poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Kendini Aramak Umutsuzca insan arıyorum.Tünel karanlığını aydınlatmak için Diyojen'in feneri solgun sönük. Kalabalıklarda insan kayboluyor - bataklıkta bir köpükçük sanki. Yirminci yüzyılın sonunda bu lanetli gezegenin kalabalıklarında gökteki yalnız Tanrı insandan daha kolay bulunur.İnsan arayıcısı - altın arayıcısı, iktidar arayıcısı ve Tanrı arayıcısından çok daha umutsuz bir uğraş.Yapacağın biricik şey kalıyor - kendi kendini aramak.Umarım, kendinde insan izi bulursun!
59
Top Yuvarlak Kazanan Dört Köşe Kaybeden Ters Köşe Futbol günümüz dünyasında en popüler spor dalı olmayı açık ara sürdürüyor. Başka başka sporlar, boks gibi, basketbol gibi, atletizm gibi, zaman zaman tahtını zorlasa bile, onun seyirci potansiyeline ve insanları çekiciliğine çok da fazla yaklaşamıyorlar... Kazanmak her zaman gurur veriyor tabi ki sporda da başka başka şeylerde de... Son zamanlarda fanatiklik aldı başını yürüdü... Bu sadece bize özgü değil, bütün dünya da fanatizm futbolu, futbolcuyu ve seyirciyi avucunun içine aldı... Rakip takımın futbolcuları ve seyircileri adeta düşman bir ülkenin askerleri gibi gözüküyor öbür takımın taraftarlarının gözüne... Oysa böyle mi olmalı? Hani spor dostluk ve kardeşlikti... Hani sağlık ve zindelik için yapılıyordu bu spor ve onun bir şubesi olan futbol...Bu gün futbol piyasası dev bir endüstri artık. Ülkeler ve o ülkelerin öne çıkan takımları hem bu işten milyarlarca dolar para kazanıyorlar hem de ülkelerinin reklamını, tanıtımını yapıyorlar... Biz Türkler ise yıllardır başarıya aç olduğumuz için, kazandığımız her başarı gözümüzde büyüyor ve adeta efsaneleştiriliyor, hem basın hem de halkımız tarafından... Hatırlarsınız mutlaka, Puşkaşlı Macaristan'ı elli sene önce 3-1 lik skor ile yendiğimiz galibiyet yıllarca kutlandı, basında ve her yerde konuşuldu durdu...Eski zamanlarda maçlara giden büyüklerimiz anlatırdı, seyirciler karışık oturduğu halde hiç kimse de birbirine yan gözle bakmaz, kötü söz de söylemezmiş... Şimdi öyle mi? Maç bittikten sonra, cadde de bile rakip takım taraftarlarını görseler hemen paça kasnak dalıyor, dövmeye kalkıyor arkadaşlar. Neymiş, efendim üstünde Galatasaray forması ya da Beşiktaş forması varmış... Yapmayın arkadaşlar, hepimizi bu ülkenin vatandaşıyız. Milli maçlarda, var mı Galatasaray ya da Beşiktaş ayırımı?Maç kaybeden takım ve yöneticileri neredeyse yemeden içmeden kesiliyor, bunalıma giriyor. Kazanan takım dört köşe hatta beş köşe... Kaybeden takım ters köşe... Maçlar ile hiç ilgisi olmayan insanlara hiç birisi dert değil... Kaybedenler, zannedersiniz ki anaları, babaları ölmüş, zannedersiniz ki memleket düşman işgaline uğramış... Öğrenci ise fanatik arkadaş, ertesi gün derslerine bile odaklanamıyor, sınıfta yüzünden düşen bin parça... Spor yazarları bile takım takım ayrılmış durumda... Tabi bir çoğu bunların eski büyük takımların futbolcusu, haliyle kendi takımları lehine yazılar yazıyorlar, oysa ki tarafsız yazmaları, tarafsız olmaları gerekir...Fanatizm konusunda alınabilecek önlemleri ve dikkat edilmesi gerekenleri Reem Nöropsikiyatri Merkezinden Uzman Dr. Mehmet Yavuz şöyle açıklıyor. ''Fanatizm kontrolsüz bir heyecan eşliğinde, bir konuya sosyal normları hiçe sayacak derecede aşırı bağlanma halidir. Ülkemizde özellikle spor alanında karşılaştığımız fanatizm genellikle anti sosyal kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde görülüyor.'' Devem ediyor Dr. Yavuz ''Fanatik kişinin, farklılıkların zenginlik olduğunu bilmeden sabit fikrinden asla ödün vermediğini belirten Dr. Yavuz, ‘Fanatik kişide hiç bir esnekliği olmayan sabit fikirlilik söz konusudur. Doğru olduğunu düşündüğü her şeye tüm ruhuyla sıkı sıkıya bağlıdır, kendini o olguyla özdeşleştirmiştir. Takımı kötü sonuç aldığında fanatik kişi, hayatın bir anlamı kalmadığını düşünebilir'' şeklinde konuştu.'' Geçmişte döner bıçağı ile maça giden taraftar gurupları bile vardı hatırlarsınız... Hepimizi bu memleketin çocuğuyuz, uzaydan ya da başka bir gezegenden gelmedik. Nedir bu kin, bu nefret bir futbol karşılaşması için? Geçenlerde izlediğim İnternet de ki bir video da adam bizim ülkeden büyük bir takımın maçını izlerken üç beş kere yayın gitti diye üç bin liralık plazma televizyonu parçaladı... Bu kadarı da fazla, yazık çok yazık. Takımlar, tamam bizim takımlarımız ama uğruna ölünecek bir olay değil futbol, daha kutsal olgu ve olaylar var can feda edilebilecek vatan gibi, bayrak gibi, İslam Dini gibi... Bir takım şampiyon olmuşsa rakip takımlar onu her zaman saygı ile karşılamalı ve alkışlamalı, centilmenliğin, sportmenliğin gereği de budur... Hakemlere ağza alınmayacak küfürler etmek, sahaya yabancı maddeler atmak, stadın koltuklarını sökmek aklı selim sahibi insanların yapacağı işler değil kesinlikle... Şimdilerde paso lig uygulaması ile büyük cezalar ve yaptırımlarda fanatik seyircileri bekliyor... Saygı ve sevgi çerçevesinde takip edilen spor karşılaşmaları hepimizin en büyük özlemi, inşallah bunu da başaracağız... Hepinize saygı ve sevgiler...
601
Yok Okul Bu Pazartesi Başladı Üniversite hevesi. Şimdi okula veda gecesi. Gençliğin zirve neşesi. Hüzün ayrılık hecesi.Kapandı, sınıf penceresi. Yok okul, bu pazartesi. Bu gece, okula veda gecesi. Kim olacak, prensi,prensesi.Anı kalacak zil sesi. Görüyoruz son dersi. Anılarda küpün karesi. Yok okul bu pazartesi.Yaşamın önemli köşesi. Bilmiyoruz, ne olacak ötesi? İçimizde gençlik ateşi. Artık okula veda gecesi.Ne çabuk bitti. Okul hikayesi. Şimdi dans pisti almış sisi. Eğlen şimdi bilinmez gerisi. Yok zamanı dikecek terzisi.
74
Bayram Sabahı Yine geldi bir bayram daha, İçimizdeki buruk buruk açıyla. Dinsin acı, huzur getirsin yurduma, Laz’ı,Kürd’ü,Çerkez’i, Türk’üyle.Bayram dostluk, barış demek, Ne mutludur bu güne ermek. Baklavayla, şekerle, hasretle sevişmek, Ne güzeldir, insanıyla Türkiye.Tüm insanlığın hasretiyse sevgi, Bunu yaratmak çok zor şey mi? Yan yana halay çekmenin bitmezken zevki, Ne güzel olur, bölge bölge Türkiye.Bölünmez bir bütün olan bu vatanda, İnsanlar yan yana yine bayram sabahında. Bir sevgi oluşur cümlenin sağında, solunda, Ne güzeldir bayramlaşırken Türkiye. 09.10.2007 Nevzat SEÇEN
79
Günaydıııııııınnn GÜNAYDIIIINNN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN HEPİNİZE BU GÜZEL GÜNDEN GÜNAYDIN HARİKA BİR GÜN OLACAK BUGÜN BİLİYORUM COŞKUN BİR SEVİNÇ YALIMI GEÇİYOR İÇİMDEN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNÜNÜZ HEP AYDIN HEP SEVGİLİ OLSUN MUTLULUK,HUZUR,BAŞARI HEP SİZİNLE OLSUN GÜNAYDIN GÜNAYDIN GÜNAYDIN ........................................Selçuk Sen.....
43
Sevgi Sevgi Yunus gibi Sevgi Kerem gibi, Sevgi ekmek su gibi, Sevgi memleket gibi, Sevgi gül gibi, Sevgi sen ben gibi, Sevgi murat, Sevgi can gibidir.(İst.1980)
26
Özledim Sessizlik sürgün olmuş karanlık geceye Ümitler hayallerini arıyor çaresizce... Uzaktan uzağa seni özlediğimi hissederken, Bilemezdim ağlamayacağım derken ağlayacağımı... Bir pembelik kaplardı rüyalarımı Seni görürdüm pembeliklerin içinden İçimi endişe kaplardı Ya gerçekteki gibi çekip gidersen... Beni burada böylece terk edersen... Korkardım kelimelerin sahipsiz kalmasından Düşüncelerimin yanlış adreste son bulmasından Sevgimin değerinin anlaşılmamasından Korkardım incilmekten, acı çekmekten Suların sesine kapılıp, seni arzularken... Sessizce düşünüp, kendimi avuturken Tekrar geriye dönmeyeceğine emin olurken Elimde değil sevgilim özledim seni
75
Sen Böylemisin hiç tanıyamamışım meğer seni bir tesadüfle gözüme girmişsin bir sen daha var senin içinde bir oyun gbi sen böylemisinhayat gözünde küçücük olmuş geleceğim dediğin çiçeğin solmuş üç günlük dünyana gurur dolmuş bir yalan gibi sen böylemisinsevgiden nasibin kesilmişmi ne kime bu havan güzelim kime çocukcasın çok büyüsen bile bir masal gibi sen böylemisindilinden düşen bir avuç sitem bilmem bu aşka ben ne desem hayırlıdır buradan çekipte gitsem bir hayal gibi sen böylemisin
74
Türkiyem Öyle güzelsin ki tarif edemem Dünyada benzerin yoktur Türkiye’m. Mevlam seni güzellikle donatmış Bir büyük millete yurttur Türkiye’m.Bize nasip olmuş bu güzel ülke Dört mevsim bir anda yaşanır sende Kimi kızak kayar, kimi denizde Güneşin bir başka doğar Türkiye’m..Dağlarında renk renk çiçek açıyor Çevresine elvan koku saçıyor. Rüzgârların bile başka esiyor Ilgıt ılgıt eser yelin Türkiye’m.Güzel yaylaların, engin bağların Irmakların, derelerin, çayların Desen desen halı dokur kızların Nakışları sevda tüter Türkiye’m.Uğrunda en fazla kan dökülensin Şehitler diyarı kutsal değersin Bir baştan bir başa canlı tarihsin Her taşın tarihi eser Türkiye’m.
91
Ey Cancağızım! Hiç ölmeyeceksin sandın değil mi? Kabullen(e) medin hiç... Umursamadın ölümü, hatta aklına dahi getirmedin. Ve kurduğun “böylece bana gelmez” toteminden ne kadarda emindin. Hem sen ölüm gelse bile, kendini cennetlik atfederdin. Haşa! Allah (cc) senden daha layıkını mı bulacak bu dünyada (diye) zannederdin. Güç, para, şöhret, makam, kadın, eğlence(vur patlasın çal oynasın) ... Yaşamak dibine kadar, hayattan her an zevk almak oldu gayretin. Hem neydi hayat, dünyaya bir kere gelmiyor muydu insan de(r) din.Çok sevmek, ama daha ziyade çok sevilmek iste(r) din. Asıl’ı hissetmekten mahrum (hasta) kalbini, aşkla dolu göster(ir) din. Ve o yapmacık duygularını da ne safiyane sergile(r) din. Herkese bir değer biçip ederi kadar mualemele göster(ir) din. Hep vazgeçilmez sandın kendini, sence sen ne kadarda eşsizdin. Sana mecburdu diğerleri, köleydi adeta, sen ne asil bir efendiydin. Aynalarda bakıp kendine hiç de az yüceltme(z) din. Önemli işlerin adamı varsa işte o (sadece) benim derdin. Üstelik çok tembeldin ama aksi görünmek için de çok gayretler ederdin. Ne büyüktü planların ve ne de çoktu beklentilerin (hayallerin) ... Çok akıllıydın çok Sinsi! Dünyayı avucunun içinde bil(ir) din. İşine geleni hoş tutup, karşına çıkan güçsüzü de umarsızca ez(er) din. Sana gelip yardım isteyeni, haketmiyor deyip, elinin tersiyle itiver(ir) din. Yardım ettin mi de dillere destan gösterişler içerisine girerdin. Veren el olmadın hiç bir zaman, sen hep almayı bekle(r) din. Sorsalar kendini de çok iyi bir insan olarak nitelendir(ir) din. Eleştirilsen, hoşuna gitmeyen şeyler söylense çekemiyorlar ki derdin. Ve de elimden geleni yapıyorum daha ne olsun diye eklerdin. Zayıftın, acizdin, bilirdin bunları ama hep kendine birşekilde gaz ver(ir) din. Korkudan ölmene rağmen korkusuzca kahramanlıktan bahsederdin. İki yüzlülük, yalan-dolan, hor görme, aşağılama, kıskanma, kin, nefret... Kötü olan ne varsa sendeydi bilirdin hem çok iyi bilirdin. Lakin, yine de hiç kaçmazdı uykuların, ve hatta normalden daha derin. Ve kurtcukların kemireceği zerre vicdanı yoktu kalbinin. Ne zaman ölümü hissetsen, daha da şiddetlenirdi düzene (Allah’a) isyan etmelerin...Sen Ey Can! Hiç ölmeyeceksin sandın değil mi? Kabullen(e) medin hiç... İşte şimdi (bir aciz) ölüsün ve geri dönüşü yok bu anın. Ve de artık senin için anlamı kalmadı (hayat denen) zamanın. Öyle çok korkuyorsun ki, ne takatin var ne dermanın. İnanamıyor(sun) hala, çırpınıyor, bağırıyor, çağırıyorsun(da) ... Sesini duyurmak ve sonuna gelmek istiyorsun bu korkunç rüyanın. Ama nafile! Dedim ya (geri dönüş yok!) boşuna bütün bu çabaların. Sorgulanmak (hesap verme) vakti yaklaşıyor Ey Can! Malesef yok çaresi son pişmanlıkların.Ve sen hala hiç ölmeyeceksin sanıyorsun değil mi?
396
Aşk Olsun Aşk Hicrân kânına bulanmış gülde aşk olsun, aşk Gülün nârına düşen bülbülde aşk olsun, aşkBeden, ateşsiz Cehennemleri yaşasın da Yanık bir Cennet kokan gönülde aşk olsun, aşkŞekil, ancak aşkla olur tam bir müteşekkil Maddî, mânevî her teşekkülde aşk olsun, aşkBiz aşk için indik, aşk da bizim için indi Aşka aşkla inen tenezzülde aşk olsun, aşkYegâne gerçek hayâldir, şu geçici hayâl Hem bu hayâlde hem tahayyülde aşk olsun, aşkAşk, hasretlere tahammül etme san’atıdır Aşka edilen her tahammülde aşk olsun, aşkYer, aşka yanma; gökse aşka kanma yeridir Bu aşkı yıkıyan son gusülde aşk olsun, aşk
95
S E Ç M E y i n İntizar ediyor şehidin kanı, Vatandaşımızın sıkılır canı, Dostu, düşmanını iyice tanı, Vatan hainini lider seçmeyin.Yıllardır devlete zarar verdiler, Yandaşlık yapandan destek gördüler, Ayrımcılık yapıp parti kurdular, Vatan hainini lider seçmeyin.Sinsi planları belkide çoktur, Vicdan ve merhamet onlarda yoktur, Ülkemin sancağı, bayrağı tektir, Vatan hainini lider seçmeyin.Doğusu, batısı hepside bizim, Hükumet kararlı bulacak çözüm, Bölmek isteyene elbette sözüm, Vatan hainini lider seçmeyin.Evrensel düşünce Zeki de vardır, Düşmanlık yapanı hapsetmek kardır, Irk, mezhep ayrılmaz hepside birdir, Vatan hainini lider seçmeyin.4-5-2013
86
Köylü Delikanlılar Köylü delikanlılar yeni oturma odaları inşa ederler ne ki hiç kadın yok taşrada köylü delikanlılar yeni giysiler, ayakkabılar ve arabalar satın alırlar ne ki hiç kadın yok taşrada köylü delikanlılar görürler her gün gazetede televizyonda ve dergilerde kadınlar ne ki hiç kadın yok taşrada köylü delikanlılar halkevlerinde eğlenceye giderler cumartesi akşamları ne ki hiç kadın yok taşrada akşam biterken genç köylüler yatırım yaparlar ve geliştirirler tasarılarını ve geleceği tasarlarlar ne ki hiç kadın yok taşrada yeni mobilyalı yeni inşa edilmiş oturma odaları akşamları öylece durur karanlıkta ve köylü delikanlılar ortayaşlı köylülere dönüşür zaaflar edinirler spor kulübüne gitmezler artık eğlenceye gitmezler artık ne ki dönenip dururlar ve umut ederler ki bir kadın bir gün dul kalır ve geri taşınır taşraya.Knud Sörensen (d. 1928, Danimarka) Danca'dan çeviren: İsmail Aksoy
129
Siyah Gece Açmışım saçlarımı savuruyorum Siyahlığında siyah geceyi hatırlıyorum Uzunluğuna bakıp yolları hatırlıyorum. Siyah gecede yürüyüşlerimizi Karanlıkta kaybolmamızı hatırlıyorum.Siyah gece gibi gözlerin Sanki içine baktıkça derinde kayboluyorumSiyah gecedeki mum Aydınlatıyor ortalığı Oluyor ışıklı mum Neşe saçıyor,öpücükler yolluyor,karamsarlığı ortadan kaldırıyor.Siyah gece hüzünlü gece Siyah gece gözündeki kara inci Siyah gece aynadaki yalnızlığım Aydınlık gece İçimdeki derin sevda.
56
Yine Gürbet Elde Geçti Bir Bayram Yine gurbet elde geçti bir bayram Dinleyen olmadı arzu halimi Evvelim olmamış anılar yalan Kahırdan çaldımda dertli sazımıGurbet deyince de çalmıyor sazım Açıldı yareler dinmiyor sızım Gurbette kış oldu baharım yazım Yine gurbet elde geçti bir bayram Tarif edilemez gurbette bayram Ekmek hatırına da olmuştur sılam Bekler şimdi yolum garibim anam Yine gurbet elde geçdi bir bayramSılada ana baba bizi beklerken Gelseler diyede niyez ederken Kuşlar bile cıvıl cıvıl bayram ederken Yine gurbet elde geçti bayram Bir ömür tükettik ayrı vatandan Yeter felek hasreti ödedik toptan Okunmaz esamem ilahi aftan Yine gurbet elde geçti bir bayram Nice gurbetçiler bayramı gözler Gurbeti tarifte yetmiyor sözler Özleriz sizleri gurbette bizler Yine gurbet elde geçti bir bayramAşık mustafada yazar bayramı Özler gurbte elde de kuru selamı Vallahi özledim bizim diyarı Yine gurbet elde geçti bir bayram 08.09.2010...22.55Dost kalemler Anadan babadan bacı gardaşdan. Ayrı düşdüm bahtım garalı baştan, Bir farkım kalmadı yuvasız kuşdan. Gene gurbetelde geçti bir bayram. Devrişoğlum neler çektim sineme, Gurbeti garipler çeker kime ne. Yeller ile selam saldım garib anama. Gene gurbetelde geçti br bayram.,,,,,,,,zeki şahbaz.
