poes
stringlengths 103
153k
| poe_length
int64 21
20.9k
|
---|---|
Sözün Özü 65
Her yanan ışığı, bir avuç sanma. Bir avuç sandığın aydınlık, belki senin kurtuluşundur. Yıldızlar da nokta kadar gözükür ama, tek bir yıldız; üzerinde yaşadığın dünyâdan kat kat büyüktür...
| 31 |
Mutluluk Borcun Olmalı…*
Senden önce hayat, güzeldi, hoştu
Sen geldin dünyama duygular coştu
Neden çalıp gittin mutluluğumu?
Bana bir mutluluk borcun olmalı.
*
Önce neredeydin niye geç kaldın?
Huzurlu dünyama ikilik saldın
Bilir misin benden neleri çaldın?
Bana bir mutluluk borcun olmalı.
*
Ne olurdu seni tanımasaydım
Karanlık dünyama ışık sanmıştım
Meğer aldanmışım hep yanılmışım
Bana bir mutluluk borcun olmalı.
*
Böyle hayallere dalmamak varmış
Gülen gözlerine kanmamak varmış
Ümitlerim bile yarıda kalmış
Bana bir mutluluk borcun olmalı.
*
Hep kadere lanet okudum amma
Anladım ki sebep sendin yarama
Alıp götürdüğün umutlarımla
Bana bir mutluluk borcun olmalı.(03.05.2002- AĞRI)
| 98 |
AĞIT YAK
İşte yeniden geldin, hayat çok zor bugünler
Hangi dağa çıksan hangi kayaya çarpsan
Nereye yol desen orası kapanıyor
Bir ufuk umudu geçmiş günlerden
Nasıl yol gösterilir küçük bir oğlana
Masal masal içinde değil ki hayat
Dişe diş kana kan intikam
Savaşın ortasında, görünmez savaş
Hayat hayal ülkesidir
Ülkeni kur oyalan
Herkese göster yaranı
Ölümün ödül olduğu ülkende
Ah acemi çocuk sessiz yumurcak
Saman altından acı yürüten ırmak
Ne der ki bir duvar bir duvara
Söyleşelim deşelim içindeki o uru
Sevgili çocuk dünyayı güzelleyen
Güzel günler ardında ömrünü ıskalamış
Hayat biraz da güzele adanmak değil mi
Kalemi kağıdı al ağıt yak geçmişine
Ey suların sürütüp götürdüğü gümüş dal
Nereye gidersen git altın kökün bende
Acılarını sula yangınıarını söndür
Boyayı fırçayı al ağıt yak geçmişine
Dize, Kasım 2005
| 128 |
Baharı Hazan
Dalgalansın rüzgar saçlarında,
Umut olsun her esişte senle,
Yasaklım sana,gözlerinden ırağım,
Boşuna çırpınışlar, hayaller, umutlar.Ömür yetmez ey yar, sana can olmaya,
Bitkin düşmüş hayallerime,
Yenik düşer, sen gelirsin lisanıma.
Baharı hazandır, ben halleri kırık.Susmuş dilim, gönlüm feryat feryat,
Fikirler ayrılığına düşer, bir zaman dilimine,
Gönül pınarları kurudu,
Karanlıklar içinde ceng eder.Eksikliğini hissedercesine, bilmez misin?
Bir nazlı bakış et ki? Baharım olasın.
Her nefeste sen, gönlüme düşercesine,
Zaman geçer, ömür biter.Sende, gözlerinde, yüreğim saklı,
O yeter yaşamaya, bin umutla.
| 80 |
**Ve Tanrı Buyurdu: Kulum! Çok Yalnızım
tanrı gibi oluyorum son günlerde
tanrı gibi yalnızlaşmakta
ve bana inananların sayısı
gün geçtikçe azalmakta13/09/2005
| 21 |
Yalnızlık Kokusu
Bu gece konuştuğum yalnızlığımın yalancısıyım
Ağaç altında nem düşmezmiş insana
Rüzgar esermiş
Yanağını yalarda geçermiş
Titretirmiş
Yaprak düşermiş gidişlere dökülen yaşlar gibiGidenin arkasından
Anlanan bir kokusu varmış sevdanın
Portakal mandalina yalanmış
Gördüğün ilk ağaç giden sevgili gibi kokarmış
İşte
O yüzdenmiş
Bazı meyvelerin ekşi olması
Tatlı olanlarsa altına ben gibilerin oturmadıklarıymış
| 53 |
Benim Mutlulugum
Resminizi Gökyüzüne çizdim Yıldızlardan
Sizi Her özlediğimde o Resme bakıyorum
Yani Her GeceBulutlu ve karanlık gecelerde ise yani Yıldızların görünemediği gecelerde ise
Aklıma eskiden söylenmiş bir söz geliyor…
“En Karanlık Gecede bile Mutlaka Parlayan Bir Yıldız Vardır”İste ben. O Yıldızı Bulabildiğimde Mutlu olabilirimO Yıldız ise Sizin Gülen Gözlerinizde Saklıdır, O Gözleri Göremesem de Hissedebilirim ve hissettiğimde mutlu olurum
Siz Her şeye ve Herkese Gülen Gözlerle bakın ki Hem siz Hem de Biz Mutlu olalım
| 76 |
Son bakışını özleyeceğim.
Bir akşam üstü çıkıp gittin şiirlerimden.
Üzerimde doğum günü aldığın beyaz gömleğim.
Kollarımda bir başka kadın senden habersiz
Bundan sonra senin yerine seveceğim...Bir akşam üstü çıkıp gittin resimlerimden.
Elimde adresi yasaklı kırmızı güller.
Tuvalimde son tablomdan kalan ayrılık rengi
Bilmiyorum sensiz nasıl bitireceğim...Bir akşam üstü çıkıp gittin şarkılarımdan.
Ruhumda düş kırıklığından kalan acılar.
Suya hasret çorak topraklar gibi
Yıllar geçse de son bakışını özleyeceğim...
| 67 |
* İlk *
Mutlu musun şimdi
İlk ben olmadığım için?
Mutlu olur muydun
İlk sen olsaydın?
Mutlu musun
İlk benim olamadığın için?
İlk senin olmaya
Çok mu geç?
Öyleyse en son
Benim olacaksın
En son bana kalacaksın
En son sen
En son ben
Benimsin, benimsin, benimsin...30 Ağustos 2005 / İstanbul
| 50 |
=Ali Kemal KABCIK ve KOCA MUHASEBE-MALİ MÜŞAVİRLİK BÜROSU GÜNDEMİ=00.000.001=
Namaz; Yola Girmenin Sözleşmesidir. Secdeye Varan Alnınla; Mührünü Basarsın: İyiliğe. Erdemlilik; Kendini Unutmuştur ve Daima İyiliklerle Yol Alır. İyiliklere İtaatkârdır. Erdemlilik; Maneviyat Açısından Gelişim Gösterirken: Maneviyatla Gelişine Yardımcıdır. Maneviyatın Kazanımında; Namazın Önemi Büyük! . Namaz; Verdiğin Sözü: Hatırlatır Daima. Rabbimize Verdiğimiz Sözü Unutmamak İçin; Namaz Sonrası İbadete Adan, Her Daim Zikret. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 00:48:32}Erdemlilik; Kitap Okur ve Okuduğu Kitabın Anlatısını: Hayra Yorar. Erdem; Hayırlıdır. Erdemlilik, İyiliğe; İyilikle Karşılık Verir. Kötülüğe De; İyilik ile Karşılık Verir. Erdemlilik; Kitap Okumuştur ve Okuduğu Kitaba İtaatkardır. Erdem; İtaatle: Umutludur. “İyiliğe İyilikle Karşılık Vermek; Her Kişinin Hakkı! . Kötülüğe İyilik; Er Kişinin.” Yukarıdaki Veciz Söz; Büyüklerimden, Aklımda Kaldığı Kadarıyladır. İYİ Kİ VARSIN AŞK. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 01:33:51}Erdemli; Bir Yol Uzmanıdır. Girdiği Yolda; Mutlu Olmak İçin; Mutluluğu Vermek Vardır. Erdemlilik; Özgürlükçüdür: İyiliklerle Yol Alana Adanır. İncinmez Kötülüklerden Yana. Yani; Kendine Yapılan Kötülükten Yana İncinmez. Ve Görevinin İnsanıdır Daimiliklerde. Mazlumların Hakkı Söz Konusu Oluverince; Kimseciğin Kötülük Gördüğünü İstemez Erdemli. Erdem; Özveriyi Savunur. Özveri Savunuculuğu; Canına Göz Dikse Bile: Erdemle Beraber. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 01:57:50}Erdemlilik; Maddiyatın Kazanımını Ön Plana Alırsa: Maneviyat Kazanımına Güç Yetiremez. Erdemlilik; Manevi Hisler Deryasıdır. Erdemlilik; Maddi Kazançlarda: Hevesi Kadardır. Ferrari Otomobil Alınsa ve Erdeme Verilmek İstense; Erdem, Manevi Değere: Sabrındadır. Ferrari Otomobil; Boşa Tüketilecek Zamanın Kabinidir. Kabin Mutluluğu; Hevesin Kadar! . Ayakta Ölümü Seçen Erdem; Maneviyat Hevesinde Olsa Bile, Heves: Bağımlılık Yapar Aşka. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 02:33:05}Erdemlilik; Güler Yüzlü Ciddiyeti ile Kitaplarını Okur: İtaat Edebileceği İyiliği Arar. Erdemlilik; Gösteriş Adına Olabilecek, Sakıncalı Girişimlerden: Kendini Muhafaza Eder. Kitap Okurken; İncinmemeyi İlke Edinmiştir ve İncitmez Kötü Düşünceyle Kitap Yazarını. Erdemlilik Kitap Okur İken; Kitap Yazarı Sanki Yanındaymış Gibi Sessiz ve de Sakindir. Erdemlilik Kusur Bulmaz; Okuduğunu Hayra Yorar ve İlerler: Erdemlilik Çizgisi Aşkında. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 03:33:13}Erdemlilik Yalnız Kaldığı Anlarda; Kitap Okumanın Verimliliğinde Çizgisini Geliştirir. İyiliğini Gördüğü Kitaplardan Yana Şükrünü Bilmeyi İster Ve Kazanımını Muhafaza Eder. Erdemlilik; Süreklilik Halinde, Dikkati Yerinde Olmayı Seçer. Fark Etmeyi İsteyendir. Görebildiği Ölçüsünde; Erdemliliğini Geliştirir. İmkan Dahilinde; Yardımcılığı Seçer. {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 03:51:48}Erdemlilik; Güler Yüzlü Ciddiyeti ile Kitaplarını Okur İtaat Edebileceği İyiliği Arar! . Erdemlilik Yalnız Kaldığı Anları; Kitap Okumaya Fırsat Olarak Bilir! . Okumak; İyiliğe! . İyiliğini Gördüğü Kitap Yazarlarına; Yazarları Göremese Bile: TEŞEKKÜRÜ Borç Bilendir! . Erdemlilik; İyi Niyetle Kitabı Eline Almıştır ve İyi Niyetle Okur Sessizce: Aşk Adına! . Erdemlilik; Bir Aşk Halidir! . Kitapları Sevmişsindir ve de Samimisindir Okumaya Karşı! . {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 04:02:08}Erdemlilik; Samimiyeti ile Namaza Koşar! . Cami Yolu Boyunca; Kimsesizlere Dualar Eder! . Erdemliliğin Namazı; Bir Söz Veriş ve Andın İçimi! . Sesle Uyanılan Ezana: İtaatkarlık! . İmkânlarının Elverdiği Ölçüde Namaza Koşarsın; Umut İçerisinde! Okursun İnançla Duanı! . Kimsesizleri Daima Hatırlarsın ve Hatırladıklarına En Gerekli Dualarla: Yakınlaşırsın! . Dua Yakınlığının Verdiği; Huzur ve Umudu Ararsın! . Bulabildiğine Şükreder Paylaşırsın! . {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 04:17:40}Erdem Orucunda; Yemek-İçmek Üzerine Terbiyeyle Birlikte: Nefsinin Terbiyesi De Vardır! . Erdemliliğin Orucunda; Kalp Kırmama ve Gönül Yıkmama Adına: Girişimde Bulunmak Vardır! . Yemek ve İçmek Adına Sergilenen İradeyle Birlikte; İncinmemek ve İncitmemek De Vardır! . Oruçlu; Hayrı Anar! . Oruçlu; Hayrı Görür! Oruçlu; Hayırla Bakar ve Hayra Adanır Daima! . Oruçlu Ağız ile; Yeme-İçme Bağlanır: Aşk ile! . Oruçlu Ağız; Derin ve Serin İfadededir! . {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Eylül 2011 Cumartesi 18:44:26}İnsanları Seveceksin; İnsan İnsana Her Zaman Muhtaç! . Dünya Sathınca Yaşanacak Huzur ve Umut Adına; Kitaplar Okumalı Kendimizi Eğitmelidir! . Yolunuz ve Nasibiniz Açık Olsun İnşallah! . {Kaleme Alan: Kemal KABCIK / ANTALYA / 06 Eylül 2013 Cuma 06:04:53}
| 640 |
Aç Gözlerini
Gözlerinde sevgi var
Ağlamaklı gözlerinde sevgi
Ellerinin isyanını bastıranda o
Yüreğinde ki çığlığı susturanda Gözlerinde sevgi var
Sahipsiz bir sokak iti,
Sırnaşık bir kedi gibi
Ne kadar kovarsan
O kadar gelir peşinden Gözlerinde sevgi var
Şeytan değil, insan tüyü var
Gecenin koyusunda ışık
Ayrılığın karşısında dikilmiş cesur bir aşık Aç gözlerini senin gözlerinde sevgi var
Yumana kadar toprağa,
Yeni doğmuş bir bebek gibi doya doya
Aç gözlerini
Aç gözlerle dolu bu sevgisiz dünyaya..
| 75 |
Yılbaşı
Yalnız yaşıyordu.
Bekârlığın sultanlık olduğunu savunur dururdu
Ama işte Otuz Bir Aralık 1999 sabahı
Fayda etmedi dinlemek Bach’ı
Çıkarken kapıyı hızla vurdu.Pek şakalaşamadı çoluk çocukla
Yürüdü kalbinde koca bir okla.Herkes sokaktaydı...
Bursa’lısı, Konya’lısı Van’lısı.
Gözünün önüne geldi eski nişanlısı
Bir sızı vardı içinde durmayan.
Öyle de bir sebepten ayrılmışlardı ki,
İncir çekirdeğini doldurmayan. Bütün erkekler canavar göründü ona, kadınlar cadı
Alışveriş yaptı, bir sürü para harcadı.
İki armağan aldı:
“Biri benden bana, biri kendime” dedi
Başkasına almak içinden gelmedi.O gece ne bir yere gitti,
Ne telefon etti bir arkadaşına.
Yorganı çekti başına,
Koca bir bin yıl öylece bitti.(Ocak 2000)
| 100 |
Buradaysa
Buradaysa bıraktığın nefes buradaysa
Baktığın pencere, gördüğün tozlu manzara
Üst katlarını bilemediğin toplantı salonun
Pür dikkat kesildiğin tertip yerin doluysa.İşçi taşıyan kafesindeki itişip kakışmalar
Çocukça şakalar hala oluyorsa
Ve bayram sevinci yaşar gibi her seferinde
İniliyosa kömürün bulunduğu derinliklere.Açtığın yeraltı yollarında şehirler gibi
Ördüğün ağaçlar demirler arasında
Avuç avuç kopardığın karaelmasın
Vagon vagon yürüyorsa memleket hayrına.Aldırmayıp bu zor zanatın meşaketine
Göçüklere verdiğin tek tek şehitlere
Ölüm yel (gruzu) olup gelse bile üzerlerinize
Birgün bile geç kalmadın aldığın tertibe.
| 79 |
Lahavle
Akıl durgusu çözer
gecenin uçkurunu
Bu katl içinde yarılır
ebedi saatler
LahavleAğız dolusu medeniyet koşar beyaz atlar.
