poes
stringlengths 103
153k
| poe_length
int64 21
20.9k
|
---|---|
Kendini Aramak
Umutsuzca insan arıyorum.Tünel karanlığını aydınlatmak için
Diyojen'in feneri solgun sönük.
Kalabalıklarda insan kayboluyor -
bataklıkta bir köpükçük sanki.
Yirminci yüzyılın sonunda
bu lanetli gezegenin
kalabalıklarında
gökteki yalnız Tanrı
insandan daha kolay bulunur.İnsan arayıcısı - altın arayıcısı,
iktidar arayıcısı
ve Tanrı arayıcısından
çok daha umutsuz bir uğraş.Yapacağın biricik şey kalıyor -
kendi kendini aramak.Umarım,
kendinde insan izi bulursun!
| 59 |
Top Yuvarlak Kazanan Dört Köşe Kaybeden Ters Köşe
Futbol günümüz dünyasında en popüler spor dalı olmayı açık ara sürdürüyor. Başka başka sporlar, boks gibi, basketbol gibi, atletizm gibi, zaman zaman tahtını zorlasa bile, onun seyirci potansiyeline ve insanları çekiciliğine çok da fazla yaklaşamıyorlar... Kazanmak her zaman gurur veriyor tabi ki sporda da başka başka şeylerde de... Son zamanlarda fanatiklik aldı başını yürüdü... Bu sadece bize özgü değil, bütün dünya da fanatizm futbolu, futbolcuyu ve seyirciyi avucunun içine aldı... Rakip takımın futbolcuları ve seyircileri adeta düşman bir ülkenin askerleri gibi gözüküyor öbür takımın taraftarlarının gözüne... Oysa böyle mi olmalı? Hani spor dostluk ve kardeşlikti... Hani sağlık ve zindelik için yapılıyordu bu spor ve onun bir şubesi olan futbol...Bu gün futbol piyasası dev bir endüstri artık. Ülkeler ve o ülkelerin öne çıkan takımları hem bu işten milyarlarca dolar para kazanıyorlar hem de ülkelerinin reklamını, tanıtımını yapıyorlar... Biz Türkler ise yıllardır başarıya aç olduğumuz için, kazandığımız her başarı gözümüzde büyüyor ve adeta efsaneleştiriliyor, hem basın hem de halkımız tarafından... Hatırlarsınız mutlaka, Puşkaşlı Macaristan'ı elli sene önce 3-1 lik skor ile yendiğimiz galibiyet yıllarca kutlandı, basında ve her yerde konuşuldu durdu...Eski zamanlarda maçlara giden büyüklerimiz anlatırdı, seyirciler karışık oturduğu halde hiç kimse de birbirine yan gözle bakmaz, kötü söz de söylemezmiş... Şimdi öyle mi? Maç bittikten sonra, cadde de bile rakip takım taraftarlarını görseler hemen paça kasnak dalıyor, dövmeye kalkıyor arkadaşlar. Neymiş, efendim üstünde Galatasaray forması ya da Beşiktaş forması varmış... Yapmayın arkadaşlar, hepimizi bu ülkenin vatandaşıyız. Milli maçlarda, var mı Galatasaray ya da Beşiktaş ayırımı?Maç kaybeden takım ve yöneticileri neredeyse yemeden içmeden kesiliyor, bunalıma giriyor. Kazanan takım dört köşe hatta beş köşe... Kaybeden takım ters köşe... Maçlar ile hiç ilgisi olmayan insanlara hiç birisi dert değil... Kaybedenler, zannedersiniz ki anaları, babaları ölmüş, zannedersiniz ki memleket düşman işgaline uğramış... Öğrenci ise fanatik arkadaş, ertesi gün derslerine bile odaklanamıyor, sınıfta yüzünden düşen bin parça... Spor yazarları bile takım takım ayrılmış durumda... Tabi bir çoğu bunların eski büyük takımların futbolcusu, haliyle kendi takımları lehine yazılar yazıyorlar, oysa ki tarafsız yazmaları, tarafsız olmaları gerekir...Fanatizm konusunda alınabilecek önlemleri ve dikkat edilmesi gerekenleri Reem Nöropsikiyatri Merkezinden Uzman Dr. Mehmet Yavuz şöyle açıklıyor. ''Fanatizm kontrolsüz bir heyecan eşliğinde, bir konuya sosyal normları hiçe sayacak derecede aşırı bağlanma halidir. Ülkemizde özellikle spor alanında karşılaştığımız fanatizm genellikle anti sosyal kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde görülüyor.'' Devem ediyor Dr. Yavuz ''Fanatik kişinin, farklılıkların zenginlik olduğunu bilmeden sabit fikrinden asla ödün vermediğini belirten Dr. Yavuz, ‘Fanatik kişide hiç bir esnekliği olmayan sabit fikirlilik söz konusudur. Doğru olduğunu düşündüğü her şeye tüm ruhuyla sıkı sıkıya bağlıdır, kendini o olguyla özdeşleştirmiştir. Takımı kötü sonuç aldığında fanatik kişi, hayatın bir anlamı kalmadığını düşünebilir'' şeklinde konuştu.'' Geçmişte döner bıçağı ile maça giden taraftar gurupları bile vardı hatırlarsınız... Hepimizi bu memleketin çocuğuyuz, uzaydan ya da başka bir gezegenden gelmedik. Nedir bu kin, bu nefret bir futbol karşılaşması için? Geçenlerde izlediğim İnternet de ki bir video da adam bizim ülkeden büyük bir takımın maçını izlerken üç beş kere yayın gitti diye üç bin liralık plazma televizyonu parçaladı... Bu kadarı da fazla, yazık çok yazık. Takımlar, tamam bizim takımlarımız ama uğruna ölünecek bir olay değil futbol, daha kutsal olgu ve olaylar var can feda edilebilecek vatan gibi, bayrak gibi, İslam Dini gibi... Bir takım şampiyon olmuşsa rakip takımlar onu her zaman saygı ile karşılamalı ve alkışlamalı, centilmenliğin, sportmenliğin gereği de budur... Hakemlere ağza alınmayacak küfürler etmek, sahaya yabancı maddeler atmak, stadın koltuklarını sökmek aklı selim sahibi insanların yapacağı işler değil kesinlikle... Şimdilerde paso lig uygulaması ile büyük cezalar ve yaptırımlarda fanatik seyircileri bekliyor... Saygı ve sevgi çerçevesinde takip edilen spor karşılaşmaları hepimizin en büyük özlemi, inşallah bunu da başaracağız... Hepinize saygı ve sevgiler...
| 601 |
Yok Okul Bu Pazartesi
Başladı Üniversite hevesi.
Şimdi okula veda gecesi.
Gençliğin zirve neşesi.
Hüzün ayrılık hecesi.Kapandı, sınıf penceresi.
Yok okul, bu pazartesi.
Bu gece, okula veda gecesi.
Kim olacak, prensi,prensesi.Anı kalacak zil sesi.
Görüyoruz son dersi.
Anılarda küpün karesi.
Yok okul bu pazartesi.Yaşamın önemli köşesi.
Bilmiyoruz, ne olacak ötesi?
İçimizde gençlik ateşi.
Artık okula veda gecesi.Ne çabuk bitti. Okul hikayesi.
Şimdi dans pisti almış sisi.
Eğlen şimdi bilinmez gerisi.
Yok zamanı dikecek terzisi.
| 74 |
Bayram Sabahı
Yine geldi bir bayram daha,
İçimizdeki buruk buruk açıyla.
Dinsin acı, huzur getirsin yurduma,
Laz’ı,Kürd’ü,Çerkez’i, Türk’üyle.Bayram dostluk, barış demek,
Ne mutludur bu güne ermek.
Baklavayla, şekerle, hasretle sevişmek,
Ne güzeldir, insanıyla Türkiye.Tüm insanlığın hasretiyse sevgi,
Bunu yaratmak çok zor şey mi?
Yan yana halay çekmenin bitmezken zevki,
Ne güzel olur, bölge bölge Türkiye.Bölünmez bir bütün olan bu vatanda,
İnsanlar yan yana yine bayram sabahında.
Bir sevgi oluşur cümlenin sağında, solunda,
Ne güzeldir bayramlaşırken Türkiye.
09.10.2007 Nevzat SEÇEN
| 79 |
Günaydıııııııınnn
GÜNAYDIIIINNN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN
HEPİNİZE BU GÜZEL GÜNDEN GÜNAYDIN
HARİKA BİR GÜN OLACAK BUGÜN BİLİYORUM
COŞKUN BİR SEVİNÇ YALIMI GEÇİYOR İÇİMDEN
GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN
GÜNÜNÜZ HEP AYDIN HEP SEVGİLİ OLSUN
MUTLULUK,HUZUR,BAŞARI HEP SİZİNLE OLSUN
GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN
........................................Selçuk Sen.....
| 43 |
Sevgi
Sevgi Yunus gibi
Sevgi Kerem gibi,
Sevgi ekmek su gibi,
Sevgi memleket gibi,
Sevgi gül gibi,
Sevgi sen ben gibi,
Sevgi murat,
Sevgi can gibidir.(İst.1980)
| 26 |
Özledim
Sessizlik sürgün olmuş karanlık geceye
Ümitler hayallerini arıyor çaresizce...
Uzaktan uzağa seni özlediğimi hissederken,
Bilemezdim ağlamayacağım derken ağlayacağımı...
Bir pembelik kaplardı rüyalarımı
Seni görürdüm pembeliklerin içinden
İçimi endişe kaplardı
Ya gerçekteki gibi çekip gidersen...
Beni burada böylece terk edersen...
Korkardım kelimelerin sahipsiz kalmasından
Düşüncelerimin yanlış adreste son bulmasından
Sevgimin değerinin anlaşılmamasından
Korkardım incilmekten, acı çekmekten
Suların sesine kapılıp, seni arzularken...
Sessizce düşünüp, kendimi avuturken
Tekrar geriye dönmeyeceğine emin olurken
Elimde değil sevgilim özledim seni
| 75 |
Sen Böylemisin
hiç tanıyamamışım meğer seni
bir tesadüfle gözüme girmişsin
bir sen daha var senin içinde
bir oyun gbi sen böylemisinhayat gözünde küçücük olmuş
geleceğim dediğin çiçeğin solmuş
üç günlük dünyana gurur dolmuş
bir yalan gibi sen böylemisinsevgiden nasibin kesilmişmi ne
kime bu havan güzelim kime
çocukcasın çok büyüsen bile
bir masal gibi sen böylemisindilinden düşen bir avuç sitem
bilmem bu aşka ben ne desem
hayırlıdır buradan çekipte gitsem
bir hayal gibi sen böylemisin
| 74 |
Türkiyem
Öyle güzelsin ki tarif edemem
Dünyada benzerin yoktur Türkiye’m.
Mevlam seni güzellikle donatmış
Bir büyük millete yurttur Türkiye’m.Bize nasip olmuş bu güzel ülke
Dört mevsim bir anda yaşanır sende
Kimi kızak kayar, kimi denizde
Güneşin bir başka doğar Türkiye’m..Dağlarında renk renk çiçek açıyor
Çevresine elvan koku saçıyor.
Rüzgârların bile başka esiyor
Ilgıt ılgıt eser yelin Türkiye’m.Güzel yaylaların, engin bağların
Irmakların, derelerin, çayların
Desen desen halı dokur kızların
Nakışları sevda tüter Türkiye’m.Uğrunda en fazla kan dökülensin
Şehitler diyarı kutsal değersin
Bir baştan bir başa canlı tarihsin
Her taşın tarihi eser Türkiye’m.
| 91 |
Ey Cancağızım!
Hiç ölmeyeceksin sandın değil mi? Kabullen(e) medin hiç...
Umursamadın ölümü, hatta aklına dahi getirmedin.
Ve kurduğun “böylece bana gelmez” toteminden ne kadarda emindin.
Hem sen ölüm gelse bile, kendini cennetlik atfederdin.
Haşa! Allah (cc) senden daha layıkını mı bulacak bu dünyada (diye) zannederdin.
Güç, para, şöhret, makam, kadın, eğlence(vur patlasın çal oynasın) ...
Yaşamak dibine kadar, hayattan her an zevk almak oldu gayretin.
Hem neydi hayat, dünyaya bir kere gelmiyor muydu insan de(r) din.Çok sevmek, ama daha ziyade çok sevilmek iste(r) din.
Asıl’ı hissetmekten mahrum (hasta) kalbini, aşkla dolu göster(ir) din.
Ve o yapmacık duygularını da ne safiyane sergile(r) din.
Herkese bir değer biçip ederi kadar mualemele göster(ir) din.
Hep vazgeçilmez sandın kendini, sence sen ne kadarda eşsizdin.
Sana mecburdu diğerleri, köleydi adeta, sen ne asil bir efendiydin.
Aynalarda bakıp kendine hiç de az yüceltme(z) din.
Önemli işlerin adamı varsa işte o (sadece) benim derdin.
Üstelik çok tembeldin ama aksi görünmek için de çok gayretler ederdin.
Ne büyüktü planların ve ne de çoktu beklentilerin (hayallerin) ...
Çok akıllıydın çok Sinsi! Dünyayı avucunun içinde bil(ir) din.
İşine geleni hoş tutup, karşına çıkan güçsüzü de umarsızca ez(er) din.
Sana gelip yardım isteyeni, haketmiyor deyip, elinin tersiyle itiver(ir) din.
Yardım ettin mi de dillere destan gösterişler içerisine girerdin.
Veren el olmadın hiç bir zaman, sen hep almayı bekle(r) din.
Sorsalar kendini de çok iyi bir insan olarak nitelendir(ir) din.
Eleştirilsen, hoşuna gitmeyen şeyler söylense çekemiyorlar ki derdin.
Ve de elimden geleni yapıyorum daha ne olsun diye eklerdin.
Zayıftın, acizdin, bilirdin bunları ama hep kendine birşekilde gaz ver(ir) din.
Korkudan ölmene rağmen korkusuzca kahramanlıktan bahsederdin.
İki yüzlülük, yalan-dolan, hor görme, aşağılama, kıskanma, kin, nefret...
Kötü olan ne varsa sendeydi bilirdin hem çok iyi bilirdin.
Lakin, yine de hiç kaçmazdı uykuların, ve hatta normalden daha derin.
Ve kurtcukların kemireceği zerre vicdanı yoktu kalbinin.
Ne zaman ölümü hissetsen, daha da şiddetlenirdi düzene (Allah’a) isyan etmelerin...Sen Ey Can! Hiç ölmeyeceksin sandın değil mi? Kabullen(e) medin hiç...
İşte şimdi (bir aciz) ölüsün ve geri dönüşü yok bu anın.
Ve de artık senin için anlamı kalmadı (hayat denen) zamanın.
Öyle çok korkuyorsun ki, ne takatin var ne dermanın.
İnanamıyor(sun) hala, çırpınıyor, bağırıyor, çağırıyorsun(da) ...
Sesini duyurmak ve sonuna gelmek istiyorsun bu korkunç rüyanın.
Ama nafile! Dedim ya (geri dönüş yok!) boşuna bütün bu çabaların.
Sorgulanmak (hesap verme) vakti yaklaşıyor Ey Can!
Malesef yok çaresi son pişmanlıkların.Ve sen hala hiç ölmeyeceksin sanıyorsun değil mi?
| 396 |
Aşk Olsun Aşk
Hicrân kânına bulanmış gülde aşk olsun, aşk
Gülün nârına düşen bülbülde aşk olsun, aşkBeden, ateşsiz Cehennemleri yaşasın da
Yanık bir Cennet kokan gönülde aşk olsun, aşkŞekil, ancak aşkla olur tam bir müteşekkil
Maddî, mânevî her teşekkülde aşk olsun, aşkBiz aşk için indik, aşk da bizim için indi
Aşka aşkla inen tenezzülde aşk olsun, aşkYegâne gerçek hayâldir, şu geçici hayâl
Hem bu hayâlde hem tahayyülde aşk olsun, aşkAşk, hasretlere tahammül etme san’atıdır
Aşka edilen her tahammülde aşk olsun, aşkYer, aşka yanma; gökse aşka kanma yeridir
Bu aşkı yıkıyan son gusülde aşk olsun, aşk
| 95 |
S E Ç M E y i n
İntizar ediyor şehidin kanı,
Vatandaşımızın sıkılır canı,
Dostu, düşmanını iyice tanı,
Vatan hainini lider seçmeyin.Yıllardır devlete zarar verdiler,
Yandaşlık yapandan destek gördüler,
Ayrımcılık yapıp parti kurdular,
Vatan hainini lider seçmeyin.Sinsi planları belkide çoktur,
Vicdan ve merhamet onlarda yoktur,
Ülkemin sancağı, bayrağı tektir,
Vatan hainini lider seçmeyin.Doğusu, batısı hepside bizim,
Hükumet kararlı bulacak çözüm,
Bölmek isteyene elbette sözüm,
Vatan hainini lider seçmeyin.Evrensel düşünce Zeki de vardır,
Düşmanlık yapanı hapsetmek kardır,
Irk, mezhep ayrılmaz hepside birdir,
Vatan hainini lider seçmeyin.4-5-2013
| 86 |
Köylü Delikanlılar
Köylü delikanlılar
yeni oturma odaları inşa ederler
ne ki hiç kadın yok taşrada
köylü delikanlılar
yeni giysiler, ayakkabılar ve arabalar satın alırlar
ne ki hiç kadın yok taşrada
köylü delikanlılar
görürler her gün gazetede televizyonda ve dergilerde kadınlar
ne ki hiç kadın yok taşrada
köylü delikanlılar
halkevlerinde eğlenceye giderler cumartesi akşamları
ne ki hiç kadın yok taşrada akşam biterken
genç köylüler yatırım yaparlar
ve geliştirirler tasarılarını ve geleceği tasarlarlar
ne ki hiç kadın yok taşrada
yeni mobilyalı yeni inşa edilmiş oturma odaları
akşamları öylece durur karanlıkta
ve köylü delikanlılar
ortayaşlı köylülere dönüşür
zaaflar edinirler
spor kulübüne gitmezler artık
eğlenceye gitmezler artık
ne ki dönenip dururlar ve umut ederler ki
bir kadın bir gün dul kalır
ve geri taşınır taşraya.Knud Sörensen (d. 1928, Danimarka)
Danca'dan çeviren: İsmail Aksoy
| 129 |
Siyah Gece
Açmışım saçlarımı savuruyorum
Siyahlığında siyah geceyi hatırlıyorum
Uzunluğuna bakıp yolları hatırlıyorum.
Siyah gecede yürüyüşlerimizi
Karanlıkta kaybolmamızı hatırlıyorum.Siyah gece gibi gözlerin
Sanki içine baktıkça derinde kayboluyorumSiyah gecedeki mum
Aydınlatıyor ortalığı
Oluyor ışıklı mum
Neşe saçıyor,öpücükler yolluyor,karamsarlığı ortadan kaldırıyor.Siyah gece hüzünlü gece
Siyah gece gözündeki kara inci
Siyah gece aynadaki yalnızlığım
Aydınlık gece
İçimdeki derin sevda.
| 56 |
Yine Gürbet Elde Geçti Bir Bayram
Yine gurbet elde geçti bir bayram
Dinleyen olmadı arzu halimi
Evvelim olmamış anılar yalan
Kahırdan çaldımda dertli sazımıGurbet deyince de çalmıyor sazım
Açıldı yareler dinmiyor sızım
Gurbette kış oldu baharım yazım
Yine gurbet elde geçti bir bayram Tarif edilemez gurbette bayram
Ekmek hatırına da olmuştur sılam
Bekler şimdi yolum garibim anam
Yine gurbet elde geçdi bir bayramSılada ana baba bizi beklerken
Gelseler diyede niyez ederken
Kuşlar bile cıvıl cıvıl bayram ederken
Yine gurbet elde geçti bayram Bir ömür tükettik ayrı vatandan
Yeter felek hasreti ödedik toptan
Okunmaz esamem ilahi aftan
Yine gurbet elde geçti bir bayram Nice gurbetçiler bayramı gözler
Gurbeti tarifte yetmiyor sözler
Özleriz sizleri gurbette bizler
Yine gurbet elde geçti bir bayramAşık mustafada yazar bayramı
Özler gurbte elde de kuru selamı
Vallahi özledim bizim diyarı
Yine gurbet elde geçti bir bayram 08.09.2010...22.55Dost kalemler
Anadan babadan bacı gardaşdan.
Ayrı düşdüm bahtım garalı baştan,
Bir farkım kalmadı yuvasız kuşdan.
Gene gurbetelde geçti bir bayram. Devrişoğlum neler çektim sineme,
Gurbeti garipler çeker kime ne.
Yeller ile selam saldım garib anama.
