poes
stringlengths 103
153k
| poe_length
int64 21
20.9k
|
---|---|
Atatürk'ü Duymak
Ulu rüzgarlar esmedikçe,
Yaşamak uyumak gibi.
Kişi ne zaman dinç?
Dalgalanırsa bayrak, bayrak gibi.Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz?
Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik,
Ekmek olmak için önce
....................
| 31 |
Aşk
bir tek senin görebileceğin bir yerden
sana gülümsüyorum...
onların duydukları kahkahalarım değil
aşkı tarif gerekirse sana
anlatayım
aşk ne biliyor musun
benim sana yaşadığım,
senin durmadan üstüne bastığın...
| 29 |
A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 28 Aslan Kimin Dedesi?
A. Sınıf Tiyatrosu Oyunu 28
ASLAN KİMİN DEDESİ? ..
Yazan: Fevzi GünençOYUNDAKİLER:BABA FİNO:
KÜÇÜK FİNO:
ANNE KEDİ:
KIZ KEDİ:
FATMACIK:ORTAM: Bir evin bahçesi, Ortada kedilerin tırmanabileceği kısa boylu bir ağaç var. KIZ KEDİ: (Koşarak sahneye girer) Anneee! Şu finoya baksana, beni kovalıyor! ..
ANNE KEDİ: (Önce sesi duyulur sonra kendi sahneye girer.) Ağaca tırman kızım! Ağaca tırman, ağaca…
KÜÇÜK FİNO: (Sahnede küçük kediyi kovalar.) Kaçma korkak kedi! Şimdi yakalarım seni.
BABA FİNO: (Sahneye girer.) Aferin küçük fino! Aslansın sen! Yakala onu!
KIZ KEDİ: (Ağaca tırmanır) Pışşık, kolaydı…
ANNE KEDİ: (Ağaca tırmanır.) Aferin sana kızım! Bir anda ağaca nasıl da tırmandın!
KIZ KEDİ: Ben tırmanırım anne! Kimin kızıyım? ...
ANNE KEDİ: Canım benim…
KÜÇÜK FİNO: Ağaca tırmanmasıydın gösterirdim sana.
ANNE KEDİ: Siz de tırmansanıza ağaca. Aslanmış… Pabucumun aslanları sizi...
BABA FİNO: Aslan tabii benim oğlum. Aslanın oğlu aslan olur.
ANNE KEDİ: Aslan baba da sen misin yoksa?
BABA FİNO: Benim, beğenmedin mi?
ANNE KEDİ: Beğenemedim.
KIZ KEDİ: Ben de beğenmedim.
ANNE KEDİ: Sen sus. Çocuklar büyüklerin tartışmasına katılmaz.
KIZ KEDİ: Peki anne. Zaten ben annesine değil, şu fino çocuğa söylüyordum.
BABA FİNO: Benim çocuğum da aslan, babam da aslandı.
ANNE KEDİ: Aslanın yelesi olur. Hani sizin yeleniz?
KÜÇÜK FİNO: Sahi baba, madem aslanız, neden yelemiz yok?
BABA FİNO: Kes sesini sen, benim küçük aslanım.
ANNE KEDİ: Hah hah haaa! Küçük aslanmış.
KÜÇÜK FİNO: Ben yele istiyorum… Bana ne, ben yele istiyorum…
ANNE KEDİ: Hah haay! Yele markette satılıyor. Gidin de alın…
KIZ KEDİ: Yele ne anne?
ANNE KEDİ: Yele aslanların boynundaki uzun kıllara denir, aslan kızım. Hani atların da boyunda vardır ya, öyle.
BABA FİNO: Ne? Aslan kızım mı? Şu kedilere bakın siz. Şimdi de aslanlığa soyunuyorlar.
ANNE KEDİ: Soyunuruz elbet. Aslan sizin değil, bizim dedemiz.
BABA FİNO: Utanmasanız aslan bizim atamız diyeceksiniz.
ANNE KEDİ: Öyle zaten.
KIZ KEDİ: Anne, benim yelem nerede?
ANNE KEDİ: Çocukların yelesi olmaz aslan kızım. Dedelerin olur.
BABA FİNO: Aslan nerden sizin dedeniz oluyormuş bakalım sefil kediler?
ANNE KEDİ: Sefil olan sensin.
KÜÇÜK FİNO: Baba, kedi sana sefil dedi.
BABA FİNO: Deyip dursun bakalım. Önce ben ona dedim ya. Ne olacak, taklitçi…
KÜÇÜK FİNO: Sana sefil, dedi baba! Ona haddini bildirsene.
BABA FİNO: Ağaçtan inse bildireceğim ama inmiyor ki?
FATMACIK: (Sahneye girer) Yine ne yaramazlıklar yapılıyor bakalım burada?
KIZ KEDİ: Şu Fino çocuk beni kovaladı Fatmacık abla.
FATMACIK: Kedi kızı niçin kovaladın Küçük Fino?
KÜÇÜK FİNO: Bana dilini çıkarttı.
FATMACIK: Küçük Finoya dilini niçin çıkarttın Kedi kız?
KIZ KEDİ: Yok valla, ona çıkartmadım dilimi. Ben tüylerimi yalıyordum.
KÜÇÜK FİNO: Benim yüzümde mi senin tüylerin?
FATMACIK: Anlaşıldı anlaşıldı. Sizin canınız oyun oynamak istemiş. Bu kadarı yeter ama. Birbirinize sataşmayın artık.
BABA FİNO: Sataşmayacağız ama onlar da dedemize sahip çıkmasınlar.
FATMACIK: Dedeniz kim?
BABA FİNO: Aslan…
ANNE KEDİ: Doğru değil bu! Aslan onların değil, bizim dedemiz.
FATMACIK: Anlaşıldı. Bugün yine öğretmenlik yapmam gerekiyor size.
BABA FİNO: Yap Fatmacık abla, yap.
ANNE KEDİ: Sen ne söylersen doğrudur.
FATMACIK: Hepiniz da benim bilgilerime güveniyor musunuz?
HEPSİ: Güveniyoruz.
FATMACIK: Öyleyse iyi dinleyin. İki tür yırtıcı hayvan ailesi vardır. Bunlardan birisi aslanlardır. Aslanlar, kurtlar gibi, çakallar gibi köpekgiller ailesindendir.
BABA FİNO: Gördün mü kedi hanım? Kimin dedesiymiş aslan? ..
KÜÇÜK FİNO: Amma kalabalık bir ailemiz varmış ha…
BABA FİNO: Ne sandındı küçük aslanım…
ANNE KEDİ: (Ağlamaklı) Yani aslan bizim dedemiz değil mi Fatmacık abla?
FATMACIK: Değil… Ama aslanlar kadar güçlü bir yırtıcı gurup daha var. Kaplanlar…
ANNE KEDİ: İyi ama bundan bize ne?
FATMACIK: Bize ne olur mu? Aslanlar gibi güçlü yırtıcı olan o görkemli kaplanlar da kedigiller ailesindendir.
ANNE KEDİ: Ne! Sahi mi? Bizim dedemiz kaplan mı yani?
FATMACIK: Kaplan… Ama aslına bakarsanız o sizin dedeniz değil, siz onun dedesisiniz.
ANNE KEDİ: Nasıl olur? .. Anlayabildiysem Fino olayım.
BABA FİNO: Sataşma var Fatmacık abla.
FATMACIK: Haydiii.. Sataşma filan yok. İkinizin de anlı şanlı dedeleriniz var. Onlarla ne kadar övünseniz azdır. Şimdi bunun keyfini çıkartın.
ANNE KEDİ: Haklısın Fatmacık abla. (Baba Fino’ya) Fino beni tutamaz… (Kaçar)
BABA FİNO: (Kovalar) Yakalarsam görürsün…
KIZ KEDİ: Küçük Fino da beni tutamaz… (Kaçar)
KÜÇÜK FİNO: (Kovalar) Yakalarsam görüsüsün gününü…
FATMACIK: (İzleyenlere döner) Yüz yıllardan beri, kediler kaçar, köpekler kovalar. Köpeklerin kedileri yakaladığını ne gördüm ne duydum. Zaten yakalamak için kovalamaz onlar da kedileri. En çok zevk aldıkları oyundur bu kaçıp kovalamaca onların. Kedilerin ve köpeklerin de oyuna ihtiyaçları var, değil mi?
HEPSİ: Var var…
FATMACIK: İzninizle son bir öğüt vereceğim. Biliyorum öğütler bir kulaktan girer, öbüründen çıkar. Bedava olduğu halde kimse almaz öğüdü. Ama ben yine de söyleyeceğim. Açın kulaklarınızı.KEDİLERLE FİNOLAR KOVALAŞMAYI BIRAKIR.ANNE KEDİ: Biz de açalım mı?
FATMACIK: Siz de açın. İşte öğüdüm: Hayatta siz siz olun…
BABA FİNO: Eee?
FATMACIK: Hepsi bu kadar. Siz siz olun!
ANNE KEDİ: Ama böyle başlayınca ardı gelir sözün. Değil mi Fino kardeş.
BABA FİNO: Bence de öyle. Siz siz olun deyince ardı gelmeli sözün. “Siz siz olun kavga etmeyin” gibi
ANNE KEDİ: “Siz siz olun yaramazlık etmeyin,” gibi.
KÜÇÜK FİNO: Biz biz olalım, kedileri kovalamayalım gibi.HEPSİ GÜLER.FATMACIK: Siz siz olun. Ardı önü bu öğüdümün:
KÜÇÜK FİNO: Kusura bakma Fatmacık abla. Ben küçücük bir finoyum. Her şeyi kolaca anlayamıyorum. Bunu da anlayamadım galiba.
KIZ KEDİ: Aslına bakarsanız ben de her şeyi kolayca anlayamıyorum.
Büyüyünce anlarım herhalde.
BABA FİNO: Annen büyümüş. Sor bakalım o anlıyor mu?
ANNE KEDİ: Valla ben de anlamıyorum Fino baba. Sen?
BABA FİNO: Ben de…
FATMACIK: Hayret… Sözüm o kadar da karmaşık değil oysa. Size diyorum ki, “Siz siz olun! Başkası olmayın.
ANNE KEDİ: İstesem de olamam ki zaten. Ben bir kediyim. Fino olabilir miyim hiç?
FATMACIK: Öyle değil. Yani siz siz olun, sadece kendinizle övünün. “Dedem şuydu, ninem buydu” demeyin. O onlarla övünmeyin. Kendiniz övünülecek kimse olun.
BABA FİNO: Aslan dedemle övünmeyecek miyim yani şimdi ben?
ANNE KEDİ: Ben? .. Ben de kaplan dedemle övünmeyecek miyim?
FATMACIK: Övünün canım elinizden alan mı var? Soyunuzla da övünün ama siz de soyunuzun en iyisi olmaya bakın, kendinizle övünün.
BABA FİNO: Hımmm. Bu doğru galiba.
KÜÇÜK FİNO: İyi ama bir kedi nesiyle övünebilir ki?
ANNE KEDİ: Sen kendine bak bücür Fino.
KÜÇÜK FİNO: (Ağlar) Babaaa… Bana bücür dedi…
ANNE KEDİ: Bücür değil misin?
KÜÇÜK FİNO: Bücür ne ki?
ANNE KEDİ: Al sana cahil bir fino. Daha bücürün olduğunu bile bilmiyor. Kendisiyle nasıl övünebilir bu?
BABA FİNO: O daha öğrenememiş olabilir kedi hanım. Ama babası biliyor. Bücür güzel, hoş, sevimli, ufak tefek demektir.
KÜÇÜK FİNO: Aaa! Ne güzel! Teşekkür ederim kedi hanım teyzeciğim.
ANNE KEDİ: Niye?
KÜÇÜK FİNO: Bana güzel, hoş, sevimli dediğin için.
ANNE KEDİ: O zaman sözümü geri alıyorum. Bücür olan benim.
KEDİ KIZ: Anneee… “Bücür benim kızım” desene.
FATMACIK: Çok hoşsunuz çocuklar. Bu arada öğüdümü de kaynattınız. Yineliyorum:
Övünülecek işler yapın, kendinizle övünün.
BABA FİNO: (Telâşla çıkmaya yeltenir.) Hoşça kalın arkadaşlar…
FATMACIK: Nereye?
BABA FİNO: Övünülecek işler yapmaya.
KÜÇÜK FİNO: Dur beni bekle baba.
ANNE KEDİ: Siz gidersiniz de biz durur muyuz? Gel kızım. (İzleyenlere) Ne duruyorsunuz? Oyun bitti zaten. Haydi, siz de gidin, övünülecek işler yapın, sonra da kendinizle övünün.
FATMACIK: (Anne Kediyi alkışlar, izleyenlere döner, onları da alkışlamaya özendirir.)BİTTİYAZARIN NOTU:
Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum.
Telefon: 0505 553 47 44 – 90342 231 16 18
İleti: fev27mynet.com
FEVZİ GÜNENÇ
| 1,176 |
Gör Ne Eder O Tutku
Büyük bir yalancıdır kim derse aşk’a yalan
Bir gün aşka düşersen gör ne eder o tutku!
Yıldırım gibi çarpan, savurup yere çalan
Yok bunda yalan dolan gör ne eder o tutku! Bulduğu yere konar aşkın gözü kör imiş
Düştüğü yeri yakar adeta bir kor imiş
Tatmayan ne bilecek bir bilse ne zor imiş
Aşığı derde salan gör ne eder o tutku! Gözle görülmese de mümkün değil inkarı
Öyle bir ateştir ki yakar bile hünkarı
Dış ardan belli olmaz gönüldedir çıngarı
Ömürden bir pay alan gör ne eder o tutku! Elle tutulmaz ancak aşk yaşayan varlıktır
Tecrübesi acılı, tatmak bahtiyarlıktır
Onunla hissedilir onsuz gönül darlıktır
Sevgidir arda kalan gör ne eder o tutku! Der BOZÇALI sevenler ne usanır ne bıkar
Kimini mecnun eder çöllere atıp yakar
O öyle bir cevher ki o girer akıl çıkar
Mutludur onu bulan gör ne eder o tutku!
| 147 |
Ağustos/tu
Ağustos/tu… Dağların ardına çekildi güneş.
Nadasa bırakılan hüzünler vurdu su yüzüne…
Koptu sazımın teli…
Ve türküler Yâr kadar zalimdi… Ağustos/tu... Devrildi umut yüklü katarlar
1 Ölü.. 1 yaralı...
Dokunma/yın...
Çok Acıdı… Ağustos/tu...Ömrü an'lara sıkışmış bir kelebek uçtu...
Mekan ıssız, Gökkuşağı yalancı...
Çiçekler öksüzdü...Ağustos/tu...Firari yıldızları tutuklayıp sürgüne gönderirken Şehr-i Yâr
Katli vacip sevdalılar faili malum cinayetlere maktul olur,
Topal teselliler eşlik ederdi gam gecelerine… Ağustos/tu… Bir çocuk sus/tu… ikibinyedi / ağustos yirmibeş
| 72 |
B-net...
İş uğruna
Medeni hayat adına
Kaptırdık...kaptırdım 1200 dolar
Ardından da geldimi 19 şubat...
Yemede yanında yat...
Ah be kızım..
44 düme gelinceye kadar bile..
çook...çook nadiren.! ..o da....
ne milli piyongo almışım,
ne spor-toto,nede spor-loto...
ama kaptırmamışım daha iyi yaşamak adına
ne dolar,ne törkiş..,
1200 dolar...
en çok ta kızıma takılanlara yanarım,
birde bunca direnmeye rağmen...yarın..yarın'a...!
