poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Aşk Ben, kaplumbağaların çıldıramasında işe yaramaz kanıtların sahibiyim. Günlerce bir deniz kıyısında yürüdüm bilmiyordum yüreğime bir gün anımsanan insan gücü saklanacak. Hiç belirtmeyecek bunu tanrı zaman mutluluk verecek yaşam iki dakika içinde anlamadığım şeyleri yok edecek. ve sen bir yaprak gibi yumuşayacaksın benim sustuğum yerde. Ve odaları olanların ürküsüyle karanlıktan kopacaklar yürekler. Sanki kısa bir zamandır seni bekleyen bir bira gibi köpük içinde. Bir mutluluk daha unutuyor o eski dilli sevgilim eski rüyalara bakarak. Ve dinliyor şimdi sözümüzü hep peşimizden izimizi sürmüş bir gelecek. O da çiçeklere terkedildiği zaman bozulmasın dostluğumuz kötü davranan rüya olsa bile.
96
Yağmur Özlemek Yağmur düşünüyorum. Yağmıyor. Yağmur özlüyorum. Sonra cümleler özlüyorum. Bir kalem titriyor. Çünkü kalemlerle güzeldir en çok cümleler,çünkü Yağmur en çok cümlelerle güzeldir.Yağmur özlüyorum. Sonra hatırlamadığım başka şeyler özlüyorum, Tavanım eski gözlerimi özlüyor. Gözlerim eski resimlerimde; Resimlerim de özlüyor bir şeyleri, Aynaya çevirince yüzlerini.
45
Aile Aileler temelidir toplumun, Bireyleri için huzur; aile! Her dönem önemi kaçınmaz onun, Derdin olduğunda hazır; aile! Hem huzurun, eğitimin kaynağı, Bakınca yeşerir, bahçesi-bağı, Sırtın yasladığın bir güven dağı, İnsanları eder, vezir; aile! Eğitimin kökenini veriyor, Merhem olup yaraları sarıyor, Her ortamda iyiliği arıyor, Kötülüğün kökün kazır; aile! İnsan için sevgi-şefkat yuvası, Anlayana sanki yayla havası, Huzuru sağlamak, asıl davası, Kıymetin bilene nazır; aile! Dertli, bu durumu yaşadı, yazdı, Birçok diyar gördü, çok diyar gezdi, İnan söylediği yine de azdı, Dara düştüğünde hızır; aile! ERDEMLİ-22 Nisan 2015-Çarşamba Cafer AKSAY
89
Limon Kabukları Nasılsın? Ben bir gün önce uyuyamaştım biliyorsun. Annemi fazla kafama taktım sanırım..Anneme bir şey oldu. Bulaşık makinesine limon kabukları koymuş, güzel koku verir diye.Hangi cağdayız Allah aşkına ya. ben ilk defa görüyorum.Âlem kadın benim annem. Bu aralar annemle sık sık hastaneleri geziyoruz. Annem 85 yaşında. Yürümede zorluk çekiyor. Yaşı gereği doktorlar ameliyata gerek duymuyorlar ablam ve bende izin vermiyoruz saten. Nurlu yüzlü melek annem..Sırtlarım da ağrıyor, Bilgisayar başında oturmaktan sanırım.Şimdi, bana hemen doktora git diyeceksin biliyorum.Biliyor musun ben 45 yaşıma kadar doktor yüzü görmüş insan değildim.Sanırım yaşlanıyorum. Of sırtıma sanki bıçak saplıyorlar.Dün gece ablamda kaldım. Ablam torununun evi gidecekti.Bende annemle birlikte ablamın evinde kaldım.Bende bilgisayarımı alıp gittim…Perşembe günü tv de yayınlanan Cesur ve güzel dizini izleyemedim için bilgisayarda dizi izle sitesinden izlemeye başladım.Yarı uyur, yarı uyanık uyumuşum. Tüh dizi yine yarım kaldı.Bana bu sabah yazmışsın; Halıları yıkama vermiştin dün gece getirdiler. Yavaş yavaş halıları yayma zamanı geliyor. Hava çok soğudu. Kar yagdı yağacak..Yani bu gün ev hanımlığım üstümde gezmek yok. Bu mevsimde seyahati ne severim yüreğim aklım hep uzaklarda.İnandım bende :) Ev hanımlığına sözüm yok ama.Gezi olacak, Seyahat olacak, sen gitmeyeceksin.İçin gidiyordur seninde.Biliyorsun yurtdışı sana yasak. İzin vermiyorum.İkide bir bana sende gel birlikte gidelim diyorsun ama ben uçaktan korkuyorum, hem ben kalp hastasıyım biliyorsun. Birde şunu anlamakta zorlanıyorum.Türkiye’miz turist cenneti iken neden paramız yabancılara gitsin. Yok, yok ben yerli malı kullanmayı seviyorum.Biliyorsun Türkiye'de tüm okullarda yerli malı haftası adı altında kutlanır. Hedefi, tüketiminin artmasıdır.Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve yerli malı kullanmanın önemi anlatılır.İnsanların parasını, malını eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir.İşte sana İlkokulda öğretilen bir ders.Unutma sakın. Önüme gelene söylemem bunları. Birde kendi dilimizle anlaşarak konuşmak ne kadar güzel değil mi?Bizim Ayşe’miş, Fatma’mız, Azize, Cennet, Emine’miz,Angela, Ashley, Becky, Cassandra, Desiree’den,Ali, Hasan, Hüseyin, Süavi’ler, Yorgo, Paul, Tom gibi isimlerde daha cana yakın gelmiyor mu?Ya türkülerimiz;Neşet Ertaş - neredesin sen Ahmet Yılmaz - haydar haydar Volkan Konak - hastane önünde incir ağacı Ali Kınık - Ali Ayşe'yi seviyor Sibel Pamuk - ellerini çekip benden Sibel Pamuk - al yazmalım Neşet Ertaş - gönül dağı Musa Eroğlu - Mihriban Nurettin Rençber - aşk sana benzer Orhan Hakalmaz - iki keklik Erkan Oğur - yarim senden ayrılalı Yavuz Bingöl - sarı gelin Yavuz Bingöl - saçlarını taramışsın Bülent Serttaş - ağlama yar Zara - beyaz giyme toz olur Aşık Veysel - dostlar beni tanırHele şiirlerimiz, bestelerimiz.Arkadaşım Erdal Dursun, İstanbul Tüyap’ta okuyucuları ile buluştu. Pamiray yayınlarında çıkan ‘’Bulutlar Böyle Ağlar’’ şiir kıtabını okumanı tavsiye ederim.Oya Engin arkadaşımın, ‘’Ay Işığında Oynayan Balıklar’’ hikaye kitabı...İçinden İstanbul geçen bir ilk gençlik romanı. 12 yaşındaki Maya’nın Boğaziçi kıyısında bir köyde yaşadığı yaz tatili hayatına yön veriyor.Yaşadığı birbirinden keyifli olaylarla hem doğa sevgisi gelişiyor hem de insan ilişkilerine bakış açısı değişiyor.Tüm bunları yaşarken köyün en yaşlılarından Hikâyeci Osman’ın anlattığı ilginç efsaneler, hikayeler ve anılarla hem tarihe bir yolculuk yapıyor hem de yüzyıllar boyunca Boğaziçi’nde yaşananları öğreniyor.Bu kitap biraz da çocukluk yaşlarındaki arkadaşlıkları ileri yaşlarda dostluğa çevirmeyi başaranlar için. 35. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda Ceylan Çocuk Yayınları standında okuyucuları ile bir araya geldi.Sadece geçtiğimiz yıl yaşadığım Adıyaman’ının tarihi güzelliklerimizi yazmış olsam ömür yetmez..Dünyaca ünlü Nemrut Dağı, Oturakçı Pazarı, Cendere Köprüsü, Adıyaman Ulu Camii, Yel Baba Türbesi Adıyaman binlerce yıllık bir tarihe sahip.Bu tarihin günümüze mirası ise görülmeye değer tarihi yapılar. Gerger Kalesi, Adıyaman Yeni Kale, Cendere Köprüsü, Altınlı Köprü ve Göksü Köprüsü Adıyaman'da görebileceğiniz tarihi yapılar arasında başı çekiyor.Adıyaman'da özellikle arkeolojiye ilgi duyan gezginler için gezilebilecek pek çok antik kent ve öreyeri bulunuyor. Perre Antik Kenti, Pirin Antik Kenti, Arsemia Antik Kenti, Karakuş Tümülüsü, Haydaran Kaya Mezarları, Turuş Kaya Mezarları, Sofraz Tümülüs Mezarları, Karadağ Tümülüsü, Beştepeler Adıyaman'da görmenizi önerdiğimiz, çoğu Roma döneminden kalma örenyerlerinden. Adıyaman Çarşı Camii, Eskisaray Camii, Yenipınar Camii, Adıyaman Ulu Camii, Abuzer Gaffari Türbesi, St. Petrus Kilisesi ve St. Pavlus Kilisesi Adıyaman'da görülmeye değer tarihi cami ve kiliseler arasında en çok ziyaret edilenlerden.Gümüşkaya Mağaraları, Zey Mağaraları ve Palanlı Mağarası Adıyaman ve çevresinde yer alan, mağara turizmine ilgi duyan seyahatseverlerin görmeleri gereken mağaralardan. Osmanlı, Selçuklu, Bizans, Roma İmparatorluğu ve Helenistik dönemlere ait eserleri görebileceğiniz Adıyaman Müzesi şehirde mutlaka gezmeniz gereken bir durakAdıyaman'da. Şehir merkezinde bulunan Oturakçı Pazarı Adıyaman'a özgü geleneksel el sanatları, halı, kilim, çanta, hediyelik gibi şehre özgü eşyalara ulaşabileceğiniz bir çarşı.Hani akşam sana kendini beğenmeyi, kendine hayran olana ne denir? Diye sormuştum.Bilgisaray yokken, google falan bilmezdik.Daha önce sözlük diye bir şey vardı.Kâğıtlara notlar alır, kitap arasına saklardık.Bu bazen kurutulmuş bir gülde olurdu ve küçük bir dörtlük şiirde.Kitabın arasına koymuştum. Biraz da özlem ''Nostalji'' olsun diye.Akşam, seninle mesajlaştıktan sonra (neydi bu diye) bakayım diye düşünürken,Orhan Pamuk’a ait ‘’Sessiz Ev’’ kitabıma bir daha okurken, kâğıtlara notlar almıştım, kitabın arasına koymuştum.O aklıma geldi ve kitabı açtım, gerçekten de kısa notlarım arasında duruyordu.Yani kendine hayran olan, beğenen: Narsist ve megolaman. ;)Bana tam uygun bir kelime işte. Hadi bunu bulmadan yatsaydım, bu yüzden uyuyamadım diyeceğim ama sızmış kalmışım.Sana yazmaya dalmışım, kahvaltı yapmayı da unuttum.Sonra iki gündür büroya uğramadım Cuma namazından sonra gideyim.Canım gün içersinde görüşürüz, kendine iyi bak sağlık ve mutluluk seninle olsun.
822
Deli Aşkım'a Sendin demek ki bu zamana kadar beklediğim Erişene kadar bi çok acı çekdiğim Rüyamda bile göremediğim bi mutluluk bu Daima ellerini tutmak, gözlerine bakmak Aşktan da öte bi duygu Rengarenk, heyecanlı bir sevgi buArtık hiç bir korkum yok Şenim, neşeliyim, huzurluyum Küskünlüğüm geçti insanlara olan Isındı bütün hayat seninle Mutluluğu hissettim yanındaRuhumsun sen benim herşeyim Umutlarım, hayallerim Hüznüm, gözyaşlarım Uğruna can verilecek Mutluluk kaynağımsınBöyle bi aşka ihtiyacımız vardı belki Eskiden beri beklediğimiz Bulmakta zorlandığımız Erişmesi güç bir aşk Galiba bu bizim aşkımız İnsanların kıskanacağı türden Masallardaki aşklardanHer zaman yanındayım, yanıbaşında Ellerindeki sıcaklığı yanımda olmasanda hissediyorum Razıyım seninle olucak herşeye Sadakat, güven, istediğim herşeyi buldum sende Evet artık tam zamanı hayatın tadını çıkarmanın Yaşamalıyız doyasıya İnsanlara inat, hayata inat Mutluluk nasıl olurmuş gösterelim herkese
125
Usta Çiçek Fikir çiçek açar bağ bostan gibi Yeli çağrı olur dağ dosttan gibi Uyan tiritlenir yağ ustan gibi Uymayan sallanır sağ mestan gibi.