İnsan hep durur durur acır;
Atlar dörtnala,
Kerameti kendinden menkul acısına.
Kendi üstüne adeta yürüyen delidir.
Altın damlar altında
Buzağılayan akıl da yoktur,
Akıl dergahından geçmeyen deli de.
Aklın es hali
Lahavle.Gülün çığlığı ebeddir
Döne gele döne gele
kayboldugu yerdir bülbülün
Aşık'ın es hali
Lahavle
| 63 |
...Beyaz Düş...
“…BEYAZ DÜŞ…”Bir gördüm düşümde,
Beyaz At,
Süt beyaz...
Fısıldandı; kulağıma gizlice,
At; diye…Sırtındaydım tabi,
Birden şahlanıverdi.
ŞEYH ŞAMİL olmuştum,
Beyazında…Ayazdı sanki,
Boynuna sarılmışım,
Yelesi;
Yorgan gibi geldi...Atladı boşluğa,
Allahtan;
Kanadı vardı,
Uçtu, uçtu
Sonsuzluklara…
Beyaz At bana,
Kuş gibi geldi…O beyaz düşten sonra,
Arıyorum yıllarca...
Bulabilsem,
Gideceğim hemen,
Gerçeğiyle,
Gerçeklere…
Beyaz At bana,
Varılır geldi…Unutamadım hiç,
O beyaz düşü ve beyaz atla şahlanışımı.
Bir de; çınlar hep kulağımda,
At; diye…
Düşte görmüştüm gerçi,
Beyaz At bana,
Gerçekmiş geldi…Bekliyorum Onu hep,
O bana gelecekte…
O bana gelecekte…
| 88 |
Ağrıyı Kovan Çağrı
Yürekler tok olsaydı
Tek mide aç olmazdı
Renk isli hava sisli
Kendisi hasta yatan
Hasta yutan hastaneler olmazdı
Ses yaslı yara paslı
Güneşi kemirerek
Sorunlar semirmezdi
Göz kistli ayna pisli
Yalan sokmazdı halkı
Boşluğu doldurmazdı
Bir sistem davul sesli
Ağrıyı kovan çağrı
Ruhi Su’dan bir beste
İç sesli gülgü sesli
| 53 |
YEDİ KÜÇÜK FOTOĞRAF
Çok tenha bir kumsala çekilmiş
Bir dilim taze kavun sandalı
Masanın ayağından sular geçiyor
Çıplak memeni okşayan rüzgâr
Bir turunç kokusuyla sarıyor
Buğulu kadehe bakan yüzümü
İkindi güneşi bir pencerenin
İşlemeli demirine vuruyor
İçerdeki kuşlar dağılsın diye
"Aptal" diyor "durma orda yanarsın"
Gölgeye çağırıyor tales eşeğini
Zeytinin dibinde bir ufacık kız
Bir bakır mangaldan iki istavrit
Gizlice göz kırpıyor kedilere
Defneler yaprak kabartıyor
Balıkçılar ağ atıyor durgun denizin
Dibini ışıtan mor yıldızlara
Ve akşam da onlara ağ atıyor
Alıp götürecek ay görününce
Herkes sevdiğini yer yatağına
Yeryüzü sevişince değişiyor
| 92 |
Tarih kültür töre ararsan Fethiye'ye gel
Tarih kültür ne istersen Fethiyede vardır,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.
Fethiye gibi güzel bir belde bulmak zordur,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Saklı Kenti dolaşıp güzelliğine doyun,
Baba Dağı görmedin ise gezmedim sayın.
Kelebekler Vadisini şöyle bir turlayın,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Tabiat güzelliği çoktur gezer böcekler,
Her mevsim açar kırları süslüyor çiçekler.
Dünyaca ünlü Ölüdeniz sizleri bekler,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Gezip görmeyince anlamı olmuyor sözün,
Mis gibi yayla havasına doymalı özün.
Girdev Yaylasında deveye binerek gezin,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Sizler tatilin sefasını sürüp kutlayın,
Denize girip keyfini ikiye katlayın.
Baba Dağına çıkıp paraşütle atlayın,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Fethiyenin güzel olduğunu herkes bilir,
İsteyen her güzelliği Fethiyede bulur.
Oniki adalara mavi yolculuk olur,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Dağlara çıkıp koyun ile keçi yayınız,
Seki Yaylasını yörük yaylası sayınız.
Kışın Eren Dağında kayak ile kayınız,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.İster isen yaylaya git yörüklere ulaş,
Keyfine göre eğlen sakın yapmayın telaş.
Çalış,Katrancı,Günlüklü koylarını dolaş,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Bütün yerleri dolaşarak hakkını verin,
Kaya Köyündeki evlerin sırrına erin.
Kadiyanda,Pınara ile Yakayı görün,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.Yusuf tarihi yerleri görmeden gitmeyin,
Kalesini gezin onu yabana atmayın.
Akşam kordon boyu sefasını unutmayın,
Tarih kültür töre ararsan Fethiyeye gel.
| 215 |
Farz-et
Ölüm hak vatan uğrunda,
İster canlı, ister mevta,
Bir bedel vardır, her cana,
Para, kimi kör kurşunla,
*
Yoksulsan bedelin rahmet,
Zengine bedel selamet,
Bedel onayı, siyaset,
Nerde HAK, nerde ADALET…
*
Adalette ayar kaçmış,
Huk… Terazisi bozulmuş,
Paralı can, ağır imiş,
Yoksula; tabut reva imiş.
*
Hak ile adalet bitmiş,
Demo; hükmünü yitirmiş,
Benlik, çıkar öne geçmiş,
Evren adaletsiz-leşmiş.
*
Mülk; varlığa eder remiz,
Elit evi şehit görmez,
Avam; bedelli üzülmez,
(Fakir) yoksul ölmeyle tükenmez.
*
Kime gerek hak, adalet,
İltimas, pul, haklı elbet,
Adalet; mülklüye hizmet,
Şehitlik; yoksula “farz”-et.
*
Bir ordu yok karşısında,
Yoksul; ölen-öldürende,
Düşün; bunun nedeni ne,
Kardeş; ölen öldürende.
*
Demoğlu; zengine ömür,
Yoksul; vatan borçlusudur,
Mülk; adalet temelidir,
Hakk’ın temeli, de! Nedir?
| 120 |
Hoşçakal
Sana elveda demeyeceğim
Her veda yeni başlangıçtır
Ben başlamaya geç kaldım
Hoşçakal güzel gözlümSana elveda demeyeceğim
Veda edilince geri dönülür
Ama ben sana dönmeyeceğim
Hoşçakal melek yüzlümSana elveda demeyeceğim
Vedalardan usandım ve
Ben senden uzaklara gittim
Hoşçakal aşk bahçemin en narin gülüSana elveda demeyeceğim
Hayalin her zaman benimle olduğundan
Ben seni yaşıyorum
Hoşçakal aşk tanrıçam
| 56 |
-0001-Fairy Of Turk -5023 -Norwegian
-0001-Fairy Of Turk -5023 -NorwegianVet du...
Fairy Av Turk....Så jeg spør, hvem er disse...
Vår nyeste historie, frelse krigføringen...
Det er mer enn nok, er disse disse.....
De lo i ansiktet, og de slo oss på ryggen..
I verden, Dette er den mest vanærende folk,...Du forstår meg...
Fairy Av Turk....Mersin-20.01.2010-Bilal Genis
| 56 |
Sevdamsın
Sevdamsın mor dağların ötesinde bir yerde
Hasretimsin hasretsin yüreğimde yumruk dudağımda tütün
Çok geç bulduğum erken kaybetmeye korktuğum umudsun
Yokluğun nefessizlik yokluğun ölüm yokluğun yoksulluk
Yokluğun adaletsizlik zülüm yokluğun gözyaşı kan revanUmudumsun mor dağları ötesinde bir yerde, kırçiçeğisin.
Narin ve dirençlisin ilk baharımsın tüm dünyamı renklendiren
Yok olmaya terk edilmiş varlığımsın konuşan dilim gören göz
Zeytin dalısın barışa umut ak güvercinsin semalarımda sen
Annelerin dilinde ni,nisin yavrularını uyuturken sen...
Çoban kavalında ağıt bir sevda şarkısısın dillerde düşmiyenArtık dön gel beraber olalım tüm namlulara kalkan olalım.
Yanan ormanlara yağmur çıplak ayaklara çarık olalıım geel
Kıraç topraklara su sokak çocuklarına barınak olalım gel
Evsizlere ev olalım kimsesizlerin kimsesi olalım halay başı ol
Severek evlenen bir güzel çiftin düğününde
Bir son bahar yaprakları daha dökülmeden gel..
| 124 |
LİMON SUÇ
kurşun askerler dökülüyor gözlerimden
tabula rasa; gök kanatıyor gri sözcüklerini
bir ses her zamankinden daha da derinden
ele veriyor içimdeki gizli gerçeğini
çoğalıyor ay iskeletleri viran bahçelerde
kanatılmamış bir toprak parçası olsun
mevsim sıcaklığından bir çarşaf ger de
dudaklarım ıslak denizlerinde boğulsun
ağaçlar yaşlı Akdeniz’i susuyor nedensiz
kekik bu dağların lirik eşkıyası
bir gün dağılacak sis çözülecek giz
taşınmayacak kuş boynunda bu çağ tasası
yalanla yıkanmış yüzleri örtüyor gece
sebil hüzünler sokakların kan kardeşi
çıngıraklı saat boynumdaki tek hece
yeri geldikçe örseliyor zamansız güneşi
ta Ceneviz’den bir güneş
ensemizde ekşiyen
| 92 |
Akan Gözü
Sevgiyi bilmezsin, aşkı bilmezsin
Yarine hasretsen, ufku görmezsin
Seven yürekleri, nasıl anlatsam
Akan gözü silsen, umut vermezsinDilerim Allah'tan, cennettir yeri
Toprağı kurumuş, akmıyor teri
O cana kıyamam, ateştir eri
Akan yaşı silsen, umut vermezsinHayali rüyamda, karanlık gece
Şarkılarda adın, bulunmaz hece
Sevdalar baş tacı, kalbinde hece
Akan yaşı silsen, acı vermezsinSevdası mahkumdur, gölgesi kuru
Kale duvarıdır, yıkılmaz suru
Rüzgarın altında, bozulmaz sırı
Akan yaşı silsen, onu vermezsinTabiat sevgidir, aşkı tadarsan
Ay'la güneşe, yıldız katarsan
Sevdası göktedir, yerde yatarsan
Akan yaşı silsen, umut vermezsinBahattin deryası, yaban ellerde
Bülbülü uçsa da, şarkı dillerde
Kırık kanadıyla, kopuk güllerde
Akan yaşı silsen, umut vermezsin
Bahattin Tonbul
16.5.2015
| 105 |
The Medya
gazeteydi radyoydu şimdi de adı medya
evlerimize daldı sohbeti çaldı medya
“show” oldu “start” aldı tam acı baldı medya
zaten yabancı adı türk’e sanaldı medyahollywood çöpü filmler “sit-com” lar “anchorman” ler
taklitler öykünmeler uyduruk kelimeler
mankenlerle zenneler erkeksiler dönmeler
kültüre uzak kaldı kötüye daldı medya spor deyince futbol haberde kaza soygun
diziler boş terane göz bıkkın kulak doygun
müzik desen zıpır pop! ya da arabesk baygın
ne tat ne tuz kalmadı. terse yol aldı medyakimi gün kent aynası kimi kırsaldı medya
kâh evrensel boyutta kâh sınırsaldı medya
durmaz kendini över sanki kutsaldı medya
serin tatlı bir sahil altın kumsaldı medyayalakalık diz boyu yabancı dilde yayın
ingilizce arapça türkçe’yse savsaklayın
rütük koca bir kütük kapatın yasaklayın
budandıkça budandı boydan kısaldı medya siyasiler kullandı sözleri hep yalandı
halkını kandırandı bizle kafa bulandı
kâh ayağa dolandı kâh cıvıdı sulandı
darbelerle karardı emir alandı medya oysa sırf hesap kitap hep parasaldı medya
sözde halkın yanında tam sorunsaldı medya
kediye bir kâse süt köpeğe yaldı medya
süzün özü kuramsal hepten masaldı medya kalite üretmeden para basıyor para
“aptal kutusu” doğru sade suya papara
uydur kaydır makara yesin fakir fukara
kültür teslim çakala bir çürük daldı medya sokakta tekme döğüş sanki bir çarşı medya
özel hayata taciz insana karşı medya
kimindir? kimlerindir? tam oligarşi medya
“eureka” programlar hepsi de “arşimed” ya kimi rezil magazin kızgınlıkla hoplarım
kimisi din tüccarı tereddütsüz zaplarım
kalitesiz özensiz bitmiyor azaplarım
gerçek bir kara kitap anti akıldı medya iyi kötü oyunu hep polisler oynardı
koyup oturtur erman şansal yara sarardı
sonunda gına geldi birden gözüm karardı
çekiverdim fişini ebediyen karardı bu hayatta aldığım en radikal karardı
zaten neye yarardı? oh uzak kal “the” medya
güldüren trajedya sinir bozan komedya (26 eylül ’06)
| 282 |
Devlet İmkanları
DEVLET İMKANLARI
Devlet imkanları bazılarına
Hatırla, rüşvetle peşgeş çekilir
Vatandaşın güven duygularına
Hainlik yaparak zarar verilirSokakta vatandaş sıkıntı çeker
Vatanı düşünür ben razıyım der
Kaliteli hizmet adalet bekler
Devlet baba denir öyle sevilirBaba bir evladı biraz kollarsa
Aslan payını hep ona yollarsa
Diğer çocukları bunu anlarsa
Huzursuzluk başlar ortam gerilirBaba böyle yapsa diğer çocuklar
Yaşlandığı zaman sokağa atar
Sevgi kaybolursa saygılar kalkar
Aile bağına kefen biçilirDevlet bir babadır eşit davransın
Yetmiş iki milyon buna inansın
Hain zarar etsin dürüst kazansın
O zaman ülkemde serden geçilirMilli ruh gelişse ferdin gönlünde
Engeller duramaz onun önünde
Bu millet topluca yürüdüğünde
Dostlar selam durur düşman ezilir Niğmetullah UÇAR
Antalya
12.02.2008
| 108 |
Akıl Ermez Kulak Duymaz Göz Görmez
Akıl ermez kulak duymaz göz görmez
Şükret kula haktan ihsan var iken,
Göz görmüş olduğun sanma öz görmez
Sen küfre yâr olma iman var ikenCihan cihanla cihan canla bulunmaz
Haksız bir yerinden boşalıp dolmaz
Milletler muhtelif müttehit olmaz
Tevrat Zebur İncil Kuran var ikenSeyrimiz Seyranî zahirde sair
Olsa da batında Mevlaya dair
Ümidin keserim ehl-i kebair
Şefi-i Rahmet-i Rahman var iken
| 67 |
Bir dilek tut
Gözlerim ağlarken, yüreğim yanarken, bir dilek tuttum, yıldız kayarken, seni anarken.
Sessiz gecenin karanlığında, bir yıldız kaydı benim dünyama.
O yıldız benim, kalbimi çaldı, gözyaşım aldı.Yıldız kayarken dilek tutarsın, belki bir gün beni ararsın.
Yıldız kayarken dilek tutarsın, seni sevdiğimi anlarsın.Bir dilek tut, gerçek olsun, mutluluklar hep senin olsun.
Bir dilek tut, gerçek olsun, kalbinde yerim olsun.