çalışmama rağmen yetmiyor...
çamur deryasında yaşam...
ne berrak A.Ş missin be...
B-net...B-net..
Aman ben ettim sen etme.. etme.B-Net...
| 75 |
Kanser Sana Gelmeden
Her ay Memelerini muayene ederek
Uzak durabilirsin hastalıktan pekala
Kırk yaşını geçince doktoruna giderek
Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.Zararlı ışınlardan daim uzak durarak
Virüs ve mikroplara gençken tuzak kurarak
Tümörlü dokulara erken neşter vurarak
Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.Temiz oksijen için ormanlara dalarak
Stresten uzaklaşıp ruhen sakin kalarak
Kirli havaya karşı önlemini alarak
Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.Dünya insanlarına sevgiyle seslenerek
Pozitif enerjinin aşkıyla hislenerek
Rahimde ve dünyada dengeli beslenerek
Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.Sağlıklı olamazsın bol gıdaya taparak
Alkol ve sigaradan tez zamanda koparak
İstikrarlı, düzenli her gün spor yaparak
Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.
| 104 |
Hasret
Bakarım dünyaya her yanda çiçek
Bülbül güle âşık hep ensesinde
Sevdanın boynunda bir kader, ölçek
Hasret kaldım güle gül bahçesinde.Gözlerim kararır, dizler titriyor
Ümidim rüyada, rüya bitmiyor
Gönlüm bülbül oldu, fakat ötmüyor
Hasret kaldım güle gül bahçesinde.Yağmurlar başlarken, bulutta yara
Bak kışı bitirdik, geldik bahara
Her yanda ümit var, her yanda yara
Hasret kaldım güle gül bahçesinde.Uzaktır garibim sevdaya yerim
Bir dost bulamadı arayıp serim
Ben yalnızlığımla çok söyleşirim
Hasret kaldım güle gül bahçesinde.Şiirin Kayıt Tarihi 22.01.2007 17:58:00
Son Değişiklik Tarihi 23.02.2007 01:39:00
| 84 |
Deniz Kızına Aşığım
Kumsalda keyfince serilmiş kum taneleri
Her yakamoz bir çığlık gibi şimdi
Yani senin gitiğin geceden farklı değil
Değil dediğime bakma
Ne dolunay o kadar parlak
Ne de ellerin var elimdeAyaklarımın her kuma basışında tek düze bir hışırtı
Öyle bir hışırtı ki yankılandıkça yanlızlık olur sesiSoğuk şezlonglara uzanıyorum
Bazende hatıralar kollarımda kumsalda geziniyorum
Aslında seni bekliyorum deniz kızı
Tepemde çoban yıldızı elimde ozanların kırık sazı
Seni bekliyorum deniz kızıAslında yalan şöylüyorum yalan
Oturmuşum tahta masada
Boğularak sigara dumanına hayal ediyorum
Oturmuşum tahta masada yanlızlığım tam karşımda
Gizlice içiyorum ve biraz hayal ediyorum
| 94 |
Bir acı kahveni içmeye geldim
Kac zamandir ozlem hasret duyarim
Gonul kapisini acmaya geldim
Ister sevgilim ol Ister sen dost kal
Bir aci kahveni icmeye geldimYine senli benli muhabbet edip
Siirler okuyup sarki soyleyip
Eski zamanlara selam gonderip
Bir aci kahveni icmeye geldimHani gitmem eger bende kal dersen
Sana hayir demem kalbim al dersen
Olurda kirk sene hatir var dersen
Bir aci kahveni icmeye geldimHayat ezan ile sela arasi
Sevip sevilmememk gonul yarasi
Sabah olmasada oglen sonrasi
Bir aci kahveni icmeye geldim
| 82 |
Affeyle Gazzeli Balam
Affeyle Gazzeli BalamYahudinin dölleri bombalar yağdırıyor
Sivillerin kanını göklere ağdırıyor
Pirifâni yaşlıyı itine boğduruyor
Mazluma kurşun sıkan elleri kır Allah’ımMabetlerin üstünde füzeler patlatıyor
Halkın ar perdesini bilerek çatlatıyor
Müslüman’a kinini her zaman hortlatıyor
Mazlum evini yıkan elleri kır Allah’ımBebek ağlatan dünya bu utanç sana yeter
Anaların karnında bomba dumanı tüter
Filistin’de yapılan vahşetten de bin beter
Mazlum canını yakan elleri kır Allah’ımÇoluk çocuk demeden masumlar vuruluyor
Yardakçı yönetimler koltuk da kuruluyor
Kundağında yavrular kefene sarılıyor
Gazzeye ceset eken elleri kır Allah’ımBüyük Şeytan, yardakçı, destek verip duruyor
Mazlumların kanları yanağında kuruyor
İnsan hakları var mı? Buruk vicdan soruyor
Bebek kanını döken elleri kır Allah’ımLanetlenmiş İsrail her gün kana doymuyor
Kendinden başkasını insan bile saymıyor
Eli kanlı katiller kurallara uymuyor
Bebek gözleri söken elleri kır Allah’ım Affeyle yavru balam uzanıp alamdım
Göğsündeki kurşuna siper de olamadım
Mizabi oynamaya sana yer bulamadım
Kafayı kuma sokan elleri kır Allah’ımEspiyeli Muhsin AKTAŞ
05.01.2009
| 151 |
Yaşamın Adaletsizliği
Sinir var yüreğimin göğüs kafesinde oturmakta,
Birde kendine köpüklü bir kahve hazırlamış,
Elinde de bir dal sigara, tüttürüyor,
İzmariti ezerken yüreğimde,
Buzdağlarını eritiyor bağırtım,
Umutlarımı sakladığım,
Kuzeyin dağları da yok olup gidiyor.Biri dur demeli, gri sisin içindeki gülen gözlere,
Ya Kara olmalı yâda beyaz dünya,
Gri smokinli yaşamı bir hamlede indirmeliyiz mideye,
Bu kanun kaçağına gönül veren yürek sokaklarını,
Bir bir yakmalıyız,
Adaletsizliğe boyun eğmemeli,
Kendi adaletimizi kurmalıyız.
| 70 |
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti
Türk Milletinin var olan devleti,
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
Dünya Türklüğünün gönül evladı,
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.Başka bir memleket seçemeyiz biz,
Devlet yapısından kaçamayız biz.
Bu memleketten vazgeçemeyiz biz,
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.Yaşıyoruz bakın şehirden köye,
Devlete karşı çıkıyoruz niye?
Devlet bizim üstümüzde şemsiye,
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.Düşman olanlar bedelini öder,
Seven kimse vatana hizmet eder.
Devlet olmaz ise hürriyet gider,
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.Yusufla birlik ateşi yakalım,
Biz ona gözümüz gibi bakalım.
Vatana devlete sahip çıkalım,
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
| 78 |
Paranoya-4
Veda,
Bütün sadeliklerden uzak kırılma noktası
Belki de bu yüzden sadece sade yaşantılar kalıyor ondan geriye
Yoksa onsuz geçmiyor günlerimiz…Veda,
Zamansızlıkta sınır tanımayan kırılma noktası
Sevgili ellerinin arasından kayıp gider insanın
Sorunsuz bir cümle bile kuramaz
Her başlangıcın sonunda öylece durur
“Son” kelimesinin nezaretinde bir sonraki kayıplara nazır
Gönlümün bekleme salonunda sessizce bekler haykırışlarımı
Ve ben aynı ağlama nöbetlerinin senfonik duraklarında zamansızlığıma inat
Bir “elveda” diyememekten öteye gidememVeda,
Bir nefes zamansızlık provası
Çünkü hiçbir nefes sonsuz değildir…29 MAYIS 2016 PAZAR
DOĞUBAYAZIT
| 82 |
Sevgin Kadar Yaşarsın
yaşamak acı
ve sevdiğin kadar yaşarsın
sevgin kadar yaşarsınsevdiğim
inandığım
düşlediğimayrılıklar acı
sevmek acı
mazi acılarla dolu
gözyaşları acı
umutlar solmakta
umutlar acı
ve hayat gözyaşlarıyla doluyaşamak acı
belkide acı olan sensizlik
sevgisizlik
yaşamak zorundasın
ama sevdiğin kadar yaşarsın
sevgin kadar yaşarsın
| 45 |
Sen Tabiatsın
Unutamadım seni
Bir rüzgâr gibi çekip gidişini
Yaktın içimi
Bekledim hep yağmurla gelişiniDokunamıyorum yüreğime
Ne zaman dokunsam bin ah ediyor
Hayalini koyuyorum önüme
Yetmiyor gerçeğini istiyorMor dağlara benziyor sanki
Mor halkalar gözlerimde büyüyor
Duman sarmış etrafı her yanımda tütüyor
Sabahlar oluyor ama sensiz güneş doğmuyorGel bütün baharlar senin için açsın
Hasretimsin sen gönlümün yağmur duasısın
Bütün çiçeklerde senin kokun var
Sen hazzına doyulmayan muhteşem tabiatsın
| 67 |
Düştün
Bütün ömrüm boyunca her an sancılı düştün
Âhuzar ettiğim de,bülbül gibi ötüştün
Yapraksız dallarımda bak ansızın tutuştun
Ahlar ile yazdığım şiire harf harf düş/tün...Katran karası geceler beni benden aldılar
Aka boyandı canım, kara kışa saldılar
Aklıma ne gelmişse, hep sana takıldılar
Vahlar ile yazdığım şiire harf harf düş/tün...Ay mısın? , güneş misin? günü geceye kattın
Divane bir kul deyip köleymiş gibi sattın
Erenle aşık attın, dervişle çöle attın
Eyvah ile yazdığım şiire harf harf düş/tün...Duymadın gonca gülü, zaar ile çağlattın
Kırdın kolum kanadım, ağıt ile ağlattın
Dillerimi susturup, bülbül ile inlettin
Ohlar ile yazdığım şiire harf harf düş/tün..
.
Garipçe bir sevdadır, hem öyle kap karası
Kapat dedin kapanmaz, bende yürek yarası
Daldığım kor bir ateş, bitmez alev karası
Bedbaht ile yazdığım şiire harf harf düş/tün...Kırk kilit vursam dile, artık susmaz ki belli
Ne doktor var ne ilaç yürek merhemi belli
Yaşamam ben bu dertle, belki görürüm elli
Tühler ile yazdığım şiire harf harf düş/tün..
| 156 |
Gidin Başka Yerde Oynayın Zihniyeti
Lanet tavırlarımız yerin dibine insin!
Komşuluklarımıza kalmamış saygın sevgin…Bahçeye top gelmiştir ev sahibi bağırır,
Başka yerde oynayın, diyerek azarlatır…Bahçe, dersen boş toprak ekilemez biçimde,
Top, kaçabiliyor umulmadık şekilde…Çocuk, gelip alamaz alsa azarlanacak,
Top, zamanla birikir kimseler atmayacak…
Öfkeli bir kız sesi “Başka yerde oynayın!”
Başka yerleri yoktur çocuklarımızın…(2011)
| 53 |
Al Bayrak
AL BAYRAK.Ey bedbaht bu nefret bu kinin niye?
Çiğnenmez kutsal bir şaldır Al Bayrak.
Bilir misin kimden neden hediye?
Ezelden ebede yoldur Al Bayrak.Kan gölüne düştü Hilal gölgesi
Bak tarihe vardır bunun belgesi.
Kutsal saydı Evliya sı bilgesi
Peygamber kokulu güldür Al Bayrak.Şimdi soyunu mu inkâr edersin?
Niye beni sana ağ yar edersin.
Atanın ruhunu bizâr edersin
Çanakkale de ki dildir Al Bayrak.Hilaline kurban tam mihengin de
O göklerin süsü var mı dengin de.
İyi bak ve düşün ne var rengin de
Ecdat kanı ile aldır Al Bayrak.Etemi der boşa olma hiç helak
Tek vatan tek millet tektir tek Bayrak.
Şehidime kefen kızına duvak.
Manevi bir iklim tüldür Al Bayrak. İBRAHİM ETEM EKİNCİ.
02.06.20011.ANKARA. DOST KALEMLER
Zalime korkudur mazluma ışık
Adalete giden yoldur Al Bayrak
Yetime sığnaktır öksüze beşik
Şaire efkardır baldır Al Bayrak Özcan Ciftci
| 139 |
BİR MASALDAN DOĞURDUM SENİ
Bir masaldan doğurdum
Seni oğlum
Bu yüzden
Gündüzleri güneşe
Geceleri ay ışığına
Yaslanacak kadar
Yakışıklısın
Bir masaldan doğurdum
Seni oğlum
Camdan çamlara düşen bin pırıltıda
Gözlerin efkarlı ve şahane kara
Bir esmer bir ok kirpikli
Yüzünde gördüm
Sevdiğim bütün Alileri
Bir masaldan doğurdum
Seni oğlum
Canıma canın bin pırıltıyla düştü
İki yanağında iki lirik gamze
Küller içinde sahipsiz
O masaldan hediye
Bir masaldan doğurdum
Seni oğlum
Kuytuda açmış, gücenik
Bir gülgillerden aldın adını
Yağmurda, ağzında
Dalgın ıslıklar gezen
Rüzgârlar oldu
Kalbinin en yakın arkadaşı
Bir masaldan doğurdum
Seni oğlum
Gece çimenlerde yanan
üzgün yakamozlar adaşı
Hangi albümde saklamalı hangi
Sabaha doğru koşarak
Kucağında getirdiğin şafağı
Bir masaldan doğurdum
Seni oğlum
Seninle karanlığın içinde
Sevinçli bir dolunay gibi ışıdım
-Öyle güzel öyle masumdu ki masal-
Bağışladı diye bana bu aşkı
Eğildim öptüm yüzünde
Bütün Alileri
Kitap-lık, sayı 111, 2007
| 142 |
İç Savaş
İkiye ayrılırım
ama ele geçireceğim kendimi.
Gururu kazıp çıkaracağım.
Makası alacağım
ve dilenciyi kesip çıkaracağım.
Bir kaldıraç alacağım
ve dışarı çıkaracağım
içimdeki Tanrı’nın kırılmış parçalarını,
O’nu tekrar bir araya koyacağım
bir satranç oyuncusunun sabrıyla.Kaç parça? Binlerce gibi hissediliyor,
bir fahişe gibi giyinip süslendi Tanrı
yeşil su yosununun sümüğüyle.
Yaşlı bir adam gibi giyinip süslendi Tanrı,
ayakkabılarının üstünde sendeleyerek.
Bir çocuk gibi giyinip süslendi Tanrı,
tümüyle soyunuk,
derisinden bile,
soyduğunuzda bir avokado kadar yumuşak olan.
Ve diğerleri, diğerleri, diğerleri.Ama onların hepsini ele geçireceğim
ve içimdeki Tanrı’nın tam bir ülkesini
kuracağım – ama birleşik,
yeni bir ruh yaratacağım deriyle süsleyeceğim onu
ve sonra gömleğimi giyeceğim
ve bir ilahi söyleyeceğim,
kendimin şarkısını.Çeviren; Dilek Değerli
| 113 |
Cumhuriyet Bayramı
29 Ekim 1923
Cumhuriyet değil dün
Karanlıktan aydınlığa
Çıkışımızdır bugünEllerin inadına
Özgürlüğün adına
Koca bir meşaleyi
Yakışımızdır bugünKula kulluk etmeden
Hepimiz biriz değip
Dünyaya güler yüzle
Bakışımızdır bugünKalkınmanın yolunda
Berrak sular misali
Aşk ile yüreklere
Akışımızdır bugünSevinç nidalarıyla
Yerli yersiz demeden
Hainlere şamarı
Çakışımızdır bugünKimseden beklemeden
Ne ikram ne izzeti
Yakamıza rozeti
Takışımızdır bugünPer perişan ederek
Emperyal piçlerini
Topyekün dişlerini
Söküşümüzdür bugünÇel çocuk baba ana
Atatürk’le yan yana
Ayı yıldızı kana
Döküşümüzdür bugün
| 75 |
Nefret
NEFRETKadını, erkeği, hepside insan
Allah insanları, eşit yaratmış.
