poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 31 Umut Yakar Sönen Tüm Işıkları A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 32 Umut Yakar SönenTüm Işıkları 1 Eylül Dünya Barış Günü Yazan: Fevzi GünençKİŞİLER:BARIŞ: İNANÇ: SEVGİ: UMUT: ÇOCUK:PERDE AÇILDIĞINDA SAHNENİN ORTASINDA 4 MUM GÖRÜLÜR. MUM ROLÜNÜ OYNAYAN ÇOCUKLARIN HER BİRİNİN BAŞINDA “ALEV”İ SİMGELEYEN BİRER KIRMIZI BAŞLIK VARDIR.UMUT: (Barış’a) Günaydın Barış kardeş. BARIŞ: (Umut’a) Günaydın Umut. UMUT: (İnanç’a) Günaydın İnanç kardeş. İNANÇ: (Umut’a) Günaydın Umut… UMUT: (Sevgi’ye) Günaydın Sevgi kardeş. SEVGİ: (Umut’a) Günaydın Umut… UMUT: (İzleyenlere) Anlamış olmalısınız, ben Umudum… (Mumlara) Umut kadar güzel bir şey var mı dünyada? BARIŞ, İNANÇ, SEVGİ: Yok… UMUT: (İzleyenlere) Umut kadar güzel bir şey var mı arkadaşlar? İZLEYENLER: …….. BARIŞ: (İzleyenlere) Ben Barış’ım. (Mumlara) Barış kötü mü? UMUT, İNANÇ, SEVGİ: Hayır hayır! Barış kötü olur mu hiç! BARIŞ: (İzleyenlere) Barış kötü mü arkadaşlar? İZLEYENLER: …….. İNANÇ: Bir de bana bakın. Ben de İnancım. Bana kalırsa barış da inanç kadar güzel. (Mumlara) Öyle değil mi çocuklar? UMUT, BARIŞ, SEVGİ: Öyle… İNANÇ: Öyle değil mi arkadaşlar? İZLEYENLER: …….. SEVGİ: (Mumlara) Beni unutmayın. Sevgisiz dünya neye yarar ki? UMUT, BARIŞ, İNANÇ: Hiçbir şeye yaramaz… SEVGİ: (İzleyenlere) Sevgisiz dünya bir işe yarar mı arkadaşlar? İZLEYENLER: …….. UMUT: Çok haklısınız kardeşlerim. İnsanlık için hepimiz de gerekliyiz. İnsanlığa güzelliği, doğruluğu yayan başımızdaki alevler, etrafa ne güzel ışıklar saçıyorlar, değil mi? .. BARIŞ: (Elini başlığına götürerek onu sallar.) Orası öyle…. Ama… UMUT: Aması ne? BARIŞ: Ben hiç iyi değilim galiba… UMUT: Neden? BARIŞ: Başımdan etrafa yayılan ışığın giderek zayıfladığını hissediyorum. Bunu sizler de görmüyor musunuz? UMUT: Sahi! Neden zayıflıyor senin ışığın Barış kardeş? BARIŞ: Artık kimse benim sürekli yanık kalıp, etrafıma ışık saçabilmemi istemiyor galiba. UMUT: Yapma Barış! BARIŞ: Dünyanın halini görmüyor musunuz? Her yerde savaş var. Yo, hayır artık kimse Barışı sevmiyor. Artık sönmek zorundayım... (Başlığını yavaş yavaş çıkartmaya başlar.) UMUT: Hayır, hayır! Sönme Barış! Gençler, söyleyin ona sönmesin, lütfen… (İzleyenleri de katılmaya özendirir.) Sönme sönme sönme… İZLEYNLER: …….. (Barış’a salondaki izleyicileri gösterir.) Şu gençlere bak Barış. Hepsinin de yüreği senin için çarpıyor. Öyle değil mi gençler. Yüreğiniz barış için çarpıyor değil mi? Evet, diyenler alkışlasın. İZLEYENLER: (Alkışlar) UMUT: Dünyanın geleceği o kadar da karanlık değil. Bak, barışı isteyen bir nesil geliyor! İZLEYENLER: (Alkışlar) BARIŞ: (Titrer gibi hareketlerle önce diz çöker, sonra oturur. Başlığını çıkartır, boynunu büker.) UMUT: Söndü… Barışın ışığı söndü. Hayır, bu kadar kolay sönemez barışın ışığı. (İzleyenlere) Onu siz gençlerle yeniden yakabiliriz. Yakarız değil mi gençler? İZLEYENLER: …….. İNANÇ: Barış gider de ben durur muyum? UMUT: Sana ne oluyor İnanç? İNANÇ: Ben de insanlara gerekli olduğuma inanmıyorum artık. O zaman yanık kalmamın ne gereği var? (Başlığını çıkartır.) UMUT: Yapma İnanç. Sen gitme bari! İNANÇ: (Titrer gibi hareketlerle önce diz çöker, sonra oturur.) UMUT: Bunlar neden böyle yapıyorlar Sevgi kardeş? SEVGİ: Haksızlar mı? İnsanların barışı istediği yok artık. Baksana, durmadan savaşıyorlar. Yaşlıları, çocukları, anneleri yok ediyorlar. Böyle olunca Barış da ışığını söndürür elbette. İnsanlar bütün bunları niçin yapıyorlar? Çünkü inançları kalmamış. İnsanların inancı kalmamışsa, neden sönmesin inancın ışığı da? Geriye ne kalıyor ki? UMUT: Sevgi… SEVGİ: Ben mi? UMUT: Evet, sen varsın ya? SEVGİ: Var mıyım? .. Korkarım artık ben de yokum Umut kardeş. (Başlığını çıkartır.) İnsanlar birbirlerini sevmiyor artık. Bana da elveda Umut kardeş. Ben de gidiyorum. (Titrer gibi hareketlerle önce diz çöker, sonra oturur.) UMUT: Olamaz! Hayır! Doğru değil bu. Bütün insanlar birbirini sevmiyor olamaz. Hâlâ birbirini sevenler var. (İzleyenlere) Yok mu? İZLEYENLER: …… UMUT: Var değil mi? Haydi, birbirinizi sevdiğinizi gösterin gençler. Sevgiyle kucaklayın birbirinizi. Haydi, ne duruyorsunuz. Tanıyor olsanız da olmasanız da sevgiyle kucaklaşın yanınızdakilerle… İZLEYENLER: …… UMUT: Sözümü bitirmemi bile beklemedi. Sevgi de gitti. Sevginin ışığı da söndü. (Ağlamaya başlar.) ÇOCUK: (Salondaki oturduğu yerden kalkar, sahneye çıkar.) Ağlama umut! Umut ağlamaz! Umut yaşar! Umut ölmez! (Kucaklaşırlar.) Biz gençler var olduğumuz sürece umudu da, sevgiyi de, inancı da, Barışı da yaşatırız. UMUT: Nasıl? ÇOCUK: Senin ışığın hala yanıyor ya…. UMUT: Evet… ÇOCUK: Umudun ışığı yandığı sürece, her yer karanlıklara gömülmüş olamaz. Yeniden yakacağız Barışın, İnanç’ın, Sevgi’nin ışığını seninle. UMUT: (Heyecanlı) Nasıl nasıl! ÇOCUK: Gel benimle. Işığını tut bakalım şimdi sevgiye. Umudun ışığıyla yeniden yakalım Sevginin ışığını. (Onu Sevginin yanına götürür.) UMUT: (Çocuğun yardımıyla başını sevgiye uzatır.) SEVGİ: (Kırmızı başlığını başına geçirerek yavaş yavaş doğrulur, dimdik durur.) UMUT: (Sevinçli) Yandı! Işığı yeniden yandı Sevgi’nin. SEVGİ: Teşekkür ederim Umut. İyi ki varsın. Sen olmasaydın yeniden yakamazdım ışığımı. UMUT: (Sevinçli) Görevimdi görevimdi… ÇOCUK: Şimdi sıra İnanç’ta. Haydi onun da ışığını yakalım yeniden. UMUT: Yakalım! ÇOCUK: (Umut’u İnanç’ın yanına götürür.) UMUT: (Çocuğun yardımıyla başını İnanç’a uzatır.) İNANÇ: (Kırmızı başlığını başına geçirir.) Ne oldu bana? Ben ölmedim mi? (Yavaş yavaş doğrulur, dimdik durur.) Ölmemişim… Yaşıyorum, yaşıyorum, yaşasın! ÇOCUK: İnanç da yaşıyor artık! İyi ki varsın Umut. Sen olmasaydın yaşatamazdık İnanç’ı. İNANÇ: Sana teşekkür ederim Umut. Sen her zaman var ol, e mi? (Üzgün) Ama… UMUT: Ne oldu? İNANÇ: Barış? .. Barış ne olacak? Onun ışığı yeniden yanmayacak mı? ÇOCUK: Üzülme İnanç… Umudun ışığı yok olmadıkça, hiç bir mum ışıksız kalmaz. Şimdi de ona gidiyoruz. Gidiyoruz, değil mi Umut? UMUT: Evet evet evet! Ona da gidelim. Barış’ın da ışığını yakalım yeniden.ÇOCUK: (Umut’u Barış’ın yanına götürür.) UMUT: (Çocuğun yardımıyla başını Barış’a uzatır.) BARIŞ: (Kırmızı başlığını başına geçirir.) Işığım! Işığım yandı yeniden! (Hızla doğrulur, dimdik durur.) Biliyordum… Umudun, ışığımı yeniden yakacağını biliyordum. Teşekkürler sana umut. UMUT: (Sevinçli) Görevimdi görevimdi! .. BARIŞ: İsterse dünyanın her yerinde savaşlar olsun. Umut olduğu sürece barış yaşayacaktır. İNANÇ: Umut olduğu sürece inanç da yaşayacaktır. SEVGİ: Umut olduğu sürece sevgi de yaşayacaktır.ÇOCUK: (İzleyenlere) gördünüz ya arkadaşlar. İnsanların umudu yaşadıkça hiçbir güzelliğin ışığı sönmüyor. Bir an için sönseler bile Umut, yeniden yakıyor onları. Yakıyor, değil mi? İZLEYENLER: ……. ÇOCUK: Sizler de içinizdeki umut mumunun saçtığı ışığı asla söndürmeyin arkadaşlar. Benim gibi sizler de sönmek üzere olan diğer bütün mumların hep yanık kalmaları için çaba harcayın. Harcayacak mısınız? İZLEYENLER: ……. ÇOCUK: Bunu yapmak sadece sizleri mutlu etmez. Tüm insanların da ışıklar içinde yaşamasını sağlar. İçinizdeki Barış, inanç, sevgi, umut ışıklarının hep canlı kalması için çaba göstereceğinize söz veriyor musunuz? Evet mi? İZLEYENLER: Evet… ÇOCUK: Evet diyenler alkışlasın! İZLEYENLER: (Alkışlar.) ÇOCUK: Umutlarımız ölmesin arkadaşlar. Haydi, hep birlikte söyleyelim: Umutlarımız ölmesin! İZLEYENLER: Umutlarımız ölmesin. ÇOCUK: Umutlarımız ölmesin. İZLEYENLER: Umutlarımız ölmesin. ÇOCUK: Umutlarımız ölmesin. İZLEYENLER: Umutlarımız ölmesin. BİTTİYAZARIN NOTU: Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum. Telefon: 0505 553 47 44 – 90342 231 16 18 İleti: fev27mynet.com FEVZİ GÜNENÇ
1,031
Bir Avuç Gökyüzü Üç beş celse ile kırk yıla tutsak, Hakimin son sözü değil bu dünya! Suçumuz yok ama nasıl anlatsak, bir avuç gök yüzü değil bu dünyaDağlar nasıl şimdi karşı yamaç da, Göreyim gardiyan kapıyı aç da, Arzu da, özlem de, aşk da, amaç da, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.İlkbaharı, yazı, hazânı, kışı, Dört mevsim tek düze sürer akışı.. Gözümde tütüyor yârin bakışı, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.Gün ışığı bile avluda mahdut, Dört duvar gönlümde dört ayrı hudut! Bu günü yarına taşır bir umut, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.Elimiz bulanmış olsa da kana, Ne ceza verdiler bizi yıkana? İsteyerek kimse düşmez zindana, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.Bir gün bu çöle de bir rahmet yağar, İnsan anasından mahkum mu doğar! Nedamet her gece ruhumu boğar, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.Vurdukları yafta hükümden ağır, Toplumun gözü kör, vicdanı sağır! Suçlu damga’sına dayanmaz bağır, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.Kimi hasta, yaşlı..kimi özürlü; Kurulan hayaller kısa ömürlü.. Mutluluklar çiçek açmaz bir türlü, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.Demir kapılara düşen sürgü’ler, Sanki gelir gönlümüzü süngü’ler.. Burada gülenler zorundan güler, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.Çok kısa olsa da ömrü, mûteber; Hayal kırıklığı ile beraber, “Af çıkacak! ” diye gelir bir haber, Bir avuç gökyüzü değil bu dünya.Allah af ediyor, kul af etmez mi? Mahpus damlarında çile bitmez mi? Açın kapıları gayrı yetmez mi! Bir avuç gökyüzü değil bu dünya. 18.04.1991Tlf. Ev: 0 368 261 85 84 Cep : 0 530 512 73 76 mehmet_yas54@hotmail.com
247
Araf bir gün batımı zamanı.. güneşin son demleri güneş suskun.. rüzgar suskun.. gök suskun.. garip bir sessizlik.. kuş sesleri yırtıyor sessizliği.. yaprakların boynu bükük.. gidiyor yüzünü parlatan güneş.. ışıltısı kayboluyor yavaş yavaş.. ve karanlığa mahkum olmaya hazırlanıyor mahlukat. ve bugünde veda ediyor acı tebessümüyle güneş.. biraz pembe..biraz kızıl.. ve bugünün son sürüsü de uçtu,kanatlarını gere gere uzaklara.. ve gece.. gecenin baş kahramanları yıldızlar.. birazdan gösterirler pırıldayan yüzlerini.. ve delip geçerler yine karanlığın içinden.. ve kayarlar.. dileklerin kabul olması için.. ve çekilirler yeni doğan gün ile..
85
Bir üçlemede yerküre hanedanlığı Yeryüzünden fışkırdılar yeraltından değil, karınca gibi, sel olup. -sayıları çok olan. Ve seddi kırıp geçtilertuğla diye bir şey kalmadı turuncu …Dünya yüzeyini kapladılar yeryüzünden. Öyle sinsi bir başkaldırı ki fark edilen; esas, siyah-sinsi geceler ışıldarkenFırladı çıktı güruhlar, sarı sisi’nden Coleridge’nin alacakaranlığı içinden. Ve beyaz buğusu hareketsiz- modern camın; orada işte! yerini sağlamlaştırmakla meşgul yine de … Kuzeydeki ilginç birkaç cesaret türevi - yerinde sayan -yine de gecenin içindeki sise hayran, ne var kitan ağarınca yaşamaya olanak bulan.
81
Küllük Horozları - Mizah Her küllük başında bir horoz öter Bir türlü sabaha KAVUŞAMIYORUZ Boran, tipi eser; birinden beter Gücü birleştirip SAVIŞAMIYORUZ! ...Umut aynı, kıvanç aynı, yas aynı Bardak aynı, tabak aynı, tas aynı Hedef aynı, koro aynı, ses aynı Ahenksiz şeflerle UYUŞAMIYORUZŞah Turna der kini yar eğlemişler Sıcak dostlukları kar eğlemişler Geniş alanları dar eğlemişler... Bir araya gelip SIĞIŞAMIYORUZ! ..Söz ve Müzik: Aşık Şahturna 'Şakıyan Turna ŞAHTURNA' Can Yay. 1998 ve 'Barış Anası' Müzik Albümü' Diyar Kasetçilik İstanbul Aranje ve Yorum: Ozan ŞİAR Ağdaşan www.siarcan.com
86
Bağzel-latif sen durup Yesrib oluyorsun şehrin en işlek caddelerinde ben hicret heyecanı içinde bir Peygamber soluğundan yakalayıp Cebrail gibi "oku diyorum, oku "sen durup Hucr oluyorsun krallığın en mücmel zamanlarında ben intikam hırsı içinde İmrül Kays boynundan yakalayıp Zulhalasa'yı " el yevmü hamrun ve gaden emrun"sen durup Dimeşk oluyorsun suriye'nin en çiçekli bahçelerinde ben kapitalizm kucağında Beşar Esad yağmalayıp ortadoğu'nun ortadoğuluğunu "la galibe illallah"ben durup Rachel oluyorum öfkem gâlu beladan beri dimağımda sen siyonizmin başkenti İsrail oluyorsun ışığını söndüren körpe yavruların "biz başka çocuklar için endişe duyan çocuklarız"24/05/2017
88
Ağacım AĞACIM Çevir gözlerini etrafına bak şu değişik tonlara rahatla Ağacın yapraklarına düşen sarı tonlara Annesidir tabiatın o çileli ağaçlar onların derdi insanlar Onlar insana karşı hep savaşırlar kesilirken dalları bir yandan yeşerirler Tabiatı korumaya çalışan onlar kurtaramaz başını hain insandan Kesilirler durmadan ev olsun diye kesilirler yılbaşı diye daha bir çok şey için Her taraf beton olur istedikleri budur sonrada bakarlar pencereden birbirlerine Herhalde bu manzara onlara daha hoş gelir ağaç nedir ki onlar için bir araç Belki de çocuğuna salıncak yapmak için ya da gölgesinde oturmak için O zavallı ağacım farkında değildir, kullanıldığı için yakılır üstelikte İnsanı sevdiği için bilmez insandan gelen kötülüğü onun niyeti hep iyidir Yeşerir de yeşerir…
112
Türkiye’nin Gizi türkiye bir kördüğüm ipi sıradağlardan iki kıtayı bağlar sımsıkı ulortadanhiçbir kılıç kesemez bu tarihi düğümü birbirine karışmış o büyülü gizinitürkiye bir kördüğüm sarmalanmış dağlarca birbirine karışmış halkalarıyla çağlarcatürkiye bir kördüğüm onda hem sonsuzca yas hem sonsuzca coşku var günü gününe uymaztürkiye bir koca burgaç dünyanın dört yanından dün bugün ve yarından her şeyi çeker yutartürkiye bir değirmen öğütür durur zaman gelecekten geçmişten her şey onda aranantürkiye bir köprüdür altından toprak akar ay ve yıldız üstünden sonsuza doğru uzartürkiye bir bilmece sabahtan akşama dek çözülür ışıklarca akşamdan sabaha dek örer gizini gece
93
Umut gibidir yağmur Umut gibidir yağmurŞu yaz günü manzarası çok zalim: Seninle benim hikayem gibi sevgili... Yangınlardayım...Ayrılık yangından beter Yalancı umutlarla avutuluyor toprak Soluyor ağaçta yaprak Ellerim gibiUzaklara gitmeye hiç hakkı yok bulutun Ey bulut hiç hakkın yok toprağı böyle ağlatmaya Diyorum anlatamıyorum buluta Ve sana sevgili Allahım vuslat ver şu ağaçla buluta Dudağı kurumuş toprak gülsün Dalda yaprak gülsün Ve benim de gönlüm gülsünŞu kurak bir tepede büyüyen ağaç Yeşil dünyalar taşıyan bir gemi gibi...Şu ağacı diken eli öperim... Ulu dağın karı gibi çiçekli Şu ağaç bu öksüz tepeyi bekleyen asker gibi dik duruşlu... Allah'ım yağsın yağmur Başlat vuslatı yağmur Yağ yağmur yağ yağmur...Yağ yağmur yağ yağmur... Yollar olsun çamur Köylü bebeler oynasın içinde Gözleri mavi bebenin çiçekler açsın içindeBir selam gibidir yağmur Bir mendil gibidir yarin gönderdiği... Uzun sürmesin ayrılıklar Başlat vuslatı yağmur Yağ yağmur Yağ yağmur
139
Mor Dağlar Mor DağlarGökyüzümüdür gördüğümüz şu mavilik Dalgalar yaratır beyaz gelinlik Sessizce ayrıldık yanından Tarife sığmaz o göl Komşusudur Tendürek, Süphan Şehridir Bitlis Erciş, Van. Göle inen ırmakların Tarihe yazılmış Şamran ın Kırk değirmeni döndürdüğü, suların Kaynağıdır mor dağlar. Yolların gittiği ova Havasor O kışları yaşayana sor. Ovadadır yerimiz yurdumuz Buralarda geçti ömrümüz, Her sabah düşünce yola Sür arabayı uzaktaki dağlara. Her yamaçta bir duman Belki köy, belki mezra Dikbıyık, Cepkenli, Yalınca, Buralara gider yolların, Yükünü çeker mor dağlar.Sırtında gezinir sürüler Uzaktan anıtlaşır bu heybetli dağlar. Yakınları yeşildir, uzakları mor dağlar.Ormanı yok, otu boldur Sirmosudur peynirimizdeki En leziz, en güzel tat. Uçkundur torbamızdaki, Tadı tarife sığmaz bir hoş Tako, Trişin tüm yaylalar Hepsini kucağına toplar, Ana yüreği gibidir mor dağlar.Dolaşırız sırtında, gezeriz kayalıklarında Güneş giderken, gölgeler basar bağrını Bir hüzün çöker, öksüzce olursun Yalnız kalınca mor dağlar.En yükseğinde Karacadağ Seni aşar katırımız, atımız. Yoldaşındır senin, kepenekli çobanın Akdoğanı, Taşlıyazını göremedik kışın Ne zaman eriyecek bu karın? Bizim de halimizi sor dağlar. Seni çok özleriz mor dağlar.
