poes
stringlengths 103
153k
| poe_length
int64 21
20.9k
|
---|---|
Umut Aşktadır
Dünya kokuşur, boşalır tarihin çöptenekesi
Önce Hitler gelir, bir ölü kadınla sevişmekten
Sonra Franko ve Mussolini
Korku getiren ayak sesleri
Ardından kırılarak açılan o kapılarSonun başlangıcı da olsa
Genede seyredilir
Kurdun bir kuzuyu yiyişiHala elindedir yaprakları dökük o zeytin dalı
İstesem de gelemez
Hiroşima'dan kalma o çocuk
Üstelik bir yangının içinden gülümseyerekBahçemin iklimini bulamam
Zaman ayıramam ki onu ekmeye
Oturup düşünsem
Neye yarar yeni bir yol arasamİşte canım isteniyor sevincim çalınmıştır
Bir ölüm bırakılmıştır payıma
Yüzdükleri derimi omzuma atarak dünyaya girerim
Dağlar dayanmaz yaşanılanın sıcaklığına
Bu yüzden paramparça ve buharlaşmakta sular
Bundan toprağın durmadan çınlamasıBuzul çağı bitecekti bir zenci yakılmasa
Bölüşebilse insan kahvelerin nefesten ısısını
Konuşurken bir silahın gölgesi düşmese camlarınaÇaresiz yenilenir pası dökülür bu yaşantının
Aşkıma aşk gerekir
Umut aşktadır
Bırakılır düşüncelerin kör kuyulara anlatılması
Bu yüzden kan konuşur.
| 132 |
Bir Kaç Eski Hatıra
Şu baktığım resimden kalan üç beş kelime
Bir kaç eski hatıra heybemizde ne varsa
Ne zaman kalem alsam şu titreyen elime
Gerisi boş hikâye kalanını yazarsaNe söyleyeyim bilmem hatırımda bir şey yok
Uyudum masallarla dünya denen beşikte
Çok çabuk geçti zaman satırımda bir şey yok
Bilmem neyi beklerim geçmek için eşikteSadece ince çizgi malumun ilâmı bu
Bir adım sonrasında belki bitecek hayat
Nasıl ne zaman gelir kimin selamı bu
Girer koluma o gün başlar meçhul seyahatHangi uzun gecenin mateminde saklıyım
Başımda kimler bekler kimler yolcular beni
Hangi dudakta adım kimlere yasaklıyım
Hangi durakta bilmem bekler kolcular beniBu dünyaya çiviyi çaktığımı sanmışım
Yörüngesinden çıkan dünya değilmiş meğer
Anlamadım bir türlü ben kimlere kanmışım
Sonumuz hayra çıkmaz böyle gidersem eğer…Kurtbey / istanbul
| 124 |
Göç
GöçSıfır bir silgi kokan bakışlar
Ekmek arası göç yoksulluğumda
İkindi vakitleri idam edilir
Pencerelerde martılar
Seyrederken ölümüYollar uzun bir türkü
Çocukluğumun bütün dillerinde
Rüyalarını sırtlamış
Hatıra defterleri
Sildikçe mis olur
KendiniHer kentin silgi kokusu
Ekmek arası bir gidiş
Dedemden kalan
Bir miras gibi
| 44 |
Karanlık Sahiller Beni Ağırlar
Canım sıkkın kafam karıştığında
Hayat beni sıkıp bunalttığında
Yaşamdan bıkıp yorulduğumda
Karanlık sahiller beni ağırlarDertlerim aklıma geldiği zaman
Kendimi unutup daldığım zaman
Halimi perişan ettiği zaman
Karanlık sahiller beni ağırlarUykularım gece bölündüğünde
Odamın içi dar geldiğinde
Kafamı dinlemek istediğimde
Karanlık sahiller beni ağırlarSen benim aklıma geldiğin her an
Beni benden alıp gittiğin zaman
Bana yaptıklarını andığım zaman
Karanlık sahiller beni ağırlar
| 65 |
Bu Bayrak Dalgalanacak
Tarihler yazdı yinede yazacak
Türk unutmadı unutmayacak
Ceddini, şehidini hep anacak
Bu bayrak semada dalgalanacakGök al beyazla aydınlanacak
Yurdumda ışığı sönmeyecek
Gücü şehit kanı tükenmeyecek
Bu bayrak semada dalgalanacakÜlkemin şanlı yıldızı olacak
Baktıkça tarihler canlanacak
Yanlış bakanlar kahrolacak
Bu bayrak semada dalgalanacakKuvvet birikse güç yetmeyecek
Adına şanına leke gelmeyecek
Ateşleri görse de yanmayacak
Bu bayrak semada dalgalanacakSonsuza kadar onun bu gökler
Bu vatan bizim, bizim kalacak
Ordumuz milletimiz tek yürek
Bu bayrak semada dalgalanacak
| 77 |
Aynı Günün Şavkında
Ayda ki mor adam siluetine benzer
Yüzümdeki iyi huylu yayılmaları eserin
Ne zaman yukarı baksam yahut aynadaki sol
yanımı görsem
Hep tepetakla yaşadığımı hatırlatır bana.
| 28 |
Sevgi
SevgiBu günlerde yollarımız yine sevgiyle dolaştı. Zaten hep öyle oluyor. Ya çok seviyoruz sonunda ayrılmak zorunda kalıyoruz “Çok sevgi tez ayrılık getirir” gibi. Ya da sevgimize arkamızı dönüyoruz hiç yaşanmamış gibi.Oysaki sevmek Allahın kullarına bir lütfüdür. Hediyesidir. Kimse kimseyi zorla sevemez. Sevmek bir lütufsa, terk etmek aptallıktır. Seven bir kere hediye almışken terk eden iki kere hediyesine tekme atmış gibidir.Gönüllerimiz boş birer sahife gibidir. Oraya Allahın sevgi tohumları ekilmiştir. Bize sadece onu sulamak, yeşertmek düşer. Kulun üzerine düşen sevmek için sebep aramaktır. Sebepsiz sevilmez. İllaki bir sebep vardır sevmek için. Her şeyi sebebiyle yaratan Yüce Allah sevgiyi de sebebiyle hediye etmiştir kullarına.Sevgide sadakat şarttır. Bir o kadar da fedakârlık. Yoksa düz ovada susuz kalan çöllere döneriz. Kurak ve sudan yoksun… Hayatla- memat arasındadır sevgi. Sever, yaşatır sevgilerimiz bizi. Sever yanına alır Rabbimiz biz. Hayatın uzun ya da kısa çizgisinde ne kadar sevgi varsa mematın uzun çizgisinde de sevgi vardır. Hatta bazılarımız memata severek gider ki; o da Allahın kuluna bir hediyesidir.
Aslında sevgilerimiz her şeyin üzerine yazılmıştır. Kalpte yazılı olan ne varsa yaratılanların üzerine de “nakş” edilmiştir sevgi. Ama sevgisini kaybeden kalbini ve hayatını kaybetmiştir.Sevginin çok yücesine ve karşılıksız olanına “aşk” diyoruz. Aslında aşkın bir tarifi yoktur ama biz böyle tarifini edelim. Aşkı ancak yaşayan bilir ve tarifini de yapamaz.Geçenlerde Cemal Safi’nin “Aşk” şiirini dinlemiştim. Şair dizelerinde “Aşkın bu âlemi yarattığından “ bahsediyor. Doğru diyor. Bizler birer aşkın mahsulüyüz desek de hiç de yanlış dememiş oluruz. Önce Yaratan Efendimizin ruhunu yarattı ve onu bin sene terbiye etti ve o ruha âşık oldu. Ona “Habibim” ‘Sevgilim’ dedi. Sonra “Sen olmasaydın ben bu âlemi yaratmazdım” dedi.“Sen olmasaydın ben yaşayamazdım. Senin sevgindir beni yaşatan.” Gibi deyimlerimizin kaynağı buradandır. Sanırım bazılarımız sevmede sınırı taşırıyorlar ki sonu hüsranla sonuçlanıyor. İlahi bir tecellidir. Kimi çok seversen yüzünün üstüne bırakır. Sanırım Allahtan çok sevmemek gerekirmiş. Gerçekten en çok sevilmeye bir o layıkmış. Vefakârda ondan… Hiçbir kulunu ayırt etmiyor. ‘Bu beni seven, bu benim sevdiğim’ demiyor. Hepsine sınırsızca veriyor. Gerçek vefakâr... Terk etmiyor. Kızmıyor. Gururu ve kibri yok. Sevgisinin arasına bir şey sokmuyor. Gerçek seven. Ve yarattığını severek yaratıyor, o ne yaparsa yapsın, onu yinede seviyor. O ne derse desin onu yinede seviyor. Yeter ki, kul “Rabbim” desin.Ama kullar mı ki; ne kadar da seviyorum derse desin bir kere araya gururu ve kibri girdimi sevgi bitmiştir. Ya çıkar ve menfaat… O zaman kin ve nefrete dönüşür sevgilerimiz.Bazılarımızın bağrı kaldırım taşı misali olmuştur. Her gelen çiğner, arada bir de tükürür sonra ardına bakmadan geçip gider. Bazıları da ısrar la üzerine basar, iyice ezilsin diye. Oysaki düşünmez; kaldırım taşı da olsa onunda bir ciğeri vardır. Bilmeden de olsa kanatırım. Onu da bir seven vardır. Onun da bir seveni vardır. Çok ta kaldırım taşıdır… Ben den geriye de bir şeyler kalsın. Belki bir başkası da gelir üzerine basar.(!)Bazılarımızın da yüreğinde bir taş parçası vardır. Ne kadar da sever görünseler de, kuzu postuna bürünmüş kurtlar gibidirler. Ani bir reaksiyon da postlarını sıyırır birer canavara dönüşürler. Ne derseniz diyin faydasızdır.’ Kurt’, kurtluğunu yapacaktır. O Parçalayacaktır. O kanatacaktır. O kan görecektir. Naturası böyledir. Her şey faydasızdır. Hele de “sevgi” onların alerji, kaynağıdır.” Ne sevgisi, hangi sevgiden bahsediyorsun “ diyecek kadar küstahlaşırlar. Her şey yalandır onlar için. Her kes yalancı. Hani ayna misali, içlerindekiler yansır gözlerine. Aslında ne kendilerini ne bir başkasını severler. Onların işleri kanatmaktır. Kan görmektir. Dedik ya naturasında vardır. Ama onu da yaratan sevginin kaynağıdır. Her ne kadar da naturasında kan varsa, ya da kalbi bir taş parçası da olsa yine de yüreğinin gizli bir köşesinde sevgiden ve sevgi namına bir şeyler kalmıştır. İllaki yaratan oraya da imzasını atmıştır. Belki de onları kurt ya da taş parçası yapan yine bizlerizdir. Bizde ki gizli kurtlardır.Biz yinede sevmek zorundayız. Sevmek ne kadar ibadetse, sevmemek de vebaldir. Kurt ta olsalar biz yine sevmek zorundayız. Yaratan bir “kurt” yaratsa da biz ona “onun kurt’u”diyip sevmek zorundayız.Bazen da sevgilerimiz; bir çıkmaza girerler. Öyle ki çıkmaz sokakların ardında bir güneş görebilmek için çaresizce çırpınıp dururlar, dalga kırana vuran deniz dalgası gibi. Bazen de karanlık sokakların ardına düşerler azıcık bir ay ışında nefes alabilmemiz için. Sevgidir bu nerde ne zaman bulacağımız belli olmayan. Bir nefeste verebilir, koca bir dünyayı da. Sevgidir bu hayatı sana, seni hayat bağlar- bağışlar. Sevgidir bu; bir çiğdemin yaprağına asılı bir manolyanın rengine bürünmüş. Zerrindir, yasemindir, nergistir. Zambaktır, nilüfer… Sevgidir bu dağda açan bir yasemin ya da dağ lalesi. Her ne kadarda yabani de olsa sevgi asılır dalında yaprağında. Kokusu vardır sevgi için, seven biri için. Gözyaşı vardır, bir tuananın en açmamış kirpiğinde. Asılı kalmıştır ona sevgiyle bakan bir göz için. Ne kadar da gizlese de ne kadar da arkasını dönse de bir gün güneş açacaktır ve o damlayı aşikâr edecektir. Sevgiyle atan bir yürek için.Bir inci tanesidir, istiridyenin mahrem kabuğunda...Sevgimiz- sevgilerimiz, bizi yaşatan en gerçeklerimiz. Ölüm kadar gerçek ve bir o kadar keskin bir çizginin başında duran temel besinimiz. Sensiz olmuyor. Sana doyulmuyor…
| 800 |
Yurt Türküsü
Güzel yurdum, dağlarım
Uzaktan göresim gelir
Keskin esen yellerine
Kendimi veresim gelir.Gözümde tüter damların,
Sakız kokulu çamların,
Türkü söyler akşamların;
Bana kendi sesim gelir.Su içtim kaynaklarından,
Gölgelerinde uyudum,
Kuşlarının söylediği
Şen türkülerle büyüdüm.Ninniyle salladın beni,
Şefkatle kolladın beni,
Sevginle bağladın beni;
Güzel yurdum, güzel yurdum.