Kapanmaz Allah’tan dilek kapısı,
Allah insanları, eşit yaratmış.İnsandaki nefret, kin, imandan çıkarır,
Sevgiden yoksun kalp, bir an olur tıkanır,
Tatlı dil, güler yüzle, gönüller yıkanır,
Allah insanları, eşit yaratmış.İçimdeki insan sevgisi, kinle barışmaz,
Bu büyük sevgide, nefret bulunmaz,
Allah sevgisine, nefret karışmaz,
Allah insanları, eşit yaratmış.Güzel olsun her şey, kötülükten nefret ederim,
İyilik yap unut, böyle düşünen Necati Ülker’im,
Gönlüme sevgi eken, Allah’ıma şükrederim,
Allah insanları, eşit yaratmış. Necati ÜLKER ink bilgisayar İVEDİK 27/02/2007
| 83 |
BİR GÜLÜŞÜN ORMANI
içinin zehrini alır
gülümse
inan ve yürü
bir başka zamana gider bu yol
dudaklarında müjdeci kuşlar
çıkıverirsin bir masalın içinden
an ve kâ
güzelim kuşum
gülümse hadi
muştular sun öpücükler
değiştir onar beni
gülümse ve bir yol söyle
ki anlatıversin gizini
ormanın
bir başına da ağaç olabilmeyi
gülümseyelim hadi
en güzel ağlamak
en güzel susmak
bir gülüşün ormanı
döktüm zehrimi
an ve ka(l)
zümrüdüm, cankuşum
| 68 |
Yılbaşının Talihsiz Kuşu Güvercin
Bir güvercindim. Uçtum bulutlarla gökyüzüne. Sonra dolu dolu ağladım. Bir hapishanenin penceresine kondum. Göz göze geldim bir mahkumla. Bakışlarında sarmaşık gülller vardı. Duvarlara tırmanıp, sokağa taşmak isteyen bir hali vardı. Sustu, sazın sesiyle. Titreten tellerde, gözyaşları diken olmuştu. Dikenli tellerde şarkıları bile hapis kalmıştı. Yılların biriktirdiği acılar, yüreğini yakmaktaydı. Duyguları kül rengindeydi. Gözleri alev alevdi. Daha fazla dayanamadım. Havalandım göklere. Tüylerim tellere takılmıştı. Kuş bakışıyla gördüm bir tımarhaneyi. Kondum bir delinin omuzlarına. Kimsenin kol izleri yoktu boynunda. Tüm dostlukları dışarda kalmıştı. Tırnak boyları, kimsede olmayacak kadar kısaydı. Kendini tırmaladığı aşikardı. Bir kedi gibi dört bacak üzerine düşmemişti. İşte bu yüzden tımarhaneye düşmüştü. Aklı ve fikri bir kalem olsaydı, kağıdı acıtırdı. Dertleri yüreğine saplanmıştı. Yüreğindeki delikten içeri girdim. Yüreğinde hiçbir kafes yoktu. Kimseye tuzak kuramamanın verdiği saflık yüreğinde bir temiz kandı. Yüreğinin en kuytu köşesini öptüm. Yüreği kanatlandı. Ben bile öyle bir güvercin bakışıyla bakmamıştım gökyüzüne. Gözleri parlak mavi kadar berraktı. Gözlerinden öpmek istediğimde, göz kapklarını kapadı. Dedi bakışlarım bir cami avlusudur. Seni de dualarla ezmelerinden korktum. Buna göz yummamak için, gözlerimi kapadım. Sana zarar verilirse, kan ağlamaktan korktum. Saçları rüzgar oldu. Savurdu beni gökyüzündeki yağmur damlalarının biriktiği yere. Her damla düşerken yere, kanatlarım ıslandı. Yere doğru sorti yapmak zorunda kaldım. Yüreğimdeki sevgileri bomba gibi yere yağdırmak istedim. Bir huzurevi görünce damağım kurudu. Huzurum kaçtı. Bir yaşlının saçlarına kondum. Dedi, ' Hangi kediden kaçtın da yanıma geldin. Peki korkuların kadar büyük bir adiliği mi vardı, kaçtığının? Biz nankör kedilerden dolayı değil de, insanın kadir bilmezliğinden dolayı buradayız; bırak hayvanları, insandan daha büyük vahşi mi vardı? ' dedi. Dedim, ' Acılarınız bir oyadır, eşarbınızın ucunda. Alnınızdan öpenler olmadığı için mi kaşlarınıza kadar başınızı örttünüz? '. Dedi ' İnsan burada ölmeden önce acılara gömülür, bu yüzden acılarımızdır kaşlarımıza kadar başımızı örten. Saçlarımızdı gençliğimiz güzelliği. Şimdi itilmişliktir saçlarımızdaki her örgü. Kar beyazdır ölüm. Saçlarımıza yağan, kırağı vurmuş yalnızlığımızdır ve ölüm soğukluğudur. Cenazemizi bekler akrabalar ve akbabalar.'. Uçtum yine göklere. Kanat çırptım oradakilere. Taksim'de yılbaşı şenliği vardı. Bir kız, çantasına, dudaklarını, cinsel organını koydu ve kalabalığa daldı. Bir oğlan çantayı kaptı. Kız arkasından ırzına geçilmiş gibi baktı ve ağladı. Bir güvercin olarak, İstanbul'un kırıtan göbeğinde dans eden ve eğlenen insanlara şaşkın gözlerle baktım.
| 362 |
Sofra Gaziantepli bestekar-şair Erol Güngör şiiri
Boşuna dememişler:
Bir insanın karakteri, üç ortamda belli olur diye..
İçki masası, kumar masası, seyahat…
Daha bir çok ortamda da belli olur ya, öyle demişler..Bence içki içilmese de, bir yemekte bir araya gelmek,
Az çok belli eder, o masayı paylaşan kişilerin karakterini..
Ve eğitim, görgü ve nezâket düzeyini..
Cömertliğini, cimriliğini, hijyen anlayışını..
Ve dostluğa verdiği önemi..
Yemek ve içmekte, zevk anlayışını..Kimi insan, iştahı yokmuş gibi oturur sofraya..
Bu tavrının, karşısında oturan kişiden kaynaklandığı hissini verirse,
Onun da iştahını kaçırır, sofrada sanki zehir yenir..
Kimi insan boş boğazdır, sofrada çok ve tatsız şeyler konuşur..
Sofra adabının, kalitesini bozar..
Yemek boğazda düğümlenir, yutma zorlaşır, yemek azap haline gelir..
Bazıları da sofrada tavır ve hareketleri ile ve yemek yeme tarzıyla,
Karşısındaki insana, değer vermediği hissini verir..
Onunla ilk ve son defa yemek yediğinizi hissedersiniz..Birlikte yemek yenilen bir yemek masası, bir sofra,
Paylaşmanın veya paylaşamamanın ortaya çıktığı,
Küçük bir arenadır..4.2.2007
| 152 |
Belgisiz
o gün mutluluğun boyunu ölçtük
onlarca kaldırım çıktı
ve sayısız kahkaha tuttu ağırlığı
o gün(ki tarih önemli değil)
acıkmıştık,bir öğünlük saadet arıyorduk
ve Kızlarağası Hanı çok uzaklardaydı
umursamadık boğazda balıkçıları
oturup şöyle bir kenara
yorgunluğumuzu yedik
sandalyeler batmasa ruhumuza
belki geceyi de yiyebilirdik
yarını da
o gün (ki tarih önemli değil)
ne tarih, ne fasülye, ne salata
biz oturup şöyle bir kenara
kendi gözlerimizi yedik
doymadık
doyamadık
o günden sonra
saadet aramadık.
| 73 |
Ey Gönül
Zihnimde sorular dolaşır düğüm düğüm,
Nerden geldin, nereye gidiyorsun ey gönül.
Hasret midir, vuslat mı musallada gördüğün,
Istıraplar ruhunda inleyen bir ney gönül.Dünya gurbet ahiret, bir ukde içimizde,
Sermayemiz hiçliktir, yok elde bir şey gönül.
Günleri tesbih gibi zaman ipine diz de,
Şu gurbete geleli kaç yıl oldu say gönül.Gökyüzü akşam kızıl, gece lacivert olur,
Gurbet akşamlarını yüreğinde duy gönül.
Solmuş bir çiçek görsen, içerine dert olur,
O çiçeğin yerine yüreğini koy gönül.Emeller uçar gider, elemler bâkî kalır,
Sırtındaki ihtiras libasını soy gönül.
Dünyayı parsel parsel paylaşsalar ne olur,
Elbet sana da düşer bir mezarlık pay gönül.Hayatın yollarında hem diken var, hem de gül,
Dikenlerini hoş gör, derdi derman say gönül.
İşte gam, işte sevinç; ister ağla ister gül,
Ne kedere doyarsın, ne sevince ey gönül.
Abdil Yıldırım
| 130 |
İzin!
“Verin ki bende gezim! ”Çalıştım ben aylarca
Geldi çattı işte izin
Ben çıkıyorum tatile
İşler olsun artık sizinTatil yapmak bizimde hakkımız
Sizin işte midir aklınız
Güzelim yazı yaktınız
Kışın oldu bizim izinAnlamadım nasıl bitti işler
Gelmez oldu siparişler
Haydi size hayırlı işler
Aç kollarını geldim izinYILLIK İZİN İSTEYEN. SEÇKİN ERDOĞAN
| 51 |
On dort subat
Gerçek sevgi yıl boyu, hergün yeniden doğar..
Sevgi bir günlük değil, şaşmayın yönünüzü..
Kalbe sığmayan sevgi,hangi bir güne siğar??..
Ondört şubat sizin olsun, yemişim gününüzü..
| 28 |
Yağmur
YAĞMUR
Yağmur gözlüm yağdın, yağdın
Yudum, yundum ak pak oldum
Doldu gönlüm, bendim, testim
Doya doya içtim kandım.Derya sensin, ırmak sensin
Balık verdin, yol, yıl verdin
Gemi koysam, yüzdürürsün
Ülke ülke gezdirirsinOrman, zeytin hayat verdin
Yağdın baldın sevinç hazdın
Gökten, yerden, dağdan aktın.
Bırakmadın sensiz baktın.Sadık yardın, sevdin sardın
Sütlü bulut yağmur cansın
Damarımda akan kansın
Nefes, varlık, ülkü antsın
Abdullah Bedeloğlu
| 63 |
Senden Hatıra
Bu kaçıncı mektup sana yazdığım
Gözyaşımı döktüm her bir satıra
Bu kaçıncı tövbe bilmem bozduğum
Bana bu yalnızlık senden hatıraSeni unutmaya çalışmam gerek
Böyle yaşamaya alışmam gerek
Hayatı biriyle bölüşmem gerek
Bana bu yalnızlık senden hatıraHer gün hasretinle dolup taşarım
Sensizlik derdini nasıl aşarım
Belki ölmem ama çok zor yaşarım
Bana bu yalnızlık senden hatıraKendime bir türlü sözüm geçmiyor
Gönlümde yaktığın közüm geçmiyor
Aşkınla dolmuşum özüm geçmiyor
Bana bu yalnızlık senden hatıra
| 74 |
Deniz
Yine dalayım gözlerine
Ben diyim ki Akdeniz
Sen de ki Karadeniz
Japon denizi deme
Ah sevgili
Gitmesi de gelmesi de bi dünya
Hadi ben gelirim de
Çipura balıklarımızı kim besleyecek?
| 31 |
Şahane (Dörtlük)
Heveslendirmez artık ne saray ne keşane
Meğer canandan ola söz hatıra nişane
Kışlar sabır günleri nev ümidim nisane
Bekle muntazırım ol küsülür mü cihane
| 26 |
Yasak Sözler
Ellerinde gül var solmuş
Yüzündeki sevinç donmuş
Ağlarken yaşamayı unutmuş
Sevmek sevilmek hayal sözler gazzede.Sıcak ilgi buz dağına asılmış
Saçlarına toka değil hüzün takılmış
Daha doğduğunda ağıt yakılmış
Güler yüzler yasak duygu gazzedeŞimdi bombalrı çekin s.güçler
Artık gazzede de gülsün güzel yüzler
Ölüm değil şeker ve sevinç bulsun minicik eller
Yasak değil hür irade hüküm sürsün gazzede.
| 59 |
İp Denen Nesne
-Politika meydanı-
Bu meydanda boy veren, arar elbet nasibi.
Kimi, her tipten yana; kimi, tavlar garibi.
'İp' denen nesne çıktı birden bire ortaya;
Dolaştı kürsülerde, sahipsiz cevher gibi.-İp ne işe yarar? -
Belki, 'tarihi nesne' sanılıp da şaşılır!
Belki de, kaba konup, turşu diye basılır!
Vardır belki belki de, eğlenceye ihtiyaç!
