı olanlar “Aydın” olarak bilinebilir ama bu gerçek manada “Aydın” kapsamında değerlendirilmemeli! Özellikle Orta Çağ filozof ve din adamları “Aydın” kapsamında görülür! Gerçekten çok kapsamlı olanları var ve gerçek aydın tanımına girenleri var! Günümüzde ise gerçekten aydın olanlar ya dışlanır ya da anlaşılmaz! Bunun nedeni gerçek aydında renklerin tüm tonlarının olmasıdır. Bazen kişi Güneş ışığını ayıran araç, tayf gibidir. Kendine göreceli olarak bir veya birkaç renge odaklanır ve tüm renklerin toplamı olan aydınlığı göremez! Aydınlatma konusunda ise şunu söylerim; var olanı açığa çıkarmaktır aydınlatma, yoksa yoktan var etmek değildir! Karanlık bir oda da türlü türlü güzel çiçekler, tablolar sanat eserleri olsa, odayı aydınlatmakla o güzellikleri gösterebilir aydın. Yoksa kendi o güzellikleri bizzat yapmaz! Kendi güzelliklerini de başkası aydınlatır, gösterir o başka durum! Son tahlilde; kısa kesiyorum ki “Aydın havası” olsun. Aydınlarımız gerçekten aydınlatsın. Bazı fikirlerin, ideolojilerin militanlığını yapmasın. Evrende ne gözlemişse aynen aktarsın. Aydınlığı da hiçbir aydın kendi göreceliliğine hapis etmesin.Selametle,Ahmet Bektaş
369
****************Sözün mü geçer... Haydi yürü ömrüm, sakın hâ yanma, Antolojide hiç, kimseye kanma, Yalan - yanlış dostluk, kalıcı sanma, Haydi 'kardeş' yollan, sözün mü geçer? Rabiya sakin ol, Kim seni ezer? Bana çatan hâin, canından bezer, Aylak aylak tüm gün, sanalda gezer, Haydi kardeş yollan, özün mü göçer? Saflığımla sordum, onlara yolu, Tuttum dost diyerek, vefasız kolu, Gel gör Allah'ım şu, şaşkın saf kulu, Haydi kardeş yollan, közün mü saçar? Çivisi çıkmış buranın, çakan yok, Şımardılar sorman, karınları tok, Allah'ım bunları takan kimse yok, Haydi kardeş yollan, izin mi geçer? Ne konuşur bilmez, dengesiz salak, Çamurlu bilmişler, çok fazla sulak, Gurup için oldu, herkese yalak, Haydi kardeş yollan, yüzün mü naçar?
111
Babası Hasta Çocuk Mavi bir pijama vardır üstünde “Baba”nın, Çocuğun göz yaşlarına kafiye… Aksayan adımlarla koridoru kat ettikçe; Çocuk gülümser yüzüne “Baba”nın…Beraber yürüdükleri en uzun yol değildir belki koridor; Hayatın çilesinden sonra ikinci. Sendeleyince tutunulan duvarlar kadar dik ve pürüzsüz; Geçip aşmak gerek her ikisini de…Aynadan göründüğü kadar net değildir hali; Daha bulanık bir siması olmalı çocuğun… Daha üzgün, daha mutlu, daha özlemli; Bir siluet fışkırmalı içinden yokluğun.Saat on iki olmamalı; gün batmamalı hatta, Günle beraber “Baba”nın sancıları, cana batıyor. On ikide, on ikiden vuruyor hastalık, “Baba” yatıyor yüz üstü, çocuk sırtını ovuyor.“Baba” çocuğa sesleniyor; “Ellerin dert görmesin diye”, Çocuk mukabele ediyor “Allah şifanı versin” ile… “Baba”sı hasta çocuğun elleri sağlam, kocaman; Yalnız yüreği küçülüyor, eriyor; eriyen babası ile…“Baba”sı hasta çocuk bahardan anlamaz. Dokuz senedir girdi bu dert; kimselere dokunmaz. Dokuz sene susabilen, sanma dokunsan ağlamaz.. “Baba”sı hasta çocuk dahi göz yaşını saklamaz…Saat üçü vurduysa; “Baba”ya görünmeli, Gülümser yüzle incecikten; hal hatır sorulmalı… Biraz sırtı, azıcıkta bacakları ovulmalı; Tekrarı olmayacak gibi; “Baba”nın boynuna sarılmalı…“Baba”sı hasta çocuk sevmekten utanmaz; Geceleri sevgiden gayrı niyazı olmaz… Yine de “Baba”cığım deyip de sarılamaz… Bir garip çelişkidir bu çocuğunki; Hem kendisi anlamaz, hem kimseye sormaz…“Baba”sı hasta çocuk sanmayın üzgün olur, Ekseri keyfiyeti mutluluktan hasıl olur.
200
-Mutluluk Mutluluk“Mutluluk ahlakı. Ahlaki eylemin nihai hedefinin mutluluk, doğru eylemin en yüksek amacının kişinin kendisini tam olarak gerçekleştirmesi, potansiyel güç ve yeteneklerini tam olarak hayata geçirmesi olduğunu savunan ahlak görüşü” Felsefe Sözlüğü/Ahmet Cevizci Mutluluk, her isteğine kavuşmuş olmak şeklinde tarif edilebilir. Mutluluğu maddi ve manevi olarak değerlendirirsek, Maddi mutluluk unsurları: Mesken, yeme-içme, nikah …. Manevi mutluluk unsurları: Geleceğe güvenle bakmak. (Dini inançların, burada büyük rolü var. Ölümle son bulan bir hayatın, cennette devam edeceği ümidi mutluluğu artıracaktır.) Aidiyet duygusu, Kainatın sahibi, mutlak güçlü Allah’a kul olmanın verdiği saadet. Milli aidiyetlik ve erdemli bir grubun üyesi olmak …. Maddi ve manevi mutluluğun daimi olması da önemlidir. Mutluluğun sona erme ihtimali bile, elem verecektir. Mutluluğun unsurlarına ulaştıracak yetenekler, kazanım ve toplumsal statü eşit değildir. Ayrıca mutluluk unsurları elde edildikçe, çıta yükseliyor ve doyumsuzluk artıyor. Kanaat ve şükür mutluluğun geçici durakları oluyor. Dünyayı yutan ihtiyaç ve arzuları bulunan insanın mutlak mutluluğu için Dünya yeterli değil. Mutluluk kapısını açmak için, kişinin gayreti vazgeçilmezdir. İnsan medeni ve toplumsal ortamda yaşamak zorunda olduğundan; diğerleriyle çok yakın ilişki içersindedir. Mutluluğu kaçıran sayısız etkenler olacaktır. İnsan doğru değerlendirmeyi yapıp, olumlu düşünmeli, sabrını dağıtıp mağlubiyeti peşin kabul etmemeli. İnsan, çaresi olmayan şeyde dövünüp, divane olmayıp; çaresi bulunan şeylerde de acze düşmez ise birçok sorunun üstesinden gelebilir. “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Mutlu bir gelecek hayal edelim. Saygılarımla.Ahmet Bektaş
223
CEMÂLÎ                                -Cemal Süreya ve Cemal Kırca'ya herkesin bir cemâli vardır burdasusun...cemâlîyim          cemâlîsin                     cemâlîve dahi celâlîyiz külliyensusun...  rakı içer uzun cemalleniriz şiirler... gelir geçerömürler... koşar dururne hikmet tanrımönce cins atlar vurulur'kırmızı bir at' olsa da soluğu herkesin bir cemâli vardır burdagün iner akşam olurbeytüşşebab'a, erzincan'abizim de babalarımız ölürama ağlayamayız sabunluykeno da bir hüner eğer cemallerden söz ediliyorsa burdauzun ağlakısa yazey karagözlüler                  en karagözlülertükendi nakdi sözümkemâle değil cemâle erdik"kime anlatacaksın velâkinkuş uçmaz kervan geçmez"*üstü kalsın** *   Cemal Kırca** Cemal Süreya
78
Fenerbahçe Cumhuriyeti Fenerbahçe Cumhuriyeti bindokuz yüzyedi de kuruldu O tarihten bu yana,gönüllerde taht kurdu Sarı lacivert renkler,insana bir haz verir Bu hazzı yaşayanlara Fenerbahçeli denir Tüm spor branşlarında daima faaliyettedir Bu branşlarda lider, yine Fenerbahçe dir İşgal kuvvetleriyle karşılaştı ve yendi İşgale direnmeye ayrı bir kuvvet verdi Saraçoğlu Stad ı Fener in mabedidir Bu mabetde rakiplere, futbol dersi verilir Bu sefer yeneceğiz diye gelenler çoktur Ama orası Kadıköy dür, oradan çıkış yoktur Bağdat Caddesi Fener in adeta kalesidir Maç günleri orası çok başka bir alemdir Her çocuk anasından Fenerbahçeli doğar Bazıları kandırılıp başka yollara sapar Bir gün bu gerçeklere kulaklarını tıkayanlar Silkinip uyanarak,gerçeği anlayacak İşte o zaman da herkes ‘’Fenerbahçeli ‘’ olacak…
112
Yılbaşı Bağdaş kurmuş oturmuş Postuna bir ihtiyar Tesbihçi olsa gerek. Önünde günlerden hep bir boy Tanecikler var Bir kısmını severek Dizmiş bir uzun ipliğe. Bunca geçen senedir Yanında çırağım ama Benzemem hiç ustama. Sıralardı bir bir Günleri taneler gibi, Sıra gelince üç yüz altmış beşincisine O zaman ustam El atardı gedik başı incisine. Avucunda yeni taneler belirir Bir yeni inciye doğru Taneler geçerken elinden Ustamın eli de ötekinden Uzaklaşır gün gün.. İşte ustamın yaptığı iş hep bu Benim gördüğüm...