| 47 |
Yeşil Yaşamaktır
Sevda çiçekleri kurumuşsa meyve vermez ağaç
Bir fidan arıyorum ki, çiçekleri açsın
Var mısın yaban topraklarına gül diken olmaya
Gel be dost, gel, yüreğimi aç! .. Bozkır yeşile dönmeli Nesrin, yeşil yaşamaktır
Yaş kırk sekiz deme uzat gül kokulu ellerini
Akdeniz sıcaklığında çağrılarım var sana
Anlasana! Şiir senin kadehinde canlanan duygudur her hal
İçmek varken altın kumsallarında Akdeniz'in
Bir elim gök yüzünde, bir elim kadehlerde
Dost arıyorum dosssttt! Orada mısın? ...
Hep yalnızlığımla mı kavga edeceğim
Martılardan haber beklerken ben? ....
Şimdi Akdeniz kumsalında yapayalnızım
Yaş elli sekiz, beş parasız
Ben bu haldeyim
Neredesin sen?
| 97 |
Yanmasın
Zaman tünelinden geçtim
Dünleri yüreğimde yağmalayarak
Akşamları gündüze boyadım yine
Her yerde yalnızlığın ayak sesleri
Tüm evrende senden geriye kalanlar
Bir türlü sensizliği içime sindiremedim
Dün dünde kalırmış
Her hasret sadece o gün yakarmış
Peki can canana hasret kalmışsa
Kim sonsuza mutluluk saçarmış?
Kimse bilmez duymaz
Derin bir uykudadır adalet
Kimi sinsi bir düşman
Kimi aşikare kuyu kazmakla meşkul
Hadi ölmediysen bir ses ver!
Her zerremde tekrar oluver
Dön gel dön gel artık
Zaman sensizlikte durdu
İzin verme
Bak baharlar artık hazan oldu
Gözlerimde nefret yüreğimde nefret
Ne olur izin verme
Yanmasın bu,
Son umutların ekildiği
HAYAT TARLASI...
| 99 |
Yoksa?
Yıllar sonra öder gibi ahtımı,
Aydınlatıverdin, kara bahtımı,
Sana tahsis etmiş, gönül tahtımı,
Ben seni kendime, Sultan bilmiştim…Hani ne bir tutku, nede hevestim,
Hani candım senin için, nefestim,
İçini ürperten, titreten sestim,
Sevgimi gönlünden, kovdun mu yoksa? ..Çok önce söylenmiş, çok önce denmiş,
Âşığın Kâbesi, sevdiği yönmüş,
Öyle bir sevmiş ki, deliye dönmüş,
Kendimi yoluna, kurban bilmiştim…Hani ne bir tutku, nede hevestim,
Hani candım senin için, nefestim,
İçini ürperten, titreten sestim,
Sevgimi gönlünden, kovdun mu yoksa? ..Eşit olmadı hiç günüm günüme,
Sığmadı sayende içim içime,
Sen getirdin beni, sen bu biçime,
Ben aşkı Tanrı’dan, ferman bilmiştim…Hani ne bir tutku, nede hevestim,
Hani candım senin için, nefestim,
İçini ürperten, titreten sestim,
Sevgimi gönlünden, kovdun mu yoksa? ..
| 117 |
Merhamet
İşte gittiğimiz günler alacakaranlıkta, kimseyi rahat yatağında uyandırmadık. Bizi uyutmadıkları çok oldu çaylarında, nişanlarında, zorla caz dinledik, kızmadık, mezhebi geniş insanlarız, yine vaktinde bulunduk iş başında. Yorgun döndüğümüz akşamlar arabasında yer gösteren oldu, utandık türkülerini söylemekten. Nafakamızı sattılar önümüzde, sakladılar yağımızı, peynirimizi, rızkımızdan para kazandılar hoşgördük. Gün oldu nar gibi kızarmış ekmekleri bekleyen tezgâhtarı bile kıskanmadık. Nar mı yetiştirmedik kavak ağaçlarında -hem de kafamız kadar-. Bir koyundan üç deri çıkardık, minnete geçmedi. Acıyan bulunmadı değil halimize gazetelerde kaldı merhametleri, kitaplara geçti; bizim merhametimiz lâfta kalmayacak!
| 86 |
Şahika
Şahdamarımda kandın,yüreğimdeydi sevda,
Şadan olmuşken gülşen,nerden çıktı bu veda?
Şakayıklar goncayken edilir miydi feda,
Şivekarım a canım nerden çıktı bu veda? Ay ışığına dalıp ahu gibi gezerken,
Arzular denizinde kuğu gibi yüzerken,
Aşkımın şafağında gözlerini süzerken,
Ayrılık vakti miydi nerden çıktı bu veda? Hercai menekşemdin sevişirdik gözlerle,
Hekimler çaresizken avuturdun sözlerle,
Hayallere dalardık gülümseyen yüzlerle,
Huriler kıskanırken nerden çıktı bu veda? İhtişamın büyüler,aşkı sende yaşardım,
İltifatın şımartır, bir sözünle coşardım,
İdrak eder sevdayı,aşk ufkunu aşardım,
İhtirasla bağlıyken nerden çıktı bu veda? Kaşların keman çalıp gülümserdi mehtaba,
Kahkülüne değerdi gülzarda bad ı saba.
Kirpiklerin her seher bana derdi merhaba,
Kurban iken can sana,nerden çıktı bu veda? Aşka uzanan yollar hep mi böyle bağlanır,
Acep kimden öğrensem, yara nasıl dağlanır,
Artık benim öyküme yıllar yılı ağlanır,
Amansız yaralandım,nerden çıktı bu veda? 11.06.2016 Anamaslar
| 132 |
Adil Günahkârlar Ve Meşa Selimoviç
Çalışma masamda günlerdir tebessüm eden, iri bir kalp suretinde yaratılmış çiçeğe bakıyorum. Çocuk dizlerindeki yaralardan sızan pembemsi kan rengi, üzerindeki simetrik damarlarla oluşan garip şekilleri gizlemiyor. Tanrı’nın adil sanatını hayranlıkla inceliyorum harfleri yeryüzüne kazımaya çalışırken.Onu her yerde görüyorum ben. Cılız bir çocuğun yumruk atma niyetiyle sıktığı kırmızı parmaklarında, sabah serinliğinin tazeliğine cami avlusunda eşlik eden bir ihtiyarın yorgun dualarında, genç evladının ölümüne isyan eden annenin acıyla derinleşen çizgilerinde, bazen neden sevilmediğini bir türlü anlamayan bir kadının solgun bakışlarında, çocuklarının okul parasını ödeyebilmek için her sabah aynı saatte sokaktan geçen muslukçunun inatçı, tok sesinde... Hep aynı kararlılıkla olması gereken yeri talep ediyor. Onun varlığı bütün duyguları kuşatıyor aslında. Sahip çıkmadığınızda sağlamca bastığımız yeryüzünün sert kabuğu ayaklarımızın altından çekiliveriyor. Yerine koyabileceğimiz başka bir erdem yok. Tohumlarıyla insanı iyileştiren mucizevî bir bitkinin köklerini söküp atmak gibi onu hayatın merkezinden fırlatmak. Eğer onu umursamazsanız kendisinden başka ‘ben’e tahammül edemeyen hırçın bir ego gibi varlığını olanca gücüyle dayatıyor ve size bunun bedelini bir gün mutlaka fazlasıyla ödetiyor.Adaletten bahsettiğimi anladınız ama hangi adaletten? Yaratılandan mı, doğuştan hepimizde var olan basit hakkaniyet dürtüsünden mi? Toplumsal ahlakı düzenleyen, yasalara uymayı buyuran bir adalet bilinci değil sözünü ettiğim. Yüreğimizin tenha kuytusunda, ‘dervişle’, sıradan ‘kötülüğün’ koşullara göre yer değiştirdiği bir savaş var. İşte o ebedi vicdan mücadelesini daha çok önemsiyorum ben. İnsanı ‘insan’ kılan değerler orda gizleniyor çünkü. İçinde adaletin olmadığı bir mutluluk, sevgi, cömertlik, merhamet, sadakat, bağışlama anlayışı tasavvur edebilir misiniz? Onsuz özsuyu çekilmiş bir ağaca benzer insan. Varlık büsbütün anlamını yitirir.