Sesli veyahut sessiz, gülünmeler asılır! (2 Temmuz 2007)
| 62 |
Veda Etme
Veda etme bana vedalar soğuk olur üşürüm.. Vedalar da çok yağmur yağar gözlerim den islanırim.. Veda etme git ben anlarım...
| 22 |
Cennet Aşkımız
Yıllarca düşümde yaşattı seni
Hayal olan o bir cennet aşkımız
Efkardan her gece içirtti beni
Hayal olan o bir cennet aşkımızDerdi ile beni eyledi deli
Dindirmedi iki gözümün seli
Estirdi ruhumda hasretin yeli
Hayal olan o bir cennet aşkımızGece uykularım yarım kaldırdı
Kalbimde viranlar köz yer aldırdı
Şiirler yazdırdı yola daldırdı
Hayal olan o bir cennet aşkımızHala gönlümdeki yerin dolmadı
Sana duygularım hayal olmadı
Henüz bende çiçek gibi solmadı
Hayal olan o bir cennet aşkımız
| 77 |
Türk Türkiye ismini-Atatürk’üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
Milleti sevindiren-huzura kavuşturan
Atatürk'tür biliniz-sevgiyle yarıştıran
Düşmanı yere seren-tarihe şan veren O
Atamız Önderimiz-göğsü yurda geren O
Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu
Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
Sensin vatanımızı-bize emanet eden
Bakışın ve ruhunla-hainleri mahveden
Sana Atatürk derler-geçmişten geleceğe
Huzur mutluluk verdin-akıl kafa bileğe
Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu
Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
Varlığım ve benliğim-çarpacak Senin için
Sorup soruştururuz-yüzümüzde olmaz kin
Vatanımın ufkunda-olmazsan yıkılırız
Toprağın altlarına-birlikte çakılırız
Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu
Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
Sana hainlik yapan-elleri kırmak gerek
Hep birden seslenerek-toplu çarpmalı yürek
Durmasın vatanımda-kirletmesin yurdumu
Beynini patlatırız-saldığımda merdimi
Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu
Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
Atam emanet etti-mirastır ondan bize
Bu uğurda çabalar-düşüyor hepimize
Işık olup nurlaşır-zevk duyuyor milletim
Meydanlara koşuyor-topluca cemiyetim
Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu
Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
Mavi bakış gözlerin-manası daha derin
Kalbimiz ruhumuzda-daima vardır yerin
Gönüller Seni söyler-Seni dinler ve anlar
Anıtkabir'e koştu-yüz binler ve milyonlar
Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu
Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
Bakışların dostlara- güven ve coşku verdi
'Ya İstiklal Ya Ölüm'-düşmanı yere serdi
Cümlelerin bizlere-Hasan diyor ders oldu
Senin sevginle coşan-gençlerim huzur buldu
Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu
Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
| 188 |
Kör topal yürüyor yalnızlığım
İçimden durgun sular akıyor
suluyor kavrulmuş tarlaları
kabarıp taşmanın habercisiiçimdeki dağlar heybetli
köyler yaz vurgunu
başaklar yanık yanık
kavruk
nefesimle suluyorum
ve bu gün bayram
ağzımda yalnızlık tadı
evirip çevirdiğim
bir badem şekeri tadında umuda dair
felek her vurduğunda tokadı
daha güçlü kalkıyorum
ayaktayımvakta ki capcanlı dipdiriyim
siz bakmayın bana hayalperestin biriyim
güçlüleri oynuyorum
halklar kaderlerine razı uykularındayken
güzel rüyalar görüyorlar miskin bir dünyanın yer yatağında
hadi kalkın diyorum köyde bayram var
gözleri çapaklı bir yetimse dünyasında
yepyeni gıcır gıcır bir potin sevdasında
ama dar geliyor
heyhaat dükkânlar da kapalı
çocuk bayramlara sevdalıana baba
yorgun bir ömrü sürdürmek telâşında
sabah ola hayır olaiçimdeki sular kaynıyor
dağlar yerle bir
unufak
tozlar yürüyor kentlere
her yer toz duman
ve yarıya iniyor içimin bayraklarıne kaleler ne burçlar arınmıyor karanlığın isinden
ben yine de mutluymuşum gibisinden
bayramları oynuyorum
onca yangın arasında
simsiyah bir yalnızlıkda30/Ağustos/2012/Perşembe/Bodrumilk kez yalnızları
| 146 |
Bütün Erkekler Ölür
Çünkü gök sıkıntıyla ağar
rüzgâr buruşur, bir yaprak düşer
ve kaçıyordur solgun mavilikte
maviler ve al geyikler.
İşte altın ve kara akıntılar:
analar, yitirilmiş resimlik
yoksulluk, o korkunç kadın.
Susun, tümünün anıldığı gündür,
kara yağmur ve ebem kuşağı
usulca bütün erkekler ölür.
Kıpırdamasın insandan gelen sesler
kamyonlar devrilir dağ yolunda.
Rehincide kalan bir gümüş saat
emanetçide unutulan bavul,
geçip giden gök taşlarıdır
havadan ve selüloit mavilikten.
Ey mermeri bozuk yalnızlık,
sanki kutsal bir avdır suskuda
ve bir yakut parıltısıdır artık.
Çünkü gök kanla ağıyordur,
soluk soluğa atan bir damar
kalbinde hırçın denizin
ve toprağın nabzında,
unutulmak gibi bir şahdamar.
Ürperir aynı rüzgârla
darağacı, çarmıh ve çiçek,
sussun yatakların fısıltısı
avuçlarda parıldayan kehribar:
ekmekli, zincirli ve başları eğik
kadınların erkekleri geçiyordur.
Ve üzgün deltası kısacık ömürlerin
bir albüm, bir şarkı, bir çocuk.
Hangi doldurulmuş hüznün yakutu
çocukluk defterlerince soluk,
ki savaş alanlarında parıldar
bütün koruluklardır ay ışığı,
ey ulaşılmayan dayanak aşklar
elleri kanatan kesici ağıt.
Hep unutuştur akılda kalan,
sıçrayan, yenilen ve ölen geyikler,
derdin eksilmediği kalem ve kağıt.
Kısa ve kesin bir sözdür erkekler,
İspanya'da "Non Pasaran",
kızaran kilise çanları
katedrallere çöken gölgelik
İtalya'da "Mamma Mia"
işte avuçların dünyayı duyduğu kayalar,
sarkık bir bıyık Meksika'da, "Viva"
Nehirler kurur, susar aşk
ve en katı sözdür erkekler
kıraç ve yoksul Anadolu'da.
Büyük ve yeniktir erkekler,
söz dinlemez serüvenci çocuk
su şırıltısında sayıklayan hasta,
ve deli bir sevgilidir sabaha kadar
bulgulu, korkunç ve utançla.
Yararsız bütün leylak ağaçları,
hiç bilmiyor erkekler
doğan ve ölen çocukların hüznünü,
çünkü daha önceden ölürler.
Çünkü gök ağıyordur kanla,
hep yenik yıldızlar vardır,
anı defteri, kum saati, savaş alanı,
bir yüz
işte o kandır.
Ey ışığını dağıtan kristal
ölümsüzlük, ele geçirilmeyen gömü,
ayışığı denizle kendini sürdürür,
işte her şey geçip gitmede,
usulca bütün erkekler ölür.
| 290 |
Kutlama - Mustafa Kemal Atatürk
** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan
19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize
Kutlu Olsun...**
| 27 |
19 Mayıs 1919-2016
19 Mayıs 1919-2010
19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı Samsun’a çıktım…
İşte devrim tarihimiz Atatürk’ ün bu cümlesiyle başlar.
16 Mayıs 1919 akşamı kırık bandırma teknesiyle yola çıkarken, bindiği vapurun batması tehlikesi kendisine söylendiği zaman; ‘İstanbul’da tutuklanmaktan, batıp boğulmayı tercih ederim’, demişti.
Samsun’a hasta ve bitkin bir halde gelmişti. Fakat en küçük bir zaaf göstermeden bir hafta Samsun’da kaldı. Sonra Havza’ya geçti. 26 Mayıs’ ta, yani ertesi günü Damat Ferit İstanbul’da Türkiye’yi büyük devletlerin mandası altına koymak planını ilan ederken O, Havzalılara; ‘Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağım. Bizi öldürmek değil, diri diri mezara sokmak istiyorlar. Şimdiki çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir. Zaten başka türlü de olsa geri dönmek imkânı yoktur’. Diyordu. Bu, Kurtuluş Savaşı’ nın başlangıcıydı. İki gün sonra emrindeki bütün kumandalara gönderdiği gizli bir emirle, “ Ulusal Kurtuluş’ u sarsan işgal ve ilhak gibi olayların bütün ulusa ‘kan’ ağlattığını, Ulusal ızdırabın baş edilmez bir hal aldığını, bu hallerin önlenmesini beklediğimizin dünyaya telgrafla ilan edilmesini” istedi.Bu hareket derin akisler yaptı. Atatürk’ü acele İstanbul’a çağırdılar.
O, uzun bir telgrafla Padişaha istifasını yolladıktan sonra 13 Haziran 1919 günü sivil elbise ile Havza’dan yola çıktı. Yola çıkarken Havzalılara; ‘Bugün artık bir üniforma sahibi değilim. Size evvelce de bildirdiğim gibi sadece bir millet adamıyım demiştim.”Evet, o bir millet adamıydı. Bütün yaptıklarını halktan alan ve halka veren Atatürk diye anılması da bundandır. O, tarihine ve milletine her zaman güvenmiş, halkından duyduğu inançla yüzyıllardır hâkimiyet sürdüğümüz topraklarda, bu sefer yeni bir tarih yazmak için adım atmıştır. Halkıyla beraber kurduğu cumhuriyeti, yani emaneti, en başından beri duyduğu güvenin aynısıyla yine halka, yani gençlere emanet etmiştir:
'Gençler, Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız’. ‘’Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz... Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.'
“Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım, gözüm arkada kalmayacak. Zafer “Zafer benimdir” diyebilenlerindir.”
“Bütün ümidim gençliktedir. Her kafanın anlamaktan aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik”
Her fırsatta gençlere olan güvenini belirtmekten çekinmeyen Atatürk’ ün, Türk Milleti olarak en değerli hazinemizi yani tam bağımsızlığımızı gençliğe emanet etmesinden de onun gençliğe ne fevkalade bir şekilde inandığını görebiliriz. Çünkü kendisin de her zaman dediği gibi, yıkık bir imparatorluktan ve yozlaşmış bir “aydın” zümresinden geriye kalanlarla, halkla omuz omuza verip tarihin eski şahlanışa, bu toprakların insanlarına hak ettiği yaşayışına kavuşturacak cumhuriyetin temelleri atıldı. Bu durumda en kıymetli hazinemiz tabi ki tam bağımsızlıktır. Bunun aksi düşünülemez; düşünülecekse de bu tek seçenek, ölmektir!
Atatürk’ ün sözlerine kulak verelim:
“Efendiler, ben bu kararların hiçbirini yerinde bulmadım’. Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi; Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet bunların hepsi anlamını yitirmiş bir takım sözlerdi… Sağlam ve gerçek karar… Millî egemenliğe dayanan tam bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak…Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar toplumlar karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez…Aşağılık durumuna düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir emir veren getirmeleri hiç düşünülemez.... Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri, çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.'
Ve ünlü sözü ile
'Türk'ün onuru ve gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir Ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyi. Bu nedenle ya bağımsızlık, ya ölüm! '
19 Mayıs’ ta atılan adım tarihin yanlış giden gidişatını düzeltmek içindi. Millet şahlanıyor, kendisinden çalınan iktidar yetkisini ölümüne geri alıyordu. Milletin kararlılığından yeni bir çağ açılıyor, tarihin içinden tarih doğuyordu. Atatürk de “Bağımsızlık benim karakterimdir.” derken de bağımsızlığın doğduğu tarihi yani 19 Mayıs’ ı doğum günü ilan etmiş ve aynı tarih meclis kararıyla gençliğe adanan bir bayram olarak da kabul edilmiştir. Çünkü Atatürk gözü kara bir şekilde halkına güvenecek kadar halkçı da olsa, dünyada hiçbir kimse yoktur ki ileri görüşlü olmadığı halde lider olarak anılabilsin. Hele ki bahsettiğimiz Atatürk’se… Atatürk ki tarihsel sürecin doğurduğu, milletin adeta onlarca yıllık kıvranış ve sancılarıyla, bir toprağın yarılması gibi milletin bağrından filizlenen bir lider… Elbette ki, bilecektir tarihi yorumlamayı, ondan sonuçlar çıkarmayı. İktidar denilen tatlı arzunun milletin naif isteklerine çöreklenme çalışmaları ve arsızlıklarını görmüştür. Çok güvendiği gençliğe de anlatmıştır, atalarının yaptığı gibi ikinci bir seçenek sunmaksızın ne olursa olsun bağımsızlığa sahip çıkmalarını salık vermiş; kendisinin yaptığı gibi tarihine ve halkına güvendiği sürece de başarılı olacağı konusunda aynı inancı onlara aşılamak istemiştir:
“EY TÜRK GENÇLİĞİ!
Birinci ödevin Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır. Bir gün, Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve Cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler. Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir. Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır! ”
Ne yazık ki, Atatürk’ ün ön gördüğü her şey bugün vatanımızda gerçekleşmiş, tarih tekrar yanlış seyretmeye başlamıştır. Kurtuluş Savaşı mücadelesinin yaşattığı bu gençlik, kendilerine bu vatanı ve bağımsızlıklarını hediye eden Atatürk ve tüm Kurtuluş Savaşı mücadelemizin şehitlerinin emanetine sahip çıkmalı ve gerekirse tarihi yenmeye başlamalıdır. Atalarımız nasıl topları tüfekleri, emperyalizmi yendiyse, gençlik de bugün Atatürk’ ün her defasında aşılamaya çalıştığı bilince sahip olup fikirleri ve ülkemiz üzerinde oynanan oyunları yenebilir, (Gençliğe Hitabe’ de dendiği gibi) dış güçlerin ve içteki müttefiklerinin en üstü kapalı silahı olan kültür emperyalizminin yenilmesiyle birlikte tüm sömürü yollarının da kapatılmasını sağlayabilir. Gençliğin damarlarındaki kanın gereklerini yapmasına engel olacak güç yoktur. Gençlik bunu yapabilir, yapmalıdır ve yapacaktır da…
Yine Atatürk’ ün dediği gibi;
“Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır”
Millet iradesiyle ortaya çıkan 19 Mayıs gençlik ve spor bayramına Köylü, kentli, işçi, emekli, memur, kadın, erkek, gençler ve genç fikirlere açık olanlar ve atamızın millet tanımı içinde kalan herkes Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkmalıyız.
19 Mayıs gençlik ve spor bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun!
| 1,102 |
Doya Doya İlerle
Halk onurunu okşamak
Milli birliğe onur kazanmak
Yeryüzünde ağlayan gözler, yüreklere
Sızlayan canlar, gönüllere
Sabır değirmeni umut yelkeniyle
Sevgi tohumundan
Aşk kokulu güller açmaya
Türkiye çalışıyor olmak
Sevda kefenleriyle mutluluk güvercinleri
Anarak, duyarak, duyumsayarakBarışı, saygıyı Türk Milleti ocağından
Türkiye kucağından müjdeler taşıyacak
Övünerek, güvenerek, çalışarakAttığın her adımla
Yüreğime bas da yürü, incinme
Sen korkma bu aşk, bu imanla
Doya doya ilerle
Yaşam ve ahrete...5 Temmuz 2006
Çam yeşil, deniz mavi, insan sevgi
Çınar gibi ezgili, bahar gibi renkli
Gök kubbesi enginliği, toprağın yeşertici
Sevilerden huzur dolmalıyım ben
| 90 |
Yüzlerce Yıl Yeşil
yüzlerce yıl yeşil gözlerine baksam
kırpmadan yaşartmadan
uyumak beynimin inilmez kuyusundan
çekilse kirpiklerinle
alınsa taze badem kabuğu gibi gözlerimdenne büyük bir yitim gözlerin varken
gözlerimi yummak
büyütülse büyütülse günün doğuşu gibi
çevren'den çevren'e gök kubbe yeşil gözlerin
sarı saçların çiçek yaprak rüzgârı
göğsün bahar
uzansam yağmur kokun çalsa
çevren'den çevren'e gök kubbe yeşil gözlerin
günün batışı yok
yüzlerce yıl yeşil gözlerine baksam
yüzlerce yıl yeşilölür müyüm
| 69 |
Sevgili Değıl, sırdaş Olalım
Ne diyorum biliyor musun?
Sanki ilk kez tanışmış gibi yapalım.
Bana selam yaz, kim olduğunu bilmiyormuş gibi cevap vereyim.
Tanışalım en başından.
Arkadaş olalım önce.