79
Kar Beyaz Kar mı düştü saçlarına yar? Kar beyaz Sen beyaz İkiniz de bembeyaz beyazlar içinde saklanmak mı niyetin? yapma bunu kendine, ihtiyar olursun dönüşün olmaz geldiğin yere... kefen beyaz, ölüm beyaz... göğe yükselir melekler bembeyaz... ay beyaz yar beyaz ey sevgili güneşin sıcak beyaz yüzün beyaz günün beyaz gülün beyaz güler yüzün bembeyaz... ar beyaz namus beyaz ana sütü bembeyaz
61
Çanakkale Destanı! .. Tarih, 18 mart 1915, bir ilkbahar başları, Tarihim de bir destan Çanakkale savaşları! ..Dayanmışlar boğaza itilaf kuvvetleri, Türk'ü Dünya yüzünden silmek miş niyetleri.Haince dönmüş gözler,ebedi Türk yurduna, Patlamaya başlamış, toplar ardı ardına.Gemiler ağır topla döverken mevzileri, Siper olmuş Mehmetçik, bırakmamış ileri.Demişler 'bu topraklar düşmana yar olamaz, Bizler bugün ölmez sek, bu millet var olamaz'Altın harflerle yazar, tarihim bu erleri, Çoğu şehit-gazi olmuş, kalbimizde yerleri.Tarih sayfalarına, yazılan kanla, canla, Yaşıyorum savaşı, o günki heyecanla.Ufukları parçalıyor,patlayan top sesleri, Rüzgar, tarih okuyor tutunca nefesleri.Gökten kaybolmuş güneş,heryer toz-duman,sisli, Düşman sayıca üstün, silahça birkaç misli.Mehmetçik o gün başka,kükremiş arslan gibi, Her biri sanki Fatih, Yavuz, Alparslan gibi.Üç-beş asker bir siperi savunur kahramanca, Düşman şaşkın,bu ne kudret,bir ordu yapar anca! ..Topa mermi sürer Seyit, ikiyüz kiloyu aşkın, Nasıl yapar tek başına, duyanlar hala şaşkın.Nişan alıp, bir zırhlıyı gömerken taaa... derine! .. Son anda yön veriyor savaşın kaderine.Karadan çıkmak ister düşman Gelibolu'ya, Yağmurdan kaçıyor ken, tutuluyor doluya.Ne taktik, akıl-mantık, ermiyor bu savaşa, Destanlar yazdırıyor Mustafa Kemal Paşa! ..Korkak sürüsü gibi, kaçıyor kahpe düşman, Ağır kayıp veriyor, geldiğine bin pişman.Derim ki; Ahmak düşman, tekrar etme hatanı! .. Yok edemez beni kimse, alamaz bu vatanı! ..Bir zaferden öbürüne koşardı atım benim, Kahramanlık türküm dür, savaş sanatım benim.Kaplamıştır tarihi, bütün Dünya'yı, ünüm, Çalgımdı kılıç sesi, cenk se benim düğünüm.Bizim için, vatandan değerli değildir can, Hala yüreğimizde, aynı coşku heyecan.İrfani der; Aziz vatan, ecdadımın hatırası, Gerekirse uğrunda bizde ölmek sırası.
232
Atatürk Dağı Yüce bir dağ düşünün karşınızda ‘Atatürk Dağı’ olsun ismi Yüksek mi yüksek, heybetli Eteklerinde oturan ise Türk milletiNe kadar şanslı bir milletiz Atatürk gibi bir dağa sahibiz Otururuz eteklerinde keyifleniriz Ancak zirvesini bir türlü göremeyizOysa yakında, en yakınındayız O dağ bizim, bizim dağımız Çok uzaklardan görülür zirvesi Biz eteklerinden nafile bakarızYıllardır ulaşamadık Ata’nın zirvesine Başkaları onu gördü ve tanıdı Biz hala ona ulaşma yolunda sıkıntılı Artık o dağı keşfetme zamanı
72
Ay karanlık.... Ay karanlık, Zifiri bir gece, Ve bizim ruhumuz tertemiz… Sudan yeni çıkmış balıklar gibi sevgimiz………. Nerede ruhumuz doyarsa orada güleriz……….. Ve biz, şiirlerimiz kadar hür, Kuşlar gibi serseriyiz……….. Ay karanlık, Zifiri bir gece, Ve biz……… Şiirsiz geçen her dakika ölebiliriz………..ay karanlık şiir grubuna ithafen....... 08.03.2006
47
Takip Ediyor Bende kendini bulan beni takip ediyor Frekanslar tutunca, buda bendendir diyor Kimisi de ne yazık, farklı şeyler arıyor Aranan bulunmazsa, veda edip gidiyor
25
Tarih Sizi Affetmez TARİH SİZİ AFFETMEZ Ulusun çıkarına, yanlış yapan vekiller, Küfür, hakaret, bühtan, şom ola keskin diller. Mecliste uçuşuyor, öç alma, nefret kinler, Türk ulusu ve tarih, sizi asla affetmez. Kuran mümini insan, barış yaşar kin gütmez. Geçmişten ders almayan, geleceği göremez, Ulusun çıkarına, hizmet edip, yelemez, Mazlumun ahtı alan, mutlu olmaz gülemez, Türk ulusu ve tarih, sizi asla affetmez. Kuran mümini insan, barış yaşar kin gütmez. Tümden kararnameler, milletin zararına, Üretmeden sattınız, ne koydunuz yarına? Yandaş olan varsılın, ortaksınız karına, Türk ulusu ve tarih, sizi asla affetmez. Kuran mümini insan, barış yaşar kin gütmez. Uçta olan partiler, tarihin çöplüğünde, Boğulur gidersiniz, bu denli nefret, kinde, Aydına düşmansınız, ta geçmişten bugüne, Türk ulusu ve tarih, sizi asla affetmez. Kuran mümini insan, barış yaşar kin gütmez. Açılım ismi ile ayrıştı Türkler, Kürtler, Bir iken bin bir oldu, çözümsüz omca dertler, Görün kin kusar oldu, yıllarca komşu fertler, Türk ulusu ve tarih, sizi asla affetmez. Kuran mümini insan, barış yaşar kin gütmez. Rızazade, aydınlar kale alınmaz oldu, TV ekranlarına, dönek yağcılar doldu, Barış umutlarına, hazan uğradı soldu, Türk ulusu ve tarih, sizi asla affetmez. Kuran mümini insan, barış yaşar kin gütmez. 31 MART 2012 FAHRİ BULUT RIZAZADE
196
Tut Deniz maviliği gözlerin boğdu Uzat ellerini ellerimden tut Dalgan savurarak kıyıya vurdu Uzat ellerini bedenimden tut *** Eriyen bir mumum Denizim sende Bir hoş oluyorum yüzün gülende Ömrüm tazelenir senin busende Uzat dudağını dudağımdan tut *** Nikabsız yüzünde gülücük gördüm Sırma saçlarını elimle ördüm Ellere bakamam onlara kördüm Uzat gözlerini gözlerimden tut *** İlahi varlıksın yüreğimde sen Daima yüzüme bakıpta gülsen Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen Uzat yüreğini yüreğimden tut *** Zamanı kutsadım sevgin uğruna Canım feda ettim senin yoluna Sevdamı doladım nazik koluna Uzat kollarını kollarımdan tut *** Ruhiyi perişan eyledin Deniz Unutmaz adını yazarken Deniz Hislerim seninle birleşti Deniz İdam sehpasında beni tut Deniz. 05.05.2015/OLTU
107
Kimbilir o nerelerde Mazide sevdiğim birisi vardı Şimdi kimbilir dost o nerelerde Taşbebek denilen yüzlü bir yardı Şimdi kimbilir dost o nerelerdeŞarkımız denilen okur çalarım O güzel günlere düne dalarım Bizli resimlere ruhum salarım Şimdi kimbilir dost o nerelerdeGözümde canlanır bizli her anı Sarar sevdamızın ateşler yanı Vedası ruhumdan çıkarır canı Şimdi kimbilir dost o nerelerdePapatya falları denen bakardık Mektuplar yazıp ta ucun yakardık Gözlerde rüyalar seli akardık Şimdi kimbilir dost o nerelerdeBağrımda kanıyor yaralar olup Alnıma kalıyor kara baht dolup Ruhumu geçiyor kara gün bulup Şimdi kimbilir dost o nerelerde Sedat hünkar
93
Sessiz Kasaba kimsesiz ağustosların kasabasında kalakalsam da bir yanım hep sende arkadaşlarımla paylaştığım sessizlik daha saran daha sıcak olsa da...sende...bozkır rengi uzaklardı ağustos kasabam mülayim trenlerin belki ayda bir uğradığı kahvehanelerinde ihtiyar anılar demlenirken aklımda an be an kırmızıyı ince nazlı sevişin...kimsesiz ağustosların kasabasında duyumsadım sevgiyle büyüyen sessizliğin mağrur çığlığını ağaçların ırmaklar boyu hışırdayarak anlattığı büyülü çocuksu masallardan esinlenerek attığı... sessizlik kasabasında öğlen uykularım sahipsizdi hayata kuşkulu uyanmalarla yorulurken saf düşlerim kirli sarı yağmurlara kadar sessiz beklemeyi öğrendim şimdi ağustoslar daha kimsesiz ama ben sessiz değilim...