Ona adalet denir mi? Bugünlerde yanımdan ayıramadığım Sırp yazar Meşa Selimoviç, bana adaletin ve ikiz kızkardeşi vicdanın hayatımızdaki karşılığını düşündürüyor. İçinden geçenleri ayrıştıran renkli bir prizma misali bütün duyguları çıplak bırakan farklı ‘adalet algılarını’ düşünüyorum. Toplumsal adalet konusunda ölümüne hassas olanların kişisel serüvenlerinde düştükleri korkunç tuzakları, ‘ötekileri’ nasıl rahatça hırpalayabildiklerini düşünüyorum mesela. Başarı, adalete yeğ tutulabilir mi ve eğer öyle yapılırsa ona adalet denir mi? Ya da o ‘adil kadın’ gerçekten göründüğü kadar adil midir yoksa fedakârlıkla atan yüreği sadece ‘sevdiği’ adamlar için mi heyecanlanır? Savaş haklı taleplerine rağmen adil olabilir mi? Mesleğinde adil davranan birisinin inancıyla herkese eşit davranabildiğine inanabilir miyiz? Hak ettiğimizi düşündüğümüz sevgiyi talep edip karşılığını alamadığımızda mızıkçı çocuklar gibi ‘ama haksızlık bu’ diye yakınmamız bizim en adil ve belki en temiz yanımız değil midir aslında? Böyle ‘huzursuz’ sorular soruyorum kendime? Ve cevaplarını elbette bilmiyorum.Sır, adaletin ne olduğunu bilmeden doğal bir dürtüyle uygulayabilmekte ve ele geçirilemese de hep peşinden koşma arzusunda saklı bence. Pascal’in şu sözü dinle felsefe arasındaki köprüde salınan yakıcı çelişkileri iyi anlatıyor: “İki tür insan vardır yalnızca” diyor. Ve cümlenin devamını bir matematik denklemi kurar gibi inşa ediyor: “Birileri adildir ama günahkâr olduklarına inanırlar, ötekiler günahkârdır ama adil olduklarına inanırlar.” İnsan çok düşününce tam nerede olduğunu kestiremiyor. Bildiğinizi sandığınız anda yanıldığınızı fark ediyorsunuz çünkü. Maharet onu bilmekte değil o soruyu bıkıp usanmadan doğru zamanlarda sorabilmekte sanırım.
Huzursuz sorular...Selimoviç, yazmak için yirmi yıl beklediği Derviş ve Ölüm isimli romanında o soruları hem kahramanı olan kendine, hem de okuruna roman sanatının incelikleriyle soruyor. Bu roman aslında 1942 yılında Askerî Mahkeme kararıyla haksız yere kurşuna dizilen partizan ağabeyine bir ağıt. Bazen hatırlamak ölmektir, kimi zaman da bu hikâyede olduğu gibi sözcüklerin ağırlığıyla öleni sonsuza kadar yaşatmak. İdamdan evvel Şevki, Meşa’ya haber gönderip; “Benim suçsuz olduğumu söyle” demiş. Onun bedenini nereye fırlattıklarından kimsenin haberi olmamış. Bu sebepsiz ve manasız haksızlık yılar boyu onu zehirleyince yazmak istemiş ama acılarını ilahlaştırmaya çalıştığını idrak edince yazmayı da bırakmış. Romanı klişe olmaktan kurtarmak için aradaki psikolojik ve duygusal mesafenin kapanmasını beklediğini söylüyor. Olay örgüsünü bir kenara koyarak ilk taslağın en zayıf yönünü teşkil eden diliyle yıllarca uğraşmış. Çağdaş yazarlarda aradığını neden bulamadığını roman kadar çarpıcı olan önsözünden okuyun isterseniz. Ben sizle ömrü boyunca taşıdığı kederin tortusunu romana nasıl dönüştürdüğünü paylaşayım: “Benim hayatımla romanın fikrî tasarısı arasındaki tek benzer taraf şu soruda yatıyordu: Söz konusu olaydan sonra ben, yaslı ve gücenmiş bir kardeş miydim; yoksa mütereddit, ideallerini yitirmiş bir parti üyesi miyim? Romanda bu şöyle ifade edildi: Şimdi ben neyim? Ödlek bir kardeş mi, yoksa inançsız bir derviş miyim? İnsanlara olan sevgimi mi yitirdim yoksa inancım mı zayıfladı? İnsan şeklini mi, inancını mı yoksa ikisini birden mi yitirdim ben? ”Selimoviç, uzun bir destan gibi yazdığı romanda, aslında eski bir motif olduğuna inandığı bu çatışmaları, incecik ama dokusu sağlam, hakiki bir dille anlatmış. Kendisinin de itiraf ettiği gibi o dili bulmak için çok uğraştığı belli. Onu özel kılan da hikâyesinden çok zarif anlatımı. Ne aradığını bilmeyen ama nasıl bir dil aradığını ‘yazar sezgisiyle’ hisseden ve ancak bulduğu zaman neyin peşinde olduğunu idrak eden yazarların sayısı çok fazla değil. Daha ilk cümlelerden size edebiyat hazzı vadeden bir yazarın, adalet arayışı, inancın kökü, ölümden sonraki ‘hayat’ hakkındaki düşüncelerini muhteşem cümlelerle anlatabilmesi de az rastlanır türden bir buluşma gerçekten.
Dostoyevski’nin ruhu...Kitap, Mevlevi tekkesi şeyhi Ahmed Nureddin’in anılarından oluşuyor. Hokka ve Kalemin tanıklığında başlayan romanda, kahramanların Kur’an-ı Kerim, Mevlana, İbni Arabi ve tasavvuf ehli ozanlardan, düşünürlerden alıntılarla konuşmasının yazarın geniş maneviyatında bir karşılığı var elbet ama Ölüm ve Derviş’i has edebiyat yapan sadece kültürel derinliği değil. Bir insanın iç âleminde sükûnetle gizlenen ‘derviş’ ruhunun, toplumun koyduğu kurallar ve iktidar arasında sıkışan adalet talebiyle zorlu mücadelesi de okuyanı cezbediyor. Selimoviç, zor anlarımızda bizi sıkıştıran sıradan çelişkilerden kendi döngüsü içinde tekrarlanan şiirsel bir piyes yaratmış sanki. Romanı heyecanla okurken, kurgusu, yan karakterleri ve sorguladıkları itibarıyla o ‘Dostoyevskiyen’ ruhu kendi ülkesinin iklimine, coğrafyasına taşıdığını düşündüm. Kader, isyan, hafıza, tevekkül, cesaret, sorumluluk, inanç, merhamet, sadakat, korku, hepsi insanın değişimi ekseninde yazarın maharetiyle kendi kabuğundan soyunup büsbütün çıplak kalıyor.
‘Dürüstlüğün pek çok çeşidi vardır’Bir Hıdrellez gecesi Derviş’in yaşadığı gerilim, daha önce gördüğü her şeye ilk kez bakıyormuşçasına anlatmasına neden oluyordu. Onu sarsan büyük değişimde acıtan bir kırılganlık vardı sanki. Bu büyük hayat duruşmanın, yargıcı da, tanığı da, sanığı da kendisiydi. Dürüst olmaya çabalarken bile samimiyetinden şüphe ediyordu. “Samimiyet gerçeği söylediğimizin inancıdır ama dürüstlüğün pek çok çeşidi var” diyordu. Selimoviç’in kutsal, uhrevi roman atmosferinde kokularla, tabiatla, seslerle kurduğu ilişkiyi de sevdim. Değişimi mırıldanır gibi tarif ediyordu: “Sabahleyin sessiz ovaya indim. Çiçekli bayırla tırmandım. Bodur meyve ağaçlarının altında durup yüzümü bahar yüklü dallara döndüm. Binlerce çiçek, ürün vermeye hazır bekliyordu. Görülmeyen sayısız damarcıktan aman sıvının uğultusundan, hışırtısından mest oldum. Akşam olduğum gibi, tekrar iki elimle dalları tutmayı, ağacın renksiz kanını damarlarımda akıtmayı, ağrı duymadan çiçek açmayı ve solmayı arzu ettim. Bu tuhaf arzumun tekrar belirmesi, taşıdığım acının ne kadar ağır olduğunu gösteriyordu.”Roman, tekkede yaşamayı seçen bir Mevlevi şeyhinin tek boyutlu düşüncelerinden ibaret olsaydı herhalde çok sıkılırdım. Selimoviç’in din, felsefe, ahlak, iktidarın gücü üzerine kurduğu sağlam tartışmalar önümde duvar gibi dikilen kapıları vicdanımı fazla hırpalamadan araladı doğrusu. Derviş, kitabın en olduğu gibi görünen karakteri Hasan’la günahı ve toplumsal düzeni tartışıyordu: “Olgulardan söz ediyoruz ama sen sebepleri üzerinde durmuyorsun. İnsanlarda günah işleme korkusu olmadıktan sonra, tabii ki de ahlak kuralları etkisiz kalır” diyordu daha sonradan acımasızca ihanet edeceği dostu Hasan’a. Ve cevabı elbette onu çok kızdırıyordu: “Her türlü kuraldan daha geniştir hayat. Ahlak sadece bir imgelem, hayat ise olup biten şeylerdir. İnsan hayatına günahtan çok, günah işlememek için alınan tedbirler zarar getirmiştir.” Hangisinin doğru olduğunu, nasıl yaşanması gerektiğini ikisi de bilmiyordu. Hayatı ve romanı cazip kılan tam da buydu!
