poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Fatoşum FatoşumBaşımı sabra dayadım Sevgiyle aşktır muradım Seher yeliyle uyandım Sabahım oldun FATOŞUMDamlaya damlaya doldum Sevgiyle seveni buldum Öfkemi masaya koydum Sabırım oldun FATOŞUMBen yağmurum sende toprak Sen ağaçsın bende yaprak Mevsimleri toplayarak Umudum oldun FATOŞUMDost Şeref’in sevdasında Sevgi denen ovasında Yüreğimin yaylasında Baharım oldun FATOŞUM05/04/2010 Dost ŞerefBu şiirim Sevgiyle aşk ile yaptığımız mutluluk pastamızı kestiğimiz günün yıldönümü olan evlilik yıl dönümümüzde yüreğimde üç karanfil yetiştiren sevgili eşime armağanımdır Kimden: barış can (Bay, 54) Kime: Dost Şeref Tarih: 05.04.2010 09:06 (GMT 2:00) Konu: Yn: Bu bir toplu mesajdır yeni Şiir sevgili hocam önce mutluluk diliyorum daha nice nice evlilik yıldönümlerini burada birlikde kutlayacaz. uzun yıllar evlilik yıldönümüzü kutlamanız dilegiyle dostca sevgiyle kalın Kimden: uzakkıyı (Bay, 41) Kime: Dost Şeref Tarih: 05.04.2010 21:02 (GMT 2:00) Konu: Yn: Bu bir toplu mesajdır yeni Şiir nice mutlu yıllar sizinle olsun üstadım. mutlulukların en güzeli siznle olması dileğimle. saygılarımla.. Kimden: kizkulesi_ist (Bayan, 31) Kime: Dost Şeref Tarih: 05.04.2010 22:39 (GMT 2:00) Konu: Yn: Bu bir toplu mesajdır yeni Şiir Nice yıllara.sevgi ve saygıyla sürer mutlu evlilikler.Şiirinizi çok beğendim. hatice Kimden: Çiğdem Kılıç 1 (Bayan, 39) Kime: Grup: Sairlerkahvesi Tarih: 5.4.2010 14:14 (GMT 2:00) Konu: Yn: [sairlerkahvesi] FATOŞUM NE MUTLU SIZE VE ESINIZE. MEVLAM BOZMASIN; MUTLULUGUNUZU DAIM ETSIN, SAGLIKLI UZUN ÖMÜRLER NASIP ETSIN SEVGI DOLU YÜREGINIZE SAYGILAR EFENDIM
213
Şekvam Yok Aşkından (azize) bilirim, bir şarap gibisin şimdilerde heder etsende boşa geçen yılları doyumsuzluğunun tadı hala içimde yine de 'şevkam' yok aşkından azize.seni sevip vardıgım bu gurbette bir an olsun çıkmadın aklımdan her gün batımı penceremden dışarıda hep seni aradım azize.her gördügüm güzelin bakışlarına gök rengi gözlerin diye baktım salındım içine aşkla kalbin diyerek senin sıcaklığını göremedim azize.bir türkü duyarım içinde senin adın yanarım içten içe, ahlarla biterim sensiz ne gamı silebildim, ne de kederi adın dilimde dua gibi öleceğim azize.umudum bitik, geri gelmez günlere kaybettim duygusu içime çöreklenen ağlayıp, sızlayıp beklemek boşuna son baharım artık, gemlendim azize.
99
Hangisini Bilen Var? Otuz küsür kişiydi "Zeybeği"mi vuranlar, Mezarının üstünü taşlarla dolduranlar. Şimdi hangisini bir bilen hatırlayan var? Kaç milyon var zeybeği saygı ile ananlar...
25
KÖPRÜ Köprüyü geçerken atlar tökezleyecek Ve çözülecek beyaz bir bulut gibi Kırbaç Kimse kimseyi beklemeyecek Yeşil bir karanlıkta yıkanacak Ölüm Kuşları Yüksek ağaçların gölgesinde –Menekşeler Ve kırmızı suları sarı göllerin.
30
Yeşil Yosun Kokusu Söz, efsun diyarından kaçıp bir güvercin olacağım bir sabah, söz Mavi denizlerin üstünden uçup tüylerime yeşil yosun kokusu süreceğim Ellerine akça ağaç dallarımdan yuva yapacağım, gözlerimde is olacak kalbimde köz...12.4.2017
33
Yıldızlar Kadar Uzaksın Gökyüzündeki yıldızlara bakıyorum Yıldızlardan biri çok parlak ve çok güzel gözüküyor Onun çok uzağında bir yıldız sönmeye yüz tutmuş Yani anlayacağın sevgilim O parlak yıldız sensin ben iseSönük olan artık birbirimize yıldızlar kadar uzağız Ben sensizken söndüm Ama sen hep parlayacaksın çünkü birtanem Seni içimde yaşatıyorum...
49
İhanetin Adını Vatan Koymuşlar İçimi dökmüşsün avuçlarıma Ben hoyratça savurganlık ederken, Ağlayacak gözlerim yok. Örse yatırmış Dövmekte zamanlar Arsız bakışlarımı.Kal demen, Ustadan okunan şiir kadar duru, Kulağa hoş geliyor. Ama yaşayacak yürek yok, İliklerime kadar puşt olmuşum.Gece, gün ışığında hamam sefalarında, Yıkanan benim günah dillerim. Bakışlarımı yalanlamıştı, Dillerim kör kurşunlara, İhanetin adını vatan koymuşlar.Hani diyorum! Seviyorum diyecek olsam, Sanırım kıyamet kopacak, Afrika’da yoksulluk ayaklanacak, Ya; Ne bileyim ben seviyorum dersem Ülkemde açlık biter mi? Umudu zaman eskisi çarşaflara kundaklamışım İrin emzirmekte Yaralı kocaman memelerinden tarih, Ayaklarımın altı sevilmekten patlamış kanamakta Bileklerimde işkencecinin hediyesi palaska Kımızı kurdela bağlamış copuna Yılbaşı dediler Elektrik bedavaymış Bu gece..Alkadraz_Kuşçusu 25 Şubat 2008 İst www.turksiirmektebi.com
109
Kurut Artık gün geçmiyorki acılarım son bulsun unutamıyorum kahrolası dertlerimi kederim boynumu aşmış boğuluyorum kurut artık gözyaşı denizlerimiağıt çökmüş boğazıma ağlıyamıyorum senle geçen günlerimi hiç unutamıyorum unut diyorum ben kendi kendime unutmak kolay olsaydı ayrılırken ağlamazdımsigaramın son nefesini senin için çekiyorum senin için çekiyorum bitmeyen ah! larımı kurut artık gözyaşı denizlerimi görmesende susuzluktan çatlayan dudaklarımı
55
Öksedeki kuş Aşk bir gönül oyunu, ölümüne bir kumar Her girdiği bedende yayılır damar damar Kışa sevgi katılır yaza döner havalar, Sis dağları aşılır, masal gibi, düş gibi, Yakalanan uçamaz öksedeki kuş gibi.Hayallerin okyanus ümitlerin rüzgardır, Binbir çeşit kuruntun, binbir fantezin vardır, Aşk dediğin bir şiir kimi zaman masaldır, Hayat hoş bir cilvedir, nazla başlar düş gibi, Çırpınır uçamazsın öksedeki kuş gibi.Kimine erken olur gecelerin sabahı Mazilerde tutsaktır anıların siyahı Bir yudum aşka döner arzuların günahı, Biter çapraz sorgular, herşey başlar düş gibi Yakalanan uçamaz öksedeki kuş gibi.Kimini mutlu yapar kimini deli meczup Kişi bilmez kendini hangi gruba mensup Hayal peşinde koşar benliğini unutup, Aşk umutsuz ummandır aşılması düş gibi, Düşersen uçamazsın öksedeki kuş gibi......
115
Yarınlardan Mektup Var (ST) Dün ile bugün arasında sıkışmış yaşam Askerine ne olusun çok iyi bak paşam Mazi ile gazi, tüm geçmişimiz demektir Yarınlar, şimdi çekilecek büyük emektir.Asıl ile fotokopi arası kalanlar Maneviyatı unutup, şehvete dalanlar Gün gelir lanetlenir, öz soyu tarafından Bu yüzden eser bırak, bilimsel tarafından.Ben kulak vermem, duyarsız merkep adamlara Can kurban, gerçekten asil olan madamlara Anne baba değildir, has eğitim vermeyen İnsan değildir, yalanı daima yermeyen.Anneler, babalar, halalar, dayılar biziz Bebekler bizden bekler, lokmaları çok leziz Onurlu, şerefli işler yap ve yaptır kalpten Gelecek tüm nesiller, yâd etsin seni kalpten.
94
Kalbim Artık Kaldırmıyor Hiç şaşırmadım kalbiniz bu yükü kaldıramıyor dediğinde doktorum, Başıma gelenlerin hepsinin sorumlusudur bu kalp, ne çektimse yüreğimden çektim. Zamansız oldu her şeyim,erken sevdim,erken ve zamansız oldu her şeyim benim, Çok sevdim yürekli sevdim,yüreğim dayanmadı,o şimdi ağır hasta.. Ben farkındayım da, oradan bakınca da görünüyormuş. ……….. 2003
49
Özel gün Başımda bi sancı Soğuktan şifayı kaptım Yine bir yılbaşı Evin soğukluğu vurdu heralde Duvarlar kutlamadılar yeni yılımı Olsun beraber girdik yetti Sayamadık ondan geriye Ama biliyorduk saymayı... Televizyonda dansözler oyunlarını kesip başlıyorlar saymaya Üç iki bir hoşgeldin aldanmaca Meğer yalnız değilmişim yalnızlığım da yanımda....
46
Talat Paşa'ya Ağıt 15.03.1921Talat paşanın ölümü Devrimin, kurtuluşun ruhunu temsil eden, Bu uğurda canı pahasına başını öne eğmeden, Öksüzlük, yokluktan sadrazamlığa yükselen, Nemrut Kürt Mustafaca idama mahkum edilen, Yoksulluk içinde iken Ermenilerce öldürülen, Talat paşaya allahtan rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun.
41
Barış Varken Bekçi dövmekle işim bilin ki yoktur, Üzüm yemeye gelmişim bu dünyaya, Üzümün tadını bilmeyenler çoktur, Barış varken, neden gireyim kavgaya
22
Dua Dün yine yıktılar, genç bir fidanı. Gözyaşı dökenle doldu her yanı. Ne zaman duracak bu şehit kanı? Akıttığı kanda boğ onu Yarab! Yaşlıdır demedi, gençtir demedi Çocukları yamyam oldu o yedi İyilikten bilmez o nankör kedi Akıttığı kanda boğ onu Yarab’Ne zaman duracak bu gözyaşı, kan Askerim ölüyor acısı yaman, Allah’ım sen ona verme hiç zaman. Akıttığı kanda boğ onu Yarab!