166
HASATÇI ben bir ikindi uykusuyum, rüzgârda çiçeklere bakmak modaydı, kentte uçuşan bir tuğlada pıhtılaşmış yazı, saçları kızıl elleri kil, kadınlığı 1945 almanyası   ben bir ikindi uykusu, henüz soğumuş pis kokularda yatan şiir son kurşun: gençlik modaydı   ölmek için daima zaman vardı,modaydı sarı hem çok yakındı, ateş teknemim ağzı: yakın şiirleri patlasın şakağımızda yüreğin kızgın öküzü kuruyan kelimeler tutuşsun insan tarlasında ağır ağır, dil oynasın   deniz bu, cansızlık modaydı: mavi kendini koklayan bir kırmızıydı, beyaz hep beyazdı zaman, modaydı     Yaratım, sayı:16, 2007
81
Hayat Bir Kamera Şakası Değil ki Ciddiye Alınmalı Çoğu zaman rastlamışsınızdır televizyonlarda, kadın erkek bir sürü insana yapılan kamera şakalarına. Gençlikte gülmek için seyrederdim yani ''Ekmeğin elden suyun gölden'' koka kolanın bakkaldan alındığı zamanlarında diyeyim de siz anlayın. Hayat acısı ve tatlısı ile bir bütün. Şu anda ülkemizde açlık sınırının çok altında paralar ile geçinmeye çalışan yüz binler ile ifade edilen sayılarda insanlar var. Bunların kimisi yaz kış sokaklarda, parklarda ya da bankaların otomatik makine kulübelerinin, telefon kulübelerinin içinde geceyi geçirmeye, yarına ölmeden ulaşabilmeye çalışıp çabalıyor...Hayat bize her şeyi yaşatarak öğretiyor. Acı çekiyorsunuz, yoksulluk çekiyorsunuz zamanında, daha sonra eliniz bollaştı mı maddiyatın da önemli olduğunu ama bunun yanında insanın manevi yönünün zenginliğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Hem ne demişler ?'Paradan başka harcayacak hiçbir şeyi olmayanlar dünyanın en fakir insanlarıdır.''''Defolsun gitsinler o ışıklarda ellerinde bezler ile cam silen çocuklar.'' Tamam, gitsinler gitmeye de, bir de gidecek yerleri, yatacak yerleri yoksa anneleri babaları terk edip gitmişse. Atalarımız ''Uzaktan davulun sesi hoş gelir.'' derler. Fakirlik çekmeyen, çocuklarının da kendilerinin de bir eli yağ da bir eli bal da olan, varlıklı insanlar, o garibanların halinden anlayabilir mi?Bu devletin bir Anayasası var değil mi? En küçük yeni doğmuş bireyinden, yaşını başını almış en yaşlısına kadar herkesi birinci sınıf vatandaş sayan bir anayasa ya da biz öyle olduğunu zannediyoruz. O zaman o sokak çocukları da bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı sayılmıyorlar mı yoksa? Onlara bir sorun bakalım hangi birisi sıcak bir yuvanın özlemi ile yanıp da tutuşmamıştır ki? Verin ya ne olur camlarınızı sildiler mi kırmızı ışıkta bir iki lira servetinizden bir şeyler eksilmez merak etmeyin.Birçoğumuz beş on katlı, kimi yirmi katlı apartmanlarda günümüzü gün ediyoruz. Komşusunun dertleri ile dertlenen kaç kişi var, kaç kişi kaldı? Hasta komşunuza bir tas sıcak çorba götürmek çok mu zor? Asansörlerde bile birbirinin yüzüne bakmayan insanlar olduk neredeyse. Bir sabah günaydını ve hayırlı işleriniz olsun temennisi, ne güzeldir oysa. Korkmayın bunun için para pul istemiyor kimse. Apartman görevlisinin hatırını da mı sormuyorsunuz? Öyle ya eskiden bodrum katlarda otururlardı bir adları da Kapıcı idi...Belki insanlar tarafından kaydedilmiyor yaşadıklarınız ve yaptıklarınız. Yaşadığımız hayat asla bir kamera şakası değil tabi ki. Her şey var içinde acı, yoksulluk, kazanmak, kaybetmek, hastalık ölüm lakin insanlar kayıt etmese de sağımızda ve solumuzda ki Allah'ın görevlendirdikleri melekler her şeyi en ince ayrıntısına kadar yazıyor ve çiziyor merak etmeyin. Apartmanda oturduğunuz bir komşunuza rahatsızlık verdiyseniz, yan gözle baktıysanız, dar durumunda yardım etmediyseniz, fakiri gözetmediyseniz vatanınıza hainlik yaptıysanız. İnsan yapısı kameralarda bazen hatalar olsa da Rabbimizin kameralarında en ufak bir hata yok bunu iyi bellemeli insanoğlu. Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...
426
Zoruma gidiyor böyle ayrılık akıyor gözyaşım deniz zoruma gidiyor böyle ayrılık sopayı hakettin temiz zoruma gidiyor böyle ayrılıkkalp neşe sevinçten ari bir hesap açtırdım cari elveda deseydin bari zoruma gidiyor böyle ayrılıkbu sevgiye kazdın mezar yaralarım daim azar çıkmaz oldum çarşı pazar zoruma gidiyor böyle ayrılıkalışmak çok güç duruma çalıştım yakın koruma hiç gerek varmı yoruma zoruma gidiyor böyle ayrılıknasipmi herkese yemek aşk sevgi istiyor emek vefasız imiştin demek zoruma gidiyor böyle ayrılıkdahildir tütün sarımı harcadım bütün varımı yüreğin diğer yarımı zoruma gidiyor böyle ayrılıkyüzde olmazmı kızarım şurda bir içsem sızarım tutmazmıdır intizarım zoruma gidiyor böyle ayrılıkyanıyor mutfak ışığı kim yıkar bu bulaşığı yetim kodun şu aşığı zoruma gidiyor böyle ayrılıkseni şimdi anlıyorum hafif müzik dinliyorum aşkın ile inliyorum zoruma gidiyor böyle ayrılıkuykuya ekiyor darı kabuslar gecenin yarı nerdesin ey saçı sarı zoruma gidiyor böyle ayrılıkkim gördün sen bunu ilet yılbaşı almadım bilet yüz hasret kaç gündür cilet zoruma gidiyor böyle ayrılık..
152
Ve yaşamak çok güzelmiş! ! Her şey seni görünce başladı Bir bankanın kambiyo servisiydi Üzerinde lacivert bir manto vardı Aylardan kasımdı Pek hatırlamıyorum Günlerden salımıydı yoksa çarşambamı İşte o an hayatımdaki Her şey ama şey değişti Senin o bahar gözlerine bakınca kaybolmuştum. Pırtılaşmış, pas tutmuş yüreğim tomurcuklandı Üzerimdeki kara bulutlar bir, bir kalktı Karanlık olan dünyama Güneş gibi doğdun sen Soğuktan kırağı düşmüş, Buz kesen gecelerde Sevginle ısındım ben Her şey seni görünce başladı Seni ilk gördüğümde sevdim Sevince yaşadığımı hissettim Ve yaşamak çok güzelmiş Bahar gözlüm.
87
Kutsal Görüntü İnsaf, Merhamet, Barış ve Aşk için Dua eder insan başı dardayken, Verdiği bu güzel nimetler için Tanrıya teşekkürlerini sunar. İnsaf, Merhamet, Barış ve de Aşk Tanrımızın, babamızın adıdır. İnsaf, Merhamet, Barış ve de Aşk İnsandır, O'nun çocuğu, tasasıdır. İnsaf insanın yüreğindedir, Merhamet ise kişinin yüzüdür, Aşk insanın kutsal suretidir, Barış ise giydiği giysidir. Yani insan nerde olursa olsun, Dua eder başı derde girince, Dua eder kutsal suretine insanın İnsafa, Merhamete, Barışa ve Aşka. Bu kutsal sureti sevmeli herkes, Dinsiz de olsa, Yahudi de, Türk de İnsaf, Merhamet, Barış ve Aşk vardır Tanrının olduğu her yerde.
97
Gün Batımı Tatlılığın Gün batımı... Oldumu,yakıştımı sana Ansızlık ne haddine, kırgınlığına sebep ne Gölge boyu bir güne hasret diye, banamı nispet Kızarmıyım hiç kızgın güneşe Yoksa sözüm mü geçer aceleci geceye Belki boş geçen gün ortasında Kaybettiğim sevgi yada sevgili suçlu Ah sevgi derim, ah sevgili derim... O zaman gelen geceye küselim Tarumar olan aşklara kadeh kaldıralım Haydi içelim... Sarhoşluğumuz geçene kadar içelim, Aşk kadehini kırarak, Ayyaş tiplemesini unutarak içelim İçelim ya sevgi akıllansın Sevgili uyuya kalmasın Misafir gönül uyanık gözleri tanısın... Zaten zaman geç ya Tutar sevda da yok ya Yine sen haklısın Gün batımı Galiba karanlığa bürünmek tek çare İyiki sen varsın, iyiki onlarıda karanlığınla örtüyorsun Yoo zaten utanmazlar çırpınma boşuna Aydınlığın tam ortası; sevinçleri, hevesleri Aldatmanın karıda buya Rezilliklerini tüm alemde sever ya Alıştıra alıştıra ah sevgi, ah sevgili der geçerim zaten Başka ne gelir elden Kahkahalı dünyalarındaki son umudum Uğruna ölümüm, sorgulu gönlümde bitti gibi Kaybolan sevgim kadar özgür artık Öyle ya, sabahta gün doğuyor O zaman rastgele tutsak olmayan gönül Gülen yüzler kadar mahsum Yanan yürek kadar yaslı Ah sevgi, ah sevgili inadına olsun Darılma be tatlılığın gün batımı Öylede ölmem ya yaşamalıyım Gündüzü sevmeliyim, yeni sevgiyi aramalıyım, Sevgiliyi asla... Kaybolan gün ortasında heveslenmiyim Hep sonrası demeyi, önceyi silmeyi Zamanın hep durduğunu, benden olduğunu bilmeliyim. Yok be karanlık sarmadı bu beni Sen yine benim dostum ol,derinliklerinde olayım yeter Zaten Gün batımıda yakın ya Öbürlerinin canı cehenneme...
231
Yatak Odası Nikâhla başladı hazin törenin Düğünün derneğin geçti modası Yüreği dağlandı seni görenin Mezarın olacak yatak odasıBir korku uğruna eğildi başın Gözünden gönlüne döküldü yaşın Hem yarin ağlıyor hem arkadaşın Mezarın olacak yatak odasıSevgisiz döner mi evlilik çarkı Aşkıma ağıttır duyduğun şarkı Var mı gelinliğin kefenden farkı Mezarın olacak yatak odasıBu hergün ölmektir nerde keramet Kimseden bekleme aşka merhamet Kullar bu sevdaya dilerken rahmet Mezarın olacak yatak odasıSevdiğin kim senin kimin bu yuva Ruhunda ben varım bedenin hava Küçük bir imzayla biter mi dava Mezarın olacak yatak odasıUykuda göz görmez kulaklar sağır Utanma her gece rüyana çağır Üstünde bir yorgan topraktan ağır Mezarın olacak yatak odası
107
Özlem Anılar beni, çocukluğuma aldı götürdü Çıt! etti pencere,sandım Gulyabanidir Ninem gaz lambasını yine söndürdü... Gaz kuyruğu var yavrular,uzun,incedir.Bir anda aydınlandı, ışık doldu odamız Yatın dedi ninem,traktör ışığıdır söner Vurduk kafaları zira, erken kalkmalıyız Malum kış mevsimidir,gün erken döner.Sabahleyin uyanıp koştum pencereye Boyumcaydı kar, görünmüyordu yollar, Alıp kürütküleri başladık kar küremeye Tezek kokar köy,tüter teneke sobalar.Okulda tatilmi gördük 15 tatil,23 Nisan Devamsızlık mı asla, kar tatili vahimdir, Bütün köy haber alır, okulu bir asarsan Sanki terörist gibi, muamelen hazırdır.Ve akşamki misafirlikte,en güzel ikram Çekirdeğin yanında, tarhana favoridir İştahla kütürdetir,kimin evine varsam Gurundig radyo çalar,masallar anlatılır.
95
Nasıl Bir Gençlik?(makale) Nasıl bir gençlik yetiştirmek istiyoruz?Bu konuda yeterince net miyiz? Toplumdaki değişik kesimlerin kriterleri veya idealleri birbirine yakın mı?Peki ülke gençleri ve dünya gençleri yeterince tahlil ediliyor mu?Anketler analizler yapılıyor mu?Tüm bunlar sağlıklı bir planlamaya dönüşüyor mu? Sorduğum hiçbir sorunun cevabı tatmin edici bir 'evet' değil bence... Bu ülkede dindar bir gençlik yetiştirme ideali var.Vatansever bir gençlik ideali de var,sorumluluk ve vefa duygusuna sahip bir gençlik isteyen de var;Geleneklerine,örfüne,tarihine bağlı milliyetçi bir gençlik isteyen de..Sorgulayan,insanı merkeze alan,evrensel düşünen,dayatmacılığa karşı yaratıcı insan yetiştirme hayali de var.Peki bütün bu istek ve idealler ,ülke ve dünya gerçekleri esas alınarak bir süzgeçten geçirilebilmiş mi? 'Hayır' . Analizler yapılıp bunun ışığında 50-100 yıllık eğitim projeleri siyaset üstü bir özen gösterilerek hazırlanabilmiş mi? 'Hayır'. Ortaöğretim kurumlarımıza bakıyorum da hiç bir uygulama tarafsız bir harmandan oluşan ideal bir gençlik yetiştirme amacında görünmüyor. Çocuklarımız ağır bir ders yüküyle karşı karşıya bırakıldığı için, velilerimiz karne başarısıyla övünür hale gelmiş;liseler üniversite başarısını başarı karnesi kabul etmiş durumda.Öğretmenler bu acımasız yarışın,sınav yoğunluğunun ahlaki zaafa uğrattığı öğrencileri sınıflarda vukuatsız tutmayı neredeyse başarı sayacak hale geldiler. E! O zaman hani ideal gençlik?Bu gençlik okullarda yetişmeyecek de nerede yetişecek?... Bence kağıt üzerinde başarı yaratmak,istatistikleri ters yüz edip başarısızlıkları saklamak ve sadece üniversiteyi kazanan robot öğrenciler yetiştirmeyi başarı saymak kendimizi avutmak olur.sonuçlar bu gün yaşadığımız gerçeklere dönüşür o zaman.Yetişen insanlar ,ne olurlarsa olsunlar;Milletvekili,bakan, yargı mensubu ,gazeteci,asker,polis...kendi muhakemeleri olmadığı için gücün kuklaları haline gelir, kul olurlar. Bu durumda ne yapmamız lazım? Sorusunu güçlü ve samimi bir şekilde kendimize yeniden sormamız lazım.Yeniden gençlerimize dönmemiz lazım. Çocuklarımızı barışçı, evrensel düşünen,uygar ,cesur; aynı zamanda kendi değerlerine de saygılı,vatanseverler haline getirmemiz lazım. Kanundan, yasadan yönetmeliklerden önce zihniyeti değiştirmek gerek diye düşünüyorum. bu da ancak ve ancak eğitimle olabilir inancındayım. Cenap Şahabettin 1900'lü yıllarda ''Suistimale müsait olmayan kanun yoktur;kanun değişir,suistimalin şekli değişir.'' derken 2017' de sözünün hala bir öğüt yerine geçeceğini bilseydi kahrından ölürdü. Bu nedenle bir an önce zihniyet değişikliğine ihtiyaç var bu ülkede o halde herkesi kucaklayan büyük eğitim projeleri yapmaya soyunmalıyız hem de hiç vakit kaybetmeden...