181
Düş Sandığı her sabah bir düş saklarım gecesinde tüm iyi niyetlerim içinde tek sen varsın bilir misin? ve uykulu hallerim seninle başlar yeniden hiç de üşenmeden her sabah bir düş daha saklarım "masmavi gözlerinle geldiğin her düşüm saklanmalı sonsuza dek ey cennet gülüşlüm"
43
Öykü Kırmızı Gecenin son demlerinde, kırmızı perdelerini ve kırmızı abajürünü kapatıp usulca kırmızı yatağına uzandı. Aklı hâla o kırmızı dudaklardaydı ve tüm gece onları düşünmüştü. Nereye baksa, kırmızı dudaklar aşağı yukarı hareket ediyordu. Değildi ya, sanki yanındaymış gibi, öylesine ürkek ve çekingen vaziyetteydi ki, sanki kırmızı kırmızı canavarlar üzerine hareket ediyor ve kırmızı dişleriyle onu parçalıyorlardı. Olamazdı, olmaması gerekirdi. Kırmızı duvarlar arasında, açık kırmızı bir sayfa üstüne koyu kırmızı kalemle “Artık buraya kadar! ” yazmaması gerekirdi. Oysa her şey ne kadar güzel başlamıştı. Tek hayalleri, kırmızı bir evdi; Kırmızı kapı, kırmızı duvarlar, kırmızı masa, kırmızı halılar, kırmızı yatak örtüsü, kırmızı vazolar, kırmızı güller.. Gün gelip hepsine ulaşmışlardı, ulaşmışlardı da, neydi ansızın onu ondan koparan sebepler, anlamıyordu... Aklı bir türlü bunu almıyordu.. Uyuyamadı. Yatağından kalktı, kütüphaneye yürümeye başladı, kırmızı merdivenlerden geçti, kırmızı kitaplığa yaklaştı ve kırmızı ciltli bir kitaba elini uzattı. Kitabın üstünde “Aşk Dediğin Laftır” yazılıydı. Yaklaşık bir ay evvel, Beyoğlu’nun kırmızı kaldırımlarında yürürken ismi Kırmızı olan bir kitapçının raflarında rast gelmişti. İsmi ilginç geldiğinden olsa gerek satın alıp kırmızı ciltlerle dolu kütüphanesine kazandırmıştı. Ama, bir hayli yoğun olduğundan, okuyamamıştı.Konusu neydi,ne anlatırdı, ne düşündürürdü bilmiyordu. Gözbebeklerinin içinde kırmızılar gittikçe artmaktaydı. Esiri olduğu uykusuzluğun içinde uyuyamazdı. Yavaşça kırmızı koltuğuna oturdu ve kırmızı abajürün ışıltısını hafiften açarak okumaya başladı: Bir şehir, evli bir kadın, üniversiteli aşığı ve “kırmızı yatağı”.. Şafak çöktü, güneş kırmızı alevlerini yeryüzüne sundu… Akşam oldu,güneş dünyaya kısa sürelik ayrılışını duyurdu.. Ama, o hâla eline aldığı kitabı okumaya devam ediyordu ve kitabın sürükleyici anlatımı içinde kırmızı düşüncelerde gidip geliyordu.. Kitabı bitirdiğinde, kitabın konusundan esinlenerek yüreğine bıçak gibi bir saplantı düştü; “Acaba aldatılıyor muydu? ..” Yok, yok olamaz, yapamazdı bunu ona.. Küçük de olsa ihtimal vermiyordu buna. Ama olabilirdi de..Ya öyleyse? .. Koltuğundan bir hışımla fırladığı gibi yatak odasına koşar adımlarla koşar adımlarla ilerledi. Kırmızı dolabı açtı, içinde bir şey bulamadı. Kırmızı kazaklarını, kırmızı gömleklerini, kırmızı paltosunu, kırmızı çoraplarını, kırmızı jartiyerlerini, dolabında ne varsa silip süpürüp gitmişti. Mutfağa gitti, birşeyler bulabilirim umuduyla kırmızı buzdolabının üstüne baktı, bulamadı..Kırmızı tabakların altlarına baktı, bulamadı. Kırmızı masanın gizli bölgesini aradı,yine bulamadı.. Son çare olarak banyoya gitti. Geçen haftasonu, beraber gittikleri tatilde yanlarına aldıkları kırmızı bavulu gördü. Bavulu açtı, açmasıyla gözlerini biraz daha açması bir oldu. Bavulun içinde küçük bölmede bir resim saklıydı, senelerdir beraber kırmızı bir dünya kurmak istediği aşkını, sevdiğini, birtanesini, sarışın, sarılar içinde bir başkasıyla görüyordu. Daha fazla dayanamadı ve resmi, kırmızı alevler arasına gömdü. Çaresizlik içinde bir o yana,bir bu yana yürümeye başladı.Çareyi evden dışarıya adımını atmakta buldu.Kırmızı dış kapıdan kırmızı ayakkabılarını giyerek çıktı. Kırmızı çiçeklerle dolu bahçesinden ilerleyerek geçti ve kırmızı arabasının kapısını açtı. Arabayla güneye doğru hareket etmeye başladı. Yol üzerinde gördüğü kırmızı kiremitler, kırmızı tabelalar, kırmızı giysili insanlar, kısaca kırmızıya dair ne varsa her şey, onu ona hatırlatıyordu.Onu çok seviyordu, onun onu sevmemesine veya böylesi aldatmasına imkan vermiyordu. Ve bu durumu kabullenemiyordu. Tüm bu düşünceler arasında karşıdan gelen kırmızı kamyonu fark edemedi.. Kamyon şoförü, gecenin sessizliğinde elleri kelepçe içinde polis arabasına bindi.Masumluğunu ifade etmeye çalışıyordu, ama çoktan cezaevinin yolunu tutmuştu.. Kırmızı üniformalı polisler, etrafını kırmızıya boyayan kırmızı arabanın yanında, vücudu paramparça olmuş, kırmızı giysili adamın, hâla açık olan kırmızı gözlerinin içine bakarak onun için dua ediyorlardı...
517
Korkuyorum Biliyorum ellerini açmış beni bekliyorsun, Gözlerin ufkun derinliğinde arıyor sevdiğini, Kalbimde bir korku,hani nerdesin ey yüreğim? Hani yine bir araya gelsek kırılırmısın? Korkuyorum,içimde kalan o yarım sevgiyide bitirmekten, Korkuyorum sensiz kaldığım yılları tekrar aramaktan, Becerebilirmiyiz sevdiğim,yine ilk gün gibi sevebilirmiyiz birbirimizi? Korkuyorum,yalnızlığa alışmışken tekrar yalnız kalmaktan.Biliyorsun dayanmaz bu yürek tekrar ayrı kalmaya, Ne olur sevdiceğim beni bir daha yakma, Ne olur devam edecekse bu sevgi küllerinden çıkaralım, Korkularımı da al götür tüm ümitsizlikleri yıkalım.Bitsin bu sevginin selameti için içimdeki korku, Bitirelim incinmesin yüreğimiz bir daha, Yorulmasın beyinlerimiz,korkmasın yüreğimiz, Bir daha korku olmasın,ölünceye kadar sürsün korkmadan aşkımız.
97
Gurbet Aksamlari Istemem gurbette olmasin aksamlar Hüzün dolu keder dolu dert dolu Gecmek bilmez uzun olur geceler Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlrimde yas doluAlirim bir bardak cayi önüme Otururum sessizce sandelyemin üstüne Yudum yudum icerim gami kederi Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlerimde yas doluGözlerim nemli etrafim karanlik Karanlik lar cöker gönül gözüme Bir yudum alirim demli cayimdan Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlerimde yas doluGözlerimden yaslar akar yanan yüregime Basim öne egik gözlerim kapali Uzanirim silaya dogru hayallerimde Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlerimde yas doluBasarim lambanin dügümasine,odam aydinlansin diye Öbek öbek oturur karanliklar, yüregimin üstüne Takilir gözlerim, duvardaki resime, hickirik tutar Hüzün dolu keder dolu gam dolu Gözlerimde yas doluIstemem gurbet elde olmasin aksamlar Hüzun dolu keder dolu dert dolu Gecmek bilmez uzun olur geceler Hüzün dolu keder dolu gam dolu
138
Saçları kınalı gözleri kahverengi saçları kınalı gözleri kahverengi kolunda gri saat tırnakları ojeli siyah saçları belinde inci gibi dişleri nefes aldıkça iyi ki doğmuş diyorum. üzerinde pembe gömleği altında mor eteği siyah topuklu ayakkabısı elinde siyah telefonu kimseye eyvallah etmeyen o kendine güveni ölüm olduğu müddetçe anlamı yok diyorum.
49
Yaz Öğretmenim Yaz Tahta kara Tebeşirin beyaz Yaz öğretmenim yaz A B C uğruna can verdin ya sen Övün biraz Övün birazKalemin ucu kara öğretmenim Ama senin yazın beyaz Hem de kar beyaz D E F´yi mi öğretecektin o günkü derste Anlat biraz Anlat birazGözleri kapkara çocuğum erik gibi Ama yüreğin beyaz Hem de süt beyaz V Y Z´yi kim öğretecek şimdi sana Düşün biraz Düşün birazYazgın karaymış öğretmenim ne gelir elden Ama olsun, ellerin beyaz Alnın nur beyaz Kalemin kılıca yenildiği yerde öğretmenim Şafaklar hiç aydınlanmaz
87
Yetimlik derecesi YETİMLİK DERECESİAmenna ve saddakna inşaellah düamız Müstecab olur belki Çünkü ulvî davâmız Şuara gardaşlarım davâmızda devamız Oraya hediyeyi göndeririz buradanRabb' Tealâ Kulum der Habibi de ümmetim Buyurun günâhkârlar işte size cennetim Deyince Şuaralar Resulü gibi yetim Kabûl edip hikmetle ikrâm eder YaratanEbediyet bahrinde rüuyeti Yaratanın Bayram Cümüa günü vuslatı hak hûdanın Görünür bağışlanan İSLÂMİ’ce gedânın Çıkarınca masiyet kervanından aradan K E R B E L ÂBelâların en mendebur haytîni Resûlüne kurşun attı kerbelâ Önce âli sonra Ehli beytini Takdiriyle! şehid etti şerbelâİlmin kapısıyla yetmiş iki can Irak Ker belâ da, akıttılar kan Ehl-i sünnet canlarda ki bu hicrân Siccine teveccüh etti körbelâ Dâvet edip, Âli: gel kurtar dedi Halife dâvet’icâbet eyledi İhânet ederek Âli’yi yedi İmânı inkâra sattı torbelâHüseyne ittiba ettik dediler Eğer gelemezsen bittik dediler Gelince: ehlibeyt tuttuk dediler Cehennem narına yattı herbelâİslâmda: ihânet, yalana, taviz Yoktur, irtikapta değildir caiz İstimâlci, papaz haham ve aziz Böyle amellerle küttü narbelâ O günden kıyâmet kopana kadar İflâh olma diye yazıldı kader İSLÂMİ sen düa etsen ne kadar Tesir etmez, orda bitti horbelâ BOŞ GELEN BOŞ KALIP BOŞA GİDİYOR BOŞ GELENLER BOŞ KALANLAR BOŞLUKTA BOŞA KÜREK ÇEKERLER AT İZİYLE İT İZİNİ KARIŞTIRAN NEDİR DE? MÜSLÜMAN MÜSLÜMA NIN KARDEŞİDİR KARDEŞ KARDEŞİN AYAĞINIMI ALIR YOKSA YO LUNUMU TEMİZLER ŞUNU İNANARAK SÖYLÜYORUM İSLAM AHLAKI MUCİBİNCE HİÇ BİR MÜSLÜMAN MİDESİNE BİLE BİLE HARAM KAT MAZ ÇÜNKÜ HARAM GİREN BEDENDEN ALLAH KORKUSU GİDER İKİ Sİ BİRARADA DURAMAZ BU ADAMA OY VERMİŞ DEĞİLİM AMA HAK HAKİKAT NE İSE ONUN PEŞİNDEYİM İŞTE BU EMRİ İLAHİ DÜSTUR DUR Şimdi de ehli şuur olduğunu sandığım değeri kendisinden men kûl Tok mak Celaleddin bayın Topmağının İslam üzerine nasıl ne şe kilde indirdiğini bilmiyorum ama işte mel’aneti meydanda Hemide Sivaslı tokmak celalettinin şap ile şekeri Karıştırdığı BIRAKIN BENi (yeni) dediklerine Mukabelemdir HARAM BELDEMİZİN S.A.V. ALLAH’IN EMRİ İLE EFENDİMİZCE FETİH EDİLMESİNİN YILDÖNÜMÜNÜ TEBRİK EDER İKEN DERİMKİ: UYANALIM GAFLETTENArtık yeter diyelim mü’minler mü’mineler Noelin veletleri varsın tutsun yasını Kulluk mertebesini aklı selim inceler Alnındaki yaftayla çalsın hamam tasınıKülliyyen batırıldık batılın sevdasına Düşürüldük izmlerin amansız kavgasına Yabancı bırakıldık özümüzün hasına Yine kurdu bak noel kuklalar kumpasınıMüslümanın yılbaşı Muharremin biridir Nasaraya, Haduya ittibâ münkeridir Dünyada uyanların onda siccin yeridir Sırtımızdan atalım melânet hırkasınıRengi Gül İSLÂMİ: Güloğlusun Güldensin Varoluşuna sebeb yarımın bülbüldensin Cüz’i irâde ile irâde i küldesin Bu gece defnedelim batılat mevtâsını SABAH AKŞAM ÜÇER DEFA OKUNACAKLAR Elhamdülillahi Rabbil alemiyn hamden yüvafi ni’amehu ve yükâfi mezideh/Sübhanâllahi mil’el-mizân ve müntehel-ilmi ve mebleğa’r rizâ ve zinete’l-arş/4 Defâ:Allahümme inni esbahtü üşhidüke ve üş hidü hamelete arşike ve melâiketike ve cemiy’a halkıke inneke ent âllahü lâ ilâhe illâ ente vahdekelâ şerike leke ve enne seyyidenâ M uhammeden abdüke ve Resûlüke / Allahümmenzûr ileynâ bil afvî v er rîzâi / İNŞİRÂH:/3’er Defâ:Hâ Mim Tenzilül kitâbi minâllahil azî zil alim Ğafiriz zenbi ve kabilit tevbi şedidil ikâbi zit tavl Lâ ilahe ill âhû ileyhil masir Mâyücâdilü fî ayâtillâhi illellezîyne keferû felâ yağ rûke tekâllübühüm fil bilâd:/Âyetel Kürsi:21 Defâ:KUREYŞ/33 Defâ Sübhane zil izzeti vel ceberut Sübhane zil mülki vel melekût Sübha nel hayyillezî lâ yemût subbûhün kuddûsün Rabbül melâiketi ver r ûh /41 Defâ:Allahümme ecirnâ ninennâr/Lâ ilâhe illâ ente sühbane ke innî kün tü minez zâlîmin / Lâ havle velâ kuwete illâ billâhil aliy yül azîm:/100 Defâ: Yâ alimül ğaybi veş şehâde/Ülâike lehüm nasi büm mimmâ kesebü vallahü seriy’ul hisâb / Sübhanellahi ve biham dihi ve sübhanellahil azîm estağfirullahel azim ve etubü ileyh/ Has bünallahi veni’mel vekil / 2016+2017: 22 aralık 19145 09 Ocak 1915 Sarıkamış şehidlerini yâ detmeğin 102 nci yıl dönümü 60.000 Şühedânın ruhuna lillâhite âlel FÂTİHÂH AHHHH SARIKAMIŞ AH (1) Eksi doksan derecenin üstünde Halîka ulaştı Sarıkamışta Tipili boralı böyle bir günde Küffarla dalaştı Sarıkamıştaİmân muhalifi su i zan töhmet Zahmetsiz gelmiyor kullara rahmet Takdiri ilâhi doksan bin Mehmet Donla kucaklaştı Sarıkamışta Boş sözler gücüne gider imânın Darıldımı terk ediyor inânın Kâlbinde o da olurdu insânın, Talihimiz şaştı SarıkamıştaEslihâ yok esvabı yok çarık var Elde değnek kafasında sarık var Ayağında yetmiş yedi yarık var Arşa eren baştı SarıkamıştaAnalar evlâtsız, evlât babasız Zevceler dul kaldı, haneler adsız İSLÂMİ: fiiller sakil, saatsız Civânlar taşlaştı Sarıkamışta 2015-2016 22 aralık 5 ocak Sarıkamış şehidlerini anmak günü 90.000 Şühedânın ruhuna lillâhi teâlel FÂTİHÂH AHHHH SARIKAMIŞ AH (2) Kâfirlere haram ettin toprağı Eren Sarıkamış er Sarıkamış Rengini kanımdan alan bayrağı Arzı semavata ger SarıkamışKışta kıyâmette doksan bin canı Uğrunda öldüren, o vatan hani? Tapusuna aldı yorgiyle coni Hesabı, verene sor SarıkamışTesirsizdir düşmanları gelsede Aç cıplak silâhsız o tek celsede Allahü ekber der donup ölsede Adalet mizânı kur SarıkamışBunun benzerine tarihler tokdur Belde azık elde silâhı yoktur Sur olan sadrında imânı çoktur Yâ Allah’ü Ekber der SarıkamışSarıkamıştaki, dondan bu destan Çanakkaledeyse kanlı bedestan Sakaryâda devlet’i ebedistan İSLÂMİ: âleme ger Sarıkamış Ö L Ü MŞeb-i aruz demiş Mevlâna rumi Gelinler vuslata erdiği için Halkeden kudrettir olunan, râmi (1) Hakiki vatana girdiği içinÖlümdür; Ana’dan meydana geliş İşte: “Şeb-i Aruz” asl’â yükselişÜstad Silleli’de mecâzi dille, Avam nazarına nakşetmiş, külle Sırrı derûnûndan attığı gülle Münkirân zırhını kırdığı içinSerdetmiş aleme vecize deyiş, Nadirattandır bu güzel söyleyişYine Mevlâna’ya doğru eğilim “Yaşıyorum amma canlı değilim Ölüyüm’de, ben kabirde değilim” Kader, kefenini sardığı içinBu acayibatı etmeğe teşviş Varmı bilmiyorum ben diyen derviş:Ana RAHM’inde FE olup dururken Halık’ının hikmetini görürken Firdevsi alâyla müjdelenirken Ölerek fenaya vardığı niçin? İmtihân çün eylenmişken becâyiş İSLÂMİ: nedir bu, süfli alâyiş? MÜSLÜMÂNLARBaba bir ana bir Yaratan Allah Tefrikanın mûcidi lânetullah Kardeşi kardeşe kırdırıyor vah Gafletten uyanalım müslümânlar Arza hakim idik biz bir zamanlarTürk alevi laz kürt çerkezde benim Abaza Arnavut herkezde benim Her müslüman ırkla merkezde benim Kafirler tek millet, ya müslümanlar? İslâmın, dünyada dökülen kanlar İngilizdi hakim olan dünyaya Siyonistler nalla yolladı aya Şu anda dünyaya hakimler baya Üçbuçuk yahudiye müslümanlar? Damarından yere dökülen kanlar Hitleri koydular çalarlar tefe Hitler soydaşları Yahudi efe Çok rahmet okuttu halef selefe Bir tefekkür eylese müslümânlar Silinir siyonizm Cengiz hanlarDün etek öpenler bu gün amir mi? Oldular: yoksa bu Haktan emir mi? Onlar yesin sen taşları kemir mi? ALLAH’ın işâreti müslümanlar İSLÂMİ: Resûlün övdüğü canlarÂLLÂHÜ EKBER KEBİYRÂN EÛZÜ BİKE MİNKE MİN HEMZİHİ VE NEFHİHİ VE NEFSİHİ BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRÂHÎYM KİM? SÖYLE:Ertuğrul gazi’nin torunu iken Sana küfrü işmâm eden kim? söyle Halis çelik idin, eğip de büken Sâhibine isyân eden kim? söyleİlâhi servetler soldurdu teni Tokat-ı münâfık uyardı yeni Yüz senedir köle ederek seni Semireni şişman eden kim? söyleBir gecede dilin ile dinini Değiştirincede, kustu kinini Korkutarak, tebdil etti genini Seni sana düşman eden kim? söyleDevlet’imiz Âlî Osman’ı şanla Yücelttik, uğrunda binlerce canla Al Bayrağa rengini veren kanla Irmakları volkan eden kim? söyleHimâye bekleyen hain yonandan Ayırarak, evlâdından, sunandan Dokuz ay on günden sonra, anandan Doğduğuna pişman eden kim? söyleSivri sinekleri itlâf et, hemi Önce bataklığı kurut İSLÂMİ Hainin başına takılan, gem’i Tutanları, nisyân eden kim? söyle Ç A N A K K A L E Merhum Seyyid Onbaşının kendisi sırtlayıp topun ağzından ver diği ve düşmanın hezimetini temin eden merminin vasati ağırlığı 280 kilogrâmdır Nasıl ki:Mükevvinat karanlıklar içindeyken“RAHMETEN LİL ÂLEMİN güneşi doğdu karanlıkları boğdu ise,ÇANAKKALE zaferinde de O Gü neşin komutasında Dünyanın yüz karası ehl-i salip sürülerinin Çan akkaleden taarruzlarının sebebi hikmeti Dedemin, Şanlı Süleyman Paşa’nın EREP’e=EUROPA=Avrupa’ya buradan geçtiği için, Müslüm an Ceddimizin bunlara yaşattığı hezimetin intikâmını almak için on larda Biz torunlara buradan saldırdılar zirâ asırlardır içlerinde birik en İslam ve Türk kini onları yakıp kavuruyordu Buradan İSLÂMBOL ’a gelip Bizi kâlbimizden vurmak istiyorlardı Ve bunun için çanakka leden saldırdılar ama yapamadılar, yapamazlar da Çünki O“ rahme ten lil âlemiyn”in komutasındaki İslâma bin yıldır bayraktarlık yap an bir avuç Müslümanın karşısında kuyruklarını apış aralarına kıstı rarak, arkalarına bakmadan, kuyrukları üzerinde seke seke kaçtık larının ve dünyada ki rezilliklerinin yıldönümüdür 250 000 Mehmed imin şüheda rütbesini alıp Üç kıt’a 7 denizden hatirasını çizip biçar e kaldıkları için lütfettikleri bir avuç toprağı şimdi tekrâr aynı entri kalarla işgâl etmek istiyorlar Bu ceddimizden bize emânet edilen a ziz vatan parçasını tekrâr 4 kıt’a 7 denize hakim olmak azmimizi bize bahşeden yüce Âllâh dan Önce Efendimizin, al ve ashabının cümle geçmiş ceddimizin ruhuna Lillâhi Teâlel FÂTİHÂH Düşmanlarımız! Müslümanın, insanlığının ve Müslüman ceddimi zin bütün ehli müslim’e dahi kurtuluş reçetesi sunduğunu sunacağı nı idrakten aciz oldukları için şeytanın emrinde İslama düşmanlığa ilânihaye devam ediyorlar, edeceklerdir Bizde kurtuluşumuz için emri ilâhiyi düstur edindiğimiz gibi dâimâ Hak için adaletle muame le ve küfürle mücâdele edeceğiz ediyoruz Fakat içerideki münâfık ehl-i salipler bizi bocalatıyor ve maalesef de biz Osmanlı torunları olarak idari sisteme sahib çıkamadığımız gibi birde ermeni, Zerdü şt, Yahudileri başımıza oturtup alkışlıyoruz ya işte kahreden teda visi gayri mümkün olan cerahatli yarada budur Bundan kurtulunma dığı müddetçe nice Çanakkalelerde nice aznavurlar ile mücadeleye devam edeceğimizALLAH için kesin ve kat’idir bu biline Çünkü yular verilmiş umumhane filine Aha bak şu ermeni anzavurun dölüne Çirkefini