poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Atatürk'ü Duymak Ulu rüzgarlar esmedikçe, Yaşamak uyumak gibi. Kişi ne zaman dinç? Dalgalanırsa bayrak, bayrak gibi.Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz? Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik, Ekmek olmak için önce ....................
31
Aşk bir tek senin görebileceğin bir yerden sana gülümsüyorum... onların duydukları kahkahalarım değil aşkı tarif gerekirse sana anlatayım aşk ne biliyor musun benim sana yaşadığım, senin durmadan üstüne bastığın...
29
A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 28 Aslan Kimin Dedesi? A. Sınıf Tiyatrosu Oyunu 28 ASLAN KİMİN DEDESİ? .. Yazan: Fevzi GünençOYUNDAKİLER:BABA FİNO: KÜÇÜK FİNO: ANNE KEDİ: KIZ KEDİ: FATMACIK:ORTAM: Bir evin bahçesi, Ortada kedilerin tırmanabileceği kısa boylu bir ağaç var. KIZ KEDİ: (Koşarak sahneye girer) Anneee! Şu finoya baksana, beni kovalıyor! .. ANNE KEDİ: (Önce sesi duyulur sonra kendi sahneye girer.) Ağaca tırman kızım! Ağaca tırman, ağaca… KÜÇÜK FİNO: (Sahnede küçük kediyi kovalar.) Kaçma korkak kedi! Şimdi yakalarım seni. BABA FİNO: (Sahneye girer.) Aferin küçük fino! Aslansın sen! Yakala onu! KIZ KEDİ: (Ağaca tırmanır) Pışşık, kolaydı… ANNE KEDİ: (Ağaca tırmanır.) Aferin sana kızım! Bir anda ağaca nasıl da tırmandın! KIZ KEDİ: Ben tırmanırım anne! Kimin kızıyım? ... ANNE KEDİ: Canım benim… KÜÇÜK FİNO: Ağaca tırmanmasıydın gösterirdim sana. ANNE KEDİ: Siz de tırmansanıza ağaca. Aslanmış… Pabucumun aslanları sizi... BABA FİNO: Aslan tabii benim oğlum. Aslanın oğlu aslan olur. ANNE KEDİ: Aslan baba da sen misin yoksa? BABA FİNO: Benim, beğenmedin mi? ANNE KEDİ: Beğenemedim. KIZ KEDİ: Ben de beğenmedim. ANNE KEDİ: Sen sus. Çocuklar büyüklerin tartışmasına katılmaz. KIZ KEDİ: Peki anne. Zaten ben annesine değil, şu fino çocuğa söylüyordum. BABA FİNO: Benim çocuğum da aslan, babam da aslandı. ANNE KEDİ: Aslanın yelesi olur. Hani sizin yeleniz? KÜÇÜK FİNO: Sahi baba, madem aslanız, neden yelemiz yok? BABA FİNO: Kes sesini sen, benim küçük aslanım. ANNE KEDİ: Hah hah haaa! Küçük aslanmış. KÜÇÜK FİNO: Ben yele istiyorum… Bana ne, ben yele istiyorum… ANNE KEDİ: Hah haay! Yele markette satılıyor. Gidin de alın… KIZ KEDİ: Yele ne anne? ANNE KEDİ: Yele aslanların boynundaki uzun kıllara denir, aslan kızım. Hani atların da boyunda vardır ya, öyle. BABA FİNO: Ne? Aslan kızım mı? Şu kedilere bakın siz. Şimdi de aslanlığa soyunuyorlar. ANNE KEDİ: Soyunuruz elbet. Aslan sizin değil, bizim dedemiz. BABA FİNO: Utanmasanız aslan bizim atamız diyeceksiniz. ANNE KEDİ: Öyle zaten. KIZ KEDİ: Anne, benim yelem nerede? ANNE KEDİ: Çocukların yelesi olmaz aslan kızım. Dedelerin olur. BABA FİNO: Aslan nerden sizin dedeniz oluyormuş bakalım sefil kediler? ANNE KEDİ: Sefil olan sensin. KÜÇÜK FİNO: Baba, kedi sana sefil dedi. BABA FİNO: Deyip dursun bakalım. Önce ben ona dedim ya. Ne olacak, taklitçi… KÜÇÜK FİNO: Sana sefil, dedi baba! Ona haddini bildirsene. BABA FİNO: Ağaçtan inse bildireceğim ama inmiyor ki? FATMACIK: (Sahneye girer) Yine ne yaramazlıklar yapılıyor bakalım burada? KIZ KEDİ: Şu Fino çocuk beni kovaladı Fatmacık abla. FATMACIK: Kedi kızı niçin kovaladın Küçük Fino? KÜÇÜK FİNO: Bana dilini çıkarttı. FATMACIK: Küçük Finoya dilini niçin çıkarttın Kedi kız? KIZ KEDİ: Yok valla, ona çıkartmadım dilimi. Ben tüylerimi yalıyordum. KÜÇÜK FİNO: Benim yüzümde mi senin tüylerin? FATMACIK: Anlaşıldı anlaşıldı. Sizin canınız oyun oynamak istemiş. Bu kadarı yeter ama. Birbirinize sataşmayın artık. BABA FİNO: Sataşmayacağız ama onlar da dedemize sahip çıkmasınlar. FATMACIK: Dedeniz kim? BABA FİNO: Aslan… ANNE KEDİ: Doğru değil bu! Aslan onların değil, bizim dedemiz. FATMACIK: Anlaşıldı. Bugün yine öğretmenlik yapmam gerekiyor size. BABA FİNO: Yap Fatmacık abla, yap. ANNE KEDİ: Sen ne söylersen doğrudur. FATMACIK: Hepiniz da benim bilgilerime güveniyor musunuz? HEPSİ: Güveniyoruz. FATMACIK: Öyleyse iyi dinleyin. İki tür yırtıcı hayvan ailesi vardır. Bunlardan birisi aslanlardır. Aslanlar, kurtlar gibi, çakallar gibi köpekgiller ailesindendir. BABA FİNO: Gördün mü kedi hanım? Kimin dedesiymiş aslan? .. KÜÇÜK FİNO: Amma kalabalık bir ailemiz varmış ha… BABA FİNO: Ne sandındı küçük aslanım… ANNE KEDİ: (Ağlamaklı) Yani aslan bizim dedemiz değil mi Fatmacık abla? FATMACIK: Değil… Ama aslanlar kadar güçlü bir yırtıcı gurup daha var. Kaplanlar… ANNE KEDİ: İyi ama bundan bize ne? FATMACIK: Bize ne olur mu? Aslanlar gibi güçlü yırtıcı olan o görkemli kaplanlar da kedigiller ailesindendir. ANNE KEDİ: Ne! Sahi mi? Bizim dedemiz kaplan mı yani? FATMACIK: Kaplan… Ama aslına bakarsanız o sizin dedeniz değil, siz onun dedesisiniz. ANNE KEDİ: Nasıl olur? .. Anlayabildiysem Fino olayım. BABA FİNO: Sataşma var Fatmacık abla. FATMACIK: Haydiii.. Sataşma filan yok. İkinizin de anlı şanlı dedeleriniz var. Onlarla ne kadar övünseniz azdır. Şimdi bunun keyfini çıkartın. ANNE KEDİ: Haklısın Fatmacık abla. (Baba Fino’ya) Fino beni tutamaz… (Kaçar) BABA FİNO: (Kovalar) Yakalarsam görürsün… KIZ KEDİ: Küçük Fino da beni tutamaz… (Kaçar) KÜÇÜK FİNO: (Kovalar) Yakalarsam görüsüsün gününü… FATMACIK: (İzleyenlere döner) Yüz yıllardan beri, kediler kaçar, köpekler kovalar. Köpeklerin kedileri yakaladığını ne gördüm ne duydum. Zaten yakalamak için kovalamaz onlar da kedileri. En çok zevk aldıkları oyundur bu kaçıp kovalamaca onların. Kedilerin ve köpeklerin de oyuna ihtiyaçları var, değil mi? HEPSİ: Var var… FATMACIK: İzninizle son bir öğüt vereceğim. Biliyorum öğütler bir kulaktan girer, öbüründen çıkar. Bedava olduğu halde kimse almaz öğüdü. Ama ben yine de söyleyeceğim. Açın kulaklarınızı.KEDİLERLE FİNOLAR KOVALAŞMAYI BIRAKIR.ANNE KEDİ: Biz de açalım mı? FATMACIK: Siz de açın. İşte öğüdüm: Hayatta siz siz olun… BABA FİNO: Eee? FATMACIK: Hepsi bu kadar. Siz siz olun! ANNE KEDİ: Ama böyle başlayınca ardı gelir sözün. Değil mi Fino kardeş. BABA FİNO: Bence de öyle. Siz siz olun deyince ardı gelmeli sözün. “Siz siz olun kavga etmeyin” gibi ANNE KEDİ: “Siz siz olun yaramazlık etmeyin,” gibi. KÜÇÜK FİNO: Biz biz olalım, kedileri kovalamayalım gibi.HEPSİ GÜLER.FATMACIK: Siz siz olun. Ardı önü bu öğüdümün: KÜÇÜK FİNO: Kusura bakma Fatmacık abla. Ben küçücük bir finoyum. Her şeyi kolaca anlayamıyorum. Bunu da anlayamadım galiba. KIZ KEDİ: Aslına bakarsanız ben de her şeyi kolayca anlayamıyorum. Büyüyünce anlarım herhalde. BABA FİNO: Annen büyümüş. Sor bakalım o anlıyor mu? ANNE KEDİ: Valla ben de anlamıyorum Fino baba. Sen? BABA FİNO: Ben de… FATMACIK: Hayret… Sözüm o kadar da karmaşık değil oysa. Size diyorum ki, “Siz siz olun! Başkası olmayın. ANNE KEDİ: İstesem de olamam ki zaten. Ben bir kediyim. Fino olabilir miyim hiç? FATMACIK: Öyle değil. Yani siz siz olun, sadece kendinizle övünün. “Dedem şuydu, ninem buydu” demeyin. O onlarla övünmeyin. Kendiniz övünülecek kimse olun. BABA FİNO: Aslan dedemle övünmeyecek miyim yani şimdi ben? ANNE KEDİ: Ben? .. Ben de kaplan dedemle övünmeyecek miyim? FATMACIK: Övünün canım elinizden alan mı var? Soyunuzla da övünün ama siz de soyunuzun en iyisi olmaya bakın, kendinizle övünün. BABA FİNO: Hımmm. Bu doğru galiba. KÜÇÜK FİNO: İyi ama bir kedi nesiyle övünebilir ki? ANNE KEDİ: Sen kendine bak bücür Fino. KÜÇÜK FİNO: (Ağlar) Babaaa… Bana bücür dedi… ANNE KEDİ: Bücür değil misin? KÜÇÜK FİNO: Bücür ne ki? ANNE KEDİ: Al sana cahil bir fino. Daha bücürün olduğunu bile bilmiyor. Kendisiyle nasıl övünebilir bu? BABA FİNO: O daha öğrenememiş olabilir kedi hanım. Ama babası biliyor. Bücür güzel, hoş, sevimli, ufak tefek demektir. KÜÇÜK FİNO: Aaa! Ne güzel! Teşekkür ederim kedi hanım teyzeciğim. ANNE KEDİ: Niye? KÜÇÜK FİNO: Bana güzel, hoş, sevimli dediğin için. ANNE KEDİ: O zaman sözümü geri alıyorum. Bücür olan benim. KEDİ KIZ: Anneee… “Bücür benim kızım” desene. FATMACIK: Çok hoşsunuz çocuklar. Bu arada öğüdümü de kaynattınız. Yineliyorum: Övünülecek işler yapın, kendinizle övünün. BABA FİNO: (Telâşla çıkmaya yeltenir.) Hoşça kalın arkadaşlar… FATMACIK: Nereye? BABA FİNO: Övünülecek işler yapmaya. KÜÇÜK FİNO: Dur beni bekle baba. ANNE KEDİ: Siz gidersiniz de biz durur muyuz? Gel kızım. (İzleyenlere) Ne duruyorsunuz? Oyun bitti zaten. Haydi, siz de gidin, övünülecek işler yapın, sonra da kendinizle övünün. FATMACIK: (Anne Kediyi alkışlar, izleyenlere döner, onları da alkışlamaya özendirir.)BİTTİYAZARIN NOTU: Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum. Telefon: 0505 553 47 44 – 90342 231 16 18 İleti: fev27mynet.com FEVZİ GÜNENÇ
1,176
Gör Ne Eder O Tutku Büyük bir yalancıdır kim derse aşk’a yalan Bir gün aşka düşersen gör ne eder o tutku! Yıldırım gibi çarpan, savurup yere çalan Yok bunda yalan dolan gör ne eder o tutku! Bulduğu yere konar aşkın gözü kör imiş Düştüğü yeri yakar adeta bir kor imiş Tatmayan ne bilecek bir bilse ne zor imiş Aşığı derde salan gör ne eder o tutku! Gözle görülmese de mümkün değil inkarı Öyle bir ateştir ki yakar bile hünkarı Dış ardan belli olmaz gönüldedir çıngarı Ömürden bir pay alan gör ne eder o tutku! Elle tutulmaz ancak aşk yaşayan varlıktır Tecrübesi acılı, tatmak bahtiyarlıktır Onunla hissedilir onsuz gönül darlıktır Sevgidir arda kalan gör ne eder o tutku! Der BOZÇALI sevenler ne usanır ne bıkar Kimini mecnun eder çöllere atıp yakar O öyle bir cevher ki o girer akıl çıkar Mutludur onu bulan gör ne eder o tutku!
147
Ağustos/tu Ağustos/tu… Dağların ardına çekildi güneş. Nadasa bırakılan hüzünler vurdu su yüzüne… Koptu sazımın teli… Ve türküler Yâr kadar zalimdi… Ağustos/tu... Devrildi umut yüklü katarlar 1 Ölü.. 1 yaralı... Dokunma/yın... Çok Acıdı… Ağustos/tu...Ömrü an'lara sıkışmış bir kelebek uçtu... Mekan ıssız, Gökkuşağı yalancı... Çiçekler öksüzdü...Ağustos/tu...Firari yıldızları tutuklayıp sürgüne gönderirken Şehr-i Yâr Katli vacip sevdalılar faili malum cinayetlere maktul olur, Topal teselliler eşlik ederdi gam gecelerine… Ağustos/tu… Bir çocuk sus/tu… ikibinyedi / ağustos yirmibeş
72
B-net... İş uğruna Medeni hayat adına Kaptırdık...kaptırdım 1200 dolar Ardından da geldimi 19 şubat... Yemede yanında yat... Ah be kızım.. 44 düme gelinceye kadar bile.. çook...çook nadiren.! ..o da.... ne milli piyongo almışım, ne spor-toto,nede spor-loto... ama kaptırmamışım daha iyi yaşamak adına ne dolar,ne törkiş.., 1200 dolar... en çok ta kızıma takılanlara yanarım, birde bunca direnmeye rağmen...yarın..yarın'a...! çalışmama rağmen yetmiyor... çamur deryasında yaşam... ne berrak A.Ş missin be... B-net...B-net.. Aman ben ettim sen etme.. etme.B-Net...
