poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Umut Aşktadır Dünya kokuşur, boşalır tarihin çöptenekesi Önce Hitler gelir, bir ölü kadınla sevişmekten Sonra Franko ve Mussolini Korku getiren ayak sesleri Ardından kırılarak açılan o kapılarSonun başlangıcı da olsa Genede seyredilir Kurdun bir kuzuyu yiyişiHala elindedir yaprakları dökük o zeytin dalı İstesem de gelemez Hiroşima'dan kalma o çocuk Üstelik bir yangının içinden gülümseyerekBahçemin iklimini bulamam Zaman ayıramam ki onu ekmeye Oturup düşünsem Neye yarar yeni bir yol arasamİşte canım isteniyor sevincim çalınmıştır Bir ölüm bırakılmıştır payıma Yüzdükleri derimi omzuma atarak dünyaya girerim Dağlar dayanmaz yaşanılanın sıcaklığına Bu yüzden paramparça ve buharlaşmakta sular Bundan toprağın durmadan çınlamasıBuzul çağı bitecekti bir zenci yakılmasa Bölüşebilse insan kahvelerin nefesten ısısını Konuşurken bir silahın gölgesi düşmese camlarınaÇaresiz yenilenir pası dökülür bu yaşantının Aşkıma aşk gerekir Umut aşktadır Bırakılır düşüncelerin kör kuyulara anlatılması Bu yüzden kan konuşur.
132
Bir Kaç Eski Hatıra Şu baktığım resimden kalan üç beş kelime Bir kaç eski hatıra heybemizde ne varsa Ne zaman kalem alsam şu titreyen elime Gerisi boş hikâye kalanını yazarsaNe söyleyeyim bilmem hatırımda bir şey yok Uyudum masallarla dünya denen beşikte Çok çabuk geçti zaman satırımda bir şey yok Bilmem neyi beklerim geçmek için eşikteSadece ince çizgi malumun ilâmı bu Bir adım sonrasında belki bitecek hayat Nasıl ne zaman gelir kimin selamı bu Girer koluma o gün başlar meçhul seyahatHangi uzun gecenin mateminde saklıyım Başımda kimler bekler kimler yolcular beni Hangi dudakta adım kimlere yasaklıyım Hangi durakta bilmem bekler kolcular beniBu dünyaya çiviyi çaktığımı sanmışım Yörüngesinden çıkan dünya değilmiş meğer Anlamadım bir türlü ben kimlere kanmışım Sonumuz hayra çıkmaz böyle gidersem eğer…Kurtbey / istanbul
124
Göç GöçSıfır bir silgi kokan bakışlar Ekmek arası göç yoksulluğumda İkindi vakitleri idam edilir Pencerelerde martılar Seyrederken ölümüYollar uzun bir türkü Çocukluğumun bütün dillerinde Rüyalarını sırtlamış Hatıra defterleri Sildikçe mis olur KendiniHer kentin silgi kokusu Ekmek arası bir gidiş Dedemden kalan Bir miras gibi
44
Karanlık Sahiller Beni Ağırlar Canım sıkkın kafam karıştığında Hayat beni sıkıp bunalttığında Yaşamdan bıkıp yorulduğumda Karanlık sahiller beni ağırlarDertlerim aklıma geldiği zaman Kendimi unutup daldığım zaman Halimi perişan ettiği zaman Karanlık sahiller beni ağırlarUykularım gece bölündüğünde Odamın içi dar geldiğinde Kafamı dinlemek istediğimde Karanlık sahiller beni ağırlarSen benim aklıma geldiğin her an Beni benden alıp gittiğin zaman Bana yaptıklarını andığım zaman Karanlık sahiller beni ağırlar
65
Bu Bayrak Dalgalanacak Tarihler yazdı yinede yazacak Türk unutmadı unutmayacak Ceddini, şehidini hep anacak Bu bayrak semada dalgalanacakGök al beyazla aydınlanacak Yurdumda ışığı sönmeyecek Gücü şehit kanı tükenmeyecek Bu bayrak semada dalgalanacakÜlkemin şanlı yıldızı olacak Baktıkça tarihler canlanacak Yanlış bakanlar kahrolacak Bu bayrak semada dalgalanacakKuvvet birikse güç yetmeyecek Adına şanına leke gelmeyecek Ateşleri görse de yanmayacak Bu bayrak semada dalgalanacakSonsuza kadar onun bu gökler Bu vatan bizim, bizim kalacak Ordumuz milletimiz tek yürek Bu bayrak semada dalgalanacak
77
Aynı Günün Şavkında Ayda ki mor adam siluetine benzer Yüzümdeki iyi huylu yayılmaları eserin Ne zaman yukarı baksam yahut aynadaki sol yanımı görsem Hep tepetakla yaşadığımı hatırlatır bana.
28
Sevgi SevgiBu günlerde yollarımız yine sevgiyle dolaştı. Zaten hep öyle oluyor. Ya çok seviyoruz sonunda ayrılmak zorunda kalıyoruz “Çok sevgi tez ayrılık getirir” gibi. Ya da sevgimize arkamızı dönüyoruz hiç yaşanmamış gibi.Oysaki sevmek Allahın kullarına bir lütfüdür. Hediyesidir. Kimse kimseyi zorla sevemez. Sevmek bir lütufsa, terk etmek aptallıktır. Seven bir kere hediye almışken terk eden iki kere hediyesine tekme atmış gibidir.Gönüllerimiz boş birer sahife gibidir. Oraya Allahın sevgi tohumları ekilmiştir. Bize sadece onu sulamak, yeşertmek düşer. Kulun üzerine düşen sevmek için sebep aramaktır. Sebepsiz sevilmez. İllaki bir sebep vardır sevmek için. Her şeyi sebebiyle yaratan Yüce Allah sevgiyi de sebebiyle hediye etmiştir kullarına.Sevgide sadakat şarttır. Bir o kadar da fedakârlık. Yoksa düz ovada susuz kalan çöllere döneriz. Kurak ve sudan yoksun… Hayatla- memat arasındadır sevgi. Sever, yaşatır sevgilerimiz bizi. Sever yanına alır Rabbimiz biz. Hayatın uzun ya da kısa çizgisinde ne kadar sevgi varsa mematın uzun çizgisinde de sevgi vardır. Hatta bazılarımız memata severek gider ki; o da Allahın kuluna bir hediyesidir. Aslında sevgilerimiz her şeyin üzerine yazılmıştır. Kalpte yazılı olan ne varsa yaratılanların üzerine de “nakş” edilmiştir sevgi. Ama sevgisini kaybeden kalbini ve hayatını kaybetmiştir.Sevginin çok yücesine ve karşılıksız olanına “aşk” diyoruz. Aslında aşkın bir tarifi yoktur ama biz böyle tarifini edelim. Aşkı ancak yaşayan bilir ve tarifini de yapamaz.Geçenlerde Cemal Safi’nin “Aşk” şiirini dinlemiştim. Şair dizelerinde “Aşkın bu âlemi yarattığından “ bahsediyor. Doğru diyor. Bizler birer aşkın mahsulüyüz desek de hiç de yanlış dememiş oluruz. Önce Yaratan Efendimizin ruhunu yarattı ve onu bin sene terbiye etti ve o ruha âşık oldu. Ona “Habibim” ‘Sevgilim’ dedi. Sonra “Sen olmasaydın ben bu âlemi yaratmazdım” dedi.“Sen olmasaydın ben yaşayamazdım. Senin sevgindir beni yaşatan.” Gibi deyimlerimizin kaynağı buradandır. Sanırım bazılarımız sevmede sınırı taşırıyorlar ki sonu hüsranla sonuçlanıyor. İlahi bir tecellidir. Kimi çok seversen yüzünün üstüne bırakır. Sanırım Allahtan çok sevmemek gerekirmiş. Gerçekten en çok sevilmeye bir o layıkmış. Vefakârda ondan… Hiçbir kulunu ayırt etmiyor. ‘Bu beni seven, bu benim sevdiğim’ demiyor. Hepsine sınırsızca veriyor. Gerçek vefakâr... Terk etmiyor. Kızmıyor. Gururu ve kibri yok. Sevgisinin arasına bir şey sokmuyor. Gerçek seven. Ve yarattığını severek yaratıyor, o ne yaparsa yapsın, onu yinede seviyor. O ne derse desin onu yinede seviyor. Yeter ki, kul “Rabbim” desin.Ama kullar mı ki; ne kadar da seviyorum derse desin bir kere araya gururu ve kibri girdimi sevgi bitmiştir. Ya çıkar ve menfaat… O zaman kin ve nefrete dönüşür sevgilerimiz.Bazılarımızın bağrı kaldırım taşı misali olmuştur. Her gelen çiğner, arada bir de tükürür sonra ardına bakmadan geçip gider. Bazıları da ısrar la üzerine basar, iyice ezilsin diye. Oysaki düşünmez; kaldırım taşı da olsa onunda bir ciğeri vardır. Bilmeden de olsa kanatırım. Onu da bir seven vardır. Onun da bir seveni vardır. Çok ta kaldırım taşıdır… Ben den geriye de bir şeyler kalsın. Belki bir başkası da gelir üzerine basar.(!)Bazılarımızın da yüreğinde bir taş parçası vardır. Ne kadar da sever görünseler de, kuzu postuna bürünmüş kurtlar gibidirler. Ani bir reaksiyon da postlarını sıyırır birer canavara dönüşürler. Ne derseniz diyin faydasızdır.’ Kurt’, kurtluğunu yapacaktır. O Parçalayacaktır. O kanatacaktır. O kan görecektir. Naturası böyledir. Her şey faydasızdır. Hele de “sevgi” onların alerji, kaynağıdır.” Ne sevgisi, hangi sevgiden bahsediyorsun “ diyecek kadar küstahlaşırlar. Her şey yalandır onlar için. Her kes yalancı. Hani ayna misali, içlerindekiler yansır gözlerine. Aslında ne kendilerini ne bir başkasını severler. Onların işleri kanatmaktır. Kan görmektir. Dedik ya naturasında vardır. Ama onu da yaratan sevginin kaynağıdır. Her ne kadar da naturasında kan varsa, ya da kalbi bir taş parçası da olsa yine de yüreğinin gizli bir köşesinde sevgiden ve sevgi namına bir şeyler kalmıştır. İllaki yaratan oraya da imzasını atmıştır. Belki de onları kurt ya da taş parçası yapan yine bizlerizdir. Bizde ki gizli kurtlardır.Biz yinede sevmek zorundayız. Sevmek ne kadar ibadetse, sevmemek de vebaldir. Kurt ta olsalar biz yine sevmek zorundayız. Yaratan bir “kurt” yaratsa da biz ona “onun kurt’u”diyip sevmek zorundayız.Bazen da sevgilerimiz; bir çıkmaza girerler. Öyle ki çıkmaz sokakların ardında bir güneş görebilmek için çaresizce çırpınıp dururlar, dalga kırana vuran deniz dalgası gibi. Bazen de karanlık sokakların ardına düşerler azıcık bir ay ışında nefes alabilmemiz için. Sevgidir bu nerde ne zaman bulacağımız belli olmayan. Bir nefeste verebilir, koca bir dünyayı da. Sevgidir bu hayatı sana, seni hayat bağlar- bağışlar. Sevgidir bu; bir çiğdemin yaprağına asılı bir manolyanın rengine bürünmüş. Zerrindir, yasemindir, nergistir. Zambaktır, nilüfer… Sevgidir bu dağda açan bir yasemin ya da dağ lalesi. Her ne kadarda yabani de olsa sevgi asılır dalında yaprağında. Kokusu vardır sevgi için, seven biri için. Gözyaşı vardır, bir tuananın en açmamış kirpiğinde. Asılı kalmıştır ona sevgiyle bakan bir göz için. Ne kadar da gizlese de ne kadar da arkasını dönse de bir gün güneş açacaktır ve o damlayı aşikâr edecektir. Sevgiyle atan bir yürek için.Bir inci tanesidir, istiridyenin mahrem kabuğunda...Sevgimiz- sevgilerimiz, bizi yaşatan en gerçeklerimiz. Ölüm kadar gerçek ve bir o kadar keskin bir çizginin başında duran temel besinimiz. Sensiz olmuyor. Sana doyulmuyor…
800
Yurt Türküsü Güzel yurdum, dağlarım Uzaktan göresim gelir Keskin esen yellerine Kendimi veresim gelir.Gözümde tüter damların, Sakız kokulu çamların, Türkü söyler akşamların; Bana kendi sesim gelir.Su içtim kaynaklarından, Gölgelerinde uyudum, Kuşlarının söylediği Şen türkülerle büyüdüm.Ninniyle salladın beni, Şefkatle kolladın beni, Sevginle bağladın beni; Güzel yurdum, güzel yurdum.
47
Yeşil Yaşamaktır Sevda çiçekleri kurumuşsa meyve vermez ağaç Bir fidan arıyorum ki, çiçekleri açsın Var mısın yaban topraklarına gül diken olmaya Gel be dost, gel, yüreğimi aç! .. Bozkır yeşile dönmeli Nesrin, yeşil yaşamaktır Yaş kırk sekiz deme uzat gül kokulu ellerini Akdeniz sıcaklığında çağrılarım var sana Anlasana! Şiir senin kadehinde canlanan duygudur her hal İçmek varken altın kumsallarında Akdeniz'in Bir elim gök yüzünde, bir elim kadehlerde Dost arıyorum dosssttt! Orada mısın? ... Hep yalnızlığımla mı kavga edeceğim Martılardan haber beklerken ben? .... Şimdi Akdeniz kumsalında yapayalnızım Yaş elli sekiz, beş parasız Ben bu haldeyim Neredesin sen?
97
Yanmasın Zaman tünelinden geçtim Dünleri yüreğimde yağmalayarak Akşamları gündüze boyadım yine Her yerde yalnızlığın ayak sesleri Tüm evrende senden geriye kalanlar Bir türlü sensizliği içime sindiremedim Dün dünde kalırmış Her hasret sadece o gün yakarmış Peki can canana hasret kalmışsa Kim sonsuza mutluluk saçarmış? Kimse bilmez duymaz Derin bir uykudadır adalet Kimi sinsi bir düşman Kimi aşikare kuyu kazmakla meşkul Hadi ölmediysen bir ses ver! Her zerremde tekrar oluver Dön gel dön gel artık Zaman sensizlikte durdu İzin verme Bak baharlar artık hazan oldu Gözlerimde nefret yüreğimde nefret Ne olur izin verme Yanmasın bu, Son umutların ekildiği HAYAT TARLASI...
