poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Bahar Ve Yağmur (Haiku) 1 Sabaha karşı sokağa düşen yağmur görür telaşı2 Yağmur sonrası suskun bahçeye yağar kuş cıvıltısı3 Yağmur yağınca neden kalbim üşüyor Bahar kapıda4 Düşü olmasa bahçe baharsız kalır Yağmur çığlıktır
33
Türkiyede laiklik anayasa mahkemesinin,türban yasası olarak bilinen anyasa değişiklini iptal etmesiyle laiklik ilkesi güvence altına alınmıştır.eğer serbest bırakılmış olsaydı laiklik ilkesi tamamen tahrip edilmiş olurdu.Anayasa mahkemesinin iptal kararı AKP. nin siyasal projesine kısmende olsa bir set çekmiş oldu laiklik anayasanın değiştirilemez,değiştirilmesi teklif dahi edilemez temel maddelerden bir tanesidir Bu anyasa değişikliğini yapanlar partiler özgürlükler arkasına saklanarak,türkiyeyi ortaçağ karanlıklarına doğru sürüklediklerini farkına varamıyorlar her halde.Laikliğin olmadığı bir ülkede demokrasiden.özgürlüklerden,hukuktan,bahs etmek mümkün değildir.Eğer anyasa değişikliğini yapmak istiyorsanıza askeri cunta tarafında topluma zorla kabul ettirilen on iki eylül anayasasını temelinde değiştirelim.sadece türbanla ilgili kısmını kendi siyasal projesinin doğrultusun değişiklik değil,daha çağdaş daha özgürlükçü hukukun üstünlüğünü egemen kılan.bir anayasa değişikliğine gitmenin tam zamanıdır. Şimdide türkiyedeki laikliğe bakalım.Acaba türkiye gerçekten laik bir devletmidir.evet anayasada belirttiği gibi laiktir.ama zayıf bırakılmış bir laikliktir.alevi toplumuna hiç yer verilmemiş,alevi inancına sahip insanları hukuken yoksayan bir devlet ne derece laik olabilir,bunuda düşünmemiz lazım.Gerçek laik bir ülkede diyanet olmaz.Eğer diyanette olursa,o diyanette bütün ianançlar eşit derecede temsil edilir.Din dersleri zorunlu olmaz alevi çocuklara zorunlu din dersleri verilmez.kendilerini özgürlükçü diye topluma lanse eden AKPziyniyeti bu baskılar ve yok saymalar karşısında neden tavır belirlemiyor neden gündemine almıyorlar.. bu ülkede tek sorun suni olarak yaratılan türban sorunumudur,Anayasanın onuncu maddesine rağmen, alevi leri asimile projesini hayata geçirilmiş ve uygulamasında sakınca görülmemiştir.Yane alevileri zorla baskıyla,katliamlar yaparak sünnüleştirme çabaları vardır Biz aleviler olarak bütün bu oyunları bozacağız ve bu baskılarada boyun eğmeyeceğiz.Alevi öğretisinde öncelik insandır.Bizim felsefemizde ayrımcılık,ırkçılık,bölücülük,yoktur ve olamazda kim olursan ol önce insansın, bu yazımı türban yasasının iptal edilişini hemen ardından azbuz huerernler web sayfamdan yayımlamıştım. şimdide sayın başbakanın.dindar dinine ve kinine sahip, davasına sahip çıkan bir gençlik istiyorum söylemlerinden sonra faecebook sayfamdan yayımlamı gereğini his ettim..bir ülkede eğer bir başbakan insanların neye inannıp neye inanmayacağına karar veriyorsa.. çağdaş insanların buna karşı duyarsız kalmaları doğru olmaz kanısındayım.tabiki her insanın bir inancı vardır. ama insanların neye inanıp inanmayacağına. ancak kendi iradeleriyle karar vermeleri gerekiyor. insalara zorla inanç veremesiniz. verdinizmi bunun adı demokrasi olmaz. bunun adı despotluk olur.sonuda ortaçağ karanlığına döner. bu da türkiyeyi karanlıklara doğru sürükleyip götürür,
330
Veda Etmek VEDA ETMEKyine sensiz ve sessizim nisan gecelerini yağmursuz sevişmeleri monoton yaşıyorum oysa ıslanmış parlak gözlerinde kaybolmak ve bir asıra kollarında veda etmek vardı...İbrahim Kurt Şubat 2002
28
Çok Uzaklarda Ufka Dalıyor Gözlerim, Yürekte Keder. İşgaldeler, Dildeki Tutsak Kelimeler. Seviyorum Desem, Artık Ne Fark Eder. Şimdi Çok Uzaklarda Yakınımdakiler.
21
Gerçek Sevgi İse Gerçek sevgi var ya Sözde değil, özdedirGerçek sevgi var ya Dilde değil, yürektedirGerçek sevgi var ya Canda değil, canandadırGerçek sevgi var ya Her şeyin adaletine hükmederGerçek sevgi var ya Sevdiği uğruna gözyaşı bile İstemeden çekip gitmektirGerçek sevgi var ya Hakları helal etmektirGerçek sevgi var ya İftira atmadığı gibi sırrı perdelerGerçek sevgi var ya Hayvanın insan bebeğine süt vermesidirGerçek sevgi var ya Arının kovanına balını akıtmasıdırGerçek sevgi var ya Kelebeğin çiçeğine inceltmeden dokunuşudurGerçek sevgi var ya Daima iyi halden anlayabilendirGerçek seven var ya Sağ gösterip sol vurmazGerçek seven var ya Lafı dışına değil, içine atarGerçek seven var ya Almak için vermeyip Vermek için alırGerçek seven var ya Hiç almayarak hep verirGerçek seven var ya Bin düşünerek bir konuşurGerçek seven var ya Pireyi bit yapmazGerçek seven var ya Sevgisini karıncaya bile kullandırmazGerçek seven var ya Sulu getirerek susuz götürmezEğer ki sizlerinki Gerçek sevgi ise.
145
Bana ne yaptılar bana ne yaptılar bilmiyorum anne kalbimden fışkıran bir ayrılık var ayakları kararlı dönmemeye bakışları küfür gibi acıtan. o çok sevdiğim pabuçlarımı bile giymiyorum artık her zaman volta attığım caddeden geçmiyorum bana ne yaptılar bilmiyorum anne yaşamayı minik bir müzik kutusuna benzetiyorum aynı ritimde..
46
Kış Geçmeden Yeşermez Bahar I. Bir kişi eksik uyandık yine bu sabah Bir çift ayakkabı daha kondu kapı önlerine Bir kişi daha azaldı beklediğin kuyruktan Bir muhabbet daha azaldı demli çayımızdan Soframızdan bir tabak Yollarımızdan bir ayak izi Dünyamızdan bir soluk II. Bizler o yaşlı çınarın yapraklarıydık Rüzgarın her sert esişinde Savrulan birer birer Ve her bahar sabahı Yeni yeşiller doğurtan Dallarında yenilendikçe hayat Varoluşun içinde bir sır olarak kalacak ilelebet Bu başlangıç ve sonSevinç ve hüzün... Birbirinin yüzüne hasret İki kardeştir Her ölüm bir hayat doğurur Her yitişte bir varoluş saklıdır Her sonda bir başlangıç Ve Gece bitmeden doğmaz güneş Şunu bil ki Kış geçmeden yeşermez bahar...25 Ocak 2003 22: 02
112
Basit Bir Yalnızlık da Yeterdi Basit bir kareli defter de yeterdi Samatya istasyonunu anlatmak için akşamı beklerken beklerken parçalanmış umutları biraz önce yağmur yağmış o istasyon hüzün dağıtırken uzaktan bakanlara bile kıyı yolundan geçenlere ve yolculara ki hüznün kendisidir biraz şairdir akşama doğru anlayışla bakar istasyon şefi hafif gülümseyerek ve aldırmaz bile ve birden gün geçer aldırmaz tirenlerle yolcularla yüklerle biletlerle pasolarla geçer gün ve Egemen Berköz evine döner Kupkuru yüreği hüzünden hat boyu kırık dökük ev içlerinden akşama doğru bir gün bir kadın çamaşır asarken memelerini görmüştür bir gün don fanle bir adamı sabah sabah pilav yerken bir gün her gün çocuklar görmüştür kirli ve arsız bir gün her gün insanlar biletler istasyon memurları ve bir gün Egemen Berköz evine döner Sabah midesi bozuk öğlen fasulya kılçıklı bir parti satranç oynamış iki metin yazmış Pavese'den birkaç sayfa okumuş birkaç çıplak kadın resmi bakmış pencerede birkaç dal ağaç ve birkaç ondört onbeşinci kat uzaklarda rüzgarda perde uçuşmuş durmuş sonra aklında kaktüsleri sonra Ben Shahn'nın ve Amerika'nın insanları sonra Töbder'in ve Türkiye'nin insanları sonra çantasında bir ufuk yeni sonra elinde bir küçük kavun sonra içinde kıpırdanan bir şeyler Egemen Berköz evine döner Tirenden inip istasyondan çıkıp istavritlere kolyozlara bir göz atıp tırmanır Mütesellim yokuşunu tırmanır Ünal apartmanının merdivenlerini düşünür ta beşinci kat onaltı numaranın kapısına kadar düşünür basit bir kareli defter de yeterdibasit bir kareli defter de.
226
Ova Mersin Akdeniz kenti,güzel özel Mersin Sözde değil,özden güzel ve özeldir Saymakla bitmez,ak nitelikleri Mersin,Mersinlinin yaşam kaynağıdırÇok çeşitlilik ve kardeşliktir,İçel Her ırktan,tek yürek Türk olmaktır Mersin Barış için tez konusudur,bu sahil Mersin'den selam güneş Anıtkabir'e
35
Haykırış Beytullah Allah'ın evi nasıl kutsal ise,vatan benim için öyle kutsaldır kitap Kuran-ı mubin hak kelamı ise, bayrak vatanın nişanıdırBu vatanın her karışı şehit kanı ile sulanır sanma ki sahipsizdir bağrında binlerce alperenler barınırSoysuz çakal sürüleri kulak verin sözüme biz Hak'ın sözü Allah'ın ordusuyuz ezanlar titretirken arş'ı alayı şahitlik ederler şehadetime dalgalanınca göklerdeki al bayrak hürriyet türküsü söyler taaa özümeBu dava gönül davasıdır sevdalı erlerin bu dava alevi'nin,süni'nin, kürdün,çerkezin ak sakallı beli bükük pirlerin, dedelerin davasıdır bu dava var olma, büyük TÜRK dünyasını Kurma davasıdır...
85
Gurbet gözlerine hasretim yar kokunu özledim bitsin artık bu gurbet tek düşüncemsin benimgurbet zalimsin sen gurbet hayinsin sen gurbet öldürür gurbetbilmez oldum kendimi dertler sardı her yerimi yeter artık sevgilim bitsin artık bu gurbetmehmet demir 0534 353 13 69 telif hakkı saklıdır
42
Sevgi Sevgi emekmiş Sevgi beyaz bir gül gibi güzelmiş Milim milim işlenen bir dantel Çatlamış toprağa akan nehirmiş Dingin kalbin çarpıntılarıymış sevgi meğer Büyümek gerekmiş bunun için Büyüyüp güzelleşmek... Değerli bir taş gibi ışıldarmış sevgi Ama en önemlisi sıcacık birşeymiş sevgi Dokunduğunda içini ısıtan Sahtesinden onu ayıran O kutsal samimiyetiymiş Geldiğinde sevgi...
52
Ben Bu Vatan İçin Şehit Oldum Ana Ben bu vatan için şehit oldum ana Basma ne olur yüreğine mezar taşlarını Ağlayıp ta güldürme düşmanlarımı Yolma sakın o ak düşmüş saçlarınıBen bu vatan için şehit oldum ana Yurdumda gezdirmesinler diye kirli ellerini Kirletmesinler benim vatanımı Gerçekleştirmesinler düşmanlarım emelleriniBen bu vatan için şehit oldum ana Bizim için şehit olanlar gibi, Sakarya da Benim gibi, canı pahasına direnenler Destan yazmadı mı Çanakkale de, Kütahya daBen bu vatan için şehit oldum ana Almadı düşmanımın bin kurşunu bedenimden canımı Yurduma ihanet edenin değerse bir kurşunu Akıtıverir o zaman bu yaramdan kanımıBen bu vatan için şehit oldum ana Şu yurdumun her karış toprağında Tomurcuk tomurcuk sevgi gülleri açsın diye Kelebekler uçsun konsun diye her bir yaprağında
120
Ebrum Kelimelere, satırlara sığmaz sende ki güzellik, Üç tatlı sözle seni anlatmam delilik. Benim için başkasında olmaz sendeki özellik, Aşık etti de deli de eder sendeki bu güzellik.Dün akşam yine seni andım Ebrum, İnceden bir yağmur yağıyordu. Keşkelerime bakıp durdum, Elim de olan resmin bana bakıp ağlıyordu.İz bıraktın derince yüreğime, Tebessümün le tüm mevsimler bahar, Duruşunda gurur bakışında ar, Aşığım sana aşığım Ebrum.Gözlerinde sözlerin gibi huzur veriyor, gösterdiğin mutlulukla yüzüm gülüyor. Seni çok seviyorum bunu her kez biliyor, Aşığım sana aşığım Ebrum.Olsa da önümüzde garip engeller, ağlama yar kavuşur bir gün sevenler. Bu yürekte buna elbet zamanla alışır, Sensiz hayat bana yalan Ebrum.Ebru Adil için en önemli değer, bu kalp belki de imkansızı sever, Senle her saniyem bir ömre bedel, Seni unutmak mümkün değil Ebrum.
125
Şüphe Ş Ü P H E Hayalimde bir değil bin manzara Her saniye değişiyor çizemiyorum. Yüzbinlerce nokta biri anahtar İşte o noktayı sezemiyorum. İçimde duygular karmakarışık Okuyup kalemle yazamıyorum. Soruları öylesine zor bir imtihan ki; Ne yazıkki çoğunu çözemiyorum. Dalgalı bir denize düşmüşüm sanki Var gücümü kullanıyor yüzemiyorum. Ah! Diyorum kaderime neden böyle? Lakin hak yazmıştır kızamıyorum. Sibel ÖNER
59
İstanbul Yanıyor Gecenin suskunluğunu dinlerken penceremde. Gözlerim takıldı gökteki güzelliğe. Ağustos sıcağında İstanbul yanıyordu. O kadar kötüydü ki yaprak kımıldamıyordu. Gecenin karanlığı aldı götürdü beni. Sokak lambaları aydınlattı her yeri. Ağustos sıcağında İstanbul yanıyordu. O kadar kötüydü ki yaprak kımıldamıyordu. Küçük bir meltem esti serinletti tenimi. Etraf öyle sessizdi kapattım gözlerimi. Ağustos sıcağında İstanbul yanıyordu. O kadar kötüydü ki yaprak kımıldamıyordu.
61
Serseri Gezegen... bu kadar mı yıldız karanlığı yaşar gökyüzü, atmosferime düşen bütün göktaşları iz bırakırdı gövdemde, bir tek sen yıldız olup girdin atmosferimin o en soğuk ve en karanlık yerinden içeri, bedenim göktaşı izlerinden sıyrılıp binlerce parçayla birleşti yıldız aydınlığında... şimdi yörüngeden çıkmış serseri bir gezegen olarak dolanıyorum.. aydınlığını yitiren gökyüzünde
51
Sadece GÖZLERİN *GÖZLERİNİ* merak ettim ARKADAŞ Evet ARKADAŞ sadece GÖZLERİNİ merak ettim söyle ARKADAŞ söyle SIR KAPISI söyle anlat bana BAB-I ESRAR Sadece GÖZLERİNİ anlat BANA GERİSİ *TEFFERUAT* ______________________AdamSessiz
29
Bir Gül Kopardım Bir gül kopardım bahçe den Dikeni elimi kanattı Bir göz deydi özlemime Yüreğimi sızlattıBir şarkı dinledim Hayallerimi deşti Rüzgâr rüyalarımı uçurdu Yarınların akasya yaprağıyla hasrete kondu Bir şiir yazdım Sadece seni anlattım Kana kana yudumladım içtin Hasreti ayrılığı yalnızlığı sildim
43
BUHAR kirli sakallarını sevdim yüzünde resim ödevini unutmuş yüzlerce güvercini içimi ısıtan bir avuç kuş yemiyle bekledim hep dağınık gelişlerini sen yokken ellemedim yaranı uykularını toplamadım arkandan, kuyusuna düşüp meraklı zarfların açmadım mektuplarını, aşkın buharından acıya çaldıysa gülüşümün tadı suskunluğum olur bu kış, erkenci ayıklama bahçemdeki taşları sandığımı düzeltme, düşlerimi ocakta kahve taştı taşıyor, benim bildiğimden çok isteme beni başka yüz istemiyor el aynam kaşlarımı almıyorum, sözlerimi geri
68
Volkan Deniz İçimde deniz kokan insanlar var Deniz korkmaktan ibaret Ben denizden mamul Ne olacak halimiz ey deniz kokulu insanlar Yürekte kanayan volkan Korku korku adalar Damar damar korkular Ne olacak halimiz Ey deniz kokulu insanlar
36
Endişe ENDİŞE ‘’Geldiğimizde şu fani aleme, Kendimizi bulmuştuk emin ellerde, Bazen insan düşünüyor ve korkuyor, Acaba biz bu dünyadan giderken, Minem, Eminem olacak hangi ellerde? Mehmedim değer verecek mi bizlere de? Yoksa, eften püften mazeretler sıralayıp, Der mi? Nasıl olsa ilgileniyor artık belediye! ’’ *‘’Önce; bebekler büyüyor, anne-baba kucağında Sonra; anne baba ölüyor, yavrusunun kucağında’’ (mahir-2012)
56
Zilletin Gaybe Gaybe Yağdığı Zamandan Siyahın derinliğine saklanan, sırlar... Muştu bekler gözler... kayıp incilerden Beton yüzlü şehirler gibi tanışık Ve tanıdık, vahşetli ölüm asrını Gariplerin zulümlerin coğrafyasında...Siyahın gözlerine tutunan, sırlar... Nice umudu kaybediyor Yalan esareti maviliklerdeCepleri balya bu kadim uygarlık! Milyon dolarlık insan kasapları Beleşe getiriyor, ölüm piyasasını Yaşamayın sakın çocuklar... Yaşatmayın sakın öldürün çocukları! Ölün ki, görelim hurdalık vicdanlarıVillaları… Spor model arabaları… Kaşarlanmış insanın insana sadakati Kaç milyon avroya bedel selametModern sefalete gebe kaldı hürriyet! Kurtuluşu dünyada arayanların Eceli yedi boğumlu bir akrebe benzer İnsan hakları çokça akrep besliyor..Güvercinlere selam edin çocuklar.