Sonradan yakınlaşıp dost olalım, sırlarımızı paylaşalım. Birbirimize hediyeler alalım, sürprizler yapalım. Çekinmeyelim konuşurken, ne olursa olsun küsmeyelim. Beni kıskandırmaya uğraşma, başkaları kıskansın bizi. İçten içe sevelim birbirimizi. Canım de bana, ama hiç aşkım deme. Çünkü aşk kısa. Aşk bir ömürlük değil. Sen bir ömürlük ol. Hep benim ol. İnsanlar sordu mu en yakın arkadaşım de. İçten içeyse sevgilim. Hiç sevgili olmayalım. Hayat arkadaşım ol. Birbirimizi ihmal etmeden, kırmadan sevelim. Biz olalım, ama iki sevgili değil, iki yoldaş. Her şeyime karışmana izin vereyim. Senden habersiz hiçbir yere gidemeyeyim, attığım her adımdan haberin olsun. Sıradan biriymişim, ama değilmişim gibi..
| 126 |
Ben Kendim Bildim Bileli
Ben kendim bildim bileli
Aşkından olmuşum divane deli,
Dağlara düşmüşüm sanki serseri
Şu dünyanın derdi derdi kederi
Hepsi benimmiş benimmiş sanki
Ben kendim bildim bileli
Çile keder beni buldu
Genç yaşımda yorgun düşdüm
Sevda boynum büker olduArtık sevmek yok bana
Haram oldu dostlarım
Bıktım usandım artık
Neden diye sormayınBen kendim bildim bileli
Çile keder beni buldu
Genç yaşımda yorgun düşdüm
Sevda boynum büker oldu
| 68 |
S E V G i
Sevgi,
Bir annenin çocuğuna sımsıkı sarılmasında,
Bir babanın gülümseyen bakışlarındadır ap-açık.
Hafif bir dokunuş, bir tebesümden başka
Başka ne olabilir ki...
Sevgi, taze bir ekmek kokusuyla,
Bölüşülen sıcak bir çorbadır tasta.
Ve masallar anlatan bir dedenin,
Mahsun gözlerindeki umut, yorgun elindeki âsâ,
Ve yüreğinde tatlı bir hatıradır sevgi. Sevgi, ufkun tatlı hülyasında,
Daha yeni yeni yeşillenirken ova,
Hani körpecik çiçekler açarken baharda,
Kokusu ta yüreğinin derinliklerine siner ya
Lale, nergis, gül bir de papatya...
Derken gözüm kaldı goncada.
Sevgiye bezenmiş tüm renkler doğanın kollarında
Ve sunulan bir çiçekten başka,
Daha ne olabilir ki sevgi? .. Sevgi derin bir rüyadır gönül ağacı altına.
Bir sevgilinin öpen dudaklarıdır orda.
Ve bir kalem bir kağıt paçasıdır sevgi,
O en güzel hazla anlatılır mısralarda.
Sevgi bazen buruk bir hüzündür,
Gezinir bulutlar üzerinde
Bazen de sade bir bakıştır, bir gözyaşı tanesinde.
Ve tüm kötülüklerden öte,
Yaşanacak çok şeydir sevgi... Sevgi çoğukez aşkla başlar hayata,
Zaman zaman belirir gözlerde,
Bazen de durulur uzaklarda, küser insana.
Sevgi iki kaş ve dudak arasında,
Kalplerin titrek atışlarında hissedilen en yüce duygudur;
Ve küçük bir çocuğun sevinci içinde,
Fark edilen en doyumsuz tutkudur sevgi.
Sevgi hiç sınır bilmez yaşandıkça,
Ağlamak, solumak, gülmek gibi,
Öylesine karşılıksız, saf ve nettir;
Yalnız ölümden başka
Doyasıya yaşamaktır hayatı sevgi. Sevgi, özlemini çekipte kavuşamadığın sevdana,
En sevdiğin bir şarkının melodisiyle,
Aşkını haykırmaktır gökyüzüne.
Sevgi, sadece sevmektir insanları çıkarsızca, dostça
Saygıda kusursuz olmaktır en başta;
Ve bir gün göçüp giderken bu diyardan,
Hatta en sevdiğin insanı bile bırakarak geride,
Tıpkı kendini sever gibi, sevebilmektir ayrılıkları.
Sevgi, her kalpte, her gönüldedir, bulunmaz birşey değil.
Sevgi barıştadır, savaşta değil.
Asıl sevgi paylaşmaktır,
Başka hiçbirşey değil! .. Erhan Demir
(maviyıldızınoğlu)
| 276 |
Abaküs
Kırmızının deliliklerinden kurtardın hayatını.Aşk denilen sır;iki ayağın altına sabun bağlayıp,koşmaktı peşinden salıncakların.Gümüş ve geniş yollar ıssızlığında, kardeş ıslıklarla aynı gözleri ağlattık.Gün geceliklerinin içinde uyanamayınca,doyamadım, dayanamadım yalın yanlışlarıma.Hangi geçmişler için kestiysen parmaklarını,onlar için büyüttüm ellerimi.Şimdi yaşa diyen ağzının içine yakışmıyor,kupkuru deliliklerim.Bugün kızıyor yollarıma,senin tarihinin bildiği tüm ipuçları.Ama yalınayak bir çocuk bağırıyor içimde;kızma baba çocuk sabrı elliye kadar sayaren fazla...
| 59 |
Yeni yıl mesajı
Yeni yılınızı kutlar mutlu yıllar dilerim.
www.gaffarli.tr.gg
Yeni yılda gaffarlıya rahmet yağsın.
Ekili hurmaları bol bol para eylesin.
Tarlalarındaki ekinlerini domuz yemesin.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Avcıları karatavuk cubbal avlasın.
Meşe odunu yakıp küllü kömbe yesin.
Közünde çay demleyip içip otursun.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Yılbaşı cuma namazına gelsinler.
Oturup bol bol laflarını etsinler.
Hasta olanlarında hatırını sorsunlar.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Köy kahvesinde konuşsunlar.
Birlikte olmaya şükreylesinler.
Gençler anlatılanları dinlesinler.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Ramazan Özerli, cuma köye gidecek.
Dostlarla buluşup hasret giderecek.
Dostlara biraz hasbıhal edecek.
Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin
Ramazan özerli
| 98 |
Bir düş gördüm dün gece
Bir düş gördüm dün gece
Düştü pencereme süzülerek
Ayın solgun ışığı
Odamda bir aydınlık
Bir huzur kalbimde…
Bir düş gördüm dün gece
Düştü aslında aklıma düşen her bir düş
Düşmüştü bir kere kalbe Aşk
Ve saplanan bir ok şah damarıma,
Şah damarımdan da öteye…
| 49 |
Diyarbakır Güneşinden
Diyarbakır güneşi başkadır
Doğunca gönüller ısınır
Sevgi ağacı kök salar
iyiliğe
güzelliğe
kardeşliğe
dostluğa
insanlığa
Sevinç vardır bakışında
Gözlerideki ışık dünyayı dolaşır
Sevinç büyür büyür
yüreklere sığmaz olur
Taşar gözbebeğinden Anadolu'ya uzanır
Sevgi ışıkları Anadolu'dan
Fransa'ya
Almanya'ya
Rusya'ya
Çin'e
Japonya'ya
Kanada'ya
Amerika'ya uzanır
Dünyanın ikinci güneşi doğar
Almanya'nın yüreğinde
Fransa'nın ruhunda
İngiltere'nin gözlerinde
Diyarbakır güneşi başkadır
Birlik ve dirik vardır
ruhunda
aklında
Yüreğindeki ateş yakar Anadolu'yu
Sever sevilir Diyarbakır insanı
Sevildikçe güzelleşir
sonsuzlaşır
Sevgisi Diyarbakır'ı aşar
Amerika'ya ulaşır
Kök salar dünyaanın her köşesinde
İnsanlık sonsuzlaşır
Bu sevgiyi gör dostum
Söyleme
Dokun sevgi ağacına
Düşün ağacın nasıl yeşerdiğini
Konuş dostum konuş
Sevgi ağacı açmış gözlerini anaç ışıklara
Al avuçlarına güneşi
Gözlerin ışık saçsın
Hollanda'ya
Danimarka'ya
İsveç'e
Norveç'e
Birlik ve dirlik güneşi doğsun gözlerinde
Dikenden gül bitsin
kışı bahar olsun
sevgi özgür olsun
Yücelsin
Bilik ve dirlik güneşi doğsun
Akıl kafesinden çıksın
Yücelerden yücelere bir güneş doğsun
Diyarbakır'dan Malatya'ya, Kahramanmaraş'a
Kahramanmaraş'tan Hakkari'ye uzansın
Birlik ve dirlik yayılsın Anadolu'ya
Güzel söz
güzel huy
güleryüz
tatlı sözler
Sevgi ağacının güneşi olsun
Sevginin ölçüsü yoktur
Sevgi evrenseldir
Diyarbakır'da bulduğum sevgi bu
Sevgi evrenseldir
Sevgi insan olmaktır
| 183 |
BEN KOCAMAN BİR DENİZİM ÇÜNKÜ
- gül sunan elde gül kokusu kalır - çin atasözü
kaynağında suya bıraktığın gül
ulaştı bana bunca karanlık
akşamdan sonra bunca anafora
ve bunca akan kana karşın
ben kocaman bir denizim çünkü
ne kayıklar indirildi kıyılarımdan
açık gizli nefret yüklü dümensiz
ne tersanelerim kapandı bilseniz
doğmadan üstüme ikinci bir ay
şimdi sevgi sunan elleri öpüyorum
şimdi sevgi kokan elleri öpüyorum
bunca cana kıyan zamana karşın
ben kocaman bir denizim çünkü
A. Uğur Olgar
| 78 |
Bugün de Ölmedi Ruhum.
sahil;bugün daha bir sessiz...mayıs soğuğu sarmış gün batımınıve yalnızlığı içine almış...yalnızlık ve yokluksenindir diyorum kendime...ağzımda kuru bir sessizliksessizlik;toplamı biraz sensizlik...sahil;bugün başka bir hüzün kokuyor...iç çekişlerimi hiçe sayıyorsavruldum sessizliğimdegözlerime sisler iniyor...
"bugün de ölmedi ruhum"23 Mayıs 2017 20:44
| 41 |
Firak-ı mâlum
Vuslat’ı görmeden de, hicran yaşanılırmış
Memat’a ermeden de, hayât anlaşılırmışBu ayrılık vardı hep, adını koymamışız,
Dedim ya; yok hiç sebep, senaryo oynamışızHiddet çıkmaza vekil, Müddet umûda kanat
Sükût et, yol ver çekil, cürmü kabulde sanat Deştin, firak-ı mâlum, kanattın aşkımızı
Ne tez gurub eyledin, kıldın firâkımızı..
| 48 |
Dost Ve İnsan...
BENDEN BİR VECİZE:'OKUDUĞUNUZ BÜTÜN KİTAPLARI ÜST ÜSTE KOYSANIZ YİNE DE BİR İNSAN KADAR ETMEZ'Faniyim_58
Dost isen; sırrını paylaş ama sakın satma
İnsan isen; eğri oturup eğri konuşma
Dost isen; mütevazi ol kibirli olma
İnsan isen; beni etten ve kemikten sanma
Dost isen; hiç bir zaman dostunu aldatma
İnsan isen; katlanacaksın attığım taşıma
Dost isen; arkadaşına köpürüp taşma
İnsan isen; iç dünyanı aşkla dağla daima
Dost isen; dostunu dilinle közleyip dağlama
İnsan isen; çarşıda dolanıp ruhunu daraltma
Dost isen; dostuna karşı riyakar olma
İnsan isen; bu dünya şatafatına dalma
Dost isen; dostunu yalnız başına bırakma
İnsan isen; yarınına sakın bel bağlama
Dost isen; kulak ver arkadaşının lafına
İnsan isen; çok çalış sakın yolda uyuma
Dost isen; geri durup demir gibi paslanma
İnsan isen; öğret nefsine vermeyi taşlaşma
Dost isen; dostunun zaaflarını asla açma
İnsan isen; dosdoğru yürü sağa sola sapma
Dost isen; dost meclislerinden uzak durma
İnsan isen; çok sızlanıp çok fazla yakınma
Dost isen; sakın dostunun güllerini soldurma
İnsan isen; geç La-mekana bu dünyada kalma
Dost isen; dostunun kalbini sakın ola kırma
İnsan isen; sakın ilim ve irfansız yaşamaKısacası dost da olsan insanda
İnsan olmaktan vazgeçme aslaBülent ARI/SIVAS
07.11.2008
| 192 |
12 Haziran’ da Ne Yapacaksın? ! .
Elime geçen AKP’ li çakma İzmir adaylarının propaganda kağıdında “Partiye mi İcraate mi Oy Vereceksin” diyor? ! . Bir kere Türkçe’ yi bilmiyor daha bunlar bir de bakanlık falan yapıyorlar; doğru yazılış “icraata mı” olacak.
Seçenekler sıralanmış, Ne istiyoruz diyorlar?
*İstikrar…………..Gördük istikrarı, kim için, ne için; halkın mı, Recep’ le Bilal’ in mi AKP ve yandaşlarının mı, Tarikatların mı? “Her alanda planların yapılabileceği ortam istiyoruz” diyorlar! 9 Yıldır tek başına iktidar olan kendileri değil miydi? Demek ortam bulamamışlar!
*Demokrasi…….Hangi demokrasiden söz ediyorlar anlaşılmıyor? Olmayan “ileri demokrasiden mi”, Orta Çağ demokrasisinden mi? Daha basılmamış kitaba bomba diyen başbakan zihniyetinde demokrasiden mi? Padişahlık demokrasisinden mi?
*Sivil Anayasa..”Herkesin haklarını koruyan, demokratik sivil bir anayasa istiyorlarmış! ” Sivil Darbe Anayasasından söz ediyorlar sanırım! . Ama ne olduğunu bir türlü söylemiyorlar? Ücretsiz öğrenim hakkı isteyen iki çocuk 2 yıla yakın hapis cezası hükmü ile yatıyorlar. Yıllardır içeride yatıyor, “suçum ne diyor” suç yok ortada! İsviçre’ de 8 gizli hesabın var dediği için içeri atılıyor biri. Ayağa kalkmadı diye içeri atılıyor öteki. “Tarikatlar her yanı sardı, Fetullahçılar işgali hüküm sürüyor” dediği için içeri atılıyor beriki….
*Eşitlik…………..”Zümre, etnik kimlik, din-mezhep ve cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin Eşit Vatandaşlık Hakkı” istiyorlarmış! Güleyim bari, Allah aşkına bunlar muhalefetteler mi? Bir AKP’ li ile olmayan bir mi? Kürt, Türk, Alevi, Sünni ayırımı yapan; kadını 3 çocuk doğurması gereken kuluçka makinesi gören kim? Sürekli belden aşağı vuruşlarla yatak odalarına kadar girenler, kaset üretenler ve şantaj yapanlar kimler? Sanki hak sahibi olmayanlar kendileri de! İstemekte haklılar, kendileri bunları yok ettiler, muhalefetten istiyorlar gel yap diye.
*AB Üyeliği…….”AB’ ye üyelik ve hak ve özgürlüklerin yaşandığı bir ülke istiyoruz” diyorlar. Haklılar, kendileri istemediler, girmek için uğraşmayı boş verin baltaladılar! Muhalefete uyarı, iktidara geçince ilk işleri AKP’ lilere ”hak ve özgürlük nasıl yaşatılırmış göstersinler!
*Onurlu Dış Politika…Kendileri ABD ve AB’ nin güdümünde politikalarla “durmak yok yola devam dediler”. Kıbrıs’ ı peşkeş çekemediler, Denktaş’ ı uzaklaştırmalarına karşın! 12 Mil yok oldu, Yunan burnumuzun dibine kadar geldi. Irak / ABD sınırımızda PKK belası musallat! İsrail’ e Suriye sınırındaki mayınlı araziyi temizletip 49 yıllığına vermediler. Hele bir gitsinler, Onurlu Dış Politika nasıl olurmuş öğrenecekler.