75
Kanser Sana Gelmeden Her ay Memelerini muayene ederek Uzak durabilirsin hastalıktan pekala Kırk yaşını geçince doktoruna giderek Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.Zararlı ışınlardan daim uzak durarak Virüs ve mikroplara gençken tuzak kurarak Tümörlü dokulara erken neşter vurarak Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.Temiz oksijen için ormanlara dalarak Stresten uzaklaşıp ruhen sakin kalarak Kirli havaya karşı önlemini alarak Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.Dünya insanlarına sevgiyle seslenerek Pozitif enerjinin aşkıyla hislenerek Rahimde ve dünyada dengeli beslenerek Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.Sağlıklı olamazsın bol gıdaya taparak Alkol ve sigaradan tez zamanda koparak İstikrarlı, düzenli her gün spor yaparak Kanser sana gelmeden, sen kanseri yakala.
104
Hasret Bakarım dünyaya her yanda çiçek Bülbül güle âşık hep ensesinde Sevdanın boynunda bir kader, ölçek Hasret kaldım güle gül bahçesinde.Gözlerim kararır, dizler titriyor Ümidim rüyada, rüya bitmiyor Gönlüm bülbül oldu, fakat ötmüyor Hasret kaldım güle gül bahçesinde.Yağmurlar başlarken, bulutta yara Bak kışı bitirdik, geldik bahara Her yanda ümit var, her yanda yara Hasret kaldım güle gül bahçesinde.Uzaktır garibim sevdaya yerim Bir dost bulamadı arayıp serim Ben yalnızlığımla çok söyleşirim Hasret kaldım güle gül bahçesinde.Şiirin Kayıt Tarihi 22.01.2007 17:58:00 Son Değişiklik Tarihi 23.02.2007 01:39:00
84
Deniz Kızına Aşığım Kumsalda keyfince serilmiş kum taneleri Her yakamoz bir çığlık gibi şimdi Yani senin gitiğin geceden farklı değil Değil dediğime bakma Ne dolunay o kadar parlak Ne de ellerin var elimdeAyaklarımın her kuma basışında tek düze bir hışırtı Öyle bir hışırtı ki yankılandıkça yanlızlık olur sesiSoğuk şezlonglara uzanıyorum Bazende hatıralar kollarımda kumsalda geziniyorum Aslında seni bekliyorum deniz kızı Tepemde çoban yıldızı elimde ozanların kırık sazı Seni bekliyorum deniz kızıAslında yalan şöylüyorum yalan Oturmuşum tahta masada Boğularak sigara dumanına hayal ediyorum Oturmuşum tahta masada yanlızlığım tam karşımda Gizlice içiyorum ve biraz hayal ediyorum
94
Bir acı kahveni içmeye geldim Kac zamandir ozlem hasret duyarim Gonul kapisini acmaya geldim Ister sevgilim ol Ister sen dost kal Bir aci kahveni icmeye geldimYine senli benli muhabbet edip Siirler okuyup sarki soyleyip Eski zamanlara selam gonderip Bir aci kahveni icmeye geldimHani gitmem eger bende kal dersen Sana hayir demem kalbim al dersen Olurda kirk sene hatir var dersen Bir aci kahveni icmeye geldimHayat ezan ile sela arasi Sevip sevilmememk gonul yarasi Sabah olmasada oglen sonrasi Bir aci kahveni icmeye geldim
82
Affeyle Gazzeli Balam Affeyle Gazzeli BalamYahudinin dölleri bombalar yağdırıyor Sivillerin kanını göklere ağdırıyor Pirifâni yaşlıyı itine boğduruyor Mazluma kurşun sıkan elleri kır Allah’ımMabetlerin üstünde füzeler patlatıyor Halkın ar perdesini bilerek çatlatıyor Müslüman’a kinini her zaman hortlatıyor Mazlum evini yıkan elleri kır Allah’ımBebek ağlatan dünya bu utanç sana yeter Anaların karnında bomba dumanı tüter Filistin’de yapılan vahşetten de bin beter Mazlum canını yakan elleri kır Allah’ımÇoluk çocuk demeden masumlar vuruluyor Yardakçı yönetimler koltuk da kuruluyor Kundağında yavrular kefene sarılıyor Gazzeye ceset eken elleri kır Allah’ımBüyük Şeytan, yardakçı, destek verip duruyor Mazlumların kanları yanağında kuruyor İnsan hakları var mı? Buruk vicdan soruyor Bebek kanını döken elleri kır Allah’ımLanetlenmiş İsrail her gün kana doymuyor Kendinden başkasını insan bile saymıyor Eli kanlı katiller kurallara uymuyor Bebek gözleri söken elleri kır Allah’ım Affeyle yavru balam uzanıp alamdım Göğsündeki kurşuna siper de olamadım Mizabi oynamaya sana yer bulamadım Kafayı kuma sokan elleri kır Allah’ımEspiyeli Muhsin AKTAŞ 05.01.2009
151
Yaşamın Adaletsizliği Sinir var yüreğimin göğüs kafesinde oturmakta, Birde kendine köpüklü bir kahve hazırlamış, Elinde de bir dal sigara, tüttürüyor, İzmariti ezerken yüreğimde, Buzdağlarını eritiyor bağırtım, Umutlarımı sakladığım, Kuzeyin dağları da yok olup gidiyor.Biri dur demeli, gri sisin içindeki gülen gözlere, Ya Kara olmalı yâda beyaz dünya, Gri smokinli yaşamı bir hamlede indirmeliyiz mideye, Bu kanun kaçağına gönül veren yürek sokaklarını, Bir bir yakmalıyız, Adaletsizliğe boyun eğmemeli, Kendi adaletimizi kurmalıyız.
70
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Türk Milletinin var olan devleti, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti. Dünya Türklüğünün gönül evladı, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.Başka bir memleket seçemeyiz biz, Devlet yapısından kaçamayız biz. Bu memleketten vazgeçemeyiz biz, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.Yaşıyoruz bakın şehirden köye, Devlete karşı çıkıyoruz niye? Devlet bizim üstümüzde şemsiye, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.Düşman olanlar bedelini öder, Seven kimse vatana hizmet eder. Devlet olmaz ise hürriyet gider, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.Yusufla birlik ateşi yakalım, Biz ona gözümüz gibi bakalım. Vatana devlete sahip çıkalım, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
78
Paranoya-4 Veda, Bütün sadeliklerden uzak kırılma noktası Belki de bu yüzden sadece sade yaşantılar kalıyor ondan geriye Yoksa onsuz geçmiyor günlerimiz…Veda, Zamansızlıkta sınır tanımayan kırılma noktası Sevgili ellerinin arasından kayıp gider insanın Sorunsuz bir cümle bile kuramaz Her başlangıcın sonunda öylece durur “Son” kelimesinin nezaretinde bir sonraki kayıplara nazır Gönlümün bekleme salonunda sessizce bekler haykırışlarımı Ve ben aynı ağlama nöbetlerinin senfonik duraklarında zamansızlığıma inat Bir “elveda” diyememekten öteye gidememVeda, Bir nefes zamansızlık provası Çünkü hiçbir nefes sonsuz değildir…29 MAYIS 2016 PAZAR DOĞUBAYAZIT
82
Sevgin Kadar Yaşarsın yaşamak acı ve sevdiğin kadar yaşarsın sevgin kadar yaşarsınsevdiğim inandığım düşlediğimayrılıklar acı sevmek acı mazi acılarla dolu gözyaşları acı umutlar solmakta umutlar acı ve hayat gözyaşlarıyla doluyaşamak acı belkide acı olan sensizlik sevgisizlik yaşamak zorundasın ama sevdiğin kadar yaşarsın sevgin kadar yaşarsın
45
Sen Tabiatsın Unutamadım seni Bir rüzgâr gibi çekip gidişini Yaktın içimi Bekledim hep yağmurla gelişiniDokunamıyorum yüreğime Ne zaman dokunsam bin ah ediyor Hayalini koyuyorum önüme Yetmiyor gerçeğini istiyorMor dağlara benziyor sanki Mor halkalar gözlerimde büyüyor Duman sarmış etrafı her yanımda tütüyor Sabahlar oluyor ama sensiz güneş doğmuyorGel bütün baharlar senin için açsın Hasretimsin sen gönlümün yağmur duasısın Bütün çiçeklerde senin kokun var Sen hazzına doyulmayan muhteşem tabiatsın
67
Düştün Bütün ömrüm boyunca her an sancılı düştün Âhuzar ettiğim de,bülbül gibi ötüştün Yapraksız dallarımda bak ansızın tutuştun Ahlar ile yazdığım şiire harf harf düş/tün...Katran karası geceler beni benden aldılar Aka boyandı canım, kara kışa saldılar Aklıma ne gelmişse, hep sana takıldılar Vahlar ile yazdığım şiire harf harf düş/tün...Ay mısın? , güneş misin? günü geceye kattın Divane bir kul deyip köleymiş gibi sattın Erenle aşık attın, dervişle çöle attın Eyvah ile yazdığım şiire harf harf düş/tün...Duymadın gonca gülü, zaar ile çağlattın Kırdın kolum kanadım, ağıt ile ağlattın Dillerimi susturup, bülbül ile inlettin Ohlar ile yazdığım şiire harf harf düş/tün.. . Garipçe bir sevdadır, hem öyle kap karası Kapat dedin kapanmaz, bende yürek yarası Daldığım kor bir ateş, bitmez alev karası Bedbaht ile yazdığım şiire harf harf düş/tün...Kırk kilit vursam dile, artık susmaz ki belli Ne doktor var ne ilaç yürek merhemi belli Yaşamam ben bu dertle, belki görürüm elli Tühler ile yazdığım şiire harf harf düş/tün..
156
Gidin Başka Yerde Oynayın Zihniyeti Lanet tavırlarımız yerin dibine insin! Komşuluklarımıza kalmamış saygın sevgin…Bahçeye top gelmiştir ev sahibi bağırır, Başka yerde oynayın, diyerek azarlatır…Bahçe, dersen boş toprak ekilemez biçimde, Top, kaçabiliyor umulmadık şekilde…Çocuk, gelip alamaz alsa azarlanacak, Top, zamanla birikir kimseler atmayacak… Öfkeli bir kız sesi “Başka yerde oynayın!” Başka yerleri yoktur çocuklarımızın…(2011)
53
Al Bayrak AL BAYRAK.Ey bedbaht bu nefret bu kinin niye? Çiğnenmez kutsal bir şaldır Al Bayrak. Bilir misin kimden neden hediye? Ezelden ebede yoldur Al Bayrak.Kan gölüne düştü Hilal gölgesi Bak tarihe vardır bunun belgesi. Kutsal saydı Evliya sı bilgesi Peygamber kokulu güldür Al Bayrak.Şimdi soyunu mu inkâr edersin? Niye beni sana ağ yar edersin. Atanın ruhunu bizâr edersin Çanakkale de ki dildir Al Bayrak.Hilaline kurban tam mihengin de O göklerin süsü var mı dengin de. İyi bak ve düşün ne var rengin de Ecdat kanı ile aldır Al Bayrak.Etemi der boşa olma hiç helak Tek vatan tek millet tektir tek Bayrak. Şehidime kefen kızına duvak. Manevi bir iklim tüldür Al Bayrak. İBRAHİM ETEM EKİNCİ. 02.06.20011.ANKARA. DOST KALEMLER ‎ Zalime korkudur mazluma ışık Adalete giden yoldur Al Bayrak Yetime sığnaktır öksüze beşik Şaire efkardır baldır Al Bayrak Özcan Ciftci
139
BİR MASALDAN DOĞURDUM SENİ Bir masaldan doğurdum Seni oğlum Bu yüzden Gündüzleri güneşe Geceleri ay ışığına Yaslanacak kadar Yakışıklısın   Bir masaldan doğurdum Seni oğlum Camdan çamlara düşen bin pırıltıda Gözlerin efkarlı ve şahane kara Bir esmer bir ok kirpikli Yüzünde gördüm Sevdiğim bütün Alileri   Bir masaldan doğurdum Seni oğlum Canıma canın bin pırıltıyla düştü İki yanağında iki lirik gamze Küller içinde sahipsiz O masaldan hediye   Bir masaldan doğurdum Seni oğlum Kuytuda açmış, gücenik Bir gülgillerden aldın adını Yağmurda, ağzında Dalgın ıslıklar gezen Rüzgârlar oldu Kalbinin en yakın arkadaşı   Bir masaldan doğurdum Seni oğlum Gece çimenlerde yanan üzgün yakamozlar adaşı Hangi albümde saklamalı hangi Sabaha doğru koşarak Kucağında getirdiğin şafağı   Bir masaldan doğurdum Seni oğlum Seninle karanlığın içinde Sevinçli bir dolunay gibi ışıdım -Öyle güzel öyle masumdu ki masal- Bağışladı diye bana bu aşkı Eğildim öptüm yüzünde Bütün Alileri   Kitap-lık, sayı 111, 2007
142