Gene gurbetelde geçti br bayram.,,,,,,,,zeki şahbaz.
| 181 |
Düş Sandığı
her sabah bir düş saklarım
gecesinde tüm iyi niyetlerim
içinde tek sen varsın bilir misin?
ve uykulu hallerim seninle başlar
yeniden hiç de üşenmeden
her sabah bir düş daha saklarım "masmavi gözlerinle geldiğin her düşüm
saklanmalı sonsuza dek ey cennet gülüşlüm"
| 43 |
Öykü Kırmızı
Gecenin son demlerinde, kırmızı perdelerini ve kırmızı abajürünü kapatıp usulca kırmızı yatağına uzandı. Aklı hâla o kırmızı dudaklardaydı ve tüm gece onları düşünmüştü. Nereye baksa, kırmızı dudaklar aşağı yukarı hareket ediyordu. Değildi ya, sanki yanındaymış gibi, öylesine ürkek ve çekingen vaziyetteydi ki, sanki kırmızı kırmızı canavarlar üzerine hareket ediyor ve kırmızı dişleriyle onu parçalıyorlardı. Olamazdı, olmaması gerekirdi. Kırmızı duvarlar arasında, açık kırmızı bir sayfa üstüne koyu kırmızı kalemle “Artık buraya kadar! ” yazmaması gerekirdi. Oysa her şey ne kadar güzel başlamıştı. Tek hayalleri, kırmızı bir evdi; Kırmızı kapı, kırmızı duvarlar, kırmızı masa, kırmızı halılar, kırmızı yatak örtüsü, kırmızı vazolar, kırmızı güller.. Gün gelip hepsine ulaşmışlardı, ulaşmışlardı da, neydi ansızın onu ondan koparan sebepler, anlamıyordu... Aklı bir türlü bunu almıyordu.. Uyuyamadı. Yatağından kalktı, kütüphaneye yürümeye başladı, kırmızı merdivenlerden geçti, kırmızı kitaplığa yaklaştı ve kırmızı ciltli bir kitaba elini uzattı. Kitabın üstünde “Aşk Dediğin Laftır” yazılıydı. Yaklaşık bir ay evvel, Beyoğlu’nun kırmızı kaldırımlarında yürürken ismi Kırmızı olan bir kitapçının raflarında rast gelmişti. İsmi ilginç geldiğinden olsa gerek satın alıp kırmızı ciltlerle dolu kütüphanesine kazandırmıştı. Ama, bir hayli yoğun olduğundan, okuyamamıştı.Konusu neydi,ne anlatırdı, ne düşündürürdü bilmiyordu. Gözbebeklerinin içinde kırmızılar gittikçe artmaktaydı. Esiri olduğu uykusuzluğun içinde uyuyamazdı. Yavaşça kırmızı koltuğuna oturdu ve kırmızı abajürün ışıltısını hafiften açarak okumaya başladı: Bir şehir, evli bir kadın, üniversiteli aşığı ve “kırmızı yatağı”.. Şafak çöktü, güneş kırmızı alevlerini yeryüzüne sundu… Akşam oldu,güneş dünyaya kısa sürelik ayrılışını duyurdu.. Ama, o hâla eline aldığı kitabı okumaya devam ediyordu ve kitabın sürükleyici anlatımı içinde kırmızı düşüncelerde gidip geliyordu.. Kitabı bitirdiğinde, kitabın konusundan esinlenerek yüreğine bıçak gibi bir saplantı düştü; “Acaba aldatılıyor muydu? ..” Yok, yok olamaz, yapamazdı bunu ona.. Küçük de olsa ihtimal vermiyordu buna. Ama olabilirdi de..Ya öyleyse? .. Koltuğundan bir hışımla fırladığı gibi yatak odasına koşar adımlarla koşar adımlarla ilerledi. Kırmızı dolabı açtı, içinde bir şey bulamadı. Kırmızı kazaklarını, kırmızı gömleklerini, kırmızı paltosunu, kırmızı çoraplarını, kırmızı jartiyerlerini, dolabında ne varsa silip süpürüp gitmişti. Mutfağa gitti, birşeyler bulabilirim umuduyla kırmızı buzdolabının üstüne baktı, bulamadı..Kırmızı tabakların altlarına baktı, bulamadı. Kırmızı masanın gizli bölgesini aradı,yine bulamadı.. Son çare olarak banyoya gitti. Geçen haftasonu, beraber gittikleri tatilde yanlarına aldıkları kırmızı bavulu gördü. Bavulu açtı, açmasıyla gözlerini biraz daha açması bir oldu. Bavulun içinde küçük bölmede bir resim saklıydı, senelerdir beraber kırmızı bir dünya kurmak istediği aşkını, sevdiğini, birtanesini, sarışın, sarılar içinde bir başkasıyla görüyordu. Daha fazla dayanamadı ve resmi, kırmızı alevler arasına gömdü. Çaresizlik içinde bir o yana,bir bu yana yürümeye başladı.Çareyi evden dışarıya adımını atmakta buldu.Kırmızı dış kapıdan kırmızı ayakkabılarını giyerek çıktı. Kırmızı çiçeklerle dolu bahçesinden ilerleyerek geçti ve kırmızı arabasının kapısını açtı. Arabayla güneye doğru hareket etmeye başladı. Yol üzerinde gördüğü kırmızı kiremitler, kırmızı tabelalar, kırmızı giysili insanlar, kısaca kırmızıya dair ne varsa her şey, onu ona hatırlatıyordu.Onu çok seviyordu, onun onu sevmemesine veya böylesi aldatmasına imkan vermiyordu. Ve bu durumu kabullenemiyordu. Tüm bu düşünceler arasında karşıdan gelen kırmızı kamyonu fark edemedi..
Kamyon şoförü, gecenin sessizliğinde elleri kelepçe içinde polis arabasına bindi.Masumluğunu ifade etmeye çalışıyordu, ama çoktan cezaevinin yolunu tutmuştu.. Kırmızı üniformalı polisler, etrafını kırmızıya boyayan kırmızı arabanın yanında, vücudu paramparça olmuş, kırmızı giysili adamın, hâla açık olan kırmızı gözlerinin içine bakarak onun için dua ediyorlardı...
| 517 |
Korkuyorum
Biliyorum ellerini açmış beni bekliyorsun,
Gözlerin ufkun derinliğinde arıyor sevdiğini,
Kalbimde bir korku,hani nerdesin ey yüreğim?
Hani yine bir araya gelsek kırılırmısın? Korkuyorum,içimde kalan o yarım sevgiyide bitirmekten,
Korkuyorum sensiz kaldığım yılları tekrar aramaktan,
Becerebilirmiyiz sevdiğim,yine ilk gün gibi sevebilirmiyiz birbirimizi?
Korkuyorum,yalnızlığa alışmışken tekrar yalnız kalmaktan.Biliyorsun dayanmaz bu yürek tekrar ayrı kalmaya,
Ne olur sevdiceğim beni bir daha yakma,
Ne olur devam edecekse bu sevgi küllerinden çıkaralım,
Korkularımı da al götür tüm ümitsizlikleri yıkalım.Bitsin bu sevginin selameti için içimdeki korku,
Bitirelim incinmesin yüreğimiz bir daha,
Yorulmasın beyinlerimiz,korkmasın yüreğimiz,
Bir daha korku olmasın,ölünceye kadar sürsün korkmadan aşkımız.
| 97 |
Gurbet Aksamlari
Istemem gurbette olmasin aksamlar
Hüzün dolu keder dolu dert dolu
Gecmek bilmez uzun olur geceler
Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlrimde yas doluAlirim bir bardak cayi önüme
Otururum sessizce sandelyemin üstüne
Yudum yudum icerim gami kederi
Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlerimde yas doluGözlerim nemli etrafim karanlik
Karanlik lar cöker gönül gözüme
Bir yudum alirim demli cayimdan
Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlerimde yas doluGözlerimden yaslar akar yanan yüregime
Basim öne egik gözlerim kapali
Uzanirim silaya dogru hayallerimde
Hüzün dolu keder dolu gam dolu
Gözlerimde yas doluBasarim lambanin dügümasine,odam aydinlansin diye
Öbek öbek oturur karanliklar, yüregimin üstüne
Takilir gözlerim, duvardaki resime, hickirik tutar
Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlerimde yas doluIstemem gurbet elde olmasin aksamlar
Hüzun dolu keder dolu dert dolu
Gecmek bilmez uzun olur geceler
Hüzün dolu keder dolu gam dolu
| 138 |
Saçları kınalı gözleri kahverengi
saçları kınalı gözleri kahverengi
kolunda gri saat tırnakları ojeli
siyah saçları belinde inci gibi dişleri
nefes aldıkça iyi ki doğmuş diyorum. üzerinde pembe gömleği altında mor eteği
siyah topuklu ayakkabısı elinde siyah telefonu
kimseye eyvallah etmeyen o kendine güveni
ölüm olduğu müddetçe anlamı yok diyorum.
| 49 |
Yaz Öğretmenim Yaz
Tahta kara
Tebeşirin beyaz
Yaz öğretmenim yaz
A B C uğruna can verdin ya sen
Övün biraz
Övün birazKalemin ucu kara öğretmenim
Ama senin yazın beyaz
Hem de kar beyaz
D E F´yi mi öğretecektin o günkü derste
Anlat biraz
Anlat birazGözleri kapkara çocuğum erik gibi
Ama yüreğin beyaz
Hem de süt beyaz
V Y Z´yi kim öğretecek şimdi sana
Düşün biraz
Düşün birazYazgın karaymış öğretmenim ne gelir elden
Ama olsun, ellerin beyaz
Alnın nur beyaz
Kalemin kılıca yenildiği yerde öğretmenim
Şafaklar hiç aydınlanmaz
| 87 |
Yetimlik derecesi
YETİMLİK DERECESİAmenna ve saddakna inşaellah düamız
Müstecab olur belki Çünkü ulvî davâmız
Şuara gardaşlarım davâmızda devamız
Oraya hediyeyi göndeririz buradanRabb' Tealâ Kulum der Habibi de ümmetim
Buyurun günâhkârlar işte size cennetim
Deyince Şuaralar Resulü gibi yetim
Kabûl edip hikmetle ikrâm eder YaratanEbediyet bahrinde rüuyeti Yaratanın
Bayram Cümüa günü vuslatı hak hûdanın
Görünür bağışlanan İSLÂMİ’ce gedânın
Çıkarınca masiyet kervanından aradan K E R B E L ÂBelâların en mendebur haytîni
Resûlüne kurşun attı kerbelâ
Önce âli sonra Ehli beytini
Takdiriyle! şehid etti şerbelâİlmin kapısıyla yetmiş iki can
Irak Ker belâ da, akıttılar kan
Ehl-i sünnet canlarda ki bu hicrân
Siccine teveccüh etti körbelâ Dâvet edip, Âli: gel kurtar dedi
Halife dâvet’icâbet eyledi
İhânet ederek Âli’yi yedi
İmânı inkâra sattı torbelâHüseyne ittiba ettik dediler
Eğer gelemezsen bittik dediler
Gelince: ehlibeyt tuttuk dediler
Cehennem narına yattı herbelâİslâmda: ihânet, yalana, taviz
Yoktur, irtikapta değildir caiz
İstimâlci, papaz haham ve aziz
Böyle amellerle küttü narbelâ O günden kıyâmet kopana kadar
İflâh olma diye yazıldı kader
İSLÂMİ sen düa etsen ne kadar
Tesir etmez, orda bitti horbelâ BOŞ GELEN BOŞ KALIP BOŞA GİDİYOR BOŞ GELENLER BOŞ KALANLAR BOŞLUKTA BOŞA KÜREK ÇEKERLER AT İZİYLE İT İZİNİ KARIŞTIRAN NEDİR DE? MÜSLÜMAN MÜSLÜMA NIN KARDEŞİDİR KARDEŞ KARDEŞİN AYAĞINIMI ALIR YOKSA YO LUNUMU TEMİZLER ŞUNU İNANARAK SÖYLÜYORUM İSLAM AHLAKI MUCİBİNCE HİÇ BİR MÜSLÜMAN MİDESİNE BİLE BİLE HARAM KAT MAZ ÇÜNKÜ HARAM GİREN BEDENDEN ALLAH KORKUSU GİDER İKİ Sİ BİRARADA DURAMAZ BU ADAMA OY VERMİŞ DEĞİLİM AMA HAK HAKİKAT NE İSE ONUN PEŞİNDEYİM İŞTE BU EMRİ İLAHİ DÜSTUR DUR Şimdi de ehli şuur olduğunu sandığım değeri kendisinden men kûl Tok mak Celaleddin bayın Topmağının İslam üzerine nasıl ne şe kilde indirdiğini bilmiyorum ama işte mel’aneti meydanda Hemide Sivaslı tokmak celalettinin şap ile şekeri Karıştırdığı BIRAKIN BENi (yeni) dediklerine Mukabelemdir HARAM BELDEMİZİN S.A.V. ALLAH’IN EMRİ İLE EFENDİMİZCE FETİH EDİLMESİNİN YILDÖNÜMÜNÜ TEBRİK EDER İKEN DERİMKİ: UYANALIM GAFLETTENArtık yeter diyelim mü’minler mü’mineler
Noelin veletleri varsın tutsun yasını
Kulluk mertebesini aklı selim inceler
Alnındaki yaftayla çalsın hamam tasınıKülliyyen batırıldık batılın sevdasına
Düşürüldük izmlerin amansız kavgasına
Yabancı bırakıldık özümüzün hasına
Yine kurdu bak noel kuklalar kumpasınıMüslümanın yılbaşı Muharremin biridir
Nasaraya, Haduya ittibâ münkeridir
Dünyada uyanların onda siccin yeridir
Sırtımızdan atalım melânet hırkasınıRengi Gül İSLÂMİ: Güloğlusun Güldensin
Varoluşuna sebeb yarımın bülbüldensin
Cüz’i irâde ile irâde i küldesin
Bu gece defnedelim batılat mevtâsını SABAH AKŞAM ÜÇER DEFA OKUNACAKLAR Elhamdülillahi Rabbil alemiyn hamden yüvafi ni’amehu ve yükâfi mezideh/Sübhanâllahi mil’el-mizân ve müntehel-ilmi ve mebleğa’r rizâ ve zinete’l-arş/4 Defâ:Allahümme inni esbahtü üşhidüke ve üş hidü hamelete arşike ve melâiketike ve cemiy’a halkıke inneke ent âllahü lâ ilâhe illâ ente vahdekelâ şerike leke ve enne seyyidenâ M uhammeden abdüke ve Resûlüke / Allahümmenzûr ileynâ bil afvî v er rîzâi / İNŞİRÂH:/3’er Defâ:Hâ Mim Tenzilül kitâbi minâllahil azî zil alim Ğafiriz zenbi ve kabilit tevbi şedidil ikâbi zit tavl Lâ ilahe ill âhû ileyhil masir Mâyücâdilü fî ayâtillâhi illellezîyne keferû felâ yağ rûke tekâllübühüm fil bilâd:/Âyetel Kürsi:21 Defâ:KUREYŞ/33 Defâ
Sübhane zil izzeti vel ceberut Sübhane zil mülki vel melekût Sübha nel hayyillezî lâ yemût subbûhün kuddûsün Rabbül melâiketi ver r ûh /41 Defâ:Allahümme ecirnâ ninennâr/Lâ ilâhe illâ ente sühbane ke innî kün tü minez zâlîmin / Lâ havle velâ kuwete illâ billâhil aliy yül azîm:/100 Defâ: Yâ alimül ğaybi veş şehâde/Ülâike lehüm nasi büm mimmâ kesebü vallahü seriy’ul hisâb / Sübhanellahi ve biham dihi ve sübhanellahil azîm estağfirullahel azim ve etubü ileyh/ Has bünallahi veni’mel vekil / 2016+2017: 22 aralık 19145 09 Ocak 1915 Sarıkamış şehidlerini yâ detmeğin 102 nci yıl dönümü 60.000 Şühedânın ruhuna lillâhite âlel FÂTİHÂH AHHHH SARIKAMIŞ AH (1) Eksi doksan derecenin üstünde
Halîka ulaştı Sarıkamışta
Tipili boralı böyle bir günde
Küffarla dalaştı Sarıkamıştaİmân muhalifi su i zan töhmet
Zahmetsiz gelmiyor kullara rahmet
Takdiri ilâhi doksan bin Mehmet
Donla kucaklaştı Sarıkamışta Boş sözler gücüne gider imânın
Darıldımı terk ediyor inânın
Kâlbinde o da olurdu insânın,
Talihimiz şaştı SarıkamıştaEslihâ yok esvabı yok çarık var
Elde değnek kafasında sarık var
Ayağında yetmiş yedi yarık var
Arşa eren baştı SarıkamıştaAnalar evlâtsız, evlât babasız
Zevceler dul kaldı, haneler adsız
İSLÂMİ: fiiller sakil, saatsız
Civânlar taşlaştı Sarıkamışta 2015-2016 22 aralık 5 ocak Sarıkamış şehidlerini anmak günü 90.000 Şühedânın ruhuna lillâhi teâlel FÂTİHÂH AHHHH SARIKAMIŞ AH (2) Kâfirlere haram ettin toprağı
Eren Sarıkamış er Sarıkamış
Rengini kanımdan alan bayrağı
Arzı semavata ger SarıkamışKışta kıyâmette doksan bin canı
Uğrunda öldüren, o vatan hani?
Tapusuna aldı yorgiyle coni
Hesabı, verene sor SarıkamışTesirsizdir düşmanları gelsede
Aç cıplak silâhsız o tek celsede
Allahü ekber der donup ölsede
Adalet mizânı kur SarıkamışBunun benzerine tarihler tokdur
Belde azık elde silâhı yoktur
Sur olan sadrında imânı çoktur
Yâ Allah’ü Ekber der SarıkamışSarıkamıştaki, dondan bu destan
Çanakkaledeyse kanlı bedestan
Sakaryâda devlet’i ebedistan
İSLÂMİ: âleme ger Sarıkamış Ö L Ü MŞeb-i aruz demiş Mevlâna rumi
Gelinler vuslata erdiği için
Halkeden kudrettir olunan, râmi (1)
Hakiki vatana girdiği içinÖlümdür; Ana’dan meydana geliş
İşte: “Şeb-i Aruz” asl’â yükselişÜstad Silleli’de mecâzi dille,
Avam nazarına nakşetmiş, külle
Sırrı derûnûndan attığı gülle
Münkirân zırhını kırdığı içinSerdetmiş aleme vecize deyiş,
Nadirattandır bu güzel söyleyişYine Mevlâna’ya doğru eğilim
“Yaşıyorum amma canlı değilim
Ölüyüm’de, ben kabirde değilim”
Kader, kefenini sardığı içinBu acayibatı etmeğe teşviş
Varmı bilmiyorum ben diyen derviş:Ana RAHM’inde FE olup dururken
Halık’ının hikmetini görürken
Firdevsi alâyla müjdelenirken
Ölerek fenaya vardığı niçin? İmtihân çün eylenmişken becâyiş
İSLÂMİ: nedir bu, süfli alâyiş? MÜSLÜMÂNLARBaba bir ana bir Yaratan Allah
Tefrikanın mûcidi lânetullah
Kardeşi kardeşe kırdırıyor vah
Gafletten uyanalım müslümânlar
Arza hakim idik biz bir zamanlarTürk alevi laz kürt çerkezde benim
Abaza Arnavut herkezde benim
Her müslüman ırkla merkezde benim
Kafirler tek millet, ya müslümanlar?
İslâmın, dünyada dökülen kanlar İngilizdi hakim olan dünyaya
Siyonistler nalla yolladı aya
Şu anda dünyaya hakimler baya
Üçbuçuk yahudiye müslümanlar?
Damarından yere dökülen kanlar Hitleri koydular çalarlar tefe
Hitler soydaşları Yahudi efe
Çok rahmet okuttu halef selefe
Bir tefekkür eylese müslümânlar
Silinir siyonizm Cengiz hanlarDün etek öpenler bu gün amir mi?
Oldular: yoksa bu Haktan emir mi?
Onlar yesin sen taşları kemir mi?