99
Yoksa? Yıllar sonra öder gibi ahtımı, Aydınlatıverdin, kara bahtımı, Sana tahsis etmiş, gönül tahtımı, Ben seni kendime, Sultan bilmiştim…Hani ne bir tutku, nede hevestim, Hani candım senin için, nefestim, İçini ürperten, titreten sestim, Sevgimi gönlünden, kovdun mu yoksa? ..Çok önce söylenmiş, çok önce denmiş, Âşığın Kâbesi, sevdiği yönmüş, Öyle bir sevmiş ki, deliye dönmüş, Kendimi yoluna, kurban bilmiştim…Hani ne bir tutku, nede hevestim, Hani candım senin için, nefestim, İçini ürperten, titreten sestim, Sevgimi gönlünden, kovdun mu yoksa? ..Eşit olmadı hiç günüm günüme, Sığmadı sayende içim içime, Sen getirdin beni, sen bu biçime, Ben aşkı Tanrı’dan, ferman bilmiştim…Hani ne bir tutku, nede hevestim, Hani candım senin için, nefestim, İçini ürperten, titreten sestim, Sevgimi gönlünden, kovdun mu yoksa? ..
117
Merhamet İşte gittiğimiz günler alacakaranlıkta, kimseyi rahat yatağında uyandırmadık. Bizi uyutmadıkları çok oldu çaylarında, nişanlarında, zorla caz dinledik, kızmadık, mezhebi geniş insanlarız, yine vaktinde bulunduk iş başında. Yorgun döndüğümüz akşamlar arabasında yer gösteren oldu, utandık türkülerini söylemekten. Nafakamızı sattılar önümüzde, sakladılar yağımızı, peynirimizi, rızkımızdan para kazandılar hoşgördük. Gün oldu nar gibi kızarmış ekmekleri bekleyen tezgâhtarı bile kıskanmadık. Nar mı yetiştirmedik kavak ağaçlarında -hem de kafamız kadar-. Bir koyundan üç deri çıkardık, minnete geçmedi. Acıyan bulunmadı değil halimize gazetelerde kaldı merhametleri, kitaplara geçti; bizim merhametimiz lâfta kalmayacak!
86
Şahika Şahdamarımda kandın,yüreğimdeydi sevda, Şadan olmuşken gülşen,nerden çıktı bu veda? Şakayıklar goncayken edilir miydi feda, Şivekarım a canım nerden çıktı bu veda? Ay ışığına dalıp ahu gibi gezerken, Arzular denizinde kuğu gibi yüzerken, Aşkımın şafağında gözlerini süzerken, Ayrılık vakti miydi nerden çıktı bu veda? Hercai menekşemdin sevişirdik gözlerle, Hekimler çaresizken avuturdun sözlerle, Hayallere dalardık gülümseyen yüzlerle, Huriler kıskanırken nerden çıktı bu veda? İhtişamın büyüler,aşkı sende yaşardım, İltifatın şımartır, bir sözünle coşardım, İdrak eder sevdayı,aşk ufkunu aşardım, İhtirasla bağlıyken nerden çıktı bu veda? Kaşların keman çalıp gülümserdi mehtaba, Kahkülüne değerdi gülzarda bad ı saba. Kirpiklerin her seher bana derdi merhaba, Kurban iken can sana,nerden çıktı bu veda? Aşka uzanan yollar hep mi böyle bağlanır, Acep kimden öğrensem, yara nasıl dağlanır, Artık benim öyküme yıllar yılı ağlanır, Amansız yaralandım,nerden çıktı bu veda? 11.06.2016 Anamaslar
132
Adil Günahkârlar Ve Meşa Selimoviç Çalışma masamda günlerdir tebessüm eden, iri bir kalp suretinde yaratılmış çiçeğe bakıyorum. Çocuk dizlerindeki yaralardan sızan pembemsi kan rengi, üzerindeki simetrik damarlarla oluşan garip şekilleri gizlemiyor. Tanrı’nın adil sanatını hayranlıkla inceliyorum harfleri yeryüzüne kazımaya çalışırken.Onu her yerde görüyorum ben. Cılız bir çocuğun yumruk atma niyetiyle sıktığı kırmızı parmaklarında, sabah serinliğinin tazeliğine cami avlusunda eşlik eden bir ihtiyarın yorgun dualarında, genç evladının ölümüne isyan eden annenin acıyla derinleşen çizgilerinde, bazen neden sevilmediğini bir türlü anlamayan bir kadının solgun bakışlarında, çocuklarının okul parasını ödeyebilmek için her sabah aynı saatte sokaktan geçen muslukçunun inatçı, tok sesinde... Hep aynı kararlılıkla olması gereken yeri talep ediyor. Onun varlığı bütün duyguları kuşatıyor aslında. Sahip çıkmadığınızda sağlamca bastığımız yeryüzünün sert kabuğu ayaklarımızın altından çekiliveriyor. Yerine koyabileceğimiz başka bir erdem yok. Tohumlarıyla insanı iyileştiren mucizevî bir bitkinin köklerini söküp atmak gibi onu hayatın merkezinden fırlatmak. Eğer onu umursamazsanız kendisinden başka ‘ben’e tahammül edemeyen hırçın bir ego gibi varlığını olanca gücüyle dayatıyor ve size bunun bedelini bir gün mutlaka fazlasıyla ödetiyor.Adaletten bahsettiğimi anladınız ama hangi adaletten? Yaratılandan mı, doğuştan hepimizde var olan basit hakkaniyet dürtüsünden mi? Toplumsal ahlakı düzenleyen, yasalara uymayı buyuran bir adalet bilinci değil sözünü ettiğim. Yüreğimizin tenha kuytusunda, ‘dervişle’, sıradan ‘kötülüğün’ koşullara göre yer değiştirdiği bir savaş var. İşte o ebedi vicdan mücadelesini daha çok önemsiyorum ben. İnsanı ‘insan’ kılan değerler orda gizleniyor çünkü. İçinde adaletin olmadığı bir mutluluk, sevgi, cömertlik, merhamet, sadakat, bağışlama anlayışı tasavvur edebilir misiniz? Onsuz özsuyu çekilmiş bir ağaca benzer insan. Varlık büsbütün anlamını yitirir. Ona adalet denir mi? Bugünlerde yanımdan ayıramadığım Sırp yazar Meşa Selimoviç, bana adaletin ve ikiz kızkardeşi vicdanın hayatımızdaki karşılığını düşündürüyor. İçinden geçenleri ayrıştıran renkli bir prizma misali bütün duyguları çıplak bırakan farklı ‘adalet algılarını’ düşünüyorum. Toplumsal adalet konusunda ölümüne hassas olanların kişisel serüvenlerinde düştükleri korkunç tuzakları, ‘ötekileri’ nasıl rahatça hırpalayabildiklerini düşünüyorum mesela. Başarı, adalete yeğ tutulabilir mi ve eğer öyle yapılırsa ona adalet denir mi? Ya da o ‘adil kadın’ gerçekten göründüğü kadar adil midir yoksa fedakârlıkla atan yüreği sadece ‘sevdiği’ adamlar için mi heyecanlanır? Savaş haklı taleplerine rağmen adil olabilir mi? Mesleğinde adil davranan birisinin inancıyla herkese eşit davranabildiğine inanabilir miyiz? Hak ettiğimizi düşündüğümüz sevgiyi talep edip karşılığını alamadığımızda mızıkçı çocuklar gibi ‘ama haksızlık bu’ diye yakınmamız bizim en adil ve belki en temiz yanımız değil midir aslında? Böyle ‘huzursuz’ sorular soruyorum kendime? Ve cevaplarını elbette bilmiyorum.Sır, adaletin ne olduğunu bilmeden doğal bir dürtüyle uygulayabilmekte ve ele geçirilemese de hep peşinden koşma arzusunda saklı bence. Pascal’in şu sözü dinle felsefe arasındaki köprüde salınan yakıcı çelişkileri iyi anlatıyor: “İki tür insan vardır yalnızca” diyor. Ve cümlenin devamını bir matematik denklemi kurar gibi inşa ediyor: “Birileri adildir ama günahkâr olduklarına inanırlar, ötekiler günahkârdır ama adil olduklarına inanırlar.” İnsan çok düşününce tam nerede olduğunu kestiremiyor. Bildiğinizi sandığınız anda yanıldığınızı fark ediyorsunuz çünkü. Maharet onu bilmekte değil o soruyu bıkıp usanmadan doğru zamanlarda sorabilmekte sanırım. Huzursuz sorular...Selimoviç, yazmak için yirmi yıl beklediği Derviş ve Ölüm isimli romanında o soruları hem kahramanı olan kendine, hem de okuruna roman sanatının incelikleriyle soruyor. Bu roman aslında 1942 yılında Askerî Mahkeme kararıyla haksız yere kurşuna dizilen partizan ağabeyine bir ağıt. Bazen hatırlamak ölmektir, kimi zaman da bu hikâyede olduğu gibi sözcüklerin ağırlığıyla öleni sonsuza kadar yaşatmak. İdamdan evvel Şevki, Meşa’ya haber gönderip; “Benim suçsuz olduğumu söyle” demiş. Onun bedenini nereye fırlattıklarından kimsenin haberi olmamış. Bu sebepsiz ve manasız haksızlık yılar boyu onu zehirleyince yazmak istemiş ama acılarını ilahlaştırmaya çalıştığını idrak edince yazmayı da bırakmış. Romanı klişe olmaktan kurtarmak için aradaki psikolojik ve duygusal mesafenin kapanmasını beklediğini söylüyor. Olay örgüsünü bir kenara koyarak ilk taslağın en zayıf yönünü teşkil eden diliyle yıllarca uğraşmış. Çağdaş yazarlarda aradığını neden bulamadığını roman kadar çarpıcı olan önsözünden okuyun isterseniz. Ben sizle ömrü boyunca taşıdığı kederin tortusunu romana nasıl dönüştürdüğünü paylaşayım: “Benim hayatımla romanın fikrî tasarısı arasındaki tek benzer taraf şu soruda yatıyordu: Söz konusu olaydan sonra ben, yaslı ve gücenmiş bir kardeş miydim; yoksa mütereddit, ideallerini yitirmiş bir parti üyesi miyim? Romanda bu şöyle ifade edildi: Şimdi ben neyim? Ödlek bir kardeş mi, yoksa inançsız bir derviş miyim? İnsanlara olan sevgimi mi yitirdim yoksa inancım mı zayıfladı? İnsan şeklini mi, inancını mı yoksa ikisini birden mi yitirdim ben? ”Selimoviç, uzun bir destan gibi yazdığı romanda, aslında eski bir motif olduğuna inandığı bu çatışmaları, incecik ama dokusu sağlam, hakiki bir dille anlatmış. Kendisinin de itiraf ettiği gibi o dili bulmak için çok uğraştığı belli. Onu özel kılan da hikâyesinden çok zarif anlatımı. Ne aradığını bilmeyen ama nasıl bir dil aradığını ‘yazar sezgisiyle’ hisseden ve ancak bulduğu zaman neyin peşinde olduğunu idrak eden yazarların sayısı çok fazla değil. Daha ilk cümlelerden size edebiyat hazzı vadeden bir yazarın, adalet arayışı, inancın kökü, ölümden sonraki ‘hayat’ hakkındaki düşüncelerini muhteşem cümlelerle anlatabilmesi de az rastlanır türden bir buluşma gerçekten. Dostoyevski’nin ruhu...Kitap, Mevlevi tekkesi şeyhi Ahmed Nureddin’in anılarından oluşuyor. Hokka ve Kalemin tanıklığında başlayan romanda, kahramanların Kur’an-ı Kerim, Mevlana, İbni Arabi ve tasavvuf ehli ozanlardan, düşünürlerden alıntılarla konuşmasının yazarın geniş maneviyatında bir karşılığı var elbet ama Ölüm ve Derviş’i has edebiyat yapan sadece kültürel derinliği değil. Bir insanın iç âleminde sükûnetle gizlenen ‘derviş’ ruhunun, toplumun koyduğu kurallar ve iktidar arasında sıkışan adalet talebiyle zorlu mücadelesi de okuyanı cezbediyor. Selimoviç, zor anlarımızda bizi sıkıştıran sıradan çelişkilerden kendi döngüsü içinde tekrarlanan şiirsel bir piyes yaratmış sanki. Romanı heyecanla okurken, kurgusu, yan karakterleri ve sorguladıkları itibarıyla o ‘Dostoyevskiyen’ ruhu kendi ülkesinin iklimine, coğrafyasına taşıdığını düşündüm. Kader, isyan, hafıza, tevekkül, cesaret, sorumluluk, inanç, merhamet, sadakat, korku, hepsi insanın değişimi ekseninde yazarın maharetiyle kendi kabuğundan soyunup büsbütün çıplak kalıyor. ‘Dürüstlüğün pek çok çeşidi vardır’Bir Hıdrellez gecesi Derviş’in yaşadığı gerilim, daha önce gördüğü her şeye ilk kez bakıyormuşçasına anlatmasına neden oluyordu. Onu sarsan büyük değişimde acıtan bir kırılganlık vardı sanki. Bu büyük hayat duruşmanın, yargıcı da, tanığı da, sanığı da kendisiydi. Dürüst olmaya çabalarken bile samimiyetinden şüphe ediyordu. “Samimiyet gerçeği söylediğimizin inancıdır ama dürüstlüğün pek çok çeşidi var” diyordu. Selimoviç’in kutsal, uhrevi roman atmosferinde kokularla, tabiatla, seslerle kurduğu ilişkiyi de sevdim. Değişimi mırıldanır gibi tarif