sıçratır Dini Mübin gülüne Maazallah SSK’daki fırsat eline Geçerse bu ermeni manuktanın gülüne İşte bu demokratiks Kıritisler kuluna İSLÂMİ: Diken döşe mükir düşman yoluna CEDDİMİZ DİRİLİYOREy arzdaki; KUR’ÂN’nın, EZAN’nın sevdasına Varlığını vakfedip giren din kavgasına Bak ceddinden feyz alan yiğidlerin hasınaAlâtini köşkünün defteri dürülüyor Titresin gayri müslim, Osmanlı diriliyorDört kıt’aya hükmeden dedemin toprağını Hain naum aydın doğan vehbi koç alçağını Gönderime çekipte, şerefli bayrağımıİndiren ermeniden hesabı soruluyor Hırsından gebersede Osmanlı diriliyorMerhum Abdülazizi katletti dili bağlı Hüseyin avni denen urganı dünden yağlı Kinim dinimdir diyen eşşek Ahmadın oğluMozole akrebleri üstüne sürülüyor Ikınıp sıkınsanda Osmanlı diriliyorKovanın taaa içine girmiş eşşek arısı Peteğimi düşmana verdi gece yarısı Abdülhamidi yiyen selanikl’ it sürüsüO İT oğlu İT’lere hin dersi veriliyor Çatlayıp patlasınlar Osmanlı diriliyorDumanı verilince kovandan fırladılar Bu ilâhi fermandır” hımarca zırladılar” Ta ilk gün diyorum: bunlar, soysuz cadılar Yaptıkları efsunlar yay gibi geriliyor Fallarına baksınlar Osmanlı diriliyorKimi vali, kaymakam,kimisi polis şefi Dinamite lüzum yok bunlar vardır ya kâfi Ülkeyi tahrip için eğitilmişler safiMolla kasım Receb’e, lekeler sürülüyor Kendiler boyansınlar, Osmanlı diriliyor Kafasında kippası belinde zünnar ile Diyalog sevdalısı gülen haham el ele Bak İSLÂMİ: bunlardan korkuyor iblis bileDinler: diyen dinsizler meydana seriliyor Şeytan bile sevinçte Osmanlı diriliyor DEDEM SERHADDEN GELİYOR Dedem serhadlarda akıncı beği Nenem Kara Fatma dadaşın yeği Bitince lâmba da fitilin yağıKarneye bağlamıştı kipritleri Devşirme kayanın ispiritleriElimizde hazır bekler süngümüz İlelebet münâfıkla cengimiz Müslimanız; cihânda yok dengimiz Cihâd-ı Ekberin Mücâhidleri Halîk-ı zül Celâlin vâ’idleriKâbille başladı batılla savaş Kardeşe kardeşi yaktıran ataş Temelinden minede şeytana taşAtanlarsa iblisi yezidleri Nara gönderiyor parazitleriYa Allah Bismilâh deyip yeniden Dini mübin için yetmiş, yediden Serhad boylarında cihâdedibenKanımızla temizleyip ziftleri Müreffeh eyleyecek ŞehidleriBitermi sanırsın bu elem keder? Hak ile batılda cenk devam eder Sur üfürdüğünde İsrafil, biterİSLÂMİ: tefekkür et afetleri Yevmi kıyâm et in alâmetleri HEY OSMANOĞLUBiz Osmanoğluyuz haydi gardaşım Hakîkâti haykır erkekçesine Dili fedâ ettik ezildi başım Latin AL FA BE’si öztürkçesine! Tarih hocasıdır, tarih anlamaz Dinidar alimdir namaz kılamaz İslâmın şerefi neslim bi namaz Zaten ifâ eder ürkekçesineTürkçeci geçinir te'sini bilmez Santrikçe ile dağarcık dolmaz Babası konuşur kulağa gelmez Kimliği görünür bak lehçesiniNe vatan hasleti,ne de dîn âşkı Umurunda değildir, onun meşki Tağutu makamdır sevdası köşkü Anırır meydanda eşşekçesineSen senin sahibin olduğun zaman Münâfık ocaktan yükselir duman Âşık İSLÂMİ'de olunca dümen Yok olurlar, dokun sen tekçesine ÇIKARIRSAN HIRKANI! İslâm ittihad der, inkâr ihtilâf Yalan hakîkâti, hakîkât hilâf Böyle bir cemiyet bulur mu salâh? Bulamadığımız yüz yıldır açık Çakılan kazıksa gönyeden kaçıkAllah tek'dir ikincisi kuludur Teke vuslat basiretli yoludur Habibûllah sevdasıyla doludurBeyan eder ayetler açık açık İdrâk edemez ki beyinden göçükYaratanı yarattığı dinlesin Her nefeste Yâ Yû deyip inlesin Mansur olup düşünsen kiminlesinHakk'ın korkusundan dudaklar uçuk Olana cennetin kapısı açıkEnbiyânın evliyânın erkânı Alınca deruhte ettik furkanı Bak İSLÂMİ:çıkarırsan hırkanıAmir olur sana çeyrekle buçuk Şaşırıp kalırsın ağızın açık EÛZÜ BİKE MİNKE BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRÂHÎYM Nasıl ki: Mükevvinat karanlıklar içindeyken “RAHMETEN LİLALE MİYN” güneşi doğdu karanlıkları boğdu ise, ÇANAKKALE zaferinde de O Güneşin komutasında Dünyanın yüz karası ehl-i salip sürüleri nin Çanakkaleden taarruzlarının sebebi hikmeti Şanlı Süleyman Pa şa’nın EREP’e buradan geçtiği için, Müslüman OSMANLI türk’lerind en rövanşı yani intikâmı almak için onlarda Osmanlı torunlarına bu radan saldırdılar zirâ asırlardır içlerinde biriken İslam ve Türk kini onları yakıp kavuruyordu Buradan İSLÂMBOL’a gelip Osmanlı’yı kâl binden vurmak istiyorlardı Ve bunun için çanakkaleden saldırdılar ama yapamadılar, yapamazlar da Çünki O“ Rahmeten lil âlemiyn”in komutasındaki İslâma bin yıldır bayraktarlık yapan bir avuç Müslü manın karşısında kuyruklarını apış aralarına kıstırarak, arkalarına bakmadan, kuyrukları üzerinde seke seke kaçtıklarının ve dünyada ki rezilliklerinin yıldönümüdür 250.000 şüheda rütbesini alıp Üç kıt ‘adan ancak bir avuç toprağı emânet eden dedelerimiz olan Mehme dciğin ruhunna lillâhi Teâlel FÂTİHÂH dedik Ey bin yıl ilahi kudretle Kürrei arza şanla, şerefli destanlar yazan Allah’ın övdüğü, Habibul lahın sevdiği kavmi necib milletim Ehl-i Müslim olan insanlığının ve Müslüman Osmanlının bütün ehli Münkire dahi kurtuluş reçetesi su nduğunu, sunacağını idrakten aciz oldukları için, şeytanın emrinde İslam düşmanlığına ilâni haye devam ediyorlar edeceklerdir. Bizde Bütün insanlığın kurtulu şu için emri ilâhiyi düstur edindiğimiz gibi daim Hak için adaletle muamele ve küfürle mücadele edeceğiz, edi yoruz Fakat içerideki münâfık ehl-i salipler bizi bocalatıyor ve maal esef ki biz Osmanlı torunlarıyız! Fakat İlâhi sisteme sahip çıkamadı ğımız gibi, birde ermeni, zerdüşt, yahudileri başımıza oturtup alkış lıyoruz ya işte kahreden tedavisi gayri mümkün. Cerahatli hastalığı mız buradan nüksediyor Bunlardan kurtulunmadığı müddetçe nice Çanakkaleler, nice aznavurlar ile mücadeleye devam edeceğiz EV ET! ! ! ! Edeceğimizi de Şöyle beyan ederken:Çanakkale iniler dumlupınarsa sızlar Başımıza geçipte ahkâm kesen cansızlar İnan ki küp çatladı ürdükçe vatansızlar Dürtelim ki mudulu portlasın izansızlar Nesebi gayri sahih sütü bozuk kansızlarALLAH için kesin ve kat’idir bu biline Çünkü mühür verilmiş nesebsizler eline Aha bak şu ermeni anzavurun dölüne Çirkefini sıçratır Dini Mübin gülüne Bir Allahın kuluda püf demiyor külüneMaazallah Se Se Ka’daki fırsat eline Bir geçerse Gül döker manukyanın yoluna İşte bu demokratiks Kıritisler kuluna İSLÂMİ: diyor bakın, ok atarak faslına Hız kazansın üç çivi çakıverin nalına Aşık Enver Gürkani’yeAmenna ve saddakna inşaellah düanız Müstecab olur belki Çünkü ulvî davânız Şuara gardaşlarım davâ’mızda devamız Oraya hediyeyi göndeririz buradanRabb' Tealâ Kulum der Habibi de ümmetim Buyurun günâhkârlar işte size cennetim Deyince Şuaralar Resulü gibi yetim Olarak ikrâm eder hikmeti YaratanÇANAKKALE GEÇİLEMEZ DEDİLERDoksan bin Mehmedin Allahü Ekber Sedası doğardı Çanakkale de Baş Komutan idi Şanlı Peygamber Düşmanı koğardı Çanakkale deEhl-i küfrün istilaydı imanı Ayarlamışlardı sanki zamanı İslâm düşmanın bombardumanı Ümmete bahardı Çanakkale deHavadan denizden kurşun yağdırdı Mehmedçiği semavata ağdırdı Düşmanları bir fındığa sığdırdı Hep kurşun yağardı Çanakkale deBulut düşman tuğayını kapladı Yeryüzünden alayını topladı Ciğerine hançerini sapladı Habibullah vardı Çanakkale deCan almak üzere kuruldu çarşı Yetmiş iki buçuk düvele karşı Gülleyi atarken Seyyid onbaşı Bismillâhi derdi Çanakkale deDüşmanı düşüren, mü’min peşine Yaratan’dır akıl ermez işine Aldırmadı zemheride kışına Sinesini gerdi Çanakkale deÇanakkale geçilemez dediler Bir’le Üçler Beşler Kırklar yediler Yaratana arzedip söylediler Fetih idi virdi ÇanakkaledeUmman çekti dibe, din düşmanını Döktü, yurda, hayat veren kanını Ümmeti Muhammed‘in destanını Şanla yazıp durdu Çanakkale deTasvir mümkün değil Çanakkaleyi İslâmın başına gelen belâyı İSLÂMİ’ler, o sarsılmaz kuleyi İman ile kurdu Çanakkale de ÇANAKKALE’DEN GEÇECEKLER, GEÇEMEYECEKLERÇanakkale’yi ağıza alırken Besmele Çekmeyen, hatip olsa dudağını açamaz Türke düşman içteki devşirmeler besleme Namert olan mertlerin köprüsünden geçemez Geçemez; Yaren geçer evliyâ eren geçer Dini Vatan uğruna serini veren geçer Bakınız hol lan da ya ne ekti neyi biçer? Biçtikleri kökleri, gülistanda biçemezBiçemez çünkü dişi kırık bir destereyle Alman adlı dişleri silinmiş bir eğeyle A Be adlı hilkatin garibesi deveyle Nûru İslâm semasıdır üzerinde uçamazUçamaz kanat kırık, rotayı veren hadu Yüz senedir beynine kin intikam okudu Fesadat tezgahında on beş temmuz dokudu Dokusada kumaşla tığ arasın açamazAçamaz kapalıdır Anahtarı bismillâh Besmeleyi düşmana yasaklamıştır Allah İSLÂMİ: tek başına düşmana karşı billâh İmân oku atarken mürted müşrik seçemez 17/03/2017 CümüÂşık-İSLAMİ/ Kul REFİK-İ MUHABBETİ Ç A N A K K A L E /DESTANI 16/03/2017 Perşenbe Dedik ve çanaklardan kale yapılan ve içerisinde 250.000 Mehmed in pişerek şehâdet rütbesini deruhte ettiği hazin vak’ayı Muhterem şâir Kul REFİK-İ ile FATİHAH gönderdikten sonra dedik ki; ÇANAKKALEDE- DESTANI –1 Âşık İSLÂMİ Ehl-i salip Pazar kurup boğazda Din-e muzır oldu Çanakkale’de Müşrikâna şimşek verir bir hızda Melek nazır oldu Çanakkale’deKul REFİK-İKörpeydi eline aldı silahı Yardandı güç aldığı ilahı İndirmedi dik başından külahı Destan kizir oldu Çanakkale deÂşık İSLÂMİYedi düvel yetmiş yerden saldırdı Kurşun ile o toprağa doldurdu Hadsizlere hadlerini bildirdi Seyyid vezir oldu Çanakkale’deKul REFİK-İTop mermisi yağmur gibi yağarken Aldırmadı her yanına değerken Düşman şaştı ellerini ovarken Kafir kazır oldu Çanakkale,deÂşık İSLÂMİOku: hedeftedir edilen ahın İmana tesiri ne ki: silâhın? Ölüm kalım anında ki; Allah’ın Abd’i Hızır oldu Çanakkale,deKul REFİK-İBak hele semada bulut kastına İniverdi kafir alay üstüne Hepisin yok etti alıp destine Hâle; küffar nazır Çanakkale’deÂşık İSLÂMİBaktık bulut kalktı lâkin alay yok Biz görmedik bizde böyle olay yok Bakıp aramadığımız dolay yok Arı vızır vızır Çanakkale’de! Kul REFİK-İRefikiyim ermez aklım derine Şükreylerim yardana varına Ermek marifettir manâlarına! Kader yazır oldu Çanakkale’deÂşık İSLÂMİŞehitlerle doldu koylar, koyaklar Parça parça oldu, eller ayaklar İSLÂMİ: nurlanıp söktü şafaklar Rasul hazır oldu Çanakkale’de ÇANAKKALE (2) Âşık İSLÂMİBu toprağa ekilerek yetiştik Helâl tohumdandır hepimiz bizim Aldığımız feyiz ile bitiştik Bellidir soyumuz sopumuz bizimKul REFİK-İMevlâm fırsat verse dağmı delinmez? Allah desen arş’âlâmı bulunmaz Fitneye uymakla adam olunmaz Esasta turap’tan yapımız bizimÂşık İSLÂMİHaramzade bindirilip enseye Mümkün ise nefes alıp esneye Esir edilerek meçhûl nesneye Öze kapatıldı kapımız bizimKul REFİK-İMedinede yatan gülü bilmezsen Yürüdüğün yolu, halı bilmezsen Tutunacak eli, dalı bilmezsen Elbet dert bağlatır hapımız bizimÂşık İSLÂMİKim idi mohaçta, kan kalesinde? At koşturan arzın silsilesinde? Savrularak müşrikler nefesinde Hercümerç edildi yapımız bizimKul REFİK-İOsmanlıya dönsek dünya gülecek Milletler silkinip hakkı bilecek Sahibi, haksızlardan hakkın’ alacak Böyle düzen tutar sapımız bizimÂşık İSLÂMİŞu son yüz yıl bin yüz sene yazılsa Yedi kat yer yetmiş bin kez kazılsa Mel’âneti bin süzgeçten süzülse Ayarından kaçtı çapımız bizim Kul REFİK-İDünya Siyonist, e köle oldukça Müslüman’da peşlerine yeldikçe Allah demek İmânsıza kaldıkça Vallahi boş kalır küpümüz buzumÂşık İSLÂMİAkrep bülbül diye konunca güle İSLÂMİ’ye rahmet oluyor çile Karada yürüyen gemimiz ile Dünyaya şan veren topumuz bizimKul REFİK-İİmtihan meydanı temizlensede Mazlûmun yetimin ahı dinsede Kul REFİK-İ arştan ferşe insede Cenneti alâda tapumuz bizim İşte bu hakikâte binâen bendeniz Âşık İSLÂMİ vasati 52 sene önce Ülkümü, ülkücülüğü ve diğerlerini,türkü ve tilkiciliği şöyle feryâdederek nasıl dile getirmişim bakıp görelim: ÜLKÜ NEDİR? Bu mukâddes ülkümüz Kur’ân=Habibûllâhtır Şeref verdiği kula va’zeyleyen ALLAH’tır Ehl-i imân olana nardan halâsûllahtırİlâhi ülkü ile halâs bulur mevcûdât İhlâs sahiblerinin mükâfatı kat be katÜlkü: Özde bedenin gönüldeki-ruhudur Mevcûdata can veren, ummanı sırdan su’dur Ülkü: İSLÂM: ülkücü, İslâmdan eder südûrMevcûdatın ülküsü zikretmek Yaratan’ı, Cansız sanma ağacı, dağı, toprağı; tanıÜlkü: güneş, ülkü ay, ülkü yıldız cihanda Güneş: göz nûru, gönül sürûrudur bu handa! Güneşte bir şuledir, nezdi ülkü sultandaZifiri karanlığı tebdil ederek nûra, Eşrefi mahlûkâtı hazırlıyor huzuraEşrefi mahlûkâta ÜLKÜ Cebrail ile, (a.s) Lûtfedip, kanununu gönderdi Âdem kula (a.s) Galû belâ’da “evet” demişken, bile bile! Ahde ihânet eden şeylere bitler güler Elesteki ahdine bağlıdır ülkücülerRuhumuzun evveli Hatemül Enbiya ya, İnzâl olunca ülkü, çıktı arş-ı alâ’ya Yapışınca, Allâh’ın teveccühü düa’ya! Buyurmuş ki:”ileyhi min Rabbihi ünzile” Ahde vefalı olan vasıl olur menzileÂdem’den İbrâhim’e, Mûsâ’dan İsmâil’e, (a.s) Rızkını gönderiyor müşrike ve münkire Münkiranlar, dünyada girecek cennetineÜlküyü zırh edinen ülkücünün Cennette! Gözü zül-Celâl’dedir, varlığıyla minnette! Ülkü: kanaatkârı, Cennetle müjdeliyor, Ülkünün caddesinde, ülkücü ilerliyor, Sabırı, ülkücüyü, ateşten gölgeliyorÜlkü: Habibin (S.A.V) HAKK’tan alıp yaşadığıdır, Masivâyı gönlünden atıp, boşadığıdır‘İlmin başı sabırdır’ buyurulmuş amennâ Bu İlâhi ülküye farz-ı ayn’dır temennâ Cümle beşer kardeşiz, babamız Âdem amma; Kâbil’de ikiziyle öz kardeşdi Habille Kâbilden südur etti, Habil’e meşûm sille? Kimliğimizde islâm yazıyor müslümânız Kâfiri yaşayışla malesef bi imânız Düşmanların rüzgârsız savurduğu harmanızÇünkü temelimize fitneyi çakan kâfir Bunu alkışlayanda narda onun iledirBu Ülküdür: Uhud da münkirânı mat eden, Küfre, Çanakkale’yi, geçilemez set eden, ÜLKÜ’yle, kan kusturdu Çar’a, Şeyh Şamil deden,Yine İslâm hasreti, çekiyor küfr diyârı Zuhuru ile, şiddet, müjdeliyor baharıBu ülkü: Çaldıran’da, Yavuz Sultan Selim’di, Malazgirt’teki cenkte, Alparslan’da, hilimdi. Bizans’ta Fatih Sultan Mehemmed’de ilimdi,Ülküyle mühürlendi, bizansın şehri yârı, Kurtul diye, İSLÂM’a, davet eder ağyârı.Ülkü türkü değildir, zaten şarkı hiç değil. Ülkü: DİN-İ İSLÂM’ın,özünde hakikât bil İzzeti İslâm için, ihtiram edip eğilMütevazi kulunu büyütür Yüce Allâh.(c.c) Mütekebbir Rabbimdir, özenen narda billâhCebrâiyli iki kez, hakîkî suretinde Gördüğü zikredilir Habibin siretinde (S.A.V) Ümmeti de görecek, yevmi âhiretindeBir adı ruhûl Kudüs, diğeri de Cebrail (a.s) Melekuttan dört nebi: birisi de Mikâiyl (as.s) Birisi Âzrail’dir, ölümsüzlük perdesi! (a.s) İsrafil rızka kefil, Rahman’ın Rezzâk’cesi (r.a) Mesrûr eder İhlâslı, kanaâtkâr herkesiAç gözlü ehl-i tağut esfeli safiline, Ağlayıp sızlanarak bakacak boş elineÇünkü, münkirler onun üstünde olacaklar Ebediyyen münkirin altında kalacaklar Münâfıklar: esfeli safile, dolacaklarİçleri iblis iken, dıştan insan göründü, Müşrik iken,müslüman abasını büründüHİRÂ’da gördü onu, ayağının birisi, Arşta, diğeri arzda, gördüğü hakîkîsi “İKRÂ’ yâ Resûlâllah diye verdi ilk dersiBen okumağı bilmem, diyerek etti arzı “RAHMETEN LİL ÂLEMİYN”dir,Eminliğin tarzıSıkıca kucaklayıp bırakınca Cebrail (a.s) “İkra’bismi Rabbike” diyerek çekti mâil Okumağı bilmeyen okumayacak değilÜmmiliğine hikmet yüklemiş yüce ALLAH (C.C) Okumakla olunmaz. ümmidir Resûlûllâhİkinci defa alıp bastırdı da bağrına, Bırakıpta dedi ki: “İKRÂ’” dayan ağrına! Okuyunca dedi ki: Rabbim! uydum çağrınaSahibisin Allâh’ım! Hatemi Habibin Sen, Denildi “varlık muti” dile, ne diler isenHirâ’da İlk Vahiyi alınca geldi eve, Haticetül Kübrası inandı seve seve Şefkâtle teskin edip imân etti afifeÖrtün üstümü dedi, vahyin ağırlığından, Merhameti terletti, küfrün sağırlığındanÜlküye hadim doğan, muhterem’e bu nisa! Asiyenin üstünde, şayet Mûsâ (a.s) olmasa! Yoğruldukca firavun zulmü ile, hulâsa,Ğayb-i illâllah amma zıddına gidecekti! Asilik kisvesiyle belki arzedecektiEbû cehil iblisle kalkmışlardı atağa, Ülkü Resûlü (S.A.V) aldı, Âli girdi, yatağa Âli’yi (k.v) görünce de saplandılar batağaİzciye güvenerek vardılar SEVR dağına, Akılları takıldı örümceğin ağınaÜlkücü: Âli gibi, batıla kaya olur Hazreti Ömer gibi, köleye yaya olur Ülkücü de her amel, yüce Mevlâ’ya olurÜlkücü sadakatte, Zinnûreynce sadıktır Ebu Bekr’i sıddîk’ca Vahiyde musaddıktırTaşa demiş: “Yetiştir ardıç, katran, lâdin’i Yarattığı nesnenin ülküsü İslâm dini Ülkü’mün beş temeli süslemiştir içiniİbretle parıldıyor, keste bir bak elmâya, “Halifeme tabisin” emri vermiş dünyâyaPeygamberin (S.A.V) izini takip eder ülkücü Masonizme ilâhtır, kızıl çamın sorkucu İblisin elindedir tam idrakinin ucuBağlamış akılları göbeğe ve kasığa, Sözün, Ülküye değil, tesir eder fasığaİmânsızın defteri temelinden dürülür İblisle avanesi kâinâttan sürülür Toprağın inci, mercân, püskürdüğü görülürMelekler müsâfaha eder ülkücülerle, Malikin cengi başlar şarkı, türkücülerleHalimi Allah bilir, işte ben, işte ülkü Ülkücü oldum sanır okuyan, şarkı, türkü Sıyırında bir görün, sırtından kutsal börküKör köstebekler görür karasını, akını, Bu kan içen vampirler, bilme ırak, yakınıÜlkücü: bedeninde rûhu baki kaldıkca Hizmetin gıdasını, Ülküsünden aldıkca, İSLÂMİ’ce, dâvanın derûnûnâ daldıkcaSeyrü sefer anında, âlemi melekûtü, Arzedilince abd’e, tercih eder sükûtu
3,578
Sensizlik Böyle Birşey Vazgeçtim diyet yapmaktan ders çalışmaktan Vazgeçtim su içmekten spor yapmaktan Vazgeçtim sağlıktan yaşamaktanTiryakisi oldum yeniden Çayın, kahvenin İçiyorum yine her gece Düşlerim derin derin Tabiki sigarasız olmaz Bir dost gibi her nefes her bir derdin
38
AnLaDıM SENSİZLİK, sana açılan bir kapıymış çaldığımda karşıma sen çıkınca anladım SESSİZLİK,sana söylenen bir şarkıymış sustuğumda dilimin ucuna sen gelince anladım KARANLIK, seni görebilmek için yaktığım bir ışıkmış yüreğimde sen sönünce anladım!