Tehlikesiz Kahramanlar...Bu yazıyı okuyana belki biraz saf görüneceğim ama olsun ziyanı yok; ben kelimelerin, cümlelerin, hikâyelerin de bizler gibi bir kaderi olduğuna inanıyorum. Ölüm ve Derviş’le tanışmak benimkini değiştirecek biliyorum. Her şeyden evvel, zamanın, hayatın kendisi gibi tamamlanmamış çemberlere benzeyen konuşmalarla akan bu roman, bana insanın kısmetini kendisine ait bir ‘ruh coğrafyasında’ değil de başka yerlerde aramasının neden olduğu mutsuzluğu gösterdi.Has edebiyat öyledir, mutlaka iz bırakır ve sonra belki hiç ummadığınız bir anda gerçek bir dost olduğunu hatırlatır. Bu garip tesadüfe siz bile şaşarsınız. Bazen korkunç, anlamsız, haksız bir ölümden sonra, sayfalar dolusu analizin yapamayacağı birkaç cümleyle sarsar okurunu mesela. Ve o cümlelerde kendisini görebilenleri fena halde utandırır: “Bende, uzun yaşamanın kazandırdığı bir kurnazlık var belki. Bu durumda bana ne yapabilirler? Bir ayağı zaten çukurda olan bir insanı öldürebilir ya da tutuklayabilirler mi? O aptallar, yararsız bir ihtiyara bir şey yapamaz da; kalkar henüz hayatının ilkbaharında olan gencecik bir insanı öldürüverirler. Bunun için hayattan yararlanarak her şeyi üzerime alacağım. Tehlikesiz kahraman olmak, gülünç bir şey değil mi? ”(Derviş ve Ölüm, Meşa Selimoviç, Çev. Mahmut Kıratlı, Timaş Yayınları)
| 1,347 |
Korkarım
Sevdasız kalıp
Sensiz olmaktan
Sensiz kalıp
Yalnız olmaktan
Korkarım...Beni kenara atıp
Başkasına bakmandan
Gördüklerine şaşıp
Pişman olmandan
Korkarım...Sana koşarken
Benden kaçmandan
Bana bakarken
Endişe duymandan
Korkarım...Gerçek aşkı bulup
Seni bırakmaktan
Sana sevgimi sunup
Karşılıksız kalmaktan
Korkarım...(12 Mart 2007)
| 39 |
Baba Evi
Yılda bir yüzümü görürdü ev halkı
Hatırlarım beni
Uykumda sevdiğini annemin
Hele büyük annem
Aldırmazdım yoldan geçerdi de
Beni gözleriyle öperdi bakıp arkamdanKışın
Cama burnunu dayayarak uyuduğu geceler
Sayısızdı kız kardeşimin beni beklerkenKöşe minderinde okur
Mevlâna’yı Hayyam’ı
Ve yalnız düşünürdü büyük babam
Büyük Annem de
Tersler azarlar halayıklarını
Allahı kandırırdı beş vakit namazındaNil’e resmini gösterecekler bir gün
O hatırlamıyacak
Yanağını yanağına dayadığı adamı bebekken
Nitekim ben de
Hiç tanımam kucağındaki çocuğu şu adamın
Derler ki o çocuk benmişim
O beyaz sakallı asker de büyükbabamBabam Hasan Sıtkı
Hem asker
Hem şairdi
912’de toprağa girdiNe mutlu babama ki
Beni görmeden öldü
Geceleri yıldızları sayan
Uykusunda mısralar
Sayıklayan beni
| 108 |
Sivas ellerinin Yildiz Yaylasi
Sivas ellerinin Yildiz Yaylasi
Gonlumu yakiyor yarin sevdasi
Yar yolu beklerim sabreyle deme
Olmuyor sabirin buna faydasiSivas ellerinin Yildiz Yaylasi
Kaniyor içimde gonul yarasi
Tabibin elinden çare aramam
Bilirim haktadir bunun çaresiSivas ellerinin Yildiz Yaylasi
Niçin guzellerin yoktur vefasi
Genç olupta seven yarin olmazsa
Sana zehir olur dunya sefasiSivas ellerinin Yildiz Yaylasi
Kolay çekilmezmis derdin boylesi
Kuçuk yastan beri haktan dilegim
Kullari içinden guzel huylusuSivas ellerinin Yildiz Yaylasi
Gitmiyor gonlumun sisli havasi
Hakkin dergahinda kabul olurmu
Gunahkar kullarin eski duasi
| 84 |
Hiç İdrak Etmez
İlahi senin emrin olmadan,
Elbet bir zerre hareket etmez.
Zalim kalblere iman dolmadan
Hala bunları hiç idrak etmezTüyü bitmemiş, yetim hakkı yer
Hiç utanmadan bunda ne var der
Günah yapmayı ne de çok sever
Hesap gününü hiç de fark etmez12.07.1998
Karadeniz
| 44 |
Atopos
Bir peygamber yürüyüşü
Yürek tınısı kadar
Çocuk sesi olur
İncelir
Küçülür dünyamda
İlk bakışta aşk olur
ya da son bakışta.
| 21 |
Bizim gurubumuz sevgi okulu
Altaydan Tunaya şairlere bak,
Bizim gurubumuz sevgi okulu.
Çalışmayı başarılı kılsın Hak,
Bizim gurubumuz sevgi okulu.Aradığınız her konu bulunur,
Şiir okundukça mutlu olunur.
Yazılan konudan memnun kalınır,
Bizim gurubumuz sevgi okulu.Şiirlerimize büyük ilgi var,
İnsanlarda anlayacak olgu var.
Dini milli konularda bilgi var,
Bizim gurubumuz sevgi okulu.Ders çıkarırsan hikmet vardır sözde,
Aşkı anlatır sevgi vardır özde.
Sevdanın muhabbetin hası bizde,
Bizim gurubumuz sevgi okulu.Yusuf merak eden kimseler görsün,
Allah okuyana hidayet versin.
Şiirlerimi okursan anlarsın,
Bizim gurubumuz sevgi okulu.
| 83 |
Veda Mı, Feda Mı?
Birini sevmek, yaşama olumlu bakmak, iyimser olmak; bütün karalara, karamsarlığa sırt çevirmek... Her şeyin iyi yanını görmek, iyimser olmak.... Ya da sahte bir mutluluğa kaptırmak kendini. Küçücük bir söz veya minicik bir umut ışığına güvenmek.... En sonunda herşeyin kocaman bir yalan olduğunu görmek insanı nasıl yaralar? İnsanı insan yapan insanın sevgi yanını nasıl öldürür? Hiç sevgi yanınız öldü mü sahteliklerde? Hiç insan yanınız öldü mü sevgisizliklerde?
İndirin maskelerinizi ey zavallılar! Siz aslında kendinizi kandırıyorsunuz. Siz kendinizi avuturken yalanlarınızla benim gibi insan yüreklilere güvensizlik hastalığı bulaştırmaktan başka bir zarar veremezsiniz. Acınacak olan sizin sahte yüzleriniz, sahte sözleriniz, sahte gülücükleriniz.... Maskeniz düştüğünde sevgisiz, saygısız, duygusuz insan ruhunu tüketen boş bir zombi olduğunuz çıkınca ortaya asıl acınacak olan siz kendiniz oluyorsunuz.
Öyleyse bu sahte meleklik niye? Bir günün beyliği beyliktir diye mi? Unutmayın ama nasılsa bir gün maskeniz düşecek!
Sizin zombiliğiniz ortaya çıkınca benim gibiler sadece dersini alır. Boş yüreklerde sevgi aramanın boş olduğu dersini alır. Bu belki biraz kekre, biraz buruk bir tat bıraksa da zombi olmaktan iyidir. Boş bedenler ardından gelmem artık bile bile... Zombilere güle güle...
Seni seviyorum, ölüyorum, bitiyorum lafları ise sadece arabesk bir takıntıdan başka bir şey değildir. Kimisi de bunu sever. Ama içi sevgi ile doldurulmadığı sürece bu sözler o kadar yavan ve boştur ki, bazıları bu boşluğu bile fark edemezler. Sevgi sözcükleri direkt sevginin kendisini somutlayıp beyne kazıyamıyorsa, yüreğe nakşedemiyorsa aşkı boştur! Ama dedim ya bazıları soğuk sever!
Her dile yakışmamalı sevgi sözcükleri. Biraz da kutsallık olmalı o sözcüklerde, biraz daha saygın kullanılmalı sevgi sözcükleri... Sakız gibi çiğnenmemeli her ağızda. Dile yakışmalı, ağza yakışmalı, saygın olmalı sevgi sözcükleri... Değerli olmalı ayaklar altına alınmamalı... Uluorta sarf ettiğin bu kutsal sözcüklere sahip çıkacak kadar yüreğin yoksa lütfen alma ağzına, YAZIK! Sevgin uğruna hiç bir fedayı göze alamıyorsan ağzına alma aşkı, YAZIK!
Biri uluorta sarf edip sevgi sözcüklerini, duygularla, aşkla dalga geçer gibi ansızın ortadan kaybolur. Birisi kendince en saygın bahaneyi bulur. Melek rolü üstlenir. 'Arkadaşım seni seviyor, ben ona kıyamam.' Oysa bırak arkadaşın aşkını, ortada bir arkadaş bile yoktur. Bu bir gerçek midir, yalan mı? Bunun adı veda mıdır, feda mı?
Bu melek kılıklılarda veda etmek bile dürüstçe değildir. Kendilerine aslan payı çıkarmak için bu defa fadakârlık maskesi takarlar ve en büyük dost canlısı fadakâr, saygın insan oldukları imajı ile sadece kendilerini aldatırlar. O maskenin altındaki vedalaşmaya güçleri, yürekleri yetmediği için taktıkları fadakârlık maskelerinin düşmesi an meselesidir. İşte o an geldiğinde saygın, fadakâr kişilikleri ile tepe takla olurlar. Yaşasın gerçekler! Acıtsa da yaşasın dürüstlük! Kahrolsun sahtelikler! Cumali Cumalioğlu
31.08.2008-19:10
| 415 |
Son Filizin İlhamı
Sen kara bulut içindeki mavi gözyaşları
Irmağın sesine gelirken
Toprağın kokusundan nefret etmeHer toprağa düşüşün bir ok
Bir kan fışkırmasıdır
Beyinleri çatlatırcasına çarparken
SevdiğineVe ben Toprak
Kucaklarken senden gelen zıpkınları
Yüreğimde dindireceğim feryadımıHırçın dalgalara ulaşmak için parçalamışken sinemi
Seni bulmak için yaşayacağım kıvrımlı yollardaHer buluttan yağmur isteyeceğim
Ve her yağmurdan önce
Ben ıslatacağım toprağıDedim ya toprağın kokusundan nefret etmeHeyelanlarım sanadır
Depremlerim korkutmasın seniUnutma ki Tutkularım bir avuç toprak
Toprağıma gelen yağmur damlası
Sen gelmeden yeşermeyecek sevdanın filizleriVe En yüksek uçurumun dibinde yine ben olacağım
Sen yok olup gitmeden…Belawela (E.D) 04.06.2007
| 93 |
=Kemal KABCIK ve de YEREL GÜNDEM=036=102=
Kabiliyetlere Zemin; ANADOLU AŞKI Adına! .