62
Anneciğim Biz bir aile olamadık anneciğim Çocuklara anneniz yok diyemedim Bir yuva kurmayı bile bilemedim Biz bir aile olamadık anneciğimHakkını helal et anneciğim Sonunda sen haklı çıktın Ben artık bu hayattan bıktım Biz bir aile olamadık anneciğimAta hakkı bilmeyen Koca hakkı bilir mi Bu kara leke silinir mi Biz bir aile olamadık anneciğimSevildim zannettim aldanarak İhanete uğradım aldatılarak Öylesine kederliyim çıldırarak Biz bir aile olamadık anneciğim
66
Yağmurun Sultan Perisi Şimdi kocaman gül bakalım, gül ki arınsın gamlarımız Gül ki, ben yine gökyüzümüz olayım elimden geldiğince Sen de yağmur damlalarının o sultan perisi gökkuşağımız...13.5.2017
27
Cennet'te Cehennemi Yaşamak Aramız düzeliyor mu yoksa? Baksana Yarım yüzyıllık yaşamımda Tatil hak ettim ilk defa… Teşekkür ederim tanrım …ederim de… Sormadan duramıyorum gene de.Esirgeyen bağışlayan olduğundan mı? Yoksa Çok çalıştım geçen yıl, Onun ödülü mü bu? Hem on gün tatil Hem Marmaris cennetinden…Çalışmamın ödülü olsa gerek Bağışlayıcılığın diyecek olsak Hâşâ! Cimriliğin ortaya çıkacak… Anlaşılan kızgınlığın geçmemiş hâlaCennetteyim sanırken kısacık bir an Cehennemini de gördüm, şükür, sol yanımdan Gittiğimiz yerlerde ateşle oynadık zar. Cennette Cehennem azabı çekmek Böyle oluyor zaar? Kurunun yanında yaşı yakmak desem, değil. Yeşilin karaya çalması bir anlık Bakmışsınız zümrüt bakışlı yüzü Yakut dilli ateşler sarmış Her canlının dilinde aman Çığlık, çığlık… Sonrası ölüm Sonrası kap karanlık…Orman yangını demek? Bindiğin dalı kesmek Daha da ötesi Cenneti cehenneme çevirmek…25/8/06
121
Mutlu Yıllar Koyu gri gökyüzü Yağıyor gözlerimin içine, Çıkık elmacık kemiklerime. Kelebek tanecikleriyle.Geldi yılbaşı Bu yıl da gelir hediyeleriyle birlikte. NOEL BABA... Saf, sevinçli bir çocuk gülücükleriyle, Geyiklerinin çektiği arabasının içinde. Gökyüzünde ışıldar mor lambalar. Yeryüzüne doğru serpilirken yıldızlar.Örtünürken yeryüzü beyaz yorganını, Vedalaştık Güneşle. Sevinçleri kucakladı yüreğim, Tüm Dünya'ya ve sana, MUTLU YILLAR BEBEĞİM...31.01.2016 Mutlu Yıllar Bursa
57
Sanatın Kenarından Sanatın KenarındanSanat yaratıcı tarafından ”bedene üflenen ruh”un özüne duyduğu hasretin çabası, arayışıdır. Bu arayışın “neylerse güzel eyler” olan mutlak güzelliğin sebeplerdeki hallerinin keşfi de sanat eseridir. Bir sanatçı eserini ortaya çıkarabilmesi için kendisine ilham gereklidir. İlham insanın özüne doğan duygu ve düşüncedir. Bir esin halidir. Kişiye özel ama kendi elinde olmayan bir durumdur. İlham, kuralsız, özgür, kendinden başka bir varlığa tahammülü olmayan bir misafirdir. Öyle bir misafir ki geldiğinde kendi evine gelmiş gibi gelir. Kimseye hoşgörüsü yoktur. Kıskançtır. Kıskançlığı sanatçıyı etkisi altına alır. Onu dışarıdan görüldüğü kadarıyla bireyci, bencil bir tip olarak biçimleyebilir. Bu etki altındaki sanatçı görünüşü, yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Oysa narin kalpli sanatçının özü bencil değildir. Öyle olsa eşyanın ve canlının doğasını hissedemez, onunla empati kuramaz. Dolayısıyla ilhamın ruha giriş yaptığı kapıları, pencereleri kapatmış olur. İlhamla irtibat kesilince de örneğin şair, şiir yazamaz. O zaman sanatçı tevazu sahibi olmak zorundadır. Yoksa tevazu sahibi olmayan sanatçıya ilham nasıl gelsin? İlham ruha gelir. Ruh bedenin özüdür ve duygularla donatılmıştır. Duygular iç dünyamızdaki her türlü empatinin şekline bürünebilen görülen ve görülmeyen olay ve nesnelerin ruhta oluşan iz düşümleridir. Ruhumuzda oluşan manevi iklimlerdir. Ruh tepkisini duygularla ortaya koyar. (Nefsi oluşturan içgüdülerle duyguları karıştırmamalıyız) Ancak ruhun etkilenişi her zaman maddi sebeplere dayanmayabilir. Onun sonsuz boyutlarında olan ve maddi sebeplere dayanmayan dinamiklerin etkisinde kalabilir. Yani gözsüz gördüğümüz rüya gibi, sebepsiz ilhamları da konuk edebiliriz. Bu hal bazen tanımlanabilir. Bazen de tanımlanamaz. Çünkü gelen ilham öyle güçlü öyle büyük bir âlemden gelir ki sanatçı onu dışa vuramayabilir. Bazen kendi kapasitesini aşan bir durumla karşı karşıyadır. “Zira bu terazi bu kadar sikleti çekemez”durumu hasıl olur. Sebeplerden etkilenen ruhun tepkisi –dışa vurumu- etki derecesinin algılayışı insandan insana değişir. İlhamın gücü diyebileceğimiz bu etkilenmede duygular anlamlı bir şekilde etkilenirse; yani ruhu bir piyanoya, duyguları da notalara (piyano tuşları) benzetirsek ilham, bu tuşlara bir anlam icra edecek şekilde dokunur. İç dünyaya (ruha) düşen bu anlam bütünlüğünün estetik halinin dışa vuran çeşitli şekillerine sanat eseri diyoruz. Sanatçı, ruh dünyasının atmosferindeki mevsimsel olayları yakalar ve onları yeteneğiyle seçtiği iletişim formlarının kalıplarına döker. Burada saf ilham işlenirken mutlaka duygu ve düşünce kaybı olur. Bu kaybı en aza indirmek sanatçının ustalığına bağlıdır. İlhamı cevhere, sanat eserini de mücevhere benzetebiliriz. Sanatkâr cevheri mücevhere dönüştürürken cevheri israf etmemelidir. Ruhu beynimizde kavrayamayız. Bu durum beynin, örneğin düşünme işlevini düşünmesi gibi bir şeydir. Yani kendi kendini aşması. Hiçbir sistem kendi kendini aşamaz. Buna tevessül edildiğinde sistem bozulur. Hissiyatımızla varlığına şahit olduğumuz ruhumuzu tam anlamıyla tanımlayamayız. Ben dediğimiz o şey, sınırlı bünyemizde sınırsız bir varlıktır. Sonsuza tutulan bir ayna gibi. Görüntünün merkezi bizde ama kaynağı sonsuzda.Din Ve Sanat Din ve Sanat biri öbürünün yüzü gibi. Sanat, hem yaratılan eserlerin kendi aralarındaki ilişkilerini, hem de bütün bunların mutlak sanatçı ile olan ilişkileri ile ilgilenir. Din ve sanat aynı evi kullanırlar. “Kendini bilen Rabbini bilir.”En büyük sanatkâr Allah’tır. O, insanı ve mükevvenatı yaratandır. İnsan ve kâinat arasındaki ilişkiyi, din ile düzenlemiştir. Yani din sanatın rehberi gibidir. Allah’ın yarattıklarını taklit eden insan, sanatkâr olarak Yaratıcıyı taklit eder. Din, Allah’ın insan ve diğer varlıklarla ilgili olan ilişkinin bilgisidir. Sanat ise bu ilişkiler âleminin idraki sonucunda dışa vuruş halidir. Din kaynağını vahiyden, sanat kaynağını ilhamdan alır. Biri Allah’ın Peygambere gönderdiği, diğeri Allah’ı arayan ruhun bulduğu şeydir. Biri tümden gelir, diğeri tüme varmaya çalışır. Ancak insanın arayışı hem dinsel hem de sanatsaldır. Sanat din ile iç içedir. Din mesajını sanatla verir. Çünkü din akla olduğu kadar duygulara hitap eder. İnanç salt akılla olmaz. İnanç, bir duygu meselesidir. Kalbe hitap eder. “Dil ile ikrar, kalp ile tasdik” “Din tasavvura ve duyguya dayanır. Aklın ermediğine duyguyla aşılmasını emreder.” Sanat ilhamın şekillendirdiği duygulara dayanır. Tasavvuru duyguların dışa vurumudur. Metotik olarak dine en yakın olan sanat dalı şiirdir.Bir Sanat Alanı olarak Şiir Şiir his ve düşünceyi ifade etme sanatıdır. Hissetmek şiirin temelidir. İnsan ruhunda oluşan bir olaydır. Duygularla rengini, tadını alır, akılla anlam kazanır. Şiir idrak işidir. Ruhun atmosferinde yoğunlaşan duyguların bulut misali kurak topraklara yağması gibi şairin idrakine, idrakinden diline, dilinden de diğer dillere dökülür. Tabi bu dökülen kelimelerdir. Kelimeler de her zaman his ve düşünceyi karşılayamayabilir. Bunun için şair yeni yöntemlere başvurarak hissiyatını anlatmaya çalışır. Bu iş Merhum Akif’in, “Ağlarım anlatamam, hissederim söyleyemem Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım” dediği gibi zor bir iştir. Şiir toplumsal olmak zorundadır. İlhamınızı paylaşmak istemiyorsanız onu yazamazsınız. Yazıyorsanız anlaşılır bir dili olmalıdır. Estetik bir değer olarak şiir paylaşıldıkça ruhu zenginleştirir. Şiir inşai bir faaliyettir. Sağlam bir temeli, iyi bir planı, plana uygun yapılmış sağlam taşıyıcı sistemleri ve insan zekâsını ve ruhunu okşayan estetiği olmalıdır. Fikir şiirin bedeni duygu ise ruhudur. Bu ikisi olmadan şiir olmaz. Fakat şiirde özne arayacak olursak bu ruhtur. Fikir de şiirin nesnesidir. Tersi durumda metin şiir olmaktan çıkar. Şiir hayatın nabzıdır. Bazen bir çiçek bazen bir hayvan bazen bir şehirdir. Bazen her şeyini kaybeden bir toplum için heyecan dolu bir ruhtur. Sadece beden coğrafyasının değil duygu ve düşünce coğrafyasının kâşifidir. O, koca şehirleri kül eden yangınların sebebi, ilk kıvılcımı içinde taşıyan bir silahtır. Şiir insandan insana, insandan evrene çelişkilerin, hazların, enlerin ve evrenlerin konusudur. Canlı çiçeğin olmadığı anını, cansız toprakta görebilmektir. Şiir ölümsüzdür. Çünkü o ölümsüz olan ruhun dışa vuruşudur. Yunus Emre “Ölen ten imiş canlar ölmez” dediği gibi ruhun eseri olan şiir de ölümsüzdür. Şiirin aynı zamanda ruh gibi tanımlanamama problemi var. Buna tevessül edenler, Haz. Mevlana’nın körlerin fili tanımlama yanılgısına düşerler. Şiir özün dışa vurumunun bir sonucu olması dolayısıyla, soyuttan somut âleme gelen beyin gözünün değil, ruh gözünün gördüğü deruni (fiziki gerçekliği aşan) gerçekliktir. İnsan yüksek bir seziş ve kavrayış gücüne sahiptir. Bu ona maddi âlemden daha büyük daha zengin bir alanın imkânını sunar. Olaylar, ölçüler, değerler, mesafeler, renkler, sesler, çelişkiler, ahenkler rüyalar, hayaller ve daha pek çok olgular his âleminde sürekli oluşum ve değişim içindedirler. Bu âlem ile aramızdaki kapı kapalı ise sabretmeyi, kapalı ama açılacaksa ümit etmeyi, açılırsa heyecanla birlikte mutluluğu, hüznü, kapanırsa da sonu ve ümitsizliği getirir. Burası şairin yazdıkça tanıdığı ama hiçbir zaman öğrenemediği kendi şiir ülkesidir. Hayvanların içgüdüsel halleri ya da doğadaki ahenkler şiirimsi olabilir. Onlar tekrar eden güzelliklerdir. Şiirden bir şey almış olabilir. Ancak şiirin özü olan ruhu boyutundan eksik oldukları için tek bir veya iki nota ile bir şarkının bestesi olamayacağı gibi ya da bir yaprağın, dalları, gövdesi, kökleri ve meyveleri olan bir ağacın yerine konulamayacağı gibi. Bunlar şiirin nesnesi olurlar, öznesi olamazlar. Ayrıca ilham, aynı duygu ve aynı ruhi atmosferde tekrar etmez. Şair ve Şiir Şair kelime kalıplarına girememiş duyguları ifade edebilendir. Şair mızrabıyla (sanat becerisiyle) kendi gönlünün telini titrettiği gibi başkalarının da gönül tellerini titretmeye çalışır. İnsanın ruhunda duyguların inişli çıkışlı halleri gibi kelimeler anlam renkleri içinde çeşitli tonlamaları yaşar. Kelimelerin ruhu, imgenin renginden boyanır. Şiir iç âlemdeki yangından kaçırılan mal gibidir. Bazen çok zarar görmüş olabilir Bazen zararsız kurtulur, huzur verir. Şiir ilhamla yazılır. Şair ilhamın elçisidir. İlham, zamanı, mekânı, konumu, hali ve hayali kendince seçen arkadaştır. İstediği zaman istediği yer ve hal üzere gelir. Hiçbir mazereti kabul etmez. Kendinden başka öneme layık hiçbir şeyi kabul etmez ve geldiği kişiden başka hiç kimseye tahammülü yoktur. En küçük bir rabıta sapmasında ani elektrik kesintisi gibi yok olup gider. Çok ince, naif, narin bir misafir ama bir o kadar da ağırlanması zor ne zaman nerden öfkeleneceği önceden kestirilemeyen, gönül sözünün sabırsız sultanı. Ansızın yoklar, yüz bulamazsa çeker gider. Şair buna katlanmak zorundadır. Bu bilgenin/habercinin bilinmeyen çok işi vardır. Onun şaire ayırdığı zaman her dem çok sınırlıdır. Şair kapısı açık daima onu bekler. Sanatçıların kaprisliklerinin arkasında; kim bilir, belki de bu çekmekte olduğu çile vardır. Şair toplumun ruhudur. Şiir toplumun ruhunu taşır. Bunu yaparken sanatla tarihi olayları, toplumsal değerleri ölümsüzleştirir. Şairlik doğuştandır Mağara duvarlarına çeşitli resimler çizen mağara ressamlarının hiçbirinin güzel sanatlar akademisi eğitimi yoktu. Onların zihnine akseden şekiller kendilerinde bulunan yetenekle dışarı çıkmıştır. Hakeza şairlerin de durumu aynıdır. Şair etkisinde kaldığı iç ve dış dünyanın yorumunu kelimelerle dışa vurur.Şiirde Ölçü(Vezin) ve Kafiye Şiir özde mana, duygu, ses ve ahenktir. Ahengi sağlayan ölçü ve kafiyedir. Ölçü ve kafiye her mevsim aynı elbiseyi giymek gibi bir şeydir. Bu şiir sanatı için rahatsız edici bir durumdur. Çünkü şairin ruhundan taşan duygu ve düşüncelerin dışa vurumu her zaman ölçülü olamaz. Onu ölçüye zorlamak ise anlam kaybına neden olabilen gereksiz zorlamalardır. Sahili bazen döven, bazen okşayan deniz dalgaları gibi. Duygu ve düşüncelerin dalga boyları ve kütle büyüklükleri farklıdır.Şiirde İmge İmgeler, duygunun ve düşüncenin elbiseleri, dışa vurum şekilleridir. Bu şekillerin özünde duygu, dışında kendileri vardır. İmge şiirdeki duygunun ruhuyla boyanmalıdır. Şair imgeyi cisimleştirirken muhatabını da çok zorlamamalıdır. Sanatını icra ederken salt duygu ve düşüncelerine sadık kalmalı ancak bu sadakatin dışa vurum şekli sanat gücüyle öylesine işlenmeli ki okuyucu ne okuduğunu zorlansa da anlamalı. Deniz dururken gemilerini karadan yüzdürmeye çalışmamalı. Şiir, zamanı, mekânı, eşyayı, canlıları ve meydana gelen olayların doldurdukları boşluğun ve bıraktıkları izlerin ötesini ifade etmektir.
1,428
Esmer Gölgelerin Tanrı seni fısıldadı benim çocuksu yüreğime budadım bütün umutlarımı senliyim sensizlikte benzettim çiçeklere bakışlarımı gözlerimde kaldı esmer gölgelerin içimdeki yüksek dağlar devrildi türkülerin üzerine …
27
Dalgalan Bayrağım Gönlümde yaşarsın. Asyalı' m görsün Bir sevgi yolunda Avrupa'm görsün Sende Ay_yıldızım Kıtalar görsün Dalgalan Bayrağım! dağlar süslensin.Bayrak yüreğimdir, yürekle yaşan Kırmızı rengidir sonsuza koşan Ay-Yıldızı ile gökte yarışan Bayrağım dalgalan! Bağlar süslensin.Yâr dediğim sevdam, hürriyet aşkım Sensiz Türkiye'm yok, bu millet aşkım Al Bayrak övüncüm, fazilet aşkım Dalgalan Bayrağım! Ağlar süslensin.Gelinin sevgisi saygımda sonsuz Gelinin duvağı çiğnenmez soysuz, Emanet bizlere yaşanmaz ONSUZ Dalgalan Bayrağım! canlar süslensin.Savaşta barışta göğsümde varsın Manevi değerim süsüm de varsın Baha biçilmeyen gönlümde varsın Bayrağım dalgalan çağlar süslensin.Aileden kopar, ocak beğenmez Bayrağımı yakar, toprak beğenmez Çöpten ekmek toplar BAYRAK beğenmez Bayrağım dalgalan sular süslensin.Nazır'ım bu BAYRAK Devlet sembolü Düşmanın korkusu, hürriyet gülü. Kahraman milletim millet gömülü Dalgalan bayrağım, uzlar süslensin.Nazır Çiftçi 12.05.2015 // Ankara
121
Bilgemsi Ağıp gitmiş yıldızlardan bir anı-su Sevinç sevinç kutlanan her yıldönümü.Acıyı daha bir mayalandırır Doğmuşsa kişi bir temmuz günü.Sevmek ölüşmektir bir özge benle Büyütür tanrısalı kişi öldü mü.Direnmek solumakta evrene karşın Dirimdeki gizilgüç, tükenmez gömü.Vermenin erdemi kesilir yürek Görücek bir kez parçada tümü.Öyle bir sessizlikte sönmeliyim ki Toprak bile duymamalı gömüldüğümü.