86
Anne Hasreti Günaydın anne, Bu saatte burda ne işin var diyeceksin. Napıyım uyku tutmadı, anne. Sana sarılmayı, öpmeyi, koklamayı ne kadar çok isterdim. Sende, istiyorsundur beni öpmeyi, koklamayı, En önemlisi oğlum demeyi. İkimizde biliyoruzki isteklerimiz gerçekleşemeyecek, Her sabah beni öpücükle kaldırışını, Elimden tutup okula götürüşünü Ve bana 'oğlum' deyişini özlüyorum anne. Sen, benden ayrıldığından beri, Ne, beni güzel bir öpücükle kaldıran, Ne de, bana içten 'oğlum' diyen biri var artık. Ayrıldığımızdan beri, kalbimi acıtan, Anne hasreti ile yaşıyorum. Mezarına gül getirmek isterdim, Gülün ömrü az olduğu için getirmedim. Ömrü az olan herşey beni üzüyor, anne. Benden bu kadar erken ayrılman beni nasıl üzüyorsa...Okula giderken bir annenin çocuğunu okula götürdüğünü görsem, Boğazıma birşey düğümleniyor, Tutamıyorum kendimi, ağlıyorum anne. Meğer sensizlik, annesizlik ne kadar zormuş. Senden sonra çok duygusallaştım, Birisi dokunsa, ağlıyorum artık. Yaşıyor olsan biliyorum istemezdin ağlamamı, Elime diken batsa, benden çok canın yanardı. Ama artık yoksun ki yanımda, Napiyim sen yanımda olmayınca gülmeyi, oynamayı. Bana her akşam masal anlatan da yok artık, anne Böyle olunca senin hayalini kurarak uyumaya çalışıyordum, Bazende uykularımda görüyorum, seni. Rüya bile olsa seni görmek, hissedebilmek yetiyor bana, Artık istemiyorum anne rüyaların, uyumakla sonlanmasını, Rüyalar hiç bitmesin, anne. Rüyalar da yetmiyor artık, sana olan özlemi azaltmaya. Bu Dünya'da uzun uzun beraber olamadıysakda, Cennet'te inşallah ebedi mutlu ve beraber oluruz, anneciğim. Unutmadan babamda seni çok özledi. Babam, üzüntüsünü belli etmemeye çalışsada, Ben anlıyorum üzülkdüğünü ve seni çok sevdiğini.Orada üşümüyorsun değil mi, anne? Sımsıkı sarılayım toprağına, Senin üşümene dayanamam, anneciğim, Hele acı çekmene tahammül bile edemem. Özür dilerim anne, Gözyaşlarıma engel olamıyorum bir türlü. Ne kadar ağlamıyacağım desem de, Bir türlü akan gözyaşlarıma hakim olamıyorum. Sana gözyaşlarımı gönderiyorum, anne. Bu kara toprak, bir tek buna engel olamaz, çünkü Bir de sana kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum. Anneler Günü'n kutlu olsun, anneciğim. Şimdi yanımda olsan da, o ellerini öpebilsem. Neyse anne, seni fazla üzmeden gidiyim ben. Birkez daha toprağına sarılayım anne, Ana kokunu biraz daha hissedeyim içimde hiç olmazsa. Görüşmek üzere anne, SENİ ÇOOOK SEVİYORUM....
325
Dolduruşa Gelmeyin! İnananlar kardeştir, diyor Allah Kur'anda Ortak nokta imandır, kardeşler arasında. Kardeşini suçlar mı, vicdan olsa insanda Mü'min isen mü'mini. seveceksin arkadaş.Su-i zandan sakının, dolduruşa gelmeyin, İşiniz ters giderse, başkasından bilmeyin. Kardeşiniz ağlarken, sizler sakın gülmeyin, Mü'min isen mü'mini, seveceksin arkadaş.İnananlar kardeştir, bir birine zulmetmez, Fitne fesat başlarsa, kıyamete dek bitmez. Ateş bir kez yanarsa, söndürmeye güç yetmez, Mü'min isen mü'mini seveceksin arkadaş.Bu kadar ta'n etmeyin, yeter artık elverir, Sizin bu ahvaliniz, düşmanı sevindirir. Hesap günü çok yakın, ansızın geliverir, Mü'min isen mü'mini, seveceksin arkadaş
86
Sevgi mucizesi I Gönülden gönüle köprü tüneldir, Dağları deldiren sevgidir sevgi. Bitkiye su veren yağmur kanaldır, Karanlığa ışık sevgidir sevgiKeremi Mecnun'u çöle düşüren Gönüllerde ateş çöller aşıran, Onların gönlünü yakan pişiren, Sınırı olmayan sevgidir sevgi.Acıyı ve zehri bala çevirir, Öyle güçlüdür ki şeri devirir Olduğu gönülde ölü dirilir, Gücüne güç yetmez sevgidir sevgi.Sevgisiz kapanan gözlerim uyan, Bu kalpsiz Dünya’da dayan ha dayan, Sevgisiz, şeytan, şer, bana havlayan, İnsanı yücelten sevgidir sevgi.Sevgi ki götürür menzil hedefe, Ruhları cilalar döner sedefe, Yumuşatır serti döner kadife, Her şeye anahtar sevgidir sevgi,Sevgi deniz sevgi uçsuz bir umman, Sevgi, aydınlıktır yok olur duman, Sevgisiz kalmayın aman ha aman, Musa'nın asası sevgidir sevgi.İsmail’i kurban eden sevgidir, Sevgiyi körükler özden övgüdür, Düşmanım kin, nefret şerle kavgadır, Gücüne güç yetmez sevgidir sevgi.Dünyada sevgidir en büyük silah, Kalpleri sevgiyle donatsın Allah, Sevgiye, barışa, elleri salla, Varlığım mal mülküm sevgidir sevgi.Sevgiyle aşılı kan ile genim, Çağırsan sevgiyle titriyor tenim, Sevgi, nefesim dır sevgidir canım, Mucize, sihirbaz sevgidir sevgi.Ali Uzun’um der sevgi almadım, Sevgiye aç kaldım bir gün doymadım, İnsanlığı sevdim mahrum koymadım. En zoru başaran sevgidir sevgi.
177
Kim IV hiç sordunuz mu kendinize bu yoksulluk soysuzluk aldanmışlık riya niye sömürü çarkı kime hizmet etmekte kim kandan beslenmekte egemenler neredeKasım 2016
23
Bu Gece Yılbaşı bu gece yılbaşı anne içkinin su gibi aktığı eğlencenin sınırsız hovardalığın tarifsiz olduğu bir gece bu anne sen de beni düşünür meraklanırsın biliyorum merak etme anne bu gece huzur dolmasam da pişmanlığını yaşamayacağım bu gece çocuklarımız çöpten ekmek toplarken ve Somali’de Etiyopya’da açlıktan ölünürken soframı bin çeşit donatmadım anne bu gece kızlarımız içki sofralarına meze olarak sunulurken barlarda pavyonlarda pervasızca eğlenmedim anne 71 çok şükür anne yuvasız insanları düşünürken beş yıldızlı mekanlarda konaklamadım Fatma teyze sabahki çaya son demini saklarken sanatçıların ayaklarına şampanyalar patlatmadım anne bu gece dansözler masalara çıkacak vur patlasın çal oynasın göbeğine paralar takılacak havaya savuracak haram param hiç olmadı anne çok şükür anne okul yerine tarlalara bağlanan çocuklarımızı düşünürken o çok sevdiğim mısırı patlatıp yiyemedim anne çok şükür anne sabah başımın ağrısıyla uyanmayacağım ve viski rakı şarap kokmayacağım yarın tatil yok bize işyerinde olacağım aldığın ücreti helal kılmalısın derdin ya! ben de ona çabalıyorum anne 72 bu gece yılbaşı anne koca bir yılın ve yılların acıları sanki yaşanmamış bütün duygularımızı kadehlere hapsetmiş geçmişi unutmuşuz bu gece sanki öz kültürümüz yok olmamış gençliğimiz yozlaşmamış anne sanki aile kurumumuz çökmemiş madde kullanımı çocuk yaşa inmemiş anne sanki Marmara depremi olmamış on binlerce insanımız ölmemiş anne sanki Diyarbakır’da Isparta’da uçaklar düşmemiş sanki trafik canavarlarına her gün kurban verilmemiş anne sanki küresel ısınma bitmiş dünya güllük gülistanlık anne 73 sanki Irak ağlamıyor Mescid-i Aksa yağmalanmıyor sanki Ortadoğu’ya barış gelmiş dünya düzene girmiş anne bu gece yılbaşı anne bu gece yılbaşı hepimiz neşe doluyuz çılgınca eğleniyoruz felekten bir gece değil bir yılı çalıyoruz anne oysa ki dünyadan ve gerçekliğimizden kopmuş biçare olduğumuzu bilmiyoruz anne.
266
Bu Gece Bu gece üşüyorum Bu gece yağmur içime yağıyor Damları erimiş bir şatoyum bu gece Kapılarım gıcırdıyorAy ışığı dolmuş harabelerde Çıplak ayakla koşuyorumBu gece üşüyorum
26
Bu Handa Ekmek Yok Bu handa; ekmek yok, hasır yok, günah yok ama dilenen çok. Bu hanede; saadet var, kardeşlik var, adalet var ama akleden yok.Bu istasyonda; bilet yok, ray yok, tren yok ama bekleyen çok. Gönül durağında; sabır var, sevgi var, umut var ama dinleyen yok.