İç Savaş İkiye ayrılırım ama ele geçireceğim kendimi. Gururu kazıp çıkaracağım. Makası alacağım ve dilenciyi kesip çıkaracağım. Bir kaldıraç alacağım ve dışarı çıkaracağım içimdeki Tanrı’nın kırılmış parçalarını, O’nu tekrar bir araya koyacağım bir satranç oyuncusunun sabrıyla.Kaç parça? Binlerce gibi hissediliyor, bir fahişe gibi giyinip süslendi Tanrı yeşil su yosununun sümüğüyle. Yaşlı bir adam gibi giyinip süslendi Tanrı, ayakkabılarının üstünde sendeleyerek. Bir çocuk gibi giyinip süslendi Tanrı, tümüyle soyunuk, derisinden bile, soyduğunuzda bir avokado kadar yumuşak olan. Ve diğerleri, diğerleri, diğerleri.Ama onların hepsini ele geçireceğim ve içimdeki Tanrı’nın tam bir ülkesini kuracağım – ama birleşik, yeni bir ruh yaratacağım deriyle süsleyeceğim onu ve sonra gömleğimi giyeceğim ve bir ilahi söyleyeceğim, kendimin şarkısını.Çeviren; Dilek Değerli
113
Cumhuriyet Bayramı 29 Ekim 1923 Cumhuriyet değil dün Karanlıktan aydınlığa Çıkışımızdır bugünEllerin inadına Özgürlüğün adına Koca bir meşaleyi Yakışımızdır bugünKula kulluk etmeden Hepimiz biriz değip Dünyaya güler yüzle Bakışımızdır bugünKalkınmanın yolunda Berrak sular misali Aşk ile yüreklere Akışımızdır bugünSevinç nidalarıyla Yerli yersiz demeden Hainlere şamarı Çakışımızdır bugünKimseden beklemeden Ne ikram ne izzeti Yakamıza rozeti Takışımızdır bugünPer perişan ederek Emperyal piçlerini Topyekün dişlerini Söküşümüzdür bugünÇel çocuk baba ana Atatürk’le yan yana Ayı yıldızı kana Döküşümüzdür bugün
75
Nefret NEFRETKadını, erkeği, hepside insan Allah insanları, eşit yaratmış. Kapanmaz Allah’tan dilek kapısı, Allah insanları, eşit yaratmış.İnsandaki nefret, kin, imandan çıkarır, Sevgiden yoksun kalp, bir an olur tıkanır, Tatlı dil, güler yüzle, gönüller yıkanır, Allah insanları, eşit yaratmış.İçimdeki insan sevgisi, kinle barışmaz, Bu büyük sevgide, nefret bulunmaz, Allah sevgisine, nefret karışmaz, Allah insanları, eşit yaratmış.Güzel olsun her şey, kötülükten nefret ederim, İyilik yap unut, böyle düşünen Necati Ülker’im, Gönlüme sevgi eken, Allah’ıma şükrederim, Allah insanları, eşit yaratmış. Necati ÜLKER ink bilgisayar İVEDİK 27/02/2007
83
BİR GÜLÜŞÜN ORMANI içinin zehrini alır gülümse inan ve yürü bir başka zamana gider bu yol dudaklarında müjdeci kuşlar çıkıverirsin bir masalın içinden an ve kâ güzelim kuşum gülümse hadi muştular sun öpücükler değiştir onar beni gülümse ve bir yol söyle ki anlatıversin gizini ormanın bir başına da ağaç olabilmeyi gülümseyelim hadi en güzel ağlamak en güzel susmak bir gülüşün ormanı döktüm zehrimi an ve ka(l) zümrüdüm, cankuşum
68
Yılbaşının Talihsiz Kuşu Güvercin Bir güvercindim. Uçtum bulutlarla gökyüzüne. Sonra dolu dolu ağladım. Bir hapishanenin penceresine kondum. Göz göze geldim bir mahkumla. Bakışlarında sarmaşık gülller vardı. Duvarlara tırmanıp, sokağa taşmak isteyen bir hali vardı. Sustu, sazın sesiyle. Titreten tellerde, gözyaşları diken olmuştu. Dikenli tellerde şarkıları bile hapis kalmıştı. Yılların biriktirdiği acılar, yüreğini yakmaktaydı. Duyguları kül rengindeydi. Gözleri alev alevdi. Daha fazla dayanamadım. Havalandım göklere. Tüylerim tellere takılmıştı. Kuş bakışıyla gördüm bir tımarhaneyi. Kondum bir delinin omuzlarına. Kimsenin kol izleri yoktu boynunda. Tüm dostlukları dışarda kalmıştı. Tırnak boyları, kimsede olmayacak kadar kısaydı. Kendini tırmaladığı aşikardı. Bir kedi gibi dört bacak üzerine düşmemişti. İşte bu yüzden tımarhaneye düşmüştü. Aklı ve fikri bir kalem olsaydı, kağıdı acıtırdı. Dertleri yüreğine saplanmıştı. Yüreğindeki delikten içeri girdim. Yüreğinde hiçbir kafes yoktu. Kimseye tuzak kuramamanın verdiği saflık yüreğinde bir temiz kandı. Yüreğinin en kuytu köşesini öptüm. Yüreği kanatlandı. Ben bile öyle bir güvercin bakışıyla bakmamıştım gökyüzüne. Gözleri parlak mavi kadar berraktı. Gözlerinden öpmek istediğimde, göz kapklarını kapadı. Dedi bakışlarım bir cami avlusudur. Seni de dualarla ezmelerinden korktum. Buna göz yummamak için, gözlerimi kapadım. Sana zarar verilirse, kan ağlamaktan korktum. Saçları rüzgar oldu. Savurdu beni gökyüzündeki yağmur damlalarının biriktiği yere. Her damla düşerken yere, kanatlarım ıslandı. Yere doğru sorti yapmak zorunda kaldım. Yüreğimdeki sevgileri bomba gibi yere yağdırmak istedim. Bir huzurevi görünce damağım kurudu. Huzurum kaçtı. Bir yaşlının saçlarına kondum. Dedi, ' Hangi kediden kaçtın da yanıma geldin. Peki korkuların kadar büyük bir adiliği mi vardı, kaçtığının? Biz nankör kedilerden dolayı değil de, insanın kadir bilmezliğinden dolayı buradayız; bırak hayvanları, insandan daha büyük vahşi mi vardı? ' dedi. Dedim, ' Acılarınız bir oyadır, eşarbınızın ucunda. Alnınızdan öpenler olmadığı için mi kaşlarınıza kadar başınızı örttünüz? '. Dedi ' İnsan burada ölmeden önce acılara gömülür, bu yüzden acılarımızdır kaşlarımıza kadar başımızı örten. Saçlarımızdı gençliğimiz güzelliği. Şimdi itilmişliktir saçlarımızdaki her örgü. Kar beyazdır ölüm. Saçlarımıza yağan, kırağı vurmuş yalnızlığımızdır ve ölüm soğukluğudur. Cenazemizi bekler akrabalar ve akbabalar.'. Uçtum yine göklere. Kanat çırptım oradakilere. Taksim'de yılbaşı şenliği vardı. Bir kız, çantasına, dudaklarını, cinsel organını koydu ve kalabalığa daldı. Bir oğlan çantayı kaptı. Kız arkasından ırzına geçilmiş gibi baktı ve ağladı. Bir güvercin olarak, İstanbul'un kırıtan göbeğinde dans eden ve eğlenen insanlara şaşkın gözlerle baktım.
362
Sofra Gaziantepli bestekar-şair Erol Güngör şiiri Boşuna dememişler: Bir insanın karakteri, üç ortamda belli olur diye.. İçki masası, kumar masası, seyahat… Daha bir çok ortamda da belli olur ya, öyle demişler..Bence içki içilmese de, bir yemekte bir araya gelmek, Az çok belli eder, o masayı paylaşan kişilerin karakterini.. Ve eğitim, görgü ve nezâket düzeyini.. Cömertliğini, cimriliğini, hijyen anlayışını.. Ve dostluğa verdiği önemi.. Yemek ve içmekte, zevk anlayışını..Kimi insan, iştahı yokmuş gibi oturur sofraya.. Bu tavrının, karşısında oturan kişiden kaynaklandığı hissini verirse, Onun da iştahını kaçırır, sofrada sanki zehir yenir.. Kimi insan boş boğazdır, sofrada çok ve tatsız şeyler konuşur.. Sofra adabının, kalitesini bozar.. Yemek boğazda düğümlenir, yutma zorlaşır, yemek azap haline gelir.. Bazıları da sofrada tavır ve hareketleri ile ve yemek yeme tarzıyla, Karşısındaki insana, değer vermediği hissini verir.. Onunla ilk ve son defa yemek yediğinizi hissedersiniz..Birlikte yemek yenilen bir yemek masası, bir sofra, Paylaşmanın veya paylaşamamanın ortaya çıktığı, Küçük bir arenadır..4.2.2007
152
Belgisiz o gün mutluluğun boyunu ölçtük onlarca kaldırım çıktı ve sayısız kahkaha tuttu ağırlığı o gün(ki tarih önemli değil) acıkmıştık,bir öğünlük saadet arıyorduk ve Kızlarağası Hanı çok uzaklardaydı umursamadık boğazda balıkçıları oturup şöyle bir kenara yorgunluğumuzu yedik sandalyeler batmasa ruhumuza belki geceyi de yiyebilirdik yarını da o gün (ki tarih önemli değil) ne tarih, ne fasülye, ne salata biz oturup şöyle bir kenara kendi gözlerimizi yedik doymadık doyamadık o günden sonra saadet aramadık.
73
Ey Gönül Zihnimde sorular dolaşır düğüm düğüm, Nerden geldin, nereye gidiyorsun ey gönül. Hasret midir, vuslat mı musallada gördüğün, Istıraplar ruhunda inleyen bir ney gönül.Dünya gurbet ahiret, bir ukde içimizde, Sermayemiz hiçliktir, yok elde bir şey gönül. Günleri tesbih gibi zaman ipine diz de, Şu gurbete geleli kaç yıl oldu say gönül.Gökyüzü akşam kızıl, gece lacivert olur, Gurbet akşamlarını yüreğinde duy gönül. Solmuş bir çiçek görsen, içerine dert olur, O çiçeğin yerine yüreğini koy gönül.Emeller uçar gider, elemler bâkî kalır, Sırtındaki ihtiras libasını soy gönül. Dünyayı parsel parsel paylaşsalar ne olur, Elbet sana da düşer bir mezarlık pay gönül.Hayatın yollarında hem diken var, hem de gül, Dikenlerini hoş gör, derdi derman say gönül. İşte gam, işte sevinç; ister ağla ister gül, Ne kedere doyarsın, ne sevince ey gönül. Abdil Yıldırım
130
İzin! “Verin ki bende gezim! ”Çalıştım ben aylarca Geldi çattı işte izin Ben çıkıyorum tatile İşler olsun artık sizinTatil yapmak bizimde hakkımız Sizin işte midir aklınız Güzelim yazı yaktınız Kışın oldu bizim izinAnlamadım nasıl bitti işler Gelmez oldu siparişler Haydi size hayırlı işler Aç kollarını geldim izinYILLIK İZİN İSTEYEN. SEÇKİN ERDOĞAN
51
On dort subat Gerçek sevgi yıl boyu, hergün yeniden doğar.. Sevgi bir günlük değil, şaşmayın yönünüzü.. Kalbe sığmayan sevgi,hangi bir güne siğar??.. Ondört şubat sizin olsun, yemişim gününüzü..
28
Yağmur YAĞMUR Yağmur gözlüm yağdın, yağdın Yudum, yundum ak pak oldum Doldu gönlüm, bendim, testim Doya doya içtim kandım.Derya sensin, ırmak sensin Balık verdin, yol, yıl verdin Gemi koysam, yüzdürürsün Ülke ülke gezdirirsinOrman, zeytin hayat verdin Yağdın baldın sevinç hazdın Gökten, yerden, dağdan aktın. Bırakmadın sensiz baktın.Sadık yardın, sevdin sardın Sütlü bulut yağmur cansın Damarımda akan kansın Nefes, varlık, ülkü antsın Abdullah Bedeloğlu
63
Senden Hatıra Bu kaçıncı mektup sana yazdığım Gözyaşımı döktüm her bir satıra Bu kaçıncı tövbe bilmem bozduğum Bana bu yalnızlık senden hatıraSeni unutmaya çalışmam gerek Böyle yaşamaya alışmam gerek Hayatı biriyle bölüşmem gerek Bana bu yalnızlık senden hatıraHer gün hasretinle dolup taşarım Sensizlik derdini nasıl aşarım Belki ölmem ama çok zor yaşarım Bana bu yalnızlık senden hatıraKendime bir türlü sözüm geçmiyor Gönlümde yaktığın közüm geçmiyor Aşkınla dolmuşum özüm geçmiyor Bana bu yalnızlık senden hatıra
74
Deniz Yine dalayım gözlerine Ben diyim ki Akdeniz Sen de ki Karadeniz Japon denizi deme Ah sevgili Gitmesi de gelmesi de bi dünya Hadi ben gelirim de Çipura balıklarımızı kim besleyecek?
31
Şahane (Dörtlük) Heveslendirmez artık ne saray ne keşane Meğer canandan ola söz hatıra nişane Kışlar sabır günleri nev ümidim nisane Bekle muntazırım ol küsülür mü cihane
26
Yasak Sözler Ellerinde gül var solmuş Yüzündeki sevinç donmuş Ağlarken yaşamayı unutmuş Sevmek sevilmek hayal sözler gazzede.Sıcak ilgi buz dağına asılmış Saçlarına toka değil hüzün takılmış Daha doğduğunda ağıt yakılmış Güler yüzler yasak duygu gazzedeŞimdi bombalrı çekin s.güçler Artık gazzede de gülsün güzel yüzler Ölüm değil şeker ve sevinç bulsun minicik eller Yasak değil hür irade hüküm sürsün gazzede.
59
İp Denen Nesne -Politika meydanı- Bu meydanda boy veren, arar elbet nasibi. Kimi, her tipten yana; kimi, tavlar garibi. 'İp' denen nesne çıktı birden bire ortaya; Dolaştı kürsülerde, sahipsiz cevher gibi.-İp ne işe yarar? - Belki, 'tarihi nesne' sanılıp da şaşılır! Belki de, kaba konup, turşu diye basılır! Vardır belki belki de, eğlenceye ihtiyaç! Sesli veyahut sessiz, gülünmeler asılır! (2 Temmuz 2007)
62
Veda Etme Veda etme bana vedalar soğuk olur üşürüm.. Vedalar da çok yağmur yağar gözlerim den islanırim.. Veda etme git ben anlarım...