330
Sarı Papatya İle Cennet Bahçesi Sarı bir papatya ile bir cennet bahçesinin öyküsüdür bu.Kirli zamanlardan bir kuyunun ruhuna uzanan bir yolculuğun öyküsüdür.Daha Adem ile Havva cennetten kovulmamış,ilk günah işlenmemiş insanlık kuyuların gizeminde ruhlarını örseleyen bir yalnızlık ile yaşlı bir çınarın dibinde oturuyorlarmış.Zaman eski zaman yorgun zaman olabildiğince deli bir bahçenin tenine akıp dururmuş.Depremler tufanlar yağmurlar ruhların toprağa düşmesi ile devir daim edermiş.Karalık bir güneş ve aydınlık bir ayın düğünü varmış o günde.Her yerde bir sevinç bir gürültü tufanı cennetten çalınma sesler ile düğünün yalnızlık şarkısına eşlik ediyormuş.Etrafı genzi yakan bir şarap kokusu sarmış ki sorma.Kıpkırmızı bir gökyüzü ve ruhlara konan kıpkırmızı bir kelebeğin kanadı gibi dolanıp duruyormuş ortada kadınlar.Çoğu esirikli birazda mahçup ama yürekleri Kaf dağından gelmiş alev gibi yanan volkanlar gibi.Dokunsan kül eder benliğini. Derken bardaktan boşalırcasına bir yağmur bulutun göğsünelden kendini aşağıdaya bırakmı.Nuh tufanı gibi göz gözü görmez bir sis ve kapkara bir gökyüzü bu ana şahitlik etmiş.Düğün dağılmış güneş ile ay birleşemeden toprağın bağrına düşmüşler.Yarı baygın ve yanyana uzanmış elleri birbirine değmeden öylece olan biteni izlemişler.O an gökten kulakları sağır eden bir ses kopmuş.Sur desen değil bogazlanmis sanki gökyüzü.Üç ışık hüzmesi bulutları yara yara bir çığlığa eşlik ederek yeryüzüne düşmüş.İnsanlar semaya bakmış korkudan dilleri tutulmuş taş kesilmeşler.Herkes kuyusuna çekilmiş meraklı gözlerle gökten inen ışık saçan cisimleri merak etmiş. Melek diye bağırmış biri.Biri hayırak hayır cennetten kovulmuş bu baksana Heybesinde bir elma taşıyor.Yaşlı bir ihtiyar titrek bir sesle bu gökten inen bir nur demiş.Üç tohum olarak iner efsaneler hep anlatır onu.Bu üç tohum toprağın bağrına düşer orda filizlenir ve yeşerip bir sarı papatya suretine bürünürmüş.O ki tüm kokuları içinde barındıran cennette ki ilk çiçeğin tohumudur.Ademin Havva için kopardığı tek koku.Bazen bir insan suretinde zuhur edermiş sarı papatya çiçeği.Rengini toprağın renginden alan bulut kokan yaprakları dokununca uzayan kuyular kuyusu Marden de yetişen tek çiçek imiş bu.Ruhu olan bazen konuşan sarı bir gökyüzü gibi alev alev parlayan bir çiçekmiş sarı papatya.Bir kaya dibinde yeşermiş burda büyümeye karar vermiş.Zaman zamanı beşiginde sallamış az gitmiş uz gitmiş dolanmış tüm mevsimler.Sarı papatya serpilmiş bir güzel çiçek oluvermiş.Gözleri bir deniz maviliğinden gelen saçları rüzgar ile taranmış elleri hüzün kokan sesi Antik bir uygarlığın izini taşıyor gibiymiş. Marden kuyusundan ayrıldığından beri hep yüreğinde cennet bahçesinde yaşamanın hüznünü taşırmış.Boynunda hep asılı duran bu bahçenin heyecanı ile yanıp tutuşurmuş.Deli bir çiçek olduğunu söyler imiş herkes.Ama sarı papatya ruhunu kuyudan çıkarmak için verdiği savaşı şimdi ebediyen bahçesinde hep şiirler mırıldanacağı cennet bahçesi için vermeye hazır imiş.Birgün bu fikriz yüreğini bir deprem gibi sarsmış.Oranın yaşlı şair kelam erbabı bilgesinin yanına gitmiş.Ruhunu kemiren bu bahçeye gitmek orda mutlu ve huzurlu günlerin hayali ile bir derviş gibi sağa sola vururmuş kendini.Yağmurlu bir gün yaşlı bilgenin huzurunda bulmuş kendini.Anlatmis hikayesini ruhunu açmış kuyudan bahsetmiş ona.Yaşamam için yeşermem için o irem bahçesine mutlaka gitmesi gerektiğini birbir anlatmış.Yaşlı bilge bir şiiri fısıltı eder gibi bunun zor olduğunu anlatsada sarı papatyaya,ikna olmuş en sonunda.Yolculuğun zor ve çetin olacağını anlatmış birbir ona....
476
Bakmadan Gitsin. Yüreğim sevgiye harman olacak Kötülük ardına bakmadan gitsin Bu sevda gönlüme derman olacak Kötülük ardına bakmadan gitsinGönlümü o yüce aşka adadım Şehveti işreti kökten budadım Ulaştım menzile kaldı bir adım Kötülük ardına bakmadan gitsinDerdim ne esmerdir ne de sarışın Meftunu olmuşum dostluk barışın Parçasıyım artık süren yarışın Kötülük ardına bakmadan gitsinBulutlar aşk ile yağmur yağdırır İnekler sevgiyle sütün sağdırır Sevenler kalbine neler sığdırır Kötülük ardına bakmadan gitsinSemahi gönlünü dostlara ayır İlime bilime olma mugayir Bırakın da yaksın aşk cayır cayır Kötülük ardına bakmadan gitsin
86
Umut Doluyum Meçhul koşunun sonu, nere varacak, Hayat dolu bu dünya, kime kalacak, Savaş bir gün bitecek, ölüm duracak, Barışacak insanlar, umut doluyum...Nasıl yaşanılacak, kendiniz seçin, Kardeşçe sarılalım, nefreti geçin, O gün gelecek elbet, mutluluk için, Yarışacak insanlar, umut doluyum...Kimse boyun eğmesin, bu kaderine, Karşı dursun sabırla, kem talihine, Düşmanlığı unutup, hep birbirine, Karışacak insanlar, umut doluyum...Şarkılar söyleyecek, birlikte diller, Sevgilerle dolacak, bütün gönüller, Gerçek olacak yarın, pembe hayâller, Sarılacak insanlar, umut doluyum...BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN! ...
76
Gençlik... Balonlar uçardı gökyüzünde. Pamuk şeker her çocuğun elinde. Güneş gibi parlak, Bulut gibi bembeyazdı kalpler.Bilmezdik kötülük, Bilmezdik yalan ne demek.O bulutların ardında, Siyah kuşlar görene dek.Gençlik bir su gibi, Hızlı akan fakat doyum olmayan.Gençlik bir nefes gibi, Aldığımız gibi de geri verilen.
43
ISLAK SARMAŞIKLAR İstanbul köprü üstü Yüreğim kayıyor çelikten öte Özlemler buğulu Toprak cıvımış Yedi tepe yedeğinden Yedi bulut sarmış başına Güneş oyun bozan Almış topunu gitmiş İstanbul köprü üstü Köprü altı sırılsıklam. … Keşke Bu havada Boğaza tepeden bakan Bahçeli bir evin Duvarında sarmaşık olsam…
45
Memleketim Kartalın uçmadığı, Şahinin yuva yapmadığı, Karganın pislik atmadığı, İtlerin bile yatmadığı, O yer var ya? Bizim bayrak diktiğimiz, Her zorlukta gelip-geçtiğimiz, Sevdalısı olduğum, Memleketim. Ağaların çekirdek sattığı, Fukaralığın cirit attığı, Ele değen her şeyin battığı, Canların canı sattığı, O yer var ya? Bizim bayrak diktiğimiz, Her zorlukta gelip-geçtiğimiz, Sevdalısı olduğum, Memleketim.Suyu suvatı içilmeyen, Köprüleri geçilmeyen, Haklısı haksızı seçilmeyen Ekileni biçilmeyen, O yer var ya? Bizim bayrak diktiğimiz, Her zorlukta gelip-geçtiğimiz, Sevdalısı olduğum, Memleketim.Neme lazımcısı çoğalan, Bir kaşık suda boğulan, Her türlü dalavere kurulan, İti bile soyulan, O yer var ya? Bizim bayrak diktiğimiz, Her zorlukta gelip-geçtiğimiz, Sevdalısı olduğum, Memleketim.
100
Teşekkürler Yüzlerce yüreği duygu dolu, beni aralarına davet eden Grup Yöneticisi veya Yetkililerine hiçbir gruba katılmadığımı, katılamadığımı, birine katılmam durumunda diğerinin kırılacağını düşündüğümü ifade ediyor; ayni zamanda şiirlerimi okuyan, sayfalarına alan ve şiirlerini okuduğum güzel insanlara binlerce teşekkür ediyorum.İyi ki varsınız.Saygı, sevgi ve selamlarımla
44
Harikalar Diyarı Sandalyesinde otuyordu. Birden bir yıldız oldu, Kendi etrafında döndü, döndü, döndü Hem dönüyor, hem yükseliyordu... Ağzı bir karış açık kalamadan, Gökyüzünün derinliğinde kayboldu. Güpegündüz yıldız mı kayar ? Hadi ondan da geçtim, Sandalyede yıldız ne arar... ? Biliyor musun ben yine, O şevkatli kucakta gülümsüyorum. Harikalar diyarında , Uçtan uca geziyorum.....
53
Balkanların gözü yaşlı Yıllarca dinmedi Balkanların gözyaşı Cefakarca katlandı Türk halkı, Yıllardır kanayan o yara sarılmadı, Balkanların gözü yaşlı Türk halkı.Onlar Balkan Türkleri, Osmanlı Kalbine hançer saplanmış gibi yaralı, Balkan toprakları ecdadımızın yadigarı, Balkanların gözü yaşlı Türk halkı.Elbette dinmez bu gözyaşı, Bitmez bu sevda, kurumaz gözyaşı, Unutulmaz akıtılan Müslüman kanı, Balkanların gözü yaşlı Türk halkı.Ruha dokunan, yürek yakan Türkülerde, Bir yanda dinmeyen acılar pare pare Ağıt yakılmış artık, buraları Şehit Diyarı, Balkanların gözü yaşlı Türk halkı. 28.09.2016
77
Kavuş Mevlaya Bütün insanlar elbet bir gün gidecek oraya Hazır ol ki veda edesin zalim dünyaya Huzur bulmak için hizmet eyle mevlaya Dünyaya veda et kavuş mevlaya, mevlayaİlahi ile derman bulursun kalbindeki yaraya Sende (Allah) ını sor ki (Allah) ta seni araya Yarın mahşerde cehennem azabından koruya Dünyaya veda et kavuş mevlaya, mevlayaÖmrümüzden geçen her gün saat ve dakikaya Besmele ile başla (Kuran’a Allah) adıyla (Allah) a yalvar kaldır ellerini başla duaya Dünyaya veda et kavuş mevlaya, mevlayaMisafirsin gidersin belki bugün belki salıya Sen onun kulusun tapmayasın puta paraya İbadet edersen kral olur gidersin saraya Dünyaya veda et kavuş mevlaya, mevlaya. YAZAN VE DERLEYEN MAHMUT ŞİMŞEK ADIYAMAN
107
Elazığ Çevresinde ne güzeldir gölleri Bahçelerde türlü türlü gülleri Batıyla doğruyu bağlar yolları Bir köprüsün seni gördüm Elazığİnsanları tatlı dilli sımsıcak Misafirperverler açarlar kucak Doğu illerinde güzel bir bucak Ne de sıcak seni gördüm ElazığHarput kalesiyle biri tarih ili Gakkoş şivesiyle şirindir dili Müzik kültürüyle şarkın bülbülü Çok da narin seni gördüm ElazığSıcak yazı ılık kışı pek güzel Başkadır meyvesi çileği özel Buzluk mağaradan yaz ayı buz al Dört mevsimsin seni gördüm ElazığDoyulmaz ovana bağına seyir Etrafı çevrili barajla nehir Tarihte hiç düşman görmeyen şehir Pek nadirsin seni gördüm ElazığTarihi geçmişi zengin mirası Evliyalar kenti Arap Baba'sı Harput üzerinde kartal yuvası Kutsal şehir seni gördüm ElazığYETİMİ'yim ne söylesem az gelir Çayda çıra davul zurna saz gelir Tarih kokar kültürlerden iz gelir Bir başkasın seni gördüm Elazığ
126
Keder Yakışmıyor Yüzüne Kadın Keder yakışmıyor yüzüne kadın Ellerin bahar koksun istiyorum Saçların rüzgarı anlatsın Gözlerinse denizi Acıları yüzüne yük edip Gözlerinde boğma sevinçleriYoksa Ay şavkı değmez yüzüneSen acılar denizi değilsin kadın Keder yükünü at omuzlarından Yüzünde gözyaşlarından vadiler olmasın Gül kadın gül Gül ki bahar gelsin dünyamıza
48
Artvin Şiir Şöleni Muhteşemdi ARTVİN ŞİİR ŞÖLENİ MUHTEŞEMDİ !.. Artvin "7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni'"nin ikincisi yapıldı. Şölene Yozgat 'tan biz de davetliydik. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Trabzon'a ulaştık. Artvin belediyesinin tahsis ettiği bir otobüsle yolumuza devam ettik. Karadeniz kıyıları boyunca uzanan deniz ve yemyeşil arazinin güzelliği bizleri bölgeye hayran bıraktı. Yemyeşil bir manzara içinde otobüsümüz Artvin'e doğru ilerliyordu. Yüce dağları, eşsiz yeşilliği ve hırçın vadileri delip geçen tüneller gözlerimizi kamaştırıyordu. Bölgenin güzelliği insanı kendisine hayran bırakıyor. Çoruh Nehrine kurulan baraj doğal güzelliğe kılıç gibi çekilmiş. Vadi boyunca uzanan yollar kıvrım kıvrım uzanıyor ve bu güzellik saklı bir cenneti andırıyor. Üst üste binmiş gibi muhteşem bir manzara oluşturan Artvin evleri sahile akseden bir inciyi andırıyor. Gelen şair dostlarımızla tanışıp öğretmenevinde toplanıyoruz. Akşam yemeği için buradan Kafkasör Yaylasına çıkıyoruz. Boğa güreşlerinin de yapıldığı yayla orman içi doğa harikasını gibi; Güzelliği, yeşilliği ve serin havasıyla insanı adeta büyülüyor hayran bırakıyor. Akşam yemeği Kafkasör Yayla evinde hazırlanmış. Yemeğe Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe de katıldı. Burada kısa bir şiir dinletisiyle tanışıyor kaynaşıyoruz. Dinletiye belediye başkan yardımcısıyla Sosyal Aile ve politikalar Bakanlığı Genel Müdürü de iştirak ediyor. Genel müdür şairleri Adapazarı'na davet ederek bizim de misafirimiz olun diyor. Arkadaşlarımız kitaplarını hediye ediyorlar; yöneticilerle kaynaşmaya çalışıyorlar. Şiir şöleni ertesi gün Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde gerçekleştiriliyor. Salon güzel hazırlanmış, şair arkadaşların slaytları hazırlanarak güzel bir hazırlık yapılmış. Yani işi ciddiye almışlar ve şehrin tanıtımına katkı sağlayacağına inanmışlar. Artvin Valiliği, Artvin Belediye Başkanlığı, Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 08 Kültür ve Turizm Derneği sırt sırta vermiş bu güzel programa katkı sağlamışlar. Dernek başkanı ve Artvinli Şair Gül'den Taş şölenin organizesini üstlenmiş ikinci kez halkın karşısına çıkıyor. Artvin 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni'nin ikincisi gerçekleştiriliyor. Şölen güzel ve takdire şayan hazırlanmış. 21 ilden 24 şair şiirini seslendirerek Artvin halkının gönüllerine hitap ettiler. Şiir Programını TRT program yapımcısı ve sunucu Zeynep Köşker ile yöre sanatçısı Oktay Köse birlikte sundular. Güzel bir programın sonunda şairlere katılım belgesi ve plaket takdiminde bulunuldu. Artvin Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe'nin akşam yemeğindeki konuşması o geceye damgasını vurdu. Başkan: " Bizim Görevimiz sadece cadde ve sokakların imarı değil bir başka görevimiz de gönülleri imar etmektir. Hoyrat kaynağımız gönüllü taşıyıcılar olan sizlere hizmet etmekten onur duyarız. Sizlerle gurur duyuyoruz, sizler sanat dolu yüreğinizle duyguları incecik ipeksi gönüllerimize işliyor beyinlerimize giriyorsunuz, gönülleri imar ediyorsunuz" diyordu. Artvin Şiir Şöleni tanıtıma ve il turizmine de katkıda bulunsun istendiği için bölgenin gezilmesine de zaman ayrılmıştı. Vadileri, yaylaları ve hayran kaldığımız muhteşem manzarayı dolaşmaya başladık. Oldukça büyük Atatürk Anıtı ve bölgeye kuş bakışı Artvin manzarasının seyrine doyamadık. Şavşat ve Karağöl istikametinde yola çıktık. Çoruh nehri uçsuz bucaksız uzun vadiler bize unutulmaz anlar yaşattı. Şavşat Kalesi tarihi dokuyu haykırıyor gibi...Şavşat Evi güzel bir mekana yapılmış. Manzara ve yaylalar, karşınızda yükselen yüce dağlar eşsiz bir tabloyu andırıyor. Burada Şavşat Belediye Başkanı Sinan Öztürk şairlere yöresel yemekler ikram ederek şairlerle tanıştı ve onları dinledi. Bizlerle muhabbet etti, inşallah bir daha ki programı burada yapalım dedi. Başkanın sıcak ilgisi, yemeği ve çayı içimizi ısıttı, gönüllerimize su serpti. Buradan Karağöl'e geçtik. Yaylalar ve yemyeşil ovalar, tipik Karadeniz evleri yol boyunca devam etti. Karagöl seçkin bir mekân, halkın Panayır alanı gibi insanlarla dopdoluydu. Gençlerin ilgisi ve Karagöl'ün muhteşem manzarasından ayrılmak istemiyorduk. Ama yolumuza da devam etmek zorundaydık. Artvin yöresi saklı cenneti andırıyor, yöre sizi kendisine hayran bırakıyor. Artvin'in ve yaylaların güzelliğine doyamıyorsunuz. Bölge turizme ve tanıtıma açılmalı, bu denli muhteşem cennet misali özgün şehrin tanıtıma ihtiyacının olduğu da bir gerçek. Biz Artvin'e ve Artvin yaylalarına- vadilerine yemyeşil doğasına hayran kaldık. Bölge mutlaka gezilmeli; görülmeye değer diyoruz. Artvin Valiliği'ne, Artvin Belediye Başkanlığına, bizi yalnız bırakmayan Belediye Başkan Yardımcısı ERKAN Yazan'a, İl Kültür Turizm Müdürlüğüne, 08 Kültür Turizm Derneğine, Artvinli Şair Gülden Taş Hanım'a, emeği geçen herkese, Artvin halkına şoför arkadaşlarımıza ve katılımcı şair dostlarımıza teşekkür ediyor şükranlarımızı sunuyoruz. Şiir şölenleri kaynaşmayı tanışmayı sağlıyor ve ilin tanıtımına çok büyük katkı da bulunuyor. Buna inanıyor ve bu tür kültür sanat faaliyetlerini gönülden destekliyoruz. Artvin gönüllü kültür elçileri kazandı; inanıyorum ki: bu elçiler Artvin'i anlatmaya, tanıtmaya devam edeceklerdir. Var olasınız Artvin'in güzel yöneticileri, var olasınız Artvin' in güzel insanları…. Ahmet Sargın / Yozgat- Gazeteci Şair- Yazar ARTVİN 7 BÖLGE 7 İKLİM ŞİİR ŞÖLENİ UNUTULMAZDI ! Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla gerçekleştirilen “7 Bölge7 İklim Şiir Şöleni”: Artvin Valiliği, Belediye Başkanlığı, Kültür- Turizm Müdürlüğü ve Artvin 08 Kültür Turizm ve Kalkınma Derneğinin organizesiyle gerçekleştirildi. Geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen Artvin şiir şölenine Azerbaycan başta olmak üzere ülke genelinden toplam 24 şair katıldı. Bu yıl ikincisi yapılan Artvin” 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni” şairlerin buluşması ve tanışmasıyla başladı. Tanışma toplantısına katılan Artvin Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe şairlerin şiir yorumlarını dinleyerek katılımlarından dolayı hepsine ayrı ayrı teşekkür etti. Şairleri onura etti ve şu konuşmayı yaptı:” Belediyelerin görevi sadece cadde ve sokak imar etmek değil, gönüllerin imarını da yapmak asli görevidir. Hayat kaynağımız gönüllü taşıyıcılar olan şairlere- sizlere hizmet etmekten onur duyacağım. Sanat; yürekleri incecik ipeksi hale getirir. Sizler bu ipek dokuyu gönüllü dokuyan birer kültür elçilerisiniz. Bizler de sizinle gurur duyuyoruz. Şehrimize hoş geldiniz onur verdiniz.” Dedi. Artvin Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde gerçekleştirilen” 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni”nde çeşitli illerden gelen şairler sahne aldı. Tertip komitesi adına açış konuşmasını yapan 08 Kültür Turizm ve Kalkınma Derneği Başkanı şair Gülden Taş: “ Değerli arkadaşlarım, şehrimize hoş geldiniz şeref verdiniz, kültüre ve sanata olan duyarlılığınızı gösterdiniz. Sizleri saygıyla selamlıyorum “ dedi ve katılımları için konuklara teşekkür etti. Katılımcı konuk şairler şiirlerini yorumladılar ve coşkuyla alkışlandılar. Geç saatlere kadar devam eden programın sonunda ödül töreni yapıldı, plaketler takdim edildi. Üçüncü gün şairlere Artvin yöresi gezdirildi. Artvin Yaylaları, Çoruh Vadisi ve Çoruh Barajı gezdirildi. Buradan Şavşat İlçesine geçen şairler Şavşat Belediye Başkanı Sinan Öztürk tarafından karşılandı ve Şavşat Evinde konuklara lezzetli yöresel yemekler ikram edildi. Mini bir şiir programıyla Şavşat Evini renklendiren şairler yörenin muhteşem manzarasına hayran kaldılar. Bu muhteşem kereleri görüntüleyip fotoğrafa ve videolara kaydettiler. Şairlerin son durağı Karagöl Yaylası ve Karagöl vadisi oldu. “Karagöl adeta bir panayır yerini andırıyor!” diyen şairler yörenin göz kamaştıran güzelliği karşısında hayretlerini gizleyemediler. Artvin Şiir Şölenine katılan Şairler: Ahmet Sargın- Yozgat, Ali Osman Arslan -Sivas, Arzu Subakan Kabukçu -Denizli, Aslan Baykara -Elazığ, Ayhan Akgül -Adapazarı, Deniz Garipcan -Gaziantep, Duran Tamer- Sivas, Gülden Taş- Artvin, Hakan Işık- Muş, Hasan İpek Cankurt- Diyarbakır, İbrahim Düver -Kırşehir, Kemal Avcı- Artvin, Mehmet Çiçek- İstanbul, Mehmet Ziya Dinç- Trabzon, Mehmet İsmayıl- Azerbaycan, Mesut Turgay- İzmir, Münevver Düver- Adana, Nermin Akkan- İzmir, Niyazi Yılmaz- Kastamonu, Özer Altay- Elazığ, Sündüz Akça- Tokat, Şeyhmus Çiçek- Diyarbakır, Vedat Fidanboy- Ankara, Yunus Yaşar- Antalya; Programın sunucuları: Zeynep Köşker- Ankara, Oktay Köse Artvin. Dört gün boyunca devam eden Artvin Şiir Şölenine Yozgat’tan katılan gazeteci şair yazar Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı Ahmet Sargın şölenle ilgili basına şu açıklamayı yaptı:” 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni” Muhteşemdi, Artvin yöresi ise bir başka muhteşem yöre olarak karşımıza çıktı. Saklı Cenneti andıran Artvin yöresi iç ve dış turizme açılması gereken mükemmel bir mekân. Vadileri, yaylaları ve yeşilliği ile göz kamaştırıyor. Artvin yöresine hayran kaldık. Dört gün boyunca bizi yalnız bırakmayan organizatör Şair Gülden Taş hanımefendiye, ekibine,valilik ve belediye personeline, katılımda bulunan dostlarımıza, misafirperver Artvin halkına teşekkür ediyoruz.” Dedi ve etkinliğin muhteşem geçtiğini ve yöreye hayran kaldıklarını ifade etti. Haber Yorum Ahmet SARGIN Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı
1,189
Vatan sizleri de seviyor Uğruna can bayrağına kan verenler Ezanı ninni görüp secdede uyuyanlar Yaşanmayan Anlaşılmayan Tutulmayan kalemsiz âlimler Vatan sizleri de seviyorKibrit çöpleri ile ısınan Yetim ecdatların dedeleri Vatan sizleri de seviyorYolda bedelsiz kalıp otostop yapanlar Çorbayı ikinci kaseyle komşuyla paylaşanlar Vatan sizleri de seviyorKumanda bozulunca televizyona yakın oturanlar Spikerlerin yalanlarını anlamayanlar Vatan sizleri de seviyorHey milletim Hey ulusum Hey nefes alanlar Vatanda sizleri seviyor
66
Sevdasız Günlere Kar yağıyor; Her yer bembeyaz. Gökyüzü, Kül rengine bürünmüş. Ve, Ufkunu kaybetmiş, Bir ben dolaşıyor ortalıkta.Kar yağıyor; Yok olan umutlarıma. Dolaşıyor senin olmadığın, Bir düğnyada Sevda Çiçeğim.Kül rengi gökyüzü ile, Bembeyaz yeryüzü. Sevdasız günlere.06-02-2007-Salı Tuğrul Ahmet PEKEL
39
Bir Deliye Sormuşlar Bir deliye sormuşlar, sen neden deli oldun? İnsanlara kötülük etmemek için demiş. Şimdi bana kötülük eden kimse kalmadı, Ben kimseye kötülük edeyim niçin demiş?
27
Hayatta Bu HAYAT'a Misafir Gelmem Bir Daha Hayatta Bu HAYAT'a Misafir Gelmem Adam Gibi Ağırlayamıyor Hep Stres,Hep Kapris Hiç Konuksever Değil Hep Çalıştırıyor, Hep Yoruyor Bir de Yüzümüze Gülse Hep Sitem, Hep Gözyaşı
33
Çalışan Çocuk Yakışır mı o güzel gözlere ağlamak Gülümser insan oniki yaşında Oyunlar,şakalar,çelik çomak Olmalı oysa üstünde başında Ama Cebi yok giysisinin Yeni yok gözyaşlarına sürecek Yoksulluk eymiş boynunu Yazık ki daha çok eyecek Çile Tanrım yok vermiş,yük vermiş Bu küçük güle Kirpikleri mavi,saçları rüzgar Fırtınalar var çevresinde döne döne Savrulup gitti yavrucak...
53
Sev ne oldunğunu unuttuğun an sevmek sana haramdır sen kendine verdiğin sevgi kadar varsın özeliğin sevmekse sevgili ol acı vermek çektirmek değil acı çektirmeki sevil doyasıya
26
Çanakkale Geçilmez Tabyamız Düşman gemisine ateş açtı Uzun menzil¬li bombardımana girişti. Gücüyle karşılık vererek Püskürtü , Düşmanı doğduğuna da pişman etti.Gemilerini denize sokmaya da , Hiç bir gücü ve cesareti kalmadı İlerlemiyor, istediği şekilde, Amaçlarına ulaşamıyorlardı.Albay Cevat Çobanlı nın emriyle de , Boğazın etrafına mayın döşendi Filo gemileri de boğaza girdi, .Düşman ise, ablukaya alındı.Düşman , Sudan girmeyi başaramadı “Çanakkale geçilmez” boşa söylenmedi, Anafartalar komutanı ulu önder, Mustafa Kemal komutada vardı.18 Mart Türk Milletin zaferi oldu Gökte zafer bayrakları dalgalandı Her yıl Zafer bayramı olarak kutlandı Ömür boyu hiçte unutulmayacaktı .
91
DEVE iNADI Dev eci bile bile deve'nin inadını, Sırtına vuruvermiş beşyüz kilo odunu, Üstüne iki çocuk, arkasına kadını, Bu deve nasıl atlar bu yükle, bu dereyi? Deve ayak diretmiş, çüş leyip, deh ledikçe. Elinde ki kırbaçla vurup, peh pehledikçe, Oğlanı da sırtına eklemiş, ekledikçe, Deve ayak diretmiş, kaşıdıkça yarayı.Yola koymak istemiş yularından çekerek. Dürtüklemiş, ittirmiş, kuyruğunu bükerek. Boyun bükmüş yalvarmış, önünde diz çökerek. Yine heykel misali, hiç bozmamış sırayı.Sinirlenmiş, bağırmış, ''ulan hey deve'', diye, AB ye mi girecen, bunca kıriter niye? Bizi hasret bırakma iki lokma sevgiye. Gez, dolan, seyahat et, istiyorsan nereyi.Bir önüne dolanmış, bir geçmiş arkasına. Gerinmiş, bir kaç kırbaç şaplatmış kalçasına. Deve bir tekme vurmuş alnının ortasına. Saya durmuş gökte ki yıldızları, çıra'yı.Deve birden kudurmuş, çekip almış yuları. Sırtındaki yüküne hiç olmamış oralı. Kadında bir kaç kırık, çocukları yaralı, Ambulansa uzanmış, boylamış Ankara'yı.Deve bakmış keyfine, utanıp, ar etmemiş Erken atmış yükünü, fazla zarar etmemiş. Birtek soluk çiçekle, kimse bahar etmemiş, Adâlet kanserine kim bulacak çareyi? Bir kısmı kumpaslarla kurmuş saltanat gibi. Bir kısmı yemlenirken bir yerlerden, at gibi, Bir kısmı saldırırken sürülere, it gibi, Kim yola getirecek bu kadar mudara'yı? Kıravatlı dolaşmış şehirlerde, serseri. Gözünde at gözlüğü, görmemiş gerçekleri. Ağzına damlatmışlar kara iblis şekeri, Göbek şişiren puşt'lar, ilah etmiş parayı.Kurtulmamız ne mümkün dertten, gam'dan, kederden. Güvencemiz misyon'dan, İmamımız peder'den. Biz daha çok çekeriz, yularsız develerden. Bombayla dölledikçe denizleri, kara'yı.Bahçeler viran olmuş, küf tutmuş kılıçları. Yaz gelecek sananlar bekler başka baharı. Büyük darvin piç'inin, kudurmuş yavruları, Kendi yurdu zannetmiş, Ege'yi, Marmara'yı.Binali der, bir Deve hikâyesi duydunuz. Onlar size uymadı, siz onlara uydunuz. Dolu yu boşalttınız, yerine boş koydunuz. Artık balçık yamamaz, açılan pencereyi.
265
Aşkspir aşk'tan dönenin kafası kırılsın tamam ama tarihin büyük aşkları yazdığı da kocaman bir yalantarih Romeo ile Juliet'in değil Şekspir'in gözlerinden öper
22
Askerim Askere yigidimi, yaremi gonderdim Ne sesi cikti nede solugu Gurbet yolu beklemek zormus Hele de bu yol asker yoluysaGunler, haftalar gecti gitti Hasretlik yuregime dag gibi coktu Gecem gunduzume dondu dolandi Merak icinde bir mektup beklerimZaten bende gurbetteyim Gurbetlik ustune birde askerlik olunca Hasretlik daha da agirlasti Soyle neyleyim ben yarimOnceleri zaten gurbetteyim Zaten hasretlik icinde yaniyorum Ne degisir ki asker yolu Asker yolu gozlesem diyordumCoksey degisirmis; gurbetlik neymis ki... Asker yolu beklemenin yaninda Sevdiginin daglar arkasinda olmasi gurbetlikten beter olummusSevdiginden haber alamamak O'nun seni arayip sormayisi Istedigin zaman sesini duyamayisin Can cekisip olmek gibi zormusGunler zor bela gecip gidiyor Sevdam, hasretligim hergecen gun artiyor O'nu oyle cok ozluyorum ki Gurbetligin icinde gurbetlik yasiyorumHergun dusler kurup duruyorum Yigidim, askerim, sevdigim donucek Yasadigimiz asil bu gurbette biticek Sevdamiza kavusacagiz diyorumGeceleri uykum kaciyor daraliyorum Kimbilir simdi hangi nobette Ayazli gecede donarak uyuya kalmistir Diye gozumun onunde canlaniyorBilemiyorum ki simdi hangi kor kuyuda Hangi zorlukla karsi karsiya Acaba aklinda ben varmiyimdir Bilemiyorum ki benide dusunuyorum muBuyuk Allah'ima yalvariyorum Tum mehmetcikleri bekleyenlerine Benide yigidime, askerime kavustursun Sag salim teskeresini alip donsunO'nu Allah'ima ve kendisine emanet ettim Yigidim bu hasretligi bilirde Omrunun tek kadini ben olursam Topraga girsemde O'nu sevecegim...21.08.2003 21.40
197
Bir Çocuk Yatarken Miskin ve Bitkin Bir çocuk bakarken miskin ve bitkin Bin parçaya bölünür dünya gözümde Bakıp geçivermek başka bir acı…Toprak nasıl kayarsa yerinden Taş nasıl düşerse yüksekten Yaprak nasıl koparsa dalından İşte öyle kopar yüreğim Öylece kalakalmak ayrı bir acı…Bir çocuk yatarken aç ve susuz Ne tatlı hülyalar geçer gönlümden Ne acı lezzetler keser dilimi Ne de tatlı şerbetler okşar beynimi Öylece kanakalmak farklı bir acı….
68
Para.. Dünyayı döndüren Ocaklar söndüren Bulanı güldüren Mutlulukmu para? Zengini coşturan Yoksulu susturan Kelimeyi oluşturan Dilmi para? Ateşiyle kavuran Rüzgarıyla savuran Ayazında donduran İklimmi para? Varlığında azdıran Yokluğunda kızdıran Kardeşi kardeşe kırdıran Öfkemi para? Umutları tüketen Çalışmadan üreten Yürekleri kirleten Şeytanmı para? Alınıp satılan Sıcağında yatılan Önümüze atılan Kemikmi para? Yalanın ortağı Çıkarların otağı Ömrümüze dert yumağı Çilemi para? Herkesin içinde yaradır Beyazlar içinde karadır İnsanlığın başına beladır Hala bulamadınmı? Onun adı paradır...
73
Türklüktür İpte Sallanan Fedaindik, düşmanlar dedi militan Üryandık sırtımızda yoktu bir mintan Hazır dar ağacına binlerce fidan Son arzumuz odur ki yaşasın vatan...Dinleyin isyanımı ağalar beyler Bir yiğit sehpada bak neler söyler Verilmesin haine şehirler köyler Varsın kopsun kellemiz yaşasın vatan...Gönül ister göğünden bayrak inmesin Çocukların dilinde marşlar dinmesin İstiklalin ateşi asla sönmesin Sehpalar dar gelir yaşasın vatan...Sarı Zeybek güvenmiş genç diye bana Damarlarımdan akan o asil kana Sakın ola ardımdan ağlama ana Kıldan ince boynumuz yaşasın vatan...Onlar ne derse desin adımız şehit Peygamber müjdeci yaradan şahit Bir canla aşkımız edilmez teyit Yazacak yaftamızda yaşasın vatan...Başıma çuvalı geçirme cellat Tutup kollarımdan olma musallat Çıkan ben değilim asil bir millet Vurduk tabureye yaşasın vatan...Ten değil tarihtir ipe yollanan Dün değil yarındır ipte dillenen Ben değil Türklüktür ipte sallanan Son nefeste son söz yaşasın vatan
133
Euzu Besmele İle Bilmeyen varsa bilsin, son Peygamber Muhammed(S.A.V.) Allah azze ve celle, lem yelid velem yuled,(Doğmamış Doğurulmamış) Vahyi ilahi olan, Kuran hayat kitabı, Euzu besmele ile,Kül hüvallahü ehad.,
29
Günah Günah kokan bir dünya, esiri olmuş bedenler Kimi kendin salıvermiş, kiminin derdi nedenlerÖyle bir dağ oluşmuş ki, sanki patlayacak her an Zerresinin ağırlığı taşımaya yetmez gümanHuzur nerde? Ara ve bul, gir imtihan sahrasına Şeytan servis telaşında, dizer günah sofrasınaBir akış ki: çılgınca, doluyor günah denizi İnsanoğlu, hiç olmaz mı yakasında günah izi?
53
...Günaydııınnnn.. Günaydın canımın içi, Bugün güneş yine pırıl pırıl.... Yine hayat veriyor doyumsuzca. Gecenin karanlığında üşümüş Toprağı.ağaçları,çiçekleri ...Gönülleri ısıtıyor..... Kuşlar cıvıl cıvıl güne merhaba diyorlar Birbirlerine kur mu yapıyorlar ne.... Kıskandım onları biliyormusun? Günaydın canımın içi, Günün aydın,şansın bol olsun.... Sen benim umudum, Sen benim heyecanım, Sen benim özlemim, .....Sen benim güneşim ol...... Yüreğinden öpüyorum....