Bir dilek tut her kez için, sevenler için âşıklar için, ikimiz için, bir dilek tut, bir dilek.
| 77 |
Bak Doğru Yolu
Yaradan göstermiş bak doğru yolu
Gidip de eğriye girme arkadaş
Tutarken insanın o eli kolu
Uzanıp yanlışa sürme arkadaşBu son zamanlarda haller seçilmez
Sahtesi çoğalmış gerçek ölçülmez
Mevsimler değişmiş dallar açılmaz
Bakıp hata kusur görme arkadaşÖmür çabuk geçer kısa yıllar var
İçinde gidersin türlü yollar var
Önüne çıkacak birçok kullar var
İyi bak kimseyi kırma arkadaşUçar yükseklerden konabilirler
Altın tasta bir şey sunabilirler
Büyülenir gözler kanabilirler
Ellere sırrını verme arkadaşCesaret alınmaz kanında olur
Dost dediğin zorda yanında olur
Dün bugün gibi yarında olur
Acele karara varma arkadaş
| 90 |
Öküzlerimize Çok Üzülüyorum
Yine Serengeti’de, nehirden geçecekler,
Timsahlar saldıracak, öküzler ölecekler…Manzara hiç değişmez, bu hep izlenilecek,
Timsahlar kazanacak, öküzler kaybedecek…Bari köprü yapalım, öküzler boğulmasın,
Hem reyting toplar hem de, çok sevap kazanırsın…(2012)
| 32 |
Hayırlı Kandiller
Hayırlı kandillerBu gece..! ! ! Esti bağdı sabah.
Evhamla bu gece
Doldu taştı gönüller
İlahi nurla bu gece
Ne güzel bu geceHicranla yanıp inleyen sinelere
Kararmış çaresiz yalnız kalplere
Yetişir imdada,yetişir dermanı
Geldi divanda bu gece
Vuslat zamanı bu geceÖyle bir geceki bu gece
Bizlere mevlamızın verdiği güzel hediye
Beyhude geçiriyoruz ne diye? ...
Mevlamızdan affımızı isteyelim bu gece..
Günahlarımıza tövbe edelim bu gece...Rızıkları dağıtıp kimseyi unutmayan
Gökleri direksiz yaratıp sonsuzluğa yükselten...
Eşi ve benzeri olmayan samet olan...
Mevlamızı analım bu gece..
Derman isteyelim bu gece..M.ALİ..ÜNSAL.....
| 89 |
294 Nolu Rubai
294
Dünyayı kim günahsız bilirmiş, söyle!
Yaşayan mutlak günah alırmış, söyle!
Ben kötülük edince, Sen de edersen;
İkimizin ne farkı kalırmış, söyle!
| 25 |
Bıktım böyle
Bıktım böyle
Üç yıl sonra mıydı bilmiyorum
ama ekimin onbeşiydi biliyorum
ekimin onbeşiydi ama
ekimin onbeşinde ne oldu bilmiyorum
herkesin sular gibi dağıldığı ama herkesin
bir sur önünde miydik bir yolda mı
semtini bilmediğim bir karakolda mı
sonra topluca bir bahçede durduk
bıktım böyle sayrılıklardan
ateşim çıksa neyse ne
neyi bıraksam aklımdan bir suya karışıyor
bir büyük savaşda Kıbrıs kıyılarında
vurulan ve ölen bir askerin
çelik miğferi gibi
dipde ışıltısını görüyorum yalnız
elimi eteğimi çekiyorum bahçeden
sazlıklara vuruyorum belliğimi
zalim bir ilk yazdı ama yaşadığımız
işte bunu unutmamalı unutmamalı
bir ölüm nefes alırken bir dudakda
öbür bütün şeyleri nasıl anlatmalı
miğferin paslandığını usul usul
bir yangının söndüğünü
ve suların pırıl pırıl kaldığını
bir otobüs Mersin den Mardin e giderken
o zaman aşkınla dol kalbim
nerden ne kadar derlediysen o kadar
senin kendine seçtiğin alameti farika
uzun bir gece görünümünde geçerli hala
| 143 |
Türkiye’nin Gizi
türkiye bir kördüğüm
ipi sıradağlardan
iki kıtayı bağlar
sımsıkı ulortadanhiçbir kılıç kesemez
bu tarihi düğümü
birbirine karışmış
o büyülü gizinitürkiye bir kördüğüm
sarmalanmış dağlarca
birbirine karışmış
halkalarıyla çağlarcatürkiye bir kördüğüm
onda hem sonsuzca yas
hem sonsuzca coşku var
günü gününe uymaztürkiye bir koca burgaç
dünyanın dört yanından
dün bugün ve yarından
her şeyi çeker yutartürkiye bir değirmen
öğütür durur zaman
gelecekten geçmişten
her şey onda aranantürkiye bir köprüdür
altından toprak akar
ay ve yıldız üstünden
sonsuza doğru uzartürkiye bir bilmece
sabahtan akşama dek
çözülür ışıklarca
akşamdan sabaha dek
örer gizini gece
| 93 |
Bekâr Yaşarım
Gönlümce bulamadım, bir eş.
Bekâr doğdum, bekâr yaşarım.
Çeken olmaz, bana bir peşkeş.
Bekâr doğdum, bekâr yaşarım. Evim barkım olsa, neyleyim.
Bir sorun hele, ben heyleyim.
Derdimi, kimlere söyleyim.
Bekâr doğdum, bekâr yaşarım.Sevdiğim gelsin, beni bulsun.
Gönlüme, sevinç, neşe dolsun.
Böyle evlilik, olmaz olsun.
Bekâr doğdum, bekâr yaşarım. Kadın almak, evlilik değil.
Candan vermiyor ise meyil.
Hiç fark etmiyor, yayla, sehil.
Bekâr doğdum, bekâr yaşarım.Paksoy’um severde, saramaz.
Koynunda, murada eremez.
Yaşar ama bir gün göremez.
Bekâr doğdum, bekâr yaşarım.
| 81 |
Koş Yaş Gününe Koş
İş arkadaşımızın markası dilek murat
Hatırına bu şiir ile bir iki tur at
Soy ismi ise çiçekleri andırır solmaz
Bir ömür bir doğum günü ile dolmaz.Ona bir armağan şarkı yerine bu şiir
Yüksekokuldan İlan et duysun bütün şehir
Erdemli’ de doğmuş kara duvar oldu mekân
Doğum günü adına feda olsun bu dükkân.Birlikte ve dirlikte uzun yaşam diledik
Gelirken yolda sık dokuyup ince eledik
Kendisi yarım gün izinli olacak o gün
Sürpriz ile diyeceğiz doğum günün bugün.Kendisi bizatihi şoför Murat oluyor
Ona şiir okurken gözleri yaş doluyor
Bu kutlama iş ortamında yapılacak hoş
Kutlu olsun 15 Temmuz, koş yaş gününe koş.
| 104 |
Bana Göre Değilsin
Senin burnun havalı
Aşka nasıl eğilsin
Bırak artık mavalı
Bana göre değilsinOtobüse binmezsin
Dolmuşu beğenmezsin
Taksilerden inmezsin
Bana göre değilsinTek bildiğin her gece
Dans müzik ve eğlence
Anladım ki böylece
Bana göre değilsinBelamısın başıma
Ekmeğime aşıma
Çıkıp durma karşıma
Bana göre değilsin.
| 45 |
Tatil Aşkı
Üç-beş günlüğüne geldim tatile,
Daha ilk gün idi indim sahile,
Takıldı gönlüm bir huri güzele,
Kopamadım ne yaptımsa nafile.Tatil aşkıdır deyip geçemedim,
Üstüne başka güzel seçemedim,
Onsuz bir türlü yiyip içemedim
Tutsağıyım artık düştüm eline.Bir sabah uyandığımda masada;
Yazdığı veda mektubu varsa da;
Bana adresini bırakmasa da,
Kopamadım ne yaptımsa nafile.
| 53 |
Kıymetini Bil
Kimseye benzemez, kimse de ona benzemez,
Her gün onunlasın ama, gözün de görmez,
Bakarkör-nankörce kadir kıymeti bilinmez,
Gövdesi Asya’da, başı Avrupa’da Anadolu.Aklın sana yeter, ülkeni araştırmasan bile,
Yatır coğrafyayı masaya okuyamasan bile,
Dünya köprüsü olduğunu gör, bak bir hele,
Denizde yüzen, batıya giden at gibi anadolu.Bilirsin; de ki, ağaç meyvesi, için taşlanır,
Dört mevsim, nimetinden düşman hoşlanır
Meyvesi olmasa sadece gölgesinde yaşanır,
Atar damar kıtalara kol atmış Anadolu,
| 70 |
Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim
Ülker yıldızına benzer cemalin,
Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.
Yıldız gibi parlar şeklin şemalin,
Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.Seninle aydınlansın özde yerim,
Gönlün yıldız gibi parlasın derim.
Karanlık gönlüme ışık ol yarim,
Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.Gönlüm yedi gök perdesini aşsın,
Haydi gönül sevdasına ulaşsın.
Sevdalarım göklerde hür dolaşsın,
Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.Sevdanın sonunda olmasın keder,
Bu sevda özden gelmiş öze gider.
Her yıldız bir insanı temsil eder,
Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.Yusuf hilali andırır kaşların,
Hep iyi olsun dünyada işlerin.
Yıldız kadar temiz olsun düşlerin,
Yıldız gibi gönlüme doğ sen benim.
| 104 |
ANNe EMEĞİ
ANNE EMEĞİÜstünüzde çoktur anne emeği
Önünüze koydu pişmiş yemeği
Her zorluğu gördü o dert yumağı
Kendini sizlere adayan ANNESizlerle oturup dersi çalıştı
Problem çözmeye o da alıştı
Çocuk yetiştirmek böyle bir işti
Kendini sizlere adayan ANNEElinizden tutup derse götürdü
Okul yollarında ömür bitirdi
Yoruldum dediniz sırtta getirdi
Kendini sizlere adayan ANNEŞükürler olsun ki bitti eğitim
Evlenip gittiniz biz kaldık yetim
Anne emeğini demek niyetim
Kendini sizlere adayan ANNEEmek verdik ama güldü yüzümüz
Geçti baharımız geldi güzümüz
Hasret çekmek imiş bizim yazımız
Kendini sizlere adayan ANNEMadem siz gittiniz gelsin torunlar
Kokunuza hasret kaldı burunlar
Dünya işi böyle bitmez sorunlar
Kendini sizlere adayan ANNE Hasan ADA
09.12.2013
| 107 |
Öyle Bir Sevgi
Bir sevgi vardı dağlardan daha yüce
Bitmek tükenmek bilmeyen bir sevgi
Bitmedi, tükenmedi, tükenmeyecek
Hep kalplerde yüreklerde gezecek
İşte öyle bir sevgi, işte ölesiye bir sevgi Gün geldi ayrılık zilleri çaldı
Ben başka o başka diyara kaldı
Bitmedi tükenmedi sevdamız
İşte öyle bir sevgi, işte ölesiye bir sevgi Tadı yoktu sanki onsuz hayatın
Solmuştu güller, susmuştu bülbüller
Yıldızlar parlamıyordu sanki onsuz
Unutulmuyordu mazideki günler
İşte öyle bir sevgi, işte ölesiye bir sevgi Zaman su gibi aktı geçti
Koskoca bir ömür bitti tükendi
Ne ben onu unuta bildim, nede o beni
Ayrılık olsada gönüller hep birdi
İşte öyle bir sevgi, işte ölesiye bir sevgi
| 106 |
İsimsiz Sevdam 33
sen aglarsan gözlerinden akan yaş ömrümden kayan yıldız olsun sen aglarsan göz pınarlarından ucuruma düşen olayım eger sen aglarsan bu dünyadan göcen bir garip aşk kurbanı olayım istiyorsan öldürmek beni rahat rahat agla gülüm ben yaşarken zaten ölmüşüm
| 41 |
Hatırlamaz olurmuyum Hiç...
Saçların bembeyaz,yüzün kırışsa,gözün görmese
Elinde birde asa olsa,belin iki büklümse.
Yıllar değil,asırlarda geçse,hatta mahşerde bile,
O gül yüzünü,hatırlamaz olurmuyum hiç devran değişse...O güzel gözlerin,upuzun sacların,incecikti belin,
O nadide yüzün.kadife gibiydi tenin,
İtinayla saklıyorum,bende kalan tek resmin,
Yıllardır hayalimden hiç bir zaman silinmedin....Girme zaman tüneline,bırak hepsi mazide kalsın.
O resme baktığımızda,hatıralar bir bir canlansın,
Nasıl olsa beraber olamadık,bari hatıralar yaşasın
Seni deliler gibi seven bu gönül, nasıl hatırlamasın? Söz Yazarı:Erol Sagun.
Tarih.14 Agustos 2003.
Gün.Perşembe.
Saat08.30.Not:ANTOLJİ.COM da kayıtlı Şiirlerim ve(MP3) CD em NOTER tastiklidir.
| 86 |
Bitiren sen oldun
Bitiren sen oldun umut dünyamı
Yıkılan enkazlarda kalan ben
Bitiren hep sen oldun umut dünyamı
Yıkılan hayallerimde kaybolan benBahtım kaderde parça parça ateş gibi
Yaktı beni dört bir yandan durmaksızın
Rüzgar oldun savurdun her yana
Fırtınalarla buz kestin beni iliklerime kadar
Bitiren sen oldun umut dünyamıBaharları göremedim hep kışlarda kalarak
Yer aradım kendime dağ başlarında yüksek olsun diye
Kanatlanıp uçayım dedim dünyama varmak için
Bitiren sen oldun umutlarımla dünyamı23.02.2008 Zile
| 73 |
Keder - Mutluluk
Allah'a teslim olmak, nefsin edebindendir.
Övünme ise nefsin, büyük felaketidir.Hakikatı bilenler niye bu kadar azdır?
Bilenler arasında yaşayan niye azdır? Bilmek ayrı bir iştir. İman ap ayrı bir iş.
Mutlu edendir seni, imanlı bir yaşayış.Derdi Ahiret olan, bence daim mutludur.
Derdi dünya olanın, keder, acı yoludur.Keder vucut yıpratır. Hatta kupkuru eder.
Bak saçları ağartır. Çocuk ihtiyar eder.Bu günü iyi yaşa, yarını hiç unutma.
Dünden hep dersler çıkar, ona takılıp kalma.Dün gitti geri gelmez, daha gelmedi. Yarın,
Kulluk zamanı şimdi. Haydi durma, ver varın.
| 86 |
Baharla kucaklaştık(NEVRUZ) ..
Konu:Bahar,Sevinç..Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık
Ateş yaktık atladık,halay çektik oynadık
El ele hep beraber,gönülden sevda ile
Baharı karşılarken mutluluğa doymadık..Şarkılar söylenildi türküler söylenildi
Kardeşliğe barışa gül çiçeği derildi
Dünyaya dostluk için sulh mesajı verildi
Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık..Öyle güzel günlere hasret kaldı bu millet
Yaktı can ocakları savaş denen o illet
Baharla beraber kardeşliğe bir davet
Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık..Güler yüzlü sımsıcak,asla kin bilemeden
Kürt,laz,çerkezmiş dil ırkı düşünmeden
Sevdayla mutlulukla ağlayıp üzülmeden
Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık..Doyasıya eğlendik,sevinç ve neşe ile
Ellerimizi açtık o sımsıcak güneşe
Bir değil bin atladık yaktığımız ateşe
Çoluk çocuk genç yaşlı baharla kucaklaştık..Tarih:21.03.2010
| 107 |
Cam Soytarıları
Çoğumuz bir zamanların siyah beyaz ekranlarına geçmişimizi gömmüşüzdür.
Çoğumuz bir tadım hayalin peşinden giderek, kimi saf bir çocuk gibi hayata serpilir iken, kimi de olgun bir kişilikle çocuk yönümüzü o siyah beyaz cam ekranlarda görmüşüzdür.
Çizgi filmlerde kahramanlaştığımız, parodilerde yaşamı anlamlandığımız, dizilerde duygusal yolculuklara ışınlandığımız, filmleriyle emsalsiz bir yolculuğa uğurlandığımız o siyah beyaz dünyadan ne çabuk ayrılıp, yalan bir gerçeğe ışınlanmışız bilmiyorum.
