poes
stringlengths 103
153k
| poe_length
int64 21
20.9k
|
---|---|
Fatoşum
FatoşumBaşımı sabra dayadım
Sevgiyle aşktır muradım
Seher yeliyle uyandım
Sabahım oldun FATOŞUMDamlaya damlaya doldum
Sevgiyle seveni buldum
Öfkemi masaya koydum
Sabırım oldun FATOŞUMBen yağmurum sende toprak
Sen ağaçsın bende yaprak
Mevsimleri toplayarak
Umudum oldun FATOŞUMDost Şeref’in sevdasında
Sevgi denen ovasında
Yüreğimin yaylasında
Baharım oldun FATOŞUM05/04/2010
Dost ŞerefBu şiirim Sevgiyle aşk ile yaptığımız mutluluk pastamızı kestiğimiz günün yıldönümü olan evlilik yıl dönümümüzde yüreğimde üç karanfil yetiştiren sevgili eşime armağanımdır Kimden: barış can (Bay, 54)
Kime: Dost Şeref
Tarih: 05.04.2010 09:06 (GMT 2:00)
Konu: Yn: Bu bir toplu mesajdır yeni Şiir sevgili hocam önce mutluluk diliyorum daha nice nice evlilik yıldönümlerini burada birlikde kutlayacaz.
uzun yıllar evlilik yıldönümüzü kutlamanız dilegiyle
dostca sevgiyle kalın Kimden: uzakkıyı (Bay, 41)
Kime: Dost Şeref
Tarih: 05.04.2010 21:02 (GMT 2:00)
Konu: Yn: Bu bir toplu mesajdır yeni Şiir nice mutlu yıllar sizinle olsun üstadım. mutlulukların en güzeli siznle olması dileğimle. saygılarımla.. Kimden: kizkulesi_ist (Bayan, 31)
Kime: Dost Şeref
Tarih: 05.04.2010 22:39 (GMT 2:00) Konu: Yn: Bu bir toplu mesajdır yeni Şiir Nice yıllara.sevgi ve saygıyla sürer mutlu evlilikler.Şiirinizi çok beğendim. hatice Kimden: Çiğdem Kılıç 1 (Bayan, 39)
Kime: Grup: Sairlerkahvesi
Tarih: 5.4.2010 14:14 (GMT 2:00)
Konu: Yn: [sairlerkahvesi] FATOŞUM NE MUTLU SIZE VE ESINIZE. MEVLAM BOZMASIN; MUTLULUGUNUZU DAIM ETSIN, SAGLIKLI UZUN ÖMÜRLER NASIP ETSIN SEVGI DOLU YÜREGINIZE SAYGILAR EFENDIM
| 213 |
Şekvam Yok Aşkından
(azize)
bilirim, bir şarap gibisin şimdilerde
heder etsende boşa geçen yılları
doyumsuzluğunun tadı hala içimde
yine de 'şevkam' yok aşkından azize.seni sevip vardıgım bu gurbette
bir an olsun çıkmadın aklımdan
her gün batımı penceremden
dışarıda hep seni aradım azize.her gördügüm güzelin bakışlarına
gök rengi gözlerin diye baktım
salındım içine aşkla kalbin diyerek
senin sıcaklığını göremedim azize.bir türkü duyarım içinde senin adın
yanarım içten içe, ahlarla biterim
sensiz ne gamı silebildim, ne de kederi
adın dilimde dua gibi öleceğim azize.umudum bitik, geri gelmez günlere
kaybettim duygusu içime çöreklenen
ağlayıp, sızlayıp beklemek boşuna
son baharım artık, gemlendim azize.
| 99 |
Hangisini Bilen Var?
Otuz küsür kişiydi "Zeybeği"mi vuranlar,
Mezarının üstünü taşlarla dolduranlar.
Şimdi hangisini bir bilen hatırlayan var?
Kaç milyon var zeybeği saygı ile ananlar...
| 25 |
KÖPRÜ
Köprüyü geçerken atlar tökezleyecek
Ve çözülecek beyaz bir bulut gibi
Kırbaç
Kimse kimseyi beklemeyecek
Yeşil bir karanlıkta yıkanacak
Ölüm Kuşları
Yüksek ağaçların gölgesinde
–Menekşeler
Ve kırmızı suları sarı göllerin.
| 30 |
Yeşil Yosun Kokusu
Söz, efsun diyarından kaçıp bir güvercin olacağım bir sabah, söz
Mavi denizlerin üstünden uçup tüylerime yeşil yosun kokusu süreceğim
Ellerine akça ağaç dallarımdan yuva yapacağım, gözlerimde is olacak kalbimde köz...12.4.2017
| 33 |
Yıldızlar Kadar Uzaksın
Gökyüzündeki yıldızlara bakıyorum
Yıldızlardan biri çok parlak ve çok güzel gözüküyor
Onun çok uzağında bir yıldız sönmeye yüz tutmuş
Yani anlayacağın sevgilim
O parlak yıldız sensin ben iseSönük olan artık birbirimize yıldızlar kadar uzağız
Ben sensizken söndüm
Ama sen hep parlayacaksın çünkü birtanem
Seni içimde yaşatıyorum...
| 49 |
İhanetin Adını Vatan Koymuşlar
İçimi dökmüşsün avuçlarıma
Ben hoyratça savurganlık ederken,
Ağlayacak gözlerim yok.
Örse yatırmış
Dövmekte zamanlar
Arsız bakışlarımı.Kal demen,
Ustadan okunan şiir kadar duru,
Kulağa hoş geliyor.
Ama yaşayacak yürek yok,
İliklerime kadar puşt olmuşum.Gece, gün ışığında hamam sefalarında,
Yıkanan benim günah dillerim.
Bakışlarımı yalanlamıştı,
Dillerim kör kurşunlara,
İhanetin adını vatan koymuşlar.Hani diyorum!
Seviyorum diyecek olsam,
Sanırım kıyamet kopacak,
Afrika’da yoksulluk ayaklanacak,
Ya;
Ne bileyim ben seviyorum dersem
Ülkemde açlık biter mi? Umudu zaman eskisi çarşaflara kundaklamışım
İrin emzirmekte
Yaralı kocaman memelerinden tarih,
Ayaklarımın altı sevilmekten patlamış kanamakta
Bileklerimde işkencecinin hediyesi palaska
Kımızı kurdela bağlamış copuna
Yılbaşı dediler
Elektrik bedavaymış
Bu gece..Alkadraz_Kuşçusu
25 Şubat 2008 İst
www.turksiirmektebi.com
| 109 |
Kurut Artık
gün geçmiyorki acılarım son bulsun
unutamıyorum kahrolası dertlerimi
kederim boynumu aşmış boğuluyorum
kurut artık gözyaşı denizlerimiağıt çökmüş boğazıma ağlıyamıyorum
senle geçen günlerimi hiç unutamıyorum
unut diyorum ben kendi kendime
unutmak kolay olsaydı ayrılırken ağlamazdımsigaramın son nefesini senin için çekiyorum
senin için çekiyorum bitmeyen ah! larımı
kurut artık gözyaşı denizlerimi
görmesende susuzluktan çatlayan dudaklarımı
| 55 |
Öksedeki kuş
Aşk bir gönül oyunu, ölümüne bir kumar
Her girdiği bedende yayılır damar damar
Kışa sevgi katılır yaza döner havalar,
Sis dağları aşılır, masal gibi, düş gibi,
Yakalanan uçamaz öksedeki kuş gibi.Hayallerin okyanus ümitlerin rüzgardır,
Binbir çeşit kuruntun, binbir fantezin vardır,
Aşk dediğin bir şiir kimi zaman masaldır,
Hayat hoş bir cilvedir, nazla başlar düş gibi,
Çırpınır uçamazsın öksedeki kuş gibi.Kimine erken olur gecelerin sabahı
Mazilerde tutsaktır anıların siyahı
Bir yudum aşka döner arzuların günahı,
Biter çapraz sorgular, herşey başlar düş gibi
Yakalanan uçamaz öksedeki kuş gibi.Kimini mutlu yapar kimini deli meczup
Kişi bilmez kendini hangi gruba mensup
Hayal peşinde koşar benliğini unutup,
Aşk umutsuz ummandır aşılması düş gibi,
Düşersen uçamazsın öksedeki kuş gibi......
| 115 |
Yarınlardan Mektup Var (ST)
Dün ile bugün arasında sıkışmış yaşam
Askerine ne olusun çok iyi bak paşam
Mazi ile gazi, tüm geçmişimiz demektir
Yarınlar, şimdi çekilecek büyük emektir.Asıl ile fotokopi arası kalanlar
Maneviyatı unutup, şehvete dalanlar
Gün gelir lanetlenir, öz soyu tarafından
Bu yüzden eser bırak, bilimsel tarafından.Ben kulak vermem, duyarsız merkep adamlara
Can kurban, gerçekten asil olan madamlara
Anne baba değildir, has eğitim vermeyen
İnsan değildir, yalanı daima yermeyen.Anneler, babalar, halalar, dayılar biziz
Bebekler bizden bekler, lokmaları çok leziz
Onurlu, şerefli işler yap ve yaptır kalpten
Gelecek tüm nesiller, yâd etsin seni kalpten.
| 94 |
Kalbim Artık Kaldırmıyor
Hiç şaşırmadım kalbiniz bu yükü kaldıramıyor dediğinde doktorum,
Başıma gelenlerin hepsinin sorumlusudur bu kalp, ne çektimse yüreğimden çektim.
Zamansız oldu her şeyim,erken sevdim,erken ve zamansız oldu her şeyim benim,
Çok sevdim yürekli sevdim,yüreğim dayanmadı,o şimdi ağır hasta..
Ben farkındayım da, oradan bakınca da görünüyormuş.
………..
2003
| 49 |
Özel gün
Başımda bi sancı
Soğuktan şifayı kaptım
Yine bir yılbaşı
Evin soğukluğu vurdu heralde
Duvarlar kutlamadılar yeni yılımı
Olsun beraber girdik yetti
Sayamadık ondan geriye
Ama biliyorduk saymayı...
Televizyonda dansözler oyunlarını kesip başlıyorlar saymaya
Üç iki bir hoşgeldin aldanmaca
Meğer yalnız değilmişim yalnızlığım da yanımda....
| 46 |
Talat Paşa'ya Ağıt
15.03.1921Talat paşanın ölümü
Devrimin, kurtuluşun ruhunu temsil eden,
Bu uğurda canı pahasına başını öne eğmeden,
Öksüzlük, yokluktan sadrazamlığa yükselen,
Nemrut Kürt Mustafaca idama mahkum edilen,
Yoksulluk içinde iken Ermenilerce öldürülen,
Talat paşaya allahtan rahmet diliyorum.
Ruhu şad olsun.
| 41 |
Barış Varken
Bekçi dövmekle işim bilin ki yoktur,
Üzüm yemeye gelmişim bu dünyaya,
Üzümün tadını bilmeyenler çoktur,
Barış varken, neden gireyim kavgaya
| 22 |
Dua
Dün yine yıktılar, genç bir fidanı.
Gözyaşı dökenle doldu her yanı.
Ne zaman duracak bu şehit kanı?
Akıttığı kanda boğ onu Yarab! Yaşlıdır demedi, gençtir demedi
Çocukları yamyam oldu o yedi
İyilikten bilmez o nankör kedi
Akıttığı kanda boğ onu Yarab’Ne zaman duracak bu gözyaşı, kan
Askerim ölüyor acısı yaman,
Allah’ım sen ona verme hiç zaman.
Akıttığı kanda boğ onu Yarab!
| 62 |
Anneciğim
Biz bir aile olamadık anneciğim
Çocuklara anneniz yok diyemedim
Bir yuva kurmayı bile bilemedim
Biz bir aile olamadık anneciğimHakkını helal et anneciğim
Sonunda sen haklı çıktın
Ben artık bu hayattan bıktım
Biz bir aile olamadık anneciğimAta hakkı bilmeyen
Koca hakkı bilir mi
Bu kara leke silinir mi
Biz bir aile olamadık anneciğimSevildim zannettim aldanarak
İhanete uğradım aldatılarak
Öylesine kederliyim çıldırarak
Biz bir aile olamadık anneciğim
| 66 |
Yağmurun Sultan Perisi
Şimdi kocaman gül bakalım, gül ki arınsın gamlarımız
Gül ki, ben yine gökyüzümüz olayım elimden geldiğince
Sen de yağmur damlalarının o sultan perisi gökkuşağımız...13.5.2017
| 27 |
Cennet'te Cehennemi Yaşamak
Aramız düzeliyor mu yoksa?
Baksana
Yarım yüzyıllık yaşamımda
Tatil hak ettim ilk defa…
Teşekkür ederim tanrım
…ederim de…
Sormadan duramıyorum gene de.Esirgeyen bağışlayan olduğundan mı?
Yoksa
Çok çalıştım geçen yıl,
Onun ödülü mü bu?
Hem on gün tatil
Hem Marmaris cennetinden…Çalışmamın ödülü olsa gerek
Bağışlayıcılığın diyecek olsak
Hâşâ! Cimriliğin ortaya çıkacak…
Anlaşılan kızgınlığın geçmemiş hâlaCennetteyim sanırken kısacık bir an
Cehennemini de gördüm, şükür, sol yanımdan
Gittiğimiz yerlerde ateşle oynadık zar.
Cennette Cehennem azabı çekmek
Böyle oluyor zaar?
Kurunun yanında yaşı yakmak desem, değil.
Yeşilin karaya çalması bir anlık
Bakmışsınız zümrüt bakışlı yüzü
Yakut dilli ateşler sarmış
Her canlının dilinde aman
Çığlık, çığlık…
Sonrası ölüm
Sonrası kap karanlık…Orman yangını demek?
Bindiğin dalı kesmek
Daha da ötesi
Cenneti cehenneme çevirmek…25/8/06
| 121 |
Mutlu Yıllar
Koyu gri gökyüzü
Yağıyor gözlerimin içine,
Çıkık elmacık kemiklerime.
Kelebek tanecikleriyle.Geldi yılbaşı
Bu yıl da gelir hediyeleriyle birlikte.
NOEL BABA...
Saf, sevinçli bir çocuk gülücükleriyle,
Geyiklerinin çektiği arabasının içinde.
Gökyüzünde ışıldar mor lambalar.
Yeryüzüne doğru serpilirken yıldızlar.Örtünürken yeryüzü beyaz yorganını,
Vedalaştık Güneşle.
Sevinçleri kucakladı yüreğim,
Tüm Dünya'ya ve sana,
MUTLU YILLAR BEBEĞİM...31.01.2016 Mutlu Yıllar
Bursa
| 57 |
Sanatın Kenarından
Sanatın KenarındanSanat yaratıcı tarafından ”bedene üflenen ruh”un özüne duyduğu hasretin çabası, arayışıdır. Bu arayışın “neylerse güzel eyler” olan mutlak güzelliğin sebeplerdeki hallerinin keşfi de sanat eseridir.