32
Bu Gece Yılbaşı bu gece yılbaşı anne içkinin su gibi aktığı eğlencenin sınırsız hovardalığın tarifsiz olduğu bir gece bu anne sen de beni düşünür meraklanırsın biliyorum merak etme anne bu gece huzur dolmasam da pişmanlığını yaşamayacağım bu gece çocuklarımız çöpten ekmek toplarken ve Somali’de Etiyopya’da açlıktan ölünürken soframı bin çeşit donatmadım anne bu gece kızlarımız içki sofralarına meze olarak sunulurken barlarda pavyonlarda pervasızca eğlenmedim anne 71 çok şükür anne yuvasız insanları düşünürken beş yıldızlı mekanlarda konaklamadım Fatma teyze sabahki çaya son demini saklarken sanatçıların ayaklarına şampanyalar patlatmadım anne bu gece dansözler masalara çıkacak vur patlasın çal oynasın göbeğine paralar takılacak havaya savuracak haram param hiç olmadı anne çok şükür anne okul yerine tarlalara bağlanan çocuklarımızı düşünürken o çok sevdiğim mısırı patlatıp yiyemedim anne çok şükür anne sabah başımın ağrısıyla uyanmayacağım ve viski rakı şarap kokmayacağım yarın tatil yok bize işyerinde olacağım aldığın ücreti helal kılmalısın derdin ya! ben de ona çabalıyorum anne 72 bu gece yılbaşı anne koca bir yılın ve yılların acıları sanki yaşanmamış bütün duygularımızı kadehlere hapsetmiş geçmişi unutmuşuz bu gece sanki öz kültürümüz yok olmamış gençliğimiz yozlaşmamış anne sanki aile kurumumuz çökmemiş madde kullanımı çocuk yaşa inmemiş anne sanki Marmara depremi olmamış on binlerce insanımız ölmemiş anne sanki Diyarbakır’da Isparta’da uçaklar düşmemiş sanki trafik canavarlarına her gün kurban verilmemiş anne sanki küresel ısınma bitmiş dünya güllük gülistanlık anne 73 sanki Irak ağlamıyor Mescid-i Aksa yağmalanmıyor sanki Ortadoğu’ya barış gelmiş dünya düzene girmiş anne bu gece yılbaşı anne bu gece yılbaşı hepimiz neşe doluyuz çılgınca eğleniyoruz felekten bir gece değil bir yılı çalıyoruz anne oysa ki dünyadan ve gerçekliğimizden kopmuş biçare olduğumuzu bilmiyoruz anne.
266
Türkiyem Taşına toprağına, buğdayına, başaığına Canımı koydum uğruna Türkiye'm Vatan bizim toprak bizim Yer altında yatan şehit bizimDeresinden geçerim Pınarlarından suyunu içerim Bağında bahçende gezinirim Seve seve canımı veririmSemalarda dalgalanan Bayrak bizim hilal bizim Yerden karnımızı doyuran Tahıl bizim ekin bizimŞerefime namusuma Kanımın son damlasına Göğsümdeki imanımla Kucaklarım seni Türkiye'mSelam getirdim ulusundan Ciğerimden parçamdan Senin uğurunda Şehit şerbeti içenlerden Minareden okunan ezan sesinden Selamlar getirdim Türkiyem.
66
Baba Vasiyeti Halâ kulağımda çınlayıp durur, Yutkundu, düşündü bak oğlum dedi, Üç şey vardır, birbirine denk olur, Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Çekilen her çile bir lokma aşa, Gözü açık gider bacı kardaşa, Yazdırır ismini bir kara taşa, Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Ağa olur, bey olur, çok olur ahtı, Ne ömür el verir, ne güler bahtı, Gidenin ardından virane tahtı, Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Takılır feleğin demir çarkına, Yıllar geçer varamadan farkına, Ateş gibi düşer eve barkına, Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Hoyrat eser gülistanı kurutur, Yaranı yoldaşı bir bir unutur, Hayal ile hasretini avutur, Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,Feleğin kahrı var elin sitemi, Ayrı koyar koç yiğidi gelini, Sultan Süleyman da açtı elini, Ayrılık, yoksulluk bir ölüm dedi,
117
Patronsuz Kalan Köpekler 12 Hilâl ve Arzunun veda yemeği tam bir komediye dönmüştü.Saatlerce sarmaya uğraştıkları sarmalar ocakta,Hilâlin özene bezene açtığı böreklerde fırında,Arzunun büyük zamanlama hatasına kurban gitmiş,iki tepsi,bir tencere kömür elde etmişlerdi.Allahtan komşuları bu iki acemi kızı fzala zorda bırakmayıp kendi yiyeceklerini kendileri getirmişlerdi.Vedalaşma faslı bitipte herkes evine gittikten sonra,gözlerinde biriken damlaları akıtmamak için direnen Hilâl biraz olsun efkar dağıtmak için Arzuya takılıyordu --Birdahaki sefere veda yemeği vereceksen gündüzden hazır bişeyler alalım,gerçi sen onlarıda ısıtırken yakarsın ama.... --Yaa yeter ama ne yapayım,senin Muratını dinlerken dalmışım.Sende öyle uzun uzun anlatmasaydın sevgilini --Yani şimdi benmi suçluyum ---Tabi,sen beni lafa tutmasaydın unutmazdım.Hem aslında börekler çokta yanmamıştı,yenirdi yine --Yersen yenir tabide,börek olduğuna inanmazlar bizi dava ederler diye getirmedim. Tam Arzu cevap verecektiki,Hilâlin telefonu çaldı.Murat arıyordu.Boyayı yaptırmış,tesisatı onarmış,temizliği sizmi yaparsınız bi kadın tutup yaptırayımmı diye soruyordu. Hilal temizlikçiye verecek paraları olmadığını,kendilerinin temizleyeceklerini söyleyip telefonu kapatınca Arzu kızdı --Ben ev filan temizleyemem kızım,o camlar kaç aydır silinmemiş,raflar toz içinde,banyo,tuvalet ovulacak bir haftada anca yaparız --Abartma Arzu,iki oda bir salon ev.Bir günde temizleriz,ayıp kızım,iki tane genç kız,temizlikçi tutarsak mahalleli ne der ---İyide biz çalışan insanlarız,bizi kimse kınamaz. ---Vallahi benim temizlikçiye verecek param yok.Hem şimdi tut birini temizlesin desem,Murat onun parasınıda almaz bizden hepten rezilliğimiz çıkar.sanki kasıtlı yapıyomuşuz gibi olur --Aman bee,veririm ben kaç paraysa,allahaşkına ara söyle,tutsun birini,yoksa yalnız temizlersin bak söyliyim. Hilâl,Arzuyu ikna edemeyeceğini anlamıştı.Ama Muratı aramadı.Ertesi gün kendisinin halledeceğini söyleyip,konuyu kapattı.Sonra birkaç gün önce dersanede yaşanan olaylardan konuştular,Arzunun annesi rahatsızlanmıştı ondan konuştular.Ama asıl mevzu Arzunun evde bir erkek öğrenciye ders vermesiyle ilgili tartışma olmuştu.Arzu birşey olmaz diyordu,ama Hil3al eve yabancı bir erkeğin girip çıkmasını istemiyordu. --Niye o geliyo,sengit --Anlatamadım galiba,çocuğun babası çok içiyomuş,zaten evde üç kardeşi daha varmış,yani gürültünün eksik olmadığı bir ev ---İyide Arzucum kazık kadar adamı eve alıcaz,konu komşu ne der ---Kazık kadar dediğin daha ondokuzunda Hilâl asıl çocuğa değil,Arzuya güvenemiyordu.Çocuğu görmüştü,yakışıklı bir gençti,dil otu yutmuş gibi gevezenin biriydi.Yani Arzuyu ayartmasından korkuyordu,Çünki Arzu eğer biraz gözü tutarsa öyle arada yedi sekiz yaş varmış filan bakmaz,anında yakınlaşırdı çocukla.Zaten Muratın biriki sefer eve girdiğini gören ev sahibi yaşlı kadın hemen lafı yapıştırmıştı''Bak güzel kızım öyle erkekleri toplamayın eve,mahalle burası adınız çıkar sonra''Hilâl kadına Muratın kendisinin sözlüsü olduğunu söylemesine rağmen kadın yinede pek yumuşamamış'' Ne yapam sözlünse,evlenmeden girmesin eve,ya bırakırsa seni.Ah gızım ah,bizim bubalaramız bizi nişanlımıza düğün günü gösterirdi'' Kadın biraz eski kafaydı,ama aslında Hilâl bu durumdan memnun olmuştu,çünki ancak böyle bir kadın Arzuyla başa çıkabilirdi.En azından arzunun iki günde bir değişen sevgilileri evi ayak yolu yapamazlardıDevam edecek.....
401
Atatürk'e (Bu Millet Seninle Gurur Duyuyor) Hakimiyet kayıtsız milletin dedin Bu milleti en yüce millet belledin Tükenir mi senin bu büyük sevgin Semada al bayrak dalgalanıyor Bu millet seninle gurur duyuyorİnsanlıkta yiğitlikte Türk’e has Tutuyoruz hala ardından yas “Hedef Akdeniz’dir” diyen güçlü ses Hala Türkiye’de yankılanıyor Bu millet seninle gurur duyuyorBilinsin ki kanımız kaynarsa bir gün Dünyanın en kötü günüdür o gün Kalbinde imanla bekleyen Türk’ün İçinde sönmeyen bir kor yanıyor Bu millet seninle gurur duyuyorSoysuzlar can yakarken toprağımızda Sen vardın bizim hep yanımızda Üç aylık bebeğin bile kanında Hiç dinmeyecek volkan kaynıyor Bu millet seninle gurur duyuyorAnadolu Türk’tür, Türk’ündür elbet Bu vatan uğruna can verir, her fert Teşkilat nöbette çelik gibi sert Cumhuriyeti polislerin koruyor Bu millet seninle gurur duyuyorBizim imzamız var artık her yerde Amerika, Rusya, İngiltere’de Silahımız, beynimiz, kalemimizle Titresin tüm dünya, Türkler geliyor Bu millet seninle gurur duyuyorPaşam sen rahat ol, rahat uyu Sonsuza dek sürecek bu Türklük soyu İzinde Rumeli ve Anadolu Sen gittin ardından binler geliyor Bu millet seninle gurur duyuyor
167
Anlamlı Sözler 1342 Gol Yemek İstemeyenHayat, gördüğü boşluklara hemen bir gol atar. Gol yemek istemeyen, kalesini iyi tutar.Berlin, 12 Nisan 2012.
21
Son Şarkı Yalvarırım sus! Şu şarkıyı dinleyelim Güneşlerden söyleyen İlk çiçeklerden Uzak göklere Ebem kuşakları Ve kavun içi gül sarısı Bir gülerdem doruğuna En aziz umutları Bir ilk sevinç doğasında Çağlayan köpüklerden Maviyeşil yeşilmavi Bal elâsı köpüklerden Ey tanrım! Bu öğlen öncesi kuytuları En nazlı sanrılarla Küçük kuş cıvıltılarına yükleyen Şarkıyı Sen ölürken O yaşam veriyor Allahım Bu şarkı Oyunu Ele veriyor!