ALLAH’ın işâreti müslümanlar
İSLÂMİ: Resûlün övdüğü canlarÂLLÂHÜ EKBER KEBİYRÂN EÛZÜ BİKE MİNKE MİN HEMZİHİ VE NEFHİHİ VE NEFSİHİ BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRÂHÎYM KİM? SÖYLE:Ertuğrul gazi’nin torunu iken
Sana küfrü işmâm eden kim? söyle
Halis çelik idin, eğip de büken
Sâhibine isyân eden kim? söyleİlâhi servetler soldurdu teni
Tokat-ı münâfık uyardı yeni
Yüz senedir köle ederek seni
Semireni şişman eden kim? söyleBir gecede dilin ile dinini
Değiştirincede, kustu kinini
Korkutarak, tebdil etti genini
Seni sana düşman eden kim? söyleDevlet’imiz Âlî Osman’ı şanla
Yücelttik, uğrunda binlerce canla
Al Bayrağa rengini veren kanla
Irmakları volkan eden kim? söyleHimâye bekleyen hain yonandan
Ayırarak, evlâdından, sunandan
Dokuz ay on günden sonra, anandan
Doğduğuna pişman eden kim? söyleSivri sinekleri itlâf et, hemi
Önce bataklığı kurut İSLÂMİ
Hainin başına takılan, gem’i
Tutanları, nisyân eden kim? söyle Ç A N A K K A L E Merhum Seyyid Onbaşının kendisi sırtlayıp topun ağzından ver diği ve düşmanın hezimetini temin eden merminin vasati ağırlığı 280 kilogrâmdır
Nasıl ki:Mükevvinat karanlıklar içindeyken“RAHMETEN LİL ÂLEMİN güneşi doğdu karanlıkları boğdu ise,ÇANAKKALE zaferinde de O Gü neşin komutasında Dünyanın yüz karası ehl-i salip sürülerinin Çan akkaleden taarruzlarının sebebi hikmeti Dedemin, Şanlı Süleyman Paşa’nın EREP’e=EUROPA=Avrupa’ya buradan geçtiği için, Müslüm an Ceddimizin bunlara yaşattığı hezimetin intikâmını almak için on larda Biz torunlara buradan saldırdılar zirâ asırlardır içlerinde birik en İslam ve Türk kini onları yakıp kavuruyordu Buradan İSLÂMBOL ’a gelip Bizi kâlbimizden vurmak istiyorlardı Ve bunun için çanakka leden saldırdılar ama yapamadılar, yapamazlar da Çünki O“ rahme ten lil âlemiyn”in komutasındaki İslâma bin yıldır bayraktarlık yap an bir avuç Müslümanın karşısında kuyruklarını apış aralarına kıstı rarak, arkalarına bakmadan, kuyrukları üzerinde seke seke kaçtık larının ve dünyada ki rezilliklerinin yıldönümüdür 250 000 Mehmed imin şüheda rütbesini alıp Üç kıt’a 7 denizden hatirasını çizip biçar e kaldıkları için lütfettikleri bir avuç toprağı şimdi tekrâr aynı entri kalarla işgâl etmek istiyorlar Bu ceddimizden bize emânet edilen a ziz vatan parçasını tekrâr 4 kıt’a 7 denize hakim olmak azmimizi bize bahşeden yüce Âllâh dan Önce Efendimizin, al ve ashabının cümle geçmiş ceddimizin ruhuna Lillâhi Teâlel FÂTİHÂH
Düşmanlarımız! Müslümanın, insanlığının ve Müslüman ceddimi zin bütün ehli müslim’e dahi kurtuluş reçetesi sunduğunu sunacağı nı idrakten aciz oldukları için şeytanın emrinde İslama düşmanlığa ilânihaye devam ediyorlar, edeceklerdir Bizde kurtuluşumuz için emri ilâhiyi düstur edindiğimiz gibi dâimâ Hak için adaletle muame le ve küfürle mücâdele edeceğiz ediyoruz Fakat içerideki münâfık ehl-i salipler bizi bocalatıyor ve maalesef de biz Osmanlı torunları olarak idari sisteme sahib çıkamadığımız gibi birde ermeni, Zerdü şt, Yahudileri başımıza oturtup alkışlıyoruz ya işte kahreden teda visi gayri mümkün olan cerahatli yarada budur Bundan kurtulunma dığı müddetçe nice Çanakkalelerde nice aznavurlar ile mücadeleye devam edeceğimizALLAH için kesin ve kat’idir bu biline
Çünkü yular verilmiş umumhane filine
Aha bak şu ermeni anzavurun dölüne
Çirkefini sıçratır Dini Mübin gülüne Maazallah SSK’daki fırsat eline
Geçerse bu ermeni manuktanın gülüne
İşte bu demokratiks Kıritisler kuluna
İSLÂMİ: Diken döşe mükir düşman yoluna CEDDİMİZ DİRİLİYOREy arzdaki; KUR’ÂN’nın, EZAN’nın sevdasına
Varlığını vakfedip giren din kavgasına
Bak ceddinden feyz alan yiğidlerin hasınaAlâtini köşkünün defteri dürülüyor
Titresin gayri müslim, Osmanlı diriliyorDört kıt’aya hükmeden dedemin toprağını
Hain naum aydın doğan vehbi koç alçağını
Gönderime çekipte, şerefli bayrağımıİndiren ermeniden hesabı soruluyor
Hırsından gebersede Osmanlı diriliyorMerhum Abdülazizi katletti dili bağlı
Hüseyin avni denen urganı dünden yağlı
Kinim dinimdir diyen eşşek Ahmadın oğluMozole akrebleri üstüne sürülüyor
Ikınıp sıkınsanda Osmanlı diriliyorKovanın taaa içine girmiş eşşek arısı
Peteğimi düşmana verdi gece yarısı
Abdülhamidi yiyen selanikl’ it sürüsüO İT oğlu İT’lere hin dersi veriliyor
Çatlayıp patlasınlar Osmanlı diriliyorDumanı verilince kovandan fırladılar
Bu ilâhi fermandır” hımarca zırladılar”
Ta ilk gün diyorum: bunlar, soysuz cadılar Yaptıkları efsunlar yay gibi geriliyor
Fallarına baksınlar Osmanlı diriliyorKimi vali, kaymakam,kimisi polis şefi
Dinamite lüzum yok bunlar vardır ya kâfi
Ülkeyi tahrip için eğitilmişler safiMolla kasım Receb’e, lekeler sürülüyor
Kendiler boyansınlar, Osmanlı diriliyor Kafasında kippası belinde zünnar ile
Diyalog sevdalısı gülen haham el ele
Bak İSLÂMİ: bunlardan korkuyor iblis bileDinler: diyen dinsizler meydana seriliyor
Şeytan bile sevinçte Osmanlı diriliyor
DEDEM SERHADDEN GELİYOR Dedem serhadlarda akıncı beği
Nenem Kara Fatma dadaşın yeği
Bitince lâmba da fitilin yağıKarneye bağlamıştı kipritleri
Devşirme kayanın ispiritleriElimizde hazır bekler süngümüz
İlelebet münâfıkla cengimiz
Müslimanız; cihânda yok dengimiz Cihâd-ı Ekberin Mücâhidleri
Halîk-ı zül Celâlin vâ’idleriKâbille başladı batılla savaş
Kardeşe kardeşi yaktıran ataş
Temelinden minede şeytana taşAtanlarsa iblisi yezidleri
Nara gönderiyor parazitleriYa Allah Bismilâh deyip yeniden
Dini mübin için yetmiş, yediden
Serhad boylarında cihâdedibenKanımızla temizleyip ziftleri
Müreffeh eyleyecek ŞehidleriBitermi sanırsın bu elem keder?
Hak ile batılda cenk devam eder
Sur üfürdüğünde İsrafil, biterİSLÂMİ: tefekkür et afetleri
Yevmi kıyâm et in alâmetleri HEY OSMANOĞLUBiz Osmanoğluyuz haydi gardaşım
Hakîkâti haykır erkekçesine
Dili fedâ ettik ezildi başım
Latin AL FA BE’si öztürkçesine! Tarih hocasıdır, tarih anlamaz
Dinidar alimdir namaz kılamaz
İslâmın şerefi neslim bi namaz
Zaten ifâ eder ürkekçesineTürkçeci geçinir te'sini bilmez
Santrikçe ile dağarcık dolmaz
Babası konuşur kulağa gelmez
Kimliği görünür bak lehçesiniNe vatan hasleti,ne de dîn âşkı
Umurunda değildir, onun meşki
Tağutu makamdır sevdası köşkü
Anırır meydanda eşşekçesineSen senin sahibin olduğun zaman
Münâfık ocaktan yükselir duman
Âşık İSLÂMİ'de olunca dümen
Yok olurlar, dokun sen tekçesine ÇIKARIRSAN HIRKANI! İslâm ittihad der, inkâr ihtilâf
Yalan hakîkâti, hakîkât hilâf
Böyle bir cemiyet bulur mu salâh? Bulamadığımız yüz yıldır açık
Çakılan kazıksa gönyeden kaçıkAllah tek'dir ikincisi kuludur
Teke vuslat basiretli yoludur
Habibûllah sevdasıyla doludurBeyan eder ayetler açık açık
İdrâk edemez ki beyinden göçükYaratanı yarattığı dinlesin
Her nefeste Yâ Yû deyip inlesin
Mansur olup düşünsen kiminlesinHakk'ın korkusundan dudaklar uçuk
Olana cennetin kapısı açıkEnbiyânın evliyânın erkânı
Alınca deruhte ettik furkanı
Bak İSLÂMİ:çıkarırsan hırkanıAmir olur sana çeyrekle buçuk
Şaşırıp kalırsın ağızın açık
EÛZÜ BİKE MİNKE BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRÂHÎYM
Nasıl ki: Mükevvinat karanlıklar içindeyken “RAHMETEN LİLALE MİYN” güneşi doğdu karanlıkları boğdu ise, ÇANAKKALE zaferinde de O Güneşin komutasında Dünyanın yüz karası ehl-i salip sürüleri nin Çanakkaleden taarruzlarının sebebi hikmeti Şanlı Süleyman Pa şa’nın EREP’e buradan geçtiği için, Müslüman OSMANLI türk’lerind en rövanşı yani intikâmı almak için onlarda Osmanlı torunlarına bu radan saldırdılar zirâ asırlardır içlerinde biriken İslam ve Türk kini onları yakıp kavuruyordu Buradan İSLÂMBOL’a gelip Osmanlı’yı kâl binden vurmak istiyorlardı Ve bunun için çanakkaleden saldırdılar ama yapamadılar, yapamazlar da Çünki O“ Rahmeten lil âlemiyn”in komutasındaki İslâma bin yıldır bayraktarlık yapan bir avuç Müslü manın karşısında kuyruklarını apış aralarına kıstırarak, arkalarına bakmadan, kuyrukları üzerinde seke seke kaçtıklarının ve dünyada ki rezilliklerinin yıldönümüdür 250.000 şüheda rütbesini alıp Üç kıt ‘adan ancak bir avuç toprağı emânet eden dedelerimiz olan Mehme dciğin ruhunna lillâhi Teâlel FÂTİHÂH dedik Ey bin yıl ilahi kudretle
Kürrei arza şanla, şerefli destanlar yazan Allah’ın övdüğü, Habibul lahın sevdiği kavmi necib milletim Ehl-i Müslim olan insanlığının ve Müslüman Osmanlının bütün ehli Münkire dahi kurtuluş reçetesi su nduğunu, sunacağını idrakten aciz oldukları için, şeytanın emrinde İslam düşmanlığına ilâni haye devam ediyorlar edeceklerdir. Bizde Bütün insanlığın kurtulu şu için emri ilâhiyi düstur edindiğimiz gibi daim Hak için adaletle muamele ve küfürle mücadele edeceğiz, edi yoruz Fakat içerideki münâfık ehl-i salipler bizi bocalatıyor ve maal esef ki biz Osmanlı torunlarıyız! Fakat İlâhi sisteme sahip çıkamadı ğımız gibi, birde ermeni, zerdüşt, yahudileri başımıza oturtup alkış lıyoruz ya işte kahreden tedavisi gayri mümkün. Cerahatli hastalığı mız buradan nüksediyor Bunlardan kurtulunmadığı müddetçe nice Çanakkaleler, nice aznavurlar ile mücadeleye devam edeceğiz EV ET! ! ! ! Edeceğimizi de Şöyle beyan ederken:Çanakkale iniler dumlupınarsa sızlar
Başımıza geçipte ahkâm kesen cansızlar
İnan ki küp çatladı ürdükçe vatansızlar
Dürtelim ki mudulu portlasın izansızlar
Nesebi gayri sahih sütü bozuk kansızlarALLAH için kesin ve kat’idir bu biline
Çünkü mühür verilmiş nesebsizler eline
Aha bak şu ermeni anzavurun dölüne
Çirkefini sıçratır Dini Mübin gülüne
Bir Allahın kuluda püf demiyor külüneMaazallah Se Se Ka’daki fırsat eline
Bir geçerse Gül döker manukyanın yoluna
İşte bu demokratiks Kıritisler kuluna
İSLÂMİ: diyor bakın, ok atarak faslına
Hız kazansın üç çivi çakıverin nalına Aşık Enver Gürkani’yeAmenna ve saddakna inşaellah düanız
Müstecab olur belki Çünkü ulvî davânız
Şuara gardaşlarım davâ’mızda devamız
Oraya hediyeyi göndeririz buradanRabb' Tealâ Kulum der Habibi de ümmetim
Buyurun günâhkârlar işte size cennetim
Deyince Şuaralar Resulü gibi yetim
Olarak ikrâm eder hikmeti YaratanÇANAKKALE GEÇİLEMEZ DEDİLERDoksan bin Mehmedin Allahü Ekber
Sedası doğardı Çanakkale de
Baş Komutan idi Şanlı Peygamber
Düşmanı koğardı Çanakkale deEhl-i küfrün istilaydı imanı
Ayarlamışlardı sanki zamanı
İslâm düşmanın bombardumanı
Ümmete bahardı Çanakkale deHavadan denizden kurşun yağdırdı
Mehmedçiği semavata ağdırdı
Düşmanları bir fındığa sığdırdı
Hep kurşun yağardı Çanakkale deBulut düşman tuğayını kapladı
Yeryüzünden alayını topladı
Ciğerine hançerini sapladı
Habibullah vardı Çanakkale deCan almak üzere kuruldu çarşı
Yetmiş iki buçuk düvele karşı
Gülleyi atarken Seyyid onbaşı
Bismillâhi derdi Çanakkale deDüşmanı düşüren, mü’min peşine
Yaratan’dır akıl ermez işine
Aldırmadı zemheride kışına
Sinesini gerdi Çanakkale deÇanakkale geçilemez dediler
Bir’le Üçler Beşler Kırklar yediler
Yaratana arzedip söylediler
Fetih idi virdi ÇanakkaledeUmman çekti dibe, din düşmanını
Döktü, yurda, hayat veren kanını
Ümmeti Muhammed‘in destanını
Şanla yazıp durdu Çanakkale deTasvir mümkün değil Çanakkaleyi
İslâmın başına gelen belâyı
İSLÂMİ’ler, o sarsılmaz kuleyi
İman ile kurdu Çanakkale de ÇANAKKALE’DEN
GEÇECEKLER, GEÇEMEYECEKLERÇanakkale’yi ağıza alırken Besmele
Çekmeyen, hatip olsa dudağını açamaz
Türke düşman içteki devşirmeler besleme
Namert olan mertlerin köprüsünden geçemez Geçemez; Yaren geçer evliyâ eren geçer
Dini Vatan uğruna serini veren geçer
Bakınız hol lan da ya ne ekti neyi biçer?
Biçtikleri kökleri, gülistanda biçemezBiçemez çünkü dişi kırık bir destereyle
Alman adlı dişleri silinmiş bir eğeyle
A Be adlı hilkatin garibesi deveyle
Nûru İslâm semasıdır üzerinde uçamazUçamaz kanat kırık, rotayı veren hadu
Yüz senedir beynine kin intikam okudu
Fesadat tezgahında on beş temmuz dokudu
Dokusada kumaşla tığ arasın açamazAçamaz kapalıdır Anahtarı bismillâh
Besmeleyi düşmana yasaklamıştır Allah
İSLÂMİ: tek başına düşmana karşı billâh
İmân oku atarken mürted müşrik seçemez 17/03/2017 CümüÂşık-İSLAMİ/ Kul REFİK-İ MUHABBETİ Ç A N A K K A L E /DESTANI 16/03/2017 Perşenbe Dedik ve çanaklardan kale yapılan ve içerisinde 250.000 Mehmed in pişerek şehâdet rütbesini deruhte ettiği hazin vak’ayı Muhterem şâir Kul REFİK-İ ile FATİHAH gönderdikten sonra dedik ki; ÇANAKKALEDE- DESTANI –1 Âşık İSLÂMİ Ehl-i salip Pazar kurup boğazda
Din-e muzır oldu Çanakkale’de
Müşrikâna şimşek verir bir hızda
Melek nazır oldu Çanakkale’deKul REFİK-İKörpeydi eline aldı silahı
Yardandı güç aldığı ilahı
İndirmedi dik başından külahı
Destan kizir oldu Çanakkale deÂşık İSLÂMİYedi düvel yetmiş yerden saldırdı
Kurşun ile o toprağa doldurdu
Hadsizlere hadlerini bildirdi
Seyyid vezir oldu Çanakkale’deKul REFİK-İTop mermisi yağmur gibi yağarken
Aldırmadı her yanına değerken
Düşman şaştı ellerini ovarken
Kafir kazır oldu Çanakkale,deÂşık İSLÂMİOku: hedeftedir edilen ahın
İmana tesiri ne ki: silâhın?
Ölüm kalım anında ki; Allah’ın
Abd’i Hızır oldu Çanakkale,deKul REFİK-İBak hele semada bulut kastına
İniverdi kafir alay üstüne
Hepisin yok etti alıp destine
Hâle; küffar nazır Çanakkale’deÂşık İSLÂMİBaktık bulut kalktı lâkin alay yok
Biz görmedik bizde böyle olay yok
Bakıp aramadığımız dolay yok
Arı vızır vızır Çanakkale’de! Kul REFİK-İRefikiyim ermez aklım derine
Şükreylerim yardana varına
Ermek marifettir manâlarına!
Kader yazır oldu Çanakkale’deÂşık İSLÂMİŞehitlerle doldu koylar, koyaklar
Parça parça oldu, eller ayaklar
İSLÂMİ: nurlanıp söktü şafaklar
Rasul hazır oldu Çanakkale’de ÇANAKKALE (2) Âşık İSLÂMİBu toprağa ekilerek yetiştik
Helâl tohumdandır hepimiz bizim
Aldığımız feyiz ile bitiştik
Bellidir soyumuz sopumuz bizimKul REFİK-İMevlâm fırsat verse dağmı delinmez?
Allah desen arş’âlâmı bulunmaz
Fitneye uymakla adam olunmaz
Esasta turap’tan yapımız bizimÂşık İSLÂMİHaramzade bindirilip enseye
Mümkün ise nefes alıp esneye
Esir edilerek meçhûl nesneye
Öze kapatıldı kapımız bizimKul REFİK-İMedinede yatan gülü bilmezsen
Yürüdüğün yolu, halı bilmezsen
Tutunacak eli, dalı bilmezsen
Elbet dert bağlatır hapımız bizimÂşık İSLÂMİKim idi mohaçta, kan kalesinde?
At koşturan arzın silsilesinde?
Savrularak müşrikler nefesinde
Hercümerç edildi yapımız bizimKul REFİK-İOsmanlıya dönsek dünya gülecek
Milletler silkinip hakkı bilecek
Sahibi, haksızlardan hakkın’ alacak
Böyle düzen tutar sapımız bizimÂşık İSLÂMİŞu son yüz yıl bin yüz sene yazılsa
Yedi kat yer yetmiş bin kez kazılsa
Mel’âneti bin süzgeçten süzülse
Ayarından kaçtı çapımız bizim Kul REFİK-İDünya Siyonist, e köle oldukça
Müslüman’da peşlerine yeldikçe
Allah demek İmânsıza kaldıkça
Vallahi boş kalır küpümüz buzumÂşık İSLÂMİAkrep bülbül diye konunca güle
İSLÂMİ’ye rahmet oluyor çile
Karada yürüyen gemimiz ile
Dünyaya şan veren topumuz bizimKul REFİK-İİmtihan meydanı temizlensede
Mazlûmun yetimin ahı dinsede
Kul REFİK-İ arştan ferşe insede
Cenneti alâda tapumuz bizim İşte bu hakikâte binâen bendeniz Âşık İSLÂMİ vasati 52 sene önce Ülkümü, ülkücülüğü ve diğerlerini,türkü ve tilkiciliği şöyle feryâdederek nasıl dile getirmişim bakıp görelim: ÜLKÜ NEDİR? Bu mukâddes ülkümüz Kur’ân=Habibûllâhtır
Şeref verdiği kula va’zeyleyen ALLAH’tır
Ehl-i imân olana nardan halâsûllahtırİlâhi ülkü ile halâs bulur mevcûdât
İhlâs sahiblerinin mükâfatı kat be katÜlkü: Özde bedenin gönüldeki-ruhudur
Mevcûdata can veren, ummanı sırdan su’dur
Ülkü: İSLÂM: ülkücü, İslâmdan eder südûrMevcûdatın ülküsü zikretmek Yaratan’ı,
Cansız sanma ağacı, dağı, toprağı; tanıÜlkü: güneş, ülkü ay, ülkü yıldız cihanda
Güneş: göz nûru, gönül sürûrudur bu handa!
Güneşte bir şuledir, nezdi ülkü sultandaZifiri karanlığı tebdil ederek nûra,
Eşrefi mahlûkâtı hazırlıyor huzuraEşrefi mahlûkâta ÜLKÜ Cebrail ile, (a.s)
Lûtfedip, kanununu gönderdi Âdem kula (a.s)
Galû belâ’da “evet” demişken, bile bile! Ahde ihânet eden şeylere bitler güler
Elesteki ahdine bağlıdır ülkücülerRuhumuzun evveli Hatemül Enbiya ya,
İnzâl olunca ülkü, çıktı arş-ı alâ’ya
Yapışınca, Allâh’ın teveccühü düa’ya! Buyurmuş ki:”ileyhi min Rabbihi ünzile”
Ahde vefalı olan vasıl olur menzileÂdem’den İbrâhim’e, Mûsâ’dan İsmâil’e, (a.s)
Rızkını gönderiyor müşrike ve münkire
Münkiranlar, dünyada girecek cennetineÜlküyü zırh edinen ülkücünün Cennette!
Gözü zül-Celâl’dedir, varlığıyla minnette! Ülkü: kanaatkârı, Cennetle müjdeliyor,
Ülkünün caddesinde, ülkücü ilerliyor,
Sabırı, ülkücüyü, ateşten gölgeliyorÜlkü: Habibin (S.A.V) HAKK’tan alıp yaşadığıdır,
Masivâyı gönlünden atıp, boşadığıdır‘İlmin başı sabırdır’ buyurulmuş amennâ
Bu İlâhi ülküye farz-ı ayn’dır temennâ
Cümle beşer kardeşiz, babamız Âdem amma; Kâbil’de ikiziyle öz kardeşdi Habille
Kâbilden südur etti, Habil’e meşûm sille? Kimliğimizde islâm yazıyor müslümânız
Kâfiri yaşayışla malesef bi imânız
Düşmanların rüzgârsız savurduğu harmanızÇünkü temelimize fitneyi çakan kâfir
Bunu alkışlayanda narda onun iledirBu Ülküdür: Uhud da münkirânı mat eden,
Küfre, Çanakkale’yi, geçilemez set eden,
ÜLKÜ’yle, kan kusturdu Çar’a, Şeyh Şamil deden,Yine İslâm hasreti, çekiyor küfr diyârı
Zuhuru ile, şiddet, müjdeliyor baharıBu ülkü: Çaldıran’da, Yavuz Sultan Selim’di,
Malazgirt’teki cenkte, Alparslan’da, hilimdi.
Bizans’ta Fatih Sultan Mehemmed’de ilimdi,Ülküyle mühürlendi, bizansın şehri yârı,
Kurtul diye, İSLÂM’a, davet eder ağyârı.Ülkü türkü değildir, zaten şarkı hiç değil.
Ülkü: DİN-İ İSLÂM’ın,özünde hakikât bil
İzzeti İslâm için, ihtiram edip eğilMütevazi kulunu büyütür Yüce Allâh.(c.c)
Mütekebbir Rabbimdir, özenen narda billâhCebrâiyli iki kez, hakîkî suretinde
Gördüğü zikredilir Habibin siretinde (S.A.V)
Ümmeti de görecek, yevmi âhiretindeBir adı ruhûl Kudüs, diğeri de Cebrail (a.s)
Melekuttan dört nebi: birisi de Mikâiyl (as.s) Birisi Âzrail’dir, ölümsüzlük perdesi! (a.s)
İsrafil rızka kefil, Rahman’ın Rezzâk’cesi (r.a)
Mesrûr eder İhlâslı, kanaâtkâr herkesiAç gözlü ehl-i tağut esfeli safiline,
Ağlayıp sızlanarak bakacak boş elineÇünkü, münkirler onun üstünde olacaklar
Ebediyyen münkirin altında kalacaklar
Münâfıklar: esfeli safile, dolacaklarİçleri iblis iken, dıştan insan göründü,
Müşrik iken,müslüman abasını büründüHİRÂ’da gördü onu, ayağının birisi,
Arşta, diğeri arzda, gördüğü hakîkîsi
“İKRÂ’ yâ Resûlâllah diye verdi ilk dersiBen okumağı bilmem, diyerek etti arzı
“RAHMETEN LİL ÂLEMİYN”dir,Eminliğin tarzıSıkıca kucaklayıp bırakınca Cebrail (a.s)
“İkra’bismi Rabbike” diyerek çekti mâil
Okumağı bilmeyen okumayacak değilÜmmiliğine hikmet yüklemiş yüce ALLAH (C.C)
Okumakla olunmaz. ümmidir Resûlûllâhİkinci defa alıp bastırdı da bağrına,
Bırakıpta dedi ki: “İKRÂ’” dayan ağrına!