51
Son Kuşlar burda deniz bitiyor ve yok benim gidecek bir yerimmartılar dönüyorlar. burda deniz bitiyor ve gökyüzü başlıyor uçsuz bucaksız derinkirli bir gökyüzü. diyorumsıkıysa durdurun rüzgarla rüzgar sevişiyor kuytularda uykuyla uykudüşle düş. deniz bitiyor gökyüzü başlıyor son kuşlar dönüyorlar. (Eylül)
40
Tefekkürle Ömrün Bitirdin Baba Tefekkürle Ömrün Bitirdin BabaBu gün yine hasta haberin aldım Yüreğimde bir cız ettirdin baba Gözlerimi yumup maziye daldım Beni mazilere daldırdın babaDeğir mendin sen yılları üğüttün Kıt kanaat altı evlet büyüttün Beş vakit rabbine ibadet ettin Tevekkürle ömrün bitirdin babaYorulmazdın dağ tepeyi aşardın Engin sevmez yükseklerde yaşardın Uyanıp seherde Rabba koşardın Tefekkürle ömrün bitirdin babaSevmezdin yalanı katmadın haram El açtım Rabbime sanadır duam çok kahrını çekti garibim anam Şakayla hayatı bitirdin babaMUSTAFA TAŞKANAT.(OZAN DERDİVAR) 06,11,2012,,SAAT,,23,43
79
Vietnam Vietnam için yazmadın dedi Akşit Vietnam için şiir yazılmaz Vietnam için döğüşülür Vietnam için ölünür Yapraktan kömür Kirpikten kül Gözlerin yandığı Vietnam Dağ ol dağlarına katıl Başak ol Tüfek ol çatıl Tuz ol ekmeğini bansın Göreyim Ağlamayı bilmiyor Vietnam Şiir ne ki Gözyaşı Çocuklar doğmadan öldürülüyor Git Vietnam'da ana ol Arif Damar
53
Bana Bu İlmi İrfanı Bana bu ilmi irfanı Veren Muhammed Ali'dir Bir Allah Allah dost Bir Allah Allah dostAşgın dolusun içirip Ayaksız derya geçirip Ganat verip de uçurup Geren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Ya Allah Allah dostHer milletin var bir dini Muhammed'in çoktur ünü Meleklerin gerçek ünü Bilen Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Yar Ali'm Ali'm dostMevla'ya olmaz bahana Biad gerekdir Kur'an'a Aşık edip bu cihana Süren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dostSulari'yem bir günümle Hekmet açık sır günümde Ben acizem dar günümde Eren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Nur Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Bana bu ilmi irfanı Veren Muhammed Ali'dir Bir Allah Allah dost Bir Allah Allah dostAşgın dolusun içirip Ayaksız derya geçirip Ganat verip de uçurup Geren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Ya Allah Allah dostHer milletin var bir dini Muhammed'in çoktur ünü Meleklerin gerçek ünü Bilen Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Yar Ali'm Ali'm dostMevla'ya olmaz bahana Biad gerekdir Kur'an'a Aşık edip bu cihana Süren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dostSulari'yem bir günümle Hekmet açık sır günümde Ben acizem dar günümde Eren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Nur Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Bana bu ilmi irfanı Veren Muhammed Ali'dir Bir Allah Allah dost Bir Allah Allah dostAşgın dolusun içirip Ayaksız derya geçirip Ganat verip de uçurup Geren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Ya Allah Allah dostHer milletin var bir dini Muhammed'in çoktur ünü Meleklerin gerçek ünü Bilen Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Yar Ali'm Ali'm dostMevla'ya olmaz bahana Biad gerekdir Kur'an'a Aşık edip bu cihana Süren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dostSulari'yem bir günümle Hekmet açık sır günümde Ben acizem dar günümde Eren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Nur Allah Allah dost Yar Allah Allah dostAşgın dolusun içirip Ayaksız derya geçirip Ganat verip de uçurup Geren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Ya Allah Allah dostHer milletin var bir dini Muhammed'in çoktur ünü Meleklerin gerçek ünü Bilen Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Yar Ali'm Ali'm dostMevla'ya olmaz bahana Biad gerekdir Kur'an'a Aşık edip bu cihana Süren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dostSulari'yem bir günümle Hekmet açık sır günümde Ben acizem dar günümde Eren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost Bir Allah Allah dost Yar Allah Allah dost Nur Allah Allah dost Yar Allah Allah dost
505
Özyurt Kırım Her yıl on sekiz mayısta Kırım’da Hatırlanır sürgün yılı acıyla, Gözyaşı dökülür, her bir mekânda, Cuci hanın öz yurdu güzel Kırım, Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım. Kırım hanı, Cengiz hanın soyudur, Mertlik, yiğitlik hep onun yoludur. Yurda saldırı düşmanın sonudur, Batu hanın öz yurdu güzel Kırım, Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım. Rus askeri, Yalta, Bahçesaray’da, Akmescit, Aluşta, Sudak, Akyar’da Bir gecede baskın yaptı, tüm Kırım’da Bike hanın öz yurdu güzel Kırım, Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım. Sürgün yolculuğu zordu vagonda, Binlerce Kırım Türkü öldü yolda, Yurt hasreti çekildi Sibirya’da, Giray hanın öz yurdu güzel Kırım, Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım. Kırım-Tatar Türkü dönse de yurda, Tekrar özlemdir, devlet Altın Orda, Özgürlük düştedir, her genç Tatar’da, Kırımlıoğlu’nun yurdudur Kırım, Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım.
130
Elini Öperim Memleketim İçimi kâğıtlara döktüm Belek’te. Mavinin yeşilin bereket ufkunda. Şükranlarım sanadır Türkiye’m. Bin bir nimet toprağımda iken; Ele güne muhtaç eyleme Allah’ım.Karnı tok sırtı pek kardeş; Millet sevgi ister, sırtımda hançer mi? Büyüttü ikimizi anam ninnilerle. Karabulutlara mermi yüklenmiş. Dua eden anneye mi kardeş.Vatan toprağında bize de gerek mezar. Elin parası şipşirin mi kardeş. Bayrağım uzak ülkelerde gölge iken; Kardeş kardeşe kırdırma Allah’ım. Pişmanlık ariflerin yoludur. Anne kokusu yüreğimde iken; Sen gel kardeş, özlemlerinle gel.19.11.2016 Belek Antalya
79
Karkamış'ta Asker Olan Memed Askerliği KARKARMIŞ'ta yaparsın Komutanın bir emriyle koşarsın Can VATANIM diyerek coşarsın KARKAMIŞ'ta asker olan MEMED'İMKardelen'in mektubunu beklerken Onlu geçen günlerimi özlerken Gözlerimde akan yaşım durmazken KARKAMIŞ'ta ağlar ağlar MEMED'imSıla hasret YAR hasretim hiç dinmez Jandarmanın iştiması hiç bitmez Bu dağlardan MEHMETÇİĞİM hiç inmez KARKAMIŞ'ta asker olan MEMED'im
51
Karalamalar17 - Hüzün 'Keder, üzüntü' anlamlarında kullanılıyor 'hüzün'. Bir ahlâk terimi olarak da insanın maddi veya manevi kayıp ve eksikliklerinden duyduğu üzüntü ve kederi ifade ediyor.Kuran’da iki ayette hüzün, üç ayette aynı anlamı taşıyan hazen, otuz yedi ayette de aynı kökten fiiller geçmektedir. Birçok ayette müminlerin ahirette üzüntü duymayacakları bildirilmekte; Hz. Peygamber Aleyhisselâm ve müminlerin başlarına gelen musibet ve sıkıntılar sebebiyle veya maruz kaldıkları baskı ve zulümlerden dolayı üzülmemeleri öğütlenmektedir.Hadislerde ise ölüm gibi acı veren olaylar karşısında üzülmenin normal olduğu, Kur' an'ın hüzünlü bir ortamda indiği, insanları üzüntüye sevk eden sıkıntıların günahlara kefaret olacağı, Allah'ın musibetler dolayısıyla yaş döken gözleri, hüzünlenen kalpleri azaba uğratmayacağı İfade olunmuştur. Hz Peygamber aleyhisselâtu vesselâm da acı ve üzüntü veren sıkıntılara uğramaktan Allah'a (Azze ve Celle) sığınmıştırSufiler hüznü daha çok ahiret kaygısı veya hayırlı bir işi başaramamaktan duyulan üzüntü için kullanırlar ve olumlu bir anlam yüklerler.Hüzne olumlu bir anlam yüklemek aslında insanı hayat karşısında güçlü kılar ve zorluklara karşı direncini arttırmasına yardımcı olur. Ve hatta mutluluk vesilesi bile olabilir. Öte yandan gurbete düşmüş, yurdundan uzak kalmış bir insanın yaşamış olduğu ruh halini en iyi yansıtan kelimedir hüzün. Belki de insana en çok yakışan şey, kim bilir?
191
Sevgi9 Zeliham güzeldir Süzülürken umut gözlerimden Doruklarda AŞK umutsuz sevinç Kahreden umut kısaca sevinç Zeliham şu geçiçi dünyada Herşeye rağmen UMUT demek
22
SOKAK İnsanlar geçiyor sokaklardan Kendi ölüleri omuzlarında Bir hayat nefes nefese, orman orman İnsanlar geçiyor sokaklardan Sevgiler taşmış, merhametler taş Buram buram tütüyoruz taştan topraktan.  
25
En Güzel Şey Sensin Savrulsun kadehler ay bulansın bu gece O ince ellerinden güller beyaza bürünsün Bir kızıl şarap tadında aşk kanıma girsin Ey yar başıma gelen en güzel şey sensinO narin ellerin bir kır çiçeğinin güzelliğidir Parmaklarının arasından dökülür dağlar Bana dokunduğunda saçıma konar kuşlar Ey yar başıma gelen en güzel şey sensinKoparmasın dağ çiçeklerini hiçbir kimse Her şey ellerin gibi kalsın doğal ve ipince Bana dokunduğunda aşkımız zirve yapar Ey yar başıma gelen en güzel şey sensinHer morun tonunda açar acının çiçekleri Dudakların ki goncadır öylece suskundur Sarı sensin turuncu sensin kırmızı sensin Ey yar başıma gelen en güzel şey sensin
103
Sevdan Yüregimde Saklı Gök yüzünde uçan turnaya ne bahara ne yazıya Sözde geçmiyor benim bu gönlümdeki kara sevdaya Yalan dünyada hep gülmek istedim bende doyasıya Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı Şu yalan dünyada benimde yüzüm neden yümedi Bende dermanım kalmadı günleri ayları dakaları saya Gül kokarsın beni yıllardır sevdanın ateşiyle yakarsın Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı Akşam oldu sen geldin aklıma hüzün çöktü yüregime Bitmeyen baharım alın yazımsın soframda tuzumsun Benim dünyamda değişmeyen mevsimimde yazımsın Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı Görenler beni senin için deli divane olmuş sanar Beni sevdanla koydun yar her gecenin gündüzü var. Belki gün gelirde güneş yeniden bizim için yine doğar Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı Sana umut bağladım ey sevda ateşi közüne yandım İçimde saklı Özlemi unutulmuyor sevdalım hoş sözleri Günlerce göz yaşı döktüm sevdanı yüregimde çektim Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı Ne gecem beli gündüzüm doğmaz isyanda yıldızım Hasretinle kurudu dudaklarım konuşamaz oldu dilim Sana koşup ben gelmek isterdim gelemezki ayaklarım Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı Sevdalım gönlü sarı ben sevmişim seni aglarım zarıl Kalbim yanar yakınır oldu ben aşkının,ateşiyle harıl Gelir diye özlemle yolunu gözlemişim ben nazlı yarin Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı Evimizin dört yanı duvar bahçede ekili güllerim var kalbinden sevenleri sevdiğinden ayırmaya kim kıyar Allah'ım şahitir gerçek seveni haberdar görür duyar Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı Türkan derki acep benim sevdigimi görenler varmıdır Gözerim uyku tutmuyor sevdalılar neden unutmuyor Sevdanın ateşi kalbimin ortasıda alev sarmış yanar Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı *(Şiir) *
261
Halkın Ekmeği Bilin: Halkın ekmeğidir adalet. bakarsınız bol olur bu ekmek, bakarsınız kıt, bakarsınız doyum olmaz tadına, bakarsınız berbat. Azaldı mı ekmek,başlar açlık, bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter! Yeter katıksız,kara kabuklu adalet! Dura dura bayatlayan adalet yeter! Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse, gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur. Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire... Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek: Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, adalet de gerekli her gün, hem o,günde bir çok kez gerekli.Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede, hele çalışırken canla başla, kederliyken, sevinçliyken, halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe, günlük, has ekmeğine adaletin.madem adaletin ekmeği bu kadar önemli, onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin? Öteki ekmeği kim pişiren? Adaletin ekmeğini de kendisi pişirmeli halkın, gündelik ekmek gibi.Bol,pişkin,verimli.
127
Eskiye özlem fertler Görmedik hiç bayram harçlığı yoksuldu ailem Tatmadık hiç elma şekeri ki tatlarını nereden bilem Sonraları vermişse de rabbim bitmedi o eski özlem Zira yıkıldı o eski aile sıcaklığı dağıldı ailede
33
Ah Yaşam! .... Ah yaşam! .... Ne oyunlar oynarsın sen bana. Yenilir,yutulur cinsten değil. Yutturdun kendini bana. Hadım edilmiş duygular, Susturulmuş düşünceler. Doğa çağırır beni, Bırakıp gideceğim içine. İnsanlığımızdan çıkacaksak, Yerin dibine geçsin bütün kurallar.
