poes
stringlengths 103
153k
| poe_length
int64 21
20.9k
|
---|---|
Benim Korkum yok Kadın Aşkından
Benim Korkum yok Kadın aşkındanEy kadın sevme diyen
Benim korkum yok sevmekten
Kadın gül aşkı gül olur bana
Kadın ateş aşkı ateş olur bana
Kadın yıldız aşkı yıldız bana
Benim korkum yok kadın aşkındanKadın sevme diyen benim korkum yok aşktan
Pervane gönlüm geçer ateş aşklardanKadın sevme diyen benim korkum yok gülden
Benim bülbül gönlüm geçer gül aşklardan bile
İbrahimdir gönlüm yıldızdan geçer güneşe...
O aşkın baharındadır gönlüme neşe
| 73 |
Beyaz Gül
Bürünür sevdânın beyaz tüllerine beyaz gül
Gülümser seherin ayaz yellerine beyaz gülYeşil dağların karlı zirvelerinden estirir
Serin rüzgârını hicâz çöllerine beyaz gülPamuk yüklü bulutları yollar vahalara
Kar yağdırır çölün niyâz ellerine beyaz gülSelâm olsun aşk ufkundan doğar o müjdeci
Âbıhayat sunar maraz illerine beyaz gülGöklere firûze saçılır, yerlere zeberced
Zînet olur yeşilli yaz bellerine beyaz gülAk kelebekler, papatyalarla karışır gider
İlkyazın kar-köpük beyaz sellerine beyaz gülDallar, yapraklar, dikenler terennümde kendince
Sevdâ okutur yek-âvâz dillerine beyaz gülCâzibeler katar edâsıyla kuğular gibi
Has bahçelerin turkuaz göllerine beyaz gülKimseler şaşmaz oldu, pervasızca pervâzına
Alıştırdı herkesi naz hallerine beyaz gülİşvesiyle, cilvesiyle rakîb dense olmaz mı
Zümrüd bağların dengi az güllerine beyaz gülAkkor sevdâsıyla hem zevk verir hem âh dedirir
Sevdâlının toz değil haz küllerine beyaz gülSâde kendiyle mesteder sevdâkârı bâdesiz
Ne defe dokunur ne saz tellerine beyaz gülGümüş çehresiyle dolunay gibi, güneş gibi
İlham verir gönlümün gazellerine beyaz gül
| 147 |
Gönderilmeyen mektup
Senin gözünden akacak bir damla yaş için ben her şeyi verirdim.Senin ağzından çıkacak bir çift söz için ben gençliğimi verirdim.Senin hayatın için azraille pazarlık yapsam hayatımı gözümü kırpmadan verirdim.Senin aşkın için ben hayatımı,kalbimi ve bütün bedenimi sana verirdim.Ama sen bana ne verdin? Aşk vermedin ayrılık verdin.Mutluluk vermedin hüzün verdin.Gülümseme vermedin gözyaşı verdin.Kalbimde açtığın yaralara merhem ol dedim sen tuz olup yaralarıma bastırdın.Kalpten bir aşk istedim kalp sızısı verdin.Ben ne istersen sana verdim fakat sen bana hiçbir şey vermedin.Ben sana bütün iyileri ve iyilikleri verirken sen bana kötüleri ve kötülükleri verdin.Ben sana ne vereyim ya da daha ne verebilirim ki? Bir can borcum kaldı o da Allah'a istersen o da senin olsun.Boşuna dememişler hayırsız sevgilim 'sevene can feda sevmeyene elveda' diye.Sana veda etmek zorundayım.Sen gideceksin ellere bende gideceğim başka diyarlara.Bizlerde gidince kazanan aşk değil hüzün olacaktır.Senden son bir isteğim olacak.Hadi git artık.Giderken arkana bakma.Bakarsan ne sen gidersin ne de ben gidebilirim.
| 152 |
İstanbul
…otuzunda bir çocuğum bir daha ikiyle başlayamacak hiçbir yaşım. biraz göbeğim büyüdü sıkıldıkça yemek yedim son günlerde. biraz yoruldum, kapıları kilitleyip çıplak ayaklarımla dolaşıyorum odalarda. atölyemin orta camından uzatıyorum bacaklarımı. keyif benim: sol avucumda beyaz leblebi rakı içmeye bayılıyorum yedi’den sonra, yedi benim uğurlu sayım. Taksimin en yüksek binası burası, uğur şato diyor bense atölye, kapı numarası kırk yedi, içinde yedisi var, kedisi yok! her sabah birbirimizin gözlerine bakarız daha yeni tanışmış gibi. babamı buradan atmıştım o yüzden bu kadar kalabalık aşağısı. dev bir ekran pencerem, İstanbul büyük bir kumbara sürekli şişip duruyor içine almaktan. aramızda kalmalı; gece yarısı telaşla soyunuyor, gögsünde ince bir çizik memeleri eğri büğrü. bütün erkekler arkasına saklanmış. ahh İstanbul, hiç kimse kayan bir yıldıza aşık olmadı senin kadar, hiç bir yılan krallığını sürdüremedi içinde... hiçbir dağ yok sınırlarında yüreğini döven, söylesene yaşadığın çile hangi çağdan?
| 141 |
Yollar (1)
Upuzun ve ipince sonsuzluklara doğru
Kimi hayır, kimi şer, neşe ve yeis dolu
Öyle çok yollar var ki, önümde breh breh..
Aklıselim olmayan bulamaz doğru yolu…10.07.1982
Necati ŞİMŞEK
Sağmalcılar/İstanbul
| 31 |
Sarı şebboy..
Konu:Çiçek..Zarif narin boyun posun
Mis kokarsın sarı şebboy
Yaprakların inci küpe
Nev baharsın sarı şebboy..Serpilirsin yaprak yaprak
Sana sevdalıdır toprak
Tomurcuğun var açacak
Nev baharsın sarı şebboy..Bahçelerin sarı süsü
Çiçeklerin büyülüsü
Alımlıdır görünüşü
Nev baharsın sarı şebboy..Zerafetin can yakıyor
Mis kokun gönlü okşuyor
Çiçeğin ışık saçıyor
Nev baharsın sarı şebboy..Pırıl pırıl parlıyorsun
İnci gerdan takıyorsun
Sarı sarı açıyorsun
Nev baharsın sarı şebboy..Tarih:17.06.2010
| 64 |
Bir Eylül Dünya Barış Günü
Bir eylül barış günü, dünya mazlumlarının,
Umurunda olur mu, kan emen zalimlerin.Mağdurlar ve mazlumlar, özlüyorlar felahı,
Zulümde ısrarcının, biter mi hiç günahı.Yok etmekte kararlı, hükmetmekte tağutlar,
Gökyüzüne ulaştı, dünyadaki ağıtlar.Aslanlık yarışında, ormanın çakalları,
İnsanlıktan nasipsiz, dünyanın agaları.Hakim olmak isterler, dünyada her nesneye,
Yakıp yıkarken asla, acımazlar kimseyeYeryüzü paylaşıldı, gökyüzündedir sıra,
Atomu korkuturlar, basılınca nasıra.Dün Irak, bu gün belli, yarın İran da sıra,
Damga vurmak isterler, yirmi birinci asra.Cemiyeti akvamda, aslan payı onlarda,
Ne insaf ne merhamet, aramayın bunlarda.Onlar hep efendidir, diğerleriyse köle,
Sustururlar herkesi, yasak koyarlar dile.Nasıl hangi barışa, kimler adım atacak,
İhanete uğramış, kime el uzatacak.Aslında savaş yoktur, yalnızca saldıran var,
İstiklal isteyene, dünyayı ettiler dar.Bu gün belki çıkmıyor, mazlumların nefesi,
Yarın kırılacaktır, kilitlenen kafesi.Halklarıyla beraber, yönetimler oluşsun,
Halkıyla bütünleşen, ülkeler birlik olsun.Mutlak sulh ve selamet, her insanın hakkıdır,
Saldırganların adı,hiç şüphesiz şâkidir.Ne ezsin ne ezdirsin, hiçbir ülke insanı,
Bunlar görmek istemez, yeraltında yatanı.Yarın demeyin bu gün, herkesin hakkı barış
İnsanım diyen insan, insanlık için yarış.Sinan Karakaş
| 163 |
Mutlu ve yalnız
Mutluluk dediğin nedirki; bulutların üstünde ha uçtu ha uçacak
Yakala yakalayabilirsen,toz duman olup,yağmur olarak yağacak
Yalnızlık yalnızların,mutluluktan kaçanların sığınağı
Mutluluk,her mutluluk hazzının ardından yalnızlığın ilk durağı.Mutluluktan sarhoş olmak isterim,yalnız kalmak pahasına
Yalnızlığın acısını tatmak isterim,bir öncesi mutluluk olsada! Yalnızların halinden mutluluktan deliye dönenler anlamaz,
Mutluluğun kitabını kalabalıklar arasında yalnız yaşayanlar yazamaz
| 54 |
An Geliyor
An geliyor, ‘’ya O’’ diyorlar, O’da seni sevdi mi?
Senin kalbine düşen bu ateş, yandığına değdi mi?
Susuyorum bir anda, sessizlik kaderim oluyor.
Çöldeki vaham, gökyüzündeki bulutum ne varsa kayboluyor.
Uzaklaşıyorum ufaktan, boynum bükük, yaralı…
Benim bu halimi gören kim varsa, gidişimden gittiğini anlıyor.
| 46 |
Gece ve kasnak
gece,
kuralsız bir çocuk oyununa kahrolası
mızıkçılığı düzen icabı sokmuş
bahçesine kaçan topu patlatma sevdalısı
yalnız ihtiyar bir kurdun bakışlarında
kendini bulmuştu
koyu gölgeli karanlık duruşuylagece,
oyunculuğunu sahnenin dışında sürdüren
eve iş götüren
misafirlerini iyi ağırlamayan
sorumsuz bir ev sahibiydi
kirasını vaktinde ödemeyen bir kiracıydı
üstelik gece
dantelli sözler yazma meraklısı
her kişinin sığınağı
uçları birleştirilemeyen kasnak
doğal olarak
kasnakta gerilemeyen kumaş
kendini geren,
gerildikçe yazacağını düşünen
bir şairin derdi ve dert ortağıydı
gece,
insan gözlerini kapattığında
tüm anlamlarını yitiren
sanal bir yalnızlık haliydi sadece
en azından dün gece
gözlerimi kapatmadan önce
öyleydi gece
| 97 |
Bir başka bugün
Neden ben neden sen diye düşündüm,
İzmir sokakları bir başka bu gün!
Sen geleceksin diye sanki sevinçli..
Gönlümdeki sevinç bir başka bu gün..
Geleceksin diye kollarımı açtım kocaman,
Hani şu kocaman sevmek gibi..
Öyle biliyorum ki kendimden emin,
Yaşamın sakladığı güzellikleri,
Seninle yaşamak seninle gülmek,
Gönlümdeki sevinç bir başka bu gün.
Kader değil bu bir istek.
Kararını kendine kendin vermek,
Özgürce düşünüp özgürce sevmek..
Seninle birlikte mutluyum demek.
Gönlümdeki sevgin bir başka bu gün..
| 77 |
Yalnızlık
Yalnızlık..
En büyük mirastır bana senden kalan.
Yalnızlık..
Bir ahtır bana senden kalan
Çekerim derinden, derine.
Yalnızlık..
Cıgaramdır; bana senden kalan.
İçerim; son nefesine kadar.
Yalnızlık derttir bana,
Tasadır;
Çekerim; çekerim kaderim deyip.
Sensizliktir yalnızlık..
Sessiz gecelerde kimsesiz kutladığım.
Yalnızlık ölümdür bana,
Her düşündüğümde seni
Ölüp ölüp
Bir türlü can veremediğim
Yalnızlık..
Tek dostumdur benim senden kalan;
Emanettir hıyaneti olmayan.
Ve ebedir yalnızlık
Ezelini bilemediğim.
Senin olmadığın yerde
Sendir o..
Tutamadığım,
Öpemediğim,
Koklayamadığım
Sana susamaktır o..
Yaşarım, yaşatırım korkmadan.
Bir çığırtıdır yalnızlık.
Haykırıp
Tek sana duyuramadığım,
Ve yalnızlık sevgilim
Seni yaşamaktır
Senden uzakta..
Korkmadan,
Usanmadan
Ölene dek.
| 98 |
Dag Yönünü Sevdım
Bir yanin dag kokuyor, temiz sade ve gercek
Bir yanin metropol, sahte, özden uzak ve gücsüz
Senin dag yönünü sevdim gülüm
Her türlü kirlilikten uzak, ferasin kadar yakin sevdim
Bir yanin güzelliklerle sarmalanmis
Bir yanin cirkinliklerle esir alinmis
Güzelligini sevdim gülüm
Direnisini, dag kadar engin durusunu sevdim
| 50 |
Gel Beri
Kurşun Turhan tur sanı
Kalay ulu ev hanı
Demir asker savaşta
Bakır onun sahanıCıva o tanrı eri
Muştu kutlu haberi
Gümüş adem sineye
Tak altını gel beri
| 29 |
Niye
Varken bu güzellik kendini çirkin yapmak niye
Aydınlık varken, karanlığı seçmek niye
Gülmek, neşeli olmak varken, ağlamak niye
Mutluluk, sevgi varken, bu mutsuzluk niyeDüz yollar varken, yokuşu tırmanmak niye
Akıllı olmak varken, karmaşık düşler niye
Meleklerle dans etmek varken, şeytana dua etmek niye
Mutluluk, sevgi varken, bu mutsuzluk niyeKendine bakmak varken, başkaları ile uğraşmak niye
Sağlıklı olmak varken, hastalıkla boğuşmak niye
Tatlının tadı varken, acıyla yanmak niye
Mutluluk, sevgi varken, bu mutsuzluk niye
| 74 |
Kırılı Mecraların Mecnun’uyum
Kırılı kentlerinde uçurtmalarını içinde unutan iç çocuğun gölgesiyim korkma bende.
-Kanadını aşkın gül ağacında kıran bülbülün sesiyim.
Duyma beni.
-Adı gömülmüş umutların şehriyim. Üstüme başkent kurulmaz sen perilikten çıkarsan.
Bırak köyümde kalsın aslımın azizliği.Bırak içimde kalsın, içyüzümde gerilmiş y’okluğun.
-Bırak seni vursun son bakışın.Kendine ölürmüş kader, sonra kedere kafiyelenirmiş. Sonrasızlığı ütülermiş düşürlmüşlük.
-İşitsel bir bağa akıyorum.Görsel bir selin solunda kaya olup uğruna vurula vurula geldim.Gün bir başka güne hamile.Güneşi dudağından öpmüş gece. Heceler yıldızların yanaklarında.Rujundan bir iz kalmış dünya ahret sensizliğime.
-Karışık mintanlara ulanmışım. Bilinmezliğin bakışında kalır vebalim, cemalini ütüler ufkum.Şavka tüner gidişim. Yüzüne yansır aşk.
-Sakar özlemlerim yokuşunda düşer.Düşlerimin uçurumlarında tutarsın en ufak bir umut için.Aşk b’aşkadır.
*Künhüme ilaç almış kayıpsızlık.Kavramların su yatağındayım.
Islanmış geleceklerim var.
-Gel desem hayrına, babanın hayrına. İçinde damlayan aşk kitabının mürekkebinde anlasan.Okusan gün yüzü görmemiş acılarımı.
-Bir erkek uğruna damlalarını yakut eylemiş.
Ya sabır.S’onsuz söz gibi yakınklaş bahtıma. Arayış kendine kümelesin.Bulutlar ısmarlasın nemleri. Yarın ağlamak yok, yarin sana ütülenirken.Dilleri b’aşkadır yaşanmışlığın. Gülleri b’aşkadır güncelerin.Şehirlerinin atlasında rengini belirle.Hangi renge meftun özlemler yüklersin.-Hangi rengin hüzne gebe.Yarın hangi iç çocuğun kederi büyütmeden ağlatır içimde.
-Söyle sevgili, sen hangi paftanda beni hüzünlere coğrafya ettin.
Tün güzellikler şehir mi ki sende? Henüz keşfedilmişlerin vardı,hani keşfedilen bir kıta gibi.*İçtenlikler susar mı sustuğun maveralarda. Dirilişim sana söylevlerini sunarsa sen de direnişin gülünde kırmızılığın artırır mısın?
-Turuncu sana çok yakışıyor gerçek.Turuncu devrimi yaptın içimde.
Biliyor musun ruhun rengi, isteğin rengiyle aynıymış. -Yıldızı düşmüş düşlerin Ortadoğusu gibi sapanla vurma hasretimi.
-Sol yanım Kudüs gibiyse Yehova gibi ezme bağrımı.
Lanetlenmiş güncüllerin izleğinde dizelerimde susma.-Madem ki aşka çağ oldun. Bu aşk çağasını yüreğinde çağdaş medeniyet olarak büyüt.
-Kültürel renk yap sevgi vatanına.Gözlerinin rengine boyayım al bayrağımı.
-Sen salına salına yanımda yürürken, sallansın sevgi bayrağım.Bir yalnızın bağrında ağrın olsun.Bir yalnızın çağrısında görülsün adın.
-Bir yalnızın sevda küresinde yaşasın aşk penguenleri. Bir yalnızdan yalnızlığına ileti var gül denizlim.
| 304 |
Arkadaş
Çoktan beri mektup gelmez tel gelmez;
Sevenlerim gelmezse el hiç gelmez;
Çiçek gelmez,lale gelmez, gül gelmez;
Sevenlerim birer birer sır arkadaş. Bu bahar cemre yüreğime düştü,
Cemre değil sanki bu bir ateşti,
Durduk yere felek bağrımı deşti,
Göz yaşı dökmek bana ar arkadaş. Senin bekleyenin yok mu arkadaş?
Gurbetlik bağrında ok mu arkadaş?
Hiç senin sevdiğin yok mu arkadaş?
Mesela ana baba yar arkadaş.