ediyordu: “Sabahleyin sessiz ovaya indim. Çiçekli bayırla tırmandım. Bodur meyve ağaçlarının altında durup yüzümü bahar yüklü dallara döndüm. Binlerce çiçek, ürün vermeye hazır bekliyordu. Görülmeyen sayısız damarcıktan aman sıvının uğultusundan, hışırtısından mest oldum. Akşam olduğum gibi, tekrar iki elimle dalları tutmayı, ağacın renksiz kanını damarlarımda akıtmayı, ağrı duymadan çiçek açmayı ve solmayı arzu ettim. Bu tuhaf arzumun tekrar belirmesi, taşıdığım acının ne kadar ağır olduğunu gösteriyordu.”Roman, tekkede yaşamayı seçen bir Mevlevi şeyhinin tek boyutlu düşüncelerinden ibaret olsaydı herhalde çok sıkılırdım. Selimoviç’in din, felsefe, ahlak, iktidarın gücü üzerine kurduğu sağlam tartışmalar önümde duvar gibi dikilen kapıları vicdanımı fazla hırpalamadan araladı doğrusu. Derviş, kitabın en olduğu gibi görünen karakteri Hasan’la günahı ve toplumsal düzeni tartışıyordu: “Olgulardan söz ediyoruz ama sen sebepleri üzerinde durmuyorsun. İnsanlarda günah işleme korkusu olmadıktan sonra, tabii ki de ahlak kuralları etkisiz kalır” diyordu daha sonradan acımasızca ihanet edeceği dostu Hasan’a. Ve cevabı elbette onu çok kızdırıyordu: “Her türlü kuraldan daha geniştir hayat. Ahlak sadece bir imgelem, hayat ise olup biten şeylerdir. İnsan hayatına günahtan çok, günah işlememek için alınan tedbirler zarar getirmiştir.” Hangisinin doğru olduğunu, nasıl yaşanması gerektiğini ikisi de bilmiyordu. Hayatı ve romanı cazip kılan tam da buydu! Tehlikesiz Kahramanlar...Bu yazıyı okuyana belki biraz saf görüneceğim ama olsun ziyanı yok; ben kelimelerin, cümlelerin, hikâyelerin de bizler gibi bir kaderi olduğuna inanıyorum. Ölüm ve Derviş’le tanışmak benimkini değiştirecek biliyorum. Her şeyden evvel, zamanın, hayatın kendisi gibi tamamlanmamış çemberlere benzeyen konuşmalarla akan bu roman, bana insanın kısmetini kendisine ait bir ‘ruh coğrafyasında’ değil de başka yerlerde aramasının neden olduğu mutsuzluğu gösterdi.Has edebiyat öyledir, mutlaka iz bırakır ve sonra belki hiç ummadığınız bir anda gerçek bir dost olduğunu hatırlatır. Bu garip tesadüfe siz bile şaşarsınız. Bazen korkunç, anlamsız, haksız bir ölümden sonra, sayfalar dolusu analizin yapamayacağı birkaç cümleyle sarsar okurunu mesela. Ve o cümlelerde kendisini görebilenleri fena halde utandırır: “Bende, uzun yaşamanın kazandırdığı bir kurnazlık var belki. Bu durumda bana ne yapabilirler? Bir ayağı zaten çukurda olan bir insanı öldürebilir ya da tutuklayabilirler mi? O aptallar, yararsız bir ihtiyara bir şey yapamaz da; kalkar henüz hayatının ilkbaharında olan gencecik bir insanı öldürüverirler. Bunun için hayattan yararlanarak her şeyi üzerime alacağım. Tehlikesiz kahraman olmak, gülünç bir şey değil mi? ”(Derviş ve Ölüm, Meşa Selimoviç, Çev. Mahmut Kıratlı, Timaş Yayınları)
1,347
Korkarım Sevdasız kalıp Sensiz olmaktan Sensiz kalıp Yalnız olmaktan Korkarım...Beni kenara atıp Başkasına bakmandan Gördüklerine şaşıp Pişman olmandan Korkarım...Sana koşarken Benden kaçmandan Bana bakarken Endişe duymandan Korkarım...Gerçek aşkı bulup Seni bırakmaktan Sana sevgimi sunup Karşılıksız kalmaktan Korkarım...(12 Mart 2007)
39
Baba Evi Yılda bir yüzümü görürdü ev halkı Hatırlarım beni Uykumda sevdiğini annemin Hele büyük annem Aldırmazdım yoldan geçerdi de Beni gözleriyle öperdi bakıp arkamdanKışın Cama burnunu dayayarak uyuduğu geceler Sayısızdı kız kardeşimin beni beklerkenKöşe minderinde okur Mevlâna’yı Hayyam’ı Ve yalnız düşünürdü büyük babam Büyük Annem de Tersler azarlar halayıklarını Allahı kandırırdı beş vakit namazındaNil’e resmini gösterecekler bir gün O hatırlamıyacak Yanağını yanağına dayadığı adamı bebekken Nitekim ben de Hiç tanımam kucağındaki çocuğu şu adamın Derler ki o çocuk benmişim O beyaz sakallı asker de büyükbabamBabam Hasan Sıtkı Hem asker Hem şairdi 912’de toprağa girdiNe mutlu babama ki Beni görmeden öldü Geceleri yıldızları sayan Uykusunda mısralar Sayıklayan beni
108
Sivas ellerinin Yildiz Yaylasi Sivas ellerinin Yildiz Yaylasi Gonlumu yakiyor yarin sevdasi Yar yolu beklerim sabreyle deme Olmuyor sabirin buna faydasiSivas ellerinin Yildiz Yaylasi Kaniyor içimde gonul yarasi Tabibin elinden çare aramam Bilirim haktadir bunun çaresiSivas ellerinin Yildiz Yaylasi Niçin guzellerin yoktur vefasi Genç olupta seven yarin olmazsa Sana zehir olur dunya sefasiSivas ellerinin Yildiz Yaylasi Kolay çekilmezmis derdin boylesi Kuçuk yastan beri haktan dilegim Kullari içinden guzel huylusuSivas ellerinin Yildiz Yaylasi Gitmiyor gonlumun sisli havasi Hakkin dergahinda kabul olurmu Gunahkar kullarin eski duasi
84
Hiç İdrak Etmez İlahi senin emrin olmadan, Elbet bir zerre hareket etmez. Zalim kalblere iman dolmadan Hala bunları hiç idrak etmezTüyü bitmemiş, yetim hakkı yer Hiç utanmadan bunda ne var der Günah yapmayı ne de çok sever Hesap gününü hiç de fark etmez12.07.1998 Karadeniz
44
Atopos Bir peygamber yürüyüşü Yürek tınısı kadar Çocuk sesi olur İncelir Küçülür dünyamda İlk bakışta aşk olur ya da son bakışta.
21
Bizim gurubumuz sevgi okulu Altaydan Tunaya şairlere bak, Bizim gurubumuz sevgi okulu. Çalışmayı başarılı kılsın Hak, Bizim gurubumuz sevgi okulu.Aradığınız her konu bulunur, Şiir okundukça mutlu olunur. Yazılan konudan memnun kalınır, Bizim gurubumuz sevgi okulu.Şiirlerimize büyük ilgi var, İnsanlarda anlayacak olgu var. Dini milli konularda bilgi var, Bizim gurubumuz sevgi okulu.Ders çıkarırsan hikmet vardır sözde, Aşkı anlatır sevgi vardır özde. Sevdanın muhabbetin hası bizde, Bizim gurubumuz sevgi okulu.Yusuf merak eden kimseler görsün, Allah okuyana hidayet versin. Şiirlerimi okursan anlarsın, Bizim gurubumuz sevgi okulu.
83
Veda Mı, Feda Mı? Birini sevmek, yaşama olumlu bakmak, iyimser olmak; bütün karalara, karamsarlığa sırt çevirmek... Her şeyin iyi yanını görmek, iyimser olmak.... Ya da sahte bir mutluluğa kaptırmak kendini. Küçücük bir söz veya minicik bir umut ışığına güvenmek.... En sonunda herşeyin kocaman bir yalan olduğunu görmek insanı nasıl yaralar? İnsanı insan yapan insanın sevgi yanını nasıl öldürür? Hiç sevgi yanınız öldü mü sahteliklerde? Hiç insan yanınız öldü mü sevgisizliklerde? İndirin maskelerinizi ey zavallılar! Siz aslında kendinizi kandırıyorsunuz. Siz kendinizi avuturken yalanlarınızla benim gibi insan yüreklilere güvensizlik hastalığı bulaştırmaktan başka bir zarar veremezsiniz. Acınacak olan sizin sahte yüzleriniz, sahte sözleriniz, sahte gülücükleriniz.... Maskeniz düştüğünde sevgisiz, saygısız, duygusuz insan ruhunu tüketen boş bir zombi olduğunuz çıkınca ortaya asıl acınacak olan siz kendiniz oluyorsunuz. Öyleyse bu sahte meleklik niye? Bir günün beyliği beyliktir diye mi? Unutmayın ama nasılsa bir gün maskeniz düşecek! Sizin zombiliğiniz ortaya çıkınca benim gibiler sadece dersini alır. Boş yüreklerde sevgi aramanın boş olduğu dersini alır. Bu belki biraz kekre, biraz buruk bir tat bıraksa da zombi olmaktan iyidir. Boş bedenler ardından gelmem artık bile bile... Zombilere güle güle... Seni seviyorum, ölüyorum, bitiyorum lafları ise sadece arabesk bir takıntıdan başka bir şey değildir. Kimisi de bunu sever. Ama içi sevgi ile doldurulmadığı sürece bu sözler o kadar yavan ve boştur ki, bazıları bu boşluğu bile fark edemezler. Sevgi sözcükleri direkt sevginin kendisini somutlayıp beyne kazıyamıyorsa, yüreğe nakşedemiyorsa aşkı boştur! Ama dedim ya bazıları soğuk sever! Her dile yakışmamalı sevgi sözcükleri. Biraz da kutsallık olmalı o sözcüklerde, biraz daha saygın kullanılmalı sevgi sözcükleri... Sakız gibi çiğnenmemeli her ağızda. Dile yakışmalı, ağza yakışmalı, saygın olmalı sevgi sözcükleri... Değerli olmalı ayaklar altına alınmamalı... Uluorta sarf ettiğin bu kutsal sözcüklere sahip çıkacak kadar yüreğin yoksa lütfen alma ağzına, YAZIK! Sevgin uğruna hiç bir fedayı göze alamıyorsan ağzına alma aşkı, YAZIK! Biri uluorta sarf edip sevgi sözcüklerini, duygularla, aşkla dalga geçer gibi ansızın ortadan kaybolur. Birisi kendince en saygın bahaneyi bulur. Melek rolü üstlenir. 'Arkadaşım seni seviyor, ben ona kıyamam.' Oysa bırak arkadaşın aşkını, ortada bir arkadaş bile yoktur. Bu bir gerçek midir, yalan mı? Bunun adı veda mıdır, feda mı? Bu melek kılıklılarda veda etmek bile dürüstçe değildir. Kendilerine aslan payı çıkarmak için bu defa fadakârlık maskesi takarlar ve en büyük dost canlısı fadakâr, saygın insan oldukları imajı ile sadece kendilerini aldatırlar. O maskenin altındaki vedalaşmaya güçleri, yürekleri yetmediği için taktıkları fadakârlık maskelerinin düşmesi an meselesidir. İşte o an geldiğinde saygın, fadakâr kişilikleri ile tepe takla olurlar. Yaşasın gerçekler! Acıtsa da yaşasın dürüstlük! Kahrolsun sahtelikler! Cumali Cumalioğlu 31.08.2008-19:10
415
Son Filizin İlhamı Sen kara bulut içindeki mavi gözyaşları Irmağın sesine gelirken Toprağın kokusundan nefret etmeHer toprağa düşüşün bir ok Bir kan fışkırmasıdır Beyinleri çatlatırcasına çarparken SevdiğineVe ben Toprak Kucaklarken senden gelen zıpkınları Yüreğimde dindireceğim feryadımıHırçın dalgalara ulaşmak için parçalamışken sinemi Seni bulmak için yaşayacağım kıvrımlı yollardaHer buluttan yağmur isteyeceğim Ve her yağmurdan önce Ben ıslatacağım toprağıDedim ya toprağın kokusundan nefret etmeHeyelanlarım sanadır Depremlerim korkutmasın seniUnutma ki Tutkularım bir avuç toprak Toprağıma gelen yağmur damlası Sen gelmeden yeşermeyecek sevdanın filizleriVe En yüksek uçurumun dibinde yine ben olacağım Sen yok olup gitmeden…Belawela (E.D) 04.06.2007
93
=Kemal KABCIK ve de YEREL GÜNDEM=036=102= Kabiliyetlere Zemin; ANADOLU AŞKI Adına! . =Kemal KABCIK ve de YEREL GÜNDEM=036=102= Gücü Yeten; Sorumluluk Almaktan: Kaçmaz! .“MOĞOLLAR’IN EFENDİSİ CENGİZ HAN” Adlı Kitaptan Kısa Bir Anlatı:=H. A. LAMB {1892-1962}/ Kendi Anlatımıyla: “Yaklaşık Yirmi Yıl Boyunca İnsanlarla Bir Araya Gelmek Onun İçin Sıkıntılıydı ve İlerleyen Zamanlarda Da, Her Ne Kadar Çocukluğundaki Noksanları Düzelmiş, Sağlığına Kavuşmuş Olsa Da, Şehirlerde ve Kalabalık Yerlerde Kendisini Rahat Hissetmiyordu! .” Böylece Boş Zamanlarını Büyük Babasının Kütüphanesinde Geçirmeye Başladı! . / { Kitabın Adı: MOĞOLLAR'IN EFENDİSİ CENGİZ HAN – Kitap Yazarı: Harold LAMB – Çeviren: A. GÖKE BOZKURT – Yayınevi: İLGİ KÜLTÜR SANAT/İSTANBUL/ARALIK/2006 / Sayfa:004, Paragraf:01, - Cümle Derleme: Kemal KABCIK / ANTALYA / 05 Kasım 2013 Salı 04:34:23 } =YEREL GÜNDEM; OKU, ÖĞREN VE PAYLAŞ: AŞKI! .= =KOLAY OLAN YOL GİR; KENDİNE HÜKMET DAİMA! .= =ANADOLU SEÇSİN; DİNLENEN VE ÇALIŞAN AZMİ! .=