35
Vazife ve Sorumluluk Deryada sesiz bir gemi Mesuliyeti beklemek herkesi Etrafı sarmış çamur deryası Şu anda gemi kurtuluş vasıtasıBindiği dalı kesmek,idam sehbası Gemiye zarar vermek,farklılık dalgası Farkında olmadan denize düşence yılana sarılması Her şeyin başında insanın tetbirli olmasıHer gemide bir pusula insanın pusulası nasıl ola Kendi zatını kendisi ışıklandıra Böyle bir kişi güneş gibi olaGüneş hem kendisi ışıklı Hem de çevreyi ışıklandıra Nasıl vazife anlayışı yılllarca Biz de olsak ah güneşceGüneşi güneş yapan Zat İnsanın güneşini insan yapan Zat Güneş dünyalık Peygamber ahiretlik yaklaşacak İnsanoğlu kurtuluş beratını sağ yanında alacak 14012007.1100
91
Biri Deniz Biri Yıldız İlerde evlenirsem eğer İki çocuğum olsun Biri Deniz, biri YıldızBiri kız olsun, biri erkek Biri bana benzesin, biri annesine Biri Deniz, biri YıldızBiri sarışın olsun Diğeri esmer Biri Deniz, biri YıldızBiri benim yanımda olsun Biri annesinin Biri Deniz, biri YıldızBiri şair olsun Biri yazar Biri Deniz, biri YıldızOkulda biri çok sevilsin Diğeride onun kadar Biri Deniz, biri YıldızBiri aşkı anlatsın Biri sevgiyi Biri Deniz, biri YıldızVe bir gün terk ettiğimde dünyayı Mezarımı bir gün sulasın bir gün biri Biri Deniz, biri YıldızAma ne olursa olsun, İkiside insan olsun Ayıp örtmede yıldız kadar, Hoşgörüde deniz gibi olsun.(13 Eylül 2007) Salihli
103
Odağında vatan hasreti yatar Aklını kemiren düşüncelerin Odağında vatan hasreti yatar Kaptırıp kendini eğlencelerin Batağında vatan hasreti yatar Özleyip İstanbul Ankara diye Talihim kaderim ne kara diye Oturup yakıyor sigara diye Dudağında vatan hasreti yatar Elinden tutanı yoktur dünyada Kendi Avrupa da aklı Konyada Sabahlara kadar mali hülya da Yatağında vatan hasreti yatar Tatilde görmeyın sakın el gibi Bir kaç hafta tatil geçer yel gibi Yaşlar şıpır şıpır akar sel gibi Çatağında vatan hasreti yatar Bu hasret sürekli yoktur bitişi Meraklara salar günün batışı Yaralı kalplerin artar atışı Atağında vatan hasreti yatar Mikdatî Trabzona düşerse yolun Yaylalara çık da bir kaç gün bulun Burada kokusu çıkmıyor gülün Budağında vatan hasreti yatar
111
Ayıcı Aynı kazadan, hemi de aynı köyden, askere gidiverdik; İsmail Demiralay'nan, ben Hüsnü Kubuz. Bizim oraları, Antalya'nın dağ köyleri, serin olur biraz azıcık. Sene mi, kırklı yıllar, gâvurun dölü Hitler'in dünyayı perperişan ettiği, kasıp kavurduğu, esip savurduğu seneler...Asker olmaya askeriz amma, hiç birimiz teskere alırız diye beklemiyoz haniyse. Teskere Kaf Dağı'nın ardında, artık kısmet, savaş ne zaman biterse...Gediklisi olduk asker ocağının. Bazen rüyalarıma giriyor, zannediyom ki, doğduğumdan beri askerim. Arada yeni gelen çömezlerlen kafa da yapıyoz; onlar da olmasa nasıl vakit geçer ki...Ben onbaşıyım lâkin, yazıtura onbaşı; çavuş olmamız heç mümkün deel, hemşehrim İsmail'de, iki metrelik zebellah gibi bir adam, hemi de benim arkadaşım. Cephede düşmana uzaktan göster göster geri çek. Ara ara dalaşsak da kedi ile köpek gibi, yine de eyi anlaşırız kerata ile...Bana isim takmış çömezler bunun dolduruşuyla, Kontak Onbaşı diyorlar ya, yakalasam tepetaklak edeceğim haytaları, İsmail'in de diline dolanmış.''len oğlum deme bana öyle''diyom dinletemiyom.''Ben sana gösteririm dedim birgün içimden.''Tatil günü olmuş, serilmişiz yatıyoruz öyle çayır çimen üstünde. Zııırt bir düdük, içtima var toplan. İsmail'nen kalktık, içtima alanına gidiyoruz herkeslen beraber. İçimizdende köpürüyoz.''Tatil günü içtima mı olur.''...Bizim üsteğmen bölüğü topluyor. Nöbetçi Çavuşu Hıdır saydı bölüğü tek tek, selamıda çaktı Üsteğmenime, adım Hıdır elimden gelen budur dercesine''Eksiği fazlası ile bölük tamamdır komutanım''deyip çenesini kapattı...Üsteğmenim çok cin, açıkgöz, şeytana külahı ters giydiren cinsinden bir komutan, adamı çarptımı fena çarpar. Çavuşu yerine gönderttikten sonra, elini arkaya aldı, gözlerimizin içine baka baka dolaşmaya başladı. Hele dur Hüsnü dedim içimden, gene birilerini çarpacak, ben de İsmail ile yanyanayım. Bir arkadaşın önünde durdu, elini kaldırdı''Sen'', asker hemen öne çıktı, adını soyadını söyleyip''Emret komutanım''dedi...Üsteğmenim''Ne iş yapardın sen sivilde.?''deyince, asker hazırolunu bozmadan''Ben bebelere macun satardım komutanım''cevabını yapıştırdı. Üsteğmen yine''Sat bakayım görelim''dedi. Er eli ve mimikleri ile de bir takım hareketler yaparak''Hadi hadiyeee macun macuuuun''diye nasıl sattığını bir bir gösterdi. Üsteğmenim elleri arkada, bir iki adım daha attıktan sonra, yine bir erin önünde durdu.''Sen ne ile uğraştın asker''. Asker yine esas duruşunu bozmadan ''Ben esans satardım sifilde seyyar olarak komutanım''dedi. Üsteğmenim gözlerinin içine bakarak,''Afferin ulan sat bakayım''dedi. Asker selamı çaktıktan sonra''Esans esiyaaaans, hanımları beyleri sıfır kilometre yapar.'' ''Esiyanaaans''diye de uzatarak hünerlerini gösteriverdi...Üsteğmen yine elini arkasına alarak biraz daha gittikten sonra, benim ilen İsmail'in yanında durdu. Kalbimizde pıt pıt atıyor ha!!!Bana döndü''len Hüsnü sen neyle iştigal ederdin''bir iki saniye düşündükten sonra, cevabı yapıştırıverdim,''Ayıcıydım ben, ayı oynatırdım sivilde''Üsteğmen kaşlarını çatarak''Nerden bulcez len sana burda ayıyı''dedi. Gözlerimi İsmaile çevirdim,''İsmail Demiralay var ya komutanım''diye ağzımdan çıkıverdi. Üsteğmenim''Oynat bakalım len Kontak Onbaşı bir görelim hele'' Yan gözle İsmaile baktım, kızarıyo, bozarıyo, hem de dişlerini gıcırdatıyo, lakin ok yaydan çıktı, emir büyük yerden naapsın. İki palaskayı birbirine bağladım, makinalıtüfek harbi kutusunuda elime darbuka gibi yaptım, İsmail de renk şafak atıyo, dişlerini kenetleyip benim yedi sülaleme sayıyor.''len ben senin nını, radını, mişini, geçmişini'',ben de dımbır dımbır kutuya vurarak türkü çığırıyom.''Aman da armut dalda ballanır, koca oğlanın memeleri sallanır''dımbır dımbır da dımbır dımbır. Baktım bölük de herkes, Üsteğmenimde dahil yerlere yatıyor, ara ara da gözünden yaşlar gelir oldu Üsteğmenimin. ''Tamam len''dedi ''Kontak Onbaşı tamam, sen de olmasan burada hiç vakit geçmeyecek.''...
496
Yalvarmak Kuşlar bile yüce Hak'kı zikreder Bir taneyi arar bulur şükreder Olanları Hak'dan bilir sabreder Gece gündüz şükrederler Allah'a.Baykuş bile ateş almış yanıyor Gidip gidip viraneye konuyor Süleyman'ın köşkü orda sanıyor Gece gündüz şükrediyor Allah'a.Güvercin de hu! çekiyor durmadan Durur muki maşukunu bulmadan Gece gündüz zikrediyor yılmadan Feryat edip yalvarıyor Allah'a.Bülbül bile bir gül için yanıyor İbrahim'in ateşidir sanıyor Güle değil, İbrahim'e yanıyor Feryat edip yalvarıyor Allah'a.Nesi vardır? Bakın kurdun ininde Bir ekmeği bile yoktur sininde Gece gündüz her Allah'ın gününde Feryat edip yalvarıyor Allah'a.Uyan kahya, uyan şafak atıyor Kuşlar bile yanık yanık ötüyor Ne yatarsın ömrün boşa geçiyor Tevbe edip yalvar yüce Allah'a.
104
30 Ağustos 30 Ağustos denince yüreği güp edenler, Kimi, ataları sayesinde bugüne gelenler, Kimi kutlanmasından rahatsız hainler, El mi yaman, bey mi yaman? bekle görelim.Sözüm, atasına hürmet kıymet bilenlere , Dikkat et, hemen yanı başındaki hainlere, Göz ol bakar kör geleceği görmeyenlere, El-ele, destekle birbirimize omuz, verelim .30 Ağustos, Bayrak yok denecek kadar az, Bu gidişle bu topraklar onlara da kalmaz, Kökümüz burada, her rüzgarla savruzlmaz, İş başa düştü, bize bizden olan gerek derim.İçimizde düşman mı, düşmanlaşmış mı çoğaldı? Nice düşmanlar geldi gitti, yine bize kaldı, Bu toprakları atalarımız, gözyaşı, kanla aldı, Birlik olup düşmanlar ortada, yere serelim.
98
Hıdırellez O yükseldiğinde kameranın kadrajında Şehvetle yükselirdi yükselirdi yükselirdi ve...Meşaleyle donanmış ateş ırmaklarında, döker keder ırmağa çingene çiçekleri. Dökülür kırılgan kelebek Kanatları. Hıdırellez mevsiminde istiflenir çerçöp. İstiflenir defnelerle çiçek cesetleri. Taç Yapraklar İstiflenir saçlarında suların… menekşeler açar tomurcuklarla şehvet. Patlayarak açılır tomurcuklu organı. Patlayarak açılır kahverengi çiçeği.. Akar ateş ırmakları meşaleler harlanır. Dökülür uçuruma kurşuni kelebekler. Bekaretin virajından savrulup bariyere, şarampole düşer ateş ambiyansında şehvet. Peşkeş çekilince aşka Çingene bekaretler; yırtılır kızlığı gelinciğin ve yiter çeker sizi dipsiz uçurumlara keder.... Çeker sizi bataklıklara ecel... Şehvetin girdabında boğulup kalırsınız; boğulup kalırsınız ırmağında ateşin. Azabın muştusuyla ırmakta nefes nefes nefes nefes yanarsınız ey efkarlı çingeneler! döker keder ırmağa o çingene çiçekler, meşaleyle donanmış ateşli ırmakta ne? O yükseldiğinde kameranın kadrajında Şehvetle yükselirdi yükselirdi yükselirdi ve...
123
Doğum Günün Kutlu Olsun Yüreğine neşe dolsun Sonsuza denk huzur bulsun Sevdiklerin candan olsun Doğum günün kutlu olsun.Eş dost gelmiş kutlamaya Saz alıp geldim çalmaya Haydi, kalkın oynamaya Doğum günün kutlu olsun.Meleğime mumlar yakın Saçlarına güller takın Şu nazlı kuzuma bakın Doğum günün kutlu olsun. Ömrün verdi bir seyahat Yeni yaşta sağlık sıhhat Rabbim versin cana rahat Doğum günün kutlu olsun.
61
Senden Hatıra Bu kaçıncı mektup sana yazdığım Gözyaşımı döktüm her bir satıra Bu kaçıncı tövbe bilmem bozduğum Bana bu yalnızlık senden hatıraSeni unutmaya çalışmam gerek Böyle yaşamaya alışmam gerek Hayatı biriyle bölüşmem gerek Bana bu yalnızlık senden hatıraHer gün hasretinle dolup taşarım Sensizlik derdini nasıl aşarım Belki ölmem ama çok zor yaşarım Bana bu yalnızlık senden hatıraKendime bir türlü sözüm geçmiyor Gönlümde yaktığın közüm geçmiyor Aşkınla dolmuşum özüm geçmiyor Bana bu yalnızlık senden hatıra
74
Azatlı Köle aradığım nakkaş gönlümde imiş hakkın yolu gönlüme düştü buldum aşkı derken salik yolunda meğersem hakk'tan cüda ya düştümyolunda azadlı köleyim ya rab zikrim niyetimdi niyetim kısmet tevekkülüm yetmez nevs perdesine ahiret arzularken dünyadan oldum.