Bir sanatçı eserini ortaya çıkarabilmesi için kendisine ilham gereklidir. İlham insanın özüne doğan duygu ve düşüncedir. Bir esin halidir. Kişiye özel ama kendi elinde olmayan bir durumdur. İlham, kuralsız, özgür, kendinden başka bir varlığa tahammülü olmayan bir misafirdir. Öyle bir misafir ki geldiğinde kendi evine gelmiş gibi gelir. Kimseye hoşgörüsü yoktur. Kıskançtır. Kıskançlığı sanatçıyı etkisi altına alır. Onu dışarıdan görüldüğü kadarıyla bireyci, bencil bir tip olarak biçimleyebilir. Bu etki altındaki sanatçı görünüşü, yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Oysa narin kalpli sanatçının özü bencil değildir. Öyle olsa eşyanın ve canlının doğasını hissedemez, onunla empati kuramaz. Dolayısıyla ilhamın ruha giriş yaptığı kapıları, pencereleri kapatmış olur. İlhamla irtibat kesilince de örneğin şair, şiir yazamaz. O zaman sanatçı tevazu sahibi olmak zorundadır. Yoksa tevazu sahibi olmayan sanatçıya ilham nasıl gelsin?
İlham ruha gelir. Ruh bedenin özüdür ve duygularla donatılmıştır. Duygular iç dünyamızdaki her türlü empatinin şekline bürünebilen görülen ve görülmeyen olay ve nesnelerin ruhta oluşan iz düşümleridir. Ruhumuzda oluşan manevi iklimlerdir. Ruh tepkisini duygularla ortaya koyar. (Nefsi oluşturan içgüdülerle duyguları karıştırmamalıyız) Ancak ruhun etkilenişi her zaman maddi sebeplere dayanmayabilir. Onun sonsuz boyutlarında olan ve maddi sebeplere dayanmayan dinamiklerin etkisinde kalabilir. Yani gözsüz gördüğümüz rüya gibi, sebepsiz ilhamları da konuk edebiliriz.
Bu hal bazen tanımlanabilir. Bazen de tanımlanamaz. Çünkü gelen ilham öyle güçlü öyle büyük bir âlemden gelir ki sanatçı onu dışa vuramayabilir. Bazen kendi kapasitesini aşan bir durumla karşı karşıyadır. “Zira bu terazi bu kadar sikleti çekemez”durumu hasıl olur.
Sebeplerden etkilenen ruhun tepkisi –dışa vurumu- etki derecesinin algılayışı insandan insana değişir. İlhamın gücü diyebileceğimiz bu etkilenmede duygular anlamlı bir şekilde etkilenirse; yani ruhu bir piyanoya, duyguları da notalara (piyano tuşları) benzetirsek ilham, bu tuşlara bir anlam icra edecek şekilde dokunur. İç dünyaya (ruha) düşen bu anlam bütünlüğünün estetik halinin dışa vuran çeşitli şekillerine sanat eseri diyoruz.
Sanatçı, ruh dünyasının atmosferindeki mevsimsel olayları yakalar ve onları yeteneğiyle seçtiği iletişim formlarının kalıplarına döker. Burada saf ilham işlenirken mutlaka duygu ve düşünce kaybı olur. Bu kaybı en aza indirmek sanatçının ustalığına bağlıdır. İlhamı cevhere, sanat eserini de mücevhere benzetebiliriz. Sanatkâr cevheri mücevhere dönüştürürken cevheri israf etmemelidir.
Ruhu beynimizde kavrayamayız. Bu durum beynin, örneğin düşünme işlevini düşünmesi gibi bir şeydir. Yani kendi kendini aşması. Hiçbir sistem kendi kendini aşamaz. Buna tevessül edildiğinde sistem bozulur. Hissiyatımızla varlığına şahit olduğumuz ruhumuzu tam anlamıyla tanımlayamayız. Ben dediğimiz o şey, sınırlı bünyemizde sınırsız bir varlıktır. Sonsuza tutulan bir ayna gibi. Görüntünün merkezi bizde ama kaynağı sonsuzda.Din Ve Sanat
Din ve Sanat biri öbürünün yüzü gibi. Sanat, hem yaratılan eserlerin kendi aralarındaki ilişkilerini, hem de bütün bunların mutlak sanatçı ile olan ilişkileri ile ilgilenir. Din ve sanat aynı evi kullanırlar. “Kendini bilen Rabbini bilir.”En büyük sanatkâr Allah’tır. O, insanı ve mükevvenatı yaratandır. İnsan ve kâinat arasındaki ilişkiyi, din ile düzenlemiştir. Yani din sanatın rehberi gibidir. Allah’ın yarattıklarını taklit eden insan, sanatkâr olarak Yaratıcıyı taklit eder. Din, Allah’ın insan ve diğer varlıklarla ilgili olan ilişkinin bilgisidir. Sanat ise bu ilişkiler âleminin idraki sonucunda dışa vuruş halidir.
Din kaynağını vahiyden, sanat kaynağını ilhamdan alır. Biri Allah’ın Peygambere gönderdiği, diğeri Allah’ı arayan ruhun bulduğu şeydir. Biri tümden gelir, diğeri tüme varmaya çalışır. Ancak insanın arayışı hem dinsel hem de sanatsaldır. Sanat din ile iç içedir. Din mesajını sanatla verir. Çünkü din akla olduğu kadar duygulara hitap eder. İnanç salt akılla olmaz. İnanç, bir duygu meselesidir. Kalbe hitap eder.
“Dil ile ikrar, kalp ile tasdik”
“Din tasavvura ve duyguya dayanır. Aklın ermediğine duyguyla aşılmasını emreder.” Sanat ilhamın şekillendirdiği duygulara dayanır. Tasavvuru duyguların dışa vurumudur. Metotik olarak dine en yakın olan sanat dalı şiirdir.Bir Sanat Alanı olarak Şiir
Şiir his ve düşünceyi ifade etme sanatıdır. Hissetmek şiirin temelidir. İnsan ruhunda oluşan bir olaydır. Duygularla rengini, tadını alır, akılla anlam kazanır. Şiir idrak işidir. Ruhun atmosferinde yoğunlaşan duyguların bulut misali kurak topraklara yağması gibi şairin idrakine, idrakinden diline, dilinden de diğer dillere dökülür. Tabi bu dökülen kelimelerdir. Kelimeler de her zaman his ve düşünceyi karşılayamayabilir. Bunun için şair yeni yöntemlere başvurarak hissiyatını anlatmaya çalışır. Bu iş Merhum Akif’in,
“Ağlarım anlatamam, hissederim söyleyemem
Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım” dediği gibi zor bir iştir.
Şiir toplumsal olmak zorundadır. İlhamınızı paylaşmak istemiyorsanız onu yazamazsınız. Yazıyorsanız anlaşılır bir dili olmalıdır. Estetik bir değer olarak şiir paylaşıldıkça ruhu zenginleştirir.
Şiir inşai bir faaliyettir. Sağlam bir temeli, iyi bir planı, plana uygun yapılmış sağlam taşıyıcı sistemleri ve insan zekâsını ve ruhunu okşayan estetiği olmalıdır. Fikir şiirin bedeni duygu ise ruhudur. Bu ikisi olmadan şiir olmaz. Fakat şiirde özne arayacak olursak bu ruhtur. Fikir de şiirin nesnesidir. Tersi durumda metin şiir olmaktan çıkar. Şiir hayatın nabzıdır. Bazen bir çiçek bazen bir hayvan bazen bir şehirdir. Bazen her şeyini kaybeden bir toplum için heyecan dolu bir ruhtur. Sadece beden coğrafyasının değil duygu ve düşünce coğrafyasının kâşifidir. O, koca şehirleri kül eden yangınların sebebi, ilk kıvılcımı içinde taşıyan bir silahtır.
Şiir insandan insana, insandan evrene çelişkilerin, hazların, enlerin ve evrenlerin konusudur. Canlı çiçeğin olmadığı anını, cansız toprakta görebilmektir.
Şiir ölümsüzdür. Çünkü o ölümsüz olan ruhun dışa vuruşudur. Yunus Emre “Ölen ten imiş canlar ölmez” dediği gibi ruhun eseri olan şiir de ölümsüzdür. Şiirin aynı zamanda ruh gibi tanımlanamama problemi var. Buna tevessül edenler, Haz. Mevlana’nın körlerin fili tanımlama yanılgısına düşerler.
Şiir özün dışa vurumunun bir sonucu olması dolayısıyla, soyuttan somut âleme gelen beyin gözünün değil, ruh gözünün gördüğü deruni (fiziki gerçekliği aşan) gerçekliktir.
İnsan yüksek bir seziş ve kavrayış gücüne sahiptir. Bu ona maddi âlemden daha büyük daha zengin bir alanın imkânını sunar. Olaylar, ölçüler, değerler, mesafeler, renkler, sesler, çelişkiler, ahenkler rüyalar, hayaller ve daha pek çok olgular his âleminde sürekli oluşum ve değişim içindedirler. Bu âlem ile aramızdaki kapı kapalı ise sabretmeyi, kapalı ama açılacaksa ümit etmeyi, açılırsa heyecanla birlikte mutluluğu, hüznü, kapanırsa da sonu ve ümitsizliği getirir. Burası şairin yazdıkça tanıdığı ama hiçbir zaman öğrenemediği kendi şiir ülkesidir.
Hayvanların içgüdüsel halleri ya da doğadaki ahenkler şiirimsi olabilir. Onlar tekrar eden güzelliklerdir. Şiirden bir şey almış olabilir. Ancak şiirin özü olan ruhu boyutundan eksik oldukları için tek bir veya iki nota ile bir şarkının bestesi olamayacağı gibi ya da bir yaprağın, dalları, gövdesi, kökleri ve meyveleri olan bir ağacın yerine konulamayacağı gibi. Bunlar şiirin nesnesi olurlar, öznesi olamazlar. Ayrıca ilham, aynı duygu ve aynı ruhi atmosferde tekrar etmez. Şair ve Şiir
Şair kelime kalıplarına girememiş duyguları ifade edebilendir.
Şair mızrabıyla (sanat becerisiyle) kendi gönlünün telini titrettiği gibi başkalarının da gönül tellerini titretmeye çalışır.
İnsanın ruhunda duyguların inişli çıkışlı halleri gibi kelimeler anlam renkleri içinde çeşitli tonlamaları yaşar. Kelimelerin ruhu, imgenin renginden boyanır.
Şiir iç âlemdeki yangından kaçırılan mal gibidir. Bazen çok zarar görmüş olabilir Bazen zararsız kurtulur, huzur verir.
Şiir ilhamla yazılır. Şair ilhamın elçisidir.
İlham, zamanı, mekânı, konumu, hali ve hayali kendince seçen arkadaştır. İstediği zaman istediği yer ve hal üzere gelir. Hiçbir mazereti kabul etmez. Kendinden başka öneme layık hiçbir şeyi kabul etmez ve geldiği kişiden başka hiç kimseye tahammülü yoktur. En küçük bir rabıta sapmasında ani elektrik kesintisi gibi yok olup gider. Çok ince, naif, narin bir misafir ama bir o kadar da ağırlanması zor ne zaman nerden öfkeleneceği önceden kestirilemeyen, gönül sözünün sabırsız sultanı. Ansızın yoklar, yüz bulamazsa çeker gider. Şair buna katlanmak zorundadır.
Bu bilgenin/habercinin bilinmeyen çok işi vardır. Onun şaire ayırdığı zaman her dem çok sınırlıdır. Şair kapısı açık daima onu bekler. Sanatçıların kaprisliklerinin arkasında; kim bilir, belki de bu çekmekte olduğu çile vardır.
Şair toplumun ruhudur.
Şiir toplumun ruhunu taşır. Bunu yaparken sanatla tarihi olayları, toplumsal değerleri ölümsüzleştirir.
Şairlik doğuştandır
Mağara duvarlarına çeşitli resimler çizen mağara ressamlarının hiçbirinin güzel sanatlar akademisi eğitimi yoktu. Onların zihnine akseden şekiller kendilerinde bulunan yetenekle dışarı çıkmıştır. Hakeza şairlerin de durumu aynıdır. Şair etkisinde kaldığı iç ve dış dünyanın yorumunu kelimelerle dışa vurur.Şiirde Ölçü(Vezin) ve Kafiye
Şiir özde mana, duygu, ses ve ahenktir.
Ahengi sağlayan ölçü ve kafiyedir. Ölçü ve kafiye her mevsim aynı elbiseyi giymek gibi bir şeydir. Bu şiir sanatı için rahatsız edici bir durumdur. Çünkü şairin ruhundan taşan duygu ve düşüncelerin dışa vurumu her zaman ölçülü olamaz. Onu ölçüye zorlamak ise anlam kaybına neden olabilen gereksiz zorlamalardır. Sahili bazen döven, bazen okşayan deniz dalgaları gibi. Duygu ve düşüncelerin dalga boyları ve kütle büyüklükleri farklıdır.Şiirde İmge
İmgeler, duygunun ve düşüncenin elbiseleri, dışa vurum şekilleridir. Bu şekillerin özünde duygu, dışında kendileri vardır. İmge şiirdeki duygunun ruhuyla boyanmalıdır. Şair imgeyi cisimleştirirken muhatabını da çok zorlamamalıdır. Sanatını icra ederken salt duygu ve düşüncelerine sadık kalmalı ancak bu sadakatin dışa vurum şekli sanat gücüyle öylesine işlenmeli ki okuyucu ne okuduğunu zorlansa da anlamalı. Deniz dururken gemilerini karadan yüzdürmeye çalışmamalı.
Şiir, zamanı, mekânı, eşyayı, canlıları ve meydana gelen olayların doldurdukları boşluğun ve bıraktıkları izlerin ötesini ifade etmektir.
| 1,428 |
Esmer Gölgelerin
Tanrı seni fısıldadı
benim çocuksu yüreğime
budadım bütün umutlarımı
senliyim sensizlikte
benzettim çiçeklere bakışlarımı
gözlerimde kaldı esmer gölgelerin
içimdeki yüksek dağlar devrildi
türkülerin üzerine …
| 27 |
Dalgalan Bayrağım
Gönlümde yaşarsın. Asyalı' m görsün
Bir sevgi yolunda Avrupa'm görsün
Sende Ay_yıldızım Kıtalar görsün
Dalgalan Bayrağım! dağlar süslensin.Bayrak yüreğimdir, yürekle yaşan
Kırmızı rengidir sonsuza koşan
Ay-Yıldızı ile gökte yarışan
Bayrağım dalgalan! Bağlar süslensin.Yâr dediğim sevdam, hürriyet aşkım
Sensiz Türkiye'm yok, bu millet aşkım
Al Bayrak övüncüm, fazilet aşkım
Dalgalan Bayrağım! Ağlar süslensin.Gelinin sevgisi saygımda sonsuz
Gelinin duvağı çiğnenmez soysuz,
Emanet bizlere yaşanmaz ONSUZ
Dalgalan Bayrağım! canlar süslensin.Savaşta barışta göğsümde varsın
Manevi değerim süsüm de varsın
Baha biçilmeyen gönlümde varsın
Bayrağım dalgalan çağlar süslensin.Aileden kopar, ocak beğenmez
Bayrağımı yakar, toprak beğenmez
Çöpten ekmek toplar BAYRAK beğenmez
Bayrağım dalgalan sular süslensin.Nazır'ım bu BAYRAK Devlet sembolü
Düşmanın korkusu, hürriyet gülü.