Geçti gitti bize gelmeyen kervan,
Bilirsin dinlemez gönül ferman,
Duymasınlar ama halim pek yaman,
Sevdanın aşkın gözü kör arkadaş
| 84 |
Tahama Mektup 1
12 - 10 - 2017 ,Telofonun geldi çok mutlu oldum.Ne güzel hayalerin vardı kurban olduğum.Dede sana bir şey göstereceğim dedin bak kocaman uçak görüyormusun,o kadar gerçekçi kouşuyordunki o kadar heycanlı nenele senin İstanbula Havalanına geldiğini düşündük.Dede diyordun bulutların üstündeyiz.Bulutlara uçakçarpmazmı ded diyordun.Bulutlar çarpışırsala savaşırlarmı dede diordun.Birde ya uçak düşerse diiye sordun .Düşmez korkma oğlu dedim.Bulutlarda döüşmez Bulutlar çarpışınca Şimçek çakar yağmur yağar dedim.Dede hadi gel hemen uçag bin diyordun.Dünyaişi insan hali bağzı işleri yapmazsan olmuyordu.Tamam oğlum en kısa zamanda gelecem dedim.Ah Taha canım oğlum Bizim bedenlerimiz ayrılıyor,ama yüreğimiz ayrılmıyor.Senin şu hayalerin varya büyüklerin bile kuramıyacağı hayelerin ve sendeki samimyet Çok insana örnek olacak samimiyet.Sevgi İşte bu Sevgi dağları deliyor,sevgi Bulutları parçalıyor Sevgi uzağı yakın ediyor.Ölmesem bu ayrılığa bir çare bulamalıyım oğlum.Seni çok seviyorum can TAHAM.
| 128 |
****Türkiye Nerede
Gökleri inleten
Adımlar nerede
Dereler akmıyor
Güneşi nerede Bırakın kavgayı
Dostluklar nerede
Bırakın savaşı
İnsanlık nerede Hüzünler çağrıyor
Mutluluk nerede
Gülmeyi unutmuş
Çocuklar nerede Tabiat kurumuş
Ormanlar nerede
Ekinler kurumuş
Efendi nerede Çiçekler soluyor
Bahçeler nerede
Ağaçlar yanıyor
Bekçisi nerede Balıklar bitiyor
Denizler nerede
Ceylanlar ölüyor
Pınarı nerede Gölleri kuruyor
Kuşları nerede
Gelenler gidiyor
Kalanlar nerede Doğrular kovulmuş
Köyleri nerede
Sevmeyi unutmuş
Gönüller nerede Çirkinlik savunmuş
Güzellik nerede
Namusu koruyan
Yakışan nerede Dağlarda, göklerde
Atatürk yaşıyor
Dostları unutmuş
Soranlar nerede Geçmişi unutmuş
Tarihi nerede
Uzaklar anıyor
Komşular nerede Gaziler uyuyor
Bayramlar nerede
Şehitler küsüyor
Gençleri nerede Kuyusu kazınmış
Seveni nerede
Atayı savunan
Aydınlar nerede Karalar,çarşaflar,
Yabanlar birlikte
Düşmanlar gülüyor
Dostları nerede Atanın figanı
Yüreği dağlıyor
Patırtı, gürültü
Koparan nerede Viranız yalnızız
Kasımlar ağlıyor
Atatürk soruyor
Nisanlar nerede Atatürk veriyor
Alanlar burada
Sadakat, sevgiyi
Verenler nerede Ataya yazılan
Destanlar, ağıtlar,
Şiirler, şarkılar
Türküler nerede Atanın sevdiği
Soluna koyduğu
Kırılmış gücenmiş.
Şairler nerede Vatanı virane
Askerler nerede
Atatürk ölüyor
Türkiye nerede? 05.11.2006 11:24:26
| 163 |
SIRTINI YIKAYAMAYANLAR İÇİN BANYO MÜZİĞİ
Nasıl yoksuldun, nasıl annesiz
yanağına baksın diye
ayna tuttuk sana biz
nasıl sessizdin, nasıl nefessiz
ruhun acıkır diye
şarkı çaldık sana biz
öyle susuzdun, öyle yeşilsiz
ayağını öpsün diye
ırmak olduk sana biz
öyle yersizdin, öyle ötesiz
kalbin soğumuş diye
ağıt yaktık sana biz
(Budala, Eylül-Ekim 2002)
| 52 |
Fânifesto
tunca hamdolsun! şehirlerin kara böğürlerinde soluyan aydınlık adamlar için söylenen kızıl şarkılara da... gözyaşıyla restleşen rimel ve öpücükle restleşen ruj ve namluyla dertleşen kurşun sürülsün geceye. ölüm ne kadar da hazır duruyor yaşadığımız her şeye! bıraksam, tutuşmuş sayılır mı ateş? kavuşsam, ayrılık sayar mısın öncesini? hepimiz sanki sonbaharda çocukluğunu yitirmiş ergen hayaletleri gibiyiz. üzerine beton dökülen cesetlerin cinneti bu soğuyan çimento, bu kimsesiz bırakılan çocuklarlı sokaklar, bu her gün tazelenen ihanet... ihanet bu alemin harcı! zaten bakırıp duruyorum hayatın kalayına. bir tunç kızılına çalsın cevrim ki gökten çinkolar yağsın. seni bekliyorum ama seni değil beklemeyi seviyorum ben. hatta sen o beni boş ver sana. sen, ben beklemesem, ol’mazsın ki bana! kimiz bilmiyorum. sofralarda rastlaşan, yürürken yalnız... ellerim ellerinden ne istiyor, ne isteyebilir ki! elini tutsam mazlumlar kurtulacaklar mı zulümden? zalimler kahrolacaklar mı uzanıp seni öpsem? utandır tesellini, unutarak avunanlar katında değiliz. hiç iki kişilik biz olur mu, ya haricindeyiz o şerefin, ya da tam merkezindeyiz! düş işte, düş bile düş. düş işte, düşün içindeki düş de, düşün dışındaki düş de, düş! kim uyumuş? kim kalmış uyanık? kimiz bilmiyorum bu kadar... güneşliyken berrak, yağmurluyken bulanık...bana yağ hiç bilmediğim bir gökten. ötelerime uzan, beni de yağdır sokularak göklerime. dokun bak orada yokum. körlüğünü gör, sağırlığını duy ve konuş dilsizliğini. büyük trenlerin son sürat durduğunu sür. büyük uçakların apansız konduğunu uç. var olan, var olmuş bir kere. devrilmiş boşluğa bolluk. payımıza düşmüş kımıltısız bir yokluk! yansı kavuşmayı, ümit duvardan ayrı bir çivi değil ki çakasın. yansı gözlerin bu dünyayı şöyle kaldırıp başka yana fırlatsın. yansı sözleri, sükutun kelimelerini gürültüye bıraksın. yansı kalbin duyularını hep asılsız, hep asılsız çıkarsın. yansı kendini kendine göstermeyene dek, yansı! ne sen buraya geldin, ne ben kalacağım burada! seni bekledim ve sevdim seni beklemeyi. hatta sen o seni boş ver bana. sen, ben beklesem de ol’mazsın bana! tunca hamdolsun!
ve tuncun eriyişine...
ve tuncun tekrar dirilişine...
ve tuncun tunç olarak tunç kalışına...
tunç ölüşüne...
tunca...
tunç!
| 318 |
Bu Vatan Bizimdir Bizim...
Ege'sinde üzüm incir
Gürül gürül akar nehir
Anadolu'm şehi şehir
Bu vatan bizimdir bizim...İzmir'imde zeytin üzüm
Erciyes'im iki gözüm
Dört yana ulaşır sözüm
Bu vatan bizimdir bizim,..Giresun'un fındığıyla
Antep'inde fıstığıyla
Gürül gürül sularıyla
Bu vatan bizimdir bizim...Amasya'nın elmasıyla
Türküsünde Turnasıyla
Erzurum'un zurnasıyla
Bu vatan bizimdir bizim...Ayçiçeği,üzüm,narı
Artvin'imde ATABARI
Kaçkar'ında boran karı
Bu vatan bizimdir bizim...Kayseri'de halı kilim
Karaman'da söyler dilim
Isparta'da allı gülüm
Bu vatan bizimdir bizim...İstanbul'un köprüsüyle
Aşıkların türküsüyle
Aydın'ımın Efesiyle
Bu vatan bizimdir bizim...Dağlarında dumanıyla
Ovasında çobanıyla
Tarlasında sabanıyla
Bu vatan bizimdir bizim...Portakalı limonuyla
Trabzon'un somunuyla
Dedesiyle torunuyla
Bu vatan bizimdir bizim...Atatürk'üm Kemal'iyle
Güvendiği gençleriyle
Ordumuzun güçleriyşle
Bu vatan bizimdir bizim...Denizleri ovasıyla
O mis kokan havasıyla
Erzincen'ı Sıvas'ıyla
Bu vatan bizimdir bizim...Öğretmeni ordusuyla
Denizinde martısıyla
Pazarıyla-çarşısıyla
Bu vatan bizimdir bizim...Zonguldak'ta kömürüyle
Karabük'te demiriyle
Al yazmalı çemberiyle
Bu vatan bizimdir bizim...Ay-yıldızlı bayrağıyla
Kan dökülmüş toprağıyla
Giresun'un Osman'ıyla
Bu vatan bizimdir bizim...Şairleri yazarıyla
Gelmiş geçmiş mezarıyla
Folklöründe kızlarıyla
Bu vatan bizimdir bizim...Saymakla bitmez bu yurdum
Yaşasın hep şanlı ordum
Uğrunda şehit olurum
Bu vatan bizimdir bizim...Hem dağında,hem düzünde
Hem kışında,hem yazında
Büyük ATA'nın izinde
Bu Vatan Bizimdir Bizim.... A.Bahri KÖKSAL Tirebolu - 11 Şubat 2006
| 189 |
Yakmaz Ateşim
İçime saplanan hüzünden yayılan feryat
Acısı dinmeyen gamlı sinemde cellat
Hüzünler limanda dinmez fırtına, ceket
Yeter artık yarınlar yeter! olmasın heyhat! Yaradan kan gitse de söküp atsam
Bin kılıç bin atlıyla sinemi yarsam
Çıkan yangın ateşi yakmaz ki bilsen
Yakmaz yandığım kadar, yakmaz ateşim!
| 46 |
Sevgideki Aymaz
Kar beyaz gecelerde sıkışır canım
Üşür bizsiz sevdam, titrer o ölüm.Haldeki an, yaradandan şekil bir bölüm
Aslına yüz tutmuştur sevdam, içteki bu ölüm.Halime koyman beni, ah vade zarda ahım.
Zorda; tamah haz, dirim durur ölüm kahım.*Gel ey Nazende gel ne ise verek!
Ölüme hayal; hayale ölüm gerek.***Kahım: Bazen, kimi vakit, bazı bazı**Ölüm, yeni yaşama, dirime ön ve hazır ediş dururken (dirim durur ölüm) zorda; neden? Tamah haz yüzünden. Tamah haz yani yaşama meyil etme, bilmezliğin tamahsınılan hazzı; bazı bazı yaşamdaki bu kopuşluğu istemeyip ölümü, zora sokuyor, ölümün akışına karşı çıkıyor (Ölümün gerçekteki yerini bilirim, bu beni üzmez, deniyor. Tutku ile yaşama sarıldığım bazı zamanlar bana, ölüm gerçeği bilgisini unutturur, yerini kaygı ve korku alır denmede. Ölüme o bilinçli teslim oluş, şimdi korkunun direnişi ile ölümün akışını zora sokuyor.) “”Zorda(...) ölüm, tamah haz, dirim durur kahım.”” Böyle bir yazım anlaşılır kılmaz mıydı? Kılardı fakat “”Ölüm yeni yaşama, dirime; ön ve hazır ediş dururken”” anlamı verilemezdi. Ve de “”hazın yaşama isteğine “” kahım sözü aykırı olurdu (Tamah sabite bir anlayıştır. Burada sadece yaşamak isteyiştir) soru işareti kuşkulardı. “”Ölüm yeni yaşama, dirime ön ve hazır ediş dururken”” böyle bir yazım ancak; “” yaşmak isteme tutkusu, ölüme direnir “” olarak açınımlanırdı. Kah da, bazen tutkuya düşerse, bu isteği duyardı, olur ki; “” Bazen yaşmak isteme tutkusu, ölüme direnir, bunu tamahlı düştüğünde isterdi olur.”” Bu da; aslında ölüm isterdi, diye, tamaha zıtlanırdı (tamah ölmeyi istemez) . Ölüm güzellikle gelen bir kabul ediş alğılandığına ğöre, burada “”tamah hazzın”” isteğini, geri çeviriş olmalı. Noktalı virgül zorda söcüğünü ölümle bitişken yaptırıyor. Öyle ise ölüm, kabul ediş, uygun akışlı olgunca kabul ediştir. Bazen tamahın yaşama bağlılığı ile bildiğini unutturup kaygı veriyor, can adeta yolunarak gasp ediliyor. Buna mecazen ölüm zorda yüklemi veriliyor. Aslında kaygı oluşunca can teslimi zora giriyor.28.06.2007
| 292 |
--Baba
Şeytana uyup da, bırakıp bizi
Dönülmez yerlere gittin mi baba
Yanına alıp da bir şerefsizi
Dönülmez yerlere gittin mi baba
Ölmeden mezara girdin mi babaYakıştımı sana, söyle yaptığın
Yetmezmiydi onca ay ağlattığın
İbretttir herkeze bu bıraktığın
Dönülmez yerlere gittin mi baba
Ölmeden mezara girdin mi babaNasihat ederdin söz dinletirdin
Nefsine yenilip sapıtıverdin
Bizleri ağlatıp murada erdin
Dönülmez yerlere gittin mi baba
Ölmeden mezara girdin mi babaDört tane evladın döktü gözyaşı
Zehir ettin bize ekmeği aşı
Dertlerle bırakıp bi çare başı
Dönülmez yerlere gittin mi baba
Ölmeden mezara girdin mi baba... 29,04,2009 02:00
| 93 |
Gitmek Gibi Bir Şeydir Hayat
kırmızı bir hikâyede nar tanelerinin işi vardır mutlaka
kaçgöç zamanlarında ay ışığı da lazım
gözlerine düşmüş mağrur yakamozlar da
ancak filozof bir yağmur ıslatabilir düşleri
bilirsin, hiçbir sevda masalı bitmez mutlu sonlaarnavut kaldırımlı sokaklarda martılar üşür çocuğum
bir bilinçlenme çağıdır koltuk altlarındaki kıllar
böğürtlen dikenlerinin tanıklığına saklama kırmızıları
“felsefenin başlangıç ilkeleri’ne daha çok varemperyal bir aşka ipek kokular sürsen ne yazar
yoksulluk dışında her şey eksilir, duaların dili ketum
yalnızlık, bütün aşklarda kendinden menkul bir hüzünle kanar
gitmek gibi bir şeydir hayat, nereye olduğunun ne önemi var
çıkarsın aşka giden uzun yola, gidersin gidebildiğin kadarçocukluğunun bayramlarına
birkaç ekşi nar tanesi düşer belki, işte o kadar
| 110 |
Baba...2...
Rabimizin rızâsı senden geçer,
İtaatsizsem eğer,burnumu sürter,
Atar cehennemine,cennetini haram kılar,
Yerim yurdum olmaz be baba.....Hayata beni hazırlayan,
Herşeyiyle arkamda hazır olan,
Sinesine basan,sevgiyle kucaklayan,
Her zaman sensin be baba.....Soyun,nesebin bana emanet,
Bir ömür etmem billah ihânet,
Olurda edersem ki şâyet,
Affımı isteyemem be baba.....Kabrin geniş ve aydınlık olsun,
Rabbim senden ebedîyyen râzı olsun,
Kapanmasın amel defterin sevaplarla dolsun,
Bir ömür hep duacıyım sana be baba.....
| 67 |
Futbol Topu (Öykü)
Okuldan çıkalı epey olmuştu. Ödevlerini akşam yapmaya karar vermişken, evde durmak canını sıktı. Sünnet olduğu zaman, babasının aldığı kırmızı beyaz formayı giyip dışarı çıkmak istedi. Hayatında sahip olduğu en güzel şeydi o forma. Ne zaman üstüne giyse, bir başka dünyanın hiç görülmemiş oyun parklarına gidip gelirdi sanki. Birkaç beden büyük mavi kazağını çıkarıp giydi formasını. Bir futbol topu yoktu, fakat oynayan birilerini bulurum umudu vardı içinde. Sadece umut mu, tek göz oda evlerinin içine milyonlar dolusu hayal sığdırmıştı. Babasının işsiz olması onun hayallerinin sınırlarına engel olmadı hiç. Ama bazen hayatı irdelemeye çalıştığında, aklına takılan soru işaretleri sayılmaz oluyordu. Çünkü çevresinde temiz elbiseli, futbol topu olan bir sürü çocuk vardı. Neden kendisinin de bir futbol topunun olmadığına anlam veremiyordu. Hiçbir düşüncesine bir cevap veremiyordu. Ama her şey öylesine zor ve acımasızdı ki. Bir şeyler haykırmak istiyordu hep. Babasının iş bulmak için kendisini heder ettiğine, üç kuruş için çektiklerine, ezilmişliklerine ve daha nicelerine… Oysa farksızdı diğer çocuklardan… Fakat karmaşalar çözümsüzdü. Ve günleri hayatın ayrıntılarını kamçılamakla geçiyordu…Formasının neşesiyle hızla dışarı çıktı. Birkaç saat oyalandı öylece, çünkü dışarıda top oynayan kimse yoktu. “Ah” dedi kendi kendine, “ bir topum olsaydı hiçte umrumda olmazdı, dışarıda top oynayan kimse varmı diye, alırdım topumu oynardım kendi başıma”. Hep uğraştığı kurmacalarla yine karşılaşma korkusuyla içinden geçenleri bir kenara koydu düşüncesinden. Dışarısı daha da sıkınç olmuştu. Eve dönmeye karar verdi. Bulunduğu sokaktan eve giden yola doğru köşeyi dönmüşken birkaç genç kız ve erkeğin futbol oynadığını gördü. Önce sevindi, sonra şaşırdı ansızın. Kızlar bile futbol oynuyordu. Bir ışık yandı birden bilincinin zirvesinden, sevindi belli belirsiz. Onlara bende oynayabilir miyim diyecekti. Koşarak top oynayanların yanına gitti. Oysa daha bende oynayabilir miyim demeden;
“-hey küçük çekil ordan, görüyorsun ki maç yapıyoruz, şimdi top değecek bir şey olucak.” dedi top oynayanlardan genç bir kız…
“-bende oynayabilir miyim abla? ”
“-hayır, oynayamazsın maalesef, çünkü her iki takımda da yeterli oynayan var”
Sustu birden. Küçük ve sessiz geri adımlar attı. Büyük bir taş vardı, elini dizine koyarak oturdu o taşın üzerine, boynunu bükerek…İçinde biriktirdiği kurmacalarla yeniden hesaplaşmaya karar verdi. Niye onun da bir futbol topu yoktu. Oysa yaşıtlarının hepsinde vardı. Hatta kendisinden yaşça küçük çocukların ve top oynamasını bilmeyen kızların bile bir futbol topu vardı. Arkadaşlarının babaları hep çalışıyordu. Ama onun babası günlerce iş bulamıyordu. Günü birlik işler bile ayda iki ya da üç kez oluyordu. Acaba kime ne yaptık diye öfkelendi birden. İçinden binlerce küfür yağdırdı yokluklarına. O içinde ki senaryo ile boğuşurken patlak bir futbol topu gördü. Ne top oynayan gençler kalmıştı etrafta, ne de başka kimseler. Bulduğu patlak top biraz önce iç geçirdiği toptan başkası değildi. Belliki patlamıştı. Çocuk hüznüyle karışık, tebessüm etti önce. Sonra o patlak topu ikiye ayırıp bir parçasını kafasına külah yaptı. Günlerce o külahı çıkarmadı hiç. Herkes onunla alay ediyordu ama hiç aldırış bile etmedi. Sadece kafasında ki o top parçasının bir sihirle eski haline dönmesi için dua etti...
| 474 |
Mesken
MESKEN Meskenim dertler olmuş
Gözyaşım sitem,
Kıblemiz çile olmuş
İbadet matem,
Aşkımız cefa olmuş,
İmanım nefret,
Sevdiğim aşikar olmuş
İSTERSEN KÜFRET 1998
M.S.
| 24 |
Hayat Kısa Olmuş
Sevgi ulaşılmaz, pırlanta demek
Sevmek için gerek, insanda yürek
Yaşatmak içinde, gönülde emek
Hayat kısa olmuş, ona ne gerekAşk sevgi boğazda, lokmada yemek
Karanlıkta görmez, kaybolur emek
İki mutlu insan, aç yemek demek
Hayat kısa olmuş, ona ne gerekZaman su misali, akıp giderken
Bize kalmaz toprak, belki çok erken
Güzel sevdalarla, dua ederken
Hayat kısa olmuş, ona ne gerekBir selam verilen, bize kalanı
Bir vefa gönülde, yari bulanı
Unutmaz güzeller, olmaz yalanı
Hayat kısa olmuş, ona ne gerekHer insan ruhunda, cenneti saklı
Tohumlar ekili, yüreği paklı
Sularsan büyüyor, duysan meraklı
Hayat kısa olmuş, ona ne gerekBahattin gökyüzü, umut gezinti
Rüzgarı olmazsa, ılık esinti
Cüzdana sığmıyor, ykki kesinti
Hayat kısa olmuş, ona ne gerek
Bahattin Tonbul
9.11.2014
| 119 |
Allah Diyeceğim
Yaşadığım sevinçlerde
Uğradığım tüm dertlerde
Her zaman her yerde
Allah Allah diyeceğimÖlüp kabre girince
Sual meleği gelince
Rabbin kim deyince
Allah Allah diyeceğimBen selim bitirdim sözümü
Söyledim işin özünü
Tatsam bile ölümü
Allah Allah diyeceğim
| 37 |
Heyhat
Geç gelen bir veda havası bizimkisi
Kenetlenmişliğin gevşekliğini yaşıyor ellerimiz
Dudak payı bırakma acizliğinin hesabını soruyor hayat.