36
Türkiye Cumhuriyeti Yüz yıllar boyunca nice engeli Aşasın Türkiye Cumhuriyeti Sarsılmamak için düzgün dengeli Koşasın Türkiye CumhuriyetiOsmanlı Devleti kalpten vuruldu Boz bulanık akan sular duruldu Gönüller nehrine köprü kuruldu Coşasın Türkiye CumhuriyetiBen hep coştum eşlik ettim sellere Sen benimsin vermem seni ellere Güçlü süper devlet diye dillere Düşesin Türkiye CumhuriyetiHer vatandaş hürdür değildir köle Hür olmayan insan hiç nasıl güle Seni canı gibi seven gönüle Neşesin Türkiye CumhuriyetiVatana saldırdı her karayılan Bozuldu düşmanın çizdiği plan Ateşler içine korkmadan dalan Maşasın Türkiye CumhuriyetiTürk arı misali bu vatan balı Şanlı al bayrağa selam durmalı Devletler içinde üniformalı Paşasın Türkiye CumhuriyetiÇalışkan olanlar çıkarmış Ay’a Çalışkan olmayan gidermiş yaya Bu Anavatandan sen de uzaya Taşasın Türkiye CumhuriyetiAtatürk güldürdü bunca sağları O’dur çözen kör düğümlü bağları Şanlı jetler ile nice dağları Aşasın Türkiye CumhuriyetiÖmer Tombul Türk-Kürt kardeş bu kullar Bölmek ister seni sapık akıllar Dilerim Allah’tan nice yüzyıllar Yaşasın Türkiye CumhuriyetiHALK ŞAİRİ ÖMER TOMBUL
149
Beklemek Gün batarken yorgun, ışıklarıyla ıssız. Kara taşlar ardınde erirde usul ve fersiz Benden sana akarken geceye dönerken sessiz Beklerim düş kokunu, yıldızlardan habersiz... Gecenin sahibidir kara gökler, bulutlar. Baykuşlara arkadaş zifirle sarmaş dolaş. Sen gözlerinde yeşertirken çölleri Gecede meçhul yolcu, besliyor gönülleri. Nasıl tutunur sevda, kökleri yok olurken, Sabahlar beklenirken, gecede düş solurken, Hatıralar yırtılırken, sessizlik boğulurken, Sessizlik ağlıyorken,ben bende değil iken
63
Işık olmak sevgiliye Sana ılık bir merhaba diyebilmek Isırmak dünden kalan ve Seninle paylaşılmış bir dilim ekmeğİ İşte mutluluk bu,sevinç bu Ne mutlu ne yelken açmak Yüreğinin derinliğinde Nasıl Nasıl olurki ey sevgili Geçmişte küllenmiş bir aşkı yeniden diriltebilmek Gül tazeliğinde bir buseyi kondurabilmek ay yüzüne Ilık bir dokunuş, yağmura inat ılık bir seviş Yüreklere sığmayan bir sevdanın Hırslı ateşini aynı azimle yakabilmek Artık eskilere olan özlemi bir kenara koyup Mululuğunu düşlüyorum Mutluluk diyorum mutluluk Gönül bahçende umutla oynayan gül yüzlü çocuk Artık bir tebessüm ırmağı akmıyorsa yüreğinden Güneşi kıskandıracak kadar aydın değilse yüzün Bilesinki hüzündeyimHüzündedir bu yürek sen serznişde iken Her umutsuzluğunda bir fidan daha ölür Güneşe dönük yüzüyle Her kışda bahardır yüreğimde mutluluğunO Pembemsi yanaklarında ılık bir hava gibi Esiyorsa tebessüm Ankara gibi Güvenparkta yeşeren bir ağaç gibi Büyümüşse yüreğinde umut ve mutluluk Ve o koca koca hüzünleri söküp atmışsan yüreğinden Sevdada budur umut budur mutluluktaSen yapayanlızken kalabalık şehrin orta yerinde bilmelisinki çoşku çoşku yürek yürek öbek öbek bir çağlayan gibi yüreğine akan biri var Ve gecenin en hırslı soğunda bile Ateş çalarım güneşin koynundan sana getiririm bilesin Gece olurum, karanlığa inat ışık olurum Kuş olurum kanadı kırık ve yorgun uçan Gelir konarım pimapen pencerenin önüne Senin sabahtan merhametli ellerinle bıraktığın ekmek kırıntılarını kuşlar yemimidir diye düşünürken Ben sevdanla,ellerinin merhametiyle beslenirimŞimdi sesiz sedasız geldin girdin yüreğimden içeri geçmişe sevgiyle gülümseyen
222
Sen insanların umudunu kırma Sahip olduğu tek şey umuttur, Sen insanların umudunu kırma. Kötü olan duyguları unuttur, Sen insanların umudunu kırma.İnsan umut ile sevinip coşar, İnsan geleceğe umutla koşar. İnsanlar hayatta umutla yaşar, Sen insanların umudunu kırma.Dert insanların yüreğinde yığlı, Urganı boynuna geçirme yağlı. Yaşama ümidi umuda bağlı, Sen insanların umudunu kırma.Her zaman insan kurala uyamaz, Umut olmadan gam kulu dayamaz. Umutsuz insan fazla yaşayamaz, Sen insanların umudunu kırma.Yusuf umut içinden derdi atar, Umut hem yaşama sevinci katar. Umut insanları ayakta tutar, Sen insanların umudunu kırma.
86
Anneler Günün Kutlu Olsun ANNE Görüp duymasan da geldim başına Anneler günün kutlu olsun anne Yeter ki, yattığın yerde üşüme Anneler günün kutlu olsun anne Yanına geldim karşıladı toprak Gözlerime yaş doldu, başıma ak Mezarına koydum güllerden yaprak Anneler günün kutlu olsun anne Başında ki taşı öptüğüm anda Sanki can çekildi bu tatlı canda O soğuk toprak da gerçek mekânda Anneler günün kutlu olsun anne Özledim yanını tuttum bir niyet Azrail’e bile etmedim minnet Diliyorum olsun mekânın Cennet Anneler günün kutlu olsun anne Seslendim mezara o tatlı ruha Dualar ettim, yalvardım Allaha Kefen giyerek gel semde bir daha Anneler günün kutlu olsun anne Halin bilmiyorum içimde kaygı Toprağın okşamak hüzünlü duygu Necati başında durarak saygı Anneler günün kutlu olsun anne Necati KEÇELİ İZMİR 11.05.2014
124
Söz İzi SÖZ İZİNasıl oldu da oldu, çaktırmadan gizlice Bakan nasıl baktı ki, “yüzünde göz izi var.” Canını sıkkın gördüm, gülüm benden habersiz Bir şey diyen mi oldu, yüzünde söz izi var? Mihrâbın yıkılsa da, duruyor güzelliğin Edâ, cilve, naz, sitem… farklıdır özelliğin Gerek hayâ yönünden, gerekse tâzeliğin Gelin olsan da hâlâ, yüzünde kız izi var.Ne olursun sen bana, kalbinden bir kapı aç Ben de seni her zaman, başıma edeyim taç Sorsam ayıp olur mu, daha önceleri hiç? Aşk oduyla yandın mı, yüzünde köz izi var? Aşk acısı öyle ki, o apayrı bir sayrı Kıskanırım ben seni, ayrı kalsak da ayrı Asla kabul eylemem, annen, babandan gayrı Kimler sitem etti ki, yüzünde naz izi var.Sağlam sanılan dikiş, bir anda sökülüyor Bükülmeyen bilekler, gün gelip bükülüyor O güç, kuvvet nerede, organlar dökülüyor? İkinci bahar yakın, yüzünde güz izi var… Hanifi KARA
140
Kutsal Görüntü İnsaf, Merhamet, Barış ve Aşk için Dua eder insan başı dardayken, Verdiği bu güzel nimetler için Tanrıya teşekkürlerini sunar. İnsaf, Merhamet, Barış ve de Aşk Tanrımızın, babamızın adıdır. İnsaf, Merhamet, Barış ve de Aşk İnsandır, O'nun çocuğu, tasasıdır. İnsaf insanın yüreğindedir, Merhamet ise kişinin yüzüdür, Aşk insanın kutsal suretidir, Barış ise giydiği giysidir. Yani insan nerde olursa olsun, Dua eder başı derde girince, Dua eder kutsal suretine insanın İnsafa, Merhamete, Barışa ve Aşka. Bu kutsal sureti sevmeli herkes, Dinsiz de olsa, Yahudi de, Türk de İnsaf, Merhamet, Barış ve Aşk vardır Tanrının olduğu her yerde.
97
Kalk Da Yolcu Et Beni Anne Kalk da yolcu et beni anne İnsanlık ufukta kaybolmak üzere Öpüp koklamanın ağlayıp susmanın zamanı değil anne Oyuncakları dökülmüş çocukların savaş meydanına Ve kirli sakallı cellatların Kahkahaları yükselirken kahpece semaya Kaf dağının ardında gülüp oynayan Kürt, Türkmen, Yezidi çocukları El uzatıyor Kobani'ye, Şengal'e, Rojava'ya umut olmak içinKalk da gözyaşlarını sil utanma anne Ve kaldır kutsal başını da sema ağlasın anne Çocukları kovalayan cellat utansın anne Yas sonrası yarıya çekilmeyen vicdan utansın anne Kalk da yolcu et beni anne Adem'in çocukları, Havva'nın çocuklarını katletmek üzere Kalk da yolcu et beni anne Bereket tanrıçalarının dilendiği Afrika'ya Susamış bir çocuğun dudaklarına deniz olmaya Açlığa müebbet yemiş çocuklara ekmek bulmaya Kalk da yolcu et beni anneBiliyorum 21. yüzyılın başındayız anne Biliyorum suçtur bu yüzyılda çocuk olmak Hadi benim güzel annem Kalk da binlerce yıllık suskunluğunu boz Boz da yolcu et beni anne Hadi benim güzel annem Elini çabuk tut da yolcu et beni Cellatlar uyanmak üzere anne Çocukların dünyası çalınırken kahpelerce Susmak; Şerefsizlerin, puştların işidir anneBiliyorum benim güzel annem Suçtur; 21. yüzyılda çocuk olmak Biliyorum benim gözü yaşlı annem Yasaktır, 21. yüzyılda yaşamak.
185
Gidişin Zifir bir yağmur sonrası... Turuncu bir sonbahardı gidişin... Gözlerinde yaş... Her damlası ecel... Çığlık çığlığa martılar Biraz korkak biraz ürkek Kudurmuştu sanki deniz Gidişine karşıki dağlar ağladı Beni değil sanki Dünyayı idi terkedişin
34
Dört eylül sivas dört eylüldur sivasın günü atatürkün şanlı yurdu anadoluda dogdu yiğit ordu türkiyenın gururusun sivassamsunda çıktı yola sivasta erzurumda verdı mola düşmanı eze eze çanakkala sen bizim zaferimizsındumlupınarda top patladı düşmanın yüregı çatladı izmirde yunan hortladı akdeniz sen bizim zaferimizsin
42
Düşman Sevdam düş yakamdan dediğim düşlerimde şimdi dolaşıyor o düş senin bu bu düş benim düş demenin cezası bu olamaz nedir bu düşe kalka gittiğim tozlu yollar nedir bu kar düşen saçlarımın beyazlığı bahanesi buysa bir daha düşün düşün yanlış yaptığını göreceksindüşersen kolundan tutan olmaz derlerdi tekmeler gelir düşenin üstüne belli belirsiz vururlar çiğnerler yok olmaya ramak kalır aklın düşüşe geçer yükseklerden düş diye tempo tutarlar niyetin yoktur oysa sen usanmadan tutunacak bir yer arıyorsun düşkün biri olma olasılığın yüksek olsa dadüşlediğim şeyler ne kadar uzakmış dürbün ile bakmak kadar aptallık olabilir mi düşlere tabii ki kalbimle bakmaya çalıştım kalp gözlerimden ağır ağır yaşlar düştü toprağa çatlamış torağın susayışına dayanamadım düşümüne dalıp gittim saatlercepay düşmedi sevdadan yana kazdım ellerimle çalıştım köle gibi seneleri ziyan etmeyi kim isterdi bir gününü verir mi yalvarsam ömrümü dalından düşürdüğüm düşkün hallerimin sebebi düşman sevdam
140
Bir Yerlerde Kemiren Bir Şey Vardı Seni kemiren, vurdumduymaz yalnızlıktı Beni kemiren şeyin ne olduğunu, sorma sakın! Senli ya da mütemadiyen dokunaklı sevişmelerimizde arta kalan kaprisli doğa harikaları, safsata “Hulki Tunç”u okuyorum kaç zamandır Kaç zamandır insan dokunaklılığı görmedim Kim bilir sahteydi Yoksa ben mi, sahte olan? Ben mi, ölümcül kaprislerin eşiğinde doğu ya da orta doğu tezleri çıkaran? Her şey boş bir safsata! Kelimelerim yok Ölü doğa olan her şey, gerçekten ölü Bir gece en umulmadık vakitte sevgilin ölürse ve sen hâlen çekimdeysen Hayat seni evirip çevirirken, babanın mezarı kan salgılarsa Kardeşin terk edip giderse Evladın eroin vardiyasında filizlenirse ve sen bir lokma bulup zıkkımlanamazsan Seni kemiren vurdumduymaz isyandı Beni kemiren şeyin ne olduğu konusunda emin değilim Artık “Hulki Tunç” da okumuyorum Hiçbir şey isyana isyan gelmiyor Bir gencin doğum günü, bir bedenin tökezlemesine denk düşmüyorsa Elveda muamma Elveda koca gözlü seyrek çocuk Seni ağzının en umulmadık yerinden öpüyorum.
150
Tadındadır Baharı sevip yeniden yıldızlara ulaşır göğe bulaşırerimiş ateş bir yudumluk ateş mi tutku dolaşırsona gelince tadındadır baharı tutar dalaşır151010denizli Üç Dizelik
22
Bir Gün Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa Bil ki seni düşünüyorumBir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, acil....................
31
...Gitme; Yıldız Gözlüm... Yıldızlar aydınlatırdı gökyüzünü,Ruhundaki ilahi ışıklarla...Ve gözlerin; Zifiri karanlığı boğar,Ta ki gözkapakların düşene kadar... Sen; yıldızlardan bir armağan,Gözlerinle hüznü boğarken; Yüreğimin bam telini okuyandın.Ta ki göz kapakların düşene kadar. Dilek tutardım gözlerinde...Yıldız yıldız parlayan sihirinle,O an bir ömür düşlerdim seninle...Git me ne olur yıldız gözlüm gitme...Ta ki göz kapakların düşene kadar...