Kahraman milletim millet gömülü
Dalgalan bayrağım, uzlar süslensin.Nazır Çiftçi
12.05.2015 // Ankara
| 121 |
Bilgemsi
Ağıp gitmiş yıldızlardan bir anı-su
Sevinç sevinç kutlanan her yıldönümü.Acıyı daha bir mayalandırır
Doğmuşsa kişi bir temmuz günü.Sevmek ölüşmektir bir özge benle
Büyütür tanrısalı kişi öldü mü.Direnmek solumakta evrene karşın
Dirimdeki gizilgüç, tükenmez gömü.Vermenin erdemi kesilir yürek
Görücek bir kez parçada tümü.Öyle bir sessizlikte sönmeliyim ki
Toprak bile duymamalı gömüldüğümü.
| 51 |
Son Kuşlar
burda deniz bitiyor
ve yok benim gidecek bir yerimmartılar
dönüyorlar. burda deniz bitiyor
ve gökyüzü başlıyor uçsuz bucaksız
derinkirli bir gökyüzü. diyorumsıkıysa durdurun rüzgarla rüzgar
sevişiyor kuytularda uykuyla
uykudüşle düş. deniz bitiyor
gökyüzü başlıyor son kuşlar dönüyorlar. (Eylül)
| 40 |
Tefekkürle Ömrün Bitirdin Baba
Tefekkürle Ömrün Bitirdin BabaBu gün yine hasta haberin aldım
Yüreğimde bir cız ettirdin baba
Gözlerimi yumup maziye daldım
Beni mazilere daldırdın babaDeğir mendin sen yılları üğüttün
Kıt kanaat altı evlet büyüttün
Beş vakit rabbine ibadet ettin
Tevekkürle ömrün bitirdin babaYorulmazdın dağ tepeyi aşardın
Engin sevmez yükseklerde yaşardın
Uyanıp seherde Rabba koşardın
Tefekkürle ömrün bitirdin babaSevmezdin yalanı katmadın haram
El açtım Rabbime sanadır duam
çok kahrını çekti garibim anam
Şakayla hayatı bitirdin babaMUSTAFA TAŞKANAT.(OZAN DERDİVAR)
06,11,2012,,SAAT,,23,43
| 79 |
Vietnam
Vietnam için yazmadın dedi Akşit
Vietnam için şiir yazılmaz
Vietnam için döğüşülür
Vietnam için ölünür
Yapraktan kömür
Kirpikten kül
Gözlerin yandığı Vietnam
Dağ ol dağlarına katıl
Başak ol
Tüfek ol çatıl
Tuz ol ekmeğini bansın
Göreyim
Ağlamayı bilmiyor Vietnam
Şiir ne ki
Gözyaşı
Çocuklar doğmadan öldürülüyor
Git Vietnam'da ana ol
Arif Damar
| 53 |
Bana Bu İlmi İrfanı
Bana bu ilmi irfanı
Veren Muhammed Ali'dir
Bir Allah Allah dost
Bir Allah Allah dostAşgın dolusun içirip
Ayaksız derya geçirip
Ganat verip de uçurup
Geren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Ya Allah Allah dostHer milletin var bir dini
Muhammed'in çoktur ünü
Meleklerin gerçek ünü
Bilen Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Yar Ali'm Ali'm dostMevla'ya olmaz bahana
Biad gerekdir Kur'an'a
Aşık edip bu cihana
Süren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dostSulari'yem bir günümle
Hekmet açık sır günümde
Ben acizem dar günümde
Eren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Nur Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Bana bu ilmi irfanı
Veren Muhammed Ali'dir
Bir Allah Allah dost
Bir Allah Allah dostAşgın dolusun içirip
Ayaksız derya geçirip
Ganat verip de uçurup
Geren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Ya Allah Allah dostHer milletin var bir dini
Muhammed'in çoktur ünü
Meleklerin gerçek ünü
Bilen Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Yar Ali'm Ali'm dostMevla'ya olmaz bahana
Biad gerekdir Kur'an'a
Aşık edip bu cihana
Süren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dostSulari'yem bir günümle
Hekmet açık sır günümde
Ben acizem dar günümde
Eren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Nur Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Bana bu ilmi irfanı
Veren Muhammed Ali'dir
Bir Allah Allah dost
Bir Allah Allah dostAşgın dolusun içirip
Ayaksız derya geçirip
Ganat verip de uçurup
Geren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Ya Allah Allah dostHer milletin var bir dini
Muhammed'in çoktur ünü
Meleklerin gerçek ünü
Bilen Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Yar Ali'm Ali'm dostMevla'ya olmaz bahana
Biad gerekdir Kur'an'a
Aşık edip bu cihana
Süren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dostSulari'yem bir günümle
Hekmet açık sır günümde
Ben acizem dar günümde
Eren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Nur Allah Allah dost
Yar Allah Allah dostAşgın dolusun içirip
Ayaksız derya geçirip
Ganat verip de uçurup
Geren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Ya Allah Allah dostHer milletin var bir dini
Muhammed'in çoktur ünü
Meleklerin gerçek ünü
Bilen Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Yar Ali'm Ali'm dostMevla'ya olmaz bahana
Biad gerekdir Kur'an'a
Aşık edip bu cihana
Süren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dostSulari'yem bir günümle
Hekmet açık sır günümde
Ben acizem dar günümde
Eren Muhammed Ali'dirHu Allah Allah dost
Bir Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
Nur Allah Allah dost
Yar Allah Allah dost
| 505 |
Özyurt Kırım
Her yıl on sekiz mayısta Kırım’da
Hatırlanır sürgün yılı acıyla,
Gözyaşı dökülür, her bir mekânda,
Cuci hanın öz yurdu güzel Kırım,
Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım.
Kırım hanı, Cengiz hanın soyudur,
Mertlik, yiğitlik hep onun yoludur.
Yurda saldırı düşmanın sonudur,
Batu hanın öz yurdu güzel Kırım,
Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım. Rus askeri, Yalta, Bahçesaray’da,
Akmescit, Aluşta, Sudak, Akyar’da
Bir gecede baskın yaptı, tüm Kırım’da
Bike hanın öz yurdu güzel Kırım,
Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım. Sürgün yolculuğu zordu vagonda,
Binlerce Kırım Türkü öldü yolda,
Yurt hasreti çekildi Sibirya’da,
Giray hanın öz yurdu güzel Kırım,
Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım. Kırım-Tatar Türkü dönse de yurda,
Tekrar özlemdir, devlet Altın Orda,
Özgürlük düştedir, her genç Tatar’da,
Kırımlıoğlu’nun yurdudur Kırım,
Tamgalı, gök bayrak ta gizli sırrım.
| 130 |
Elini Öperim Memleketim
İçimi kâğıtlara döktüm Belek’te.
Mavinin yeşilin bereket ufkunda.
Şükranlarım sanadır Türkiye’m.
Bin bir nimet toprağımda iken;
Ele güne muhtaç eyleme Allah’ım.Karnı tok sırtı pek kardeş;
Millet sevgi ister, sırtımda hançer mi?
Büyüttü ikimizi anam ninnilerle.
Karabulutlara mermi yüklenmiş.
Dua eden anneye mi kardeş.Vatan toprağında bize de gerek mezar.
Elin parası şipşirin mi kardeş.
Bayrağım uzak ülkelerde gölge iken;
Kardeş kardeşe kırdırma Allah’ım.
Pişmanlık ariflerin yoludur.
Anne kokusu yüreğimde iken;
Sen gel kardeş, özlemlerinle gel.19.11.2016 Belek Antalya
| 79 |
Karkamış'ta Asker Olan Memed
Askerliği KARKARMIŞ'ta yaparsın
Komutanın bir emriyle koşarsın
Can VATANIM diyerek coşarsın
KARKAMIŞ'ta asker olan MEMED'İMKardelen'in mektubunu beklerken
Onlu geçen günlerimi özlerken
Gözlerimde akan yaşım durmazken
KARKAMIŞ'ta ağlar ağlar MEMED'imSıla hasret YAR hasretim hiç dinmez
Jandarmanın iştiması hiç bitmez
Bu dağlardan MEHMETÇİĞİM hiç inmez
KARKAMIŞ'ta asker olan MEMED'im
| 51 |
Karalamalar17 - Hüzün
'Keder, üzüntü' anlamlarında kullanılıyor 'hüzün'. Bir ahlâk terimi olarak da insanın maddi veya manevi kayıp ve eksikliklerinden duyduğu üzüntü ve kederi ifade ediyor.Kuran’da iki ayette hüzün, üç ayette aynı anlamı taşıyan hazen, otuz yedi ayette de aynı kökten fiiller geçmektedir. Birçok ayette müminlerin ahirette üzüntü duymayacakları bildirilmekte; Hz. Peygamber Aleyhisselâm ve müminlerin başlarına gelen musibet ve sıkıntılar sebebiyle veya maruz kaldıkları baskı ve zulümlerden dolayı üzülmemeleri öğütlenmektedir.Hadislerde ise ölüm gibi acı veren olaylar karşısında üzülmenin normal olduğu, Kur' an'ın hüzünlü bir ortamda indiği, insanları üzüntüye sevk eden sıkıntıların günahlara kefaret olacağı, Allah'ın musibetler dolayısıyla yaş döken gözleri, hüzünlenen kalpleri azaba uğratmayacağı İfade olunmuştur. Hz Peygamber aleyhisselâtu vesselâm da acı ve üzüntü veren sıkıntılara uğramaktan Allah'a (Azze ve Celle) sığınmıştırSufiler hüznü daha çok ahiret kaygısı veya hayırlı bir işi başaramamaktan duyulan üzüntü için kullanırlar ve olumlu bir anlam yüklerler.Hüzne olumlu bir anlam yüklemek aslında insanı hayat karşısında güçlü kılar ve zorluklara karşı direncini arttırmasına yardımcı olur. Ve hatta mutluluk vesilesi bile olabilir. Öte yandan gurbete düşmüş, yurdundan uzak kalmış bir insanın yaşamış olduğu ruh halini en iyi yansıtan kelimedir hüzün. Belki de insana en çok yakışan şey, kim bilir?
| 191 |
Sevgi9
Zeliham güzeldir
Süzülürken umut gözlerimden
Doruklarda AŞK umutsuz sevinç
Kahreden umut kısaca sevinç
Zeliham şu geçiçi dünyada
Herşeye rağmen UMUT demek
| 22 |
SOKAK
İnsanlar geçiyor sokaklardan
Kendi ölüleri omuzlarında
Bir hayat nefes nefese, orman orman
İnsanlar geçiyor sokaklardan
Sevgiler taşmış, merhametler taş
Buram buram tütüyoruz taştan topraktan.
| 25 |
En Güzel Şey Sensin
Savrulsun kadehler ay bulansın bu gece
O ince ellerinden güller beyaza bürünsün
Bir kızıl şarap tadında aşk kanıma girsin
Ey yar başıma gelen en güzel şey sensinO narin ellerin bir kır çiçeğinin güzelliğidir
Parmaklarının arasından dökülür dağlar
Bana dokunduğunda saçıma konar kuşlar
Ey yar başıma gelen en güzel şey sensinKoparmasın dağ çiçeklerini hiçbir kimse
Her şey ellerin gibi kalsın doğal ve ipince
Bana dokunduğunda aşkımız zirve yapar
Ey yar başıma gelen en güzel şey sensinHer morun tonunda açar acının çiçekleri
Dudakların ki goncadır öylece suskundur
Sarı sensin turuncu sensin kırmızı sensin
Ey yar başıma gelen en güzel şey sensin
| 103 |
Sevdan Yüregimde Saklı
Gök yüzünde uçan turnaya ne bahara ne yazıya
Sözde geçmiyor benim bu gönlümdeki kara sevdaya
Yalan dünyada hep gülmek istedim bende doyasıya
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
Şu yalan dünyada benimde yüzüm neden yümedi
Bende dermanım kalmadı günleri ayları dakaları saya
Gül kokarsın beni yıllardır sevdanın ateşiyle yakarsın
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
Akşam oldu sen geldin aklıma hüzün çöktü yüregime
Bitmeyen baharım alın yazımsın soframda tuzumsun
Benim dünyamda değişmeyen mevsimimde yazımsın
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
Görenler beni senin için deli divane olmuş sanar
Beni sevdanla koydun yar her gecenin gündüzü var.
Belki gün gelirde güneş yeniden bizim için yine doğar
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
Sana umut bağladım ey sevda ateşi közüne yandım
İçimde saklı Özlemi unutulmuyor sevdalım hoş sözleri
Günlerce göz yaşı döktüm sevdanı yüregimde çektim
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
Ne gecem beli gündüzüm doğmaz isyanda yıldızım
Hasretinle kurudu dudaklarım konuşamaz oldu dilim
Sana koşup ben gelmek isterdim gelemezki ayaklarım
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
Sevdalım gönlü sarı ben sevmişim seni aglarım zarıl
Kalbim yanar yakınır oldu ben aşkının,ateşiyle harıl
Gelir diye özlemle yolunu gözlemişim ben nazlı yarin
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
Evimizin dört yanı duvar bahçede ekili güllerim var
kalbinden sevenleri sevdiğinden ayırmaya kim kıyar
Allah'ım şahitir gerçek seveni haberdar görür duyar
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
Türkan derki acep benim sevdigimi görenler varmıdır
Gözerim uyku tutmuyor sevdalılar neden unutmuyor
Sevdanın ateşi kalbimin ortasıda alev sarmış yanar
Umut bağladıgım yar yaşıyor sevdan yüregimde saklı
*(Şiir) *
| 261 |
Halkın Ekmeği
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek,başlar açlık,
bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız,kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter! Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire...
Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin? Öteki ekmeği kim pişiren? Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.Bol,pişkin,verimli.
| 127 |
Eskiye özlem
fertler Görmedik hiç bayram harçlığı yoksuldu ailem
Tatmadık hiç elma şekeri ki tatlarını nereden bilem
Sonraları vermişse de rabbim bitmedi o eski özlem
Zira yıkıldı o eski aile sıcaklığı dağıldı ailede
| 33 |
Ah Yaşam! ....
Ah yaşam! ....
Ne oyunlar oynarsın sen bana.
Yenilir,yutulur cinsten değil.
Yutturdun kendini bana.
Hadım edilmiş duygular,
Susturulmuş düşünceler.
Doğa çağırır beni,
Bırakıp gideceğim içine.