Soluyacaklarına geç gelen veda havasını da kat
Bir veda arası vermek durumundayız
Heyhat...
Şimdilik elveda...Tükürebilseydik hayasızlığın yüzüne
Başı dik uğurlardık gidenleri
Ki başı dik uğurlayabilseydik gidenleri
En çok bize yakışırdı elveda kelimesi.
Heybene bir kum saati daha at
Bir veda arası vermek durumundayız
Heyhat...
Şimdilik elveda...
| 64 |
Mavi ve Yeşil
Ben yemyeşil bir yerde
Denizin mavisinde
Arkadaşlarımla birlikte
Tatil yapmak isterim.. Begüm UYGUNKenarları çim yeşili
Ortada deniz mavisi
Bütün arkadaşlar tatilde
Haydi herkes tatile... Kerem TOY Güzel bir yeşil çevre
Mavi denizin içinde
Hiç ayrılmak istemem
Arkadaşlarımla elele.. Senem GÜRAhh ne güzeldir! !
Yeşil ile mavi
Heyecanlanırım,bir arada görünce
Çağırırım arkadaşları
Koşar oynarım.. Enes AYAZMasmavi deniz,yemyeşil ovalar
Ne güzel değil mi bunların hayali
Hayal olmasın artık bunlar
Arkadaşlar korumalıyız çevreyi.. Nihan İKBALMavi ve yeşil hayal gibidir
Tatilde ayrı keyif verir
Arkadaştır bizlere
Sevmeliyiz mavi ve yeşili.. Mustafa AKCANMavi ve yeşille
Olmalıyız arkadaş
Doğanın rengi bunlar
Korumalıyız arkadaşlar.. Beyza YILMAZTatil yeri çok güzel
Arkadaşlar saygılı
Mavi deniz içinde
Yaşıyor bir çok balık.. Hakan ÇENGELTatile gidelim arkadaşlar
Mavi mavi denizler
Yeşil yeşil bir doğa
Haydi gidelim oralara.. Hacer YAKARNe güzel denizin maviliği
Ağaçlar sarmış kıyısını
Arkadaşlarımı alayım yanıma
Gidelim oralara.. Ferhat GÜLYeşil ve maviyi koruyalım.
Çöp atarak kirletmeyelim
Temiz bir dünya için
Sevelim doğayı arkadaşlar.. Mert YILMAZTatile gitmek isterim
Maviyi görmek isterim
Yeşili koklamak ne güzel
Arkadaşlarla olmak isterim.. Melike ARDAHaydi arkadaşlar
Tatil geldi
Mavi ve yeşilin olduğu yerlere gidelim
Hem eğlenelim hemde öğrenelim. Damla MELEKTatilde arkadaş edinelim
Yeşili ekelim
Maviyi biçelim
Minicik yüreklerde.. Samet ÖZBAYMavi ve yeşil rüya gibidir
Sevince anlar insan
Masmavi bir bulut bile
Mutluluk verir insana.. Nur TEMEL Merhaba şiir dostları,11 yaşındaki bu minicik yüreklerin MAVİ YEŞİL ARKADAŞ ve TATİL sözcükleriyle sınırlanmış olan şiirlerini paylaşmak istedim.
Sevgi ve saygımla..
| 234 |
Hasret
Şu deli aşık duymaya görsün sana hasret;
Mahpusa girmeden anlar neymiş esaret
Güzel uykundan alıkoymaya olsa cesaret
Öpücüğüm boynunda; uyan o hazzı hisset ! …Magün
| 26 |
Yıldız Olmanın Bedeli! ? .
K a r a n l ı ğ a ;
Hem de zifiri karanlığa hazırım
Senin YÜZÜNDE GÜNEŞİ GÖRMEK İÇİN!
Niçin YILDIZ olmaz insanlar? ...
AŞKTA YANMAZLAR, NİÇİN? YILDIZ OLMANIN BEDELİ;
SEVGİNLE YAŞIYORUM,
SANA ÖMRÜ KURBAN EDELİ! ...
| 43 |
Nerede Atatürk'ün Askeri...?
Teslim olmaz Atatürk'ün askeri,
Ya asker benim askerim değil,
Ya da devlet benim devletim değil,
Bu vatan bizim, bunların değil.
| 23 |
Çise Dolu Besteler
Her güne uyanır, içimde taze umutlar devşirilmiş geceden,
Bazen bir dost, bazen sevgili,bazen yürek yangını tütmüş zifirde.
Saklı büyülerde, tütsü kokan düşlerde zaman, örselenmiş.
Buğu kokan sokaklarında, soğuk kesen dizlerim yürür, adımsız. Saklı cennetlerimde, ayrılmış sayfasındayım silinmez kaderim.
Bir yürek sonrasındayım aşkın, kimseyle ölçülmez bilirim.
Sağnak yağmurlarda, sevda damlacıkları yıkar gönül kederlerimi.
Kirlenirim, arınırım, sığ birikintilerde, silüet olmuş resimlerde leke. Mutluluk oyunu oynamalı,gömmeli düşleri,kara taşlar altına.
Habersiz gitmelerin, haberli gelmelerin olmasın artık,küsmesin hüzün.
Yağmurların ıslatmasın çöller doymaz nasılsa kurudur çatlamıştır.
Bırak kalsın sevda,yanmasın yürek, kokmasın keder, cümbüşte fasıl. Bağlama telinde inler, ud telinde boğulur, sevda notasındayken keder.
Bir tren düdüğü yakınlaştırır hasreti nasılsa,bulunur bir gar karşılayanı.
Sen heyheylerini büyütme usum,öyle yağma artık her hüzne, kedere.
Şimdi yürüme vakti,sendelemek varacağın ufka ihanet,köreltme ışığı. Sonsuz mesafeler olmasın, yitik düşler kaybolmasın, ırakta izler,
Ağlamasın istersin bilirim,büyüsün büyüsün sevda filizi düşler.
Peri kanadındasın, ışıldamaktasın, geceden sabaha, sehere düşer gölgen.
Senden gelir esinti,giderken keder, gün yüzlü mısralarda çise dolu besteler...
| 158 |
Dörtlük 175
Bir bahar sabahının mutluluğu sizlere
Sevgi ile barışlar sığmıyor denizlere
Mutluluklar sizindir dost ve arkadaşlarım
Sevgi barış mutluluk size ve gönüllere
06.03.2009/OLTU
| 24 |
30 Agustos
30 ağustos 2013 hava sıcak mı sıcak
nemli, bulutlu, boğucu
kahvaltıdan sonra hemen denizekapıya mahallenin kedileri için koyduğum su kabı boşalmış
hemen dönüp doldurdum
park etmiş bir arabanın altından başını uzattı tek gözlü kedi
bakıştık
tedirgin gözlerinde çok açık bir teşekkür
“sağol ahbap” der gibi
gülümsedim “sen de sağol” dercesinekalenin önlerinde kulaçlarken boğazın iyileştirici suyunu
bir grup turist genç el salladılar neşeyle
“hello” dediler
“hello” dedim ben de.. su yuttum bu arada..“nerelisiniz” dedim ingilizce
“seul”
“ı love korean”
yine alkışladılar, sevimli insanlarçay bahçesinin garsonu “nasılsın abi” diye sordu..
“iyiyim metin” dedim..
sahibi aysel de eşi ile oturuyordu,
onlar da “nasılsın” dediler
“iyiyim iyiyim, teşekkürler”dün gece kucağımda yalanan arap kedi, hiç yüz vermedi
beslenme telaşındaydı masalar arasında
kedi bu
günü gününe uymazgazetelere göz attım
bir gün.. gözcü.. cumhuriyet..
diğerlerini boş ver.. onların gazete olduğundan emin değiliminternete girdim
fatma, newyork’tan “nasılsın nadinciğim” diye mesaj atmış
nadin de kanada’dan cevap vermiş
“iyiyim canım”arkadaşım aradı cepten
“nasılsın”
“iyiyim” dedimlimonlu çayımı getirdi yılların garsonu rıza
“nasılsın abi”
“sağol rıza.. iyiyim”monitördeki yansımama takıldı gözüm
“nasılım” dedim kendime
bugün 30 ağustos olduğunu anımsadım..
ülkemde bu günlerde nedense “hastalanan” insanlar geldi aklıma
“iyi miyim acaba”evet evet evet
inadına iyiyim inadınaacı acı gülümsedi monitördeki yansımam..
“yine de kutlu olsun bu büyük bayramın” der gibiydi
her şeye rağmen
ama kafamı kurcalıyor yine de bir soru
iyi miyim? 30 ağustos 2013
| 222 |
A A Anıları 21 Eylül
22*09*15Bu kez İstanbul’a gideceğiz. Terörü lanetleyeceğiz. Mesaj geç geldi. Bu yüzden biraz tereddüt ettim. Eşim gidelim değişiklik olur dediği için bana da uygun geldi. Hazırlandık. Böyle bir eyleme can u gönülden katılmalıydık. Milli bir vazifeydi. Terörün bitmesi için bu eylemlerin yapılması gerektir.
Arabamızla limana kadar gideceğiz. İçimde garip bir hoşluk vardı. Bir tatsız olay moralimi bozdu. Zamanında vardığımız halde bir saat gecikmeli kalktık. Vapur aheste aheste ilerliyordu. Manzara müthişti. Anlaşılan zevkli bir yolculuk olacaktı.
Çay içiyorduk art arda. Yer beğeniyoruz. Oldukça boş vapur. Daha bunun birkaç misli yolcu olabilirdi. Şapkalar, bayraklar dağıtıldı. Simit, kaşar, meyve suyu ve sudan ibaret nevalelerimizi aldık. Gölcük iskelesine yanaştık. Oradan binecek olanlar gelmedi.
Tanışayım birkaç kişiyle dedim bu fırsattan faydalanarak. Darıca’dan yolcu aldık. Bayağı katılım oldu. Sevindik, bir az da korktuk. Boş yerler tamamen dolacak ta rahat edemeyecektik. Çok şükür korktuğumuz başımıza gelmedi. Adnan’ı aradım o da gelemeyecekti. Arkadaşsız dostsuz bu yolculuk nasıl geçecekti bilmem. Oysa söz vermişti.
Sendika başkanlarıyla tanıştım. Mesajları alıyor ama kendilerini tanımıyordum. Hava oldukça güzeldi. Rüzgar esiyor sıcağa karşın içimizi ferahlatıyordu. Ne zamandır deniz yolculuğu yapmıyordum. Oysa gençliğimde sık sık kısa da olsa bu tip yolculuklar yapıyordum.
Yanıma oturan çocukla sohbet ederken babasıyla tanıştım. O da bir eğitimciymiş. Eğitimin sorunlarını konuştuk. Yazdığım kitaptan bahsettim ona. Eğitimde dayağın kaldırılmasını konuştuk. Bu sürecin müspet sonuçlarını tartıştık.
Kuran kurslarındaki eğitimin dini sevdirme üzerine olması gerektiğini, bu günkü gidişin pek sağlıklı olmadığı ve çareleri üzerinde sohbetimiz uzadı. Ayrıca orta öğretimde eğitimi engelleyen motivasyonu düşük öğrencilerin sorunu üzerine derin derin konuştuk.
Yeni Kapıya vardık demirledik. Meydana yürüyerek yarım saatte vardık. Konuşmalar sürüyor, bayraklar dalgalanıyordu. Ama biz fazla kalamayacaktık. Yarım saat içerisinde geri dönmek zorundaydık.
Dönüşümüz daha güzel oldu. Tanıştığım kişilerle yaptığım muhabbet gezinin zevkli geçmesi için yetti de arttı bile. 5 saatlik gidiş ve gelişten sonra yorgun düşmek yerine dinç ve neşeliydik. Hayatımıza renkli bir sayfa geçmişti.
Ahmet KEMAL
| 308 |
Köprüsün Gelecek Nesillere
KÖPRÜSÜN GELECEK NESİLLERE Türk Milleti sanmaki bu günlere kolay geldi
Dünyaya devlet kurmayı yaşatmayı öğretti
Atan neydi,deden kimdi,onlar ne yaptı?
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz Kurtuluş Savaşı’nın diğer adı,Türk İstiklal Harbi’dir
Türk Milletine ait enson destanıdır bu mücadele
Bu destan ki tarihte eşine rastlanmaz hiç
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz Ulu Önder Mustafa Kemal oldu Baş Komutan
Yurdumuz işgal altında köşe bucak,yer yer
Türk Milleti kan ağlıyor,Ya İstiklal Ya Ölüm!
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz Türk esir yaşayamaz bağımsızlık kanında
Genç,yaşlı,kadın,erkek, koştu büyük çağrıya
Bağımsız devletimiz Türkiye Cumhuriyeti
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz Bizler Türk Milleti’nin en son nesliyiz
Bu büyük dedelerin birer torunlarıyız
Görevimiz bu bayrağı düşürmeden devretmek
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz Yurdumuz Türkiye her yönüyle bambaşka
Denizi,ovası,dağı,havası, folklörü,kültürü
Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz Baştan başa yurdumun her tarafı tarihtir
En eski medeniyetler,gelip geçmiştir
Enson devletimiz Türkiye Cumhuriyeti
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz Bu günün küçüğü yarının büyüğüdür
Türk Övün Çalış Güven,Ne mutlu Türk’üm diyene
Nasihattır bu sözler biz genç kuşaklara
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz Hedefimiz Atamızdan aldığımız hedeftir
Muasır medeniyetlerin seviyesinin üzerine çıkmaktır
Bu Millet için köprüsün gelecek nesillere!
Türk Milleti bir bütündür parçalanamaz
Fatih Mehmet KARACA
Aktepe Gazi İ.Ö.O.Sınıf ÖĞRT
Mebsis NO:8108631
| 204 |
Doğunun Bebeleri
doğunun bebeleri tas bebek
değildir; say ki onlara cefa
ince yaralı bir gömlek
ve ninniler en çok aksamları zor
say ki onlar ağlarken lor
sac ki g....................