22
Cennet Aşkımız Yıllarca düşümde yaşattı seni Hayal olan o bir cennet aşkımız Efkardan her gece içirtti beni Hayal olan o bir cennet aşkımızDerdi ile beni eyledi deli Dindirmedi iki gözümün seli Estirdi ruhumda hasretin yeli Hayal olan o bir cennet aşkımızGece uykularım yarım kaldırdı Kalbimde viranlar köz yer aldırdı Şiirler yazdırdı yola daldırdı Hayal olan o bir cennet aşkımızHala gönlümdeki yerin dolmadı Sana duygularım hayal olmadı Henüz bende çiçek gibi solmadı Hayal olan o bir cennet aşkımız
77
Türk Türkiye ismini-Atatürk’üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu Milleti sevindiren-huzura kavuşturan Atatürk'tür biliniz-sevgiyle yarıştıran Düşmanı yere seren-tarihe şan veren O Atamız Önderimiz-göğsü yurda geren O Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu Sensin vatanımızı-bize emanet eden Bakışın ve ruhunla-hainleri mahveden Sana Atatürk derler-geçmişten geleceğe Huzur mutluluk verdin-akıl kafa bileğe Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu Varlığım ve benliğim-çarpacak Senin için Sorup soruştururuz-yüzümüzde olmaz kin Vatanımın ufkunda-olmazsan yıkılırız Toprağın altlarına-birlikte çakılırız Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu Sana hainlik yapan-elleri kırmak gerek Hep birden seslenerek-toplu çarpmalı yürek Durmasın vatanımda-kirletmesin yurdumu Beynini patlatırız-saldığımda merdimi Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu Atam emanet etti-mirastır ondan bize Bu uğurda çabalar-düşüyor hepimize Işık olup nurlaşır-zevk duyuyor milletim Meydanlara koşuyor-topluca cemiyetim Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu Mavi bakış gözlerin-manası daha derin Kalbimiz ruhumuzda-daima vardır yerin Gönüller Seni söyler-Seni dinler ve anlar Anıtkabir'e koştu-yüz binler ve milyonlar Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu Bakışların dostlara- güven ve coşku verdi 'Ya İstiklal Ya Ölüm'-düşmanı yere serdi Cümlelerin bizlere-Hasan diyor ders oldu Senin sevginle coşan-gençlerim huzur buldu Türk Türkiye ismini-Atatürk'üm duyurdu Emanet gençliktedir-oku öğren buyurdu
188
Kör topal yürüyor yalnızlığım İçimden durgun sular akıyor suluyor kavrulmuş tarlaları kabarıp taşmanın habercisiiçimdeki dağlar heybetli köyler yaz vurgunu başaklar yanık yanık kavruk nefesimle suluyorum ve bu gün bayram ağzımda yalnızlık tadı evirip çevirdiğim bir badem şekeri tadında umuda dair felek her vurduğunda tokadı daha güçlü kalkıyorum ayaktayımvakta ki capcanlı dipdiriyim siz bakmayın bana hayalperestin biriyim güçlüleri oynuyorum halklar kaderlerine razı uykularındayken güzel rüyalar görüyorlar miskin bir dünyanın yer yatağında hadi kalkın diyorum köyde bayram var gözleri çapaklı bir yetimse dünyasında yepyeni gıcır gıcır bir potin sevdasında ama dar geliyor heyhaat dükkânlar da kapalı çocuk bayramlara sevdalıana baba yorgun bir ömrü sürdürmek telâşında sabah ola hayır olaiçimdeki sular kaynıyor dağlar yerle bir unufak tozlar yürüyor kentlere her yer toz duman ve yarıya iniyor içimin bayraklarıne kaleler ne burçlar arınmıyor karanlığın isinden ben yine de mutluymuşum gibisinden bayramları oynuyorum onca yangın arasında simsiyah bir yalnızlıkda30/Ağustos/2012/Perşembe/Bodrumilk kez yalnızları
146
Bütün Erkekler Ölür Çünkü gök sıkıntıyla ağar rüzgâr buruşur, bir yaprak düşer ve kaçıyordur solgun mavilikte maviler ve al geyikler. İşte altın ve kara akıntılar: analar, yitirilmiş resimlik yoksulluk, o korkunç kadın. Susun, tümünün anıldığı gündür, kara yağmur ve ebem kuşağı usulca bütün erkekler ölür. Kıpırdamasın insandan gelen sesler kamyonlar devrilir dağ yolunda. Rehincide kalan bir gümüş saat emanetçide unutulan bavul, geçip giden gök taşlarıdır havadan ve selüloit mavilikten. Ey mermeri bozuk yalnızlık, sanki kutsal bir avdır suskuda ve bir yakut parıltısıdır artık. Çünkü gök kanla ağıyordur, soluk soluğa atan bir damar kalbinde hırçın denizin ve toprağın nabzında, unutulmak gibi bir şahdamar. Ürperir aynı rüzgârla darağacı, çarmıh ve çiçek, sussun yatakların fısıltısı avuçlarda parıldayan kehribar: ekmekli, zincirli ve başları eğik kadınların erkekleri geçiyordur. Ve üzgün deltası kısacık ömürlerin bir albüm, bir şarkı, bir çocuk. Hangi doldurulmuş hüznün yakutu çocukluk defterlerince soluk, ki savaş alanlarında parıldar bütün koruluklardır ay ışığı, ey ulaşılmayan dayanak aşklar elleri kanatan kesici ağıt. Hep unutuştur akılda kalan, sıçrayan, yenilen ve ölen geyikler, derdin eksilmediği kalem ve kağıt. Kısa ve kesin bir sözdür erkekler, İspanya'da "Non Pasaran", kızaran kilise çanları katedrallere çöken gölgelik İtalya'da "Mamma Mia" işte avuçların dünyayı duyduğu kayalar, sarkık bir bıyık Meksika'da, "Viva" Nehirler kurur, susar aşk ve en katı sözdür erkekler kıraç ve yoksul Anadolu'da. Büyük ve yeniktir erkekler, söz dinlemez serüvenci çocuk su şırıltısında sayıklayan hasta, ve deli bir sevgilidir sabaha kadar bulgulu, korkunç ve utançla. Yararsız bütün leylak ağaçları, hiç bilmiyor erkekler doğan ve ölen çocukların hüznünü, çünkü daha önceden ölürler. Çünkü gök ağıyordur kanla, hep yenik yıldızlar vardır, anı defteri, kum saati, savaş alanı, bir yüz işte o kandır. Ey ışığını dağıtan kristal ölümsüzlük, ele geçirilmeyen gömü, ayışığı denizle kendini sürdürür, işte her şey geçip gitmede, usulca bütün erkekler ölür.
290
Kutlama - Mustafa Kemal Atatürk ** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan 19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize Kutlu Olsun...**
27
19 Mayıs 1919-2016 19 Mayıs 1919-2010 19 Mayıs 1919 Pazartesi sabahı Samsun’a çıktım… İşte devrim tarihimiz Atatürk’ ün bu cümlesiyle başlar. 16 Mayıs 1919 akşamı kırık bandırma teknesiyle yola çıkarken, bindiği vapurun batması tehlikesi kendisine söylendiği zaman; ‘İstanbul’da tutuklanmaktan, batıp boğulmayı tercih ederim’, demişti. Samsun’a hasta ve bitkin bir halde gelmişti. Fakat en küçük bir zaaf göstermeden bir hafta Samsun’da kaldı. Sonra Havza’ya geçti. 26 Mayıs’ ta, yani ertesi günü Damat Ferit İstanbul’da Türkiye’yi büyük devletlerin mandası altına koymak planını ilan ederken O, Havzalılara; ‘Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağım. Bizi öldürmek değil, diri diri mezara sokmak istiyorlar. Şimdiki çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir. Zaten başka türlü de olsa geri dönmek imkânı yoktur’. Diyordu. Bu, Kurtuluş Savaşı’ nın başlangıcıydı. İki gün sonra emrindeki bütün kumandalara gönderdiği gizli bir emirle, “ Ulusal Kurtuluş’ u sarsan işgal ve ilhak gibi olayların bütün ulusa ‘kan’ ağlattığını, Ulusal ızdırabın baş edilmez bir hal aldığını, bu hallerin önlenmesini beklediğimizin dünyaya telgrafla ilan edilmesini” istedi.Bu hareket derin akisler yaptı. Atatürk’ü acele İstanbul’a çağırdılar. O, uzun bir telgrafla Padişaha istifasını yolladıktan sonra 13 Haziran 1919 günü sivil elbise ile Havza’dan yola çıktı. Yola çıkarken Havzalılara; ‘Bugün artık bir üniforma sahibi değilim. Size evvelce de bildirdiğim gibi sadece bir millet adamıyım demiştim.”Evet, o bir millet adamıydı. Bütün yaptıklarını halktan alan ve halka veren Atatürk diye anılması da bundandır. O, tarihine ve milletine her zaman güvenmiş, halkından duyduğu inançla yüzyıllardır hâkimiyet sürdüğümüz topraklarda, bu sefer yeni bir tarih yazmak için adım atmıştır. Halkıyla beraber kurduğu cumhuriyeti, yani emaneti, en başından beri duyduğu güvenin aynısıyla yine halka, yani gençlere emanet etmiştir: 'Gençler, Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız’. ‘’Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz... Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.' “Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım, gözüm arkada kalmayacak. Zafer “Zafer benimdir” diyebilenlerindir.” “Bütün ümidim gençliktedir. Her kafanın anlamaktan aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik” Her fırsatta gençlere olan güvenini belirtmekten çekinmeyen Atatürk’ ün, Türk Milleti olarak en değerli hazinemizi yani tam bağımsızlığımızı gençliğe emanet etmesinden de onun gençliğe ne fevkalade bir şekilde inandığını görebiliriz. Çünkü kendisin de her zaman dediği gibi, yıkık bir imparatorluktan ve yozlaşmış bir “aydın” zümresinden geriye kalanlarla, halkla omuz omuza verip tarihin eski şahlanışa, bu toprakların insanlarına hak ettiği yaşayışına kavuşturacak cumhuriyetin temelleri atıldı. Bu durumda en kıymetli hazinemiz tabi ki tam bağımsızlıktır. Bunun aksi düşünülemez; düşünülecekse de bu tek seçenek, ölmektir! Atatürk’ ün sözlerine kulak verelim: “Efendiler, ben bu kararların hiçbirini yerinde bulmadım’. Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi; Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet bunların hepsi anlamını yitirmiş bir takım sözlerdi… Sağlam ve gerçek karar… Millî egemenliğe dayanan tam bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak…Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar toplumlar karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez…Aşağılık durumuna düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir emir veren getirmeleri hiç düşünülemez.... Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri, çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.' Ve ünlü sözü ile 'Türk'ün onuru ve gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir Ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyi. Bu nedenle ya bağımsızlık, ya ölüm! ' 19 Mayıs’ ta atılan adım tarihin yanlış giden gidişatını düzeltmek içindi. Millet şahlanıyor, kendisinden çalınan iktidar yetkisini ölümüne geri alıyordu. Milletin kararlılığından yeni bir çağ açılıyor, tarihin içinden tarih doğuyordu. Atatürk de “Bağımsızlık benim karakterimdir.” derken de bağımsızlığın doğduğu tarihi yani 19 Mayıs’ ı doğum günü ilan etmiş ve aynı tarih meclis kararıyla gençliğe adanan bir bayram olarak da kabul edilmiştir. Çünkü Atatürk gözü kara bir şekilde halkına güvenecek kadar halkçı da olsa, dünyada hiçbir kimse yoktur ki ileri görüşlü olmadığı halde lider olarak anılabilsin. Hele ki bahsettiğimiz Atatürk’se… Atatürk ki tarihsel sürecin doğurduğu, milletin adeta onlarca yıllık kıvranış ve sancılarıyla, bir toprağın yarılması gibi milletin bağrından filizlenen bir lider… Elbette ki, bilecektir tarihi yorumlamayı, ondan sonuçlar çıkarmayı. İktidar denilen tatlı arzunun milletin naif isteklerine çöreklenme çalışmaları ve arsızlıklarını görmüştür. Çok güvendiği gençliğe de anlatmıştır, atalarının yaptığı gibi ikinci bir seçenek sunmaksızın ne olursa olsun bağımsızlığa sahip çıkmalarını salık vermiş; kendisinin yaptığı gibi tarihine ve halkına güvendiği sürece de başarılı olacağı konusunda aynı inancı onlara aşılamak istemiştir: “EY TÜRK GENÇLİĞİ! Birinci ödevin Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli (güven) kaynağındır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek kötüler bulunacaktır. Bir gün, Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, göreve atılmak için içinde bulunacağın ortamın olanak ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve Cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir yenginin temsilcisi olabilirler. Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir. Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlik içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal amaçlarıyla birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin genç kuşakları! İşte bu ortam ve koşullarda bile ödevin, Türk Bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Gereksindiğin güç, damarlarındaki soylu kanda vardır! ” Ne yazık ki, Atatürk’ ün ön gördüğü her şey bugün vatanımızda gerçekleşmiş, tarih tekrar yanlış seyretmeye başlamıştır. Kurtuluş Savaşı mücadelesinin yaşattığı bu gençlik, kendilerine bu vatanı ve bağımsızlıklarını hediye eden Atatürk ve tüm Kurtuluş Savaşı mücadelemizin şehitlerinin emanetine sahip çıkmalı ve gerekirse tarihi yenmeye başlamalıdır. Atalarımız nasıl topları tüfekleri, emperyalizmi yendiyse, gençlik de bugün Atatürk’ ün her defasında aşılamaya çalıştığı bilince sahip olup fikirleri ve ülkemiz üzerinde oynanan oyunları yenebilir, (Gençliğe Hitabe’ de dendiği gibi) dış güçlerin ve içteki müttefiklerinin en üstü kapalı silahı olan kültür emperyalizminin yenilmesiyle birlikte tüm sömürü yollarının da kapatılmasını sağlayabilir. Gençliğin damarlarındaki kanın gereklerini yapmasına engel olacak güç yoktur. Gençlik bunu yapabilir, yapmalıdır ve yapacaktır da… Yine Atatürk’ ün dediği gibi; “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” Millet iradesiyle ortaya çıkan 19 Mayıs gençlik ve spor bayramına Köylü, kentli, işçi, emekli, memur, kadın, erkek, gençler ve genç fikirlere açık olanlar ve atamızın millet tanımı içinde kalan herkes Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkmalıyız. 19 Mayıs gençlik ve spor bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun!
1,102
Doya Doya İlerle Halk onurunu okşamak Milli birliğe onur kazanmak Yeryüzünde ağlayan gözler, yüreklere Sızlayan canlar, gönüllere Sabır değirmeni umut yelkeniyle Sevgi tohumundan Aşk kokulu güller açmaya Türkiye çalışıyor olmak Sevda kefenleriyle mutluluk güvercinleri Anarak, duyarak, duyumsayarakBarışı, saygıyı Türk Milleti ocağından Türkiye kucağından müjdeler taşıyacak Övünerek, güvenerek, çalışarakAttığın her adımla Yüreğime bas da yürü, incinme Sen korkma bu aşk, bu imanla Doya doya ilerle Yaşam ve ahrete...5 Temmuz 2006 Çam yeşil, deniz mavi, insan sevgi Çınar gibi ezgili, bahar gibi renkli Gök kubbesi enginliği, toprağın yeşertici Sevilerden huzur dolmalıyım ben
90
Yüzlerce Yıl Yeşil yüzlerce yıl yeşil gözlerine baksam kırpmadan yaşartmadan uyumak beynimin inilmez kuyusundan çekilse kirpiklerinle alınsa taze badem kabuğu gibi gözlerimdenne büyük bir yitim gözlerin varken gözlerimi yummak büyütülse büyütülse günün doğuşu gibi çevren'den çevren'e gök kubbe yeşil gözlerin sarı saçların çiçek yaprak rüzgârı göğsün bahar uzansam yağmur kokun çalsa çevren'den çevren'e gök kubbe yeşil gözlerin günün batışı yok yüzlerce yıl yeşil gözlerine baksam yüzlerce yıl yeşilölür müyüm
69
Sevgili Değıl, sırdaş Olalım Ne diyorum biliyor musun? Sanki ilk kez tanışmış gibi yapalım. Bana selam yaz, kim olduğunu bilmiyormuş gibi cevap vereyim. Tanışalım en başından. Arkadaş olalım önce. Sonradan yakınlaşıp dost olalım, sırlarımızı paylaşalım. Birbirimize hediyeler alalım, sürprizler yapalım. Çekinmeyelim konuşurken, ne olursa olsun küsmeyelim. Beni kıskandırmaya uğraşma, başkaları kıskansın bizi. İçten içe sevelim birbirimizi. Canım de bana, ama hiç aşkım deme. Çünkü aşk kısa. Aşk bir ömürlük değil. Sen bir ömürlük ol. Hep benim ol. İnsanlar sordu mu en yakın arkadaşım de. İçten içeyse sevgilim. Hiç sevgili olmayalım. Hayat arkadaşım ol. Birbirimizi ihmal etmeden, kırmadan sevelim. Biz olalım, ama iki sevgili değil, iki yoldaş. Her şeyime karışmana izin vereyim. Senden habersiz hiçbir yere gidemeyeyim, attığım her adımdan haberin olsun. Sıradan biriymişim, ama değilmişim gibi..