İnsanlığımızdan çıkacaksak,
Yerin dibine geçsin bütün kurallar.
| 35 |
Vazife ve Sorumluluk
Deryada sesiz bir gemi
Mesuliyeti beklemek herkesi
Etrafı sarmış çamur deryası
Şu anda gemi kurtuluş vasıtasıBindiği dalı kesmek,idam sehbası
Gemiye zarar vermek,farklılık dalgası
Farkında olmadan denize düşence yılana sarılması
Her şeyin başında insanın tetbirli olmasıHer gemide bir pusula
insanın pusulası nasıl ola
Kendi zatını kendisi ışıklandıra
Böyle bir kişi güneş gibi olaGüneş hem kendisi ışıklı
Hem de çevreyi ışıklandıra
Nasıl vazife anlayışı yılllarca
Biz de olsak ah güneşceGüneşi güneş yapan Zat
İnsanın güneşini insan yapan Zat
Güneş dünyalık Peygamber ahiretlik yaklaşacak
İnsanoğlu kurtuluş beratını sağ yanında alacak
14012007.1100
| 91 |
Biri Deniz Biri Yıldız
İlerde evlenirsem eğer
İki çocuğum olsun
Biri Deniz, biri YıldızBiri kız olsun, biri erkek
Biri bana benzesin, biri annesine
Biri Deniz, biri YıldızBiri sarışın olsun
Diğeri esmer
Biri Deniz, biri YıldızBiri benim yanımda olsun
Biri annesinin
Biri Deniz, biri YıldızBiri şair olsun
Biri yazar
Biri Deniz, biri YıldızOkulda biri çok sevilsin
Diğeride onun kadar
Biri Deniz, biri YıldızBiri aşkı anlatsın
Biri sevgiyi
Biri Deniz, biri YıldızVe bir gün terk ettiğimde dünyayı
Mezarımı bir gün sulasın bir gün biri
Biri Deniz, biri YıldızAma ne olursa olsun,
İkiside insan olsun
Ayıp örtmede yıldız kadar,
Hoşgörüde deniz gibi olsun.(13 Eylül 2007) Salihli
| 103 |
Odağında vatan hasreti yatar
Aklını kemiren düşüncelerin
Odağında vatan hasreti yatar
Kaptırıp kendini eğlencelerin
Batağında vatan hasreti yatar Özleyip İstanbul Ankara diye
Talihim kaderim ne kara diye
Oturup yakıyor sigara diye
Dudağında vatan hasreti yatar Elinden tutanı yoktur dünyada
Kendi Avrupa da aklı Konyada
Sabahlara kadar mali hülya da
Yatağında vatan hasreti yatar Tatilde görmeyın sakın el gibi
Bir kaç hafta tatil geçer yel gibi
Yaşlar şıpır şıpır akar sel gibi
Çatağında vatan hasreti yatar Bu hasret sürekli yoktur bitişi
Meraklara salar günün batışı
Yaralı kalplerin artar atışı
Atağında vatan hasreti yatar Mikdatî Trabzona düşerse yolun
Yaylalara çık da bir kaç gün bulun
Burada kokusu çıkmıyor gülün
Budağında vatan hasreti yatar
| 111 |
Ayıcı
Aynı kazadan, hemi de aynı köyden, askere gidiverdik; İsmail Demiralay'nan, ben Hüsnü Kubuz. Bizim oraları, Antalya'nın dağ köyleri, serin olur biraz azıcık. Sene mi, kırklı yıllar, gâvurun dölü Hitler'in dünyayı perperişan ettiği, kasıp kavurduğu, esip savurduğu seneler...Asker olmaya askeriz amma, hiç birimiz teskere alırız diye beklemiyoz haniyse. Teskere Kaf Dağı'nın ardında, artık kısmet, savaş ne zaman biterse...Gediklisi olduk asker ocağının. Bazen rüyalarıma giriyor, zannediyom ki, doğduğumdan beri askerim. Arada yeni gelen çömezlerlen kafa da yapıyoz; onlar da olmasa nasıl vakit geçer ki...Ben onbaşıyım lâkin, yazıtura onbaşı; çavuş olmamız heç mümkün deel, hemşehrim İsmail'de, iki metrelik zebellah gibi bir adam, hemi de benim arkadaşım. Cephede düşmana uzaktan göster göster geri çek. Ara ara dalaşsak da kedi ile köpek gibi, yine de eyi anlaşırız kerata ile...Bana isim takmış çömezler bunun dolduruşuyla, Kontak Onbaşı diyorlar ya, yakalasam tepetaklak edeceğim haytaları, İsmail'in de diline dolanmış.''len oğlum deme bana öyle''diyom dinletemiyom.''Ben sana gösteririm dedim birgün içimden.''Tatil günü olmuş, serilmişiz yatıyoruz öyle çayır çimen üstünde. Zııırt bir düdük, içtima var toplan. İsmail'nen kalktık, içtima alanına gidiyoruz herkeslen beraber. İçimizdende köpürüyoz.''Tatil günü içtima mı olur.''...Bizim üsteğmen bölüğü topluyor. Nöbetçi Çavuşu Hıdır saydı bölüğü tek tek, selamıda çaktı Üsteğmenime, adım Hıdır elimden gelen budur dercesine''Eksiği fazlası ile bölük tamamdır komutanım''deyip çenesini kapattı...Üsteğmenim çok cin, açıkgöz, şeytana külahı ters giydiren cinsinden bir komutan, adamı çarptımı fena çarpar. Çavuşu yerine gönderttikten sonra, elini arkaya aldı, gözlerimizin içine baka baka dolaşmaya başladı. Hele dur Hüsnü dedim içimden, gene birilerini çarpacak, ben de İsmail ile yanyanayım. Bir arkadaşın önünde durdu, elini kaldırdı''Sen'', asker hemen öne çıktı, adını soyadını söyleyip''Emret komutanım''dedi...Üsteğmenim''Ne iş yapardın sen sivilde.?''deyince, asker hazırolunu bozmadan''Ben bebelere macun satardım komutanım''cevabını yapıştırdı. Üsteğmen yine''Sat bakayım görelim''dedi. Er eli ve mimikleri ile de bir takım hareketler yaparak''Hadi hadiyeee macun macuuuun''diye nasıl sattığını bir bir gösterdi. Üsteğmenim elleri arkada, bir iki adım daha attıktan sonra, yine bir erin önünde durdu.''Sen ne ile uğraştın asker''. Asker yine esas duruşunu bozmadan ''Ben esans satardım sifilde seyyar olarak komutanım''dedi. Üsteğmenim gözlerinin içine bakarak,''Afferin ulan sat bakayım''dedi. Asker selamı çaktıktan sonra''Esans esiyaaaans, hanımları beyleri sıfır kilometre yapar.'' ''Esiyanaaans''diye de uzatarak hünerlerini gösteriverdi...Üsteğmen yine elini arkasına alarak biraz daha gittikten sonra, benim ilen İsmail'in yanında durdu. Kalbimizde pıt pıt atıyor ha!!!Bana döndü''len Hüsnü sen neyle iştigal ederdin''bir iki saniye düşündükten sonra, cevabı yapıştırıverdim,''Ayıcıydım ben, ayı oynatırdım sivilde''Üsteğmen kaşlarını çatarak''Nerden bulcez len sana burda ayıyı''dedi. Gözlerimi İsmaile çevirdim,''İsmail Demiralay var ya komutanım''diye ağzımdan çıkıverdi. Üsteğmenim''Oynat bakalım len Kontak Onbaşı bir görelim hele'' Yan gözle İsmaile baktım, kızarıyo, bozarıyo, hem de dişlerini gıcırdatıyo, lakin ok yaydan çıktı, emir büyük yerden naapsın. İki palaskayı birbirine bağladım, makinalıtüfek harbi kutusunuda elime darbuka gibi yaptım, İsmail de renk şafak atıyo, dişlerini kenetleyip benim yedi sülaleme sayıyor.''len ben senin nını, radını, mişini, geçmişini'',ben de dımbır dımbır kutuya vurarak türkü çığırıyom.''Aman da armut dalda ballanır, koca oğlanın memeleri sallanır''dımbır dımbır da dımbır dımbır. Baktım bölük de herkes, Üsteğmenimde dahil yerlere yatıyor, ara ara da gözünden yaşlar gelir oldu Üsteğmenimin. ''Tamam len''dedi ''Kontak Onbaşı tamam, sen de olmasan burada hiç vakit geçmeyecek.''...
| 496 |
Yalvarmak
Kuşlar bile yüce Hak'kı zikreder
Bir taneyi arar bulur şükreder
Olanları Hak'dan bilir sabreder
Gece gündüz şükrederler Allah'a.Baykuş bile ateş almış yanıyor
Gidip gidip viraneye konuyor
Süleyman'ın köşkü orda sanıyor
Gece gündüz şükrediyor Allah'a.Güvercin de hu! çekiyor durmadan
Durur muki maşukunu bulmadan
Gece gündüz zikrediyor yılmadan
Feryat edip yalvarıyor Allah'a.Bülbül bile bir gül için yanıyor
İbrahim'in ateşidir sanıyor
Güle değil, İbrahim'e yanıyor
Feryat edip yalvarıyor Allah'a.Nesi vardır? Bakın kurdun ininde
Bir ekmeği bile yoktur sininde
Gece gündüz her Allah'ın gününde
Feryat edip yalvarıyor Allah'a.Uyan kahya, uyan şafak atıyor
Kuşlar bile yanık yanık ötüyor
Ne yatarsın ömrün boşa geçiyor
Tevbe edip yalvar yüce Allah'a.
| 104 |
30 Ağustos
30 Ağustos denince yüreği güp edenler,
Kimi, ataları sayesinde bugüne gelenler,
Kimi kutlanmasından rahatsız hainler,
El mi yaman, bey mi yaman? bekle görelim.Sözüm, atasına hürmet kıymet bilenlere ,
Dikkat et, hemen yanı başındaki hainlere,
Göz ol bakar kör geleceği görmeyenlere,
El-ele, destekle birbirimize omuz, verelim .30 Ağustos, Bayrak yok denecek kadar az,
Bu gidişle bu topraklar onlara da kalmaz,
Kökümüz burada, her rüzgarla savruzlmaz,
İş başa düştü, bize bizden olan gerek derim.İçimizde düşman mı, düşmanlaşmış mı çoğaldı?
Nice düşmanlar geldi gitti, yine bize kaldı,
Bu toprakları atalarımız, gözyaşı, kanla aldı,
Birlik olup düşmanlar ortada, yere serelim.
| 98 |
Hıdırellez
O yükseldiğinde kameranın kadrajında Şehvetle
yükselirdi yükselirdi yükselirdi ve...Meşaleyle donanmış ateş ırmaklarında, döker keder
ırmağa çingene çiçekleri. Dökülür kırılgan kelebek Kanatları.
Hıdırellez mevsiminde istiflenir çerçöp. İstiflenir defnelerle
çiçek cesetleri. Taç Yapraklar İstiflenir saçlarında suların…
menekşeler açar tomurcuklarla şehvet. Patlayarak açılır
tomurcuklu organı. Patlayarak açılır kahverengi çiçeği..
Akar ateş ırmakları meşaleler harlanır. Dökülür uçuruma
kurşuni kelebekler. Bekaretin virajından savrulup bariyere,
şarampole düşer ateş ambiyansında şehvet. Peşkeş çekilince
aşka Çingene bekaretler; yırtılır kızlığı gelinciğin ve yiter
çeker sizi dipsiz uçurumlara keder.... Çeker sizi bataklıklara
ecel... Şehvetin girdabında boğulup kalırsınız; boğulup kalırsınız
ırmağında ateşin. Azabın muştusuyla ırmakta nefes nefes
nefes nefes yanarsınız ey efkarlı çingeneler! döker keder
ırmağa o çingene çiçekler, meşaleyle donanmış ateşli ırmakta ne? O yükseldiğinde kameranın kadrajında Şehvetle
yükselirdi yükselirdi yükselirdi ve...
| 123 |
Doğum Günün Kutlu Olsun
Yüreğine neşe dolsun
Sonsuza denk huzur bulsun
Sevdiklerin candan olsun
Doğum günün kutlu olsun.Eş dost gelmiş kutlamaya
Saz alıp geldim çalmaya
Haydi, kalkın oynamaya
Doğum günün kutlu olsun.Meleğime mumlar yakın
Saçlarına güller takın
Şu nazlı kuzuma bakın
Doğum günün kutlu olsun. Ömrün verdi bir seyahat
Yeni yaşta sağlık sıhhat
Rabbim versin cana rahat
Doğum günün kutlu olsun.
| 61 |
Senden Hatıra
Bu kaçıncı mektup sana yazdığım
Gözyaşımı döktüm her bir satıra
Bu kaçıncı tövbe bilmem bozduğum
Bana bu yalnızlık senden hatıraSeni unutmaya çalışmam gerek
Böyle yaşamaya alışmam gerek
Hayatı biriyle bölüşmem gerek
Bana bu yalnızlık senden hatıraHer gün hasretinle dolup taşarım
Sensizlik derdini nasıl aşarım
Belki ölmem ama çok zor yaşarım
Bana bu yalnızlık senden hatıraKendime bir türlü sözüm geçmiyor
Gönlümde yaktığın közüm geçmiyor
Aşkınla dolmuşum özüm geçmiyor
Bana bu yalnızlık senden hatıra
| 74 |
Azatlı Köle
aradığım nakkaş gönlümde imiş
hakkın yolu gönlüme düştü
buldum aşkı derken salik yolunda
meğersem hakk'tan cüda ya düştümyolunda azadlı köleyim ya rab
zikrim niyetimdi niyetim kısmet
tevekkülüm yetmez nevs perdesine
ahiret arzularken dünyadan oldum.
| 36 |
Türkiye Cumhuriyeti
Yüz yıllar boyunca nice engeli
Aşasın Türkiye Cumhuriyeti
Sarsılmamak için düzgün dengeli
Koşasın Türkiye CumhuriyetiOsmanlı Devleti kalpten vuruldu
Boz bulanık akan sular duruldu
Gönüller nehrine köprü kuruldu
Coşasın Türkiye CumhuriyetiBen hep coştum eşlik ettim sellere
Sen benimsin vermem seni ellere
Güçlü süper devlet diye dillere
Düşesin Türkiye CumhuriyetiHer vatandaş hürdür değildir köle
Hür olmayan insan hiç nasıl güle
Seni canı gibi seven gönüle
Neşesin Türkiye CumhuriyetiVatana saldırdı her karayılan
Bozuldu düşmanın çizdiği plan
Ateşler içine korkmadan dalan
Maşasın Türkiye CumhuriyetiTürk arı misali bu vatan balı
Şanlı al bayrağa selam durmalı
Devletler içinde üniformalı
Paşasın Türkiye CumhuriyetiÇalışkan olanlar çıkarmış Ay’a
Çalışkan olmayan gidermiş yaya
Bu Anavatandan sen de uzaya
Taşasın Türkiye CumhuriyetiAtatürk güldürdü bunca sağları
O’dur çözen kör düğümlü bağları
Şanlı jetler ile nice dağları
Aşasın Türkiye CumhuriyetiÖmer Tombul Türk-Kürt kardeş bu kullar
Bölmek ister seni sapık akıllar
Dilerim Allah’tan nice yüzyıllar
Yaşasın Türkiye CumhuriyetiHALK ŞAİRİ ÖMER TOMBUL
| 149 |
Beklemek
Gün batarken yorgun, ışıklarıyla ıssız.
Kara taşlar ardınde erirde usul ve fersiz
Benden sana akarken geceye dönerken sessiz
Beklerim düş kokunu, yıldızlardan habersiz... Gecenin sahibidir kara gökler, bulutlar.
Baykuşlara arkadaş zifirle sarmaş dolaş.