142
Sevgi ve sadakat sizlere ömür Sevgi ve sadakat sizlere ömürElmaya kurt düşmüş tehlike büyük Sevgi ve sadakat sizlere ömür Veletler türemiş büyük ve küçük Sevgi ve sadakat sizlere ömürBir ülkeki her şeyini yitirmiş Sevgi ile sadakatı bitirmiş Saygı denen merhameti götürmüş Sevgi ve sadakat sizlere ömürAsıl tehlikemi yarınlarımız Boşa harcanıyor bak zamanımız Bıçaklı silahlı zalimlerimiz Sevgi ve sadakat sizlere ömürKimi sevgilisini kimi eşini Öldürmeden bırakmıyor peşini Gururuyla bitirirken işini Sevgi ve sadakat sizlere ömürOnyedi onsekiz yirmi yaşları Boş gururla eğilmiyor başları Dost şeref dökerken gözden yaşları Sevgi ve sadakat sizlere ömür17/03/2010 Dost Şeref
93
Delal San maki uğruna herşey feda Bir ceriyanda boşan mış günlerim feda Yol ortasın da dikilmiş hayata elveda Hayata küsmüş san ma yara elvedaYazılmış sutunlara gözleri ela Yürüyüşün varki olmuş bana bela Kansız vucudun günleri para Hayata küsmüş san ma yara el vedaYolda gecen herkes herkese delel Sen kaldınortada günlüm sana helal Eylesin varsa gönülsüz delal Hayata küsmüş san ma yara el vedaKapandım sevda dolu yollarda Donandım aşksız diken dalın da Yürüdüm yürütüldüm hayat dalın da Hayata küsmüş san ma yara el vedaKapandımı gözler gülüm seni bekler Hayat başı boştur dün ya bir beden Ruhun ayrılacak olmasada neden Hayata küsmüş san ma yara el vedaDeli bile sayar ken dini üstün Akıllı cıldırmazmı dün ya bir bütün Savrulacak mahşerde iyi ilen kötün Hayata küsmüş san ma yara el vedaHer sevenin seveni güzel ise Bilmem varmı çirkini insan diilse Beni sana yazan kaderim ise Hayata küsmüş san ma yara el vedaHamit in derdi heliya aşktır Kear edilmiş günlerin bana baştır Güne gün dikilmiş herşey adaştır Hayata küsmüş sanma yara elveda
168
Boyim mi Abi? Küçük çocuklar taşır, Büyük yüreklerini Ahşap sandıklarda. Fırçalarda tartımlar oynaşır.küçük insanlar! gözleri ayaklarda dolaşır, boyları o ayaklara henüz çok yakın. bir spor ayakkabı giyin de onların gözlerine bir bakın..Küçük çocuklar taşır, Büyük yüreklerini Ahşap sandıklarda. Merakla gözlerim içlerini, hep iki renk boya, Bir fırça bir cila.. Başka bir şey göremem, Pis lekeli, temiz sandıklarında.ya yürekleri! onları görebilecek kadar, yürekli değilim henüz.. küçük insanlar! sandıkları küçük yürekleri büyük çocuklar.. oyunlardan uzaklar! çocuklar, çocukluktan uzak..'boyim mi abii? ' Kâmil Çağlar AksuBerfin Bahar Dergisi 101.sayı 2006
86
De Allah Petek başka bal başka Sofi geliyor aşka Halkaya gir yavaşça Yum güzünü de AllahEkelim de biçelim Helal yiyip içelim Hak yolunu seçelim Yum gözünü de AllahTembelliğe alışma Nefsin ile yarışma Şer işlere karışma Yum gözünü de AllahMevla’m vermiş güzellik Her insanda özellik Sonumuz hep mezarlık Yum gözünü de AllahDikkat et kendine Bırak suyu bendine Bağlı kal ha dinine Yum gözünü de Allah
64
İnsan İnsana Aşık İnsan İnsana denizin dalgasında arasak büyük aşkı bulurmuyuz çığlık çığlık kıyıya vurarak kendini aşkım aşkım diye haykırdığını duyarmıyız senin beni benim seni duyduğum gibiyağmur yağdığında ıslanırmı deniz sarılırmı aşık olduğu kumsala üşümesin diye öpermi coşkuyla tuzlu dudaklarını senin öptüğün gibiKar yağdığında ayaz vurduğunda ısıtırmı güneş üşüyen denizi senin içimi isittiğin gibiaşık deniz tatlı sözleriyle ılık nefesini üflermi kum tanelerine senin yaptığın gibiayın şavki vurduğunda üstüne mutlu olurmu deniz yalnız değilim diye gülümsemen vurduğunda yüzüme mutlu olduğum gibiyakamozlar dans ederken şarkı söylermi kendinden geçermi deniz biz gibi işte bizim gibiaşkla coşarmı koşarmı kumsala ben denizim sen kum demeden sevdiğine sımsıkı sarılmaya senin bana benim sana sarıldığım gibi biz gibi işte bizim gibideniz nasıl anlatır büyük aşkını kibirsiz riyasız çıkarsız aşkla tarifsiz limitsiz bir sevda yaşadığını biz gibi işte bizim gibiayrılıksız ama özlemlerle git geller oldukça hasretle binlerce özlem binlerce vuslat yaşayarak bitimsiz bir aşkla biz gibi işte bizim gibidevlerin aşkı büyük olur misali denizlerin kumsala aşkı gibi aşk olurmu bizimkisi yürek yüreğe hasret dalgalar vurdukça kıyıya bir dakika özlem bir dakika vuslat biz gibi işte bizim gibigüneş denize aşık deniz kumsala senle ben gibigece gün/e aşık gün ay/a senle ben gibitoprak yağmura aşık yağmur buluta senle ben gibiinsan insana aşık insan insana biz gibi işte bizim gibibulduk bizde bulduk işte denizlerce büyük aşkı yüreğimizde dalga ile kumsal gibi el ele gönül gönüle deniz kumsal güneş ay biz gibi işte bizim gibi
233
Karışık Yağmur yağar sel olur, Gülerim. İnsanlar,yoksulluk içinde, Açlıkla boğuşur. Gülerim, Hayallerim suya düşer, Her şeyimi kaybederim, Gülerim. Ya delirdim, Ya umutluyum.
22
Gör Ne Eder O Tutku Büyük bir yalancıdır kim derse aşk’a yalan Bir gün aşka düşersen gör ne eder o tutku! Yıldırım gibi çarpan, savurup yere çalan Yok bunda yalan dolan gör ne eder o tutku! Bulduğu yere konar aşkın gözü kör imiş Düştüğü yeri yakar adeta bir kor imiş Tatmayan ne bilecek bir bilse ne zor imiş Aşığı derde salan gör ne eder o tutku! Gözle görülmese de mümkün değil inkarı Öyle bir ateştir ki yakar bile hünkarı Dış ardan belli olmaz gönüldedir çıngarı Ömürden bir pay alan gör ne eder o tutku! Elle tutulmaz ancak aşk yaşayan varlıktır Tecrübesi acılı, tatmak bahtiyarlıktır Onunla hissedilir onsuz gönül darlıktır Sevgidir arda kalan gör ne eder o tutku! Der BOZÇALI sevenler ne usanır ne bıkar Kimini mecnun eder çöllere atıp yakar O öyle bir cevher ki o girer akıl çıkar Mutludur onu bulan gör ne eder o tutku!
147
Yüreğimdedir Öğrencilerim YÜREĞİMDEDİR ÖĞRENCİLERİMGörev yerim İstanbul,Türkiye,Marmara. Gel, öğrencilerimi şu gönlümde ara. Benden selam olsun hisli bütün dostlara, Hiç bir öğrencimi değişmem dünyalara... Buradayım, Güneşli-Bağcılar-İstanbul. Gözümde mi benim dünya malı, para, pul. Ey duygularımdan anlamayan sefil kul, Yüreğimdedir o canlarım, gel, ara bul... Hürriyet Mahallesinde Gazi Lisesi. Yok mu sanırsınız bu garibin kimsesi? Her öğrencimin açıktır gönül kesesi, Duyun! ..Bu yükselen Nafiz Çağlar’ın sesi... Batur Nafiz TANÇAĞLAR 8 Şubat 2010 P.Tesi 22:08 K.Sinan/B.Evler/İstanbul
72
Tekrar Şu kısacık ömürde Sevdim sevdiğimi belli ettim Anladım anlattım Yeniden sevsin diye aşıklar Kara sevdalar yaksın diye yüreklerini Tarih tekerrürden ibarettir Benim sevgim tekrar yaşansın diye Sevdim,sevdim,sevdim 10.02.03
29
17 Yaşında Bir başkadır dünya 17 yaşında Tazecik beyinler Körpecik bedenler Herşey toz pembedir İlk kıpırdanışlar başlar kalpte Okul sıralarındaki arkadaşlıklar Ve başlamadan bitiveren Samimilik 17 yaşında Bazen en ufak tartışmada Kararır sanki dünyası Yaşam anlamını yitirir Ve sonra.... Biri biterken yenisi başlar Yeniden canlanır dünyası Hayat dolu mutlu insanı Her zaman hep 17 yaşın meyvası Sibel ÖNER
58
Vatan Vatan,vatan aşkım vatan Sevdandandır şehit yatan Kanı bozuk hain seni satan Kral olsa çatasım,gırtlağını sıkasım gelir...vatanSavaşlarda canlar verdik Yetim kaldık,öksüz yetişdik Unuttuk mu? neden deyişdik? Şehitlerin kemikleri kabrinde sızlar vatanBayrak inmez, ezan susmaz Müslüman Türk vatansız olmaz Türk'üm diyemeyenler vatan ne bilmez Hürriyet sevdamdır yarim vatanTürkiye'dir, Türk elidir adı Oba,ocak mekan soyadı Vatan, namus ar vatan Namussuzdur seni satan vatan.Hasan Güzel 09.05.2015 Manavgat, Alanya yolu. 14: 19
68
Din 15 Din ki büyük servetim, Rab’den güven kaynağım, Ahirette senedim, yüksek ahlak varlığım…Din ki büyük uğraşım, hakikatin içinde, Nefsi engelleyen şey irade bilincinde…(1995)
24
Dua "Duâ temiz bir kalbin sesini ALLAH'a duyurmaktır." Güzellik bakmaktan Mânâ anlamaktan bulunur Aşkı yürekler yazar Ne göz görür Ne akıldan okunur Yürekten istedi....................
24
Ey Sevgili Ey sevgili, Bol bol dua edelim... Kaderinde varsam,rabbim uyutur nasılsa dizlerinin dibinde beni.. Şayet yoksam bile, ahiret sevdası olmalı Ki cennet şarkıları karşılar bizi. Özünü sevdiğim, sözünü sevdiğim sevgili, Rabbim ömrümü yoluna sersin. Ahiretime 'sen'i mükafat eylesin Ve daha.. Yüreğimin ucuna gelip de yazamadıklarımı kalbine ilham etsin.
49
Şamandıra Baba yaramaz kız bahçeye gelecek benimle oynayacakşamandıra babacığım ona bütün oyuncaklarımı versem ve bütün nedirciklerimikertenkeleler kaçacak ve biz güneşten saklanacağız çok yaprakların altınaşamandıra babacığım çok uslu oturacağım yaramaz kız gelecek diye
32
Şimşeğin Çaktığı Yerde (Düzyazı) çakan şimşeklerin ışığını uzaktan görüp ürküyorsunuz siz. ben ki o alaca fırtınanın tam ortasındayım.korkuyorum gökyüzünün uğuldamasından. hayır ben olamam o karkan! olsa olsa küçük bir çocuktur o... bir çocuk kopuyor ruhumdan. sonra bir çocuk daha, bir daha... çocuklarım oluyor o ışıldayan karanlıkta; tamam babası benim bunların ama anaları yok! öksüz, sevgisiz, korkak çocuklar bunlar...yetiştirme yurduna bırakıyorum bu anasızları; bakıcılarından dayak yiyorlar, gül bitmiyor yanaklarında... öfke bitiyor, korku bitiyor, umutsuzluk bitiyor... ilkokula başlıyorlar sonra, ufacık bedenler de yüz çeviriyor öksüzlere, dışlanıyorlar... dışkapısından mezun oluyorlar ilkokulun. sonra, büyüyor yaşları, onlara vuran eller de bırakıyor onları...tanıyorsunuz aslında onları, haber bültenlerinde, televizyon dizilerinde, sinema filmlerinde görüyorsunuz onları: kapkaççı, tinerci, sokak çocukları onlar... ve belki tanışıyorsunuz da bir kaç tanesiyle, hayatın acısını vuruyorlar size de; polis tutanaklarında geçiyor adınız... şikayet ediyorsunuz onları. tanıyorsunuz onları, beni tanıdığınız gibi... benim onların hepsi, sizsiniz... hadi hep beraber bakalım yarattığımız dehşet tablosuna, bakalım da hayran olalım.
151
BİLİYORUM Biliyorum Birgün bu şehirden gideceksin Pırıl pırıl ışıklı bir istasyonda Elinde ufak valizin Ne yapalım hayat bu Yaşamak biraz böyle diyeceksin İçinde hür maviliklerin özlemi Küçük odanı, kitaplarını Ve mahsun bırakıp göklerle başbaşa beni Biliyorum, Bir gün bu şehirden gideceksin...!
41
On dort subat Gerçek sevgi yıl boyu, hergün yeniden doğar.. Sevgi bir günlük değil, şaşmayın yönünüzü.. Kalbe sığmayan sevgi,hangi bir güne siğar??.. Ondört şubat sizin olsun, yemişim gününüzü..