126
Ben Kendim Bildim Bileli Ben kendim bildim bileli Aşkından olmuşum divane deli, Dağlara düşmüşüm sanki serseri Şu dünyanın derdi derdi kederi Hepsi benimmiş benimmiş sanki Ben kendim bildim bileli Çile keder beni buldu Genç yaşımda yorgun düşdüm Sevda boynum büker olduArtık sevmek yok bana Haram oldu dostlarım Bıktım usandım artık Neden diye sormayınBen kendim bildim bileli Çile keder beni buldu Genç yaşımda yorgun düşdüm Sevda boynum büker oldu
68
S E V G i Sevgi, Bir annenin çocuğuna sımsıkı sarılmasında, Bir babanın gülümseyen bakışlarındadır ap-açık. Hafif bir dokunuş, bir tebesümden başka Başka ne olabilir ki... Sevgi, taze bir ekmek kokusuyla, Bölüşülen sıcak bir çorbadır tasta. Ve masallar anlatan bir dedenin, Mahsun gözlerindeki umut, yorgun elindeki âsâ, Ve yüreğinde tatlı bir hatıradır sevgi. Sevgi, ufkun tatlı hülyasında, Daha yeni yeni yeşillenirken ova, Hani körpecik çiçekler açarken baharda, Kokusu ta yüreğinin derinliklerine siner ya Lale, nergis, gül bir de papatya... Derken gözüm kaldı goncada. Sevgiye bezenmiş tüm renkler doğanın kollarında Ve sunulan bir çiçekten başka, Daha ne olabilir ki sevgi? .. Sevgi derin bir rüyadır gönül ağacı altına. Bir sevgilinin öpen dudaklarıdır orda. Ve bir kalem bir kağıt paçasıdır sevgi, O en güzel hazla anlatılır mısralarda. Sevgi bazen buruk bir hüzündür, Gezinir bulutlar üzerinde Bazen de sade bir bakıştır, bir gözyaşı tanesinde. Ve tüm kötülüklerden öte, Yaşanacak çok şeydir sevgi... Sevgi çoğukez aşkla başlar hayata, Zaman zaman belirir gözlerde, Bazen de durulur uzaklarda, küser insana. Sevgi iki kaş ve dudak arasında, Kalplerin titrek atışlarında hissedilen en yüce duygudur; Ve küçük bir çocuğun sevinci içinde, Fark edilen en doyumsuz tutkudur sevgi. Sevgi hiç sınır bilmez yaşandıkça, Ağlamak, solumak, gülmek gibi, Öylesine karşılıksız, saf ve nettir; Yalnız ölümden başka Doyasıya yaşamaktır hayatı sevgi. Sevgi, özlemini çekipte kavuşamadığın sevdana, En sevdiğin bir şarkının melodisiyle, Aşkını haykırmaktır gökyüzüne. Sevgi, sadece sevmektir insanları çıkarsızca, dostça Saygıda kusursuz olmaktır en başta; Ve bir gün göçüp giderken bu diyardan, Hatta en sevdiğin insanı bile bırakarak geride, Tıpkı kendini sever gibi, sevebilmektir ayrılıkları. Sevgi, her kalpte, her gönüldedir, bulunmaz birşey değil. Sevgi barıştadır, savaşta değil. Asıl sevgi paylaşmaktır, Başka hiçbirşey değil! .. Erhan Demir (maviyıldızınoğlu)
276
Abaküs Kırmızının deliliklerinden kurtardın hayatını.Aşk denilen sır;iki ayağın altına sabun bağlayıp,koşmaktı peşinden salıncakların.Gümüş ve geniş yollar ıssızlığında, kardeş ıslıklarla aynı gözleri ağlattık.Gün geceliklerinin içinde uyanamayınca,doyamadım, dayanamadım yalın yanlışlarıma.Hangi geçmişler için kestiysen parmaklarını,onlar için büyüttüm ellerimi.Şimdi yaşa diyen ağzının içine yakışmıyor,kupkuru deliliklerim.Bugün kızıyor yollarıma,senin tarihinin bildiği tüm ipuçları.Ama yalınayak bir çocuk bağırıyor içimde;kızma baba çocuk sabrı elliye kadar sayaren fazla...
59
Yeni yıl mesajı Yeni yılınızı kutlar mutlu yıllar dilerim. www.gaffarli.tr.gg Yeni yılda gaffarlıya rahmet yağsın. Ekili hurmaları bol bol para eylesin. Tarlalarındaki ekinlerini domuz yemesin. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Avcıları karatavuk cubbal avlasın. Meşe odunu yakıp küllü kömbe yesin. Közünde çay demleyip içip otursun. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Yılbaşı cuma namazına gelsinler. Oturup bol bol laflarını etsinler. Hasta olanlarında hatırını sorsunlar. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Köy kahvesinde konuşsunlar. Birlikte olmaya şükreylesinler. Gençler anlatılanları dinlesinler. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin.Ramazan Özerli, cuma köye gidecek. Dostlarla buluşup hasret giderecek. Dostlara biraz hasbıhal edecek. Yeni yılı kutlu olsun köylülerimin Ramazan özerli
98
Bir düş gördüm dün gece Bir düş gördüm dün gece Düştü pencereme süzülerek Ayın solgun ışığı Odamda bir aydınlık Bir huzur kalbimde… Bir düş gördüm dün gece Düştü aslında aklıma düşen her bir düş Düşmüştü bir kere kalbe Aşk Ve saplanan bir ok şah damarıma, Şah damarımdan da öteye…
49
Diyarbakır Güneşinden Diyarbakır güneşi başkadır Doğunca gönüller ısınır Sevgi ağacı kök salar iyiliğe güzelliğe kardeşliğe dostluğa insanlığa Sevinç vardır bakışında Gözlerideki ışık dünyayı dolaşır Sevinç büyür büyür yüreklere sığmaz olur Taşar gözbebeğinden Anadolu'ya uzanır Sevgi ışıkları Anadolu'dan Fransa'ya Almanya'ya Rusya'ya Çin'e Japonya'ya Kanada'ya Amerika'ya uzanır Dünyanın ikinci güneşi doğar Almanya'nın yüreğinde Fransa'nın ruhunda İngiltere'nin gözlerinde Diyarbakır güneşi başkadır Birlik ve dirik vardır ruhunda aklında Yüreğindeki ateş yakar Anadolu'yu Sever sevilir Diyarbakır insanı Sevildikçe güzelleşir sonsuzlaşır Sevgisi Diyarbakır'ı aşar Amerika'ya ulaşır Kök salar dünyaanın her köşesinde İnsanlık sonsuzlaşır Bu sevgiyi gör dostum Söyleme Dokun sevgi ağacına Düşün ağacın nasıl yeşerdiğini Konuş dostum konuş Sevgi ağacı açmış gözlerini anaç ışıklara Al avuçlarına güneşi Gözlerin ışık saçsın Hollanda'ya Danimarka'ya İsveç'e Norveç'e Birlik ve dirlik güneşi doğsun gözlerinde Dikenden gül bitsin kışı bahar olsun sevgi özgür olsun Yücelsin Bilik ve dirlik güneşi doğsun Akıl kafesinden çıksın Yücelerden yücelere bir güneş doğsun Diyarbakır'dan Malatya'ya, Kahramanmaraş'a Kahramanmaraş'tan Hakkari'ye uzansın Birlik ve dirlik yayılsın Anadolu'ya Güzel söz güzel huy güleryüz tatlı sözler Sevgi ağacının güneşi olsun Sevginin ölçüsü yoktur Sevgi evrenseldir Diyarbakır'da bulduğum sevgi bu Sevgi evrenseldir Sevgi insan olmaktır
183
BEN KOCAMAN BİR DENİZİM ÇÜNKÜ - gül sunan elde gül kokusu kalır - çin atasözü kaynağında suya bıraktığın gül ulaştı bana bunca karanlık akşamdan sonra bunca anafora ve bunca akan kana karşın ben kocaman bir denizim çünkü ne kayıklar indirildi kıyılarımdan açık gizli nefret yüklü dümensiz ne tersanelerim kapandı bilseniz doğmadan üstüme ikinci bir ay şimdi sevgi sunan elleri öpüyorum şimdi sevgi kokan elleri öpüyorum bunca cana kıyan zamana karşın ben kocaman bir denizim çünkü A. Uğur Olgar
78
Bugün de Ölmedi Ruhum. sahil;bugün daha bir sessiz...mayıs soğuğu sarmış gün batımınıve yalnızlığı içine almış...yalnızlık ve yokluksenindir diyorum kendime...ağzımda kuru bir sessizliksessizlik;toplamı biraz sensizlik...sahil;bugün başka bir hüzün kokuyor...iç çekişlerimi hiçe sayıyorsavruldum sessizliğimdegözlerime sisler iniyor... "bugün de ölmedi ruhum"23 Mayıs 2017 20:44
41
Firak-ı mâlum Vuslat’ı görmeden de, hicran yaşanılırmış Memat’a ermeden de, hayât anlaşılırmışBu ayrılık vardı hep, adını koymamışız, Dedim ya; yok hiç sebep, senaryo oynamışızHiddet çıkmaza vekil, Müddet umûda kanat Sükût et, yol ver çekil, cürmü kabulde sanat Deştin, firak-ı mâlum, kanattın aşkımızı Ne tez gurub eyledin, kıldın firâkımızı..
48
Dost Ve İnsan... BENDEN BİR VECİZE:'OKUDUĞUNUZ BÜTÜN KİTAPLARI ÜST ÜSTE KOYSANIZ YİNE DE BİR İNSAN KADAR ETMEZ'Faniyim_58 Dost isen; sırrını paylaş ama sakın satma İnsan isen; eğri oturup eğri konuşma Dost isen; mütevazi ol kibirli olma İnsan isen; beni etten ve kemikten sanma Dost isen; hiç bir zaman dostunu aldatma İnsan isen; katlanacaksın attığım taşıma Dost isen; arkadaşına köpürüp taşma İnsan isen; iç dünyanı aşkla dağla daima Dost isen; dostunu dilinle közleyip dağlama İnsan isen; çarşıda dolanıp ruhunu daraltma Dost isen; dostuna karşı riyakar olma İnsan isen; bu dünya şatafatına dalma Dost isen; dostunu yalnız başına bırakma İnsan isen; yarınına sakın bel bağlama Dost isen; kulak ver arkadaşının lafına İnsan isen; çok çalış sakın yolda uyuma Dost isen; geri durup demir gibi paslanma İnsan isen; öğret nefsine vermeyi taşlaşma Dost isen; dostunun zaaflarını asla açma İnsan isen; dosdoğru yürü sağa sola sapma Dost isen; dost meclislerinden uzak durma İnsan isen; çok sızlanıp çok fazla yakınma Dost isen; sakın dostunun güllerini soldurma İnsan isen; geç La-mekana bu dünyada kalma Dost isen; dostunun kalbini sakın ola kırma İnsan isen; sakın ilim ve irfansız yaşamaKısacası dost da olsan insanda İnsan olmaktan vazgeçme aslaBülent ARI/SIVAS 07.11.2008
192
12 Haziran’ da Ne Yapacaksın? ! . Elime geçen AKP’ li çakma İzmir adaylarının propaganda kağıdında “Partiye mi İcraate mi Oy Vereceksin” diyor? ! . Bir kere Türkçe’ yi bilmiyor daha bunlar bir de bakanlık falan yapıyorlar; doğru yazılış “icraata mı” olacak. Seçenekler sıralanmış, Ne istiyoruz diyorlar? *İstikrar…………..Gördük istikrarı, kim için, ne için; halkın mı, Recep’ le Bilal’ in mi AKP ve yandaşlarının mı, Tarikatların mı? “Her alanda planların yapılabileceği ortam istiyoruz” diyorlar! 9 Yıldır tek başına iktidar olan kendileri değil miydi? Demek ortam bulamamışlar! *Demokrasi…….Hangi demokrasiden söz ediyorlar anlaşılmıyor? Olmayan “ileri demokrasiden mi”, Orta Çağ demokrasisinden mi? Daha basılmamış kitaba bomba diyen başbakan zihniyetinde demokrasiden mi? Padişahlık demokrasisinden mi? *Sivil Anayasa..”Herkesin haklarını koruyan, demokratik sivil bir anayasa istiyorlarmış! ” Sivil Darbe Anayasasından söz ediyorlar sanırım! . Ama ne olduğunu bir türlü söylemiyorlar? Ücretsiz öğrenim hakkı isteyen iki çocuk 2 yıla yakın hapis cezası hükmü ile yatıyorlar. Yıllardır içeride yatıyor, “suçum ne diyor” suç yok ortada! İsviçre’ de 8 gizli hesabın var dediği için içeri atılıyor biri. Ayağa kalkmadı diye içeri atılıyor öteki. “Tarikatlar her yanı sardı, Fetullahçılar işgali hüküm sürüyor” dediği için içeri atılıyor beriki…. *Eşitlik…………..”Zümre, etnik kimlik, din-mezhep ve cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin Eşit Vatandaşlık Hakkı” istiyorlarmış! Güleyim bari, Allah aşkına bunlar muhalefetteler mi? Bir AKP’ li ile olmayan bir mi? Kürt, Türk, Alevi, Sünni ayırımı yapan; kadını 3 çocuk doğurması gereken kuluçka makinesi gören kim? Sürekli belden aşağı vuruşlarla yatak odalarına kadar girenler, kaset üretenler ve şantaj yapanlar kimler? Sanki hak sahibi olmayanlar kendileri de! İstemekte haklılar, kendileri bunları yok ettiler, muhalefetten istiyorlar gel yap diye. *AB Üyeliği…….”AB’ ye üyelik ve hak ve özgürlüklerin yaşandığı bir ülke istiyoruz” diyorlar. Haklılar, kendileri istemediler, girmek için uğraşmayı boş verin baltaladılar! Muhalefete uyarı, iktidara geçince ilk işleri AKP’ lilere ”hak ve özgürlük nasıl yaşatılırmış göstersinler! *Onurlu Dış Politika…Kendileri ABD ve AB’ nin güdümünde politikalarla “durmak yok yola devam dediler”. Kıbrıs’ ı peşkeş çekemediler, Denktaş’ ı uzaklaştırmalarına karşın! 12 Mil yok oldu, Yunan burnumuzun dibine kadar geldi. Irak / ABD sınırımızda PKK belası musallat! İsrail’ e Suriye sınırındaki mayınlı araziyi temizletip 49 yıllığına vermediler. Hele bir gitsinler, Onurlu Dış Politika nasıl olurmuş öğrenecekler. *Ekonomik Kalkınma…”Kişi başına 25 000 Dolar! ..gelir”diyorlar. Allah aşkına dalga mı geçiyor bizlerle bunlar? Hangi iş sahasında, hangi işle, kim bu kadar kazanabilecek? Halkım evinden dışarı çıkamıyor, ekmeği bile fırınlanmış bayat ekmekten alıyor. Köylüden süt 500.-kuruşa alınıyor, bir bardak çay 1,00.-TL, bir simit/gevrek 600.- kuruş; bir sabah çay simit yese karşılığında 3 kilodan daha çok süt satması gerekecek. Mazot 3,5.-TL, benzin 4,5.-TL. Küfür ettikleri Atatürk ve İnönü zamanında yapılan yatırımları yok pahasına, haraç mezat, bir yıllık karına peşkeş çektiler. Babalar gibi satmakla övündüler. Çalışacak iş yeri kalmadı. Köylü aç, perişan, yokluk ve sıkıntı içinde. Geç anam babam geç! *Sosyal Devlet…. “Herkese eşit sağlık, eğitim, emeklilik istiyorlarmış” Güleyim mi ağlayayım mı? Sınavlarda tarikat / yandaş çocuklarına şifre ile eğitim eşitliği; tedavi için gerekli ve zorunlu ilaç verilmeyen hasta; kalkınmışlık düzeyinden pay alamayan sefil baykuş misali dolanan emekli ile şimdiye kadar bizleri terbiye ettiler! Demek kendileri de bundan memnun değillermiş! Bir an önce defolup gidin de görün bakalım Sosyal Devlet nasıl olurmuş? ! . *Medeniyet ile Gerçekçi Politikalara gelince inanın dayanamayacağım. “Oto yol, liman, kanal, tüp geçit, ray, tramvay…ayağı yere basan projeler” istiyorlarmış. Yuh yani! Halk açlık, yokluk, yoksunluk, yolsuzluk altında inim inim inlerken, VERİLEN SADAKA İLE YETİNİRKEN, küfür eder gibi ayağı yere basan proje diye Lafonten’ den Masallar anlatmazlar mı? Ey halkım, KOYUN MUSUN değil misin? Aklın fikrin var mı? İdrakin yerinde mi? Kul musun, köle misin? NE OLDUĞUNU BİR GÖSTER ALLAH AŞKINA! ! !