55
Zalim Ayrılık Ensemde nefesinin sıcaklığı ılık ılık Bizi zamansız buldu bu zalim ayrılık Bağlıydık birbirlerimize ilmik ilmik Bizi zamansız ayırdı bu zalim ayrılıkSeni isteyeceğine canımı isteseydi verirdim Düşünmezdim bile sonra başıma gelecekleri Neyim var neyim yok önüne sererdim Kapımızı zamansız çaldı bu zalim ayrılıkSöyle ayrılık yardan nasıl geçem Onunla doluydu gündüzüm gecem Senin elinden ben nerelere gidem Aramızı zamansız açtı bu zalim ayrılık
63
Yalnızlık En büyük ceza Yalnızlık... Belki de en büyük hoca yine yalnızlık...Ey yüreğim karar ver Ceza mı, hoca mı! ? Yalnızlık...(24:00/08.02.2003/Merzifon)
21
Yekbûn Berf e, baran e, tofan e, bay e, bager e, baxoz e, Teklîhevî ye, yekîtî nîne, ev ji me ra ne tu doze Li ser nixteyên şirîkatîyê bi hev ra bin, ev bi tenê pîroz e. Tim yek bin, wek xwuşk û bira bin, soz ev soz e. Gel, bû ye wek mirîd li dû şêx, axa, sekreter û serokan Di nav mêjûyan da hêlînan xwe çêkirinê pîrpîrokan Çareserî dixwazin ji niviştên şêxan, xewên şefan û falên pîrhevokan. ' Em yek bin', 'Doza me yek e', ji hev ra rast bin, tim bêjin van hevokan Dev berdin ji xewnên xeyal, falan, qaxiz û niviştên şêxan Xwe azad kin ji bin fewrmanên serdestan. beg û axan Guh nedin gotinên ne qenc ên sekreter û serokan Yek bin, zana bin, nêzî hev bin wek keç û kurê mêran Neyar jî di ser da tê wek cinawir, wek gurê dev bixwînê har Girtî ye ser welat, şêx û axa jî ji xwe ra kirî ye dost û yar Dijminan welat talan kirin e, gelek pirin, lê li ber çavan jî çar. Destên hev bigrin, êdî kes bila ne bêj e xwezî bi par Bila partîyên me hebin, ev dewlemendîya raman û fikrê ye Li dij hev-du dernekevin, ev ne tiştek qencê bi rê ye Heker em dev ji dijmın berdin û bi pêsîra hev bigrin Ev ne şolê xwuşk û bira ye, ji yekitiyê jî êdî derê ye. Ti kes, ti parti bi tenê nikare welat û gel azad ke Bila kes xwe û gel jî nexapîne, zirta û fortan ne ke Nebêjin ev şûr e, ev tîr e, ev kevan e, ev sîlehe, ev çeke. Bi tenê yekîtî û yekbûn dikare ji me ra azadîyê qenc çêke Elmanya, 03.07.2007 / 22.22
290
Melekler Ölmez Anne MELEKLER ÖLMEZ ANNEDallarda hazan gibi Soluyorum ben anne Yaşamadan bir daldan Düşüyorum ben anneÇöller yangın yeridir Ama ben üşüyorum Ayaklarım bulut olmuş Göklerde koşuyorumGece çevir yüzünü Göklerdeyim ben anne Kollarım olmasa da Kanatlıyım ben anneŞimdi küçüğüm diye Her gün dövülüyorum Bir taş attım diye mi Tankla eziliyorumBir taşı yavrum diye Yüreğine bas anne Sen melek annesisin Melekler ölmez anne2006Orhan BEKTAŞ
63
-Nefret! ! NefretSenden nefret ediyorum duyuyormusun Beni benden çaldığın için Sana yaşatmayacağım intikamlarını İpi kopuk ucurtma gibi çakılmayacağım Saatler ileriliyor yelkovan akrebi kovalıyor Tiktak sesleri daldırdı yine anılara Düşündükçe nefretim çıkıyor açığa Çoğalmaya başladı anılar yüreğimde ama Göremeyeceksin gözlerimdeki hüzünü Sana yaşatmayacağım yakamozları Azgın dalgaların kıyıyı parçaladığı gibi Perişan olmuş göreceyim seni Sen arı gibi her çiçeğe kon Peteğin yokki zavallı Petekte bendeydi kovanda ama Bilemedinki Senden nefret ediyorum duyuyormusun! ! ! ! Saatlerde durmayacak zamanda ama Sen durduğunda sakın arkana bakma Semaya bak ben yukarılardan sana bakıyor olacağım Yalpalayarak parçalanmanı seyrediyor olacağım Senden nefret ediyorum duyuyormusun Beni Benden çaldığın için nefret ediyorumm
103
Sevdikçe yanmayana olur mu sevda Bir yürekti sevda denizinde Adını yazmıştı sevdanın kıyılarına Yakmıştı aşk meşalesini gül kokusunda Gönül şelalesinde bulmuştu gül sevdasınıGül sevdası ayaz gecelerde içini ısıtan muamma Bir sırdır yeşerdiği toprakta toprağın bağrında Sır olmalı sevda kalbine gömülmeli Adeta aşkla Yüreklere kazınmayan sevdikçe yanmayana olur mu sevdaMevlam aşk demiş aşk hakikattir bunu bilmek gerek Aşk vardır aşka şüphe olursa inançta eksiklik vardır Aşk başka ilahi aşk başka sevgi bambaşka Doğru olanı yazmak gerek aydınlansın diye tüm cihanDedim ya bir yürekti o bir yürek olmalı insan Aşk olmazsa halimiz yaman gel aşkla uyan Uyan ki umut ol çorak topraklara sevgi sunan Adın yazılsın adımızla yarınlarda umut olanSİNAN BAYRAM
109
Unutmayın Burdayım Kimse bilmez halimi yontar kendi yönüne, Derdim çok Ey Dostlar kimler derman olur derdime, Yoksul bir Faniyim düşmüşüm Can derdine, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Kimse kalmadı hanemde, Herkes gitti Baba yurda, Düşünürler mi acep kim bilir Bugün ne yedi, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Elin Ekmeği Kanlıdır Helal Olsun Silip Yiyene, Bir Lokma Ekmek için düşmüşüm Gurbet eline, Nice yalnız geçer Bayramlar Ahir Ömrümde, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Sap ile Saman karışır mı hiç, Bana bakmayın yazıyorum iyi veya Güç, Nerede Eski Bayramlar diye sormayın hiç, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Dertli dertli çalarım Sazımı, Bu Bayramda göremedim Anneyi Babayı, Ne etsem de bulamıyorum Yurdu Sılayı, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Sadık derde Efkarlıyım bu Gece, Kurudu gözümde ağlayı ağlayı Yaşlar, Haykırsam duyar mı Acep Dağlar Taşlar, Bugün Bayram Ey Dostlar Unutmayın Burdayım,
137
Kutlama Kutlarım; başardın Doğum sancılı oldu Doğurdun yokluğumu Kutla, uzak bir odada beni unutuşunu Kutla beni: elimden geleni yaptım Yıpranma diye; baktım Uzaklaşıyordu sesin; bıraktım Kutlayalım birbirimizi; başardık İşte her şey normal şimdi Yağmurda belirsiz bir yara izi
38
Kar Uçuyor beyaz bir kelebek gibi kar Beyazlar giyinmiş bir melek gibi kar.Bir çocuğun ruhu kadar saf ve temiz Yayılır yerlere bir döşek gibi karDökülür gökten tüy gibi kar taneleri Açar yerde beyaz bir çiçek gibi kar.Usul usul iner melek kanadında Kirinden arınmış bir yürek gibi kar.Uçuşur rüzgârda beyaz kuş tüyleri Savrulur dönerek,bir etek gibi kar.Yağar doruklara buram buram,yel yel Tepeden bakar beyaz yaprak gibi kar.Rahmet taneleri bu incecik yağış Hoştur sevgiliyi özlemek gibi kar.Vadilerde,yüce dağların sırtında Durur lekesiz,beyaz gömlek gibi kar.Açar sevecen göğsünde kardelenler Sarmalar onları bir bebek gibi kar.Canlının damarında dolaşan kandır Can katar cana kutsal ekmek gibi kar.Yağar lapa lapa; yağar yağar ağlar... Akar gözyaşları,bir ırmak gibi kar.Alır götürür ruhumu yücelere İlham verir şiir söylemek gibi kar.Ruhumda bir his,beyaz bir ürperiştir Çakar beynimde benim,şimşek gibi kar.İnce ince,kanat kanat,duygu duygu Yağar başıma beyaz ipek gibi kar.Göründüğü gibi masum değildir pek Gece ayaza keser bıçak gibi kar.İlkbaharda değince güneş yüzüne Alçalır mütevazi toprak gibi kar.
156
Bir Hali Arz Bir hali arz edeyim dinle bak, Boynu bükük bir çocuk ağlıyordu hıçkırarak. Yanaştım çocuğa neyin var, Ayakkabım yok almıyor babam. Ağlama sonra alacakmış, Seninde güzel bir ayakkabın olacakmış. Bir burukluk bir kırıklık dalgası, Baba dedi ekmeğimin kavgası. Diyecek oldum ben alsam, Çocuk salladı başını, asla, Babaya dedim hevesi kalmasa. Ayakkabı cı parayı benden alsa. İstemedi ama eğdi başını, Yardımlaşma ile kazanabiliriz, Yoksulluk savaşını.
66
Ve Sen Gittin! Kalmanı beklemiyordum Hayallerimi, ümitlerimi alıp gittin.Hayat başka bir şey artık bana Düşünmüyorum yaşamaya çalışıyorum.Allah’tan bir tek şey diliyorum Oda seni bir daha görebilmekBelki ben bir öğretmen olurum Sende öğrencimin velisi, Oturur konuşuruz çocuğunun geleceği hakkında Çocuğuna, çocuğum gibi bakar yetiştiririm.Belki ben bir hasta olurum Senin çalıştığın hastanede, Senin çalıştığın bölüme muhtaç bir hasta Tek hayat bağı senin ilgin olan bir hastaBelki bir huzur evinde karşılaşırız Sen huysuz bir ihtiyar, ben yalnız bir ihtiyar Belki yollarımız orada kesişir. Belki o zaman severdin beni, kim bilir?
87
Hecetek BİRMANYA Bauk Than Gel, git,sun, bak Coş, koş; ak ak Mum yak ve sor.İn, cin, mülk, mal Ot, çöp dal dal Al al, mor mor.Yok; sen, o, ben İç,dış ten; boş Boy, en hiç, zor.Yan, od ol yan! Tüt, yan yan git, Kuş can, uç dur.Ah doğrusu! Son bir pusu Bu su ak kor...Mustafa CEYLAN--- Bauk Than: Orijinali Birmanya kökenli, dört hece üç mısradan oluşmaktadır, nükteli söz veya vecizeli olmalıdır. Birmanya dili tek heceli(her hece bir kelime anlamlı) bir dil olduğu için biz dört heceyle değil, dilimize uygun şekilde yazdık. Kafiye, Birmanya dilinde ilk mısraının dördüncü, ikinci mısraının üçüncü hece ve üçüncü mısraının ikinci hecesindedir. Temel kafiye şeması şöyledir; x.x.x.a, x.x.a.x, x.a.x.b’dir. Uzun bir şiir de yapılabilir. O zaman kafiye şu şekilde devam eder. x.x.x.a, x.x.a.x, x.a.x.b, x.x.x.b, x.x.b.x, x.b.x.c, x.x.x.c, x.x.c.x, x.c.x.d…
134
Değişim Kış gelince kuşlar hep feryat eder İnsanlar soğuktan sıkıntı çeker Yıllık bitkiler kışın uykuya yatar Kış uykusuna yatan hayvanlar ortalıktan kalkarİnsanlar ne garip varlıklar Yazın sıcak kışın soğuk derler Devamlı memnuniyetsizlik sergiler Memnun olacakları yeri dünyada ararlarİnsan; Dünya hayatını mukarrer zannediyor Kararsız olduğu her halinden belli ediyor Değişmezlik mutlaka var diyor O dünyayı bulmak zor değil biliyorVücudundan binlerin gelip gittiğini biliyor Biten kaynaklar için feryat ediyor Bütün yaptıklarını doğru kabul ediyor Yanlışlarını görünce kendini harap ediyor. 29.10.2006 22.00 ahmet özcankaya
81
Yanmışsın be arkadaş Yalnız kalmak varya Birde hasretlik varsa içinde Aşk ateşi düşmüşse kalbine Yanmışsın bitmişsinbe arkadaş Hele birde kışın ayazı vurmuşsa bedenine Yanmışsın bitmişsin be arkadaş Yıldızlar onu sana yansıtmıyorsa Ruyalarında davet etmiyorsa onu Düşlerini dagıtıyorsa ümitsizlik Hayallerinide anlamıyorsa umutlar Yanmışsın bitmişsin be arkadaş Sigaran dağıtmıyorsa efkarını Gündüzler derdini geçiştirmiyorsa İmkansızlık sarmışsa ruhunu Birde kabuslar bölüyorsa uykunu Yanmışsın bitmişsin be arkadaş
62
Yazılıyor Tarih Onuda Yazan Bizleriz Kiraz mevsimi gelsin gelsin tüm insanlığa baharBulut çökmesin gözlere kararmasın gönüllerUyan gözler uyanGönül gözün kapalıysa körsün senFal tutma rüyalardan sevgi tohumu ek insanlığaUmut sabun köpügü değil uçmasın sonsuzluğaUyutulmaz gerçek uyanır elbet uyanırKurşun işlemez düşünceye yalan dudakta açmaz gülUyan millet uyan Titriyor özgürlük titriyor şehitBuruk bakışta ağlıyor insanlık Özgürlüğe düşmesin kem göz Düşerse olur her beden bir bayrak O bayrak bayrakki her kırmızı nokta bir şehitUyan şehit oglu uyan Benzedik birbirimize yansır insanlığa küskünlükÇırılcıplak put düşünceleri kıralım el birliğiyle Olmalı ön planda hak eşitlik özgür düşünceSevgi çiçekleri açsın insan mayasındaKüleyhan yürüyüşlerle devriliyor garibanAyaklarda kalmamış derman Duy insanlık Satır aralıklarında düşün bıraktığın miras neGeceler düşünülmeden plan yapılmaz sabahlaraSayfa sayfa yazılıyor tarih onuda yazan bizleriz
117
Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan Mübarek Recep ayını bitirdik, Şaban ayının da sonları yaklaşıyor, üç ayların sultanı Ramazan Ayına çok az kaldı. Daha ilk günden uhrevi bir hava yerleşiyor tüm memlekete ve İslam Alemine ya da en azından ben öyle gözlemliyorum, başkasına nasıl gelir bilemem... Şimdi beylik laflar ile size orucunuzu tutun, namazını kılın, zekatınızı verin diye nasihat etmeyeceğim, bunların bilincinde olan insanlar zaten yapıyor, yapmayanlarda umulur ki Allah'ın hidayet etmesi ile bir şekilde ibadetlerin bir ucundan tutarlar. ''Rahmetim gazabımı kat kat geçmiştir.'' diyen bir yüce yaratıcının Cenabı Allah'ın huzurundayız hepimiz...Ne büyük mutluluk bizler için hem Müslüman hem de Türk olarak doğmuşuz. Bizlerden başka başka ülkelerde de sayısız Müslüman da Ramazanı karşılamaya hazırlanıyor. Savaşlar içinde olan, fakirlik ve açlık ile boğuşan bir dolu İslam Ülkesi var. Bizler burada rahat yataklarımızda uyurken, yatıp kalkarken o dindaşlarımız ağır bir imtihandan geçiyorlar, tabi aynı zamanda bizler de onlar ilgilenip ilgilenmemek konusunda imtihandan geçiyoruz. Allah yardım etsin bizlere de onlara da... Onlar sabırla, biz de yaptığımız ve yapacağımız iyilikler ile bu sınavları alnımızın akıyla verelim...Yüce Yaratıcı Rahman ve Rahim olan Allah'ım insanlar arasında birbirlerine olan üstünlüğün ancak ve ancak ''Takva'' da olduğunu çeşitli ayetlerde belirtiyor... Demek istiyor ki Rabbım ''Benim gözümde senin aslında Müslüman da olsan Iraklı, Sudi Arabistanlı, Filistinli, Suriyeli, Türk, Azeri olmanın bir önemi yok sen ne kadar günahtan sakınıyorsun ben ona bakarım.'' Günahtan sakınmanın bir adı da takva zaten, diğer bir deyiş ile züht...Ramazanın en büyük nimetlerinden oruç bir kalkandır kötülere ve kötülüklere karşı. Orucu sadece aç kalmak olarak algılarsak yanılırız. Her türlü haramdan kendimizi koruyacağız oruçlu olduğumuz zaman. Göz zinasını, kap zinasını da bir tarafa bırakacağız. Ağzımızdan küfür ve kötü söz çıkmayacak. Kalp kırmamaya özen göstereceğiz. Sılayı Rahime yani akrabaları koruyup, kollayıp gözetmeyi unutmayacağız... En önemlisi de Ramazan bizi terbiye ettikten sonra eski günahlarımıza Ramazandan sonra dönmemek, bu çok önemli...Müslüman her zaman tevazu içinde ve alçak gönüllü olmalıdır. İnanan bir insanın en önemli özelliklerinden birisi budur. Ülkemizde gariban ve fakir insanlar azımsanmayacak kadar çok. Bu insanların üstlerinde başlarında doğru düzgün elbiseleri de yok, karınlarını da istedikleri gibi doyuramıyorlar. Bu nedenle bu mübarek Ramazan'da şaşalı ve otellerin büyük salonlarında verilen iftarlardan kaçınmak lazım... Meşhur atalar sözüdür ''Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar.'' da derler...Ali İmran Suresini 102. ayetinde Rabbımız bize ''Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin.'' böyle buyuruyor. Demek ki bazı aklı evvellerin düşündüğü gibi ''Allah'dan korkulmaz Allah sadece sevilir lafı havada kalmaktadır.'' Gerçek iman sahibi bir Müslümanın yüreğinde Rabbına hem sevgi hem de korku olacaktır. Korku olacaktır ki başkalarına kötülük yapmayalım, cinayet işlemeyelim, başkalarının haklarına tecavüz etmeyelim, kimselere gıybet etmeyelim. İşte en büyük fırsat ben Müslümanım diyen bir insanın kendini af ettirmesi, Allah'ın sevgisini kazanması için mübarek Ramazan Ayı... Tekrar hoş geldin evimize, ülkemize, yüreğimize Ya Şehri Ramazan... Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
470
Ölmez Millet Ölmez millet yaşayacak, Vatan aşkı taşıyacak, Engelleri aşıracak, Bunu bilsin bütün cihan, Millet ölmez yaşar vatan. Doğru yolu alışmışız, Ülkü için çalışmışız, Son zaferde bulunmuşuz, Bunu bilsin bütün cihan, Millet ölmez yaşar vatan. Boşa gitmez emeğimiz, Gerçekleşir dileğimiz, Çeliktendir bileğimiz, Bunu bilsin bütün cihan, Millet ölmez yaşar vatan. Bizdekiler sizlerde var, İlkecilik bizlerde var, Tarihten sor izlerde var, Bunu bilsin bütün cihan, Millet ölmez yaşar vatan.Esat Erbil
69
Şehir İnsanı Toplayıp bavulu vurup kendini asvaltsız yollara, şehirden kaçmalı. Kuş sesleriyle uyanmalı, deniz kokmalı her sabah. Başak tarlaları arasında gelincik toplamalı çocuklugumuza götüren. Bahçe sohbetleri, semaverde çay, gramofonda eski şarkılar. Derin bir nefes almalı yaşama dair. Daralttıkca daraltıyor bu şehir insanı...