Sen gözlerinde yeşertirken çölleri
Gecede meçhul yolcu, besliyor gönülleri. Nasıl tutunur sevda, kökleri yok olurken,
Sabahlar beklenirken, gecede düş solurken,
Hatıralar yırtılırken, sessizlik boğulurken,
Sessizlik ağlıyorken,ben bende değil iken
| 63 |
Işık olmak sevgiliye
Sana ılık bir merhaba diyebilmek
Isırmak dünden kalan
ve Seninle paylaşılmış bir dilim ekmeğİ
İşte mutluluk bu,sevinç bu Ne mutlu ne yelken açmak
Yüreğinin derinliğinde
Nasıl Nasıl olurki ey sevgili
Geçmişte küllenmiş bir aşkı yeniden diriltebilmek
Gül tazeliğinde bir buseyi kondurabilmek ay yüzüne
Ilık bir dokunuş, yağmura inat ılık bir seviş
Yüreklere sığmayan bir sevdanın
Hırslı ateşini aynı azimle yakabilmek Artık eskilere olan özlemi bir kenara koyup
Mululuğunu düşlüyorum
Mutluluk diyorum mutluluk
Gönül bahçende umutla oynayan gül yüzlü çocuk
Artık bir tebessüm ırmağı akmıyorsa yüreğinden
Güneşi kıskandıracak kadar aydın değilse yüzün
Bilesinki hüzündeyimHüzündedir bu yürek sen serznişde iken
Her umutsuzluğunda bir fidan daha ölür
Güneşe dönük yüzüyle
Her kışda bahardır yüreğimde mutluluğunO Pembemsi yanaklarında ılık bir hava gibi
Esiyorsa tebessüm
Ankara gibi Güvenparkta yeşeren bir ağaç gibi
Büyümüşse yüreğinde umut ve mutluluk
Ve o koca koca hüzünleri söküp atmışsan yüreğinden
Sevdada budur umut budur mutluluktaSen yapayanlızken kalabalık şehrin orta yerinde
bilmelisinki
çoşku çoşku yürek yürek öbek öbek
bir çağlayan gibi yüreğine akan biri var
Ve gecenin en hırslı soğunda bile
Ateş çalarım güneşin koynundan sana getiririm bilesin
Gece olurum, karanlığa inat ışık olurum
Kuş olurum kanadı kırık ve yorgun uçan
Gelir konarım pimapen pencerenin önüne
Senin sabahtan merhametli ellerinle bıraktığın
ekmek kırıntılarını kuşlar yemimidir diye düşünürken
Ben sevdanla,ellerinin merhametiyle beslenirimŞimdi sesiz sedasız geldin girdin yüreğimden içeri
geçmişe sevgiyle gülümseyen
| 222 |
Sen insanların umudunu kırma
Sahip olduğu tek şey umuttur,
Sen insanların umudunu kırma.
Kötü olan duyguları unuttur,
Sen insanların umudunu kırma.İnsan umut ile sevinip coşar,
İnsan geleceğe umutla koşar.
İnsanlar hayatta umutla yaşar,
Sen insanların umudunu kırma.Dert insanların yüreğinde yığlı,
Urganı boynuna geçirme yağlı.
Yaşama ümidi umuda bağlı,
Sen insanların umudunu kırma.Her zaman insan kurala uyamaz,
Umut olmadan gam kulu dayamaz.
Umutsuz insan fazla yaşayamaz,
Sen insanların umudunu kırma.Yusuf umut içinden derdi atar,
Umut hem yaşama sevinci katar.
Umut insanları ayakta tutar,
Sen insanların umudunu kırma.
| 86 |
Anneler Günün Kutlu Olsun ANNE
Görüp duymasan da geldim başına
Anneler günün kutlu olsun anne
Yeter ki, yattığın yerde üşüme
Anneler günün kutlu olsun anne Yanına geldim karşıladı toprak
Gözlerime yaş doldu, başıma ak
Mezarına koydum güllerden yaprak
Anneler günün kutlu olsun anne Başında ki taşı öptüğüm anda
Sanki can çekildi bu tatlı canda
O soğuk toprak da gerçek mekânda
Anneler günün kutlu olsun anne Özledim yanını tuttum bir niyet
Azrail’e bile etmedim minnet
Diliyorum olsun mekânın Cennet
Anneler günün kutlu olsun anne Seslendim mezara o tatlı ruha
Dualar ettim, yalvardım Allaha
Kefen giyerek gel semde bir daha
Anneler günün kutlu olsun anne Halin bilmiyorum içimde kaygı
Toprağın okşamak hüzünlü duygu
Necati başında durarak saygı
Anneler günün kutlu olsun anne Necati KEÇELİ
İZMİR 11.05.2014
| 124 |
Söz İzi
SÖZ İZİNasıl oldu da oldu, çaktırmadan gizlice
Bakan nasıl baktı ki, “yüzünde göz izi var.”
Canını sıkkın gördüm, gülüm benden habersiz
Bir şey diyen mi oldu, yüzünde söz izi var? Mihrâbın yıkılsa da, duruyor güzelliğin
Edâ, cilve, naz, sitem… farklıdır özelliğin
Gerek hayâ yönünden, gerekse tâzeliğin
Gelin olsan da hâlâ, yüzünde kız izi var.Ne olursun sen bana, kalbinden bir kapı aç
Ben de seni her zaman, başıma edeyim taç
Sorsam ayıp olur mu, daha önceleri hiç?
Aşk oduyla yandın mı, yüzünde köz izi var? Aşk acısı öyle ki, o apayrı bir sayrı
Kıskanırım ben seni, ayrı kalsak da ayrı
Asla kabul eylemem, annen, babandan gayrı
Kimler sitem etti ki, yüzünde naz izi var.Sağlam sanılan dikiş, bir anda sökülüyor
Bükülmeyen bilekler, gün gelip bükülüyor
O güç, kuvvet nerede, organlar dökülüyor?
İkinci bahar yakın, yüzünde güz izi var… Hanifi KARA
| 140 |
Kutsal Görüntü
İnsaf, Merhamet, Barış ve Aşk için
Dua eder insan başı dardayken,
Verdiği bu güzel nimetler için
Tanrıya teşekkürlerini sunar.
İnsaf, Merhamet, Barış ve de Aşk
Tanrımızın, babamızın adıdır.
İnsaf, Merhamet, Barış ve de Aşk
İnsandır, O'nun çocuğu, tasasıdır.
İnsaf insanın yüreğindedir,
Merhamet ise kişinin yüzüdür,
Aşk insanın kutsal suretidir,
Barış ise giydiği giysidir.
Yani insan nerde olursa olsun,
Dua eder başı derde girince,
Dua eder kutsal suretine insanın
İnsafa, Merhamete, Barışa ve Aşka.
Bu kutsal sureti sevmeli herkes,
Dinsiz de olsa, Yahudi de, Türk de
İnsaf, Merhamet, Barış ve Aşk vardır
Tanrının olduğu her yerde.
| 97 |
Kalk Da Yolcu Et Beni Anne
Kalk da yolcu et beni anne
İnsanlık ufukta kaybolmak üzere
Öpüp koklamanın ağlayıp susmanın zamanı değil anne
Oyuncakları dökülmüş çocukların savaş meydanına
Ve kirli sakallı cellatların
Kahkahaları yükselirken kahpece semaya
Kaf dağının ardında gülüp oynayan
Kürt, Türkmen, Yezidi çocukları
El uzatıyor
Kobani'ye, Şengal'e, Rojava'ya umut olmak içinKalk da gözyaşlarını sil utanma anne
Ve kaldır kutsal başını da sema ağlasın anne
Çocukları kovalayan cellat utansın anne
Yas sonrası yarıya çekilmeyen vicdan utansın anne
Kalk da yolcu et beni anne
Adem'in çocukları, Havva'nın çocuklarını katletmek üzere
Kalk da yolcu et beni anne
Bereket tanrıçalarının dilendiği Afrika'ya
Susamış bir çocuğun dudaklarına deniz olmaya
Açlığa müebbet yemiş çocuklara ekmek bulmaya
Kalk da yolcu et beni anneBiliyorum
21. yüzyılın başındayız anne
Biliyorum suçtur bu yüzyılda çocuk olmak
Hadi benim güzel annem
Kalk da binlerce yıllık suskunluğunu boz
Boz da yolcu et beni anne
Hadi benim güzel annem
Elini çabuk tut da yolcu et beni
Cellatlar uyanmak üzere anne
Çocukların dünyası çalınırken kahpelerce
Susmak;
Şerefsizlerin, puştların işidir anneBiliyorum benim güzel annem
Suçtur;
21. yüzyılda çocuk olmak
Biliyorum benim gözü yaşlı annem
Yasaktır, 21. yüzyılda yaşamak.
| 185 |
Gidişin
Zifir bir yağmur sonrası...
Turuncu bir sonbahardı gidişin...
Gözlerinde yaş...
Her damlası ecel...
Çığlık çığlığa martılar
Biraz korkak biraz ürkek
Kudurmuştu sanki deniz
Gidişine karşıki dağlar ağladı
Beni değil sanki
Dünyayı idi terkedişin
| 34 |
Dört eylül sivas
dört eylüldur sivasın günü
atatürkün şanlı yurdu
anadoluda dogdu yiğit ordu
türkiyenın gururusun sivassamsunda çıktı yola
sivasta erzurumda verdı mola
düşmanı eze eze
çanakkala sen bizim zaferimizsındumlupınarda top patladı
düşmanın yüregı çatladı
izmirde yunan hortladı
akdeniz sen bizim zaferimizsin
| 42 |
Düşman Sevdam
düş yakamdan dediğim düşlerimde şimdi
dolaşıyor o düş senin bu bu düş benim
düş demenin cezası bu olamaz
nedir bu düşe kalka gittiğim tozlu yollar
nedir bu kar düşen saçlarımın beyazlığı
bahanesi buysa bir daha düşün
düşün yanlış yaptığını göreceksindüşersen kolundan tutan olmaz derlerdi
tekmeler gelir düşenin üstüne belli belirsiz
vururlar çiğnerler yok olmaya ramak kalır
aklın düşüşe geçer yükseklerden
düş diye tempo tutarlar
niyetin yoktur oysa
sen usanmadan tutunacak bir yer arıyorsun
düşkün biri olma olasılığın yüksek olsa dadüşlediğim şeyler ne kadar uzakmış
dürbün ile bakmak kadar aptallık olabilir mi düşlere
tabii ki kalbimle bakmaya çalıştım
kalp gözlerimden ağır ağır yaşlar düştü toprağa
çatlamış torağın susayışına dayanamadım
düşümüne dalıp gittim saatlercepay düşmedi sevdadan yana
kazdım ellerimle çalıştım köle gibi
seneleri ziyan etmeyi kim isterdi
bir gününü verir mi yalvarsam
ömrümü dalından düşürdüğüm
düşkün hallerimin sebebi
düşman sevdam
| 140 |
Bir Yerlerde Kemiren Bir Şey Vardı
Seni kemiren, vurdumduymaz yalnızlıktı
Beni kemiren şeyin ne olduğunu, sorma sakın!
Senli ya da mütemadiyen dokunaklı sevişmelerimizde arta kalan kaprisli doğa harikaları, safsata
“Hulki Tunç”u okuyorum kaç zamandır
Kaç zamandır insan dokunaklılığı görmedim
Kim bilir sahteydi
Yoksa ben mi, sahte olan?
Ben mi, ölümcül kaprislerin eşiğinde doğu ya da orta doğu tezleri çıkaran?
Her şey boş bir safsata!
Kelimelerim yok
Ölü doğa olan her şey, gerçekten ölü
Bir gece en umulmadık vakitte sevgilin ölürse ve sen hâlen çekimdeysen
Hayat seni evirip çevirirken, babanın mezarı kan salgılarsa
Kardeşin terk edip giderse
Evladın eroin vardiyasında filizlenirse ve sen bir lokma bulup zıkkımlanamazsan
Seni kemiren vurdumduymaz isyandı
Beni kemiren şeyin ne olduğu konusunda emin değilim
Artık “Hulki Tunç” da okumuyorum
Hiçbir şey isyana isyan gelmiyor
Bir gencin doğum günü, bir bedenin tökezlemesine denk düşmüyorsa
Elveda muamma
Elveda koca gözlü seyrek çocuk
Seni ağzının en umulmadık yerinden öpüyorum.
| 150 |
Tadındadır Baharı
sevip yeniden
yıldızlara ulaşır
göğe bulaşırerimiş ateş
bir yudumluk ateş mi
tutku dolaşırsona gelince
tadındadır baharı
tutar dalaşır151010denizli Üç Dizelik
| 22 |
Bir Gün
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorumBir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, acil....................
| 31 |
...Gitme; Yıldız Gözlüm...
Yıldızlar aydınlatırdı gökyüzünü,Ruhundaki ilahi ışıklarla...Ve gözlerin; Zifiri karanlığı boğar,Ta ki gözkapakların düşene kadar... Sen; yıldızlardan bir armağan,Gözlerinle hüznü boğarken; Yüreğimin bam telini okuyandın.Ta ki göz kapakların düşene kadar. Dilek tutardım gözlerinde...Yıldız yıldız parlayan sihirinle,O an bir ömür düşlerdim seninle...Git me ne olur yıldız gözlüm gitme...Ta ki göz kapakların düşene kadar...
| 53 |
Sevgi
Sevgi bir yaşam olsa
Her anını tatmak isterdim
Sevgi bir dilek olsa
Yıldızların kaymasını beklemezdimSevgi bir rüya olsa
Hiç uyanmak istemezdim
Sevgi gözyaşı olsa
Damarlarım kurusada farketmezdimSevgi bir sel olsa,
Alıp götürmesini isterdim
Sevgi bir rüzgar olsa
Deli deli esmesini isterdimSevgi bir yağmur olsa
Damlalarla yıkanmak isterdim
Sevgi bir okyanus olsa
Bir baştan bir başa yüzmek isterdim(saturka73@hotmail.com)
| 58 |
Su Dunya'ya Savas Icin Gelmedik
YAYLACIK FM DİNLEMEK İSTERSENİZ BAŞTAKİ DÜ ĞMEYİ TIKLAYARAK AÇ INIZ Savastan nefretim artar eksilmez
Su dunyaya savas icin gelmedik
Madem bir birimizi oldurecektik
Oyleyse bu dunyaya ne diye geldikHani kardes idik ademden beri
Kiskancliktir elbet cinayetin sebebi
Bumudur hayvandan farkliligin sebebi
Su dunyaya savas icin gelmedikAlinteri gozyasi var emekte
Marifet yok viran edip yikmakta
Zalimin elinden mazlum bikmakta
Su dunyaya savas icin gelmedikKimi tok gezer kimi yari ac
Kimi cok zengin kimi ekmege muhtac
Kimide yel degirmeniyle ediyor ugras
Su dunyaya savas icin gelmedikZalimin zulmune karsi koyalim
Cahaletin gozlerini cikaralim oyalim
Barisin gonullu elcileri olalim
Su dunyaya savas icin gelmedikAmsterdam/08.05.2003
Şair: Guner Kaymak
| 108 |
Şimdi Evimin Çatısında Dolaşan Filleri Arıyorum
Şimdi evimin çatısında dolaşan filleri arıyorumBir kuşun duvara çarpması gibi olmamalıydı,
Tümörlere girişimiz,
Protez bir gülüş harmanlamamalıydı yüzümüzün aksesuarına yerleşen
Hoşgörülü olmayan çocukları
Göğsümdeki saatin sarkaçlarına asılan cellâtlara bayram yok
Korkunun alyuvarlarında jimnastik yaparken beynim,
Şahdamarımızda gökten boşalan yağmurları selamlayan kuşlar
İkamet ediyor.