*Ekonomik Kalkınma…”Kişi başına 25 000 Dolar! ..gelir”diyorlar. Allah aşkına dalga mı geçiyor bizlerle bunlar? Hangi iş sahasında, hangi işle, kim bu kadar kazanabilecek? Halkım evinden dışarı çıkamıyor, ekmeği bile fırınlanmış bayat ekmekten alıyor. Köylüden süt 500.-kuruşa alınıyor, bir bardak çay 1,00.-TL, bir simit/gevrek 600.- kuruş; bir sabah çay simit yese karşılığında 3 kilodan daha çok süt satması gerekecek. Mazot 3,5.-TL, benzin 4,5.-TL. Küfür ettikleri Atatürk ve İnönü zamanında yapılan yatırımları yok pahasına, haraç mezat, bir yıllık karına peşkeş çektiler. Babalar gibi satmakla övündüler. Çalışacak iş yeri kalmadı. Köylü aç, perişan, yokluk ve sıkıntı içinde. Geç anam babam geç!
*Sosyal Devlet…. “Herkese eşit sağlık, eğitim, emeklilik istiyorlarmış” Güleyim mi ağlayayım mı? Sınavlarda tarikat / yandaş çocuklarına şifre ile eğitim eşitliği; tedavi için gerekli ve zorunlu ilaç verilmeyen hasta; kalkınmışlık düzeyinden pay alamayan sefil baykuş misali dolanan emekli ile şimdiye kadar bizleri terbiye ettiler! Demek kendileri de bundan memnun değillermiş! Bir an önce defolup gidin de görün bakalım Sosyal Devlet nasıl olurmuş? ! .
*Medeniyet ile Gerçekçi Politikalara gelince inanın dayanamayacağım. “Oto yol, liman, kanal, tüp geçit, ray, tramvay…ayağı yere basan projeler” istiyorlarmış. Yuh yani! Halk açlık, yokluk, yoksunluk, yolsuzluk altında inim inim inlerken, VERİLEN SADAKA İLE YETİNİRKEN, küfür eder gibi ayağı yere basan proje diye Lafonten’ den Masallar anlatmazlar mı?
Ey halkım, KOYUN MUSUN değil misin? Aklın fikrin var mı? İdrakin yerinde mi? Kul musun, köle misin? NE OLDUĞUNU BİR GÖSTER ALLAH AŞKINA! ! !
| 585 |
Mor Çiçekler-1
Mor çiçeklerim var benim
Mor çiçeklerim
Kokusuz cansız kupkuru
Kimsenin görmediği
Kimsenin bilmediği
Ucunda ölüm uykusu
Mor çiçeklerim var benim
Yapraklarında derin baş ağrıları
Vakitsiz bir klorofil kanaması
Yorgunluk halsizlik bedbinlik
Ucunda sen
Ucunda sensizlik
Mor çiçeklerim var benim
Ritimsiz nabız atışlarım
Damarlarımda ağrı
Yapraklarımda gereksiz terleme
Mor çiçek görürsen
Sakın elleme
Mor çiçeklerim var benim
Tohumları Tanrı’dan
Onları ben ekmedim
Suları kanımdan
Mor çiçeklerim benim
Koparılma nedenim
Mor çiçeklerim var benim
Mor çiçek açar tenim
Yüreğimde sızı
Korkuyorum
Çiçeklerim benim
Birer hayat hırsızı
Tenimde mor çiçekler
Hepsi anı bekler
An ölümde
Ölüm bedenimde
Ölüm bile sevmez
Sersem yollarınıza hepsini
Kimse onları bilemez
Mor çiçeklerim var benim
Mor çiçeklerim
Mor çiçekler açar tenim
| 115 |
Kavusma anı
Lal olacak dılleri bu gecelerın
Ellerım ıcınde olacak senın ellerının
Yalnızlık defolup gıdecek
Lacivert hasretın yanına
Az daha sabret sevdıgım cok az kaldı dızınde uyumama..
| 27 |
Umut
Umut umut töhmet altında ufuklarımızda
tohumlar kabuğunu kıramıyor dünyamızda
yeni filizler uç vermeden düşüyor toprağa
sağırlaşmış insan yığınları
küreselleşmiş dünya
emperyalizmin bok çukuruu taşmış dünyamıza
kaplıyor mavi boncuk gezegenimizi kapkara
modern orta cağda
seker yerine şarapnel parçaları
mermiler yediriliyor çocuklarımızaayrımında değil henüz kuşaklar
ışıltılı ambalajlarla kirletildi insanlar
adına soğuk savaş denilen
korkunç yalanlar propagandası ile
aldatıldı insanlaryirminci yüzyıl
küresel mi küresel
bir o kadarda barbar
ışıltılı ambalajlarda doğurdu
yirmi birinci yüzyıla bukalemun kılığında globalutkun
geleceğe uç verecek sevgileri
boğdu kör kuyularda
bizi
insanin en insan yanını yok edip
benin bencilliği içinde
bilinç altındaki hayvani yanını koyup ortaya
okumayan
sormayan
sorgulamayan
bir birinin kuyusunu kazan
istif istif yığınları koydu otaya insanlığa
özgürlük
kardeşlik
eşitlik
ve
barış yerine
bol soslu
yeşil sermayeli din
mavinin gri kirliliğinde milliyetçilik
ve
bunların alt kümelerinde
etnik parçalanmışlıkta
boğazlaşan insanlık çıktı ortaya
ne yazık ki
balkanlar
orta doğu
ve kafkaslarda
aynı oyunlarla
aynı aymazlıklarla sürdü zorbalıklübnan da kimyasal zehire karışırken göz yaşı
anaların çığlığı yırtarken ses duvarlarını
neden niçin şaşkınlığında kıvranırken çocuğu
umudu (s) arar gibi açık gökyüzüne
(b) akarken sonsuzluğa gözü
suluyor
çorak toprağı körpe bedenigüvercinleri vurup
yarasaları (s) alıyorlar gökyüzüne
ama sunu bil ki
akan suyun
doğan güneşin
yeşeren tohumun düşmanı
yirmi birinci yüzyılın aşağılık hükümranı
umut tükenmedi dahagelecek umuttur
umut ise mutlaka gelecek
dünya yasamsa
emek ebesidir dünyanın
doğuracaktır o utkun günün kızıl şafaklarınıumudu vuramazsın
umudu tutamazsın
umudu kovamazsın
umut çocuklarımızda
umut
üzerinde
kızıl mührü taşıyan bayrak altındaumut telli turnanın (t) elinde
umut savrulan bozkırların sıcağında
umut eriyen çeliğin kızılında
mut terden ıslanan isçinin tulumunda
umut insanin belleğinde
umut
dönen çarkın
vuran çekicin
sekil vereceği
yarınlara
gonca güller açacak
dünyamızda
210706
| 268 |
Birer Kırlangıç Siyah Gözleri
Birer kırlangıç olur siyah gözleri kim bilir
hangi diyara göç eyleyen ve saçaklarında gecenin
bir acı, kirpiginden dökülen.
Saçlarının kırığından başlayıp
yüreğinin kırığına yerleşen derin bir sancı olur söyleyemedikleri...
| 33 |
Sigara Bağımlılıktır 24
Nikotin takviyesi nefsin verdiği nimet,
Nefis, hain olunca geliştirdiği illet…İllet ki yüreklerde, kalpte, akciğerlerde,
Sigara kâr sağlamaz dertlerde, kederlerde…Akıl, ruh erir gider yalnızlığın içinde,
Yalnızlık ve bencillik kol kola bir biçimde… Cesarete saldırır önce onu kıracak,
Ardından iradeyi bir anda susturacak…Bunlar ki bağımlılık akıl sahiplerine,
Rab’bi hiç dinlemeyen hak gönüllülerine…(2012)
| 53 |
Çok Uzak Bana Ellerin
Yağmur yağdı mı
Seller sular denize koşar
Karıncalar yuvalarına
Trenler istasyonlara
Ben ellerim bağlı ellerine yanarım yağmurlarda
Mavi semalarımın beyaz bulutlarıydı ellerinYağmur yağdı mı
Fesat yüklü sonbahar rüzgarı
Yaprakları birbirine düşürür
Sonra sıvışır tepelerin arasından
Zaman bu oyunu oynamıştı bana
Bir çocuk gibi kanmıştım sevgine
Saçların sonbahar rüzgarıydı seninYağmur yağdı mı
Deniz çıldırır
Uzun havası kan ağlatır tellerin
Ben yapraksız dalda ıslanan kumru gibiyim
Zamanın açacağı hediyemi beklerim
Bulutlar arasındaki güneşiRüzgarın sağı solu belli değil ki
Kara bulutlar şimşekler çakar yüreğimde
Kuşup sığınacağım ellerin yok
Yağmur yağdı mı
Ellerin öyle uzak ki çünkü
Ellerin senden uzak
| 100 |
Üç İnek Hikâyesi
..............................Perihan Dirican kardeşimin duyarlı yüreğineKorkunç bir kış günü...
Atatürk sabaha karşı şu emiri verir:
'-Bu kış kıyamette memleketin ne halde olduğunmu görmek isterim.
Otomobille gezmeye çıkacağız.' Kırşehir'e doğru hareket edildi.
Öndeki askeri vasıta dahi karlara saplanıyor,
Ata'nın arabası zaman zaman kendisi de inerek çekiliyordu.Bir tepe aşılıyorduki,tekbaşına bir köylünün
telaşlı talaşlı,koşuştuğu görüldü.
Çağırttı Gazi köylüyü,sordu:
'-Bu havada dağ başında ne arıyorsun? '
'-İneğim kayboldu Paşam'
'-Seni kurtlar yer burada'
'-İneği yedilerse ko beni de yesinler...'
'-İneğin kaç lira kıymetindeydi? '
'-Eh...Elli altmış lira ederdi'
Gazi yaverine emretti:
'-Bu vatandaşa yüz lira verin,bir otomobile de alın.'
Köylü karşı çıktı:
'-Sana rastlamak benim talihimdir,
ama yine de kendi ineğimi ararım,
verdiğin yüz liraya iki inek alırım,
benimkini de bulursam eder üç inek.
Bu benim düşümdü.sana rastlayan bahtlı adamın
üç ineği olması çok mu? '
Gazi yanındaki İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya döndü:
'-Üç ineği donma karşılığı düş edinmiş
bir miletin otomobil içindeki dahiliye vekili...
Merhaba,keyfiniz nasıl? 'Bu hikayeyi doğru okuyup,şimdikilerle kıyaslamak için yazdım.
| 162 |
Vatan
Öyle değerler vardır ki
Paha biçilmez bilesin
Vatan,Bayrak,namusta bir
Birdir elbet bir bilesinDoğusuyla batısıyla
Bir bütündür cennet vatan
Ya sev ya da terkette git
Yar mı olur size vatanVatan TÜRK'üm diyenlerin
Uğrunda can verenindir
Kürdü,çerkezi,lazı da bir
Ne mutlu TÜRK'üm diyenlerindirEy gök kubbenin nazlı süsü
Al rengine kanım helal
Zafer bizimdir sırlı sözü
Ya ölüm ya istiklal
| 58 |
Cümle Ve Yürek
Muhtemelen yine aklına çarptı yüreğim,
bir lacivert gecenin astarı süzülmüş gözlerine.
Okusaydın bütün satırlarımı,
en çok hangisi yakışırdı sana:
Bilmiyorsun!
Ben bile silik düşünürken seni,
kalemime bir aşk oturdu.
En koyu mürekkebini saçtı.
Sen yinede inanma adının dokunmadığı satırlara...
Yoklama çekip gittiğin yürekleri,
bir cümlenin öznesidir 'SEN'
Kimse sana 'Yüklem' olamaz.
Önemli olan bir cümlede gizlenmek
yada ayan olmak değil.
bir yürek de Özne olabilmektir.
| 68 |
Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi
İyi niyet tecrübe
İstifade gerekir
Başa gelen kötülük
Vücutta bırakır kir
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Doğruya doğru demek
Er insanın işidir
Yanlışa doğru diyen
Kötü olan kişidir
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Kötülerden olmayın
Çünkü bu ara açar
Eğer dizginlenmezse
Kulağa sular kaçar
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Yargılayan daima
Hesaba çeken kesen
Başına belâ gelir
Olamaz asla esen
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Edebi edepsizden
Öğrenmek azap verir
Onlar yaşayan bir ölü
Ayaktayken geberir
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Körle yattığı hâlde
Şaşı kalkmayan insan
Sağlam olur huyları
Asla dönmez dosta yan
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Engeller kötülüğü
Saygı sevgisi çoktur
Adam vurma öldürme
Onun ruhunda yoktur
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Kanı kan ile değil
Kanı su ile yurlar
Böyle düşünmez isek
Ateş yukarı fırlar
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Kendimizi düşünüp
Başkasına taş atmak
Gerçekten çok ayıptır
Uykuya dalıp yatmak
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Gafletten uyanmalı
Gelmeli kendimize
Görevler düşmektedir
Ya bize ya da size
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
Er kişiyle sağlanır
Yükselmesi insanın
Şu kısacık hayatta
Anlamı vardır canın
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
İşkenceler ve zulüm
Ara açar ruh bozar
Hasan bunları yerip
Durmadan şiir yazar
Olmalıyız er kişi
Sevgi annenin işi
| 218 |
Umut bire kaç verir?
Umut ektim bahara, yağmur için dua et,
Toprak bereketlidir, bir ekene kaç verirDuadadır dal yaprak esirgenmez merhamet
Toprağından köküne, karşı konmaz güç verir…Yeşerdi bahçe çimen, o dilediyse şayet
Umutlar taşı deler, gökyüzüne uç verirBahar biter yaz olur, hasat gelir nihayet,
Başaklar dolu dolu, gelin duvak taç verir…Bir gün sorarlar sana, umut bire kaç verir?
Bir gün sorarlar bana umut bire kaç verir?
| 66 |
Şiire gönül verenler amatörler, profosyoneller. şairler
Şairler ya da yazarlar, edebiyata gönül vermiş kişiler, bilgi birikimleri, yetenekleri, görgüleri ve geniş muhayyileleri ile ne denli başarılı olurlarsa olsunlar başka biri olamadıkça kendilerini tekrar edip kısır bir döngüde dolanıp dururlar.Şiirleri eserleri de ezber olmakdan tekrar olmakdan kurtulamayan tatsız tuzsuz keyif vermeyen öğretisi, mesajı olmayan sıradan eserler olurlar...Marifet yeri gelince mekân,olmak yol, şehir. orman oalbilmekte. Kuş olup kuş dilinden aşk olup aşkın ağzından yazabilmekte.Marifet başkaları olabilmek...Şairin, yazarın sanatcının fotoğrafcının ufku geniş olmalı; sadece bilgi, birikim yetenek yetmeyebilir...Ezbercilikten kurtulabilmemiz için elbette çok okumalı çok gezmeli; ama yaratıcı olmazsak, artistik ruh taşımıyorsak biribirnin aynı tekrarlarla yetinmek gerekir.
| 102 |
Bir Gün
Toprağa düşen tohum, gün gelir meyve verir.