Okuyunca dedi ki: Rabbim! uydum çağrınaSahibisin Allâh’ım! Hatemi Habibin Sen,
Denildi “varlık muti” dile, ne diler isenHirâ’da İlk Vahiyi alınca geldi eve,
Haticetül Kübrası inandı seve seve
Şefkâtle teskin edip imân etti afifeÖrtün üstümü dedi, vahyin ağırlığından,
Merhameti terletti, küfrün sağırlığındanÜlküye hadim doğan, muhterem’e bu nisa!
Asiyenin üstünde, şayet Mûsâ (a.s) olmasa!
Yoğruldukca firavun zulmü ile, hulâsa,Ğayb-i illâllah amma zıddına gidecekti!
Asilik kisvesiyle belki arzedecektiEbû cehil iblisle kalkmışlardı atağa,
Ülkü Resûlü (S.A.V) aldı, Âli girdi, yatağa
Âli’yi (k.v) görünce de saplandılar batağaİzciye güvenerek vardılar SEVR dağına,
Akılları takıldı örümceğin ağınaÜlkücü: Âli gibi, batıla kaya olur
Hazreti Ömer gibi, köleye yaya olur
Ülkücü de her amel, yüce Mevlâ’ya olurÜlkücü sadakatte, Zinnûreynce sadıktır
Ebu Bekr’i sıddîk’ca Vahiyde musaddıktırTaşa demiş: “Yetiştir ardıç, katran, lâdin’i
Yarattığı nesnenin ülküsü İslâm dini
Ülkü’mün beş temeli süslemiştir içiniİbretle parıldıyor, keste bir bak elmâya,
“Halifeme tabisin” emri vermiş dünyâyaPeygamberin (S.A.V) izini takip eder ülkücü
Masonizme ilâhtır, kızıl çamın sorkucu
İblisin elindedir tam idrakinin ucuBağlamış akılları göbeğe ve kasığa,
Sözün, Ülküye değil, tesir eder fasığaİmânsızın defteri temelinden dürülür
İblisle avanesi kâinâttan sürülür
Toprağın inci, mercân, püskürdüğü görülürMelekler müsâfaha eder ülkücülerle,
Malikin cengi başlar şarkı, türkücülerleHalimi Allah bilir, işte ben, işte ülkü
Ülkücü oldum sanır okuyan, şarkı, türkü
Sıyırında bir görün, sırtından kutsal börküKör köstebekler görür karasını, akını,
Bu kan içen vampirler, bilme ırak, yakınıÜlkücü: bedeninde rûhu baki kaldıkca
Hizmetin gıdasını, Ülküsünden aldıkca,
İSLÂMİ’ce, dâvanın derûnûnâ daldıkcaSeyrü sefer anında, âlemi melekûtü,
Arzedilince abd’e, tercih eder sükûtu
| 3,578 |
Sensizlik Böyle Birşey
Vazgeçtim diyet yapmaktan
ders çalışmaktan
Vazgeçtim su içmekten
spor yapmaktan
Vazgeçtim sağlıktan
yaşamaktanTiryakisi oldum yeniden
Çayın, kahvenin
İçiyorum yine her gece
Düşlerim derin derin
Tabiki sigarasız olmaz
Bir dost gibi her nefes her bir derdin
| 38 |
AnLaDıM
SENSİZLİK, sana açılan bir kapıymış
çaldığımda karşıma sen çıkınca anladım SESSİZLİK,sana söylenen bir şarkıymış
sustuğumda dilimin ucuna sen gelince anladım KARANLIK, seni görebilmek için yaktığım bir ışıkmış
yüreğimde sen sönünce anladım!
| 32 |
Bu Gece Yılbaşı
bu gece yılbaşı anne
içkinin su gibi aktığı
eğlencenin sınırsız
hovardalığın tarifsiz olduğu
bir gece bu anne
sen de beni düşünür
meraklanırsın biliyorum
merak etme anne
bu gece huzur dolmasam da
pişmanlığını yaşamayacağım
bu gece çocuklarımız
çöpten ekmek toplarken
ve Somali’de Etiyopya’da
açlıktan ölünürken
soframı bin çeşit
donatmadım anne
bu gece kızlarımız içki sofralarına
meze olarak sunulurken
barlarda pavyonlarda pervasızca
eğlenmedim anne
71
çok şükür anne
yuvasız insanları düşünürken
beş yıldızlı mekanlarda konaklamadım
Fatma teyze sabahki çaya
son demini saklarken
sanatçıların ayaklarına
şampanyalar patlatmadım anne
bu gece
dansözler masalara çıkacak
vur patlasın çal oynasın
göbeğine paralar takılacak
havaya savuracak haram param
hiç olmadı anne
çok şükür anne
okul yerine tarlalara bağlanan
çocuklarımızı düşünürken
o çok sevdiğim mısırı
patlatıp yiyemedim anne
çok şükür anne
sabah başımın ağrısıyla uyanmayacağım
ve viski rakı şarap kokmayacağım
yarın tatil yok bize işyerinde olacağım
aldığın ücreti helal kılmalısın
derdin ya!
ben de ona çabalıyorum anne
72
bu gece yılbaşı anne
koca bir yılın
ve yılların acıları
sanki yaşanmamış
bütün duygularımızı
kadehlere hapsetmiş
geçmişi unutmuşuz bu gece
sanki öz kültürümüz yok olmamış
gençliğimiz yozlaşmamış anne
sanki aile kurumumuz çökmemiş
madde kullanımı çocuk yaşa inmemiş anne
sanki Marmara depremi olmamış
on binlerce insanımız ölmemiş anne
sanki Diyarbakır’da Isparta’da
uçaklar düşmemiş
sanki trafik canavarlarına
her gün kurban verilmemiş anne
sanki küresel ısınma bitmiş
dünya güllük gülistanlık anne
73
sanki Irak ağlamıyor
Mescid-i Aksa yağmalanmıyor
sanki Ortadoğu’ya barış gelmiş
dünya düzene girmiş anne
bu gece yılbaşı anne
bu gece yılbaşı
hepimiz neşe doluyuz
çılgınca eğleniyoruz
felekten bir gece değil
bir yılı çalıyoruz anne
oysa ki dünyadan
ve gerçekliğimizden
kopmuş biçare olduğumuzu
bilmiyoruz anne.
| 266 |
Türkiyem
Taşına toprağına, buğdayına, başaığına
Canımı koydum uğruna Türkiye'm
Vatan bizim toprak bizim
Yer altında yatan şehit bizimDeresinden geçerim
Pınarlarından suyunu içerim
Bağında bahçende gezinirim
Seve seve canımı veririmSemalarda dalgalanan
Bayrak bizim hilal bizim
Yerden karnımızı doyuran
Tahıl bizim ekin bizimŞerefime namusuma
Kanımın son damlasına
Göğsümdeki imanımla
Kucaklarım seni Türkiye'mSelam getirdim ulusundan
Ciğerimden parçamdan
Senin uğurunda
Şehit şerbeti içenlerden
Minareden okunan ezan sesinden
Selamlar getirdim Türkiyem.
| 66 |
Baba Vasiyeti
Halâ kulağımda çınlayıp durur,
Yutkundu, düşündü bak oğlum dedi,
Üç şey vardır, birbirine denk olur,
Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Çekilen her çile bir lokma aşa,
Gözü açık gider bacı kardaşa,
Yazdırır ismini bir kara taşa,
Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Ağa olur, bey olur, çok olur ahtı,
Ne ömür el verir, ne güler bahtı,
Gidenin ardından virane tahtı,
Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Takılır feleğin demir çarkına,
Yıllar geçer varamadan farkına,
Ateş gibi düşer eve barkına,
Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Hoyrat eser gülistanı kurutur,
Yaranı yoldaşı bir bir unutur,
Hayal ile hasretini avutur,
Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Feleğin kahrı var elin sitemi,
Ayrı koyar koç yiğidi gelini,
Sultan Süleyman da açtı elini,
Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,
| 117 |
Patronsuz Kalan Köpekler 12
Hilâl ve Arzunun veda yemeği tam bir komediye dönmüştü.Saatlerce sarmaya uğraştıkları sarmalar ocakta,Hilâlin özene bezene açtığı böreklerde fırında,Arzunun büyük zamanlama hatasına kurban gitmiş,iki tepsi,bir tencere kömür elde etmişlerdi.Allahtan komşuları bu iki acemi kızı fzala zorda bırakmayıp kendi yiyeceklerini kendileri getirmişlerdi.Vedalaşma faslı bitipte herkes evine gittikten sonra,gözlerinde biriken damlaları akıtmamak için direnen Hilâl biraz olsun efkar dağıtmak için Arzuya takılıyordu
--Birdahaki sefere veda yemeği vereceksen gündüzden hazır bişeyler alalım,gerçi sen onlarıda ısıtırken yakarsın ama....
--Yaa yeter ama ne yapayım,senin Muratını dinlerken dalmışım.Sende öyle uzun uzun anlatmasaydın sevgilini
--Yani şimdi benmi suçluyum
---Tabi,sen beni lafa tutmasaydın unutmazdım.Hem aslında börekler çokta yanmamıştı,yenirdi yine
--Yersen yenir tabide,börek olduğuna inanmazlar bizi dava ederler diye getirmedim.
Tam Arzu cevap verecektiki,Hilâlin telefonu çaldı.Murat arıyordu.Boyayı yaptırmış,tesisatı onarmış,temizliği sizmi yaparsınız bi kadın tutup yaptırayımmı diye soruyordu.
Hilal temizlikçiye verecek paraları olmadığını,kendilerinin temizleyeceklerini söyleyip telefonu kapatınca Arzu kızdı
--Ben ev filan temizleyemem kızım,o camlar kaç aydır silinmemiş,raflar toz içinde,banyo,tuvalet ovulacak bir haftada anca yaparız
--Abartma Arzu,iki oda bir salon ev.Bir günde temizleriz,ayıp kızım,iki tane genç kız,temizlikçi tutarsak mahalleli ne der
---İyide biz çalışan insanlarız,bizi kimse kınamaz.
---Vallahi benim temizlikçiye verecek param yok.Hem şimdi tut birini temizlesin desem,Murat onun parasınıda almaz bizden hepten rezilliğimiz çıkar.sanki kasıtlı yapıyomuşuz gibi olur
--Aman bee,veririm ben kaç paraysa,allahaşkına ara söyle,tutsun birini,yoksa yalnız temizlersin bak söyliyim.
Hilâl,Arzuyu ikna edemeyeceğini anlamıştı.Ama Muratı aramadı.Ertesi gün kendisinin halledeceğini söyleyip,konuyu kapattı.Sonra birkaç gün önce dersanede yaşanan olaylardan konuştular,Arzunun annesi rahatsızlanmıştı ondan konuştular.Ama asıl mevzu Arzunun evde bir erkek öğrenciye ders vermesiyle ilgili tartışma olmuştu.Arzu birşey olmaz diyordu,ama Hil3al eve yabancı bir erkeğin girip çıkmasını istemiyordu.
--Niye o geliyo,sengit
--Anlatamadım galiba,çocuğun babası çok içiyomuş,zaten evde üç kardeşi daha varmış,yani gürültünün eksik olmadığı bir ev
---İyide Arzucum kazık kadar adamı eve alıcaz,konu komşu ne der
---Kazık kadar dediğin daha ondokuzunda
Hilâl asıl çocuğa değil,Arzuya güvenemiyordu.Çocuğu görmüştü,yakışıklı bir gençti,dil otu yutmuş gibi gevezenin biriydi.Yani Arzuyu ayartmasından korkuyordu,Çünki Arzu eğer biraz gözü tutarsa öyle arada yedi sekiz yaş varmış filan bakmaz,anında yakınlaşırdı çocukla.Zaten Muratın biriki sefer eve girdiğini gören ev sahibi yaşlı kadın hemen lafı yapıştırmıştı''Bak güzel kızım öyle erkekleri toplamayın eve,mahalle burası adınız çıkar sonra''Hilâl kadına Muratın kendisinin sözlüsü olduğunu söylemesine rağmen kadın yinede pek yumuşamamış'' Ne yapam sözlünse,evlenmeden girmesin eve,ya bırakırsa seni.Ah gızım ah,bizim bubalaramız bizi nişanlımıza düğün günü gösterirdi''
Kadın biraz eski kafaydı,ama aslında Hilâl bu durumdan memnun olmuştu,çünki ancak böyle bir kadın Arzuyla başa çıkabilirdi.En azından arzunun iki günde bir değişen sevgilileri evi ayak yolu yapamazlardıDevam edecek.....
| 401 |
Atatürk'e (Bu Millet Seninle Gurur Duyuyor)
Hakimiyet kayıtsız milletin dedin
Bu milleti en yüce millet belledin
Tükenir mi senin bu büyük sevgin
Semada al bayrak dalgalanıyor
Bu millet seninle gurur duyuyorİnsanlıkta yiğitlikte Türk’e has
Tutuyoruz hala ardından yas
“Hedef Akdeniz’dir” diyen güçlü ses
Hala Türkiye’de yankılanıyor
Bu millet seninle gurur duyuyorBilinsin ki kanımız kaynarsa bir gün
Dünyanın en kötü günüdür o gün
Kalbinde imanla bekleyen Türk’ün
İçinde sönmeyen bir kor yanıyor
Bu millet seninle gurur duyuyorSoysuzlar can yakarken toprağımızda
Sen vardın bizim hep yanımızda
Üç aylık bebeğin bile kanında
Hiç dinmeyecek volkan kaynıyor
Bu millet seninle gurur duyuyorAnadolu Türk’tür, Türk’ündür elbet
Bu vatan uğruna can verir, her fert
Teşkilat nöbette çelik gibi sert
Cumhuriyeti polislerin koruyor
Bu millet seninle gurur duyuyorBizim imzamız var artık her yerde
Amerika, Rusya, İngiltere’de
Silahımız, beynimiz, kalemimizle
Titresin tüm dünya, Türkler geliyor
Bu millet seninle gurur duyuyorPaşam sen rahat ol, rahat uyu
Sonsuza dek sürecek bu Türklük soyu
İzinde Rumeli ve Anadolu
Sen gittin ardından binler geliyor
Bu millet seninle gurur duyuyor
| 167 |
Anlamlı Sözler 1342
Gol Yemek İstemeyenHayat, gördüğü boşluklara hemen bir gol atar.
Gol yemek istemeyen, kalesini iyi tutar.Berlin, 12 Nisan 2012.
| 21 |
Son Şarkı
Yalvarırım sus!
Şu şarkıyı dinleyelim
Güneşlerden söyleyen
İlk çiçeklerden
Uzak göklere
Ebem kuşakları
Ve kavun içi gül sarısı
Bir gülerdem doruğuna
En aziz umutları
Bir ilk sevinç doğasında
Çağlayan köpüklerden
Maviyeşil yeşilmavi
Bal elâsı köpüklerden
Ey tanrım!
Bu öğlen öncesi kuytuları
En nazlı sanrılarla
Küçük kuş cıvıltılarına yükleyen
Şarkıyı
Sen ölürken
O yaşam veriyor
Allahım
Bu şarkı
Oyunu
Ele veriyor!
| 62 |
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Bütün senin uğruna-verildi bu çabalar
İnan sevginle coştu-anneler ve babalar
Canımızdan çok fazla-seviyoruz severiz
Emanetsin bizlere-bizler seni överiz
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Meşale tutuşturdun-ruhumuzda yürekte
Daim seni söyleriz-her an varsın direkte
Başımız hiç eğilmez-volkan gibi kaynarız
Bar havası horanlar-coşku ile oynarız
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Omzumuzda yükselir-senin şerefin şanın
Gerçekten değeri yok-anla karşında canın
Binlerce şehit verdik-gerekirse veririz
Bütün senin uğruna-için için eririz
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Sen olduğun müddetçe-ev apartman yuvası
Gerçekten değişiyor-güzel olur havası
Vatanımın ufkundan-attık elem ve yası
Harcadık hep uğruna-kapkacak ile tası
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Asla eğilmeyecek-yukarıda başımız
Hürüz ve sevinçliyiz-bulunuyor aşımız
Milletimin malıdır-“Vatan Bayrak Devletim”
Emek çaba gerekir-yükselsin cemiyetim
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Ay ile hilâl ile-bayrak kanla yazılı
Yürek ve beyinlere-bu öylece kazılı
Mukaddes bir varlıksın-sormamalı hiç niçin
Senin ile kaynarız-coşarız için için
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Gazi ve şehitlerim-taşır bayrak rengini
Senin üstüne bayrak-bulamadım dengini
O sağlıklı sıhhatli-kollar ile yükselir
Senin yüceliğini-seni sevenler bilir
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Bayrak demek can demek-bayrak hürriyet demek
Senin için verildi-inan binlerce emek
Vatanın sınırında-senin için beklenir
Bütün senin uğruna- o bıçaklar bilenir
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Şu toprakta yatanlar-senin için can verdi
Nice sıkıntılara-hepsi de göğüs gerdi
Asla anlatılamaz-güzelliğin mertliğin
Türk’e çok şefkatlisin-hiç bulunmaz sertliğin
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Çok güzel rengin senin-benzersin Ay Güneşe
Biz selâmı gönderdik-anne baba kardeşe
“HASAN BİN HASAN OLSA”- verir binlerce canı
Erken davran arkadaş-boşa geçirme anı
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
| 290 |
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
Bir kez yakalanırsak-endişe sarar bizi
Ruhlarda ve kalplerde-görülmekte krizi
Üzüntü ve mutsuzluk-sıkıntı karamsarlık
Duygumuz köreliyor-gösteremeyiz varlık
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe
Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
Aynı anda yaşanır-bütünüyle bu acı
O manalı bakışlar-görmekte anne bacı
Ağrılar iştahsızlık-zayıflama-hâlsizlik
Çarpıntılar dönmeler-bütün canı eder tik
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe
Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
Bu duyguyu yaşamak-bilin istenmez asla
Yüreklerden hırsı at-sırtı arkaya yasla
Duygusuz olan hayat-bilinsin çekilemez
Aklını iyi kullan-kötülük ekilemez
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe
Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
Şaşkınlık sevinç neşe-karmaşıktır duygular
İnsanlar perişandır-o ruhları yapar dar
Tepkileri ayarla-kızma vurma bağırma
Yok yere öldürerek-kin ve nefret savurma
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe
Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
Bu çeşit davranışlar-başlara açar bela
Böyle çıkılmaz bilin-ne caddeye ne yola
Sıkıntı oluşturmak-ruha atar bir darbe
İçinde hissedersin-ağlar anne ve bebe
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe
Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
İç ve dış etkenlerin-hesabını yapmalı
Saygı ve esenlikle-bütün eli çırpmalı
Öğretmen Hasan söyler-O bilir önemini
Dikkat etmek gerekir-yormamalıyız teni
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe
Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
| 166 |
BUGÜN DE OTURDUM ÖLÜMÜ DÜŞÜNDÜM
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Kirli, acı bir su gibi yürüdü içimde
Dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi
Ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yağmur altında ya da karanlıkta
Bir başıma kalmış gibi.
Sevgilim böylesine alımlıyken
Güz kuşlarının güneye doğru akıp gideceği yol
İyice belirmişken gökyüzünde
Onarırken, sararken hayat
Çocukların incinmiş gülüşlerini
Artık her park yeri bir apartman inşaatı
Her sokak bir otomobil nehriyse de.
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Soğuk camlara dayayarak yüzümü
Kuşağımın acısını, kefenlenen gençliğimizi
Yaşayan ya da artık yaşamayan dostları
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Örterek yüreğime kara bir tülü.
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Kapkara bir gece penceremi dalarken
Öleceğini bile bile karşı koymanın onurunu
Yiğitliğin, özverinin, sevginin
Arkadaşlarımın yüreklerinden çıkan özsuyunu.
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Bir darağacında ya da yolda yürürken
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken
| 141 |
Ağıtlar: 2... Sefalet
Donuk ve iri gözlerine nazire yaparcasına
Gülümsüyordu çarparcasına yüreğinden,
Fışkıran kanı gölgesine alan şahdamarın
Kalın girdap oluşturmakta yola doğru
İnceden süzülerek aktığı kaldırımdan…
Kaderimdir benim dediğin yoksulluk
Kederin olmuştur artık yanı başında,
Sefaletin pençesinden süzülerek uyuyan
Kız çocuğunun bakan iri mavi gözleridir
Gözlerimin derinliğinde yatan gizli sır…
| 50 |
Gizlice Bol Koy, Lafı
Şahsım yemek yiyecek özel bir kuruluşta,
On lira ödüyoruz sık sık aynı tabldotta…Vaziyetimizden mi iştahımızdan mıdır?
Patron aşçıya söyler fısıltı anlaşılır…Bol yemek konulmuştur üste laf da söylenir,
Doymadığında söyle usta ekleyebilir…(2012)
| 35 |
Dayanamıyorum
Birileri benim ceza çekmemi istediler
Bilemediler ben hep çekmekteydim.
Bilemediler ben hep cezalıydım...Onlar rahat olsunlar ve huzurlu
Ben hep ölüydüm zaten.
Bu dünyayla karışıyordum
Yanıldım...Ne gidene yük olmalı
Hele ne kalana eziyet.
Ben çektim nasıl olsa yeterince
Tek amacım onlar çekmesin.