28
Depresyon Sendromu Yaşıyorum.. Cezalandırıldım bu hayatın içerisinde sen yoksun, bir futbolcunun oyundan atılması gibi bende yalnızlığa atıldım. Uzun bir yoksunluk, neşesizlik ne ararsan bulursun. Neden ben demiyorum bile vazgeçtim bu dünyadan çok oldu pembe gözlükleri çıkaralı; Daha ne olsun berbat bir haldeyim içime kapandım her gece içmekten başka şey yapmıyorum, Günahsa bana yer kalmadı defterde revamı uzun cezalar,isyansa hakkım artık kaybedecek ne varki! Alacağım var elbet Tanrıdan mutsuzluğum,yalnızlığım hep ondan…..Sahipsiz kaldım dost nedir ki unuttum kala kaldım dört duvar arasında hayal bile kalmadı düşün, oynaşırken yalnızlığımla arıyor bu gözler seven bir yari, eli elimde gülerken gözlerinin içine kendimi görebilmek tek arzum. İnancım kayboldu, adaletse oda yok hepsi terki diyar eyledi sanki adresi bulamazlar,hevesim kırıldı depresyon sendromu yaşıyorum. Yaz: 30/04/2011
119
Saçlarında bir rüzgar esintisi yağmurları kucaklıyorum ıssız zamanların ihanetlerine her adımın sonrası yazılıyor hanene ve seni düşüyor takvimlerdensıcak iklimlerin savruluşuna tanık oluyorum bu cinayet kimsesizbir yıldız düşüyor bir yıldız üşüyor ayaza vuran kapıların çıkmazında
34
Öte... Bir gül var içimde, o gül ki; içimde binlerce gamlı bülbül öte Bir aşk var içimde, o aşk ki; benden binlerce özlem öte Bir yâr var içimde, o yar ki; aşkta bin Leylâ, bin Şirin, bin Aslı'dan öte...S.Güler-30.7.2015
39
Sevdalarım deniz kabuklarında saklı yoksun dudaklarımda *ve hasret gecelerimde *tek kelimelik yalnızlıklarım *ve anlık dokunuşlarım *yapayalnızım yalnızlığımla*sevdalarım deniz kabuklarında saklı*sonsuzluğa değin *neredesin fırtına gülüşlüm*dokunuver yalnızlığıma *hayallerime *ve hasret anlarıma
29
Kabus Dolu Gençlik Gidişin kabus oldu Dönüşün ise hüzün dolu Yaz güneşinde başına yağar dolu İşte benim memleketim AnadoluHenüz okunmamışken bir ferman Bükülür belin kalmaz dizinde derman Arada bulamazsın edecek harman İşte benim memleketim AnadoluHele bir bak ayla güneşe Akşam olunca ondada kalmaz neşe Sağlam olur palamut meşe İşte benim memleketim Anadolu da bir köşeSağnak yağmur derede sel olur Zaman gelir akar sular durur Zannetme gençlik hep kudurur işte benim memleketim Anadoluzanapalının şiir defteri b.y
75
Fatma adlı bir meleğe.... Bu çaresizlik, bu sessizlik... Çıldırtacak beni.... İllede sensizlik... Ellerim boş geldim kusura bakma, Oysa kır çiçekleri toplayacaktım sana, Ama ben; Kapalı kapılar ardında kalan, Karanlıktaki UMUT güneşimi getirdim sana, Ben, Sana, Kimseye vermediğim, Kutsal bir emanet misali gizlediğim, Yürek dolusu sevgimi getirdim sevdiceğim.... Ama bu çaresizlik... Bu sessizlik, En kötüsüde.... Bu SENSİZLİK gelinciğim, SENSİZLİK... Çıldırtacak beni....30.05.2001
60
Çek Kateri Ben Gelirem Peşine Çek kateri ben gelirem peşine Ali meydanına varalım hele Merhametin yok mu gözüm yaşına Pire bağlı olup duralım heleAllah Allah Allah duralım hele Allah birliğine varalım heleEy müminler gerçek pirler merhaba Er rehberler gerçek erler merhaba Hazır postlar hazır yerler merhaba Zakirler sazları kuralım heleAllah Allah Allah kuralım hele Allah birliğine varalım heleAşk ile perişan Davut Sulari Muhabbeti baldır kendisi arı Hazreti Ali'nin sın zülfikarı İnkarın boynuna vuralım heleAllah Allah Allah vuralım hele Allah birliğine erelim hele
82
Unutmaa.. Beni bana bıraksana Yüreğimi ateşlere atma Sevgin bende kaldıya sen olmasandaAşka gönül vermeye Cesaret edip sevmeye Gücüm kalmadı yar sensizligegözden geçir aşkını beni nasıl kandırdıgını ahımı aldıgını unutma unutma yaşayacaklarını
31
Vatan Sağolsun Benim dertli Anadolum Nesuyun var nede yolun Yanıyorlar oylum oylum Diyorlar vatan sağolsun Yaylaya konar göçerler Tırpanla ekin biçerler Yıllarca zulüm çekerler Diyorlar vatan sağolsun Vatan milleti severler Bu vatan bölünmezler Uğrunda Şehit düşerler Diyorlar vatan sağolsun Bozkırın Kahramanları Böldürmez onlar vatanı Al bayraklı mezarları Diyorlar vatan sağolsun
50
Hercai& Kardelen Bilir misin hercaiyle kardelen Ne yaşadı, niçin ayrıldı birden, Hercainin vefası yoktu zaten, Kardelendi asıl vefayı seçenHercai bir alımlı menekşe Yazın açar binbir sevinç ve neşe Esasında hep aşıktır güneşe Kışa kalmaz, ayaz büyük endişe.Kardelen ki yanlız ve nadidedir. Sözü dilde değil, hep kalbindedir. Vefası tüm kainat kadar nadir, Alemlerin sahibi Rabbinedir.Kardelen mi hercai mi bilinmez, Unutma ki herkes oynar rolünü Rabbe sığın, hoş tut güzel gönlünü, Tek dileğim, hiç koparma gülünü, Kalbe düşen o bir damla silinmez...
80
-Günlüğümden-3- GÜNLÜĞÜMDEN-3 Slov bir radyo açtım Tutku.Şu bilgisayar,harika bir şey.Radyo dinle,film seyret.Herşeyi yapabiliyorsun.Şimdi,Zerrin ÖZER,”O YAZ’I”söylüyor.Sevdiğim sanatçılardan birisidir.3-4 yıl önce,Rumelihisarındaki konserine gitmiştik.O kadar çok merdiven vardı ki.Merdivenler,hep başımın belası olmuştur.Gerçek yaşamda,engelliler hiç düşünülmüyor.Herşey,şimdi sağlıklı olanların hakkı.Rumelihisarındaki o merdivenleri nasıl çıkıp-indim? Bir ben bilirim bir de,benimle ilgilenenler.Hadi orası,tarihi bir yer.Ya diğer yerler? Yollar-bina girişleri.Salt,çözümlenebilir sorunlar nedeniyle,hemen her şeyden mahrum bırakılıyoruz.Hadi ben savaşımcılığımla,zaman zaman,aşıyorum bazı sorunları.Ya diğerleri? Rumelihisarındaki o merdivenlerden beni çıkarırlarken ve indirirlerken,o insanların yorulmalarına çok üzülmüştüm.Oraya gitmeyi,neyse ki ben istememiştim.Zaten gideceksin dediklerinde,şaşkınlıkla bakmıştım yüzlerine.Ama çok ta sevinmiştim.Zerrin ÖZER’i çok seviyorum.Ve bizi çok güzel bir yere,sahnenin tam karşısına oturtmuşlardı.Aramızda,iki-üç metre ancak vardı.Değdi onca güçlüğe.Tüm coşkumla ve hüznümle,sesimin olanca gücüyle,eşlik etmiştim şarkılara.Kitaplarımı götürmüştüm.Zerrin ÖZER yanımdan geçerken, çağırdım.”Size bunları verebilir miyim? ”Dedim.”Bunlar senin mi? ”Diye sordu.Evet deyince,sımsıkı sarıldı,”ölürüm sana.Hadi bir şiirini okuyalım.”Dedi.Seçtiğim şiiri okumaya başladı.”Benim kör gözüm görmüyor,sen oku deyince,tamamen rahat,okumuştum şiiri.O anlarda,ben fark etmemişim.Ama tüm tv kanalları,fotoğraf makinaları bana çevrilmiş.Şiir bitince,öyle bir alkış koptu ki,şaşırdım.Ben nerede olduğumu unutmuştum.Binlerce kişi beni dinlemişti ve alkışlıyorlardı.Ellerimi kaldırdım ve salladım.Bazıları,biz de kitap isteriz diye bağırdı.Yanımda yok,gelinde alın demiştim.Bir anda,gecenin yıldızı oluvermiştim.Birçok kişi yanıma gelip,beni kutlamıştı.Kardeşime çektiğim mesajı anımsıyorum.BEN HER ZAMAN YILDIZIM.Evet demişti.O gece çok güzeldi.Bak Tutku,bir şarkıdan nerelere gittim? Sanırım,ondan bir yaz sonraydı.Harbiye açık hava tiyatrosunda,Kıraç’ın konseri olduğunu okumuştum.Buradan götürülmeyi sağlayamamıştım.Ama arkadaşıma yalvarmıştım.Kardeşim ve arkadaşları da gidecekmiş o konsere.Şehrin bir ucunda o,bir ucunda ben.Kardeşim götüremezdi.Gece dönmesi,çok zordu.Annem,bilet paralarımızı vermişti.Arkadaşımla gittik.Beni en arkaya oturtmak istediler.Hiç gitme daha iyi.Hayır,ben arkaya gitmem.Beni aşağı indireceksiniz diye,kesin bir direniş gösterdim.Çünkü,zaten yardım edecek iki arkadaşım vardı.İki kişi daha olursa? Uçururlardı beni.Kızdım da.”Niye rampa yapmadınız? Bizim hiçbir şeye hakkımız yok mu? ”Diye.Direnmek,cadı olmak,çoğu kez işe yarıyor Tutku.İndirdiler beni.Yine en güzel yere oturmuştum.Kıraç’la bir-iki metre vardı aramızda.Önümde kimse yoktu.Beni görünce,sık sık benim tarafıma gelip söyledi şarkıları.Aramıza inmedi Kıraç.Arkadaşıma söyledim kitabımı ve mektubumu vermesini.İşaretle kitabı gösterdim.Kıraç’ta işaretle,bana mı? dedi.Başımı salladım.Verildi kitabım.Onca yoğunluğunda,okudu mu? okumadı mı bilmiyorum kitabımı ve mektubumu? O konseri de,büyük bir hazla izlemiştim.Tutku.Asıl gitmek istediğim:Klasik müzik konserleri.Ama bu zevki paylaşacak ve benimle ilgilenecek bir arkadaşım yok.Ben,en çok klasik müziği seviyorum.İki kış önce,bir konsere bir sürü telefon görüşmesi sonucu,biletsiz bile gidecektim.Ama,götürecek kimse bulamamıştım.Çok üzülmüştüm.Sosyal hayatı,katılımcı olmayı seviyorum.Madem üretebiliyorum.Bu,en doğal hakkım.Görüşürüz Tutku.Yaşamla savaşımım,hep sürecek Nilgün ACAR 23. 09. 2008
353
Kutlama - Mustafa Kemal Atatürk ** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan 19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize Kutlu Olsun...**
27
Dövün Ben ölünce etsin dostlarım bayram; Üstüste tam kırk gün, kırk gece düğün! Açı doyurmaksa kabirde meram, Yemeğim fatiha, günde beş öğün.Hey gidi, gölgeler ülkesi dünya! Bir görünmez şeyin gölgesi dünya! Boşlukta ayrılık bölgesi dünya! Bu dünyada yeme, içme ve dövün!(1972)
41
Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar Atalarımızın çok güzel bir atasözü vardır. Evet, çok büyük bir atasözü 'Cesaretin bittiği yerde esaret başlar.' diye. İşte bu söz, çok açık bir şekilde insana büyük bir mesaj veriyor; yani kısaca bizlere cesaretiniz yoksa, toplum, ülke, devlet, birey olarak o zaman siz esaret altına er veya geç girmeye, sömürülmeye mecbursunuz diyor. Dikkat ederseniz 'cesaret' kelimesinde 'esaret' kelimesi de gizlidir. Cesaret, Yüce Allah'ın insana bir rahmeti ve lütfudur. Cesaret, rızkı genişletir ve insani rahata kavuşturur. Cesareti olmayan insanlar, bunu bilemezler.Bugün; vizyonu, hedefi, projesi, kendi fikirleri olmayanlar bu dünyadaki bütün insanlar ve bütün devletler için geçerlidir, yarının sömürge olma yolundaki adaylarıdır. Cesaretli yaşamak, onurla yaşamak demektir. Cesaretsiz bir hayat, her gün esaret altında inlemektir.Günümüzde sömürülen devletlere söyle bir bakınca, cesaretten yoksun oldukları hemen gözlemlenebilir. Dünyada insanlar, bazı gerçekleri görebilmek için öncelikle kendilerini çok yönlü yetiştirebilmeleri gerekir. Tek taraflı eğitim ve düşünce sistemiyle insan, olayları tek taraflı görebilir ve yorumlar. Bunun icindir ki herkesten dünyada olup biten olayları ve gerçekleri kavrayabilme yeteneğine sahip olmasını bekleyemeyiz. Ancak hedefi bilen ve görenler, hedefe doğru gidebilirler.Winston Churchill'in bu noktada bir sözü vardır: 'Doğru ve doğrular, o kadar kıymetlidir ki sadece bu sebepten dolayı etrafları yalanlar ile örülmelidir.'Şimdi günümüzde kendine güveni, cesareti olmayan ülkelerin nasıl dünyada diğer ülkeler tarafından sömürüldükleri apaçık ortadadır. Aslında her şey, cesaret ile başlar ve dediğimiz gibi; 'Cesaretin tükendiği yerde esaret baslar.' Fakat cesaret, bilmek ile elde edilir. Cesaret, öyle sıradan bir olgu değildir. Bilen ve kendilerine güvenen insanlar ve devletler, cesaretli olurlar ve tarihe adlarını, altın harfler ile yazdırırlar. Cesareti olmayanlar ise cesareti olanlara bir ömür boyu hizmet eder dururlar.Size demek istediğim, kısaca her nerede olursanız olun, sadece cesaretli olun.Selam ve Dua ile
276
Öğrendim Bulamadım kâğıt ile kalemi Kömür ile yaza yaza öğrendim Çarpmayı, bölmeyi, tüm problemi Parmak sayıp çöze çöze öğrendim.Derdimizi anlatmazdık kadıya Çamsakızı idi büyük hediye Koyun terslerini abaküs diye İpliklere dize dize öğrendim.Ne Antalya gördüm ne de mersini Yaylalarda aldım tatil hırsımı Haritasız coğrafyanın dersini Ova bayır geze geze öğrendim.Dilbilgimiz ana hattan şaşmadı Din dersimiz ayaklara düşmedi Geometri hiç haddini aşmadı Çöple yapıp boza boza öğrendim.Aile bilgisi değer taşırdı Zamane en fazla buna şaşırdı Bazıları kimliğini düşürdü Ayağımla eze eze öğrendim.Tarih dersi güç verirdi millete Kimse boyun eğmez idi illete Özümüzden bağlılığı devlete Meydanlarda toza toza öğrendim.Türkçe ile düştük türlü gaflara Yurttaşlık bilgisi kalktı raflara Ahmak derler Ahmet gibi saflara Hislerimle seze seze öğrendim.
114
Nerden Çıkarıyorsun, Asker Nerden çıkarıyorsun, asker seni sevmediğimi, aynı değil miyiz ikimiz de, sen de, ben de. Sen yoksulsan ben de yoksulum işte; sen halktansan ben de halktan gelmeyim; nerden çıkarıyorsun öyleyse, asker, seni sevmediğimi? Ama unutuyorsun bazen, benim kim olduğumu; sen değil miyim ben, söylesene, sen nasıl bensen, ben de senim. Kin tutacak değilim ya bu yüzden sana, asker; aynı kişiysek ikimiz eğer sen de, ben de, nerden çıkarıyorsun, asker, seni sevmediğimi öyleyse. Karşılaşıyoruz birbirimizle aynı sokakta, aynı yolda, omuz omuza, seninle ben! Aramızda kin yok, düşmanlık yok, biliyoruz nereye gittiğimizi, ikimiz de, sen de ben de... Nerden çıkarıyorsun asker, seni sevmediğimi öyleyse!