47
Deniz bile yağmur bekliyor.bir hikayede Deniz bile yağmur bekliyor. Mavi gözlerini mavi göklere dikmiş... Sıcak bir yaz gününün hikayesindeSıcak bir yaz gününün hikayesinde Kavak ağacı boyun bükmüş... İnlettir cihanı gönlünün ah-u zarı Yağmur şimdi beklenen Yağmur beyaz ellerini uzat bana Titre ey büyük şefkatin zarı Bir yaz gününün sıcak hikayesinde yandıkZamanın gönlüne ahlar gönder Şimdi yağmur yağacak Şimdi yağmur yağacak Kavak ağacı narin boynunu büktü Ağaçlar seccadesinde toprağın... Kuşlar seccadesinde dalların Börtü böcek duada Sıcak bir yaz gününün hikayesindeYağsın yağmur yağsın yağmur...Yağmur da kuş gibidir Konar toprağın dallarına Yo-kuşlardan inen su sesi gibi... Geldi uzandı yağmur kollarıma Sıcak bir yaz gününün hikayesindeBen en çok yaz yağmurunu severim Kendini özletmiştir Can gelsin toprağa Ve yaprağa Sıcak bir yaz gününün hikayesindeYaz yağmuru gibi yağsam diyorum Annemin kucağına Gurbet bana bulut Koşmalıyım baba ocağına Sıcak bir yaz gününün hikayesindeYağmurun en güzeli gönlü dirilten Göz yaşım düş gözümden Kalbime kalbim arınsın Sıcak bir yaz gününün hikayesindeDeniz bile yağmur bekliyor... Yağmur duasındayım Bir yaz gününün hikayesinde insanlar Erkekler ters giymiş ceketleri Çocukların eli yüzü kirli Sevgili de yağmur gibi değil mi Bekletmez mi insanı Şimdi yağmurlar yağsın Susuz yer- gök Sesi kısılmış ağlıyor dalda serçe kuşu Bir yaz gününün hikayesinde kuşlar ve börtü böcek ağlıyor Şimdi ağla sevgili bulut Sende umut günlerdirYağ yağmur yağ yağmur dualarımda yağmur Bir yaz gününün hikayesinde Şimdi gönlüm diri şimdi gönlüm diri Bir yaz gününün hikayesinde yağmur Silinmeli karanlığın kiri Ne bize Allahım göklerin bitmez kini
236
Artık tarih oldun sen Gözlerden düşen yaşı geri getiremezsin Artık tarih oldun sen bir tanem diyemezsin Gözümden düşen yaşlar topraklara karıştı Artık tarih oldun sen sevgilim diyemezsinHasretin dağlıyorken yüreğim çok acıdı Gitme ne olur diye şu dilim hep yalvardı O zaman yar büyüktü sevgin dağlar kadardı Artık tarih oldun sen sevgilim diyemezsin
52
Her Şeyde Sen Gözlerin gökyüzü kadar mavi Gökyüzü kadar sakin Gökyüzü kadar umutlu ve bir o kadar da huzurlu Gökyüzüne baktığımda sana bakıyorum sanıyorum Sonra güneşin yüzüme vuruyor Onunla ısınıyorum Ağaçlar mutluluktan salınıyor Kuşlar şarkı söylüyor Kanatlanıp yanına gelesim geliyor Derin derin içime çekiyorum seni Ciğerlerime doluyorsun Nefes aldığın kadar varsan bu hayatta Sana sunulan güzellikleri görebildikçe artıyor varlığın Gökyüzüm var Güneşim var Ağaçlarım var Kuşlarım var Her sabah seninle uyanıyor Her gece seninle uyuyorum Varlığın varlığıma armağan sevgilim
79
Nedir Anlamı? Ne haklılığı ideolojilerin Ne de tartışmaları O kalın gözlüklü adamların Elli beş ekran televizyonlarda Anlamı nedir Bir diyeniniz çıkar mı İt gibi titremenin kar altında Sadece ibret alınan Ve yine de şükredilen o kahrolası yokluk Ne gerekliliği uzaktan kumandalı demokrasinin Ne soyluluğu sonradan olma aristokrasinin Ne kalleşliği yüreğini satılığa çıkaran kapitalizmin Hangisi anlatır insanın bu kadar vahşileşebileceğini insana karşı Açlık üzerine hipotezler kurulabilir mi Fidanken kırılmanın biyoloji kitaplarında yeri var mıdır? Genç iken ölmenin insanlığa getirdikleri var mıdır tarih kitaplarında? Kanı çekiliyor işte gençliğinin Haklı haksız karışıyor birbirine Doğruyla yalan, Ölüm bile aptalca bahaneler buluyor kendine Tarih yazıyor en acı reçetesini daralmış yüreklere Globalleşiyor çıplak ayaklarıyla yağmur içen esmer çocuk Globalleşiyor tütmeyen bacası, Sofrasında ekmeği, soğanı yoksulluğumuzun.İçimiz buz tutmuş Güneş bile ısıtmaz şimdi Ah anlamıyor kimseler bizi Bizi kimseler duymuyor Tüm kahredişiyle akıp gidiyor önümüzden hayat Ah benim bilinci mühürlenmiş gençliğim Ne olur sen terk etme beni...2004
149
A Denemeleri YENİ PAGANİZM YENİ PAGANİZMPaganizm ölmedi, paganizm hala yaşıyor. Çağdaş paganizm gündelik hayatın içine gizlenmiş durumda bu yüzden kimse fark etmiyor bunu. Bu yüzden de ruhumuzun d erinliklerine yerleşiyor, toplumları ele geçirip kuşattığı gibi fertleri de derinden derine ele geçiriyor. Bu gün sabah erkenden kalktığımızda karşımıza çıkan ilk kişiye günaydın deyişimiz pagan dünyasının ilk selamlaşmasını oluşturuyor. İslam düşünce ve yaşantısının alternatifi olarak yerleşen bu tür paganist uygulamalar hayatımızın her yanına uzanıyor, bin bir kollu bir ahtapot gibi dünyamızı kuşatıp yavaş yavaş somurup yok ediyor. Okullarda sabah antlarının çıkışı modern paganizmin ilk uç vermesi, amentüsüdür. Hatta bu gün marşla haftaya başlama ve marşla haftayı bitirme törenleri pagan tören değil de nedir? Kentlerin tüm meydanlarını kuşatan, adım başı korkunç bir heyula gibi insanların üzerine abanan heykellerin, okulların en mutena yerlerine konulan adeta bir tapınma köşesi haline getirilen büstlerin pagan uygarlıklardan kalma olduğunu, bu pagan dinin bir versiyonu olan günümüz paganlığının ibadet yerleri olduğunu kim inkar edebilir. Devlet adamlarının geliş gidişlerinde yapılan törenlerin devlet adamı ve onun şahsında devleti kutsama olduğu apaçık bir gerçek değil mi? Bu gün siyaset, spor, siyaset ve ekonomi dünyasındaki starların var oluşu pagan dünyasının ne denli büyük noktalara geldiğini göstermiyor mu? Bu kutsanan kişilerin Olimpos dağında oturan zaman zaman insanların arasına karışan yarı tanrılar olduğunu yadsımak mümkün mü? Bu yarı tanrıların, ya da tanrılaşan starların halk arasına girip normal hayat sürdürememelerinin nedenini hiç düşündünüz mü? Bu dünyanın varlığı ve sayılarının hiç de azımsanamayacak noktada olduğu pagan dünyasının ne kadar ileriye gittiğinin bir ispatı değil mi? Çıplaklığın bu denli ileri boyutlara varması, kadınların yatak odası kıyafetlerinden daha transparan kıyafetle kentin en işlek caddelerinde gezip durmayı nedir acaba? Kadın bedeninin ve şehvetin ne denli kutsandığının alameti değil mi? Kumarın milli piyango diyerek millileştirilmesi bu meşum oyunun, yuvalar yıkan bu pagan ibadetinin boyutlarının nereye vardığını işaret etmekte. Tüketim çılgınlığının haddini aştığının göstergesi olan AVM’lerin hayatımızda ibadethanelerin yerini alması da paganizmin anıtlarını dikmesinden başka bir şey mi sizce? Herkesin bir özel araba satın alma yarışına girmesi, kentin içinde en kısa mesafelere bile tek başlarına bu son model arabalarla seyahat etmesi de bir nevi kendine tapınma fetişizmi değil mi? Doğum günü partileri, beş çayları, yılbaşı kutlamaları, hindi ziyafetleri hepsi çağdaş puta tapıcılığının ibadet ritüellerinden başka nedir ki? Hele yeni türeyen selficilik kendine tapınmanın en müthiş gösterisi sayılmayacak kadar önemsiz bir eylem mi? Daha altını karıştırırsak ortaya çıkacak binlerce eylemimizin ardında bu puta tapıcılıktan başka ne var ki?
395
Bak Hele Bala kattı şeker etti yalanı, Tokat vurdu büyük kaptı talanı, Şimdi bir bey attı sırtta palanı, Arsız benden saygı bekler bak hele…
24
Miras Paylaşımı On kardeş üvey anayla toplandı Kalan aile, mirasları paylaşmaya Geçen bunca zaman geçti karşıya Tatlı acı hatıralar girdi arka arkayaBüyük ağabey başladı anlatmaya Yaptıklarını daha da yapacaklarını Yılların ayrılığı tutuşturdu birliğimizi Aile meclisinin bir arada bulunmasınıİlk köyümüz Gazeluşağı,Köyü idi Banımız ova köyü Koruhüyük oldu Akbez Beldesi, son yerleşimiz oldu Mallar üç merkezde birden oluştu.Çektik kuraları, bölüştük malları Her kura ayrı bir heyecan bir zevkti Yedi sefer çekildi kısmetlere konuldu O paylaşım herkesi mutlu mesut kıldıKimimiz okudu amir memur oldu Kız kardeşlerin tahsilde nasibi az oldu Çalışıldı çabalanıldı bu mallar oluştu Baba rahmetli oldu mirasçılar bölüştüMiraslar mirasçıdan gelip mirasçıya ulaştı Mal mülkler el değişip yeni ellere kavuştu Babaya anaya verilen dualar yerlerine ulaştı Babanın yerini bakalım hangi evlat doldurdu. 6 Ekim 2011 Akbez
124
KANAYAN unutunca gülmeyi içime gömdüm sahipsiz bir ölüyü göç özleyen kırlangıcın merakındayım çocukken ardına düştüğüm düşler miydi büyüdükçe soluğumu kesen eller? kırılgan bir şeylerdi kanıyordu durmadan güneşe dokunmuştu kanadımın ucu turuncu bir kuştum hatırlamak ne renkti ? unuttum Aslı Durak
40
Benim sırlarım Çözemezsin benim sırlarımı, İçim gülmez sensiz nafile sen mutlu olmasan, Gönlümün sırrını söyledim sana, Sessiz ve engin bir sevgi… Gökteki yıldızlar kadar, gecemde gizem var sensiz, Sende benim özlemlerim, Ruhumu esir alan, Gönül sınırlarımda pasaportsuz seyahat eden, Sırlarımda taşıdığım sevgi senin sevgin! ! ! Sen bilmesen de duymasan da benim sırlarımı Ben senin sevgini bilirim… Gurbet Meleği
59
Savaş Çocuğu Barışa... Yüzün sularda kalsin cocuk Cigligin en kanli cografyada Son kez ucurtmani tak rüzgarin kanatlarina En sevdigin oyunlari oyna sokaklarda Gögün mavisine iyi bak Günesi sakla koynundaYine son kez yildizlara düs imgele- gecenin bir yerinde. son kez okuluna git ögretmenini dinle Tarih cografya matamatik-anlam bulsun seninle son kez luna parka git Son kez atli karincalara bin Elma sekeri ye son kez Gül güle bildigince iri kara gözlerinde Merakli saskin masum bir sevincle Son kez babana saril Annenin dizlerine koy basini Kardeslerinle saklanbac oyna ellerim sende de ellerin varken Kör ebe oyna gözlerin varken Birazdan cocuk basi na Kendi agirligiyin yüz kati- bomba yagacak basina Ilk insandan bu yana petrolden kana Degisen birsey yok ama Sunu bilki cocuk Senin adina Tükürecegim tarih sayfalarina...