Hayatımızın en güzel baharıydı o mevsimler. Bir evin içine misafir olarak dalıp 4-5 saatlik konukluğumuzda ev sahibi sıfatı elde ettiğimiz zoraki birliktelikler, aynı ekran karşısında geçirdiğimiz o doyumsuz birliktelikler, yayın bitince mecburi gidişlerle biçimlenen gerçekler.
Ne çok mutluymuşuz o günlerde oysa. Ne çok insan olarak yaşıyormuşuz ayırımına varamadan gelip geçirmişiz o günleri ve ne çabuk çevirmişiz o muhteşem yaşanası sayfaları.
Şimdilerde ‘dönek’ bir devrin içerisindeyiz tamamen. Nur içinde yatsın neredeyse her Türk insanının her bir filmini 10’dan fazla izlediği Kemal Sunal filmleri ile geçiyor günler. Farklı kanallarda birbiri peşi sıra yayınlanan ve hala her karesine izleyici çağıran bu filmlerle serpildi Türk halkı ve bu izlence gerçeğiyle mayalandı yıllar yılı.
Epeydir ekranlarda bir karmaşa, bir rezillik, emsalsiz bir ‘soytarılık’ repliği oynanmakta ve bizler bu iğrenç izlencelerden kurtulamadıkça dünümüzü yeniden arar olduk ve kendimizi sorgulamaktan bir haller olduk.
‘Recal’ kandırmacalar ile kurgulanan, kültürsüz sunucularla mayalanan bu programlar duygudan, kültürden ve özümsel teoriden uzak, mesnetsiz yayınlarla birbirinin kopyası haline dönüşmüş halde ve denetim mekanizması her ne hikmetse bunlar için adeta tatilde.
Hepimizin hayallerinde en net görüntüsü ile gülümseyen dünümüzün karelerine bugünün hiçbir güzelliği yoldaşlık etmiyor artık. Bizler dünümüzde yiyip tüketmişiz tüm güzellikleri ve bugüne dair hiçbir şeyi ekememişsek bunun suçluları da bizleriz elbet.
O ekranlar karşısında ömrümüzün en değerli dakikalarını heba ediyorsak, ‘suçlu kim! ’ sormak bile ağrıma gidiyor. Aynı ‘Recal’i kendimize sorsak, aynı sorularla kendimizi yargılasak bir sonuç alabilir miyiz! Bilmiyorum. Ancak gerçek olan şu ki, bizler reyting sebebiyiz bu tür programların ve ağzımızın yarısı bir kanalda, diğeri başka bir kanalda zaping yaparken kanal kanal, atladığımız tek gerçek bu rezil oyunda bizlerin de önemli bir rol sahibi olduğunun farkında olmadığımızdır.
Kısmet Avı’na çıkan kurgu kahramanları, özel hayatında hiçbir baltaya sap olamamış, hiçbir kişiye hayranlık duymamış ve her ne hikmetse aynı otelde yatıp, aynı otelde yiyip içen bu kişileri kahraman gibi görmekteler ve ekranların karşısında her dakika değişen ‘aşk’ı şahane’lerle birbirlerine kur yapmaktalar ve izlenilirlik seviyesini ‘güya’ arttırmaktalar.
Özel hayatının hiçbir mahremiyeti kalmayan bu ‘Cam Soytarıları’ her programda farklı kişilerle eşleştirilmekte, metinsel kurgularla birbirlerine resimleştirilmekte, insani duygularla adeta ölümsüzleştirilmekte ise ve bizler bunların programlarına ışınlandırıldıkça da bu devran böylesi bir kurmaca ile gelip geçecektir ve gerçeğin üzerindeki toz asla üflenemeyecektir.
Birbirinin aynı yayınlarla havuzlarını dolduran kanallar, birbirinin aynı haberlerle algı duvarımızı top atışına tutan yobaz savruklarla daha çok mevsim geçireceğe benzeriz. ‘Ata binenlerin, hatta atın kuyruğuna yapışanların, hatta atın bir köşesini kendine mesken tutarak ‘Yaşayıp gidenlerin’ dergâhı olmuşsa bu hayat, fazla söze, fazla yoruma ne hacet! .
Bizler yaşamın öte yakasında, onlar camın arkasında, roller ve oyunlar, oyuncular ve soytarılar var oldukça, tüm bunları izleyen bir kitle yalan filmini izlemek için onurundan soyundukça bu filmin makarası defalarca sona sarılacak ve bilin ki hiçbir vakit en başa dönmeyecek.
Çünkü en başını bizler yıllar önce, yani o ‘Cam Soytarıları’ peydah olmadan izlemiştik. Onlar bizim hafızalarımızdaki konukluğunu sonsuza dek sürdürecekler ve oradan, o muhteşem yerden asla ve asla gitmeyecekler.
Sevgiyle…
| 538 |
Kötü
Karanlık bir dehlizde,
Değil hiç birimiz kendinde,
Suç değil birimizde, hepimizde,
Kötülük rüzgarı eser üzerimizde.Cinayetlerin bini tek kuruş etmez,
Kararmış gözümüzde,
Karşımızdakilerin hayatı,
Tanrı misali elimizde.Kötüyüz bilinenden kötü,
Unuttuk iyiden yana sözü,
Durdurmalı bizi
İyiden yana bizden kötü biri.
| 40 |
Düğününüz Kutlu Olsun!
Amacını Bilen Kızım
Duydumki hazırlanmış katarın yolcusun
Umut gemisi kıyıya demir atmış misafirsin
Hayat ağacın esenlik dolu bir ömür sürsün
Sağlıklı bir yaşam ömürboyu ikizin olsunMutluluk penceren daima ap açık olsun
Duydum bir mayısta Hollanda'da evleniyorsun
Geleceğin huzur ve mutluluğu sana duam olsun
Dilerim Ulu Tanrı'dan silahın hep barış olsun! Hoşgörünün yeri gönlün, sevgi denizi yüreğin olsun.
Önce kendine,sonra insana vereceğin sevgin olsun.
Tozpembe ufuklar seni bekliyor,artık evleniyorsun
Tüm içtenliğimle evlilik günün ve düğünün kutlu olsun! 26 Nisan 2015 Alanya'dan sevgilerimle.
| 84 |
Yağmur Çocuklar
Uzak dur ne olur kirpiklerimden
Bakarsan kırılır mavi boncuğum
Arındım dünyanın eksiklerinden
Buluta sevdalı yağmur çocuğumÇırpınır yüreğim bir salıncakta
Kaybolur düşüncem bir oyuncakta
Takılır kalırım bazen ocakta
Şubata sevdalı yağmur çocuğumKim gün gülerim söz yaşlarımla
Islanır yanağım göz yaşlarımla
Bağrımda bir ateş köz yaşlarımla
Umuta sevdalı yağmur çocuğumİsmimi duymazdan gelir kulağım
Hep aynı sözlere düşer dudağım
Uzanmaz ellerim kalkmaz parmağım
Vuslata sevdalı yağmur çocuğumSıraya dizilir uzun ve kısa
Dönse de eşyalar bozulmaz hiza
Yetişmez yüreğim bu sonsuz hıza
Hayata sevdalı yağmur çocuğum
| 84 |
Kesilmeleri a n l a t sa...
.kesilmeleri anlatsa
dudak uçuklar
safir rengi zehir düşer gölgelere
biri hayflara uğrar
biri yıkılır
biri anlar 'ah aşk
ölümün köpek yüzü
ha sana
ha yok olmaya teslim olmak
ne farkı var 'hem anlatsan
kim anlayacak... ”10 10 2005.kendime yazı/yorum,
beklentisi olmayan sanatın kendine açılımları..
| 51 |
& - Turkuvaz Düşlerdeki Bebek - &
Annenin gözleri turkuvaz, tutkuları turkuvaz
Babanın yeşillere inat, bakışları turkuvaz
Şansız doğan tek evlat, mağrur hayalleri turkuvaz.
Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz..Acılar örmüş ağını, tek yavruları maluldü.
Üzülür diye kardeş de yapmadılar, tek oğuldu.
Hayatın anlamı yavruları, umutları güldü.
Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz..Umutların katmer katmer, açtırdığı bahçelerden
Yüreklerindeki simsiyah karanlık gecelerden
Şafaklar atıp yaşanacaktı mutluluk hecelerden
Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz..Yaşam mücadelesi, hayata kazandırma gücü
Gönülde umudun harı, anne babanın bilinci
Şansı sonunda kucakladı, şair olan bu genci
Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz.Kıbrıs’ın güneyinde, Dağaşan’dan bir yaban gülü
Aşık edecekti kendine, Bakırköylü bülbülü
Ve vuslat kuşatacaktı, beyaz gelinliği tülü
Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz.Sevgi yağmurları bembeyaz bulutlar gibi yağdı
Umut bağında zambaklar açtı, Musa Korkut doğdu
Turkuvaz düşleri ve utkuları sevince boğdu
Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz.Turkuvaz Bebek'ten müjde; torunumuz “ Arif Cumhur “
Aman nazar değmesin! Buhurdanlıkta tütsün buhur
Efsaneler gibi bir aşk masalı, aşkı saran nur.
Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz..Gülşen der ki mutluluk acıların zamkından akar
Ve bu reçineyle birleşen güzelliklerde yatar
Bir masmavi ummandan bilinen o sona kadar.
Üç çift göz turkuvaz, düşlerdeki BEBEK turkuvaz.
| 201 |
Yaktın Gazim Yüreğimi
Yaktın gazim yüreğimi yaktın,
Halden anlamazın elini öptün,
Kurban gazim sensin kahraman,
Nanköre ağlama, dayanamam…
Seni kurban edenler zaten onlar,
Türk askeri bir kaşık suda boğar…
Tavşana kaç-tazıya tut kahpeliği,
Vatan haini yaptı sana hainliği,
Önce mağdur ve muhtaç etmek,
Sevindirmek için bir dilim ekmek,
Önce elinden alıp sonra vermek…
Bunların taktiği böyle, kandırmak,
Goebbels taktiği ile halka inandırmak…
Mikrofon tutan gazeteci mi ne?
Sen ağlarken güldü alay edercesine…
Gazim seni ağlatanlar utansın,
Biz bize, varsın yüreğimiz yansın,
Sen gazi, yarın kim bilir kim şehit,
İşimiz zor, dünya alem şahit…
Öyle bir dönem ki, gazi şehit dinlemez,
Hem gazi eder hem de halini anlamaz.
| 107 |
Şehit Mehmetçik
Başında çelik tolgası,göğsünde künyesi; er.
Vatan yaptı gövdelerin ne mutlu sana asker.En büyük şeref nişanın alnında açan güller,
Büyüksün,çünkü şehitsin ne gam olsan da nefer.Düştün,fakat düşürmedin yerlere şanlı Hilali,
Kan ve can verdin uğruna,bu tümsekler birer, birer..Nefersin sen,zafersin sen,kahramansın er oğlu er,
Büyüksün,çünkü methetti seni Hazret-i Peygamber....
| 49 |
Ah abdullah Gurbettesin elindeki Saz ağlasın
Ah abdullah Gurbettesin elindeki Saz ağlasınAh abdullah gurbettesin elindeki saz ağlasın
Duydum ki zalimmiş senin de gurbetin
Zehir olmuş şerbetin
Dev dev acılar yürümüş üstüne
Tutulmamış elinden
Naçardım ben de " kaldın acılarınla baş başa"
Acıların paşası eder insanı paşaKomşu köyün yiğidi Abdullah
Gurbete düştün
Acıların yiğidi eder insanı yiğit
Ah gurbet ısırır o ne it
Affet biz abdullah
Tutulmamış elinden
Naçardım ben de " kaldın acılarınla baş başa"Neden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek haliniGurbete düştüm ben de küçük yaşta
Ağlattı gurbet anamı sılamıAğlattı
Yakubu andırıyor kanlı gözleri sılanın
Benim de günlüğümde dizi dizi gurbet türküleri
Günlüğümde yanık türküler...
Sanmışım kısmetli bir gurbetteyim
Abdullah elinde saz ağlasınNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Neden düştün gurbete abdullah
Bir yusuf gönlün bir kirli mısırda
Gelecek mektuplarda gözleri
İple çekiyor bayramları
Dualarında sıla
Rüyalarında yakup...
Gurbettesin ağla abdullah
Ve dünya gurbettir gönlüne
Ateştir gurbetler abdullah
Günlüğünde gurbet türküleri
Günlüğünde yanık türküler...
Bülbül gibi dertli
Pervane gibi dertli
Dertlisin Adem gibi...
Abdullah günlüğünde yansın gurbet türküleri
Gurbette öleceksin gibiNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Gurbet ateştir çöldür...zeliha mı var her gurbette
Gurbettesin ağla abdullah
Kara kuru ekmek uğruna düşmüş gurbete kaç abdullah
Bir bulut gölgesine bile koşmaya hazır ayakları...
Ağlasın abdullahların elinde saz
Gurbet ateştir...
Şimdiki gurbetler bir mısır değil bir kalleştir
Kaderlere gurbet yazılmış
Kaderlere ateş yazılmış
Yar uzaktaNeden sandın iffetli bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasınKara kuru ekmek uğruna bu gurbet
Gurbettesin ağla abdullah
Dertleniyorsun abdullah
Abdullah günlüğünde yansın gurbet türküleri
Abdullah günlüğünde ateş
Eksilmez
Yar uzakta
Neden sandın bereketli bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasınTattı gönlün gurbeti ve ateşi...
İbrahimin ateşine denk o ateşi
Hep ağlar abdullah elindeki sazNeden düştün gurbete
Bitsin mi artık bu gurbet
Gurbettesin ağla abdullah
Gurbette ölmesin Allahım abdullahlar
Ana uzakta
Yar uzakta...Neden düştün gurbete
Gurbette bir abdullah
Gurbette
Neden
"Gurbet ateştir"
Nasıl yaşanır çok ateşli dert ile
Güneş bile yabancı gurbette
Ağlıyorsun gurbette abdullah
Bitsin artık gurbetin
Allah tutsun elindenNeden düştün gurbete
Gurbette bir abdullah
Gurbette
Neden
"Gurbet ateştir"
Cennetin yolu yokuş
Sılanın yolu yokuş abdullah
Sıla en süslü kuş abdullah
Bitsin artık gurbetin abdullah
Yalvar Allaha
Sabah- akşam
Gurbet ateş değil cehennem
Hep ağlar abdullah elinde saz
Hep ağla abdullah elinde sazNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Gurbet kuru ekmekten başka ne verir
Gurbettesin ağla abdullah
Gurbet ateştir yakar
Bitsin artık gurbet
Kara kuru ekmek sofranda Abdullah
Dertli ellerin dertli sazın...
Bırak sazı elinden sazın yandı abdullah
Söylenmez gurbet kelimesi dilin yandı abdullahNeden düştün gurbete
Bitmez gurbeti abdullahların
Dünya da ateşten bir parça güneşten
Hasreti tattı ve yandı
Gurbetlerin en dayanılmazı dünya
Abdullah olan nasıl unutsun cenneti...
Cennet değil ki, dünya
Yalvar Allaha
Yar uzakta
Sanma sütlü gurbetin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasınBitmez gurbeti abdullahların
Çıktı cennetinden
Dünyaya düştü abdullah
Abdullahın yanık gönlünde gurbet türküleri
Yusuf gibi yanık gönlü gurbette
Yusuf gibi kuyuda
Beklenen teselli bir tek tacir eli...
Yusuf gibi mısırda şimdi o
Beklenen serinlik gibi zeliha
Abdullahlarda ateştir gurbet...
Sılada yar
Sılada ana
Yar sıladaNeden düştün gurbete
Gurbette bir abdullah
Gurbette
Neden
"Gurbet ateştir"
Neden sandın muratlı bir gurbettesin ah abdullah
Abdullah elinde saz ağlasınurbete
Bu dünya gurbet sıla tek cennet gönlüne...
Sılaya doyamadı
Yakan ayrılıktır gurbet değil...
Ateş ayrılıktır gurbet değil...