24
Düş Bozan uzandım güneşin alnına sen diye yalnızlığımı kurutuyorum sen sevdiğinde oğlunu ben içinde tükeniyorum şimdi düş bozansın sen…tarih öncesi fukara yalnızlıktır düşlerim vurulan düşen topal itin ayak uçlarına düşümü sen gör…şimdi düş bozansın sen…
35
Sözde barış Sözde barış Havralardan kiliselerden çanlar çalıyor Barış barış diye gürültülü haykırıyor Camide yankı Ezan sesine karışıyor Yavaş yavaş halklarda sessizce ayrışıyor Çanak tutuyor yurdumun sözde aydınları Saklıyorlar insanlardan kör karanlıkları Bölecekler birlikte yaşayan tüm halkları Boşa gidecek halkın gelecek yarınları Özerklik adı altında sürecek kölelik Marabalar üzerinde baskı derebeylik Din baskısı altında yobazca şıhlık şeyhlik Yalancı barış özgürlük eşitlik kardeşlik Talana açılacak yer altı kaynakları Yabancıya satılacak kara toprakları Servetine servet katacak köy ağaları Özgürleşemez işçi köylü marabaları Yurdumda yıllarca sözde bir savaş sürüyor Gencecik insanlar boşu boşuna ölüyor Abdal Divane süren oyunları görüyor Anlatamıyorum kimseye sözüm yetmiyor
100
Karamsar Dilimde bir ince kan tadı, Dolanırım gecelerde. Yürürüm turuncu sokaklı lambalarla. Başımın üstünden geçer, bir çift yarasa kanadı. Ben de yaşadım, ben de öldüm. Benim de vicdanım, ellerim kanadı. Yalnız, geceler değil… Gündüzler boyu! Ömür… Aydınlık ve dipsiz bir kuyu… Varıp varmayacağı belli olmayan yer, Parıl parıl ışıklarla dolu… Lakin, renkleri ne açık, ne koyu…
56
Hep Bana Hep Bana * Doktrin * Dünyada ve Antoloji.Com da ilk kezGelmiş geçmiş Dünyada Hep bana hep bana Diyenlerin sonlarını Merak ediyorsak Eğer Hemen bir tarih kitabı Alıp İlk sayfasından Başlayalım okumaya
33
Bu gece benim ilk yılbaşım Bu gece benim ilk yılbaşımBu benim yalnız geçen ilk yılbaşım. Ocakta pişen çorbama düşen, İlk göz yaşlarım. Eğlenceliğimde vardı elli kuruşluk, Tuzlu fıstık. Elli kuruşluk sarı leblebi birazda havası kaçmış, diyet kola.Bu benim yalnız geçen ilk yılbaşım. Çok mutluyum ama anlayamıyorum. Neden akıyor durmaz yerinde. Yaramaz gözyaşlarım. Bu gece yılbaşı ya da eski yılın son dakikaları Gelip geçecek ağlamayacağım Bir çok yılbaşları.. 31.12. 2009.Perşembe 23/55 Tuğrul Ahmet Pekel
73
Yıldız Olmanın Bedeli! ? . K a r a n l ı ğ a ; Hem de zifiri karanlığa hazırım Senin YÜZÜNDE GÜNEŞİ GÖRMEK İÇİN! Niçin YILDIZ olmaz insanlar? ... AŞKTA YANMAZLAR, NİÇİN? YILDIZ OLMANIN BEDELİ; SEVGİNLE YAŞIYORUM, SANA ÖMRÜ KURBAN EDELİ! ...
43
Şaşırmasın düzen babalar ve şakşakçıları… Mustafa Kemal Meydanı, Mustafa Kemal caddesi, Mustafa Kemal ilk okulu Mustafa Kemal orta okulu, Mustafa Kemal lisesi, Mustafa Kemal Kültür Merkezi, Mustafa Kemal Spor salonu, Mustafa Kemal Öğrenci Yurdu… Bir Mustafa Kemal Tuvaleti eksik… Onun için ki HDP bildirgesini duyurmak için toplantısını Mustafa Kemal salonunda yapmış… Neden orada yaptı diye şaşıranlar ve eleştirenler var. Acaba Avrupa da mı yapsaydı? Sokaklarda TOMA, Bütün adresler Mustafa Kemal’e çıkıyor… HDP fındık kabuğuna sıkıştırılıyor… Yok öyle yağma, HDP su gibi hava gibi bütün alanlara yayılıyor… Hayatı kucaklıyor… Dünya şimdi HDP’yi konuşuyor… Yeni bir yaşam, yeni bir çığır açıyor… İlkbaharı müjdeliyor… HDP acılara son diyor. HDP barış diyor… İşsizliğe son diyor… Ücretsiz sağlık ücretsiz eğitim, ücretsiz su diyor… Sermaye partileri kendinden başkasına bunları hak görmedikleri için inanamıyor… Belki de korkuyorlar… Çünkü bunlar onların karlarının eksilmesi demek oluyor… Bu ülkede vergilerin % 80’nini dar gelirli vatandaşlar ödüyor… % 20’sini zenginler… Dar gelirliler Milli gelirin ise %17 sini alıyor… Zenginler % 83’ü alıyor… Diyorlar ki nereden bulacaksın parayı… Açık değil mi? 7 Haziran da kum saati dönecek… Dengeler değişecek… Şimdiye kadar işçileri kemirenler, o günden sonra kemirilecek… Silaha % 30 yatırım yapılıyor… Kim için? İşçi ve emekçilere % 17 Niye? TSK kesilenin yarısı bile yetiyor. Oysa adaletin olmadığı yerde büyük adalet saraylarına ne gerek var? Adaleti saraylar mı dağıtıyor, insanlar mı? Neden beton binalara yapılan yatırım insanlara yapılmasın? Bakanların, bürokratların kıçı çok mu farklı bizimkinden niye onlar 100 milyarlık arabalarla dolaşırken, biz belediye otobüslerinde balık istifi dolaşıyoruz? Onlara gelince para saçılıyor. Bize gelince şaşırıyorlar neden? Kadar diye bizi şartlandırmışlar, bir türlü bize rahatı layık görmüyorlar… Ama olacak… Birden değilse bile adım adım bunlar olacak… Bu seçmenlerin elinde… Ya insan gibi yaşamayı seçeceğiz bu seçimlerde ya da daha beter olun diye ensemize binecekler…
290
Gözyaşlarım ve Yağmur GÖZYAŞLARIM VE YAĞMUR kaç gecedir yağmur yağıyor bu kente, seninle gitti bahar ve mutluluk. sanki............ sen gittinde öyle geldi bu zamansız mevsim. sen....sanmaki sebepsiz istiyorum gelmeni, gittikçe fazlalaşıyor yağmur kimse dur demiyor onlara, görüyorsun durmakta istemiyor, hadi sen gel de dursun, gözyaşlarım ve yağmur.. 07-07-1990
48
Gökte Yıldız Ellidir Gökte de yıldız ellidir (ah aman) Ellisi de bellidir Şu kızların içinde (ah aman) Gelin olan bellidirGökte de yıldız mah gider (ah aman) Gah eylenir gah gider Yari de karşıda gördüm (ah aman) Sandım padişah giderGökte de yıldız meleme (ah aman) Yar göğsün düğmeleme Ölürsem ganlım sensin (ah aman) Gözlerin sürmeleme
54
Marmara sallanıyor MARMARA SALLANIYOR 2000'e bir kala marmara sallanıyor, Tüm ulus marmara için ağlıyor, Büyük acı ciğerlerimizi dağlıyor, Yalovada acı dolu sesler yükseliyor. Marmara'da nice canlar kaybettik, İnsan hayatını beş kuruşa satanları seyrettik, Din sömürücülerine göre biz bunu hakettik, Adapazarında yürek yakıcı sesler var. Gelin canımızı ucuza satmayalım Büyük acıyı kaderimize baglamayalım, Rantcılara bir daha fırsat tanımayalım, Marmaranın gelecegi için birşeyler yapalım. Yüzlerce canın yerine kendi canımı yeğlerim, Marmarada duydugum her sesi,yüregimde hissederim, Bir parça ekmegi bin'e bölüpte yemek isterim, Gölcükte acı dolu sesler yükseliyor. Büyük acının sebebi maddiyetin çıkardıgı karar, Dünyayı acı çekene verseler neye yarar, Acı çok büyük ömür boyu vücudu sarar, Kocaelide acı dolu sesler var. Bin yılın acısını dünya duydu. Acımıza ilk koşan yılların düşmanı yunan oldu, Acı feryadı duyan her türk kendini acının içinde buldu, Marmara da acı dolu sesler yükseliyor. 11.10.1999 (DEMYANLİ) İbrahim Özdemir
140
EVDE YOKLAR Durmadan avuçlarim terliyor,inildiyor ardimdanGirdigim çiktigim kapilar.Trenim gecikmeli, yüregim bungun,Bir bir uzaklaşiyor sevdigim insanlar.Ne zaman bir dosta gitsem,Evde yoklar.Dolanip duruyorum ortalikta.Kedim himbil, yaprak döküyor çiçegim,Rakim bir türlü beyazlaşmiyor.Anahtarim güç dönüyor kilidinde,Nemli aldigim sigaralar.Ne zaman bir dosta gitsemEvde yoklar.Kimi zaman çocugum,Bir müzik kutusu başucumdaVe ayimin gözleri saydam.Kimi zaman gardayimYanimda bavulum, yilgin ve ihtiyar.Ne zaman bir dosta gitsem,Evde yoklar.Bekliyorum bir kapinin önünde,Cebimde yazilmamiş bir mektupla.Bana karşi ben vardimÇaldigim kapilarin ardinda,Ben açtim, ben girdimSelamlaştik ilk defa.
74
Yürekten Bakanlar İçin Aşkın sesi sükutta en derin sestir. Ve yaşam bürünür aşkla içten bir seslilik. Sessizlik yaşam olurken aynı dilde, Sesliliği duyanlar aşka duyuş oluyordu sessizce. Ve kelimelerde duygu olan heceler özde dile geliyordu yürekten bakanlar için.
38
Gerisi Derdimi ayla hizaya getirdim Ve şeytana bestelettim ıslığımı Gecenin mimarı yine hayallerim Yalanını sırtında taşıdı dilimin altı Uzun boylu bir gidişin krizantem cesedi Her şeyde sen olmayanlardan bir hiçlik Gerisi iyilik güzellik…! Cennetimi bir kafire sattım Sen cehenneme gidiyorsun diye. Islığımla çağırdım ifritler başını Sen melekleri sevmiyorsun diye. Bir tabla şu yer küre Silkinen bir sigara külü mazi Bir asadır sevgilim hurma ağacında Künde künde gam şamarı iniyor enseme Bir yumuşak buse… Her şeyde sen olmayanlardan bir hiçlik Gerisi; iyilik güzellik.Saklanır bir sobe saklambaç potasında Bir ıslık ıslanır iblisiyle beraber Sevincinden donar bulutta su Yüreğimde sensizliğin kanseri. Hangi sigara ağzımdaysa, Parmaklarım hemen sarımtırak leke… Ve doğmayan güneş cezaya bırakılmış çocuk! Kallavidir son kullanma tarihi geçmiş kadın. Her şeyde sen olmayanlardan bir hiçlik Gerisi; iyilik güzellik.Azrailsiz kabzedilir tespihi tükenmiş böceklerin ruhu Rağbeti mehtaplı gecelerdir düşlerin Olsun be, gözler bir sevmek birimi olsun Hüzünle ebelenen lakin yalnızlığa yumulan sevdalarda Herkes kendi bedenine göre kefen. Her çekim zaman kiplerince müstağni… Hava da tam sigara havası ha! Her şey var da bir sen yoksun bu hiçlikteGerisi vallahi billahi sahte: İyilik ve güzellik.29 ŞUBAT 2004 KONYA
182
Uzak Sevgi Güzel yüreğim sevgiyi Güzelleyen yüreğim Közü uzak sevgiyle Dağılır küllerim Salt bir çırpıntı Pırr savulur Uçar konar Uzak yüreğim Savrulur bir güle Güllerin gülüne Açar katmer katmer Siner kokuna yiterim Aç sevgiyi bite bite Uzak sevgiyi yitesiye Ya sevgi ol yüreğim Ya acıyla sol yüreğim
47
Gül Senin Tenin Hayat dardı sensiz olan bu yaşamda Benim gibi sevene tacım hazırdı Benden sana hatıra kalsın bir gül koklasanda Uzak kalan günlerimiz vuslatın başlangıcıydıGül bahçesinde seni beklerim gelsen Bir kucak dolusu sevgilerle güllerim senin Canlanır gülleri kalbimin, kokunu sürsen Solmayan en güzel gül senin tenin
47
KIBRIS’ a Özlem Mandalina, portakal Limon kokulu Güneş ışınlarını Ilık bal sarısı gün doğumlarını Özledim…Baharında Çiçek açmış badem ağaçlarını Yasemin, hanımeli kokulu Ilık rüzgarlarını Nisan aylarının Yağmur sonrası Toprak kokularını Özledim…Kızıl gün batımlarını Ardında beşparmak dağlarının Akdeniz’ in yaz gecelerinde Dolunay doğumlarını Yakamozlarını yıldızlarının Özledim …Deniz kıpırtılarıyla Söyleşmeleri, dertleşmeleri Umutlarımı Ipılık sularında yazlarının Özledim…Yazlarında Öğle sonrası Sıcak uykularını Gecelerinin Sabaha dönüşümünü Sımsıcak dürüst Dost insanlarını Barış ve duygu yüklü Sevecen çocuklarını, Kıbrıs’ ımı Özledim...