124
Anneme Merhaba anne... Anne diyebilmek ne kadar güzel bir şey. Anne...Her şeyi bir kenara bırakıp,kötü olan her şeyi,iyi olan her şeyi bir kenara bırakıp sadece anne diyebilmek. Emeğin anlamı,sabrın anlamı,uykusuzluğun,sevincin,tebessümün,gözyaşının anlamıdır anne ve paylaşımın yücesinde bir şey.Paylaşım... Belki çok şey paylaştık,belki de hiçbir şey. Ama güzel olan bir şey vardı, SEVGİ...hiçbir şey beklemeden sevmek. Belki yansıtıldı,belki de tam tersi. Vakitsiz ağlamak var anne usulca ve koynuna kapanmak ve saatlerce kalmak öylece ve kokunu en güzel duyguyla bir bebek saflığında,bir bebeğin gözündeki pırıltıyla ve öylesine içten içime çekmek var... Kulağımda bir türkü; ‘iki dağın arasında kalmışam’....iki dağın arasında mıyım,neredeyim? bir yanda İstanbul... çocukluğumun geçtiği sokaklar,sevdiğimi kaybettiğim ev,içten olmasa da sadece gülmek için gülen ben,elimde beslenme çantasıyla ve kendimden büyük okul çantamla gülerek sana bakan çocukluğum. Okuldan kaçıp parka ağlamak için giden ve bir vakit Beşiktaş Sahili’nde çayını yudumlayan ben. Onca hüzün,onca sevinç,onca tebessüm ve gözyaşı... bir de yar sesi anne. İstanbul içinde kocaman bir yar sesi. Ve bir yanda Ankara. Peki anne neden rahatım dediğim yerde onca yaşanan şeyler yaşanmamışçasına,onca gözyaşı dökülmemişçesine,hiçbir şey olmamışçasına neden bu kadar özlüyorum İstanbul’u? Şimdi yatağımdayım,sesini özledim anne. Nedendir bilmiyorum bu yazdıklarım. Yüzüne söyleyebilir miyim? biliyorsun söyleyemem. Beni tanırsın sen...buraya geldiğimde sen gitmiştin ve yoktun yanımda. Gözlerim seni aradı ve ilk defa korktum yalnızlığımdan,içimden ağlamak geldi,ağlayamadım. Bazen düşünüyorum da,benim için ağladığın günler,o kutsal gözyaşın benim için çok zor bir şeydi. Gözyaşı...bunun anlamını biliyorum. Senin bir gözyaşın için ben bin gözyaşı döktüm ve eğilip silemedim yanaklarını,bir türlü özür dileyemedim ve seni seviyorum diyemedim. SENİ SEVİYORUM ANNE...
249
Yirmi dokuz ekim.....(cumhuriyetim) Yirmi dokuz ekim.....(cumhuriyetim) Bu gün yirmi dokuz ekim Kuruldu cumhuriyetim Bana atamdan hediye Canım vatanım TÜRKİYE. - Bu gün yirmi dokuz ekim -Kuruldu cumhuriyetim -Armağanı ATATÜRKÜN -Bu gün yirmi dokuz ekim -Bayramı oldu her TÜRKÜN. Kurucu mecliste başkan Cephelerde baş kumandan Yürüdü bildiği yoldan Benim mustafa KEMALİM Bu gün yirmi dokuz ekim Kuruldu büyük DEVLETİM. -Dumlupınar inönüler -Sakarya kocatepeler -Uğrunda şehit verdiler -Benim kahraman MİLLETİM -Bu gün yirmi dokuz ekim -Kuruldu CUMHURİYETİM. Kanmadı büyük zafere Vardı eylülde izmire Dikti bayrağı göndere Adını koydu devletin Dedi “ ey yüce milletim LAİK, DEMOKRAT TÜRKİYE” Bu gün yirmi dokuz ekim Kuruldu cumhuriyetim Bana atamdan hediye Canım vatanım TÜRKİYE. -Adnan ALTINSOY. 14/10/2010
111
Geliyor Geliyor Geliyor GeliyorMavi mavi mas mavi Altın sarısı sırma saçlı Uzun boylu selvi soylu Samsun dan bir güneş doğar gibi Mustafa Kemal Atatürk Geliyor geliyor Oy anam oy oy19/ Mayıs 'ta gencim 30/Ağustos Zaferim 29/ Ekimde Cumhuriyet'tim 23/ Nisan da çocuğum ben19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşanın İstanbul’dan Bandırma vapuru ile Milli mücadeleyi başlatmak için Samsun’a geldiği gündür Gümbür gümbür geliyor Oy anam oy oy19/ Mayısta Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürk'ün doğum günüdür Babası Alirız a efendiden Anaların anası hasların hası Zübeyde hanım dan Doğma oğulları mas mavi gözlü sarı saçlı Mustafa sı Bir güneş gibi doğdu ve dünyaya geldi Geliyor geliyor Mustafa Kemal Atatürk geliyor Oy anam oy oyUlusal Egemenliğin,özgürlük Ateşinin yakıldığı gündür. 19/ Mayısta Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürk'ün doğum günüdür,ulusal Egemenliğin,özgürlük .Ateşinin yakıldığı gündür.Mustafa kemal ve arkadaşlarının sayesinde mücadele sonucu Nice güzel bayramlar bahşetmiştir, Bu değerleri kaybetmeden diğer kuşaklara aktarmak Bilinçli her vatandaş demeli'ki ey Atam bu günü ve diğer Bayramları bahşettiğin gündür. Ülkemin'de doğum günüdür Oy anam oy oy geliyor geliyorMustafa Kemal Atatürk geliyor Uyan uyan ey gençlik uyanma günüdür çünkü bugün Bayram 19 / Mayıs Samsundan Bandırmadan bir Güneş doğdu Hep coşku içinde kutlanmalı Ve bu değerleri hep yaşayıp yaşatacağız ve Cumhuriyet Nesline kutlu olsun.Tek ülke olarak sadece Türkiye'm de Atamın bahşettiği 19/ Mayıs spor ve gençlik bayramı var Nice güzellikler den,miraslar dan ve devrimlerden bir gün daha Yaşamanın sevincini iliklerimize kadar hissetmenin onuruyla 30/Ağustos Zaferim Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferinin ardından kutlanan ulusal bayramdır. 29/ Ekim güven sevinç hareket günüdür Türk milleti gelecek nesiller bunu unutmamalıdır. 23/ Nisan ben çocuğum sadece benim Ülkemde var sevinç neşe Mutlulukların en güzeli (23) Nisan da Atamın çocuk bayramı olarak Olarak miras bıraktığı en güzel armağan ve değerlerden biridir İyi'ki bu ülkenin çocuğuyum Oy anam oy oyÇünkü ben Mustafa Kemal Atatürk'ün Emanetlerinin bekçisiyim. .Atamızın da dediği gibi bütün umudumuz gençliktir. Güzel,Ülkemin güzel gençleri bu Ülke bizim hepimizin Bu bayramlar siz geleceğin gençlerine armağan Atamdan Geliyor geliyor masmavi altın sarısı saçları ile uzun boylu Selvi soylu Şahlanmış kır atıyla bir aslanların aslanı Babayiğitler babayiğidi geliyor ey gençlik uyanda gör Mustafa Kemal Atatürk geliyor Oy anam oy oyNice bayramlara... Tüm gençler in ve tüm dünyadaki genç ve insanlarımızın 19/ Mayıs Spor ve gençlik bayramını kutlar aynı zamanda somada Yitirdiğimiz geçlerimizin ve şehitlerimizin de 19/mayıs,spor gençlik Bayramını kutlar,saygı ile anarım..Tarih=19=05=2015= Saat=01=20=İZMİR=Gül Keleş= * Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. * BU ŞİİRİ VE ESERİ YAZAN GÜL KELEŞ ..VE MİRAS CILARINA AİTTİR..(Bir eseri paylaşırken yazar ismini silmek hem kul hakkına girer hem de kanuni cezası var dır.Karek ter'li İnsanlar Paylaşım Yaparken Yazarın Adını Silmezler, Bu yazıyı Aynen Paylaşırlar. UNUTMAYIN Kİ bir eseri güzelleştiren de yazarının adıdır. Para yada hapis cezası ile karşı karşıya kalmamak için lütfen özen gösteriniz..GÜL KELEŞ...