62
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Bütün senin uğruna-verildi bu çabalar İnan sevginle coştu-anneler ve babalar Canımızdan çok fazla-seviyoruz severiz Emanetsin bizlere-bizler seni överiz Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Meşale tutuşturdun-ruhumuzda yürekte Daim seni söyleriz-her an varsın direkte Başımız hiç eğilmez-volkan gibi kaynarız Bar havası horanlar-coşku ile oynarız Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Omzumuzda yükselir-senin şerefin şanın Gerçekten değeri yok-anla karşında canın Binlerce şehit verdik-gerekirse veririz Bütün senin uğruna-için için eririz Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Sen olduğun müddetçe-ev apartman yuvası Gerçekten değişiyor-güzel olur havası Vatanımın ufkundan-attık elem ve yası Harcadık hep uğruna-kapkacak ile tası Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Asla eğilmeyecek-yukarıda başımız Hürüz ve sevinçliyiz-bulunuyor aşımız Milletimin malıdır-“Vatan Bayrak Devletim” Emek çaba gerekir-yükselsin cemiyetim Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Ay ile hilâl ile-bayrak kanla yazılı Yürek ve beyinlere-bu öylece kazılı Mukaddes bir varlıksın-sormamalı hiç niçin Senin ile kaynarız-coşarız için için Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Gazi ve şehitlerim-taşır bayrak rengini Senin üstüne bayrak-bulamadım dengini O sağlıklı sıhhatli-kollar ile yükselir Senin yüceliğini-seni sevenler bilir Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Bayrak demek can demek-bayrak hürriyet demek Senin için verildi-inan binlerce emek Vatanın sınırında-senin için beklenir Bütün senin uğruna- o bıçaklar bilenir Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Şu toprakta yatanlar-senin için can verdi Nice sıkıntılara-hepsi de göğüs gerdi Asla anlatılamaz-güzelliğin mertliğin Türk’e çok şefkatlisin-hiç bulunmaz sertliğin Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Çok güzel rengin senin-benzersin Ay Güneşe Biz selâmı gönderdik-anne baba kardeşe “HASAN BİN HASAN OLSA”- verir binlerce canı Erken davran arkadaş-boşa geçirme anı Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
290
Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe Bir kez yakalanırsak-endişe sarar bizi Ruhlarda ve kalplerde-görülmekte krizi Üzüntü ve mutsuzluk-sıkıntı karamsarlık Duygumuz köreliyor-gösteremeyiz varlık Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe Aynı anda yaşanır-bütünüyle bu acı O manalı bakışlar-görmekte anne bacı Ağrılar iştahsızlık-zayıflama-hâlsizlik Çarpıntılar dönmeler-bütün canı eder tik Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe Bu duyguyu yaşamak-bilin istenmez asla Yüreklerden hırsı at-sırtı arkaya yasla Duygusuz olan hayat-bilinsin çekilemez Aklını iyi kullan-kötülük ekilemez Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe Şaşkınlık sevinç neşe-karmaşıktır duygular İnsanlar perişandır-o ruhları yapar dar Tepkileri ayarla-kızma vurma bağırma Yok yere öldürerek-kin ve nefret savurma Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe Bu çeşit davranışlar-başlara açar bela Böyle çıkılmaz bilin-ne caddeye ne yola Sıkıntı oluşturmak-ruha atar bir darbe İçinde hissedersin-ağlar anne ve bebe Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe İç ve dış etkenlerin-hesabını yapmalı Saygı ve esenlikle-bütün eli çırpmalı Öğretmen Hasan söyler-O bilir önemini Dikkat etmek gerekir-yormamalıyız teni Depresyon ruhumuza-verir zarar endişe Ondan kurtulmak için-girişmeliyiz işe
166
BUGÜN DE OTURDUM ÖLÜMÜ DÜŞÜNDÜM Bugün oturdum ölümü düşündüm Kirli, acı bir su gibi yürüdü içimde Dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi Ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım Bugün oturdum ölümü düşündüm Yağmur altında ya da karanlıkta Bir başıma kalmış gibi. Sevgilim böylesine alımlıyken Güz kuşlarının güneye doğru akıp gideceği yol İyice belirmişken gökyüzünde Onarırken, sararken hayat Çocukların incinmiş gülüşlerini Artık her park yeri bir apartman inşaatı Her sokak bir otomobil nehriyse de. Bugün oturdum ölümü düşündüm Soğuk camlara dayayarak yüzümü Kuşağımın acısını, kefenlenen gençliğimizi Yaşayan ya da artık yaşamayan dostları Bugün oturdum ölümü düşündüm Örterek yüreğime kara bir tülü. Bugün oturdum ölümü düşündüm Kapkara bir gece penceremi dalarken Öleceğini bile bile karşı koymanın onurunu Yiğitliğin, özverinin, sevginin Arkadaşlarımın yüreklerinden çıkan özsuyunu. Bugün oturdum ölümü düşündüm Bir darağacında ya da yolda yürürken Bugün oturdum ölümü düşündüm Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken
141
Ağıtlar: 2... Sefalet Donuk ve iri gözlerine nazire yaparcasına Gülümsüyordu çarparcasına yüreğinden, Fışkıran kanı gölgesine alan şahdamarın Kalın girdap oluşturmakta yola doğru İnceden süzülerek aktığı kaldırımdan… Kaderimdir benim dediğin yoksulluk Kederin olmuştur artık yanı başında, Sefaletin pençesinden süzülerek uyuyan Kız çocuğunun bakan iri mavi gözleridir Gözlerimin derinliğinde yatan gizli sır…
50
Gizlice Bol Koy, Lafı Şahsım yemek yiyecek özel bir kuruluşta, On lira ödüyoruz sık sık aynı tabldotta…Vaziyetimizden mi iştahımızdan mıdır? Patron aşçıya söyler fısıltı anlaşılır…Bol yemek konulmuştur üste laf da söylenir, Doymadığında söyle usta ekleyebilir…(2012)
35
Dayanamıyorum Birileri benim ceza çekmemi istediler Bilemediler ben hep çekmekteydim. Bilemediler ben hep cezalıydım...Onlar rahat olsunlar ve huzurlu Ben hep ölüydüm zaten. Bu dünyayla karışıyordum Yanıldım...Ne gidene yük olmalı Hele ne kalana eziyet. Ben çektim nasıl olsa yeterince Tek amacım onlar çekmesin. Ne acı, ne ayrılık ne yoksullukBen hepsinde vardım O halde ya ben Ya gerçekler Dayanamıyorum... 08 Mayıs 2006
60
Bahçe ılık bir solukla yanar yüreğimde erken gelen ilkyaz kokulara serpilmiş bahçedüşürdü mü seni kokularının ardına hüzün kokularında rengarenk depilmiş bahçeacemi sevgi oyununda filinta giyinişlerdeydin ayrılmaktan korkup dallarında titremiş bahçean düşerdi arada bir çocuksu düşlerimize renk verdi gülüşlerimize yerde ot kükremiş bahçegizil dalaştı hiç uğruna sessizliğe sevdalanıp sensizliğe sarındıkça tütüyordu çiylenmiş bahçeçocukluğun ilk göz yaşında mercan tanesi düşerken saçlarımızın akındaydık yatıyordu kışlanmış bahçe 011209denizli
64
Rüyalar bitse bile mutluluk gemisi yol alırken agır agır son limana güvertede beyaz martılarla mutluluk deryasında insanlar el eleydi şarkılar yayılıyordu denize dalgalar eşlik ediyordu nagmelereyakamozlar dans ediyordu mutlu olan aşıklarla birlikte gökte ay parlıyordu yıldızlar ışık sacıyordu karanlık geceyekulaklara fısıldanıyordu sevgi sözleri umutlar vardı bitmemişti mutluluga kilitlenmişti her bir aşıgın gözleri yeminliydi sözleri sevdiklerinden başkasına kördü gözleri rüya görmüşlerdi uyandılar acıldı gözleri ne şarkılar vardı ne martılar ne de danseden yakamozlar hayra yordular gördüklerinimutluluk gemisinde kalmıştı mutlulugun izleri rüyalar bitse bile dünyada hayat bitmeden aşk dolu mutluluklar bitmemeliydi
89
*Doğurma Beni Anne Doğurma* Dövme beni anne Nedeni ne olursa olsun kızdırıyorsam seni Öfkeni kontrol ederek sabrı öğret bana Çizikler oluşmasın derinlerimde Dövme beni anne....Susturma beni anne Merak doluyum,içime sığmıyor bilmediklerim sessiz sorulara yanıt arayışım Kırışlarım bozuşlarım bundan Susarsam sorgulamayı unuturum anneKoruma beni anne Tutma elimden bırak düşeyim kanasın dizim Kalkmayı ve dik durmayı başka nasıl öğrenebilirim Beceriksiz ve beyinsiz yapma beni Bırak beynim hayata elimle ayağımla uzansın İşlevsizleştirme demir pasında anneDinle beni anne Ağlayarak konuştuğuma bakma sen İçimde ki fırtınaları dinle ben olmayı becer Duymazsan anlamsızlaşır yaptıklarım Yaptıklarımın mantığını anla ve bana yanlışlarımı sun Öğreneyim bende dinlemeyi ve olmasın incitici ön yargılarım Öngörüm açsın Dinlemek anlamlaştırabilme yüceliğidir anneSuçlama beni anne Zarar verebilr yaptıklarım Suçu tanımla bana suçlamadan önce Kavramlar anlamlaşşın algımda Suçluluk duyurma bana kullanma duygularımı Ağırdır yükü taşıyamam al bir kısmını Gücümce olsun ağırlıklarım sorumluluklarım Yükleme Korkutma beni anne Tehlikelerle dolu bir hayata getirdiğini bildiğinden Endişelerinle özgüvenimi törpüleme Cesaretim esarete dönüşmesin anne Bırak risk alarak başarayım Başarmam beni yaşamamdır anneKollarımı görünmez bir iple bağlama Bırak 'ben' olayım bağımlılıklardan uzak Bağlılığı öğret bana işime aşıma aşkıma 'Güven' yaşamaya dair savaş açsın ufkumdaAnlatma göster anne Doğruları dilleyip yanlışlar gösterme bana Ben sözden öte gördüğümü kaydederim sakın çelişme anne Çatal belirsizliklere bulama aklımı İşime kolay geleni yaparım yoksa fazla nazlama Aldığın her sorumluluğum Kendimden kaybedişim aptallaşmamdır uyansana Kolaya beni asla alıştırma Yazık olur bana Ne boğ beni iplerimi gererek Ne de atalete düşürme gevşeterekSay beni anne Göründüğüm kadar küçük değilim Say ki değer nedir bileyimHoşgörünün koynunda büyüt beni Affedici olayım uzay boşluğunca geniş Gölgeme uğramasın kin Kemirgen dişleri uzak olsun tenimdenHak ve haksızlığı da öğret bana Öğreteceksen hırsızlığı Kalp çalmayı öğret bana Bunlar hayatın hemen giriş kapısında Hakkımca adaleti,haksızlıkla da mücaladeyi Emeği de unutma en çok verdiğin şey bana Hangi karşılık ödeyebilir ederiyle tam manasıylaİşte vefaYaşlılığını düşün anne yalnızlığını telefonun çalmadığı Kapının tıklanmadığı,gönlüne postacının uğramadığı Güzelliğini kimsenin kulağına fısıldamadığı anları düşün anne İşte bu yüzden sakın ola atlama Vefa herşeydir her zaman Vefa yalnızlığa ilaçtır anneEn çok da sev beni anne kocaman kocaman öp beni Okşa tenimi,saçımı kokla bakışların nakış nakış işlesin derinime ekilsin Sevmek sevgi olgusu büyüsün yüreğimde en durusundan Ve 'rağmen' gül bana Bir gülüşün tanrıya uzanan gülüşünü sunayımİçin dolmuşsa ister hazdan,ister talandan ağla anne Gözyaşının bir inci değerinde olduğunu bileyim Utanma anne Bırak yağmurlar hak eden toprağa düşsün Çöl ıslanır da yeşerir belki Ağlamayı da öğret banaUzayda bir nokta olduğumu Ve her noktanın bir değer olduğunu da öğret bana Acıları da içine katarak Acıları da tadayım anne kanayarak Kaçınılmazlardan olan her şey gibi hayatımdaDirenmeyi,dayanmayı da öğret banaKısaca anne sende anladın ya “İnsan “ yetiştir beni cinsiyetim fark etmez Hayata hazırlık,deneyimlerimi törpüleme kısırlaştırma Enginliği göster bana dağ başı gibi kar,başı gökte olsa daBütün bunları yapamayacaksan Doğurma beni anne Doğurma 15/07/2009
451
Goz Yaslarin Ayrilmaktan baska yoksa caren Ayrilirken dön bak bana son defa Ağlama birtanem Sakla göz yaslarini icinde Elbet bir gun kavusacagiz Sevinc göz yaslarin olsur
26
Ben Sitemi Bilmezdim Hiç te Sitem etmezdim Ben sitemi bilmezdim,hiç te sitem etmezdim Her gönüle hirmezdim,aşka boyun eğmezdim Sitem sevgiden doğar,bunu hiç bilmeseydim Her gönüle hirmezdim,aşka boyun eğmezdim
28
Yağmur Yağmur yağar şehre Islanır taş duvarlar Yıkanır yollar ve arabalar Oturup izlerim öylece Yağmur Her halde Bu mevsim Ne güzel ıslatır Sormalı Arabalara Kaldırımlara Ve yollara Yoksa nereden bilsin İnsan
31
Aşk Zahmetlidir Tarifi zor yapılması zahmetli bir yemek gibi aşk Yaparken doyarsan yiyene afiyet olmaz lezzet Bazen aç kalmalı yada bir kaşıkta paylaşmalıKolay bulunmuyor böylesi sevgiyle yüklü aşk Bulundu mu sanıyorsun ki işte her şey tamam Kabullenmeli aşkı ama alışkanlığa dönüştürmemeliAşk kalp ritmi gibidir Ne zaman kaç atacağı belli olmaz
50
Tüm Evlilerin Evlilik Yıldönümleri İçin Evlilik eskidikçe şarap gibi yıllanır Sevgisi gönüllerde,tadı damakta kalır.Dileriz sizinki de nice yıllarca sürsün Birlikteliğiniz hep örnek olsun,övülsün...Bir yılınızı daha içtenlikle kutlarız, Sizler mutlu oldukça bizler yaşarız,varız...
32
Top Yuvarlak Kazanan Dört Köşe Kaybeden Ters Köşe Futbol günümüz dünyasında en popüler spor dalı olmayı açık ara sürdürüyor. Başka başka sporlar, boks gibi, basketbol gibi, atletizm gibi, zaman zaman tahtını zorlasa bile, onun seyirci potansiyeline ve insanları çekiciliğine çok da fazla yaklaşamıyorlar... Kazanmak her zaman gurur veriyor tabi ki sporda da başka başka şeylerde de... Son zamanlarda fanatiklik aldı başını yürüdü... Bu sadece bize özgü değil, bütün dünya da fanatizm futbolu, futbolcuyu ve seyirciyi avucunun içine aldı... Rakip takımın futbolcuları ve seyircileri adeta düşman bir ülkenin askerleri gibi gözüküyor öbür takımın taraftarlarının gözüne... Oysa böyle mi olmalı? Hani spor dostluk ve kardeşlikti... Hani sağlık ve zindelik için yapılıyordu bu spor ve onun bir şubesi olan futbol...Bu gün futbol piyasası dev bir endüstri artık. Ülkeler ve o ülkelerin öne çıkan takımları hem bu işten milyarlarca dolar para kazanıyorlar hem de ülkelerinin reklamını, tanıtımını yapıyorlar... Biz Türkler ise yıllardır başarıya aç olduğumuz için, kazandığımız her başarı gözümüzde büyüyor ve adeta efsaneleştiriliyor, hem basın hem de halkımız tarafından... Hatırlarsınız mutlaka, Puşkaşlı Macaristan'ı elli sene önce 3-1 lik skor ile yendiğimiz galibiyet yıllarca kutlandı, basında ve her yerde konuşuldu durdu...Eski zamanlarda maçlara giden büyüklerimiz anlatırdı, seyirciler karışık oturduğu halde hiç kimse de birbirine yan gözle bakmaz, kötü söz de söylemezmiş... Şimdi öyle mi? Maç bittikten sonra, cadde de bile rakip takım taraftarlarını görseler hemen paça kasnak dalıyor, dövmeye kalkıyor arkadaşlar. Neymiş, efendim üstünde Galatasaray forması ya da Beşiktaş forması varmış... Yapmayın arkadaşlar, hepimizi bu ülkenin vatandaşıyız. Milli maçlarda, var mı Galatasaray ya da Beşiktaş ayırımı?Maç kaybeden takım ve yöneticileri neredeyse yemeden içmeden kesiliyor, bunalıma giriyor. Kazanan takım dört köşe hatta beş köşe... Kaybeden takım ters köşe... Maçlar ile hiç ilgisi olmayan insanlara hiç birisi dert değil... Kaybedenler, zannedersiniz ki anaları, babaları ölmüş, zannedersiniz ki memleket düşman işgaline uğramış... Öğrenci ise fanatik arkadaş, ertesi gün derslerine bile odaklanamıyor, sınıfta yüzünden düşen bin parça... Spor yazarları bile takım takım ayrılmış durumda... Tabi bir çoğu bunların eski büyük takımların futbolcusu, haliyle kendi takımları lehine yazılar yazıyorlar, oysa ki tarafsız yazmaları, tarafsız olmaları gerekir...Fanatizm konusunda alınabilecek önlemleri ve dikkat edilmesi gerekenleri Reem Nöropsikiyatri Merkezinden Uzman Dr. Mehmet Yavuz şöyle açıklıyor. ''Fanatizm kontrolsüz bir heyecan eşliğinde, bir konuya sosyal normları hiçe sayacak derecede aşırı bağlanma halidir. Ülkemizde özellikle spor alanında karşılaştığımız fanatizm genellikle anti sosyal kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde görülüyor.'' Devem ediyor Dr. Yavuz ''Fanatik kişinin, farklılıkların zenginlik olduğunu bilmeden sabit fikrinden asla ödün vermediğini belirten Dr. Yavuz, ‘Fanatik kişide hiç bir esnekliği olmayan sabit fikirlilik söz konusudur. Doğru olduğunu düşündüğü her şeye tüm ruhuyla sıkı sıkıya bağlıdır, kendini o olguyla özdeşleştirmiştir. Takımı kötü sonuç aldığında fanatik kişi, hayatın bir anlamı kalmadığını düşünebilir'' şeklinde konuştu.'' Geçmişte döner bıçağı ile maça giden taraftar gurupları bile vardı hatırlarsınız... Hepimizi bu memleketin çocuğuyuz, uzaydan ya da başka bir gezegenden gelmedik. Nedir bu kin, bu nefret bir futbol karşılaşması için? Geçenlerde izlediğim İnternet de ki bir video da adam bizim ülkeden büyük bir takımın maçını izlerken üç beş kere yayın gitti diye üç bin liralık plazma televizyonu parçaladı... Bu kadarı da fazla, yazık çok yazık. Takımlar, tamam bizim takımlarımız ama uğruna ölünecek bir olay değil futbol, daha kutsal olgu ve olaylar var can feda edilebilecek vatan gibi, bayrak gibi, İslam Dini gibi... Bir takım şampiyon olmuşsa rakip takımlar onu her zaman saygı ile karşılamalı ve alkışlamalı, centilmenliğin, sportmenliğin gereği de budur... Hakemlere ağza alınmayacak küfürler etmek, sahaya yabancı maddeler atmak, stadın koltuklarını sökmek aklı selim sahibi insanların yapacağı işler değil kesinlikle... Şimdilerde paso lig uygulaması ile büyük cezalar ve yaptırımlarda fanatik seyircileri bekliyor... Saygı ve sevgi çerçevesinde takip edilen spor karşılaşmaları hepimizin en büyük özlemi, inşallah bunu da başaracağız... Hepinize saygı ve sevgiler...
601
AşKA DAİR YAZILAN ŞİİRLER Eyyy ŞAİRLER AŞK ADAMLARI HANGİMİZ YAZMADIKKİ AŞKA DAİR BİR ŞİİR HANGİMİZ YAŞAMADIKKİ AŞK DENEN İLLETİ SAKIN BANA AŞK GÜZELDİR DEME KAÇIMIZ MUTLU OLDUKİ SONUNDA AŞK ACISI DEĞİLMİ BU ŞİİRLERİ YAZDIRAN BİRAZDA KISA SÜREN SARHOŞLUĞUNE ÇOK AŞK ADINA ŞİİR VAR HER BİRİ BİRBİRİNDEN FARKLI TEK ORTAK YANLARI SANKİ SONLARI ACI ÜZÜNTÜ VE AYRILIKŞAİR AŞK İÇİN YAZDIĞI KADAR AYRILIK İÇİNDE YAZIYOR,PARÇALANMIŞ YÜREĞİYLE KALP AĞRISI KALEMİNE VURUYOR ODA SAYFALARA HINCINI ÇIKARIYOR O BEYAZ SAYFALARDAN SANKİ İNTİKAM ALIYOR “ LANET OLSUN SANA NEDEN KARŞIMA ÇIKTINKİ ALLAH BELANI VERSİN “AŞK VE AYRILIKEĞER AŞIKSAN BOŞVER BU ŞİİRİ AŞKIN SONUNU BULUP EVLENDİYSEN..YENGEYE SELAM AŞIK OLUP AYRILDIYSAN ACI ÇEKİYORSAN YAZ BE Bİ ŞİİR SENDE, SEN NE İLKSİN NEDE SON OLACAKSIN GEÇMİŞ OLSUNHASAN SANLI 06/07/2006
120
Deniz Suyu köpüklü Çok geniş kumsalı Kayalara tuzu sinmiş Güzel bir mavi derinlik Ve dalgaları kıyıya çarpan Yosun kokulu hırçın denizBalıkçılar inatçı Ağlara takılmış balıklar Gemiler geçip gider yüklü Bir ülkeden başka bir ülkeye Ve martıların çığlığına alışkın Yosun kokulu hırçın denizİnsanlar kumsala dolmuş Kimisi serinleyip yatar kuma Çocuklar sevinç içinde yüzüyor Genç çiftler sohbete daldı gölgede Ve halinden anlıyorum ki mutlusun Yosun kokulu hırçın denizDevinime uygun doğası Hep böyle sürmek zorunda Hava fırtınalı göz gözü görmez Kıyamet kopmuş umurunda değil Ve eskiden beri çalkalanır durursun Yosun kokulu hırçın deniz
90
Ülkemizde yaşanan -sızlık,-suzluk olgusu Ülkemizde yaşanan. Parasızlık çekeriz Yoksulluk çekeriz İlaçsızlık çekeriz Bazılarına bakıp bakıp imrenir, İçimizi çekeriz, Yolsuzluk yaparız Yoksulluk bahanesiyle. Ciddi kararlar alırız, Ciddiyetsizlik içinde, Hatta siyast yaparız. Tok olanlarımız, Doyumsuzlukiçinde. Aç olanlarımız, Rüyasında doyabilmekte. Herşeye rağmen, Derviş gibi bir milletiz; Hep sabreder bekleriz. Ne yazık ki, Muradımıza ermeden, Hatta çoğumuz ölemeden Gebeririz. İşe yaramasa da dirimiz, Ölümüzle,toprağı besleriz.