74
Sevgi nedir? Karlar altında huzur içinde uyumaktır sevgi Yanmış iki insanın külleri arasından dirilip tekrar tekrar yanmaktır…Tüm mabetlerin,sarayların, engel kapılarını açıp Kalp kalesinin kapısına dayanmaktır…Muhammedli bir gönülle esir olmaktır ümmetine Birini kandırmak değil körü körüne kanmaktır sevgi….Okyanustur sevgi…. Tek farkı hiç bitmemesi…Kötüye karşı iyi kine karşı asalettir sevgi Ne olursa olsun Allah için sevmektir sevgi…
55
Hep mavi kalsan Yaşam.. Bazen sen gibi doğar şafağıma Yeşerir filizlenen,kördüğümünde Ben yemyeşil orman kalsamda Sen gökyüzüm olsan ………………………………………………………..Sen mavi Hep mavi kalsan Gücüm yetsede devirsem azraili senin için Bu hayat,bu kadın benim desem Ben kapkara toprak olsamda sevdamdan Sen mavi Ama hep mavi kalsan, Hayat… Mahkum eder beni,,şafaksız toprağıma Bir Karataş diker başucuma öldüğümde Cennete senden önce varsamda Senin gelmeni beklerken. Ben bir mecnun olsamda sende ………………………………………………….Sen mavi Ama hep mavi kalsan Sevgi.. Sende bir yabancı olsada yeniden Sana eceliyle kapına kadar gelen Ben… yeşil bir tabut kalsamda,,çaresiz Sen toprağım olsan Simsiyah çüresede bedenim sensiz …………………………………………………………..Sen mavi Ama hep mavi kalsan Umut,, Senin gözlerinde kalsada bir an İçimde gölgesiz mum gibi yanan Kıpkırmızı alev olsada yüreğim sana inanmaktan ………………………………………………………………………………​ …Sen mavi Hep mavi kalsan.
125
Akdeniz İnsanları Kırk öğlen yağmurları gibi, Karakterimiz tıpkı. Bir bakarsın, Pırıl pırıl güneşli, Sevinçli. Bir bakarsın bulutlu Hüzünlü. Bir bakarsın yağmurlu Gözü yaşlı. Bir bakarsın fırtınalı, Deli yürek...Akdeniz insanlarıyız biz. tıpkı havası gibi, sıcacık temiz yeşil-mavi ve deli dolu...
39
-Bu Vatan Bizimdir Bizim Kalacak- BU VATAN BİZİMDİRİtler bürünmüşler kaplan postuna, Bazı bakar körler aldanır buna, Hele bakın bu satılmış masona, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.Sizi başbelası,pis karabetler İkiyüzlü,dönek satılmış itler, Gölgenizde kaldı o faşist Hitler, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.Döktüğünüz kanlar sizi boğacak, Yakındır,ufukta güneş doğacak, İnmez bu bayrak,sönmez bu ocak, Bu vatan bizimdir bizim kalacak.Fahrettin AKBAŞ
58
Bir Şeyler Ölüyor İçimde Gün yaşam buluyor dal uçlarında Deniz, uykusuz ve yorgun Özenle saklayıp beslediğim Karaya vuruyor tüm umutlarımKimse almıyor maviyi tuvaline Gökyüzü paramparça anlamsız Tüm denizler delik deşik Kuşlar tedirgin, kuşkulu, şarkısızArtık ne gül ne karanfil açıyor Bahçelerim öksüz ve yalnız Yeşermeden kazıyorlar ölümü Körpe dalların damarlarınaAkdeniz mavisinde rüzgâr Martılarla oynaşıyor açıklarda Acılar içinde çırpınıyor dalgalar Ruhumda bir şeyler ölüyor
62
Kurban Haramdır kendi nefsin, Ey Müslüman kurban kes.İbrahim peygamber kesmek istedi, Kurban olarak oğlu İsmail peygamberi, Tam teslim oldu oğlu İsmail, “emir olunduğunu yap” buyurdu, Taşı kesen bıçak kesmedi, Allah izin vermeyince, Kesemedi insan etini, Kestirmeyene bak.Bir koç ve tekbir ile indi Cebrail, “Allâhu ekber, Allâhu ekber” İbrahim peygamber karşılık verdi; “Lâ ilâhe illellâhu vallâhu ekber”, Oğlu İsmail peygamber de; “Allahu ekber ve lillahilhamd” dedi, Böylece vacip oldu bu tekbir.Nice sırlar vardır kurban da bilesin, İsmi azam gizlidir, elde edesin, Nefsine kefarettir kurban, kesesin, Sıratı kestiğin kurban ile geçesin, Allah’a kurban gibi boyun eğesin. Görmez mi gözün mucizeyi, Sen kestikçe çoğalır hayvan, Allahın lütfü keremi dolar, taşar, Bu ibadette hikmeti ilahi var, Kurban gibi sende Rabbine var.Rabbim yarattı bu hayvanı, Rızai ilahi için kes, et için kesme, Rabbine ancak ibadette takvan ulaşır, üçe taksim et kubanı, birini sen, birini eş, dost ve komşun, diğerini de muhtaçlara dağıt. Ey Âdemoğlu anla bunu, Takva ile Rabbine teslim ol. .......sen onun vücudunda gerçek kurban ol.
162
Terk ediliş Terk ediliş mi yalnızlık Yoksa unutulmuşluk mu? Değilse yeri nedir lügat da yalnızlığın? Kahırlanma mı kahredilmek mi? Yoksa kara yazgının bir eseri mi yalnızlıkGöz de dil de yalnızlık bir acı tebessüm Yürekte kalpte Bir kış mevsimi san ki Hayal dünyası ile doymayan açlık girdabı mı? Lügat manası değişik olan yalnızlıkIssız köşeler karanlık sokaklar mı adı Bir sokak lambası altın da sade bir göl gemi Yangını körükleyen bir nefes mi? Dağlar da tek başına bir kar delen mi yalnızlık? Ellerin tutuşu değişir soğuktur her şeyler Adımların yönü şaşkın yer belli değildir Ruhun ezik düşüncelere kırık malzemedir Tarifi imkansız anlamı boş kelime yalnızlığın Acı tuzlu karışık iç yakan lokma gibidir yalnızlık 23.08.2015.Klasis/Silivri
112
Sabır Sabır bir ağaçtır meyvesi tatlı Sonu selamettir hasadı katlıMuttaki kulların yaşam biçimi Sabır düşman ile insan geçimiÖfke ile kalkan ediyor zarar Kin benliği habis ur gibi sararTahammül ibadet katlanmak sevap Susmak ahlaksıza en güzel cevapVakarla yürümek kirli yollarda İnci zümrüt gibi zinet kullardaAğaç sabır ile açar çiçeği Ana sabır ile yapar bebeğiCivciv yumurtadan sabırla çıkar Bir kuş yavrusuna sabırla bakarSabır imtihandır sıcak günlerde Sabır ibadettir kutsal dinlerdeSabırla kavuşur hasret çekenler Özleyip gözünden yaşı dökenlerSabır güvenilir büyük bir liman Sabırla verilir ilahi emanSabırla istenir Allah’tan nusret Sabreden çekmezmiş cennete hasretSabır yolu çıkar menzile sonu Ancak ehli iman başarır bunuSabrı kadar insan oluyor kullar Sabırla düzlüğe çıkıyor yollarUstaoğlu sabır dünyada sabır Sabırla ışıyor karanlık kabir. ...........................Ustaoğlu...
115
Hedef Gez göz arpacık Nişan al Ateş Sonuç Sonuç sensin İlkelerin Yaşam biçimin İşte onikin Mutlak isabet Sevinç yada hüzün Kaçınılmaz gerçek
22
An Geliyor An geliyor, ‘’ya O’’ diyorlar, O’da seni sevdi mi? Senin kalbine düşen bu ateş, yandığına değdi mi? Susuyorum bir anda, sessizlik kaderim oluyor. Çöldeki vaham, gökyüzündeki bulutum ne varsa kayboluyor. Uzaklaşıyorum ufaktan, boynum bükük, yaralı… Benim bu halimi gören kim varsa, gidişimden gittiğini anlıyor.
46
Trafikte Yeni Düzenleme Duble yolda 110 Km. beklemeye alındı 04 Ağustos 2010 10:44 Trafik Yönetmeliği değişinceye kadar bölünmüş yollardaki hız sınırını 90 Km.'den 110 Km'ye çıkaran yasa uygulanmayacak. Alkollü sürücüye 2 yıl hapis geliyor. 1 yılda 5 kez kırmızı ışık ihlalinde ehliyet alınıyor. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Trafik Hizmetleri Başkanı Osman Karakuş, Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde değişiklik yapılıncaya kadar bölünmüş (duble) yollardaki hız sınırını 90 kilometreden 110 kilometreye çıkaran yasanın uygulanmayacağını söyledi. Karakuş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TBMM Genel Kurulunda kabul edilen Karayolları Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanunuyla bölünmüş yollardaki hız sınırının 110 kilometre çıkarıldığını anımsattı. Bu yasaya göre, üst sınır 110 kilometre olmak kaydıyla, hız sınırının, yolun durumu ve aracın cinsine göre yönetmelikle belirleneceğini ifade eden Karakuş, Ulaştırma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın, Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin ilgili maddesinde değişiklik yapmak için ortak bir çalışma yürüttüğünü söyledi. Değişiklik yürürlüğe girinceye kadar, bölünmüş yollarda hız sınırını 110 kilometre çıkaran yasanın uygulanamayacağını belirten Osman Karakuş, şöyle dedi: ''Yeni yasayla bölünmüş yollarda azami hız 110 kilometreye çıkarıldı. Ancak yasa, hız sınırının, yolun durumu ve aracın cinsine göre yönetmelikle düzenlenmesini istiyor. Ulaştırma ve İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin ilgili maddesinde değişiklik yapılması amacıyla çalışma başlattı. Değişiklik yürürlüğe girinceye kadar bölünmüş yollarda 110 kilometre hız limiti uygulanmayacak. Türkiye'deki bölünmüş yolların vasıfları, teknik yapıları aynı durumda değil. İyi olanlar var, olmayanlar var. Ayrıca otomobiller için 110 kilometre olarak belirlenen azami hız limiti yönetmelikle aşağıya çekilebilir. Diğer vasıtalar için hız limitleri de Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde yapılacak değişiklikle topluca düzenlenecek. Bunun çalışmaları yapılıyor.'' -79 BİN ALKOLLÜ SÜRÜCÜ- Osman Karakuş, alkollü araç kullanan sürücülerin hapis cezasına çarptırılmasını öngören bir tasarı taslağı üzerine de çalışıldığını belirterek, ''Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız yeni tasarı kanunlaştığı takdirde, alkollü halde araç kullananlara TCK'nın 179. maddesine göre 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. Bu tasarının önümüzdeki yıl, TBMM gündemine geleceğini tahmin ediyoruz. Biz İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü olarak bu alandaki çalışmalarımızı tamamladık'' dedi. Yürürlükteki mevzuata göre, alkollü araç kullananların ehliyetinin 6 ay, 2 yıl ve 5 yıllık sürelerle geri alındığını ifade eden Karakuş, şunları kaydetti: ''Belirli süreyi dolduran tekrar ehliyetine kavuşuyor. Kanunlaştığı takdirde yeni tasarıda, alkollü araç kullananlara TCK'nın 179. maddesine göre 2 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Alkollü araç kullananlar, gerek kendilerinin gerekse diğer vatandaşların can ve mal güvenliğini tehlikeye atıyorlar. Amacımız, alkollü olarak araç kullanmanın insanlara trafikte verdiği zararları ortadan kaldırmak. Bu yılın ilk 6 ayında 79 bin kişinin ehliyetini alkollü araç kullanmaktan dolayı geriye aldık. Geçen yılın ilk altı ayına göre bu oran yüzde 45 artmış. Denetim yaparak, alkolün, süratli ve uykusuz araç kullanmanın, kırmızı ışık ihlallerinin yol açtığı ölüm ve yaralanmaları asgari düzeye çekmeye çalışıyoruz. Çalışmalara bağlı olarak geçen yıla oranla işlem sayısında yüzde 45'lik bir artış olmuş. Denetimlerimizi arttırarak vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamayı amaçlıyoruz.'' -KIRMIZI IŞIK İHLALİ YAPANLARIN EHLİYETİNE EL KONULACAK- Osman Karakuş, tasarı taslağında ayrıca, özellikle şehir içinde trafik kazalarının başta gelen nedenlerinden biri olan kırmızı ışık ihlallerine ilişkin düzenlemeler de bulunduğunu belirtti. Mevcut uygulamaya göre, kırmızı ışığı ihlal edenlerin sadece para cezası ödediğini, başka müeyyideyle karşılaşmadığını kaydeden Karakuş, ''Tasarıya göre, bir kişi, 1 yılda 5 kez kırmızı ışığı ihlal ederse ehliyeti geçici olarak 1 yıl süreyle geri alınacak. Kanun koyucu, kırmızı ışığı ihlal etmeyi alışkanlık haline getirenlere böyle bir yaptırım öngörüyor. 'Cezamı verir, kırmızıda geçerim mantığı bir tarafa bırakılıyor. 1 yılda 5 kez kırmızı ışık ihlali yapanların ehliyeti 1 yıl alınacak. Ayrıca ihlal yapan sürücü 1 yılın ardından ehliyetini geri alırken psikoteknik muayeneye de tabi tutulacak'' diye konuştu. Güvenlik güçlerinin yaptığı çalışmaların olumlu sonuçlarını da gördüklerini ifade eden Karakuş, sözlerini şöyle sürdürdü: ''2000 yılında Türkiye'de 8 milyon 800 bin araç, 13 milyon 800 bin sürücü vardı. Aynı yıl 5 bin 566 vatandaşımız trafik kazalarında hayatını kaybetti. 2010 yılı verilerine göre ise trafikte 14 milyon 300 bin araç var. Sürücü sayısı da 20 milyon 460 bin oldu. 2010 yılında 4 bin 300 vatandaşımızı trafik kazasında kaybettik. Kazalarda hayatını kaybedenlerin sayısı azaldı. Ancak bu bizim için yeterli değil. Denetimlerimizi arttırarak bu sayıyı daha da aşağıya çekmeyi hedefliyoruz. Bölünmüş yolların çoğalması, karşılıklı çarpışma şeklindeki kazaların önemli ölçüde azalması, gerek kazaları, gerekse ölüm olaylarını düşürdü.'' Elektronik denetleme sistemlerini Türkiye'nin her tarafında ve günün her saatinde yaygınlaştırdıklarında, vatandaşın can ve mal güvenliğinin tam anlamıyla sağlanmış olacağını bildiren Karakuş, denetimlerde vatandaşları tuzağa düşürmek gibi bir amaçlarının asla olmadığını kaydetti. Vatandaşların güvenli seyahat etmesini amaçladıklarını ifade eden Karakuş, trafik kazalarının, denetimler sayesinde en asgari düzeye düşmesini istediklerini söyledi. Vatandaşların yaşamla zaman arasında bir tercihleri olduğunu anlatan Karakuş, ''Ya yaşamı, ya zamanı tercih edecekler. Zamanı tercih ederek acele ettiğinde yaşamını tehlikeye atmış oluyor. Biz vatandaşlarımızı sabır ve hoşgörü tavsiye ediyoruz'' diye konuştu.