53
Sevgi Sevgi bir yaşam olsa Her anını tatmak isterdim Sevgi bir dilek olsa Yıldızların kaymasını beklemezdimSevgi bir rüya olsa Hiç uyanmak istemezdim Sevgi gözyaşı olsa Damarlarım kurusada farketmezdimSevgi bir sel olsa, Alıp götürmesini isterdim Sevgi bir rüzgar olsa Deli deli esmesini isterdimSevgi bir yağmur olsa Damlalarla yıkanmak isterdim Sevgi bir okyanus olsa Bir baştan bir başa yüzmek isterdim(saturka73@hotmail.com)
58
Su Dunya'ya Savas Icin Gelmedik YAYLACIK FM   DİNLEMEK İSTERSENİZ BAŞTAKİ DÜ ĞMEYİ TIKLAYARAK AÇ INIZ Savastan nefretim artar eksilmez Su dunyaya savas icin gelmedik Madem bir birimizi oldurecektik Oyleyse bu dunyaya ne diye geldikHani kardes idik ademden beri Kiskancliktir elbet cinayetin sebebi Bumudur hayvandan farkliligin sebebi Su dunyaya savas icin gelmedikAlinteri gozyasi var emekte Marifet yok viran edip yikmakta Zalimin elinden mazlum bikmakta Su dunyaya savas icin gelmedikKimi tok gezer kimi yari ac Kimi cok zengin kimi ekmege muhtac Kimide yel degirmeniyle ediyor ugras Su dunyaya savas icin gelmedikZalimin zulmune karsi koyalim Cahaletin gozlerini cikaralim oyalim Barisin gonullu elcileri olalim Su dunyaya savas icin gelmedikAmsterdam/08.05.2003 Şair: Guner Kaymak
108
Şimdi Evimin Çatısında Dolaşan Filleri Arıyorum Şimdi evimin çatısında dolaşan filleri arıyorumBir kuşun duvara çarpması gibi olmamalıydı, Tümörlere girişimiz, Protez bir gülüş harmanlamamalıydı yüzümüzün aksesuarına yerleşen Hoşgörülü olmayan çocukları Göğsümdeki saatin sarkaçlarına asılan cellâtlara bayram yok Korkunun alyuvarlarında jimnastik yaparken beynim, Şahdamarımızda gökten boşalan yağmurları selamlayan kuşlar İkamet ediyor. Yarına saldığımız güvercin, dönmedi henüz kadırgaya Dokunduğumuz yer uçurum, Gece kör bir testere, basılan düşlerimiz, ne Leyla var nede mecnun, Çıktım gökyüzüne fırtına topluyorum ay kovalarken. Gözlerimde bir bebek mum yakıyor karanlığa, Irmaklar ekliyorum gülüşüme, kent yağma edilirken yastığımın altında, Çoğalıyor saçlarımda baykuşların intiharı, Karınca ağırlığınca bassak yere, gergedan geçti diyorlar,Şimdi başımın ağrısına sabıkalı şu yorgun yürek, Gece vakti çoban yıldızı üretemiyorum artık dağlara, Sen dur artık Sakarya, ben akıp gideyim uzaklara, Kim fısıldar kulağıma Nil’in Musa’sını Kim çekip alır üstümüzden Kızıldeniz’i bir gece yarısı,Günahları keşfetmeden önce bilemezdik topraktan yaratıldığını Âdem’in Ve bir sivrisineğin sığınacak liman bulması insan burnunda, Arzın merkezine seyahat etmeyi tehir ediyoruz, Martıların kanatlarına emanet edip İstanbul’u Ne varsa söylenmesi gereken aşka dair söylüyoruz, Hatta elimize bir sopa alıp gökte başını kaybeden balıkları dövüyoruz, Uzak doğulu bir ressamın fırçasından tuvale dökülen yüzümde, Ebabil kuşları dolaşıyor taşlarını bırakmak için fil ordusuna,Tuhaf şey değilmi, yazdığım karmaşık şiirler, sanki bir şiir eşkıyası gibiyim, Dağlara vuruyorum şiiri, yol yok, iz yok, örgü yok, kah Fırat kenarında bir yolcu Kah diclede oğlunu kaybetmiş bir ana Bazen kafayı takıyorum Nil’e, Bakır bir leğende annemin beni yıkadığı günleri de unutmuyorum Ağzımı mühürlerken karanlığa, Bir göçebe çadırında göçebeyim bazen hayata, Bazen ısrarla basıyorum ayaklarımı yereFırtınalar dikiyorum saksılara, betondelen güller açarken yanı başımda, Yatağımın sağ tarafında açan yosunlara takıyorum kafayı, bazen bitlere, pirelere, Ormanın sessizliğinde kendi sesimden korkuyorum, gençliğimi vurup mezar taşlarına, Ne garip şiirler yazıyorum ben, bazen boyumu aşan gürültülü kelimelerle giriyorum şiire, Yaprakların hışırtısında kuşların seslerini dinliyorum, yeşili çalınmış ağaçların Mavisi eskimiş gökyüzünün, tuzu biber olmuş denizin, kavga meydanlarına Taşıdığım çiçeklerim, ezbere bildiğim çoğu türkülerin yakılışını, bir zindanda zamanın Nasıl durduğunu, zamanın durduğunda yaşlanmadığımı fısıldayan duvarların sesini, Kahrolası nemrutları, firavunları, gökyüzünü kamalayan yalnız adamları, Evet, bir yalnız adamız cümle adam içinde, yalnızlar gemisinde oynadığımız tiyatro, Sahne yok, dekor yok, seyirci yok, hiç kimse yok, oynayan ben, seyreden ben, Kendimi alkışlayan ben, Şimdi evimin çatısında dolaşan filleri arıyorum gece görüş mesafesinde, Ayaklarımın altında patlamaya hazır mayın tarlasında ceylanlar geziyor, Unutkanlıklar örüyorum cumartesi, pazarlara, çekilip çocukların parklarına, Benim harcım değil insanın mihrabında kuşların kafasını koparıp atmak, Mansur olmasa da taşlanan yüreğimde simsiyah cesur bir yalnızlıktır boğazıma takılan Unutamadığım boynumun hırgürlerinde, koparılan fırtınada, ölen başsız, başsız adamlar.
409
Cömertlik Mertlikle Olur Bilmekteyim Bir sofradayım sanki sofra bezi var sadece. Yenilir yutulur bir durum değil açıkçası. Cimriliğin daniskası soframda. Akıllar kıt, yürekler boş, beyinler fukara... Nereden tutsan sofra bezi aynı. Tat alınacak hiçbir şey yok. Kıtlık elde... Elimden ne gelebilir? Dudaklar boş sürahi, içmeye varlar. Ağızlar kazan, yemeye varlar. Bir duvarın iki tarafı karambol. Tüm kaçmalarım karanpolde. Türbülanslar nefesimin kokusu. Artık açlıktan dilim bir dilim ekmek. Şaşkınlıktan değil küçük dilimi, büyük dilimi yutasım var. Fiziği, kimyayı, edebiyatı bir yana bırak. Artık kültür sarayları yok. Yemek sarayları var. Diller, damaklar, ağızlar bu sarayların kralları. Öyle açlık var ki artık kafamın eti yenmekte. Afiyet olsun bayanlar, beyler... Kıtlık akılda fikirde. Sözler profesörler gibi dolaşmakta. Meraktan soruyorum kim bunlara bana yabancı dilleri öğretmekte. Yabancı basın sözcüsü gibi dudaklar habire anlamsız sözler basmakta. Var mı buna dur diyecek kişi. Yoksa artık çekin fişimi. Kuş kanattır, balık yüzgeç... İnsan bu coğrafyada nedir sen seç. Gürbüz saçlar, henüz orman vasfını kazanmamış makiliğe benzeyen insancıklar. Mutluluk boylu poslu anlaşılan yaşanmayacak. Deli düzeninde hiçbir yer rehabilite merkezi olmaz. Hangi mezhebin inanları bunlar. Hiçbir dine benzemeyenleri yapmaktalar. Sofram sadece sofra bezi. Açlığım ta kalubeladan beri. Dersim kağıt kalem... Peki kim yazacak kim söyleyecek? Cahillik güzel... Gerisi taş bebek... Açlığın gırtlağıma dayandığı yerdeyim. Cömertlik mertlikle olur bilmekteyim. Sofraya samimiyetle konulmayan yemek insanı aç bırakır. Mertliğin sofrasında ise kimse aç kalmaz. Lokantalarda, kafelerde kim doyar? İçtenlikle bağdaşmayan her menü her zaman pahalıya patlar. İnsanların yalancılıkla suçlandığı bir toplumda hapishaneler boş olsa ne yazar. Mertliğin sofrasında yalancılar bulunmaz: Ziyafet yalancılığın tuz biber olduğu yerde artar. Dayanılmaz acılar içindeki mide kuru soğana tapar. Mertliğin sofrasında açlık bile tatlıdır. Eğer bir söz ballıysa o sofradan zaten kimse aç kalkmaz.
276
YÜZ YÜZE edilmiş bir yemini sular söylenmez kırdılar ve kayıp çocuklarını zamanın acıları bitirdi ey ki şimdi böyle kalmadı verecek ağzım yüzüm tiklerle mor yüzüm huysuz köpek sıçrayan bir yoldan ötekine korkak kendine bakacak kadar peki ya ben kimim kimin evine bahçe vazoda solmuş çiçek sıcak bir manto kadar gerilim hattına konmuş                  güvercin gibiyim bilir mi bunu sarnıç suyun yengecini besleyen otlar çocukluğum orda yok gibi baba gözleri kör kendini zorluyor kelebek olmaya buğu olmuş ama farkında değil yatıyor bir hiçlik gibi uzun sarayında örümceklerin yol bunu biliyor ve rahatlar bereketli bir sofra arda günah doğrultuyar avcıyı yerinden yapışkan bir sevinçle yemin her dilde başka açıyor Yom Sanat / Sayı 14 / Eylül- Ekim 2003
115
Allah Bana Yeter Acılar içinde söylerken, artık yeter De ki o vakit: ALLAH bana yeter Rabbim, sabrın mükafatı ne eder? Yok onlar için, ne hüzün ne de keder
28
Nasıl Başlamıştı Bir yaz günüydü be gülüm Bir yaz günü bakmıştım gözlerine Bir sevda masalı anlatmıştın da Aldanmıştım, kanmıştım, sevdalanmıştım SanaBir yaz günüydü be gülüm Kendimi kaybetmiştim seni görünce Pervasızca salıverilmiştim sana Ağlamaklı olmuştum hatırlasanaBir yaz günüydü be gülüm Beni benden alıp ta mecnun ettiğin Yokluğunda seni bulduğum Olmayacak hayallere daldığım Bir yaz günüydü be gülüm Kalbimi çalıp ta ilanı aşklar ettirdiğin Hayatı sevmeyi öğrettiğin Her gün bir umutla yaşamayı sevdirdiğinŞimdi de bir yaz günü fakat Sen yoksun, sensizlik ve çaresizlik içindeyim Sen şu anda hayalden ibaretsin Ve öyle de kalacak gibisin30 Ağustos 2013 Cuma
95
Sevgisiz yaşanmaz Sevgi masal değilki Anlatarak bitiresin Sevgi hayatın kendisi Var oldukça seveceksinSevgi kutsal bir duygudur Gönülden seven için Sevgi mutluluk yoludur Kadir kıymet bilen içinHayat sevgisiz yaşanmaz Sevgi karşılıksız olmaz Sevmiyorsan sevde bir gör Seven bir daha kopamaz Kopan ise hiç unutamaz
43
Gelin silahlara,veda edelim. Gül dikelim,güllensin tüm bağım, ızFidanlarla yeşillensin,dağımız, Bilgi çağı değimlidir,çağımız? Silahlara ne gerek var, nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Şenlensin,gül,nergiz,derelim bağdan, Feyiz bereketi,alalım çağdan, Ehliyetli araç,sürelim sağdan, Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelimDüşmeden çekilen,tetik zehrine, Coşkuyla dalalım,sevgi nehrine, Yetkiyi verelim,asıl ehline, Silahlara ne gerek var, nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Silah puşt icadı,puştluklar için, Tetikler çekilir,bozulur biçim, Vurup,vurulmalar,bilmemki niçin? Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Düzenler bozucu,delikli demir, Namerdi mertlere,ediyor amir, Yürekler yakıcı,edici kömür, Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Ağlamasın anam,yanmasın bacım, Yeter artık,yeter,dinsin şu acım, Sevgiye,barışa,var ihtiyacım, Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Gelin dul kalmasın,ölmesin damat, Teslim et namerdi,tut başından at, Hoş görü sevgiyden,varken almak tat? Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Maganda oluruz,mermi atarız, Düzenli düzene,şeri katarız, Hem bu yanda,hem o yanda biteriz, Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Şeytanı nefsine,uyup azıcı Hırslanıp düzeni,olma bozucu, Silah değil asla,sorun çözücü, Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Sırp’la Çeçenistan,Afkan’la Irak, Zalimlere destek,nedir bu merak? Bırak şu namerdi,elinden bırak Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Aklıma geldikce,hırslarım azar, Ben dertli kalemim,hep dertli yazar, Vallahi billahi,düzeni bozar, Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.Mahmut der silahım,elde kalemim, Hedefi vuracak,çoktur kelamım, Silahsız Dünya’ya,olsun selamım, Silahlara ne gerek var,nedelim? Gelin silahlara,veda edelim.05-12-2007
199
Emeğe Saygı Emek insan için kutsal bir görev, Çalışıp üretmek herkese ödev, İnsanı motive etmeli söylev, Emeğe saygı duy emeğin için.Emeksiz yemeğe değer verilmez, Üretmeyen kimse hiç kıymet bilmez, Emekle pişenin lezzeti bitmez, Emeğe saygı duy ekmeğin için.Çalış çabala da hakkınla geçin, Kimseden dilenme onurun için, Doğruluk çalışmak en uygun seçim, Emeğe saygı duy geçimin için.Hak edip çalışmak huzur kaynağı, Varlığı paylaşmak irfanın bağı, Ölümlü bu dünya yoktur durağı, Emeğe saygı duy onurun için.İki günü eşit olan zararda, Çalış çabala da bırakma darda, Kervanın yürüsün kalmasın yolda, Emeğe saygı duy kalkınmak için.Beklersen boşuna geçecek zaman, Fırsatın var iken hemence kullan, Çalışmak en güzel ibadet inan, Emeğe saygı duy inancın için.30.10.2010 G.O. P./Ankara
112
Acı Yıllardır dinmeyen bir sızı bu.. Ta..derinlerden çok eskilerden Benim olacağın güne kadar Dinmiyor bu sızılarım Her ah çekişte bin isyan....................
21
Şaşırdım Vallahi Yardan mektup aldım, bu sabah erken Şaşırdım vallahi, olamaz dedim! Cep telefonu, Faks, Me Se Ne varken Postacı kapımı çalamaz dedim? ! ...Köprüden su değil, geçti ırmaklar Tarihe karıştı, karalar- aklar Asırlardır yazan, ince parmaklar Tuşların yerini, alamaz dedim! ? ...Hesabı olmaz da, üç ile beşin Kim verir postada, parayı peşin? Pullu beyaz zarfı, kapatmak için Islatıp diliyle, yalamaz dedim! ? ...Gurbeti bağlayıp, bin bir ağıda Köyde ne var ne yok, alıp kayıta Kim öldü kim kaldı, yazıp kâğıda Döküp göz yaşını, sulamaz dedim! ? ...Haydi niyetini, bozdu diyelim Aldı divit, kalem, yazdı diyelim Türlü müşkülleri çözdü diyelim Postacı adresi, bulamaz dedim! ? ...Teknoloji çarkı vurdu belime Ne olduysa mektup, düştü elime Kırk yıllık türkü, düştü dilime Aşkın gül yaprağı, solamaz dedim! ? ..Necati eskiyi, anarken, daldı Kafa isyanlarda, saçını yoldu Yılbaşı kartları, tebrikler n’oldu? Bilgisayar örfü, silemez dedim! ? ... Bin yıllık adetler, ölemez dedim! ? ...