Ne acı, ne ayrılık ne yoksullukBen hepsinde vardım
O halde ya ben
Ya gerçekler
Dayanamıyorum... 08 Mayıs 2006
| 60 |
Bahçe
ılık bir solukla
yanar yüreğimde
erken gelen ilkyaz
kokulara serpilmiş bahçedüşürdü mü seni
kokularının ardına
hüzün kokularında
rengarenk depilmiş bahçeacemi sevgi oyununda
filinta giyinişlerdeydin
ayrılmaktan korkup
dallarında titremiş bahçean düşerdi arada bir
çocuksu düşlerimize
renk verdi gülüşlerimize
yerde ot kükremiş bahçegizil dalaştı hiç uğruna
sessizliğe sevdalanıp
sensizliğe sarındıkça
tütüyordu çiylenmiş bahçeçocukluğun ilk göz yaşında
mercan tanesi düşerken
saçlarımızın akındaydık
yatıyordu kışlanmış bahçe 011209denizli
| 64 |
Rüyalar bitse bile
mutluluk gemisi
yol alırken agır agır son limana
güvertede beyaz martılarla
mutluluk deryasında insanlar el eleydi
şarkılar yayılıyordu denize
dalgalar eşlik ediyordu nagmelereyakamozlar dans ediyordu
mutlu olan aşıklarla birlikte
gökte ay parlıyordu
yıldızlar ışık sacıyordu karanlık geceyekulaklara fısıldanıyordu sevgi sözleri
umutlar vardı bitmemişti
mutluluga kilitlenmişti her bir aşıgın gözleri
yeminliydi sözleri
sevdiklerinden başkasına kördü gözleri rüya görmüşlerdi
uyandılar
acıldı gözleri
ne şarkılar vardı
ne martılar
ne de danseden yakamozlar
hayra yordular gördüklerinimutluluk gemisinde
kalmıştı mutlulugun izleri
rüyalar bitse bile
dünyada hayat bitmeden
aşk dolu mutluluklar bitmemeliydi
| 89 |
*Doğurma Beni Anne Doğurma*
Dövme beni anne
Nedeni ne olursa olsun kızdırıyorsam seni
Öfkeni kontrol ederek sabrı öğret bana
Çizikler oluşmasın derinlerimde
Dövme beni anne....Susturma beni anne
Merak doluyum,içime sığmıyor bilmediklerim
sessiz sorulara yanıt arayışım
Kırışlarım bozuşlarım bundan
Susarsam sorgulamayı unuturum anneKoruma beni anne
Tutma elimden bırak düşeyim kanasın dizim
Kalkmayı ve dik durmayı başka nasıl öğrenebilirim
Beceriksiz ve beyinsiz yapma beni
Bırak beynim hayata elimle ayağımla uzansın
İşlevsizleştirme demir pasında anneDinle beni anne
Ağlayarak konuştuğuma bakma sen
İçimde ki fırtınaları dinle ben olmayı becer
Duymazsan anlamsızlaşır yaptıklarım
Yaptıklarımın mantığını anla ve bana yanlışlarımı sun
Öğreneyim bende dinlemeyi ve olmasın incitici ön yargılarım
Öngörüm açsın
Dinlemek anlamlaştırabilme yüceliğidir anneSuçlama beni anne
Zarar verebilr yaptıklarım
Suçu tanımla bana suçlamadan önce
Kavramlar anlamlaşşın algımda
Suçluluk duyurma bana kullanma duygularımı
Ağırdır yükü taşıyamam al bir kısmını
Gücümce olsun ağırlıklarım sorumluluklarım
Yükleme Korkutma beni anne
Tehlikelerle dolu bir hayata getirdiğini bildiğinden
Endişelerinle özgüvenimi törpüleme
Cesaretim esarete dönüşmesin anne
Bırak risk alarak başarayım
Başarmam beni yaşamamdır anneKollarımı görünmez bir iple bağlama
Bırak 'ben' olayım bağımlılıklardan uzak
Bağlılığı öğret bana işime aşıma aşkıma
'Güven' yaşamaya dair savaş açsın ufkumdaAnlatma göster anne
Doğruları dilleyip yanlışlar gösterme bana
Ben sözden öte gördüğümü kaydederim
sakın çelişme anne
Çatal belirsizliklere bulama aklımı
İşime kolay geleni yaparım yoksa fazla nazlama
Aldığın her sorumluluğum
Kendimden kaybedişim aptallaşmamdır uyansana
Kolaya beni asla alıştırma
Yazık olur bana
Ne boğ beni iplerimi gererek
Ne de atalete düşürme gevşeterekSay beni anne
Göründüğüm kadar küçük değilim
Say ki değer nedir bileyimHoşgörünün koynunda büyüt beni
Affedici olayım uzay boşluğunca geniş
Gölgeme uğramasın kin
Kemirgen dişleri uzak olsun tenimdenHak ve haksızlığı da öğret bana
Öğreteceksen hırsızlığı
Kalp çalmayı öğret bana
Bunlar hayatın hemen giriş kapısında
Hakkımca adaleti,haksızlıkla da mücaladeyi
Emeği de unutma en çok verdiğin şey bana
Hangi karşılık ödeyebilir ederiyle tam manasıylaİşte vefaYaşlılığını düşün anne yalnızlığını telefonun çalmadığı
Kapının tıklanmadığı,gönlüne postacının uğramadığı
Güzelliğini kimsenin kulağına fısıldamadığı anları düşün anne
İşte bu yüzden sakın ola atlama
Vefa herşeydir her zaman
Vefa yalnızlığa ilaçtır anneEn çok da sev beni anne kocaman kocaman öp beni
Okşa tenimi,saçımı kokla bakışların nakış nakış işlesin derinime ekilsin
Sevmek sevgi olgusu büyüsün yüreğimde en durusundan Ve 'rağmen' gül bana
Bir gülüşün tanrıya uzanan gülüşünü sunayımİçin dolmuşsa ister hazdan,ister talandan ağla anne
Gözyaşının bir inci değerinde olduğunu bileyim
Utanma anne
Bırak yağmurlar hak eden toprağa düşsün
Çöl ıslanır da yeşerir belki
Ağlamayı da öğret banaUzayda bir nokta olduğumu
Ve her noktanın bir değer olduğunu da öğret bana
Acıları da içine katarak
Acıları da tadayım anne kanayarak
Kaçınılmazlardan olan her şey gibi hayatımdaDirenmeyi,dayanmayı da öğret banaKısaca anne sende anladın ya
“İnsan “ yetiştir beni cinsiyetim fark etmez
Hayata hazırlık,deneyimlerimi törpüleme kısırlaştırma
Enginliği göster bana dağ başı gibi kar,başı gökte olsa daBütün bunları yapamayacaksan
Doğurma beni anne
Doğurma 15/07/2009
| 451 |
Goz Yaslarin
Ayrilmaktan baska yoksa caren
Ayrilirken dön bak bana son defa
Ağlama birtanem
Sakla göz yaslarini icinde
Elbet bir gun kavusacagiz
Sevinc göz yaslarin olsur
| 26 |
Ben Sitemi Bilmezdim Hiç te Sitem etmezdim
Ben sitemi bilmezdim,hiç te sitem etmezdim
Her gönüle hirmezdim,aşka boyun eğmezdim
Sitem sevgiden doğar,bunu hiç bilmeseydim
Her gönüle hirmezdim,aşka boyun eğmezdim
| 28 |
Yağmur
Yağmur yağar şehre
Islanır taş duvarlar
Yıkanır yollar ve arabalar
Oturup izlerim öylece
Yağmur
Her halde
Bu mevsim
Ne güzel ıslatır
Sormalı
Arabalara
Kaldırımlara
Ve yollara
Yoksa nereden bilsin
İnsan
| 31 |
Aşk Zahmetlidir
Tarifi zor yapılması zahmetli bir yemek gibi aşk
Yaparken doyarsan yiyene afiyet olmaz lezzet
Bazen aç kalmalı yada bir kaşıkta paylaşmalıKolay bulunmuyor böylesi sevgiyle yüklü aşk
Bulundu mu sanıyorsun ki işte her şey tamam
Kabullenmeli aşkı ama alışkanlığa dönüştürmemeliAşk kalp ritmi gibidir
Ne zaman kaç atacağı belli olmaz
| 50 |
Tüm Evlilerin Evlilik Yıldönümleri İçin
Evlilik eskidikçe şarap gibi yıllanır
Sevgisi gönüllerde,tadı damakta kalır.Dileriz sizinki de nice yıllarca sürsün
Birlikteliğiniz hep örnek olsun,övülsün...Bir yılınızı daha içtenlikle kutlarız,
Sizler mutlu oldukça bizler yaşarız,varız...
| 32 |
Top Yuvarlak Kazanan Dört Köşe Kaybeden Ters Köşe
Futbol günümüz dünyasında en popüler spor dalı olmayı açık ara sürdürüyor. Başka başka sporlar, boks gibi, basketbol gibi, atletizm gibi, zaman zaman tahtını zorlasa bile, onun seyirci potansiyeline ve insanları çekiciliğine çok da fazla yaklaşamıyorlar... Kazanmak her zaman gurur veriyor tabi ki sporda da başka başka şeylerde de... Son zamanlarda fanatiklik aldı başını yürüdü... Bu sadece bize özgü değil, bütün dünya da fanatizm futbolu, futbolcuyu ve seyirciyi avucunun içine aldı... Rakip takımın futbolcuları ve seyircileri adeta düşman bir ülkenin askerleri gibi gözüküyor öbür takımın taraftarlarının gözüne... Oysa böyle mi olmalı? Hani spor dostluk ve kardeşlikti... Hani sağlık ve zindelik için yapılıyordu bu spor ve onun bir şubesi olan futbol...Bu gün futbol piyasası dev bir endüstri artık. Ülkeler ve o ülkelerin öne çıkan takımları hem bu işten milyarlarca dolar para kazanıyorlar hem de ülkelerinin reklamını, tanıtımını yapıyorlar... Biz Türkler ise yıllardır başarıya aç olduğumuz için, kazandığımız her başarı gözümüzde büyüyor ve adeta efsaneleştiriliyor, hem basın hem de halkımız tarafından... Hatırlarsınız mutlaka, Puşkaşlı Macaristan'ı elli sene önce 3-1 lik skor ile yendiğimiz galibiyet yıllarca kutlandı, basında ve her yerde konuşuldu durdu...Eski zamanlarda maçlara giden büyüklerimiz anlatırdı, seyirciler karışık oturduğu halde hiç kimse de birbirine yan gözle bakmaz, kötü söz de söylemezmiş... Şimdi öyle mi? Maç bittikten sonra, cadde de bile rakip takım taraftarlarını görseler hemen paça kasnak dalıyor, dövmeye kalkıyor arkadaşlar. Neymiş, efendim üstünde Galatasaray forması ya da Beşiktaş forması varmış... Yapmayın arkadaşlar, hepimizi bu ülkenin vatandaşıyız. Milli maçlarda, var mı Galatasaray ya da Beşiktaş ayırımı?Maç kaybeden takım ve yöneticileri neredeyse yemeden içmeden kesiliyor, bunalıma giriyor. Kazanan takım dört köşe hatta beş köşe... Kaybeden takım ters köşe... Maçlar ile hiç ilgisi olmayan insanlara hiç birisi dert değil... Kaybedenler, zannedersiniz ki anaları, babaları ölmüş, zannedersiniz ki memleket düşman işgaline uğramış... Öğrenci ise fanatik arkadaş, ertesi gün derslerine bile odaklanamıyor, sınıfta yüzünden düşen bin parça... Spor yazarları bile takım takım ayrılmış durumda... Tabi bir çoğu bunların eski büyük takımların futbolcusu, haliyle kendi takımları lehine yazılar yazıyorlar, oysa ki tarafsız yazmaları, tarafsız olmaları gerekir...Fanatizm konusunda alınabilecek önlemleri ve dikkat edilmesi gerekenleri Reem Nöropsikiyatri Merkezinden Uzman Dr. Mehmet Yavuz şöyle açıklıyor. ''Fanatizm kontrolsüz bir heyecan eşliğinde, bir konuya sosyal normları hiçe sayacak derecede aşırı bağlanma halidir. Ülkemizde özellikle spor alanında karşılaştığımız fanatizm genellikle anti sosyal kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde görülüyor.'' Devem ediyor Dr. Yavuz ''Fanatik kişinin, farklılıkların zenginlik olduğunu bilmeden sabit fikrinden asla ödün vermediğini belirten Dr. Yavuz, ‘Fanatik kişide hiç bir esnekliği olmayan sabit fikirlilik söz konusudur. Doğru olduğunu düşündüğü her şeye tüm ruhuyla sıkı sıkıya bağlıdır, kendini o olguyla özdeşleştirmiştir. Takımı kötü sonuç aldığında fanatik kişi, hayatın bir anlamı kalmadığını düşünebilir'' şeklinde konuştu.'' Geçmişte döner bıçağı ile maça giden taraftar gurupları bile vardı hatırlarsınız... Hepimizi bu memleketin çocuğuyuz, uzaydan ya da başka bir gezegenden gelmedik. Nedir bu kin, bu nefret bir futbol karşılaşması için? Geçenlerde izlediğim İnternet de ki bir video da adam bizim ülkeden büyük bir takımın maçını izlerken üç beş kere yayın gitti diye üç bin liralık plazma televizyonu parçaladı... Bu kadarı da fazla, yazık çok yazık. Takımlar, tamam bizim takımlarımız ama uğruna ölünecek bir olay değil futbol, daha kutsal olgu ve olaylar var can feda edilebilecek vatan gibi, bayrak gibi, İslam Dini gibi... Bir takım şampiyon olmuşsa rakip takımlar onu her zaman saygı ile karşılamalı ve alkışlamalı, centilmenliğin, sportmenliğin gereği de budur... Hakemlere ağza alınmayacak küfürler etmek, sahaya yabancı maddeler atmak, stadın koltuklarını sökmek aklı selim sahibi insanların yapacağı işler değil kesinlikle... Şimdilerde paso lig uygulaması ile büyük cezalar ve yaptırımlarda fanatik seyircileri bekliyor... Saygı ve sevgi çerçevesinde takip edilen spor karşılaşmaları hepimizin en büyük özlemi, inşallah bunu da başaracağız... Hepinize saygı ve sevgiler...
| 601 |
AşKA DAİR YAZILAN ŞİİRLER
Eyyy ŞAİRLER
AŞK ADAMLARI
HANGİMİZ YAZMADIKKİ AŞKA DAİR BİR ŞİİR
HANGİMİZ YAŞAMADIKKİ AŞK DENEN İLLETİ
SAKIN BANA AŞK GÜZELDİR DEME
KAÇIMIZ MUTLU OLDUKİ SONUNDA
AŞK ACISI DEĞİLMİ BU ŞİİRLERİ YAZDIRAN
BİRAZDA KISA SÜREN SARHOŞLUĞUNE ÇOK AŞK ADINA ŞİİR VAR
HER BİRİ BİRBİRİNDEN FARKLI
TEK ORTAK YANLARI
SANKİ SONLARI
ACI
ÜZÜNTÜ
VE
AYRILIKŞAİR AŞK İÇİN YAZDIĞI KADAR
AYRILIK İÇİNDE YAZIYOR,PARÇALANMIŞ YÜREĞİYLE
KALP AĞRISI KALEMİNE VURUYOR
ODA SAYFALARA
HINCINI ÇIKARIYOR O BEYAZ SAYFALARDAN
SANKİ İNTİKAM ALIYOR “ LANET OLSUN SANA
NEDEN KARŞIMA ÇIKTINKİ
ALLAH BELANI VERSİN “AŞK VE AYRILIKEĞER AŞIKSAN BOŞVER BU ŞİİRİ
AŞKIN SONUNU BULUP EVLENDİYSEN..YENGEYE SELAM
AŞIK OLUP AYRILDIYSAN
ACI ÇEKİYORSAN
YAZ BE Bİ ŞİİR SENDE,
SEN NE İLKSİN
NEDE SON OLACAKSIN
GEÇMİŞ OLSUNHASAN SANLI 06/07/2006
| 120 |
Deniz
Suyu köpüklü
Çok geniş kumsalı
Kayalara tuzu sinmiş
Güzel bir mavi derinlik
Ve dalgaları kıyıya çarpan
Yosun kokulu hırçın denizBalıkçılar inatçı
Ağlara takılmış balıklar
Gemiler geçip gider yüklü
Bir ülkeden başka bir ülkeye
Ve martıların çığlığına alışkın
Yosun kokulu hırçın denizİnsanlar kumsala dolmuş
Kimisi serinleyip yatar kuma
Çocuklar sevinç içinde yüzüyor
Genç çiftler sohbete daldı gölgede
Ve halinden anlıyorum ki mutlusun
Yosun kokulu hırçın denizDevinime uygun doğası
Hep böyle sürmek zorunda
Hava fırtınalı göz gözü görmez
Kıyamet kopmuş umurunda değil
Ve eskiden beri çalkalanır durursun
Yosun kokulu hırçın deniz
| 90 |
Ülkemizde yaşanan
-sızlık,-suzluk olgusu
Ülkemizde yaşanan.
Parasızlık çekeriz
Yoksulluk çekeriz
İlaçsızlık çekeriz
Bazılarına bakıp bakıp imrenir,
İçimizi çekeriz,
Yolsuzluk yaparız
Yoksulluk bahanesiyle.
Ciddi kararlar alırız,
Ciddiyetsizlik içinde,
Hatta siyast yaparız.
Tok olanlarımız,
Doyumsuzlukiçinde.
Aç olanlarımız,
Rüyasında doyabilmekte.
Herşeye rağmen,
Derviş gibi bir milletiz;
Hep sabreder bekleriz.
Ne yazık ki,
Muradımıza ermeden,
Hatta çoğumuz ölemeden
Gebeririz.
İşe yaramasa da dirimiz,
Ölümüzle,toprağı besleriz.
| 61 |
Bayrağı Dokusam...