585
Mor Çiçekler-1 Mor çiçeklerim var benim Mor çiçeklerim Kokusuz cansız kupkuru Kimsenin görmediği Kimsenin bilmediği Ucunda ölüm uykusu Mor çiçeklerim var benim Yapraklarında derin baş ağrıları Vakitsiz bir klorofil kanaması Yorgunluk halsizlik bedbinlik Ucunda sen Ucunda sensizlik Mor çiçeklerim var benim Ritimsiz nabız atışlarım Damarlarımda ağrı Yapraklarımda gereksiz terleme Mor çiçek görürsen Sakın elleme Mor çiçeklerim var benim Tohumları Tanrı’dan Onları ben ekmedim Suları kanımdan Mor çiçeklerim benim Koparılma nedenim Mor çiçeklerim var benim Mor çiçek açar tenim Yüreğimde sızı Korkuyorum Çiçeklerim benim Birer hayat hırsızı Tenimde mor çiçekler Hepsi anı bekler An ölümde Ölüm bedenimde Ölüm bile sevmez Sersem yollarınıza hepsini Kimse onları bilemez Mor çiçeklerim var benim Mor çiçeklerim Mor çiçekler açar tenim
115
Kavusma anı Lal olacak dılleri bu gecelerın Ellerım ıcınde olacak senın ellerının Yalnızlık defolup gıdecek Lacivert hasretın yanına Az daha sabret sevdıgım cok az kaldı dızınde uyumama..
27
Umut Umut umut töhmet altında ufuklarımızda tohumlar kabuğunu kıramıyor dünyamızda yeni filizler uç vermeden düşüyor toprağa sağırlaşmış insan yığınları küreselleşmiş dünya emperyalizmin bok çukuruu taşmış dünyamıza kaplıyor mavi boncuk gezegenimizi kapkara modern orta cağda seker yerine şarapnel parçaları mermiler yediriliyor çocuklarımızaayrımında değil henüz kuşaklar ışıltılı ambalajlarla kirletildi insanlar adına soğuk savaş denilen korkunç yalanlar propagandası ile aldatıldı insanlaryirminci yüzyıl küresel mi küresel bir o kadarda barbar ışıltılı ambalajlarda doğurdu yirmi birinci yüzyıla bukalemun kılığında globalutkun geleceğe uç verecek sevgileri boğdu kör kuyularda bizi insanin en insan yanını yok edip benin bencilliği içinde bilinç altındaki hayvani yanını koyup ortaya okumayan sormayan sorgulamayan bir birinin kuyusunu kazan istif istif yığınları koydu otaya insanlığa özgürlük kardeşlik eşitlik ve barış yerine bol soslu yeşil sermayeli din mavinin gri kirliliğinde milliyetçilik ve bunların alt kümelerinde etnik parçalanmışlıkta boğazlaşan insanlık çıktı ortaya ne yazık ki balkanlar orta doğu ve kafkaslarda aynı oyunlarla aynı aymazlıklarla sürdü zorbalıklübnan da kimyasal zehire karışırken göz yaşı anaların çığlığı yırtarken ses duvarlarını neden niçin şaşkınlığında kıvranırken çocuğu umudu (s) arar gibi açık gökyüzüne (b) akarken sonsuzluğa gözü suluyor çorak toprağı körpe bedenigüvercinleri vurup yarasaları (s) alıyorlar gökyüzüne ama sunu bil ki akan suyun doğan güneşin yeşeren tohumun düşmanı yirmi birinci yüzyılın aşağılık hükümranı umut tükenmedi dahagelecek umuttur umut ise mutlaka gelecek dünya yasamsa emek ebesidir dünyanın doğuracaktır o utkun günün kızıl şafaklarınıumudu vuramazsın umudu tutamazsın umudu kovamazsın umut çocuklarımızda umut üzerinde kızıl mührü taşıyan bayrak altındaumut telli turnanın (t) elinde umut savrulan bozkırların sıcağında umut eriyen çeliğin kızılında mut terden ıslanan isçinin tulumunda umut insanin belleğinde umut dönen çarkın vuran çekicin sekil vereceği yarınlara gonca güller açacak dünyamızda 210706
268
Birer Kırlangıç Siyah Gözleri Birer kırlangıç olur siyah gözleri kim bilir hangi diyara göç eyleyen ve saçaklarında gecenin bir acı, kirpiginden dökülen. Saçlarının kırığından başlayıp yüreğinin kırığına yerleşen derin bir sancı olur söyleyemedikleri...
33
Sigara Bağımlılıktır 24 Nikotin takviyesi nefsin verdiği nimet, Nefis, hain olunca geliştirdiği illet…İllet ki yüreklerde, kalpte, akciğerlerde, Sigara kâr sağlamaz dertlerde, kederlerde…Akıl, ruh erir gider yalnızlığın içinde, Yalnızlık ve bencillik kol kola bir biçimde… Cesarete saldırır önce onu kıracak, Ardından iradeyi bir anda susturacak…Bunlar ki bağımlılık akıl sahiplerine, Rab’bi hiç dinlemeyen hak gönüllülerine…(2012)
53
Çok Uzak Bana Ellerin Yağmur yağdı mı Seller sular denize koşar Karıncalar yuvalarına Trenler istasyonlara Ben ellerim bağlı ellerine yanarım yağmurlarda Mavi semalarımın beyaz bulutlarıydı ellerinYağmur yağdı mı Fesat yüklü sonbahar rüzgarı Yaprakları birbirine düşürür Sonra sıvışır tepelerin arasından Zaman bu oyunu oynamıştı bana Bir çocuk gibi kanmıştım sevgine Saçların sonbahar rüzgarıydı seninYağmur yağdı mı Deniz çıldırır Uzun havası kan ağlatır tellerin Ben yapraksız dalda ıslanan kumru gibiyim Zamanın açacağı hediyemi beklerim Bulutlar arasındaki güneşiRüzgarın sağı solu belli değil ki Kara bulutlar şimşekler çakar yüreğimde Kuşup sığınacağım ellerin yok Yağmur yağdı mı Ellerin öyle uzak ki çünkü Ellerin senden uzak
100
Üç İnek Hikâyesi ..............................Perihan Dirican kardeşimin duyarlı yüreğineKorkunç bir kış günü... Atatürk sabaha karşı şu emiri verir: '-Bu kış kıyamette memleketin ne halde olduğunmu görmek isterim. Otomobille gezmeye çıkacağız.' Kırşehir'e doğru hareket edildi. Öndeki askeri vasıta dahi karlara saplanıyor, Ata'nın arabası zaman zaman kendisi de inerek çekiliyordu.Bir tepe aşılıyorduki,tekbaşına bir köylünün telaşlı talaşlı,koşuştuğu görüldü. Çağırttı Gazi köylüyü,sordu: '-Bu havada dağ başında ne arıyorsun? ' '-İneğim kayboldu Paşam' '-Seni kurtlar yer burada' '-İneği yedilerse ko beni de yesinler...' '-İneğin kaç lira kıymetindeydi? ' '-Eh...Elli altmış lira ederdi' Gazi yaverine emretti: '-Bu vatandaşa yüz lira verin,bir otomobile de alın.' Köylü karşı çıktı: '-Sana rastlamak benim talihimdir, ama yine de kendi ineğimi ararım, verdiğin yüz liraya iki inek alırım, benimkini de bulursam eder üç inek. Bu benim düşümdü.sana rastlayan bahtlı adamın üç ineği olması çok mu? ' Gazi yanındaki İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya döndü: '-Üç ineği donma karşılığı düş edinmiş bir miletin otomobil içindeki dahiliye vekili... Merhaba,keyfiniz nasıl? 'Bu hikayeyi doğru okuyup,şimdikilerle kıyaslamak için yazdım.
162
Vatan Öyle değerler vardır ki Paha biçilmez bilesin Vatan,Bayrak,namusta bir Birdir elbet bir bilesinDoğusuyla batısıyla Bir bütündür cennet vatan Ya sev ya da terkette git Yar mı olur size vatanVatan TÜRK'üm diyenlerin Uğrunda can verenindir Kürdü,çerkezi,lazı da bir Ne mutlu TÜRK'üm diyenlerindirEy gök kubbenin nazlı süsü Al rengine kanım helal Zafer bizimdir sırlı sözü Ya ölüm ya istiklal
58
Cümle Ve Yürek Muhtemelen yine aklına çarptı yüreğim, bir lacivert gecenin astarı süzülmüş gözlerine. Okusaydın bütün satırlarımı, en çok hangisi yakışırdı sana: Bilmiyorsun! Ben bile silik düşünürken seni, kalemime bir aşk oturdu. En koyu mürekkebini saçtı. Sen yinede inanma adının dokunmadığı satırlara... Yoklama çekip gittiğin yürekleri, bir cümlenin öznesidir 'SEN' Kimse sana 'Yüklem' olamaz. Önemli olan bir cümlede gizlenmek yada ayan olmak değil. bir yürek de Özne olabilmektir.
68
Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi İyi niyet tecrübe İstifade gerekir Başa gelen kötülük Vücutta bırakır kir Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Doğruya doğru demek Er insanın işidir Yanlışa doğru diyen Kötü olan kişidir Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Kötülerden olmayın Çünkü bu ara açar Eğer dizginlenmezse Kulağa sular kaçar Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Yargılayan daima Hesaba çeken kesen Başına belâ gelir Olamaz asla esen Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Edebi edepsizden Öğrenmek azap verir Onlar yaşayan bir ölü Ayaktayken geberir Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Körle yattığı hâlde Şaşı kalkmayan insan Sağlam olur huyları Asla dönmez dosta yan Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Engeller kötülüğü Saygı sevgisi çoktur Adam vurma öldürme Onun ruhunda yoktur Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Kanı kan ile değil Kanı su ile yurlar Böyle düşünmez isek Ateş yukarı fırlar Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Kendimizi düşünüp Başkasına taş atmak Gerçekten çok ayıptır Uykuya dalıp yatmak Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Gafletten uyanmalı Gelmeli kendimize Görevler düşmektedir Ya bize ya da size Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi Er kişiyle sağlanır Yükselmesi insanın Şu kısacık hayatta Anlamı vardır canın Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi İşkenceler ve zulüm Ara açar ruh bozar Hasan bunları yerip Durmadan şiir yazar Olmalıyız er kişi Sevgi annenin işi
218
Umut bire kaç verir? Umut ektim bahara, yağmur için dua et, Toprak bereketlidir, bir ekene kaç verirDuadadır dal yaprak esirgenmez merhamet Toprağından köküne, karşı konmaz güç verir…Yeşerdi bahçe çimen, o dilediyse şayet Umutlar taşı deler, gökyüzüne uç verirBahar biter yaz olur, hasat gelir nihayet, Başaklar dolu dolu, gelin duvak taç verir…Bir gün sorarlar sana, umut bire kaç verir? Bir gün sorarlar bana umut bire kaç verir?
66
Şiire gönül verenler amatörler, profosyoneller. şairler Şairler ya da yazarlar, edebiyata gönül vermiş kişiler, bilgi birikimleri, yetenekleri, görgüleri ve geniş muhayyileleri ile ne denli başarılı olurlarsa olsunlar başka biri olamadıkça kendilerini tekrar edip kısır bir döngüde dolanıp dururlar.Şiirleri eserleri de ezber olmakdan tekrar olmakdan kurtulamayan tatsız tuzsuz keyif vermeyen öğretisi, mesajı olmayan sıradan eserler olurlar...Marifet yeri gelince mekân,olmak yol, şehir. orman oalbilmekte. Kuş olup kuş dilinden aşk olup aşkın ağzından yazabilmekte.Marifet başkaları olabilmek...Şairin, yazarın sanatcının fotoğrafcının ufku geniş olmalı; sadece bilgi, birikim yetenek yetmeyebilir...Ezbercilikten kurtulabilmemiz için elbette çok okumalı çok gezmeli; ama yaratıcı olmazsak, artistik ruh taşımıyorsak biribirnin aynı tekrarlarla yetinmek gerekir.
102
Bir Gün Toprağa düşen tohum, gün gelir meyve verir. Ümitle rahmetinden,çıkan yağmur yağarsa, Hak,adalet gözeten,sonunda mutlu olur, Tüm karanlık içinden,tekrar güneş doğarsa..... 12.05.2007
23
Aile Saatin on biri çalmasından sonraydı Gördüm ev halkının dağıldığını birer birer Bilmem soyunmaya mı gittiler Bir zaman sonra hepsi uykudaydıBaba yaşamadaydı geçmiş zamanı Bir pencere açık dururdu düşüncesinde Bir kadın eşsiz elbiselerinin içinde ....................