93
Yöremizde Âşık Ozan Ytişir Yöremizde âşık ozan yetişir, Eserleri beste beste okunur. Küçük yaşta sazla sözle atışır, Şiirleri deste deste okunur.Hakk yolunda ilham alıp dolmuşlar; Usta çırak birbirini bulmuşlar. O çevrenin sevgilisi olmuşlar, Acı çeker hasta hasta okunur.Mağduru mahzunu görür gözleri, Hürmet saygı dolu hepten sözleri Kibarlıkla yükümlüdür özleri.. Sıra ile posta posa okunur.Duyuluyor gün geçtikçe ünleri, Aşkın pınarında yunmuş elleri, Bal şerbeti olmuş söyler dilleri Hüzünlenir yasta yasta okunur.Yüce Rabbim âşık etmiş bunları; Kâzım Özgür çok seviyor onları. Aşirette mamur olsun sonları. Çırakları usta usta okunur. { Kâzım Özgür 02-Kasım-2005}
91
Sevgi Yoksa Sevgi yoksa Ormanda ağaç olmuyor Dal tomurcuk açmıyor Gönca gül kokmuyor Pembe pembe yanaklar Gözler yıldız yıldız bakmıyor Sevgi yoksa Al yanak kiraz dudaklar Tatlı diller şeker sözler Hasret ve özlem akmıyor Pembe pembe yanaklar Gözler yıldız yıldız bakmıyor Sevgi yoksa Rüzgar yok yaprak kıpırdanmıyor Bulut yok yağmur yağmıyor Toprak cansız ot yeşermiyor Pembe pembe yanaklar Gözler yıldız yıldız bakmıyor Sevgi yoksa Saygı ve hoşgörü olmuyor Çocuklar eziliyor korunmuyor Toplum nadasta sevgi bitiyor Saygı sevda ve aşk toz duman İnsanlar ama çok zalim oluyorSevgi yoksa Gidiyor eldeki değerler Ağaçlar kökünden sökülüyor Toprak bir damla su tutmuyor Sevgisi saygısı tükenmiş insan Doğayı sinsi ve canice katlediyorSevgi yoksa İnsanı duygular hayvanlaşıyor Sıcak yerine yürek buz oluyor Korumak bitiyor zalimlik başlıyor Açgözlü sevgisiz insanlar doğaya Kucak kucak kin ve nefret kusuyorSevgi yoksa Kapana kısılmış bir çocuğa Hayvan gibi zulüm ediliyor İnsan donundaki zebaniler Acımasızca insan boğazlıyor Ve nice sevdalar sönüyorSevgiyi yarat Hoşgörü ara kendinde Birlikte yaşamayı hayal et Güvercin ol zeytin dalı elinde Fırsat verme leş kargalarına Sevgi ve barışı gözünden sakın23 Ocak 2015
173
Rengarenk gri Mutluluk döndürür başımızı, bitmez sanırız gözlerimize dolan sevinç Rengarenk mis kokulu günlere çivilenmek ister hep geçmişimiz Oysa çiçekler kurur önce yapraklar terkeder sonra ağaçları sapsarı olur etraf sessizce ve solar sevginin heceleri artık içimizdeBirden sarsılır yüreğindeki duvarlar birden erir içindeki özlem Sevgin yavaşca sönmeye başlar yaşayıp da yitip giden günler gibi Hiç hissettirmeden solar gönlün Ve önce sen beni unutursun sonrada ben seni
65
Fulü hangi cellat taşır geceyi göğe açılmış elleri güneşe karşı kahrı sorgulanır aşklarınsiyah bir gül taktım sessizliğe beyaz şarap bağın tadıiki elim acıların soğuğu alkol ateşi buruşuk gülüş suların akışı duyulmaz sesimbeklerim yorulduğum zaman nasılsa görünmez siyah fulü bir bakış karışır aklara
42
GÜZ ÇIĞLIĞI gir harflerin magmasınayanarsa yansın tükendi aşk sustu yeşilin derininde orman kuşlar özgür kuru dallarda   su düşse harlayacak toprak ne çok acıya gebesin başkaldıran çığlığa…   dokundum yerküreye göz pınarı her yer   başaklar boş şimdi keklik tarlasında   barut kokusu sinmiş çimene ölüm olağanlaşır/mı susarsan kurur çalılıklarım yuvasız kalır leylek   kurur dalında armut kuşlar gitti mahzun bakışlı güzden   dereler akarsa tükenir (mi) acılar kararıp kalacak mı günler katıl yaşamın akışına   eylül/2012 Eliz Edebiyat /0cak 2013-sayı:49  
74
Geceye Dair Geceyi gündüze Siyahı beyaza Soğuğu sıcağa Kısayı uzuna Ölümü yaşama bağladımArada Tanyeri kızıllığı Gri gökyüzü Ilık nefesler Ve yıllar süren hayat kaldı
24
Sana Şikayetim Var Baba Bugün bir sessizlik var bizde baba Yüreğimde senin yokluğun hasretin var Koca dağın göksuyun sana selamı var Bugün sana şikayetim var babaSabahları sen hep erken kalkardın Çayı demler sonra beni beklerdin Ansızın beni yalnız bırakıverdin Şikayetimi kime söyleyeyim babaAkşamları sokaktan hep geç gelirdim Kapının açılışını benim açtığımı bilirdin Bağırarak gel çayı demledim sohbet ederdin Ben o günleri özledim sana şikayetim var babaDün başına vardım hıçkırarak ağladım Sana bir şeyler söyleyecektim söyleyemedim Belki seni mezarda bile üzerim dedim Sana benim şikayetim var babaHadi gel aksakala bağa gidelim Domatesli pilav pişirim yiyelim Eski günler gibi eğlenelim gülelim Şikayetlerimi sana orda söyleyeyim baba
104
Bir Köpek Hikayesi Yavru köpeğin annesi ölünce Yavru köpek inek sütü içmeyi reddedince Kadın ona ölürce acıyınca Başlamış bu hikaye Kulak veriniz sağlar Ve kadın köpeciği emzirip doyurunca Ve mahalle onu tefe koyunca Kocası bunu duyup delilere dönünce İlerlemiş hikaye Sevinç avlamış ağlar Ve kocası kadına elin sürmez olunca Müftüye gitmekte karar kılınca Müftü kadıncağızı Tam kırk gün ve kırk gece yıkatınca Yatışıvermiş ortam Aklına geldiğinde Kadıncık hala ağlar
69
Baktım O Kuştu Yağmurlu ve soğuk bir havada Vali konağının çatısına konmuş Hazin hazin ötüyordu bir küçük kuş Aç mı kalmıştı,yuvası mı bozulmuştu Belli değil…Mevsim bahardı;ama hava soğuktu Kuşun sesinde bir burukluk vardı Feryat etmekten yorulmuştu Başka bir gün oradan geçerken Su birikintisinde bir avuç tüy yüzüyordu Baktım o kuştu…
50
Ver Toıplum Laf sizedir insanoğlu Başka kimseye değil Çift gözünü iyice aç Şiirimi okuyuverFakat anlamadan değil Epey anlayarak oku İlk kıtadan sonuna dek Bir çırpıda bitiriverSöze başlıyorum söze Anlamadım deme öyle Küsersen uğurlar ola Yat kümesine giriverHangisini saysam bilmem Söze nelerken başlasam Kalemim kırılır sussam Kulaklarını açıverDelilik sudanda ucuz Ne verilir, ne alınır Eğer tepesi attıysa Tepelerinizde biterKoydum mu oturtacağım Huyuna benzeteceğim Renk benzini keseceğim Yaz ortasında donuverİşinize gelirse de İşinize gelmese de Yüzünüze vuracağım İnim inim inleyiverLafı çekmem bilirsiniz Lafa kaşınan sizsiniz Lafla torba doluyormuş Dününü kurcalayıverDediklerime kulak verin Kulağınıza küpe takın Kimseye çanak tutmadan Yavaşça hizaya gelinGönüllerin insanıyız Siyaset adamı değil Biz gönülden konuşuruz Adam gibi doğru söz verGenel, bazı, kelimeler Beş lafımdan üçüdür İyi, kötüyü ayırıp Günahlar işlemeyiverAdam ol kölen olayım İnsan ol da ömrü verim Şerefi alnına kazda İki elinden öpeyimBirinci vatan haini Parti ile insan tutan Futbol mu sandın bu işleri Topun altına giriverTürküm diye övünmeyin Türk olarak yola çıkın Türk kimler, kimlerse gavur Kuş beyninle anlayıverOnları iyi tanırım Onlar beni tanımazlar Her türlü halt karıştıran Hanımlarınıza hür verEcel misin insanları Öldürüp öldürtüyorsun Yada sakatlaşıyorsun Şu toprağını kazıverAdam olsun canı yerim Yememde yanında yatım Bunlara kurban olurum Yeter ki insan oluverBazınız pek gülüşsünüz Güler miyim, ağlar mıyım? Sinirlenir miyim bilmem Onu dilden çıkarıverDelilik sudanda ucuz Dangalaklıkta bedava Arsızlıkta taksitledir Onurunu harcayıverPisliğin huyunu bilmek Pislikten daha pisliktir Çift mermi ver silahına Ya düşmana, ya kendineYer arama saklanacak Ne var bunda korkulacak Eğer varsa utanacak Allahtan af dileyiverÇoban elde koyunsunuz Ney çalarlar oynarsınız Kasapla kesilirsiniz Çayırda takla atıverMilletimin çaresinde Ya pezevenk olacaksın Yada hapse yatacaksın Yalan mı millet cevap verÖlüleri kullananlar Sizlere ne yazacağım Allah belanızı versin Cennetten mahrum olasınDin ile para kazanan Özürlüleri kullanan Atalarınızı harcayan Vicdan trene biniverŞeriatla yatıp kalkan Söyler misin amacın ne Bu kadar kin, öfken kime Hatalarınızı buluverHiç düşünmek zahmetinde Bulunabildiniz mi ki Acaba ne yapıyorum Kendini sorgulayıverAvrupa’da değil evde Kaçıncı sınıf toplumuz Acınan engellileri Çöplüklere bırakıverNe zaman şehit haberi Maganda milliyetçilik Baş gösterir memlekette Minnet eli uzatıverSanat mütevazileri Ünlü ünsüz söylemleri Bütün meslekler eşittir Halka bağış konseri verDoktor, madenci, öğretmen Mimar, avukat, mühendis Bende bunlara hayranım İşlerinin hakkını verVekilden büyük sanatçı Sanatçıdan büyük işçi Herkesten büyük Allah var Kula insan değeri verSanatı satan milletler Onuru biten millettir Ne olacak tutan ele Kalemini almayıverŞarkı sözü değiştirenler Sizi öyle bir taşlarım Elimden kimse alamaz Elinden sazı kırıverAşık Veysel satıroğılu Yunus emre, Dadaloğlu Mevlana, Karacaoğlan Az ruhunu bunlara verMillet olduğu sürece Düzen bozulmaz korkmayın Rahat olun savurganlar Hayranlarına imza verNerde varlık orda bokluk Yapa yapa olur çokluk Vere vere gelir yokluk İçe içe mide toklukKimse dört dörtlük değildir Sanmam dört üçlükte değil Olsa olsa dört ikilik Dört bire inmeyiverinİnsanları bekletmeyi Acayip mutluluk duyar Bekletilmeye gelemez Başkasına yapmayıverSevgiliyken yumuşak ses Evlenince kalınlaşır Köprüden geçti gelini İyice aç dinleyiverİbne organ satıcılar Mafyanın tüm ayakları Akıttığın kanlarını Bıyıklarına sürüverGüzel olmak mühim değil İçindeki iyiliktir Ruhundaki güzellikle Melekleri çağırıverGünü yılbaşı yaptılar Hayallerle uyuttular Bildiğim dini bozdular Dinini uygulayıverKeyif muhabbet ortamdan Direksiyon başındasın Kendini düşünmüyorsan Aileni sollamayı verCennet yolu garantiyse Evladı engelli yapın Üçkağıtçı hacı hoca Diline hakim oluverNamaza dil uzatarak Mezhep ayrımı yapanlar Diz çök Allah kıblesine Her yeri aydınlatıverDini kurban bayramlarda Kurban kesmeyin diyenler Denizden, kasaptan alıp Hiçbir eti yemeyiverKöprüden geçmiştir gelin İmdat bebek neredesin Acele etmesi gerek Ellere vereceklermişSoytarı resimlerini Sağa, sola yayıyorsun Erkek göze sokuyorsun Ölçünü ayarlayıverKolay olmaz olay olan Rengi bulup resmi çözen Tek parmakla koku saçan Yiğit hakkı yiğide verKesin insanlar insanı Günahlara sokarsınız Yer dibine itersiniz Kötü örnek olmayıverHep kolaya koşuyoruz Hiç zor sevemiyoruz Başarı da zordan geçer Ekmeği tere banıverSabır, mantık, azim, onur Zeka, adap, fikir, iman Erdemlik, cesur, dürüstlük Güzelliği zihnine verEller akıllığa yetim Bizlerse deliye esir Dört bir yanım zırdelidir Kulaklarınızı deliverNedenlerle geçmez hayat Yediğimiz ekmek bayat Dürüst yaşamaktır sanat Sanatınla yaşayıverAcı dengesiz yapmadan Olgunlaştırır insanı Geçmişte çile çektiysen Bir zahmet olgunlaşıverİçki, sigara içmekle Güya saygı olunmazmış Büyüklerinin yanında Hiç birini içmeyiverİnsanın başyapıtından Denizde de var arama Sözü evirip çevirme Kendinle dalga geçiverDedikoduyu severiz Şu zampara, bu usluymuş Şunu bırak, buna yanaş Cins, yaş, mevki fark etmiyorDilinle konuşuyorsun Ayağınla yürüyorsun Gözlerinle görüyorsun Şükür etmeyi biliverKız kahpe, erkek oryantal Kıvırıyor ikisi de Orospunun çocukları Hadi terbiye ediverTürkülerle gömün beni Tanrı bizleri korusun Ölümü yakın falandan Dinini bilip ölüverÖmrü solan çiçeklere Ümidi bitik canlıya Yüreğini bulut yapıp Sağanak gibi yağıverPolislerden biber gazı Askerden atom bombası Güvendiğiniz silahı Uygun yerine sıkıverEtin kaça güzel bayan Utandınız mı hayırdır Hava atardan iyiydi Rabbim bunlara akıl verKarıları ajan yaptın İşemeyen yer kalmadı Sıçtı ağızlarımıza Kurana biraz gönül verŞunu dinlersen alevi Bunu dinlersen Sünni’sin Yok mu yapacak işiniz Sokakta oyalanıverYüz güzellik mi önemli Gönül güzellik mi yoksa Huzur mu, servet mi, aşk mı? Ne yaptığını soruverEngellileri unutup Katillere ağlayanlar Dilindeki o tetiği Kendi beynine çekiverFanatik mi, holigan mı? Taraftar mı, sempatimi Futbol teröristimi Ne olduğunu çözüverKayaya vuran taş yarar Gözü dönen kaşlar açar Vicdanı çürük baş keser Kötü huyunu siliverSazan balığı gibisin Hemen oltaya düşersin Yanlış gölünde yüzersin Hatalı yoldan dönüverAhiliği iyi öğren Öyle esnaflığa başla On kazanıyorsan üç harca Altın kuralı duyuverKüçükten aile baskısı Büyüğünce eş tokadı Finalde evlat kazığı Bayanları anlayıverDaha dün doğup yarında Sonsuzluğa uçacaksın Ateş cenneti yakmadan Cini beyninden bozuverİnsanlık zavallı olmuş Ölmüşte ağlayanı yok İyice kirlerden kokmuş İmanla temizletiverDersim, Sivas, çorum, tokat Vatan, toprak, insan bizim Hepsi kardeşiniz sizin Havva’yı hatırlayıverPara kesildi mi size Arkadaşlıkta bozulur Dostlukta, akrabalıkta Yediğini hazmediverFındığın ismi değişti Aganigi naganigi Ahlak, namus elden gitti İmanlarınıza geliverKoca çınarı kesenler Açan çiçeğe kıyanlar Öbür tarafta yatacak Yerimiz var mı soruverDünyayı Allah’ım kurdu Yalnızca o yönetiyor Toprakta onun, mal mülkte Birimize kendini verDünyada yaşayan şair Türkiye’de de ölüler Ölmeden kıymet bilinmez Tabutunu taşıyıverHepinize tek laf değil Bin laf dahi söylesem Ne köy olur, ne kasaba Dediğimi anlayıverDoğru, küfrü hiç bilmezdim Ben sayenizde öğrendim Küfrün tüm çeşitlerini Ağzıma biber sürüverBenim parfümüm terimdir Gezmem iki üç odadır Eğlencem dost masasıdır Masama tadımlık verinSapını dahi bilirim Bildiğim için tiksindim Midemi zaten kaldırdım Kaybol da midemi takıverValla anlayamadım ki Ben mi tersim, insanlar mı? Anormallik kimde ise Normale döndürüverinKıskançlık mideye zarar Bulanıp kusarsan yarar Azrail bizleri arar Bulmadan gelip gidiverKışı kıçınıza sokun Yazı götünüze yakın Baharı kalçana takın Bensiz iyi eğlen verinMama hazırlayacağım Yiye yiye bıkacaksın Yere kusup sıçacaksın Fazlalığını kusuverAh ah neler var dilimde Maldır mal bildiğimiz mal Öküz gibi bakar desem Olmaz adını koyuverEğer damar çatlamazsa Selamı vermekten aciz Daha iyi tanıyacak En büyük hayran olacakDoksan altmış doksan derdin Hayat arkadaşı değil Size yazdıklarımızı Serserine yemleniverŞiirim zehir zemberek İki ayaklı yılanlar Yılandan da zehirliler Zehirlerinizi içiverFatih güler olun da tek Ondan sonra nasihat ver Küçük dilini büyütme Uzun ömrünü kısaltmaSilkele kendini fatih Bundan sana hayır gelmez Kirpiği batır toprağa Kalemine mürekkep verİşleri güçleri para Benim derdim ise ora Aramızdaki fark bura Farkımızı ayırıverYazar olmuşsun ne olmuş Satılık olduktan sonra Medya patronu olmuşsan Beni de yere çalıverBen gidenlere üzülmem Sizde bana üzülmeyin Sırası gelen gidiyor Sende sıranı alıverYazdıklarıma sevinme Sevinecek durumlar yok Allah hariç kimsem yoktur Durup durup ağlayıverHerkese iyi geceler Tatlı rüyalar dilerim Rüyanızda beni görün Bana da anlatıverinVakit dolunca gideriz Borcu toprağa öderiz Hayat söylerde susarız Mezar taşına yazıverYaşadığım topraklarda Yalan ile işim olmaz Boş kuyuya çeşme dolmaz Öyle yanıma geliverŞovla işimiz olmayıp Gerçeğin ta kendisiyiz Kendimiz çalıp oynarız Benimle eşlik ediverSindire sindire yazdım Sindirerek geliyorum Sindirerek buradayım Neden diye düşünüverBu devirde paradan çok Adamlığa ihtiyaç var İnsanlığa sözüm sözdür Yüreğimi vereceğimBüyük yazar yüzde verdi Bende yüzdelik artırdım Yüzde yetmişe çıkarttım Bana da kızın bakalımKanma mikrop bulaştı Bedene girip dolaştı Azrail’le tokalaştı Hakkını helal ediverBizi dost mermisi yıkar Düşman kurşunu yıkamaz İki fincan kahveye de Yaren şekeri katıverBen sizden olmayacağım Önce insan diyeceğim Ülkemi savunacağım Kalemime hür veririmŞiirime dokunanın Anasıyla avradını Gelmişiyle geçmişini Hadi düz çizik çiziver.