Düşümde gördüğüm beyazdan aldan,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…
Annenin sırtına attığı şaldan,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Nöbet tutan erin yemin sözünden,
Vatan aşkı ile yanan özünden,
Annenin babanın yaşlı gözünden,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Kerem’in Aslı’nın aşk ateşinden,
Gurbet elde garip bir kardeşinden,
Isıtan ışıtan gök güneşinden,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Acıyı sancıyı alıp elesem,
Kuzu olup koyun peşi melesem,
Dilinden çobanın derdin dinlesem,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Eski aylarından yıldız yaparak,
Süslesem geceyi hep bir tutarak,
En parlak yıldızı sana katarak,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Keş Dağı’nda taşın, kuşun dilinden,
Muhsinlerin yurdu Sivas ilinden,
Vatanını seven Mehmet elinden,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Yürek yangınında kalan çınardan,
Âşıklara ilham olan pınardan,
Yağmurdan, rüzgârdan, fırtına, kardan,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Yusuf’un yüzünde parlayan aydan,
Cennette kurulu olan saraydan,
Âdem’den gelen o en temiz soydan,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Güvercin ağzında zeytin dalından,
Şekersiz şerbetsiz en saf balından,
Gönül gönül nakış kilim, halından,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Köy köy Ali, Osman, inci, mercandan,
Vatan için feda edilen candan,
Herkesin bir olup kaldığı andan,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Edirne vatan da Diyarbakır ne,
Ben, sen, o yok biz de etme bahane,
Birlik kumaşından hem de şahane,
Ay yıldız bayrağı dokusam sana…
| 201 |
Amcaoğlu Kaptan Erdoğan
Yaklaşık 15 yıl önce Sarıyer’den kalkan minibüsün en ön koltuğundayım; öyle bir yolculuk ki o gün İstanbul’un Fethi’ne benzer ya da bir Nuh Tufanı gibi bir minibüs yolculuğumu hiç unutamıyorum. Üstelik Boğaziçi’nde hiç yaşanmamış bir heyecan, bir de acayip panik ve de duygu sağanağıyla Taksime varabilmiştik ama öyle bir yolculuk ki, şehir hatları dışına bile çıkmıştık ve de inmiştik geçmişin derinliklerine ama hiç dokunmamıştık tarihin dokusuna da... Bir ara asfalt yoldan ayrılmış, takılmıştık boğazda sürüklenen gemilerin peşine… Ve öyle bir yolculuk ki, az gittik, uz gittik bir müddet denizaltından bile gittik, coğrafyamızı ve de şanlı tarihimizi de dize getirdik… Sonra da çift yönlü akıntıyla bulmuştuk kendimizi Marmara açıklarında… Üstelik o gün İstanbul’da dört mevsim, üç beş yüzyıl, birkaç da çağ birden yaşamış ve de İstanbul’u baştanbaşa iliklerimizde hissetmiştik. Nihayet Taksim’e varmıştık ama nice savaş kahramanlarının, meydan muharebelerinin ve de mareşallerin de pabuçlarını dama atmıştık…Bir İstanbul sevdalısı; Karadeniz’den gelen dev bir çınar; başı dik, alnı açık Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüs hattında taşıyor İstanbul’u tam yarım asır… Sarıyer’den kalkan bir minibüsle Beşiktaş, Taksim’e doğru hızla yol alıyoruz; minibüs tıka basa dolu; yolcularda bir korku; acayip bir heyecan; bir de panik, boğazda öylece seyrediyoruz ve de hızla ilerliyoruz Marmara’ya… Poyrazköy’den esen bir poyraz, arkasından bilmem kaç gros tonluk Rus şilebi; bir de Gürcü kuru yük gemisi; hemen Karadeniz girişinde; Kavaklar’dan heybetle seyrediyorlar ve de tarihin dokusunu zedelemeden hızla ilerliyorlar; Sarıyer önlerinde nefes kesen bir yarış; gemilerin peşindeyiz; çok fena kaçıyorlar ama hepsini yakalamışız; hemen önümüze katmışız şerefsizleri… Bizim minibüste bir korku, acayip bir heyecan, bir de panik, Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüs kaptanı “ya Allah Bismillah” deyü tam yol akıyoruz Marmara’ya… Bir İstanbul aşığı, Karadeniz’den gelen dev bir çınar; taş gibi yüreği; fabrika bacası gibi nefes buğusu tütüyor Çamlıca sırtlarında; geğirmesi bile ilişiyor boğazın dalgalarına ve de sürüklenen Rus şilebinin sol cenahına; bir de poyrazın sürüklediği Gürcü kuru yük gemisinin bandırasına… Karadeniz fena kudurmuş, bugün çok acayip bir rüzgâr var ama…Karşı yönde ansızın dev bir transatlantik; rotası belli değil ama Panama bandıralı… Hemen geri çevirdik, tayfalar acayip direndi; sonra da pes ettiler, kattık önümüze şerefsizleri… Arkamızdan bir de Yunan şilebi… Onun peşinden ne idüğü belirsiz bilmem kaç balıkçı takası daha; Karadeniz’den geliyorlar, rotaları belli mi belli, gidiyorlar tam yol Marmara’ya ve de dosdoğru Kumkapı’ya… Bizim minibüste bir korku, acayip bir heyecan, bir de panik; hoparlörden yanık bir arabeskle hızla ilerliyoruz… Allah’ına ve de kitabına dek en son sesle, “Batsın bu dünya diyor” Orhan Baba… Bebek sahilleri var ya, şu sıralar hanımeller ve de güller çok acayip kokuyorlar… Sümbüller, akasyalar, leylaklar sarkmışlar yollara... Erguvanlar, lavantalar ve de zambaklar içimizin en derinliklerinde geziniyorlar… Boğazda bu mevsimi yaşamak var ya, aman Allah, hayat bir başka güzel ama… Bir yudum nefes almak var koyu yeşil sarmaşıklar altında… Bugün derinden bir iç çekip ölmek var Tarabya koylarında… Emirgan Korosu’ndan salınır beyaz bir lale adalara… Kanlıca sırtlarından bir pembe gül kokusu ilişir İstanbul semalarına… Boğazın serin sularında bir kuru yük gemisi daha; Macar bandıralı, veyahut ta bir İtalyan… Almışlar boğazın enfes kokularını, keyifle seyrediyorlar ama kıyıya çarpacaklar ha… Bizim minibüste bir korku, acayip bir heyecan, bir de panik, hep birlikte akıyoruz Marmara’ya… Bir palamut sürüsü peydahlandı aniden tarihi Beykoz Vapuru’nun hemen kıçında… Çengelköy’den bir hıyar tarlasına teğet geçiyorlar… Vay namussuzlar vay… Varsın sürsünler kıçlarını iskeleye; ne olmuş zerzevatlara yani… Azıcık yamulsunlar; birazcık benzesinler hıyara, domatese, patlıcana ve de taze soğana… İşte tam turşu zamanı ha; üç beş kavanoz da salça… Bugün dünyanın yuvarlak oluşunun bilmem kaçıncı yıldönümüdür ve de tam cacık zamanı… Gelmiş geçmiş en büyük buluş, yoğurtlu cacıkla insanlığa bahşedilmiş… Rönesans- Reform ve de Coğrafi keşifler cacık yiyerek keşfedilmişler... Bir kâse ekşi ayran, veyahut ta Kanlıca yoğurdu; üç beş diş sarmısak; bir tutam da dereotu veyahut ta maydanoz… Yanında iki iri Çengelköy hıyarı… Şöyle bir kesip doğrayacaksın; sonra da altını üstünü karıştırıp servise hazırlayacaksın; öf anam öf… İnsanın şahdamarına giden yol, midesinden geçermiş; Hazreti Mevlana der ki “gönül sofralarımız yoğurtlu cacıkla inşa edilmiş; bol bol cacık yiyiniz, ağzınızdakileri çiğneyiniz ve de insanları çok seviniz ”… Yanında birkaç dilim de kaşar var ya; bir şişe de yeni rakı veyahut ta yıllanmış şarap; bir de hamsi ızgara ki uy anam uy… yeme de gel yanında yat… Ve de Hisar önlerinden bir ses “Batsın bu dünya” diyor hala Orhan Baba…Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüsünden kaçış yok bugün, boğaza acayip el koymuşuz; tam yedi âlemi akıntıya sürmüşüz; ortalık toz duman, perişan; Boğaz’da acayip bir can pazarı… Laf dinlemeyen birkaç NATO gemisini az önce batırmışız ve de bulmuşlar Cehennemin en derinliklerini… Kaptanımız “tam yol ileri” ama tarihten bir ses diyor ki,“ordular ilk hedefiniz Sarayburnu önleri”… Beylerbeyi açıklarında üç yunus, zıplıyor havalara; bugün yanıyor İstanbul Allah’ıma kitabıma… Üsküdar’ın gül bahçelerinde acayip bir budama var ha; Bağlarbaşı, Toptaşı ve de Selamsız dâhil, kırmızı, beyaz, sarı, pembe güller budanıyor ve de yabani otları ayıklanıyorlar... Paşakapısı Cezaevi’nde acayip bir tahliye var; özgürlükler ve de ileri demokrasinin nimetleri içimizde bugün… Hırsızlar, kapkaççılar ve de soyguncular birer birer tahliye oluyorlar… Her biriniz birer muhteşem kazmalarımızsınız; bugün sokak aralarında olunuz İstanbul’un; ya Allah Bismillah deyü nidalarınızla yeniden işbaşı yapınız… Yiyiniz ey can dostlarımız acayip yiyiniz; hiç durmaksızın yiyiniz; ama sakın gebermeyiniz ve de bol bol geğiriniz lütfen…Kazıklı yolda kahverengi bir kedi boylu boyunca yatıyor yerde... Frene bile basmamış, çiğnemiş, ezip geçmiş ve de kaçmış alçak bir şerefsiz… Plakası bile beli değil adi herifin… Bir seyyar lahmacuncu son anda yetişmiş; Aman Allah’ım, yerde can çekişiyor kahverengi kedi… Elinde keskin bir bıçak, lahmacuncu iş başında... Neyse ki iş tatlıya bağlanmış ama yolcular hala tedirgin… Bizim minibüste acayip bir homurdanma; Midesi bulanan bulanana ve de bir genç kız başladı kusmaya... Minibüste tam bir rezalet; herkesin eli burnunda; ortalık berbat mı berbat… Kızcağız yoğurtlu ıspanak yemiş, kimilerine göre de salçalı makarna… Ama en son sözü kaptan söylemiş, “Allah’ıma kitabıma, patlıcan musakkadır ve de bol sarmısaklı cacık yemiştir; açınız camları; hava girsin içeri; lütfen yardımcı olunuz; kustukça kussun; aman dikkat edin boğulmasın kızcağız… Tüh be… Mahvoldu yine arka koltuk; daha bu sabah iç dış yıkama yapmıştık ve de motoryağını değiştirmiş, lastikleri de yeni şişirmiştik”Kıyametler kopuyor, kulaklar sağır, gözler kıpkızıl ufuklarda… Allah aşkına; çok acayip siren sesleri var; Kabataş-Üsküdar arabalı vapurunda 21 pare top atışı… Sona erdi gül bahçelerindeki yabani otların ayıklanışı… Bahçıvan çöpleri, budanan gülleri ve de cimleri boğaza dökmesin mi; vay şerefsiz hıyar oğlu vay, pardon… yani görgüsüz adam… Tam bu sırada Sultanahmet’ten yükselen yüz yirmi desibel ezan sesi; boğazın serin sularından semalara yayılan acayip gül kokuları; ya Allah, Bismillah deyü nidalarıyla göç kervanında bir de martı sürüsü var… Kız Kulesi açıklarında birkaç yunus, önden giden atlılar misali… İstanbul’dan bir kaçış var gülüm; yok oluş çığlıkları bugün; acayip bir Nuh Tufanı ama… Ya Allah, Bismillah, motor tornistan, iskele alabanda… Bozuk bir plak gibi “batsın bu dünya” diyor hala Orhan Baba...Gök yarıldı; kırmızı oklar gibi Boğaza düşen yıldırım ve de şimşek… İstanbul Boğazı’nda sanki bir Preveze Deniz Savaşı daha… Çekmiş kılıçlarını Barbaros Hayrettin Paşa, bir bir gönderiyor Rus şilebini Boğaz’ın serin sularına bir kez daha… Bizim minibüse el sallıyor ve de gülümsüyor Barbaros Hayrettin Paşa... Bugün cehennem’den bir kaçış var gülüm… Dolmabahçe önlerinde yaşanıyor bir tarih tekerrürü… Ayasofya’dan dumanlar yükseliyor; dev alevler paçayı sarmış, yangın göğe eriyor; aman Allah; trafik acayip tıkalı; ağır ağır ilerliyor itfaiye… Galata Kulesi’nden Hazanfer Çelebi tam tepemizden uçuyor... Patrona Halil ve adamları Osmanlıya kafa tutmuş, kök söktürüyorlar, acayip bir başkaldırı ha… Topkapı Sarayı'nda acayip isyan; Yeniçeriler sarayın çatısında III. Selim'in kellesini almışlar; Harem’den cariye çığlıkları; Babıâli Baskını ve de kazaskerler idam sehpasında; kelleler acayip koltukta; havada uçuşuyorlar, hepside birer birer asılıyorlar bugün…Bizim minibüsün yolcuları elden ele verirken ücretleri, yolculardan birinin diş ağrısı tutmasın mı; aman Allah’ım; hem de azı dişi ha… Acayip canı yanıyor kadıncağızın, fena kıvranıyor ama... Kolonya verdik acısı dinsin diye; bir şişe bedava kolonya içip kafayı çekmesin mi? Vay be, bizim minibüs biranda döndü meyhaneye… Kadıncağız bir daha susar mı hiç... Evdeki kirli çamaşırlar bir bir döküldü ortaya… Kocasının şerefsizlikleri olduğu gibi serildi dışarıya ve de kulak misafiri olduk şerefsizin binlerce yediği nanelere... Olmaz böyle bir şey… Tüh suratına be… Amma da rezil adammış… Yazıklar olsun… Çiğ çiğ yemiş bitirmiş karıyı be… Ne adamlar var yahu… Önce kıracaksın kemiklerini çatır çatır şerefsizin; yedi âleme birden ibretlik olsun diye asacaksın böylelerini; hiç acımadan Taksim Meydanı’nda sallandıracaksın; sonra da bir çöp kovasına boylu boyunca atacaksın…Kuruçeşme önlerinden hızla yol alıyoruz, kâh denizden, kah karadan, martılar süzülüyorlar havadan ve de hepimizin rotaları tam yol Marmara’ya… Bugün Osmanlı Viyana önlerinde ama bir kaçış var İstanbul’dan gülüm… Gülhane üzerine çökmüş ağır bir kara bulut kümesi çiseliyor; fena gök gürlüyor ha… Acayip yağacak ama… Kadıköy’den yuh sesleri… Oh be, içimize değsin… Fener-Cim bom’dan tam beş gol birden yedi; 1461 Trabzon-Cimbom’u darmadağın etti ve de Muhteşem Süleyman buna çok fazla sevindi… Bugün tarih, bir kez daha bin dört yüz elli üç… Donanmayı kızaklardan değil, omuzlardan indiriyorlar Haliç’e… Olimpiyat Şampiyonu Naim Süleymanoğlu çok fena yorulmuş ve de bir çigara molası vermiş… Edirnekapı surlarını Macar topçusu değil, gol kralı Hami Mandıralı’nın bazuka şutlarıyla dövülüyorlar; gözlerimize inanamıyoruz, olmaz böyle şey Allah’ıma kitabıma… Sarıyer-Beşiktaş-Taksim minibüsündeyiz, kaptanımız amcaoğlu Erdoğan ve de Galata önlerindeyiz. Yavuz Sultan Selim Han bembeyaz atıyla yürüyor en ön sıralardan… Şah İsmail’in ödü patlamış, korkudan fena kaçıyor ha… Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan deyü… nidalarıyla şanlı tarihimizle acayip böbürleniyoruz ve de Ergenekon Destanı’nı canlı canlı bir daha yaşıyoruz… 70 körükle eritilen Altay’lardan yeni çıkmışız; gök yeleli bir bozkurdun hemen peşindeyiz… Trabzonspor golleri yedikçe yiyor ama… Avni Aker’de durumlar çok vahim; lütfen uyumayın; aman uşaklar sıkunuz dişunizi ha… İstifa bir kaçış değil; Şenol Güneş milli takıma geri dönecek mi, bilemeyiz… Çileli coğrafyamızla şanlı tarihimiz bugün birbirine fena karışmış… Kimyamız, Fiziğimiz ve de matematiğimiz acayip mahvolmuş ama… Bugün önden giden atlıların peşindeyiz; Sarayburnu önlerinde dev bir akıntı, öylece ilerliyoruz, adım adım göçüyoruz Marmara’ya, Burgaz’a, Kınalı’ya ve de Heybeli’ye dek gülüm… İçine tükürdüğümün İstanbul’u var ya… Yesinler senin tarihini; batsın coğrafyan ulan… Biter mi hiç çilen; boğazına yuh olsun senin; Allah belanı versin; zıkkımın kökünü yiyesin, seni Çengelköy hıyarı seni… Yazıklar olsun sana, vay anasına sayın seyirciler, ha sıttır ordan şerefsiz; batsın bu dünyan senin; içine şey ettiğimin coğrafyasının şeyi… tarihin derinliklerine ve de dokusuna hiç dokunulmadan yansın İstanbul bugün… Varsın Roma olsun İstanbul gülüm… Çayır çayır yansın ve de kül olsun İstanbul… Ellerinde meşaleler minibüs yolcuları birer Neron olsun ama Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüs hattına sakın dokunulmasın…Bir İstanbul sevdalısı, Karadeniz’den gelen dev bir çınar, minibüs kaptanımız Amcaoğlu Erdoğan… Bir güzellik abidesi gezinir durur Sarıyer-Beşiktaş-Taksim minibüs hattında bugün, elinde tespih, başı dik, alnı açık, taşıyor İstanbul’u tam yarım asır… Asla bükülmedi, eğrilmedi, helalinden yedi, harama uçkur filan çözmedi… Nihayet o gün, Sarıyer-Beşiktaş-Taksim yolculuğumuz da sona erdi ama tadı ise hala damağımızda kaldı gülüm…
Yaklaşık 15 yıl önceki Sarıyer-Beşiktaş-Taksim minibüsündeki yolculuğumuzun anısına…
20.02.2013
Hilmi DEDEOĞLU
| 1,752 |
Bülbül..
Gam-ı figanda hasta bülbül
Ötmez hazanda yasta gönül
Ah gelmez oldu dildar-ı gül
Sararıp solar gülmez bülbül.Bahar geldi neşe-i muhabbette
Ötüşler bir başka,başka bülbülün...Diller ne hoştur,hoştur bu gün
Gülü meşkte seyreyler bülbül
Şen şakrak diller,öter de bugün
Goncalar sunar bu bahar da gül...Bahar geldi neşe-i muhabbette
Ötüşler bir başka,başka bülbülün.Kalb-i hüzünden eser kalmadı
Gülün lebinde ötüşür bülbül.
| 58 |
Kalpazan
Bıktım bu dünyadan
Her şey yalan dolan
Para üstüne kurulmuş
Evet evet para
Bildiğin kağıttanBazen içim daralır
Başımda zırdelilik
Birden gözüm kararır
Resmen kepazelik
Şeytan diyor ol kalpazan
Tıkır tıkır para bas
Bir yığın odundanKızmayın öyle hemen
Anlamadan dinlemeden
Hiçbirinde gözüm yok
Hepsinin canı cehenneme
Dağıtırım bir uçtan bir uca
Ulaşıp her fakire
Kâğıt kaplarım dünyayı
Kâğıt değil miydi kavgasıGözü doysun hepsinin
Fakirin de gülsün yüzü
Alayı bir birine benzesin
Bitsin paranın gücü
Varsın akılları kaçsın
Çok akıllılar ya sanki
Avuçlarından aksın
Lanet paranın kiriSonra kendine gelsinler
Tabi kolay değil o kadar
Baksınlar bir güzel
Meğer kimmiş insanlarUmurumda bile değil
Varsın desinler ardımdan
Mahvetti dünyayı
Bir deli kalpazan
| 109 |
Anlatıyorum I
Gözlerim kapalı,
Bir halkanın ortasındayım.
Karanlık içinde huzur var,
Huzurun içinde elbette karanlıklar! Aşk neymiş, tutku ne?
Yalnızlık ebedi payitaht!
İçimdeki fırtına denizi mürekkep
Yazılıyor dalgalarla baht! Teneşir kadar enfes!
Ellerimin sele boğduğu kara tarlalar!
Okyanus kapanırken edilen secde
Boşlukta nedir bu kesretten duvar? ! Gitmeliyim.
Tükenmeden.
| 49 |
Nazım'dan Ve Cendrars'dan Sonra
Geceyarısı geçen güzden kalma birkaç yaprak kırk yıllık kahve
renkli bahçeler ve bir mimibüste
Kartaldan eminönüne giderken uyumuş titreyen bir çırak
Karanlık denizi köpürten dalgaları yararak çook gizli bir yere
giden tenha bir üsküdar alanı gemisiyle
bu yolculuğa başladım senden ayrılıncaBalığın karnında yunus bir kumul masalı anlatmaya
başlarken solgun belleğinde
Söğütler ve leylak ve kara lale soğanı çorbasıyla
işe koyulan balıkçıların ilk çektikleri ağa
takılan dülger balığı gibi çirkin ve şaşkın ve öfkeli
Yaralı bir arap kısrağı gibi bekleyerek ensemde yağlı kurşunu
alanın güvertesinde öylece
kaptan miyim kürek mi bilmeden duruyorumBekçiler görünmez oldu çırak çocuklar ve köpekler
gizlendiler kuytu köşelere
Büyük ve paranoyak kaya devinin geniş çeneleri
boğazından soğuk sular akıtarak çarpıyor
birbirine ve karşı kıyıda duran solgun sevgilimin
saçlarına kül bana ateş savuruyor
Bütün ölü şeyler yangın yerleri eski savaşlar ve ne yapsam
geçip gidiyor ayrılığın günleriNereden çöküyor bu sis karadenizinin sularını akdenizin kuytu
ve narların portakallara karıştığı derin koylarına ulaştırıyor
Nereden başladı bu hüzün güz yapraklarını taa nisan günlerine
eşiklere rıhtımlara sürükleyip
yeniden çamura bulaştırıyor
Alanya kalesinde uçuruma yakın doğan kara saçlı bir oğlanın
kara keçi pöstekisinde kabaran bir kedi dili gibi diklenerek attığı
Beyaz niyet çakıllarıyla denizin dibinde yuvarlanan binlerce milyonlarca
büyük ve mermer güllenin uğultusu ters akıntılarla
üsküdarın karanlık sularına nasıl geliyor?Alanya'da doğdum babam hakimdi
düzlüğe, kız kaçıranlara, denizin yakın sularına geceleri
koyunların çene kemiklerinden çift hörgüçlü develer yapıp ablamın
ağzını büyük bir çuvaldızla diken ve bana
korkulu masallar anlatan sırmalı nineye
O günlerden kaldı kulağımda 'yeni kesilmiş' nar
çiçeği ve portakal yapraklarının sesi
Ve yaşamımdan hiç eskilmeyen uçsuz deniz duygusu
İki jandarma belirdi alanda, kaptan köprüsünde dolaşıyor
hergele bir ekip otosunun homurtusu
Sonra iki daha ve üç daha ve dört
acı....................
| 280 |
Gurbet
Gurbette hüzünle çöker karanlık
Rüzgâr sesi kırık camlarda ıslık
Kederler sürekli sevinçler anlıkUçsuz bucaksız bir çöldür gurbet
Gözyaşıyla dolan bir göldür gurbetHava kararınca yürekler sızlar
Bıçakla açılmaz olur ağızlar
Garipler uyumaz bir de yıldızlarZehirle sunulan bir baldır gurbet
Denizde tutulan bir daldır gurbetGurbet zorunlu hicret ateşi
Yoksulluk gurbetin ikiz kardeşi
Doğması beklenen umut güneşiDikenle çevrili bir güldür gurbet
Altında köz olan bir küldür gurbetİnsan ekmek için düşmekte çöle
Sılada vatandaş gurbette köle
Alışır kendine biçilen roleGaribin altında bir çuldur gurbet
Yârin mektubunda bir puldur gurbetBir nefes sigara ve bir yudum çay
Böyle geçer her gün her hafta her ay
Garibin dileği küçücük bir payFakirler için bir züldür gurbet
Zindanın camında bir tüldür gurbet
| 114 |
Yokluğuna Yağmur Yağdırıyorum
her aklıma gelişinde sen
gözlerime yağmur bulutları kümeleniyor
sonra ayrılık bir şimşek gibi çakıyor beynimde
içimi kızgın bir çöle çeviren hasretin
dudaklarımdan dökülen isminle birlikte
yokluğuna yağmur yağdırıyorum...ben seni sevdiğimden beri
güneşin her doğuşunda
çalınan her ayrılık şarkısında
düşüncelerime senli anılar yükleniyor
sonra gözlerim uzaklara dalmış
içimde esen elem rüzgarıyla
yokluğuna yağmur yağdırıyorum.bu yağmur bulutları birazdan geçip gidecek
bu yağmurlar bir gün dinecek sanma
içimde bitip tükenmeyen hasretin olduktan sonra...
| 73 |
Mavi
kadehime sığınır kırılgan notalar
tabağıma sitemli sözcükler dolar
mavi bir kadının sevdasındayım gözlerimdeki buğulu keder
kahkahalarıma ihanet eder
mavi bir sevdanın yasındayım renkler tutsağı karanlığın
şiirler öksüz, şarkılar yarım
mavi bir yasın ortasındayım
| 34 |
Hak, Adalet, Özgürlük
Yaşamın olmaz ise olmazları,
Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük?
Yok olursa ağlarsın zarı, zarı;
Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? Geliyor onlar tarihten bu yana,
Hem bana gerektir, inan, hem sana;
Yaşa bunları içten kana kana,
Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? Her zaman onları iyice koru,
Gelişsin, serpilsin olsun bir koru,
Elden gittiğinde çekilmez zoru,
Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? “Adalet yerini buldu, denilir.”