=Kemal KABCIK ve de YEREL GÜNDEM=036=102=
Gücü Yeten; Sorumluluk Almaktan: Kaçmaz! .“MOĞOLLAR’IN EFENDİSİ CENGİZ HAN”
Adlı Kitaptan Kısa Bir Anlatı:=H. A. LAMB {1892-1962}/ Kendi Anlatımıyla: “Yaklaşık Yirmi Yıl Boyunca İnsanlarla Bir Araya Gelmek Onun İçin Sıkıntılıydı ve İlerleyen Zamanlarda Da, Her Ne Kadar Çocukluğundaki Noksanları Düzelmiş, Sağlığına Kavuşmuş Olsa Da, Şehirlerde ve Kalabalık Yerlerde Kendisini Rahat Hissetmiyordu! .” Böylece Boş Zamanlarını Büyük Babasının Kütüphanesinde Geçirmeye Başladı! . / { Kitabın Adı: MOĞOLLAR'IN EFENDİSİ CENGİZ HAN – Kitap Yazarı: Harold LAMB – Çeviren: A. GÖKE BOZKURT – Yayınevi: İLGİ KÜLTÜR SANAT/İSTANBUL/ARALIK/2006 / Sayfa:004, Paragraf:01, - Cümle Derleme: Kemal KABCIK / ANTALYA / 05 Kasım 2013 Salı 04:34:23 } =YEREL GÜNDEM; OKU, ÖĞREN VE PAYLAŞ: AŞKI! .=
=KOLAY OLAN YOL GİR; KENDİNE HÜKMET DAİMA! .=
=ANADOLU SEÇSİN; DİNLENEN VE ÇALIŞAN AZMİ! .=
| 142 |
Sevgi ve sadakat sizlere ömür
Sevgi ve sadakat sizlere ömürElmaya kurt düşmüş tehlike büyük
Sevgi ve sadakat sizlere ömür
Veletler türemiş büyük ve küçük
Sevgi ve sadakat sizlere ömürBir ülkeki her şeyini yitirmiş
Sevgi ile sadakatı bitirmiş
Saygı denen merhameti götürmüş
Sevgi ve sadakat sizlere ömürAsıl tehlikemi yarınlarımız
Boşa harcanıyor bak zamanımız
Bıçaklı silahlı zalimlerimiz
Sevgi ve sadakat sizlere ömürKimi sevgilisini kimi eşini
Öldürmeden bırakmıyor peşini
Gururuyla bitirirken işini
Sevgi ve sadakat sizlere ömürOnyedi onsekiz yirmi yaşları
Boş gururla eğilmiyor başları
Dost şeref dökerken gözden yaşları
Sevgi ve sadakat sizlere ömür17/03/2010
Dost Şeref
| 93 |
Delal
San maki uğruna herşey feda
Bir ceriyanda boşan mış günlerim feda
Yol ortasın da dikilmiş hayata elveda
Hayata küsmüş san ma yara elvedaYazılmış sutunlara gözleri ela
Yürüyüşün varki olmuş bana bela
Kansız vucudun günleri para
Hayata küsmüş san ma yara el vedaYolda gecen herkes herkese delel
Sen kaldınortada günlüm sana helal
Eylesin varsa gönülsüz delal
Hayata küsmüş san ma yara el vedaKapandım sevda dolu yollarda
Donandım aşksız diken dalın da
Yürüdüm yürütüldüm hayat dalın da
Hayata küsmüş san ma yara el vedaKapandımı gözler gülüm seni bekler
Hayat başı boştur dün ya bir beden
Ruhun ayrılacak olmasada neden
Hayata küsmüş san ma yara el vedaDeli bile sayar ken dini üstün
Akıllı cıldırmazmı dün ya bir bütün
Savrulacak mahşerde iyi ilen kötün
Hayata küsmüş san ma yara el vedaHer sevenin seveni güzel ise
Bilmem varmı çirkini insan diilse
Beni sana yazan kaderim ise
Hayata küsmüş san ma yara el vedaHamit in derdi heliya aşktır
Kear edilmiş günlerin bana baştır
Güne gün dikilmiş herşey adaştır
Hayata küsmüş sanma yara elveda
| 168 |
Boyim mi Abi?
Küçük çocuklar taşır,
Büyük yüreklerini
Ahşap sandıklarda.
Fırçalarda tartımlar oynaşır.küçük insanlar!
gözleri ayaklarda dolaşır,
boyları o ayaklara henüz çok yakın.
bir spor ayakkabı giyin de
onların gözlerine bir bakın..Küçük çocuklar taşır,
Büyük yüreklerini
Ahşap sandıklarda.
Merakla gözlerim içlerini,
hep iki renk boya,
Bir fırça bir cila..
Başka bir şey göremem,
Pis lekeli, temiz sandıklarında.ya yürekleri! onları görebilecek kadar,
yürekli değilim henüz.. küçük insanlar!
sandıkları küçük
yürekleri büyük çocuklar..
oyunlardan uzaklar!
çocuklar, çocukluktan uzak..'boyim mi abii? '
Kâmil Çağlar AksuBerfin Bahar Dergisi 101.sayı
2006
| 86 |
De Allah
Petek başka bal başka
Sofi geliyor aşka
Halkaya gir yavaşça
Yum güzünü de AllahEkelim de biçelim
Helal yiyip içelim
Hak yolunu seçelim
Yum gözünü de AllahTembelliğe alışma
Nefsin ile yarışma
Şer işlere karışma
Yum gözünü de AllahMevla’m vermiş güzellik
Her insanda özellik
Sonumuz hep mezarlık
Yum gözünü de AllahDikkat et kendine
Bırak suyu bendine
Bağlı kal ha dinine
Yum gözünü de Allah
| 64 |
İnsan İnsana Aşık İnsan İnsana
denizin dalgasında arasak
büyük aşkı bulurmuyuz
çığlık çığlık kıyıya vurarak kendini
aşkım aşkım diye haykırdığını duyarmıyız
senin beni benim seni duyduğum gibiyağmur yağdığında ıslanırmı deniz
sarılırmı aşık olduğu kumsala üşümesin diye
öpermi coşkuyla tuzlu dudaklarını
senin öptüğün gibiKar yağdığında ayaz vurduğunda
ısıtırmı güneş üşüyen denizi
senin içimi isittiğin gibiaşık deniz tatlı sözleriyle
ılık nefesini üflermi kum tanelerine
senin yaptığın gibiayın şavki vurduğunda üstüne
mutlu olurmu deniz yalnız değilim diye
gülümsemen vurduğunda yüzüme
mutlu olduğum gibiyakamozlar dans ederken şarkı söylermi
kendinden geçermi deniz
biz gibi işte bizim gibiaşkla coşarmı koşarmı kumsala
ben denizim sen kum demeden
sevdiğine sımsıkı sarılmaya
senin bana benim sana sarıldığım gibi
biz gibi işte bizim gibideniz nasıl anlatır büyük aşkını
kibirsiz riyasız çıkarsız aşkla
tarifsiz limitsiz bir sevda yaşadığını
biz gibi işte bizim gibiayrılıksız ama özlemlerle
git geller oldukça hasretle
binlerce özlem binlerce vuslat yaşayarak
bitimsiz bir aşkla
biz gibi işte bizim gibidevlerin aşkı büyük olur misali
denizlerin kumsala aşkı gibi
aşk olurmu bizimkisi
yürek yüreğe hasret
dalgalar vurdukça kıyıya
bir dakika özlem bir dakika vuslat
biz gibi işte bizim gibigüneş denize aşık deniz kumsala
senle ben gibigece gün/e aşık gün ay/a
senle ben gibitoprak yağmura aşık yağmur buluta
senle ben gibiinsan insana aşık insan insana
biz gibi işte bizim gibibulduk bizde bulduk işte
denizlerce büyük aşkı yüreğimizde
dalga ile kumsal gibi el ele gönül gönüle
deniz kumsal güneş ay biz gibi işte bizim gibi
| 233 |
Karışık
Yağmur yağar sel olur,
Gülerim.
İnsanlar,yoksulluk içinde,
Açlıkla boğuşur.
Gülerim,
Hayallerim suya düşer,
Her şeyimi kaybederim,
Gülerim.
Ya delirdim,
Ya umutluyum.
| 22 |
Gör Ne Eder O Tutku
Büyük bir yalancıdır kim derse aşk’a yalan
Bir gün aşka düşersen gör ne eder o tutku!
Yıldırım gibi çarpan, savurup yere çalan
Yok bunda yalan dolan gör ne eder o tutku! Bulduğu yere konar aşkın gözü kör imiş
Düştüğü yeri yakar adeta bir kor imiş
Tatmayan ne bilecek bir bilse ne zor imiş
Aşığı derde salan gör ne eder o tutku! Gözle görülmese de mümkün değil inkarı
Öyle bir ateştir ki yakar bile hünkarı
Dış ardan belli olmaz gönüldedir çıngarı
Ömürden bir pay alan gör ne eder o tutku! Elle tutulmaz ancak aşk yaşayan varlıktır
Tecrübesi acılı, tatmak bahtiyarlıktır
Onunla hissedilir onsuz gönül darlıktır
Sevgidir arda kalan gör ne eder o tutku! Der BOZÇALI sevenler ne usanır ne bıkar
Kimini mecnun eder çöllere atıp yakar
O öyle bir cevher ki o girer akıl çıkar
Mutludur onu bulan gör ne eder o tutku!
| 147 |
Yüreğimdedir Öğrencilerim
YÜREĞİMDEDİR ÖĞRENCİLERİMGörev yerim İstanbul,Türkiye,Marmara.
Gel, öğrencilerimi şu gönlümde ara.
Benden selam olsun hisli bütün dostlara,
Hiç bir öğrencimi değişmem dünyalara... Buradayım, Güneşli-Bağcılar-İstanbul.
Gözümde mi benim dünya malı, para, pul.
Ey duygularımdan anlamayan sefil kul,
Yüreğimdedir o canlarım, gel, ara bul... Hürriyet Mahallesinde Gazi Lisesi.
Yok mu sanırsınız bu garibin kimsesi?