35
Parmaklarının Boşluğu Avuçlarıma Darağacı Bir çift kırmızı ayakkabı Vitrin camlarının ardından bakarcasına Uzaktan uzağa öyle bir bağ ki bu Sanki gözlerinden o camlara hasret akarcasına Ellerinin arasına bırakılan bir hediye paketi Bir çift kırmızı ayakkabı paketi açtığında Hasretler mutluluğa yetişemez derler Ama gözlerinden gözlerime mutluluk çağlarcasına Ve o sahil; ayaklarında kırmızı ayakkabılar Parmakların sarılmış avuçlarımın boynuna Martılara yol göstermekte sözlerin Hasretse bir gün gelecekti intikamını almaya Sabahın altısında geldi o karanlık hasret Apansız uyandım ardarda kapıyı çalmasıyla Usulca kapıyı araladım elinde bavulu Gördüm ki hasret gelmiş ama bu sefer temelli kalmaya İnanmadım,üstümü giyinip hemen dışarı çıktım Oysa yanıldığımı anladım evinin önüne vardığımda Sokağında sıra sıra park edilmiş sayısız araç Siyahlar giyinmiş bir sürü insan dolaşmakta Hala inanmak gelmiyordu içimden Ta ki o kırmızı ayakkabılarını görene kadar Gökyüzünün penceresinden yeryüzüne bakarcasına Uzaktan uzağa öyle bir bağ ki bu Sanki gözlerinden yeryüzüne yağmurlar yağarcasına Hasret intikamını aldığında sen çoktan gitmiştin Parmaklarının boşluğuysa avuçlarıma darağacı Peki ya o kırmızı ayakkabıların Onlarda yeni sahibini bekliyordu kaldırım kenarında...
163
Anlamlı Sözler 1673 Türkiyelilerindir TürkiyeYalnız Türklerin değil, Türk olmayanların da vatanıdır, Türkiye. Kabul edip diyelim öyle ise: Türkiyelilerindir Türkiye! Berlin, 31 Mart 2013.
23
Kördüğüm Hiçbir veda gürültüsüz olmaz .. Ya kanadın kırılır... Ya yüreğindeki acı bağırır... Çığlığındır gecenin sen'li vakitlerinde Sessiz olan nedir bilirmisin? Veda edememektir.... Düğüm düğümsündür Çünkü... Ah be adam !! Hiç uğraşma bana kördüğümsün...
34
Ahsen Bir mehtap ışığı yansımış yüzüne Yüzünden gönlüme bir meltem esintisi Yaz ortasında cezbeder insanı Senin gibiKipriğin değerken kaşlarına Gözlerinde dökülür çağlayan şırıltısı Hoş bir eda sunar Muazzam bir manzara oluşuverir simanda
32
Aldanmayacaksın ve Aldatmayacaksın; ANADOLU İÇİN! . = 000.003 = 09 Ocak 2013 Çarşamba 07:37:14Anadolu Kültürünün Varlığını Muhafaza İçin DÜŞÜNECEKSİN! . = 000.002 = Anadolu Kültürünün; Yeni Kazanımları Adına: ÜRETECEKSİN! .Bir Değil, Yetmiş Beş Milyon Düşünen ile Hepimiz Anadolu! . = II = Tedirgin olmak; insanın verimli çalışmasına mani olandır! . Şüphe etmeyeceksin ve şüphe ettirmeyeceksin; insanlığına! . Şükredeceksin; isyanını bastıracaksın kalp kırmamak için! . Ve azimle inanç besleyeceksin; ANADOLU için birileri var! .{ Metin Yazarı: Kemal KABCIK – ANTALYA - 09 Ocak 2013 Çarşamba 07:36:57 }Anadolu Kültürünün Verimliliği İçin; ALDANMAYACAKSINDIR! . = TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ = Anadolu Kültürünün Verimliliği İçin; ALDATMAYACAKSINDIR! .
103
Bilmece Bilinmeyen harabe bir şehirde, unutulan düşlerimi Düşüncelerimi gömdüm toprağa Sırlarımı paylaştığım yalnızlığım bir kâbustu, bir dolunay vakti Nasıl da sevgi ile sığındım hakikat bildiğim yalanlara Dünya bana yalanları altın bir tepside, hakikat diye sunmuştuHakikat zor bir bilmece miydi? Çözemedim Varlığım sırlarla dolu muydu? Bu sırra vakıf olamadımAlnımın ‘ak’ına Ve günahlarla kirlenmiş Ve de lekelenmiş kalbimin ‘kara’sına mürekkeplerle çaldım hakikatleri Hakikatler kalbimde büyüdü Ve kalbime yürüdü Hakikatler alnımın ‘ak’ına dal budak saldı Hakikatler alnımın ‘ak’ında gül olurduYalanlar, beni dünyaya bağlayan şizofrenik bir hastalık mıydı? Yoksa yalanlar ölümcül birer virüs müydü?
90
Aşkına amadeyim Keskin bir boya kokusu evde Kapı, duvar Eski dolaplar ve kumaşlar Renk değiştiriyor aşkımızın sayesinde Mobilyalar ağacın inadına keskin kırmızı; Mor perdeler, Pamuklu dokuların özüne işlemiş sarılar Sevinç kahvesi gözlerin Düş mavisi gözlerim Nar çiçeği tonunda dudaklarımız Renk değiştiriyoruz bizde Kulağıma yabancı şarkılar Yüreğimle akraba oldular Sevdim sevdiğin tüm tınıları Ve kaçtığım acı tatlı yemekler Soframın baş köşesine oturdular Aşkına ahçı oldu ellerim Bakışına şair kalemim Seni doyurmaya seferberim Evimizin tüm renkleri Bedenimizin yeni edindiği hünerler Ve kendimde keşfettiklerim Şahittirler Aşkına amadeyim Aşkın kontratına ne gerek var Ortada bu evde yaşananlar Keskin boya kokusu Yeni tatlar Yeni tınılar Yeni bir yaşamı muştuluyorlarTülün Ceylan 30,06,2002
106
Çizebilseydik Kıskanırdı bulutlar tahminimce Ya kuşlar Ne söylerlerdi kim bilir Uğultusu azalırdı rüzgârın İmrenirdi göç edecek turnalar Ah Çizebilseydik resmimizi gökyüzüne...
21
Denizde Akşam Bağrındadır güneş yarı gömülü Üzerinde altın rengi ışıklar Neden gerçeklerin üstü örtülü Neden bugün erken öter kumrular? Hey deniz kuruntum sende gizlidi....................
24
Tarık Akan Bakırköy’de taş okulu Omuzdan yaralı kolu Tarık Akan içi dolu Sanat kokar Tarık akanYeşil çamın temel taşı Yılmaz Güneyin sırdaşı Sürgün olmuş arkadaşı Sanat kokar Tarık akanMahpusta çeker çileyi Kitapta kaldı dileği Bükülmez onun bileği Sanat kokar Tarık akanYusuf Ter 01.11.05 Saat 22:32 İsviçre
46
Bu Gece Bu gece yıldızlar çığlık çığlığa ağlıyor bu gece dünya kıyamete hazırlanıyor bu gece mısralarım sana hep kan kusuyor bu gece anılar ölüm fermanı yazıyor bu gece ruhumda dertli ezgiler çalıyor bu gece giz duvarları bir bir yıkılıyor bu gece korku zincirlerinden boşanıyor bu gece evrendeki tüm düzen değişiyor bu gece sokaklar boş unutulmuş ıpıssız bu gece yüreğim çok çaresiz yapayalnız bu gece yaşamak hiç çekilmez olanaksız bu gece ozanlığım kuru renksiz anlamsız bu gece geleceğim bana elveda demiş bu gece hayat ağacım kökünden kesilmiş bu gece saf temiz ne varsa hep lekelenmiş bu gece umut düşleri beş paralık edilmiş bu gece gurur yüklü dik başlar bile yorgun bu gece umut orduları tümüyle bozgun bu gece en şakrak dudaklar kilitli suskun bu gece çünkü beni bırakıp gidiyorsunNilgün ACAR 13.O1.1977
130
Madde 32 3 Bu geçit ki çok gizli, yalnız bir kedi bilir, Sanki öğretir gibi çevresine bildirir…Karşılaştılar yine, tek bir geçit içinde, Başka da bir çare yok, bu geçidin şeklinde…Bu evin ön yüzüdür, yalnız bir kedi için, Sanki fikir taşırlar, anlaşamazlar niçin? Ardından kavga çıkar, kışkırtma yine yoktur, Üç kapı gerekiyor, şahsımda kusur çoktur…Neyse uzatmayayım çünkü çay soğuyacak, Kaliteli ve yerli, sonra israf olacak…Ay çekirdeği de var, yanında bulunursa, Su aygırları, pardon su böreği de olsa…Dikkatin mi dağıldı, bu su aygırları kim? Bu şirin canlıları, hafızam kılmaz hâkim…Bunlar ülkemizde yok, şiirlerimde varlar, Bir türlü atamadım, hâlen hafızamdalar…(2007)
97
Yokluğun Bıçak Gibi Kesti Geceyi “Hiçbir aşk yarım kalmaz.”Gece soğuk.. Ankara ağlıyor damla damla Geceyi daha gece yapan Aynı acı yine yüreğimde Sessizlik biriktirdi tüm hüzünleri Ardından gelen çaresizlik.. Ölsem… Bitecek mi? ? Duygularım intihar etti.. Kanım hiç akmadı.. Sesim bile çıkmadı.. Sonra.. Sessizlik ve yine aynı acı Camdı aşkımın kanatları Dayanamadı kırıldı Bitti mi? ? Hayır.. Ölmedim.. ölemedim.. “Yokluğun bıçak gibi kesti geceyi Bir sen az oldun isteklerimde Oysa bir sen olsaydın hayatımda.. “
75
&&&Vedaları Hiç Sevmiyorum&&& Her veda ayrı bir hüzün bıraktı bende. Belki de gidenler geriye dönmediğindendir. Ne zaman birine veda etsem. Bana hep hasret düştü. Bırakıp gitti sevdiklerim. Gelecekmiş gibi. Babam öldüğünde çocuktum. Niye gittiğini anlamamıştım. Annem öldüğünde yaşlıydı dedim. Taş bastım bağrıma. Ama diri ayrılıklar daha zor geldi bana. O zaman anladım yalnızlığın. Bu kadar zor olduğunu. Küskün müyüm hayata.? Hayır değilim. Ben yine herkesi çok seviyorum. Vedaları hiç sevmiyorum. Her veda ayrılığı hatırlattığı için…
75
Yapraklarin... Bugun yapraklarin olum gunu sirasi gelen iniyor topraga usulcacik, ve bir sonraki can icin birakiyor yerini asilce...****Bugun yapraklarin cenazesi toplu halde kalkiyor ve bilinmedik bir camide kiliniyor namazlari...****Bugun yapraklarin dua gunu ellerini acmis gokyuzune ve burukdur gonulleri bugun sonbaharin dogum gunu...(12 Kasim 2000)
44
Yağmur mevsimlerden sonbahar aylardan EylülEylül'den bir Cumartesi bardaktan boşanırcasına bir yağmur; yağmur damlaları boncuk boncuk havadan salınmış binlerceipe dizilmiş boncuk sanki ve gökboşalırcasınakarar kılınmış gibi ıslanmak istedimsadece ıslanmak saatlerce ıslanmakiliklerime kadar ıslanmak kalıp ordasokaktadeliler gibiyağmur damlaları sevgiyle sarsın diyetıpkı çocukluğumdaki gibiyağmur sonrası o toprak kokusunu içime çekmek istedimonlarca özlem gibiama yoktutoprağın kokusu da yoktukaybolmuştutıpkı çocukluğumuz gibi veosaflığımızmutluluğumuzgibi YAĞMURmevsimlerden sonbahar aylardan Eylülgünlerden cumartesi bir yağmur bir yağmur bardaktan boşanırcasına damlalar boncuk boncuk sanki havadan salınmış ip gibi gök delinmiş mübarekıslanmak istedim yağan yağmur'la attım kendimi sokağaİliklerime kadar ıslanmadan girmedim içeriyeyağmur damlaları sevgiyle sardı beniçocuk'luğum daki yağmur sonrası o toprak kokusunu içime çekmek istedim ama yoktutoprağın kokusuda gitmişti çocuk'luğumuz ve o saf mutluluğumuz gibi..
112
Kediye aslanı boğduruyor bu devir Aslanın eli kolu bağlıdır ne yapsın? Kediye aslanı boğduruyor bu devir. Bırakın şu aslanı da kıyamet kopsun, Kediye aslanı boğduruyor bu devir.Kuvvetli olmak istersen dayıya yaslan, Gürbüz olmak için petek bal ile beslen. Kediye dokunsa suçlu oluyor aslan, Kediye aslanı boğduruyor bu devir.Gücü olmayan kimse elbette yasılır, Herkes bir kenardan tutup beri asılır. Yüz bulunca bizim kedi kral kesilir, Kediye aslanı boğduruyor bu devir.Kediye sorsan kendince yapıyor cihat, Aslan kendi başına edemiyor rahat. Aslanda değil kedide bütün kabahat, Kediye aslanı boğduruyor bu devir.Yusuf kedi korku ile sinmeli artık, Aslanın çektiği acı dinmeli artık. Aslan kükreyip kendine dönmeli artık, Kediye aslanı boğduruyor bu devir.