760
Veda etmek farz oldu... Dost dediğim mesajımı almazsa Gönül koyup selâmını salmazsa Kusur neyse suratıma çalmazsa …Beklesem de, veda etmek farz oldu. Söz verince sözlerinde durmazsa Rica minnetimiz kabul olmazsa Günlerce unutup hatır sormazsa …Üzülsem de, veda etmek farz oldu. Üzüntünü paylaş haberleşelim Dedim ki derdini ver bölüşelim Uzaktan olmuyor gel görüşelim …Gelmesen de, veda etmek farz oldu. Duygular her zaman şiirle kaim Tükenmeyen servet dostluktur daim Bana inanmadın gel de gör halim …Görmesen de, veda etmek farz oldu. Yüreğin borcudur dostlukta vefa Dostun dosta tavrı en büyük cefa Çok şey istemedim ayda bir defa …Sormasan da, veda etmek farz oldu. Çaresi olmayan tek şey ölümdür Dostun kırılması cana zulümdür Ezelden yanmışım kalan külümdür …Bilmesen de, veda etmek farz oldu. Kahrediyor beni mahzun bakışın Ceyhan’ın dertleri boyundan aşkın Yazarken şaşkınım okurken şaşkın …Duymasan da, veda etmek farz oldu. Çukurova/2012
139
Batıl Teorilerle 3 Çok kez aldatılırız, batıl teorilerle, Ömrümüz boşa gider, ideolojilerle…Sanki bir oyun ile bir ömür geçiririz, Sonra farkına varır, tövbe etmek isteriz…Batağa düşülmese, günah işletilmese, Şeytan hiç aldatmasa, Hakk’ı engelletmese…Fakat bu mümkün değil, kullar aldatılacak, Zulüm baş gösterecek, kötülük yayılacak…Bin pişmanlık içinde, gerçek filizlenecek, Hak egemenliğinde, batıl bir bir çökecek…(1996)
52
Akdeniz ey oğul ay kız vermiyorlar izin yürümene gülmene * atıyorlar çizik yaşamın en güzel çağına * suları sıcak mavi akdeniz * barış denizi kıyılarında mutlu halklar yaşayacak
28
Aşk Sen aşk nedir bilirmisin Aşk görmeden edemediğindir, İşte bu çalan onun telofonu dediğindir aşkBak bakalım oradamı duygusudur, Arka sokaktan önüne çıktığındır Evinin önünde sabahladığındır Aptalca fallarda çare aradığındır aşkBütün şarkıları ona yorduğun, Her şiirde onu yazdığın, Her gece onunla yattığın, Her dubleyi ona içtiğindir aşk.Aşk! Yere göğe sığdıramadığın, En berbat halini güzel bulduğun, Aşk bütün aptallıkları Mantığa sığdırdığın,en basit cümleleri Kuramadığındır.Aşk varya güzelim,,,, Anlatılmayan,anlaşılmayandır Sen aşkı tadamazsın güzelim Çünki halâ boş bakıyorsun
73
Dostluk Dost elin karanfil dolu otur şöyle yanıma sağılsın ak gün ellerimizden tarih yanılgıya düşsün bırak arınıp durulsun belleklerde ki Dostça dostluk içimizde yeşerirken insanlık adına parlayan ayna gibi ellerimizden sunalım karanfilleri çağdaşca imgemiz dostluk ve barış adına haykıralım gel seninle nasıl diye düşünme ırlanan tutku olsun barış savaş değil ılıman bir nefesle nazlı bir çiçek gibi avuçlarımızda yeşersin umut dolusu günler 11.05.1982/ANKARA
63
Her Sabah Her Sabah Dertli Esersin Her sabah her sabah dertli esersin Bilmem ki muradın ne seher yeli Kerem eyle dost köyüne gidersen Benim de halimi de seher yeliHasret kıyamete kalıyor deyu Yaralar vücudum alıyor deyu Derd ü firkat i le ölüyor deyu İsmimi deftere ko seher yeliBozuk dünya sefasına erilmez Adûlar içinde bir gün görülmez Bizim bu işimiz burda görülmez Çekelim ah ile hu seher yeliNe acayip dumanlıdır başımız Kırk yediye yüz döndürdü yaşımız Kerbelâ cengine döndü işimiz El-aman bir damla su seher yeliKerem eyle Medine'ye varasın Arzıhalim doğru dosta sunasın Varsın Ruhsatî'yi eller kınasın Akıyor gözümden su seher yeli
101
Bilô Ağa Bilô Ağa oldum ola Portakalı soymak bilmez Bir de iştah vermiş Mevlâ' m Doymak bilmez, doymak bilmezÇorba sanki oldu yemek Yemek demek Bilô demek Hiçbir şeyi bulamasa Atıştırır kuru ekmekÖzü doymaz, gözü doymaz Boş lâf eder, kulak duymaz Bir de inat, öldür caymaz Yazar silmez Bilô Ağa.
49
KaRDeŞLiK KoNuLu ŞiiR YaRıŞMaSı ((SeRBeST)) BiRiNCiLiK ŞiiRi MUHTEREM ASLAN KARDEŞLERİM Bataklıklar çoğalıyor giderek, farkına varalım Bu ülke, bu insanlar bizim, gelin birlik olalım Dinimiz, kültürümüz der ki; Hep dost kalalım Bu gidişatı durduralım kardeşlerim Yabancılar bize özensinler, gıpta ile baksınlar Sevelim ki sevilelim, isterlerse halkalar taksınlar Işık saçalım dünyaya, boşver onlar güneş sansınlar Bu gidişatı durduralım kardeşlerim Eğitimse seferber olalım, okutalım çocuklarımızı Tartışmaksa kavga etmeden, çözelim sorunlarımızı Kalkınmaksa çalışalım, kurtaralım yarınlarımızı Bu gidişatı durduralım kardeşlerim Önce yurtta barış, ki sonra gelir dünyada barış Önce kendini sevmekle başla, kendinle yarış Dünya sana yalvarıyor, bunun adı gizli yakarış Bu gidişatı durduralım kardeşlerim Yüreğimizdeki enerjiyi harekete geçirelim Yunus misali sorgusuzca sevelim sevilelim Mevlâna’yı dünya bilir, unutmayın o bizim Bu gidişatı durduralım kardeşlerim (MUHTEREM ASLAN)
121
Karadeniz Dağ Denize , Yeşil Maviye Kavuşmuşsa Bil ki karadenizdesin . Dağa sis Ormana yeşil Denize Mavi yaraşır.. Banada hepsinin tadına varmak .:)
23
Tanrı Huzuru TANRI HUZURUİnsanlık borcunu hiç ödemeyen Hemi kıt akıllılar hem de çoklar Başkasına tahammül edemeyenler Nasıl kendisine sadakat beklerCihat için yanıp durdukça bağrı Sanır ki bir tek kendisi doğru Ki ondan dır insan katline çağrı Günde beş vakit Us! ta saklım haklarÜretene düşman hiç üretmemiş Yiyip içtiğine aklı yetmemiş Bir gün insan hakkı diye gitmemiş Tanrı huzurunda aradım yoklarDin iman diyerek saltanat sürmüş Bazen koyun kuzu it olup ürümüş Her dem zenginlerle fakiri vurmuş Vurguni yem bilmem puşt neyi saklar.
81
Anlamlı Sözler 1631 Başa Geçer MehdiMehdi olunmaz bilesin ki; isimle, resimle, cisimle. Başa geçer Mehdi ancak, Allah'ın görevlendirmesiyle.Berlin, 9 Mart 2013.
21
Karınca Taksim taksim edilmiş bilginin dibi delik Karıncada cesaret karıncada bilgelik Yumak yumak hoşgörü güvercinin ak tüyü Muhabbeti getirip gönderdi üzüntüyü
21
Görev ve yaratılış Seher vakti kalkar dinlerim, Bülbül öter, Anlarım ki bu ötmek için yaratılmış, Kalkıp hazırlanırım, Kahvaltı da zeytin, Anlarım ki bu tatmak için yaratılmış.Evden çıkarım işime diye, Yolumu bir köpek keser, Anlarım ki bu kapmak için yaratılmış, Yolumun Kenarlarında çiçekler açmış, Envay türlü renk renk gül, Anlarım ki bunlar kokmak için yaratılmış,Akşama kadar çalışırım, Evime dönerim bir telaş, Dünya evi bu ben ahmak için yaratılmış. Ah canım evim ve hayatım,iş mutfak banyo, Nefis bir yatak odası pembemsi, Yatak bu baza yatmak için yaratılmış.Bülbül ötmek,zeytin tatmak, Köpek kapmak için yaratılmış,da, Ben niye? niye? niye? Yaratıldım, İş,ev,mutfak,tuvalet,yatak, Bunlar olamaz hayatıma gaye, Yaratanımı bilmek sınav olmak için yaratılmışım... 29.05.2006
108
Sustum.. Sustum.. Kalbimin sesini dinlemek için, hislerimi daha iyi duyabilmek için sustum.. Söylecenecek o kadar çok şey varken, suskunluğumu bahşettim insanlara.. En çokta içimi acıtan buydu ya.. Uzun uzun susmalar..Meğer hep insanların anlamadığı dilden konuşmuşum.. Yada sessizce, kimsenin duyamayacağı bir şekilde çığlıklar atmışım dünyaya.. Tanımsız bir sonsuzlukta yüzdürmüşüm hep kelimelerimi..Sustum.. Gereksiz söz tekrarlarından daha anlamlıdır belki sessizlik.. Doğru kelime yitirmiş anlamını ve sessizlik katletmiş onunda anlamlılığını.. Suskunluk keskin.. Suskunluk, içini kemiren bir kurt gibi..
74
Hatıran Ben bu yüreği nasıl ikiye böleyim, Mevlâm nasip etse de yanınıza geleyim. Bu dünyada sizsiz nasıl güleyim, Hatıra kaldı bana kanlı gömleğim.