452
Savaş Kinden garazdan bir elle, ey canım İspanya -Denizler arası, denize inen, enli lir- Çizildi üstüne savaş bölgeleri bir bir, En yığılı dağlar ovalar, siper her kaya.Garaz bir fırtına, alçaklık bir toz bir duman Dalmış öz meşeliklerine elinde balta Senin altın salkımlarından şarap sıkmakta Toprağının tohumudur kaldırdığı harmanBir kez daha - bir kez daha! - Ey gamlı İspanya, Nen varsa rüzgâr taşan, denizle yıkanır ya Hıyanete kurban, tüm kırdı geçirdi fesatNen varsa kutsal kirletildi unutularak Tüm ne kaldıysa arıtmış bağrında toprak Sunuldu bir yağmaya, satıldı haraç mezat! Çeviri: Necati CUMALI
90
Sabır taşı olsam yine dayanmaz SABIR TAŞI OLSAM YİNE DAYANMAZ 14.12.1981 PAZARTESİKül oldu bu bağrım yandı gidiyor Sabır taşı olsam yine dayanmaz Bakki kötü kader neler ediyor Sabır taşı olsam yine dayanmazBir yandan ayrılık bir yandan hasret Fakirlikte oldu başa büyük dert Nazlı yare kavuşmak o da bir umut Sabır taşı olsam yine dayanmazAcısını hasretini ben çektim Ayrılık elinden usandım bıktım Gurbet ele gideli çok yaşlar döktüm Sabır taşı olsam yine dayanmazHüseyin'im böyle noldu nolacak Dünya kime baki ki bize kalacak Yeter ağladığım yüzüm gülecek Sabır taşı olsam yine dayanmaz
90
On Dakikalık Mesai Sahnesi Her defasında unutmak istersin Ama nafile unutamazsın Seversin, sevginden gözlerini kaçırır Gözleri siyah unutulmayacak Birde sergilediği on dakikalık mesai sahnesiUnutamazsın çünkü… Hayatını, geleceğini,hayallerini kurmuşsun Hayallerini, hayal olan aşkıyla süslemişsin Gözleri siyah unutulmayacak Birde sergilediği on dakikalık mesai sahnesi On dakikadan fazla göremezsin onu Hep uzaktır,hep uzaklaşmaya çalışır. Titremeyle sarsar bir gün hayallerini Gözleri siyah unutulmayacak Birde sergilediği on dakikalık mesai sahnesi…
65
Oğul Ne çok isterdin, asker olmayı, Birisi büyüyünce ne olacaksın dedimi, Hemen, asker olup vatanı koruyacağım derdin, Daha küçük yaşında asker elbiseleri aldırırdın, Büyüyüp asker oldun sonunda, Çalgılarla,oyunlarla,güle oynaya gittin askere, İşte o gece kapı çalındı, Kim olabilir geceyarısı dedim, Yoksa oğluma birşeymi oldu dedim, Kapıyı açtım bir komutan gelmiş, Başımdan vurulmuşa döndüm, Komutan niye yalnız geldin, Hani benim oğlum nerde, Onu niye getirmedin diye bağırdım, Elimin ayağımın canı kesildi, Dizlerimin bağı çözüldü, Dilim tutuldu, Konuşmak istedim, konuşamadım, Oraya yığılıverdim, Kendime geldiğimde, Tekrar bağırmaya başladım, Kahpe teröre kurban mı oldu? Nerde oğlum nerde diye yere kapandım, Komutan kolumdan kavrayıp ayağa kaldırdı, Başın sağolsun, her asker senin oğlun, Sen ağlama senin oğlun aslanlar gibi şehiy oldu, Onu vuranlar utansın, sen ağlama, Sana ağlamak yakışmaz, Oğlun artık cennette, Ağlama dedi komutan artık ağlama, Nasıl ağlamazdım oğul nasıl, Ah ah ben orada olmalıydım ki, Bağırmazmıydım oğlumun yerine beni vurun diye, Tutmazmıydım yakalarından, Sıkmazmıydım onların boğazlarını, sıkmazmıydım, Ama onlar kalleşler kalleş oğul, Yokluğuna bir türlü alışamadık oğul, Çocuklar soruyor babamız nerde diye, Babanız şehit oldu diyorum, Babanız cennete gitti diyorum, Sizleri orada bekliyor, Ora neresi dede diyorlar, Orası öyle bir yerki, dünyada eşi benzeri bir yer yok, Çok ama çok güzel bir yer, Babamızı vuranlar nereye gidecek diyorlar, Masum vatan evlatlarını vuranlar, Kendini koruyan askere, silah çekenler, Üzerinde yaşayıp ekmeğini yediği vatanına ihanet edenler, Cehenneme gidecek cehenneme, Cehennem neresi diyorlar, Orası ateşlerin,alevlerin,korların olduğu, Çok ama çok sıcak bir yer, Dede büyüyünce asker olacağız diyorlar, Onları kokluyorum şimdi senin yerine. D
246
Oya İşleyen Kız Sabır ve göz nuru işlenen çiçek Hayaller rengarenk... Hep çiçek çiçek... Ey kız! ... Bilesin ki senin yanında Kahrından kavrulur, en güzel çiçek! ...
27
Sence.. Söyle bana, güzeller güzeli Söyle! Aşk mı bu? Yoksa tutku mu? Hiddetin neden, söyle! Aramızdaki, cam parçaları niye Kanatırsın, beni her titreyişte Gel, gör ki isyandasın bana Ekşi elma yedinse, suçu kime Söyle, bana söyle! Kendini tarttın mı, bir kere Kilo ile gram arasındayım, bu kere Söyle ay parçası, söyle! İçerde mi hüzün var, dışarıda mı Bu kış ayazı sence, niye! .
63
Nasıl Bir Gençlik?(makale) Nasıl bir gençlik yetiştirmek istiyoruz?Bu konuda yeterince net miyiz? Toplumdaki değişik kesimlerin kriterleri veya idealleri birbirine yakın mı?Peki ülke gençleri ve dünya gençleri yeterince tahlil ediliyor mu?Anketler analizler yapılıyor mu?Tüm bunlar sağlıklı bir planlamaya dönüşüyor mu? Sorduğum hiçbir sorunun cevabı tatmin edici bir 'evet' değil bence... Bu ülkede dindar bir gençlik yetiştirme ideali var.Vatansever bir gençlik ideali de var,sorumluluk ve vefa duygusuna sahip bir gençlik isteyen de var;Geleneklerine,örfüne,tarihine bağlı milliyetçi bir gençlik isteyen de..Sorgulayan,insanı merkeze alan,evrensel düşünen,dayatmacılığa karşı yaratıcı insan yetiştirme hayali de var.Peki bütün bu istek ve idealler ,ülke ve dünya gerçekleri esas alınarak bir süzgeçten geçirilebilmiş mi? 'Hayır' . Analizler yapılıp bunun ışığında 50-100 yıllık eğitim projeleri siyaset üstü bir özen gösterilerek hazırlanabilmiş mi? 'Hayır'. Ortaöğretim kurumlarımıza bakıyorum da hiç bir uygulama tarafsız bir harmandan oluşan ideal bir gençlik yetiştirme amacında görünmüyor. Çocuklarımız ağır bir ders yüküyle karşı karşıya bırakıldığı için, velilerimiz karne başarısıyla övünür hale gelmiş;liseler üniversite başarısını başarı karnesi kabul etmiş durumda.Öğretmenler bu acımasız yarışın,sınav yoğunluğunun ahlaki zaafa uğrattığı öğrencileri sınıflarda vukuatsız tutmayı neredeyse başarı sayacak hale geldiler. E! O zaman hani ideal gençlik?Bu gençlik okullarda yetişmeyecek de nerede yetişecek?... Bence kağıt üzerinde başarı yaratmak,istatistikleri ters yüz edip başarısızlıkları saklamak ve sadece üniversiteyi kazanan robot öğrenciler yetiştirmeyi başarı saymak kendimizi avutmak olur.sonuçlar bu gün yaşadığımız gerçeklere dönüşür o zaman.Yetişen insanlar ,ne olurlarsa olsunlar;Milletvekili,bakan, yargı mensubu ,gazeteci,asker,polis...kendi muhakemeleri olmadığı için gücün kuklaları haline gelir, kul olurlar. Bu durumda ne yapmamız lazım? Sorusunu güçlü ve samimi bir şekilde kendimize yeniden sormamız lazım.Yeniden gençlerimize dönmemiz lazım. Çocuklarımızı barışçı, evrensel düşünen,uygar ,cesur; aynı zamanda kendi değerlerine de saygılı,vatanseverler haline getirmemiz lazım. Kanundan, yasadan yönetmeliklerden önce zihniyeti değiştirmek gerek diye düşünüyorum. bu da ancak ve ancak eğitimle olabilir inancındayım. Cenap Şahabettin 1900'lü yıllarda ''Suistimale müsait olmayan kanun yoktur;kanun değişir,suistimalin şekli değişir.'' derken 2017' de sözünün hala bir öğüt yerine geçeceğini bilseydi kahrından ölürdü. Bu nedenle bir an önce zihniyet değişikliğine ihtiyaç var bu ülkede o halde herkesi kucaklayan büyük eğitim projeleri yapmaya soyunmalıyız hem de hiç vakit kaybetmeden...
330
Mahkumiyet MAHKÛMİYETSana her gel diye feryat ettiğimde sevgili, Ördüğün bahane duvarının ardına saklandın, Bana görünmek istemediğini sandım ilk önce, Oysa benim görmemi istemediğini anladım.04.09.2009 00.41 Gemi konağı evim
28
Dörtlük 169 Hafta sonu pazarda günaydınlar herkese Sevgi ve barış ile kötülükler kafese Mutluluk rüzgarları bizim bu sevgimizse Günaydın arkadaşlar ve de candan can dostlar 01.03.2009/OLTU
26
Rubai 5 Birazdan uyku bastıracak, uyuyacağız rahatlıklarla Oysa kan sızması sürecek, dindaş birbirine kıyacak Dört din barış içinde kaldı, o şehrin en uzak yerinden Gelip anlatan dinlenmedi bombalar dinletti kendini
30
İlla Gül Neden diye düşünürüm, kırmızı gül, sarı gül, Karanfiller çok güzel am ma illa gül, illa gül, Bil o sırma saçların var ya benziyor sümbül, Neden diye düşünürüm, kırmızı gül, sarı gül, Karanfiller çok güzel am ma illa gül, illa gül...
42
Sevgi sevgi içimde hamurumda sevgiyi aramam karşılarda sevgi vermektir sınırsız ve umarsız verirken aldığın mutluluğunda mutlu olmaktır sevgi gözümdeki yaşlar saçımda ki beyazlar yüzümde ki kırışıklıklardır sevgi bakarken görendir sendir osadece değerini bilendedir sevgi
34
Uyan Türkiyem Uyan Bana maval okuman Demeyin falan filan Bu şehitler gelecek Ezilmese bu yılanUyan Türkiyem uyan Yetmedi mi uyuman Demedim mi güdemez Bu sürüyü bu çoban,Gün geçmiyor şehitsiz Her gün şehit şahit siz, Böyle bizi sahipsiz Bırakıp, yapman plan.Uyan Türkiye m uyan Yetmedi mi uyuman Demedim mi güdemez Bu sürüyü bu çoban,Meydanlar nutuk nutuk Yıllarca nutuk yuttuk Yuttuk yuttuk uyuduk Sözlerin hepsi yalanUyan Türkiye m uyan Yetmedi mi uyuman Demedim mi güdemez Bu sürüyü bu çoban,
77
Allahım bütün vatan evlatlarını koru Görünen görünmeyen belalardan kazadan, Allahım bütün vatan evlatlarını koru. Çektikleri cefadan hayattaki ezadan, Allahım bütün vatan evlatlarını koru.Onları kötülerden değil senden taraf et, Değerini düşürme altın eyle sarraf et. Hainlerin saldırılarından bertaraf et, Allahım bütün vatan evlatlarını koru.İyi kul olsun kimse hatır gönül komasın, Yaptığı işten dolayı kullar kınamasın. Vatan görevinde burnu bile kanamasın, Allahım bütün vatan evlatlarını koru.İyi insanları örnek alıp hisse kapsın, Onlara dil uzatan olursa dili kopsun. Devletine milletine yararlı iş yapsın, Allahım bütün vatan evlatlarını koru.Yusuf insanlar onların canını yakmasın, Hiç bir kimse onlara kötü gözle bakmasın. Bağrı yanık anaların göz yaşı akmasın, Allahım bütün vatan evlatlarını koru.