1,246
Acı sevdan bir hastalık gönlümde ne çaresi var nede ilacı bir türlü tükenmiyor şu sancı yalvarırım rabbime dinsin şu acıumutlarım tükeniyor uzadıkça korkuyorum günler azaldıkça sızım artıyor hasret çoğaldıkça yalvarırım rabbime dinsin şu acıdeli gömleğini giydırdıler sevda ugruna inlettiler hasret şarkılarını dinlettiler yalvarırım rabbime dinsin şu acıhasreti içimden söküp atamam hayalimde sensiz yatağa yatamam sevdanı gönlümden atamam yalvarırım rabbime dinsin şu acıgül yüzüne kaldım hasret bi tanem sen de dua et anılarımızla yatağa yat yalvarırım rabbime dinsin şu acıayrılık şarkıları bize göre değil hasret gurbet bize göre değil bu acılara biraz sende değin yalvarırım rabbime dinsin şu acı
98
Sen Yıkılasın Dertler verdin bana derman arattın Hançer vurdun yüreğimi dağlattın Gece gündüz sen hep beni ağlattın Kahrolasın dünya sen yıkılasınÇok gülmek istedim amma olmadı Çok çileler çekdim vadem dolmadı Bu dünyada güzel günüm olmadı Kahrolasın dünya sen yıkılasınDünyaya geleli bahtım gülmedi Hep ağladım gözyaşımı silmedi Bu dünyada gayrı çilem dolmadı Kahrolasın dünya sen yıkılasınYalan dünya sana nasıl gönül bağladım Hançer vurdum yüreğimi dağladım Geçe gündüz ben her zaman ağladım Kahrolasın dünya sen yıkılasınYeter be dünya bıkmışım senden Ağlasam sızlasam ne gelir elden Halden bilmeyenler anlamaz dilden Kahrolasın dünya sen yıkılasınİsteyerek dünya sana gelmedim Gelmişim bir kere gelmez olaydım Senin düzenini görmez olaydım Kahrolasın dünya sen yıkılasınDünya sende adaletten iz mi var Senin sözünün üstüne söyle söz mü var Yersin insanları doymak bilmezsin Kahrolasın dünya sen yıkılasınDünya hilebazsın bilen olmamış Senin hilelerin gören olmamış Sana bağlanmışlar gülen olmamış Kahrolasın dünya sen yıkılasınUğraşmam seninle başa çıkılmaz Kurmuş sun çarkını geri yıkılmaz Hep sen kazanırsın kaybetmek yoktur Kahrolasın dünya sen yıkılasınUtanmak ne allanmak ne bilmezsin Zulüm edersin güldürmek ne bilmezsin Kahredersin öldürmekde bilmezsin Kahrolasın dünya sen yıkılasınÇok çekdirdin bana bende yazarım Benim sende artık yoktur nazarım Senelerdir dertlerimi yazarım Kahrolasın dünya sen yıkılasınATEŞOĞLUNU sen her zaman ağlattın Hançer vurup yüreğini dağlattın Göz yaşların hep sel gibi çağlattın Kahrolasın dünya sen yıkılasın
209
Acı Gözlerim görmüyor açık olsa da Derman olmuyorki yaşlar dolsa da Gelip geçen sille tokat vursa da Bana bundan beter acı veremezSorsan anlatması o kadar zor ki Çaresi olmalı kalbim diyor ki Bu dert birincisi daha sonraki Bana bundan beter acı veremezGezip dolaşırım hep aynı yerde Her yer kapkaranlık sanki alemde İşkence yapsalar tüm bedenimde Bana bundan beter acı veremezÇalsın dertli udum söylesin dilim İşe yaramıyor ama gözlerim Dünya zehir olsa inan sevgilim Bana bundan beter acı veremez
78
Yağ yağmur yağ Yağ yağmur yağ, Yüreğim serinlesin, Ruhum hüzünden, Sularınla temizlensin,Yağ yağmur yağ, Hasret ateşim hafiflesin, Özlem gözyaşlarım, Sularına karışıp gitsin,Yağ yağmur yağ, Yağ ki bahar gelsin .Yarimin geleceği yolları Güller çiçekler süslesin.Yağ yağmur yağ, Umutlarım yeşersin, Hayallerim beslensin, Yüreğime su serpilsin.
43
Eyy Geri Dönmeyenim Eyy geri dönmeyenim. Nasıl gittiysen artık, Yakama yapışıp kaldı kindar bi yalnızlık... Ne nefes almamı engelliyor, Ne de yaşadığımı hissettiriyor. Özlemini bile adam akıllı yaşatmıyor. Sana koşup gelmeme hele hiç müsaade etmiyor...Eyy geri dönmeyenim. Nasıl bi yalnızlık bıraktıysan ardında? Pişmanlık duyduğumda silkelediği gibi, Umursamadığımda da ağzımı burnumu kırıyor. Ağladığımda gözyaşımı sildiği gibi, Biraz tebessüm ettiğimde kaşlarını çatıyor...Eyy geri dönmeyenim. Nasıl bi ayrılık hediyesidir bu yalnızlık? İsyan etmeye kalksam ağzıma biberi dayıyor. Yüzümü döksem şebeklik yapıp neşelendiriyor. Zaman geçtikçe samimileşiyor, Ama asla arkadaş olmuyor... Eyy geri dönmeyenim. Nasıl bir intikam şeklidir bu yalnızlık? Önce bi şarkı mırıldanıyor, Sonra beni yedi kat notaların dibine gömüyor. Efkarın serin sularına kafamı bastırıp çıkarıyor. Boğar gibi yapıp öldürmüyor...Eyy geri dönmeyenim. Hangi vapurun limanı bu yalnızlık? Ne gitmeme izin veriyor, Ne de kalmamı istiyor. Rıhtımında çay içirtmediği gibi, Martıları simitle besliyor...Eyy geri dönmeyenim. Kimden öğrendin bu çin işkencesi yalnızlığı? Yüreğimi lime lime doğruyor, Yokluğunla pansuman ediyor. Senden başkasını sevdirmediği gibi, Seni bana unutturmuyor...Söyler misin eyy geri dönmeyenim, Nereden satın aldın bunu? Kaç para böyle bi yalnızlık? Gidip kendime yeni bir tane alacam. Bana hayır gelmez ondan artık. Çünkü şiir oldu bıraktığın yalnızlık...
189
Deli Yırtılır akıl bir deli giydiğinde ama ahenkle Uykunun koynuna girer karabasan gibi çığ Yutar en afilli yanını rüyaların çinko tadında Hangi akıl çıkarır aşkı meşkin kuyusunda.Yarası sızlasa kabuğundan elmalar yapar Dörde bölünse gece çekirdeğinden güneş Nadir zamanlardır omuz omuza susmak İğne deliğinden pencere, içi dolu zambak..
47
Güneş'e Dair Bir safagin gun isiginda, dogu’da yukselen gunesin okyanuslari mavi aydinliga donusturmesini seyre dalmak kadar keyifli olmak. Tepelerin zirvesinde giderek kizillasan parlakligin, yeryuzune yansiyan muhtesem gosterisini izlemek. Henuz karanligin perdesini yirtmis ve geliyorum diyor, o simsicak atesten kutle.. Once agaclarin dallarinda bir parlak ampul olur, nehir ve denizlere yansimasi cekismeli olur.. Tarlada geceyi boynu bukuk geciren, gune bakanlardaki irkilme ve doguda gelen isiya kucak acmasini gormeli, tam bir sabah ictimasi, yeni bir yasama selama durmus. Butun canlilarin bayrami baslar, bitki, hayvan, insan, kisaca butun yeryuzu. Yepyeni bir hayat dogar. Bilirmisin en guzel gokyuzu o zaman seyredilir . Mavi perdeden sacan isik. Yilbasi gecelerinde karanliga dogru sikilan oyuncak fuzelerin yarattigi guzellik gibi. Yeni yili karsilamak icin gece karanliga kursun sikarlar. Yeni gunu sabirsizlikla bekleyisin ifadesi olur ve bir senlik baslar dunyanin her yerinde. Kiymetini bilelim yarinlar icin, umut, dogacak gunesin sicakligindadir, isittigi gezegendedir, bu sevdamiz hic bitmemeli..Milyarlarca yildir ayni senligi yasatir gezegenimize ve butun canli evrene.. Aslinda o hic tukenmek bilmeyen bir yurek yangini ve her zaman aydinlik sacar. Kim isterki karanligi yada gunun geceye evrilmesini… Karanlikta alacagi olanlardan baska, karanligi seven kalpazandan baska…. Biz karanliga gomuldugumuzde o baska bir kosesindedir dunyamizin. Gunes batiyor derler, dogru olurmu? Evrende hic batmayan ve herseyin en dirisidir o.. Oysa batan biziz kardesim biz …batiyoruz biz…dunyamiz batiyor kardesim.. Hep karanlik isteyenler oldukca, batmamiz dahada hizlanacak.. Gecmise ve karanliga hep ofkeyle bakmali ve yeni bir gelecegin guzelligi suslemeli, her sabah yeniden cicek acan gule donmeli butun sevdiklerimiz..25 TEMMUZ 2000
244
Tanrı Türk'ü Korusun Türk oğlu tarih boyu, Hayırdan şerden geçip, Zaman Türk’ü koruyup Türk asırlardan geçip.Türk deyip ta gadimden Tarihe öz sözünü Savaş meydanlarında Yetiştirdi özünüTarihle bir yaştadır Bizim tarih yaşımız Neden seni korkutur, “Tanrı Türk’ü Korusun” Duamız, alkışımız.Ben anlamıyorum, Türk oğlu isen özün Türk’ün korunmasından Niye korkuya düştün? Tanrı Türk’ü Korusun, Atılan taş mı sana? Bizim bu alkışımız Yoksa kargış mı sana? Eylül 2001, Bakü
66
Yalnızlık Olgusu yalnızlık paylaşılırmıydı? yoksa yalnızlık denılen şey sadece ne olduğumuzu unutduğumuz zaman kapımızı çalan bir uğultumuydu ateşler içinde uyandığımızda bir gece derin karanlığın ender ışığında buluruz yalnızlığımızın büyülü renklerini aslında hiçbir zaman yalnızlık duygusuyla tanışmadık oysa hep yalnızlığımızdan şikayet edip durduk yalnızlığımızı paylaşan dostlarımızla evet yalnızdık neydik ve nerde kalmıştık sonsuz çığlıklar içinde aradığımız o yalnızlık olgusu
58
Sevgi Pınarı Derler ki tok acın halinden anlamazmış Ya sevgi açlığı, onun ölçüsü nedir acaba? Sevgiye aç çocuğun midesi doysa ne yazar Anne Baba sevgisi olacak, dost akraba sevgisiKalbin gıdası sevgidir, saf ve temiz sevgi Sevgi yoksa kalp doymuyor asla, hep aç Sevginin yerini alamaz hiçbir şey, ama hiçbir şey Sevgi, sevgi ile beslenir, doyar ancak sevgiyleSevgi ailede, sevgi okulda, sevgi toplumda Karşılıksız, menfaatsiz, sonuna kadar sevgi Gönülden akıveren, kalpten sızıveren duygu Sevgi duygu selidir, zararsız akıp giden bir nehir Yaşayana sevgi, ölene sevgi, kalana sevgi Yaratandan dolayı yaratılana sevgi, âleme sevgi İnsana sevgi, canlıya sevgi, toprağa sevgi Bırakıver kendini, sevgi içinde yüz, sevgiSevgi pınarı akmalı her evin önünden Şırıl şırıl, berrak,serin içmeye hazır Bakanın kendisini gördüğü ayna Sevgi yansıtan her yöne, her insana
124
Talat Paşa'ya Ağıt 15.03.1921Talat paşanın ölümü Devrimin, kurtuluşun ruhunu temsil eden, Bu uğurda canı pahasına başını öne eğmeden, Öksüzlük, yokluktan sadrazamlığa yükselen, Nemrut Kürt Mustafaca idama mahkum edilen, Yoksulluk içinde iken Ermenilerce öldürülen, Talat paşaya allahtan rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun.
41
KAHVECİ KIZ Allah beni çirkin yarattı, Cazibem yok yürürken. Kahveci kızına mı bakılır, Güzelle dururken. Fakir doğup büyüdüm, Annem evlerde çamaşır yıkar. Onlara git, Zenginler var. Okutmadılar orta’dan sonra, Tahsilim de kaldı yarım. Güzel olsam, zengin olsam Anlarım. Behçet Necatigil
40
Hayat uzun yaşamak kısa Çocukluğum... Çocukluğumu verin bana... Neden aldınız misketlerimi! ? Rüyalarıma bile giren kırmızı bisikletimi... Ne güzeldi düdüklü şekerim bitince bile beni eğlendirebilen... Neden çamura attınız şekerimi! ? Çatıyamı sakladınız ışıklı spor ayakkabılarımı... 'Olsun hayat uzun.'Dedim... Gençliğim... Gençliğimi verin bana... Kardeşim mi giydi yeni ayakkabılarımı? Kim aldı defter arasındaki gül yapraklarını! ? Ya sevgilim o nerede unuttumu yoksa beni? 'Olsun hayat uzun.'Dedim... Hayatım... Hayatımı verin bana... Ben yaşlanmak istemedim... Kim verdi elime bu bastonu? Bu saçlarımda ki beyaz şeyde ne yoksa karmı yağdı? Çocuk olmak vardı şimdi.Negüzeldir kardan adamın gözleri... Çocukların yüzleri... Benimkinden daha da ak... Daha temiz küçük yürekleri... 'Olsun hayat uzun.'Dedim... Bedenim... Bedenimi verin bana... Nedir bu giydirdikleri beyaz örtü bana! ? Kim bu başımda duran adamlar...Namaz kılıyorlar... Neredeyim ben neden karanlık burası? Çok ta dar üstelik... Neden omuzlarınızdayım ben? İndirin beni aşağıya... Öldü diyemezler bana...Ölmedim ben yaşıyorum hala...kırmızı bisikletim... güzel kıyafetlerim... kullanmaya utandığım bastonum...Neredesiniz? Neden yoksunuz? Yoksa sizdemi öldü dediniz bana... 'Hayat uzun,yaşamak kısa...'Dedim...
159
Vatan Vatan Aşktır, Sevdadır Bir türkü misali dolanmak ister dillerden, dillere..Vatan Emektir, Hizmettir Bir ömür boyu metanetle sevilmeyi ister.Vatan Beklemektir, Özlemektir Bir an olsun unutulmamayı ister.Vatan Namusdur, Onurdur Nesiller geçer bitmez, dinmez gönüllerdeki aşk-ı muhabbeti.Vatan Şereftir, Erdemdir Ne zaman, nerede, ne şekilde olursak olalım Mertçe, Yiğitçe korunmayı bekler.Vatan sensin, Vatan benim Bu Vatan hepimiz için Kardeşlik için, birlik için, Omuz omuza verebilmek için ilelebet sonsuza dek..
66
Yâr kalbimin tek tutkusu.. Konu:Aşk..Elmi yaman beymi yaman Al kırmızı gülmü yaman Yarin söz hepten yalan Gül kurusu gül kurusu Aşk kalbimin tek tutkusu..Gel gezelim çayır çimen Yârin tavrı beni üzen Ayrılıkmış yeni düzen Gül kurusu gül kurusu Aşk kalbimin tek tutkusu..Sarılmıştın eli çektin Başka kime gönül verdin Sevdiğindim hani tektim Gül kurusu gül kurusu Aşk kalbimin tek tutkusu..Görüp görsün başka kızlar Sende saklı itaraflar Aşktan daha büyük ne var Gül kurusu gül kurusu Aşk kalbimin tek tutkusu..Getiririm seni yola Yarın ola,gün hayrola Yalvaracaksın sen bana Gül kurusu gül kurusu Yâr kalbimin tek tutkusu..Tarih:28.04.2010
94
Ay parçam benim Özene bezene yaratmış seni, Seninle unuttum çileli günü, Bembeyaz teni narince eli, Güzeller güzeli AY PARÇAM BENİM. Ocak 22’de dünyaya geldin, Melekler misali yüzüme güldün, Bana mutluluğun sırrını verdin, Canımın cananı AY PARÇAM BENİM. Sara’mın kaşları kalemden kara, Kirpikleri oktur gözleri ela, Eşi benzeri yoktur evvela, Gözümüm nuru AY PARÇAM BENİM. İlk göz ağrımsın gönül ışığım, Sana deliyim sana aşığım, Evimin gülü zümrüt kaşığım, Yüreğimin yari AY PARÇAM BENİM. Narindir bastığı yeri incitmez, Çok hırslıdır,lakin asla kin gütmez, Azimli,çalışkandır,boşverip geçmez, Hayatımın anlamı AY PARÇAM BENİM. Öyle bir bakarki ta derinden, Dağları oynatır inan yerinden, Bin tane güzel çıkar serinden, Ayın 14’ü gibi AY PARÇAM BENİM. Kurban olsun anan kuzum özüne, Hüzün çökmesin o güzel yüzüne, Kimse erişemez senin feyzine, Rabbimin armağanı AY PARÇAM BENİM. Bebeğim boyuna posuna kurban, Altında paspas olan sırtında urban, Rızgın bol olsun kaynasın çorban, Yaradanın nuru AY PARÇAM BENİM. Fatma’yım böyle güzel görmedim, Canıma senden fazla değer vermedim, Dört kuzumdan başka kulu sevmedim, ÖMRÜMÜN BAHARI 'AY PARÇAM BENİM'BİRİCİK YAVRUM SARA’M İÇİN YAZDIM
169
Bir Düş Gibi Yüreğime baskın geldin bu gece Seni solukladım duman duman Özlemlerim dizginsiz Çıvgın ateşler gibi Yüreğime baskın geldin bu geceÇağlayanca umutlar ördüm Gecenin kuytularında Düş erimli düğüm düğüm Menekşe mavisince buram buram Ve ebemkuşağınca özgün gördüğümYüreğime baskın geldin bu geceSalkım salkın şölenlendi duygularım Aymaz çocuklar gibi... Ve muştular taşıdı esinlerin Umudun doruklarından çın çınYüreğime baskın geldin bu geceAy kanatlı bir kuş bu gece Yıldızlarsa kaçkın sevi Özlemleri umursamaz gökçiçek Aydınlığınla ışıklandır içimiYüreğime baskın geldin bu gece
78
Tut Deniz maviliği gözlerin boğdu Uzat ellerini ellerimden tut Dalgan savurarak kıyıya vurdu Uzat ellerini bedenimden tut *** Eriyen bir mumum Denizim sende Bir hoş oluyorum yüzün gülende Ömrüm tazelenir senin busende Uzat dudağını dudağımdan tut *** Nikabsız yüzünde gülücük gördüm Sırma saçlarını elimle ördüm Ellere bakamam onlara kördüm Uzat gözlerini gözlerimden tut *** İlahi varlıksın yüreğimde sen Daima yüzüme bakıpta gülsen Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen Uzat yüreğini yüreğimden tut *** Zamanı kutsadım sevgin uğruna Canım feda ettim senin yoluna Sevdamı doladım nazik koluna Uzat kollarını kollarımdan tut *** Ruhiyi perişan eyledin Deniz Unutmaz adını yazarken Deniz Hislerim seninle birleşti Deniz İdam sehpasında beni tut Deniz. 05.05.2015/OLTU
107
Ne Zaman Yağmur Yağsa Bu kente ne zaman yağmur yağsa Gözyaşların akar üzerime oluk oluk Düşlerim ıslanır istemsiz Hayallerim ıslanır Ben Islanırım..! Bu kente ne zaman yağmur yağsa Sözlerin düşer aklıma boğuk boğuk Yanaklarım ıslanır sitemsiz Gülüşlerim ıslanır Ben Islanırım..! Bu kente ne zaman yağmur yağsa Sürgüleri çekilir kapıların Pencereler örtülür Kepenkleri kapanır dükkanların Bebeler, beşiklere gömülür. Bilir misin Bu kente ne zaman yağmur yağsa Bir ben kalırım yapayalnız Bir ben gözyaşlarına ram Bir ben sokak ortasında Bir ben Sırılsıklam..!