23
Trabzona Girdim Seller İçinde trabzona girdim seller içinde akar gözüm yaşı kanlar içinde nazlı yarin gönlü eller içinde garibim ne edeyim kullar içindebir yalnızlık türküsü tutturmuş dilim yar fezada bir yıldız uzanmaz elim dağlar desen yol vermez çetinmi çetin trabzona girdim seller içinde garibim ne edeyim kullar içindeşanlı karadeniz ahımdan inler kör olmuş bağlamam sağır olmuş teller yar sinesine uzanmış namahrem eller trabzona girdim seller içinde akar gözüm yaşı kanlar içindeyas tutup ağlar olmuş yemyeşil dağlar yar namert koynunda namusum kan ağlar geçit vermez gitsemö koplar ziganalar trabzona girdim seller içinde nazlı yarin gönlü eller içindeağaç misali yeşil yarin gözleri çukur ovada pamuk bembeyaz elleri gel görki bana olmuş zemherimi zemheri trabzona girdim seller içinde akar gözüm yaşı kanlar içindekaradeniz elinde çalınır söylenir türküm sevenlere nassihat olur yar aşkına söylenen sözüm yıkıldı sevdam uğruna benliğim özüm ülküm trabzona girdim seller içinde garibim ne edeyim kullar içindeaşkı uğruna ruhum boşlukta sallanır bayram terk etmiş beni başıma karalar bağlanır yardan bir seda gelse gönül daha nelere katlanır trabzona girdim seller içinde nazlı yarin gönlü eller içindegarip ankaralı bu işten bir ders alırmola yürek hiç yorulmaz vermez bir mola ussuz olunca baş vursan ne sağa sola trabzona girdim seller içinde akar gözüm yaşı kanlar içinde
202
GÖZÜMDE TÜTEN ŞEHİR Gözlerimde Ankara tütüyorMasmavi gökleri vurmuş ufkumaGündüz hayalime gece rüyamaAnkara'nın eflatun taşıBabamın kırlaşmış başıVe dost yüzlü sokaklar giriyorGözlerimde Ankara tütüyorSerin bir poyraz esiyordur tepelerdenAkasya dallarını ürpertenGeç kalmış öğrenciler koşuyordur treneAvareler uzanmış yeşil çimeneAşina sesler gelir sokaklarındanSeni görüp seni sevip de ayrılmak zorGözlerimde Ankara tütüyor.Bir ay doğuyordur Elmadağı'ndanRengiyle ışığıyla bizim olan ayYavaş yavaş kapatır dükkanı GünaySon yolcular görünür Ozanlar sokağındanGece garip yüreğime düşen kızıl korGözlerimde Ankara tütüyorAltındağ'ın artan kalabalığıMamak yollarında dizim dizim işçilerVişne bahçelerinden gelen serinlikBadem çiçeklerine yağmur çiselerSen bu düşü neye yorarsan yorGözlerimde Ankara tütüyor.
87
Serçeler Mavidir Serçeler, biliyor musun? Serçeler maviymiş aslında Ve gökyüzü de onların bulut boşluğuna yansımasıymış Gözlerinin o gülüşünün her mevsim ebemkuşağı arafında...31.5.2017
22
Dünya Sana kimse eremez Muradını alamaz Garip olanın yüzü gülmez Gül yüzümü ağlattın dünya...Değirmen taşı gibi Döndürdün beni dünya Yüreğime dert yükünü Koyup, salıverdin dünya...Kar yağdırdın saçıma Zehir kattın aşıma Koydun beni bir başıma Zalimsin sen dünya...Doğarken kimse gülemez Gelen ağlar koynunda Ecel birdir, değişmez Fanisin sen dünya...
48
Gün Bu Gündür Geçmiş Zarar. Gün bu gündür geçmiş zarar gelecek zor yarın dahi nafilei Göz vardırki kara o bakıştaki cehveri fark edemesin ille. Dağ öz bağında çıkan bir damla suyunu vermek istemez sele. İnsan bilemese yaradılışının sırını yönu hile önü hile sonu hile
44
Yağmur Sen suydun, buharlaştın, bulut oldun, yağmur gibi yağdın gözlerimden. Bir sızı, hüzün oldun içimde, kara bulutlar, ya güneş, ya da yağmur. Yağmur, yağ gönlüme, yağmur, gel buraya. Yağmur, özledim seni, yağmur, dön geri. Yağmur, aklımdasın, yağmur, tahtındasın, yağmur, aşkımsın. Çisil çisil gözümde, satır satır mısralarımda, gözyaşım yağmur, aşkım. Pencereme vuran damla damla yağmur, hatırlatır seni bana, neredesin. Gece demez gündüz demez düşlerimde, anılar sorar seni bana, neredesin.
68
Sömestr Bir dönem geldi geçti, çocuktum bağımsızdım Savaş, seviş, iyi, kötü, her şeye duyarsızdım Düşene güler düşünce ağlar, öyle ki pervasızdım Her çocuk gibi ben de günahsız, riyasızdımBir dönem geldi geçti, gençtim vurdumduymazdım Asiydim hem hırçındım, hislere gem vurdurmazdım Bazen mahzun olsam da, çoğu gün hiç durmazdım Her genç gibi ben de, aşıktım şiir yazdımBir dönem geldi geçti, askerdim hemen kaynaştım Bazı günler oynaştım, bazı günler ağlaştım Kim bilir ki kaç kere canla başla savaştım Her asker gibi bende, mutlu sona ulaştımŞimdi bir dönem geldi, nedir tam bilemedim Askıda kaldım zaten, bu budur diyemedim Serde erkeklik var ya, hiç yardım dilemedim Ne sevdim ne sevildim, şefkati göremedim...Yalçın Ergün / 14.08.1995
110
Umuda Haykırış Sana bu yazdıklarım, denizde boğulan bir elin son haykırışlarıydı; Yâda kibritçi kızın son kibriti umuda ve hayale yanan. Nihayetinde küçük bir dalga eli denize gömen küçük soğuk bir nefes kibriti söndüren. Sana bu yazdıklarım, zemheri ayazında beni ısıtan yaktığım sigaramın koruydu, susuz yazın yağmur yüklü bulutuydu. Çekilen son bir nefesti sigarayı söndüren Bir rüzgârdı bulutu alıp götüren Sana bu yazdıklarım emine bacının oğluna yaktığı bir ağıttır Feryat feryat Kara trenin kara dumanıydı gökyüzüne yükselen Ya da makinistinin ter kokusuydu buram, buram hasret kokan Sana bu yazdıklarım müsvette defterimin arasına sıkışmış şiirlerdi. Çoğu zaman küçük bir çocuğun hülyasıydı saklambaç oynayan. Sana bu son yazdığım ne bir elveda, ne de bir merhaba. Sadece geçerken uğramıştım.
115
JİLET YİYEN KIZ o kızı nerede nasıl görsem aklımı başımdan alır ağzı saçları şıra köpüğü desem kaşları bıçak izi kırmızı yakut pulları mı? bu ne görkem kanlı gözbebeklerindeki yazı beni nasıl büyüledi bilmem kirpikleri örümcek kırmızı kızıl demirden bir ünlem salınması yangın yalnızı korkmasam öpmeye eğilsem dişleri elektrik kırmızı çarpılmışım başım sersem sevdim jilet yiyen kızı göğsündeki kumrulara değsem gagaları zehirli kırmızı gece gündüz tek düşüncem kasıklarımdaki ince sızı artık kimseyle sevişemem anladım sevişmek kırmızı jilet yiyen kız merih'li gecem birlikte bulacağız belâmızı sonumuz kuşkusuz cehennem kırmızı kırmızı kırmızı Attila İlhan
91
Diyet yapanlara eleştiri Yemekler var tatlı tuzlu Dondurmam var buzlu buzlu Güveç pişiyor kuzulu Yiyene afiyet olsunBirileri diyet yapıp aç geziyor Allahım onlara akıl versin Diyetten vaz geçip Doya doya yemek yesinBir deli diyet adında Bir kuyuya taş atmış Doğrumu yanlışmı demeden Birileri diyet yapıp aç kalmışDiyet yapana yazık sararıp solmuş Kış geçti bahara erdik Bırak rejimi lütfen sende Doya doya yemek ye
63
Eylül Bir perde ki sensin o, açılman günâh olsa, Hep perde melâl üstüne hep perde inatla. Yorgun geceler sonrası bitmiş acı dünde, Dinlense bu ömrüm o mâsum kahve gözünde Dinlense bu rûhum o mâsum nûrlu yüzünde...18.07.2006 10:38:00
37
Dost Sofrası (Nazire) Dost SofrasıDur dinle arkadaş, ne diyeceğim Aşkı arıyorsan, ne diyeceğim Böyle güzel şeyi, tat diyeceğim Tadıp da nasiplen, dost sofrasındanO bildiğin aşklar, o aşktan değil Yar için söylenen, laflardan değil Süslenip püslenmiş, “cicim”den değil Dinle de nasiplen, dost sofrasından Ben okudum aldım, bir alın derim Yaşayıp yaşatmak, içinde daim Elbet yaşamışlar, iki şairim Yaşa da nasiplen, dost sofrasından Döktüler nameler, çaldıkça sazı Ozanlar gösterir, en güzel aşkı Yüreği mest eder, Oflunun adı İsminden nasiplen, dost sofrasından…İki şairimde, gönül çobanı Koydular sofraya,muhabbet aşı Bize kalır banmak, tasa kaşığı Yiyip de nasiplen, dost sofrasındanSevmekler sözle hiç, olmuyor bilin! Sevgiyi öğretiyor, bu iki beyin Dil ile değil de, gönülden sevin Yürekten nasiplen, dost sofrasındaŞairler öğretti, aşkı şiirde Her dize götürür, en derin yere Bu aştan nasiplen, istersen sende Okuyup ta nasiplen, Dost sofrasındanDeğerli; Metin Yıldırım ve Ahmet Faruk Türkyılmaz (Namı Diğer Oflu) gibi iki usta şairin karşılıklı yapmış oldukları nazirelerine acizane bir naziredir.Halit Demir / Erzincan / 03.07.2004
158
Sevgi Bir Nimettir, Kıymet Bilene Sevgi bir nimettir, kıymet bilene Mutluluğa şifre, şükür edene Sevgiyle kalanlar, düşmez eleme Sevgi kalbin tacı, büyük hazineDuygular yükselsin, sevgi seline Hiç durmadan vursun, gönül teline Sarsın bütün rûhu, cümle bedene Sevgi kalbin tacı, büyük hazineSevgi döner her an, bahar yeline Hükmeyler her dem, kalbin diline Akar damla damla, baldan kelime Sevgi kalbin tacı, büyük hazine10 Aralık 2013 - ISPARTA
65
Dua "Duâ temiz bir kalbin sesini ALLAH'a duyurmaktır." Güzellik bakmaktan Mânâ anlamaktan bulunur Aşkı yürekler yazar Ne göz görür Ne akıldan okunur Yürekten istedi....................
24
Dua "Duâ temiz bir kalbin sesini ALLAH'a duyurmaktır." Güzellik bakmaktan Mânâ anlamaktan bulunur Aşkı yürekler yazar Ne göz görür Ne akıldan okunur Yürekten istedi....................