| 29 |
İyi geliyor
Namaz kıl mutlaka bir deli isen
Akıl yapıp kula iyi geliyor
Dine uy mutlaka zır deli isen
Huzur yapıp kula iyi geliyorHasta iken haram içip de yeme
Hastalık artıyor demedi deme
Dönersin kurumuş yaprağa çime
İyilik yap kula iyi geliyorNazarlar ruhuna katan biriysen
Cinlerle şeytana batan biriysen
Kalkamayan hasta yatan biriysen
Bir kurban kes kula iyi geliyorSedat hünkar
(Karamecnun)
Mazideki aşk kara sevda şairi
| 66 |
Maske
her sabah ayna tarak fırça sonra yüz
böyle ne güzelsiniz biraz daha gülünüz
sanmam - göz yanılır hem bütün gördüğünüz
her sabah yeniden - büyücü - takılır maskeben böyle satımevleri yıllar var ki
kimden şekvacı olsam bilinen hep o şarkı
elleriniz uzuyor anlatamıyorum sanki
geçer kapıdan eskici takılır maskeokul sokak gül bahçesi eskitirler yönleri
değiştirip kullanırlar bir köşede ben'leri
ya o akşam üzerleri o pencere önleri
gülümser uzaktan utancı takılır maskeuzak çin denizinde baharat yolları gemi
düşer ilkçağ masalları sallanır perçemi
siz şimdi yoksunuz - unuttunuz öyle mi
peki bu resimler neci takılır maskesonra günbatımı biter alış-veriş çizgisi
korkunun mektebi insanın geceyle ilişkisi
birden yayılır - yanıldığını anlar ya kişi
sonra yataklar başlar - sancı - takılır maske
| 119 |
Sevgi 2
konuşup koklaşıp sevgiyi bulan
Yarimdir anamdır yolumda sevgi
Derinden çekince ciğere dolan
Çam ile meşenin dalında sevgi
Bülbül ağlayıp inlese gül solmaz
Yaşanırsın kuru kuruya olmaz
Seviyorum demekle sevgi dolmaz
Yanarsın narında külünde sevgi
Bazen sevgiliye ilk söz olursun
Bazen de şarkılarda yer bulursun
Sensiz olamayız yitme nolursun
Aşımda, işimde yolumda sevgi
Kardeşliktir,milletimin dalıdır
Gülün kokusudur gülün alıdır
Binbir emek binbir çiçek balıdır
Oyadır,nakıştır kilimde sevgiGörmeyen gözlere çare olursun
Hastaysan doktorla şifa bulursun
ağlayan çocuğa kucak olursun
Her işin başıdır dilimde sevgiTarihin tanığı,saraylar dilsiz
En güzel renklerim olurmu alsız
Ömrün son baharı kalırsın elsiz
Canımın yongası malımda sevgiDenizli-18.04.2010
| 100 |
Hayat Bir Kamera Şakası Değil ki Ciddiye Alınmalı
Çoğu zaman rastlamışsınızdır televizyonlarda, kadın erkek bir sürü insana yapılan kamera şakalarına. Gençlikte gülmek için seyrederdim yani ''Ekmeğin elden suyun gölden'' koka kolanın bakkaldan alındığı zamanlarında diyeyim de siz anlayın. Hayat acısı ve tatlısı ile bir bütün. Şu anda ülkemizde açlık sınırının çok altında paralar ile geçinmeye çalışan yüz binler ile ifade edilen sayılarda insanlar var. Bunların kimisi yaz kış sokaklarda, parklarda ya da bankaların otomatik makine kulübelerinin, telefon kulübelerinin içinde geceyi geçirmeye, yarına ölmeden ulaşabilmeye çalışıp çabalıyor...Hayat bize her şeyi yaşatarak öğretiyor. Acı çekiyorsunuz, yoksulluk çekiyorsunuz zamanında, daha sonra eliniz bollaştı mı maddiyatın da önemli olduğunu ama bunun yanında insanın manevi yönünün zenginliğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Hem ne demişler ?'Paradan başka harcayacak hiçbir şeyi olmayanlar dünyanın en fakir insanlarıdır.''''Defolsun gitsinler o ışıklarda ellerinde bezler ile cam silen çocuklar.'' Tamam, gitsinler gitmeye de, bir de gidecek yerleri, yatacak yerleri yoksa anneleri babaları terk edip gitmişse. Atalarımız ''Uzaktan davulun sesi hoş gelir.'' derler. Fakirlik çekmeyen, çocuklarının da kendilerinin de bir eli yağ da bir eli bal da olan, varlıklı insanlar, o garibanların halinden anlayabilir mi?Bu devletin bir Anayasası var değil mi? En küçük yeni doğmuş bireyinden, yaşını başını almış en yaşlısına kadar herkesi birinci sınıf vatandaş sayan bir anayasa ya da biz öyle olduğunu zannediyoruz. O zaman o sokak çocukları da bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı sayılmıyorlar mı yoksa? Onlara bir sorun bakalım hangi birisi sıcak bir yuvanın özlemi ile yanıp da tutuşmamıştır ki? Verin ya ne olur camlarınızı sildiler mi kırmızı ışıkta bir iki lira servetinizden bir şeyler eksilmez merak etmeyin.Birçoğumuz beş on katlı, kimi yirmi katlı apartmanlarda günümüzü gün ediyoruz. Komşusunun dertleri ile dertlenen kaç kişi var, kaç kişi kaldı? Hasta komşunuza bir tas sıcak çorba götürmek çok mu zor? Asansörlerde bile birbirinin yüzüne bakmayan insanlar olduk neredeyse. Bir sabah günaydını ve hayırlı işleriniz olsun temennisi, ne güzeldir oysa. Korkmayın bunun için para pul istemiyor kimse. Apartman görevlisinin hatırını da mı sormuyorsunuz? Öyle ya eskiden bodrum katlarda otururlardı bir adları da Kapıcı idi...Belki insanlar tarafından kaydedilmiyor yaşadıklarınız ve yaptıklarınız. Yaşadığımız hayat asla bir kamera şakası değil tabi ki. Her şey var içinde acı, yoksulluk, kazanmak, kaybetmek, hastalık ölüm lakin insanlar kayıt etmese de sağımızda ve solumuzda ki Allah'ın görevlendirdikleri melekler her şeyi en ince ayrıntısına kadar yazıyor ve çiziyor merak etmeyin. Apartmanda oturduğunuz bir komşunuza rahatsızlık verdiyseniz, yan gözle baktıysanız, dar durumunda yardım etmediyseniz, fakiri gözetmediyseniz vatanınıza hainlik yaptıysanız. İnsan yapısı kameralarda bazen hatalar olsa da Rabbimizin kameralarında en ufak bir hata yok bunu iyi bellemeli insanoğlu. Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...
| 426 |
Söz II
*Kendini yetiştirmezsen, topluma yetişemezsin.*Ne fedakarlar gördük biz, fakirin önündeki yemek kabına zevkine tekme atan.*Her zaman güzeldir.*Eskimiş bir baharsın sen, kışa taş çıkaran vesselam.
| 25 |
Yağmur
Yağ yağmur yağ
Üstüne üstüne karanlıkların
Her yerden sil izlerini
İçime akıttığım şu damla gibi
Sessizce yak kötülükleriGördüğüm bütün kötülükler
Düşer göz bebeklerimden
Özüm bir parçaydı ezelden
Yıkadığın topraktanım zatenYağ yağmur yağ
Tüy gibi- rüzgâr esse uçar- bu beden
Çeker kokusu kahretmeden
Ne kadar uçsa da toprağa konar
Belki de dem bu demİstanbul, 07.02.2007
| 55 |
Bir umut
Bir umut
İsmi de umuttu bana bir umut oldu
Cananımdı benim yaşama nedenimdi
Mahzun mahzun baktı boynun bir yana yıktı
Yüzüm e bir baktı gönlümü yaktı da gitti
Yürekten ah çekti kaşların çattı gitti
Umut söndü bitti sinemi deldi gitti
Rüya mı bu dedi melul mahzun da baktı
Narin boyuncuğun biraz yana büktü
Acılarını da içine attı gitti
Bir umuttu benim için şimdi unuttu
Başkaları için kendini feda etti
Göz yaşlarını da yüreğe döktü gitti
Metro dan yar beni hüzünle yolcu etti
Geçti karşıya da dertli beni seyretti
Yüreğin dağlayan acısın içe attı
Dost kalalım diye teselliyi vaat etti 22/mart/2001
| 102 |
Ve Beddua 85
sizin yengenizim ben
iyi bilirim aganızı herkesten
bilip bilip
korkuyorum şimdi galip.sülman dedim yapma yazık olur bize
arkanda ben varım
arkanda ahvadın
ve yüce tanrım
deyip deyip
yalvara durdum galip.üç kere geldiler
üç kere geldiler dayandılar kapıya
hep sülman evde yok dedim
billâhi yok dedim
ömrümde ilk defa yalana yemin ettim
yalan üstüne yalan yalan yeminler
edip edip
günahkârım galip.komşularla ağlaştık durduk günbegün
öğün öğün
sokaklar uludu bütün
kar,kış, soğuk
gözyaşları oluk oluk
agan ne yedi, ne içti iki gün, iki gece
bir can değil mi dedi
verilir cenkte
verip verip
bilsen aklımdan nasıl ölümler geçti galip.süleyman yoldaş dediler
malümunuz
komünist partimizin kararı bu
değişecek bu türk adlarınız
ve sağında asker,solunda asker,
kendisi değil sanki ölüsü çıktı kapıdan
kapı gibi adam
sağında asker,solunda asker gittiler
gidip gidip
çok korkuyorum şimdi galip. Galip Sertel
| 136 |
10 Kasım 2008
Konuya nasıl başlamalıyım, nereden başlamalıyım kararsızım. Çalıştığım dönemlerde gerek milli bayramlar, gerek dini bayramlar yalnız bizim için varmış ve yalnız biz kutlarmışız gibi büyük bir heyecan ve zevkle işimizi yapardık. Şimdi ise bazılarına katılıyorum bazılarını ise seyrediyorum.
10 Kasım 2008 günü ise büyük ve eşsiz önder Atatürk’ümüzün ölümünün yetmişinci yıl dönümü. Ağlamak için değil özür dilemek için törenlere katıldım. Önce askerlerin, öğrencilerin, daire müdürlerinin, sivil toplum örgütlerinin vilayet binasında yapılan törenindeydim. Büyük bir coşku vardı. Siren sesleri ortalığı inletti. Görevimizi yapmanın huzuru ile yeni Cuma camisinin önündeki parka oturduk. Saat onbirde İzmit Atatürkçü Düşünce Derneğinde yapılacak olan basın açıklaması için saatın geçmesini bekledik.Zamanı gelince oraya gittik.İzmit Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Sayın Ahmet beyin morali bozuktu.Basın açıklaması sırasında, yaptıkları törende kimsenin olmadığını, ne seçilmişlerin nede atanmışların törene katılmadığını ve siren sesi duymadıkları gibi hiçbir arabanında korna bile çalmadığını söyleyerek protesto etti. Basın açıklamasını tamamladı. Orada bulunan bir avuç insana bazı yaşananlar anlatıldı, sohbet edildi ve saat onaltıda KYÖD de yapılacak törende buluşmak üzere dağıldık.
Son zamanlarda yaşamadan önce ölmeyi düşünen ve ölünce de Cennet hayal eden benim güzel halkım camileri çok doldurmakta. Yeni Cuma camisi, Fevziye camisi vakit namazlarında bile doluyor yer kalmıyor çok şükür. Anlamadığı bir dille anlamadığı bir dini yaşayan vatandaşım yaşamayana da yan gözle bakıyor ve kendinden saymıyor. Ben anlayarak yaşamaya çalışıyorum. Burada kendimi övdüm gibi geldi. İkindi namazına gittim. Namazımızı kıldık. İmam efendi namaz sonunda Kuran’ı Kerimin tamamını okuyarak bitiren yani hatim eden birinin duasını yaparak amin dedirtiyor. İslam dinini kurucusu Hazreti Muhammed’den başladı sayıyor. Camiden gelip geçenler, hocalar, hacılar ruhlarına…..ben heyecanla bekliyorum “ ha şimdi diyecek bu gün on kasın Atatürk’ün ölümünün yıl dönümü ona da fatiha okuyalım” uzattıkça uzatıyor, ama benim beklediğimi bir türlü söylemiyor ve söylemeden de duasını bitiriyor. Hayal kırıklığına uğramış bir vaziyette camiden çıkarken üzülüyorum. Hoş Atatürk’ün onun diyeceği fatihaya ihtiyacı yok ama, her şeyi dinle ölçen halkımın var. Orada bulunan ve Atatürk’ü anlamayan onlarca insanın kafası karışır hiç değilse. Bu ülkede sen rahatça dinini yaşayabiliyorsan Atatürk ve arkadaşlarına borçlusun. İstila altında olsan yaşayabilir misin acaba? Neyin beklentisi içerisindesiniz kardeşim, bu nasıl bir inat.. Atatürk’ün kurduğu bir ülkede yaşayacaksın ve Atatürk’ü tartışacaksın … ilginç doğrusu.
Telefonum kapalıydı, açtım, arkadaşım Süleyman aramış, geriye aradım:
- Beni aramışsın,
- Namazdayken telefonun kapalı, çıkınca aç bari..
- Ben sadece namazda kapatmıyorum, törenlerde de kapatıyorum,
- Ne töreniymiş bu…
- Bu gün on kasım..
- Ne olmuş yani Atatürk öldüyse..benim babamda öldü!
Bir hayal kırıklığımda burada oldu. Sevgili arkadaşım eğer baban yaşadıysa Atatürk sayesinde yaşadı, öldüyse ve mezarı belliyse Atatürk sayesinde belli. Sen hür ve demokrat bir şekilde yaşıyorsan yine Atatürk sayesinde yaşıyorsun. Kimsenin baskısı altında değilsen, egemenliği altında değilsen yine Atatürk sayesinde değilsin. Öyleyse Atatürk ve silah arkadaşlarına minnetimizi her fasıla ile göstermeliyiz. Onları şükranla anmalı ve emanetlerine sahip çıkmalıyız.
| 458 |
Şaşırtma
Damdan dama el sallama
Sanırlar seni dallama
Sen O'na haber yollama
Yolda kalır kaldırımlarYolda kalır kaldırımlar
Yerine gitmez yardımlar
Gönülde var hep yangınlar
Bulutlardan yağmur yağarBulutlardan yağmur yağar
Güzel kızlar koyun sağar
Geçit vermez sıra dağlar
Uzun saç sakal bırakmaUzun saç sakal bırakma
Saçlarına toka takma
Tütün içmeyi bırakma
Karanlıkta mumları yakKaranlıkta mumları yak
Rakibine golleri çak
Kulağına küpeni tak
Çok içersen küp olursunÇok içersen küp olursun
Doğru yolları bulursun
Çıkmaz sokakta durursun
Ayakların çok kokuyorAyakların çok kokuyor
Kuşlar kafesten çıkıyor
Vatandaş kitap okuyor
Gözlüklerim evde kalmışGözlüklerim evde kalmış
Ördekler hep suya dalmış
Çok kişi sınıfta kalmış
Bu kış çatılar damladıBu kış çatılar damladı
Pazarda meyve kalmadı
Cebim parayla dolmadı
Düğmeye bas bayram geldiDüğmeye bas bayram geldi
Bütün soruları bildi
Çevremdekiler hep keldi
Gayri menkulünü çoğaltGayri menkulünü çoğalt
Önemli bir maden kobalt
Benim düşüncelerim salt
Oynayalım kazı kazanOynayalım kazı kazan
Kitap dergi şiir yazan
Güzel bir ilçedir kozan
Varoşlarda kahveler varVaroşlarda kahveler var
Pantolonu acaip dar
İşte geliyor ilkbahar
Kalem kılıçtan keskindirKalem kılıçtan keskindir
Yelkenleri suya indir
Hocayı eşeğe bindir
Tarih akar akar akarTarih akar akar akar
Sular akar ateş yakar
Tren gider öküz bakar
Cep telefonunu kapatCep telefonunu kapat
Çekirdekleri çöpe at
Akşam oldu git eve yat
Geviş getiren hayvanlar
| 202 |
Sevdanın Rengi Siyah mı Leyla
Sevdanın Rengi Siyah mı LeylaSevdanın Rengi Siyahmı Leyla
Siyah mı ecelin apansız eli
Çileler devşiren gecenin kalbi
Kör olası matemin gözü
Siyah mı Siyah mı LeylaBen ömrü eksik uykularla boğuştum
Bilmedim gece safasını
Hasreti olan aşka kırmızı diyorlar
Vuslatı olan aşk siyah mı LeylaSaklanır yeşil gecelerde
Bir mermer düzünde yüzün saklanır
Kalbime ince ince değen
Bir hüzün saklanır
Ördüm uzun ıslak salgın saçlarını aşkın
İçinde bin bir başlı ejder saklanır Ve düştüm yalnızlık dehlizine
Aklıma dolaşıyorsun her dem gizlice
Senden başkasıyla paylaşamadığım
Yalnızlığın rengi,Siyah mı Siyah mı Leyla
| 93 |
Değerli Şair Dostlarım
Değerli Şair Dostlarım,
“Anadolu Kültür Sanat ve Mozaik Derneği” olarak, şairlerimizi bir çatı altında toplanması yönünde, her türlü çalışmalarımızı hızlandırmış bulunmaktayız. Ülkemizin düşünen ve yazan insanları olarak, doğru yerde ve doğru adreste bir arada olmamıza ve örgütlenmemize kesin ihtiyaç vardır. Mevcut sistem içerisinde ne yaparsak yapalım, sesimizi sanal âlemin dışında duyurma şansımız çok az bulunmaktadır. Bizler, gelecek kuşaklara yazılı edebiyatımızın ve düşüncelerimizin ulaşması açısından, kesinlikle örgütlü olmak zorundayız. Temel örgütlenmenin oluşumu içinde bulunduğumuz duruma göre, sendikalar, odalar veya dernekler çatısı altında olmaktadır. Fikir ve düşünce sahibi kalemlerin örgütlenmesi kanuni haklarıdır. Benim ve arkadaşlarımın tek amacı, çeşitli nedenler den dolayı örgütsüzlük içinde olan arkadaşların örgütlülüğünü sağlamaktır. Bu itibarla, şairlerimizin sorunlarını yakinen bilen bir arkadaşınız olarak böyle bir ağır görevi üstlenmenin ve onun sorumluluğunu taşımanın pek kolay olmadığının farkındayım.
Değerli arkadaşlarım, ancak bu gibi görevler vakti ve zamanı geldiğinde bir nöbet değişimi gibi değişeceğinin de, bilincini taşımaktayım. Bu önemli görevi devretmeden, bildiğim ve inandığım konularda, sizlerin yanında ve sizlere hep yardımcı olmaktır. Anadolu Kültür Sanat ve Mozaik Derneği Şairleri Birliğini kurmak yetmiyor, onun çatısı altında bir araya geldiğimiz zaman, sorunlarımızı aşarız diye düşünüyorum.
Değerli şair arkadaşlarım, bana düşen görev budur. Bu nedenle Çok değerli kardeşimiz Saffet Akkaya’nın, gece gündüz çalışması sonucunda kurmuş olduğu sitemizi faaliyetine geçirmiş bulunmaktayız. Bütün şair arkadaşlarımın, üyeliklerini beklemekteyiz. Yine birçoklarınızın yakinen tanıdığı, değerli şairimiz Av. Metin Yaltı’ nın başkanlık ettiği “Danışma Kurulumuz” ve benimde başında bulunduğum bir “Yayın Kurulumuz” vardır. Bu kurullar zaman içinde yeni arkadaşlarla yeni oluşumlarını yapacaklardır. Bu bağlamda, yayında olan www.anadolukultursanatvemozaikdernegi.bz.tc sitemizde bütün şairlerimizi ve çeşitli konularla ilgili yazı yazanları görmek istemekteyiz. Dahası, bütün şairlerimizi bir araya getirmek istemekteyiz. Daha kaliteli çalışmaların ortaya çıkmasını, sağlamak istemekteyiz. Yazılmış ve yazılacak eserlerin, kitlelerle buluşmasını istemekteyiz. Bunu başara bilmek içinde, bu düşünceyi kabul eden, bütün arkadaşlarımızla bir arada olmak istemekteyiz. O nedenle, arkadaşlarımızın da biran evvel derneğin üyesi, olmalarını istemekteyiz. Yönetim Kurulu Başkanı olarak, bütün üye arkadaşlarımızın, edebiyat dünyasında tanınmalarına önem vereceğimizi ve basın yayın yoluyla kamuoyuna seslerini duyurabileceklerini düşünmelerini istiyoruz. Her türlü şiir kitaplarının haricinde, antoloji ve İlköğretim çocuklarının gelişimini sağlayacak yazılı materyallerin yazılmasını istiyoruz. Bizler bu çalışmaların içinde olmayı ve gereken destek yardımları sağlamak istiyoruz. Sizlere, kendi geleceğiniz için üye olmak düşüyor bunu da yapmanızı istiyoruz. “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz” olunmasını istiyoruz.