61
Bayrağı Dokusam... Düşümde gördüğüm beyazdan aldan, Ay yıldız bayrağı dokusam sana… Annenin sırtına attığı şaldan, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Nöbet tutan erin yemin sözünden, Vatan aşkı ile yanan özünden, Annenin babanın yaşlı gözünden, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Kerem’in Aslı’nın aşk ateşinden, Gurbet elde garip bir kardeşinden, Isıtan ışıtan gök güneşinden, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Acıyı sancıyı alıp elesem, Kuzu olup koyun peşi melesem, Dilinden çobanın derdin dinlesem, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Eski aylarından yıldız yaparak, Süslesem geceyi hep bir tutarak, En parlak yıldızı sana katarak, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Keş Dağı’nda taşın, kuşun dilinden, Muhsinlerin yurdu Sivas ilinden, Vatanını seven Mehmet elinden, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Yürek yangınında kalan çınardan, Âşıklara ilham olan pınardan, Yağmurdan, rüzgârdan, fırtına, kardan, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Yusuf’un yüzünde parlayan aydan, Cennette kurulu olan saraydan, Âdem’den gelen o en temiz soydan, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Güvercin ağzında zeytin dalından, Şekersiz şerbetsiz en saf balından, Gönül gönül nakış kilim, halından, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Köy köy Ali, Osman, inci, mercandan, Vatan için feda edilen candan, Herkesin bir olup kaldığı andan, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…Edirne vatan da Diyarbakır ne, Ben, sen, o yok biz de etme bahane, Birlik kumaşından hem de şahane, Ay yıldız bayrağı dokusam sana…
201
Amcaoğlu Kaptan Erdoğan Yaklaşık 15 yıl önce Sarıyer’den kalkan minibüsün en ön koltuğundayım; öyle bir yolculuk ki o gün İstanbul’un Fethi’ne benzer ya da bir Nuh Tufanı gibi bir minibüs yolculuğumu hiç unutamıyorum. Üstelik Boğaziçi’nde hiç yaşanmamış bir heyecan, bir de acayip panik ve de duygu sağanağıyla Taksime varabilmiştik ama öyle bir yolculuk ki, şehir hatları dışına bile çıkmıştık ve de inmiştik geçmişin derinliklerine ama hiç dokunmamıştık tarihin dokusuna da... Bir ara asfalt yoldan ayrılmış, takılmıştık boğazda sürüklenen gemilerin peşine… Ve öyle bir yolculuk ki, az gittik, uz gittik bir müddet denizaltından bile gittik, coğrafyamızı ve de şanlı tarihimizi de dize getirdik… Sonra da çift yönlü akıntıyla bulmuştuk kendimizi Marmara açıklarında… Üstelik o gün İstanbul’da dört mevsim, üç beş yüzyıl, birkaç da çağ birden yaşamış ve de İstanbul’u baştanbaşa iliklerimizde hissetmiştik. Nihayet Taksim’e varmıştık ama nice savaş kahramanlarının, meydan muharebelerinin ve de mareşallerin de pabuçlarını dama atmıştık…Bir İstanbul sevdalısı; Karadeniz’den gelen dev bir çınar; başı dik, alnı açık Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüs hattında taşıyor İstanbul’u tam yarım asır… Sarıyer’den kalkan bir minibüsle Beşiktaş, Taksim’e doğru hızla yol alıyoruz; minibüs tıka basa dolu; yolcularda bir korku; acayip bir heyecan; bir de panik, boğazda öylece seyrediyoruz ve de hızla ilerliyoruz Marmara’ya… Poyrazköy’den esen bir poyraz, arkasından bilmem kaç gros tonluk Rus şilebi; bir de Gürcü kuru yük gemisi; hemen Karadeniz girişinde; Kavaklar’dan heybetle seyrediyorlar ve de tarihin dokusunu zedelemeden hızla ilerliyorlar; Sarıyer önlerinde nefes kesen bir yarış; gemilerin peşindeyiz; çok fena kaçıyorlar ama hepsini yakalamışız; hemen önümüze katmışız şerefsizleri… Bizim minibüste bir korku, acayip bir heyecan, bir de panik, Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüs kaptanı “ya Allah Bismillah” deyü tam yol akıyoruz Marmara’ya… Bir İstanbul aşığı, Karadeniz’den gelen dev bir çınar; taş gibi yüreği; fabrika bacası gibi nefes buğusu tütüyor Çamlıca sırtlarında; geğirmesi bile ilişiyor boğazın dalgalarına ve de sürüklenen Rus şilebinin sol cenahına; bir de poyrazın sürüklediği Gürcü kuru yük gemisinin bandırasına… Karadeniz fena kudurmuş, bugün çok acayip bir rüzgâr var ama…Karşı yönde ansızın dev bir transatlantik; rotası belli değil ama Panama bandıralı… Hemen geri çevirdik, tayfalar acayip direndi; sonra da pes ettiler, kattık önümüze şerefsizleri… Arkamızdan bir de Yunan şilebi… Onun peşinden ne idüğü belirsiz bilmem kaç balıkçı takası daha; Karadeniz’den geliyorlar, rotaları belli mi belli, gidiyorlar tam yol Marmara’ya ve de dosdoğru Kumkapı’ya… Bizim minibüste bir korku, acayip bir heyecan, bir de panik; hoparlörden yanık bir arabeskle hızla ilerliyoruz… Allah’ına ve de kitabına dek en son sesle, “Batsın bu dünya diyor” Orhan Baba… Bebek sahilleri var ya, şu sıralar hanımeller ve de güller çok acayip kokuyorlar… Sümbüller, akasyalar, leylaklar sarkmışlar yollara... Erguvanlar, lavantalar ve de zambaklar içimizin en derinliklerinde geziniyorlar… Boğazda bu mevsimi yaşamak var ya, aman Allah, hayat bir başka güzel ama… Bir yudum nefes almak var koyu yeşil sarmaşıklar altında… Bugün derinden bir iç çekip ölmek var Tarabya koylarında… Emirgan Korosu’ndan salınır beyaz bir lale adalara… Kanlıca sırtlarından bir pembe gül kokusu ilişir İstanbul semalarına… Boğazın serin sularında bir kuru yük gemisi daha; Macar bandıralı, veyahut ta bir İtalyan… Almışlar boğazın enfes kokularını, keyifle seyrediyorlar ama kıyıya çarpacaklar ha… Bizim minibüste bir korku, acayip bir heyecan, bir de panik, hep birlikte akıyoruz Marmara’ya… Bir palamut sürüsü peydahlandı aniden tarihi Beykoz Vapuru’nun hemen kıçında… Çengelköy’den bir hıyar tarlasına teğet geçiyorlar… Vay namussuzlar vay… Varsın sürsünler kıçlarını iskeleye; ne olmuş zerzevatlara yani… Azıcık yamulsunlar; birazcık benzesinler hıyara, domatese, patlıcana ve de taze soğana… İşte tam turşu zamanı ha; üç beş kavanoz da salça… Bugün dünyanın yuvarlak oluşunun bilmem kaçıncı yıldönümüdür ve de tam cacık zamanı… Gelmiş geçmiş en büyük buluş, yoğurtlu cacıkla insanlığa bahşedilmiş… Rönesans- Reform ve de Coğrafi keşifler cacık yiyerek keşfedilmişler... Bir kâse ekşi ayran, veyahut ta Kanlıca yoğurdu; üç beş diş sarmısak; bir tutam da dereotu veyahut ta maydanoz… Yanında iki iri Çengelköy hıyarı… Şöyle bir kesip doğrayacaksın; sonra da altını üstünü karıştırıp servise hazırlayacaksın; öf anam öf… İnsanın şahdamarına giden yol, midesinden geçermiş; Hazreti Mevlana der ki “gönül sofralarımız yoğurtlu cacıkla inşa edilmiş; bol bol cacık yiyiniz, ağzınızdakileri çiğneyiniz ve de insanları çok seviniz ”… Yanında birkaç dilim de kaşar var ya; bir şişe de yeni rakı veyahut ta yıllanmış şarap; bir de hamsi ızgara ki uy anam uy… yeme de gel yanında yat… Ve de Hisar önlerinden bir ses “Batsın bu dünya” diyor hala Orhan Baba…Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüsünden kaçış yok bugün, boğaza acayip el koymuşuz; tam yedi âlemi akıntıya sürmüşüz; ortalık toz duman, perişan; Boğaz’da acayip bir can pazarı… Laf dinlemeyen birkaç NATO gemisini az önce batırmışız ve de bulmuşlar Cehennemin en derinliklerini… Kaptanımız “tam yol ileri” ama tarihten bir ses diyor ki,“ordular ilk hedefiniz Sarayburnu önleri”… Beylerbeyi açıklarında üç yunus, zıplıyor havalara; bugün yanıyor İstanbul Allah’ıma kitabıma… Üsküdar’ın gül bahçelerinde acayip bir budama var ha; Bağlarbaşı, Toptaşı ve de Selamsız dâhil, kırmızı, beyaz, sarı, pembe güller budanıyor ve de yabani otları ayıklanıyorlar... Paşakapısı Cezaevi’nde acayip bir tahliye var; özgürlükler ve de ileri demokrasinin nimetleri içimizde bugün… Hırsızlar, kapkaççılar ve de soyguncular birer birer tahliye oluyorlar… Her biriniz birer muhteşem kazmalarımızsınız; bugün sokak aralarında olunuz İstanbul’un; ya Allah Bismillah deyü nidalarınızla yeniden işbaşı yapınız… Yiyiniz ey can dostlarımız acayip yiyiniz; hiç durmaksızın yiyiniz; ama sakın gebermeyiniz ve de bol bol geğiriniz lütfen…Kazıklı yolda kahverengi bir kedi boylu boyunca yatıyor yerde... Frene bile basmamış, çiğnemiş, ezip geçmiş ve de kaçmış alçak bir şerefsiz… Plakası bile beli değil adi herifin… Bir seyyar lahmacuncu son anda yetişmiş; Aman Allah’ım, yerde can çekişiyor kahverengi kedi… Elinde keskin bir bıçak, lahmacuncu iş başında... Neyse ki iş tatlıya bağlanmış ama yolcular hala tedirgin… Bizim minibüste acayip bir homurdanma; Midesi bulanan bulanana ve de bir genç kız başladı kusmaya... Minibüste tam bir rezalet; herkesin eli burnunda; ortalık berbat mı berbat… Kızcağız yoğurtlu ıspanak yemiş, kimilerine göre de salçalı makarna… Ama en son sözü kaptan söylemiş, “Allah’ıma kitabıma, patlıcan musakkadır ve de bol sarmısaklı cacık yemiştir; açınız camları; hava girsin içeri; lütfen yardımcı olunuz; kustukça kussun; aman dikkat edin boğulmasın kızcağız… Tüh be… Mahvoldu yine arka koltuk; daha bu sabah iç dış yıkama yapmıştık ve de motoryağını değiştirmiş, lastikleri de yeni şişirmiştik”Kıyametler kopuyor, kulaklar sağır, gözler kıpkızıl ufuklarda… Allah aşkına; çok acayip siren sesleri var; Kabataş-Üsküdar arabalı vapurunda 21 pare top atışı… Sona erdi gül bahçelerindeki yabani otların ayıklanışı… Bahçıvan çöpleri, budanan gülleri ve de cimleri boğaza dökmesin mi; vay şerefsiz hıyar oğlu vay, pardon… yani görgüsüz adam… Tam bu sırada Sultanahmet’ten yükselen yüz yirmi desibel ezan sesi; boğazın serin sularından semalara yayılan acayip gül kokuları; ya Allah, Bismillah deyü nidalarıyla göç kervanında bir de martı sürüsü var… Kız Kulesi açıklarında birkaç yunus, önden giden atlılar misali… İstanbul’dan bir kaçış var gülüm; yok oluş çığlıkları bugün; acayip bir Nuh Tufanı ama… Ya Allah, Bismillah, motor tornistan, iskele alabanda… Bozuk bir plak gibi “batsın bu dünya” diyor hala Orhan Baba...Gök yarıldı; kırmızı oklar gibi Boğaza düşen yıldırım ve de şimşek… İstanbul Boğazı’nda sanki bir Preveze Deniz Savaşı daha… Çekmiş kılıçlarını Barbaros Hayrettin Paşa, bir bir gönderiyor Rus şilebini Boğaz’ın serin sularına bir kez daha… Bizim minibüse el sallıyor ve de gülümsüyor Barbaros Hayrettin Paşa... Bugün cehennem’den bir kaçış var gülüm… Dolmabahçe önlerinde yaşanıyor bir tarih tekerrürü… Ayasofya’dan dumanlar yükseliyor; dev alevler paçayı sarmış, yangın göğe eriyor; aman Allah; trafik acayip tıkalı; ağır ağır ilerliyor itfaiye… Galata Kulesi’nden Hazanfer Çelebi tam tepemizden uçuyor... Patrona Halil ve adamları Osmanlıya kafa tutmuş, kök söktürüyorlar, acayip bir başkaldırı ha… Topkapı Sarayı'nda acayip isyan; Yeniçeriler sarayın çatısında III. Selim'in kellesini almışlar; Harem’den cariye çığlıkları; Babıâli Baskını ve de kazaskerler idam sehpasında; kelleler acayip koltukta; havada uçuşuyorlar, hepside birer birer asılıyorlar bugün…Bizim minibüsün yolcuları elden ele verirken ücretleri, yolculardan birinin diş ağrısı tutmasın mı; aman Allah’ım; hem de azı dişi ha… Acayip canı yanıyor kadıncağızın, fena kıvranıyor ama... Kolonya verdik acısı dinsin diye; bir şişe bedava kolonya içip kafayı çekmesin mi? Vay be, bizim minibüs biranda döndü meyhaneye… Kadıncağız bir daha susar mı hiç... Evdeki kirli çamaşırlar bir bir döküldü ortaya… Kocasının şerefsizlikleri olduğu gibi serildi dışarıya ve de kulak misafiri olduk şerefsizin binlerce yediği nanelere... Olmaz böyle bir şey… Tüh suratına be… Amma da rezil adammış… Yazıklar olsun… Çiğ çiğ yemiş bitirmiş karıyı be… Ne adamlar var yahu… Önce kıracaksın kemiklerini çatır çatır şerefsizin; yedi âleme birden ibretlik olsun diye asacaksın böylelerini; hiç acımadan Taksim Meydanı’nda sallandıracaksın; sonra da bir çöp kovasına boylu boyunca atacaksın…Kuruçeşme önlerinden hızla yol alıyoruz, kâh denizden, kah karadan, martılar süzülüyorlar havadan ve de hepimizin rotaları tam yol Marmara’ya… Bugün Osmanlı Viyana önlerinde ama bir kaçış var İstanbul’dan gülüm… Gülhane üzerine çökmüş ağır bir kara bulut kümesi çiseliyor; fena gök gürlüyor ha… Acayip yağacak ama… Kadıköy’den yuh sesleri… Oh be, içimize değsin… Fener-Cim bom’dan tam beş gol birden yedi; 1461 Trabzon-Cimbom’u darmadağın etti ve de Muhteşem Süleyman buna çok fazla sevindi… Bugün tarih, bir kez daha bin dört yüz elli üç… Donanmayı kızaklardan değil, omuzlardan indiriyorlar Haliç’e… Olimpiyat Şampiyonu Naim Süleymanoğlu çok fena yorulmuş ve de bir çigara molası vermiş… Edirnekapı surlarını Macar topçusu değil, gol kralı Hami Mandıralı’nın bazuka şutlarıyla dövülüyorlar; gözlerimize inanamıyoruz, olmaz böyle şey Allah’ıma kitabıma… Sarıyer-Beşiktaş-Taksim minibüsündeyiz, kaptanımız amcaoğlu Erdoğan ve de Galata önlerindeyiz. Yavuz Sultan Selim Han bembeyaz atıyla yürüyor en ön sıralardan… Şah İsmail’in ödü patlamış, korkudan fena kaçıyor ha… Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan deyü… nidalarıyla şanlı tarihimizle acayip böbürleniyoruz ve de Ergenekon Destanı’nı canlı canlı bir daha yaşıyoruz… 70 körükle eritilen Altay’lardan yeni çıkmışız; gök yeleli bir bozkurdun hemen peşindeyiz… Trabzonspor golleri yedikçe yiyor ama… Avni Aker’de durumlar çok vahim; lütfen uyumayın; aman uşaklar sıkunuz dişunizi ha… İstifa bir kaçış değil; Şenol Güneş milli takıma geri dönecek mi, bilemeyiz… Çileli coğrafyamızla şanlı tarihimiz bugün birbirine fena karışmış… Kimyamız, Fiziğimiz ve de matematiğimiz acayip mahvolmuş ama… Bugün önden giden atlıların peşindeyiz; Sarayburnu önlerinde dev bir akıntı, öylece ilerliyoruz, adım adım göçüyoruz Marmara’ya, Burgaz’a, Kınalı’ya ve de Heybeli’ye dek gülüm… İçine tükürdüğümün İstanbul’u var ya… Yesinler senin tarihini; batsın coğrafyan ulan… Biter mi hiç çilen; boğazına yuh olsun senin; Allah belanı versin; zıkkımın kökünü yiyesin, seni Çengelköy hıyarı seni… Yazıklar olsun sana, vay anasına sayın seyirciler, ha sıttır ordan şerefsiz; batsın bu dünyan senin; içine şey ettiğimin coğrafyasının şeyi… tarihin derinliklerine ve de dokusuna hiç dokunulmadan yansın İstanbul bugün… Varsın Roma olsun İstanbul gülüm… Çayır çayır yansın ve de kül olsun İstanbul… Ellerinde meşaleler minibüs yolcuları birer Neron olsun ama Taksim-Beşiktaş-Sarıyer minibüs hattına sakın dokunulmasın…Bir İstanbul sevdalısı, Karadeniz’den gelen dev bir çınar, minibüs kaptanımız Amcaoğlu Erdoğan… Bir güzellik abidesi gezinir durur Sarıyer-Beşiktaş-Taksim minibüs hattında bugün, elinde tespih, başı dik, alnı açık, taşıyor İstanbul’u tam yarım asır… Asla bükülmedi, eğrilmedi, helalinden yedi, harama uçkur filan çözmedi… Nihayet o gün, Sarıyer-Beşiktaş-Taksim yolculuğumuz da sona erdi ama tadı ise hala damağımızda kaldı gülüm… Yaklaşık 15 yıl önceki Sarıyer-Beşiktaş-Taksim minibüsündeki yolculuğumuzun anısına… 20.02.2013 Hilmi DEDEOĞLU
1,752
Bülbül.. Gam-ı figanda hasta bülbül Ötmez hazanda yasta gönül Ah gelmez oldu dildar-ı gül Sararıp solar gülmez bülbül.Bahar geldi neşe-i muhabbette Ötüşler bir başka,başka bülbülün...Diller ne hoştur,hoştur bu gün Gülü meşkte seyreyler bülbül Şen şakrak diller,öter de bugün Goncalar sunar bu bahar da gül...Bahar geldi neşe-i muhabbette Ötüşler bir başka,başka bülbülün.Kalb-i hüzünden eser kalmadı Gülün lebinde ötüşür bülbül.
58
Kalpazan Bıktım bu dünyadan Her şey yalan dolan Para üstüne kurulmuş Evet evet para Bildiğin kağıttanBazen içim daralır Başımda zırdelilik Birden gözüm kararır Resmen kepazelik Şeytan diyor ol kalpazan Tıkır tıkır para bas Bir yığın odundanKızmayın öyle hemen Anlamadan dinlemeden Hiçbirinde gözüm yok Hepsinin canı cehenneme Dağıtırım bir uçtan bir uca Ulaşıp her fakire Kâğıt kaplarım dünyayı Kâğıt değil miydi kavgasıGözü doysun hepsinin Fakirin de gülsün yüzü Alayı bir birine benzesin Bitsin paranın gücü Varsın akılları kaçsın Çok akıllılar ya sanki Avuçlarından aksın Lanet paranın kiriSonra kendine gelsinler Tabi kolay değil o kadar Baksınlar bir güzel Meğer kimmiş insanlarUmurumda bile değil Varsın desinler ardımdan Mahvetti dünyayı Bir deli kalpazan
109
Anlatıyorum I Gözlerim kapalı, Bir halkanın ortasındayım. Karanlık içinde huzur var, Huzurun içinde elbette karanlıklar! Aşk neymiş, tutku ne? Yalnızlık ebedi payitaht! İçimdeki fırtına denizi mürekkep Yazılıyor dalgalarla baht! Teneşir kadar enfes! Ellerimin sele boğduğu kara tarlalar! Okyanus kapanırken edilen secde Boşlukta nedir bu kesretten duvar? ! Gitmeliyim. Tükenmeden.
49
Nazım'dan Ve Cendrars'dan Sonra Geceyarısı geçen güzden kalma birkaç yaprak kırk yıllık kahve renkli bahçeler ve bir mimibüste Kartaldan eminönüne giderken uyumuş titreyen bir çırak Karanlık denizi köpürten dalgaları yararak çook gizli bir yere giden tenha bir üsküdar alanı gemisiyle bu yolculuğa başladım senden ayrılıncaBalığın karnında yunus bir kumul masalı anlatmaya başlarken solgun belleğinde Söğütler ve leylak ve kara lale soğanı çorbasıyla işe koyulan balıkçıların ilk çektikleri ağa takılan dülger balığı gibi çirkin ve şaşkın ve öfkeli Yaralı bir arap kısrağı gibi bekleyerek ensemde yağlı kurşunu alanın güvertesinde öylece kaptan miyim kürek mi bilmeden duruyorumBekçiler görünmez oldu çırak çocuklar ve köpekler gizlendiler kuytu köşelere Büyük ve paranoyak kaya devinin geniş çeneleri boğazından soğuk sular akıtarak çarpıyor birbirine ve karşı kıyıda duran solgun sevgilimin saçlarına kül bana ateş savuruyor Bütün ölü şeyler yangın yerleri eski savaşlar ve ne yapsam geçip gidiyor ayrılığın günleriNereden çöküyor bu sis karadenizinin sularını akdenizin kuytu ve narların portakallara karıştığı derin koylarına ulaştırıyor Nereden başladı bu hüzün güz yapraklarını taa nisan günlerine eşiklere rıhtımlara sürükleyip yeniden çamura bulaştırıyor Alanya kalesinde uçuruma yakın doğan kara saçlı bir oğlanın kara keçi pöstekisinde kabaran bir kedi dili gibi diklenerek attığı Beyaz niyet çakıllarıyla denizin dibinde yuvarlanan binlerce milyonlarca büyük ve mermer güllenin uğultusu ters akıntılarla üsküdarın karanlık sularına nasıl geliyor?Alanya'da doğdum babam hakimdi düzlüğe, kız kaçıranlara, denizin yakın sularına geceleri koyunların çene kemiklerinden çift hörgüçlü develer yapıp ablamın ağzını büyük bir çuvaldızla diken ve bana korkulu masallar anlatan sırmalı nineye O günlerden kaldı kulağımda 'yeni kesilmiş' nar çiçeği ve portakal yapraklarının sesi Ve yaşamımdan hiç eskilmeyen uçsuz deniz duygusu İki jandarma belirdi alanda, kaptan köprüsünde dolaşıyor hergele bir ekip otosunun homurtusu Sonra iki daha ve üç daha ve dört acı....................
280
Gurbet Gurbette hüzünle çöker karanlık Rüzgâr sesi kırık camlarda ıslık Kederler sürekli sevinçler anlıkUçsuz bucaksız bir çöldür gurbet Gözyaşıyla dolan bir göldür gurbetHava kararınca yürekler sızlar Bıçakla açılmaz olur ağızlar Garipler uyumaz bir de yıldızlarZehirle sunulan bir baldır gurbet Denizde tutulan bir daldır gurbetGurbet zorunlu hicret ateşi Yoksulluk gurbetin ikiz kardeşi Doğması beklenen umut güneşiDikenle çevrili bir güldür gurbet Altında köz olan bir küldür gurbetİnsan ekmek için düşmekte çöle Sılada vatandaş gurbette köle Alışır kendine biçilen roleGaribin altında bir çuldur gurbet Yârin mektubunda bir puldur gurbetBir nefes sigara ve bir yudum çay Böyle geçer her gün her hafta her ay Garibin dileği küçücük bir payFakirler için bir züldür gurbet Zindanın camında bir tüldür gurbet
114
Yokluğuna Yağmur Yağdırıyorum her aklıma gelişinde sen gözlerime yağmur bulutları kümeleniyor sonra ayrılık bir şimşek gibi çakıyor beynimde içimi kızgın bir çöle çeviren hasretin dudaklarımdan dökülen isminle birlikte yokluğuna yağmur yağdırıyorum...ben seni sevdiğimden beri güneşin her doğuşunda çalınan her ayrılık şarkısında düşüncelerime senli anılar yükleniyor sonra gözlerim uzaklara dalmış içimde esen elem rüzgarıyla yokluğuna yağmur yağdırıyorum.bu yağmur bulutları birazdan geçip gidecek bu yağmurlar bir gün dinecek sanma içimde bitip tükenmeyen hasretin olduktan sonra...