42
Geçti Gençlik Çağım Ne çabuk geçti Ne çabuk geçti benim gençlik yıllarım! Rüzgar mıydı? Ya da fırtına mıydı anlamadım. Her gün her ay! Biraz daha kısaldı benim hayat yollarım. Ne gücüm kaldı, ne halim Kalkmaz oldu benim eskisi gibi kollarım! Ben gençliğime doğru dürüst doyamadan, Geçti benim gençlik çağım..Saçlarım ağardı, Saçlarım ağardı, rüzgar gibi geçen yılların içinde, Gözlerim bozuldu, Fer desen kalmadı gözlük var gözlerimde! Bir türlü unutamadığım! Gençliğim var şimdi gece gündüz benim bütün hayallerimde. Ne olduğunu anlamadan, Ve ben gençliğime doğru dürüst doyamadan Geçti benim gençlik çağım..Ne zaman akşam olur, Ben geçmişi hayal eder olurum bir yerlerde Ve anılarım olur devamlı! Dost sohbetlerinde. Ve derin bir uyku basar hiç olmadık yerlerde, Hayal, kura, kura bir bankta yorgun uyuklar olurum. Çok zaman ben. Çünkü bitmek üzere benim yollarım Geçti, benim gençlik çağlarımNe bir sevda kaldı Ne bir aşk kaldı yorgun kalbimde, Hayatın bile önemi yok artık, benim yanımda Etrafındaki güzellikler, renk, renk açan onca çiçekler Bir diken bir çalı sanki gözlerimde Ben gençliğime doğru dürüst doyamadan Geçti gençlik çağlarım.
170
Benim Olsan kapısını,girsem içeri,üstüme kapansa kapı,kilitli kalsam,hiç çıkmasam,hep orda kalsam.bi gemi olsan,sefere çıksam,sonsuz maviliğe ulaşsam.bir gül olsan,baharda açsan,hiç solmasankoparsam dalından,sayfaların arasına koysam,sonsuza dek benımle olsan.cennet olsan,hep iyilik yapsam,sana tapsam,ölünce bile sana ulaşsam.KADER OLSAN,ALNIMA YAZILmış OLSAN,HEP SENİ YAŞASAM.AŞK OLSAN, CANIMIN YANACAĞINI BİLE BİLE HEP SANA KOŞSAMYALNIZ SANA...
46
Bayram Geldi Bayram geldi hüzün doldu içime, Bu bayram da gurbetteyim ben yine, Ayrılık acısı çöktü gönlüme, Gurbetteyim; bayram benim neyime...
21
Benim Adım Demokrasi Benim adım demokrasi Çok da güzelim Her türlü saldırıya açık Kirlenmiş olduğuma bakmayın Alnım ak aslında Kafam karmakarışık İsteyen alır yatağına İsteyen hayatına Hayatına alan da Yatağına alan da Aynı şeyi yaparlar eylem değişmez sonuç değişir sadece Bir gün terör doğduğunda Bu yüzden babası belli değildir Benim adım demokrasi Hiç mi hiç kötülük yok İçimde Ben temiz kalırım doğru seçimde Siz kötü tohumlar yeşertmedikçe Hiç mi hiç kötülük yok içimde Alnım ak aslında Kafam karmakarışık…
78
Gözlerin Aynada gördüğun kadar güzel mıydı gözlerin . beni bağlayacak kadar hayin mıydı .o gözlerin beni benden alacak kadar önemli mıydı ? aşktan sarhoş olacak kadar keskin mı? o yesilin hiçlikcesine dalgalanisi okadar da hırçın mıydı? evet o yesilin yuzercesine daldığı bir rüyaydi sadece başka birşey degildi o yeşil gulumseyen gözlerin.
51
Gizlice Bol Koy, Lafı Şahsım yemek yiyecek özel bir kuruluşta, On lira ödüyoruz sık sık aynı tabldotta…Vaziyetimizden mi iştahımızdan mıdır? Patron aşçıya söyler fısıltı anlaşılır…Bol yemek konulmuştur üste laf da söylenir, Doymadığında söyle usta ekleyebilir…(2012)
35
ANADOLUM Ey!..Rüzgarları burcu burcu hürriyet kokan,Anamdan yakın,Yarimden sıcak Anadolum...Sırtında kırbaçlar şaklamayanHür insanlarla dolu.İliklerine kadar hür Anadolu.Orda.Besmeleyle açar şafaklar,Tevekkülle iner akşamlar.Dualar sinmiş bulutlar dolaşırBereket yağdıran göklerinde,Teselli çiçek açar dal uçlannda,Nurdan ırmaklarda yıkanır huzurSevda tüten türküler okunurUzayıp giden yollar boyunca...Mevsimleri iç açan,Ümit gibi yeşil,Hayal kadar renkli AnadolumHür doğdun, hür yaşadınHür kalacaksın hür...
50
Benziyor 3 Benziyor Körler ülkesinde tek gözlü olmak Karanlıkta göz kırpmaya benziyor Bozulan dostluktan pişmanlık duymak Mutluluğa giden yola benziyorMert olmayan insanlarla dost olma Sonu gelmeyecek yollarda kalma Ne gerçekler varki ağıza alma Örsü ezen çekiçlere benziyorSitem ile çekilirmi kahırlar Bakar körler sağırları ağırlar Felaketler dost sayısı sıfırlar Dipden gelen dalgalara benziyorAğzında bal olan bunca arının Kuyruğunda iğnesi var sakının Dost Şerefi yolladığım yarının Her akşamı sabahına benziyor26/10/2010 Dost Şeref Kimden: Rojek Geşbun (Bayan) Kime: Dost Şeref Tarih: 28.10.2010 11:03 (GMT 2:00) Konu: Yn: [kurt-dili-ve-ed..] Benziyor 3 ne güzel söylemişsiniz kaleminize ve yüreğinize sağlık güzel ve anlamlı paylaşımınız icin tşk ederım
101
Sınavı Başarılı Geçti Başarılmışık, üstesinden gelinmiş. Başarılı bir deneme. Başarılı bir biçimde, Başarı göstererek. Başarılmak işi. Başarı ile Sona ermek. Bu iş başarıldı. Elde edilen Bir başarı. Bir sporcunun Yapabileceği en İyi derece, Takat sınırı, performans. Başarı göstermeyen, muvaffakiyetsiz. Başarısız bir öğrenci. Başarılamayan, muvaffakiyetsiz. Başarı gösteremeyerek. Başarısız olmak; uzay Başarı sağlayamamak, başarı.
52
Atatürk'üm Önderim-anarım kalp vurdukça Elbet yaşayacaksın-Türk Milleti durdukça Biz yolunu bekledik-hep bir hizada durduk Kavuşacağız diye-nice hayâller kurduk Bağ bahçe ve tarlalar-yeşillendi ağaçlar Senin için tarandı-çocuk gençteki saçlar Atatürk'üm Önderim-anarım kalp vurdukça Elbet yaşayacaksın-Türk Milleti durdukça Leylekler kırlangıçlar-hep ördü yuvasını Onlar bile anlıyor-biliyor havasını Anne baba dedeler-çocuklarsa yollarda Bebe ve yavrucaklar-duruyorlar kollarda Atatürk'üm andımdır-şu cevabım herkese Nöbettedir çocuk genç-koşuyoruz o sese Okullar ve sınıflar-gözlerimizde sevinç Spor yapan insanlar-sağlıklı hepsi de dinç Bitmese bu esenlik-sürse seneler boyu Günlük güneşlik olsa-kaybolsa bütün koyu Atatürk'üm andımdır-şu cevabım herkese Nöbettedir çocuk genç-koşuyoruz o sese Coşalım eğlenelim-koşalım ileriye Türk Milleti birlikte-dönmeyelim geriye Atatürk'ü analım-yokluğuna yanalım Varlık büyüklüğüne-yürekten inanalım Atatürk'üm andımdır-şu cevabım herkese Nöbettedir çocuk genç-koşuyoruz o sese Huzur bulun çocuk genç-kıra çıkın dağlara Dün bugün ile yarın-huzur gelsin bağlara Tebessüm edin gülün-hep birlikte kaynaşın El ele tutuşarak-sevgi ile oynaşın Atatürk'üm andımdır-şu cevabım herkese Nöbettedir çocuk genç-koşuyoruz o sese Yumrukları sıkalım-yakalım ışıkları İleri gitmek için-işi bırakma yarı Özgürlüğün tadını-yaşayalım topyekûn Koşar iken çağlara-öğren ne olmuştu dün Atatürk'üm andımdır-şu cevabım herkese Nöbettedir çocuk genç-koşuyoruz o sese Dalgalansın bayrağım-bölünmesin vatanım Hep çalışsın durmadan-bulunmasın yatanım Emanet gençliktedir-bunu sakın unutma Öğretmen Hasan söyler-horlayıp her gün yatma Atatürk'üm andımdır-şu cevabım herkese Nöbettedir çocuk genç-koşuyoruz o sese
195
Mevsimli mevsimlerim yok değil tenimi kızartan yaza da boynumu üşüten ayaza da tutkunumhesap vermeden yaşamaktan sevinç duydum yokusları kosarak inmelerim tepe doruklarında nefeslenmelerim dördüne de sevdalı yüz yıl yaşansa mevsimlerinmevsimsiz coşkulara kapılmadim zamansız isyanlara katılmadim varlığım derelerin hıçkırmasında büyük ırmakların yol alışına adandım.mevsimlerin kenarında ucunda kösesinde değil tam ortasında duruyorum baharsa koklamaktan yorulup güzse hüzün yoğuruyorumben buradayım mevsimleri bekleyici17 Dez.2003 -Ist
61
19 Mayıs 1919-2016 19 Mayıs 1919-2010 19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı Samsun’a çıktım… İşte devrim tarihimiz Atatürk’ ün bu cümlesiyle başlar. 16 Mayıs 1919 akşamı kırık bandırma teknesiyle yola çıkarken, bindiği vapurun batması tehlikesi kendisine söylendiği zaman; ‘İstanbul’da tutuklanmaktan, batıp boğulmayı tercih ederim’, demişti. Samsun’a hasta ve bitkin bir halde gelmişti. Fakat en küçük bir zaaf göstermeden bir hafta Samsun’da kaldı. Sonra Havza’ya geçti. 26 Mayıs’ ta, yani ertesi günü Damat Ferit İstanbul’da Türkiye’yi büyük devletlerin mandası altına koymak planını ilan ederken O, Havzalılara; ‘Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağım. Bizi öldürmek değil, diri diri mezara sokmak istiyorlar. Şimdiki çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir. Zaten başka türlü de olsa geri dönmek imkânı yoktur’. Diyordu. Bu, Kurtuluş Savaşı’ nın başlangıcıydı. İki gün sonra emrindeki bütün kumandalara gönderdiği gizli bir emirle, “ Ulusal Kurtuluş’ u sarsan işgal ve ilhak gibi olayların bütün ulusa ‘kan’ ağlattığını, Ulusal ızdırabın baş edilmez bir hal aldığını, bu hallerin önlenmesini beklediğimizin dünyaya telgrafla ilan edilmesini” istedi.Bu hareket derin akisler yaptı. Atatürk’ü acele İstanbul’a çağırdılar. O, uzun bir telgrafla Padişaha istifasını yolladıktan sonra 13 Haziran 1919 günü sivil elbise ile Havza’dan yola çıktı. Yola çıkarken Havzalılara; ‘Bugün artık bir üniforma sahibi değilim. Size evvelce de bildirdiğim gibi sadece bir millet adamıyım demiştim.”Evet, o bir millet adamıydı. Bütün yaptıklarını halktan alan ve halka veren Atatürk diye anılması da bundandır. O, tarihine ve milletine her zaman güvenmiş, halkından duyduğu inançla yüzyıllardır hâkimiyet sürdüğümüz topraklarda, bu sefer yeni bir tarih yazmak için adım atmıştır. Halkıyla beraber kurduğu cumhuriyeti, yani emaneti, en başından beri duyduğu güvenin aynısıyla yine halka, yani gençlere emanet etmiştir: 'Gençler, Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız’. ‘’Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz... Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.' “Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım, gözüm arkada kalmayacak. Zafer “Zafer benimdir” diyebilenlerindir.” “Bütün ümidim gençliktedir. Her kafanın anlamaktan aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik” Her fırsatta gençlere olan güvenini belirtmekten çekinmeyen Atatürk’ ün, Türk Milleti olarak en değerli hazinemizi yani tam bağımsızlığımızı gençliğe emanet etmesinden de onun gençliğe ne fevkalade bir şekilde inandığını görebiliriz. Çünkü kendisin de her zaman dediği gibi, yıkık bir imparatorluktan ve yozlaşmış bir “aydın” zümresinden geriye kalanlarla, halkla omuz omuza verip tarihin eski şahlanışa, bu toprakların insanlarına hak ettiği yaşayışına kavuşturacak cumhuriyetin temelleri atıldı. Bu durumda en kıymetli hazinemiz tabi ki tam bağımsızlıktır. Bunun aksi düşünülemez; düşünülecekse de bu tek seçenek, ölmektir! Atatürk’ ün sözlerine kulak verelim: “Efendiler, ben bu kararların hiçbirini yerinde bulmadım’. Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi; Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet bunların hepsi anlamını yitirmiş bir takım sözlerdi… Sağlam ve gerçek karar… Millî egemenliğe dayanan tam bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak…Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar toplumlar karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez…Aşağılık durumuna düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir emir veren getirmeleri hiç düşünülemez.... Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri, çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.' Ve ünlü sözü ile 'Türk'ün onuru ve gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir Ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyi. Bu nedenle ya bağımsızlık, ya ölüm! ' 19 Mayıs’ ta atılan adım tarihin yanlış giden gidişatını düzeltmek içindi. Millet şahlanıyor, kendisinden çalınan iktidar yetkisini ölümüne geri alıyordu. Milletin kararlılığından yeni bir çağ açılıyor, tarihin içinden tarih doğuyordu. Atatürk de “Bağımsızlık benim karakterimdir.” derken de bağımsızlığın doğduğu tarihi yani 19 Mayıs’ ı doğum günü ilan etmiş ve aynı tarih meclis kararıyla gençliğe adanan bir bayram olarak da kabul edilmiştir. Çünkü Atatürk gözü kara bir şekilde halkına güvenecek kadar halkçı da olsa, dünyada hiçbir kimse yoktur ki ileri görüşlü olmadığı halde lider olarak anılabilsin. Hele ki bahsettiğimiz Atatürk’se… Atatürk ki tarihsel sürecin doğurduğu, milletin adeta onlarca yıllık kıvranış ve sancılarıyla, bir toprağın yarılması gibi milletin bağrından filizlenen bir lider… Elbette ki, bilecektir tarihi yorumlamayı, ondan sonuçlar çıkarmayı. İktidar denilen tatlı arzunun milletin naif isteklerine çöreklenme çalışmaları ve arsızlıklarını görmüştür. Çok güvendiği gençliğe de anlatmıştır, atalarının yaptığı gibi ikinci bir seçenek sunmaksızın ne olursa olsun bağımsızlığa sahip çıkmalarını salık vermiş; kendisinin yaptığı gibi tarihine ve halkına güvendiği sürece de başarılı olacağı konusunda aynı inancı onlara aşılamak istemiştir: “EY TÜRK GENÇLİĞİ! Birinci ödevin Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır. Bir gün, Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve Cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler. Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir. Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır! ” Ne yazık ki, Atatürk’ ün ön gördüğü her şey bugün vatanımızda gerçekleşmiş, tarih tekrar yanlış seyretmeye başlamıştır. Kurtuluş Savaşı mücadelesinin yaşattığı bu gençlik, kendilerine bu vatanı ve bağımsızlıklarını hediye eden Atatürk ve tüm Kurtuluş Savaşı mücadelemizin şehitlerinin emanetine sahip çıkmalı ve gerekirse tarihi yenmeye başlamalıdır. Atalarımız nasıl topları tüfekleri, emperyalizmi yendiyse, gençlik de bugün Atatürk’ ün her defasında aşılamaya çalıştığı bilince sahip olup fikirleri ve ülkemiz üzerinde oynanan oyunları yenebilir, (Gençliğe Hitabe’ de dendiği gibi) dış güçlerin ve içteki müttefiklerinin en üstü kapalı silahı olan kültür emperyalizminin yenilmesiyle birlikte tüm sömürü yollarının da kapatılmasını sağlayabilir. Gençliğin damarlarındaki kanın gereklerini yapmasına engel olacak güç yoktur. Gençlik bunu yapabilir, yapmalıdır ve yapacaktır da… Yine Atatürk’ ün dediği gibi; “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” Millet iradesiyle ortaya çıkan 19 Mayıs gençlik ve spor bayramına Köylü, kentli, işçi, emekli, memur, kadın, erkek, gençler ve genç fikirlere açık olanlar ve atamızın millet tanımı içinde kalan herkes Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkmalıyız. 19 Mayıs gençlik ve spor bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun!