150
Sıladan Mektup Sıladan bir mektup geldi dün yine. Anam hallarımı merak edermiş. Beş vakit namazı kıldıktan sonra. Bana türlü,türlü dua edermiş.Babam kendisine bir kaval yapmış. Ardına üç koyun.beş kuzu takmış. Ömrünü bag,bahçe,hoçalar sarmış. Gözü lale,sümbül,güle gidermiş.Abim kendisine bir yuva kurmuş. Yenğem vakirlikten isyan edermiş. Evde kaynarıken sıcacık çorma. Gözü şeker,şerbet,bala gidermiş.Beni sorar isen gurbet elinden. Bir sazım,bir sözüm düşmez dilimden. Yaşlar boşaldıkça iki gözümden. Irmak,ırmak olup akar gidermiş
68
Sızlamak Gök mavi deniz mavi göz mavi Hangisinden geçeyim sevgili Önümden koşturur akıp giden hayat İsterimki bozuk bir saat gibi durmak Gel hadi dön hadi bak hadi Ne kolay olur şimdi yaşamak Duvara asılan resmi Yeniden boyamak
37
Birgün Öleceksin... Günde, üç öğün, yemek yemelere alışmışız, Bu dünyada, sadece, dünya için çalışmışız, Allah ve peygamberin uğruna, ne yapmışız, Günde, üç öğün, yemek yemelere alışmışız,İstediğin kadar güzel yaşa bir gün öleceksin, O dapdaracık mezara gireceksin gireceksin, Yüce Allah sana neler hazırlamış göreceksin, İstediğin kadar güzel yaşa bir gün öleceksin... O dapdaracık mezara gireceksin gireceksin,
55
Yılbaşı Küçükken yılbaşı gecesini iple çekerdik, Yeni yılın girmesini heyecanla beklerdik. Çocukluk işte, son güne sevinç eklerdik. Beklediğin o günleri hatırlıyor musun? Haftalar öncesinden sayıklardık yapacakları, Bir sevinç, heyecan kaplardı tüm ocakları. Hayal ederdik bizi saracak sıcak kucakları. Kucağa sarıldığın günleri hatırlıyor musun? Televizyon kanalı yılbaşı programı sunardı, Hane halkını programların heyecanı sarardı. İnsanlar; mutluluğu,huzuru bunlarda arardı. İzlediğin o programları hatırlıyor musun? Televizyon başında geçerdi heyecanlı saatler. Değişik tat katar soba üzerindeki kestaneler. Gelen misafirler tavşan kanı çaydan içerler. Kestanenin, çayın o tadını hatırlıyor musun? Yine mutluluk ve sevinç gelse de her haneye, Ama ben üzülüyorum yeni bir yıl geldi diye. Ömrümüzden gidiyor; yıl,ay,gün…her saniye. Bir yaş daha yaşlandığını biliyor musun? İnsanlar geçmişe,geride kalan yıla daldı, Baksana geride koskoca bir yıl daha kaldı. Geçen yıl,geride kalan gün kırılan bir daldı. Geçmiş günlere bakıp ders alıyor musun? 2015 yılı kapımızı başarı,mutluluk için çalar. İnsanlar ders almak için geçmiş günlere dalar. Kimler geçen kötü günleri düşünüp de ağlar. Geçen günler için gözyaşı döküyor musun? 31.12.2014 Hasan Kaya Eğitimci-Şair-Yazar
166
Bacakları protez Aç çocuklara Oyuncak bebek verdiler Sence bu umut mu Bebeklerin içi Bubi* tuzağı doluEğlencesi tuhaf Savaş sosyetesinin Ölümü bile Umutla süslüyorlar| Mayında bacağı kopanlara Paraşütle protez atıyorlar |Ah bu çocuklar ** Savaşı hep onlar çıkarıyorlar Sosyeteyi sobeliyorlar Onların çocukları gibi Koşup oynayamıyorlar| Bacaklar protez Toprağı hissetmiyorlar |Ah bu çocuklar Bombaları bile oyuncak sanıyorlar Hiç akıllanmıyor İlla umut diyorlarAfganistan'da..ırak'da ve başka yerlerde..Umut diyen çocuklara...* Savaş sırasında..karşı tarafa zarar vermek için..oyuncakların..konserve kutularının.. çikolata ambalajları v.b benzer şeylerin içine konan patlayıcılar** savaşlarda en kolay ölenler..bildiğimiz çocuklar..umut diyenler..önce ölenler28 Haziran 2004 ' Ben küçükken umut yerdim '
95
Okkalı,Çift Şerefeli,Şekerli,Soğuk Türk Kahvesi'nin Öyküsü OKKALI,ÇİFT ŞEREFELİ,ŞEKERLİ,SOĞUK TÜRK KAHVESİ 2.dünya savaşı sona ermiş,Avrupa yeniden şekillenmektedir.Bir tarafta ABD ve müttefikleri,diğer yanda Sovyetler Avrupayı parsellemektedirler.Osmanlı imparatorluğunun çökmesinden sonra,Atatürk tarafından temelleri atılan Türkiye cumhuriyeti,dünya savaşının sıkıntılarını üzerinden atmaya çalışmaktadır.Bu dönemde çok partili demokrasiye geçen Türkiye’nin,terk ettiği topraklardaki Türk soydaşları,yabancı ülkelerin dinsel,ekonomik ve siyasal baskılarından kaçmakta,göç ederek Ana yurtlarına gelmeye çalışmaktadırlar. Üç dört kuşaktır akrabaları ana yurda göçmekte olan Hüseyin ağanında artık ana yurda göç etmek vakti gelmiş,Komünist blok’a dahil olan Bulgaristan’dan Ana yurda doğru hareket etmiştir.Köyünde tüm kardeşleri ve akrabaları komünist sistemin izin verdiği birkaç yorgan ve giysisini bohçaladığı gibi pasaportlarını alıp 1950 yılının güz aylarında yola koyulmuşlardır. Yıllar öncesinden anayurda göç eden akrabalarını bulacaklar,onların yanına yerleşerek yeni bir yaşama başlamayı düşlemektedir.Hüseyin Ağanın 30 lu yıllarda bir ablası,40 lı yıllarda en büyük ağabeyi ana yurda göçmüştür.Şimdi umutla küçük ağabeyi ile birlikte bir çocuğunu da katırının üstüne koyup sınıra doğru yol almaktadır.Ne var ki onu uğurlayanların,Hüseyin ağanın ana yurda ulaşabileceğine inançları yoktur.Çünkü Hüseyin ağa çok hasta durumdadır. Yalnız üst baş ve birkaç küçük eşyayla birlikte Edirne’den ana yurda girmiş ve gümrükte küçük ağabeyi de ondan önce geçtiği için hangi soyadını aldığını bilmemekte,ancak gelen haberlerden kulağında kaldığı kadarı ile büyük ağabeyi Cafer’in Yılmaz soyadını isteyecektir. Gümrükten geçerken kendilerini Konya taraflarında iskan edileceği ve kendilerine toprak verileceği söylenmiş, ancak karısı Şevkiye,hasta kocasıyla yapayalnız bir şekilde o kadar uzaklara gidemeyeceklerini düşündüğü için iskan edilmeyi kabul etmezler ve doğruca İzmit iline doğru yola koyulurlar.Kendilerine verilen yiyeceklerle birlikte iki gün içinde İzmit’e varırlar ve ağabeyleri Cafer ‘in yanına,İzmit’in Yuvacık köyüne doğru yol alırlar. Neden bu köye gelirler oda garip bir tesadüftür.En büyük ablaları,30 lu yıllarda kocası ile birlikte ana yurda göçmüş ve daha önce işledikleri bir cinayet nedeniyle kaçarak anayurda gelen akrabalarının yanına gelmişlerdir.O nedenle büyük ağabeyleri 40 lı yıllarda ablasının ve eniştesinin bulunduğu bu köye gelmiş ve kardeşlerine arkasından bu köye gelmelerini tembihlemiş dir.Ne de olsa memlekette tütün işlemede usta oldukları ve bu köyde de çok iyi tütün yetiştirildiği için iş bulmaları,tütün ekip yeni bir yaşama başlamaları daha kolay olacaktır.Tütünün yanında dağ eteğinde olan bu köyde orman ürünü ve hayvancılıkta yapabileceklerdir. Yuvacık köyüne gelen Hüseyin ağa,Murat dayının eski bir ahırdan bozma penceresi bile olmayan evine yerleşir. Hasta olduğundan tütün ekemeyecek olan Hüseyin ağaya yaklaşan ramazan ayında köyün davul çalma işini verirler. Geldiği önceki vatanında varlıklı bir kimse olan Hüseyin ağa ramazan gecelerinde bu davulu nasıl çalacağını Murat dayıya sorar.Çünkü utanmaktadır,bir dilenci gibi davul çalarak geçimini temin etmek ona ağır gelmektedir.Murat dayı köy kahvesinde durumu köylülere anlatır ve köy gençlerinin davulu çalmasını ve toplanan paraların Hüseyin ağaya verilmesini kararlaştırırlar.Ramazan da biter ve karnı burnunda karısı ile nasıl geçineceğini düşünmektedir.O sırada köylülerden birisi köyde bulunan iki kahveden biri olan kendi kahvesini işletmesini teklif eder.Başka çaresi olmayan Hüseyin Ağa bu teklifi hemen kabul eder.Karısı karnı burnunda tütüne çapaya gider,pastal zamanı pastalda yapacaklardır.Kahveden de biraz gelir gelirse yaşamlarını rahatça sürdürebileceklerdir. Bu şartlarda kahveyi çalıştırmaya başlar.Karısı bir süre sonra doğum yapar,ancak penceresiz evde,yeterli beslenme olanağı bulamayan Dayıları Deli Bilal’ın adını koydukları çocuklarını on beş günlükken kaybederler. Bu arada kahvenin sahibi dağdan odun getirmekte ve kahveye odun bırakmaktadır.Odunları kahveye bıraktıktan sonra köyün diğer kahvesine gider ve kahvesini çayını orada içer.Bu durum Hüseyin ağanın zoruna gider.Günlerden birgün kahvenin sahibi yine odun getirmiş,odunları beraber kahvenin arka tarafına sıraladıktan sonra,kahve sahibi tam diğer kahveye gidecekken Hüseyin Ağa sorar.İsmail efendi,neden benim çayımı,kahvemi içmezde öteki kahveye gidersin diye.İsmail efendi hiç tereddüt etmeden peki,bu kez senin kahveni içeyim bari der ve içeri girerler. Hüseyin ağa sevinçle ocağa koşturur ve ateşi canlandırmak için birkaç kömür çubuğunu ateşe atar.Yeterli hazırlığı yaptıktan sonra İsmail efendinin yanına gelerek sorar.İsmail efendi çay mı? kahve mi içersiniz diye? İsmail efendi; ben kahve içerim ama bilmem sen yapabilir misin diye istihza ile sorar.Hüseyin ağa; yaparım İsmail efendi der.İsmail efendi; eğer istediğim kahveyi yapamazsan bir daha senin kahvene gelmem der.Hele bir söyleyiver; kahveni nasıl içersin? Diye sorar. İsmail Efendi ben kahveyi Okkalı,Şekerli Çift şerefeli ve soğuk içerim diyerek cevap verir.Hemen ocağa doğru yönelir ve koştururcasına kahveyi yapmaya koyulur.Biraz sonra elinde okkalı fincanda yaptığı kahvenin dumanı tüte tüte İsmail efendinin yanına gelir.Buyrun İsmail efendi kahveniz der.İsmail efendi önce kahve fincanına şöyle bakar,bıyık altından gülümseyerek,ilk elde güzel görünüyor diyerek kahveden bir yudum alır,ağzına aldığı bir yudum kahveyi ağız içinde şöyle bir dolandırarak yutar ve eh Hüseyin ağa der.Sen benim gibi köyün en tiryaki adamının kahvesini bile böyle mükemmel yaptıktan sonra tüm köylü senin kahvene gelecektir diye kahvesini keyifle içmeye devam eder. Hüseyin ağa şöyle bir omuzlarını kaldırır ve dik bir şekilde gururla ocağına doğru gider.O günden sonra köyün en tiryakileri Hüseyin ağanın müşterisi olmuşlardır. Köyün bir başka tiryakisi de Hüseyin ağaya dadanmıştır.Rüstem ağa köyün kaçakçılığı ile ünlü bir kişisidir.Köyün çay kahve ihtiyacı ile sarma tütün kağıdını ve başkaca ihtiyaçlarını kaçak olarak köye getirmektedir.İşte bu Rüstem ağa kahvenin üstüne su içtiği için tiryakiliği makbul tutulmaz kendisiyle köyün diğer insanları alay edermiş.Rüstem ağada onlara,kahveden anlamasam,kahvenin en iyisini size nasıl getiririm,ben olmasam nohut kahvesine talim edeceksiniz diye karşılık verirmiş.İşte bu Rüstem ağanın kahve sonrasında içtiği su nedeniyle bir gün Hüseyin ağa Rüstem ağanın kahvesine bir iki adet arpa tanesi atarak pişirmiş,okkalı,çift şerefeli,şekerli ve soğuk kahvesini yapmış ve Rüstem Ağaya götürmüş.Ama oda ne? kahvesini içtikten sonra Rüstem Ağa ha bire su istemektedir.Bu durum göçmen Hüseyin ağanın dikkatini çekmiş ve sormuş.Bre Rüstem ağa,kahvenin üstüne su içmeni anlıyorduk ama bu da ne? ha bire su istersin,neden diye sorunca,Oğlum göçmen Hüseyin,Kahveyi çok güzel yaparsında içine arpayı fazla kaçırmışsın,o nedenle arpa çok susattı beni,deyince Rüstem ağanın gerçekten has bir kahve tiryakisi olduğu böylece tescil edilmiş. Bu olaydan sonra yeniden göç etmek zorunda kalırlar.Beş altı ay sonra 1951 yazında Bursa’ya göç ederler. Bursa’da tütün işleme fabrikaları çoktur ve tütün ustası göçmenler aranmaktadır.Kendilerinden önce Bursa’ya giden akrabalarının iş çağrısı üzerine kalan yaşamlarını Bursa’da devam ettirmek üzere İzmit’in Yuvacık köyünden Bursa’ya yeniden göç ederler. Hüseyin ağanın,Köyün en tiryakisi İsmail efendiye yaptığı o kahve ile,Köyün kaçakçısı Rüstem Ağanın arpa hikayesi,Yuvacık köyünde hala anlatılmaktadır. O zamanlar kahve Ülkemize Brezilya’dan değil yemen civarından gelmektedir.Bilmem şimdiki kahve tiryakilerinde böyle özel damak zevkleri varmıdır? Rahmetli Babamın Anısına saygılarımla.