24
Sözünden: Dönme... (819) Gül yüzünde bulutlarımı ağlatma hiç, Akarsularımı akıtma hiç gözünden. Gül yüzünde ağaçlarımı budatma hiç, Yerler gökler dönse sen dönme hiç sözünden... ... Sarı sarı çiçeklerimi kopartma hiç, Kuşlarımı salıverme sakın elinden. Gül yüzünden yıldızlarım kaysın tutma hiç, Çocuklar gülsün dileklerime sen gülme! 18.04.2017
46
Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Taze yemekler yiyin Çok yemek şişmanlatır Kısalır hep ömrümüz Ölüm gözetmez hatır Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Besin savurganlığı Sıkıntıya yol açar Bilinsin öğrenilsin Canlara ateş saçar Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Fazla besin vücudu Yorar ve harap eder Devamlı alınırsa Can insanı mahveder Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma En fazla savurganlık Bilinmeli ekmekte Bu işi bilen gelsin Yazılmalı reçete Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Yiyeceğin kadar al Kırıp içini atma Gece yemek yedinse Hemen yatağa yatma Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Ekmek çok büyük nimet Onu atma çöplere Bilin sebep olursun Günaha hem de kire Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Yenmeyen ekmekleri Poşete koy ve sakla O an bayatlamasın Bu durumu gör hakla Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Çok bencil bir davranış Biliniz savurganlık İyice öğrenilsin Gerçekten olur anlık Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma İyi insan kendini Rahatını düşünmez Dostun yanına varıp Doğru sözü hemen sez Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Çevremizde aç varsa Hemen doyurmalıyız Anne baba ve dede Bebek çocuk genci kız Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Gereğinden fazla şey Muhtaca verilmeli Mutluluk ve esenlik Altlara serilmeli Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma Yurttaşlık görevidir Darda olana bakmak Mutluluk çubuğunu Hasan diyor hemen yak Yemek ye canı yorma Denge kur içe vurma
245
Vakit Akşama Kilitlendi Vakit akşama kilitlendi Kuşlar da farkında mıdırlar bilmiyorum Bir gün daha geçip gitti ömrümüzden Bir elma daha düştü daldanVakit akşama kilitlendi Atlar da farkında mıdırlar bilmiyorum Esintinin yönü değişti durup-dururken Gökkuşağı bilezikler takmışlar Ayakları görünmüyor halhaldanVakit akşama kilitlendi Ya balıklar, onlar farkında mıdır Dayanılmaz boyutlarda çağrısı ötelerin Belki kaza, belki kader Denize bir insan düşüyor sandaldanVakit akşama kilitlendi Ya gardiyanlar, onlar da farkında mıdır Bir gün daha eksilirken mahpusun cezası Tâdatta Bir ceset çıkıyor çuvaldanVakit akşama kilitlendi Hamaklarda sallanıyor Don Kişot şairler Tanıklık yapmaya reşit değiller Bir daha, bir daha derken Son elma da düştü-düşecek daldanVakit akşama kilitlendi 'En büyük takım, bizim takım'dır 'En büyük asker, bizim asker' Hep hava basıp durur körükler Kırmızı şeritli bir aferin gelecek diye Örümcek kraldan… Bahaeddin KARAKOÇ (Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri –Dolunay Yay. ANKARA)
133
Hasret'im Adını HASRET koydum Senin yokluğundan İlk kez böylesi üşüyorum Özlemin rüzgarından Dokunsalar ağlayacak gibiyim Uzuun upuzun yollardanSanki karanlık bir yerdeyim Güneşin bile bana inadı var Hasretin bittiği gün doğup Sarıp sarmalayacağım diyor. Biliyormusun? Bazen çok çaresizim Bir nokta gibi küçülüp Yok olacak gibiyim Bazende sevinç dolu Çocuklar gibiyim Gelecek! ... biliyorum. HASRETİM seni çok özlüyorum. Ruhsel Barışçimen
58
Akşam Olmasa Hınç alırcasına çıksam dağlara, Bir de oradan baksam doğaya, Sonra gezinsem durmadan, hatta; Akşam olmasa...Saatler geçse aradan habersiz, Kuş cıvıltıları, böcekler ve biz, Sonra, bu ahengin arasında Akşam olmasa.Şırıl şırıl akan bir dere, Arkasından bir pınar, aynı ahenkte, Ve yeşil ile mavi karışımı doğa, Gezinirken ufak bir göl kenarında, Akşam olmasa.Ağaçların gölgesi dindirirken yorgunluğumu, Etrafı sarmışken çiçek kokusu, Böcekleri sarmadan kış uykusu, Binbir doğa sesine karışsam, Hatta koşarken bir ceylanın arkasında, Akşam olmasa.Bir taşın üzerine oturup, Seyretsem bütün yaşamı, Bembeyaz bir bulutun, Oradan izlesem girdiği şekilleri, Bu sihire kapılmışken orada, Akşam olmasa.Sonra, tatlı bir rüzgar, Saçlarımı okşasa, Etrafımı sarmışken temiz hava, Tüm neşeyle seslensem doğaya, Güzel bir güvercinle, Bakınırken karşı karşıya, Akşam olmasa.Bütün kaygılarımdan uzakken, Hatta doğanın sihiriyle el ele, Ve kuşlarla başbaşa, Onların yaşam savaşını izlerken, Yalnızca; Akşam olmasa.
132
Bir Yaz İdili Ve H.hesse Saatlerin ılık yaz rüzgârları gibi ağırdan aktığı vakitlerde, sadece sevgilisini serinletmek isteyen bencil bir delikanlı misali hırıldayan “pırpıra” yüzümü tuttuğum sırada geldi o. Hesse’nin ilk gençlik öykülerinin böyle kimsesiz bir akşamüstü ansızın ziyaret etmesinde de vardır bir hikmet, diyerek okumaya başladım. Elbette yine aynı şey oldu. Aradan geçen onca yıla rağmen sanki “ilk gençlik ülkemden” hiç ayrılmamışım, o yuvanın kendine has sıkıntısını geleceğe neşesiyle taşıdığı kıpırtılı ruhu kaybetmemişim gibi hayata yeniden uyandım. O zaman bana çok ulu, cömert, merhametli görünen meyve bahçelerinde dolaştım bir süre. Anların durgun bir gölün üzerinde halka halka çoğalan genişliği içinde yüzerken, yaz tatili için gittiğim kasabaları düşündüm. Toprağa tıpır tıpır düşüp çürüyen meyveler gibi bir köşede öylece unutulmuş hissediyordum. Serin avlularda oturup cırcır böceklerinin türküsünü dinlediğimde, esas derdimin “dertsizlik” olduğunu henüz bilmiyordum. Bütün huzursuz gençler gibi canım sıkılıyordu işte. Ama sezgilerim o manasız boşluğu kavrayacak kadar güçlenmemişti. Gençliğin buruk ve esrik sarhoşluğunu yaşıyordum. Hayata dair cevap alamayacağım soruları gizli bir dilek kutusunun içine koyup kuyruklu yıldızlara yolladığım yıllardan bahsediyorum. Hiç bitmeyecekmiş gibi kendiliğinden uzayıp esneyen saatlerden. Hesse’yi okuyan pek çok okur gibi o yazlarda bıraktığım kendimi özlüyorum. Bilmiyorum ki; şimdi annemin yumuşak dizine başımı koysam, ona kırlardan topladığım gelincikleri, papatyaları getirip buğulu bir sürahiye yerleştirsem, sofradaki kiraz tabağına dadanan birkaç arı vızıltısını o anki neşesiyle, hüznüyle çağırsam, vişne reçelli kızarmış ekmeklerin kokusunu içime çeksem, dantelden bir örtünün kendiliğinden kayıp düşmesi gibi akıp giden hafif yaz bulutlarıyla hülyalara kapılsam o zamanki kendimi bugüne taşıyabilir miyim? Cevap karmaşık; ne evet, ne de hayır. Hesse kitaba adını veren “Gençlik Güzel Şey”de, gençlikle olgunluk arasında salınan “sıkışmışlık” hissini bir doğa ressamının titizliğiyle resmediyor. Gelecekte edebiyat tarihinin en önemli yazarlarından biri olacağının müjdelediği tabiat tasvirlerinin arasına gizlediği “insanlık hâlleri” son âna kadar hiç değişmemiş. Edebiyatı nasıl da kendine benziyor. Onun hayal etme üslubu, okuruna yaşama üslubunu da açıkça gösteriyor sanki. Bir roman, hikâye kapağında, “otobiyografik unsurlar içeren” hatırlatmasını her gördüğümde, itiraf etmeliyim ki müstehzi bir tebessüm yayılır yüzüme. Sanki başka türlüsü mümkünmüş gibi. Saf sanat ve saf hayat varmış ve bu iki nehir nihayetinde sonsuz bir denizde buluşmazmış gibi... Hele ki ilk aşk heyecanlarını, taşrada geçen çocukluk yıllarını, o ilk uyanışları, kırılmaları, kayıpları, eksilmeleri, çatlamaları anlatıyorsa bir yazar, yapıp yapabileceği kendi suretinden kâinatın sırlı aynasına bakarak hayatı çoğaltmak değil midir? Zihnin, yüreğin tortusunda birikenler, hatıralardan, imgelerden, kayıp anlardan istediğini seçer, yorumlar, bazen eksiklerini tamamlar ve kendi ham gerçeğinden yeni bir “gerçeklik” yaratır. Hesse, bu ilk gençlik hikâyelerini yazmak için masanın başına oturduğunda nasıl bir gelecek tasavvuru vardı bilinmez ama yazarak “büyüdüğü” kesin. Bu yaz hikâyesinde, yuvasına dönen gencin, çocuk yaşlarda âşık olduğu güzel Helene’den, hakiki dostluğun içtenliğiyle sevdiği Anna’ya, saf bilgiden inancın melankolisine uzanan çakıl taşlı yolda, insanın değişimini gösteriyor. Tabiatta, kâinatta karşılaştığı her şeyin kutsal bir parçası gibi hissettiği için muhtemelen, duyguları tül tül uçuşan mısralara dönüştürebiliyor. Ve sanırım bu yüzden hiç eskimiyor. Onunla birlikte tren yolu kenarına dizilmiş katırtırnaklarını, bahçe çitlerinin çizdiği yaralı dizleri, dirsekleri, verandanın parmaklıklarına tırmanan yabani, acı otların kokusunu, kan kızılı gülleri okşayıp geçen ikindi güneşinin loş aydınlığını hatırladığınızda çocukluktan kalan bir titremeyle ürperiyorsunuz. İlk gençlik anılarınız, ona baktığı yerden belki mavi bir çiçek çanağından göz kırpıyor size. Dingin bir yaşama özlem duymanıza rağmen uzaklarda kalan o yıllara geri dönemeyeceğinizi biraz burkularak fark ediyorsunuz. Tam da o anda, size gençlikten bilinmezliğe doğru adım attığınızda hissettiğiniz o ilk huzursuz kıpırtıları hatırlatıyor. Onun kelimeleriyle münzevi bir mutluluğun eşiğinde, her seferinde biraz daha bilgece büyüyorsunuz: “Gece vakti açık havada yollarda, suskun göğün altında, sessiz sakin akıp giden bir subaşında olmak her zaman sırlarla örtülüdür ve ruhun derinliklerini harekete geçirir. Hayatın başlangıcına yaklaşmışızdır, kendimizi bitkilerle, hayvanlarla hısım akraba hissederiz. (...) İnsanın bu en korkunç duygusu; kurtulması imkânsız bir şekilde yapayalnız kalma, yapayalnız yaşama; acıyı korkuyu, ölümü bir başına tatma, hepsine bir başına katlanma duygusu, her düşüncede usulca çınlar, sağlam kişide ve gençte bir gölge, bir ihtar; güçsüzde de bir dehşet olarak.” Hesse’nin hayatın başlangıcı diye tarif ettiği yer, hayatın sonu aynı zamanda. Ölmeden evvel yazdığı denemelerden birinde yine aynı tonda mırıldanıyor: “Kocamışlığı da gençlik gibi güzel bir ödev bekler, ölmeyi öğrenmek ve ölmek de bütün ötekiler gibi değerli bir işlevdir; yeter ki tüm yaşamın kutsallığı önünde bir huşu duygusuyla yerine getirilsin.”(Gençlik Güzel Şey, Herman Hesse, Can Yayınları, Çev. Behçet Necatigil, Kamuran Şipal)
698
Kanserin Tedavisi! Kanserin tedavisi falan yoktur arkadaş, Ne yapıp ne edip de korunmaya bakacan.Derlerse de inanma, ilaç çoktur arkadaş, Güvenmeyip ve bir dert bulmamaya bakacan.Seni düşünecek hiç kimse yoktur arkadaş, Dizginlerini ele vermemeye bakacan.Aktif olacan, aktif, çare yoktur arkadaş, "Herkes yiyor aman be" dememeye bakacan.Sebepleri fazla bir yerde yoktur arkadaş, Aklı başına alıp aramaya bakacan.Koruyan hekimlikte para yoktur arkadaş, Kendi çabanla hasta olmamaya bakacan!..Diyorsan ki "cahilim, bilgim yoktur arkadaş" Markası olan bir şey yememeye bakacan...
75
Sevinç Gözyaşları... Ne zaman akacak sevinç gözyaşları, Çok seviyorsun atıyorlar sana taşları, Sevdiğim Gülün masumdur bakışları, Ne zaman akacak sevinç gözyaşları, Çok seviyorsun atıyorlar sana taşları...
26
mor korkinios el söylencesi gül göçü nasıra değmiş yüz, acıkmış da dememiş öldüm içi, küstüm çiçeği, kasımpatı, gün ayazı olgun korkinos karıştırma toprağı, ana yarası dil vermez su saati, akşam aralarına, küpe çiçeklerine anlattın en çok, dürülü mendile oğlunu getiren habere ad koydun, kökledin boşluğu mersin ağacına doğruldun ah suna! yengeç büyüttün göğsünde üç yetim duymadı biz o zaman bulutları yaşlandıran çocuktuk, ellerimizin üzerinde gece ayakkabı saklardı eşikte is:sokak fenerinde çoğalan sigaralı nefes annem: telaş göz çukurunda duruyor parmakta zaman, sabah incelen söz uzuyor ray gibi kımıldanan rüzgar uykulu gölgeler, boşaltıyor kendini gürültü annemiz kaybolmadı sana ağlıyoruz suna!