80
Bir Tarih Yazdı Gidiyor Bir Tarih Yazdı GidiyorDerin bir kültürdür Metin Şimdi yalnızlık çekiyor Gizli bir terzidir Zeki Kültür kumşı dikiyorNe kahkahalar dokudu Hayata böyle dokundu Ustalık zor iştir usta Hüzünler ekti gidiyorKendi kendinin terzisi Bizim Metinin Zekisi Gülmeyi ne çok özledik Ayıtlar yaktı gidiyorFilimler de gülmeler de Hüzünler de kederler de Sevgiler de sevinçler de Bir tarih yazdı gidiyorMatemli türk sinaması Ölümsüzdü efsanesi Tiyatrocu sanatcıydı Yılları aldı gidiyorYarım gitti canım gitti Metin diyor yarım gitti Acım büyük kayıp büyük Ayrılık çattı gidiyorİnsanları severidi Sıcacık dost yürekliydi Unutulmazlardan biri Dönmemek üzre gidiyorGülen yüzlüyü kaybettik Sanat dünyası matem de Her ev de bir cenaze var Şimdi gerçekten gidiyorTer temiz saf sahiciydi Kahkahanın kendisiydi Dost Şeref Metinle Zeki Sevgiyi ekti gidiyor11.05.2015 Dost Şeref
121
Anadolu ANADOLU Anadolu Özyurt olur İnsanları çok mert olur Hem tatlı hem de sert olur Anadolu AnadoluBahar gelir ilkyaz olur Yaprak döker son güz olur Tüm kızları güzel olur Anadolu AnadoluDicle olur Fırat olur Suyu abı hayat olur Bereketli bir tat olur Anadolu AnadoluEkin olur harman olur Dağda otu derman olur Yasa olur ferman olur Anadolu AnadoluKöyü olur şehir olur Coşkun akan nehir olur Ezan sesi daim olur Anadolu AnadoluTürk halkına vatan olur Şehit düşüp yatan olur Albayrak’tan kefen olur Anadolu AnadoluBozkurt ulu çınar olur Kurda kuşa pınar olur Bu vatana kurban olur Anadolu Anadolu Ali Kemal BOZKURT
98
Sevgi Sevgi çemberinden geçmeyen neyi bilir? Dünyaya sevgiyle bakmayan bakış merhametli midir? Yaşamak üç beş öğün yemek, içmek, gezmekse eğer, Komşunun köpeği boşuna ağlar...
24
Sevgiliye Özlem Bir zamanlar sevda içimde hevenk hevenkti, Tomur tomurdu sevda çiçekleri gönlümde… Bahçe,ağaçlar çiçekler renk renkti, İlk defa kalbimin kapılarını açmıştım ömrümde…Kasım ayında açan çiçeğe benzemişti o, Kalbimin kapılarını zamansız açışım… Önce nasıl sevgi,sonra nasıl tiksinişti o, Ve sonra durmadan aşktan kaçışım…Hüzünlü şiirlerim şehrin sokaklarını kirletecekti artık Artık sevgi mutluluk için kapım dardı… Gönlümde eski için bir hüzünlü ayrılık, Defterdeyse sevgiliye özlem dolu şiirler vardı…(Hasret İçimde Bir Dağ) Kitabından
70
Freni Patlayan Araçlara Karşı Net Önlem Alınabilir Kâr mı az da hiç konmaz yararlı icatlarım, Patlamaz fren olsun ki hiç ölmesin canlarım…Sen, lüks araç, dersin ya freni düşünemezsin, Görünmez yerde diye mi kâr edinemezsin?Bil ki biz ölüyoruz frenleriniz yüzünden, Keşfedin şu aleti tamamen tükenmeden…Akıl, yetmiyorsa uzaylılara danışın, Onlar akıl sahibi türlerden… Yardım alın!(2017)
53
Sıcak yaz..... Konu:Mevsim..Mevsimin habercisi dönerken göçmen kuşlar Yorgun kanatlarıyla rüzgarı yara yara Uzaklardan gelmiştir leyleklerle,turnalar Göğün maviliğinde uçarlar sıra sıra..Yansıtırken güneş o sımsıcak ferini Gülüşüyle ısıtır mavi engin denizi Dalgalarla beraber hissederken meltemi Akın eder insanlar altın renkli kumsala..Mehtap ile söyleşir gecelerde yıldızlar Düşlerin uykusunda geziyorken bulutlar İhtişâmlı geceye yol alırken ufuklar Doyulmaz güzellikte masalsıdır manzara..Şırıl şırıl akarken derelerle ırmaklar Serinlemeye koşar ahu gözlü ceylanlar Yakın gibi görünür gözümüze uzaklar İmrenerek bakarken o dumanlı dağlara..Bülbüller aşık olup al güllere nakşeder Mehtap mavi suya renk renk şekiller çizer O renk cümbüşü dalgalarla danseder Köpük köpük dükülen beyaz şaraba benzer..Tarih:10.10.2010
98
Param Yok Benim Biliyorsun bıraktım Milyarlık hakkımı Enayi değilim Ben seni sınadım Gördüm kendimde, Şaşkını Param yok gülüm Sil artık beni Git ara bulursun Paralı bahtını Her şey para diyen Ben sana kızdım Sözüne kırıldım Kendimi üzdüm Gözümün yaşını silerdim Bir tatlı söze Unut beni Unutayım seni Sil beni Silebileyim seni Şerefim,onurum Dimdik başım Elbet kuruyacak Gözümde yaşım Ve sen Paranın yalan olduğunu Anladığında Ben rüzgarın yönünde Senden çok uzakta Artık rahat rahat Bırakabilirsin Artık mazeretin var Param yok benim Ben senden Daha çok mutlu olacağım Para ile alınacak Mutluluğum Dileğim yok benim Güle güle gülüm Param yok benim Sorulu gözlerle bakma Mutluyum Umutluyum Belki bilmek istersin Para her şey diyen Bir insanla Konuşacak Sözüm yok benim… Jale KESKİNKILIÇ 2-9-1999
120
Ölmesin Çocuklar Dolaşırım Dünyayı bir uçtan bir diğer uca Savaşlar yoksul halklar bombalar olen çocuklar Nükleer denemeler Filistin’den ölümler Karabağ Azarbeycan Kafkasya neler neler Terör bomba kin ve nefret dünya bu kadarİstersen değişir herşey ölmesin çocuklar Dünya kan içinde dünya yokluk içinde Haydi sende katıl artık bize ölmesin çocuklarDüşünürüm Dünya’yı bir uçtan bir diğer uca Darbeler darbeciler açlık kokan Afrika’da Çernobil’den iz kaldı sakat doğdu çocuklar Bosna Irak farketmez Küba’daki kontralarTerör bomba kin ve nefret dünya bukadar İstersen değişir herşey ölmesin çocuklar Dünya kan içinde dünya yokluk içinde Haydi sende katıl artık bize ölmesin çocuklar
95
Uzaklara Tutsağız -1 Gökte sen varsın her gece yerde ben varım her gündüz… Ay, güneş ve yıldız kadar uzak kaldı aramız... Her gece bir yıldız söndürüyorum sana daha yakınlaşmak için her seher bir yıldız doğuruyorsun benden daha uzaklaşmak için...Arş'a yazmıştım halbuki adını dimağımda saklıyorum eyy umarsız, Damağımdaki tanımsız tadını...Ya gökten inersin yada çek beni sana ki, yer gök inlesin...BirDeli 22.04.2002
60
Son Yazı Böyle kısa bir veda etmek yakışmıyor bana.Sense of Edessa'ya hiç mi hiç yakışmıyor böyle bir sevda ve o sevda kadar özlü veda.Sana bir teşekkürdür vedam. Sana teşekkür ediyorum.Seni tanımama izin verdiğin için.Seni yaşamak güzeldi, dost ağızlarda da olsa. İsminin başına yaşadığım duygulardan çok daha farklı sıfatlar getirmek de güzeldi hiç kuşkusuz.Riskini yaşamak güzeldi.Seni tanıdım ve gözlerimdeki ışığın rengi değişti.Belki de o hiç ortaya çıkaramadığım ışığımdı ama benimdi.Seninle ortaya çıkandı, ışığımdı.Seni, yazılarımdan bilenler seni soruyorlar, kim olduğunu, ne olduğunu.Hayatım boyunca herşeyin en zoruna kaçtığım için çevremdekilerin de en zorunu seçmişim ben! Seni anlatabilsem herşeyinle, herhangi birine güler geçerdi bana.Öyle ki ben bile seni içime anlattığımda kahkahalarla gülüyorum benliğime.Bu deli edebilecek bir duygu. İçimdeki herşeyi saklamamın nedeni de budur belki.Gözlerimin içinden başkalarının gözlerine akacak, beni bırakacakmışsın gibime geliyor.Sen de biliyorsun ölmek var dönmek yok artık.Senin için savaşamam.Seni sevdiğimi duysan da savaşmamı isteyemeyeceksin zaten. Sen, sadece bir ütopya olarak kalmalısın bende.Seni bir ütopya iken buldum, ütopya iken de bırakmalıyım... Geceleri ay çıktığında düşünüyorum seni.Keşke ay yüreğime tüm sihiriyle değse ve baştan yaratsa beni.İşte o zaman yine seni sevsem de en azından bu berbat talihi birkaç esirle paylaşabilirdim.Seni sevmek, havasız kaldıktan sonra nefes almak demek.Hiç gururum olmasaydı kalbini ve gözlerini yanımda taşırdım.Ve yine hiç onurum olmasaydı seni sevmemin sonuna nokta değil virgül koyardım.Tanıdığım tüm insanları üstine serptim biraz olsun sön, içimi yakma diye.Yetişemedim.Yaktın kalbimi, küle çevirdin, kimseleri içine koyamadığım yüreğimi bana bile sormadan kapkaranlık bıraktın.Gözlerinden aldım ben tüm yağmurları.Gözlerin ıslattı yine yaktığın yüreğimi.İklimimi şaşırdım.Her sevda bir ömürmüş! Benimlesin yaşadıkça. Sen benim sabah çayımsın.Böylesine birleştirmişken seni yaşamımla, her sabah biraz daha unutsam da seni nasıl çıkacaksın aklımdan? Herşeyi unutur insan biliyorum ama ne olur çabuk olsun.Tükeniyorum, eriyorum bilesiniz ey dostlar.Hayatını bir başkasının hayatında yaşamak ne zor.Ölmek ne kadar kolaysa unutmak da o kadar kolay... Ölmeyi nereden bilirsin deme! Her gün aklıma geldikçe sen, ben ölüyorum zaten.Umarım ki karşılaştığımızda gözlerimin içine bakmazsın.Bendeki ''sen''i çekersin belki de.Nasıl yaşarım sonra ben? Uykusun, ekmeksin, susun benim için. Sensiz ben bir hiçim.Yazmadıkça yaşayamıyorum.Yazılarımdaki labirenti kimse çözemez kolay kolay.Çözebilen de seni bulur zaten.Tehlikelisin benim için biliyorum. Seni sevmek haram bana.İçimde kalmalısın.Yüzün sadece ay ışığında birleşmeli sevgimle.Sana sadece bir defa sahip olsaydım, bir kez sarılsaydım sana benim olduğunu bilmenin feryadı içinde, Ocak daha bir Ocak olacaktı şimdi.Biliyorum. Yine unutacağım doğduğum günü.Yine geçmeyecek içten selamların sayısı seni düşünmediğim günleri.Unutacağım yine yılımın en çaresiz, en sürgün gününü, doğum günümü! Bilirsin! En sıkı hüzün kutlar doğum günlerini.Fırlar içinden insanın sıcacık bir acıyla.Ay ışığını evine kabul eden deniz gibi parıldar önce yüzüne, sonra da dalgasını sürer aşık olmanın gizlice.Ama bil ki bir seni unutmayacağım yaşamım boyunca, bir de bana kendi dünyanı yaşatırken dünyaları devirip gittiğini.Öleceğimi anladığım an sana ulaşıp seni sevdiğimi söyleyeceğim.Sen öyle bir yer kaplıyorsun ki yüreğimde ne söküp atmak kolay ne de bağıra bağıra seni sevdiğimi söylemek dağlara! Ama inan hala gözümün önünde gülümseyişin ve hala hissediyorum sırtımdaki bıçağın acısını! Yıllar önce bir krizantem tarlasında bıçaklayıp gittin beni.Ne adın kalır geriye ne sevdan kalır zannediyorken demir attın hayatıma.Kalbimden vurmadın beni ey zalım! İsmini kazıyıp derime kayıp gittin sensizliğe.Yazmak zor, yazmak ölüm.Yazmak basit seni yazının ortasına otutturmadıktan sonra.Ve yazmak basit inan bana, sana tamamıyla sahip olmadıktan sonra.Gizlimsin, bilmemeli kimse seni benden başka. Sevdalar yalan sanmalı yaşattıklarını.Koydu bana gitmen.Hiçbirşey yaşamamışızcasına bırakıp gitmen beni! Sinirimden yazamıyorum sana.Bu duygusallığım bitecek bir gün. Biliyorum, bitsin.Aşkımdan içim titrerken gururu da yarası kadar ağır bir serçe gibi serildim ayaklarına. Tüm aşkınla tekmeledin beni.Belki de o yüzden bu kadar ağrıyor hala yaram! Sen nasıl birşeysin ki sana yazılarımda bile sahip olamıyorum.İnsanlara sırrıma dair tek kelime bile edemiyorum.Bu terkedilmenin zehiri değil. Her zaman giden mi suçludur diye düşünüyorum. Giden ölür belki ama asıl gömülen kalandır. Gittin, gittin ve beni bitirdin.Şafak sökerken Urfa'yı hayal ettiğim gibi hayal ettim döndüğün günleri.Ama hiç şafak sökmedi Urfamda.Belki de benim için bir çiçeğin özündesin şimdi.Belki de senin de kocaman bir krizantem tarlan var.Ben mi sana sahip olamadım bilmiyorum amma inan şimdi seni, sen olduğun için kıskanıyorum.Yaşayan ölüler ülkesinden her şafak sökerken bir buket krizantem yolluyorum sana.Krizantemlerin üstündeki kanlar ne diye sorma.Onlar kalbimin kanayan yarası...
658
-Veda Etmeden Gideceğiz İstediklerimizi alamadan bu faniden Birgün veda etmeden gideceğiz Habersiz gelir ecel birgün aniden Birgün veda etmeden gideceğizEktiğimiz gonca gülleri biçmeden Mutluluk meyini kana kana içmeden Belkide daha kötü hallere düşmeden Birgün veda etmeden gideceğizNice sorular belki cevapsız kalacak Heyecanla çarpan kalbimiz duracak Nasip olsa eğer son duamız okunacak Birgün veda etmeden gideceğizAnamız Hawa Babamız Adem gibi Tüm unutulan Atamız dedem gibi Tutulacak dilimiz vurulan gem gibi Birgün veda etmeden gideceğizYarım kalacak çok şiir ve şarkımız İtiraz etmeye olmayacak hiç hakkımız Bir idam mahkumundan kalmaz farkımız Birgün veda etmeden gideceğizBu dünyadaki sınavımız sona erecek Notumuzu ahirette Yaratan verecek Bizi götürmeye ecel gönderecek Birgün veda etmeden gideceğizFarketmez şampiyon yada hükümdar Meydanlar artık bize olacak dar Kurtaramaz kimse ne dost ne yar Birgün veda etmeden gideceğizNe köşk yalı nede lüks arabalarına İzin alamayız bir saniye değil yarına Veda etmeden dostuna akrabalarına Birgün veda etmeden gideceğizBir omuzumuzda günahlarımızla Bir diğerinde de sevaplarımızla Kaybettiklerimizle kazandıklarımızla Birgün veda etmeden gideceğizRastlayamadım günahsız muhabbette Bildiğim gerçek yolcuyuz kıyamette İnşallah getiririz kelime-i Şahaddette Birgün veda etmeden gideceğiz
171
Bizim Yönetimimiz Cumhuriyetin ruhu, ufuklar ötesinden Eğitimde, sanatta, bayındırda kararla Gidiyoruz baş mimar Atatürk’ün sesinden, Büyük bir amaç ile gurur ile vakarla... Savaşımız halk için özgürlüğe yolumuz, Bizler artık halk için demokraside varız. İmtiyazsız, sınıfsız arşa gider kolumuz, Evrensel düşünceden, uygarlıktan yanayız. Sosyal devlet, laiklik örülen çatımızda, Atatürk ilkesinde, şaşmaz birlik içinde. Meşale sönmeyecek ulusal katımızda Eleleyiz birlikte varız örnek biçimde... Dünyadaki önderler silindiler tarihten, Önderimiz Atatürk bizde ölümsüzleşti. İlkeleri sürüyor başlattığı her yerden, Sarsmaz temeli ile zirvesine yerleşti. Karanlıkları yıkıp aydınlığa koşarız, Uzay çağda yolumuz nefes kesen bir hızla. Ondan alınan güçle tüm engelleri aşarız, Türk’üz, doğruyuz deyip canımız, kanımızla... İmar ettik ülkeyi düzeni yerleştirdik, Fabrikalar, okullar, yolu, aydınlığımız Cennet ettik ülkeyi, artık başımız dimdik, “Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız...”