Her öğrencimin açıktır gönül kesesi,
Duyun! ..Bu yükselen Nafiz Çağlar’ın sesi... Batur Nafiz TANÇAĞLAR
8 Şubat 2010 P.Tesi 22:08
K.Sinan/B.Evler/İstanbul
| 72 |
Tekrar
Şu kısacık ömürde
Sevdim sevdiğimi belli ettim
Anladım anlattım
Yeniden sevsin diye aşıklar
Kara sevdalar yaksın diye yüreklerini
Tarih tekerrürden ibarettir
Benim sevgim tekrar yaşansın diye
Sevdim,sevdim,sevdim
10.02.03
| 29 |
17 Yaşında
Bir başkadır dünya
17 yaşında
Tazecik beyinler
Körpecik bedenler
Herşey toz pembedir
İlk kıpırdanışlar başlar kalpte
Okul sıralarındaki arkadaşlıklar
Ve başlamadan bitiveren
Samimilik
17 yaşında
Bazen en ufak tartışmada
Kararır sanki dünyası
Yaşam anlamını yitirir
Ve sonra....
Biri biterken yenisi başlar
Yeniden canlanır dünyası
Hayat dolu mutlu insanı
Her zaman hep
17 yaşın meyvası
Sibel ÖNER
| 58 |
Vatan
Vatan,vatan aşkım vatan
Sevdandandır şehit yatan
Kanı bozuk hain seni satan
Kral olsa çatasım,gırtlağını sıkasım gelir...vatanSavaşlarda canlar verdik
Yetim kaldık,öksüz yetişdik
Unuttuk mu? neden deyişdik?
Şehitlerin kemikleri kabrinde sızlar vatanBayrak inmez, ezan susmaz
Müslüman Türk vatansız olmaz
Türk'üm diyemeyenler vatan ne bilmez
Hürriyet sevdamdır yarim vatanTürkiye'dir, Türk elidir adı
Oba,ocak mekan soyadı
Vatan, namus ar vatan
Namussuzdur seni satan vatan.Hasan Güzel
09.05.2015
Manavgat, Alanya yolu. 14: 19
| 68 |
Din 15
Din ki büyük servetim, Rab’den güven kaynağım,
Ahirette senedim, yüksek ahlak varlığım…Din ki büyük uğraşım, hakikatin içinde,
Nefsi engelleyen şey irade bilincinde…(1995)
| 24 |
Dua
"Duâ temiz bir kalbin sesini ALLAH'a duyurmaktır." Güzellik bakmaktan Mânâ anlamaktan bulunur Aşkı yürekler yazar Ne göz görür Ne akıldan okunur Yürekten istedi....................
| 24 |
Ey Sevgili
Ey sevgili,
Bol bol dua edelim...
Kaderinde varsam,rabbim uyutur nasılsa dizlerinin dibinde beni..
Şayet yoksam bile, ahiret sevdası olmalı
Ki cennet şarkıları karşılar bizi.
Özünü sevdiğim, sözünü sevdiğim sevgili,
Rabbim ömrümü yoluna sersin.
Ahiretime 'sen'i mükafat eylesin
Ve daha..
Yüreğimin ucuna gelip de yazamadıklarımı kalbine ilham etsin.
| 49 |
Şamandıra Baba
yaramaz kız bahçeye gelecek
benimle oynayacakşamandıra babacığım
ona bütün oyuncaklarımı versem
ve bütün nedirciklerimikertenkeleler kaçacak
ve biz güneşten saklanacağız
çok yaprakların altınaşamandıra babacığım
çok uslu oturacağım
yaramaz kız gelecek diye
| 32 |
Şimşeğin Çaktığı Yerde (Düzyazı)
çakan şimşeklerin ışığını uzaktan görüp ürküyorsunuz siz. ben ki o alaca fırtınanın tam ortasındayım.korkuyorum gökyüzünün uğuldamasından. hayır ben olamam o karkan! olsa olsa küçük bir çocuktur o... bir çocuk kopuyor ruhumdan. sonra bir çocuk daha, bir daha... çocuklarım oluyor o ışıldayan karanlıkta; tamam babası benim bunların ama anaları yok! öksüz, sevgisiz, korkak çocuklar bunlar...yetiştirme yurduna bırakıyorum bu anasızları; bakıcılarından dayak yiyorlar, gül bitmiyor yanaklarında... öfke bitiyor, korku bitiyor, umutsuzluk bitiyor... ilkokula başlıyorlar sonra, ufacık bedenler de yüz çeviriyor öksüzlere, dışlanıyorlar... dışkapısından mezun oluyorlar ilkokulun. sonra, büyüyor yaşları, onlara vuran eller de bırakıyor onları...tanıyorsunuz aslında onları, haber bültenlerinde, televizyon dizilerinde, sinema filmlerinde görüyorsunuz onları: kapkaççı, tinerci, sokak çocukları onlar... ve belki tanışıyorsunuz da bir kaç tanesiyle, hayatın acısını vuruyorlar size de; polis tutanaklarında geçiyor adınız... şikayet ediyorsunuz onları. tanıyorsunuz onları, beni tanıdığınız gibi... benim onların hepsi, sizsiniz... hadi hep beraber bakalım yarattığımız dehşet tablosuna, bakalım da hayran olalım.
| 151 |
BİLİYORUM
Biliyorum Birgün bu şehirden gideceksin Pırıl pırıl ışıklı bir istasyonda Elinde ufak valizin Ne yapalım hayat bu Yaşamak biraz böyle diyeceksin İçinde hür maviliklerin özlemi Küçük odanı, kitaplarını Ve mahsun bırakıp göklerle başbaşa beni Biliyorum, Bir gün bu şehirden gideceksin...!
| 41 |
On dort subat
Gerçek sevgi yıl boyu, hergün yeniden doğar..
Sevgi bir günlük değil, şaşmayın yönünüzü..
Kalbe sığmayan sevgi,hangi bir güne siğar??..
Ondört şubat sizin olsun, yemişim gününüzü..
| 28 |
Depresyon Sendromu Yaşıyorum..
Cezalandırıldım bu hayatın içerisinde sen yoksun, bir futbolcunun oyundan atılması gibi bende yalnızlığa atıldım. Uzun bir yoksunluk, neşesizlik ne ararsan bulursun. Neden ben demiyorum bile vazgeçtim bu dünyadan çok oldu pembe gözlükleri çıkaralı; Daha ne olsun berbat bir haldeyim içime kapandım her gece içmekten başka şey yapmıyorum, Günahsa bana yer kalmadı defterde revamı uzun cezalar,isyansa hakkım artık kaybedecek ne varki! Alacağım var elbet Tanrıdan mutsuzluğum,yalnızlığım hep ondan…..Sahipsiz kaldım dost nedir ki unuttum kala kaldım dört duvar arasında hayal bile kalmadı düşün, oynaşırken yalnızlığımla arıyor bu gözler seven bir yari, eli elimde gülerken gözlerinin içine kendimi görebilmek tek arzum. İnancım kayboldu, adaletse oda yok hepsi terki diyar eyledi sanki adresi bulamazlar,hevesim kırıldı depresyon sendromu yaşıyorum. Yaz: 30/04/2011
| 119 |
Saçlarında bir rüzgar esintisi
yağmurları kucaklıyorum
ıssız zamanların ihanetlerine
her adımın sonrası
yazılıyor hanene ve
seni düşüyor takvimlerdensıcak iklimlerin savruluşuna
tanık oluyorum bu cinayet
kimsesizbir yıldız düşüyor
bir yıldız üşüyor
ayaza vuran kapıların çıkmazında
| 34 |
Öte...
Bir gül var içimde, o gül ki; içimde binlerce gamlı bülbül öte
Bir aşk var içimde, o aşk ki; benden binlerce özlem öte
Bir yâr var içimde, o yar ki; aşkta bin Leylâ, bin Şirin, bin Aslı'dan öte...S.Güler-30.7.2015
| 39 |
Sevdalarım deniz kabuklarında saklı
yoksun dudaklarımda
*ve hasret gecelerimde
*tek kelimelik yalnızlıklarım
*ve anlık dokunuşlarım
*yapayalnızım yalnızlığımla*sevdalarım deniz kabuklarında saklı*sonsuzluğa değin
*neredesin fırtına gülüşlüm*dokunuver yalnızlığıma
*hayallerime
*ve hasret anlarıma
| 29 |
Kabus Dolu Gençlik
Gidişin kabus oldu
Dönüşün ise hüzün dolu
Yaz güneşinde başına yağar dolu
İşte benim memleketim AnadoluHenüz okunmamışken bir ferman
Bükülür belin kalmaz dizinde derman
Arada bulamazsın edecek harman
İşte benim memleketim AnadoluHele bir bak ayla güneşe
Akşam olunca ondada kalmaz neşe
Sağlam olur palamut meşe
İşte benim memleketim Anadolu da bir köşeSağnak yağmur derede sel olur
Zaman gelir akar sular durur
Zannetme gençlik hep kudurur
işte benim memleketim Anadoluzanapalının şiir defteri b.y
| 75 |
Fatma adlı bir meleğe....
Bu çaresizlik, bu sessizlik...
Çıldırtacak beni....
İllede sensizlik...
Ellerim boş geldim kusura bakma,
Oysa kır çiçekleri toplayacaktım sana,
Ama ben;
Kapalı kapılar ardında kalan,
Karanlıktaki UMUT güneşimi getirdim sana,
Ben,
Sana,
Kimseye vermediğim,
Kutsal bir emanet misali gizlediğim,
Yürek dolusu sevgimi getirdim sevdiceğim....
Ama bu çaresizlik...
Bu sessizlik,
En kötüsüde....
Bu SENSİZLİK gelinciğim,
SENSİZLİK...
Çıldırtacak beni....30.05.2001
| 60 |
Çek Kateri Ben Gelirem Peşine
Çek kateri ben gelirem peşine
Ali meydanına varalım hele
Merhametin yok mu gözüm yaşına
Pire bağlı olup duralım heleAllah Allah Allah duralım hele
Allah birliğine varalım heleEy müminler gerçek pirler merhaba
Er rehberler gerçek erler merhaba
Hazır postlar hazır yerler merhaba
Zakirler sazları kuralım heleAllah Allah Allah kuralım hele
Allah birliğine varalım heleAşk ile perişan Davut Sulari
Muhabbeti baldır kendisi arı
Hazreti Ali'nin sın zülfikarı
İnkarın boynuna vuralım heleAllah Allah Allah vuralım hele
Allah birliğine erelim hele
| 82 |
Unutmaa..