Yönetim Kurulu Başkanı
Mürsel Adıgüzel
Üye Olma Koşulları:
1-bağlı Bulunduğu Muhtarlıktan İkamet Bildirimi.
2-Nüfus Cüzdanı Sureti.
3-İki resim.
3-İlk kayıt kabul gideri 80YTL olup, aylık aidatlar 10 YTL’ leyle birlikte, derneğin adresine dilekçeyle başvuru yapmak.
Anadolu Kültür Sanat ve Mozaik Derneği Başkanlığına
Şişli-İstanbul
Derneğinizin tüzük ve çalışma programını okudum. Üyelik şartlarını yerine getirerek üye olmak istiyorum.
Gereğini bilgilerinize arz ederim
Saygılarımla Tarih Adı Soyadı
Anadolu Kültür Sanat ve Mozaik Derneği İmza
Cumhuriyet Mahallesi- Ergenekon Cad. Ergenekon Han. No: 52
Şişli-İstanbul
Adresine Göndermeleri yeterli olacaktır.
| 453 |
Ah O Para
Tencerede aş
Gözümde çok yaş
Ne sevdiğim var.
Ne pul ne para.Bayan görüşte
Sadece düşte
Ne sevdiğim var
Ne pul ne para.Gün başlayınca
Çay aşlayınca.
Ne sevdiğim var
Ne pul ne para.Yak bak,sigara
O duman kara.
Ne sevdiğim var.
Ne pul ne para.Hasta oldum çok.
İlaç alan yok.
Ne sevdiğim var.
Ne pul ne para.Zenginler hep tok
Derde çare yok.
Ne sevdiğim var.
Ne pul ne para.Murat yok baba.
Düşersin dara
Ne sevdiğin var
Ne pul ne para
| 81 |
İdeolojileri Terör İze Etmek 5
5]Oysa, toplumsal işleyişlerin yapılaşılmasına dek düşünücü, demokrasi içinde hak arayıcı olmanın, katilliği olmazdı. Bir taraf mesai, saat başı ücret, kreş hakkı gibi toplumsal yaşamasal olanın yasal talebi içinde idi. Diğer taraf, toplumsal ilişkileşme argümanı olmayan, halk öznel yaşamı içinde olan geleneklerimiz, göreneklerimiz, büyüğe saygı, ulul emre itaat, din iman deyip, acayip bir vatan millet türü soyut kavramlarla, nereye çeksen oraya gider olan argümansızlığın içinde idiler. İç ve dış işbirlikçiler bu güzelim uyanışın iki kanadını da, o iki kanadın kendi mantıklarının değer anlayışları ölçüsünde, terör ize edeceklerdi. Sömürü gibi şerrin uyanışçı, bilinç edinici hayrından, tekrardan bir şer, terörizmi çıkmıştı. Egemen öznelce güç, halkı ve onun bilmezliğini iyi yönlendiriyordu! Artık olaylar toplumsal bir demokratik hakların kullanımı olmayıp; okullar, sendikalar, iş yerleri, şehirler, kasaba ve köyler sendendi bendendi gibi ayrışmalara kaymış, süreç; içinde çıkılmaz bir kan davasının kör dövüşüne dönmüştü. Kurtarılmış bölgeler rezaletine dönüşmüştü. Daha doğrusu toplumsal hareketliliğin uyanışına, bu çatıştımacı süreçler baskın olup; toplumsal uyanış sürecini sindirip yıldırıyordu.Ne vatan işgaldeydi, ne din iman elden gitmişti. Ne de din, iman ve vatan kurtarılmış oluyordu. Ne de sömürülen kesimlerin ve emekçilerin beklediği devrimler ve hak edişler, genel yansıma ile ele geçiriliyordu. Emekler sömürülüyor, vatanın asıl kurtarıcıları olan, toplum yapılaşması olan, silahlı güç; resmi jandarma polis gibi kolluk silahlı güç ve sivil sılahlı güç, orada öylece durup duruyorlardı. Çünkü vatanın işgali söz konusu değildi. Bu bir sanrı idi. Merkezi otorite taraflara ayrılmış, provakasyonlar içine girmişti. Toplumsal yapının, kendi çelişkisini aşabilmesine; yapının meşruiyeti içinde yapının kendi olacaklarıyla dahi, izin vermiyordu. Ortam tam bir kaosun hercü merci idi.Hal bu ki sömürü, ücret, demokrasi, grev bağımsızlık diyen kitlelerin seslendikleri karşı muhatabı, kendilerine karşı olan, halk kitlelerinin kendisi değildi! Aksine, ülkenin haksız kazanç elde ettiklerini düşündükleri, karaborsacı, vurguncu simsarları, işverenleri, işbirlikçileri ve dış egemen güçlerle, yerli feodalizme karşı oluşan bir dirençti bu. Halk hiçte bu hareketin karşısında görülen bir olgu ya da olay değil iken, egemen güçlerin bu muhataplık rolünü, bir kesim halk üslenir olmuştu! Bilmesinler ilik etkisinde kalmış olan halk, karşı muhataplığı da din, iman adına üslenmişti! Asıl muhatapları meydanda olmayıp, yalancı muhataplar meydanı doldurmuştu. Böylece anarşi ortaya çıkmıştı. İdeoloji terörizme indirgenmişti. Egemenler rahatlıkla el ovuşturabilirlerdi.Bu hal egemen sınıfların kendi aralarındaki dayanışmasının gereği olaraktan, halk bilmesinler iliği siyaseti üzerine yansıyan etkileriydi. Biri, halkın bilinçlenmesi olacak ideolojisini konuştururken, diğeri yandaki bilinçlenememe de, güvenlik güçlerinin yanında olma, ona yardımcı olma ve vatan sevme gibi garabetçe (olaylara yabancısılık) hamasi sanal tutumlarıyla, uyanışçı bilinç koyanlarla, çatışmaya çoktan başlattırılmıştılar. Kitlelerdeki samimi vatan sevgisinin hıncı, korku ve sindirme olaraktan; toplumsal hak arayışlarına, bir demokratik hakkın kullanımı üzerine, bir kesim vatandaşına çevrilmişti.'Özgür Dünya' sloganını ortaya atan iki küresel güç, açıktan biri bir tarafı desteklerken, biri de, diğerini destekliyordu! Ama gizliden de her ikisi de, her iki tarafı kışkırtıp, çatışmalarını sürekli kılarak, artık taraflar arasında, bir kan ve öç davası takibini ortaya çıkardılar. Ortam gerilmiş, gerilim şerare atılımlarına başlamış, tam bir kör dövüşünün hükmünü ortaya koyuyordu.Bazen gericiliğin ne olduğu tartışılır. Siz din iman elden gidiyor denişçi tutumun her nazım ve gelişme karşısında, her toplumsal bir hakkın kullanımında, bin yıllardır, dendiğini bilirsiniz. Vatan millet söyleminin de bin yıllardır soyut, kişinin kendi anlamalarından menkul; husumetler tartıştırdığı da bir gerçektir. Üstelik bunlar 1800’lü yıllardan beri Dünya konjonktürüne giren ve yeni sanayi toplumlarının getirdiği yepyeni; hak, hukuk demokrasi ve ahlak kavramlarına karşılık argüman olur cinsten olmayan bir abuklama idiler. İşte gericilik tam da böyle bir şey. Güncel olmayan, genel geçer söylemlerle, toplumsal bir gerçekliliğin ve hakkın karşılığı olmayandı. Siz onca gecikilmiş, toplumsal yaşamlaşmış sorunları, ancak 1950’lerde ve 1960’larda, itibaren geriden gelerek söyleyebiliyordunuz! Halkın bir kesiminin kullandığı argümanı yanlış olabilirdi. Ama o kesime göre argümanları, argümandı! Diğer bir kesiminin argümanları da toplumsal icabın yaşantılaşmasına göre savunulur, meşruiyeti olur, tartışılır bir toplumsal düşünce ifade etme, özelliği taşıyordu. Halkı bir çeşit seyirci gibi düşündüğümüz de; terör ize olan ve terör mağduru olan her iki taraf halk vardı. Bir taraf halkın karşı koymalarının, mevcut toplumsal işleyişlerin aksamasına dek olacaklardan ve sistemin kendi kendisini düzeltmesine dek söylemlerden, beriydiler. Karşı argüman bir fikir ve bir toplumsal argüman olmanın çok çok ötesinde, hiç iler tutar tarafı dahi yoktu. Sonuçta, her iki taraf da bloklar için bir kullanımdı.Bir tarafın tam bir ekonomik dünya görüşleri de yoktu. Görünür yüzü düzeni savunmaktı. Karşısındaki görüş Dünya toplumlarına mal olmuş, karşı konulan ya da o günlerde benimsenen; emekçi sınıfına dek evrensel düşünce idi. Bir taraf işvereni, bir taraf da emeği, devletse her ikisini de, görmüyordu. Oysa, sanalcı yaklaşımın kendisi, marjinal bir yüze tutma olmaktan öte, bir içerik taşımıyordu. İki taraf da yanlış olabilirdi! Yeter ki doğru argümanlarla, aklı selimce ve akillerce, tartışılsındı! Üstelik bu yeni, evrensel olan emekten yana fikirlere karşı, karşı taraf argümanlarını dahi oluşturmaz olduklarından; emekten yana ideolojik söylemlerin karşı tarafını, Allahsız, dinsiz gibi yaftacısıyla; çoğunluğun fikrine tercüman idiler! Çoğunluğun duygularını okşayan, tutumlar içine girildiler. Sanki Allahsız kitapsız olanların emeği, gereksinimleri, yaşama ve söz hakkı olmaz gibiden hipnoz içinde idiler. Oysa emek sorunlarına değin, söylemlerin karşılığı; Allah, kitap, din olmamalıydı! Sürecek
| 806 |
Dumlupınar Yolunda
Sakarya'da ebedilik sırrına eren
Kahramanlar arasından geçiyor tren.
Hatırasız harabeler önünde durup
Duyuyoruz ruhumuzda hazin bir gurup.
Sonra yine tiren sesi, yine yolculuk,
Her saniye karşımızda başka bir ufuk!
Ey bu yolda sıralanan gazi tepeler!
Siz de koşup gelirdiniz bilseydiniz eğer.
Bilseniz ki Dumlupınar önünde yarın
Ayini var hürriyete tapanların!
| 52 |
Dil..pare pare
Üzülürüm üzüntünün üzüntüsüne............................................üzüntüme üzülürken üzüntü...............................................................dil dillenirken............. pare pare.................................. sevinirim sevinirken sevinç................... sevinç de sevinir.......................dil dillenirken pare pare.......................sevinsin diller üzülürken üzüntü......... dili pare............ pare pare.....
| 26 |
Türkiye’nin Gizi
türkiye bir kördüğüm
ipi sıradağlardan
iki kıtayı bağlar
sımsıkı ulortadanhiçbir kılıç kesemez
bu tarihi düğümü
birbirine karışmış
o büyülü gizinitürkiye bir kördüğüm
sarmalanmış dağlarca
birbirine karışmış
halkalarıyla çağlarcatürkiye bir kördüğüm
onda hem sonsuzca yas
hem sonsuzca coşku var
günü gününe uymaztürkiye bir koca burgaç
dünyanın dört yanından
dün bugün ve yarından
her şeyi çeker yutartürkiye bir değirmen
öğütür durur zaman
gelecekten geçmişten
her şey onda aranantürkiye bir köprüdür
altından toprak akar
ay ve yıldız üstünden
sonsuza doğru uzartürkiye bir bilmece
sabahtan akşama dek
çözülür ışıklarca
akşamdan sabaha dek
örer gizini gece
| 93 |
Paletim
Ayva sarı,nar kırmızıUmutlarım mavi, Yarınlarım var, beyaz. Sevgi pembeden yana, badem çiçeği kokusu. Yas örter üstümüzü tülden, siyah gece gibi. Huzurun rengi yeşil, anam gibi. Toprak rengi,vatan gibi Her rengin damlası düşmüş her karışınaŞehit rengi... Kıpkırmızı...Korkularımız var gri rengi En çok ta inancımız var Üç yanı deniz çevirmiş lacivert rengi.Hiç kimse bilmez hepimizin rengi turuncu. Sarıya kırmızı katılmış,Hüzünlerimize aşkla bağlıyız.
| 61 |
Burun Karıştırma Günlükleri-1
BURUN KARIŞTIRMA GÜNLÜKLERİ-1Sıkıntıdan patlıyorum. Çalar saati sabahın altısına kurdum. Ve saat şu an altı. Ben sıkıntıdan uyanığım. Saat çalınca ben sanki gerçekten uyuyormuş da zangırtıyla uyanmış gibi sıçrayarak kafamı ranzanın üstüne küt diye vurdum. Ben kafamı küt diye vurunca üste yatan kardeşim gerçekten kütürtüyle uyandığından, korkudan sıçrayarak ranzadan aşağı pat diye düştü. O pat diye düşünce bende sanki gerçekten patırtıdan korkmuşçasına sıçrayarak kolumu masaya çat diye vurdum. Ben kolumu çat diye vurunca garibim çalar saat Newtonun yasası gereği şangırt diye yere düştü. Bu şangırtıyı kardeşim gerçekten duyunca “Sabah sabah nooluyoh a.ına goyum? ” dermişçesine “Aneeeee! ” diye çığlığı bastı. Bu çığırtıyla subliminalden cezalandırılacağımı düşünerek gerçekten korkarcasına odadan kaçıyım derken kardeşimin yerde yatan bedeninin solucan gibi -vıcırık- diye üstüne bastım. Ben kardeşimin üstüne basınca henüz daha sadece beş yaşında olan kardeşim on sekizlik abisini taşıyamadı -cırt- diye ezildi. O ezilince ben de Newtonun dinamiği gereği süratle yere düştüm. Ben yere düşünce biz halıyla biraz kerkiştik. Halı da benle beraber kayınca halının üstünde ki sehpa, sehpa da bizle beraber kayınca sehpanın üstünde ki anne el yapımı cam vazo ikinci şangırtıyla yere düştü. Kardeşim “Lan yeterin lan sabah sabah! ” dermişçesine “Aneeeee! Anneeeee! ” diye iki kez çığlığı bastı.Annem odaya girdi. “Ne bu hal? İnanamıyorum size yaa! Biz bu gün erkenden Gebzeye düğüne gideriz diye sabahın beş ellisinde kalkalım. Sizin başıma çıkardığınız işe bak! ” dedi. İşte bende buna inanamadım. Annem benden on dakika önce uyanmıştı. Kalleş kadın! Lise hayatım boyunca bir kez benden önce uyanıp bana kahvaltı hazırlamamıştı. Annem yaşım çok büyük olduğundan beni cezalandırmadı, sadece suratıma tükürdü. Ama kardeşim ceza olarak dört gözle beklediği hafta sonu okul gezisine gidemeyecekti. “Üzülme lan! Abin seni o geziye yollar, cebine çikolatanı da koyar, dondurma paranı da verir.” dedim. Kardeşim olacak kardeşim de; “Sabah sabah nooldu bilmiyorum ama kesin senin yüzünden olmuştur p.ç! ” dedi bana. Tam düzgün konuş benimle bakışı atacağım; “Görürsün sen! Ben o geziye gidemiyim, bak o bana elli lira verip de çık dışarı gez dediğin gün üst kattaki komşunun kızı Esra ablayla annemlerin yatak odasında seviştiğini nasıl anlatacam anneme gör.” dedi. P.çe bak! Bir de bana p.ç diyo! Neyse ki kardeşimle biz bu diyaloğu ayna karşısında sırtımız odaya dönük ve annemin hala odada olduğunun farkında olmadan düğün hazırlığı yaparken konuşuyormuşuz da; annemin duymasıyla ben solucan kardeşimin santajından kurtuldum.Annemin hızlıca tekrar suratıma tükürüp nasıl iğrenç bir evlat yetiştirdiğini daha hızlıca car car anlatmasından sonra kravatımda ki tükürüğü silerek evden çıktık.Kravatı da oldum olası sevemedim. Düşünüyorum bu kravat nasıl bir can sıkıntısı sonucudur? İnsan nasıl bir dikkat çekme ihtiyacından kravat yapar? Tam ben bunları düşünürken annem aslında oğlunun ahlaksızlığına dayalı kızgınlığından “Düzgün bağla şunu! ” deyip, zaten direk gibi dümdüz vücudumun tam ortasını hizalamış kravatı sağa sola çekişire çekiştire iyice sıkarak kravatı bulan modacıyı bir kez daha kötü kötü anmamı sağladı.Kapıya bir çıktık, neredeyse tüm mahalle Gebzeye düğüne gidiyor. Kimdi acaba bu evlenen? Mahallece gittiğimizden herkes imece usulü boş yer oldukça birbirlerinin araçlarına yerleştiler. Ben Esranın babasıyla yan yana gittim. Düğün yerine vardığımızda kapıda beni ilk Esranın abisi karşıladı.
Hayat bana kendimi suçlu hissettirmeye çalışıyordu! Ne? Ne yani? Rahibe Teresa mı olacaktık? Neydi bu annemin bana yüklediği ahlaksız kavramının yansımaları? Ayrıca sevişmek neden ahlaksızlık olsun ki? Hem ahlaksızlıksa bile neden sadece bana mal edildi? Sonuçta ben bu olayı Esrayla birlikte gerçekleştirmiştim. Annem kanaryaları çiftleşecek diye odanın en güzel yerine özel çiftleşme kafesi yaptırdı. Abuk subuk, kuşlarda -afrodizzak- etki yapan birçok ot, tohum aradık günlerce ailecek. Üstelik bu olay Ramazan ayına denk geldi. Kimse ahlaktan dem vurmadı ama! Hatta erkek kanarya arada coşkulu coşkulu ötünce annem; “Geniş takılmak istiyorlar! Hadi odadan dışarı! ” deyip, bizim erkek kanarya gol atacak diye Fenerin kaç golünü izleme fırsatı kaçırttırdı bana biliyor musunuz? Tam ben bunları düşünürken Esranın annesi yanıma oturup; “Hoş geldin oğlum! Sen kimlerdendin bakıyım? ” dedi. “Kızınızla yatanlardan! ” diyemedim tabi.Hadi hoppa! Bir baktım düğün Esranın. Damat da çok şık, gelin olan Esra da. Ne biliyim? Acayip şeyler hissettim o an. Çok mutlu görünüyorlardı. Çok sevindim bu duruma. Neredeyse bende mutlu oldum o an. Damadın adı Kamurandı… Ne güzel değil mi? Yeşilçam filmi gibi… Esrayla Kamuran… Eyvah! O da neydi? Çok tutkulu bir ilişki yaşadığım ve gidişiyle çok üzüldüğüm Merve de düğündeydi! Sekiz buçuk ay, altı gün… Tam annem yine düzelt şu kravatı derken, Merve Kamuranın kız kardeşi çıkmasın mı sana? Hemen lavaboya koştum. Aynanın karşısına geçip kendi suratıma tükürdüm. Benim bu ensest ilişkilerin içinde ne işim vardı? Neredeyse sevişmenin ahlaksızlığına artık bende inanıyordum. Derken içeri alaca sakallı, göbekli, ağzında sigara, işemek için pantolunun fermuarını açarken “Oy anasını siiii….” diyen tiksinç bir adam girdi. Bir taraftan pisuvara işiyor bir taraftan da benim aynanın karşısında garip garip konuşmama bakıyordu. “Sıkma canını genç! ” dedi.Hemen kravatımı çıkardım. Aynada ki iğrençliğimi kravatla silip aynayı pırıl pırıl yaptım. Kravatı direk çöpe attım. Kusura bakma kravatı bulan modacı… Sana bir kinim yok da; sadece bırakın neyin hoş olduğuna genel değil, hoşlananlar karar versin.Salona döner dönmez Mervenin yanına oturup “Boş musun kız? ” dedim. Karnıma sert bir dirsek yapıştırıp; “Altan, hayvanlaşma.” dedi. “Eski günlerde ki gibi bir sakızı iki ağızda çiğneyelim mi kız? ” dedim romantik olur diye, bu sefer de çantasını suratıma yapıştırdı. “Hayvan mısın? ” dedi. “Hayvanım. Tasmala, al sürükle beni istemesem bile çek götür.” dedim. Abisine düğün hediyesi diye aldığı kravatı kutusundan çıkarıp boynuma taktı. Güzel ve nazikçe düzeltti. Ve beni kravatımdan kendine çekip ahlaksızca öptü.