Ümitle rahmetinden,çıkan yağmur yağarsa,
Hak,adalet gözeten,sonunda mutlu olur,
Tüm karanlık içinden,tekrar güneş doğarsa..... 12.05.2007
| 23 |
Aile
Saatin on biri çalmasından sonraydı
Gördüm ev halkının dağıldığını birer birer
Bilmem soyunmaya mı gittiler
Bir zaman sonra hepsi uykudaydıBaba yaşamadaydı geçmiş zamanı
Bir pencere açık dururdu düşüncesinde
Bir kadın eşsiz elbiselerinin içinde ....................
| 35 |
Parmaklarının Boşluğu Avuçlarıma Darağacı
Bir çift kırmızı ayakkabı
Vitrin camlarının ardından bakarcasına
Uzaktan uzağa öyle bir bağ ki bu
Sanki gözlerinden o camlara hasret akarcasına
Ellerinin arasına bırakılan bir hediye paketi
Bir çift kırmızı ayakkabı paketi açtığında
Hasretler mutluluğa yetişemez derler
Ama gözlerinden gözlerime mutluluk çağlarcasına
Ve o sahil; ayaklarında kırmızı ayakkabılar
Parmakların sarılmış avuçlarımın boynuna
Martılara yol göstermekte sözlerin
Hasretse bir gün gelecekti intikamını almaya
Sabahın altısında geldi o karanlık hasret
Apansız uyandım ardarda kapıyı çalmasıyla
Usulca kapıyı araladım elinde bavulu
Gördüm ki hasret gelmiş ama bu sefer temelli kalmaya
İnanmadım,üstümü giyinip hemen dışarı çıktım
Oysa yanıldığımı anladım evinin önüne vardığımda
Sokağında sıra sıra park edilmiş sayısız araç
Siyahlar giyinmiş bir sürü insan dolaşmakta
Hala inanmak gelmiyordu içimden
Ta ki o kırmızı ayakkabılarını görene kadar
Gökyüzünün penceresinden yeryüzüne bakarcasına
Uzaktan uzağa öyle bir bağ ki bu
Sanki gözlerinden yeryüzüne yağmurlar yağarcasına
Hasret intikamını aldığında sen çoktan gitmiştin
Parmaklarının boşluğuysa avuçlarıma darağacı
Peki ya o kırmızı ayakkabıların
Onlarda yeni sahibini bekliyordu kaldırım kenarında...
| 163 |
Anlamlı Sözler 1673
Türkiyelilerindir TürkiyeYalnız Türklerin değil, Türk olmayanların da vatanıdır, Türkiye.
Kabul edip diyelim öyle ise: Türkiyelilerindir Türkiye! Berlin, 31 Mart 2013.
| 23 |
Kördüğüm
Hiçbir veda gürültüsüz olmaz ..
Ya kanadın kırılır...
Ya yüreğindeki acı bağırır...
Çığlığındır gecenin sen'li vakitlerinde
Sessiz olan nedir bilirmisin?
Veda edememektir....
Düğüm düğümsündür
Çünkü...
Ah be adam !!
Hiç uğraşma bana kördüğümsün...
| 34 |
Ahsen
Bir mehtap ışığı yansımış yüzüne
Yüzünden gönlüme bir meltem esintisi
Yaz ortasında cezbeder insanı
Senin gibiKipriğin değerken kaşlarına
Gözlerinde dökülür çağlayan şırıltısı
Hoş bir eda sunar
Muazzam bir manzara oluşuverir simanda
| 32 |
Aldanmayacaksın ve Aldatmayacaksın; ANADOLU İÇİN! . = 000.003 =
09 Ocak 2013 Çarşamba 07:37:14Anadolu Kültürünün Varlığını Muhafaza İçin DÜŞÜNECEKSİN! .
= 000.002 =
Anadolu Kültürünün; Yeni Kazanımları Adına: ÜRETECEKSİN! .Bir Değil, Yetmiş Beş Milyon Düşünen ile Hepimiz Anadolu! .
= II =
Tedirgin olmak; insanın verimli çalışmasına mani olandır! .
Şüphe etmeyeceksin ve şüphe ettirmeyeceksin; insanlığına! .
Şükredeceksin; isyanını bastıracaksın kalp kırmamak için! .
Ve azimle inanç besleyeceksin; ANADOLU için birileri var! .{ Metin Yazarı: Kemal KABCIK – ANTALYA - 09 Ocak 2013 Çarşamba 07:36:57 }Anadolu Kültürünün Verimliliği İçin; ALDANMAYACAKSINDIR! .
= TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ =
Anadolu Kültürünün Verimliliği İçin; ALDATMAYACAKSINDIR! .
| 103 |
Bilmece
Bilinmeyen harabe bir şehirde, unutulan düşlerimi
Düşüncelerimi gömdüm toprağa
Sırlarımı paylaştığım yalnızlığım bir kâbustu, bir dolunay vakti
Nasıl da sevgi ile sığındım hakikat bildiğim yalanlara
Dünya bana yalanları altın bir tepside, hakikat diye sunmuştuHakikat zor bir bilmece miydi? Çözemedim
Varlığım sırlarla dolu muydu? Bu sırra vakıf olamadımAlnımın ‘ak’ına
Ve günahlarla kirlenmiş
Ve de lekelenmiş kalbimin ‘kara’sına mürekkeplerle çaldım hakikatleri
Hakikatler kalbimde büyüdü
Ve kalbime yürüdü
Hakikatler alnımın ‘ak’ına dal budak saldı
Hakikatler alnımın ‘ak’ında gül olurduYalanlar, beni dünyaya bağlayan şizofrenik bir hastalık mıydı?
Yoksa yalanlar ölümcül birer virüs müydü?
| 90 |
Aşkına amadeyim
Keskin bir boya kokusu evde
Kapı, duvar
Eski dolaplar ve kumaşlar
Renk değiştiriyor aşkımızın sayesinde
Mobilyalar ağacın inadına keskin kırmızı;
Mor perdeler,
Pamuklu dokuların özüne işlemiş sarılar
Sevinç kahvesi gözlerin
Düş mavisi gözlerim
Nar çiçeği tonunda dudaklarımız
Renk değiştiriyoruz bizde
Kulağıma yabancı şarkılar
Yüreğimle akraba oldular
Sevdim sevdiğin tüm tınıları
Ve kaçtığım acı tatlı yemekler
Soframın baş köşesine oturdular
Aşkına ahçı oldu ellerim
Bakışına şair kalemim
Seni doyurmaya seferberim
Evimizin tüm renkleri
Bedenimizin yeni edindiği hünerler
Ve kendimde keşfettiklerim
Şahittirler
Aşkına amadeyim
Aşkın kontratına ne gerek var
Ortada bu evde yaşananlar
Keskin boya kokusu
Yeni tatlar
Yeni tınılar
Yeni bir yaşamı muştuluyorlarTülün Ceylan
30,06,2002
| 106 |
Çizebilseydik
Kıskanırdı bulutlar tahminimce
Ya kuşlar
Ne söylerlerdi kim bilir
Uğultusu azalırdı rüzgârın
İmrenirdi göç edecek turnalar
Ah
Çizebilseydik resmimizi gökyüzüne...
| 21 |
Denizde Akşam
Bağrındadır güneş yarı gömülü
Üzerinde altın rengi ışıklar
Neden gerçeklerin üstü örtülü
Neden bugün erken öter kumrular? Hey deniz kuruntum sende gizlidi....................
| 24 |
Tarık Akan
Bakırköy’de taş okulu
Omuzdan yaralı kolu
Tarık Akan içi dolu
Sanat kokar Tarık akanYeşil çamın temel taşı
Yılmaz Güneyin sırdaşı
Sürgün olmuş arkadaşı
Sanat kokar Tarık akanMahpusta çeker çileyi
Kitapta kaldı dileği
Bükülmez onun bileği
Sanat kokar Tarık akanYusuf Ter 01.11.05
Saat 22:32 İsviçre
| 46 |
Bu Gece
Bu gece yıldızlar çığlık çığlığa ağlıyor
bu gece dünya kıyamete hazırlanıyor
bu gece mısralarım sana hep kan kusuyor
bu gece anılar ölüm fermanı yazıyor
bu gece ruhumda dertli ezgiler çalıyor
bu gece giz duvarları bir bir yıkılıyor
bu gece korku zincirlerinden boşanıyor
bu gece evrendeki tüm düzen değişiyor
bu gece sokaklar boş unutulmuş ıpıssız
bu gece yüreğim çok çaresiz yapayalnız
bu gece yaşamak hiç çekilmez olanaksız
bu gece ozanlığım kuru renksiz anlamsız
bu gece geleceğim bana elveda demiş
bu gece hayat ağacım kökünden kesilmiş
bu gece saf temiz ne varsa hep lekelenmiş
bu gece umut düşleri beş paralık edilmiş
bu gece gurur yüklü dik başlar bile yorgun
bu gece umut orduları tümüyle bozgun
bu gece en şakrak dudaklar kilitli suskun
bu gece çünkü beni bırakıp gidiyorsunNilgün ACAR 13.O1.1977
| 130 |
Madde 32 3
Bu geçit ki çok gizli, yalnız bir kedi bilir,
Sanki öğretir gibi çevresine bildirir…Karşılaştılar yine, tek bir geçit içinde,
Başka da bir çare yok, bu geçidin şeklinde…Bu evin ön yüzüdür, yalnız bir kedi için,
Sanki fikir taşırlar, anlaşamazlar niçin? Ardından kavga çıkar, kışkırtma yine yoktur,
Üç kapı gerekiyor, şahsımda kusur çoktur…Neyse uzatmayayım çünkü çay soğuyacak,
Kaliteli ve yerli, sonra israf olacak…Ay çekirdeği de var, yanında bulunursa,
Su aygırları, pardon su böreği de olsa…Dikkatin mi dağıldı, bu su aygırları kim?
Bu şirin canlıları, hafızam kılmaz hâkim…Bunlar ülkemizde yok, şiirlerimde varlar,
Bir türlü atamadım, hâlen hafızamdalar…(2007)
| 97 |
Yokluğun Bıçak Gibi Kesti Geceyi
“Hiçbir aşk yarım kalmaz.”Gece soğuk..
Ankara ağlıyor damla damla
Geceyi daha gece yapan
Aynı acı yine yüreğimde
Sessizlik biriktirdi tüm hüzünleri
Ardından gelen çaresizlik..
Ölsem…
Bitecek mi? ?
Duygularım intihar etti..
Kanım hiç akmadı..
Sesim bile çıkmadı..
Sonra..
Sessizlik ve yine aynı acı
Camdı aşkımın kanatları
Dayanamadı kırıldı
Bitti mi? ?
Hayır..
Ölmedim.. ölemedim.. “Yokluğun bıçak gibi kesti geceyi
Bir sen az oldun isteklerimde
Oysa bir sen olsaydın hayatımda.. “
| 75 |
&&&Vedaları Hiç Sevmiyorum&&&
Her veda ayrı bir hüzün bıraktı bende.
Belki de gidenler geriye dönmediğindendir.
Ne zaman birine veda etsem.
Bana hep hasret düştü.
Bırakıp gitti sevdiklerim.
Gelecekmiş gibi.
Babam öldüğünde çocuktum.
Niye gittiğini anlamamıştım.
Annem öldüğünde yaşlıydı dedim.
Taş bastım bağrıma.
Ama diri ayrılıklar daha zor geldi bana.
O zaman anladım yalnızlığın.
Bu kadar zor olduğunu.
Küskün müyüm hayata.?
Hayır değilim.
Ben yine herkesi çok seviyorum.
Vedaları hiç sevmiyorum.
Her veda ayrılığı hatırlattığı için…
| 75 |
Yapraklarin...
Bugun yapraklarin olum gunu
sirasi gelen
iniyor topraga usulcacik,
ve bir sonraki can icin
birakiyor yerini asilce...****Bugun yapraklarin cenazesi
toplu halde kalkiyor
ve
bilinmedik bir camide
kiliniyor namazlari...****Bugun yapraklarin dua gunu
ellerini acmis gokyuzune
ve
burukdur gonulleri
bugun sonbaharin dogum gunu...(12 Kasim 2000)
| 44 |
Yağmur
mevsimlerden
sonbahar
aylardan
EylülEylül'den bir Cumartesibardaktan boşanırcasına bir yağmur; yağmur damlaları boncuk boncukhavadan salınmış binlerceipe dizilmiş boncuk sankive gökboşalırcasınakarar kılınmış gibi ıslanmak istedimsadece ıslanmaksaatlerce ıslanmakiliklerime kadar ıslanmakkalıp ordasokaktadeliler gibiyağmur damlaları sevgiyle sarsın diyetıpkı çocukluğumdaki gibiyağmur sonrası o toprak kokusunuiçime çekmek istedimonlarca özlem gibiama yoktutoprağın kokusu da yoktukaybolmuştutıpkı çocukluğumuz gibiveosaflığımızmutluluğumuzgibi YAĞMURmevsimlerden
sonbahar
aylardan
Eylülgünlerden cumartesi
bir yağmur bir yağmur
bardaktan boşanırcasına
damlalar boncuk boncuk
sanki havadan salınmış ip gibi
gök delinmiş
mübarekıslanmak istedim
yağan yağmur'la
attım kendimi sokağaİliklerime kadar ıslanmadan
girmedim içeriyeyağmur damlaları
sevgiyle sardı beniçocuk'luğum daki yağmur sonrası
o toprak kokusunu
içime çekmek istedim
ama yoktutoprağın kokusuda gitmişti
çocuk'luğumuz
ve o saf mutluluğumuz gibi..
| 112 |
Kediye aslanı boğduruyor bu devir
Aslanın eli kolu bağlıdır ne yapsın?
Kediye aslanı boğduruyor bu devir.
Bırakın şu aslanı da kıyamet kopsun,
Kediye aslanı boğduruyor bu devir.Kuvvetli olmak istersen dayıya yaslan,
Gürbüz olmak için petek bal ile beslen.
Kediye dokunsa suçlu oluyor aslan,
Kediye aslanı boğduruyor bu devir.Gücü olmayan kimse elbette yasılır,
Herkes bir kenardan tutup beri asılır.
Yüz bulunca bizim kedi kral kesilir,
Kediye aslanı boğduruyor bu devir.Kediye sorsan kendince yapıyor cihat,
Aslan kendi başına edemiyor rahat.
Aslanda değil kedide bütün kabahat,
Kediye aslanı boğduruyor bu devir.Yusuf kedi korku ile sinmeli artık,
Aslanın çektiği acı dinmeli artık.
Aslan kükreyip kendine dönmeli artık,
Kediye aslanı boğduruyor bu devir.
| 108 |
Sınıfta Kalmasın 'Sevgi'
Harami tutmuş yolları
Tarümar olmasın sevgi
Geçsin bütün okulları
Sınıfta kalmasın sevgi Nakarat:Kin savaşlar çözmüş neyi
İnsanlık ’Barışla’ iyi
Umut notumuz pekiyi
Sınıfta kalmasın Sevgi Yürekler üşümüş karda
Ay ışımaz,gece zarda
Çiçek açsın yaz baharda
Sararıp solmasın Sevgi
Şiar Can arş’a varasın
Şah Turna can'ı sarasın
Aynada ‘aşkı’ tarasın
Saç başın yolmasın sevgi! …. Tarumar olmasın Sevgi
Sınıfta kalmasın Sevgi! ...Söz ve Müzik: Halk Ozanı Aşık Şah Turna / Ozan Şiar Ağdaşan
Düzenleme ve yorum: Ozan Şiar Ağdaşan www.siarcan.com
Almanca çeviri: Şirin&Şafak Ağdaşan
'Özümde Birsen' albüm 'İnadına Sevdamız' kitap
| 92 |
Başkayım Hani
Başkayım bu sabah, bilmiyorum usta, bir başka farklıyım
Gece bir yıldız çaldım gökten, galiba vicdan azabındayım
Bir gözüm dünyada gibi hani, bir gözüm uyku, rüyadayım.Başkayım bu sabah, bilmiyorum, usta bir başka farklıyım
Fincanımda gökyüzü, şekeri yıldız, hani geceden çaldığım
Bir yudumu ben içiyorum, bir yudumu hani O diğer yarım.Başkayım bu sabah usta, bilmiyorum, bir başka farklıyım
Hani susmayacak gibiyim konuşsam ama dilsiz, yarım ağızlıyım
Sigaram da tatsız, hani dumansız gibi, sanki kafa dumanlıyım...S.Güler-12.8.2015
| 75 |
ALLÂH Her Şeyi Bilir 4
Tövbe kapın açıktır,
Düşünemiyor musun?