Beni bana bıraksana
Yüreğimi ateşlere atma
Sevgin bende kaldıya sen olmasandaAşka gönül vermeye
Cesaret edip sevmeye
Gücüm kalmadı
yar sensizligegözden geçir aşkını
beni nasıl kandırdıgını
ahımı aldıgını
unutma unutma yaşayacaklarını
| 31 |
Vatan Sağolsun
Benim dertli Anadolum
Nesuyun var nede yolun
Yanıyorlar oylum oylum
Diyorlar vatan sağolsun Yaylaya konar göçerler
Tırpanla ekin biçerler
Yıllarca zulüm çekerler
Diyorlar vatan sağolsun Vatan milleti severler
Bu vatan bölünmezler
Uğrunda Şehit düşerler
Diyorlar vatan sağolsun Bozkırın Kahramanları
Böldürmez onlar vatanı
Al bayraklı mezarları
Diyorlar vatan sağolsun
| 50 |
Hercai& Kardelen
Bilir misin hercaiyle kardelen
Ne yaşadı, niçin ayrıldı birden,
Hercainin vefası yoktu zaten,
Kardelendi asıl vefayı seçenHercai bir alımlı menekşe
Yazın açar binbir sevinç ve neşe
Esasında hep aşıktır güneşe
Kışa kalmaz, ayaz büyük endişe.Kardelen ki yanlız ve nadidedir.
Sözü dilde değil, hep kalbindedir.
Vefası tüm kainat kadar nadir,
Alemlerin sahibi Rabbinedir.Kardelen mi hercai mi bilinmez,
Unutma ki herkes oynar rolünü
Rabbe sığın, hoş tut güzel gönlünü,
Tek dileğim, hiç koparma gülünü,
Kalbe düşen o bir damla silinmez...
| 80 |
-Günlüğümden-3-
GÜNLÜĞÜMDEN-3 Slov bir radyo açtım Tutku.Şu bilgisayar,harika bir şey.Radyo dinle,film seyret.Herşeyi yapabiliyorsun.Şimdi,Zerrin ÖZER,”O YAZ’I”söylüyor.Sevdiğim sanatçılardan birisidir.3-4 yıl önce,Rumelihisarındaki konserine gitmiştik.O kadar çok merdiven vardı ki.Merdivenler,hep başımın belası olmuştur.Gerçek yaşamda,engelliler hiç düşünülmüyor.Herşey,şimdi sağlıklı olanların hakkı.Rumelihisarındaki o merdivenleri nasıl çıkıp-indim? Bir ben bilirim bir de,benimle ilgilenenler.Hadi orası,tarihi bir yer.Ya diğer yerler? Yollar-bina girişleri.Salt,çözümlenebilir sorunlar nedeniyle,hemen her şeyden mahrum bırakılıyoruz.Hadi ben savaşımcılığımla,zaman zaman,aşıyorum bazı sorunları.Ya diğerleri? Rumelihisarındaki o merdivenlerden beni çıkarırlarken ve indirirlerken,o insanların yorulmalarına çok üzülmüştüm.Oraya gitmeyi,neyse ki ben istememiştim.Zaten gideceksin dediklerinde,şaşkınlıkla bakmıştım yüzlerine.Ama çok ta sevinmiştim.Zerrin ÖZER’i çok seviyorum.Ve bizi çok güzel bir yere,sahnenin tam karşısına oturtmuşlardı.Aramızda,iki-üç metre ancak vardı.Değdi onca güçlüğe.Tüm coşkumla ve hüznümle,sesimin olanca gücüyle,eşlik etmiştim şarkılara.Kitaplarımı götürmüştüm.Zerrin ÖZER yanımdan geçerken, çağırdım.”Size bunları verebilir miyim? ”Dedim.”Bunlar senin mi? ”Diye sordu.Evet deyince,sımsıkı sarıldı,”ölürüm sana.Hadi bir şiirini okuyalım.”Dedi.Seçtiğim şiiri okumaya başladı.”Benim kör gözüm görmüyor,sen oku deyince,tamamen rahat,okumuştum şiiri.O anlarda,ben fark etmemişim.Ama tüm tv kanalları,fotoğraf makinaları bana çevrilmiş.Şiir bitince,öyle bir alkış koptu ki,şaşırdım.Ben nerede olduğumu unutmuştum.Binlerce kişi beni dinlemişti ve alkışlıyorlardı.Ellerimi kaldırdım ve salladım.Bazıları,biz de kitap isteriz diye bağırdı.Yanımda yok,gelinde alın demiştim.Bir anda,gecenin yıldızı oluvermiştim.Birçok kişi yanıma gelip,beni kutlamıştı.Kardeşime çektiğim mesajı anımsıyorum.BEN HER ZAMAN YILDIZIM.Evet demişti.O gece çok güzeldi.Bak Tutku,bir şarkıdan nerelere gittim? Sanırım,ondan bir yaz sonraydı.Harbiye açık hava tiyatrosunda,Kıraç’ın konseri olduğunu okumuştum.Buradan götürülmeyi sağlayamamıştım.Ama arkadaşıma yalvarmıştım.Kardeşim ve arkadaşları da gidecekmiş o konsere.Şehrin bir ucunda o,bir ucunda ben.Kardeşim götüremezdi.Gece dönmesi,çok zordu.Annem,bilet paralarımızı vermişti.Arkadaşımla gittik.Beni en arkaya oturtmak istediler.Hiç gitme daha iyi.Hayır,ben arkaya gitmem.Beni aşağı indireceksiniz diye,kesin bir direniş gösterdim.Çünkü,zaten yardım edecek iki arkadaşım vardı.İki kişi daha olursa? Uçururlardı beni.Kızdım da.”Niye rampa yapmadınız? Bizim hiçbir şeye hakkımız yok mu? ”Diye.Direnmek,cadı olmak,çoğu kez işe yarıyor Tutku.İndirdiler beni.Yine en güzel yere oturmuştum.Kıraç’la bir-iki metre vardı aramızda.Önümde kimse yoktu.Beni görünce,sık sık benim tarafıma gelip söyledi şarkıları.Aramıza inmedi Kıraç.Arkadaşıma söyledim kitabımı ve mektubumu vermesini.İşaretle kitabı gösterdim.Kıraç’ta işaretle,bana mı? dedi.Başımı salladım.Verildi kitabım.Onca yoğunluğunda,okudu mu? okumadı mı bilmiyorum kitabımı ve mektubumu? O konseri de,büyük bir hazla izlemiştim.Tutku.Asıl gitmek istediğim:Klasik müzik konserleri.Ama bu zevki paylaşacak ve benimle ilgilenecek bir arkadaşım yok.Ben,en çok klasik müziği seviyorum.İki kış önce,bir konsere bir sürü telefon görüşmesi sonucu,biletsiz bile gidecektim.Ama,götürecek kimse bulamamıştım.Çok üzülmüştüm.Sosyal hayatı,katılımcı olmayı seviyorum.Madem üretebiliyorum.Bu,en doğal hakkım.Görüşürüz Tutku.Yaşamla savaşımım,hep sürecek
Nilgün ACAR 23. 09. 2008
| 353 |
Kutlama - Mustafa Kemal Atatürk
** Aynı zamanda Ulusal Önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşunun 136. yılı olan
19.Mayıs.2017 Gençlik Ve Spor Bayramımız Hepimize
Kutlu Olsun...**
| 27 |
Dövün
Ben ölünce etsin dostlarım bayram;
Üstüste tam kırk gün, kırk gece düğün!
Açı doyurmaksa kabirde meram,
Yemeğim fatiha, günde beş öğün.Hey gidi, gölgeler ülkesi dünya!
Bir görünmez şeyin gölgesi dünya!
Boşlukta ayrılık bölgesi dünya!
Bu dünyada yeme, içme ve dövün!(1972)
| 41 |
Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar
Atalarımızın çok güzel bir atasözü vardır. Evet, çok büyük bir atasözü 'Cesaretin bittiği yerde esaret başlar.' diye. İşte bu söz, çok açık bir şekilde insana büyük bir mesaj veriyor; yani kısaca bizlere cesaretiniz yoksa, toplum, ülke, devlet, birey olarak o zaman siz esaret altına er veya geç girmeye, sömürülmeye mecbursunuz diyor. Dikkat ederseniz 'cesaret' kelimesinde 'esaret' kelimesi de gizlidir.
Cesaret, Yüce Allah'ın insana bir rahmeti ve lütfudur. Cesaret, rızkı genişletir ve insani rahata kavuşturur. Cesareti olmayan insanlar, bunu bilemezler.Bugün; vizyonu, hedefi, projesi, kendi fikirleri olmayanlar bu dünyadaki bütün insanlar ve bütün devletler için geçerlidir, yarının sömürge olma yolundaki adaylarıdır. Cesaretli yaşamak, onurla yaşamak demektir. Cesaretsiz bir hayat, her gün esaret altında inlemektir.Günümüzde sömürülen devletlere söyle bir bakınca, cesaretten yoksun oldukları hemen gözlemlenebilir. Dünyada insanlar, bazı gerçekleri görebilmek için öncelikle kendilerini çok yönlü yetiştirebilmeleri gerekir. Tek taraflı eğitim ve düşünce sistemiyle insan, olayları tek taraflı görebilir ve yorumlar. Bunun icindir ki herkesten dünyada olup biten olayları ve gerçekleri kavrayabilme yeteneğine sahip olmasını bekleyemeyiz. Ancak hedefi bilen ve görenler, hedefe doğru gidebilirler.Winston Churchill'in bu noktada bir sözü vardır: 'Doğru ve doğrular, o kadar kıymetlidir ki sadece bu sebepten dolayı etrafları yalanlar ile örülmelidir.'Şimdi günümüzde kendine güveni, cesareti olmayan ülkelerin nasıl dünyada diğer ülkeler tarafından sömürüldükleri apaçık ortadadır. Aslında her şey, cesaret ile başlar ve dediğimiz gibi; 'Cesaretin tükendiği yerde esaret baslar.' Fakat cesaret, bilmek ile elde edilir. Cesaret, öyle sıradan bir olgu değildir. Bilen ve kendilerine güvenen insanlar ve devletler, cesaretli olurlar ve tarihe adlarını, altın harfler ile yazdırırlar. Cesareti olmayanlar ise cesareti olanlara bir ömür boyu hizmet eder dururlar.Size demek istediğim, kısaca her nerede olursanız olun, sadece cesaretli olun.Selam ve Dua ile
| 276 |
Öğrendim
Bulamadım kâğıt ile kalemi
Kömür ile yaza yaza öğrendim
Çarpmayı, bölmeyi, tüm problemi
Parmak sayıp çöze çöze öğrendim.Derdimizi anlatmazdık kadıya
Çamsakızı idi büyük hediye
Koyun terslerini abaküs diye
İpliklere dize dize öğrendim.Ne Antalya gördüm ne de mersini
Yaylalarda aldım tatil hırsımı
Haritasız coğrafyanın dersini
Ova bayır geze geze öğrendim.Dilbilgimiz ana hattan şaşmadı
Din dersimiz ayaklara düşmedi
Geometri hiç haddini aşmadı
Çöple yapıp boza boza öğrendim.Aile bilgisi değer taşırdı
Zamane en fazla buna şaşırdı
Bazıları kimliğini düşürdü
Ayağımla eze eze öğrendim.Tarih dersi güç verirdi millete
Kimse boyun eğmez idi illete
Özümüzden bağlılığı devlete
Meydanlarda toza toza öğrendim.Türkçe ile düştük türlü gaflara
Yurttaşlık bilgisi kalktı raflara
Ahmak derler Ahmet gibi saflara
Hislerimle seze seze öğrendim.