107
Türklüğüm Bulgaryada ben ezilirken Sibiryada köle gibi yaşarken Saddam'ın kurşununa hedef olurken Koştum sana Türkiye'mErmeniyi besledin deprem olunca Arap koştu geldi, sen kucak açınca Bakarsın diye bana Türk olunca Koştum sana Türkiye'mÇalıştım, didindim yük olmadım sana Çok gördün bir lokma ekmeği bana Turhani duymaz sırt döndü bana Koştum geldim sana Türkiye'm
51
Sözümüz Söz Nasıl bir şey bu söz vermek. Söz namustur, bir de yerine getiremeyeceğin şeyler için söz verme derler. Dürüst insanlar verdikleri sözlerinde duranlardır diye de bilinir. Ha bir de söz ağızdan çıkar başka bir yerden çıkmaz diye de söylerler...Bizim toplumumuzda en çok söz veren kesim sanırım siyasetçilerdir. Benim bu düşünceme bir çoklarınız katılırsınız büyük olasılıkla. Yalnız bir de şu gerçek var, en çok söz verdikleri halde, sözlerini de yerine en az getiren yine siyasetçilerdir... Toplumsal hafızamız gerçekten zayıf bizim Türk Milleti olarak, bu da geçmişten dersler çıkarmamıza çok fazla olanak sağlamıyor. Zaman zaman hataları tekrarlıyoruz... Bindokuzyüzellili yılları yaşayanlar bilirler siyaset meydanlarında ''Yeter Söz Milletindir.'' diye de bir slogan herkesin diline pelesenk olmuştu. Söz milletin cümlesi çoğu kere lafta kalıyor ve laf ile de ne kaşar peyniri gemisi, ne de beyaz peynir gemisi yürümüyor. Meclise gönderdiğimiz siyasetçilerimizin bazıları, her türlü yolsuzluk ve gayrı ciddi işlere girebiliyorlar, tabi burada dürüst olanları tenzih ederek konuşuyoruz, onlara bir lafımız yok...Sözler kalbin aynasıdır, diye de bir şarkı vardı değil mi? Hah duyamadım, gözler kalbin aynasıdır mı olacaktı? Haklısınız bir harf içinde birbirimizi üzmeyelim canım. O zaman biz de şöyle deriz, gözler kalbin aynasıdır tamam ona itirazımız yok, sözler de yüreğin aynasıdır... Söz bir Allah bir derler bazı zaman insanlar birbirlerine bir şey için söz verirken...Konuşurken ağzımızdan çıkan sözlere azami derecede dikkat göstereceğiz ki insanların kalbini kırmayalım, arkadaşlıklarımızın, dostluklarımızın arasına kara kediler girmesin. Bir de meşhur atalar sözüdür ''Büyük lokma ye büyük söz söyleme.'' derler. Kişi her zaman beş düşünüp, on düşünüp, bir konuşmalı ki karşısındakilere sözlerini dinletebilisin. Doğru sözlülük her zaman için iyi bir karakter özelliğidir. ''Doğru söz yemin istemez.'' demiş bir düşünürde... ''Boğaz dokuz boğumdur.'' diye de güzel bir atasözümüz var. Ağzımızdan çıkacak sözün tartılıp, ölçülüp öyle söylenmesini ne de güzel anlatır...Büyüklerimizin sözünü dinlediğimiz zaman, çoğu kere bir çok hatanın da kıyısından köşesinden döneriz. Hele hele de Rabbımız Allah'ın sözleri olan Kur'anı da okuyup, özümseyip, emir ve yasaklarına uyduk mu dünya ve ahiret saadetimizi de azami derecede temin etmiş olacağız. Bundan daha büyük de mutluluk olur mu? Rabbımız Allah'a Kâlû Belâ'da söz verdik hepimiz ''Ben sizin Rabbiniz değil miyim?'' dediği zaman Cenabı Allah bütün ruhlara, hepimiz hep bir ağızdan ''Evet sen bizim Rabbimizsin'' dedik. O zaman kul olmanın bilincine varıp, kula kulluğu bırakıp sadece Rahman'ın kulu olacağız söz verdiğimiz gibi. Yüreğinizi sıcacık tutun her zaman. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
388
Cam Soytarıları Çoğumuz bir zamanların siyah beyaz ekranlarına geçmişimizi gömmüşüzdür. Çoğumuz bir tadım hayalin peşinden giderek, kimi saf bir çocuk gibi hayata serpilir iken, kimi de olgun bir kişilikle çocuk yönümüzü o siyah beyaz cam ekranlarda görmüşüzdür. Çizgi filmlerde kahramanlaştığımız, parodilerde yaşamı anlamlandığımız, dizilerde duygusal yolculuklara ışınlandığımız, filmleriyle emsalsiz bir yolculuğa uğurlandığımız o siyah beyaz dünyadan ne çabuk ayrılıp, yalan bir gerçeğe ışınlanmışız bilmiyorum. Hayatımızın en güzel baharıydı o mevsimler. Bir evin içine misafir olarak dalıp 4-5 saatlik konukluğumuzda ev sahibi sıfatı elde ettiğimiz zoraki birliktelikler, aynı ekran karşısında geçirdiğimiz o doyumsuz birliktelikler, yayın bitince mecburi gidişlerle biçimlenen gerçekler. Ne çok mutluymuşuz o günlerde oysa. Ne çok insan olarak yaşıyormuşuz ayırımına varamadan gelip geçirmişiz o günleri ve ne çabuk çevirmişiz o muhteşem yaşanası sayfaları. Şimdilerde ‘dönek’ bir devrin içerisindeyiz tamamen. Nur içinde yatsın neredeyse her Türk insanının her bir filmini 10’dan fazla izlediği Kemal Sunal filmleri ile geçiyor günler. Farklı kanallarda birbiri peşi sıra yayınlanan ve hala her karesine izleyici çağıran bu filmlerle serpildi Türk halkı ve bu izlence gerçeğiyle mayalandı yıllar yılı. Epeydir ekranlarda bir karmaşa, bir rezillik, emsalsiz bir ‘soytarılık’ repliği oynanmakta ve bizler bu iğrenç izlencelerden kurtulamadıkça dünümüzü yeniden arar olduk ve kendimizi sorgulamaktan bir haller olduk. ‘Recal’ kandırmacalar ile kurgulanan, kültürsüz sunucularla mayalanan bu programlar duygudan, kültürden ve özümsel teoriden uzak, mesnetsiz yayınlarla birbirinin kopyası haline dönüşmüş halde ve denetim mekanizması her ne hikmetse bunlar için adeta tatilde. Hepimizin hayallerinde en net görüntüsü ile gülümseyen dünümüzün karelerine bugünün hiçbir güzelliği yoldaşlık etmiyor artık. Bizler dünümüzde yiyip tüketmişiz tüm güzellikleri ve bugüne dair hiçbir şeyi ekememişsek bunun suçluları da bizleriz elbet. O ekranlar karşısında ömrümüzün en değerli dakikalarını heba ediyorsak, ‘suçlu kim! ’ sormak bile ağrıma gidiyor. Aynı ‘Recal’i kendimize sorsak, aynı sorularla kendimizi yargılasak bir sonuç alabilir miyiz! Bilmiyorum. Ancak gerçek olan şu ki, bizler reyting sebebiyiz bu tür programların ve ağzımızın yarısı bir kanalda, diğeri başka bir kanalda zaping yaparken kanal kanal, atladığımız tek gerçek bu rezil oyunda bizlerin de önemli bir rol sahibi olduğunun farkında olmadığımızdır. Kısmet Avı’na çıkan kurgu kahramanları, özel hayatında hiçbir baltaya sap olamamış, hiçbir kişiye hayranlık duymamış ve her ne hikmetse aynı otelde yatıp, aynı otelde yiyip içen bu kişileri kahraman gibi görmekteler ve ekranların karşısında her dakika değişen ‘aşk’ı şahane’lerle birbirlerine kur yapmaktalar ve izlenilirlik seviyesini ‘güya’ arttırmaktalar. Özel hayatının hiçbir mahremiyeti kalmayan bu ‘Cam Soytarıları’ her programda farklı kişilerle eşleştirilmekte, metinsel kurgularla birbirlerine resimleştirilmekte, insani duygularla adeta ölümsüzleştirilmekte ise ve bizler bunların programlarına ışınlandırıldıkça da bu devran böylesi bir kurmaca ile gelip geçecektir ve gerçeğin üzerindeki toz asla üflenemeyecektir. Birbirinin aynı yayınlarla havuzlarını dolduran kanallar, birbirinin aynı haberlerle algı duvarımızı top atışına tutan yobaz savruklarla daha çok mevsim geçireceğe benzeriz. ‘Ata binenlerin, hatta atın kuyruğuna yapışanların, hatta atın bir köşesini kendine mesken tutarak ‘Yaşayıp gidenlerin’ dergâhı olmuşsa bu hayat, fazla söze, fazla yoruma ne hacet! . Bizler yaşamın öte yakasında, onlar camın arkasında, roller ve oyunlar, oyuncular ve soytarılar var oldukça, tüm bunları izleyen bir kitle yalan filmini izlemek için onurundan soyundukça bu filmin makarası defalarca sona sarılacak ve bilin ki hiçbir vakit en başa dönmeyecek. Çünkü en başını bizler yıllar önce, yani o ‘Cam Soytarıları’ peydah olmadan izlemiştik. Onlar bizim hafızalarımızdaki konukluğunu sonsuza dek sürdürecekler ve oradan, o muhteşem yerden asla ve asla gitmeyecekler. Sevgiyle…
538
Kırmızı Sarı Yeşil Balonlarda Çocuk Çığlıklarıyla Güneş Kırmızı sarı yeşil balonlarda çocuk çığlıklarıyla güneş gökyüzü mavi ışıklarıyla kim derdi ki hikayem böyle biter yağmurlar ....................