982
Kim Giydirdi kim giydirdi yoksulluk urbasını sana biliyormusun çocuk kim oynadı ekmeğinle biliyormusun baba kim kan yaşı döktürdü ana biliyormusun kim genç yaşta vurdurdu seni ey delikanlı biliyormusun...i.koçak
28
Selamlıyorum 4 Selamlıyorum 4İnsana Ozana Yazara Aydına Kültüre Değer veren kalemine sevgiyle sarılan tüm şairlerimizi sevgiyle selamlıyorumDost Şeref Kimden: Kralkız Gül Eser 1 (Bayan) Kime: Dost Şeref Tarih: 06.02.2011 16:27 (GMT +2:00) Konu: Yn: selamlıyorum 4 Sevgili Şairim güzel insan gerçekten de dostluga aday kişisiniz ben de size selamlarımı gönderiyorum sevgiler kralkız Kimden: AŞIK RIZA GENCELİ Kime: Dost Şeref Tarih: 06.02.2011 22:20 (GMT +2:00) Konu: Yn: selamlıyorum 4 Selam Ozan dostuma Selam Şair kardeşime Selam tüm canlara Selam yüreği insan sevgisi ile coşan aşıklara. Sevgili dostum Şeref kardeşim güzel temennilerine çok teşekkür eder saygılar sunarım.
95
Surlara Bayrak Dikildi Mayısın yirmi dokuzu, Surlara bayrak dikildi. Dalgalandı ay-yıldızı, Surlara bayrak dikildi.Tarihler tersine döndü, Bin yıllık bir ateş söndü, O gün müstesna bir gündü, Surlara bayrak dikildi.Aştı dağları gemiler, Coştu hayretinden sular, Vardı kahraman ordular, Sulara bayrak dikildi.Toplar art arda yakıldı, Burçlar üst üste yıkıldı, Tekbir sesiyle çıkıldı, Surlara bayrak dikildi.Burçlara ilk ayak basan, Bayrağı onurla asan, Önde Ulubatlı Hasan, Surlara bayrak dikildi.Ayan oldu kutlu sırlar, Vuslata erdi asırlar, Yıkıldı tahtında surlar, Surlara bayrak dikildi.Şanı büyük Fatih Sultan, Övgüye mazhar komutan, Yazdı muhteşem bir destan, Surlara bayrak dikildi.Bu zafer silinmeyecek, Bu coşku hiç dinmeyecek, Sonsuza dek inmeyecek, Surlara bayrak dikildi.Haziran 2005
103
İmlek İlmekYasak koymuşlar Şiirlerin adını Gece çırpınıyor avuçlarımda Kalemim Bir kızın alevli saçları gibi Tavlanmış Çeliğini tutuyorum Yaşamın Bir parça aydınlık Parmaklarımda üşüyen Kara yazmadı anaların Bölünmüş yüreğinde sevinç Umut asılı yanakların Gülüşünde sırıtır acılar Sevinci dişlenen güller Bükmüş boynunu Baltasına celladın Cellat itaatkar elleriyle Geçirmekte Erdal'ın boynuna İlmeği Sarhoş bir çingenenin Ayaklarına düşmüş Susturulamayan sevdanın yüreği Kanı üşütüyor Kırılgan çığlığı öfkenin Dona kalıyor ayrılık Sessiz sedasız Gecenin bedeninde Erdal EREN'e 1999 Haziran
73
Bir Hatıra-t Mazı Bir iftirak ile düştüm esir-i hicranım, Hayal-i fikr-i muhale serîr-i hicranım, Nedim-i bade-i aşkım, zamir-i hicranım, Visal-i redd-ıçin emr-i asîr-i hicranım, Samâh-ı ruhta çınlar safir-i hicranım.Cihanı bir bilirim hilkaten alelıtlak, Bu yerde ehline râci bütün nifak u şikak, Bu bezm-i meyde muhabbetle cûş eder eşvak, Gezer terane-i neyle peri-i aşk-ı firak, Bu künc ü nalede ben dest-gîr-i hicranım.Gönülde zıll-ı saadet, kederle nâ-mahsus, Emel dedikleri fettan mezar ile mahrüs, Derin, ağır gecelerle hayal-i dil menûs, Çerağ-ı şule-i hîçîye olmuşum fanus, Yanar Azâb-ı Mukaddesle pîr-i hicranımNeyim, meyim ile Bektaş, Cerıab-ı Mevlana, Zahir-i saltanatımdır Muhammed, Âl-i Abâ, Bu Neyzen'e göre yoktur o mâsivâ vü sivâ, Vatan dedikleri gurbette bî-kesim amma, Peri-i sanata malik fakir-i hicranım.
115
Bedri Rahmi Eyüboğlu Ne zaman seni ansam hayalimde hep o şiir var 'Önde zeytin ağaçları arkasında yar'Sanki o sonbaharı seninle yaşıyorum Kara s....................
23
Gül Dediğin Yar Kokmalı Dağ dediğin, doruğunda kar bulundurmalı! Yar dediğin, daim sevdiğinin yanında olmalı! Yürek dediğin, hep onun için çarpmalı! Sevda dediğin, köşe bucak herkes onu anlatmalı!Gül dediğin, ölesiye sevdiğin yar kokmalı! Vuslat dediğin, Kerem gibi Aslı için yanmalı! Şevk dediğin, Ferhat gibi dağı delip su getirmeli! Mertlik dediğin, Tahir gibi Zühre için başını vermeli!Sevgi dediğin, husumetleri dostluğa dönüştürmeli! Göz dediğin, sadece onu görmeli onu gözetlemeli! Cesaret dediğin, Hz Ali gibi ölüm yatağına yatmalı! Sadakat dediğin Hz Ebubekir’i andırmalı!Dost dediğin, sevdiği için her fedakarlığı yapmalı! Maşuk dediğin, çok uzaklarda da olsa gelmeli@ Bülbül dediğin, gül için usanmadan ötmeli@ Toprak dediğin, her yarin ektiğini filizlendirmeli@Kitap dediğin, seni anlatmalı kalem ise seni yazmalı! Dil dediğin, her mekanda herkese seni konuşmalı! Ay dediğin, gökyüzünde seni yansıtmalı! Asil kan dediğin, şah damarında seni akmalı!Çoban dediğin, yaz kış hep bu aşkı gütmeli! Aşk dediğin, destanlaşıp dilden dile dolaşmalı! Menzil dediğin, ulaşmak için herkesi özendirmeli! Irmak dediğin, Ağustos ta bile buz gibi bana seni akmalı!Rüzgar dediğin, seni esmeli kokunu bana solutmalı! Sıcaklık dediğin, yüreklerde aşkını fokurtmalı! Sabır dediğin, Hz Eyyup gibi "ya sabır" çekmeli! Şükür dediğin, sabahlara dek ibadet ettirmeli!Özlem dediğin, şiirler bestelemeli türküler yakmalı! Sevinç dediğin, sevene sevinç gözyaşları döktürmeli! Tabip dediğin, sevenlerin yaralarını sarmalı! Ölüm dediğin, herkese canı gönülden fatiha okutmalı! 25/01/2005
209
Özlem Bu sabah yeniden açıldı Eğitim Yuvalarımız Yeniden kanadı yüreğim Okula gidenleri görünceİşte yine başladı İçimdeki özlem Beni kemirmeye Yine ağlamak geldi içimdenDüşünüyorumda Üç yılın ardından Yinede okumak istiyorum Senelerce………….Öğrenim yılı açıldı... Okula giden öğrenciler Bakıyorlar…….. Üç yılı geride bırakanlar Hasretlerini Güzel günlerini İçlerine gömüp Gülümsüyorlar acı acı Nerde o eski arkadaşlar Hani bizi sevenler Dağılmış her biri bir yana
60
Ayrılık vaktimiz geldi canlarım...1 (Şiirlere elveda..) Satırlara yazdım tekmil derdimi Arada çok şanslı saydım kendimi Bilmem okuyanlar değer verdimi …Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Bağırıp çağırdım boyun büktünüz Karşı gelmediniz hep diz çöktünüz Benimle kuruyup yaprak döktünüz …Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Cevap bile vermediniz çağrıma Hakkınız çok, o gidiyor ağrıma Hasretin acısı çökmüş bağrıma …Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Şiir yazmak derdin çoğunu aldı Kimi zehre banmış kimisi baldı Ben duydum, birisi kapıyı çaldı …Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Kim bilir belki başa çıkarsınız Gözlerden gönüllere akarsınız Ben görmem ortalığı yıkarsınız …Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Sonsuz hazdayım iyi ki varsınız Ağustos’ta güneş, kışın karsınız Ceyhan’a tek dost, gerçek yarsınız …Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Adana/2012
105
Yıldız Olmanın Bedeli! ? . K a r a n l ı ğ a ; Hem de zifiri karanlığa hazırım Senin YÜZÜNDE GÜNEŞİ GÖRMEK İÇİN! Niçin YILDIZ olmaz insanlar? ... AŞKTA YANMAZLAR, NİÇİN? YILDIZ OLMANIN BEDELİ; SEVGİNLE YAŞIYORUM, SANA ÖMRÜ KURBAN EDELİ! ...
43
SEN GÖZLERİMİN İÇİNE Ben daha büyük Ben daha yüce Sen gökyüzü Ben insan Ben sevgi Ben düşünce Ben daha büyük Ben daha yüce Ölürüm özgürlük için Acılar bende Umutlar bende Ben daha büyük Ben daha yüce Sen gökyüzü Sen sonsuzluk Sen bende Sen gözlerimin içinde    
45
Düğününüz Kutlu Olsun! Amacını Bilen Kızım Duydumki hazırlanmış katarın yolcusun Umut gemisi kıyıya demir atmış misafirsin Hayat ağacın esenlik dolu bir ömür sürsün Sağlıklı bir yaşam ömürboyu ikizin olsunMutluluk penceren daima ap açık olsun Duydum bir mayısta Hollanda'da evleniyorsun Geleceğin huzur ve mutluluğu sana duam olsun Dilerim Ulu Tanrı'dan silahın hep barış olsun! Hoşgörünün yeri gönlün, sevgi denizi yüreğin olsun. Önce kendine,sonra insana vereceğin sevgin olsun. Tozpembe ufuklar seni bekliyor,artık evleniyorsun Tüm içtenliğimle evlilik günün ve düğünün kutlu olsun! 26 Nisan 2015 Alanya'dan sevgilerimle.
84
Gölgeler Ağustos da yanıyor zaman Bir bulut durdu bakıyor yamanHa ağladı ha ağlayacak Gün yağmuru, Dökülüyor gözlerimden inanTemmuzun sıcağın da başaklar Sararıp sararıp soluyor inanBir ağaç gölgesinde yılan Dallarım da soluyor inanDört mesimi bir anda yaşar insan Sıkıysa sarıl ona, kurur inanİnsan gölgesinde yaşar Bulut gölgesini taşırAğaç gölgesin de ölür Sen buna inan
53
Bir Aralık Akşamı Dolaşıyorum bir yılbaşı akşamı, Yine serseri geziyorum sokakta, Dinliyorum ben kalbimdeki yaramı, Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Ne geceydi o anlatamam bir bilsen, Ağlamış olan gözlerimi hep silsen, Âhu kadar hoş, melek gibi pâksın sen, Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Melek gibiydin, anlatamam o ânı, Beyaz örtünle sanki örttün cihanı, O güzelliğin yakar durur bağrımı, Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Kıymetlisin sen her şeyimden, aşkımsın, Uzun sürmesin bu ayrılık, hep kalksın, Yakında bir gün sen de bana koşarsın, Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Aşk baharımsın, kır çiçeğim, pınarım, Ben ki sana sonsuza dek taparım, Benim ol de hemen sana koşarım, Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Olmak isterdim bu gece hep yanında, Âh gezebilsem o aşkın bağında, İstemem ki hiç senden başka yanımda, Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Ayrılmasak biz, ebediyen kavuşsak, Beraber senle hep, el ele tutuşsak, Göklere doğru yükselerek hep uçsak, Senle buluştuk bir Aralık akşamı.
144
Kadın tarihin vurgun derinliğinde ilkel komünden bu güne esaretin zincirinde kırılacak omuzdaş hep birlikte taşı delen suyun gücünde sabrı demler hüznü içinde gözleri sevgi dolu bakar özgürlük mavi tutku bizde çekiciliğin estetiğinde üretimde yaşamı var edende tanımların en güzelinde sen her çiçekte bal özünle bu güne vurur yürürüz birlikte omuzdaş gelen güne özgürlük al şafaklarda yanan bir ateş ellerimizde saflar bizi bekler sen önde yaşamı güzelikle şekillendirmede sızısı su yatağını arayan nehirde ılıman iklimler mevsiminde doğanın estetiğinde sen olmazsan bir yanım eksik çökende sevgi sağanağı yağar bulutlar tamlanırız özgürlük ateşinde Vedat Koparan 18.08.2005
93
Ne Zaman Bayram Oldu? Gönlüme gam, dert doldu Bak benzim nasıl soldu Hep diyorlar bayramdır Ne zaman bayram oldu Önüme yol kurmadım Hep gitim hic durmadım Ne diyim mubarekti Ben bir bayram görmedim
33
Müstakbel İnim inim inleyen bir acı ile yüzleşmekte ruhumFevkalade tarifi mümkün, ancak yeryüzünde hiçbir alfabe bunu yazmaya muktedir değil...O çok sevdiğim hoş sesinin tınısında, ömrümün ileri safhalarında beni derinden kedere boğacak acı hissi şimdiden tüm zerrelerimde hissetmekteyim.
37
Estağfurullah Tövbe Bugün çağ atlayan çağda, çağ dışılık, İlk çağ hortladı yeni çağa karşılık, Deccal mı var? Ortalık karma karışık, Allah yerine koyanlar, konanlar var.Allahım, her tarafı talancılar sardı, Haramlar helalları sürgüne saldı, İsteyene istediği kadar verirsin de; Talancılar vermediklerini de aldı.İnanırız ki; sabır, ya sabır diyeceksin, Soyguncuya doymaz demeyeceksin, Bizlere hep sabır, ya sabır dersin de, Biz kulun değil miyiz, ne diyeceksin?
63
Ruhu Karanlık İnsanlıktan nasibini almayan Çağdaşlığın kıymetini bilmeyen Bilim ile ileriyi görmeyen Vicdanı karanlık ruhu karanlıkSıvazlarsa mollalar ak sakalı Dolarlara dört göz ile bakalı Cahilin başına türban takalı Vicdanı karanlık ruhu karanlıkDost Şerefim iman onlarda olmaz Kötülük ekende kötülük bulmaz Yobazın yaptığı yanına kalmaz Vicdanı karanlık ruhu karanlıkGarip Yusuf sözünü esirgemez Çağırdı cemaate peşinden gelmez Laik Cumhuriyet nedir ki bilmez Vicdanı karanlık ruhu karanlıkYusuf Ter 19.05.2007 Saat 00:20 İsviçre
69