Hakikat apaçıkken;
Sen günah işliyorsun…Günah adı üstünde,
Zulüm ve inkâr demek,
Rab'be karşı gelmek;
Hak’ta mahcupluk demek…İstiyorsan hep gizle,
ALLÂH(c. c.) her şeyi bilir!
Samimi bir tövbeyle;
Çok günahlar silinir…(1996)
| 40 |
Bahar Bir Başka
Her yer farklı desen, yeşillik saçar,
İçinde rengârenk çiçekler açar,
İlkbaharda kuşlar yuvadan uçar,
Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Katar katar; karıncalar yuvadan çıkar,
Çekirgeler hoş sedalı şarkılar çalar,
Kuzular atlaşır, koyunlar koşar,
Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Çocuklar şen şakrak oynaşır yolda,
Kimi spor yapar, kimi son turda,
Hiçbirinin aklı olmaz parada, pulda,
Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Azgın sular durmuş; bir başka berrak,
Ağaçlar yeşermiş, açmışlar yaprak,
Bin bir çiçek besler; bağrında toprak,
Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Arılar bir tabur olmuş; dolaşır,
Bir o çiçek, bir bu çiçek bal alır,
Akşam vakti peteğine yol alır,
Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Herkes neşe dolar, gezinir kırda,
Mutluluk dolarız, biz ilkbaharda,
Mevla’mda saklıdır, güzellik, sırda,
Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.M. ÇAL
| 126 |
Sevgi,saygı ve hoşgörü
Hepimizin bir yanı eksik.Bazen önemsemesek de,bazende o yokmuş gibi davransak da o hep eksik.O hep yok.
Eksik olan sevgi.Eksik olan saygı.Eksik olan hoşgörü.Bazılarımız bunlar olmadan da yaşarız derler ama yanılırlar.Bunlar insanoğlunu ayakta tutan temellerdir.Bunlar olmadan bizler ayakta duramaz ve yıkılırız.
Kimse kendisinden başkasını sevmiyor.Canım dediğimiz sevgilimiz,eşimiz,çocuğumuz,ailemiz,dostumuz,arkadaşımızı sevmiyor sadece seviyormuş gibi yapıyoruz.Sevmiyoruz çünkü canımız sıkıldığında yanımızda olarak bize yardımcı olmak isteyen o canları hep yanımızdan kovarız.Yalnız kalmak isteriz.Ama bilmeyiz ki sevgiyle aşılamayacak engel yoktur.
Kimse kimseye saygı duymuyor zamanımızda.Hani derler ya 'Ne küçük biliyor küçüklüğünü ne de büyük büyüklüğünü' diye aynen öyle şimdiki zamanımızda.Yapılan her şeyde büyüklerimiz küçüklerimize 'Sen anlamazsın,sen bilmezsin,ben senin yerinde olsam,bizim zamanımızda' diye başlayan öğütler verirler.Ama sabretmeyi bilmezler büyüklerimiz.Bırakında küçüklerimiz bazı şeyleri kendileri yapsınlar ve başarırsınlar.Öğrensinler ve o öğrendiklerinden kendilerine ders çıkartsınlar.Küçüklerimiz de büyüklerine 'öff,yine çok konuştun,ben biliyorum,ben yaparım' diye başlayan cümlelerle karşı çıkarlar.Ama küçüklerimiz unutuyorlar.Büyüklerde bir zamanlar küçüktü.Yani 'Evladın gittiği yolu ata geliyordu'.
Birbirimize karşı da kırıcı olmayalım yapıcı olalım.Unutmayalım ki kalp kırmak kolaydır ama o kalbi eskisi gibi yapmak imkansızdır.Birbirimizin yanlışlığını,eksikliğini ve hatasını yüzüne vurmayalım; birbirimizi uyaralım ve yanlışlığı,eksikliği ve hatayı telafi etmeye hatta ortadan kaldırmaya çalışalım.
Lütfen bizi biz yapan değerleri unutmayalım ve onları yaşatalım.
Hadi bugün canlarımıza bir çiçek verelim,küçükleri ve büyükleri öpelim ve onlara içten bir şekilde sarılalım,insanları kaybetmeye değil kazanmaya çalışalım.
Ben hepinizi seviyor,sayıyor ve kazanmaya çalışıyorum.Ve sizlere el uzatıyorum.Elimi tutunki dünyayı daha iyi bir yer yapalım.Bir elinizi bana diğer elinizi de diğer insanlara uzatın ve hep birlikte dünyayı saralım dünyayı kucaklayalım.Ve iyi olan her şeyi tanıdık tanımadık herkesle paylaşalım.
HADİ UZAT BANA VE DİĞERLERİNE ELİNİ...
| 257 |
Şizofrenn
Şizofren bir adamın öyküsüdür bu
Biri sana aşık öbürü senden nefret eden
Her ikisi de farkındadır bu gerçeğin
Aramaz bunun için neden..
| 23 |
Gül'dür Gül
Gül alanda gül kokulur
Yüreğimde gül dokunur
Günde beş kez gül okunur
Duyduğum her şey güldür gülBülbül olan güle bakar
Gül yağından kandil yakar
yakasına güller takar
Gördüğüm her şey güldür gülAlemlere Rahmettir gül
Ol Resul'ü Ahmed'dir gül
Münkirlere zahmettir gül
Can-u Ciğerim Güldür gülSağım solum gül kokusu
Gül sevenin yok korkusu
Dilimde bir gül şarkısı
Dilim damağım güldür gülBir kuru çöldür yüreğim
Gülsüz ben nasıl güleyim
Gülün yoluna öleyim
Taşım toprağım güldür gül
| 76 |
Vaz geç gönlüm
Vaz geç gönlüm bu sevdada
sevdin pişman olmadın mı
düştüğün aynı hatada
sevdin pişman olmadın mı
sen hiç akıl almadın mıkarşılıklı olsa bile
sevdiğini verdin ele
düşürdüler seni derde
sevdin pişman olmadın mı
sen hiç akıl almadın mıbak mecnun düştü çöllere
keremde yandı küllere
beni güldürün ellere
sevdin pişman olmadın mı
sen hiç akıl almadın mıbül bül gibi ahuzara
düşürdün sen beni dara
yine aldım derin yara
sevdin pişman olmadınmı
sen hiç akıl almadınmı
dödü güneş Hala içimdeki sızı
Gönül çelen kalp hırsızı
O güzelim hayırsızı
Sevdin pişman olmadınmı
Sen hiç akıl almadınmı
İbrahim Kur
| 98 |
Dök İçini...
Yazmayayım bu sabah, olsun, yormayayım gözlerini
Benim sessizlik günüm, halsizlik, dilsizlik, harfsizlik
Susayım, sıra sol yanında, dinleyeyim o döksün içini...S.Güler-29.9.2016
| 22 |
Tanrı beni adam yerine koyacak!
İki çaresizliğin bir hiç ettiği aralıkta
Bakar mısın, göğsümdeki rampalara?
Ve yolları yokuşa vuran kompradora
Arzular, vagonlar dolusu katar
Tepesinden dumanlar atarak, bu tren
Zirveye tırmanacak kararlılıktaEmretmeyeceğim, hükmetmeyeceğim
Kimsenin emanetini sırtıma yükletmeyeceğim
Hiç kimsenin tebessümünde nüksetmeyeceğim
De, Tanrı beni adam yerine koyacak! Yargısız infazlara boynu eğri olarak
Sürüden ayrı, damak kuru, dil çorak
Atladığın yer toprak
Düştüğün yer toprak
Cesaret sorgulanmıyorsa
Kim korkak? Yürüyeceğim, sürüneceğim
Ne kadar zorlansam da küfretmeyeceğim
Yalpaladıkça gücüm artacak, büyüyeceğim
Hiçbir nefesi kulaklarıma üfletmeyeceğim
Üzeri yakutlarla kaplı zemine vardığımda
Tanrı beni kazancımdan soyacak!
Aşkı soracak
...27.12.2008
| 95 |
Uyuyan Şehir
Karşımda uyuyan şehri izliyorum
Açık unutulmuş gece lambası gibi bir hilal
Aydınlatıyor bütün şehrin kusurlarını Ne zaman gökyüzü
Güneş açacak diye bekliyorum
Bu karanlıklar ne zaman bitecek?
Gökyüzü yıldızların yüzdüğü
Siyah bir okyanus gibi
Manzaramızı süslüyorŞehir siyah bir gelinlik giymişçesine alımlı
Altınlar ise şehrin ışıkları
Şehir nazlı, şehir dalgalı
Şehir kıpır kıpır.Görüntüyü tek bozan
Şehri görmemi sağlayan
Kirli aynanın karşısındaki yansımam.
| 63 |
HASTA
"Vak’a Halkalı Zirâ’at Mektebi’nde geçmişti"- Bence Doktor, onu siz soyarak dinleyiniz;Hastalik çünkü degil öyle ehemmiyetsiz.Sade bir nezle-i sadriyyemi illet? Nerede?Çocugun hali fenalaşti son günlerde,Ameliyata çikarken sinif on gün evvel,Bu da gelmez mi? Dedim " Kim dedi, oglum sana gel?Nöbet üstünde adam kaçmali yorgunluktan;Hadi yavrum, hadi söz dinle de bir parça uzan."O zamandan beridir za'fi terakki ediyor;Görünen: bir daha kalkinmasi artik pek zor;Uyku yokmuş; gece hep öksürüyormuş; ateşinOluyormuş biraz dindigi- Ben zaten işin,Bir ay evvel biliyordum ne vahim oldugunuBana ihtara ne hacet, a beyim. Şimdi bunu?Maamafih yeniden bakalim dikkatle:Hükmü kat'i verelim, etmeye gelmez acele.- Çagirin hastayi gelsin.- Kapinin perdesini,Açarak girdi o esnada düzeltip fesini,Bir uzun boylu çocuk... Lakin o bir levha idi..!Öyle bir levha-i rikkat ki unutmam ebedi,Rengi uçmuş yüzünün, gözleri çökmüş içeri.Elmaciklar iki baştan çikivermiş ileri.O şakaklar göçerek cepheyi yandan sikmiş;Firlamiş alni, damarlarla beraber çikmiş,Betbeniz kül gibi olmuş uçarak nur-i sebab;O yanaklar iki solgun güle dönmüş, bitab!O dudaklar morarip kavlamiş artik derisi;Uzamiş saç gibi kirpiklerinin her birisi!Kafa yük gibi kesilip boynuna, çökmüş bagri;Iki degnek gibi yükselmiş omuzlar yukari.- Otur oglum seni dikkatlice bir dinleyelim...Soyun evvelce, fakat...- Siz soyunuz yok halim!Soydu bi çareyi üçbeş kişi birden, o zamanAldi bir heykeli urya-i sefalet meydanYok bu kemik külçesinin dinlenecek bir ciheti:"Bakmasak hastayi nevmid ederiz belki" diye;Çocugun gögsüne yaklaştim biraz dinlemeye:Öksür Oglum... Nefes al... Oldu, giyin;Bakayim nabzina... A'la... Sana yavrum, kodeinYazayim, öksürüyorsun, O, keser, pek iyidir...Arsenik haplari al, söylerim eczaci verir.Hadi git, kendine iyi bak...- Nasil ettin doktor?- Edecek yok, çocuk artik yola girmiş, gidiyor!Sol taraftan rienin zirvesi tekmil çürümüş;Hastalik seyr-i tabiisini almiş yürümüş.Devri salisteki asari o mel'un marazinVar tamamiyle, degil hiçbir eksik arazin.Bütün a'raz, şehikiyle, zefiriyle...- Yeter !Hastanin çehresi meydan da! Insanda megerOlmasin his denilen şey... O degil, lakin bizBunu "Tebdil-i hava" derde nasil göndeririz?Şurda üçbeş günü var... Gönderelim Yolda ölür...."Git!" demek, hem, düşünürsek ne büyük bir zuldür!Hadi göndermeyelim... Var mi fakat imkani?Kime derd anlatiriz? Bulsan a derde anlayani!- Sözünüz dogru, Müdür bey; ne yapi yapmali; tekBu çocuk gitmelidir. Çünkü eminim, pek pek,Daha bir hafta yaşar, sonra sirayet de olur;Böyle bir hastayi gönderse de mektep ma'zur.- Bir mubassir çagirin.- Buyrun efendim.- Bana bak :Hastanin gitmesi herhalde muvafik olacak."Sana tebdil-i hava tavsiye etmiş doktor.Gezmiş olsan açilirsin..." diye bir fikrini sor."Istemem!" de o fakat dinleme, iknaa çaliş;Kim bilir, belki de biçare çocuk anlamamiş?*** - Şimdi tebdil-i hava var mi benim istedigim?Birakin halime artik beni, rahat öleyim!Üç buçuk yil bana katlandi bu mektep, üç günDaha katlansa kiyamet mi kopar? Hem ne içünBeni yillarca barindirmiş olan bir yerden."Öleceksin!" diye kogmak? Bu kogulmaktir. Ben,Kimsesiz bir çocugum nerde gider yer bulurum?Etmeyin sokaklarda perişan olurum!Anam ölmüş babamin bilmiyorum hiç yüzünü;Sanki atideki mevhum refahim giderek,Onu çalkandigi hüsranlar, içinden çekecek!Kardeşim kurdugun amali devirmekte ölüm;Beni göm hurfe-i nisyana, ben artik öldüm!Hangi bir derdim için agliyayim, bilmiyorum.Döktügüm yaşlari çok görmeyiniz; magdurum!O kadar sa'y-i beligin bu sefalet mi sonu?Biri evvelce eger söylemiş olsaydi bunu,Çalişip ömrümü çilginca heba etmezdim,Ben bu müstakbele mazimi feda etmezdim!Merhamet bilmeyen insanlara bak, Yarabbi,Koguyorlar beni bir sail-i avere gibi!- Seni bir kerre kogan yok, bu sözün pek haksiz."Istemem yollamayin" dersen eger, kal, yalniz...Hastasin...- Hem Verem'im! Söyle, ne var saklayacak!- Yok canim, öyle degil...- Öyle ya herkes ahmak,Birakirlar mi, eger gitmemiş olsam acaba?Dogrudur gitmeliyim... Koşturunuz bir araba.Son siniftan iki vicdanli refikin kolunaDayanip çikti o biçare, sefalet yoluna.Atarak arkaya bir lemba-i lebriz-i elem,Onu teb'id edecek paytona yaklaşti "Verem"!Tuttu bindirdi çocuklar sararak her yerini,Öptüler girye-i matem dökerek gözlerini;- Çekiver dogruca istasyona...- Yok, yok, beni ta,Götür Istanbula bir yerde birak ki; guraba,- Kimsenin onlara aldirmadigi bir sirada -Uzanip ölmeye bir şilte bulurlar orada!
| 568 |