İşine gelmezse korkunç yerilir,
Haksızsa kişi yere serilir,
Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? Şahinim onlara sıkıca tutun,
Kesinlikle eller üstünde tutun,
Gözünü kırpmadan hap gibi yutun,
Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? 12 Ekim 2011/Mustafa Şahin-Malatya
| 101 |
Karanlık Düşüncelerle
sarıyordu zaman
yaşlı gözleri inci gibi
ayışığında damlıyor
içgüdülerden fırlıyor
karanlık düşüncelerleaya tuttum yüzümü
parmak ucum yıldıza
ışık çevre çizgisinden sızar
kara bulutlar neden dokunur
karanlık düşüncelerleçıdam yaprağı dalında sarardı
ümüğünden boğumlanmış nida
üç adım beri gelmezse sesi orda dur
azın çaylar gibi kudurur şimdi
karanlık düşüncelerleen son nerde gördüm seni
saçların ıpıslaktı yapışmış
şarkılar söylerdin ışıltılara
su birikintisi göletin başında
karanlık düşüncelerleayrılık tılsımında kahroldum
hüzün serinliği yüreğe düşen
gülün yanında diken gibi miydim
hep kaçardın benden uzaklara
karanlık düşüncelerle21:58 02.11.2009denizli
| 83 |
Bu Kütük
‘’Anayasa işi petrol bulmaktan daha zor’’ diyen dili eşek arısı soksun desem de sokmuyor işte. Ve bu kaçıncı artık! Anayasa hissi bu kirde odunlaşmış bu insan başbakan yardımcısıymış. Ağlamıyorum. Bu odun ruhun bir devlet işinde varlığıyla akıl hastanesinde mi olduklarını sordum kendime. O ruha acınır bir laf söylemeye….Ya Türkiyem? Onun hali bunlarla ne olacak? Tanrım! Ağlamıyorum. Yalvarırım bir düşünce olanağı yarat bana. Bunlar hangi heyeti bu işe hangi şartlarla koştular ki, düşünmeye ürperiyorum… yeter be! Yeter bu köhnelik! Yeter bu kadar berbatlık! Daha ne kadar kütüklük düşkünlüğü sergilenecek? Allah’ım şu mübarek ramazan ayında sevgi duygum ağlıyor, sevgim ağlıyor, ağlattırılıyor acımasızca… Tutuklat şu dilleri, bitsin şu kütüklük… bu ayıplar nereye varsın daha? Alınsın ellerinden Anayasa artık! Alınsın! Alınsın! Bu kütük okuma yazma biliyor üstelik. Anayasayı bir torbaya koyup tekmeleyecek iştahıyla, 10 günlük bebeği torbaya koyup 4 kişilik futbol keyfinden ne farkı var arasında? Hiç mi benzerlik gören yok Allah aşkına? Şiir ile koklaşıyoruz dedik hani? Şair ne yapar? Yazar ne yapar, kimdir medya, ne yapar savcı, hakim, hekim? Ne oluyoruz? Kimiz? Nerdeyiz? Allah denilen en mübarek aydayız! Merhamet! Allah’ın aşkı için merhamet dileniyorum ben! Yalvarıyorum, bu kütüklükle ele, ağza alınmasın Anayasa! Bir Anayasa ile böyle telaffuz edilebiliyorsa, ulus varlığı nedir? Bu boşvermişlik ne olacak? Nedir şiir? Kimdir Şair, yazar, neyi dinler Akademisyenler? Allah’ın aşkı için bari göstermelik bir saygıyı becer Allah’ın şirreti, başımızın belası kütük! Hiç mi kimsede ahlak hissi kalmadı? Anayasa edeple alınır ağıza! Din işleri başkanı ne diyor bu edep bozukluğuna? Bu kütük hiç mi diline bir dua almadı? Bir dua ile bağdaşır mı bu kütüklük? Hiç mi namaz kılmıyor bu kütük? Ne yapıyor, nasıl hareket ediyor namaza durunca? ................................İNSAF BE! ...................İNSAF! ...................
Allah’ın aşkı için insaf! Allah’ın aşkı için insaf! Allah’ın aşkı için insaf!
| 288 |
Haydi.
Haydi sevmelere gidelim.
Şiir gibi birbirimizi sevelim.
Kuşanalım insanlığımızı.
Yürekleri fetih edelim.
Haydi yüreğim sevelim sevelim.
Îlahi Kudretin şefkatine edelim.
Yıldız yıldız karanlıkta görünelim.
Aydınlıkta göz göze gelelim.
Sen bende ben sende.
Îç içe aydınlığa edelim.!.
| 37 |
Mutluluğa giden yol
Gün gene bitti , hava karardı
Şehrin üstünü bulutlar sarıyor
Ürkütücü bir sessizlik hakim
Ama sen gelde bana sor içimdeki aydınlığı
Dışarı çıksam etrafı aydınlatırım herhalde
Etrafı bulutlar sarı....................
| 32 |
Ne (II)
Söz günah sukut günah
Ne gör ne duy bundan sonra!
Ne konuş ne düşün bir dahaBöl parçala yok et kelimeleri
Vakitsizce dilden dökülenleri…
Zamanlama özürlü tüm saniyeleri
Ufala dağıt her saliseyi…Ansızın yaşanıyor her kare
An sızım sızım sızlatıyor…
Ne tadilata vakit var
Ne hasarı bertarafaAynı suda bile
İki kere yıkanılamazken
Bu beden her dem öğütülürkenNe dünde kalabilirim
Ne de şimdi de saplanabilirimSöz günah sukut günah
Ne gör ne duy bundan sonra!
Ne konuş ne düşün bir dahaBi beden daha büyüğü yok muydu bu hayatın
Sanki her köşesinde eğreti kaldım
| 91 |
Rüzgar Gibi Geçmek
Rüzgar gibi
Gelip geçti birileri
Ve
Halen geçmeye devam ediyorlar
Şanlı ve kanlı şöhretleriyle
Sırat köprüsünden geçer gibi
Tarih sayfalarından
Daha
Kimler geçip gidecek acaba
Dünya yok oluncaya dek
Tanrı bilir
| 34 |
Can Türkiye’m
Dağlarında soğuk suyun
Çanakkale’dir can ruhun
Dumlupınar, İstanbul’un
Öz mekanım can Türkiye’m. Can Türkiye’m, can Türkiye’m
Toprağın kutsal Türkiye’m
Al bayrağım göklerinde
Dalgalansın can Türkiye’m. Gökten bayrak inmeyecek
Ezanlar hiç dinmeyecek
Bu meş'ale sönmeyecek
Canım cananım Türkiye’m. Değişmem seni dünyaya
Selamlar olsun ataya
Hacı Bektaş, Mevlana’ya
Dergah olan can Türkiye’m. (23.04.2008. İst.)
| 54 |
Mutluluk
MUTLULUK
Mutluluk, mutluluk, neşe!
Gülümseyen güneşin ışık saçmasıdır.
Seninle koşturup oyun oynamamdır.
Hilesiz, kazasız oyun mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk, neşe!
Kalplerin birbirine bağlanmasıdır
Sevginin bahçesinde bir yer bulmaktır.
Altın gibi zevkler sunar, mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk, neşe!
Birlikte hesaplı, güzel çalışmadır.
Kazançlı, bereketli hasatlardır.
Sunulan güzel gelecektir, mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk, neşe!
Yıldızların bizi aydınlatmasıdır.
Kitapları şıkır şıkır okumaktır.
Sayısız nimetler tatmak mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk, neşe!
Kanatlanıp seninle uçabilmemdir.
Güzellikler sunmadır eşe, güneşe.
Sağlık, şükürle yaşamak, mutluluk neşe.Mutluluk, mutluluk neşe!
Sevgiyle okşayan tatlı bakışlardır.
Yanakta, dudakta gizli gülüşlerdir.
Kalpte çiçekler açmasıdır,mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk neşe!
Gözlerin, gönlün memnun olmuş halidir.
Özlenen anlar, dokunuşlar, sözlerdir.
Sevgiliye senalardır, mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk neşe!
Baktığım o sevgiliye sahip olmaktır.
Güzelleşmek bakımlı temiz olmaktır.
Hayran eden cazibedir mutluluk neşe.Mutluluk, mutluluk neşe!
Kolları kaldırma, indirme vücut sallamadır.
Parmakları kilitleme, çatlatma, adımlar atmadır.
Düğünümdür şarkı, danstır mutluluk, neşe. Abdullah Bedeloğlu
| 140 |
Bir Zamanlar Çocuktuk
Bir zamanlar çocuktuk
Şeytan uçurtmaları ile
Kafa tutardık kuşlara
Ne kadar bağırsak
O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk
Kağıttan gemilerle seyahat ederdik
Yedi denizde
Ne kadar düşersek çamurlara
O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk
Ne yapsak
Nereye kaçsak
Ne kadar koşsak
O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk
Ayıp diye bir şey yoktu oyunlarımızda
Büyüklere inat
Ne kadar şımarsak
O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk
Sınırsız hayal gücümüzle
Kafa tutardık gezginlere
Ne kadar gezsek
O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk
Alabildiğine korkusuz
Başa çıkardık canavarlarla
Ne kadar cesursak
O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk
Bir de büyüklerin anlattığı öcü hikayeleri olmasaydı
Karanlıkta çıkagelen
Ne kadar korkarsak
O kadar çocuk olurdukAşkla, hevesle
Ekmek derdi olmadan
Uçan kuşa hesap vermeden
Ne kadar çocuksak
O kadar çocuk olurduk
04/06/2004
| 128 |
Bizi anlattım
Telefonda konuşurken bir tanem,
Sana seni değil, bizi anlattım.
Ne konuda ne anlatsam söylesem,
Sana seni değil, bizi anlattım.Bu güne dek hep susmayı yeğledim.
Hem seni ağlattım, hem ben ağladım.
Konuşurken daha iyi anladım,
Sana seni değil, bizi anlattım.Sevgi mi, tutku mu bilemiyorum,
Söylemek istiyor, diyemiyorum,
Hatamı bu yoksa bilemiyorum,
Sana seni değil, bizi anlattım.Ayrılmak istesem, ayrılamam ki,
Kavuşmak istesem, kavuşamam ki,
Çözüm yok, arasamda bulamam ki,
Sana seni değil, bizi anlattım.
| 74 |
Rubailer
Tanrı, cennette şarap içeceksin der
Aynı Tanrı şarabı nasıl haram eder
Hamza bir arabın devesini öldürmüş
Şarabı yalnız ona haram etmiş Peygamber
| 23 |
Tahama Mektup 1
12 - 10 - 2017 ,Telofonun geldi çok mutlu oldum.Ne güzel hayalerin vardı kurban olduğum.Dede sana bir şey göstereceğim dedin bak kocaman uçak görüyormusun,o kadar gerçekçi kouşuyordunki o kadar heycanlı nenele senin İstanbula Havalanına geldiğini düşündük.Dede diyordun bulutların üstündeyiz.Bulutlara uçakçarpmazmı ded diyordun.Bulutlar çarpışırsala savaşırlarmı dede diordun.Birde ya uçak düşerse diiye sordun .Düşmez korkma oğlu dedim.Bulutlarda döüşmez Bulutlar çarpışınca Şimçek çakar yağmur yağar dedim.Dede hadi gel hemen uçag bin diyordun.Dünyaişi insan hali bağzı işleri yapmazsan olmuyordu.Tamam oğlum en kısa zamanda gelecem dedim.Ah Taha canım oğlum Bizim bedenlerimiz ayrılıyor,ama yüreğimiz ayrılmıyor.Senin şu hayalerin varya büyüklerin bile kuramıyacağı hayelerin ve sendeki samimyet Çok insana örnek olacak samimiyet.Sevgi İşte bu Sevgi dağları deliyor,sevgi Bulutları parçalıyor Sevgi uzağı yakın ediyor.Ölmesem bu ayrılığa bir çare bulamalıyım oğlum.Seni çok seviyorum can TAHAM.
| 128 |
Rosaceae
al'ın nereden?iç gerçekler
içresi dudak kıvrımında
roseceae Tanrı'nın
yağmuru
toprağını emziriyorpapazkarası
gün doğuşu
gün batımı
kırmızı,siyahı
damak değirmeninde
öpüyorkelimelerin dumanı
elleri ateş yalıyordumanın içinden
güzel el
çıkarıyorO'ndan
al'ın
O'ndan
yüz güzelliğionBİRnisANikiBİNonyedi
| 32 |
Güneşten Uzak
Konuklarımız için yıkadık sizin için
Kıyılarımızı bol köpüklü dalgalarla kıştan
Nisan sabahlarının buğusu saçlarınızda
Mavi gözlerinizde sevinç
Telli turnalarla geldinizEn saydam mavilikleri çektik üstünüze
Toroslar'dan Ağrılar'a kadar
Üzüntülerden arındık sizin için
En güleç yüzümüzle çıktık karşınıza
Papatyalar gibi tekdüze
Erkenden uyardık çiçeklerimizi
Kalkınmamız sizden olacakmış
Başımızın üstünde yerinizIzgaralarda lüferler emrinizde
Tabaklarda mayonezli levrekler
Ağız tadıyla yiyemediğimiz
Kirazlar canerikleri çileklerBulutun kınalısı denizin mavisi bizde
Yurdumuza bir renk de siz getirdiniz
Esmerler sarışınlar yeşil gözlüler
Hoş geldinizBiz bu güneş ülkesinin çocukları
Öfkeyle umutla beslenen
Yaz geldi mi ebegümeci madımak
Kar yağdı mı dağda bayırda
Davarımız sığırımızla yarı tok yarı aç
Biz bu güneş ülkesinin çocukları
Kuru emzikle büyüyen gecekondularda
Odsuz ocaksız
Bu mevsimde sevilerden uzak
Yoksun tüm aydınlıklardan
Sabrımızdır geleceğin harcını özleştiren
Bir tuğla bir tuğla daha
Bir avcumuzda kum
Bir avcumuzda kireç
Günler günler boşuna harcanan
Okunmuş bir mektup kirliliğinde
Buruşturulup atılmış günlerYazısız kâğıtlarca anlamlı
Alyuvarlarla beslenen özlem
Kum kireç ölçek ölçek zamanBiz bu güneş ülkesinin çocukları
Güneşi konuklara bırakanOysa bardaklarda altın yeşili şarap
Marmara'nın midyeleri soframızda
Olgun domatesler taze soğan
Derilerde Afrikalı yanıklığı
Hoşi Ming'li savaş çocuklarıyla birlik
Garcia Lorca'lı kızlarla bir aradaKarşıda Nâzım'ı dalga dalga getiren deniz
Oturup diz dize bir kıyıda
Aynı balık çorbasını kaşıklayabilirdikBiz bu güneş ülkesinin çocukları
Güneşi bulutların ötesinde bırakan
| 207 |
Tuzu Kurular
22/4/27Kaçtıkça hayatımızın,tadı tuzu
Köreltilmişse Adalet Hanımın gözü
Dağladılar kızın gözlerini
Kızgın şişlerle
Onlara lazım değil ya Adalet
Torunlarına bile acımazlar
Biz ıslanırken,yobaz sağanağıyla
Gülüyorlar, sakallarını kaşıyarak
Tuzu kurular
| 30 |
Cumhuriyet Sevdası
Cumhuriyeti tanıyalım
Özgürlüğü koruyalım
Vatanımızı savunalım
Sevgileri paylaşalımDüşmanın ayağından
Kurtarıldı bu vatan
Türkiye Cumhuriyetini kurmaktı
ATAM'ın gönlünde yatanÖzgürlüğü yurdumdan
Dalgalanan bayrağımdan
Cumhuriyetin aydınlığından
Mahrum etmesin yaradan
| 28 |
Gül ve Peygamber
Elleri yaralayan gül
Gönülleri ferahlatan Gül
Kokusu misk-i amber Gül
Hatırlattığı Hz Peygamber Bahar gelince etrafı saran
Bülbüllere kucağını açan
Varlığın sevdiği Can
Seçkinlerin bulunduğu alanHüzün diye anılan yıllar
O hüznü başlatan kimler
Gül’ün de pörsük olduğu günler
Hz Allah gülünü hemen müjdelerGülün vardır,acıtıcı dikeni
O Gül sevmez gönül kıranı
Sever kırılanı tamire hazır olanı
Ağlayanın sızısını dindiren O olmalıHayat Gül’le başlar,Gül’le biter
Bu Gül’ün ömrü ikindiye kadar
Akıllı insan Gül’ün yollunda gider
Naakıl dünyasını ve ahretini kaybederBu insanlığa bir Gül yeter
Başka çiçek aramaya ne hacet var
İnsanlığa gönderilen son peygamber
Bize O’nun yolunda olmak düşer
20072008.1300 Ahmet Özcankaya
| 103 |
Günaydın
Günaydın gökyüzü
Günaydın günü aydınlatan güneş
Günaydın işçi, emekçi
Günaydın kuşlar, ağaçlar
Günaydın deniz ve martı
Günaydın aydınlığa adım atanlar29.11.2014 Semra BAŞER
| 23 |
Umut Gözlerin
Gözlerin güneşi andırıyor
İçinde bin umut saklı
Hepimize yetecek kadar
Ellerinde ki çatlaklar
Saçlarında ki tozlar
Anadoluyu taşıyor
Doğudan Trakyaya kadar
Senin kadar umut olmadı ben de
Senin Sahip olduklarından fazlası var
Ondan belki de
Bana da ver umut gözlerinden
Zira benim gözlerimde perde var
Benim ellerim çatlamadı hiç
Ayaklarım da
Yalınayak dolaşmak zorunda kalmadım ki
Ya da kışları okula yürümek zorunda
Ben de umut olmadı
Çünkü lazım olan herşey vardı
Ama biraz umudum olsaydı...
En iyisi paylaşalım seninle
Ben bendekileri vereyim
Sen de sendekileri
Yemeyi,giymeyi,içmeyi paylaşalım
Kardeş olalım
Sen benim kokumu al oralara
Ben de senin umudunu dağıtayım buralara.
| 102 |
Ramazan
Ümmeti Muhammed’e; ab-ı hayat Ramazan.
On bir ay tefekküre; yüce âyât Ramazan.Eğer güzel geçerse, cümle yıl güzel geçer;
Vuslatı İlallaha hoş seyahat Ramazan.O gelirken sevinen, affa kapı aralar;
Liyakatli gönül’e hak maslahat Ramazan! Recep ve Şaban ile hazır olanlar için;
Bulunmaz âlî fırsat ve tahiyyat Ramazan.Rahmet kapılarının hudutsuz açıldığı;
Mümin ve Müminata, maneviyat Ramazan.Nur, feyiz iksiriyle, zararsız hale gelen;
Nefis ve Şeytanlara, eza, feryat Ramazan! Hazırlık tam olmalı bu az gelen müsafir;
Hatemâ-tı Kuran’la hakka bîat Ramazan.Cehennemin yolları kapanır Müslüman’a;
Cennetlere neşeyle koş! Sevkiyat Ramazan.Fakir zengin bir olur saf tutar teravihte;
İbadete yönelten huş kemalât Ramazan.Fitre ve Zekât ile muhabbet kat-kat artar;
Saba yeli misali Selam, Salât Ramazan! Bin aydan daha kavi kadir gecesi onda;
Bulabilene felah ve hasenat Ramazan! Arefede hikmet var, sevinç var ve sürur var;
Bayrama ışık tutan nurlu âlât Ramazan.Garibi bayram güzel hak etmek daha güzel;
Gayret et kavuşmaya, ucuz fiyat Ramazan…
| 147 |
Hesaplı yalnızlık
yalnızlık çarpandır
birlerin içinde
sonsuzluğu çoğaltıryalnızlık eksilendir
azala azala en sonunda
yine kendine kalıryalnızlık bölünendir
her seferinde
yarısı gidilen
yoldur yalnızıkküsürattır
yalnızlık
yalnızlar toplamıdır
| 26 |
Aşk ve Gurur
Seven gönül elbette,
Bir şeyler söyler!
Ya sever, ya da sevmezsin...
'Aşkta gurur olmaz...'
Sustukça sen,
Sevgiden de uzak kalırsın!
Ben burada garip,
Sen de öylece durur olmaz...
Gurur aşkı öldüren bir zehirdir.
Sevmek sevilmek,
Engin bir derya iken...
Gurur başıboş,
Deli dolu akan bir nehirdir!
Kayalar arasında, etrafı diken...
Şunu bilesin ki,
'Aşkta gurur olmaz! '
Gizli gizli de olsa,
Açılır bir gün...
Gerçek bir sevgi,
Gönülde öyle durur olmaz!
Sana yalvarır durmaz,
Gelir seni bulur,
Açılır bir gün...
| 83 |
Veda Busesi
Ne bir veda busesi, ne gözyaşı isterim,
Kimseye görünmeden, sessiz çeker giderim,Veda sahnelerini, oldum olası sevmem,
Kendim çekip giderken, kimseye hüzün vermem,Yüzüm tebessüm eder, kanlar akar içime,
Akmasın diye yaşım, bent çekerim gözüme,Bir gözyaşı görürsem, gitmekten vazgeçerim,
Kimseyi üzmem amma, ben ölümü seçerim.
| 45 |
Umut
İyilik olur tasarım
Umut benim sermayemdir
Davam için taş keserim
Umut benim sermayemdirGüzel yaparım işimi
Helâlden yerim aşımı
Sormayın benim yaşımı
Umut benim sermayemdirUmudumu yitirmedim
Karakışı getirmedim
Varlığımı bitirmedim
Umut benim sermayemdirÇobanoğlu umut eder
Doğru olan yola gider
Korkma davran be birader
Umut benim sermayemdir(14.01.1999)
| 46 |
Yağmur 2
YAĞMUR 2Hava yağmu yüklü
Bulutlar kara bürüklü
Semada koptu gürültü
Yine yağmur başlayacakAç hadi avuçlarını
Tut yağmur sularını
Say tutamadıklarını
Gör ne çok seviyorum seniIslatsın bizi yağmur
Dur bekle gitmeyelim
Belki gö kuşağı doğar
Elele bekleyelimSarsın bizi gök kuşağı
Biz dilekler dileyelim
Renk cümbüşü o kuşağı
Islansakta bekleyelim
| 50 |
Gurur Duyar
Beyin şarap çanağına
Tükürdükce gurur duyar
Tombul tombul yanağına
Tükürdükce gurur duyarEnğel varmış cemaatına
Enğel varmış beraatına
Şer damlayan suratına
Tükürdükce gurur duyarTer değmemiş ak alına
Karga konmuyor dalına
Kokuşmuş pis sakalına
Tükürdükce gurur duyarAklım yetmez mealine
Ermek bilmez kemaline
Her gün şekli şemaline
Tükürdükce gurur duyarDerdin olsa bin düzüne
Alış Remzi'm bu hüzüne
Utanmaz nursuz yüzüne
Tükürdükce gurur duyar
| 62 |
.Ay yüzlüm
Bir sazım var aldığımda elime,
Yokluğunda çalamam ki ay yüzlüm.