73
Mavi kadehime sığınır kırılgan notalar tabağıma sitemli sözcükler dolar mavi bir kadının sevdasındayım gözlerimdeki buğulu keder kahkahalarıma ihanet eder mavi bir sevdanın yasındayım renkler tutsağı karanlığın şiirler öksüz, şarkılar yarım mavi bir yasın ortasındayım
34
Hak, Adalet, Özgürlük Yaşamın olmaz ise olmazları, Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? Yok olursa ağlarsın zarı, zarı; Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? Geliyor onlar tarihten bu yana, Hem bana gerektir, inan, hem sana; Yaşa bunları içten kana kana, Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? Her zaman onları iyice koru, Gelişsin, serpilsin olsun bir koru, Elden gittiğinde çekilmez zoru, Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? “Adalet yerini buldu, denilir.” İşine gelmezse korkunç yerilir, Haksızsa kişi yere serilir, Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? Şahinim onlara sıkıca tutun, Kesinlikle eller üstünde tutun, Gözünü kırpmadan hap gibi yutun, Değil midir; Hak, Adalet, Özgürlük? 12 Ekim 2011/Mustafa Şahin-Malatya
101
Karanlık Düşüncelerle sarıyordu zaman yaşlı gözleri inci gibi ayışığında damlıyor içgüdülerden fırlıyor karanlık düşüncelerleaya tuttum yüzümü parmak ucum yıldıza ışık çevre çizgisinden sızar kara bulutlar neden dokunur karanlık düşüncelerleçıdam yaprağı dalında sarardı ümüğünden boğumlanmış nida üç adım beri gelmezse sesi orda dur azın çaylar gibi kudurur şimdi karanlık düşüncelerleen son nerde gördüm seni saçların ıpıslaktı yapışmış şarkılar söylerdin ışıltılara su birikintisi göletin başında karanlık düşüncelerleayrılık tılsımında kahroldum hüzün serinliği yüreğe düşen gülün yanında diken gibi miydim hep kaçardın benden uzaklara karanlık düşüncelerle21:58 02.11.2009denizli
83
Bu Kütük ‘’Anayasa işi petrol bulmaktan daha zor’’ diyen dili eşek arısı soksun desem de sokmuyor işte. Ve bu kaçıncı artık! Anayasa hissi bu kirde odunlaşmış bu insan başbakan yardımcısıymış. Ağlamıyorum. Bu odun ruhun bir devlet işinde varlığıyla akıl hastanesinde mi olduklarını sordum kendime. O ruha acınır bir laf söylemeye….Ya Türkiyem? Onun hali bunlarla ne olacak? Tanrım! Ağlamıyorum. Yalvarırım bir düşünce olanağı yarat bana. Bunlar hangi heyeti bu işe hangi şartlarla koştular ki, düşünmeye ürperiyorum… yeter be! Yeter bu köhnelik! Yeter bu kadar berbatlık! Daha ne kadar kütüklük düşkünlüğü sergilenecek? Allah’ım şu mübarek ramazan ayında sevgi duygum ağlıyor, sevgim ağlıyor, ağlattırılıyor acımasızca… Tutuklat şu dilleri, bitsin şu kütüklük… bu ayıplar nereye varsın daha? Alınsın ellerinden Anayasa artık! Alınsın! Alınsın! Bu kütük okuma yazma biliyor üstelik. Anayasayı bir torbaya koyup tekmeleyecek iştahıyla, 10 günlük bebeği torbaya koyup 4 kişilik futbol keyfinden ne farkı var arasında? Hiç mi benzerlik gören yok Allah aşkına? Şiir ile koklaşıyoruz dedik hani? Şair ne yapar? Yazar ne yapar, kimdir medya, ne yapar savcı, hakim, hekim? Ne oluyoruz? Kimiz? Nerdeyiz? Allah denilen en mübarek aydayız! Merhamet! Allah’ın aşkı için merhamet dileniyorum ben! Yalvarıyorum, bu kütüklükle ele, ağza alınmasın Anayasa! Bir Anayasa ile böyle telaffuz edilebiliyorsa, ulus varlığı nedir? Bu boşvermişlik ne olacak? Nedir şiir? Kimdir Şair, yazar, neyi dinler Akademisyenler? Allah’ın aşkı için bari göstermelik bir saygıyı becer Allah’ın şirreti, başımızın belası kütük! Hiç mi kimsede ahlak hissi kalmadı? Anayasa edeple alınır ağıza! Din işleri başkanı ne diyor bu edep bozukluğuna? Bu kütük hiç mi diline bir dua almadı? Bir dua ile bağdaşır mı bu kütüklük? Hiç mi namaz kılmıyor bu kütük? Ne yapıyor, nasıl hareket ediyor namaza durunca? ................................İNSAF BE! ...................İNSAF! ................... Allah’ın aşkı için insaf! Allah’ın aşkı için insaf! Allah’ın aşkı için insaf!
288
Haydi. Haydi sevmelere gidelim. Şiir gibi birbirimizi sevelim. Kuşanalım insanlığımızı. Yürekleri fetih edelim. Haydi yüreğim sevelim sevelim. Îlahi Kudretin şefkatine edelim. Yıldız yıldız karanlıkta görünelim. Aydınlıkta göz göze gelelim. Sen bende ben sende. Îç içe aydınlığa edelim.!.
37
Mutluluğa giden yol Gün gene bitti , hava karardı Şehrin üstünü bulutlar sarıyor Ürkütücü bir sessizlik hakim Ama sen gelde bana sor içimdeki aydınlığı Dışarı çıksam etrafı aydınlatırım herhalde Etrafı bulutlar sarı....................
32
Ne (II) Söz günah sukut günah Ne gör ne duy bundan sonra! Ne konuş ne düşün bir dahaBöl parçala yok et kelimeleri Vakitsizce dilden dökülenleri… Zamanlama özürlü tüm saniyeleri Ufala dağıt her saliseyi…Ansızın yaşanıyor her kare An sızım sızım sızlatıyor… Ne tadilata vakit var Ne hasarı bertarafaAynı suda bile İki kere yıkanılamazken Bu beden her dem öğütülürkenNe dünde kalabilirim Ne de şimdi de saplanabilirimSöz günah sukut günah Ne gör ne duy bundan sonra! Ne konuş ne düşün bir dahaBi beden daha büyüğü yok muydu bu hayatın Sanki her köşesinde eğreti kaldım
91
Rüzgar Gibi Geçmek Rüzgar gibi Gelip geçti birileri Ve Halen geçmeye devam ediyorlar Şanlı ve kanlı şöhretleriyle Sırat köprüsünden geçer gibi Tarih sayfalarından Daha Kimler geçip gidecek acaba Dünya yok oluncaya dek Tanrı bilir
34
Can Türkiye’m Dağlarında soğuk suyun Çanakkale’dir can ruhun Dumlupınar, İstanbul’un Öz mekanım can Türkiye’m. Can Türkiye’m, can Türkiye’m Toprağın kutsal Türkiye’m Al bayrağım göklerinde Dalgalansın can Türkiye’m. Gökten bayrak inmeyecek Ezanlar hiç dinmeyecek Bu meş'ale sönmeyecek Canım cananım Türkiye’m. Değişmem seni dünyaya Selamlar olsun ataya Hacı Bektaş, Mevlana’ya Dergah olan can Türkiye’m. (23.04.2008. İst.)
54
Mutluluk MUTLULUK Mutluluk, mutluluk, neşe! Gülümseyen güneşin ışık saçmasıdır. Seninle koşturup oyun oynamamdır. Hilesiz, kazasız oyun mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk, neşe! Kalplerin birbirine bağlanmasıdır Sevginin bahçesinde bir yer bulmaktır. Altın gibi zevkler sunar, mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk, neşe! Birlikte hesaplı, güzel çalışmadır. Kazançlı, bereketli hasatlardır. Sunulan güzel gelecektir, mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk, neşe! Yıldızların bizi aydınlatmasıdır. Kitapları şıkır şıkır okumaktır. Sayısız nimetler tatmak mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk, neşe! Kanatlanıp seninle uçabilmemdir. Güzellikler sunmadır eşe, güneşe. Sağlık, şükürle yaşamak, mutluluk neşe.Mutluluk, mutluluk neşe! Sevgiyle okşayan tatlı bakışlardır. Yanakta, dudakta gizli gülüşlerdir. Kalpte çiçekler açmasıdır,mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk neşe! Gözlerin, gönlün memnun olmuş halidir. Özlenen anlar, dokunuşlar, sözlerdir. Sevgiliye senalardır, mutluluk, neşe.Mutluluk, mutluluk neşe! Baktığım o sevgiliye sahip olmaktır. Güzelleşmek bakımlı temiz olmaktır. Hayran eden cazibedir mutluluk neşe.Mutluluk, mutluluk neşe! Kolları kaldırma, indirme vücut sallamadır. Parmakları kilitleme, çatlatma, adımlar atmadır. Düğünümdür şarkı, danstır mutluluk, neşe. Abdullah Bedeloğlu
140
Bir Zamanlar Çocuktuk Bir zamanlar çocuktuk Şeytan uçurtmaları ile Kafa tutardık kuşlara Ne kadar bağırsak O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk Kağıttan gemilerle seyahat ederdik Yedi denizde Ne kadar düşersek çamurlara O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk Ne yapsak Nereye kaçsak Ne kadar koşsak O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk Ayıp diye bir şey yoktu oyunlarımızda Büyüklere inat Ne kadar şımarsak O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk Sınırsız hayal gücümüzle Kafa tutardık gezginlere Ne kadar gezsek O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk Alabildiğine korkusuz Başa çıkardık canavarlarla Ne kadar cesursak O kadar çocuk olurdukBir zamanlar çocuktuk Bir de büyüklerin anlattığı öcü hikayeleri olmasaydı Karanlıkta çıkagelen Ne kadar korkarsak O kadar çocuk olurdukAşkla, hevesle Ekmek derdi olmadan Uçan kuşa hesap vermeden Ne kadar çocuksak O kadar çocuk olurduk 04/06/2004
128
Bizi anlattım Telefonda konuşurken bir tanem, Sana seni değil, bizi anlattım. Ne konuda ne anlatsam söylesem, Sana seni değil, bizi anlattım.Bu güne dek hep susmayı yeğledim. Hem seni ağlattım, hem ben ağladım. Konuşurken daha iyi anladım, Sana seni değil, bizi anlattım.Sevgi mi, tutku mu bilemiyorum, Söylemek istiyor, diyemiyorum, Hatamı bu yoksa bilemiyorum, Sana seni değil, bizi anlattım.Ayrılmak istesem, ayrılamam ki, Kavuşmak istesem, kavuşamam ki, Çözüm yok, arasamda bulamam ki, Sana seni değil, bizi anlattım.
74
Rubailer Tanrı, cennette şarap içeceksin der Aynı Tanrı şarabı nasıl haram eder Hamza bir arabın devesini öldürmüş Şarabı yalnız ona haram etmiş Peygamber
23
Tahama Mektup 1 12 - 10 - 2017 ,Telofonun geldi çok mutlu oldum.Ne güzel hayalerin vardı kurban olduğum.Dede sana bir şey göstereceğim dedin bak kocaman uçak görüyormusun,o kadar gerçekçi kouşuyordunki o kadar heycanlı nenele senin İstanbula Havalanına geldiğini düşündük.Dede diyordun bulutların üstündeyiz.Bulutlara uçakçarpmazmı ded diyordun.Bulutlar çarpışırsala savaşırlarmı dede diordun.Birde ya uçak düşerse diiye sordun .Düşmez korkma oğlu dedim.Bulutlarda döüşmez Bulutlar çarpışınca Şimçek çakar yağmur yağar dedim.Dede hadi gel hemen uçag bin diyordun.Dünyaişi insan hali bağzı işleri yapmazsan olmuyordu.Tamam oğlum en kısa zamanda gelecem dedim.Ah Taha canım oğlum Bizim bedenlerimiz ayrılıyor,ama yüreğimiz ayrılmıyor.Senin şu hayalerin varya büyüklerin bile kuramıyacağı hayelerin ve sendeki samimyet Çok insana örnek olacak samimiyet.Sevgi İşte bu Sevgi dağları deliyor,sevgi Bulutları parçalıyor Sevgi uzağı yakın ediyor.Ölmesem bu ayrılığa bir çare bulamalıyım oğlum.Seni çok seviyorum can TAHAM.
128
Rosaceae al'ın nereden?iç gerçekler içresi dudak kıvrımında roseceae Tanrı'nın yağmuru toprağını emziriyorpapazkarası gün doğuşu gün batımı kırmızı,siyahı damak değirmeninde öpüyorkelimelerin dumanı elleri ateş yalıyordumanın içinden güzel el çıkarıyorO'ndan al'ın O'ndan yüz güzelliğionBİRnisANikiBİNonyedi
32
Güneşten Uzak Konuklarımız için yıkadık sizin için Kıyılarımızı bol köpüklü dalgalarla kıştan Nisan sabahlarının buğusu saçlarınızda Mavi gözlerinizde sevinç Telli turnalarla geldinizEn saydam mavilikleri çektik üstünüze Toroslar'dan Ağrılar'a kadar Üzüntülerden arındık sizin için En güleç yüzümüzle çıktık karşınıza Papatyalar gibi tekdüze Erkenden uyardık çiçeklerimizi Kalkınmamız sizden olacakmış Başımızın üstünde yerinizIzgaralarda lüferler emrinizde Tabaklarda mayonezli levrekler Ağız tadıyla yiyemediğimiz Kirazlar canerikleri çileklerBulutun kınalısı denizin mavisi bizde Yurdumuza bir renk de siz getirdiniz Esmerler sarışınlar yeşil gözlüler Hoş geldinizBiz bu güneş ülkesinin çocukları Öfkeyle umutla beslenen Yaz geldi mi ebegümeci madımak Kar yağdı mı dağda bayırda Davarımız sığırımızla yarı tok yarı aç Biz bu güneş ülkesinin çocukları Kuru emzikle büyüyen gecekondularda Odsuz ocaksız Bu mevsimde sevilerden uzak Yoksun tüm aydınlıklardan Sabrımızdır geleceğin harcını özleştiren Bir tuğla bir tuğla daha Bir avcumuzda kum Bir avcumuzda kireç Günler günler boşuna harcanan Okunmuş bir mektup kirliliğinde Buruşturulup atılmış günlerYazısız kâğıtlarca anlamlı Alyuvarlarla beslenen özlem Kum kireç ölçek ölçek zamanBiz bu güneş ülkesinin çocukları Güneşi konuklara bırakanOysa bardaklarda altın yeşili şarap Marmara'nın midyeleri soframızda Olgun domatesler taze soğan Derilerde Afrikalı yanıklığı Hoşi Ming'li savaş çocuklarıyla birlik Garcia Lorca'lı kızlarla bir aradaKarşıda Nâzım'ı dalga dalga getiren deniz Oturup diz dize bir kıyıda Aynı balık çorbasını kaşıklayabilirdikBiz bu güneş ülkesinin çocukları Güneşi bulutların ötesinde bırakan
207
Tuzu Kurular 22/4/27Kaçtıkça hayatımızın,tadı tuzu Köreltilmişse Adalet Hanımın gözü Dağladılar kızın gözlerini Kızgın şişlerle Onlara lazım değil ya Adalet Torunlarına bile acımazlar Biz ıslanırken,yobaz sağanağıyla Gülüyorlar, sakallarını kaşıyarak Tuzu kurular
30
Cumhuriyet Sevdası Cumhuriyeti tanıyalım Özgürlüğü koruyalım Vatanımızı savunalım Sevgileri paylaşalımDüşmanın ayağından Kurtarıldı bu vatan Türkiye Cumhuriyetini kurmaktı ATAM'ın gönlünde yatanÖzgürlüğü yurdumdan Dalgalanan bayrağımdan Cumhuriyetin aydınlığından Mahrum etmesin yaradan
28
Gül ve Peygamber Elleri yaralayan gül Gönülleri ferahlatan Gül Kokusu misk-i amber Gül Hatırlattığı Hz Peygamber Bahar gelince etrafı saran Bülbüllere kucağını açan Varlığın sevdiği Can Seçkinlerin bulunduğu alanHüzün diye anılan yıllar O hüznü başlatan kimler Gül’ün de pörsük olduğu günler Hz Allah gülünü hemen müjdelerGülün vardır,acıtıcı dikeni O Gül sevmez gönül kıranı Sever kırılanı tamire hazır olanı Ağlayanın sızısını dindiren O olmalıHayat Gül’le başlar,Gül’le biter Bu Gül’ün ömrü ikindiye kadar Akıllı insan Gül’ün yollunda gider Naakıl dünyasını ve ahretini kaybederBu insanlığa bir Gül yeter Başka çiçek aramaya ne hacet var İnsanlığa gönderilen son peygamber Bize O’nun yolunda olmak düşer 20072008.1300 Ahmet Özcankaya
103
Günaydın Günaydın gökyüzü Günaydın günü aydınlatan güneş Günaydın işçi, emekçi Günaydın kuşlar, ağaçlar Günaydın deniz ve martı Günaydın aydınlığa adım atanlar29.11.2014 Semra BAŞER
23
Umut Gözlerin Gözlerin güneşi andırıyor İçinde bin umut saklı Hepimize yetecek kadar Ellerinde ki çatlaklar Saçlarında ki tozlar Anadoluyu taşıyor Doğudan Trakyaya kadar Senin kadar umut olmadı ben de Senin Sahip olduklarından fazlası var Ondan belki de Bana da ver umut gözlerinden Zira benim gözlerimde perde var Benim ellerim çatlamadı hiç Ayaklarım da Yalınayak dolaşmak zorunda kalmadım ki Ya da kışları okula yürümek zorunda Ben de umut olmadı Çünkü lazım olan herşey vardı Ama biraz umudum olsaydı... En iyisi paylaşalım seninle Ben bendekileri vereyim Sen de sendekileri Yemeyi,giymeyi,içmeyi paylaşalım Kardeş olalım Sen benim kokumu al oralara Ben de senin umudunu dağıtayım buralara.
102
Ramazan Ümmeti Muhammed’e; ab-ı hayat Ramazan. On bir ay tefekküre; yüce âyât Ramazan.Eğer güzel geçerse, cümle yıl güzel geçer; Vuslatı İlallaha hoş seyahat Ramazan.O gelirken sevinen, affa kapı aralar; Liyakatli gönül’e hak maslahat Ramazan! Recep ve Şaban ile hazır olanlar için; Bulunmaz âlî fırsat ve tahiyyat Ramazan.Rahmet kapılarının hudutsuz açıldığı; Mümin ve Müminata, maneviyat Ramazan.Nur, feyiz iksiriyle, zararsız hale gelen; Nefis ve Şeytanlara, eza, feryat Ramazan! Hazırlık tam olmalı bu az gelen müsafir; Hatemâ-tı Kuran’la hakka bîat Ramazan.Cehennemin yolları kapanır Müslüman’a; Cennetlere neşeyle koş! Sevkiyat Ramazan.Fakir zengin bir olur saf tutar teravihte; İbadete yönelten huş kemalât Ramazan.Fitre ve Zekât ile muhabbet kat-kat artar; Saba yeli misali Selam, Salât Ramazan! Bin aydan daha kavi kadir gecesi onda; Bulabilene felah ve hasenat Ramazan! Arefede hikmet var, sevinç var ve sürur var; Bayrama ışık tutan nurlu âlât Ramazan.Garibi bayram güzel hak etmek daha güzel; Gayret et kavuşmaya, ucuz fiyat Ramazan…
147
Hesaplı yalnızlık yalnızlık çarpandır birlerin içinde sonsuzluğu çoğaltıryalnızlık eksilendir azala azala en sonunda yine kendine kalıryalnızlık bölünendir her seferinde yarısı gidilen yoldur yalnızıkküsürattır yalnızlık yalnızlar toplamıdır
26
Aşk ve Gurur Seven gönül elbette, Bir şeyler söyler! Ya sever, ya da sevmezsin... 'Aşkta gurur olmaz...' Sustukça sen, Sevgiden de uzak kalırsın! Ben burada garip, Sen de öylece durur olmaz... Gurur aşkı öldüren bir zehirdir. Sevmek sevilmek, Engin bir derya iken... Gurur başıboş, Deli dolu akan bir nehirdir! Kayalar arasında, etrafı diken... Şunu bilesin ki, 'Aşkta gurur olmaz! ' Gizli gizli de olsa, Açılır bir gün... Gerçek bir sevgi, Gönülde öyle durur olmaz! Sana yalvarır durmaz, Gelir seni bulur, Açılır bir gün...
83
Veda Busesi Ne bir veda busesi, ne gözyaşı isterim, Kimseye görünmeden, sessiz çeker giderim,Veda sahnelerini, oldum olası sevmem, Kendim çekip giderken, kimseye hüzün vermem,Yüzüm tebessüm eder, kanlar akar içime, Akmasın diye yaşım, bent çekerim gözüme,Bir gözyaşı görürsem, gitmekten vazgeçerim, Kimseyi üzmem amma, ben ölümü seçerim.