108
Sınıfta Kalmasın 'Sevgi' Harami tutmuş yolları Tarümar olmasın sevgi Geçsin bütün okulları Sınıfta kalmasın sevgi Nakarat:Kin savaşlar çözmüş neyi İnsanlık ’Barışla’ iyi Umut notumuz pekiyi Sınıfta kalmasın Sevgi Yürekler üşümüş karda Ay ışımaz,gece zarda Çiçek açsın yaz baharda Sararıp solmasın Sevgi Şiar Can arş’a varasın Şah Turna can'ı sarasın Aynada ‘aşkı’ tarasın Saç başın yolmasın sevgi! …. Tarumar olmasın Sevgi Sınıfta kalmasın Sevgi! ...Söz ve Müzik: Halk Ozanı Aşık Şah Turna / Ozan Şiar Ağdaşan Düzenleme ve yorum: Ozan Şiar Ağdaşan www.siarcan.com Almanca çeviri: Şirin&Şafak Ağdaşan 'Özümde Birsen' albüm 'İnadına Sevdamız' kitap
92
Başkayım Hani Başkayım bu sabah, bilmiyorum usta, bir başka farklıyım Gece bir yıldız çaldım gökten, galiba vicdan azabındayım Bir gözüm dünyada gibi hani, bir gözüm uyku, rüyadayım.Başkayım bu sabah, bilmiyorum, usta bir başka farklıyım Fincanımda gökyüzü, şekeri yıldız, hani geceden çaldığım Bir yudumu ben içiyorum, bir yudumu hani O diğer yarım.Başkayım bu sabah usta, bilmiyorum, bir başka farklıyım Hani susmayacak gibiyim konuşsam ama dilsiz, yarım ağızlıyım Sigaram da tatsız, hani dumansız gibi, sanki kafa dumanlıyım...S.Güler-12.8.2015
75
ALLÂH Her Şeyi Bilir 4 Tövbe kapın açıktır, Düşünemiyor musun? Hakikat apaçıkken; Sen günah işliyorsun…Günah adı üstünde, Zulüm ve inkâr demek, Rab'be karşı gelmek; Hak’ta mahcupluk demek…İstiyorsan hep gizle, ALLÂH(c. c.) her şeyi bilir! Samimi bir tövbeyle; Çok günahlar silinir…(1996)
40
Bahar Bir Başka Her yer farklı desen, yeşillik saçar, İçinde rengârenk çiçekler açar, İlkbaharda kuşlar yuvadan uçar, Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Katar katar; karıncalar yuvadan çıkar, Çekirgeler hoş sedalı şarkılar çalar, Kuzular atlaşır, koyunlar koşar, Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Çocuklar şen şakrak oynaşır yolda, Kimi spor yapar, kimi son turda, Hiçbirinin aklı olmaz parada, pulda, Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Azgın sular durmuş; bir başka berrak, Ağaçlar yeşermiş, açmışlar yaprak, Bin bir çiçek besler; bağrında toprak, Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Arılar bir tabur olmuş; dolaşır, Bir o çiçek, bir bu çiçek bal alır, Akşam vakti peteğine yol alır, Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.Herkes neşe dolar, gezinir kırda, Mutluluk dolarız, biz ilkbaharda, Mevla’mda saklıdır, güzellik, sırda, Her mevsim güzeldir; bahar bir başka.M. ÇAL
126
Sevgi,saygı ve hoşgörü Hepimizin bir yanı eksik.Bazen önemsemesek de,bazende o yokmuş gibi davransak da o hep eksik.O hep yok. Eksik olan sevgi.Eksik olan saygı.Eksik olan hoşgörü.Bazılarımız bunlar olmadan da yaşarız derler ama yanılırlar.Bunlar insanoğlunu ayakta tutan temellerdir.Bunlar olmadan bizler ayakta duramaz ve yıkılırız. Kimse kendisinden başkasını sevmiyor.Canım dediğimiz sevgilimiz,eşimiz,çocuğumuz,ailemiz,dostumuz,arkadaşımızı sevmiyor sadece seviyormuş gibi yapıyoruz.Sevmiyoruz çünkü canımız sıkıldığında yanımızda olarak bize yardımcı olmak isteyen o canları hep yanımızdan kovarız.Yalnız kalmak isteriz.Ama bilmeyiz ki sevgiyle aşılamayacak engel yoktur. Kimse kimseye saygı duymuyor zamanımızda.Hani derler ya 'Ne küçük biliyor küçüklüğünü ne de büyük büyüklüğünü' diye aynen öyle şimdiki zamanımızda.Yapılan her şeyde büyüklerimiz küçüklerimize 'Sen anlamazsın,sen bilmezsin,ben senin yerinde olsam,bizim zamanımızda' diye başlayan öğütler verirler.Ama sabretmeyi bilmezler büyüklerimiz.Bırakında küçüklerimiz bazı şeyleri kendileri yapsınlar ve başarırsınlar.Öğrensinler ve o öğrendiklerinden kendilerine ders çıkartsınlar.Küçüklerimiz de büyüklerine 'öff,yine çok konuştun,ben biliyorum,ben yaparım' diye başlayan cümlelerle karşı çıkarlar.Ama küçüklerimiz unutuyorlar.Büyüklerde bir zamanlar küçüktü.Yani 'Evladın gittiği yolu ata geliyordu'. Birbirimize karşı da kırıcı olmayalım yapıcı olalım.Unutmayalım ki kalp kırmak kolaydır ama o kalbi eskisi gibi yapmak imkansızdır.Birbirimizin yanlışlığını,eksikliğini ve hatasını yüzüne vurmayalım; birbirimizi uyaralım ve yanlışlığı,eksikliği ve hatayı telafi etmeye hatta ortadan kaldırmaya çalışalım. Lütfen bizi biz yapan değerleri unutmayalım ve onları yaşatalım. Hadi bugün canlarımıza bir çiçek verelim,küçükleri ve büyükleri öpelim ve onlara içten bir şekilde sarılalım,insanları kaybetmeye değil kazanmaya çalışalım. Ben hepinizi seviyor,sayıyor ve kazanmaya çalışıyorum.Ve sizlere el uzatıyorum.Elimi tutunki dünyayı daha iyi bir yer yapalım.Bir elinizi bana diğer elinizi de diğer insanlara uzatın ve hep birlikte dünyayı saralım dünyayı kucaklayalım.Ve iyi olan her şeyi tanıdık tanımadık herkesle paylaşalım. HADİ UZAT BANA VE DİĞERLERİNE ELİNİ...
257
Şizofrenn Şizofren bir adamın öyküsüdür bu Biri sana aşık öbürü senden nefret eden Her ikisi de farkındadır bu gerçeğin Aramaz bunun için neden..
23
Gül'dür Gül Gül alanda gül kokulur Yüreğimde gül dokunur Günde beş kez gül okunur Duyduğum her şey güldür gülBülbül olan güle bakar Gül yağından kandil yakar yakasına güller takar Gördüğüm her şey güldür gülAlemlere Rahmettir gül Ol Resul'ü Ahmed'dir gül Münkirlere zahmettir gül Can-u Ciğerim Güldür gülSağım solum gül kokusu Gül sevenin yok korkusu Dilimde bir gül şarkısı Dilim damağım güldür gülBir kuru çöldür yüreğim Gülsüz ben nasıl güleyim Gülün yoluna öleyim Taşım toprağım güldür gül
76
Vaz geç gönlüm Vaz geç gönlüm bu sevdada sevdin pişman olmadın mı düştüğün aynı hatada sevdin pişman olmadın mı sen hiç akıl almadın mıkarşılıklı olsa bile sevdiğini verdin ele düşürdüler seni derde sevdin pişman olmadın mı sen hiç akıl almadın mıbak mecnun düştü çöllere keremde yandı küllere beni güldürün ellere sevdin pişman olmadın mı sen hiç akıl almadın mıbül bül gibi ahuzara düşürdün sen beni dara yine aldım derin yara sevdin pişman olmadınmı sen hiç akıl almadınmı dödü güneş Hala içimdeki sızı Gönül çelen kalp hırsızı O güzelim hayırsızı Sevdin pişman olmadınmı Sen hiç akıl almadınmı İbrahim Kur
98
Dök İçini... Yazmayayım bu sabah, olsun, yormayayım gözlerini Benim sessizlik günüm, halsizlik, dilsizlik, harfsizlik Susayım, sıra sol yanında, dinleyeyim o döksün içini...S.Güler-29.9.2016
22
Tanrı beni adam yerine koyacak! İki çaresizliğin bir hiç ettiği aralıkta Bakar mısın, göğsümdeki rampalara? Ve yolları yokuşa vuran kompradora Arzular, vagonlar dolusu katar Tepesinden dumanlar atarak, bu tren Zirveye tırmanacak kararlılıktaEmretmeyeceğim, hükmetmeyeceğim Kimsenin emanetini sırtıma yükletmeyeceğim Hiç kimsenin tebessümünde nüksetmeyeceğim De, Tanrı beni adam yerine koyacak! Yargısız infazlara boynu eğri olarak Sürüden ayrı, damak kuru, dil çorak Atladığın yer toprak Düştüğün yer toprak Cesaret sorgulanmıyorsa Kim korkak? Yürüyeceğim, sürüneceğim Ne kadar zorlansam da küfretmeyeceğim Yalpaladıkça gücüm artacak, büyüyeceğim Hiçbir nefesi kulaklarıma üfletmeyeceğim Üzeri yakutlarla kaplı zemine vardığımda Tanrı beni kazancımdan soyacak! Aşkı soracak ...27.12.2008
95
Uyuyan Şehir Karşımda uyuyan şehri izliyorum Açık unutulmuş gece lambası gibi bir hilal Aydınlatıyor bütün şehrin kusurlarını Ne zaman gökyüzü Güneş açacak diye bekliyorum Bu karanlıklar ne zaman bitecek? Gökyüzü yıldızların yüzdüğü Siyah bir okyanus gibi Manzaramızı süslüyorŞehir siyah bir gelinlik giymişçesine alımlı Altınlar ise şehrin ışıkları Şehir nazlı, şehir dalgalı Şehir kıpır kıpır.Görüntüyü tek bozan Şehri görmemi sağlayan Kirli aynanın karşısındaki yansımam.
63
HASTA "Vak’a Halkalı Zirâ’at Mektebi’nde geçmişti"- Bence Doktor, onu siz soyarak dinleyiniz;Hastalik çünkü degil öyle ehemmiyetsiz.Sade bir nezle-i sadriyyemi illet? Nerede?Çocugun hali fenalaşti son günlerde,Ameliyata çikarken sinif on gün evvel,Bu da gelmez mi? Dedim " Kim dedi, oglum sana gel?Nöbet üstünde adam kaçmali yorgunluktan;Hadi yavrum, hadi söz dinle de bir parça uzan."O zamandan beridir za'fi terakki ediyor;Görünen: bir daha kalkinmasi artik pek zor;Uyku yokmuş; gece hep öksürüyormuş; ateşinOluyormuş biraz dindigi- Ben zaten işin,Bir ay evvel biliyordum ne vahim oldugunuBana ihtara ne hacet, a beyim. Şimdi bunu?Maamafih yeniden bakalim dikkatle:Hükmü kat'i verelim, etmeye gelmez acele.- Çagirin hastayi gelsin.- Kapinin perdesini,Açarak girdi o esnada düzeltip fesini,Bir uzun boylu çocuk... Lakin o bir levha idi..!Öyle bir levha-i rikkat ki unutmam ebedi,Rengi uçmuş yüzünün, gözleri çökmüş içeri.Elmaciklar iki baştan çikivermiş ileri.O şakaklar göçerek cepheyi yandan sikmiş;Firlamiş alni, damarlarla beraber çikmiş,Betbeniz kül gibi olmuş uçarak nur-i sebab;O yanaklar iki solgun güle dönmüş, bitab!O dudaklar morarip kavlamiş artik derisi;Uzamiş saç gibi kirpiklerinin her birisi!Kafa yük gibi kesilip boynuna, çökmüş bagri;Iki degnek gibi yükselmiş omuzlar yukari.- Otur oglum seni dikkatlice bir dinleyelim...Soyun evvelce, fakat...- Siz soyunuz yok halim!Soydu bi çareyi üçbeş kişi birden, o zamanAldi bir heykeli urya-i sefalet meydanYok bu kemik külçesinin dinlenecek bir ciheti:"Bakmasak hastayi nevmid ederiz belki" diye;Çocugun gögsüne yaklaştim biraz dinlemeye:Öksür Oglum... Nefes al... Oldu, giyin;Bakayim nabzina... A'la... Sana yavrum, kodeinYazayim, öksürüyorsun, O, keser, pek iyidir...Arsenik haplari al, söylerim eczaci verir.Hadi git, kendine iyi bak...- Nasil ettin doktor?- Edecek yok, çocuk artik yola girmiş, gidiyor!Sol taraftan rienin zirvesi tekmil çürümüş;Hastalik seyr-i tabiisini almiş yürümüş.Devri salisteki asari o mel'un marazinVar tamamiyle, degil hiçbir eksik arazin.Bütün a'raz, şehikiyle, zefiriyle...- Yeter !Hastanin çehresi meydan da! Insanda megerOlmasin his denilen şey... O degil, lakin bizBunu "Tebdil-i hava" derde nasil göndeririz?Şurda üçbeş günü var... Gönderelim Yolda ölür...."Git!" demek, hem, düşünürsek ne büyük bir zuldür!Hadi göndermeyelim... Var mi fakat imkani?Kime derd anlatiriz? Bulsan a derde anlayani!- Sözünüz dogru, Müdür bey; ne yapi yapmali; tekBu çocuk gitmelidir. Çünkü eminim, pek pek,Daha bir hafta yaşar, sonra sirayet de olur;Böyle bir hastayi gönderse de mektep ma'zur.- Bir mubassir çagirin.- Buyrun efendim.- Bana bak :Hastanin gitmesi herhalde muvafik olacak."Sana tebdil-i hava tavsiye etmiş doktor.Gezmiş olsan açilirsin..." diye bir fikrini sor."Istemem!" de o fakat dinleme, iknaa çaliş;Kim bilir, belki de biçare çocuk anlamamiş?*** - Şimdi tebdil-i hava var mi benim istedigim?Birakin halime artik beni, rahat öleyim!Üç buçuk yil bana katlandi bu mektep, üç günDaha katlansa kiyamet mi kopar? Hem ne içünBeni yillarca barindirmiş olan bir yerden."Öleceksin!" diye kogmak? Bu kogulmaktir. Ben,Kimsesiz bir çocugum nerde gider yer bulurum?Etmeyin sokaklarda perişan olurum!Anam ölmüş babamin bilmiyorum hiç yüzünü;Sanki atideki mevhum refahim giderek,Onu çalkandigi hüsranlar, içinden çekecek!Kardeşim kurdugun amali devirmekte ölüm;Beni göm hurfe-i nisyana, ben artik öldüm!Hangi bir derdim için agliyayim, bilmiyorum.Döktügüm yaşlari çok görmeyiniz; magdurum!O kadar sa'y-i beligin bu sefalet mi sonu?Biri evvelce eger söylemiş olsaydi bunu,Çalişip ömrümü çilginca heba etmezdim,Ben bu müstakbele mazimi feda etmezdim!Merhamet bilmeyen insanlara bak, Yarabbi,Koguyorlar beni bir sail-i avere gibi!- Seni bir kerre kogan yok, bu sözün pek haksiz."Istemem yollamayin" dersen eger, kal, yalniz...Hastasin...- Hem Verem'im! Söyle, ne var saklayacak!- Yok canim, öyle degil...- Öyle ya herkes ahmak,Birakirlar mi, eger gitmemiş olsam acaba?Dogrudur gitmeliyim... Koşturunuz bir araba.Son siniftan iki vicdanli refikin kolunaDayanip çikti o biçare, sefalet yoluna.Atarak arkaya bir lemba-i lebriz-i elem,Onu teb'id edecek paytona yaklaşti "Verem"!Tuttu bindirdi çocuklar sararak her yerini,Öptüler girye-i matem dökerek gözlerini;- Çekiver dogruca istasyona...- Yok, yok, beni ta,Götür Istanbula bir yerde birak ki; guraba,- Kimsenin onlara aldirmadigi bir sirada -Uzanip ölmeye bir şilte bulurlar orada!
568