Bitmez gurbeti Allahım bu abdullahınNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Gurbetlerinin en zalimi en dayanılmazı dünya
DüşmüsüzNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Dertli gönlün nasıl unutsun sılayı
Dertli gönlün nasıl unutsun cennetiSofranda dünya da bir kara ekmektir
Kurtuluş yok
Zıkkım gibi yedikçe öldüğünün farkındasınNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Sılaya doyulmuyor
Sanma himmetli bir gurbettesin abdullah
Abdullah elinde saz ağlasınGüneş batmış çökmüş karanlık
Bir kalemin dert ortağın
Dertli eder gurbet insanı...
Dertli eder gurbet insanı...
Hatırlamışsın köyünü
Elinde kalemin
Hasret yakıyor
Bal damlıyor dilinden:
Hep ağlasın abdullah elinde sazNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Allahım
Bu kadarda mı dertli edermiş gurbet insanı...
Gurbeti gecedir...yıldızsız bir gece
Gurbeti kuyudur...dipsiz
Gurbeti bir zalim bir edepsiz..
Dertli eder gurbeti..
Yare hasret bırakmış gurbeti
Hep ağlasın abdullahın elinde sazNeden düştü yalancı mısırsın gurbeti
Köyü yakup gibisin bu yusufa
Gurbeti kuyudur bu yusufa...
Yusuf çıkamaz kuyudan
Yusuf vuslata koşamaz...
Ağlar bir yakup gibi köyü yıllarca
Hep ağlasın bu abdullahın elinde sazNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Oturttu rahlesine gurbetin gönlünü
Gönlü yusufların en dertlisi...
Dünya gurbetinde yusuf gönlü...
Gönlü bir yusuf dünya gurbetinde...
Dertli eder her gurbet insanı...
Yakup hasret kalmıştır yusufa...
Ağlasın yakup
Sanma mısırdasın
Abdullah elinde saz ağlasınGurbetin vereceği üç beş dilim kuru ekmektir...
Gurbetler neden yağmış dert yağmış üstüne
Dağ yazılarla yazılı aklına köyü...
Hep ağlasın abdullahın elinde sazNeden düştün gurbete
Gurbette bir abdullah
Gurbette
Neden
"Gurbet ateştir"
Dertli eder gurbet insanı...
Abdullah ağlar
Elinde kalemi yazar ve ağlar...
Ana uzakta
Yar uzakta
Abdullah ağlar
Nasıl yaşanılır bu dert ile
Dertlidir dostları da gurbette...
Hep ağlar abdullahın elinde bu sazKaranlık çökünce
Ayırma elinden kalemi
Silinmez ki kara yazı
Gurbette öleceksin
Bu gurbet bitesi değil...
Abdullah elinde saz ağlasınNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini
Karanlık çökünce
Bal damlıyor kaleminden abdullah
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Güneşinle aranda kuyular...
Senin kuyuların dipsiz
Bir ağlayanın olsun haline
Yıllar oldu gidemedin köyüne
Hep ağlasın abdullah elinde saz
Yanıktır gurbet şiirleri...
Kan damlıyor dilinden
Hep ağlasın abdullah elinde sazGurbete düştün
Hayır hayır sen ateşe düştün
İbrahimliğine yusufluğuna aktı gurbetin
Yıllar oldu gidemedin köyüne
Köyün aklında
Rüzğarı yanaklarında hep
Deresi çeşmesi dudaklarında
Mısır değil ki senin gurbetin
Vezirlik değil rezillik sonu bu gurbetin
Hep ağlasın abdullah elinde sazNeden düştün gurbete
Gurbette bir abdullah
Gurbette
Neden
"Gurbet ateştir"
Dostları
Abdullahım türkülerimde ateş...
Acı biber sürülmüş yok ağzının tadı
Ana uzakta
Yar uzakta
Göz tuzakta
Öz tuzakta
Hayırlı hayat
Hayırlı rüya uzakta
Sanmayın mısırda
Elimde saz ağlasın
Karanlık çökünce
Köyü aklındaNeden düştü gurbete
Gül damlıyor kalemimden dostları
Bak neler diyor abdullah:
Anne
Hiç bir şey büyük dert değil senin yüzüne mahrumum
Köyümü de çok özledim
Köyüm benim leylam
Çölüm bu gurbet
Mecnundan farkım ne
Köyümden ayrılığın elemi mecnunun elemine denk
Gurbetler üvey annelerim...
Dertli eder gurbet insanı...
Sanma anne mısırdayım
Bir abdullahım elimde saz ağlasınNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini abdullah
Allahım
Bitsin artık bu gurbet Neden düştüm gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek hatıralarını gurbetin
Gül bahçesi dilim
Cennete çıksın yolum
Ben gurbetime hep sitem ettim
Ayaklarıma zincir vurdu gurbetim
Güneşleri mektuplar gibi köyümün...
Köyümün taşları ağlar halime
Bitmedi niye bu gurbet
Bu abdullahın elinde saz ağlıyorKöyüm yemyeşil bir sevinç büyütür bende
Gurbetler hasret bıraktı kardeş yüzüne
Bitsin artık bu gurbet
Gurbette mi öleceğim
Bitsin artık bu gurbetNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini abdullah
Neden düştün gurbete
Gurbette bir abdullah
Gurbette
Neden
"Gurbet ateştir"Gurbette ölmesin Allahım abdullahlar
Ana uzakta
Yar uzakta...Neden düştün gurbete
Gurbette bir abdullah
Gurbette
Neden
"Gurbet ateştir"
Nasıl yaşanır bu kanayan dert ile
Güneş bile yabancı gurbette
Bitsin artık gurbeti
Abdullahın elinde saz ağlıyorNeden düştün gurbete
Ağlatıyor beni düşünmek halini abdullahDinleyin abdullahı anlayın derdini
Bakın neler söylüyor:
Cennetin yolu yokuş
Sılasının yolu da yokuş
Sıla en süslü kuş
Kimse sanmasın mısırdayım
Bu abdullahın elinde saz ağlıyorNeden düştün gurbete
Neden düştün gurbete be abdullah
Ağlatıyor beni düşünmek halini abdullah
Dilerim Allahtan
Bitsin artık bütün gurbetlerin abdullah
Bitsin artık bütün benin de gurbetlerim abdullah
| 1,172 |
Ne mutlu IV
bir doğum günü
çakıştı yine
anneler günüyle
doğana da
doğurana da
ne mutlu
ne mutlu tertemiz
Mayıs sabahına uyanana
sol yanında çiçek açana Mayıs 2016
| 28 |
Cennet Kuşum Güle Güle (Abdullah Bilici Kardeşimin Anısına)
Bir felaket geldi başa
Kardaşımı çekti arşa
Yansın yürek ataşlarda
Cennet kuşum güle güleBir kuş olsam keşke dedin
Oldun işte göğe erdin
Cennet denen bağa girdin
Cennet kuşum güle güleNasıl desem nasıl etsem
Bu yaraya neler sürsem
Bilmem hangi ile gitsem
Cennet kuşum güle güleSen bir güldün bir çiçektin
Bebek yüzlü bir melektin
Neden böyle çekip gittin
Cennet kuşum güle güleEyvah diyen baban yandı
Anneciğin sensiz kaldı
Rabbim sana böyle yazdı
Cennet kuşum güle güleAşık Metin yara aldı
Sözlerini kara yazdı
Dostlar seni böyle andı
Cennet kuşum güle güle
| 97 |
Düşmanlık
Herkes herkese düşman kazananda herkes kaybedende bir sonu yok düşmanlığında dostluğunda ne kazanan mutlu nede kaybeden garip ve esrarengiz dünya!
| 21 |
Gülüm Bu Şiir Sana Olsun..
Uzaklardan bir sesti gelişin
Sessiz sakin
Usulca süzülüp kalbime girdin
Sevinçlerime doldun
Kederimi azalttın
Paylaştıklarımızı yazsam
Tam bir roman olurdun
Rollerimiz belli hayat yolunda
Kim bilir belki de oynarız
Biz bu senaryoda..Neleri paylaşmadık ki senle
Günler geceler boyu
Beraber ağladık
Beraber güldük
Mutfakta yemeği beraber yaptık
Dibini de yine beraber yaktıkBir gönül köprüsüydü
Aramızda kurulan
Dünyada iyi insanlar da var dedirten
İnanıyorum ki bu dostluk sürecek ebediyen
Bu sözler senin için dökülüyor yürektenDiliyorum Hayat yolunda
Yolun hep açık ve aydınlık olsun
Yüreğin umut ve sevgiyle dolsun
İsterim ki her şey gönlünce olsunAdın gibi hep gül
Güldükçe açılsın yüzünde gül
Dertlerin son olsun
Gülüm bu şiir sana olsun…26/09/2010 00:00
Perihan METİN NOT:Değerli Gönül dostları, bu şiiri Edebiyat Defteri’nden Segili Gonul dostum Gülayşe DELEN ULUSOY için 26/09/2010 tarihinde yazmıştım. Meğerse o gün Sevgili Arkadaşımın doğum günü imiş, o nedenle ona doğum günü hediyesi gibi oldu farkında olmadan... Tekrar doğum gününü gönülden kutluyor, daha nice yıllara sevdikleri, sevenleriyle, sağlıklı ve huzurlu bir şekilde çıkmasını Yüce Allah’tan diliyorum. Doğum Günün kutlu olsun canım arkadaşım...Bu arada Değerli Gönül Dostları, malum 2010-2011 Eğitim-Öğretim Yılı geçtiğimiz hafta başladı. O nedenle de zamanım oldukça kısıtlı, ondan dolayı değerli yorumlarınıza cevap verme fırsatım olmayacağı için şu andan itibaren en azından şimdilik şiirlerimi yoruma kapatıyorum. Anlayışla karşılayacağınıza inanıyor, herşeyin gönlünüzce olmasını diliyorum.Sonsuz Sevgi ve Saygılarımla...Perihan METİN
| 221 |
Yeni yıl mesajı
Yeni yılınızı kutlar mutlu yıllar dilerim.
www.gaffarli.tr.gg
Yeni yılda gaffarlıya rahmet yağsın.
Ekili hurmaları bol bol para eylesin.
Tarlalarındaki ekinlerini domuz yemesin.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Avcıları karatavuk cubbal avlasın.
Meşe odunu yakıp küllü kömbe yesin.
Közünde çay demleyip içip otursun.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Yılbaşı cuma namazına gelsinler.
Oturup bol bol laflarını etsinler.
Hasta olanlarında hatırını sorsunlar.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Köy kahvesinde konuşsunlar.
Birlikte olmaya şükreylesinler.
Gençler anlatılanları dinlesinler.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Ramazan Özerli, cuma köye gidecek.
Dostlarla buluşup hasret giderecek.
Dostlara biraz hasbıhal edecek.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin
Ramazan özerli
| 98 |
Yaşayan Bilir
YAŞAYAN BİLİRYalan Dünyanın gamını
Çekenler bilir arkadaş
Hiç uğruna haksızlığı
Yaşayan bilir arkadaşMadde,hırs,makam ün,para…
Yok bilmez düşmeyen dara
Felek yüz dönmez mazluma
Yaşayan bilir arkadaşGül, gül bahçesinde güzel
Derdi yoklara, Dünya özel
Hastaysan gün olur ezel
Yaşayan bilir arkadaşGam içinde sorunlar çok
Var olanının karnı tok
Bu düzenin kantarı yok
Yaşayan bilir arkadaşApaydın Sonbaharında
Açmadı İlkbaharında
Isınamadı Dünyaya
Gün,ay,yıl bilir arkadaşSERMET APAYDIN
| 64 |
Botan Vatan
Şehitler ölmez
Vatan bölünmez
Ya
Botanda ki çocuklar
Ve
Sevmek var ya sevmek
Vatan
Var ya uğruna baş koyduğum
Botan
Vatan mı hala
Çocuklar bizim mi
Yurttaş mı bu insanlar
Hiç konuşmadınız ki
Ulumaktan öte
Botan gerçekten vatan
Yaşayanlar yurttaşım
Çocuklar
Yüreğimde güller demeti
İnatla bağırırmı yürek
Botan vatan
Botan vatan
| 53 |
Kara Kırlangıçlar Yapacaklar
Kara kırlangıçlar senin balkonuna yuvalarını asacaklar,
Ve pencerenin üstüne bir kez daha oynayarak vuracaklar.
Fakat kendini tutmuş olanları onların uçmalarından
Senin güzelliğine ve benim mutluluğuma bakmaya,
Öğrenmiş olanları onların isimlerimizi,
Onlar artık geri dönmeyeceklerSıkışık hanımelleri bahçenin duvarlarına tırmanacaklar,
Ve her öğleden sonrası onlar çiçeklerini senin için bir kez daha açacaklar,
Öncekinden bile daha güzel
Fakat yağmurla dolu hanımelleri, biz birlikte bakardık bir zamanlar,
Ve damlaları onların yağış ve parıltıyı günün gözyaşları gibi görmüş olan
Onlar artık geri dönmeyeceklerAşkın yakan sözleri kulaklarında bir kez daha çalacak,
Ve belki kalbin onun derin rüyasını en sonunda bırakacak.
Fakat sessiz, kendinden geçmiş ve üzerinde dizlerimin,
Yalnız Tanrıya tapıldığı gibi mihrabın önünde, yalnız benim seni sevmiş olduğum gibi
Şüphen olmasın hiç kimse seni o şekilde sevmeyecek!
| 124 |
Özgürlük Eşitlik Barış Gerekir
Özgürlük Eşitlik Barış GerekirSosyalist değere ulaşmak için
Özgürlük eşitlik barış gerekir
Sömürüsüz ve savaşsız gün için
Özgürlük eşitlik barış gerekirİradesiz ve isteksiz yol olmaz
Katılım paylaşım yarına kalmaz
Örgütlülük ilkem örgütsüz olmaz
Özgürlük eşitlik barış gerekirUslup kadar önemli tut tavrını
Dost Şeref’in efkarıyla zarını
Unutmamak gerekiyor yarını
Özgürlük eşitlik barış gerekirDost Şeref
| 56 |
Veda Şarkısı
1.
Kayalıkta çakılı yelkenli
sana bırakıyorum veda şarkımı.
2.
Benim uzaklardaki ölümümün kanında tohumlanışı da
kayalar devranının altında değişken köklerle.
Yalnızlık! geçmişe özlem çiçeği canlı duvarların.
Yalnızlık, yeryüzünde adanmış faniliğim.
3.
Taşımak istemiştim heybemde
yüreğinin gelip geçici tadını,
ama kaldı havaya çizilmiş kesin eğrilerle,
yadsıma oldu umudumun yiğitliğine.
Giderim hatıradan daha uzun yıllar boyu
kapalı yalnızlığıyla gezginin,
fakat havaya çizilmiş kesin eğri sanki bana döndü
ve bir işaret koydu pusula kaderime.
Sonu geldiğinde bütün gündelik işlerin
yol yapacağım bir geleceğim olmasa,
gelmiş olacağım bakışında canlanmaya
kaderimin sırıtan parçası olarak.
Gideceğim hatıradan daha uzun yollar boyunca
zincir halkaları gibi eklenen elvedalarla zamanın akışında.4.
Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola,
usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten,
unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta.
Uzaklara gideceğim, hatıra
parçalanarak ölünceye yolun taşlarında,
ve devam edeceğim, içimde
hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş.
Bu dönenen bakış ve güç
büyülü bir matador mendilinde.
Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara,
hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim.
Ve bakmak istemedim seni görürüm diye
beni isteksizce davet etmeni
mutluluğumun pembe boyalı torerosu
Deniz seslenir bana sevecen elleriyle.
Çayırım -bir kıta-
Dümdüz yayılır, tatlı ve silinmezdir
alacakaranlıkta bir çan gibi.5.
Bir sicil memuresi karşısında kurumlu bir doktor gibidir
kara bir mikroskopu gösteren bilim.
Sanat... sanat diye arzıendam eden şey
bir Leica'nın kısır mekaniğidir.