Yarına saldığımız güvercin, dönmedi henüz kadırgaya
Dokunduğumuz yer uçurum,
Gece kör bir testere, basılan düşlerimiz, ne Leyla var nede mecnun,
Çıktım gökyüzüne fırtına topluyorum ay kovalarken.
Gözlerimde bir bebek mum yakıyor karanlığa,
Irmaklar ekliyorum gülüşüme, kent yağma edilirken yastığımın altında,
Çoğalıyor saçlarımda baykuşların intiharı,
Karınca ağırlığınca bassak yere, gergedan geçti diyorlar,Şimdi başımın ağrısına sabıkalı şu yorgun yürek,
Gece vakti çoban yıldızı üretemiyorum artık dağlara,
Sen dur artık Sakarya, ben akıp gideyim uzaklara,
Kim fısıldar kulağıma Nil’in Musa’sını
Kim çekip alır üstümüzden Kızıldeniz’i bir gece yarısı,Günahları keşfetmeden önce bilemezdik topraktan yaratıldığını Âdem’in
Ve bir sivrisineğin sığınacak liman bulması insan burnunda,
Arzın merkezine seyahat etmeyi tehir ediyoruz,
Martıların kanatlarına emanet edip İstanbul’u
Ne varsa söylenmesi gereken aşka dair söylüyoruz,
Hatta elimize bir sopa alıp gökte başını kaybeden balıkları dövüyoruz,
Uzak doğulu bir ressamın fırçasından tuvale dökülen yüzümde,
Ebabil kuşları dolaşıyor taşlarını bırakmak için fil ordusuna,Tuhaf şey değilmi, yazdığım karmaşık şiirler, sanki bir şiir eşkıyası gibiyim,
Dağlara vuruyorum şiiri, yol yok, iz yok, örgü yok, kah Fırat kenarında bir yolcu
Kah diclede oğlunu kaybetmiş bir ana
Bazen kafayı takıyorum Nil’e,
Bakır bir leğende annemin beni yıkadığı günleri de unutmuyorum
Ağzımı mühürlerken karanlığa,
Bir göçebe çadırında göçebeyim bazen hayata,
Bazen ısrarla basıyorum ayaklarımı yereFırtınalar dikiyorum saksılara, betondelen güller açarken yanı başımda,
Yatağımın sağ tarafında açan yosunlara takıyorum kafayı, bazen bitlere, pirelere,
Ormanın sessizliğinde kendi sesimden korkuyorum, gençliğimi vurup mezar taşlarına,
Ne garip şiirler yazıyorum ben, bazen boyumu aşan gürültülü kelimelerle giriyorum şiire,
Yaprakların hışırtısında kuşların seslerini dinliyorum, yeşili çalınmış ağaçların
Mavisi eskimiş gökyüzünün, tuzu biber olmuş denizin, kavga meydanlarına
Taşıdığım çiçeklerim, ezbere bildiğim çoğu türkülerin yakılışını, bir zindanda zamanın
Nasıl durduğunu, zamanın durduğunda yaşlanmadığımı fısıldayan duvarların sesini,
Kahrolası nemrutları, firavunları, gökyüzünü kamalayan yalnız adamları,
Evet, bir yalnız adamız cümle adam içinde, yalnızlar gemisinde oynadığımız tiyatro,
Sahne yok, dekor yok, seyirci yok, hiç kimse yok, oynayan ben, seyreden ben,
Kendimi alkışlayan ben, Şimdi evimin çatısında dolaşan filleri arıyorum gece görüş mesafesinde,
Ayaklarımın altında patlamaya hazır mayın tarlasında ceylanlar geziyor,
Unutkanlıklar örüyorum cumartesi, pazarlara, çekilip çocukların parklarına,
Benim harcım değil insanın mihrabında kuşların kafasını koparıp atmak,
Mansur olmasa da taşlanan yüreğimde simsiyah cesur bir yalnızlıktır boğazıma takılan
Unutamadığım boynumun hırgürlerinde, koparılan fırtınada, ölen başsız, başsız adamlar.
| 409 |
Cömertlik Mertlikle Olur Bilmekteyim
Bir sofradayım sanki sofra bezi var sadece. Yenilir yutulur bir durum değil açıkçası. Cimriliğin daniskası soframda. Akıllar kıt, yürekler boş, beyinler fukara... Nereden tutsan sofra bezi aynı. Tat alınacak hiçbir şey yok. Kıtlık elde... Elimden ne gelebilir? Dudaklar boş sürahi, içmeye varlar. Ağızlar kazan, yemeye varlar. Bir duvarın iki tarafı karambol. Tüm kaçmalarım karanpolde. Türbülanslar nefesimin kokusu. Artık açlıktan dilim bir dilim ekmek. Şaşkınlıktan değil küçük dilimi, büyük dilimi yutasım var. Fiziği, kimyayı, edebiyatı bir yana bırak. Artık kültür sarayları yok. Yemek sarayları var. Diller, damaklar, ağızlar bu sarayların kralları. Öyle açlık var ki artık kafamın eti yenmekte. Afiyet olsun bayanlar, beyler... Kıtlık akılda fikirde. Sözler profesörler gibi dolaşmakta. Meraktan soruyorum kim bunlara bana yabancı dilleri öğretmekte. Yabancı basın sözcüsü gibi dudaklar habire anlamsız sözler basmakta. Var mı buna dur diyecek kişi. Yoksa artık çekin fişimi. Kuş kanattır, balık yüzgeç... İnsan bu coğrafyada nedir sen seç. Gürbüz saçlar, henüz orman vasfını kazanmamış makiliğe benzeyen insancıklar. Mutluluk boylu poslu anlaşılan yaşanmayacak. Deli düzeninde hiçbir yer rehabilite merkezi olmaz. Hangi mezhebin inanları bunlar. Hiçbir dine benzemeyenleri yapmaktalar. Sofram sadece sofra bezi. Açlığım ta kalubeladan beri. Dersim kağıt kalem... Peki kim yazacak kim söyleyecek? Cahillik güzel... Gerisi taş bebek... Açlığın gırtlağıma dayandığı yerdeyim. Cömertlik mertlikle olur bilmekteyim. Sofraya samimiyetle konulmayan yemek insanı aç bırakır. Mertliğin sofrasında ise kimse aç kalmaz. Lokantalarda, kafelerde kim doyar? İçtenlikle bağdaşmayan her menü her zaman pahalıya patlar. İnsanların yalancılıkla suçlandığı bir toplumda hapishaneler boş olsa ne yazar.
Mertliğin sofrasında yalancılar bulunmaz: Ziyafet yalancılığın tuz biber olduğu yerde artar. Dayanılmaz acılar içindeki mide kuru soğana tapar. Mertliğin sofrasında açlık bile tatlıdır. Eğer bir söz ballıysa o sofradan zaten kimse aç kalkmaz.
| 276 |
YÜZ YÜZE
edilmiş bir yemini sular
söylenmez kırdılar ve
kayıp çocuklarını zamanın
acıları bitirdi
ey ki şimdi böyle
kalmadı verecek ağzım
yüzüm tiklerle mor
yüzüm huysuz köpek
sıçrayan bir yoldan ötekine
korkak kendine bakacak kadar
peki ya ben kimim
kimin evine bahçe
vazoda solmuş çiçek
sıcak bir manto kadar
gerilim hattına konmuş
güvercin gibiyim
bilir mi bunu sarnıç
suyun yengecini besleyen otlar
çocukluğum orda yok gibi
baba gözleri kör
kendini zorluyor kelebek olmaya
buğu olmuş ama farkında değil
yatıyor bir hiçlik gibi
uzun sarayında örümceklerin
yol bunu biliyor
ve rahatlar
bereketli bir sofra arda günah
doğrultuyar avcıyı yerinden
yapışkan bir sevinçle
yemin her dilde başka açıyor
Yom Sanat / Sayı 14 / Eylül- Ekim 2003
| 115 |
Allah Bana Yeter
Acılar içinde söylerken, artık yeter
De ki o vakit: ALLAH bana yeter
Rabbim, sabrın mükafatı ne eder?
Yok onlar için, ne hüzün ne de keder
| 28 |
Nasıl Başlamıştı
Bir yaz günüydü be gülüm
Bir yaz günü bakmıştım gözlerine
Bir sevda masalı anlatmıştın da
Aldanmıştım, kanmıştım, sevdalanmıştım SanaBir yaz günüydü be gülüm
Kendimi kaybetmiştim seni görünce
Pervasızca salıverilmiştim sana
Ağlamaklı olmuştum hatırlasanaBir yaz günüydü be gülüm
Beni benden alıp ta mecnun ettiğin
Yokluğunda seni bulduğum
Olmayacak hayallere daldığım Bir yaz günüydü be gülüm
Kalbimi çalıp ta ilanı aşklar ettirdiğin
Hayatı sevmeyi öğrettiğin
Her gün bir umutla yaşamayı sevdirdiğinŞimdi de bir yaz günü fakat
Sen yoksun, sensizlik ve çaresizlik içindeyim
Sen şu anda hayalden ibaretsin
Ve öyle de kalacak gibisin30 Ağustos 2013
Cuma
| 95 |
Sevgisiz yaşanmaz
Sevgi masal değilki
Anlatarak bitiresin
Sevgi hayatın kendisi
Var oldukça seveceksinSevgi kutsal bir duygudur
Gönülden seven için
Sevgi mutluluk yoludur
Kadir kıymet bilen içinHayat sevgisiz yaşanmaz
Sevgi karşılıksız olmaz
Sevmiyorsan sevde bir gör
Seven bir daha kopamaz
Kopan ise hiç unutamaz
| 43 |
Gelin silahlara,veda edelim.
Gül dikelim,güllensin tüm bağım,
ızFidanlarla yeşillensin,dağımız,
Bilgi çağı değimlidir,çağımız?
Silahlara ne gerek var, nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Şenlensin,gül,nergiz,derelim bağdan,
Feyiz bereketi,alalım çağdan,
Ehliyetli araç,sürelim sağdan,
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelimDüşmeden çekilen,tetik zehrine,
Coşkuyla dalalım,sevgi nehrine,
Yetkiyi verelim,asıl ehline,
Silahlara ne gerek var, nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Silah puşt icadı,puştluklar için,
Tetikler çekilir,bozulur biçim,
Vurup,vurulmalar,bilmemki niçin?
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Düzenler bozucu,delikli demir,
Namerdi mertlere,ediyor amir,
Yürekler yakıcı,edici kömür,
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Ağlamasın anam,yanmasın bacım,
Yeter artık,yeter,dinsin şu acım,
Sevgiye,barışa,var ihtiyacım,
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Gelin dul kalmasın,ölmesin damat,
Teslim et namerdi,tut başından at,
Hoş görü sevgiyden,varken almak tat?
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Maganda oluruz,mermi atarız,
Düzenli düzene,şeri katarız,
Hem bu yanda,hem o yanda biteriz,
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Şeytanı nefsine,uyup azıcı
Hırslanıp düzeni,olma bozucu,
Silah değil asla,sorun çözücü,
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Sırp’la Çeçenistan,Afkan’la Irak,
Zalimlere destek,nedir bu merak?
Bırak şu namerdi,elinden bırak
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Aklıma geldikce,hırslarım azar,
Ben dertli kalemim,hep dertli yazar,
Vallahi billahi,düzeni bozar,
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.Mahmut der silahım,elde kalemim,
Hedefi vuracak,çoktur kelamım,
Silahsız Dünya’ya,olsun selamım,
Silahlara ne gerek var,nedelim?
Gelin silahlara,veda edelim.05-12-2007
| 199 |
Emeğe Saygı
Emek insan için kutsal bir görev,
Çalışıp üretmek herkese ödev,
İnsanı motive etmeli söylev,
Emeğe saygı duy emeğin için.Emeksiz yemeğe değer verilmez,
Üretmeyen kimse hiç kıymet bilmez,
Emekle pişenin lezzeti bitmez,
Emeğe saygı duy ekmeğin için.Çalış çabala da hakkınla geçin,
Kimseden dilenme onurun için,
Doğruluk çalışmak en uygun seçim,
Emeğe saygı duy geçimin için.Hak edip çalışmak huzur kaynağı,
Varlığı paylaşmak irfanın bağı,
Ölümlü bu dünya yoktur durağı,
Emeğe saygı duy onurun için.İki günü eşit olan zararda,
Çalış çabala da bırakma darda,
Kervanın yürüsün kalmasın yolda,
Emeğe saygı duy kalkınmak için.Beklersen boşuna geçecek zaman,
Fırsatın var iken hemence kullan,
Çalışmak en güzel ibadet inan,
Emeğe saygı duy inancın için.30.10.2010
G.O. P./Ankara
| 112 |
Acı
Yıllardır dinmeyen bir sızı bu..
Ta..derinlerden çok eskilerden
Benim olacağın güne kadar
Dinmiyor bu sızılarım
Her ah çekişte bin isyan....................
| 21 |
Şaşırdım Vallahi
Yardan mektup aldım, bu sabah erken
Şaşırdım vallahi, olamaz dedim!
Cep telefonu, Faks, Me Se Ne varken
Postacı kapımı çalamaz dedim? ! ...Köprüden su değil, geçti ırmaklar
Tarihe karıştı, karalar- aklar
Asırlardır yazan, ince parmaklar
Tuşların yerini, alamaz dedim! ? ...Hesabı olmaz da, üç ile beşin
Kim verir postada, parayı peşin?
Pullu beyaz zarfı, kapatmak için
Islatıp diliyle, yalamaz dedim! ? ...Gurbeti bağlayıp, bin bir ağıda
Köyde ne var ne yok, alıp kayıta
Kim öldü kim kaldı, yazıp kâğıda
Döküp göz yaşını, sulamaz dedim! ? ...Haydi niyetini, bozdu diyelim
Aldı divit, kalem, yazdı diyelim
Türlü müşkülleri çözdü diyelim
Postacı adresi, bulamaz dedim! ? ...Teknoloji çarkı vurdu belime
Ne olduysa mektup, düştü elime
Kırk yıllık türkü, düştü dilime
Aşkın gül yaprağı, solamaz dedim! ? ..Necati eskiyi, anarken, daldı
Kafa isyanlarda, saçını yoldu
Yılbaşı kartları, tebrikler n’oldu?
Bilgisayar örfü, silemez dedim! ? ...
Bin yıllık adetler, ölemez dedim! ? ...
| 150 |
Sıladan Mektup
Sıladan bir mektup geldi dün yine.
Anam hallarımı merak edermiş.
Beş vakit namazı kıldıktan sonra.
Bana türlü,türlü dua edermiş.Babam kendisine bir kaval yapmış.
Ardına üç koyun.beş kuzu takmış.
Ömrünü bag,bahçe,hoçalar sarmış.