104
Tenakut Doğar iken ağlıyor istisnasız her insan Ağlıyor ağlayacak insan doğduğu zaman Aksine gülüyorlar ana baba akraba Bebek mi aile mi kim haklıdır acabaAğlayan bebek haklı çünkü geldiği mekan Fanidir vefasızdır adeta olur zindan Onun için ağlıyor onun içindir bu yaş Biliyor ki sonunda kefenlenecek bu başÖlür iken haliniz doğmanızla zıt olsun Ağlayan o iki göz ölünce güleç olsun Ölür iken ağlayıp feryat etmeyin sakın Yoksa cennet cehennem cehennem olur yakın
71
Vasiyet 9 Nazım Hikmet  Nazım Hikmet Toplumcu düşünceli, Soyalistler yanlısı Nazım Hikmete derler ‘Stalin hayranlısı’ Babası ittihatçı, anası ressam hanım Selanik’te yaz günü dünyaya geldi Nazım Galata Lisesinden sonra eğitim gördü Değişik maceralı aşklı bir hayat sürdü Askerlikte bir teşvik yüzünden mahkum oldu Affedilince kaçtı, yolu Rusyada buldu Moskova’nın muhteşem görünüşüne kandı Ta ölünceye kadar vatan közüyle yandı ‘Ülkemden ayrılmakla hata ettim’ Diyordu İtirafını halka söylemek istiyordu Nazım oğluna dedi ‘Seni ben Memet yavrum ‘Kominist Partisine emanet ediyorum ‘Moskova’da ölmeden Türkiyede ölseydim ‘Koca bir çınarın altına gömülseydim Bin dokuz yüz altmış üç günü Rusyada öldü Kızlar manastırında mezarlığa gömüldü.
100
*Dünya Dünya* Dünya dünya fani dünya Herşeyiyle yalan dünya Gurbet elde azar azar Ömrümü çürüttüm dünyaDünya dünya fani dünya Gaflete daldırdın dünya Gerçekleri unutturdun Bizleri uyuttun dünyaGurbet elde azar azar Ömrümü çürüttüm dünyaBu dünyadan göçer iken Herşeyi alırsın elden Yedi metre bezden başka Hiç bir şey vermeyen dünyaGurbet elde azar azar Ömrümü çürüttüm dünyaUyan Aydoğan sen uyan Ölüm gerçek dünya yalan Varmı ki hiç baki kalan Oyalar bak seni dünyaDünya dünya fani dünya Herşeyiyle yalan dünya Gurbet elde azar azar Ömrümü çürüttüm dünya Erzurum Zernişan Aydoğan
86
Sürüp Giden Yaşam... Düş gördüm dünden buğüne Sürükledi heybemi yüregimiÇocuğum oldu benliğimden Sevinç koydum adını sendenŞehirler korkuttu sevinçlerimi Nedensiz gittim ufuklarımaBir keder bir sevinç düşlerim'de Düştüm yola güzel duygularla Sürdüm adımlarımı yaşamaYankılarda uyandım düşlerimden Çareler ummadım dualarım'da Yaşadığım benden duygularımdanSensizlik acıttı canımı cananımı Yaktı bağrımı ve duygularımı çaresiz Geceyi aldı gözlerimden bir parca sevinçSahipsiz ellerimde kaldım yaşımla Yürüdüm yollara son umutO benim son sevincim sevdigim...
65
eZber boZan az şekerliyim kaç zamandır bildiğin tadsız tuzsuz gecelere dargın gözlerim uykusuzbu masalın elmaları olgunlaşmadı daha düşmedi dalından döneceğin günü bekliyorum göç yolundan ilk gün gibi aynı yüreğimde aynı heyecan haydi acele et ezber bozan geç olmadan29.06.2010
38
Kördüğüm Hiçbir veda gürültüsüz olmaz .. Ya kanadın kırılır... Ya yüreğindeki acı bağırır... Çığlığındır gecenin sen'li vakitlerinde Sessiz olan nedir bilirmisin? Veda edememektir.... Düğüm düğümsündür Çünkü... Ah be adam !! Hiç uğraşma bana kördüğümsün...
34
Düşlüyorum Bir gökyüzü düşlüyorum, yeryüzü kadar y a k ı n Bir yeryüzü düşlüyorum, gökyüzü kadar t e n h a Bir yaryüzü düşlüyorum, yeryüzü kadar y a k ı n gökyüzü kadar b ü y ü k! 26.o7.o4 / 18:10
41
Engel Hani dışarı çıkarsınız, Denizden, nehirden, akıntıdan, Ana rahminden çıkar gibi Dışarı! İçinizde o tatlı endişe, Işığa, özgürlüğe Tatlı bir kayboluşa dair Sonra ama bir sızı hissedersiniz Göbeğiniz çekilir Etten ilmik ilmik düğümlenir bağlarınız İnsana dair.
36
Sana Verdiğim İsimler sana verdiğim isimler, tuz gölüne benziyor sevgilim gözlerinde balıkçıllar geziniyor, martılar havalanıyor yüzünde avucumda kum tepeciğidir göğüslerin, sıcaklığı çöle benzeyen konya'dan sonra ereğli yolunu süsleyen dirençli akasyalara sen olmasaydın niğdeler'e yozgatlar'a yolum düşmezdi boğazlıyan'dan geçmezdim sözgelimi, kar altında kalmazdım kayseri'de sevgilim, sevdikçe karşı çıktım savaşlara, insanın insanı sömürmesine, haksız ölümlere karşı çıktım seninle ben hâlâ küresel isimler arıyorum sana, sevgilim aşkımıza uyacak, senin o ak saçlarına yakışacak ipeğini saracak yüreğime. Ahmet Uysal Kum Dergisi Ocak 2002 sayısı
80
Söke-ağaçlıda Edebiyat Şöleni Edep ile yatan kalkar edeple Ağaçlıya gelin görün arkadaş Ağaçlı arkadaş şair ediple Ağaçlıya gelin görün arkadaşAydın dan söke ye ağaçlıya bak Okur yazar isen sende bir mum yak Şair şiir yazsın ver hemen ayak Ağaçlıya gelin görün arkadaşYeşil koyu gölge ceviz yaprağı Yeşil çimen halı gibi toprağı Ağaçlı kuruyor herkesle bağı Ağaçlıya gelin görün arkadaşBu gün ağaçlıda yapıldı şölen Ağaçlı halkıydı şenlenen gülen Bir lokma ekmeği ikiye bölen Ağaçlıya gelin görün arkadaşGürsoy da yazıyor o gördüğünü Edebiyat ile sen gör düğünü Oku yaz sende çal o düdüğünü Ağaçlıya gelin görün arkadaş 07.05.2017
96
Can Mehmedim (Askerim) Basmadık yer bırakmaz Mehmedim. Vatan, millet, namus bekler Mehmedim. Yağmur, çamur, kar, dolu demez Mehmedim. Bu şevk ve heyecanla nöbet tutar Mehmedim. Mehmedim makamın cennet olsun, can askerim. Geride,anan baban, yarin,yavrun, belki sevgilin bekler. Nöbetler tutar, potinleri, kepi, elbisesi çamura batar. Vatan borcu, bayrak, namus borcu, can borcu der. Gelecek tehlikelere, tereddütsüz canını siper eder. Bu şevk ve heyecanla nöbet tutar Mehmedim. Mehmedim makamın cennet olsun, can askerim Bilir ki şehit olursa bu yolda, makamı cennetliktir. Onun için cennet, ulaşabileceği en büyük mertebedir. Bu şevk ve heyecanla nöbet tutar Mehmedim. Mehmedim makamın cennet olsun, can askerim.2006-Adıyaman
99
Vatan Satma Korkusu Üzerine Vatan Satma Korkusu ÜzerineHiçbir şeye benzemez vatanı satma korkusu Birden öldürmez seni Bir karabasan gibidir gecelerinin huzursuzluğunda Açlıktan ölen çocuklar evinin camlarını kırdıklarını hissedersin geceleri Sen bir amerikan kornetinin V.I.P. koltuklarında kısa etekli hostesler hakkında düşler kurarken, Soğuk silahını zeytin gözlü yârinin yerine koyarak sarılan hırka yeşili gömlekli gencin gece seni boğazlamasıdır vatan satma korkusu… Vatan satma korkusu devamlı darağacını düşünmektir Parselleyip sattığın vatan toprağınla birlikte Avrupa’nın birinci sınıf otellerinde pazarladığın çiftçinin emeğini sormasıdır… Mussolinni’ye sor o anlatsın sana bu korkuyu İdama giderken nasıl yalvardığını gözlerine sor Mussolinni’nin Nasıl haykırdığını… Hitler’e sor neden silahını başına dayadığını…Vatan satma korkusu hiçbir şeye benzemez İşçinin cebinden alınan parayla yapılan fabrikayı “babamın malı” diyerek satmaktır Vatanı satmak… Okulda ölen çocukların naaşlarına bakamamaktır, yok saymaktır Tiner tutuşmaktır sokaktaki kimsesiz çocuğun eline Hırsızı affetmektir Emeği çalmaktır vatanı satmak Şehidin cebinden parasını çalmak, kanıyla politika yapmaktır Sarıklı şeyhlerin ve Türbanlı kadınların ardına saklanmaktır vatanı satmak… Peşkeş çekmektir vatan malını ecnebiye Küfretmektir çiftçiye…Uyarıyorum sizi! Menderes’e sorun vatan satmak korkusunu Giderken darağacına “ben ne yaptın diye” ağlamasını…Vatan satma korkusu it gibi öldürür insanı Korkudan aynalarda çöp gibi bacakları elleri sıtmadan yaralanmış karınları açlıktan davul gibi şişmiş çocuklar görmektir… Bit kapmadan daha kundağında açlıktan ölen çocuklar görmektir… Oğlunu kızını karısını ve kendini olimpiyat meşalesi gibi yakan babanın hesap sormasıdır… Kasabın tezgâhta kurtlanan etini bırakıp satırını sizin için bilediğini bilmektir… Uyarıyorum sizi! Vatan satma korkusu hiçbir şeye benzemez Vatan satma korkusu üç beş papel için düşünmeden attığın imzalarla haklarını, emeklerini, geleceklerini sattığın milyonların gırtlağına sarılıp seni it gibi boğarak öldürmesidir…Murat Gevrek (10.04.06 İzmir)
256
Kurulmuş. Kurulmuş yerde attığım adımlar. An gelir gecede an gelir gündüzde. Bu günde geçiyor bende böyle. Bir tutku var içimde onu düşledim. Însanlığı bol gözü tok tutkular. Pervane eder beni bu tür uğraşlar. Düştü payıma ağır olsada yüküm. Sadece birazcık dalgın düştüm. Çünkü çok yitirdim benden gidenleri.!.
47
Ucube Yönetim ‘Asker uzak dursun politikadan! ’ İşte senelerdir uzak duruyor, Ama bu sefer de politikaya Başka birileri burun sokuyor.‘Herkes kendi işine baksın’ dendi. Cemaatin işi politika mı? Çok partili ülke yönetiminde Cemaat adında bir parti var mı? Birisi hariçten gazel okuyor, Ötekisi tehdit ediyor onu. Birbirinden farkları yok aslında. Neye yarar kavgalarının sonu? Gerilik denince hiç kızmasınlar. Geriliğin bir türü de bu işte: Aylar ve yıllarca yerinde saymak İşe yaramayan çekişmelerle.Ucube bir yönetimin elinde Bakın ne duruma geldi ülkemiz. Asker karışırken politikaya Hiç de böyle değildi hallerimiz.Çünkü askerimiz ilericiydi, Atatürk’ün mirasçısıydı çünkü, Geçip gitmiş köhne bir çağa değil, Yeni yarınlara dönüktü yüzü..
103
Karanlık Oda.. Bitirdin işte istediğin oldumu mutlumusun dergibi bakar oldu hayallerin artık yüzüme duvar köşelerine yığıldım üşüyorum buz tutmuş ayak parmaklarım ve titriyor bedenim karanlık odadayım çok korkuyorum kulağımda yalvarışlarının çığlıkları ellerimle tıkıyorum açmaya korkuyorum gözlerimi ya alay eden bakışlarınla çıkarsan karşıma korkuyorum işte açmak istemiyorum gözlerimi orada öylece ölmek sonsuzluğa göç etmek istiyorum..
54
Belki de Sen mevsim normallerinin altında bir sağanaksın Belki de sen mevsim normallerinin altında bir sağanaksın Sana olan tutku sana olan aşk belki de geçicidir Hayallerin uç noktası olman da kazara bir eser midir bilinmez Tek bilinen senin bilmediğin Bir bilinmeyen denklem karmaşıklığıyla duruyor karşında.Belki de sen mevsim normallerinin üstünde bir sağanaksın...
52
Gör Ne Eder O Tutku Büyük bir yalancıdır kim derse aşk’a yalan Bir gün aşka düşersen gör ne eder o tutku! Yıldırım gibi çarpan, savurup yere çalan Yok bunda yalan dolan gör ne eder o tutku! Bulduğu yere konar aşkın gözü kör imiş Düştüğü yeri yakar adeta bir kor imiş Tatmayan ne bilecek bir bilse ne zor imiş Aşığı derde salan gör ne eder o tutku! Gözle görülmese de mümkün değil inkarı Öyle bir ateştir ki yakar bile hünkarı Dış ardan belli olmaz gönüldedir çıngarı Ömürden bir pay alan gör ne eder o tutku! Elle tutulmaz ancak aşk yaşayan varlıktır Tecrübesi acılı, tatmak bahtiyarlıktır Onunla hissedilir onsuz gönül darlıktır Sevgidir arda kalan gör ne eder o tutku! Der BOZÇALI sevenler ne usanır ne bıkar Kimini mecnun eder çöllere atıp yakar O öyle bir cevher ki o girer akıl çıkar Mutludur onu bulan gör ne eder o tutku!