1,102
A R Z U h a l Yürekten sevmişim ama çok toysun, Şaşırdım karşına gelemiyorum, Sunduğun resmine gözlerim doysun, Arzu hallerimi diyemiyorum.Beni benden alır tatlı bakışlar, Ayrılık kararı veremiyorum, Başarı sunanı eller alkışlar, Arzu hallerimi diyemiyorum.Tombul yüzlerin var pembe dudaklı, Gönlümü kuşattın silemiyorum, Esmer görünürsün kızıl yanaklı, Arzu hallerimi diyemiyorum.Yeşil,mavilimsi gözünde sürme, Merceğin içine giremiyorum, Sevmiyorsan eğer cevabı verme, Arzu hallerimi diyemiyorum.Hemşerim sayarım bana yakınsın, Isparta gülünü sunamıyorum, İmkanlar tanıda Zeki bakınsın, Arzu hallerimi diyemiyorum.21-12-2009
75
Küresel Isındım Kimyası bozulmuş bir şehir kaldı bize Her yanımız çürüyor Sesimizin aksi bile dargın ikimize Bu ses senin değil Benim değil bu nefesSözde fiziği modernleşmiş manzaralar kaldı bize Her yer betonlara gömülüyor Hiç büyümeyen gözbebeklerimiz iriliyor ikimizin de Gördüğün manzara değil Gözlerim kördüğünDüzeni bozulmuş bir dünya kaldı bize Gökler patlak veriyor Buz tutma sırası düşlerimizde ikimizin de Kurduğun düş değil Tuttuğum buz değil Beynim sulanıyor Düşlerimde seni bulamıyorum Kaygılarımda boğuluyorum 14.08.08
72
Bir Garip Savaş Bir savaş ki Dost bellisiz, düşman bellisiz Topsuz, tüfeksiz...Bir savaş ki Zaman bellisiz, mekan bellisiz Sürer süreksiz...Çığlık, feryat, ah, aman Bir gürültü; toz,duman Her türlü zarar, ziyan...Bir savaş ki bu savaş Arabayla, kamyonla Cana karşı çok canla Sebepsiz akan kanlaYollar yılan misali Zehir kusuyor sanki Panzehir yetişmiyorBir savaş ki galibi Yenen de yenilen de....Bu savaş durur elbet Barış bilinçte saklı İlla savaş derseniz Galip kılalım aklı! ...
70
Acı Türkü Ağır ve soğuk bir şeyler yutuyorum, Doğrularak akıyorum kan ve barut arasındanAnlat bana usta: Küçük bir sitem sesi mi deşiyor çığlıklarımı Hangi dilde yağar yağmur ak saçlarıma? Unuttum çiğ kaplamış renklerini ruhumun Titrek aynalarda kendimi gördüm Sık sık ve mırıldanarak söyledim şölen türkümü Dilimin kıvrımında avutarak sözcükleriSöyle bana usta: Kan acıtır mı kapanmamış yarayı Ve biter mi yolculuğu acının? ..
62
Kader-Keder Seni sevmek kader gibi Vaz geçersem namerdim Gölgen gibi takipteyim Ümitlerim büyür,yanar yüreğim Sevmek seni keder gibi Sevdan menekşe, Aşkın ise güldür Beklemem asla dermeyi Menekşeleri, gülleri Yüreğim bir bahçedir Göz yaşımla sulanır Düşündükçe umarsız sevgimi Sevdanla başım dumanlanır Seni sevmek kader gibi Sevmek seni keder gibi Geberdim uğruna,yıllarımı verdim Vaz geçersem namerdim 1969-Ankara
55
Yalnızlık Yine gecenin en uzun ve en kısa yerindeyim, Hayatın ortasında dertlerin dibindeyim, Keder dolu günlerim, yürürken ardımdan ve önümden, Ben çıldırmak üzereyim,Gece sessiz, salonda bir ben birde gece Tekrarlayıp durdum geçmişi ve geleceği hece hece Bir an kayboldum yok oldum Önüm arkam sağım solum sobe, saklanmayan ebeYalnızım, dertliğim, kederliğim, Hayatımın kördüğüm olduğu yerdeyim, Bekliyorum Yusuf gibi, kuyunun dibindeyim…. Sabır, Sabır, Sabır Allahım, tek dileğim.
65
Okul Okumuşlar Sizlere soruyorum Neden yok ettiniz Gerçekleri çizdiniz Yalanları yan yana dizdiniz.Eğitim yaşam demektir Okumuş paşam demektir Dürüstlük isteyen ak yürektir Pislik temizler ise cansız kürektir.Okul okumuş saparsa Paraya kutsal diye taparsa Mafya tüm köşleri dönerse Cahil ile nereye gider memleket.
42
Düğüm Korkarım ki hep böyle, gelip geçecek ömrüm, Kalbim tek sana bağlı, sıkı sıkı kördüğüm. Ne kılıç kesebilir, ne de çürür gün olur, Bu düğümü yalnızca, çözer bilirim ölüm.2 Mart 1991-Cumartesi / Bilecik
33
Arayıp Sorma ARAYIP SORMAÇek üzerimden esmer karası gecelerini Al götür istemem artık hasretlerini Ve bir daha arayıp sorma beni Sevmeyeceksen sende, benim gibi Her arayışın yeni bir umut verir bana Her sormaların bendeki sormaları çoğaltır Sevmeyeceksen eğer sende Böylesine işkence çektirme bana Ve ne olur bir daha arayıp sorma! 02.07.2004 www.akdeniz.orgfree.com
51
Usturuplu USTURUPLU Bana bir yalan söyle İçinde umut olsunBana bir yalan söyle Aslı astarı olmasın Yalanınla yarına umut taşıyayım Yarında ister var olsun, ister olmasınNasılsa kandırılıyoruz her gün Ne olur sen kandır bu günBana bir yalan söyle Yeter ki yalanın usturuplu olsun04.05.2015 - İzmir El Garip
46
Bu Yüzsüzler BU YÜZSÜZLER! Yıkılmaya başladı birer birer hayallerim Duyarsızlar başa geçmiş hakım inim inim iniler Patronlar yüzsüzleşmiş durmak bilmez teşvikler Korkma Türkiye korkma yetişmekte ne gençler Ayaklar baş olmakta toplum karma karışık Kürdü Lazı Çerkez’i birbiriyle sarmaşık Çok uğraştı ajanlar amma biz hep bir dindaşık Korkma Türk iyem korkma anlayışlı kardaşık.Fikir kalmadı kardeş menfaat geçti öne Güven duyarak seçtik itimatsızlar yine Hepsinin oylarıyla maaş milyardan öte Korkma Türkiye korkma gençler bunları aştı Patronlara gül verir sana dikenler kalır Uyuma ey candaşım sana güller yaraşır Bu yüzsüzler utanmaz namusluya bulaşır Korkma Türkiye korkma yeni nesil ideale ulaşır. . 16.04.999 M.İmamoğlu
100
Kavramların kayması.. KAVRAMLARIN KAYMASI ANLAMLARIN KAYBOLMASI Kavramlar, bir toplumun yada medeniyetin kültür kodlarıdır.Bu kavramlarla ortak düşünce ve inancı paylaşır ortak hisler duyarlar.Bir medeniyeti yahut felsefeyi yozlaştırmanın en kolay yöntemi onun müntesiplerinin kavramsal hafızasını ifsat etmekten geçer. ‘hayvanlar koklaşa koklaşa,insanlar konuşa konuşa anlaşır.’atasözü sosyal barışın dil ve müşterek kavramlarla mümkün olduğunun bir ifadesi olsa gerektir.Bu aynı dili konuşan uluslar için böyle olunca dolayısı ile ortak kültür ve inanç sahibi farklı milletlerin kaynaşması ve anlaşabilmesi anlamında daha köklü ve uzun paylaşım gerektiren bir meseledir.Bu gün Avrupa toplumu bunun farkında olduğu için ortak dil ve kavram zemini oluşturmaya devam etmektedir, yine alfabeleri çok zor olan toplumlar bu kültür birliktelikleri ve kodlarını muhafaza için direnmektedirler.Kendi dilini kullanabilmek için uzun süren savaşlar veren toplumlar var olmuştur,yine bu gün batı toplumu dili kültürel ve ekonomik sömürünün aracı yapmaya devam etmektedir, İngilizce bunun en iyi örneğidir,yıllarca Fransızca ve Latince bu işlevi devam ettirmiştir ve henüz tıp dili Latince’dir.bir çok İslam ülkesinde maalesef eğitim ve ticaret dili bazılarında ise genel kullanım dili İngilizce ve diğer batı dilleridir. bu gün Müslüman ülkelerin caddelerini gezip ticarethanelerinin tabelalarına baktığımız zaman hep bu bahsettiğimiz batılı ülkelerin dillerinde isimler görürüz,Müslümanların konuşma dili de bilinçsiz kullanılan batılı sözcük ve kavramlarla doludur. Bu girişten sonara bizim işleyeceğimiz esas konu İslam-i kavramlardaki kayma ve bunun neticesi olarak ta İslam-i algılama biçimimizdeki kargaşa olacaktır.Kuran korunmuş bir biçimde aramızda bulunduğu halde anlayışımız ve yaşantımızın Kuran ve Sünnetten fersah fersah uzakta olmasının ve de bölük pörçük oluşumuzun en bariz sebebi kavramlara yüklenilen manaların ifsat edilmesinden kaynaklanmaktadır.Bu bozulma ve kayma bazen siyasi bazen sosyal bazen da kültürel sebeplerle olmuştur.Siyasi olarak Emeviler veAbbasiler le başlayan baskıcı ve saltanatçı tarihi süreç hem bir çok kavramın asli hüviyetini kaybetmesine hem de olmayan bir çok yeni kavramın türemesine sebebiyet vermiştir.Fetihlerle beraber İslam’a yeni giren toplumların kendi kültürlerinden taşıdıkları kavramların zamanla İslam’a sokulması ve İslam’dan zannedilmesi siyasi baskılara verilen tepkiler v e yeni hizipleşmelerle de bir çok kavramın ya farklı anlamlara kayması yada bir takım yeni kavramların literatüre girmesi bir de felsefe ve yabancı kültür unsurlarının yoğun biçimde devlet ve saray eliyle tercüme ettirilmesi ve kültüre sokulması bu kültürler etkisiyle Kuran’ı ve Sünneti yorumlama çabaları bu kavram kargaşasını artıran sebeplerdir.Daha önceki ümmetlerinde dinlerinin temel mesajından sapmaları bu kavram yozlaşması sebebiyle olmuştur.Kuran İsrail oğullarından ve Yahudilerden bahsederken ‘onlar kelimelerin yerini değiştirdiler.’Bkz Nisa 46 Maide 13., ‘Dillerini eğip bükmek,yoluyla şuna helal buna haram demek suretiyle Allah’a iftira ederler.’Bkz Ali İmran78der Hıristiyanlar içinde ‘Dinde Ruhbaniyet ihdas ettiler Hadid 27…’….şeklinde ifadesini bulur.Kuran bütün bu ifade ve örneklerle Yahudi ve Hıristiyanların dinlerindeki yozlaşma ve sapmanın sebebini kavramsal kayma ve gerçek anlamlarından uzaklaşmaya bağlamaktadır.Allah yine Yahudileri uyararak peygambere’ Raina demeyin Unzurna deyin.’Bkz. Bakara 104diyerek kavramların yerinde ve iyi niyetle kullanılmasını emretmektedir. H.z peygamberin vefatıyla –özelliklede mihne (fitne) döneminde-meydana çıkan siyasi çatışma ve çalkantılar neticesinde yönetimin saltanata dönüşmesi ile beraber bir çok temel kavramın asli hüviyetini ve kimliğini kaybetmesi ve bir çok yeni kavramın literatüre girmesi söz konusu olmuştur. Biz burada konuyla ilgili bazı temel kavramları örnek olarak paylaşmaya çalışacağız.Esasen bu konu çok geniş bir araştırma konusudur ve bu konularda parça parçada olsa bir takım çalışmalar yapılmıştır.Biz bu konuda konun bir boyutunu teşkil edecek bazı kavramları ortaya koymaya çalışalım.Mesele burada bahsedeceğimiz kavramlardan ibaret olmayıp bu kavramlar sadece örnek teşkil etmesi anlamında zikredilmiştir. İman:Kavram olarak kelimey’i Tevhit ön şartıyla başlayan –ki diğer iman şartları bu kavramdan mülhem açılımlarıdır-ve ilk kelimesi nefiy ‘la’sı yani ret ve inkar olan bu kavramın tarihi süreç içerisinde inkar edilecekler bölümü yani sahte İlahlar ve ilahlaştırılanlar(Tağut- ki bu kavramda daha sonra anlamı daraltılıp sadece şeytan olarak anlaşılır olmuştur.) kısmı unutularak kelamik tartışmalar içerisinde kavramsal anlam kaymasına uğramış ve iman sadece kabul yani tasdik boyutuna indirgenmiştir tabi ki bu netice itibariyle imanı bozan durumların(şirk) kavram kapsamının dışında kalmasına sebebiyet vermiştir müstekbir ve Tağut yöneticiler ümmeti diledikleri gibi yönetmeyi becerebilmiştir artık bu zevatın ben Müslümanım demesi ümmet için iman tanımı içerisinde doğrulanabilir bir hal almıştır.O sebepledir ki İslam hukuku kamusal alana müdahil olmaz diyen Tauti rejim ve zevatı ümmet iman dairesinde değerlendirebilmektedir.Bu meseleye esasen sebebiyet veren islamın siyasi çalkantılar dönemlerindeki oluşan siyasi mezhep hizipleşmeleridir.sırf belli hizip tanımına girmemek adına yapılan bazı yanlışlardan biride Sünni kelam ekolünün Mutezile mezhebindeki Tevhit ilkesini görmezlikten gelmesi dolayısı ile sağlıklı bir iman tanımı oluşturamayışıdır.Bu anlamda Tevhit kavramı da Allah’ın zatı itibari ile birlenmesi olarak algılanmış sıfatları anlamsal olarak daraltıldığı için bu anlamdaki tevhit kavramı içi boş bırakılmıştır.Misalen Rab kavramı terbiye eden ve rızıklandıran olarak tercüme edilip yönetme yetkisi sadece kendisine ait olan yegane kanun koyucu anlamı geçilince tevhidin siyasal boyutu ortadan kaybolmuştur bu iktidarını hiç kimseyle paylaşmak istemeyen saltanat anlayışının İslam dünyasına hakim olmasını sağlamıştır..Bu konudaki örnekler için Mevdudi nin Kuranda Dört Terim kitabına bakmak yeterli olacaktır. İbadet: Tazim,itaat,boyun eğme,emrine uyma,hükmünü kabullenme gibi anlamlarda Kuranda sıkça kullanılan bu kavram süreç içerisinde sadece şekli lüterallerden ibaret algılanmaya başlanmış dolayısı ile bir anlam kaymasına uğramıştır. Böyle olunca da kulluğun alanı daralmış ve Allah dışında farklı varlıklara yapılan tazimlerin şirk olduğu anlaşılmadığından iman ile şirk alanları birbirine karışmıştır. Hilafet ve İmamet:Hilafet Kuranda İnsan cinsi için kullanılan dünyayı imar ve ihya vazifesi ile alakalı genel bir kavram iken sonradan İmamet le eş anlamlı siyasal bir içerik kazandı bunda da sultanların seçim ve liyakat esasına dayalı ve bütün Müslümanlara has olan yönetme hakkını kendi uhdelerine almaları ve ümmetin kendisini seçecekleri belirleme hakkını gasbetmeleri neticesinde kavramsal sapmaya uğrayan bir kavram olması rol oynadı.İmamet ise ümmetin bu hilafet vazifesini kullanma hakkını verdiği kurumsal makamın adıdır.Bu kavramda siyasete ve mezhepsel hizipleşmeye kurban edilmiş Şiada imani bir kavram iken ve belli bir zümreye (Ehli beyt) Sünni kelam içerisinde gücü elinde bulunduran ve her hangi bir şekilde gücü eline geçiren sultanlara daha sonrada seküler hukukun hakim olmasıyla cami görevlilerine isim olmuştur. Bu kavram kapsamında anlamını kaybeden ve İslam yönetim biçiminin temel felsefesini oluşturması gereken ve maalesef saltanatla birlikte asrı saadete anı olarak terk edilen iki kavram Ehliyet ve liyakat kavramlarıdır.Asrı sadette yönetici olmanın yegane ölçüsü bu kavramlar idi ve bir köle bu ilkeler çerçevesinde efendilerine yönetici olabiliyor idi.Daha sonra kelam ve siyaset kitaplarında da yönetici olmanın şartları belirlenirken Kureyşli olmadan hanımı güzel olmaya kadar ve de burada bahsedilmesi abes olacak olan şartlara çevrildi dolayısı ile bu kavramlar anlamını ve uygulanma şansını yitirdi. Şura:Kuranda imani bir ilke olarak zikredilen ve ümmetin işlerini halletmesi gereken yegane bağlayıcı karar mekanizması iken saltanat rejimiyle sultanların kendi fikirlerinin meşruiyetini onaylattığı bir mekanizma haline getirilen bir kavram halini almıştı.H.z peygamber bu müesseseyi bir karar ve devlet idare biçimi olarak örnekleriyle işletmiş yönetici belirlenmesinden savaş kararlarına ve diğer ümmeti ilgilendiren her tür hadiseye bu yöntemi tatbik etmiş ve ümmete bu müesseseyi örnek bir yönetim modeli olarak sunmuş ve de onun vefatından sonrada Raşit imamlar döneminde sağlıklı bir şekilde işletilmiştir,fakat maalesef Muaviye’nin saltanat rejimini hakim kılmasıyla model kesilmiş ve maalesef bu tarihten sonra ya mevcut rejime uyarlanmış yada askıya alınıp hiç uygulanmamış bu menfi uygulama kavramın daha sonra siyaset ve kelam kitaplarında tanımında da değişim ve kaymaya sebebiyet vermiştir.Eğer bu kavram bir yönetim modeli olarak işletilebilseydi İslam toplumu bütün dünyaya örnek bir model sunabilecekti.O zaman insanlar demokrasiyi ve demokratik model alışkanlığını batıda değil İslam yönetim modelinde arayacaklardı.