122
Ders çalışmazsa Bebeler Derse istekli çalışmazsa bebeler, Çalış çalış diye, gezip durur anneler. Ve bıkkınlık gelir, güya bir ara pes ederler, Ama için için de kendilerini yerler Hem de çocuğa ne halt yersen ye derler, Bir taraftan tek canı sağ olsun da derken, Diğer taraftan geleceğini görüp üzülürler Ve çocuklara çocukluğunu yaşatamayan, Eğitim sistemine isyan ederler….! (Mahir Odabaşı/03.02.2012)
58
Dünya mümine cehennem kafire cennettir Müslüman dünyada sıkıntıdan kurtulamaz, Dünya mümine cehennem kafire cennettir. Dünya nimeti cennettekiyle tartılamaz, Dünya mümine cehennem kafire cennettir.Müslümanın yeri cennettir sormayın niçin? İnceleyip bakın istersen Kuranı açın. Kafirin mekanı cehennem olduğu için, Dünya mümine cehennem kafire cennettir.Ben ne yapayın özde Hak olmayan fikiri? Ölünce görecekler Münker ile Nekiri. Kafirin ebedi yurdu cehennem çukuru, Dünya mümine cehennem kafire cennettir.Cennet var ya para ile pul ile alınmaz, Onları Allahın ne yapacağı bilinmez. Kafir olanın ahiret nasibi bulunmaz, Dünya mümine cehennem kafire cennettir.Yusuf kafirlere elinizi öptürmeyin, Yaşadığın hayatta sözümü saptırmayın. Onun için dünyaya kendini kaptırmayın, Dünya mümine cehennem kafire cennettir.
102
Usturuplu USTURUPLU Bana bir yalan söyle İçinde umut olsunBana bir yalan söyle Aslı astarı olmasın Yalanınla yarına umut taşıyayım Yarında ister var olsun, ister olmasınNasılsa kandırılıyoruz her gün Ne olur sen kandır bu günBana bir yalan söyle Yeter ki yalanın usturuplu olsun04.05.2015 - İzmir El Garip
46
Dua "Duâ temiz bir kalbin sesini ALLAH'a duyurmaktır." Güzellik bakmaktan Mânâ anlamaktan bulunur Aşkı yürekler yazar Ne göz görür Ne akıldan okunur Yürekten istedi....................
24
01 Çapul Kozakları Aşk Akınında 1/: Ey kozaklar! Çapul başlıyor bu gece ilk yıldız ağlayınca. Haramiler atlansın, Develere binsin kefiyeli karabasanlar, Destan yazanlar hokkalarına is ve kan sağsınlar. Kubbelerde gezinsin usta elleri sinanvarilerin, Süvarilerin naraları ise yıldızlara kurulan kavram köprüsü... *** Çapul demir alıyor ilk yıldız ağlayınca, Başlasın Genç Sultanın Hızır paşa türküsü... 2/: Ey kozaklar! Çapul başlıyor ilk yıldız kayınca suret aynasından. *** Çevrenize dolansın korku ve öfkenin ekvatoru, Tandırlardan alazlansın bir hırçın halay, Kopuversin beyni yüreğe bağlayan sırma, Lokma lokma erisin mantık zinciri, Kıstırsın başınızı demirden halka. *** Çapul demir alıyor ilk yıldız ağlayınca, Başlasın Genç Sultan Hızır paşa akınına... 3/: Ey kozaklar! Çapul başlıyor ilk yıldız ağdığında. *** Bitmez bir gecenin engin çırpınmasında sefineler, Neresinden yakalanır sabah belli olmaz bidayette, Şehvetini şarap diye içmişse aşk çilingirinde, Ve lapa lapa yağmışsa ağustosta beyaz arzular, Çisil çisil berekettir denizlerde aşk gemileri, Bin dört mevsimleyin yarılır orta yerinden takvim, *** Çapul demir alıyor ilk yıldız ağlayınca, Başlasın Genç Sultanın Hızır paşa koçaklaması...
162
Varya Sevgi dolu bakışın Var ya... Gülen gözlerde sevinç akışın Var ya... Rüzgarla danseden Simsiyah saçların var ya Beni gören benimle olan Sesin var ya Herkesi neşelendiren Kahkahaların var ya O masum duruşun O mahzun bakışın var ya Beni sana bağlayan O temiz kalbin var ya... Her zaman hep benimle olan, hep benimle kalan Sen varsın ya...
57
Köpekli Köyde Serenat kapı önünde oğlan kızı tavlıyor köpek havlıyorbir gören oldu kız oğlana pustu köpek de sustu köpekli köyde ay doğmuyor geceden bakma pecedenmasal gibiydi aydınlandı kainat bitti serenat
30
Yağmur Huzur istiyorum sadece, Sevdiğimde de nefret ettiğimde de.. Rüzgarı hissetmek istiyorum bir yaz akşamında Yeşiller içinde Çiçek kokularından sarhoş bir halde..Biliyorum bana göre değil böyle şiirler yazmak Bana göre değil sevdiğimi,gözyaşımı anlatmak Bana göre değil unutmak, unutup uzaklara kaçmak.. Biliyorum yakışmıyor bana güpegündüz ağlamak.. Ama umursamıyorum bana yakışmayanları Huzur istiyorum sadece Hamakta uyuya kalsam da ağlasam da. Huzur istiyorum sadece, Tek başıma sahilde rüzgarı hissetmek istiyorum yüzümde.. Güneşle beraber doğmak Her yağmurda sarap içmek istiyorum Unutmak istiyorum aşkı da nefreti de Karışıklığı da sessizliği de Huzur istiyorum bir tek Tek başıma güneşi yakalamayı kumlardan Sonra onu düşünmeyi uzaklardan..Uzaklara dalmak istiyorum düşünmeden Düşünmeden yaşamak istiyorum Ne aşka inanıyorum ne diğer karışık duygulara Basit yaşamak istiyorum Her rüzgarda yıkılmak, her güneş doğarken denize girmek aradığım, sonra kaybolmak saf bir dalganın içinde..Aşk düşündürüyor bir tek beni.. Arkasından gözyaşı döktüklerimi de Ardımda bıraktığım yarım yürekleri de umursamıyorum Gülümsemek istiyorum her bakışında Huzur görmek istiyorum dudaklarında Ne üzüntü ne nefret ne tutku Huzur istiyorum her günbatımındaUyumak istiyorum bulutlarda Ve yağmur olmak istiyorum her rüzgarla..
170
Muhtelif Nükteler (16) Teşekkür ederim arkadaşlar hepinize. Rabbim saâdet,huzur doldursun cebinize. Yorumlarınız cesâretime cesâret katıyor, Ezelî îmân kodlansın,neslinize-çipinize..Güzele! Başka ne denilebilirki elbette güzel. Bu şiirde; gâyet hüzünlü olmuş hemde özel. Bu şiirle! Asrı saâdete seyâhât yaptırdınız bize, Yoluna baş koyduğumuz zâtın,şefâati olsun özel.Bu talebler hepimizindir,gerçekten ezgi’dir. Gerçeğe ulaşmasada taleb,netîcede sezgi’dir. Bu gönül denilen nesne,bâzen kabarıyorda coşuyor, Onun coşması aşk’dandır,isyândan bir bezgi’dir.Acaba! bu ülke ve kral neresi ve kimdir,düşündüm. Olsa olsa asya ile Avrupanın ortasıdır; olabilir dedim. Okuyunca hayretimden ismini yazmayada üşendim, Müslümandan daha hür’dür,sokaktaki benim Kedim.Kabûl olsun duâlarımız, acılarımızda dinsin. Rahmet bulutlarından bizlere,rahmetin insin. Tevvâb kulların rahmet deryâsında garg olsunda, Ístifâde etsün rahmetinden,cümle cinn-ü ins’in.Mevlüt Bicik 15.04.2006 saat 20.15 Esslingen
110
Nefret Doğuran Sevgiler Anıların defterini sevi, sevgi ve güzellik denilen teranelere nice vurgunlardan, nice yanılgılardan sonra tümden kapatmıştım. Kapağının üzerine kocaman bir yazıyla ''NEFRET DOĞURAN SEVGİLER'' yazarak. Ama gördüm ki; hangi ucunda tutarsanız tutunuz güzellik ve çirkinkinlik yaşam denilen bir bütünün iki yanı imiş. Ne hepten çirkinlik, ne hepten güzellik olabiliyormuş. Tıpkı günahla sevap gibi... Ve gördüm ki; kişi hangi durumda, hangi yaşta olursa olsun sevmeye, sevilmeye mutaç bir varlık imiş. Yaşamın onulmazlıkları, sevilenin pervasızlıkları, binbir yüzlülüğü taşısa da sevgilerin içine... direnerek bunlara, hoşgörerek... kimileyin de nisbetini düşünerek yüreğimin kapılarını hep açık tuttum. Ama, olmadı. Olmuyor! Sırttan vurulmanın ve yürek vurgunun sayısını anımsamıyorum... Anlaşılması zor şeyler yaşadım biteviye... Çoğu kez '' YAŞASIN ÇİRKİNLİK, ACIMASIZLIK VE KÖTÜLÜK! ! ! '' diye haykırmak geçti içimden. Ama, bunu bile beceremedim. Diyemedim insanların yüzüne karşı. Hoş, içimde de barındıramadım bu duyguyu...''VİCDAN ve ŞEFKAT'' denilen duygu ve davranış var ya... Aşamadım, aşamıyorum bunları bir türlü. Bilemiyorum, kimilerine göre bu olgumla aptal-enayinin birimiyim? Yoksa kişiler erdem ve erdemlilik nedir bilmiyorlar mı, biliyorlar da işlerine mi öyle geliyor? Anlamak gerçekten zor. Güzellik ve sevgi denilen nesne ve duyguları tek yanlı yaşamak yetmiyor. Bir yanı eksik, kör, topal ve sağır kalıyor. Kişi ne denli çaba içinde olursa olsun, bir yerlerde bir şeyler oluşuyor... ya da oluşturuluyor ve içinizde yaşattığınız güzellikler, sevgiler paramparça ediliyor. İşte o birileri, bir yerde; görünürde hiç bir neden olmadan o güzelim sevgi, sevda ve güzelliklerin üstüne gölge düşürüyor... Öyleki; dartınma desen değil, bir beş, on yüz değil... Nedenlerini anlamak hiç olanaklı değil... Ve bunlara habire katlanmak, hoşgörmek bunları... Nereye değin? Sevgi ve sevi, iki efsunlu sözcük. Yaşamı bu denli törpüleyen bir işkenceye dönüşürse, sevmenin, severek yaşamanın anlamı kalır mı? Sevmek yaşamı acımasızca törpülemekse nereye değin? Öyle bir an gelir ki, bir başkaldırıda, bir kopuş ve ayrılıkta bu törpü törpüleyenin elinde kalıverir. Ve kendi yaşamını törpülemeye başlar bu apansızlık karşısında. Açıkçası, kişi ettiğini bulur kendinde, bir başkasında zaman içinde. Çevremizde kimileyin duyarız, tanığı oluruz; sevenlerin, sevilenlerin yanılgılar, kopuş ve ayrılıklar yaşadığını... Bu denli sorunların yoğunlaştığı bir ortamda sevginin, sevinin ve güzelliklerin erdemlerini anlatmak laf-ı güzaftan öteye gider mi bilemem. Bildiğim o ki, sevinin mayası olan romantizm ve lirizm şiir ve öykülerde birer nostalji olarak yerini almaya başladığıdır. Yani romantizm ölmeye başlamıştır. Lirizm kendini yaşamın dışına atmıştır... Bunlar yaşamla içiçeliğini sürdürmüyorsa hangi sevgi, sevi ve güzellikten söz edilebilir. Bugün sevgi, sevi, güzellik denilen duygu ve nesnellikler adam harcama makinası gibi kullanılmaktadır. Bu durum uçarıların, uçarılıkların yolunu açmaktadır. Bıkkınlık, yılgınlık, yorgunluk veren, yanıltan, aldatan sevgi ve seviler nefret doğurmaktan başka bir işlevi varmıdır acaba? SEVGİLER VE SEVİLER GÜVEN VERMİYOR ARTIK. Mehmet Akif'in deyişiyle yazı ve söz kalabalığı ile sadece '' maskaralıklarımızı, maskara ediyoruz''
436
Bel Fıtığından Yüz Üstü Yatılmıyor Elde resimlerim var şu şekil yat, denilir, Yastık desteklemeli, usuller gösterilir…Çoğu şahsıma terstir doktor onaylasa da Sorun olmaz denilip, garanti sağlansa da…Yüz üstü uyumayı hep arzulamaktayım, Başka tür uyusam da tat alamamaktayım…Sadece sol tarafım, şahsım için uygundur, Sol kolum zayıfladı tedavisi de zordur…Elimde şemalar var, yastık desteklemeli, Her nedense uymadı, çok usul şaibeli…Hastalık nüksediyor, sabah kalktığımda, Çok ilaç alıyorum bıktım aynı zamanda…Bir çıt sesi yetiyor, birden ağırlaşırım, Zayıflamam gerekir, şifa bulamamışım…Çaremiz yine de spor biraz da yol yürümek, On kilometre kadar, sızıları dindirmek…On kilo dahi verdim randıman alamadım, Yenilik bekliyorum, şahsım için anlattım…Örnek teşkil etmesin, ölçü de sayılmasın, Bir ibret olsun diye, bir nasihat alınsın…(2011)
110
Beyaz Sözcükler Topla Kuşluk doğuverince göz bebeklerinde Kalbin rüyası denize uyanır Yol yol açılır karanlıklar Bir dolunay doğar zindanınaSevinç bitmeyen bir kuşluktur Dostlar sılaya dönünce Avucunda bir damla büyüten çocuk Fotoğrafıdır yeryüzününİzinde bir koku ol gönüldaşının Yarılır işte zorlukların göğsü Her çetinde bir kolaylık Her tohumda bir muştu bulGüneş yeniden geldiğinde Eteğinde beyaz sözcüklerini topla Yüreğinde bekle ölümün bayramını Bu eylem bir hayat olsun sana.
65
Yaz Sen geldin tatil geldi Her yere neşe getirdi Güneş çıktı,hava ısındı Canım güzel yaz.Artık yüzüne bakamam Parlaklığına doyamam Biri hava soğuk dese Yalanına kanamam..Egekent 25-mayıs-2012
26
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Bayrağı elimize alalım Türkiyeye doğru sallayalım Bayramı çoşku ile kutlayalım 29 Ekim kutlu olsunBu bayram cumhuriyet bayramı Çoşku ve sevinç zamanı Sevinç ile kutlayalım bayramın her anını 29 Ekim kutlu olsun
35
İnsanlara bakıyorum İnsanlara bakıyorum da dünya menfaati Uğruna bir birlerini diri diri din diye İslamiyet diye Alla hu Ekber diyerek Yakıp yıkarak işkenceyle yok ediyorlarAslında onlar kendilerini yok ediyorlar Allah böyle bir zulmü asla sevmez Sen insanları öldürmeyi değil Yaşatmaya bak bırak bu batıl diniDin iman adam öldürmekle olmuyor Din iman insanları yaşatmakla olur Dertlinin derdine derman ol yeter Ağlayan varsa gönlünü al onları güldürGerisi insanları sömürmek yok etmektir Aklını başına al ölmeden önce imana gel ATEŞOĞLU kimse derdine derman olamaz Herkes ne ederse kendisine eder
86
Adını Fiilen Yaşamak Adında bir acı Tadı kanayan yaramda Yara adının acısında Ama adında...Her yağmurda ıslanır adın Her damlada adınla ıslanışım'Yağmur saçlarından yağmurun damlayışının adı...'Adı senin adın diğer sokağa hasret bir sokağın adıdır adın Zamanla tabelasında yazar sokağın Sonra ben sokağın tabelasına adımı yazarım Adın olur adım Adım adımSonra sokağa adında bir yağmur yağar Adımla beraber ıslanır adınAdım,adın, yağmur (adım adın, yağmur) Adını fiilen yaşamak, yağmur...Bitti denilen yerde başlar adın Mütemadiyen Ne başı var ne sonu Sonu yok Harfiyen...Adım olur adın Adın adım Adım adım Adım adınSenin bana yansımanı hediye ediyor gözlerin her karanlıkta Önsözüm olur adın Sana yazılmış kitaplarımın arka kapaklarındaAdında bir yokoluş hikayesi Gülmek dolu zamanlarda dahi Daha yolumuz var Adının yüzümdeki tebessümü Işık gününden beri Ve ölsem şimdi Adında bir yağmur yıkar beni'yağmur saçlarından yağmurun damlayışının adı...'Ama ne çok sevdim adını Adını çok sevmiş olmak bunun adı....
140
Vatan2 Kainatın al yanaklı kızıdır Ezelden ayyıldıza sevdalıdır Yiğitleri de kartal bakışlıdır Bu vatan, yeryüzünün en şahıdır Sen de bulur anlamını şeref, şan Bilir mi kıymeti, şerefsiz olan Üstünde yaşar, sana kara çalan Elbet gelir, hesap sorulacak anDağlarında çakallar yaşayamaz Gülünü kıracak rüzgar esemez Sana selam vermeden, kuş uçamaz Vatana yan gözle, kimse bakamazSemalarında yankılanır ezan Neslin elinde bilgisayar, kuran Tesbih eder yaradanı her zaman Türk yurdudur, Türk kalacaktır vatanDerdimin dermanı, felahı vatan Şuhedadır her karışında yatan Seyitler de olsun sana hep kurban Daima sanadır yönüm ey vatan
88
Akan Gözü Sevgiyi bilmezsin, aşkı bilmezsin Yarine hasretsen, ufku görmezsin Seven yürekleri, nasıl anlatsam Akan gözü silsen, umut vermezsinDilerim Allah'tan, cennettir yeri Toprağı kurumuş, akmıyor teri O cana kıyamam, ateştir eri Akan yaşı silsen, umut vermezsinHayali rüyamda, karanlık gece Şarkılarda adın, bulunmaz hece Sevdalar baş tacı, kalbinde hece Akan yaşı silsen, acı vermezsinSevdası mahkumdur, gölgesi kuru Kale duvarıdır, yıkılmaz suru Rüzgarın altında, bozulmaz sırı Akan yaşı silsen, onu vermezsinTabiat sevgidir, aşkı tadarsan Ay'la güneşe, yıldız katarsan Sevdası göktedir, yerde yatarsan Akan yaşı silsen, umut vermezsinBahattin deryası, yaban ellerde Bülbülü uçsa da, şarkı dillerde Kırık kanadıyla, kopuk güllerde Akan yaşı silsen, umut vermezsin Bahattin Tonbul 16.5.2015
105
Gitme Gardaş Gitme Gardaş Gitme gardaş, gurbet acıdır. Varlığın, başımın tacıdır. Yaşatan, anayla, bacıdır. Dikenlidir, yolları gardaş. Derdini de, kimseler dinlemez. Dikenle, gözyaşı silinmez. Gurbetten, asla vefa gelmez. Halini anlataman, gardaş. Acı soğan, tüter burnunda. Nefesin kokar, aç karnında. Göremezsin bile, rüyanda. Aran, sıcak yatağını gardaşBulursun belki, kırık ekmek. Olur mu, onu susuz yemek. Kalmaz ağzında, sağlam damak. Bir tas su da, vermezler gardaş. PAKSOY’um, çok gurbete girdi. Elin kızı, bir sofra serdi. Önüne, yağsız pilav verdi. Yağlı yemek, vermezler gardaş.