98
Düş Yollara Öteye hasret ruhum... - Düş yollara yollara! Orda mesut olursun, - Düş yollara yollara! Uçursa beni rüzgar, Uçursa diyar diyar. Ah...Orada neler var - Düş yollara yollara! Ora dağdır içimde, Ve en güzel biçimde... Yollar yumak içimde, - Düş yollara yollara! Kilitli kabukta öz... Eşyadan yıldı bu göz. Ufuk, ellerimi çöz! - Düş yollara yollara! Rıfkı Kaymaz
59
Gurur İster Aşkta nasıl gurur olmaz Aşk birazda gurur ister Onur istediği kadar Aşk birazda gurur isterSemek güzel sevilmekte Sevdiğinle övülmekte Olsa sonu ayrılıkta Aşk birazda gurur isterSeni ister seni ister Sana derin hisler besler Bana gerçek yüzün göster Aşk birazda gurur isterGönlüm sana kırık değme Gel başım yerlere eğme Deli gönül vaz geç sevme Aşk birazda gurur isterKendimi yerine koydum Bilemezsin neler duydum Anla beni senden soğdum Aşk birazda gurur isterEfsanede tam sevdi mi Yaptıklarına değdi mi Başın göklere eğdi mi Aşk birazda gurur ister
86
Mehmet Akif Ersoya mübarek ruhunuza eylesin rahmet karalı günlerde çok çektin zahmet zen büyük zatsın ey şair mehmet yattığın yer nur olsun mekanın cennet şairlerin piiri o zat milli duyguda kelimeler eksik kalır seni övgüde çokta kusur olmuş sana saygıda yattığın yer nur olsun mekanın cennet
46
Türkiye’nin Gizi türkiye bir kördüğüm ipi sıradağlardan iki kıtayı bağlar sımsıkı ulortadanhiçbir kılıç kesemez bu tarihi düğümü birbirine karışmış o büyülü gizinitürkiye bir kördüğüm sarmalanmış dağlarca birbirine karışmış halkalarıyla çağlarcatürkiye bir kördüğüm onda hem sonsuzca yas hem sonsuzca coşku var günü gününe uymaztürkiye bir koca burgaç dünyanın dört yanından dün bugün ve yarından her şeyi çeker yutartürkiye bir değirmen öğütür durur zaman gelecekten geçmişten her şey onda aranantürkiye bir köprüdür altından toprak akar ay ve yıldız üstünden sonsuza doğru uzartürkiye bir bilmece sabahtan akşama dek çözülür ışıklarca akşamdan sabaha dek örer gizini gece
93
Veda Etmek VEDA ETMEKyine sensiz ve sessizim nisan gecelerini yağmursuz sevişmeleri monoton yaşıyorum oysa ıslanmış parlak gözlerinde kaybolmak ve bir asıra kollarında veda etmek vardı...İbrahim Kurt Şubat 2002
28
Göçmen kuş gibi gezip duruyorum O yandan bu yana gider gelirim, Göçmen kuş gibi gezip duruyorum. Artık gurbeti ben vatan bilirim, Göçmen kuş gibi gezip duruyorum.Burdan bir adım gidemedim öte, Saçlarım döküldü büründüm ete. Köyden çıkışım o çıkış gurbete, Göçmen kuş gibi gezip duruyorum.Dertlere alışığım gözüm pektir, Önümde engel olan dağlar çoktur. Yerim belli değil durağım yoktur, Göçmen kuş gibi gezip duruyorum.Her gün iki üç saat uyuyorum, Gurbet elde ne bulursam yiyorum. O yer senin bu yer benim diyorum, Göçmen kuş gibi gezip duruyorum.Yusuf düşümde teyyareye bindim, Sabır tükendi ben mahzene indim. Gezmekten Kelaynak kuşuna döndüm, Göçmen kuş gibi gezip duruyorum.
101
Anam Dokuz ay koynunda gezdirdi beni Ne cefalar çekti ne etti Anam Acı tatlı zahmetime katlandı Uçurdu yuvadan yürüttü Anam Anaların hakkı kolay ödenmez Analara ne yakışmaz ne denmez Kan uykudan gece kalkar gücenmez Emzirdi salladı uyuttu Anam Doğurdu beni Sivas ilinde Sivralan Köyünde tarla yolunda Azığı sırtında orak elinde Taşlı tarlalarda avuttu Anam Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi Huysuzluk edersem kalkar döverdi Hemen kucaklayıp okşar severdi Çirkin huylarımı soyuttu Anam Çocuğudum Anam bana ders verdi Okumamı çalışmamı ön gördü Milletine bağlı ol da dur derdi Vatan sevgisini giyitti Anam Tükenmez borcum var Anama benim Onun varlığından oldu bedenim Kimi köylü kızı kimisi hanım Ta ezel tarihte kayıtlı Anam Veysel der kopar mı Analar bağı Analar doğurmuş ağayı beyi İşte budur sözlerimin gerçeği Okuttu oğretti büyüttü Anam
127
Gerçek yaşananları anlatıyım Gercek yasananlari anlatiyorEskilerden gençlerin kış oyunun dan bir hikaye anlatıyım Gözel anılardan beş arkadaş bir gurup olurlar aralarında birinin Elini yüzünü siyah boyayla boyarlar köse kılığına girerdi Sırası gelince oyununu oynar birinede kız elbisesi giydirirler Diyer iki kişiyide deve kılığında oynar üzerlerine bez örtülürdü Cek deveci develerini diyince develer oynar biri tef çalarak türki Söyler bu oyunu organize yapanın omuzunda heybesi elinde bir sopası var dı oyuncular işaret bekler hikayenin adı ya arabuşşak gençler arasında Saya gezelim derler bu oyuna kar dizboyu olurdu kış yarı olunca gençlerin Oyunu başlardı ev ev saya gezerlerdi evlere girerken şu türküyi söylerler Ya arabuşşak ya fellak arap gelir ok gibi yuvarlanır top gibi deyince Arap köse rolünü alır evsahibinin gider önüne yatar başış alanakadar Elinde tef çalan türküsöyler arap gelir ok gibi yuvarlanır top gibi diye türkilerine Devam eder elbise giyinen Kız kılığında olan ortaya çıkar oynar çek deveci develeri deyince develer kıpır kıpır kıpırdar kafasını oynatır Omuzunda hebesi olan elindeki sopasıyla gider Ev sahibinin önünde yatanın Sırtındaki kamburuna vurarak kaldırır köse tabi başışını almış Gençlerin kış oyunu bu oyunla bağşış toplarlar O zamanki arabuşşak oyununu oynayan kahramanları tanırım Bu hikayenin içinde Bende varım böyle anlattım
195
İçimde Sessizlik Var İçimde, bir sessizlik var bugünlerde. Bilmiyorum, neden hep ağlıyorum gözlerimle. Yağmurlarcasına ve Sellercesine, ağlamak istiyorum yüreğimle. İçimde sessizlik var ruhumda saklanır. Sessizlik, insanı yer bitirir. Sessizlik, insanı alıp götürür ve daldırır. Sessizlik, insanın boğazında yutkumlanır. İçimde sessizlik var ruhumda saklanır. Bu, sessizlik nerden gelinir bilinmez. İçimizde,taşıdığımızdır yok edilemez. Her, tarafına bir hastalık gibi savrulur istesen de çözülemez. İçimde sessizlik var ruhumda saklanır. Hayat, bazen insanı sessizliğine bırakır. Sen, o sessizlikten kurtulmaya çalışırsın yüreğinde yaşar. Çıkmak, istersin çıkamazsın sana bulaşır. İçimde sessizlik var ruhumda saklanır. Aslında, sessizlik hepimizde vardır. Aslında, yalnızlık hepimizde vardır. Hayata, karşı küskünlüğümüz hepimizde vardır. İçimde sessizlik var ruhumda saklanır. İçimizde ki, sessizliğe dur dememiz lazım. Hayata, karşı susmamız lazım. Hayata, kapanıp ve küsmemiz lazım. İçimde sessizlik var ruhumda saklanır. Sessizlik, bazen çözümdür. Ama bazen de hayatta karşı küskünlüktür. Ama bazen de hayatta karşı bir düğümdür. İçimde sessizlik var ruhumda saklanır.
146
Yasak Sözler Ellerinde gül var solmuş Yüzündeki sevinç donmuş Ağlarken yaşamayı unutmuş Sevmek sevilmek hayal sözler gazzede.Sıcak ilgi buz dağına asılmış Saçlarına toka değil hüzün takılmış Daha doğduğunda ağıt yakılmış Güler yüzler yasak duygu gazzedeŞimdi bombalrı çekin s.güçler Artık gazzede de gülsün güzel yüzler Ölüm değil şeker ve sevinç bulsun minicik eller Yasak değil hür irade hüküm sürsün gazzede.
59
Ey Vatan Gönül vermek desem,acaba ne ki Uğruna gönlümü katıpda serdim Toprakda toz olsam,can değer mi ki Ey vatan ben sana tenimi verdimAğlasam sesimi,duyarmısınız Dokuna bilsem de sayarmısınız Şehidim desem de kıyarmısınız Ey vatan ben sana canımı verdimBilmezdim cenneti,bu kadar güzel Olan sözler yetmez,her şeyi özel Şahadet şerbeti,var ise ezel Ey vatan ben sana canımı verdimHer yer aydınlıktı,düşmeden önce Askerlik bir yoldu,cana güvence Dünyaya doymadan,giden her gence Ey vatan ben sana tenimi verdimAllah’a yaklaştın,bak duyuyorum Hakikat uğruna,can uyuyorum Sevdalı bayrağa,al koyuyorum Ey vatan ben sana tenimi verdim Bahattin
88
Sobacık Seni hep odanın kenarına koyardik.etrafını minderle doserdik çevrenide boş birakirdik ki iyice isinalim diye Kış gunllerimizin en sıcak dostu sendin Senin cevrenide toplanıp sohbeten haz aldık,senin çayın ile tatlandik,ben ilk Siirimi o ela gozlu kıza senin yani başında yazdım sen çitir çitir odunlari yerdin içimdeki korda beni izmirin o soğuk ayaz gecelerinde yorgznim ile,senin sıcaklığın vardı üzerimde.senin uzerinde babamın abdst gugumunun ıslık sesi hayallerimin fon muziigi gibiydi tavana vuran sarı golgende askimin resmini cizerdim.. Hele pazar sabahları şöminende kızaran ekmeğe margarin sürüp afiyetle yemek yokmu yanında bi tutam çökelek birazda zeytin ee bide çayın Uff be halil ibram sofrası gibi tatlı olurdu... Içli yanardin bazen agit tuterdi bacandan sevda türküsü fisilfardi yüreğin gümbür gümbür sezermiydin ne içimdeki burukluğu kederi derlesir gibiydin benimle... Hep senin dibindeki pencereye verirdi yüzünü babam elinde tesbihi dilinde Allah dalar giderdi rahmetli senin sıcaklığında kestirirdi namaz vaktine kadar.anam mutfağı yanına taşımıştı malum senin sıcaklığında yemek...bir başka tatliydi hic unutmam bi keresinde çok usumustum isinalim dedik yaktın avuclarimi,yüreğimin yanigi yetmezmiş gibi yinede sana kizamadim hee bide neyi severdim,bizim evin karşısındaki tepelerden mantar toplardim da uzerinde pisirirdik bide tuzladimmi hani suyu cikardida icerdim Uff be ne datli olurdu ama... Yıllar geçti sobacik yıllar oldu seni fırlatıp attık kimimiz bir eskiciye sattık seni oysaki sattığımız hayatimizmis Ulan bir demir yiginidir dolandirdik evin her köşesini her odayad koyduk adı kalorifer denen cesedi icinede verdik suyu isitsin diye...ısıttı da bizi sobacik ama ben hep usudum yüreğim buz tuttu hani sen bizi cevrende toplardinda bize hikaye anlatirlardi en guzel sohbetleri yapardık hükümet kurar meclisi bozardik ya kalmadı bunlar artık ev içinde ev olduk herkeze dağınık oldu artık herkesin dostu yanlizlik oldu o kalorifer denen illet evi issitti ama bizi bizden soğuttu..artık ne kahvaltinin nede yemeklerin tadı var nede mantarin nede gönlümdeki aşkların sen gittin gideli usuyorum sobacik
296
Güle Güle yeşile çalan zamanlara, ve senle dolu anlara bir veda havası gerekirdi... bir veda, bir söz... tutuşsuz tutuşmalarımıza acılarla yüceleşen bir ağıt... uzak yollar ve bekleyişlerin o uçsuz sancılarıyla dolu bir zaman daha... küçük yüreğine bergüzar bir ten ıslaklığından başka bir şey bırakamasam da, bir çift sözüm kulağında çınlamalı: güle güle...