O sırada salon alkışa boğuldu. “Evet! ” demişlerdi ve damat gelini öpüyordu. Alkışlarken, salonun yarısı bizi yarısı gelinle damadı izliyordu. Adamların düğüne de iş olmuştuk. Ama sevişmelerimiz kimseye ahlaksız gelmedi. Kardeşim; “Öpüşürken giyiniksiniz. O yüzden tam sevişme sayılmaz.” dedi. Merveyle düğünden sonra plansız bir yerlere gideceğiz. Canımız sıkılırsa da mekan değiştireceğiz. Tabi sıkılırsa… Annem düğün hediyesi olarak Esrayla Kamurana kanaryalarının hepsini veriyor. Ve pasta da çok güzeldi. Düğün de… Hiç canım sıkılmıyor! Ozan Barış CAN
| 956 |
Gurbet
Kalmayız dünyada herkes kiracı
Vermesin Allah’ım büyük bir acı
Hayat acımasız vurdu kırbacı
Sormayın a dostlar gurbetlik acı,Anne,baba,kardeş, dostlar sılada
Yalnız kaldık gurbet elde burada
Eremedim yaşım geçti murada
Sormayın a dostlar gurbetlik acı,Hastalandım kimsem yok ki gelmedi
Geçmiş olsun diyen bile olmadı
Tükendim eridim takat kalmadı
Sormayın a dostlar gurbetlik acı,Hastalığım geçti şükürler olsun,
Böyle dert kimseye Allah vermesin,
Beni unutmayıp soran sağ olsun,
Sormayın a dostlar gurbetlik acıAhmet sen dua et şükürler eyle
Şükret iyileştin Allah izniyle,
Yazdım bu şiiri oku ilmeyle
Sormayın a dostlar gurbetlik acı,
21.09.2010
| 91 |
Nun
NUN (*) Yücelt ki aklı, nunu, yayılsın güzel koku
İlk yaratık kalemse, bil ki ilk vahiy; OKU…07/04/’13
Hanifi KARA (*) Nun: Mürekkep
İşte size 1 400 yıl önceden okuma/yazma seferberliği...Not: Allah (cc): Hz. Âdem’i yaratınca üç seçenek sundu. Bunlar akıl, îman ve hayâ… Hz. Âdem’e bunlardan birini öne çıkarmasını söyledi. Hz. Âdem; aklı tercih etti. Bunun üzerine îman, akıl nerdeyse ben oradayım, hâya ise, îman neredeyse ben oradayım diyerek aklın yanında yer aldılar…
| 74 |
Aşk-ı Kıyam
Aşka, sadakati zırhtan elbise
İnançla kalkanlar ördük ey hasret
Yaptığın son oyun eğer bu ise
Hamleni aşk matla gördük ey hasretBaşını vururken sen taştan taşa
Nasıl gülmeyelim halin temaşa
Büyük konuşması değil de hâşâ
Biz çoktan vuslata vardık ey hasretTarihte kim varsa yakıp yıktığın
Kalbinde zehrolup sonsuz aktığın
Bir de utanmadan üste çıktığın
Aşkları aşk ile sardık ey hasretSana bu sevdanın olmaz ödünü
Çaban ki yıkamaz yarını dünü
Kalp kalbe kıyılan o nikâh günü
Sana darağacı kurduk ey hasretFerhat’ın dağları delen gücüyle
Şirin’in o aşktan kalan öcüyle
Mecnun ve Leyla’nın ayak ucuyla
Çıktığın sehpaya vurduk ey hasretEfsun gözlü yârim ve aşığı ben
“Bize” âşık olup her gün yeniden
Böylece bitimsiz kurtulup senden
Bir aşk-ı kıyama durduk ey hasret
| 120 |
Peynir ekmek arası akıl dokunur böyle
Sen ne zaman kırdın ki şeytanı tam belinden
Bizler niye duymadık vurdun da bam telinden
Yoldan geçenler tutmuş dün köprüde elinden
Peynir ekmek arası akıl dokunur böyle Yazık dostlara küsmüş, bozmuşsun sen arayı
Yolsuza yol yapmışsın harcamışsın parayı
Sürmüş sürüştürmüşsün, ak yüzüne karayı
Peynir ekmek arası akıl dokunur böyle Ömür böyle biter mi? Hep kahırdır hep kahır
Sonsuz sanma zamanı, bir gün dolacak mehir
Senin şifa bildiğin baldırandan bir zehir
Peynir ekmek arası akıl dokunur böyle.Şehrazat TAŞ (MGA)
| 84 |
Babama
Anlamadım birden bire ne oldu,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.
Bedenim eridi al benzim soldu,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Birden bire dertler üstüme bindi,
Ne bıraktı nede sırtımdan indi,
Çetin yendi beni çok çetin yendi,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Sanma sakın saçlarımı kış vurdu,
Dostlar vurdu, yaren vurdu, eş vurdu,
Gül sunduğum canan bile taş vurdu,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Bir damlacık huzuru çok gördüler,
Su istedim lakin zehir verdiler,
Genç yaşımda bire de kara sürdüler,
Erken çöktüm baba, çök erken çöktüm.Hiç bakmadım hataya ve kusura,
Gözümde yok idi ne mal ne para,
Yara aldı gönül bin yerden yara,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Hiç binmedim zalimlerin köpüne,
Karşı çıktım tek başıma topuna,
Sarıldım da yaradanın ipine,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Yükselenler hep sırtıma bastılar,
Yoruldum deyince bana küstüler,
Selamı sabahı bile kestiler,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Bazen ruhum bedenime dar geldi,
Şu kısacık ömrüm bana zor geldi,
Bırakıp gideyim dedim ar geldi,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Yıllarca sevdim de dönüp bakmadı,
Ben yandım da kafasına takmadı,
Onu bırak yoluma da çıkmadı,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Hayat bizi elek elek eledi,
Yıllarca hep toz toprağa beledi,
Daha yaşım ne ki kırkta demedi,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Gelen var mı diye dönüp ardıma,
Bakmadan hep koştum ele yardıma,
Ağır ağır yükler vurdum sırtıma,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Şakağım kırıştı belirgin izler,
Yoruldu ayaklar tutmuyor dizler,
Sizler kadar olamadık ki bizler,
erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.
Gücüm nispetinde mazluma koştum,
Irmak gibi bazen delice coştum,
Hak rızası için dağları aştım,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Demeye gerek yok ortada halim,
Daha fazlasına dönmüyor dilim,
İşte budur babam benim ahvalim,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Ömür bitmedi ki ağlamak boşa,
Daha neler gelir bilmem ki başa,
Tutunup hayata devam uğraşa,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.Gene de yılmadım yıldıramazlar,
Hala kopar içimde fırtınalar,
Dizlerde derman yok vah neye yarar,
Erken çöktüm baba, çok erken çöktüm.
ALİ KARACA Aralık 2003
| 328 |
Bir Gençlik Bekliyoruz.
Her zaman ve mekânda, gücünü Hak’tan alan
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.
Siyâsi ferâsetle, resmi doğru okuyan
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Hafif bir sarsıntıda, dâvâsından kopmayan
Hakk ortada dururken, puta/muta tapmayan
Kur’an’a tam sarılan, sağa/sola sapmayan
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Dünden beri herkese, gösterdin doğru yolu
Her yönden güçlü ol ki, kimse bükmesin kolu
Elinde bilgisayar, ilim, irfanla dolu
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Üzerinde hırkası, bürdesi Kâbe olan
Çölde, dağda, bayırda, ibresi Kâbe olan
Doğu/Batı değil de, kıblesi Kâbe olan
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Çınar ağacı gibi, dallı, budaklı, köklü
At üstünden inmedi, çizme giydi körüklü
O ecdâdın yolunda, şefkât, merhamet yüklü
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Gül yazmalı ninenle, aksakallı ol deden
Dünden beri bu böyle, oldular nefsi güden
Emirlere yapışıp, harama isyan eden
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz.Olan tüm bâtılları, elin tersiye iten
Yalan, yanlış ne varsa, birer birer düzelten
Adâletten şaşmayan, hak/hukuku gözeten
Hem çağdaş, hem de dindar, bir gençlik bekliyoruz…
| 177 |
Aşkın Deryası Sabırla Dolu Sırdır
Aşkın deryası sabırla dolu sırdır
Sabır eden varınca kapısı açılır
Aşk açılır gönüle gülümsemesi serpilir
Aşk ile seven sabırla cennet bahçesine varır
Bu âlemde olmazsa ahrette kavuşur
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurSabırla aşk olmazsa varılmaz hiçbir sırra
Yusuf sabırla sultan olmadı mı mısıra
Sabırsız kul ermez varamaz huzura
Yola devam edemez düşer her bir çukura
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurÂşık Gülveren’im ben aşk kapımı her gün çala vura
Aşk ile beni seven cennet güzeli halimi her gün sora
Aşk ile olunca gönül düşse de yakmaz ki ateşten kora
Aşk bir nurdur her kula nasip olmaz varamaz ki bu nura
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşur
| 136 |
Geciken Adalet, Adalet midir?
GECİKEN ADALET, ADALET MİDİR? Dört yıl dokuz ay özgürlükten yoksun,
Geciken adalet, adalet midir?
Nitelikte değil, sayıda çoksun;
Geciken adalet, adalet midir? Suçunu bilmiyor çoğu mahkûmlar,
Yalana sarılıp gerçeği saklar,
Vurgun vurmada var, emekte yoklar;
Geciken adalet, adalet midir? Rütbe sökülmesi sizce hak mıdır?
Bundan daha soysuzcası var mıdır?
Gerçekten bu giysi bize dar mıdır?
Geciken adalet, adalet midir? Egemenlik ulusun, vekil hapis;
Olmadı siyaset bu denli pis,
Ülkemin ufkunu sarmış yoğun sis,
Geciken adalet, adalet midir? Kaybet eşeğini, bulunca sevin;
Sevinmeyi bırak, gerçekten döğün;
Yalan, yanlışla değil; doğruyla öğün,
Geciken adalet, adalet midir? Şahinim bıkmadan yazıp duruyor,
Gördüğü düşleri, hayra yoruyor;
Değil ulusa, dünyaya soruyor;
Geciken adalet, adalet midir? 11 Aralık 2013/Mustafa Şahin-Malatya
| 118 |
Babaannem ile Hasbıhaller - 1 -
Rahmetli babaannem çok sağlıklı bir insandı zamanında. Sekiz on yaşlarında namaza başlamış ve de ömrünün sonuna kadar; son bir iki senesi hariç beş vakit namazını kılmıştır. Dedem rahmetli, biz doğmadan çok seneler önce vefat etmiş, biz görmedik.Bizim apartman üç katlı aile apartmanı, bu sebeple zırt pırt birbirimize girer çıkarız. Babannem de sıra ile birer ay üç oğlunda kalır. Bir ay biz de, bir ay küçük amcam da, bir ay büyük amcamlarda...Arada anlatır durur bize eskileri, eski günleri; bazen hafif gözleri nemlenir, bazen iç çeker inceden. Kendi düğününü anlatmış bize, çocuklarına torunlarına zamanında. Küçük amcam da, ben de kafaya not etmişiz, düğünün nasıl yapıldığını, neler olduğunu, nasıl olayların geliştiğini...Mezeretlik, zibidilik amcamda da var bende de var biraz. Daha önce konuştuk küçük amcamla, babaanneyi kafalayacağız bu gece...Neyse uzatmayalım amcam bize geldi,kaş göz işaretlerinden sonra, ben sazı aldım elime, başladım konuşmaya.''Yav babaanne, senin düğünün ne kadar güzeldi, ya dillere destan bir düğündü.''gözleri parladı birden, ''he he'' dedi, sonra biraz kendisi anlatır oldu, daha sonra küçük amcam girdi lafa...''Seni ata bindirdiler ya anne, hepimiz oradaydık, Cevdet ağa, Cemal ağa(babamla büyük amcam)ben torunlar,Ahmet, Mahmut, Murat, Dilek, Adnan, amcam hızını alamadı pasa sayıyor. Babaannede jeton düşmedi henüz, kafa sallayıp duruyor. ''He ula he''dedi...
''Ben dodopal idim ata bindirdiler, silah milah da attılarıdı'' tekrar ben girdim lafa''Horon filan oynadık ya babanne senin düğününde,Adnan ağa akordeon çaldı''yine devamla''Senin begin Mahmut ağa oğlanlarla, torunlarla sancı ilacı(Rakı) içtiydi...Babannede yine jeton düşmedi, öbür taraftanda annem ile babam ve diğer amca çocukları renk vermeye başlayınca biraz, rahmetli işletildiğini anlar gibi oldu. ''Siz nerdeydiniz ula o zaman benim düğünümde, daha doğmamıştınız zibidiler''dedi...Tabi biz makaraları koyverdik sülalecek. Allah rahmet eylesin babanneme yad ettik...Dodopal:Gelin
| 275 |
Suffe
öğretmen peygamber, ders yapıyor
suffe ashabı pür dikkat dinliyor
peygambere öğrenci,halkın kimsesizleri
barınacak yerleri olmayan gençleri
ileride Kur’an öğretecek öğrenciler
islam’ı tebliğde donanımlı alimler
Nebevi Mescid’in bitişiğinde yetiştiler
inen ayetler ezberlendi,tefsir edildiler
“Oku” emrinin bilinçli uygulamasıydı
müslüman insanın medeniyet inşasıydı
geleceğin nesli,Peygamber terbiyesiyle
yetişiyordu her biri Nebi’nin izinde
öğretmen okuluydu Suffe
yeryüzü tanıştı bu öğrencilerle
gökyüzü yıldızları kadar çoğaldı
bu güzel insanlar sahabe olarak anıldı
vahy’in ışığında toplumsal konular
dinleyin ey insanlar! !
“…Allah yalancı ve nankör olanları
doğru yola iletmez…” (1)
bu sadece Mekke’lilere değildi
çağlar içinde yaşayacak herkeseydi
Cebrail getirdikçe Allah’dan aldığını
öğretiyordu peygamber, iman ahlakını
arınıyordu şirkten bedevi insan
medeni oluyordu vahy ile yıkanan
karşısında titreyen adama peygamber
”ne oluyor sana”, korkma dediler
kuru ekmek yiyen bir kadının çocuğuyum
“..ben de sizin gibi insanım,
bana vahy edilene uyarım..” (2)
ne kılıç zoruydu ne de zorbalık
insanların koşup gelmesi inanmışlık
kalpleri yatıştıran vahy’in tebliği
hayran bırakıyordu her bedeviyi
“..hased’çilerin hased’leri
ateşin odunu yediği gibi
bütün amelleri yer bitirir..” di
öğretmen peygamber’in dersi
tükenmez bir hazineydi
yeryüzünü aydınlattı
sevgi ve adalet medeniyeti
suffe’nin ışık mü’minleri
peygamber öğrencileri....1-ZÜMER – 3
2-AHKAF -9Mustafa kaya
02.05.2015/çengelköy
| 185 |
Ayırdı Bizi
Yollarım çok uzak kapandı kardan
Yıkıla bu gurbet ayırdı bizi
Haber alamamki o nazlı yardan
Yıkıla bu gurbet ayırdı biziSardı Kara bulut hava bulandı
Başımıza binbir bela dolandı
Güleyim dedikçe gözüm sulandı
Yıkıla bu gurbet ayırdı biziNe gündüzüm gündüz ne gecem gece
Dertler büyüdükçe ben kaldım cüce
Gücüm yetmiyorki bu gizli güce
Yıkıla bu gurbet ayırdı biziİlk bahar gelipte çağlarsa kargun
Aşamam bentleri yorğunum yorğun
Ne etsem ne yapsam yar bana dargın
Yıkıla bu gurbet ayırdı bizi12.12.2013
| 79 |
Olmadı gitti
Ne arkadaş ne dost nede sevgili
Olamadık işte olmadı gitti
Gönlünde yeşeren pembe yaz gülü
Filizlenip açtım görmedin gitti
Umut yıldızımdın kaymadın gittiSevginle doldurdum satırlarımı
Ümitle bitirdim sabırlarımı
Yüreğime sardım kahırlarımı
Sevdanın yolunu açmadın gitti
Umut yıldızımdın kaymadın gittiGörmedin hicranlı bakışlarımı
Bilmedin kalbimin atışlarını
Silmedin sevdamın gözyaşlarını
Aşkımı hiç bile saymadın gitti
Umut yıldızımdın kaymadın gittiSoldurdun sonunda pembe gülümü
Yaşattın gönlüme yaprak dökümü
Ateşle doldurdun aşkta yükümü
Sevda çığlığını duymadın gitti
Umut yıldızımdın kaymadın gitti
| 77 |
Seviyorum Dermisin
yıldız olsam yıldızları peşime takıp saçlarına dökülsem.bulut olsam yağmur damlası olup yağıp yüzüne düşsem.gece olsam rüya gibi pencerenden girip üstünü örtsem.gül olsam gül bahçelerini toplayıp ayaklarına sersem.aşk olsam aşıkların yüreğindeki sevgilerden süzülüp gönlüne girsem.sen sadece SENİ SEVİYORUM dermisin...
| 40 |
Yaz
İlkbahar sona erdi
Geldi Yaz Mevsimi
Sıcaklar başladı
Ağaçlar Meyve verdi Okullar tatil oldu
Yorulan zihinler
Bu mevsimde
Dinlenmeye geçti,dinlendi Çiftçi tarlasında
Mahsulü ile meşkul
Karıncalar Ağustos Böcekleri
Dışarıda bu mevsimde Güneş tam tepemizde
Bize gülümsüyor
Dünyamızı iyice
Isıttı bu mevsimde Güneş Kış,İlkbahar,Yaz,Sonbahar
Hepsinin kendine göre güzelliği var
Yaz mevsimide bir başka güzel
Isıtır Dünyamızı bu mevsim Yaz.