Acılar ve kaygılarla dolu bir yerli (ve tabii özlemleriyle
olup da şimdi yiten için
ve onun dönüşünde arzu gönlünde) ,
coca, alkol ve açlığın aptalca gülümsemesiyle.
Üç kuruşa satılan cinsellik
-Amerika'da pek ucuz-
Boş çarşafların umursanmaz hatırası.
Guetamala bıraktın beni
bağrımda derin bir yarayla
ve de acılarını bana emzirme
ya da emme fırsatıyla,
kahreden bir hıçkırığın belirsiz duygusunda bulan kadını.
Kederleri teker teker birleştiren bir bağ var yine de:
uyanan insanın haykırışıdır o da.6.
İşte bugün böyle titrek ellerle
belirsiz bir kayıta koyuyorum prizmamı.
Ağacın olgunluğunu tüketmeden
kasalanmış meyvanın garip tadıyla.
Çağırışını farkedemiyorum bazen
yaşlı, garip kanatlanmış kulemden,
fakat bazı günler var ki cinselliğin uyanışını hissediyor
ve bir öpücük dilenmeye dişiye gidiyorum
ve böylece beni arkadaş diye çağırmayanın
ruhunu hiçbir zaman öpemeyeceğimi anlıyorum...
Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu
bereketli kanatlarla dolduracak beynimi,
Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan
fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.
Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü
halk çocukları benimle omuz omuza verecek,
halkın savaştığı amacın kesin zaferini
göremezsem eğer
fikri en yüksek geleceğe götürmek için
mücadele verdiğimdendir,
eski kabuğun tüylerini yolarken
doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.
| 390 |
Kahraman Asker
En derin imanın en derin gücün
Sahibi kudreti kahraman asker.
Baş kaldırsa düşman bu topraklara
Çarpışır onunla kahraman asker.Serden geçmez canından vazgeçer o
Namusu göklerde ay yıldızdır o
Kanı akar canı çıkar ölmez o
Ebedi gönülde kahraman asker.Bir kişisi bin düşmana bedeldir
Coskun,coşkun akan bulanık seldir
Onun için vatan en güzel yardir
Sevgisi gönülde kahraman asker.Sıladan bir haber alırsa eğer
Onun için en güzel duyguymuş meğer
Ondaki yücelik göklere değer
Arşa çıkar güçlü kahraman asker.Sadık yari kara toprak olsa da
Dört bir yanı hainlerle dolsa da
Hazan vurup çiçekleri solsa da
Cennet bahçesinde kahraman asker.
| 97 |
Dua
"Duâ temiz bir kalbin sesini ALLAH'a duyurmaktır." Güzellik bakmaktan Mânâ anlamaktan bulunur Aşkı yürekler yazar Ne göz görür Ne akıldan okunur Yürekten istedi....................
| 24 |
0341 - El EVVEL
Onur BİLGEEvvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Nedense hep böyle başlardı masallar. Ben bu giriş kısmına takılır kalırdım, çoğu zaman. Evvel ve zaman… Zaman ve öncesi… Zamanın öncesi nereye kadar gider? Hep bunu düşünürdüm. O ilk anı bulmaya zorlardım kendimi, mümkünmüş gibi… Bir kalbur canlanırdı gözlerimin önünde… İri delikli kocaman bir elek… Bir de altın sarısı samanlarla dolu bir samanlık… Kalbur, saman yığınının üstünde… Üstünde samanlar… Kaldırılsa aralıklardan akacaklar… Saman mı eler kalburlar? Kalbur denince aklıma önce kambur gelirdi ilk zamanlar. Kambur bakkalımız vardı. Evimize çok yakındı. Ne babacan adamdı! Beş kuruşa balık şeklinde çikolatalar satardı. Rengârenk parlak kâğıtlara sarılmış ‘çuku’lar… Satın almaya değer bir onları bilirdim. Paramın karşılığı hep onlar olurdu. Zaman ilerledikçe balıklı çukular geride kaldı. Onların yerini pek çok şey aldı. Kalbur, yine samanlıkta kaldı. Yalbır yalbır samanlar arasında… Semiray büyüdü, serpildi, yetişkin bir insan halini aldı zamanlar arasında… Bir gün, Para Banka dersinde konu zamandan açıldı. Tesadüf bu ya derse girenin adı Erol Parasız… Dedim ki:“Bir zamansızlık denizinden geldik, tekrar ona dalacağız. Göz açıp kapayıncaya kadar yaşanacak hayat denilen aldatmaca… Bir balığın sudan çıkışı ve tekrar batışı kadar kısa bir zaman dilimi, ne kadar uzun olursa olsun! Öncesi zamansızlık, sonrası zamansızlık…”“Kaynak? ” dedi bana.“Kaynak benim! Benim düşüncem bu! Benden önce, benim için zaman yoktu. Benden sonra da olmayacak.”“Zaman, biz olmasak da olacak.”“Olsa da beni ilgilendirmeyecek. İçinde olmayacağım için olmayacak.”“İlginç…” dedi.En geriye gittiğimde gazoz kapaklarından mutfak araç gereçlerimi anımsıyorum. Saçlarımı atkuyruğu yapıyor, tepemde topluyorlar. Kucakta geziyorum. Komşumuz İsmet Hanım’ın beş yaşlarındaki oğlu Enver, sokakta tavuklarına darı serpiyor. Kısacık bir tekerleme söylüyor ablam, olaya uygun:“Enver Enver! Tavuklara yem ver! ”Ezberimde kalıyor ama ben tekrar edemiyorum. R leri söyleyemiyorum. Konuşmamda en çok o harf üzerinde duruyorlar. Beş yaşında düzelteceğim. Bilmiyor, acele ediyorlar. Boşa çaba sarf ediyorlar. Ablam, sandalyeye oturtmuş, resmimi çiziyor, suluboyayla boyuyor. Üzerimde, yeşil beyaz çizgili, belden büzgülü, askılı bir elbise var. O karton, uzun zaman saklanıyor. Sonra zamanla yıpranan her şey gibi kırışıyor, soluyor, parçalanıp sobaya sokuluyor.Annem köfte yaparken: ““A! .. Daha pişmedi! O öyle yenmez! ” demeye kalmıyor, birisini alıp ağzıma atıyorum. Seslenmiyor artık. Olan olmuş, nasılsa! “Yesin bari! Ne yapalım? ” diye işine devam ediyor. Tadı hiç de güzel değil. Sadece soğan ve maydanozun lezzeti…Artık yürüyorum. Komşu ziyaretlerine gidiyoruz. Ayten Terzi boyuna dikiş dikiyor. Makineden hiç kalkmıyor. Bana, ipe dizilmiş irili ufaklı boş tahta makaralar uzatıyor. Elime bile almıyorum. Onlarla oynanmaz ki! Elimde mi sallayacağım? Boynuma mı takacağım? “İstemedi… Bu yaştaki çocuklar oynar bununla, hâlbuki! ” diye söylenerek makinesinin altındaki delikten içeriye, yerine koyuyor. Ben onun oyuncak olmadığını biliyorum. Artık ev değiştirirken atıldığı için çok istememe rağmen bir türlü kavuşamadığım gazoz kapağından tabaklarımı, tencerelerimi aramıyorum. Büyüdükçe küçülüyor gazoz kapakları, çikolatalar… Büyüdükçe daralıyor odalar… Annem günden güne kısalıyor mu ne? Ne kadar da kısaymış! Oysa dev gibi geliyordu bana. Kucağına aldığında, düşürecek diye ödüm kopardı! Ben büyüdüm, o ufalmadı. Nasıl da değişti zamanla her şey! Hiçbir şey olduğu gibi kalmadı. Ellerimin üstündeki çukurlar yok oldu önce. Sonra o çöpten çelebi beden… Çırpı bacaklar, kollar… Artık kilo almaktan korkan, yediklerine dikkat eden, kültürfizik yapan biriyim.Zaman mefhumunun başladığı yere gidiyor, düşünce… M harfine benzeyen merdivenli eve… O doğduğum beyaz badanalı binaya… Oradaki bu tek tük anılara… Hayatın başladığı, yaşamanın farkına varıldığı yere… Şarampol’de, sıra sıra dizilmiş tek katlı İzmir biçimi evlerden biri… Önünden arık akan, bahçesi arık suyuyla sulanan… Ortada salon denen bir giriş, sağlı sollu iki oda bir mutfak… Tek tip evler… İki katlısına nadiren rastlanmakta… Hem onlar farklı renklerde boyanmakta… Beyaz kaputbezinden yapılmış, torba bir salıncakta uyutuluyorum. Bembeyaz patiskalar içindeyim. Yüzüme beyaz bir tülbent örtülmüş, sallandıkça serinlik geliyor. Zamanın ondan ötesi yok. Uyuyorum. Zamana ne olmuş? Uyandığımda bir şeylerin yapıldığını, onu başkalarının yaşadığını fark ediyorum. Uyumadan önce hep: “Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…” diye başlayan masallar dinliyorum. Hem varmış, hem yokmuş… Bana tuhaf geliyor. Var oluşuna seviniyor, yokluğuna üzülüyorum. “Bir varmış…” dendiğinde, anlatılacak birisi, birileri, birilerinin varlığı geliyor aklıma, “Bir yokmuş…” dendiğinde masalın bitivereceği… İçim burkuluyor. Döne döne hep aynı masalları anlatıyorlar. Ben bunları ezberledim. Başka masal bilmiyorlar mı? “Bir varmış, bir yokmuş…” oluveriyor insanlar. Gazoz kapaklarım gibi kayboluveriyorlar. Ne kadar ararsan arayayım, bulamıyorum. Ev mi değiştiriyorlar bizim gibi? Enver de orada kaldı, tavuklar da… İsmet Hanım’ın yerine başka komşularımız oldu. Bir de Hacı Mustafa var. Yaşlı, uzun boylu, hızlı hızlı konuşan biri… “Size, “Evimden çıkın! ” dersem, dilim tutulsun! ..” diyor, her uğradığında. Her uğradığında harap olan evinin bir tarafının daha tamir edildiğini görüyor. Parasını da zamanında alıyor. Onun için bizi çok seviyor. Fakat insanoğlu, çiğ süt emmiş. Zaman geliyor, fikir değiştiriyor: “Evimi boşaltın! ” diyor. O kadar içten and içmiş ki gerçekten dili şişiyor. Günlerce konuşamıyor. Doktorlara gidiyor, çare arıyorlar. Babam, içinde ev yapılmak üzere su basmanı çıkılmış bir arsa alıyor. Alelacele taş duvarlar örülüyor. Betonarme bir gecekondu ortaya çıkıveriyor. Dört bir yanında kocaman pencereler, güneş içine doğan, içinde batan bir ev. Tipik Antalya evlerinden… Hemen taşınıyoruz.Artık R leri, üstüne basa basa söylüyorum. Dilim, ağzımın içinde titriyor, hissediyorum. “Ne kadar büyümüş! ” diyor eski komşular. Onlar bebekliğimi biliyor. Şermin hâlâ arabamla gezdirmeye çalışıyor beni. Binmemekte direniyorum. Arkası körüklü, icap ettiğinde kapanabilen, altına çantalar, paketler falan konabilen yüksek bir araba… Çevremi ve çevremdekileri inceliyorum. Olayları gözlüyorum. Hep yeni bir şeyler öğreniyorum. Artık sorular soruyorum. En çok ablama… “Bu arsa önceden kimindi? ” “Paflanlı’nındı.” “Biz ondan satın aldık. O kimden almış? ” “Ne bileyim ben? Başka birinden…” “O kimden almış? ” “O da başkasından…” “Ya! İlk önce kiminmiş? O adamlar almadan önce? ” “Devletin…” “Devletten önce? ” “Allah’ın…” “Allah kimden almış? ” “Allah kimseden almaz. Yaratır.” “Nasıl yaratır? ” “Her şeyi nasıl yaratıyorsa öyle…” “Nasıl? ” “Bir şeyin olmasını isteyince: “Ol! ..” der, o da hemen oluverir.”Daha önce de soruyordum. “Ben nerden geldim? ” “Annem doğurdu.” “Seni? ” “Beni de annem doğurdu.” “Babamı? ” “Babaannem…” “Babaannemi? ” “Onu da annesi…” “Annesini…” “Onu da onun annesi…” Bu böyle sürüp gidiyor, sonunda ablam bana Âdem ve Havva adlarında iki kişiden bahsediyordu. İlk onların yaratıldıklarından söz ediyordu. Ötesi yoktu. Melekler vardı, onun bildiği… Bir de şeytan… İlk yaratılan, Allah’tı. Kendisini yaratandı. Kendiliğinden var olan… Ondan evvel yaratılan yoktu. Babam daha karışık anlatıyor, anlamadığım sözcükler kullanarak şöyle ifade ediyordu, hiçbir şey anlayamıyordum: “Allah, bütün varlıklar üzerine mukaddemdir. Ezelîdir. Varlığının evveli yoktur. Kendisi için başlangıç tasavvur edilemez. Onun için O’na Evvel denir. İkincisi, Sâbık’ı, yani zatından evvel bir varlık sâhibi yoktur.” Ablam dilinin döndüğünce tercüme ediyordu:“Her şeyden önce olan… Her şeyden önce, öncelerin öncesi, başlangıçların yaratıcısı ve varlığının öncesi olmayan… Her şey üzerine kadim olan; ilk, evveli olmayan Evvel, her varlığın Halimi ve Evveli…”Yavaş yavaş oluyordu her şey. Her şey sabır işiydi… Büyümek de öyle… Hızla bölünüyordu hücreler. Katlanarak çoğalıyorlardı. Fakat ben hiçbir şey fark etmiyordum. Hiç büyümüyor gibi duruyordum. Acaba geceleri mi uzuyordum? Neden hissetmiyordum? Yavaş yavaş oluyor gibiydi her şey. Oysa son derece hızla oluyordu, farkına varmadığımız için bize öyle geliyordu. Son derece hızla giden arabalar, sarsmıyorsa hiç gitmiyor gibi geliyordu. Ömür de öyleydi. Çarka takılıyken hızla geçen zaman ruhta sarsıntı meydana getirmiyorsa, geçmiyor gibiydi, aldatıcıydı. Oysa doğarken başlayan geri sayımda rakamlar süratle değişmekte, sermaye tükenmekteydi. Yavaş yavaş geçiyor gibiydi ağır zaman. Oysa ne kadar da hızla dönüyordu, hantal dünya! Öğle olmadan akşam oluveriyordu. Ne kadar hızla yol alıyordu, güneşin çevresinde! Günler kısaldıkça kısalmakta, yılbaşı yaklaşmaktaydı.Bulunduğumuz zaman dilimindeki olumsuzluk fırtınalarında, geçmişteki sevgi ortamına döner ve unutulmaz bir huzur limanına sığınır ya ruhlarımız… İşte öyle bir halet-i ruhiye içindeyim. Mümkün olduğunca başa sarmaya çalışıyorum kaseti. Elimden gelse bir damla su olacağım. Bir kan pıhtısı… Ne kadar büyürsem büyüyeyim, değişen pek bir şey olmuyordu. Düşünce, belli bir yere kadar gidebiliyor, takılıp kalıyor, doruklara çıkamıyordu. ***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 0341
| 1,251 |
Göç
Gidenler gecikmiş günleri götürdüler
Birlikte ne kadar yalnız olduklarını
Gözleri yanılsamalarla bağlı gelip
Görmediklerini göstermeye gittilerKazılardan sevdalar çıkıyor
Kız küpeleri gözyaşı şişeleri
Kaç yıldız yılı çalınmış ekmeğimiz
Kırık kazma ucu kuytu gizlerimizSeldik akıyorduk karlı koyaklardan aşıp
Ta çini maçinden bahri cedit diyarına
Altın fildişi esaret ve miskü amber
Suda izi kalmış bir söz bırakıp yarınaAçtık ama şehvetli ve dehşetli susuz
Sevdik yana yana saçları sürgün güzeli
Alazı kavurur kurumuş yaprakları
Pıhtılaşır zaman çiçeklenir gülüşünde
| 75 |
Gizli Dostum
Asya termal tatil köyde,
Buldum seni gizli dostum..