52
Güzel Türkiye Uzunca yürüdüm yollarında Deresinden köprüsünden geçtim Dağlarından akan pınarlarında Buz gibi akan sularını içtimTürkiye Zümrütten yeşil Göllerinden,ırmaklarından geçtim Dağlar,ovalar,ormanlar yemyeşil Türkiye`mi yıldızlara bakarak seçtimTürkiye denizlerin ne güzel Denizlerinin üzerinden geçtim Türkiye şehirlerin ne güzel Türkiye körfezlerinde güzelliği seçtimTürkiye tarihi eserlerine hayran kaldım Öyle güzelsinki güzel Türkiye Tarihi eserlerinden, rüyalara daldım Dünya`yı dolaştım,seni seçtim,Türkiye
55
Aşk Aşk hep gülmek, eğlenmek, her zaman onu yanında hissetmek değildir. Aşk acı çekmektir, Zorluklara göğüs germektir, Onunla bir günü değil, bir ömrü paylaşmaktır, Aşk ölmektir, öldürmektir, Çile çekmektir aşk, Çektiğin çileyi, ıstırabı şiirlere dökmektir. Sabretmektir, tükenmektir ve tüketmekti aşk, Kavuşamayacağını bile bile onu arzu etmektir, Aşk 14 Şubat’a sığdırılmayacak kadar kudretlidir, Onu bir günde değil, her günde sevmektir, Aşk akıp giden zamanın o yanındayken durduğuna inanmaktır, Günlere, aylara ve hatta yıllara sevdiğinin ismini vermektir, Aşk çıkmaz sokakta kaybolmaktır, Sevdiğini ismini duvarlara kazımaktır, Aşk sevdiğini görebilmek için tebeşir tozu yutmaktır, Dağlarda, kırlarda, çiçek bahçelerinde yaşamak yerine, Onunla birlikte çölde yaşlanmaktır, Aşk hiçbir zaman imkansız değildir, Onsuz geçen zamana isyan etmektir, Sevdiğini getirmeyen trenlere, otobüslere küfretmektir aşk, Aşk var olmaktır, Sevdiğin hayatta olmasa bile onun yerine de nefes almaktır, Aşk Allah’ın huzuruna çıktığımızda, Ben sevdim diyebilmektir, Dik durma, cesaretli olma, vaz geçmeme durumlarını benliğine öğretmektir. Aşk kaybolmaktır, Kaybolduğun o ıssız sokakta sevdiğini aramaktır, Aşk çöllere düşmektir, Sevdiğini yağmur duası gibi yaradan dan dilemektir, Aşk sonsuzluktur, Sırat köprüsünde bile el ele yürümektir, Aşk ölmek demektir, Öldükten sonra da mahşerde onu yine sevebilmektir…
180
Neyleyim bayramı Ağlayan yüreğim gülmeyecekse Mutluluk kapımı çalmayacaksa Dostlarım yanım da olmayacaksa Neyleyim ben böyle acı bayramıYine mi yüreğim kalacak yalnız Hüzününden belki sızlıyor cız cız Böyle bir bayrama layıkmıyız biz Neyleyim ben böyle acı bayramıNe anam var nede babam yanımda Hüzün ile geçti gitti ömrümde Karanlık çukurlar yine önümde Neyleyim ben böyle acı bayramıAdı bayram ama,gerçekte hüzün Göremiyom yine sevdanın yüzün Elini öpmezse oğlunla kızın Neyleyim ben böyle acı bayramıKim çalacak garibanın kapısını Tanrı çürük yapmış zaten yapısını Dertlerin yüklemiş bana hepisini Neyleyim ben böyle acı bayramıDerler ya deliye her gün bayramdır Doğrudur her günüm benim zindandır Deliyimya birazcıkda ondandır Neyliyim ben böyle acı bayramıBen hüzünlü isem bari sen sevin Neşe ile dolsun o sıcak evin Tadını çıkar ha bu gün her şeyin Kutlu olsun senin güzel bayramın İhg 07.09.10
131
Umut revamı beni böyle kurşunlamak derinden ruhum bakamaz oldu güllere kederinden revamı içimde soluklanan kuşların kırmak kanatlarını sonrada bakmaksızın arkaya bir defa bırakıp adım adım istihza tohumları bu zamansız şairi incitmek reva mıdır sevindirmek dururken öldürmek reva mıdır
38
Bir Şiir... Bir şiir yazacağım bu akşam Aşk sevda üzerine Hüzünlerin olmadığı Bir şiir yazacağım Özlemleri bulunmayan Ayrılıklar yaşanmayan Gurbete uğramayan trenleri hep sevenleri kavuşturan Bir şiir yazacağım Sade süssüz yalın ve gerçek... İnsanları sevgi umut dolu ihanet tanımıyan Bir şiir yazacağım Aşıkların aşklarını gönlünce yaşadığı Çiçekleri her dem taze kalan Bir şiir yazacağım bu akşam Sitem efkar tanımayan kuşları tuzaklara avcılara yakalanmayan Bir şiir yazacağım karanlık hüzün ve acı tanımayan Sadece aşk ve sevda yüklü Bir şiir yazacağım Bu akşam
81
Hayat=Aşk Şu dünya üzerinde birşey tattır bana Hem aşk kadar tatlı, hem aşk kadar acı olsun Acı ve tatlı bu kadar yakışır ancak Adı aşk denen bu olguya Bu varoluşa
30
Noktürn Gece yaylı çalgılarda yaylar kendi işliyor gök kendi üflüyor nefeslile- re klavsenlerinde yıldızların mavi damlıyor ışın yağmuru dorukların sa- çaklarından ve tıkırdayan varlığın or- kestrasında vurmalıların dingin dar- beleri. Tuşlarda yıldızlar sönüyor ya- nıyor. Ve ufkun diyaframına oturtmuş nefesini engin şarkı, Hava duyumsuyor uzam düşünüyor. Ve musikinin kırmızı rüzgârı. Yıldız ışı- ğı flütlerden çağıldayan. Ağaçların gölgeleri gecenin engin partisyonuna işlenmiş siyah oyalar. Zamandır sesle- rin tartımına bu paylaştırılmış. Oysa daha sonsuzluk var yaşanacak. Mavi yağmuru yıldızların damlıyor- gece ışığı şarkı söylerse nasıl. Öz- değin tin yerinde gurubun üzerinde parçalanmış bir küpten akıyor sonsuza şarap bir violonselde - lal. Çalan- larsız çalgılar topluluğu. Ay göğün eteğinde bir damla kan - batıyor.
111
Kalk Gidelim Yar Seninle Nemse'ye Kalk gidelim yar seninle Nemse'ye Sarı kakül yar dökülüvermiş enseye Sen benimsin vermem seni kimseyeGel gülüm gel gör ne hal oldu yar bana Şim'den de sonra yar haram olsun şu yerler banaKalk gidelim yar senin ile yokuşa Sarı kakul al yanağa yakışa Mail oldum o sendeki bakışaGel gülüm gel gör ne hal oldu yar bana Şim'den de sonra yar haram olsun şu yerler bana
69
-0001-Türk Perisi-5001- -0001-Türk Perisi-5001-Biliyormusun... Türk Perisi....Kıtlık başlamış... Atama rüyasında... Ak saçlı dededen... Bir nasihat gelmiş.. Göç git buradan...Anlıyormusun beni... Türk Perisi....Mersin-01.01.2010-Bilal Geniş
22
Ne Yaparsan Yeridir Bir gelip bir gitsen de Her gün sitem etsen de İpimi sen çeksen de Ne yaparsan yeridirO ki seven ben oldum O ki sana yem oldum Ben ki şimdi el oldum Ne yaparsan yeridirGüneşim olmasan da Günüm de doğmasan da Hal hatır sormasan da Ne yaparsan yeridirO ki seven ben oldum O ki sana yem oldum Ben ki şimdi el oldum Ne yaparsan yeridirYar diye saymasan da Soyunup sarmasan da Kazan da kaynatsan da Ne yaparsan yeridirO ki seven ben oldum O ki sana yem oldum Ben ki şimdi el oldum Ne yaparsan yeridir
97
HAKİ                           Oğlum Umut Erdem'eI.'Oğul gitti' diyor ceylan ağıtı'Oğul gitti...'Avcısı bıyık altı... Puslu sirenler vadisinde              delik deşik ediyor günlerimi Yüreğimden geçen ırmağı vuruyor ilkin              hedef şaşmaz hüneriyle Buruşturup atıyor ormanımı Patikaların gözü yaşlı              uçurumla sonlanıyor hevesi Kapıma iki nöbetçi dikmiş haki Yok başka renge meyil Giriş-çıkış nizami II. Nasıl da çoğuldun oğul Bıçağın kemiğindeki inilti               yadsıyor vuruşkan sahteliği Ah, keşke aşk kesseydi seni Bir çift postal sarkıyor mektubundan              bağcığı dağınık fırtınalı              dörde katlanmış yalnızlığı              üşümüş peronlarda trensiz Çamurunda debelenen sesler tortul              ve kayaçlarımı dolaşıyor 'Ara beni, diyor 'ara beni. Haydi ara!..             …Koyduysan gençliğimi yerinde bul!' 'Oğul gitti!' diyor ceylan ağıtı 'Oğul gitti!...' Kör zamanın çanları inada bindiriyor yitikliği Mavi Yaren, Ekim-Kasım-Aralık 2006
111
Aşk Risalesi 6 İrfan sahibiysen sus... Sabret ki muradın ardı sıra gelsin. Ümit; dağların eteğinde değil doruğundaki kara denirmiş. Öyle hemen erimezmiş. Dün aldığın nefes, bugün sana dönmezmiş ama aynı burun hep yerinde, aynı kalp ve ciğer hep yerinde durur... Kainatı dolaşsan baştan başa vefa, sahibinden öteye gitmezmiş... Sen eğer vefa sahibiysen, zillete başeğdirmezmiş sahip olduğun hasletlerin... Kiracı olduğun aşikar unutma... Hem bedende hem dünyada hemde yerleştiğin her kalpte... Bir gün pılını pırtını toplayıp ya sen gidermişsin, yada kapı önüne koyarlarmış.. Elin elinden ekmek yemek, ele mihnet etmekmiş.. Eğer elin varsa rızkını kendin koparabilmeliymişin.. Yada rızk sahibi önüne ne uzatırsa şükretmelisin.. Eğer Mevla sana iki ayak üstünede iki bacak verdiyse, üzerinde durmasını becermelisin.. Yoksa koltuk altlarına girmek isteyen çok değnekler olabilir... Dostlar mı? ? fazlası zararmış azı karar... Şükür senin hazinendir, şükredersen her kapı ardına kadar açılır... Ve en sevdiğin hep kendinmiş ve ne kadar kendini seversen o kadar uzaklaşırsın hatadan... Kimse kendini ateşe atmak istemez..
156
Özlemek Özlemek; tanıdığın, bildiğin, denediğin, gördüğün, yaşadığın, zevk aldığın, çıldırdığın, kahrolduğun, yaşam anlarını tekrar etme sızısıdır özlemek.Özlemek; hasrettir, haslettir, esarettir, özgürlüktür, ağız tadıdır, gözyaşıdır,uzakta kalan-uzaktan gelen buram buram aşk kokusudur özlemekÖzlemek; etrafa bakmak, seyahat etmektir Duygusallaşmak, su akarken içmektir Filmin sonunu bekleyip ufka Merak sadakatidir özlemekÖzlemek; şarkıdır, türküdür Resimdir, şiirdir, hikayedir, romandır Yazarın çizerin keyfekeder şirazesidir Özlemek
57
Atatürk ve Cumhuriyet Aşk ………………………..Can …Tarih………………………..Umut ……...Amaç………………………..Mutluluk ……….......Türk …………………………....Hürriyet …………........Ülke………………………………...Ulus ……………….....Refah……………………………….Renk ………………….........Komutan…………………………....İlke ……………………………………………………………........Yarın ………………………………………………………………….......Eser …………………………………………………………………….........Tutku********************************************************************************************* Cumhuriyeti Sevenlerden **********************************************************************************************Gençlik.......yarın, yazar...........eser, şiiir...............Tutku..............Selami TıraşlarNe ………………………..Millet …Egemenlik………………..Umut ……... ……………..……………Türk ………....... ………………………....Laik …………..……………………………...Ulus……….......Türk ………………....Dimdik …………........Ülke…………………..İlelebet ……………….....Refah…………….….Yalnız ……………….........Kimlik……………....Emanet ………………………Ülküm…….……….…Neden …………………………Milletim….…………Esaret.......Erkan İnay..İnsanlık..................onur .......sevgi....................güven ..........Saygı....................gerçek ..............barış......................mutluluk ..................Anıtkabir................Ulu Önderimiz ......................Türk.......................Atatürk .........................Vatan.....................büyük tutku........Talat Semiz...
44
Alucrada Akarsular Alucrada akarsular oluk oluk Dağları aşınca güzeldir Çamoluk Kışın boldur karı, havaları soğuk Akar Kelkit çayı, güzeldir Çamoluk.Şebinkarahisarı geçtim, Tamzara Yolu büklüm büklüm ne güzel manzara Yokuştu çıktım su içmeye Hanzara Sağımda avutmuş yeşildi Tamzara.Sivasa bağlı Akıncılar, Gölova Herkes kurmuş memleketlerine yuva Değerini bilelim, temiz suyuyla Sılayı rahim yapalım, Allah yoluyla.
53