Gözü lale,sümbül,güle gidermiş.Abim kendisine bir yuva kurmuş.
Yenğem vakirlikten isyan edermiş.
Evde kaynarıken sıcacık çorma.
Gözü şeker,şerbet,bala gidermiş.Beni sorar isen gurbet elinden.
Bir sazım,bir sözüm düşmez dilimden.
Yaşlar boşaldıkça iki gözümden.
Irmak,ırmak olup akar gidermiş
| 68 |
Sızlamak
Gök mavi deniz mavi göz mavi
Hangisinden geçeyim sevgili
Önümden koşturur akıp giden hayat
İsterimki bozuk bir saat gibi durmak
Gel hadi dön hadi bak hadi
Ne kolay olur şimdi yaşamak
Duvara asılan resmi
Yeniden boyamak
| 37 |
Birgün Öleceksin...
Günde, üç öğün, yemek yemelere alışmışız,
Bu dünyada, sadece, dünya için çalışmışız,
Allah ve peygamberin uğruna, ne yapmışız,
Günde, üç öğün, yemek yemelere alışmışız,İstediğin kadar güzel yaşa bir gün öleceksin,
O dapdaracık mezara gireceksin gireceksin,
Yüce Allah sana neler hazırlamış göreceksin,
İstediğin kadar güzel yaşa bir gün öleceksin...
O dapdaracık mezara gireceksin gireceksin,
| 55 |
Yılbaşı
Küçükken yılbaşı gecesini iple çekerdik,
Yeni yılın girmesini heyecanla beklerdik.
Çocukluk işte, son güne sevinç eklerdik.
Beklediğin o günleri hatırlıyor musun? Haftalar öncesinden sayıklardık yapacakları,
Bir sevinç, heyecan kaplardı tüm ocakları.
Hayal ederdik bizi saracak sıcak kucakları.
Kucağa sarıldığın günleri hatırlıyor musun? Televizyon kanalı yılbaşı programı sunardı,
Hane halkını programların heyecanı sarardı.
İnsanlar; mutluluğu,huzuru bunlarda arardı.
İzlediğin o programları hatırlıyor musun? Televizyon başında geçerdi heyecanlı saatler.
Değişik tat katar soba üzerindeki kestaneler.
Gelen misafirler tavşan kanı çaydan içerler.
Kestanenin, çayın o tadını hatırlıyor musun? Yine mutluluk ve sevinç gelse de her haneye,
Ama ben üzülüyorum yeni bir yıl geldi diye.
Ömrümüzden gidiyor; yıl,ay,gün…her saniye.
Bir yaş daha yaşlandığını biliyor musun? İnsanlar geçmişe,geride kalan yıla daldı,
Baksana geride koskoca bir yıl daha kaldı.
Geçen yıl,geride kalan gün kırılan bir daldı.
Geçmiş günlere bakıp ders alıyor musun? 2015 yılı kapımızı başarı,mutluluk için çalar.
İnsanlar ders almak için geçmiş günlere dalar.
Kimler geçen kötü günleri düşünüp de ağlar.
Geçen günler için gözyaşı döküyor musun?
31.12.2014
Hasan Kaya
Eğitimci-Şair-Yazar
| 166 |
Bacakları protez
Aç çocuklara
Oyuncak bebek verdiler
Sence bu umut mu
Bebeklerin içi
Bubi* tuzağı doluEğlencesi tuhaf
Savaş sosyetesinin
Ölümü bile
Umutla süslüyorlar| Mayında bacağı kopanlara
Paraşütle protez atıyorlar |Ah bu çocuklar **
Savaşı hep onlar çıkarıyorlar
Sosyeteyi sobeliyorlar
Onların çocukları gibi
Koşup oynayamıyorlar| Bacaklar protez
Toprağı hissetmiyorlar |Ah bu çocuklar
Bombaları bile oyuncak sanıyorlar
Hiç akıllanmıyor
İlla umut diyorlarAfganistan'da..ırak'da ve başka yerlerde..Umut diyen çocuklara...* Savaş sırasında..karşı tarafa zarar vermek için..oyuncakların..konserve kutularının..
çikolata ambalajları v.b benzer şeylerin içine konan patlayıcılar** savaşlarda en kolay ölenler..bildiğimiz çocuklar..umut diyenler..önce ölenler28 Haziran 2004 ' Ben küçükken umut yerdim '
| 95 |
Okkalı,Çift Şerefeli,Şekerli,Soğuk Türk Kahvesi'nin Öyküsü
OKKALI,ÇİFT ŞEREFELİ,ŞEKERLİ,SOĞUK TÜRK KAHVESİ
2.dünya savaşı sona ermiş,Avrupa yeniden şekillenmektedir.Bir tarafta ABD ve müttefikleri,diğer yanda Sovyetler Avrupayı parsellemektedirler.Osmanlı imparatorluğunun çökmesinden sonra,Atatürk tarafından temelleri atılan Türkiye cumhuriyeti,dünya savaşının sıkıntılarını üzerinden atmaya çalışmaktadır.Bu dönemde çok partili demokrasiye geçen Türkiye’nin,terk ettiği topraklardaki Türk soydaşları,yabancı ülkelerin dinsel,ekonomik ve siyasal baskılarından kaçmakta,göç ederek Ana yurtlarına gelmeye çalışmaktadırlar.
Üç dört kuşaktır akrabaları ana yurda göçmekte olan Hüseyin ağanında artık ana yurda göç etmek vakti gelmiş,Komünist blok’a dahil olan Bulgaristan’dan Ana yurda doğru hareket etmiştir.Köyünde tüm kardeşleri ve akrabaları komünist sistemin izin verdiği birkaç yorgan ve giysisini bohçaladığı gibi pasaportlarını alıp 1950 yılının güz aylarında yola koyulmuşlardır.
Yıllar öncesinden anayurda göç eden akrabalarını bulacaklar,onların yanına yerleşerek yeni bir yaşama başlamayı düşlemektedir.Hüseyin Ağanın 30 lu yıllarda bir ablası,40 lı yıllarda en büyük ağabeyi ana yurda göçmüştür.Şimdi umutla küçük ağabeyi ile birlikte bir çocuğunu da katırının üstüne koyup sınıra doğru yol almaktadır.Ne var ki onu uğurlayanların,Hüseyin ağanın ana yurda ulaşabileceğine inançları yoktur.Çünkü Hüseyin ağa çok hasta durumdadır.
Yalnız üst baş ve birkaç küçük eşyayla birlikte Edirne’den ana yurda girmiş ve gümrükte küçük ağabeyi de ondan önce geçtiği için hangi soyadını aldığını bilmemekte,ancak gelen haberlerden kulağında kaldığı kadarı ile büyük ağabeyi Cafer’in Yılmaz soyadını isteyecektir.
Gümrükten geçerken kendilerini Konya taraflarında iskan edileceği ve kendilerine toprak verileceği söylenmiş, ancak karısı Şevkiye,hasta kocasıyla yapayalnız bir şekilde o kadar uzaklara gidemeyeceklerini düşündüğü için iskan edilmeyi kabul etmezler ve doğruca İzmit iline doğru yola koyulurlar.Kendilerine verilen yiyeceklerle birlikte iki gün içinde İzmit’e varırlar ve ağabeyleri Cafer ‘in yanına,İzmit’in Yuvacık köyüne doğru yol alırlar.
Neden bu köye gelirler oda garip bir tesadüftür.En büyük ablaları,30 lu yıllarda kocası ile birlikte ana yurda göçmüş ve daha önce işledikleri bir cinayet nedeniyle kaçarak anayurda gelen akrabalarının yanına gelmişlerdir.O nedenle büyük ağabeyleri 40 lı yıllarda ablasının ve eniştesinin bulunduğu bu köye gelmiş ve kardeşlerine arkasından bu köye gelmelerini tembihlemiş dir.Ne de olsa memlekette tütün işlemede usta oldukları ve bu köyde de çok iyi tütün yetiştirildiği için iş bulmaları,tütün ekip yeni bir yaşama başlamaları daha kolay olacaktır.Tütünün yanında dağ eteğinde olan bu köyde orman ürünü ve hayvancılıkta yapabileceklerdir.
Yuvacık köyüne gelen Hüseyin ağa,Murat dayının eski bir ahırdan bozma penceresi bile olmayan evine yerleşir. Hasta olduğundan tütün ekemeyecek olan Hüseyin ağaya yaklaşan ramazan ayında köyün davul çalma işini verirler. Geldiği önceki vatanında varlıklı bir kimse olan Hüseyin ağa ramazan gecelerinde bu davulu nasıl çalacağını Murat dayıya sorar.Çünkü utanmaktadır,bir dilenci gibi davul çalarak geçimini temin etmek ona ağır gelmektedir.Murat dayı köy kahvesinde durumu köylülere anlatır ve köy gençlerinin davulu çalmasını ve toplanan paraların Hüseyin ağaya verilmesini kararlaştırırlar.Ramazan da biter ve karnı burnunda karısı ile nasıl geçineceğini düşünmektedir.O sırada köylülerden birisi köyde bulunan iki kahveden biri olan kendi kahvesini işletmesini teklif eder.Başka çaresi olmayan Hüseyin Ağa bu teklifi hemen kabul eder.Karısı karnı burnunda tütüne çapaya gider,pastal zamanı pastalda yapacaklardır.Kahveden de biraz gelir gelirse yaşamlarını rahatça sürdürebileceklerdir.
Bu şartlarda kahveyi çalıştırmaya başlar.Karısı bir süre sonra doğum yapar,ancak penceresiz evde,yeterli beslenme olanağı bulamayan Dayıları Deli Bilal’ın adını koydukları çocuklarını on beş günlükken kaybederler.
Bu arada kahvenin sahibi dağdan odun getirmekte ve kahveye odun bırakmaktadır.Odunları kahveye bıraktıktan sonra köyün diğer kahvesine gider ve kahvesini çayını orada içer.Bu durum Hüseyin ağanın zoruna gider.Günlerden birgün kahvenin sahibi yine odun getirmiş,odunları beraber kahvenin arka tarafına sıraladıktan sonra,kahve sahibi tam diğer kahveye gidecekken Hüseyin Ağa sorar.İsmail efendi,neden benim çayımı,kahvemi içmezde öteki kahveye gidersin diye.İsmail efendi hiç tereddüt etmeden peki,bu kez senin kahveni içeyim bari der ve içeri girerler.
Hüseyin ağa sevinçle ocağa koşturur ve ateşi canlandırmak için birkaç kömür çubuğunu ateşe atar.Yeterli hazırlığı yaptıktan sonra İsmail efendinin yanına gelerek sorar.İsmail efendi çay mı? kahve mi içersiniz diye? İsmail efendi; ben kahve içerim ama bilmem sen yapabilir misin diye istihza ile sorar.Hüseyin ağa; yaparım İsmail efendi der.İsmail efendi; eğer istediğim kahveyi yapamazsan bir daha senin kahvene gelmem der.Hele bir söyleyiver; kahveni nasıl içersin? Diye sorar.
İsmail Efendi ben kahveyi Okkalı,Şekerli Çift şerefeli ve soğuk içerim diyerek cevap verir.Hemen ocağa doğru yönelir ve koştururcasına kahveyi yapmaya koyulur.Biraz sonra elinde okkalı fincanda yaptığı kahvenin dumanı tüte tüte İsmail efendinin yanına gelir.Buyrun İsmail efendi kahveniz der.İsmail efendi önce kahve fincanına şöyle bakar,bıyık altından gülümseyerek,ilk elde güzel görünüyor diyerek kahveden bir yudum alır,ağzına aldığı bir yudum kahveyi ağız içinde şöyle bir dolandırarak yutar ve eh Hüseyin ağa der.Sen benim gibi köyün en tiryaki adamının kahvesini bile böyle mükemmel yaptıktan sonra tüm köylü senin kahvene gelecektir diye kahvesini keyifle içmeye devam eder.
Hüseyin ağa şöyle bir omuzlarını kaldırır ve dik bir şekilde gururla ocağına doğru gider.O günden sonra köyün en tiryakileri Hüseyin ağanın müşterisi olmuşlardır.
Köyün bir başka tiryakisi de Hüseyin ağaya dadanmıştır.Rüstem ağa köyün kaçakçılığı ile ünlü bir kişisidir.Köyün çay kahve ihtiyacı ile sarma tütün kağıdını ve başkaca ihtiyaçlarını kaçak olarak köye getirmektedir.İşte bu Rüstem ağa kahvenin üstüne su içtiği için tiryakiliği makbul tutulmaz kendisiyle köyün diğer insanları alay edermiş.Rüstem ağada onlara,kahveden anlamasam,kahvenin en iyisini size nasıl getiririm,ben olmasam nohut kahvesine talim edeceksiniz diye karşılık verirmiş.İşte bu Rüstem ağanın kahve sonrasında içtiği su nedeniyle bir gün Hüseyin ağa Rüstem ağanın kahvesine bir iki adet arpa tanesi atarak pişirmiş,okkalı,çift şerefeli,şekerli ve soğuk kahvesini yapmış ve Rüstem Ağaya götürmüş.Ama oda ne? kahvesini içtikten sonra Rüstem Ağa ha bire su istemektedir.Bu durum göçmen Hüseyin ağanın dikkatini çekmiş ve sormuş.Bre Rüstem ağa,kahvenin üstüne su içmeni anlıyorduk ama bu da ne? ha bire su istersin,neden diye sorunca,Oğlum göçmen Hüseyin,Kahveyi çok güzel yaparsında içine arpayı fazla kaçırmışsın,o nedenle arpa çok susattı beni,deyince Rüstem ağanın gerçekten has bir kahve tiryakisi olduğu böylece tescil edilmiş.
Bu olaydan sonra yeniden göç etmek zorunda kalırlar.Beş altı ay sonra 1951 yazında Bursa’ya göç ederler. Bursa’da tütün işleme fabrikaları çoktur ve tütün ustası göçmenler aranmaktadır.Kendilerinden önce Bursa’ya giden akrabalarının iş çağrısı üzerine kalan yaşamlarını Bursa’da devam ettirmek üzere İzmit’in Yuvacık köyünden Bursa’ya yeniden göç ederler.
Hüseyin ağanın,Köyün en tiryakisi İsmail efendiye yaptığı o kahve ile,Köyün kaçakçısı Rüstem Ağanın arpa hikayesi,Yuvacık köyünde hala anlatılmaktadır.
O zamanlar kahve Ülkemize Brezilya’dan değil yemen civarından gelmektedir.Bilmem şimdiki kahve tiryakilerinde böyle özel damak zevkleri varmıdır?