81
Karanlık Karanlık karanlık hep karanlık Ne bir ışık yükseliyor ruhumdan göğe Ne huzur buluyorum bir anlık Nedir ki sebeb yaşamaya ve ölmeye Karanlık karanlık hep karanlıkHer bir karanlık gecenin istilacıları Kediler köpekler gölgeler ve cinler Kaçış yok karanlıkta bırakıp acıları Saçlarım öylece rüzgarlarda inler Her bir karanlık gecenin istilacılarıSol şakağımda ince zarif bir sızı Kadın gibi yavaşça çeker beni kendine Kalbim bilinmez çöllerin en ıssızı İşte ölüm gibi sadık kaldı vaadine Sol şakağımda ince zarif bir sızıHangi günahı taşır bu karanlık sokaklar Bir iç çekişten acıdan merhametten uzak Kimbilir hangi kahpelerin sırrını saklar Bana ben kadar yakın bana ben kadar uzak Hangi günahı taşır bu karanlık sokaklar Çekilin yerim izbe kuytu köşeler Hala mı güneş bekler perdesi çekik evler Bir mahkum tutkuyla toprağı eşeler Yükseliyor karanlık yükseliyor alevler Çekilin yerim izbe kuytu köşeler
133
A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 34 Miskin Kedi A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 34 Miskin Kedi Fevzi Günenç, Beydeba’dan Esinlenerek OyunlaştırdıKİŞİLER:YOKSUL NİNE: MİSKİN KEDİ: SARAYLI KEDİ: SARMAN KEDİ: KARAKEDİ: PAMUK KEDİ: VAN KEDİSİ: SİYAM KEDİSİ: ANKARA KEDİSİ: AŞÇIBAŞI: PRENSES: KRAL: KRALİÇEORTAM: Kedisiyle yaşayan yaşlı yoksul ninenin oturma odası.YOKSUL NİNE: (Eski püskü sallanan iskemlesinde oturmakta, ileri geri sallanmakta, kucağındaki kedisini okşamakta.) MİSKİN KEDİ: Mır mır mırrr… Nine? .. YOKSUL NİNE: Buyur kediciğim… MİSKİN KEDİ: Yüzünü yalayabilir miyim? YOKSUL NİNE: O da nereden çıktı şimdi? Neden yalamak istiyorsun yüzümü? MİSKİN KEDİ: Çünkü seni çok seviyorum. Çünkü sen beni besliyorsun. Acıktığım zaman yiyecek veriyorsun. YOKSUL NİNE: Canım benim… İyilik bilir iyi bir kedisin sen! MİSKİN KEDİ: Tabii bileceğim nineciğim. Kendin yemiyorsun bana yediriyorsun. Kendin içmiyorsun bana bana içiriyorsun. YOKSUL NİNE: Yedirip içirdiğim ne ki sevgili kediciğim? Kuru ekmek, yağsız aş, ılık boru suyu değil mi? MİSKİN KEDİ: Olsun. Hiç değilse açlıktan ölmüyorum ya. YOKSUL NİNE: Çok iyi bir kedisin. MİSKİN KEDİ: Nine… YOKSUL NİNE: Efendim canım? MİSKİN KEDİ: Benim adım neden Miskin Kedi? Miskin ne demek nine? YOKSUL NİNE: Miskin şey demektir yavrum. Yani herkes miskinin şey olduğunu sanır. MİSKİN KEDİ: Ne olduğunu? YOKSUL NİNE: Söylemeye dilim varmıyor. MİSKİN KEDİ: Söyle söyle… YOKSUL NİNE: Herkes miskinin uyuşuk, tembel, zavallı olduğunu sanır. MİSKİN KEDİ: Öyle değil midir? YOKSUL NİNE: Değil tabii. MİSKİN KEDİ: Yani ben şimdi uyuşuk değil miyim? (Esneyerek gerinir.) YOKSUL NİNE: Değilsin tabii. MİSKİN KEDİ: Tembel de değilim ha? YOKSUL NİNE: Tabii ki değilsin. MİSKİN KEDİ: Nine bana bir bardak su getirir misin? YOKSUL NİNE: Kendin niçin gidip içmiyorsun? MİSKİN KEDİ: Amaaan nine… Şimdi şu yattığım sıcacık, rahat kucağından kalkacağım. Mutfağa kadar gideceğim. Güç harcayıp tezgaha sıçrayacağım. YOKSUL NİNE: Tamam tamam, yeter! Getiriyorum suyunu. (Kalkar su getirmeye gider.) MİSKİN KEDİ: (Esneyerek gerinir.) Aaah ah! Hayat ne zor. Şimdi ninemin getireceği suyu yalayıp içmek için uzun uzun güç harcayacağım, dil sallayacağım… İyi ki tembel bir kedi değilmişim. Ya bir de tembel olsaydım? YOKSUL NİNE: (Bir çanak suyla gelir. Suyu masanın üstüne bırakır, kediye kucaklayıp suyun yanına getirir.) MİSKİN KEDİ: (Suyu keyifsizce yalayarak içmeye başlar. Başını kaldırır.) Nine? .. YOKSUL NİNE: Efendim kediciğim? MİSKİN KEDİ: Miyav… Ben zavallı bir kedi de değilim di mi? YOKSUL NİNE: Değilsin tabii. MİSKİN KEDİ: Zavallı olmak acınacak durumda olmak demektir, değil mi? YOKSUL NİNE: Öyle… MİSKİN KEDİ: Değilsem, Saraylı Kedi bana neden acıyor? YOKSUL NİNE: Saraylı Kedi de kim? MİSKİN KEDİ: Arkadaşım. YOKSUL NİNE: Senin bir arkadaşın olduğunu bilmiyordum. MİSKİN KEDİ: Yeni tanıştık. YOKSUL NİNE: Hem de saraylı ha? MİSKİN KEDİ: Saraylı… YOKSUL NİNE: Sana acıyor mu bu Saraylı Kedi, dediğin? MİSKİN KEDİ: Acıyor ya… Dün karşılaştığımızda, “Vah kardeşim vah! Bir deri bir kemik kalmışsın,” dedi. YOKSUL NİNE: Halt etmiş o. Hiç de fena değilsin. Mankenler senin kilona düşebilmek için günlerce aç kalıyorlar. MİSKİN KEDİ: Onlar da miskin desene nine. YOKSUL NİNE: Yok canım… Öyle demek istemedim. MİSKİN KEDİ: Neyse boş ver mankeni. Sen bana bak nine. Madem uyuşuk, tembel, zavallı değilim; öyleyse neyim ben? Neden Miskin Kedi diyorlar bana? YOKSUL NİNE: Yavrucuğum, yoksulluk kişiyi çökertip hareketsiz duruma getirdiğinden, böylesi düşkünlere miskin denilmiştir. MİSKİN KEDİ: Bir şey anladıysam Arap kedi olayım. YOKSUL NİNE: İyi dinlersen anlarsın. Miskin ile yoksul arasında önemli bir fark vardır. Yoksul, geliri gereksinimlerini karşılamayan kişiye denir. Miskin ise geliri hiç olmayan kimsedir. Anladın mı şimdi? MİSKİN KEDİ: Anlamadım. YOKSUL NİNE: Önemli değil zaten. Anlamasan da olur. Sadece şu kadarını bilsen yeter: Miskin onurluluk, özveri, durumunu başkalarına bildirmekten utanma gibi erdemleri içerir. MİSKİN KEDİ: Erdem ha! Yok ya! Amma hoşmuş ya… Nine? ... YOKSUL NİNE: Efendim canım. MİSKİN KEDİ: Süt diye bir şey varmış, doğru mu? YOKSUL NİNE: Doğru… Kimden duydun bunu? MİSKİN KEDİ: Bir kediyle arkadaş oldum. Sarayda yaşıyormuş. Kralın kedisiymiş. Kral hep süt içirirmiş ona. YOKSUL NİNE: Doğrudur. Biz yoksuluz. Süt alacak paramız yok. O yüzden süt içiremiyorum sana. Bağışla beni. MİSKİN KEDİ: Neden bağışlayacakmışım nineciğim? Bu senin suçun değil ki. Yoksulluk yoksulun suçu değildir. Onu yoksul bırakanların suçudur. Benden özür dileyecekse onlar dilesinler. YOKSUL NİNE: Canım benim… Bilge bir kedisin sen. MİSKİN KEDİ: (Böbürlenir.) Bilgeyim, değil mi? Nine… Paran olsa süt alırdın değil mi? YOKSUL NİNE: Elbette alırdım. MİSKİN KEDİ: Bana da içirirdin değil mi? YOKSUL NİNE: Elbette içirirdim. MİSKİN KEDİ: Ahhh ah! Belki de bir gün süt alacak paramız olur. YOKSUL NİNE: Belki… MİSKİN KEDİ: Nine? .. YOKSUL NİNE: Efendim kediciğim? MİSKİN KEDİ: Et diye bir şey varmış bir de, doğru mu? YOKSUL NİNE: Doğru ya… Bunu kimden duydun? MİSKİN KEDİ: Kralın kedisinden… Kral hep et yedirirmiş ona. Öyle de lezzetli olurmuş ki bu et… YOKSUL NİNE: Doğrudur… MİSKİN KEDİ: Hem de çok besleyiciymiş… YOKSUL NİNE: O da doğru. MİSKİN KEDİ: Biz yoksuluz, o yüzden sen et alamıyorsun, değil mi nine? YOKSUL NİNE: Öyle kediciğim. MİSKİN KEDİ: Paran olsa bana et alır mıydın nine? YOKSUL NİNE: Alırdım elbet… MİSKİN KEDİ: Ah… Belki de bir gün bizim de paramız olur. Ha, ne dersin? YOKSUL NİNE: Belki.. MİSKİN KEDİ: O zaman bana et alırsın değil mi? YOKSUL NİNE: Almaz mıyım? MİSKİN KEDİ: Nine? .. YOKSUL NİNE: Efendim güzelim… MİSKİN KEDİ: Bu et denen şeyin kemikleri olurmuş. O da hiç yoktan iyiymiş. Öyle mi? YOKSUL NİNE: Öyledir. MİSKİN KEDİ: O kemikten de mi yok hiç bizim evde nine? YOKSUL NİNE: Yok ya canım… MİSKİN KEDİ: Offf of! Yoksulluk ne kötü şeymiş be… (Acı acı mıyavlar) Miyaaaav… “Bir garip kediyim, hayat yolundaaa…” Keşke bunları konuşmasaydık nine. YOKSUL NİNE: Neden kediciğim? MİSKİN KEDİ: Etten söz edince karnım acıktı. YOKSUL NİNE: Bak orada çanağa ısladığım ekmek var. Onu ye. MİSKİN KEDİ: Cık, yemem. YOKSUL NİNE: Neden? MİSKİN KEDİ: Canım istemiyor. YOKSUL NİNE: Canın süt istiyor, et istiyor değil mi? MİSKİN KEDİ: Evet desem üzülür müsün? YOKSUL NİNE: Herhalde… Sana süt alamadığım, et alamadığım için bağışla beni kedicik… MİSKİN KEDİ: Olur, bağışlarım… YOKSUL NİNE: Canım benim… Seni sevmekten, öpmekten başka bir şey yapamıyorum. Gel bari biraz daha seveyim seni. MİSKİN KEDİ: (Ninenin kucağına gelir) YOKSUL NİNE: (Kediyi okşar, sever, öper.) MİSKİN KEDİ: (Tatlı mırıltılar çıkartır.) Nine, ben biraz gezmeye çıkacağım. YOKSUL NİNE: Çık kediciğim. MİSKİN KEDİ: Çıkacağım ama kapının çalınmasını bekliyorum. YOKSUL NİNE: Neden? MİSKİN KEDİ: Arkadaşım Saraylı Kedi gelecek. Beni saraya götürecek. Orada belki süt de, et de verirler bana. Biracık beslensem iyi olacak. Sıskalıktan kurtulurum belki. YOKSUL NİNE: Belki miskin kediciğim. MİSKİN KEDİ: Nine… YOKSUL NİNE: Efendim çocuğum. YOKSUL NİNE: MİSKİN KEDİ: Nine hani senin sözünü ettiğin şu sıka mankenler var ya? YOKSUL NİNE: Var… Ne olmuş? MİSKİN KEDİ: Söyle onlara da, bir an önce saraylı bir kedi arkadaş edinsinler. YOKSUL NİNE: Ne yapacaklar ki saraylı arkadaşı? MİSKİN KEDİ: Yer içer, sıskalıktan kurtulurlar. YOKSUL NİNE: Aşk olsun sana kediciğim. KAPIYA VURLUR. MİSKİN KEDİ: Aha! Kapı vuruluyor! Arkadaşım geldi. Gidiyorum ben nine. YOKSUL NİNE: Gidiyorsun ha… Gel son bir defa daha öpeyim, okşayayım, seveyim seni. Rahatlığa alışırsan geri dönmezsin. Son kez öpmedim diye pişman olurum o zaman. SARAYLI KEDİ: (Dışarıdan sesi duyulur.) Miyaaav, Mi-yaaav… MİSKİN KEDİ: (Seslenir.) Geliyorum geliyorum. Ya da sen gel. Gel de seni ninemle tanıştırayım. SARAYLI KEDİ (Girer.) Ninen bu mu? MİSKİN KEDİ: Bu? SARAYLI KEDİ: O da senin gibi zayıf. MİSKİN KEDİ: Öyle… SARAYLI KEDİ: Yiyecek bulsa kendisi yer. Seni nasıl besleyecek? Gel kardeşim, gel benimle sen. Gemisini kurtaran kaptan.IŞIKLAR SÖNER. IŞIKLAR SÖNÜNCE KEDİLER DEKORU DEĞİŞTİRİR. ORTAMI SARAY SALONUNA DÖNÜŞTÜRÜR. IŞIKLAR YANDIĞINDA SARAYLI KEDİYLE MİSKİN KEDİ SAHNEYE GİRER. ONLARI SARMAN KARŞILAR.SARAYLI KEDİ: Selâm Sarman! SARMAN KEDİ: Selâm Saraylı. Nereden böyle? SARAYLI KEDİ: Hiç, kentte dolaştım biraz. SARMAN KEDİ: (Miskin Kediyi gösterir.) Bu kim? SARAYLI KEDİ: Bu mu? Bağışla, tanıştırmayı unuttum. Miskin Kedi, Sarman. Sarman, Miskin kedi. MİSKİN KEDİ: Tanıştığıma memnun oldum efendim. SARMAN KEDİ: Ben olmadım. Çek patini, çek. Tokalaşırsam uyuzun bulaşabilir bana. MİSKİN KEDİ: Ben uyuz değilim efendim. Ninem çok iyi bakar bana. Her gün banyo yaptırır. SARMAN KEDİ: Banyo yapmış halin buysa, yapmamışın nasıldır kim bilir? SARAYLI KEDİ: Neyse, izninle Sarmancığım. (Miskin Kediye) Yürü miskinciğim.YÜRÜRLER. KARAKEDİ ÇIKAR KARŞILARINA.KARA KEDİ: Ooo… Saraylı. Bu çekirgeyi neren buldun. SARAYLI KEDİ: Ne çekirgesi. Kedi o. Arkadaşım Miskin Kedi. KARA KEDİ: Kedi mi? Tuhaf! O kadar zayıf ki, çekirge sandım. MİSKİN KEDİ: Ben Çekirgeye benziyorsam sen de domuza benziyorsun. KARA KEDİ: Aman Tanrım! Neler söylüyor bu! Şiddetle protesto ediyorum seni! SARAYLI KEDİ: Gidelim Miskin… KARA KEDİ: (Arkalarından) Bana domuz dedi! Domuz dedi bana! (Kendi kendine) Domuz kötü bir şey mi acaba? MİSKİN KEDİ: Bütün arkadaşların böyle kendini beğenmiş mi? SARAYLI KEDİ: Boş ver onları sen. MİSKİN KEDİ: Hepsi de şişko… SARAYLI KEDİ: Ayıp şişko deme. Obez de… MİSKİN KEDİ: Obez ha! Obez obez… Neden böyleler bunlar? Hepsi top gibi. SARAYLI KEDİ: Aşırı beslenmekten… MİSKİN KEDİ: Burada kalsam ben de onlar gibi mi olurum? SARAYLI KEDİ: Öyle… SARAYLI KEDİ: Hım? .. MİSKİN KEDİ: Şimdi bunu düşünme. Gel, mutfağa gidip bir şeyler atıştıralım.YÜRÜRLER, PAMUK KEDİ ÇIKAR KARŞILARINA.PAMUK KEDİ: Nereden gelip nereye gidersin böyle saray güzeli? SARAYLI KEDİ: Arkadaşıma evimizi gösteriyorum. PAMUK KEDİ: Çok ayıp. Saraya ev denir mi? SARAYLI KEDİ: Saray dersem böbürlenmiş olurum. O zaman da arkadaşıma karşı ayıp etmiş olurum. PAMUK KEDİ: Ne ayıp olacak canım. Elbette böbürleneceksin. Sen bir Saraylısın. Harabelerin yaban gülü değilsin. MİSKİN KEDİ: (Saraylı Kediye) Beni mi kasdediyor bu? PAMUK KEDİ: (Miskin Kediye) Seni kastediyorum, ne var? SARAYLI KEDİ: (Pamuk Kediye) Ayıp ediyorsun Pamuk Kedi. PAMUK KEDİ: Hiç de ayıp etmiyorum. Herkes haddini bilmeli, yerini bilmeli. “Bir sokak kedisiyim ben. Sarayda ne işim var? ” diyebilmeli arkadaşın. SARAYLI KEDİ: Lütfen böyle konuşma Pamuk. Benim konuğum o. PAMUK KEDİ: Sen de çok tuhafsın valla Saraylı. Ananı atanı bilmesem senin de sokaktan geldiğimi düşüneceğim. SARAYLI KEDİ: Neyse izninle… Gel Miskinciğim. PAMUK KEDİ: (Arkalarından) Adı Miskin ha! Tam kendine göre bir adı varmış. (Kahkahayla güler.) Hah ha ha…YÜRÜRLER, PAMUK KEDİ ÇIKAR KARŞILARINA.VAN KEDİSİ, SİYAM KEDİSİ, ANKARA KEDİSİ BİR KÖŞEDE MİYAVLAŞMAKTADIR.VAN KEDİSİ: Dün sarayın marketinde bir elbise gördüm, bayıldım valla miyav. SİYAM KEDİSİ: Sonra nasıl ayıldın miyav? VAN KEDİSİ: Ne kadar salaksın miyav. Öyle bayılma değil canım. SİYAM KEDİSİ: Haaa… Miyav… ANKARA KEDİSİ: Ben bir kırmızı kurdele gördüm. Şu anda sizin de başımda gördüğünüz kurdele. Hemen kapıp aldım. Nasıl, güzel değil mi? VAN KEDİSİ: Güzel güzel… SİYAM KEDİSİ: Ben şapka delisiyim arkadaş. Bin tane şapkam olsa dahası yok mu derim. ANKARA KEDİSİ: Ben ayakkabı delisiyim. Gardrobumda onlarca ayakkabım var. VAN KEDİSİ: Sen ayakkabılarını gardropta mı saklıyorsun? ANKARA KEDİSİ: Yok canım ayakkablıkta… VAN KEDİSİ: Haaa…SARAYLI KEDİ İLE MİSKİN KEDİ SAHNEDE TURLAR.MİSKİN KEDİ: Bunlar kim? SARAYLI KEDİ: Van Kedisi, Ankara Kedisi, Siyam Kedisi derler onlara. İşleri güçleri giyinip kuşanmak sonra da bunlarla övünmektir. MİSKİN KEDİ: Tanıştırmayacak mısın beni onlarla? SARAYLI KEDİ: Yok, bulaşmayalım şimdi bunlara. Bir saat kafanı ütülerler. MİSKİN KEDİ: Kafa ütülenir mi? SARAYLI KEDİ: Bunlar kafayı da ütüler, popoyu da… PRENSES: (Girer) aman, bu sarayın da tadı iyice kaçtı ha! Her taraf kedilerle doldu. SARAYLI KEDİ: Gel prensesin yanından geçelim. Bak bakalım hayatında böyle güzel bir kız gördün mü? (Prensese sürtünür. PRENSES: (Ayağıyla iter) Çekil ayak altından tombalak şey. SARAYLI KEDİ: Tamam Prensesim, hemen çekiliyorum. KRAL: Ne o sevgili prenses kızım? Tombak kediler seni rahatsız mı ediyor? Eğer öyleyse söyle, hemen kuyruklarını kestireyim onların. KRALİÇE: Kulaklarını da kestir Kral kocacığım. Geçen gün bunlardan biri elimi tırmaladı. KRAL: Vay köftehor kedi vay! Hangisiydi, söyle de onu köpeklere yem edeyim. KRALİÇE: Ne bileyim hangisiydi? Şimdi aklımda kalmadı.MİSKİN KEDİ: Bu sözünü ettikleri kedi sen değilsin, di mi Saraylı arkadaşım. SARAYLI KEDİ: (Fısıldar) Kimse duymasın ama bendim. MİSKİN KEDİ: Eyvah! Gitti desene senin o güzelim kuyruğun. SARAYLI KEDİ: Yok canım… MİSKİN KEDİ: Kulakların? Kulaklarımı mı keserler! Ah, yazık olur o tatlı kulaklara. SARAYLI KEDİ: Bunların esip gürlediğine bakma. Bir şey yapmazlar. MİSKİN KEDİ: Umarım öyledir. Peki, neden tırmaladın ki onu? SARAYLI KEDİ: Ayağına sürtünmüştüm. Beni sevsin, diye. Ama o sevmedi. Seveceğine belime öyle bir tekme savurdu ki, canımı kurtarmak için tırmalamaktan başka çare göremedim. Neyse kapatalım bu konuyu. Ciğer nasıl? MİSKİN KEDİ: Harikulade. Hayatımda hiç bu kadar lezzetli bir şey yememiştim. SARAYLI KEDİ: Gör bak; daha neler yiyeceksin, neler… Gel benimle, mutfağa gidelim… (Sahneden çıkmaya davranır.) Gidelim diyordum ama aşçıbaşı arabasındaki yemek tenceresiyle buraya geliyor. Şöyle yanda duralım da biraz çöplenelim. AŞÇIBAŞI: (Girer, seslenir.) Yemek geldiii… Yemek geldiii… Kedilerin yemek saati… SARAYLI KEDİ: Bugün listede ne var Aşçıbaşı? AŞÇIBAŞI: Zıkkımın kökü var. MİSKİN KEDİ: Zıkkım mı? Zıkkım zehir değil mi? Zahir yenir mi? SARAYLI KEDİ: Şaka yapıyor canım. Kokusuna bakarsan bugün yemekte ciğer haşlama var. Şahsen ben bayılırım ciğer haşlamaya. Sen bayılmaz mısın Miskin kardeş? MİSKİN KEDİ: Nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum ki. SARAYLI KEDİ: Yiyince öğrenirsin. AŞÇIBAŞI: (Birer tabak verir onlara.) Buyurun, zıkkımlanın bakalım haytalar… Yürür.) MİSKİN KEDİ: Bize mi söylüyor bunu? AŞÇIBAŞI: (Durur, döner yanıt verir. Kızgındır.) Size söylüyorum! Hepinize söylüyorum! Saraydaki bütün kedilere söylüyorum! MİSKİN KEDİ: Hayta ne ki? AŞÇIBAŞI: Hayta işe yaramaz şey demektir. Asalak böcek demektir. Hayata hiç bir şey katmayan. Yiyip içip yatan demektir. (Yürür.) MİSKİN KEDİ: Üf… Amma kötü şeyler söyledi. Bu hakaretlere nasıl katlanıyorsunuz Saraylı kardeşim? SARAYLI KEDİ: Ne yapalım, karnımızı doyuran o. Dur ben gönlünü hoş ederim şimdi onun. MİSKİN KEDİ: Nasıl? SARAYLI KEDİ: Ayağına sürtünerek… İnsanlar kedilerin ayaklarına sürtünmelerinden hoşlanırlar. MİSKİN KEDİ: Buranın sahibi bu aş dağıtan adam mı? SARAYLI KEDİ: Hayır, o aşçıbaşı. Ücretli bir hizmetkâr. Sarayın sahibi Kraldır. MİSKİN KEDİ: Hani şu deminki çirkin kıza prenses kızım diyen adam mı? SARAYLI KEDİ: (Fısıltıyla) Aman yavaş konuş. Bir duyacak olurlarsa kuyruklu girdiğin saraydan kuyruksuz çıkarsın. MİSKİN KEDİ: Yapma ya… SARAYLI KEDİ: Gerçek bu. (Fısıltıyla) O nedenle, bunlara çirkin de olsalar güzel diyeceksin. Anladın mı? MİSKİN KEDİ: Anladım. Demek güzel kıza “prensesim” diyen keçi sakallı adam kral ha! SARAYLI KEDİ: (Fısıltıyla uyarır.) Ne biçim konuşuyorsun! Kulakların sana fazla geldi galiba. MİSKİN KEDİ: O adama keçi sakallı diyemeyecek miyim? SARAYLI KEDİ: Tabii demeyeceksin. MİSKİN KEDİ: Ama sakalları keçininkilere benziyor. SARAYLI KEDİ: Benzesin… Sen daha güzel bir şeye benzet. MİSKİN KEDİ: Tamam… Şimdi bu nur yüzlü, ak sakallı yakışıklı bay kral mı oluyor? SARAYLI KEDİ: (Fısıltıyla) Aferin çabuk kavradın işi. (Yüksek sesle) Evet, ak sakallı yakışıklı bay kralımız oluyor. Onun demin seslendiği de güzel kız Prenses hanımdır. Kendisinden sonra bu sarayda en çok güzel Kraliçe ile güzel prensesin sözü geçer. MİSKİN KEDİ: Ben sürtünecek olsaydım, böyle güzel bir prensesin ya da kraliçensin ayağına sürtünürdüm. SARAYLI KEDİ: Aferin, iyi öğrendin işi. MİSKİN KEDİ: Aşçıbaşı da kim oluyormuş! SARAYLI KEDİ: Peh peh peh… Ne kadar yağ yaparsan, o kadar iyi doyarsın. SARAYLI KEDİ: Ben de isterim bunu ama olmuyor işte. Aslına bakarsan onlar da az zalim değiller ha… MİSKİN KEDİ: Pıst pıst, yavaş konuş. SARAYLI KEDİ: Sahi! Birden ben de kaybettim kendimi. MİSKİN KEDİ: İkisi de zalim ha! SARAYLI KEDİ: Hem de ne kadar. Şahsen az tekmesini yemedim onların da. MİSKİN KEDİ: Yahu bu sarayda hayvan sevgisi nedir bilen yok mu? SARAYLI KEDİ: Olmaz olur mu? Hayvanları sevmeseler böyle etlerle sütlerle beslerler mi bizi? MİSKİN KEDİ: Olmaz olsun böyle sevmek. Kaşıkla veriyor, sapıyla gözünüzü çıkarıyorlar. Benim ninem hiç böyle yapmaz. Nesi var nesi yoksa kendisi yemez, bana yedirir. Yine de bana bir fiske vurduğunu hatırlamam. SARAYLI KEDİ: Ne bileyim, bizimkiler böyle işte. Gel, mutfağa gidelim de bir şeyler daha atıştıralım. Burnuma haşlama et kokuları gelmeye başladı. MİSKİN KEDİ: Yok, var ol… Mutfağa gelmeyeyim ben. Bak saraylı kedi arkadaşım, dinle beni. Her şey bol ama bir şey eksik burada. SARAYLI KEDİ: Ne eksik? MİSKİN KEDİ: Sevgi. Size her şeyi veriyorlar ama bir şeyi vermiyorlar. SARAYLI KEDİ: Neyi? MİSKİN KEDİ: Sevgiyi… SARAYLI KEDİ: Ne yapayım ben sevgiyi? Karnım doyuyor, besleniyorum ya… MİSKİN KEDİ: Yok arkadaş, ciğersiz, etsiz, sütsüz yaşayabilirim ama sevgisiz yaşayamam ben. Haydi hoşça kalın. Sarayınız başınıza yıkılsın. Gitmeden vedalaşayım şu öbür saray kedileriyle de. (Kedilerin üstüne yürür.) Sizi gidi yağcılar… Sizi gidi kişiliklerini bir lokmaya satanlar… Al sana! Bu senin hakkın Sarman kedi. (Patisiyle vurur.) SARMAN KEDİ: Ay ay ay… Miyav… Ne oluyor bu sokak kedisine be! MİSKİN KEDİ: Al sana da bir sokak kedisi armağanı Karakedi. (Patisiyle vurur.) KARAKEDİ: Ah, canım yandı. Git oradan uyuz kedi. (Patisiyle vurur.) MİSKİN KEDİ: Uyuz kedi ha! Al sana, al sana da bir uyuz kedi patisi Pamukçuğum. (Patisiyle vurur.) PAMUK KEDİ: Kudurmuş galiba bu. Yakalayın şunu. VAN KEDİSİ, SİYAM KEDİSİ, ANKARA KEDİSİ: Ne oluyor buna? MİSKİN KEDİ: Sizin hakkınızı unuttum sanmayın sevgiyi unutan kediler. (Patisiyle vurur.) Bu da size. VAN KEDİSİ: Sevgi mi? SİYAM KEDİSİ: Sevgi mi? ANKARA KEDİSİ: Sevgi mi? MİSKİN KEDİ: Sevgi ya, sevgi… VAN KEDİSİ, SİYAM KEDİSİ, ANKARA KEDİSİ: O da ne? MİSKİN KEDİ: Sevgi… Dünyadaki en önemli besin! Et yemezsem ölmem ama sevgisiz yaşayamam ben. (Seslenir) Nine! Geliyorum, bekle beni. Aç kucağını nine, sev beni! Çanaktaki suya ıslanmış kuru ekmek duruyor değil mi? (İzleyenlere eliyle öpücükler dağıtarak salonun sonuna kadar koşar.) YAZARIN NOTU: Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum. Telefon: 0505 553 47 44 – 90 342 231 16 18 İleti: fev27mynet.com FEVZİ GÜNENÇ
2,722
Adalet ve Demokrasi Haftası Adalet mülk temeli, demokrasiyse özü, Düşüncelere saygı, demokratın her sözü…Âdil ve hoşgörülü sevgi ile davranmak, Ahlâkı sahiplenmek, özgür ve hür yaşamak…Adalet ve demokrasi, hak savunabilmek, Kulları ezmeden, aşağılamamak demek…Ayrımcı davranmamak, insanları bölmemek, Sevgi, barış ve kardeşlik, vatanını çok sevmek…(2011)
43
Sonbaharda Hüzünler çocukluğumu geçirdiğim tarihi bir sokak ellerin... avuçlarında ufalanan çizgilerden eski sabahlarıma yollar gidiyor; ben oralarda kayboluyorum.gösterimden kalkalı çok olmuş bir çizgifilmin asla cin olamamış Alisiyim.Birisi çizmiş yüzümü gülümsemişim, kara bir kalem oynamış yanağımda üzülmüşüm... dün gece yine sayıklamışım anne...düş girememiş uykularıma yine.Yanık türkülerin alevli nakaratları kavurmuş içimi...mırıldanacak neşeli bir şarkı bulamamışım.Bayraksız bir millet gibiyim anne, cepte saklanacak bir kimlik olamamışım.Uyandığımda anladım dün gece ağlamışım. sen üzülme anne şiirleri anlaşılmak istenmeyen bir şairim ben.Ayrılığın tozunu yutmaya alışığım.Rüzgarlardan sakındığım baharımı satıyorum kışa ve üşüyorum çok söyle babama.hayatın tablosunu çizerken tanrı fırçanın ucunda mat bir gri olmuşum, kurumuşum.Aslını sorarsan hiç olamamışım anne. şimdi sende düşünmeye başla yaşlanan gözlerinle: yüzde kaçı haksızlıktı beni doğurduğun kentte? Boyunu ölçüyorum karda yüreğimin, cüceymiş...Ben bir cüceymişim anne! tüm duyarlıklarım yaşlı bir devenin sırtında kambur.Sağ kalmış yanlarımdan nasırlı ayaklar yapıyorum, yolların en ortasında kanıyorlar.Dostlarda talihsiz aslar gibi anne... Artık bir masada kare olamıyorlar.Çöl kurağı, terkedilmiş bir coğrafyada vakitsiz yaz yağmurlarına muhtaçlar.olgunluğumu aradığım modern bir sokak ellerin... avuçlarında ufalanan çizgilerden geleceğe yollar gidiyor ben oralarda kayboluyorum anne... bir daha asla geriye dönmemecesine.
174
7 Nolu Rubai Dünya ömrü masaldır, bir de soruyor. Demek malı, mülküyle gurur duyuyor? Bu fırtınalı yerde mum yakmış demek? Hem bu sel yatağına ev mi kuruyor? (Hayyam'ın Türkçe Yüzü-Türkçe Yeniden Yazan-Yalçın Aydın Ayçiçek-Can Yayınları)
35
Beni Affedin Anne Beni affedin anne, Sizden biraz sevgi biraz ilgi istedim, Veremediniz veremediniz anne! Sizi terkettim diye sakın ağlama ardımdan anne, Bilirim en çok sen üzülürsün sen ağlarsın gittiğime, Bırakın beni kendi halime, Ağlasanızda sızlasanızda nafile, Arasanızda, bulamassınız anne! Gün olur belki dönerim, Aylar yıllar geçsede evime, Kokunu özler sıcaklığını özlerim anne, Yıkılır kahrolurum sen sırtını dönünce, Al öp kızını sev ölesiye, Kapatsanda kapıyı yüzüme önemli degil anne, Alıştım ben bu yüzlere alır başımı giderim anne, Tüm bu irençliklerden vaz geçipte, döndüğümde evime, Al bas yüreğine kokla kızını doya doya anne, Canımsın yüreğim acıyor anne, Her şeye rağmen sizi seveceğim, Artık tek yerim yanımda ecelim hoşçakal anne.21.07.2005 YABAN GÜLÜ
110
Benim Yalnızlığım Duygularımın üzüldüğü anlar, Yalnızlık anlarımdır hep, Ruhuma hüzün dolduğu, Hissiyatımın ağladığıdır yalnızlık.Sanki duvarlar yüzünü asmış bana, Aynı dostlarımın bana yüz asması gibi, Soluduğum nefes dahi hüzünlü, Yalnızlık işte bu! O bile yanız…Hayallerimde Yalnız kaldım düşlerimde de, Rüyalarım dahi yalnız oluyor bende, Lambada ki ışık bile birisini arıyor, Yalnızlık zor; merak edilmek istiyor…Dostumu yanımda isterim güzel olan bu, En büyük dost kim dersen; işte bende O… Dostumun dostu bana hep dost, Dosttan gayrisi içi boş birer post…Yalnızlık yüreğime serper bir tazelik; bu hoş, Ruhumdan ve bedenimden götürdüğü ise nahoş, Hakiki dost sende ise gerisi boş, Yalnızlık bana nahoş, O’na ise hoş…Haziran 2010
103
Sevgiden Geçer Seven sevdiğini her zaman düşler, Sevgi nakış-nakış gönlüme işler, Yürekten gelince ne hoş gülüşler, Bu hayatın tadı sevgiyle olur. Sevgi-saygı inceliktir insanda, Kutsal sevgi önceliktir insanda, Kâmil olmak bir neliktir insanda, O zaman hayatın lezzetin alır. Sevgi ve güzelden nasibin alan, Her zaman huzurla, letafet salan, Güzelin yanında güzeldir olan, Böyle güzel sevgi hep baki kalır. Ne çok kuvvetlidir sevginin gücü, Sevgisiz geçen bir ömüre acı, Seven insan sevdiğinin baş tacı, Seven sevdiğini her yerde bulur. Dertli sevgi ile sarıl kaleme, Gerek yok ki üzülmeye eleme, Sevgi ile ne hoş her bir kelime, Sevgiden mahrumsa o insan ölür. ERDEMLİ-03 Şubat 2017-Cuma Cafer AKSAY
105
Ben bir yarım ay olmalıyım beni bana, yazmışsın bulutlar arasında sıkışan çıkmayı hiç başaramayan kısık ışığıyla aya benzetmişsin evet.. evet ben ay olmalıyım ay olarak anlaşılmalıyım sık sık değişip zaman zaman farklı kızıl-penbe-turuncu-beyaz kah bulutlu kah açık gökte kah sabah kah akşam veya gecenin her saatinde renkten renklere hilal-dolunay-yarım ay daha bilmediğim haller bulutlara saklanıp yıldızlardan sıkılıp sabahlara kendini atıp gün doğumlarıyla kaçan kaybolup akşama çıkan ah bir yarım ay olmalıyım diğer yarım seni seni bulmalıyım..Mustafa kaya 11.02.2007 / Üsküdar www.mustafakaya.net
81
Ey Anadolu EY ANADOLU Yurdum Anadolu adım Türk oğlu Ruhum özüm vatan aşkıyla dolu Her karış toprağın emanet bana Canım feda olsun ey AnadoluBaşımda eserken kavak yelleri Bize düşman oldu urum ellei Bir santim toprağın bile veremem Senin için ölürüm AnadoluYedi düvel orduları saf olmuş Ağzında salyalar sanki kudurmuş Fıransız'ı İngiliz'i olsada Vermem Anadolum seni onlaraAdım Mehmet olur Mehmet'çik olur Bu vatan toprağı mezarım olur Diye bunu söyler yemin ederim Duy bu sözlerimi ey AnadoluSınırları gece gündüz bekleri Atanın izinde durmaz giderim Gelecek günlerin aydınlık olsun Diye yaradana dua ederimDalgalan sen al sancağım ben varım Bu vatan toprağı benim al kanım Ecdadımın yadigarısın bana Sınırları bekliyen al sancağımÖlsemde vaz geçmem asla sözümden Atam ayrılmadım senin izinden Her karış toprağın sahibi oldum Şimdi korkmuyorum gayrı ölümdenHudutları gurur ile gezerim Sevinç yaşlarını gözden silerim Türk noğluyum Türküm diye söyleyip Emaneti teslim edip giderim! ! Rıza usta
144
Bu Gece Bütün hüzünlere elveda dedim Gam yükünü çöle saldım bu geceBir lokma bir hırka tevekküldeydim Bir alem de kudüm çaldım bu geceSemazendim hu erenler hu dedim Seccadem de kalakaldım bu geceOn sekiz bin alemi gör dediler Durdu aklım dilde laldım bu geceGökte gezinen yıldızlar ile Nebileri seyre daldım bu geceSerdarı Ekerm’e silem gönderip Petekler dolusu baldım bu geceCenneti aladan çiçekler derdim Mis kü amber koku saldım bu geceSabahleyin bu ruh Halim geçse de Pırıl pırıl halis kuldum bu gece
80
Ne Mutlu Türküm Diyene Ne kardeşliği! Hangi kardeşlik! Türkün Türkten başka kardeşi yoktur. Elinde Molotof, kafatasında çürük fikri olanın mı kardeşliği.Milletimin sırtında asırlardan beridir kalbur olanmı kardeş, Uşaklığını yaparlar sömürgecilerin altına yatanlardan mı kardeş, Türk bayrağının altında cenabet yatan sinsilerden mi olur, Lal olası dilleri ve dilleri olmayanların dilimizi beğenmeyenler mi? Uzatılan ekmeğe nankörlük edenlerden mi kardeş olur Türke.Türklüğün şanı altın da başkaldırır olmuş bu vatan hainlerinden mi? Ülkeme misak sokan gâvurun maşası olmaya can atan ermeni soyundan mı? Rest çeker olmuş bayrağıma, dilime ve vatanıma, bunlardan kardeş olur mu Türk’e. Kalkmalı gayrı bu yorgun başımız, taş üstünde taş, baş üstünde baş koymayacaktır Türküm. Ülkü, sadece bir ülkü var Türklüğün İslam için Turan dır sadece Turan. Millet için bayrak için yeniden bir var oluş gerekmektedir.Demeli bir daha Çanakkale de DUR YOLCU, İstanbul da Fatih misali fetih olmalı, Yankılanmalı Tekbir sesleri semada, Elimiz de Hazreti Ali Zülfikar’ı misali kılıcımız, Nankörlerin boynu kıl misali koparılmalı, Ezelden beridir hür olan Türk içindeki kangreni yeniden kesip atmalı.