Şimdi Müslümanlara düşen bu kavramı yenide asıl manasına uygun olarak yeniden gündeme taşımaktır. Emri bil Maruf Nehy’i Anil Münker: Kuranda Müminlerin Hilafet vazifelerinden doğan iman’i vazifeleri olan bu kavram esasen sivil siyaset ve muhalefet zemini oluştururken daha sonra siyaset ve kelam kitaplarında saltanata karşı oluşabilecek sivil itaatsizliği engellemek maksadıyla bu vazife kamilen devlete ve siyasete ait bir vazifedir kişi sadece nasihat ve buğuz eder güç kullanmak devlet ve otoritenin işidir bireyin bunu kullanması fitne uyandırır denilerek yukarda bahsettiğimiz sivil siyaset ve muhalefetin önü kesildi ve esasen Mutezile mezhebi literatüründe imani bir ilke olan bu kavram bu mezhep dairesine girmeme bahanesiyle Sünni literatür kitaplarında kavramsal zeminini kaybetti.bu şekilde siyaset devlet merkezli ceberut otorite haline geldi ve maslahaten Müslümanlar idam edildi maksat kutsal devleti korumak idi ve bu kutsa varlığa karşı muhalefetin ismi fitne cezası da ölüm oldu. Veli:Dost,sırdaş,taraftar anlamına gelen bu kavaram Kuranda müminlere verilen bir ad iken zamanla anlam kaymasına uğramış ve ayrıcalıklı özel bir tabakayı ifade eder vaziyete gelmiştir.Bu yeni anlama göre veli olabilmek için mümin olmak yeterli değildir belli nefis eğitimleri neticesinde bu özel sınıfa girilebilir.Bu kavramın türevi olan Velayet ise Kuranda yönetim hakkı anlamında kullanılmaktadır ve ümmet bu hakkı Şura vasıtası ile kullanır.Yeni kazandığı anlama göre ise bu kavram yukarda bahsettiğimiz özel sınıfın ulaştığı manevi derecedir velayeti ümmet değil Allah belirler.Bu birazda Şii imamet anlayışının sivil Sünnileşmesi süreci olarak algılanabilir. Ehli Sünnet:Bu kavram Sünnete tabi olanlar anlamına gelmekte olup İtikadi ve siyasi mezheplerin zuhuruyla İslam literatürüne girmiştir.Başlangıçta Emevilerin oluşturduğu siyasi anlayışı temsil eden bu kavram sonraları Sünni kelam ekolünün yorumsal disiplininin adı halini aldı.Esasen Müslüman olan her birey aynı zamanda Ehli Sünnettir.Fakat tarihi süreç içerisin de bu kavram daha ziyade bir siyasi tercihi ve Kelam görüşünü ifade etmiştir.İslam dünyasında bir fikri muhafazakarlık ve ayrışmaya sebebiyet veren bu kavram olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Cemaat:Kinetize olmuş,aynı amaca yönelik planlı hareket eden ve bir hedefi gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelmiş topluluk anlamına gelen bu kavram Kurani anlamı itibari ile bir sivil siyaseti,Emri bil Maruf Ve Nehyi Anil Münker vazifesi ifa etmek üzere organize olmayı ifade etmekte iken anlam daralması neticesinde özelliklede sultanların halkı siyasetten men etmeleri neticesinde cemaat ya kuru kalabalıklara yada ibadet etmek üzere bir araya gelen kalabalıklara verilen bir isim olmuştur.Son zamanlarda bu kavram belli tarikat ve kanaat topluluklarına da isim olarak verilmeye başlanmıştır bu kavramın başlangıçtaki hüviyetine yakın bir kullanımdır. Siyaset:kavram olarak dünya ve ahret mutluluğunu sağlayacak yol,insanları hak ve adalet ölçülerine riayet ederek yönetmek olarak tanımlanabilecek olan bu kavram sonradan uygulamada bir şekilde iktidara gelmeyi becerme şeklinde ancak tanımlanabilecek Politika ile tercüme edilir hale gelmiştir-nasıl ki eskiden sivil kavramı da asker olmayan başı boş serseri olarak algılanıyor- idi. Dünya:Kavram olarak üzerinde yaşanılan alanı ve hayat sürecindeki her türlü değeri ifade eden bu kavrama özellikle züht ve münzevi hayatı tercih edenler tarafından kelimenin sözlük anlamı baz alınarak Edna düşük alçak değersiz manası yüklenmiş bu anlam Kurandan da desteklenmek suretiyle kamil müminin kurtuluşa ulaşabilmesi ve yükselebilmesi için dünya ve ona ait olandan kaçınması gerektiği felsefesi-Bir lokma bir hırka- topluma ideal İslam anlayışı olarak sunulmuştur.Oysa mümin dünyayı imar için gönderilmiş bir halifedir onun imar edeceği hayata yüz çevirmesi mümkün olamaz ve dünya kavramı kelime kökeni olarak alçalmadan mülhem kozmik ayrışmayı ve alçalmayı ifade eder, bu değer bakımından değil yön bakımından bir alçalmadır.Fakat daha sonra hint kültürü etkisiyle bu kavramın içeriği bu anlamla doldurulmuştur. Yukarıda bir kısmını sadece örnek olarak verdiğimiz ve bir çok alanda özelliklede İslam’i literatür alanında örneklerini artırabileceğimiz bir çok kavram tarihi süreç içerisinde ya anlam kaymasına yada anlam daralmasına uğradığından sağlıklı bir İslam anlayışımıza engel teşkil edecek duruma gelmiştir.Bu sebepledir ki yeniden Kuran ve Sünnet çerçevesinde bütün kavramlarımızın anlamsal inceleme ve sağlamasının yapılması zaruridir,bunu yapmadan bir birimizi anlamamız ve fikri vahdeti sağlamamız mümkün olmayacaktır. YUSUF AYGÜN/İLAHİYATÇI
1,767
Yaz Öğretmenim Yaz Tahta kara Tebeşirin beyaz Yaz öğretmenim yaz A B C uğruna can verdin ya sen Övün biraz Övün birazKalemin ucu kara öğretmenim Ama senin yazın beyaz Hem de kar beyaz D E F´yi mi öğretecektin o günkü derste Anlat biraz Anlat birazGözleri kapkara çocuğum erik gibi Ama yüreğin beyaz Hem de süt beyaz V Y Z´yi kim öğretecek şimdi sana Düşün biraz Düşün birazYazgın karaymış öğretmenim ne gelir elden Ama olsun, ellerin beyaz Alnın nur beyaz Kalemin kılıca yenildiği yerde öğretmenim Şafaklar hiç aydınlanmaz
87
Millî Eğitim Vakfı Şiiri 2 Bir vakıf ki amacı, Okul yapmak, yaptırmak, Bir vakıf ki amacı, Yıkılanı onarmak…Bir vakıf ki amacı, Okul açmak, yurt açmak, Bir vakıf ki amacı, Burs vermek, kâr dağıtmak…Bir vakıf ki amacı, Yetiştirip büyütmek, Öksüz ve yetimleri, Uygarlığa yükseltmek…Bir vakıf ki amacı, Bir zemin oluşturmak, Bir vakıf ki amacı, Cehaleti kaldırmak…(2012)
55
Beyaz ve Kara Beyaz İle Karabeyaz ile kara, bir çift güvercin yumurtada nöbetleşe beklemekteler 20 gün sonra gelecek yavrularını.beyaz ile kara bir çift güvercin yavrular yuvada aç umursamazlık yüreklerinde biri teslim açlığa biri direnmekte duyarsızlığa..beyaz ile kara bir çift güvercin annemin ağzında buğday taneleri dudakları arasında hayat akmakta kursağa.beyaz ile kara bir çift güvercin dişlerimde buğday bereketi maviye kanat vurmakta direncin yüreği.beyaz ile kara bir çift güvercin hazlarının kurbanı kaldırımlarda ellerinde tutkal yaşama tutunmakta…ve ben bir baba gökkuşağını salıncak yapmak için savaşmalıyım, beyaz ile kara gibi yüreklerle.
87
Mavi Göz Koyunlar,kuzular sürü karıştı, Su sesi,kuş sesi senle yarıştı, Kalbim ritim tuttu,gönlüm barıştı, Mum edip erittin,beni mavi göz.Hırçın bir nehirdim,hep deli akan, Bazen kırık sazım,türküler yakan, Bazen şimşek idim,göklerden çakan, Dut yemiş bülbüle,döndüm mavi göz.Gülüşün içimde açtı bir nehir, Sevdan gezdiriyor,hep şehir,şehir, Hamiyet olsan da,eylesen mahir, Çadır kurup senle,olsam mavi göz.Yoluna güllerden,merdiven yapsam, Sen bir ilah olsan,ben sana tapsam, Sevgini kül edip,sevgime katsam, Bir dalın budağı,olsak mavi göz,Sen bir bulut olsan,üstüme yağsan, Elinde bir helke,koyunlar sağsan, Deli poyraz olsan,sineye değsen, Nefes,nefes seni çeksem mavi göz,Göğsüme uzanıp,bir ömür yatsan, Anzer balı olsan,parmakla tatsam, Bir uçurtma olsan,havada tutsam, Yudum,yudum seni içsem mavi göz.Yiğit'i gönlüne,vezir eylesen, Sinene yatırıp,ninni söylesen, Bir pınar başına,atın eylesen, Kana,kana seni içsem mavi göz. 24.03.2017
117
Ben (4’lük) Ben bir aşk akarsuyu, ben sevdâ ırmağıyım Ben gönlünün cağ’ıyım, ben bağlılık bağıyım Ben tutku yumağıyım, ben sevginin ağıyım Sana cennet bahçesi, sana sevdâ dağıyım 29.11.2007/11.05
28
Bir Veda Havası Vakit tamam! .. seni terk ediyorum. O bütün alışkanlıklardan Ve bütün sıradanlıklardan öteye, Yorumsuz bir hayatı seçiyorum. Doyamadım inan, Kanamadım sevgiye...Korkulu geceleri sayar gibi, Deprem gecesinde bir yıldız, Birdenbire kayar gibi; Ellerim kurtulacak ellerinden, Bir kuru dal, ağacından Çatırdayıp kopar gibi...Aşksa bitti... Gülse, hiç dermedik. Bul kendini kuytularda, hadi dal! Seninle bir bütün olabilirdik... Hoşça kal gözümün nuru, Hoşça kal...Vakit tamam! .. seni terk ediyorum. Bu, kırık ve incecik Bir veda havasıdır. Tutuşan ellerimden Parmak uçlarına değen sıcaklık, İncinen bir hayatın yarasıdır...Kalacak tüm izlerin hayatımda. Gözümden bir damla yaş, Sızlayıp resmine aktığında; Bir yer bulabilsem keşke Bir yer, seni hatırlatmayan; Kan tarlası gelincik şafağında...Ölümse, korktun. Savaşsa, hep kaçtın... Vur kendini kuşkularda, hadi al! Sen bir suydun oysa, Sen bir ilaçtın... Hoşça kal canımın içi, Hoşça kal...
129
Kalbim İcralık “Hayatım´dın hayatın´ı mahvettin. İnsanlığım´dın insanlığından eser yok. Nefesim´din solunum yolları tıkalı. ”Sevdiğim” derdim ne kadar yalan söylemişim...”Masum bakışın vardı sen bakarken içimdeki tüm yabancı ışıklar sönerdi.Gözlerinin feri,sözlerinin eri,özlemlerinin nuru başka renkli gözlemlere alırdı. Sarıldığında o titreyişin bam tellerimi koparırdı.Sevgisinin telleri kopmuş bir elektrik gibi titrerdim sıcaklığında.Gülücüklerin batırırdı güneşi, gözlerin yeterdi geceme.Gamzem okunurdu sinemden.İliklerime kadar hissedişin şavkı vururdu her anıma. Di’li geçmiş zamanlı anmalarda yaşanmışlık kendine ağıtlar sunuyor sensizliğin mezarında.Sana dair her şeyi bırakmışım geçmişin herzelerine.Her zerren bende zer olmuş yazı olarak diziliyorken,hayatım insanlığım nefesim sevdiğim,ulaşamadığım son dağım bir bir sonsuzluğa sobeleniyor”Veda” kısa bir kelime eylemi zor.. Öznesi belirsizken yüklemine çare yok...” Özne olarak özüne kadar tümleçler hatta belirgin nesneler yakınlaştırdım yüklemine. Vurgulanan öğe oldum yüklemine.Çekimli bir filin geçmiş zamanlarında amanlarımı duymadın.Ahlarımın gelecek zaman çatısında edilgin kaçışlar bıraktın. -”Veda” kısa bir kelime eylemi zor…” demekle ,yazmakla vedaların busesi bitiyor mı ki? Hasretin günlerin alacasına asi bir renk olup kuartetlerim seni yeniden kazanmanın sınavı için gelişim içinde kalıyor. Gözyaşlarının karaladığı kirpiklerinin sağdığı ömrümün temiz odalarında kırgınlık umarsız ummanlar sıralıyor.Ben ile sen arasındaki Antarktika hangi sıcak musonda eriyecek bilmiyorum. Bir ömür yeni küresel ısınmanın değişimini beklemek kolay mı? Yaşanmış kırgınlıkları özetler aşkımız. -Hani en büyük iki aşıktık,seni istemeye geldim verdmediler.Biz de kaçmıştık.Yıllarca çocuk özlemi çektik,bir türlü çocuğumuz olmadı. Bu aşkın meyvesi yoktu, bu aşk cepten yiyordu.Cepte dayanamadı gidip yakın akraba çocuğunu alarak yamaladık aşkı. Ve biraz mutluyduk,aşk güneşini kaybetmişti.Ay ışığı ve yıldız gülümsemeleri yetiyordu. Bir gün evlatlığın okulu yüzünden birbirimizi ilk kez kırmıştık. Ve o gün,benden, yıllarca başını koyduğum omzumdan çekip gitmiştin gelgitlerine.Yakamozlar şahit olmuştu, üstelik ben neon ışıklarında seni beklerken, sana ağlarken. Herkes araya girmesine rağmen tam 27 yıl ayrı yaşamıştık. Aşk buydu.Sevdiğine kırılmak bu kadar uzun sürmeliydi.Mecnun’dan daha büyük bir aşk dersi vermiştik.Ve ölümünü öğrendim 27 yıl sonra.Seninle buluştuğumuz pınara gittim,bir tas soğuk su içtim,senden sonra iki saat geçmemişti. Evet, iki saat sonra,onun acısına dayanamamış o da ölmüştü.Mezarları yan yana,yarın aynı Kevserlerden yıkanacaklar… ”Veda” kısa bir kelime eylemi zor.. değil mi vedalım. Kilometreler bile değil uzak kalışların.Aklımı,hislerimi işgal eder yalnızlığın.Ruhumu cehennem ateşi bile yakamaz oldu. Yankın düşer yanık gönlüme, şavkın üşür düşlerime. Sözcelerin gözyaşlarınla yamaladığın göğsümde zinzirlenir, paslanır içimdeki kırmızı hevesler. Volkanın ağzından,sönmüş umutlarımın ışığı belirir.Yüreğindeki bir zerre gelişin alevi canlandırır içimde sönmeyen her an büyüyen senli yanardağımı. Akan lavları izler gelecek zamanın yakarışları. Lav ırmağında balıklar yerine oltam sıcak bekleyişlere takılır.Yakamozların yaşanmışlığa aklandığı duru güncelerde adının son harfinde elemlerim de yanıp akar.Beklemeler,birkaç dakikalık bir slayttan sonra müzikli bir vedanın bangısına uçurur ve kalırım hecelerinde. Bir sevda çocuğu olarak yeniden yüreğinin parklarında,atlı karıncana biner,düşer düşlerim, kanar özlemlerim sen hala gelmemişsen bil ki sen de sorun var vedalım.Sıkıldım tüm oyun içre oyunlardan.Yapmacık tavırlar arkadan iş çevirmelerden.. Tam oskarlık bir oyunculuk..Ayakta alkışlanmalık senaryolar…Bu son filmi birlikte izlemiştik sıkılmış gibi değildin.Ben yazmıştım, ikimiz oynamıştık, filmin sonu bitti. Her film gibiydi sonlarımız,kavuştuk,yaşadık, yaralandık; ama gişe rekorları kıran sevdamızın başka galalarında bir veda senaryosu yazmıştı hayat bilemedik vedalım
474
Ellerim Mor Ellerim mosmor Damarlarından geçen ilacın peşinde hala Yakalama derdinde Canını yakan her şeyin yakasına yapışıp hesap soracak kadar sinirli ellerimSinirli mor renginde, biraz aç, susuz, kuru biraz ellerimin dudakları Biraz susmuş, susamış, yalnız Yılların susamışlığı var derinin üzerindeki tabakada Gergin derisi, sinirli Yapamadığı şeyler için sabırsız Ve yalnız, ellerim hep yalnızİçini gösteren şeffaf bir türkü ellerim Parmaklarındaki şekilden okuyabilirsiniz düşündüklerini Ve düşünemediklerini anlarsınız morluğundan Tanırsınız ellerimiEllerim en çok ellerinin sıcaklığından yoksun Sinirli, mor Bazen haberi olmadan üşüyor Bazen bu üşüme ikisine de bulaşıyor Sıtma tutuyor ellerimin sırtını Üşümek az geliyor, titremek varkenYeterli olur mu donmak için titremek Yoksa bir mor rengi mi açıklar her şeyi Ellerimin katilini mesela Diyemediklerini, yapamadıklarını açıklar mı mor rengiEllerimin moru Herhangi bir imitasyonun varlığı bile kapatacak gibi görünmüyor Belirgin bir renk üzerinde elbise gibi Mor rengi bana sevdirmeye çalışan ellerim, sevimli Sevilirken daha bir sevimli, sıcak Sevilmedikçe yalnız ve dokunmadıkça sevimsizEllerim hiçbir ele değmemiş kadar soğuk gittiğinden beri Gelsen sevinç Gelirsen sıcaklık, gelirsen soba düşleri Sabahların bitmez güneşli günleri Avuçların bayram yeriBeklerken ilk günkü kadar sabırsız ellerim Ellerinin karşısında ilk günkü kadar şaşırmış ve heyecanlı Bir çift güvercin ellerim tüm morluklarıylaEllerim gecenin ortasında ortada kalmış gibi yalnız Bayram yeri yangın yeri şimdi Tüm yangınların içinde buz gibi ellerim Gece mor Ellerim daha morHiçbir eyleme gidemeyecek kadar yorgun ellerim Uslu iki çocuk Takati kalmamış düşlerinin Üzerindeki mor elbiseden haberi yok Hesap sormayı çoktan unutmuşEllerim unutkan El değmemiş gibi ellerim(İki Mayıs İki Bin On Üç 13 00)
242
Biz Seninle biz seninle ay ve güneş gibiydik aynı gökyüzünü farklı zamanlarda yaşayanoysa hatırlar mısın? nasıl da yakmıştın bir tan vakti kalbimi bedenim, ışığında silinmiştiişte ben o günden beri gizli gizli bakıyorum her gün batımı masum yüzüneahh güneş gözlüm! gözlerimi uzatsam belki değerdi bakışların ellerin, sıcaklığımı hissediyordu belki ama biz seninle ay ve güneş gibi ne kadar da imkansızdık...
59
29 Ekim Özgürlük adımını, İşte bugün atmışız, Milletçe hürriyeti, İşte bugün tatmışız.Özgürlük milletimin, En büyük tutkusudur, Bu tutku Atamızın, Bize armağanıdır.Bu gün çok mutlu bir gün, Sevilelim çocuklar, Coşalım kutlayalım, Bugün en büyük düğün.
34