25
Artık Umut Örüyoruz Çok bedel verdik Çok acılar çektik Zindanlarda tutsak kaldık Sevinç nedir yaşayamadık Uğrunda öldüğümüz Kendi topraklarımızda yılarca esir kaldıkÇok yakılan-yıkılan yerler gördük Çok katliamlara şahit olduk Kanayan yüreklere, dertlere, çığlıklara alıştık Ağıtlara, hüzne rağmen Özlediğimiz özgürlük Yüreğimizde ki sevda boy verdi Artık umut örüyoruz Gelecek şafakla doğacak güneşi bekliyoruzDüşman kentleri, köyleri yıktı Işıkları karartı Yüreğimizi kanattı Bizde ne huzur Nede sevinç kaldı Çoluk-çocuk, kadın Genç, yaşlı, hasta demeden çoğunu katletti Zor gönlerden geliyoruz Çok zor günlerden Digor Cizre Silvan Kızıltepe taranırken Çok kıyımlar yaşandı Bununla beraber Özgürlük kavgasında Yarınları bizlere vadeden Çok yiğitler tanıdık çok kahramanlarla tanıştıkZifir gecelerden çok yıldızlar döküldü Çok katliamlar oldu Katiller duysunlar Biz aydınlığa sevdalıyız Yüreğimizi saran hasretle güneşe koşuyoruz08.01.2015 İstanbul
118
Nasıl Devran Sorasam adını bilmez Üçe beş,e aklı ermez Saman ver yok diyemez Nasıl düzen nasıl devranElde kalmamış onuru Durmaz ateşler onu bunu Oynar durur her oyunu Nasıl düzen nasıl devranGiyer takım altı spor Cahiliği kırar rakor Beğenemez gülden dekor Nasıl düzen nasıl devranKara çalar her beyaza Vakitsiz durur namaza Onun için herkes cenaze Nasıl düzen nasıl devranKeyf çe durur günah işler Harama alışmış dişler Beygirleşmiş durmaz kişler Nasıl düzen nasıl devranBaykuş güler bu gidişe İnsalıkta geçti inişe Memoçilo şaştı bu işe Nasıl düzen nasıl devran
86
Mehtaplı yıldızlı her gece Şimdi ayrıyız kan dolar iç dışım Mehtapla yıldızlar çıkan her gece Sevmiştik yıldızlar ay yanken kışım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceAnılar hayaller mazi anarım Sevda şarkımızla meye kanarım Mehtabı yıldızı sensin sanarım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceO güzel günleri tek tek yaşarım Adlı ağaçlarla dolup taşarım Adınla yüzünle uyku aşarım Mehtapla yıldızlar çıkan her geceRuhumda fırtına çıkıp ta diner Sol yanımı bulur felç biner biner Uykusuzluk iki gözüme siner Mehtapla yıldızlar çıkan her geceKarşımda ahu bir çift gözün doğar İki kulağımda her sözün doğar Bende eski yeni her hüzün doğar Mehtapla yıldızlar çıkan her geceMektuba resmine bakar ağlarım En baştan en sona yara bağlarım Var olan olmayan yanar dağlarım Mehtapla yıldızlar çıkan her gece Sedat hünkar (Karamecnun)
121
Van Kedisi Bir gozum yesil bir gozum mavidir benim Van’liliktan degil insan oldugumdan Ispati gozumun yagmurlaridir Bulutlar toplaninca bir bir Biri yesil yagar biri mavi Sevince turkuaz yuregim Gozlerim cosar Biri orman olur Biri azgin deniz Bir gozum yesil bir gozum mavidir benim vanliliktan degil insan oldugumdan
47
Dörtlük 420 Eşek bile anlamaz cahilin sözlerini Bilmem niye yarattın koca öküzlerini Beyni çalışmaz iken görmeyen gözlerini Bilmem niye yarattı Tanrı cahillerini 28.08.2013/OLTU
23
KILIÇ ARTIĞI POE-TİK-LER I Masallarımız aynı düşlerimiz bir Aynı ateşin yaktığı ağıtlardan geliyoruz Kentin en uzak köşeleri Hüznün ele verecek seni Öyle mahzun bakma çocuk "Devletin ve milletin bekası" zedelenir Orda aşka yardım ve yataklıktan Sabıkalıdır şiir II Acı ata yadigârıdır Bin yıllık bir tarihi var Beni bana kırdırır Kehribar bir tespih gibi Çek çek bitmez Kimi zaman yaşayıp yaşamamak Birbirine eşittir Orda zembereksiz bir saat Kırık bir keman gibidir şiir III Hüznü bir bohça gibi vurup sırtına Söyle hangi acısıydın viran evlerin Kanlı bir mendil kaldı geride Serin bir su yavru bir kuş gibiydi Meçhulümüzdür nasıl bir ölüme gelin gittiği O mendilin kokusunda Kanın dördüncü halidir şiir IV Maskeler atılmış roller ve replikler Derin bir uykuya dalmıştır Bir şarkıda ağlarken Bir çiçeği sularken Onlarla konuşur görürsem seni Demektir Şiir yeni çığlıklara hazırlıyor kendini V Hepsi de yaralı bir cerenin resmidir Açılırsa bir sayfası unutulmuş defterin Orda herkes kendi payına düşen Bir yangınla karşılaşacak Ve görülecek Kaç kadın ezilmiş ayak altında O canavar evlerin De ki O defterin dipnotlarıdır düşünde düş görür şiir VI Piyasa şartları nedir İstatistik yasaları ne söyler bilmem ama Bir avuntu bulunur her zaman Peşin fiyatına taksitle Biraz etik estetik Biraz kolesterol biraz turnusol Vazife ulufe biraz felsefe Bunca havar hiç rayting yapmıyor demek Vatanperver bir münevver olarak Sizin bu konuda bakışınız kaç amper Belki de Turnusolün sudaki rengidir şiir VII Daha yirmi dört saat Hayati tehlikesi var diyor doktor Durmadan morfin yapıyorlar Kurtulsa da izi kalırmış Yüreğini ezmiş aklının paletleri Bir saatin tik-taklarıdır orda Beşinci mevsimin adıdır şiir VIII Biz mi taşırız aşkları Aşklar mı bizi Şimdi hangi kentte Yağdığını unuttuğum bir yağmur Ertelenmiş bir aşkın saçlarını yıkıyor O günden beri Öznesi yaralıdır şiirin IX Orda yıldızlar daha parlaktır Aynalar daha ayna Yaşamaya başladığın an Biraz daha koyulaşır ağaçların yeşili Orası Şiirin kendini göndere çektiği yerdir X Sensiz paslı bir çivi gibi duruyorum Bir duvarın yüzünde Ateşe ve rüzgâra dair bir dize kuşan Bu geceyi teslim al Bir selam uçur bana Hâlâ bir sabah serinliği ise adresim İnsana dair her çığlık De ki şiirdir biraz A. Hicri İzgören
343
An Gelir Ürperir duyguların içinden destan gelir Canlanır gözlerinde hamasetli an gelirDuyulur mehter sesi Mohaç'ta meydan gelir Tarihe şan vererek muhteşem sultan gelirDemirden dağ delerek üç tuğlu hakan gelir Avrupayı titreten Sultan Süleyman gelirKarınca incitmeyen yumuşak vicdan gelir O saadet çağından bir kesit bir an gelirTevhidin ışığıyla gerçek müslüman gelir Kurtuluş reçetesi klavuz Kuran gelirİçin dışına sığmaz seyahat seyran gelir Eserken badı saba istenen devran gelirSevda iklimlerine şiirce hayran gelir Seninde mevsiminde çiçeklenen an gelir 10.05.2017
76
Felekten bir-kaç gün çaldım Gençliğin hakkını vermekte geç kaldım,.. Geç olsa da felekten bir-kaç gün çaldım.. İçimdeki keşkelerin hepsini sokağa saldım,.. Önünü alamadım, geri de toplayamadım.Kumkapı, Tepebaşı Nevizade Sokak, Ortaköy, Adalar, Bostancı, Kalamış, Moda Kadıköy, Eminönü, Boğaz turu, akşam Arnavutköy, Geç kalmış olarak bir türlü zevk alamadımGünlerden cumartesi, her taraf insan seli, Çoğu da gençler, her mekan onlarla dolu… Almanmış sordu; bu insanların işi yok mu? Bu soruya cevap vermekten zevk aldım.Toplum olarak gezmeyi, eğlenmeyi severiz, Cumartesi-pazar, gezip-eğlenerek dinleniriz, Sİz de tatil günü,bizim gibi gezip eğlenseniz; Anlayamadı, şaşırdı, adama acıdım kaldım.
91
Dök Şımdı Sessizce Gözyaşı Sessiz sedasız geldi gün batımı Kuşlar,çiçekler el etek çekti aniden Karanlık ablukaya aldı yer yüzünü Yıldızlar düğün evine çevirdi gökyüzünü Saklandı birden bütün çiçek kokuları Boy sırasında çıkarken hayaller ortaya Ben ve gün gönül dağına kavuştu an an Bütün hüzünle savruldu geçmişten atan beyan Sen bir kenarda düşersin düşlerin tavına Ya saçların abartmış dolunay gibi Ya gözlerin buğulanmış sisler gibi Düştüğüm yere bakarsın sanki yerin dibi Karanlık ablukaya almış hayatı sessizce Ne umutlar kalmış saf akla gelen Ne insanlık kalmış töreyle kalan Her şey giderken gecenin koynunda sonsuzluğa Bir hoş seda kalmış geçmiş anılardan Baktığın gece karanlığını derinlerde Dok şimdi bir kenarda göz yaşlarını sessizceI.TÜRKMEN
109