163
Kaç Sevgi Barındırır ki Bu Yürek Kaç sevgi seni kandıracak, daha kaç sevgi? Yüreğine sığdıramayacağın kadar,kaç sevgi? Nasıl bir yürektir ki sende anlamadım ki Bir yürek kaç sevgi barındırır ki Gönlünün aldatmalarımıdır yoksa sevgilerin Bir düş gibi mi yoksa bana bahşettiğin sevgin Ruhuna işlemiş gibi yetinmeme duygusu Daha kaç sevgi barındırır ki bu yürek,bilemedim doğrusu..Ben neresindeyim bilemiyorum yüreğinin Saydamlığım ha bitti ha bitecek gibi Yüzeye çıkmaya korkan bir balık misali Son çırpınışlarımla alıyor gibi nefesimi Kaç sevgi barındırır ki senin yüreğin Ne sevmeler yetim verir yüreğine Ne kaçamak bakışlar gönlüne Nasıl bir yürektir ki,kaç sevgi alır içineUmudum kalmadı artık senin sevginden Tutup atasım geliyor hunharca yüreğimden Yarınlarımı da yok ettin,eridim kederimden Bu bana revamıdır ki kaçamıyorum kaderimden Kaç sevgi ürettin.kaç sevgiye kucak açtın Bir bilmece gibisin bilinmezliğinden kaçtın Bu kaçıncı sevgidir seni benden eden Beynimde zonklayan sesler gibi her gün yenidenBir ben miyim çaresizlik içinde yalnız seni seven Bir ben miyim yüreğime söz geçiremeyen Utanır oldum yüreğimdeki yasak sevgimden Kaç sevgi,daha kaç sevgiye aç yüreğin Dayanılmaz acılar gibisin gün be gün bana Unut beni git yeni aşklarına sarılsana Artık sevgiler bana haramdır bundan gayrı Başka dünyalarda gibiyiz sen ayrı ben ayrı……
191
ÇÜNÜR TEPESİNDEN SEYRET ISPARTAyı... ÇÜNÜR TEPESİNDEN SEYRET ISPARTAYI... Merhaba saygıdeğer gönül dostlarım. Türkiye ülkemi Cumhuriyetimi, vatanımı, bayrağımı, milletimi çok seviyorum. Özellikle doğduğum yöremi, köyümü, ilçemi, ilimi çok seviyorum. Her insan doğup büyüdüğü yerlere değer verse anlatsa sanırım başkalarını da bilgilendirerek sevmesine vesile olmuş olur. Ben gerçekten çok çok hemde çok şanslıyım. Çünkü Türkiye'nin hatta dünyanın gül bahçesi olan gül şehrim Isparta ilimin merkezinde ikamet ediyorum. Mis gibi havasını her mevsim koklarım. Sadece havası değil gülünün dillere destan olduğu gibi ekmeği, suyu da bam başkadır. Sebzelerinin, meyvelerinin tadına doyum olmuyor. On iki ilçemizin her biri turizm açısından tarihi eserlerle dolu olduğu gibi, ayrıca birbirinden değerli görmeye değer bin bir güzellikler vardır. Beyşehir, Eğirdir, Burdur göllerinin arasında ferahlık duyan ilimizin yeterince topluma tanıta mamanın da ezikliğini yaşamaktayız. Biz şairler ve yazarlara bu konuda çok görevler düşüyor. Ben şahsen ilime yönelik duygularımı şiirlere ve gazete köşe yazılarıma aktardığım gibi her davet edildiğim programlarda mutlaka ilimle ilgili sohbetimden ve şiirimden bahsederek verilen süre içerisinde aktarmaya çalışırım. Dinleyici gönül dostlarım da özlemlerini anlatarak bu ili görmek istiyoruz, misafirin olmak istiyoruz derler. Bende Zekice kültür ve sanat evimin hizmete hazır olduğunu beyan ederek başımın üstünde yeriniz var diyorum. Ziyaretime gelenleri vasıtamla gezdirerek Isparta'ya kuş bakışı olan tepelere de çıkararak seyredip haz duymalarını sağlıyorum. Aslında ilimizin her yönden izlenebilmesi için bir çok tepe var ama ben konu başlığımda belirttiğim gibi Çünür tepesinden Ispartayı seyredilmesinin güzel olacağını düşünüyorum. Isparta ilimize gelen ziyaretçiler için yaya da çıkılabilecek, belediye otobüslerinde yakınına kadar vardığı düşüncesiyle en güzel park ve piknik alanlarından birisi olduğunu söylerim. Isparta ilimiz de okuyan öğrencilerde gerçekten şanslı çünkü Çünür tepesi Süleyman Demirel üniversitesine çok yakın. Süleyman Demirel Araştırma ve Uygulama Hastanesine de çok yakın. Buraya yakın daha bir çok hastane ve okullar, yüzme havuzu, spor alanları da mevcut. Şehrin ana merkezine on iki kilometre uzaklıkta olsa da çevresi Çünür mahallesi sakinleriyle dolu olduğu gibi çevresin de yeni yapılanma da mevcuttur. Adeta tepe etrafı çok lüks binalarla şekillenmektedir. Tepe çevresinde çoğunlukla badem ağaçlarıyla kaplıdır. Minik dağı andıran tepe de Yakub dede türbesi de bulunmaktadır. Türbeyle ilgili gerekli bilgiler mevcuttur. Türbe etrafı mesirelik tir. Mesirelikten biraz yükseğine çıkıldığında Isparta tamamen net bir şekilde görülmektedir. Burada çocuklar için eğlence yerleri, mini köprü,küçük gölet ve gözleme ocakları, masa oturaklar bulunmaktadır. Buyurun Çünür tepesine. Gül bahçelerinin bir kısmını da bu tepeden görebilmeniz mümkündür. Isparta halımız yıllarca hanelerin oturağı, basamağı oldu ve hala yıpranmıyor çünkü çok dayanıklıdır. Dokuma halıları çoğunlukta olsa da ilimizde hala halı ve kilim dokunur. En çok tercih edilen mini tezgahlar üzerinde hediyelik özel isimli, resimli halılar oluyor. Çünür tepesine yakın alış veriş merkezlerinin de olduğunu bildirmek isterim. Çünür tepesiyle ilgili şiirimle, konferans anılı şiirimle konumu bağlamak istiyorum. Ülkemin güzel insanlarına kazasız, belasız yolculuklar, hayırlı, uğurlu, mutlu tatiller diliyorum. Allah izin verirse Isparta şiirleri antolojisinin birincisinin toparlanıp yayınlanmasına vesile olduğum gibi, ikincisinin, üçüncüsünün toparlanıp, yayınlatıp okuyucu kitlesine ulaşmasına vesile olmak istiyorum. Hoşça ve dostça kalınız.***** ÇÜNÜR TEPESİ *****Isparta ilimin sınırlarında, Evler sıralıdır kenarlarında, Verim gani boldur topraklarında, Çünür tepesinden farklı manzara.Kuş bakışı gibi şehrim görünür, Yolları müsait yaya yürünür, Çevresi bademlik, Türbe korunur, Çünür tepesinden farklı manzara.Tıp Fakültesi ve hastane yakın, Park alanlarına yapılır bakım, Yorucu değildir her yönden çıkın, Çünür tepesinden farklı manzara.Masa oturaklı üstünde çatı, Közleme yaparsın kızartıp eti, Yanında bulundur çaydanlık seti, Çünür tepesinden farklı manzara.Çocuklara göre alanlar hazır, Havası temizdir bulursun huzur, Zeki davet eder, reklamcı vezir, Çünür tepesinden farklı manzara.***** KONFERANS *****Sağlığı düşünen güzel bir okul, Erkekte, kızlarda mevcuttur akıl, Köylümüz Mehmet bey olunca vekil, Meslek lisesinde konferans verdim.Bir kaç gün öncesi haber edince, Güzel karşılandım ora gidince, Yanıma da Sümer Şenol gelince, Meslek lisesinde konferans verdim.Şiirli sözlerle salon inledi, Öğrenci sessizce bizi dinledi, Müdürde değeri iyi anladı, Meslek lisesinde konferans verdim.Konu kütüphane, sağlıkta vardı, Maziye dalınca heyecan sardı, Merdiven çıkışı birazcık yordu, Meslek lisesinde konferans verdim. On üç yıldır böyle katılıyorum, Kültür dünyasında tutuluyorum, Zekice duygumu anlatıyorum, Meslek lisesinde konferans verdim.ZEKİCE KÜLTÜR ve SANAT EVİ ISPARTA.
642
Yaykur Tarih Dersi 1800’ler ile 1930’lar arasında, Bazı Anadolu ve Rumeli kentlerinde Yaşayan bu kavme dair Pek az belge var elimizde. Bildiğimiz: Kamış kalemlerini sevgiye batırıp, Mührelenmiş kâğıtlara içirdiler; Ney üflediler, tambur söylettiler, Birçoğu muhabbet mülkü sultanına esir idiler. Uysal ve sessiz yaşadılar, burası kesin, Her talepte ibrâzı mecbûri aylık seyahat varakalarını, Memur efendilere göstererek, Meselâ Pendik’e Samatya’ya, Dağılırlardı akşamları. Frenklerden sevgi beklemeden, Severek Fransızca çalıştılar. Son derece hayretlerini muciboldu Batıdan gelen her haksızlık; “Niye hukuk-ı milel bizim için mer’i değil?” Onların redingotları siyah- yeşil Önceden söyler gibiydi siyah topraklarının, Üstünde bitecek otları. Ne oldular onlar, neden gittiler? Bizim duymadığımız bir sayha mı işittiler? Şairlere göre onları Gülcemâl Bir defaya mahsus olmak üzere Gemiler geçmeyen Bir ummâna bırakmıştır. Bu kadar unutulacaklardı demek, Niye yaşadılar sanki? Niye verdiler uygarlıklarının O sırlı dokusuna emek? Ve onları izleyen kavim, Genellikle iyi asker veyâ muallim, Millî bayramlarda heyecanlı, Yaşadı ve çabuk çekildi şimdi yok.Sistir o günleri canlandıran... Tophane’ye sis bastığı günler, Seyrisefain idaresi önünde Sisten bir Rıza Bey çıkar ve sorar Ne zaman gemi kalkacağını, Hiç gitmeyeceği Napoli’ye Muallim Feyzi’den Farisî öğrenen Mekteb-i Sultani talebeleri Tırmanırken Kadiriler yokuşunu Sorar Rıza Bey nerde Napoli? -İtalyan padişahının şehri- Devran çarkını tersine çevirmeli, Önce ölmeli, sonra görmeli. Çok geçmez dağılır sis ve duman, Yalnız sistir o günleri canlandıran
211
Vatan Görevinde Askerde Babam Vatan Görevinde Askerde BabamYokluğun kalbime hüzünmü ekler Vatan görevinde askerde babam Minik kuzuların yolunu bekler Vatan görevinde askerde babamKomutana söyle seni göndersin İki kuzum beni özlemiş dersin Seni koklayalım yine gidersin Vatan görevinde askerde babamYolladığın mektubu kızların açtı Açtıkya etrafa kokular saçtı Ağlamıyoz babam göze toz kaçtı Vatan görevinde askerde babamMinik ellerimizi mektuba çizdik Asker çocuğuyuz gururla gezdik Yollarda gözümüz hasretten bezdik Vatan görevinde askerde babamKardeşim de artık seni bekliyor Resmini koynunda orda saklıyor Özleyince seni mektup kokluyor Vatan görevinde askerde babamAnam da yaşını saklıyor bizden Ağlamıyom dıyorda akıyor gözden Ne olursun babam geliver tezden Vatan görevinde askerde babam12.11.2009 Fatma KalkanDost yüreklerdenMİNİK ELLERLE, RESMİNE BAKTIK RESME BAKARKEN, GÖZDEN ÇOK YAŞ AKITTIK ASKERLİK RESMİNİ, DUVARA ÇAKTIK VATAN GÖREVİNDE, ASKERDE BABAM...Fikret GürsoyBu sabah yine sordu okulda Şaban Ne güzel giyinmişsin geldi mi baban? O günde üzerimde aldığı kaban Göğsüm kabardı dedim askerde babam....Selami Tıraşlar-ElazığYine sen aklıma geldikçe baba; Yanar içimizde korlu bir soba, Sabah doğan güne, derken merhaba; Düşersin gönlüme, askerde babam.... Ahmet Berat ÜnalGöğsümü gererim diktir başım, Helaldir yediğim ekmeğim aşım, Onur duyarız ben annem gardaşım, Ne mutlu bizlere askerde babam...Hüseyin zararAskerimiz en değerlimiz Vatan,Millet ona emanetiz Kınalı kuzular Tanrıya emenet Gururluyum,mutluyum askerde babam....Nilüfer GümüşBir sızı çöktü ki yoksun ya babam Gizli gizli hergün ağlıyor anam Kurban olam anam kurbanım vatan Vatan görevinde askerde babam***Abdullah RAMAZANŞanlı ordumuzun kartal bakışlı erisin Düşmana korku dosta güven verirsın Savunursun vatanı ateş üzerine yürürsün Vatan görevinde askerde babam.......dursuncanVatan borcu dedi düştü yollara En kutsal görevdir biz kullara Hasret gidermek için arada ara Yüreğim kaldı asker babamda...M.M.REVANLIBir ana bir bacı peki ya canan Sanma ağlamıyor sütliman baban Kor ateş düşmüş ki sersefil oğlan Neden gelmez diyor askerden babam...Kazim UzunSen Şehit Eşisin- Sen ŞEHİT eşisin ağlama bacım. Gaflet cürufuna batanlara YUH Şehit emaneti benim baş tacım. Şehit Anasına çatanlara YUH. Kandilden inene sırıtma utan. Kahraman yapıldı kurşunu atan. Şehit kanlarıyla sulandı vatan. Aşımıza zehir katanlara YUH. İttifak’a İmralı da vararak. Dağdan gelen çakallara sorarak. Adına da demokrasi denerek. Hainlere çanak tutanlara YUH. Eşkıya’ya biat eder mi devlet. Bu nasıl bir gaflet nasıl ihanet. Şehit ocağında kopar kıyamet. Bu Millete kazık atanlara YUH Geçmişini karalayıp söverek. Teröriste sayın deyip överek Şehidime kelle, deyip yererek. Şimdi aynı safı tutanlara YUH. Hançerler saplandı gene sineme. Madalyalar verin şimdi dönene. Adalet işlemez dağdan inene. Ülkede yan gelip yatanlara YUH. Dağdan inenlere ettiler hürmet. Hâkime, Savcıya yüklendi külfet. Korhani’ bölündü ikiye millet Oy için vatanı satanlara YUH. Aşık Korhani/Kanber ORHANEn yuksek daglarda kartal gibi ol Vatanin ustune ger kanat ve kol Ustune ortersin bizden dua bol Vatan gorevinde askerde babam...Hasan Karahisar
423
FISTIK ARTIKLARI Şiiri değiştirin Ozan bildiklerim, dost yüzler Ötenin sarmaşığı, sütun kanatlılar Size söyledim baharların arttığını Denizin köpüklendiğini tarih sayfalarında Size söyledim, gün kabarmış Gelecek dolu Size, yarının neler kurduğunu Bir küçük köy eviydi, önüne dökülmüş Kuru ırmakta yıkadılar ilk kirlenen gömleğimizi Araları ıslanmış taşlarda koşturdular Seyretmek için bizi Fırçamızı dağlarda çam sorguçlarına değdirdik Kalemimiz, yansıması yapraklanmış güneşi anlattı Size sokuldum; kimsiniz, nesiniz diye? Baharınızı soludum, çiçeklendim Türlü kazaklardan ördüm giysilerinizi İşte bu yüzden değiştirin şiirinizi Kemik, iğne iplik ve ince işçilikler Neler yazdınız neler, usanmadan gün içlerinde Bir gün bitecekti, o öğlen ortasına takılı şeyler Ölmeden içtiniz sevgili öğreticim Günlerin tortusunu; biraz leylâk, biraz tarçın Hep kokusu güzel, zaman kırmaları Günlerin tortusunu; perşembe, pazar, hep içtiniz Yaprağın biri döküldü, güz sandı ortalığı Ağaçların kabuğu söküldü, gün içlerine Siz tavus kuşundan kopan tüydünüz Beni yazdınız bir de, masalın içine Değiştirin şimdi beni de Tarih öyle istedi, çağ yarıladı isteklerimi Genç kaldı yaşamımın ötesi, boğazlar yarıldı Denizler ufaldı, bulutlar biçimsiz, öyle bir gün Mahşerin ortasındaydık, heykeller devrildi Böyle kaldık, mum yakıldı söylemlerin yerine Değiştirin, biz bize benzeyelim Ekim, kasım, orta yeri bir dergi sayfasının Ciltlenmiş, açılmamış bir yaprak Okunmadan bırakılmış bir öykü Yaşamımızın hepsi Para bozduralım, açalım buhar teknesini Şiir yazalım bundan böyle, isteklerimizi Tarih örttü, deprem öncesi ne dilediysek Şimdi bir gazete başlığı, kopardığımız önlük Ve onun cepleri, içine dolduğumuz fıstık artıkları Bir kez de şiiri değiştirip içelim Günlerin doğusuna Tarihi, kimyayı katalım, yıkılıp duran Evlerin sofasına, hadi katılın Bu siyah çizgili savaşın arasına Kelimeler artık basılmış para
248