45
Umut İyilik olur tasarım Umut benim sermayemdir Davam için taş keserim Umut benim sermayemdirGüzel yaparım işimi Helâlden yerim aşımı Sormayın benim yaşımı Umut benim sermayemdirUmudumu yitirmedim Karakışı getirmedim Varlığımı bitirmedim Umut benim sermayemdirÇobanoğlu umut eder Doğru olan yola gider Korkma davran be birader Umut benim sermayemdir(14.01.1999)
46
Yağmur 2 YAĞMUR 2Hava yağmu yüklü Bulutlar kara bürüklü Semada koptu gürültü Yine yağmur başlayacakAç hadi avuçlarını Tut yağmur sularını Say tutamadıklarını Gör ne çok seviyorum seniIslatsın bizi yağmur Dur bekle gitmeyelim Belki gö kuşağı doğar Elele bekleyelimSarsın bizi gök kuşağı Biz dilekler dileyelim Renk cümbüşü o kuşağı Islansakta bekleyelim
50
Gurur Duyar Beyin şarap çanağına Tükürdükce gurur duyar Tombul tombul yanağına Tükürdükce gurur duyarEnğel varmış cemaatına Enğel varmış beraatına Şer damlayan suratına Tükürdükce gurur duyarTer değmemiş ak alına Karga konmuyor dalına Kokuşmuş pis sakalına Tükürdükce gurur duyarAklım yetmez mealine Ermek bilmez kemaline Her gün şekli şemaline Tükürdükce gurur duyarDerdin olsa bin düzüne Alış Remzi'm bu hüzüne Utanmaz nursuz yüzüne Tükürdükce gurur duyar
62
.Ay yüzlüm Bir sazım var aldığımda elime, Yokluğunda çalamam ki ay yüzlüm. Doladımmı seni gönül telime, Birkaç günde salamam ki ay yüzlüm.Gecede daraldım pencere açtım, Dışarda daraldım şehirden kaçtım, Bin ilacı aldım odama saçtım, Sensiz nefes alamam ki ay yüzlüm.Haber sordum aylar boyunca senden, Yol üstünde her gelenden geçenden, Ne olur in gelen kara trenden, Tek başıma kalamam ki ay yüzlüm.Başım döner, derinlere bakamam, Yüzme bilmem enginlere akamam, Bir düşersem ömür boyu çıkamam, Gözlerine dalamam ki ay yüzlüm.
78
Ay Karanlık Hasretim tütüyor gitsem sevdama, Koştum, Ay karanlık yol vermez bana. Darıldım ben sevgi dolu dünyama, Düştüm, Ay karanlık el vermez bana.Bakışını özler, yanar yüreğim, Sevdamla kalbine aşkı öreyim, Bir nefes murada bende ereyim, Coştum, Ay karanlık gül vermez bana.Duygum bulut bulut sevgimdir pınar, Kadirim umudum sevdama banar, Hayal, düş arası ismini anar, Taştım, Ay karanlık bal vermez bana
60
Bugün Bayram Bugün bayram; Yürekten diliyorum ki, Ailem, dostlarım, tüm insanlar, Mutlu olsun. Bugün bayram; Yaşamdan kovuyorum ki, Yalnızlıklar, kederler, tüm acılar, Uzak dursun. Bugün bayram; Zamandan bekliyorum ki, Gözyaşları, feryatlar, tüm çığlıklar, Artık sussun. Bugün bayram; Gerçekten istiyorum ki, Şehirler, sokaklar, tüm yuvalar, Neşe dolsun. Bugün bayram; Yaratana yalvarıyorum ki Güzellikler, dilekler, tüm dualar, Sizi bulsun. Bugün bayram; Coşkuyla söylüyorum ki, Herkese, her zaman, tüm bayramlar, Kutlu olsun.20/12/2007
69
Kabus Korku dolu kabuslara çaldığı anları vardır hayatın Hem uyanmak istersin o anlar, hem de ebedi istirahat Babasının cesedi başında ağlayan bir çocuğun acziyle hıçkırırsın, sessizce Cemal Süreya kokan gecelerde...
30
Baraka O yıl kasabada büyük bir deprem olmuş, millet korkusundan barakalara sığınmıştı.Lisede müzik derslerine giren Nergis öğretmen de oğlu Fikretle bu barakalardan birine bir yıllık ücretini ödeyerek yerleşmişti.Ev sahibi Şükrünün böyle bir çok barakası vardı. Hatta halk arasında spor salonunda da çok fazla çadırı battaniyesi olduğu yönünde kulaktan kulağa bir söylenti yayılmıştı. Oysa lisede mustahdem olan bir adam bir iki yılda nasıl bu hale geldi, kimse korkusundan ağzını açıp soramıyordu.Zaten çadırlar ve gelen yardımlar ihtiyaç sahiplerinden ziyade, kasabanın ileri gelenlerinin bir kaçının evlerinde görülmüştü...Ali de babasının bekçilikten kazanıp gönderdiği bir kaç kuruş ve kendisinin orta öğretimdeki öğrencilere verdiği matematik ve fizik derslerinden kazandığı parayla üniversitede okuyordu...Deprem dolayısıyla arkadaşının evinden o da yıkık dökük bir barakaya taşınmıştı.Bu baraka ruhu şad olsun Nergis öğretmenin akrabaları tarafından, Fikretinde ısrarları sonucu Aliye verilmişti.Fikret ikinci büyük depremin olduğu gün Maraşa dedesine gitmişti, ona uzun süre annesinin öldüğünü kimse söylemedi.Ali Fikrete de ders veriyordu derslere devam ettiler. Fikret Aliye aşırı dercede düşkündü; çoğu zamanını onunla geçiriyordu.Bir süre sonra Nergis öğretmenin akrabaları gelip evde sağlam kalan eşyaları taşımışlar, bir tek unutma beni çiçeğini ne hikmetse unutmuşlardı...Belki de çiçeği Aliye bırakmışlardı...Aliye sen burada oturabilirsin henüz bir yıl dolmadı diyip anahtarları verdikleri gün, Alinin gözleri buğulanmış Fikret görmesin diyerek arkasını dönmüştü çocuğaSonunda bir yıl dolmuş Şükrü ya kirayı öde ya da çık git evimden diyerek tacize başladı.Olacağı yoktu; nereye gider nerde yaşardı ama, mecburen önce kitaplarını toplayıp itinayla bir koliye yerleştirip koliyi bantladı.Eşya olarak giysilerinin olduğu eski valizden başka da bir şeyi yoktu.Ali son kez saydam bakışlarını odanın duvarlarında her yerinde gezdirip pencerenin önüne geldi ve bahçedeki dut ağacına takılı kaldı gözleri...Unutma beni çiçeğini burda bırakmayacaktı, kanaryası Düşü de özgürlüğüne salmak için kafesin kapısını açıp avucunda biraz okşayıp uçurdu...Kanarya uçup dut ağacının dalına kondu, kendisinden evvel eğreti duran eğreti gülüşle buluştu...Alinin bir süre tavanda duvarlarda dolaşan bakışları tavandaki bir süse takılıp kaldı. Gözlerinin önünde uzun süre halay çeken çocuklar ve Fikretin sünnet yatağı dansettilerNergis öğretmenden son vefalı eşyası olarak; bir de, telleri kırık bir gitar kalmış her zamanki yerinde duruyordu...Ali onu kutsal bir emanet gibi saklamış elinin ucuyla dahi dokunmamıştı.Şükrü kapıyı sabırsız ve kaba hareketlelle hızlı hızlı çalmaya başlar başlamaz; Alinin de beyninde trampetler çalmaya başladı...Bir süre pencerenin önünden ayrılmadı sela veriliyordu, Ali nin gözleri Nergis öğretmene son bir fatiha okuyup kapıya yönelmeden önce son kez duvarlardaki anılarda gezindi.Onca birikmiş anılardan yalnız birini aldı; ceketinin sol iç cebine koydu..Kimseyle paylaşmayacağı bir anı idi belki ama biz hikayeyi bilen biri olarak, biliyoruz ki o sıcacık anı lisede müzik dersleri veren Nergis öğretmenin esirgemeyip uzattığı sıcak dost eliydi...Yıllar geçti Ali okulu bitirdi üniversitede öğretim görevlisi, Fikretse onun öğrencisi oldu... Biribirlerinden hiç ayrılmadılar...Çünkü Fikret Nergis öğretmenden kalan en kutsal emanet olmuştu Ali için...9/Aralık/2011/Cuma/Bodrum
441
İstediğimiz şey bir tutam sevgi. İSTEDİĞİMİZ ŞEY BİR TUTAM SEVGİKoşar olmuş bakın millet dört nala... Derdi ne kulların nedir bu evgi? Ne eyledik bizler düştük bu hala... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Kaçınan yok yazık kötü zanlardan! Rahatsızız bizler akan kanlardan! İsmi fark etmiyor bütün canlardan... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.İnsanlık verince sevgi de mola... Vahşet hükmediyor bak sağa, sola. Dileğimiz gelsin insanlar yola... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Uğraşan çok şimdi şeytani hazla! Yetinmiyor bunlar maalesef azla. Ölür müsün beni birazcık nazla... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Söyle insanlarda hiç insaf yok mu? Sevgi dedim buna karnınız tok mu? Zor mu bunu yapmak isteğim çok mu? İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Sevmek varken bunca kötülük niye? Hükmünü yitirse her zalim iye! Dünyanın düzeni değişsin diye... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Sevgi ağ ağ olup düzen kurulsun... Birazda zalimin içi burulsun. Kan akan dereler çaylar durulsun... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Günü gelip beden toprak olmadan! Göz çukurlarına çakıl dolmadan! Dikenler yeşerip güller solmadan... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.Tüm dünya dönmeden aptal şaşkına... Engel olalım gel kötü taşkına. Çok görmeyin bunu ALLAH aşkına... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.N'olacak diyerek dünyanın hali... Size sesleniyor Adem, Cumali. Buna muhtaç şimdi bütün ahali... İstediğimiz şey bir tutam sevgi.
199
Böyle Seven Sevilmeye Değer Sevgi yürek ister,sıcacık sevecen... Sevgi cesaret ister,herşeye rağmen seven... Sevgi özveri ister,özünden veren... Sevgi emek ister,nakış gibi... Sevgi sabır ister,ferhat'ın dağları delmesi gibi... İşte böyle seven sevilmeye değer...
32
Son Aç yelkenlerini Demir al artık bu’’ köhne limandan ‘’ Yaşanmış yaşanmıştır deyip Bırak kendini yeni esintilere Bir fırtınaydı seni bana sürükleyen Tamam işte dindi fırtına Dinlendin,soluklandın,nefes aldın. Git artık…. Bu yorgun,köhne liman Sensiz ne yapar diye de düşünme Bulur nasılsa çıkar bir yol Hem sonra görüyorsun.. Çürümeye başlamış iskelesi Her dalga alıp götürüyor bir parça Üç beş yıla kalmaz Çöker nasıl olsa… Git şimdi.. Bırak kendi haline Unut gitsin, unuta bilirsen Hiç ugramamış gibi bu limana Yaşa bakalım..yaşaya bilirsen... Sayki yaşadın. Yıllar sonra.. Belki de bensiz kalan bu dünyada En mutlu olduğun bu anda Doğum sancıları çekerken Doğum günü kutlarken…. ….yada işte öyle bir gecede… Sönünce evinin ışıkları.. İşte o zaman...Tamda o zaman. Gelivereceğim aklına… Tatlı tatlı gülümseyecek Dediğin çıktı be koca adam Bende mutluyum işte diyeceksin... İşte tam zamanı Aç yelkenlerini Bırak dolsun yeni esintilerle...
137
Bir dost arıyorum Bir dost arıyorum yoktur bulunmaz Dost bulunan yerler nerde bilinmez Bu dünyada dostsuz yalnız gülünmez Elli yoldır ben bir dostu bulmadım Kime dost dedimse sırttan vurdular Fukara diye garibi hakir gördüler Herkes kuru boş boş akıl verdiler Nerde dostluk çok aradım bulmadım Fakir isen boşuna hiç dost arama Dost sanırsın tuz basarlar yarana İhtirazım var gelmez mutluluk sırama Sıram gelmez ben dünyada gülemem 28 / 1 / 2oo9
71
Aşk malik'ine koşmaktır Zannettiğin aşk hislerine konan aşk değil Aşk kalp gözüyle varılması yere koşmak Duygularda ki boşlukları doldurmak değil Aşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmakBırak gönül eylemeyi aşk mı zannettin Acı çekmeyi çektirmeyi aşk mı zannettin Aşkı gönül eğlendirmekten mi zannettin Aşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmakHer kesin ağzında bir aşk aşk dolanmakta Ağzından öte gitmeyen bir aşk’a koşmakta Aşk ağızda değil bütün benliğinde koşmakta Aşk kulluğunu bilip Malik’ine koşmaktaBana sorarsan senin ki samimi aşk değil Bana sorarsan senin ki şaşkınlıktan öte değil Bana sorarsan senin ki boş uçmaktan gayrı değil Bana sorarsan aşk Malik’ine koşmaktan başka değil
97
KÛFE’DE BİR HÜSEYNÎ AKŞAM Saplı kalsın göğsümde kanıma teşne hançerin, yaramdan damlar tekrar nasıl olsa bir Hüseyin Hüseyin bir ayna değil ki kırılsın Yezid’e, kan dökülsün ister hırkası Yezid bir bahane Sırrı aşikâr bir Hüseyin aşka verir ser’ini, tebeşir dairesinde Azrail’in çözer zifaf düşmesini Hüseyin kadar şivekâr kaç isim var dilinde, kimseye ve herkese ait bir başka menkıbe Sanır mısın ki Hüseyin kumların fısıltısıdır bes, yazılan sağdan sola iki veya üç hecelik bir nefes Hüseyin bir cinaslı avazdır kişiye özel bir temrin, bengisuda boğmak gerekir onu öldürebilmek için Hârelidir elbet Hüseyin bir o kadar çocuk, ateş çemberi değil ki bu çizdiğin basbayağı bir boşluk Hüseyin gece bir vakit dokunmak gibidir güneşe, eski yarasını Kûfe’nin yıldızlar basmadan önce Bencileyin külden bir Hüseyin ezbere bilir ihaneti, ruhuma sapladığın hançer şehvetle ürpertir etimi Hüseyin bir sırma kamerdir tasviri nafile bir şehrayîn, zaten Kerbelâ’ya uçar sûreti haktan her Hüseyin (Kaşgar 36 / Ocak-Şubat 2004)
150
Bir Acıklı Güldürü BAYRAMİÇ’Lİ RIZA- BEYPAZARLI İSMAİL- YEŞİL YURTLU MUSTAFA’NIN ACIKLI GÜLDÜRÜSÜ ‘DÜRVe davullar çalındı, kösler vurdu Yiğitler yiğidi meydana çıktı “Aslan Asker,hep bizim asker” Nidalarıyla meydanımız hep öttü..BAYRAMİÇ’Lİ RIZA BEYPAZARLI İSMAİL YEŞİL YURTLU MUSTAFABöyle alındılar analarından babalarından Nazlı kuzular gibi kınalandılar Davullar zurnalar eşliğinde Terminallerde uğurlandılar. Sünnet arkadaşları,bütün efeler Verip veriştirdiler, bir şenlik Bir oyun, hepsi de vedaya geldiler.Askerlik onurlu bir iştir biliyorsunuz Askerden geleni tanıyorsunuz Ne kadar olgun, dolgun ve eğlenceli Anlatırlar yıllar yılı,o geçen günleri En unutulmaz hikayeler onlarda Kahvede her söz Ali Rıza’da Nasıl oldu da Onbaşı oldu.. Askerde her şey ondan soruldu.. Nasıl teskere aldı. Bir baktın Ali Rıza Onbaşı, Çavuş oldu..Anlatılır gider böyle hikayeler Askerlik bitmez, asker biter..! Nasıl mı? Dinleyin, Bayramiç’li Rıza’nın hikayesini.. Üç günlük evliydi, geline.. Elveda dedi, anadan babadan Helallik kesti, Dostta akrabaya “Allaha emanet,dedi Şırnak’a doğru yola revan Allah sabreylesin,geride kalan.Beypazar’lı İsmail evlenecekti Göz koymuştu Ayşeye Babası, “Askerden sonra olsun, Hem olgunlaşırsın, Hem dünyayı anlarsın. Asker tayını yemeyen doymaz Askerlik yapmayan adam olmaz,” Deyip, sözünü kesti. Ne yapsın İsmail doğru Şubeye Adını yazdılar listeye Celp günü gelip çattı İsmail de şafak attı Ayşe’yi kime bırakacak Arkasından kimler ağlayacak. Neyse o da yola revan Otobüs kalksın, bunu da Çıkaralım aradan…Şimdi gelelim Yeşilyurt’lu Mustafa’ya Bir sevdiği var ama O daha bir ana kuzusu Süt kokar ağzı burnu Anasına bakarsan onu Nüfusta büyük yazdırdılar.. Nasıl olduysa hata yaptılar. Davullar vurdu. Malatya’lı Mustafa da asker oldu.Şimdi bakalım, bu askerler neredeler? Bir hastanenin bahçesindeler…Şırnak’taki müsademeden sonra Rıza’nın sağ ayağına kurşun girdi Ayağı kurtaramadılar bir türlü Ayak (Bismillah) dipten kesildi.İsmail içindeyken askeri kamyon Devrildi. İsmail altında kaldı Sol ayak kazada gitti.Mustafa kurşunu sağ ayağa yedi Cerrah baktı,baktı,”kurtulmaz” dedi Kestiler ayağı sağ bileğinden Mustafa kaldı tek ayakla Mustafa,sol ayağını iyi sakla… Şimdi üç asker arkadaş Hastane bahçesinde eğlenirler.. Devlet onlara birer çift yeni Postal (ayakkabı) verdi Ne yapsın Mehmetçikler. Postallardan birini ayağına giydiDiğer ayakkabı tekleri Pencere önünde İçerisi toprakla dolu Üç tek ayakkabı İki sağ bir sol Pencere önünde İçleri toprak dolu Toprak içinde Biri gül, biri karanfil Biri menekşe Üç çiçek büyüdü. Şimdi, ayakkabılar içinden Bahçeye sarkar Bahçede üç Mehmetçik Şirin çiçeklere bakar.Karşılıklı bakışır Gülüşürler. Bu arada.. Ayşe’ler,Fatma’lar Ümran’lar.. Hep hikaye.. Mektuplar bıçak gibi kesildi.Üç çiçek Üç Mehmetçik Üç ayak. Üç tek ayakkabı. Üç saksı Üç saksıda üç çiçek Biri gül,biri karanfil Biri menekşe..İşte bu böyle bir hikaye.. Üst kattan bakan bendim (Yalansa,mendilim Bahçeye düşe..) (Doğruluğu bizden sorulur tarihten değil, Bizse şairiz.Tarihçi değil..)Dünya böyle be… Diğer yanda.. Asker oldu Niyazi İkinci gün askerden kaçtı Anlamadı gitti bir türlü askerliği Ne şehit oldu,ne gazi..20.06.2010
417
Yağmur Var Antalya'da Yağmur var Antalya’da yağmur Ya toprağa düşüyor Ya yaprağı ıslatıyor Yada denizi çiseliyorO yağmur gölgeli meşhurun yüreğine Kapkara bulut gözlerinden değiyor.
24
Bir umut Bir umut Alt üst ettim hayatımı Ama hayatımın altı, üstünden beter çıktı Neyleyeyim Bir umut Yollara vurdum kendimi Ama geldiğim yer, terk ettiklerimden beter çıktı NeyleyeyimBir umut Canımın yarısını buldum sandım Ama buldum sandığım, tüm yanılgılarımdan beter çıktı NeyleyeyimBir umut Fidanlarımın kusursuz tuttuğuna inandım Ama fidanlarım köklerinden kopuk, kırık hayallerimden beter çıktı Neyleyeyimwww.necdetyagan.com
55
Zonguldak Karaelmas Ünüversitesi Emin Ellerde Z.K.Ü. ATANIN İZİNDE GİDİYORZonguldak Karaelmas Üniversitesi, Atanın İzinden gidiyor. Çağdaş eğitimi ile, her gün Gönüllerimizi, bir başka fetih ediyor.Bu Bilim yuvasını,, Arif, insan-ı Kamil, bir kişilik yönetiyor. Zonguldak İnsanı,bu saygın Rektörümüzle, İnanın iftihar ediyor.Atatürk Türkiyesinin yılmaz, Bilime inanan cesur, bilge takipçisi, Laik Cumhuriyetin, çağdaş hukukun, Bilimsel eğitimin bekçisiZonguldak tan doğup, Ulusun her ücra köşesine Dalga, dalga yayılan, Işık saçan Kemalizm,aydınlanma güneşiBaşı dik,, onurlu, gururlu, asaleti ile, Kara elmas diyarının, her zaman gözdesi İlimde, bilimde, çağdaşlıkta, Hep onun çıkıyor gür sesiKaranlığın, bağnazlığın,yobazlığın, softanın, Adeta korkulu rüyası İşte asalet, işte öz Tabi ki Prof. Dr. Sayın Bektaş Açık gözYaşa çok yaşa, var olasın değerli Saygı değer Hocam Geleceğin bilim adamını yetiştiriyorsunuz Minnettarız size her zamanDağ başını duman almış, Gümüş dere durmaz elbet akacak Karanlık, kokuşmuş,tak iyeci beyinler, Sizin bilimsel ışığınızla bir gün aydınlanacakZonguldak Karaelmas Üniversitesi. Her gün,çağdaş eğitimi ile bir başka büyüyor. Sağlam, güvenilir kadrosu ile, Biz Zonguldaklıları inanın her gün büyülüyor.Yürüyor Z.K.Ü, emin adımlarla yürüyor Bektaş Hocamızın sayesinde,Atamızın izinde Cumhuriyet Üniversiteleri ile, Bilimsel anlamda artık yarışıyor 29.Ekim.2008. _______şair 67_________ ALİ CEMAL AĞIRMAN
176