147
SAKARYA'ya LAYIKMISIN! (ALLAH BELANI VERSİN!) Tok gönlümü ac eyledin Allah belanı versin! Gözlerimi dünya bürüdü Allah belanı versin! Bilmezdim yalan nedir Görmezdim güzel nedir Çekmezdim dert nedir Allah belanı versin! Sen hayallerimde güzeldin Herşeyimsin baharımsın derdim Ah ulan bir gelsen derdim Allah belanı versin! Bekledim geceler boyu Uyku haram gözlerim dolu dolu Ah be sevdiğim bulamadın aşka giden yolu Allah belanı versin! Benden uzakta mutlumusun Yalan dostlarına doğrumusun Sakaryama layıkmısın Allah belanı versin! Sakaryada yiğit vardı Adam vardı yürek vardı Şimdi sakaryam sanamı kaldı Allah belanı versin! Duygularım vatandı Doğrularımdan bu kaldı Hayatıma gam kattın Allah belanı versin! Gidiyorum uzaklara Dönüşüm hak ola Ben ölmedim daha Allah belanı versin! Ecel yakın insana Hak aşık insana Hadi uyansana ağa Allah belanı versin! Bu yazgı bana mı? Gidene ağlamak bana revamı? Bende ki bu ben sana belamı? Allah belanı versin! Rüya gördüm an oldu Sensizlik haram oldu Gidişin can aldı Allah belanı versin! Anam sormuyor halimi Yarim bilmiyor beni Her acım henüz cok yeni Allah belanı versin! Gönül kopamıyor senden Nereye gittin habersiz aniden Gelmez ki benden başka bir ben Allah belanı versin! Unutulurmu damardaki kan Unutulurmu yürekte alevlenen volkan Benim hala sana akan Allah belanı versin! Yokum gayrı bu bedende Ruhum senindir sen istemesende Kör bir aşığım sevmesende Allah belanı versin! Beklesemde senden bir haber Bilirim varlığın yokluğundan beter Ne yapayım bu gönül hep sana gider Allah belanı versin! Hayat ya bu! kışta gelecek, Yazda gelecek Gül actığında dermanda gelecek Bu gönül seni elbet silecek Allah belanı versin! Benim aldıklarım senin olmalıydı Senin vermediklerin bende olmalıydı Bu fırtına bu şekilde son bulmamalıydı.. Allah belanı versin.! belan bensem eğer....
267
Küp Der kabım gemi gibi Geminin kavi dibi Kim dese gemin ufak Peki der agop abiGel gör ki bir küp kabı Kübünde yemek tabi Der yemek odda pişmiş Yemeği yemiş nebiBak kübe agop peki İçinde yemek koku Yemeği kübey yapmış Gözetir hep hukukuKarışır söze haham Der ki bu benim saham Haham yemeği tadar Der bu aş yakup taamAgop der bulak rahip Anlatsın aşı yeyip Rahip ol garip aşı Yer söyler bu aş gaipDediler bulak kamı Anlatsın kübün tamı Kam söyler yabgu demiş Humay kuş onda çimiDerler ki hakem bulak Olmasın solak çolak Ol hakem ne der ise He diyek malak malakFaruk Bakuri
102
Uzaylıdan Korkulmaz 7 Yine de dikkatli ol saldırabiliyorlar, Sen zarar vermediysen pek de ısırmıyorlar… Hani biz uyaralım, uyarmadı demeyin, Barınaklar dolmuş taşmış, uzaylıları sevin… Her evde beslenilen, çok tür uzaylılar var, Ona yemek verirsen, elini, yüzünü yalar… (2000)
38
Sürüp giden Sürüp giden I Gül de çevirdi yaprağını Arkası boş Yazık geç kaldım II Ah! Benim kırılgan korkularım O denli hiçbir şeyle doluyum ki Savaş yetimi çocuklar gibi Savrulup gideceğim birazdan III Seni böyle arkanı dönüp gittiğinde seviyorum Suların ayak izlerine basarak dönsen, yürünecek ne çok yolun var Dönsem Her şey altüst olacak IV Gözlerin bir şeyler anımsatıyor bana Şüphem yok! Gece bastırdı F tipi bir hücrede yüreğim Asi iklimlere başladı başlayacak Yasak koyma güneşime V Sahi ben neye geç kaldım Herkes bir şeylerden dönerken VI En büyük savaş aşktır, dediydi bilici Erler ölür Büyük törenlerle gömer onları paşalar VII Hangi bakışınızdı sokağımızdan geçen Gecenin ipinde asi kelebek Çözer, bağlar saçlarımı Işıklar büyür Üşenmem bütün iklimleri denemekten Giden bir tren için bu şiir yeter Bütün virajlarını dolandım ayrılığın Tünellerinden geçtim, ıslandım Ne çok beklemişim gidişini yeniden -Siliyorum parmaklarımdan uzun merhabaları- Kendime izin verdim günlerden Salı Çocuklar büyüttüm Kuşlar sağalttım tüneklerde Yine de tedirginim bir şeyleri incitmekten Aşk-sız-lık aşk-sız, aşk Bu bakışınızdı en çok sokağımızdan geçen Vapurlar kadar deniz Sait Faik kadar İstanbul VIII Yağmur başladı yeniden Denemediğim bir saçak altı olmalı IX Seni yitirdiğim kentte buldum Oradaydın Yanıtsız sorular susuyordun Konuşsam her şey altüst olacak X Cumartesileri açan anneler gibiyim Bütün renklerim siyah Ve giderek daha yalancıyım Gözlere batan çalıyım giderek Körebe! XI Hep aynı gölgeye sığınıyorum Büyümüyorum iyi ki Hiç şansım kalmayacak XII Ara sıra denekten ne çıkar Kırın tüm aynaları Yüreğinizde ağlayan çocuklar sussun Size çirkinlik yakışıyor XIII Bir yağmur bırakın ellerime, demem Susmayı öğrendim Islak, ara yaşamlarda Kirli ve eğreti Bütün sevdaları denedim Sobe! XIV Ah! Benim kırılgan umutlarım O denli hiçbir şey istiyorsun ki Yakışmıyor gittikçe büyüyen yaşıma kalbim payına ne çok susmak düşüyor XV Ne zamana dek sürer sanıyorsun Nefesi tükenir acıların da Ara sıra söylenen kent şiirleri gibi Başıbozuk sokaklarda Tükense de gençliğin XVI Ah! Benim kırılgan sevdalarım ben buyum, uzağa gidemem ki... XVII Bir otobüs nerede durur, bilmiyorum sana ve iklimlere dönerken Beklesen duraklarda Her şey altüst olacak XVIII Kalbim, payına ne çok sevda düşüyor XIX Hiçbir kafesin teli olmadım Cinayet işlemedim aşklarımla Dolunaylardan sona Sustum ve kaybettim XX Sana çektiğim sınırları aşk ihlal etti Bundandır gözlerimizde patlayan mayın Patlamasa her şey altüst olacak XXI Her okyanusu sen sanardım Kulaçlarken yaşamı Dalgalarında Bütün aşklar kırıldı Seni sevdikçe ihtiyarlıyorum XXII Geldim ve Sana dair ne varsa bıraktım Gece vakti kapına, Bir tren gibi taşıdım yokluğunu Gitmeliyim Bütün sitemlerim avuçlarımda Nasılsa yine bir kuş beslerim XXIII Ve bir gün Yeni yarışlarına başlarken atlar
409
Kırmızı Kalem Benim kırmızı kalemim var üstü kapalı Yalan yanlışa koşma ödersin bedeli Çekersem üstüne kırmızı kalemi Uzar görüşmemiz mahşere kadarKullanırsam kırmızı kalemi yazık olur Eş dost akraba biri birine hasret kalır Şu geniş dünyada yerin dar olur Uzar görüşmemiz mahşere kadarİnsanı sev yaratandan ötürü Dost akrabaya yönel olursun ünlü Duydunmu kırmızı kalemin anısını Uzar görüşmemiz mahşere kadarDayı hala bacılar hoş görü alalım Akrabalarla kopuk olmayalım barışık olalım Balcı babanın kırmızı kalemine takılmayalım Uzar görüşmemiz mahşere kadar YAZAN ÖĞRETMEN SERACETTİN BEYAZ (BALCI BABA) 7,2,2007
84
YÜKSEKKALDIRIM Yüksekkaldırım'da şarkılar nöbet tutar nöbeti tutar kötü kadınların o kadınlar iyi midir kötü müdür bilinmez gider gitmez Galata Kulesi başka bir ile biriyle mi gitti derler o kadınlardan ceneviz'e                    deseler- -de bakir midir bakire midir bilinmez.
37
Allah Allah Allah deyince ellerin titrer solar benzin Allah Allah deyince uyuşur vücudun dolar gözlerin Akar damla damla yaşlar inler dağlar taşlar Allah Allah deyince çarpar kalbin Allah Allah deyinceuyuşur bütün bedenin Bilirsin odur seni yoktan var eden
38
Zalimlerin Mekanıdır Bu dünyanın ben gerçeğini görmüşüm Tilkiye aslanı boğdurur gider Dünya var olalı böyle gidiyor Zalimlerin mekânıdır bu dünyaZalimleri baş komutan yapmışlar Çıkar için çoğu ona tapmışlar İnsanları sömürüp servet yapmışlar Zalimlerin mekânıdır bu dünyaZalim sürüleri birlik gezerler Nerde getirim varise onu sezerler Ranta konmak için komplo düzerler Zalimlerin mekânıdır bu dünyaATEŞOĞLU Zalimlere katılma Üç günlük dünyaya dalıp satılma Adaletten ayrı safa katılma Zalimlerin mekânıdır bu dünya
68
Aşk Gölü Damlaya damlaya göl olur derler Olur olur ama Gözyaşı damlalarıyla olurmu Zor bir şey gibi geliyor değilmi Bir kolayı var tabiyki Delicesine sevmek ve sevilmek Sevdiğine kavusabilmek için Gözyaşı damlaları dökmek İşte o zaman göl olur Adıda aşk gölümüz olur
42
Kars Kalesi'ndeki Bayrak Bir bayrak dalgalanıyor Kars Kalesi'nde, Karabekir Paşa'dan yadigar kalmış. Bir bayrak ki, günün her saatinde, Hudut boylarına renk salmış.Gün görmüş; ufuklar boyunca Şafaklar gibi dalgalanmış. Bir bayrak ki, gölgesinde yaşayan Toprak vatanmış.Huzur almış fetih yıllarından, Yüksek burçlara çekilmiş. Bir bayrak ki, yalnız milletimin Alnından öpmek için eğilmiş.Bir bayrak dalgalanıyor Kars Kalesi'nde, Karabekir Paşa'nın ruhu gibi. Bir bayrak ki, büyütmüş gölgesinde En çetin güzelliği.Emretmiş, mağrur ve sakin! Mavi göklerin kızıymış. Bir bayrak ki, kaderin sustuğu yerde Zaferler alın yazısıymış.Budin'de yaşamış bir zaman, Viyana'dan sesi gelmiş. Bir bayrak ki, şehit ruhları üstünde Tanrı'ya yükselmiş.Kars Kalesi'ndeki bayrağı Taşıyan bilekler bükülmemiş. Yıllar var ki, o bayraksız Bu topraklar gülmemiş.
108
İkinci Bahar Hiç haberim yokmuş gibi Girsen rüyalarıma kapısını çalmadan Dolunaya gebe alacalı bu gece Ve yine, yine vurulsa ceylan bakışlarınla İkinci baharına boyanıp sol yanım. Usulca sokulsam yanına Afili meltem okşarken saçlarını Temmuz gecelerinden ısmarlama; Avare başım kucağında, Gözlerimden okunan mor salkım leylak, Gamzelerin bir hoş ninni tuttururken Fillizlendiğim rüya içinde rüya Ve uyansam; Sabahlarıma güneş gibi hani, Doğmamıştın çoktandır da...
62
- Yılbaşı her gün yılbaşı olsaydı keşke her gün bir yıl kadar uzun bir yıl kadar dertli bir yıl kadar güzel bir yıl kadar sevinçli bir yıl kadar artı eksi bir yıl kadar sarhoş bir yıl kadar deliher gün aşık olsaydık her gün boş vermiş ve serseri her gün bir yeniliğe kapı aralasaydık birbirimizi daha bir kucaklayıp sarılsaydık sarsaydıkyeniden düşünseydik hayatın anlamını her gün yeni bir cümle kursaydık her gün öldürseydik kör yanlarımızı elimizi yalnız bunun için kana bulayıp her gün yeni tohumlar ekip hayatın bağrına birer tanrı olsaydıkya tüketseydi hayat bizi bitmiş bir sigara izmariti gibi ya yenilenip coşup gür gözeler berraklığında yarınlara kalsaydık 28.12.2010
106
Sevgi Bulutu Sevgi bulutunun altındayım sanki; Her yanım sırılsıklam. Sevgi bulutundan yağan sevgi yağmurundan Senin sevgi suyundan içmek tek varlık amacım Tek korkum; Zamansız esen bir hain rüzgarın, Seni bilmediğim ıssız diyarlara alıp götürmesi…
34
Yılbaşı senin neyine slamiyetle şereflenen Ümmetim ümmetim diye feryat eden Ümmetini kendine kardeş edinen Ey iman eden yılbaşı senin neyinehendek uhut şavasını bayram bilen islam sancardarlığıyla şereflenen çanakkale yide kendine düğün edinen ey HAKKI BİR bilen yılbaşı senin neyinedünyada müslüman feryat ederken aç cıplak soğukda titrerken düşman çizmesi altında inleyen kardelerin varken yılbası senın neyıne
55
Unutamadığım Ay ışığının yüzüme vurması bakışlarım, Yaşamın tadını aldığım en güzel anılarım, Ben sensiz olamadım,sensiz geçen yıllarda, İnatla bırakmaya çalışıp da vazgeçemediğimsin. Keşkeler dünyamı sarıp,hayatımı ele geçirmişse, Ey ay yüzlüm şimdi neredesin...
32
Anadolu Bozkırların kerpiçten yapılıdır konağı, Delikanlının al kırmızı olur yanağı, Sürüleri koyun kuzu, at olur bineği, Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Kızılırmak coşar, sakarya coşar neşeden, Yüksekler de çam ağacı, enginler meşeden, Ankara’ya, Konya ovası bakar köşeden, Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Karadeniz şahlanır, Eğe’den Akdenize, Artvin’den gidilir, ta Hatay’a yüze yüze, Denizlerden Anadolu’da çıkarsın düze, Selam sana, ey büyük coğrafya Anadolu,Ana yurdu, Ata yurdu güzel Anadolu, Anaların bilir, ağlar sana dolu dolu, Ölümüne seven, vatansever ana dolu, Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Anadoluyu Alpaslan yaptı, Türk’ün yurdu, Dünyaya, Müslüman Türk’ün gücünü duyurdu Anadoluya geldi, ilk Türk devleti kurdu, Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Göz dikenlere sen mezar oldun, Türk’e vatan, Uğrunda canlarını verdi, kefensiz yatan, Bu toprakları sana bırakmış aziz atan, Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Rüzgarda dalgalanır sarı buğday başağı, Anadolu da beline bağlarlar kuşağı, Gözü kara, yiğittir Anadolu uşağı, Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Toprak ile uğraşır, toprağıdır mayası, Yaylası serindir, başkadır taşı kayası, Gelinlik giyer toprak, genç kızların rüyası, Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Zalime zülüme karşı acımasız serttir, Mazlumu korur, mazlumun derdi ona derttir, Vatan bayrak şereftir namustur bilir merttir, Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,01/03/2017
191
Ağaç yaşken eğilir İnsana vermeli öğüt, Ağaç yaşken eğilir. Çocuğu küçükken eğit, Ağaç yaşken eğilir.Her şeyin çaresi vardır, Zaman çabuk geçer dardır. Kart ağacı eğmek zordur, Ağaç yaşken eğilir.Küçük çocuk bir şey bilmez, Sonra elden bir şey gelmez. Büyük insan eğitilmez, Ağaç yaşken eğilir.Çocuk sana olsun namzet, Çocuk ta olsa hizmet et. Çocuğu okutup öğret, Ağaç yaşken eğilir.Yusuf sen ahu zar alma, Sakın zor durumda kalma. Bakıp sonra pişman olma, Ağaç yaşken eğilir.