Çamlıca dersanesinde,
Gördüm seni dizli dostum..Yüreğin sevgiyle dolsun,
Ömrün bereketli olsun,
Rabbim seni hep korusun,
Sevsin seni gizli dostum..19/05/2009
| 29 |
Düşünce Özgürlüğü Nedir? Makale
TDK/Düşünce özgürlüğü: Düşüncenin dış baskı ve yasaklarla sınırlandırılmaması, fikir hürriyeti."Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır". Özgürlük; başkalarının özgürlük alanına tecavüz etmek değildir. “Düşünceye zincir vurulamaz” sözü tüm insanlar için geçerlidir, belli bir zümrenin tekelinde değildir. Amma velakin sözlük anlamını iyi bilmek gerekiyor. Düşünce özgürlüğü, hakaret, küfür, gasp, özel hayata müdahale ve saygısızlık manasına gelmiyor. Eğer bu gün ağzı olan konuşuyor, yazıyorsa, dönsün önce kendine aynada bir baksın.
Üniversite okuyan bir çok birey, nedendir bilinmez kendinde böyle bir hak görüyor. Özgürlük sadece onlara aitmiş gibi, diğer insanlar düşünemezmiş gibi, bir eda içerisindeler tabi ki genelleme yapmak istemiyorum. Elbette istisnalar kaideyi bozmaz. Okul insana bazı bilgiler sunar teoride fakat hayat ağırlıklı pratikten ibarettir. Tıpkı yemek kitabında ki tarifle yemek pişiren kişiyle, bu işte tecrübe sahibi olmuş pratik kazanmış ev aşçıları gibi (ev kadınları) arada ki lezzet farkını asla yakalayamazsınız o tariflerle. “Akıl yaşta değil baştadır” ne güzel söylemiş atalarımız. Yedi yaşında sokaklarda çalışıp ailesine yardım eden ve de okumaya çalışan bir çocuktaki akıl ve idrak ile, hazır baba parasıyla yüksek okullarda okuyan, parası ve faturaları ailesi tarafından ödenen evlerde barınan, kısacası hayatta sahip olduğu her şeyi, emek vermeden kazananlar, bir olmaz sanırım. Bir büyüğüm derdi ki, çocuk varlığı da bilmeli yokluğu da. Şimdi anasından doğan neredeyse cep telefonu ve bilgisayar ile doğuyor. İstedikleri her şeye sahipler(bir şey hariç, amaç) .
Bu kadar kolay kazanılan hiçbir şeyin değeri olmaz. Emek vermeden yemek olmaz. Anneler babalar çocuklarınızı maddi olarak doyurarak ve mutlu ederek onları hayata hazırlayamazsınız. Bu hayatta hiç bir deneyim sahibi olmamış gençler lafa geldiği zaman, kendilerinden yaşça büyük ve tecrübeli insanlara kafa tutabiliyorlar. Hatta şahit oldum, küçümseyip, hor görüyorlar. Yüce bir Milletin evlatlarının en azından, saygıyı ve mütevazılığı ayrıca sorumluluğu bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Ve tüm bunları konuşma, düşünme özgürlüğü adı altında yapmaları ilginç. Hiç bir tecrübeleri olmamasına karşın, onlar her şeyin doğrusunu biliyor ve düşünüyorlar (!) “Akıl akıldan üstündür” bu yüzden istişarenin önemi vardır. Yadırgamıyorum, aksine anlıyorum. Bizlerin de yerine göre onlardan öğreneceğimiz çok şey var, ama yaşamış ve görmüş olarak onlarında bu tecrübelerimizden faydalanmaları gerekir, belki, bir çoğu bunu yapıyordur. Eğer büyükler size bir nasihat da bulunuyorsa mutlaka dikkatle dinlemenizi öneriyorum. Tabii ki dinlerken, kendi düşünce ve fikirlerinizi de yok saymayın. Güzel bir söz vardı onu da paylaşayım yeri gelmişken. Eğer nasihat para ile satılsaydı kapısında kilometrelerce kuyruk olurdu. En değerli şey nasihattır ama ne hikmetse, bedava olduğu için mi bilinmez, pek hükmü yoktur, değer verilmez.Konuyu belki biraz dağıtmış olabilirim. Fakat tüm bunlar birbiriyle ilintili. Gençlerimiz bizim en değerli varlıklarımız. Onları hayal dünyasına değil, gerçek dünyaya hazırlayalım. Hayatı öğretelim. Ya da bırakıp kendi hallerine, yaşa ve gör! Mi diyelim. Hata yapacaklardır, bundan kaçamayız. Hatasız kim var ki? Biz bile onca tecrübeye rağmen hala hata yapabiliyoruz. Tek temennimiz, bizim düştüğümüz aynı hatalara onların düşmemesi. Dileğimiz budur. Umulur ki aklı selim, imanlı, şuurlu, vicdanlı, idrak sahibi, zeki bir nesil yetişir. Okul insanı bilgi sahibi yapar ama insan yapmaz. Öncelikle insan olmayı, insan gibi yaşamayı, öğrenelim ve öğretelim. Hiç kimsenin, her şeyi bilmesi mümkün değildir. Bilen yalnızca yüce ALLAH (c.c) tır. Okumuş cahilleri gördükçe kendi bilgisizliğimle gurur duyuyorum. İyi ki bilmiyorum. "Her kişi hacı olmaz gitmek ile Mekke’ye; Merkep derviş olmaz taş çekmekle tekkeye" Özgür olacağız modern olacağız diye İnsanlıktan çıkmayalım. Saygı bekliyorsak, saygı duymayı öğreneceğiz. Kısa bir HikayeÇok eski günlerde köyün birinde çocuğunun büyüyünce adam olamayacağını anlamış dertli bir baba varmış. Çocuğunun düzgün olamayan davranışlarını her gördüğünde onu yanına çağırır öğüt verirmiş.
'Oğlum, hayatta paran olabilir, çok zengin olabilirsin, büyük bir iş adamı olabilirsin, devletin başına bile gelebilirsin. Ama sakın unutma önemli olan adam olmaktır gerisinin önemi yoktur' dermiş. Bu sözler çocuğunun bir kulağından girer, diğerinden çıkarmış. Gel zaman, git zaman aradan çok yıllar geçmiş. Çocuk büyümüş evini terk etmiş, gurbet ellere gitmiş. Baba iyice yaşlanmış. Birbirlerini yirmi belki de otuz yıl görmemişler, birbirlerinden haber bile almamışlar. Çocuğun nasılsa talihi yaver gitmiş ve padişahın binlerce kişilik ordusuna kumanda eden bir 'paşa' olmuş.
Bir gün babasının olduğu köyün yakınlarına ordusunun çadırlarını kurdurunca aklına babası gelmiş. Bir bölük asker gönderip gidip babasını getirmelerini emretmiş. Askerler babasını alıp paşanın çadırına getirmişler.Babasını karşısında gören paşa:'Baba sen bana adam olamazsın diyordun! Bak 'paşa' oldum! ' demiş.İhtiyar adam başını kaldırıp oğluna şu cevabı vermiş:'Oğlum sen paşa olmuşsun amma hala adam olamamışsın! ! Not: İçimizdeki insanı yaşatmak adına sevgi saygı ve selamlar olsun efendim.. 22 Kasım 2012 Perşembe / 07:15
| 715 |
Derdin İlacı
Ay uzak,bakışlar buz
Sırtımda siyah gömlekAy karanlık,bakışlar siyah
Sırtımda gri gömlekAy karşımda,güneş temaşada
Sırtımda beyaz gömlekAy,ayna karşımda
Bakışlar alev alev yanmada
Sırtımda mavi gömlekAşk dertlerin başı
Aşk derman,derdin ilacı
Sırtımda aşk hırkası
| 34 |
“Yar” Balda
Keklik dalda, yar dağda
Arılar hep hayhayda
Hiç böyle yar mı olur? ..
Kuş kovanda, “YAR” balda. Aralık 1998 Kuş kovanda: Can tende.
“YAR” balda: Balın hikmeti – yararları- ALLAH C.C.’dandır.
| 33 |
Bir Türkiye İstiyorum
Bir Türkiye istiyorum;
Sokaklarında neşeli çocuklar,
Kahvesinde ihtiyarlar,
Tarlalarında günlükçü kadınları olsun.Bir Türkiye istiyorum;
Mezarında şehidim;
Beşiğinde bebeğim rahat uyusun;
Bir Türkiye istiyorum;
İçinde biraz ümit olsun.Bir Türkiye istiyorum;
Ordusunda sancağım,
Göklerde Bayrağım olsun;
Bir Türkiye istiyorum;
İçinde mis kokulu köy ekmeği olsun; Bir Türkiye istiyorum;
Ferhatın şirini aldığı,
Leylanın mecnuna vardığı,
Toprağın bedenini sardığı;
Şehidim mutlu olsun istiyorum.Ve bir Türkiye istiyorum;
Mustafaların,Kemallerin olduğu,
İçinde mehmedimin bulunduğu,
Terörün son bulduğu,
Bir Türkiye istiyorum.
| 76 |
Bil
Çiçeklerin solduğu yerde
Arı bulamazsın
Bal yapmasını Tanrı istedi
İstesen de çiçek olamazsınHey koca Dünya
Yaşlı ve vefasız
Bir kadın gibisin
Katlanıyorum sana
Yar dediklerim için
| 27 |
Mavi Gölün Kızı (277)
Yine orada,
Mavi gölün kızı...
Görmüyor beni.
Yukarısında, sağında, solunda, aşağısındayım...Her sabah gelirsin.
Yüzünü yıkarsın
Mavi gölün suyuyla,
Bırakıp gidersin sonra buraları.
Beni bırakıp gidersin.Sensiz hüznüm vardır satılık,
Sensiz ne bağım- bostanım.
Sensiz elma vermez bana elma ağacı.
Güneş yakar, kış soğuk.
Sensiz mavi mi bu göl,
Masmavi mi sanırsın gökyüzü...Ben ömrünü bitirmekte olan biri,
Sen gençlik çağının delisi,
Hoplayıp- zıplarsın, çiçek toplarsın.
Papatya toplarsın, koklarsın.
O başkalarının ayağıyla bastığı.Seni izlemek bile güzel.
Mavi gölün kızını.
Yüreğimin sızısı.
Keşke cennetim- vatanım olsan.
Sarılsam.Yine oradasın.
Mavi gölün kenarında,
Bu sabahta yıkadın yüzünü, bu sabahta....Ey güzel,
Sevdiğin var mı sevdiğin?
Benim seni sevdiğim gibi.
Senin de sevdiğin...Mavi göle anlat,
Mavi göl ikimizin de sırdaşı
Mavi göl şahit,
Mavi göl saklayacak, gün gelecek
Cesedimi...Bu dünya da yaşayıp,
Senin benim olmaman ne acı.Mavi gölün suyu hiç bitmeyecek merak etme!
Gözyaşlarımla ısladığımdandır belki...30.10.2012
| 142 |
Din ile Şaka Olmaz
Din ile şaka olmaz, sense güldürüyorsun,
Düşüncesizliğinle, küfre götürüyorsun… Bilmemen özür değil, ilim öğrenmen farzdır,
Din için ettiğin laf cehenneme vardırır… Din batıl dahi olsa din ile eğlenilmez,
Rab’be gönül verenle, alay dahi edilmez…(1996)
| 38 |
Uzat Ellerini Hayata
Sakın sırt çevirdiğini sanmasınlar,
Yok olamazsın ki hayattan,
Yüreğin eritmesin karları,
Havada buharlaşan nefesin,
Feryat etmesin rüzgarlara sarılıp,
Yeterki kapılma yanlızlığa..
Uzat ellerini korkusuzca hayata.
| 28 |
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracakBir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut dövüşerek
Geyikli geceyi kurtardıkEvet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden 'Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzla....................
| 111 |
İcim Rahatlayacak
Bir gün cocuklar neşe ile bağırdığında
Gök gürlemeden sıcaklığa ağırdığında
İnsanların insanları dostca saydığında
İcim rahatlayacak bedenim ve kanımdaYankesiciler yolları kesmediği zaman
Herkes ahkam kesip esmediği zaman
Hainlere dur deyim verilmediğinde aman
İcim rahatlayacak bedenim ve kanımda
| 39 |
Güneş Yanığı
yüzümdeki leke arzu güneşinden hatıra
sesimdeki girdap
içimden sökülen kökdalauzun geceler bazen böyle
gövdeme vura vura içerden
uyandırıyorum ya kendimi Necati!