Doladımmı seni gönül telime,
Birkaç günde salamam ki ay yüzlüm.Gecede daraldım pencere açtım,
Dışarda daraldım şehirden kaçtım,
Bin ilacı aldım odama saçtım,
Sensiz nefes alamam ki ay yüzlüm.Haber sordum aylar boyunca senden,
Yol üstünde her gelenden geçenden,
Ne olur in gelen kara trenden,
Tek başıma kalamam ki ay yüzlüm.Başım döner, derinlere bakamam,
Yüzme bilmem enginlere akamam,
Bir düşersem ömür boyu çıkamam,
Gözlerine dalamam ki ay yüzlüm.
| 78 |
Ay Karanlık
Hasretim tütüyor gitsem sevdama,
Koştum, Ay karanlık yol vermez bana.
Darıldım ben sevgi dolu dünyama,
Düştüm, Ay karanlık el vermez bana.Bakışını özler, yanar yüreğim,
Sevdamla kalbine aşkı öreyim,
Bir nefes murada bende ereyim,
Coştum, Ay karanlık gül vermez bana.Duygum bulut bulut sevgimdir pınar,
Kadirim umudum sevdama banar,
Hayal, düş arası ismini anar,
Taştım, Ay karanlık bal vermez bana
| 60 |
Bugün Bayram
Bugün bayram;
Yürekten diliyorum ki,
Ailem, dostlarım, tüm insanlar,
Mutlu olsun.
Bugün bayram;
Yaşamdan kovuyorum ki,
Yalnızlıklar, kederler, tüm acılar,
Uzak dursun.
Bugün bayram;
Zamandan bekliyorum ki,
Gözyaşları, feryatlar, tüm çığlıklar,
Artık sussun.
Bugün bayram;
Gerçekten istiyorum ki,
Şehirler, sokaklar, tüm yuvalar,
Neşe dolsun.
Bugün bayram;
Yaratana yalvarıyorum ki
Güzellikler, dilekler, tüm dualar,
Sizi bulsun.
Bugün bayram;
Coşkuyla söylüyorum ki,
Herkese, her zaman, tüm bayramlar,
Kutlu olsun.20/12/2007
| 69 |
Kabus
Korku dolu kabuslara çaldığı anları vardır hayatın
Hem uyanmak istersin o anlar, hem de ebedi istirahat
Babasının cesedi başında ağlayan bir çocuğun acziyle hıçkırırsın, sessizce
Cemal Süreya kokan gecelerde...
| 30 |
Baraka
O yıl kasabada büyük bir deprem olmuş, millet korkusundan barakalara sığınmıştı.Lisede müzik derslerine giren Nergis öğretmen de oğlu Fikretle bu barakalardan birine bir yıllık ücretini ödeyerek yerleşmişti.Ev sahibi Şükrünün böyle bir çok barakası vardı. Hatta halk arasında spor salonunda da çok fazla çadırı battaniyesi olduğu
yönünde kulaktan kulağa bir söylenti yayılmıştı. Oysa lisede mustahdem olan bir adam bir iki yılda nasıl bu hale geldi, kimse korkusundan ağzını açıp soramıyordu.Zaten çadırlar ve gelen yardımlar ihtiyaç sahiplerinden ziyade, kasabanın ileri gelenlerinin bir kaçının evlerinde görülmüştü...Ali de babasının bekçilikten kazanıp gönderdiği bir kaç kuruş ve kendisinin orta öğretimdeki öğrencilere verdiği matematik ve fizik derslerinden kazandığı parayla üniversitede okuyordu...Deprem dolayısıyla arkadaşının evinden o da yıkık dökük bir barakaya taşınmıştı.Bu baraka ruhu şad olsun Nergis öğretmenin akrabaları tarafından, Fikretinde ısrarları sonucu Aliye verilmişti.Fikret ikinci büyük depremin olduğu gün Maraşa dedesine gitmişti, ona uzun süre annesinin öldüğünü kimse söylemedi.Ali Fikrete de ders veriyordu derslere devam ettiler.
Fikret Aliye aşırı dercede düşkündü; çoğu zamanını onunla geçiriyordu.Bir süre sonra Nergis öğretmenin akrabaları gelip evde sağlam kalan eşyaları taşımışlar, bir tek unutma beni çiçeğini ne hikmetse unutmuşlardı...Belki de çiçeği Aliye bırakmışlardı...Aliye sen burada oturabilirsin henüz bir yıl dolmadı diyip anahtarları verdikleri gün, Alinin gözleri buğulanmış Fikret görmesin diyerek arkasını dönmüştü çocuğaSonunda bir yıl dolmuş Şükrü ya kirayı öde ya da çık git evimden diyerek tacize başladı.Olacağı yoktu; nereye gider nerde yaşardı ama, mecburen önce kitaplarını toplayıp itinayla bir koliye yerleştirip koliyi bantladı.Eşya olarak giysilerinin olduğu eski valizden başka da bir şeyi yoktu.Ali son kez saydam bakışlarını odanın duvarlarında her yerinde gezdirip pencerenin önüne geldi ve bahçedeki dut ağacına takılı kaldı gözleri...Unutma beni çiçeğini burda bırakmayacaktı, kanaryası Düşü de özgürlüğüne salmak için kafesin kapısını açıp avucunda biraz okşayıp uçurdu...Kanarya uçup dut ağacının dalına kondu, kendisinden evvel eğreti duran eğreti gülüşle buluştu...Alinin bir süre tavanda duvarlarda dolaşan bakışları tavandaki bir süse takılıp kaldı.
Gözlerinin önünde uzun süre halay çeken çocuklar ve Fikretin sünnet yatağı dansettilerNergis öğretmenden son vefalı eşyası olarak; bir de, telleri kırık bir gitar kalmış her zamanki yerinde duruyordu...Ali onu kutsal bir emanet gibi saklamış elinin ucuyla dahi dokunmamıştı.Şükrü kapıyı sabırsız ve kaba hareketlelle hızlı hızlı çalmaya başlar başlamaz; Alinin de beyninde trampetler çalmaya başladı...Bir süre pencerenin önünden ayrılmadı sela veriliyordu, Ali nin gözleri Nergis öğretmene son bir fatiha okuyup kapıya yönelmeden önce son kez duvarlardaki anılarda gezindi.Onca birikmiş anılardan yalnız birini aldı; ceketinin sol iç cebine koydu..Kimseyle paylaşmayacağı bir anı idi belki ama biz hikayeyi bilen biri olarak,
biliyoruz ki o sıcacık anı lisede müzik dersleri veren Nergis öğretmenin esirgemeyip uzattığı sıcak dost eliydi...Yıllar geçti Ali okulu bitirdi üniversitede öğretim görevlisi, Fikretse onun öğrencisi oldu...
Biribirlerinden hiç ayrılmadılar...Çünkü Fikret Nergis öğretmenden kalan en kutsal emanet olmuştu Ali için...9/Aralık/2011/Cuma/Bodrum
| 441 |
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.
İSTEDİĞİMİZ ŞEY BİR TUTAM SEVGİKoşar olmuş bakın millet dört nala...
Derdi ne kulların nedir bu evgi?
Ne eyledik bizler düştük bu hala...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Kaçınan yok yazık kötü zanlardan!
Rahatsızız bizler akan kanlardan!
İsmi fark etmiyor bütün canlardan...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.İnsanlık verince sevgi de mola...
Vahşet hükmediyor bak sağa, sola.
Dileğimiz gelsin insanlar yola...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Uğraşan çok şimdi şeytani hazla!
Yetinmiyor bunlar maalesef azla.
Ölür müsün beni birazcık nazla...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Söyle insanlarda hiç insaf yok mu?
Sevgi dedim buna karnınız tok mu?
Zor mu bunu yapmak isteğim çok mu?
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Sevmek varken bunca kötülük niye?
Hükmünü yitirse her zalim iye!
Dünyanın düzeni değişsin diye...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Sevgi ağ ağ olup düzen kurulsun...
Birazda zalimin içi burulsun.
Kan akan dereler çaylar durulsun...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Günü gelip beden toprak olmadan!
Göz çukurlarına çakıl dolmadan!
Dikenler yeşerip güller solmadan...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Tüm dünya dönmeden aptal şaşkına...
Engel olalım gel kötü taşkına.
Çok görmeyin bunu ALLAH aşkına...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.N'olacak diyerek dünyanın hali...
Size sesleniyor Adem, Cumali.
Buna muhtaç şimdi bütün ahali...
İstediğimiz şey bir tutam sevgi.
| 199 |
Böyle Seven Sevilmeye Değer
Sevgi yürek ister,sıcacık sevecen...
Sevgi cesaret ister,herşeye rağmen seven...
Sevgi özveri ister,özünden veren...
Sevgi emek ister,nakış gibi...
Sevgi sabır ister,ferhat'ın dağları delmesi gibi...
İşte böyle seven sevilmeye değer...
| 32 |
Son
Aç yelkenlerini
Demir al artık bu’’ köhne limandan ‘’
Yaşanmış yaşanmıştır deyip
Bırak kendini yeni esintilere
Bir fırtınaydı seni bana sürükleyen
Tamam işte dindi fırtına
Dinlendin,soluklandın,nefes aldın.
Git artık….
Bu yorgun,köhne liman
Sensiz ne yapar diye de düşünme
Bulur nasılsa çıkar bir yol
Hem sonra görüyorsun..
Çürümeye başlamış iskelesi
Her dalga alıp götürüyor bir parça
Üç beş yıla kalmaz
Çöker nasıl olsa…
Git şimdi..
Bırak kendi haline
Unut gitsin, unuta bilirsen
Hiç ugramamış gibi bu limana
Yaşa bakalım..yaşaya bilirsen...
Sayki yaşadın.
Yıllar sonra..
Belki de bensiz kalan bu dünyada
En mutlu olduğun bu anda
Doğum sancıları çekerken
Doğum günü kutlarken….
….yada işte öyle bir gecede…
Sönünce evinin ışıkları..
İşte o zaman...Tamda o zaman.
Gelivereceğim aklına…
Tatlı tatlı gülümseyecek
Dediğin çıktı be koca adam
Bende mutluyum işte diyeceksin...
İşte tam zamanı
Aç yelkenlerini
Bırak dolsun yeni esintilerle...
| 137 |
Bir dost arıyorum
Bir dost arıyorum yoktur bulunmaz
Dost bulunan yerler nerde bilinmez
Bu dünyada dostsuz yalnız gülünmez
Elli yoldır ben bir dostu bulmadım Kime dost dedimse sırttan vurdular
Fukara diye garibi hakir gördüler
Herkes kuru boş boş akıl verdiler
Nerde dostluk çok aradım bulmadım Fakir isen boşuna hiç dost arama
Dost sanırsın tuz basarlar yarana
İhtirazım var gelmez mutluluk sırama
Sıram gelmez ben dünyada gülemem 28 / 1 / 2oo9
| 71 |
Aşk malik'ine koşmaktır
Zannettiğin aşk hislerine konan aşk değil
Aşk kalp gözüyle varılması yere koşmak
Duygularda ki boşlukları doldurmak değil
Aşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmakBırak gönül eylemeyi aşk mı zannettin
Acı çekmeyi çektirmeyi aşk mı zannettin
Aşkı gönül eğlendirmekten mi zannettin
Aşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmakHer kesin ağzında bir aşk aşk dolanmakta
Ağzından öte gitmeyen bir aşk’a koşmakta
Aşk ağızda değil bütün benliğinde koşmakta
Aşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmaktaBana sorarsan senin ki samimi aşk değil
Bana sorarsan senin ki şaşkınlıktan öte değil
Bana sorarsan senin ki boş uçmaktan gayrı değil
Bana sorarsan aşk Malik’ine koşmaktan başka değil
| 97 |
KÛFE’DE BİR HÜSEYNÎ AKŞAM
Saplı kalsın göğsümde
kanıma teşne hançerin,
yaramdan damlar tekrar
nasıl olsa bir Hüseyin
Hüseyin bir ayna değil
ki kırılsın Yezid’e,
kan dökülsün ister hırkası
Yezid bir bahane
Sırrı aşikâr bir Hüseyin
aşka verir ser’ini,
tebeşir dairesinde Azrail’in
çözer zifaf düşmesini
Hüseyin kadar şivekâr
kaç isim var dilinde,
kimseye ve herkese ait
bir başka menkıbe
Sanır mısın ki Hüseyin
kumların fısıltısıdır bes,
yazılan sağdan sola
iki veya üç hecelik bir nefes
Hüseyin bir cinaslı avazdır
kişiye özel bir temrin,
bengisuda boğmak gerekir
onu öldürebilmek için
Hârelidir elbet Hüseyin
bir o kadar çocuk,
ateş çemberi değil ki bu çizdiğin
basbayağı bir boşluk
Hüseyin gece bir vakit
dokunmak gibidir güneşe,
eski yarasını Kûfe’nin
yıldızlar basmadan önce
Bencileyin külden bir Hüseyin
ezbere bilir ihaneti,
ruhuma sapladığın hançer
şehvetle ürpertir etimi
Hüseyin bir sırma kamerdir
tasviri nafile bir şehrayîn,
zaten Kerbelâ’ya uçar
sûreti haktan her Hüseyin
(Kaşgar 36 / Ocak-Şubat 2004)
| 150 |
Bir Acıklı Güldürü
BAYRAMİÇ’Lİ RIZA-
BEYPAZARLI İSMAİL-
YEŞİL YURTLU MUSTAFA’NIN
ACIKLI GÜLDÜRÜSÜ ‘DÜRVe davullar çalındı, kösler vurdu
Yiğitler yiğidi meydana çıktı
“Aslan Asker,hep bizim asker”
Nidalarıyla meydanımız hep öttü..BAYRAMİÇ’Lİ RIZA
BEYPAZARLI İSMAİL
YEŞİL YURTLU MUSTAFABöyle alındılar analarından babalarından
Nazlı kuzular gibi kınalandılar
Davullar zurnalar eşliğinde
Terminallerde uğurlandılar.
Sünnet arkadaşları,bütün efeler
Verip veriştirdiler, bir şenlik
Bir oyun, hepsi de vedaya geldiler.Askerlik onurlu bir iştir biliyorsunuz
Askerden geleni tanıyorsunuz
Ne kadar olgun, dolgun ve eğlenceli
Anlatırlar yıllar yılı,o geçen günleri
En unutulmaz hikayeler onlarda
Kahvede her söz Ali Rıza’da
Nasıl oldu da Onbaşı oldu..
Askerde her şey ondan soruldu..
Nasıl teskere aldı. Bir baktın
Ali Rıza Onbaşı, Çavuş oldu..Anlatılır gider böyle hikayeler
Askerlik bitmez, asker biter..! Nasıl mı? Dinleyin,
Bayramiç’li Rıza’nın hikayesini..
Üç günlük evliydi, geline..
Elveda dedi, anadan babadan
Helallik kesti,
Dostta akrabaya
“Allaha emanet,dedi
Şırnak’a doğru yola revan
Allah sabreylesin,geride kalan.Beypazar’lı İsmail evlenecekti
Göz koymuştu Ayşeye
Babası, “Askerden sonra olsun,
Hem olgunlaşırsın,
Hem dünyayı anlarsın.
Asker tayını yemeyen doymaz
Askerlik yapmayan adam olmaz,”
Deyip, sözünü kesti.
Ne yapsın İsmail doğru Şubeye
Adını yazdılar listeye
Celp günü gelip çattı
İsmail de şafak attı
Ayşe’yi kime bırakacak
Arkasından kimler ağlayacak.
Neyse o da yola revan
Otobüs kalksın, bunu da
Çıkaralım aradan…Şimdi gelelim
Yeşilyurt’lu Mustafa’ya
Bir sevdiği var ama
O daha bir ana kuzusu
Süt kokar ağzı burnu
Anasına bakarsan onu
Nüfusta büyük yazdırdılar..
Nasıl olduysa hata yaptılar.
Davullar vurdu.
Malatya’lı Mustafa da asker oldu.Şimdi bakalım, bu askerler neredeler?
Bir hastanenin bahçesindeler…Şırnak’taki müsademeden sonra
Rıza’nın sağ ayağına kurşun girdi
Ayağı kurtaramadılar bir türlü
Ayak (Bismillah) dipten kesildi.İsmail içindeyken askeri kamyon
Devrildi. İsmail altında kaldı
Sol ayak kazada gitti.Mustafa kurşunu sağ ayağa yedi
Cerrah baktı,baktı,”kurtulmaz” dedi
Kestiler ayağı sağ bileğinden
Mustafa kaldı tek ayakla
Mustafa,sol ayağını iyi sakla… Şimdi üç asker arkadaş
Hastane bahçesinde eğlenirler..
Devlet onlara birer çift yeni
Postal (ayakkabı) verdi
Ne yapsın Mehmetçikler.
Postallardan birini ayağına giydiDiğer ayakkabı tekleri
Pencere önünde
İçerisi toprakla dolu
Üç tek ayakkabı
İki sağ bir sol
Pencere önünde
İçleri toprak dolu
Toprak içinde
Biri gül, biri karanfil
Biri menekşe
Üç çiçek büyüdü.
Şimdi, ayakkabılar içinden
Bahçeye sarkar
Bahçede üç Mehmetçik
Şirin çiçeklere bakar.Karşılıklı bakışır
Gülüşürler.
Bu arada..
Ayşe’ler,Fatma’lar
Ümran’lar..
Hep hikaye..
Mektuplar bıçak gibi kesildi.Üç çiçek
Üç Mehmetçik
Üç ayak.
Üç tek ayakkabı.
Üç saksı
Üç saksıda üç çiçek
Biri gül,biri karanfil
Biri menekşe..İşte bu böyle bir hikaye..
Üst kattan bakan bendim
(Yalansa,mendilim
Bahçeye düşe..)
(Doğruluğu bizden sorulur
tarihten değil,
Bizse şairiz.Tarihçi değil..)Dünya böyle be…
Diğer yanda..
Asker oldu Niyazi
İkinci gün askerden kaçtı
Anlamadı gitti bir türlü askerliği
Ne şehit oldu,ne gazi..20.06.2010
| 417 |
Yağmur Var Antalya'da
Yağmur var Antalya’da yağmur
Ya toprağa düşüyor
Ya yaprağı ıslatıyor
Yada denizi çiseliyorO yağmur gölgeli meşhurun yüreğine
Kapkara bulut gözlerinden değiyor.
| 24 |
Bir umut
Bir umut
Alt üst ettim hayatımı
Ama hayatımın altı, üstünden beter çıktı
Neyleyeyim Bir umut
Yollara vurdum kendimi
Ama geldiğim yer, terk ettiklerimden beter çıktı
NeyleyeyimBir umut
Canımın yarısını buldum sandım
Ama buldum sandığım, tüm yanılgılarımdan beter çıktı
NeyleyeyimBir umut
Fidanlarımın kusursuz tuttuğuna inandım
Ama fidanlarım köklerinden kopuk, kırık hayallerimden beter çıktı
Neyleyeyimwww.necdetyagan.com
| 55 |
Zonguldak Karaelmas Ünüversitesi Emin Ellerde
Z.K.Ü. ATANIN İZİNDE GİDİYORZonguldak Karaelmas Üniversitesi,
Atanın İzinden gidiyor.
Çağdaş eğitimi ile, her gün
Gönüllerimizi, bir başka fetih ediyor.Bu Bilim yuvasını,,
Arif, insan-ı Kamil, bir kişilik yönetiyor.
Zonguldak İnsanı,bu saygın Rektörümüzle,
İnanın iftihar ediyor.Atatürk Türkiyesinin yılmaz,
Bilime inanan cesur, bilge takipçisi,
Laik Cumhuriyetin, çağdaş hukukun,
Bilimsel eğitimin bekçisiZonguldak tan doğup,
Ulusun her ücra köşesine
Dalga, dalga yayılan, Işık saçan
Kemalizm,aydınlanma güneşiBaşı dik,, onurlu, gururlu, asaleti ile,
Kara elmas diyarının, her zaman gözdesi
İlimde, bilimde, çağdaşlıkta,
Hep onun çıkıyor gür sesiKaranlığın, bağnazlığın,yobazlığın, softanın,
Adeta korkulu rüyası
İşte asalet, işte öz
Tabi ki Prof. Dr. Sayın Bektaş Açık gözYaşa çok yaşa, var olasın değerli
Saygı değer Hocam
Geleceğin bilim adamını yetiştiriyorsunuz
Minnettarız size her zamanDağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz elbet akacak
Karanlık, kokuşmuş,tak iyeci beyinler,
Sizin bilimsel ışığınızla bir gün aydınlanacakZonguldak Karaelmas Üniversitesi.
Her gün,çağdaş eğitimi ile bir başka büyüyor.
Sağlam, güvenilir kadrosu ile,
Biz Zonguldaklıları inanın her gün büyülüyor.Yürüyor Z.K.Ü, emin adımlarla yürüyor
Bektaş Hocamızın sayesinde,Atamızın izinde
Cumhuriyet Üniversiteleri ile,
Bilimsel anlamda artık yarışıyor 29.Ekim.2008.
_______şair 67_________
ALİ CEMAL AĞIRMAN
| 176 |