73
Merhaba Nar Çiçeğim -mensur şiir- merhaba nar çiçeğim..imkansızlık ağrım...hangi düşlerden uyandın bilmem..ama ben seninle koydum başımı yastığa seninle kaldırdım...ben ancak sana kavuşursam uyanırım…şimdilik ama sadece şimdilik sonsuz bir kış uykusundayım küçüğüm...uyanacağım günü iple çekiyorum...büyük suçlar işlemişim gibi bakma bana öyle..nedeni ve sonucu ne olursa olsun bir sevmek sevmekse gerçekten asla hata değildir...aşkta pişmanlık olmaz olamaz…kendimle barışık olmam ne güzel..herşeyimi itiraf etmem...paylaşmam...gerisinde dünya beni hep sınırladı zaten..sevgimi, tutkumu aşkımı...evrensel bir ceza bu benim yüreğime...yüreğimdeki evrene..yüreğimdeki evrende bir sen varsın nar tanem…bir ölmek yasak değil bize nar tanem...gerçek aşklar asla ölmezler…uzay boşluğunda sesleri yankılanır…her sabah uyandığında yapraklara doluşan çiy damlalarını düşün…güne hevesli çocuk sevinçlerin gibi açmaya hazırlanan tomurcukları…hangi kelebek sabah dünyaya merhaba dediğinde düşünmüş ki akşama vedalaşacağını o güzelim billur rengarenk kanatlarına…sen de benim yüreğimin kanatlarısın…sana konmaya geliyorum…akşama yanındayım nar çiçeğim…yarın kalk bak pencerenden gözünün alabildiği her yer benim..çünkü baktığın her yerden ben de sana bakıyorum...dokunduğun her şeydeyim..ben de sana dokunuyorum...tek yankısı benim sesinin..ben aslında senin sesinin yankısıyım...sana o kadar yakın ve o kadar uzak...uçurumlar kıskanıyor ikimizi nar çiçeğim...yani seni ve sesinin yankısını...sana en düşkün yanardağlaşma benim...çöl tozu...kimsesiz seyyah...sensizlik tek serabım...dudakların tek vaham taş kalpli meleğim...kalbinin kayalıklarından yuvarlanıp parçalanıyorum her an...çünkü ben senin herkesinim... ben seni anlamak kavramak için geldim...kaşlarının manasını çözmek saçlarının her telinin güzelliğine kafa yormak sesinin rengini buz gibi bir su gibi içmek için geldim...fazla zamanım yok..bunun nedenini söyleyemem..bunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz...işim bu..bitmeyen acılar ancak bitmeyen aşkları doğurur...asla acıyı sevmedim..ondan yana olmadım...ama mutluluğun adreslerini hep karıştırmadık mı...şimdi hepimiz son oyunumuzun son perdesini oynar gibi birbirimize mutluluk satıyoruz...değiliz asla değiliz..olmamız gereken yerde de değiliz..o kahrolası kanun...karmaşa kaos ve tesadüf..biz hep kaybeden tarafta olduk...ama birgün şartlar bizden yana mutlaka olacak..ben buralarda olmayacağım inan ama adım aranızda dolaşacak...şiirlerimle dudağınızda olacağım...aklınızın en ulaşılmaz kıvrımlarına yağmur yüklü bulutlar getireceğim…gözlerinize dolacağım…belki bu bana son selamınız olacak…en insan selamınız…en aşk selamınız…beni o zaman yeni yetme çocuklar bile anlayacak...göreceksin…sen de çocuk değil misin…büyüdüm sanma küçüğüm…zaman bir hiç aslında…görebildiğimiz ve bakabildiğimiz ayrıntılarla büyüyüp olgunlaşıp yeşeriyoruz...aşka hazırlanmaksa başka çok başka büyük bir cesaret işi yavrucuğum..saçları nar dalı gönlümün harı...bunu kaçırdığın o 'ayrıntıyı' gördüğünde anlayacaksın..beni anlayacaksın...nerde olursam olayım gelirim üzülme..ben hiçbirşeyden gocunmuyorum deniz kızı saçlım...yaz yeşili kadar güzel bir aşk yaşıyorum...sonsuz...çok şiddetli...geçecek gibi değil..talihsiz...mutsuz umutsuz ama içten ve gerçek...bütün iğrençliklere inat onun temizliğiyle bakıyorum hayata...kimseye dokundurtmam...anlatmam...artık sana bile...belki bulutlara...çocuk düşlerimin tek kileri...seni de davet ediyorum…hoşgeldinimi tat taş kalpli melek..sana masmavi gökyüzünün akşam hüznüyle koyulaşmış yıldız çöreklerini ayırdım…ay pastalarını…gel paylaş…paylaşalım sana yatılı okul üşümelerini değil ama ağustos üşümeleri ayırdım…gel paylaş…birlikte sonsuz ürpermelerin rengini konuşalım…kan uykulardan irkilerek uyanmalardan bahsedelim..paylaşalım hayatı ölümü her şeyi…sevgili,saçlarını yorgan yapsam kimbilir nasıl bir uykuya dalarım değil mi...hiç dalmadığım dalamadığım bir uykuya.ağustos üşümelerim yiter...kokusuyla teninin...bana kollarını açar mısın..başucumda durup sana uyanmayı tattırır mısın Samanyolu kesikleriyle dolu yüreğime…kayan yıldızlarla karalanmış ömrüme çoban yıldızı gibi yol gösterir misin…tek menzilim sensin…tek mutluluk hanım…çocuklarım seni görmeyi bekliyor dört gözle…adını verdiğim pencere önü çiçeklerim…gözyaşlarımla kan emzirdiğim…şimdi sen öyle rahat kimbilir kaçıncı uykundasın...hiçbir arama bekleme yok gözlerinin ferinde.hiçbir ümit...normalden de normalsin...tüm sevgileri yaşamış da arınmış gibi...bana aşkıma tutkuma yabancısın..ama nedense sanki kendine yalancı...nedense…uzak yollara düşeceğim yakında...seni hiç kırmak istemiyorum...çıkacağım bu yolculukta bana mutluluğun lazım...senle yaşayamadığım mutluluğu sende olduğu için düşünerek sevineceğim bu bana güç verecek...o sonsuz dönüşümde…ben de olacağım değil mi sevgili...saçlarına dolaşan o toz toprak hep ben olacağım sevgili …yanakların hep bana kızaracak...seni öpsem yeryüzünü öpmüş gibi olurum...kuşların göç hüznünü bırakarak...yüreciğine…seni öpsem...ölsem...zararım yok...yüzünün her anını beynime çizdim...ölmem artık...özledim aşkımın aşkı.....
548
Sözlerim Ağlarsan ağlayanın yanında olursan cennette gülersin, güleni ağlatırsan yalnızlığa itersen cehennemde feryat ederken bağırarak kıçını yırtarak sessizce feryat edersin yalnız kalırsın, ama anlayamazsın seni duyan olmaz, ne verirsen elinle oda gelir seninle. Ağlayanı güldürmek bu dünyada gülmek için değil, ahirette gülmek içindir. Yani bir taşla dört kuş yakalamaktır. Kaybolma karanlıkların koynunda, gönlünde olan sevgiden merhametten bir parça dağıt, yık parçala karanlıkları, ışıklar içinde gönüllerde huzurla yaşa. Sen sustukça damarlarında yalnızlık haksızlık zulüm akar, sessizliğe ses olmak yalnızlığa düşene dost, zulüm yapanın suratına okkalı bir tokat sözle vurmak gerek. Acılarla yanmak önemli değil, acılarla yananın halinden anlamak, yarasına merhem olmak, tatlı bir sözle teselli etmek gerek. Yoksa Yüce Allah bu acıyı kuluna boşuna vermemiştir, anlaması koşması yaraları sarması için vermiştir. Bir mızrak gibi saplanmasın yalnızlık kalbine, yalnızlıkları insan seçer, ya çok bencildir ya da çok çıkarcıdır ya da hiçbir şeyi kabullenmez elleri ile iter yok eder, kendi eliyle yalnızlığın mızrağını kalbine kendi elleriyle saplar. Mehmet Aluç
156
Utanıyoruz Atam Mustafa Kemal üşüseydi Türkiye üşürdü... Düşünmeseydi Türkiye düşünmezdi... Şimdi yoksun Atam... Türkiye yine üşüyor... Yüne düşünmüyor. Düşmanların çoğalıyor Ağlıyor sevenlerin Atam... Çanakkale'yi geçilmez etmiştin İlk hedefi Akdeniz bilmiş Düşmanı denize dökmüştün... Duyarsan kemiklerin sızlar atam... Karış karış veriliyor Şehit kanlarıyla suladığın topraklar... Yurtta Sulh Cihanda Sulh dedin Komşu ülkelerin işgaline destek verildi Kanıyla canıyla vatanı koruyan Mehmetçiğin başına çuval geçirildi Sesi çıkmadı kendi halkına “Ananı al da git” diyenlerin. Dünya seni örnek aldı Bizler sap gibi durduk Söyleyecek çok söz var Atam... Kurtardığın vatanı koruyamadık Sana layık olamadık Utanıyorum Atam... (09.03.2009)
93
Gözlerimde Mor Salkımlar Örselenmiş öfkelerin zembereğinde kış ayazı Tarumar sesler biriktiriyor kadınlar gönülde Közsüz şiirler sıralamakta insanlar ekranlara Aşkın mor adasından kovuluyor günsüz arzular Gözlerimde mor salkımlar, yüreğimde sancılarDevşirdikçe acıları, yabanıl bir düşe dönüştü hayat Kendime buyruk günlerin siperinde yaşam savaşları Derimi astım güneşe, mor dağlara yuva yaptı kartallar İçinde olmadığım kavgalara karıştım, yaralandı bahtım Fizanda aradım ben varlığını, beni sensizliğe ışınladılarGünsüz acı gibi çıkarıp atsam şimdi aşkı yanık topraklara Sevdanın kanla beslenen dudağından alışkanlıklar içsem Aç kurtlar beslesem yüreğimde, nefretin ininden çıksam Şu bataklıklarla çevrili dünyayı son kez tersine çevirsem Gövdemin özgür coğrafyasında söner mi alaz yangınlar!
98
Başarı sabırla olur Her işin başı sabırdır, Başarı sabırla olur. İnsanı yıkan kibirdir, Başarı sabırla olur.Hakikati bulmalısın, Doğru yola gelmelisin. Sabretmeyi bilmelisin, Başarı sabırla olur.Sevgi ile bezenirsin, Geleceğe uzanırsın. Sabredersen kazanırsın, Başarı sabırla olur.Sabır ederek gelişin, Siz sonucuna alışın. Başarmak için çalışın, Başarı sabırla olur.Yusuf sevgi ile bezen, Azimle kurulur düzen. Çalış,çabala sen kazan, Başarı sabırla olur.
57
Uyan Tembel Uyan ey kör tembel! Belki de hayatının aşkı az önce marketten çıkan o oğlan, Ya da şu aşağıdan geçen bisikletli kız, Belki de şu koşan adam seni hayat boyu mutlu edecek tek kişi Otobüste yer verdiğin kadın belki bütün yaşamın boyu sana tapacak! Sen mi tembelsin acaba? Hadi bi cesaret… Bir merhaba, Bir çiçek, bir gülümseme… Yepyeni dünyalara açılan kapıdır belki…
63
Yarınlara Sürgünüm Bu günü öldürdüm Yarın listemde Dünü ararım Bulamam istesem de Hayatı ilmek ilmek örüşümdeYanık yanık ezgiler Bir terennüm dilimde Güneşli dağ başları Vuslat kokulu sevgiler Fizik ötesi görüşümdeZirveden aşağıya indikçe Masmavi göllerde Hüznün bakışları Bir akis olur gözlerde Hayalim hüzne bindikçe Gurbetin kuşları Rakseder düşümdeBir sızı var Gelir bana her gece Uzun bir ırmak boyu Gittikçe büyüyen bilmece Güneş görmeyen bahar Dolunay bastığım döşümdeKelimeler bozgunda Hücumlar hecelere Uzatamam Mezar taşı süsü ellerimi Ufku kızaran gecelere Hasret kışı ayazında Üşürüm deBu günü öldürdüm ben. Yok artık bu günüm Düne eyvallah demeden Yarınlara sürgünüm Acı acı gülüşümdeVuslat kokulu sevgiler Fizik ötesi görüşümde Gurbetin kuşları Rakseder düşümde Güneş görmeyen bahar Dolunay bastığım döşümde Uzatamam Mezar taşı süsü ellerimi Ufku kızaran gecelere Hasret kışı ayazında Üşürüm de Yarınlara sürgünüm Acı acı gülüşümde29 Temmuz 2005 Cuma, İst.-Kartal 21.36
135
Düş Yakamdan Yetmez mi musallatın, düş yakamdan ey felek! Keder küpüne döndüm, yüreğim elek felek, Ne menem bir şeysin sen, ne değilsin bir bilek. Bütün fatura sana, Karun musun sen felek? Zübeyde Gökbulut 2007 - Kırşehir
36
Dil Dost! Kaf dağı ardında mı yitti Dost kervânı Bekleriz umutla Gözler ufukta Ey dost Can dost Dil dost Kavruluşları dindir Vuslât rüzgârlarıyla.Aşinâ gün yüzüne Gönlümüz nazargâh Hele bir nazar et Işısın, ısısın Ey dost Can dost Dil dost Karanlıklar silinsin Vuslât ışığınla.
43