05.11.2000 Kırıkhan/Hatay
| 61 |
Ben
Yüreğimden oluk gibi akarken sözcükler
Nedense kalemime gelince birden kesildiler
Korku bu olsa gerek cesaret gerek
Doğru veya yanlış bir şeyler eklemek Dümeninde benim olduğum bir gemide
Çılgın dalgalarla boğuşmak gibi
Kağıt kalem ve ben... İçimde çılgın dalgalar
Kalemim dümen
Oysa ben!
| 43 |
İzciliğe Çağrı
Hey, dostum bir bak bana
Bekliyoruz seni de bizim obaya
İzci ol, katıl sen de aramıza
Sen de mutluluğu yaşa doya doyaİncileriz biz inanırız Tanrı’ya
Dünyayyı, bedenimizi korumaya söz verdik ona
Hiçbir zararlı yaklaşamaz yanımıza
Tüm dünyayla barışığız pabuç bırakmayız savaşaYardımcıyız gence, hastaya, yaşlıya
Yürekten bağlıyız bu cennet vatana
Katıl aramıza layık ol Ata’na
Sen uyma yan gelip de yatanaİzciyiz dürüsttüz kızarız sahtekara
Kendimizi adadık insanlık onuruna
Daima uyanığız katlanamayız saflığa
İzci uyanıktır basmaz yaş tahtayaLiderim, obam hepimiz izciyiz
Bu ülke için can bile veririz
Şeref, dürüstlük, insan sevgisi ilkemiz
Gel, katıl aramıza yayılsın töremiz29 Ekim 2008
| 99 |
Aşk Var
aşk var
orada bir yerlerde
teline sıkışmış bir notada -sazların-
çeşmelerdeki yosun yansımasında
gecelerin yıldız kaymalarında saklı
sadece hatırlanan anlarında değil
kırılmış binlerce sırça kalplerde -aşk var-aşk var gemilerin direklerinde
savruk yol hikayelerinde
sıcak, demli bir çayda -aşk var-süreyyasında aşk var gökyüzünün
tubasında cennetin
ve ezgisinde tüm şarkıların
kuşların sebepsiz cıvıltılarında
kuytuda inmek zorunda kalan yolcularda
mendireklerde balık tutan balıkçılarda
ağlamayı unutan tüm gözlerde -aşk var-hiç bitmeyecek sanılan şarkıların tükenmiş sözleri
kömüre çalmış gözlerin bıkkınlığı
yahut yıldızımın artık yerinde olmayışı…
sindirilmişliğim…
biliyorum aşk var…
| 86 |
Sevgi Pınarı
Derler ki tok acın halinden anlamazmış
Ya sevgi açlığı, onun ölçüsü nedir acaba?
Sevgiye aç çocuğun midesi doysa ne yazar
Anne Baba sevgisi olacak, dost akraba sevgisiKalbin gıdası sevgidir, saf ve temiz sevgi
Sevgi yoksa kalp doymuyor asla, hep aç
Sevginin yerini alamaz hiçbir şey, ama hiçbir şey
Sevgi, sevgi ile beslenir, doyar ancak sevgiyleSevgi ailede, sevgi okulda, sevgi toplumda
Karşılıksız, menfaatsiz, sonuna kadar sevgi
Gönülden akıveren, kalpten sızıveren duygu
Sevgi duygu selidir, zararsız akıp giden bir nehir Yaşayana sevgi, ölene sevgi, kalana sevgi
Yaratandan dolayı yaratılana sevgi, âleme sevgi
İnsana sevgi, canlıya sevgi, toprağa sevgi
Bırakıver kendini, sevgi içinde yüz, sevgiSevgi pınarı akmalı her evin önünden
Şırıl şırıl, berrak,serin içmeye hazır
Bakanın kendisini gördüğü ayna
Sevgi yansıtan her yöne, her insana
| 124 |
....Barış**
Bir çocuk doğdu..minicik elleri,gözleri..ağlayıp geliyor dünyaya..evren bu kadar sorun içinde kıvranırken,gökyüzü yeryüzü değişirken,yine binbir umutla adı Barış konuldu..Kimbilir onu neler bekliyor..çareleri bulması için geleceği yeni düzenlerle kurtarması için gençliğe bir can daha doğdu..hayırlı olsun dünyaya iyi ki doğdun Barış diyelim..Diyelim ki ellerin uzansın barış getirsin dünyaya,gözlerin umutla parlasın ışıl ışıl...hiçbir çocuk,ana ağlamasın barış içinde kaynaşsın...
| 56 |
Heyhat
bir feryat buluğunda terkettim avuçlarını
yangınına aşık şehirlerde köhnerken ağır aksak
duyubiliyordum küllerimden doğacak griliğimi
bir feryat buluğunda çıktı kılıcım kınındankanayan yağmurlarıyla bir göktü içtiğim
gidiyordu bir bulut ve ağlıyordu kendiliğinden
bir çetrefil soru gibi bakıyorken hayata
kanayan yağmurlarıyla sendin gittiğimbütün kötü alışkanlıklarımı bıraktım heyhattayım
gecenin karanlığında tanımadığım seslerle teşne
bütün kötü alışkanlıklarımı duvarıma astım
kendime bir yağmur bulamadığıma yanmaktayım
| 61 |
Sevgiler
Kaçmak yok derinliklerinden gözbebeklerinin
Yüzünde dingin koyların sessizliği
Koşarsın uçarcasına doruklarına doyumsuzluğun
Sevgi kokulu barış güvercinleri kanatlanır yüreğinden
Tüm sevgilere, tüm insanlara ve yaşanacak aşklara
| 26 |
Biri Var ki Çiçeklerden...
Her çiçek güzeldir elbet. “Allah özene bezene yaratmış”derler ya hani,işte öyledir çiçekler.Allah her birini özenle yaratmış,dünyayı güzelleştirmekle görevlendirmiştir. “Bu çürümüş kemiklere kim can verecek? ”inkârının ve yoktan var oluşun en açık göstergesidir,her karakışta çıplak kalan ağaçların her baharda yeniden canlanması,rengarenk süslenmesi.İşte peygamber efendimiz de böyle bir karakıştan sonra,bu güzeller güzeli Nisan ayında dünyaya gelmiştir; dünyayı güzelleştirmekle görevlendirilen bahar çiçekleri misali.Ama “gül”farkıyla.Dedim ya başta,her çiçek güzeldir dünyada.Ama güller,bir başka güzeldir.İç içe geçmiş o güzel yaprakların her biri,o mübarek insanda bütün o güzel huyların ve davranışların bir araya toplandığının göstergesidir bence.Ne kadar güzel geliyor değil mi düşününce?
Görünüşüyle,kokusuyla,kısacası her şeyiyle farklıdır gül diğer çiçeklerden.Peygamberimiz de öyledir işte.Biz Hz.Muhammed’in ümmetiyiz,her İlahi dini,her peygamberi severiz elbet; her çiçeği sevdiğimiz gibi.Ama iyi biliriz güllerin kıymetini,güzelliğini.İşte bu yüzden belki de,şaşmamak gerek peygamberimizin en sevdiği çiçeğin “gül”oluşuna.Ve tabi simgesinin de.Ne der Su Kasidesi’nde “O’nun bir gül olduğunu ve bin tane gül bahçesine gül verilse onun gibi bir gül daha açılmayacağını”anlatmak için Fuzûli,
Suya versün bağban gülzari zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su
Bu sözden sonra,biliyorum ki her şey boş söyleyeceğim,ama yine de söyleyeceğim.Belki Fuzûli gibi bir Su Kasidesi yazamayacağım.Belki de Süleyman Çelebi gibi bir Mevlid daha,farkını anlatmak için.Ama söyleyeceğim kendimce bir şeyler.Ve şükür edeceğim her zaman yaptığım gibi Yüce Allah’a,bir kez daha.Bana bu güzel peygamberin ümmetinden olmayı nasip ettiği ve her zaman şükredecek aklı verdiği için…
| 228 |
Aşk yakıyor
Gözlerdeki kıvılcımla başlıyor
Sonra tüm bedeni sarıyor
Tutuşturup alev alev yakıyor
Aşk yakıyor aşk acıtıyorAteş olur düşer yüreğine
Yakar derinden derine
İpotek koymuştur kalbine
Aşk yakıyor aşk acıtıyorSızlatır ciğer başları
Döktürüyor göz yaşları
Eritir dağları taşları
Aşk yakıyor aşk acıtıyorUmursamaz dengi dengine
Bakmaz tenine rengine
Esir ediyor kendine
Aşk yakıyor aşk acıtıyor Hayata kahretirip küstürüyor
Kaderine isyan etiriyor
Çok büyük acılar çektiriyor
Aşk yakıyor aşk acıtıyorSeveni sabırsız ediyor
Kimse söz dinletemiyor
Düşürür çöllere deli ediyor
Aşk yakıyor aşk acıtıyorKul tekin aşk güzel diyor
Tadanları sarhoş ediyor
O demden herkes içiyor
Aşk yakıyor aşk acıtıyor14 04 2015
| 98 |
Sona Doğru
Yüreğimde yılların küllendirdiği
Sevda silüetleri
Göğsümdeki bıçak izlerini saymazsak
bir de üç krizin izleri kaldı
Bana hatıra yıllardan
Baharını yaşamadığımız
Yazların hazana dönüş noktasındayız
Kahverengi, kırmızı, turuncu ve
Sarıya çalan
Keklik deresi yaprakları gibi
Gruba inen güneş misali
Yol almaktayız sessizce
Sona doğru.......
| 45 |
G ö z ü n a y d ı n
Isparta ilinde evlat okuyor,
Gülay Erçin hanım yola bakıyor,
Hanenin içinde güller kokuyor,
Yavruya kavuştun gözünüzaydın.Oğulun yanında,kızın yanında,
Rahatlama oldu damar,kanında,
İlerleme arttı şeref şanında,
Yavruya kavuştun gözünüzaydın.Onbeş tatil uzun bir ay kalacak,
Herbiri ayrıca sevgi salacak,
Yataklar,yastıklar,yorgan dolacak,
Yavruya kavuştun gözünüzaydın.Allah'ım korusun nazar deymesin,
Zalime,namerde boyun eymesin,
Hakkıyla çalışsın yokluk görmesin,
Yavruya kavuştun gözünüzaydın.Gizli kamerayla bakıp görseydim,
Süprizler yaparak bende girseydim,
Zeki'den hediye çiçek verseydim,
Yavruya kavuştun gözünüzaydın.18-1-2010
| 79 |
Geliyor Geliyor
Geliyor GeliyorMavi mavi mas mavi
Altın sarısı sırma saçlı
Uzun boylu selvi soylu
Samsun dan bir güneş doğar gibi
Mustafa Kemal Atatürk
Geliyor geliyor
Oy anam oy oy19/ Mayıs 'ta gencim
30/Ağustos Zaferim
29/ Ekimde Cumhuriyet'tim
23/ Nisan da çocuğum ben19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşanın
İstanbul’dan Bandırma vapuru ile
Milli mücadeleyi başlatmak için
Samsun’a geldiği gündür
Gümbür gümbür geliyor
Oy anam oy oy19/ Mayısta Türkiye Cumhuriyetinin ve
Atatürk'ün doğum günüdür
Babası Alirız a efendiden
Anaların anası hasların hası Zübeyde hanım dan
Doğma oğulları mas mavi gözlü sarı saçlı Mustafa sı
Bir güneş gibi doğdu ve dünyaya geldi
Geliyor geliyor
Mustafa Kemal Atatürk geliyor
Oy anam oy oyUlusal Egemenliğin,özgürlük
Ateşinin yakıldığı gündür.
19/ Mayısta Türkiye Cumhuriyetinin ve
Atatürk'ün doğum günüdür,ulusal Egemenliğin,özgürlük
.Ateşinin yakıldığı gündür.Mustafa kemal ve arkadaşlarının sayesinde mücadele sonucu
Nice güzel bayramlar bahşetmiştir,
Bu değerleri kaybetmeden diğer kuşaklara aktarmak
Bilinçli her vatandaş demeli'ki ey Atam bu günü ve diğer
Bayramları bahşettiğin gündür.
Ülkemin'de doğum günüdür
Oy anam oy oy geliyor geliyorMustafa Kemal Atatürk geliyor
Uyan uyan ey gençlik uyanma günüdür çünkü bugün
Bayram 19 / Mayıs Samsundan Bandırmadan bir
Güneş doğdu
Hep coşku içinde kutlanmalı
Ve bu değerleri hep yaşayıp yaşatacağız ve
Cumhuriyet Nesline kutlu olsun.Tek ülke olarak sadece Türkiye'm de Atamın bahşettiği
19/ Mayıs spor ve gençlik bayramı var
Nice güzellikler den,miraslar dan ve devrimlerden bir gün daha
Yaşamanın sevincini iliklerimize kadar hissetmenin onuruyla
30/Ağustos Zaferim Başkomutanlık Meydan
Muharebesi zaferinin ardından kutlanan ulusal bayramdır.
29/ Ekim güven sevinç hareket günüdür
Türk milleti gelecek nesiller bunu unutmamalıdır.
23/ Nisan ben çocuğum sadece benim Ülkemde var sevinç neşe
Mutlulukların en güzeli (23) Nisan da Atamın çocuk bayramı olarak
Olarak miras bıraktığı en güzel armağan ve değerlerden biridir
İyi'ki bu ülkenin çocuğuyum
Oy anam oy oyÇünkü ben Mustafa Kemal Atatürk'ün
Emanetlerinin bekçisiyim.
.Atamızın da dediği gibi bütün umudumuz gençliktir.
Güzel,Ülkemin güzel gençleri bu Ülke bizim hepimizin
Bu bayramlar siz geleceğin gençlerine armağan Atamdan
Geliyor geliyor masmavi altın sarısı saçları ile uzun boylu
Selvi soylu Şahlanmış kır atıyla bir aslanların aslanı
Babayiğitler babayiğidi geliyor ey gençlik uyanda gör
Mustafa Kemal Atatürk geliyor
Oy anam oy oyNice bayramlara...
Tüm gençler in ve tüm dünyadaki genç ve insanlarımızın
19/ Mayıs Spor ve gençlik bayramını kutlar aynı zamanda somada
Yitirdiğimiz geçlerimizin ve şehitlerimizin de 19/mayıs,spor gençlik
Bayramını kutlar,saygı ile anarım..Tarih=19=05=2015= Saat=01=20=İZMİR=Gül Keleş=
*
Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
*
BU ŞİİRİ VE ESERİ YAZAN GÜL KELEŞ ..VE MİRAS CILARINA AİTTİR..(Bir eseri paylaşırken yazar ismini silmek hem kul hakkına girer
hem de kanuni cezası var dır.Karek ter'li İnsanlar Paylaşım
Yaparken Yazarın Adını Silmezler, Bu yazıyı Aynen Paylaşırlar.
UNUTMAYIN Kİ bir eseri güzelleştiren de yazarının adıdır.
Para yada hapis cezası ile karşı karşıya kalmamak için lütfen özen
gösteriniz..GÜL KELEŞ...
| 452 |
Sevgi tartışılmaz yaşanır
Sevgiyi tartışmak yersiz
Sevgi gönülde açan bir filiz
Yeşerip büyüyen
Etrafımızı çevreleyen kocaman bir deniz Sevgiyi tartışmak yersiz
Sevgi yüzümüzde açan bir gülücük
Kahkahaya dönüşen
Dünyamızı aydınlatan kocaman bir ışık Sevgiyi tartışmak yersiz
Sevgi hissetmenin,hissettirmenin ta kendisi
Tam bunaldım derken
Baharda esen tatlı bir esinti Sevgiyi tartışmak yersiz
Sevgi, duyamayanın,işitemeyenin sanki sesi
İnsanın kendinde başlamalı
Sevginin adresi insanın kendisi Sevgiyi tartışmak yersiz
Sevgi bir yaşam şekli
Ağlayan bir çocuğun şefkati
Aç insanın ekmeği Sevgi bastırılmamalı...
Sevgi emek ister,sevgi fedakarlık ister
Sevgi sadece konuşulmamalı
Sevgi sonuna kadar yaşanmalı...
| 90 |
Beyaz Atlı Prensim Ben (1148)
Aşkı bilmez nazlı kızlar
Beyaz atlı prensim ben
Mavi-yeşil gözlü kızlar
Beyaz atlı prensim benÇıkın benim yollarıma
Muhtaçsınız ellerime
Haydi gelin kollarıma
Beyaz atlı prensim benAnnenizden alın izin
Gelip benim ile gezin
Hayaliniz benim sizin
Beyaz atlı prensim benFerhat ile Mecnun ile
Yarışırım korkmam bile
Başımdaki tacım ile
Beyaz atlı prensim ben(28.06.1999/İstanbul)
| 57 |
Yağmur,sen ve ben
Bu gece kararmış gökyüzü sanki içimdeki sevda misali
Yağmur havası var,hem gökyüzünde hem de gözlerimde
Benim gibi gökyüzüde kızmış,yoksa öfkeyle çakmazdı şimşeklerini
Yağmur,sen ve ben var sanki kainatın her yerindeYağmur kokusu girdi mi genzime,gözlerimde bir drama filmi oynar sanki
Yağmurlu bir havada aşık olmuştuk,damlalarla ayrılmıştı ellerimiz
Ne vakit bir damla gökyüzünden intihara kalkışsa bir ağlama sarsar benliğimi
Toprağa düşen ölü yağmur damlalarına bıraktık,sevdamızı bizNe durursun gökyüzüne hakim yağmur,yağsana başıma suskun durma
Ben gözyaşımla sen damlalarınla yarışırcasına ıslatalım aşkı,sevdayı
Bakalım bu gece hangimiz galip çıkacak bu anlamsız yarışta
Bakalım hangimiz önce pes edecek gözyaşları mı yoksa damlalar mı Yağmur bak sen bir yağmaya başla başlayacak benim beddualarım
Önce yüce dağların zirvesine çıkacak sonra oturacak vefasızların yüreğine
Korkma senin damlalarınla dinmez fırtınam,sönmez yangınlarım
Ama sen üzülme yağmur,sığacak fırtınam,yangınım bedenim gibi kefeneSanki yağınca yağmur bütün acılarım damlalar halinde dağılacak yeryüzüne
Kurumuş yüreğim sanki birden yeşeriverecek o serin damlalarınla
Hadi yağ artık,açtım avuçlarımla,yüreğimi,düş artık yüzüme
Bu gece bir tek duam var Allah’tan yağmur yağsın yeter banaGözlerim beklerken yağmuru sabaha karşı uyuyakalmış
Yağmur yağmasını istedim,nasipte rüyamda seni görmek varmış
Uyandığımda içimi bir korku,etrafı toprak kokusu sarmış
Yağmur ben uyuduğumda sabaha karşı yağmışSENİN BANA HARAM OLDUĞUN GİBİ
YAĞMURLA AĞLAMAKTA BANA HARAMMIŞ Murat CEYLAN
| 200 |
Otuz Beş
Yolun ortasında durmuş
Orta boylu bel otuz beş
Saçları gerdana vurmuş
Zülfündeki tel otuz beşKaldırıp baktı başını
Kalem sandım ben kaşını
Sormadan bildim yaşını
Elindeki gül otuz beşDoğrulup baktım serine
Bıçak saplandı derine
Ben yaşlanayım yerine
Sen hep böyle kal otuz beşKara’yım düşündüm dünü
Aşk ile eğirdim yünü
Bugün dostun doğum günü
Ömür yarı, yıl otuz beş
| 59 |
Milli Askim
Milli askim sensin benim,
ey kirmizi beyazim!