rüyada bana görünenler olmasa
beni uykuya götürenler olmasa
tekrar nasıl dönerim ben kendime Necati! suçluluk izin vermiyor özgürlük duygusuna
günışığına çıkınca kamaşıyor göz
bakarken güneşin utkusunaakın var akın, içimden akın
beni güneşe götürüp yakın
güneşe varamayanlar
güneşin uykusuna yakınsökülerek gidiyor insan
boşluk halinde her durak düşerken benzine
kökleri iç açılarının toplamında
biriken bir krizle gidiyor
öyle akarak dipten dalın benzine
baksalar alevalır, ağır alev
baksalar güneşini yitirmişin benzinedoluluk yok bizim gecemizde
içimizde büyürdü güneş
sayrılık hatırlamadı uykusunu sesimizde
çok seneler geçti, geçmedi
öyle memnun ki yerinden
sadece "keşke"lerdi beliren gönümüzdeböyle çıktıkça dünyadaki yerimden
gölgeler neden kısalıyor içimde
bilen yok ne yapacağımı kaygı belirdiğinde
kefilim yok! yok kelimelerden başka
yok olan bu güneş tutulmasında
şimdi tekrar nasıl dönerim ben kendimeBu cıvayı kim koydu kalbimize Necati? Varlık, Ocak 2004
| 150 |
SAKLI ŞİİR
aklın en orta yerinde büyüdüm
yol kesen her dil içinde
huy ve gurur taşıdı beden
suya bakan göz çekti gözünü
el çekti virgül noktasından
kaçtım suların ses ve yüzünden
oruç tuttum sözcüklere ve yas
günah üstüne günah yattım
sustum meşhur uykulara
saklı rakılara sahte müziklere
suça ve yasa ve geceye kaldım
hala büyüyor bir harfin hecede susması
bari sözcükler üşümeseydi şairlerin dizelerinde
oysa dili susan kadınlar
şehir üstüne şehir düşürselerdi pazarları
aklı başında kalan şair nokta olur hayata
soylu dikenlerin intiharından habersiz
uzun ve geçmiş bir dile akar gözyaşı
akşamın gözü kalır camlarda
ıslak kentler içinde toz bir masa
korku sabahların ustası olur büyür kir
aklın en uzak yerine kasılır rüzgâr
gül olur da buz kesmez mi dil
ile, sayı:12, 2007
| 123 |
Yeşil Ormanlar
Toprağın yorganı bitki değilmi
Bitkilerin canı yağmur değilmi
Anızları yakan cani değilmi
Bu ormanlar senin malın değilmiTanrı bitkileri niçin yaratmış
Bitkiden insanlara şifa dağıtmış
Bu caniler gelmiş doğayı yakmış
Bu ormanlar senin malın değilmiOrmanı yakarsın doğa yok olur
Canlılar oksijeni nereden alır
O güzel doğamız çöl gibi kalır
Cansızlara can veren tanrı değilmiOrmanı yakarlar tarla yaparlar
Doğanın içine villa kuranlar
Hazine malını yağma yapanlar
Bu ormanlar bu milletin değilmiOrmanda yetişir kurdu çakalı
Bulamazlar ormanları yakanı
Ankaradan bakar orman bakanı
Bu Türkiye senin yurdun değilmi
Ali Eryılmaz 26/7/2000
| 89 |
Geldi T.K.Pem
T.K.P.emhalklar emek gucu ile yasiyor
isci koylu kucak acmis kosuyor
elli alti yildir gizli yasiyor
kurtulus yillarin geldi T.K.P.emsupi yoldaslarim karadeniz de
pirsultanlar gibi biz kaldik ipte
nazim can verdi dost bir ulkede
benden dostlarima selam T.K.P.emdost seref im bilim teknik caginda
baykuslar otuyor dusman baginda
bizim radyo yurdun dort bir yanin da
durmadan arandi gordun T.K.P.embu siir im
Turkiye Kominist Partisinin 56.yildonumu dolayisiyla kaleme aldigim eski bir siirim dir
| 72 |
Williams Sendromlu Çocuklar Günü 5
Bunlar problemli çocuk tedavi dersen yoktur,
Genetik olsa belki doğuştan oluşmuştur…Anne baba üzülür adeta perişandır,
Rab’den şifa beklenir sıhhat kazandırılır…Özel eğitim ile çocuk yetki kazanır,
Ayağı üzerinde, hayat kurar çalışır…(2014)
| 35 |
Köprüden Önce Son Çıkış
Orta okuldayız, bir hevesle bir hevesle okuyoruz zannediyorsanız aldanırsınız, tembel tenekenin tekiyiz, bize ders sormayın da onun dışında ne sorarsanız sorun, telefon ile joker hakkımızı bile kullanmadan, hatta arkadaşımız, can kardeşimiz Hakkı'ya bile sormadan cevaplarız ders dışında ki bilumum soruları... Derslerimiz kötü ise de beden dersinden on üzerinden on, on bir her türlü notu alırız, atletik bir yapımız var haliyle, dal gibi incecik sayılırız...Beden Öğretmenimiz Eşref Bey çok cana yakın, atletik de üstelik, iyi bir Hoca. Eee ilkokuldan orta öğretime geçince öğretmenlerin hepsi bir an da Hoca olmuştu. Siz boş verin o eski dizilerden Hayat Bilgisinde ki hayali tip Afet Öğretmenin ''Hoca Cami'de Hoca Cami'de'' lafına... Hoca hem okulda hem de camide...Çoğu kere serbest kalsak da beden dersinde zaman zaman Eşref Bey, şınav çekme, mekik çekme, takla, perende, ve köprü kurma, kasadan atlama gibi hareketlerde yaptırıyor bizlere. O zaman bileklerimiz kuvvetli kilolarımız az, şınav da bana mısın demiyoruz, mekik de öyle, lakin, şu köprü kurma yok mu köprü kurma, işte onda şapa oturuyoruz. Eşref Hoca'ya ''Hocam benim idealimde ki meslekler arasında mimarlık, inşaat mühendisliği yok kesinlikle şu köprü kurma işini bana yaptırmayın diyorum.'' tınmıyor dinlemiyor beni, dinlemediği gibi bir de ''Oğlum bunların ileri ki hayatınız da sizlere çok faydası olacak, sonra bana dua edersiniz.'' diyor Hocamız. Allah Allah ne faydası olur ki bana köprü kurmanın, diye düşünmeden edemiyorum. En fazla ileri de köprü kurup torunlarımı göbeğime oturturum, diye geçiriyorum içimden, ona da o tarihte seneler seneler var daha...Of ki of! Bu köprü yüzünden en sevdiğim beden eğitimi dersinden, ramak kaldı neredeyse soğuyacağım. Yok, yok bu böyle olmayacak ya, Eşref Hoca'ya söyleyeyim saat ücreti ne ise takdim edeyim Hocama bana üç beş derste bu köprü kurma işini öğretsin. Spor yapıyoruz hem de sporcunun ''Zeki çevik ve ahlaklısı.'' olmaya çalışıyoruz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, ama işte o köprü yok mu köprü... Eşref Hoca durmadan gaz veriyor bana ''Hadi oğlum sen yaparsın, çalışırsan başarırsın, senin için çocuk oyuncağı aslında bu.'' Arkadaşlarım ayrı bir havada, onlarda yarı şaka yarı ciddi dolduruşa getiriyorlar beni...Yok bu böyle olmayacak. Söyleyeyim Hocaya beni muaf tutsun köprü kurma hareketinden. Aslında kabiliyet düşmanı da bir adam değilim ama... ''Hocam boş ver ben sana harbiden bir elli şınav çekeyim en temizinden, yirmi beşini şınav yirmi beşini de köprüye say ya ne olur?'' (Bilekler kuvvetli o zaman elli şınav çekiyordum, kilo da azdı haliyle.) Hoca taviz vermiyor. Yok bu böyle olmayacak, kıymetli Hocam Eşref Bey beni köprü kurma yüzünden ikmale bırakırsa, çok kötü bir durum. Düşünsenize bütün derslerden geçmişsiniz, bir tek beden eğitimi dersinden köprü kuramamak yüzünden kalmışsınız. Gece rüyalarıma girer oldu artık bu köprü kurma işi... Rüyada da güzel kuruyorum ama, hem de hiç kimsenin yardımı olmadan. En yüksek notu da kapıyorum Eşref Hoca'dan, güneş pencereden girip de gözüme vurdu mu bir uyanıyorum, tüh rüya imiş deyip hayıflanıyorum iyiden iyiye...Yine bir rüyada Eşref Hoca ile baş başayız, hem de nerede biliyor musunuz? Nereden bileceksiniz ben söylemesem? Boğaziçi Köprüsünün dibindeyiz, Eşref Hocanın elinde bir sopa, bana dönüyor. ''Bak şu Boğaziçi Köprüsüne hadi bakayım kur şimdi sen de bir köprü, hadi Ahmet hadi Ahmet.'' Bir taraftan da sopayı sallıyor Eşref Hoca. Acayip terliyorum, bu rüya değil sanki bir kabus, evet evet bu kabus kesinlikle eminim... Boğaziçi Köprüsünün yanından vızır vızır arabalar geçiyor. Geçerken de bize acayip acayip bakıyorlar. Dönüp kaçmaya başlıyorum, hızlı adımlarla, ben kaçıyorum Eşref Hoca beni kovalıyor bir taraftan da bağırıyor ''Köprü kur Ahmet köprü kur.'' Of ki of daha hızlı koşmalıyım, daha hızlı... Kaçarken de Eşref Hocaya dönüp ''Köprüyü boş ver Hoca ben sana şınav çekeyim mekik çekeyim idare ediver.'' diyorum. Sonra bir an da önümde bir yazı kocaman harfler ile ''Köprüden önce son çıkış.'' Hemen dalıyorum oraya... Oraya dalmam ile uyanmam bir oluyor. Meğerse beden dersinden bir sonra ki Almanca dersinde uyuyormuşum, arkadaşlarımın ve Almanca Öğretmenimiz Vildan Hanımın, dürtmesi ile kendime geliyorum...
| 629 |
Kimi Kimi
Kimi doldurur dünyayı cebine
Kiminin dünyası ulaşmaz bine
Kiminin yoksuluz diyor her hali
Kimi de gütmekte cümle emvali
Kimi ak yaranmış, kimisi kara
Kimi varsıl olmuş, kimi fukara
Birinin elinden tutsaydı biri
Kara ak olmazsa olurdu gri
| 39 |
Sevda Yollarında....
Sevda yollarında göç katar katar,
Karşılıksız sevda derde dert katar,
Sevipte alamayan ağıtlar yakar,
Sevda yollarında göç katar katar.Bir güzelin gözleriydi yandığın,
Bir güzelin sözleriydi kandığın,
Kutnu vardı açamadım sandığın,
Sevda yollarında göç katar katar..
| 37 |
zys - Gerçek
Dünya, bize ömür boyu kiralanmış bir hanedir;
Havası hoş, suyu güzel, manzarası şahanedir.
Ev sahibi 'çık' deyince, direnmenin faydası yok,
Ecel gelmiş ise cana, baş ağrısı bahanedir...
| 30 |
Deniz Kızları
Sevgi denen güzellik
Aslında
Hep aynı pınarın
Suyunu içmektir
Sonsuza dek
Aşksa
Okyanusların
Birbirlerinden güzel
Deniz kızlarının
Sihirli şarkıları arasında
Kaybolmaktır
| 23 |
Dağılıyor Kalbim
Paylaşılabilecek çok şey varken, anlamsız kaybolmuşluklarda yaşadığın, farkında olduğun ama işine gelmeyen durumlara yanıyor içim. Birlikte diyorum bir günü şöyle geçirsek, ilk başta heyecanla başlıyorum sonra elim telefona gidiyor, duraklıyorum; ne olsa açılmaz, vardır yabancı ve yalancı ötekilerle yapacakları, vazgeçiyorum. Hal böyle olunca da alıkoyamıyor insan ne yaşanıyor sorgulamasından kendini. İlişki dediğin, başlığına gerek yok paylaşımların yarattığı değil mi? Ne yaratıyoruz biz öyleyse, düşlerimizden oluşan ve sadece içimizde kalan, kaçamak yaşanan ama sakın gitme korkusuyla sarsılan, bu mu özrüne karşılık olan? Bırak zaman yaratsın dediğimiz ortaklık, uzaklaşmaz mı paylaştıklarımız olmadan? Uzlaştığımız noktalara inanmak zorlamaz mı beni? İçimin kırık yanı isyanı değil ama nedenleri bırakamaz ki. Sen yoksan, ben yoksam, ne yaşanan günün anlamı var, ne dünlerin. Heyecan dediğin yiyip gitti mi, aşk kalkan olmuyor sana dair duyguları tutmaya. İnanç sarsılıyor belki biraz. Sonra kalabalıklarda dokunan sözler, ilgiden geçer yakınlıklar, aklın karışmasa da çekiyor ötekine bir şey, senden farklı ama. Sen duygudan uzak dururken ötekilerle, ben duygusuz olamam. Orda işte, biter düşlerimiz. N’olur yapma sevgilim, içimdeki yerine tutun, sıkı tutun. Kalamıyorum. Gidemiyorum da derdim önceleri, şimdi adım adım ilerliyorum. Sevgim değil derdim, sensizliğim. Bu kırgınlık bitirecek bizi. Dağılıyor kalbim, hadi birlikte toplayalım her köşesini. (30.nisan.2006)
| 196 |
Sabah Dört Gibi Kalkıyoruz
Sual sorduklarında hocam kaçta kalkarsın?
Sekiz gibi, diyoruz ki kolay anlaşılsın…Dört, dersem inanmazlar derler, bu mümkün değil,
Zaten bekâr adamsın ne konuştuğunu bil!Desem, az uyuyoruz hem zaten işlerimiz var,
Derler, ne işin olacak şahsın apaçık bekâr…Desem, kedilerimiz var onlar doyurulacak,
Ev temizlenecek özel işler de olacak…Tüm bunlar suç sayılır kediler anlaşılır,
Ev sahibi evden atar hem şahsım zorda kalır…Varsın hiç bilmesinler az uyuduğumuzu,
Meşgul olduğumuzu, mutluluğumuzu…(2015)
| 70 |
Kış Günü
her yer beyazdı,kardı
sobanın ağzı kızarmış bir nardı
dışardaysa açlığın kovaladığı,
çeşit çeşit kuşlar vardı.
pencere önümde,
seyreylediğim manzara önümde
düşlerim yine alır beni
karlı bir Macahel gününde.
tüm mahlukatın hengamesi
var olmada.
yaşama direnç zayıflıyor
bütün mesele,
bir olmada.
| 42 |
Tahama Mektup 1
12 - 10 - 2017 ,Telofonun geldi çok mutlu oldum.Ne güzel hayalerin vardı kurban olduğum.Dede sana bir şey göstereceğim dedin bak kocaman uçak görüyormusun,o kadar gerçekçi kouşuyordunki o kadar heycanlı nenele senin İstanbula Havalanına geldiğini düşündük.Dede diyordun bulutların üstündeyiz.Bulutlara uçakçarpmazmı ded diyordun.Bulutlar çarpışırsala savaşırlarmı dede diordun.Birde ya uçak düşerse diiye sordun .Düşmez korkma oğlu dedim.Bulutlarda döüşmez Bulutlar çarpışınca Şimçek çakar yağmur yağar dedim.Dede hadi gel hemen uçag bin diyordun.Dünyaişi insan hali bağzı işleri yapmazsan olmuyordu.Tamam oğlum en kısa zamanda gelecem dedim.Ah Taha canım oğlum Bizim bedenlerimiz ayrılıyor,ama yüreğimiz ayrılmıyor.Senin şu hayalerin varya büyüklerin bile kuramıyacağı hayelerin ve sendeki samimyet Çok insana örnek olacak samimiyet.Sevgi İşte bu Sevgi dağları deliyor,sevgi Bulutları parçalıyor Sevgi uzağı yakın ediyor.Ölmesem bu ayrılığa bir çare bulamalıyım oğlum.Seni çok seviyorum can TAHAM.
| 128 |
Benim Babam
Benimde bir babam vardı
Adı şanlı, namlıydı
Bu işte benim babam denecek kadar adamdı
Birde üzeri toprakla örtülü baba mezarıOrada yatan benim babam
Seneler önce vardı karşımda
Kara yaslıydı her gecem
Bir gün gelir diye bekledimMehmet’tin Mehmetçik iken
Habersiz gittin perişan ettin
Hakkı rahimim hakkı eyledi
Benim babam var derdimEbedi dergâhına ev kurdun
Evimi de babasız bıraktın
Baba “BABACAN” derdin
Yok, şimdi deyecek babamBilirim sen ölmezsin baba
İsmin anılır durur her zaman
Hele birde adına caddeler yazılan
Gururluyuz baba gözün arkada kalmasınMeşalemiz sönmedi daima yanacak
Adını taktık torunun yaşatacak
Sen rahat uyu gözün arkada kalmayacak
Benim bir dedem vardı diye hava atacak
| 104 |
Rahatı Kaçan Ağaç
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adini bile duymamış
Allah’ın isine bakinGeceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, kari
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığıOna bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrene görsün askı
Ağacı o vakit seyredin.
| 43 |
Küçüğüm
Ağlama küçüğüm,neden ağlarsın?
Gözünde ki yaş selini anlat bakalım.
Evet,çok sevdiğin bir topun vardı,
Onunla oynarken caddeye kaçtı,
Arabanın biri ezdi, patlattı.
Çok sevdiğin topun,artık patlaktı.Küçük yaşın için ne büyük keder,
Senin gözyaşların dünyaya değer.
Ağlama küçüğüm,büyüyünce geçer.
Unutur gidersin,kalmaz gam-keder....
| 42 |
Gül
Gül'e gül verdim gül güldü bana
Gül'e gül dedim gül biraz daha
Gül güldü güldü güldü
Gül sakın ha
Bana gülme bir daha
Gül düşündü
Biraz ciddileşti sonra duruldu
Gülün hesabı vicdanımdan soruldu
Gül ya sen bana aldırma
Sanki her şey benim elimde mi
Sürekli,ömür boyu gül emi
| 49 |
Bayrak
Benim tek mirasım, hep bayrak
Düşmanları bu ülkeden, ayırsak
Göğe bak, dalgalanıyor bayrak
Hainlik yapanları, daima atsakŞanlı Türk bayrağı, hep dalgalanıyor
Ülkeye hainlik yapanlar, yargılanıyor
Vatanımı satmak isteyenler, sorgulanıyor
Cennet vatanım, satılmışlarla çalkalanıyor Bayrağı bayrak yapan, üzerindeki kandır
Cahil insanları, durma bakalım, hep kandır
Bu vatan bana yeter, ekmeği suya bandır
Ülkesini müdafaa edenler, gerçek şanlıdır Şehitlerin tabutunu, Türk bayrağına sarın
Cansız bedenleri, bayrağın altına yatırın
Ey düşmanlar, hainliği bırak, bu ülkede barın
Bak O güzel günler, hepimizi bekliyor, yarın 22.04.2010
Fikret Gürsoy
ARAŞTIRMACI-YAZAR-ŞAİR-PROGRAMCI
| 85 |