Rahmetli Babamın Anısına saygılarımla.
| 982 |
Kim Giydirdi
kim giydirdi yoksulluk
urbasını sana
biliyormusun çocuk
kim oynadı ekmeğinle
biliyormusun baba
kim kan yaşı döktürdü
ana
biliyormusun
kim genç yaşta vurdurdu
seni
ey delikanlı biliyormusun...i.koçak
| 28 |
Selamlıyorum 4
Selamlıyorum 4İnsana
Ozana
Yazara
Aydına
Kültüre
Değer veren kalemine sevgiyle sarılan tüm şairlerimizi sevgiyle selamlıyorumDost Şeref Kimden: Kralkız Gül Eser 1 (Bayan)
Kime: Dost Şeref
Tarih: 06.02.2011 16:27 (GMT +2:00)
Konu: Yn: selamlıyorum 4 Sevgili Şairim güzel insan gerçekten de dostluga aday kişisiniz ben de size selamlarımı gönderiyorum sevgiler kralkız Kimden: AŞIK RIZA GENCELİ
Kime: Dost Şeref
Tarih: 06.02.2011 22:20 (GMT +2:00)
Konu: Yn: selamlıyorum 4 Selam Ozan dostuma
Selam Şair kardeşime
Selam tüm canlara
Selam yüreği insan sevgisi ile coşan aşıklara.
Sevgili dostum Şeref kardeşim güzel temennilerine çok teşekkür eder saygılar sunarım.
| 95 |
Surlara Bayrak Dikildi
Mayısın yirmi dokuzu,
Surlara bayrak dikildi.
Dalgalandı ay-yıldızı,
Surlara bayrak dikildi.Tarihler tersine döndü,
Bin yıllık bir ateş söndü,
O gün müstesna bir gündü,
Surlara bayrak dikildi.Aştı dağları gemiler,
Coştu hayretinden sular,
Vardı kahraman ordular,
Sulara bayrak dikildi.Toplar art arda yakıldı,
Burçlar üst üste yıkıldı,
Tekbir sesiyle çıkıldı,
Surlara bayrak dikildi.Burçlara ilk ayak basan,
Bayrağı onurla asan,
Önde Ulubatlı Hasan,
Surlara bayrak dikildi.Ayan oldu kutlu sırlar,
Vuslata erdi asırlar,
Yıkıldı tahtında surlar,
Surlara bayrak dikildi.Şanı büyük Fatih Sultan,
Övgüye mazhar komutan,
Yazdı muhteşem bir destan,
Surlara bayrak dikildi.Bu zafer silinmeyecek,
Bu coşku hiç dinmeyecek,
Sonsuza dek inmeyecek,
Surlara bayrak dikildi.Haziran 2005
| 103 |
İmlek
İlmekYasak koymuşlar
Şiirlerin adını
Gece çırpınıyor avuçlarımda
Kalemim
Bir kızın alevli saçları gibi
Tavlanmış
Çeliğini tutuyorum
Yaşamın
Bir parça aydınlık
Parmaklarımda üşüyen Kara yazmadı anaların
Bölünmüş yüreğinde sevinç
Umut asılı yanakların
Gülüşünde sırıtır acılar
Sevinci dişlenen güller
Bükmüş boynunu
Baltasına celladın
Cellat itaatkar elleriyle
Geçirmekte Erdal'ın boynuna
İlmeği
Sarhoş bir çingenenin
Ayaklarına düşmüş
Susturulamayan sevdanın yüreği Kanı üşütüyor
Kırılgan çığlığı öfkenin
Dona kalıyor ayrılık
Sessiz sedasız
Gecenin bedeninde Erdal EREN'e
1999 Haziran
| 73 |
Bir Hatıra-t Mazı
Bir iftirak ile düştüm esir-i hicranım,
Hayal-i fikr-i muhale serîr-i hicranım,
Nedim-i bade-i aşkım, zamir-i hicranım,
Visal-i redd-ıçin emr-i asîr-i hicranım,
Samâh-ı ruhta çınlar safir-i hicranım.Cihanı bir bilirim hilkaten alelıtlak,
Bu yerde ehline râci bütün nifak u şikak,
Bu bezm-i meyde muhabbetle cûş eder eşvak,
Gezer terane-i neyle peri-i aşk-ı firak,
Bu künc ü nalede ben dest-gîr-i hicranım.Gönülde zıll-ı saadet, kederle nâ-mahsus,
Emel dedikleri fettan mezar ile mahrüs,
Derin, ağır gecelerle hayal-i dil menûs,
Çerağ-ı şule-i hîçîye olmuşum fanus,
Yanar Azâb-ı Mukaddesle pîr-i hicranımNeyim, meyim ile Bektaş, Cerıab-ı Mevlana,
Zahir-i saltanatımdır Muhammed, Âl-i Abâ,
Bu Neyzen'e göre yoktur o mâsivâ vü sivâ,
Vatan dedikleri gurbette bî-kesim amma,
Peri-i sanata malik fakir-i hicranım.
| 115 |
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Ne zaman seni ansam hayalimde hep o şiir var
'Önde zeytin ağaçları arkasında yar'Sanki o sonbaharı seninle yaşıyorum
Kara s....................
| 23 |
Gül Dediğin Yar Kokmalı
Dağ dediğin, doruğunda kar bulundurmalı!
Yar dediğin, daim sevdiğinin yanında olmalı!
Yürek dediğin, hep onun için çarpmalı!
Sevda dediğin, köşe bucak herkes onu anlatmalı!Gül dediğin, ölesiye sevdiğin yar kokmalı!
Vuslat dediğin, Kerem gibi Aslı için yanmalı!
Şevk dediğin, Ferhat gibi dağı delip su getirmeli!
Mertlik dediğin, Tahir gibi Zühre için başını vermeli!Sevgi dediğin, husumetleri dostluğa dönüştürmeli!
Göz dediğin, sadece onu görmeli onu gözetlemeli!
Cesaret dediğin, Hz Ali gibi ölüm yatağına yatmalı!
Sadakat dediğin Hz Ebubekir’i andırmalı!Dost dediğin, sevdiği için her fedakarlığı yapmalı!
Maşuk dediğin, çok uzaklarda da olsa gelmeli@
Bülbül dediğin, gül için usanmadan ötmeli@
Toprak dediğin, her yarin ektiğini filizlendirmeli@Kitap dediğin, seni anlatmalı kalem ise seni yazmalı!
Dil dediğin, her mekanda herkese seni konuşmalı!
Ay dediğin, gökyüzünde seni yansıtmalı!
Asil kan dediğin, şah damarında seni akmalı!Çoban dediğin, yaz kış hep bu aşkı gütmeli!
Aşk dediğin, destanlaşıp dilden dile dolaşmalı!
Menzil dediğin, ulaşmak için herkesi özendirmeli!
Irmak dediğin, Ağustos ta bile buz gibi bana seni akmalı!Rüzgar dediğin, seni esmeli kokunu bana solutmalı!
Sıcaklık dediğin, yüreklerde aşkını fokurtmalı!
Sabır dediğin, Hz Eyyup gibi "ya sabır" çekmeli!
Şükür dediğin, sabahlara dek ibadet ettirmeli!Özlem dediğin, şiirler bestelemeli türküler yakmalı!
Sevinç dediğin, sevene sevinç gözyaşları döktürmeli!
Tabip dediğin, sevenlerin yaralarını sarmalı!
Ölüm dediğin, herkese canı gönülden fatiha okutmalı!
25/01/2005
| 209 |
Özlem
Bu sabah yeniden açıldı
Eğitim Yuvalarımız
Yeniden kanadı yüreğim
Okula gidenleri görünceİşte yine başladı
İçimdeki özlem
Beni kemirmeye
Yine ağlamak geldi içimdenDüşünüyorumda
Üç yılın ardından
Yinede okumak istiyorum
Senelerce………….Öğrenim yılı açıldı...
Okula giden öğrenciler
Bakıyorlar……..
Üç yılı geride bırakanlar
Hasretlerini
Güzel günlerini
İçlerine gömüp
Gülümsüyorlar acı acı
Nerde o eski arkadaşlar
Hani bizi sevenler
Dağılmış her biri bir yana
| 60 |
Ayrılık vaktimiz geldi canlarım...1
(Şiirlere elveda..) Satırlara yazdım tekmil derdimi
Arada çok şanslı saydım kendimi
Bilmem okuyanlar değer verdimi
…Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Bağırıp çağırdım boyun büktünüz
Karşı gelmediniz hep diz çöktünüz
Benimle kuruyup yaprak döktünüz
…Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Cevap bile vermediniz çağrıma
Hakkınız çok, o gidiyor ağrıma
Hasretin acısı çökmüş bağrıma
…Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Şiir yazmak derdin çoğunu aldı
Kimi zehre banmış kimisi baldı
Ben duydum, birisi kapıyı çaldı
…Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Kim bilir belki başa çıkarsınız
Gözlerden gönüllere akarsınız
Ben görmem ortalığı yıkarsınız
…Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Sonsuz hazdayım iyi ki varsınız
Ağustos’ta güneş, kışın karsınız
Ceyhan’a tek dost, gerçek yarsınız
…Ayrılık vaktimiz geldi canlarım.Adana/2012
| 105 |
Yıldız Olmanın Bedeli! ? .
K a r a n l ı ğ a ;
Hem de zifiri karanlığa hazırım
Senin YÜZÜNDE GÜNEŞİ GÖRMEK İÇİN!
Niçin YILDIZ olmaz insanlar? ...
AŞKTA YANMAZLAR, NİÇİN? YILDIZ OLMANIN BEDELİ;
SEVGİNLE YAŞIYORUM,
SANA ÖMRÜ KURBAN EDELİ! ...
| 43 |
SEN GÖZLERİMİN İÇİNE
Ben daha büyük
Ben daha yüce
Sen gökyüzü
Ben insan
Ben sevgi
Ben düşünce
Ben daha büyük
Ben daha yüce
Ölürüm özgürlük için
Acılar bende
Umutlar bende
Ben daha büyük
Ben daha yüce
Sen gökyüzü
Sen sonsuzluk
Sen bende
Sen gözlerimin içinde
| 45 |
Düğününüz Kutlu Olsun!
Amacını Bilen Kızım
Duydumki hazırlanmış katarın yolcusun
Umut gemisi kıyıya demir atmış misafirsin
Hayat ağacın esenlik dolu bir ömür sürsün
Sağlıklı bir yaşam ömürboyu ikizin olsunMutluluk penceren daima ap açık olsun
Duydum bir mayısta Hollanda'da evleniyorsun
Geleceğin huzur ve mutluluğu sana duam olsun
Dilerim Ulu Tanrı'dan silahın hep barış olsun! Hoşgörünün yeri gönlün, sevgi denizi yüreğin olsun.
Önce kendine,sonra insana vereceğin sevgin olsun.
Tozpembe ufuklar seni bekliyor,artık evleniyorsun
Tüm içtenliğimle evlilik günün ve düğünün kutlu olsun! 26 Nisan 2015 Alanya'dan sevgilerimle.
| 84 |
Gölgeler
Ağustos da yanıyor zaman
Bir bulut durdu bakıyor yamanHa ağladı ha ağlayacak
Gün yağmuru,
Dökülüyor gözlerimden inanTemmuzun sıcağın da başaklar
Sararıp sararıp soluyor inanBir ağaç gölgesinde yılan
Dallarım da soluyor inanDört mesimi bir anda yaşar insan
Sıkıysa sarıl ona, kurur inanİnsan gölgesinde yaşar
Bulut gölgesini taşırAğaç gölgesin de ölür
Sen buna inan
| 53 |
Bir Aralık Akşamı
Dolaşıyorum bir yılbaşı akşamı,
Yine serseri geziyorum sokakta,
Dinliyorum ben kalbimdeki yaramı,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Ne geceydi o anlatamam bir bilsen,
Ağlamış olan gözlerimi hep silsen,
Âhu kadar hoş, melek gibi pâksın sen,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Melek gibiydin, anlatamam o ânı,
Beyaz örtünle sanki örttün cihanı,
O güzelliğin yakar durur bağrımı,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Kıymetlisin sen her şeyimden, aşkımsın,
Uzun sürmesin bu ayrılık, hep kalksın,
Yakında bir gün sen de bana koşarsın,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Aşk baharımsın, kır çiçeğim, pınarım,
Ben ki sana sonsuza dek taparım,
Benim ol de hemen sana koşarım,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Olmak isterdim bu gece hep yanında,
Âh gezebilsem o aşkın bağında,
İstemem ki hiç senden başka yanımda,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.Ayrılmasak biz, ebediyen kavuşsak,
Beraber senle hep, el ele tutuşsak,
Göklere doğru yükselerek hep uçsak,
Senle buluştuk bir Aralık akşamı.
| 144 |
Kadın
tarihin vurgun derinliğinde ilkel komünden bu güne
esaretin zincirinde kırılacak omuzdaş hep birlikte
taşı delen suyun gücünde sabrı demler hüznü içinde
gözleri sevgi dolu bakar özgürlük mavi tutku bizde çekiciliğin estetiğinde üretimde yaşamı var edende
tanımların en güzelinde sen her çiçekte bal özünle
bu güne vurur yürürüz birlikte omuzdaş gelen güne
özgürlük al şafaklarda yanan bir ateş ellerimizde saflar bizi bekler sen önde yaşamı güzelikle şekillendirmede
sızısı su yatağını arayan nehirde ılıman iklimler mevsiminde
doğanın estetiğinde sen olmazsan bir yanım eksik çökende
sevgi sağanağı yağar bulutlar tamlanırız özgürlük ateşinde Vedat Koparan 18.08.2005
| 93 |
Ne Zaman Bayram Oldu?
Gönlüme gam, dert doldu
Bak benzim nasıl soldu
Hep diyorlar bayramdır
Ne zaman bayram oldu Önüme yol kurmadım
Hep gitim hic durmadım
Ne diyim mubarekti
Ben bir bayram görmedim
| 33 |
Müstakbel
İnim inim inleyen bir acı ile yüzleşmekte ruhumFevkalade tarifi mümkün, ancak yeryüzünde hiçbir alfabe bunu yazmaya muktedir değil...O çok sevdiğim hoş sesinin tınısında, ömrümün ileri safhalarında beni derinden kedere boğacak acı hissi şimdiden tüm zerrelerimde hissetmekteyim.
| 37 |
Estağfurullah Tövbe
Bugün çağ atlayan çağda, çağ dışılık,
İlk çağ hortladı yeni çağa karşılık,
Deccal mı var? Ortalık karma karışık,
Allah yerine koyanlar, konanlar var.Allahım, her tarafı talancılar sardı,
Haramlar helalları sürgüne saldı,
İsteyene istediği kadar verirsin de;
Talancılar vermediklerini de aldı.İnanırız ki; sabır, ya sabır diyeceksin,
Soyguncuya doymaz demeyeceksin,
Bizlere hep sabır, ya sabır dersin de,
Biz kulun değil miyiz, ne diyeceksin?
| 63 |
Ruhu Karanlık
İnsanlıktan nasibini almayan
Çağdaşlığın kıymetini bilmeyen
Bilim ile ileriyi görmeyen
Vicdanı karanlık ruhu karanlıkSıvazlarsa mollalar ak sakalı
Dolarlara dört göz ile bakalı
Cahilin başına türban takalı
Vicdanı karanlık ruhu karanlıkDost Şerefim iman onlarda olmaz
Kötülük ekende kötülük bulmaz
Yobazın yaptığı yanına kalmaz
Vicdanı karanlık ruhu karanlıkGarip Yusuf sözünü esirgemez
Çağırdı cemaate peşinden gelmez
Laik Cumhuriyet nedir ki bilmez
Vicdanı karanlık ruhu karanlıkYusuf Ter 19.05.2007
Saat 00:20 İsviçre
| 69 |