Nasil geldik finale biz,
attigimiz gollerle.
Son saniye dediler bizi begenmediler,
yedikce golleri, ahlar oflar cektiler
Girmesekte eu ya, topragina basmisiz,
Yüzlerce milllet toplanmis,
Türkiye gol bagirmisiz,
Kayip etsekte ne cikar,
biz sevgiyi kazanmisiz,
Serefimizlekayip edip, sakince ayrilmisiz Türkiye gol gol gol, Türkiye gol gol gol
| 55 |
Kırmızı Kaşkol ''üsküdar''
Kırmızı Kaşkol'
ÜsküdarSenin kırmızı bir kaşkolun vardı.
benim Beyazıt'tan aldığım sahte deri montum.
ve biz ne zaman Üsküdar'a gitsekmuhtaçtık birbirimize.Uzunca bir deniz yolundan geçerdik Üsküdar'a.
İskeleye ilk adımı sen atardın ardındanannesinin elini bırakmayan çocuk misali ben.
Kopamazdım ki senden annem gibi sevmiyordun belki ama
annem kadar seviliyordun...
Vapur'da martıları izlerdik.Adeta gökyüzüyle sevişiyorlardı.
Herkes Simit atıyordu,biz kıskandırırcasına ''aşk'' atıyorduk.
Herkesden farklıydık.
''herkez''dik biz...
Bir vapur çığlığı kesiyordu sevişmelerimizi.
Biz ne zaman Üsküdar'a gitsek yağmur yağardı...
hep hazırlıksızdık her zaman ıslanmaya mahkûmduk.
Pollyanna sürtüğü bok yesin,yetmiyorduk işte birbirimize!
Islanırdık Üsküdar'da.Islanan ellerin içimi yakardı,serin bir ateş misaliydi avuçların.
Benim sahte deri montum vardı.
senin Kırmızı Kaşkol'un.
Siper ederdik birbirimize yapmacık aksesuarlarımızı.
kokunu koklayamazdım ki incecik boynundan.
ama,
Kırmızı Kaşkol ''sen'' kokardı.
yağmur bitmesin diye dua ederdim...
| 126 |
Anahtar Kaybettiğin Yerde
İnsanlık var olduğundan beri; sayısız, başarılı komutan, mucit, sanatçı, mimar, filozof ve daha birçok meslek dalından kimseler yetiştirmiştir.
Tarihe geçmiş büyük komutanların yaptıkları büyük ve kanlı savaşlar aslında bir arayışın sonucudur, belki de bilmeyerek aslında bir şeyler aramışlardır, milyonlarca insanın gerçekleştirdiği tarihin akışını değiştiren büyük kavimler göçü, büyük mucitlerin kusursuz icatları, tarihe misafirlik etmiş her bir sanatçının bıraktığı ölümsüz eserler, yaptıkları yüzyılları aşan mimari yapılarla dönemin mimarları ya da insanlığın gelişmesinde gözden kaçamayacak ölçüde öneme sahip diyalektik üstadı filozoflar, hepsi bir arayışın sonucu varmıştır tarihin onları topladığı mahalleye…Her gelen nesil bir önceki neslin bıraktığı ayak izini takip ederken
Kimi zaman da kendine anlamsız gelen bazı ayrıntıları atlamış
Ve bunun sonucunda yanlış taraflara yönlenmiştir,
Kaderini ararken, insani hatalar yapmış
Ve yanlış yerde aramıştır kaderinin anahtarını.Peki, sadece kan dökmek miydi tarihe adı geçen komutanların yaptıkları büyük savaşların sebebi, yoksa insan nefsinin dayatması bir çeşit üstünlük kurma egosu mu? Neydi Büyük İskender’i doğduğu coğrafyadan binlerce kilometre uzakta olan Hindistan’a getirten sebep,
Ya da kavimlerin kaderini değiştiren o büyük göçün sebebi neydi tam olarak;
tarihi atıklarımızı bir kenara bırakırsak? Edison neden buldu ampulü kitap okuma merakı yoksa,
Newton, canı elma çektiğinden mi fark etti yer çekimini,
Archimeth başka ülkeleri gezip görme merakından ve gemi yapma hobisinden mi buldu suyun kaldırma kuvvetini, Betthoven, doğuştan apsolit olduğundan mı sağır olmayı seçip,
En iyi bestelerini bu dönemde kazandırdı insanlığa
Ya da O’na bu halde iken bile eşsiz besteler yaptıran neydi?
Mimar Sinan Padişah’tan korktuğundan mı yapmıştı Selimiye Camisi
Ve benzeri eserlerini,Sokrates kendini kanıtlama merakından mı yazmıştı Devlet’i,
Aristo bugün bile O’ndan bahsedelim diye mi yetiştirdi onca öğrenciyi;
Yoksa doğru bildiklerini anlatmasından dolayı mı
Tarih adını bugüne taşıyarak O’nu ödüllendirdi? Picasso ne diye yaptı o kusursuz resimleri,
Soğuk Fransız gecelerinde soğuktan ölmemek için severek yapıp, mecburiyetten yaktığı tabloları kafaya takıp mı delirdi;
O, deli değildi de bizim aklımızla buluşmamız mı biraz gecikti? Mevlana; öldüğünde, babasının tabutu önünde ayağı kalksın diye mi yazdı mesneviyi, Yunus, sadece şiir söyleyebilmek için mi buldu Taptuk Emre’yi?
Yapılan her şey bu kadar basit olabilir miydi? Ya da her geçen yıl artan savaş veya farklı nedenlerle insanlığa peydahlanan kıyım, yine insanın karışan kafasının sebebi miydi? İnsan, neden kendini anlamaktan vazgeçti? Neydi bizden öncekilerin arayışının sebebi, insanın kendi ruhuna kavuşma isteği mi? Zira insanlık aslında yüzyıllar boyu kendi içine varmak için seyahat etti,
Kabuk değiştirerek farklı yüzlerde macerasına devam etti,
Bazen gözden kaçırdı var olma sebebini ve farklı yönlere gitti, İnsanlık aslında anahtarı kafasının karışık olduğu o zamanlarda kaybetti,
Aslında her birinde doğuştan var olan anahtarın izini
Ve böylece her nesil anahtarı yanlış yerlerde aradığından bir türlü sonuçlandıramadı
İçsel seyahatini; Sadece kendini aradı insan, ilk günden bu yana,
Saniyelik bir yolculuk için yüzyılları kat etti,
Oysa aradığı şey, yani anahtar O’nun içinde, kaybettiği yerdeydi… 29 Kasım 2008
İstanbul
| 456 |
Sevgi 2
Sevgi;
Özlemdir, hasrettir, sevdadır
Rüzgarın çiçekleri, gül yapraklarını okşamasıdırSevgi;
Gözyaşıdır, ağıttır, gazeldir, şiirdir
Yüreğin en derin kaynaklarından kopup gelen fırtınadırSevgi;
Aşıkın maşukta,
Maşukun aşıkta yok olmasıdırSevgi;
Aşıkın kendisini maşukta bulmasıdırSevgi;
Düşünceleri karıştırmaksızın
Kâr, zarar ayrımı yapmadan
Sevgilinin menfaatlerini gözetmektirSevgi;
Patladı mı püskürtüğü lavlarla
Dokunduğunu yakan bir volkandırSevgi;
Fedakarlıktır, merhamettir
Sevgiliyi kaybetme korkusudurSevgi;
Yağmurun toprağa yağması
Güneşin dünyayı kucaklamasıdırSevgi;
Yaratanın yaratılana rahmeti, merhametidir
Resûlün ümmetine şefaat gözyaşlarıdırSevgi;
Kulun yaratanda yok olması
Sevdiğini Allah için sevmesidir© Seyyid Burhaneddin Kekeç
| 79 |
Burnaz
Buranın adı akdeniz
Plajımızın ismi burnaz
Kızlar burada çok yapar naz
Akşam olunca bir şeyleri kalmazDünyada yok buradaki kumsal
İnsanlar giyerler hep al al
Uzan yat güneşini bol al
Ne hoş olur birde bulursan sal
| 36 |
Mahtum Kulu
Hayatı:Mahtumkulu Firâkî, Türkmen klâsik edebiyatının yapılanmasına önderlik eden, doğu edebiyatının yayılıp gelişmesine katkısı olan, yeri zor doldurulacak bir sanatçıdır. Mahtumkulu, 18. yüzyılda yaşamış, Türkmen yazı dilinin temelini atmıştır. O, halkının özgürlüğünü, bağımsızlığını arzu etmiş, halkın sevgisini kazanmış bir şairdir. Mahtumkulu şiirlerinde “Firâkî”, mahlasını kullanmıştır.
Mahtumkulu, 1733 yılında Etrek nehrinin boyunda yerleşen “Hacıgovşan” denilen köyde doğmuş, hayatının çoğunu Etrek, Gürgen civarlarında geçirmiştir. Türkmenlerin “Göklen” boyunun “Gerkez” aşiretindendir.
Mahtumkulu’nun yetişmesinde babası Devlet Memmet Azadî’nin büyük emeği vardır. Devlet Memmet Azadî (1700-1760) de döneminin ünlü, dünyevî ve dinî bilgilerini, Arapça, Farsça, Çağatayca ve Türk dillerini çok iyi bilen mutasavvıf, âlim ve şairdir. Mahtumkulu ilk derslerini babasından almıştır. Babasından ve köy okulunda Niyaz Salih adlı molladan ilk dersleri aldıktan sonra, Halaç’taki İdris Baba Medresesinde öğrenim görmüştür. Öğrenimine Buhara’daki Kökeldaş Medresesinde devam etmiştir. Daha sonra Hive’deki Şirgazi Han Medresesinde üç yıl öğrenim görerek temel eğitimini almıştır.
Mahtumkulu, Türkmenistan’ın doğusundan batısına, sonra Afganistan’a seyahat etmiş, oradan Hindistan’a geçmiş ve orada altı ay kaldıktan sonra Kâbil üzerinden Özbekistan’a
Margelan, Semerkent şehirlerine seyahat etmiş, Türkistan şehrinde bulunup Hoca Ahmet Yesevî’nin müderrisleriyle görüşmüş, Buhara’ya gelmiş, sonra Hive şehrine gitmiştir. Nizamî, Nesimî, Fuzulî ve Nevaî gibi üstadları okuyarak bilgisini arttırmıştır. Geçimini gümüş ustalığı ile sağlamış ustalığıyla ünlenmiştir.Mahtumkulu, şiir yazmaya genç yaşlarında başlamış, ilham kaynağını, halkın yaşam zorluklarından almış, yaklaşık 700 şiiri günümüze ulaşmıştır. Şairin işlediği konuları; vatan sevgisi, birlik- beraberlik, Türkmenlerin birleşmeleri, sosyal dengesizlik, öğütleri, aşk ve tasavvufla ilgili konular, mertlik, namertlik, kahramanlık, insanı sevme, dostluk vd. olarak sıralayabiliriz.
Mahtumkulu’nun şiirlerinde Türkmenlerde ahlak anlayışının, sabır, şükür, tevekkül, mertlik, doğruluk gibi yüce değerlerin, azimli, kararlı olarak çalışmanın gerekliliğini tasa ile işin
bitirilemeyeceğinin işlendiğini görüyoruz. Mahtumkulu’nun dili, yaşadığı dönemin halk dildir.
Mahtumkulu’nun edebî kişiliğinin oluşmasında tasavvufun derin etkisi olmuştur. Ahmet Yesevî’yi üstad kabul etmiş, kendisinden önceki mutasavvıflardan yararlanarak yeni yorum ve yöntemlerle şekillendirdiği sufistik çizgiyi devam ettirmiş, geliştirerek günümüze önemli bir edebî-manevî miras bırakmıştır.Mahtumkulu’nun divanında yaşadığı dönemin derin sosyo-kültürel izleri vardır. 18. yüzyıl, Türkistan’da Mahtumkulu şiirlerinin yüzyılıdır. Türkmen halkı 18. yüzyılda yaşadığı sıkıntılara rağmen kültür hayatındaki verimliliğini kaybetmemiştir. Köroğlu, Şahsenem-Garip, Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Dede Korkut gibi halk destanları sosyal ve
kültürel hayatı olumsuz olarak etkileyen bütün olaylara rağmen dilin ve edebiyatın canlı kalmasını sağlamıştır. Mahtumkulu, Türkmenleri her fırsatta birlik ve beraberliğe davet etmiştir.Mahtumkulu, halka yararlı olacak pek çok öğüt şiirini, atasözlerindeki edayla yazmıştır. Vefa, yiğitlik, tok gözlülük, cömertlik gibi yüksek ahlâkî değerleri telkin etmiştir. Mahtumkulu, bazen halkın öncüsü, bazen de savunucusudur. Mahtumkulu, halkın uğradığı her türlü haksızlığı, zulmü, yoksulluk, kıtlık ve hastalıktan duyduğu acıları ve şikayetlerini şiirlerinde yansıtır. Bunlar kamuoyunun görüşlerinin bir tür yansımasıdır.Şairliğinin yanında*mutasavvıf*ve*düşünür*de olan Firakî, 1797 yılında yaşamını yitirdi. Mezarı, İran'ın kuzeybatısındaki Aktokay köyünde bulunmaktadır ve İran hükûmeti tarafından anıt mezara dönüştürülmüştür.
***
KALMIŞIMCahilliğin cuşı çıktı başımdan,
Ben ol cuştan hali bolup kalmışım.
Bir gama ulaştım gittim huşumdan,
Bu dert ile dolu bolup kalmışım.Başım yüz heveste gönlüm coşkunda,
Girdaba düşmüşüm deli taşkında,
Necd dağında gezen Mecnun aşkında,
Yanar odlu Leyla bolup kalmışım.Yiğitlik faslını kışa yetirdim,
Kamillik kiştisin derya batırdım.
Büyük fikre kaldım aklım yitirdim,
Diri iken, ölü bolup kalmışım.Bu dünyayı göçüp baran göç bildim,
İşini bet andım, özün puç bildim,
Önün oyun gördüm, sonun hiç bildim
El içinde deli bolup kalmışım.Mahtumkulu faş eylegil sözünü,
Felek muştı hak etmeyen gözünü,
Bu vakte dek yaş bilirdin özünü,
İmdi gör, bak, ulu bolup kalmışım.
***
Ziyan EylediKaygıyla gamla aziz ömrüm soldurup
Kötü felek azap, ziyan eyledi.
Yazan kitaplarımı sele kaptırıp
Gözlerimin önünde, beni giryan eyledi.Gaflette düşman aldı taşımızı
Dağıttı her yana akranlarımızı.
Beş yılda bir kitap eden işimiz
Kızılbaşlar alıp, viran eyledi.Bir nice kolu bağlı kul oldu,
Niceleri önünde sararıp soldu.
Kime ne verdiyse fazlasını aldı,
Herkese belli bir fiyat eyledi.Kötü felek acımasız, bana bildirdi
Ağlamaktan gül yüzümü soldurdu.
El yazması kitabımı sele kaptırdı
Düşmanımı ceyhun, derya eyledi.Nicesi dünyada kaldı bir kişi,
Nicenin ağzını doldurmaz aşı.
Nicenin matemden kurtulmaz başı.
Gece gündüz feryat figan eyledi.Yakar kötü feleğin cebri cefası
Yalandır, inanmayın, ahdi vefası.
Mahtumkulu, yok bu sözün hatası
Felek boyumu posumu eğri eyledi.(Mahtum Kulukaynak:
Prof. Dr. Erman Artun - Şair Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Sanat, Estetik ve Üslup(Makale)
| 658 |
Umut
işler atom reaktörleri işler
yapma aylar doğar güneş doğarken
ve güneş doğarken çöp kamyonları
ölüleri toplar kaldırımlardan
işsiz ölüleri aç ölüleriişler atom reaktörleri işler
yapma aylar geçer güneş doğarken
ve güneş doğarken köylü aile
erkek kadın eşek ve karasaban
saban koşulu eşekle kadın
toprağı sürerler toprak bir avuçişler atom reaktörleri işler
yapma aylar geçer güneş doğarken
ve güneş doğarken ölür bir çocuk
ölür bir japon çocuğu hiroşima'da
on iki yaşında ve numaralı
ve ne boğmacadan ne menenjitten
ölür bin dokuzyüz elli sekiz de
ölür bir japon çocuğu hiroşima'da
dokuzyüz kırkbeş te doğduğu içinişler atom reaktörleri işler
yapma aylar geç....................
| 100 |
Tekerrür
Saçın nefret tohumlarını saçın
Saçın misket bombalarını saçın
Süzün acıları anaların gözlerinden
Yeni kahramanlar damıtsınlar kendi
İmbiklerindenYüz yıl önce de yedi düveldiniz
Saçtıktan sonra nefret tohumlarını
İşbirlikçilerinizle güzel yurduma
Geldiğiniz gibi geri gittinizSaçın nefret tohumlarını saçın
Saçın misket bombalarını saçın
Sayın petro-dolarları şehitlerin cebinden
Yeni destanlar yazsınlar yattıkları yerdenYüz yıl önce bozkırda top-tüfekdiniz
Kırk yıl önce cangılda napalmdiniz ya
Bu gün de akıllı füzelersiniz çöllerde
Dün olduğu gibi bu gün de geldiğiniz gibi
Gideceksiniz 31.03.2003
| 76 |
O Mavilik Derdi
Beni uykudan uyandırır uyandırmaz
Dünyanın bütün huyları yüzünde
Ben bunlardan birini seviyorum en çok
Sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
Tutsam tanelerini
Sevincin gözyaşları derdim buna.Bir süre ba....................
| 32 |