| 114 |
Nerden Çıkarıyorsun, Asker
Nerden çıkarıyorsun, asker
seni sevmediğimi,
aynı değil miyiz ikimiz de,
sen de,
ben de. Sen yoksulsan ben de yoksulum işte;
sen halktansan ben de halktan gelmeyim;
nerden çıkarıyorsun öyleyse, asker,
seni sevmediğimi? Ama unutuyorsun bazen,
benim kim olduğumu;
sen değil miyim ben, söylesene,
sen nasıl bensen, ben de senim. Kin tutacak değilim ya
bu yüzden sana, asker;
aynı kişiysek ikimiz eğer
sen de,
ben de,
nerden çıkarıyorsun, asker,
seni sevmediğimi öyleyse. Karşılaşıyoruz birbirimizle
aynı sokakta, aynı yolda,
omuz omuza, seninle ben!
Aramızda kin yok, düşmanlık yok,
biliyoruz nereye gittiğimizi,
ikimiz de, sen de ben de... Nerden çıkarıyorsun asker,
seni sevmediğimi öyleyse!
| 104 |
Tenakut
Doğar iken ağlıyor istisnasız her insan
Ağlıyor ağlayacak insan doğduğu zaman
Aksine gülüyorlar ana baba akraba
Bebek mi aile mi kim haklıdır acabaAğlayan bebek haklı çünkü geldiği mekan
Fanidir vefasızdır adeta olur zindan
Onun için ağlıyor onun içindir bu yaş
Biliyor ki sonunda kefenlenecek bu başÖlür iken haliniz doğmanızla zıt olsun
Ağlayan o iki göz ölünce güleç olsun
Ölür iken ağlayıp feryat etmeyin sakın
Yoksa cennet cehennem cehennem olur yakın
| 71 |
Vasiyet 9 Nazım Hikmet
Nazım Hikmet Toplumcu düşünceli, Soyalistler yanlısı
Nazım Hikmete derler ‘Stalin hayranlısı’
Babası ittihatçı, anası ressam hanım
Selanik’te yaz günü dünyaya geldi Nazım Galata Lisesinden sonra eğitim gördü
Değişik maceralı aşklı bir hayat sürdü Askerlikte bir teşvik yüzünden mahkum oldu
Affedilince kaçtı, yolu Rusyada buldu Moskova’nın muhteşem görünüşüne kandı
Ta ölünceye kadar vatan közüyle yandı ‘Ülkemden ayrılmakla hata ettim’ Diyordu
İtirafını halka söylemek istiyordu Nazım oğluna dedi ‘Seni ben Memet yavrum
‘Kominist Partisine emanet ediyorum ‘Moskova’da ölmeden Türkiyede ölseydim
‘Koca bir çınarın altına gömülseydim Bin dokuz yüz altmış üç günü Rusyada öldü
Kızlar manastırında mezarlığa gömüldü.
| 100 |
*Dünya Dünya*
Dünya dünya fani dünya
Herşeyiyle yalan dünya
Gurbet elde azar azar
Ömrümü çürüttüm dünyaDünya dünya fani dünya
Gaflete daldırdın dünya
Gerçekleri unutturdun
Bizleri uyuttun dünyaGurbet elde azar azar
Ömrümü çürüttüm dünyaBu dünyadan göçer iken
Herşeyi alırsın elden
Yedi metre bezden başka
Hiç bir şey vermeyen dünyaGurbet elde azar azar
Ömrümü çürüttüm dünyaUyan Aydoğan sen uyan
Ölüm gerçek dünya yalan
Varmı ki hiç baki kalan
Oyalar bak seni dünyaDünya dünya fani dünya
Herşeyiyle yalan dünya
Gurbet elde azar azar
Ömrümü çürüttüm dünya
Erzurum
Zernişan Aydoğan
| 86 |
Sürüp Giden Yaşam...
Düş gördüm dünden buğüne
Sürükledi heybemi yüregimiÇocuğum oldu benliğimden
Sevinç koydum adını sendenŞehirler korkuttu sevinçlerimi
Nedensiz gittim ufuklarımaBir keder bir sevinç düşlerim'de
Düştüm yola güzel duygularla
Sürdüm adımlarımı yaşamaYankılarda uyandım düşlerimden
Çareler ummadım dualarım'da
Yaşadığım benden duygularımdanSensizlik acıttı canımı cananımı
Yaktı bağrımı ve duygularımı çaresiz
Geceyi aldı gözlerimden bir parca sevinçSahipsiz ellerimde kaldım yaşımla
Yürüdüm yollara son umutO benim son sevincim sevdigim...
| 65 |
eZber boZan
az şekerliyim kaç zamandır
bildiğin tadsız tuzsuz
gecelere dargın
gözlerim uykusuzbu masalın elmaları olgunlaşmadı daha
düşmedi dalından
döneceğin günü bekliyorum göç yolundan
ilk gün gibi aynı
yüreğimde aynı heyecan
haydi acele et ezber bozan
geç olmadan29.06.2010
| 38 |
Kördüğüm
Hiçbir veda gürültüsüz olmaz ..
Ya kanadın kırılır...
Ya yüreğindeki acı bağırır...
Çığlığındır gecenin sen'li vakitlerinde
Sessiz olan nedir bilirmisin?
Veda edememektir....
Düğüm düğümsündür
Çünkü...
Ah be adam !!
Hiç uğraşma bana kördüğümsün...
| 34 |
Düşlüyorum
Bir gökyüzü düşlüyorum, yeryüzü kadar y a k ı n
Bir yeryüzü düşlüyorum, gökyüzü kadar t e n h a
Bir yaryüzü düşlüyorum, yeryüzü kadar y a k ı n
gökyüzü kadar b ü y ü k! 26.o7.o4 / 18:10
| 41 |
Engel
Hani dışarı çıkarsınız,
Denizden, nehirden, akıntıdan,
Ana rahminden çıkar gibi
Dışarı!
İçinizde o tatlı endişe,
Işığa, özgürlüğe
Tatlı bir kayboluşa dair
Sonra ama bir sızı hissedersiniz
Göbeğiniz çekilir
Etten ilmik ilmik düğümlenir bağlarınız
İnsana dair.
| 36 |
Sana Verdiğim İsimler
sana verdiğim isimler,
tuz gölüne benziyor sevgilim
gözlerinde balıkçıllar geziniyor,
martılar havalanıyor yüzünde
avucumda kum tepeciğidir
göğüslerin, sıcaklığı çöle benzeyen
konya'dan sonra ereğli yolunu
süsleyen dirençli akasyalara
sen olmasaydın niğdeler'e
yozgatlar'a yolum düşmezdi
boğazlıyan'dan geçmezdim sözgelimi,
kar altında kalmazdım kayseri'de
sevgilim, sevdikçe
karşı çıktım savaşlara, insanın
insanı sömürmesine, haksız
ölümlere karşı çıktım seninle
ben hâlâ küresel
isimler arıyorum sana, sevgilim
aşkımıza uyacak, senin o
ak saçlarına yakışacak
ipeğini saracak yüreğime.
Ahmet Uysal
Kum Dergisi Ocak 2002 sayısı
| 80 |
Söke-ağaçlıda Edebiyat Şöleni
Edep ile yatan kalkar edeple
Ağaçlıya gelin görün arkadaş
Ağaçlı arkadaş şair ediple
Ağaçlıya gelin görün arkadaşAydın dan söke ye ağaçlıya bak
Okur yazar isen sende bir mum yak
Şair şiir yazsın ver hemen ayak
Ağaçlıya gelin görün arkadaşYeşil koyu gölge ceviz yaprağı
Yeşil çimen halı gibi toprağı
Ağaçlı kuruyor herkesle bağı
Ağaçlıya gelin görün arkadaşBu gün ağaçlıda yapıldı şölen
Ağaçlı halkıydı şenlenen gülen
Bir lokma ekmeği ikiye bölen
Ağaçlıya gelin görün arkadaşGürsoy da yazıyor o gördüğünü
Edebiyat ile sen gör düğünü
Oku yaz sende çal o düdüğünü
Ağaçlıya gelin görün arkadaş
07.05.2017
| 96 |
Can Mehmedim (Askerim)
Basmadık yer bırakmaz Mehmedim.
Vatan, millet, namus bekler Mehmedim.
Yağmur, çamur, kar, dolu demez Mehmedim.
Bu şevk ve heyecanla nöbet tutar Mehmedim.
Mehmedim makamın cennet olsun, can askerim.
Geride,anan baban, yarin,yavrun, belki sevgilin bekler.
Nöbetler tutar, potinleri, kepi, elbisesi çamura batar.
Vatan borcu, bayrak, namus borcu, can borcu der.
Gelecek tehlikelere, tereddütsüz canını siper eder.
Bu şevk ve heyecanla nöbet tutar Mehmedim.
Mehmedim makamın cennet olsun, can askerim
Bilir ki şehit olursa bu yolda, makamı cennetliktir.
Onun için cennet, ulaşabileceği en büyük mertebedir.
Bu şevk ve heyecanla nöbet tutar Mehmedim.
Mehmedim makamın cennet olsun, can askerim.2006-Adıyaman
| 99 |
Vatan Satma Korkusu Üzerine
Vatan Satma Korkusu ÜzerineHiçbir şeye benzemez vatanı satma korkusu
Birden öldürmez seni
Bir karabasan gibidir gecelerinin huzursuzluğunda
Açlıktan ölen çocuklar evinin camlarını kırdıklarını hissedersin geceleri
Sen bir amerikan kornetinin V.I.P. koltuklarında kısa etekli hostesler hakkında düşler kurarken,
Soğuk silahını zeytin gözlü yârinin yerine koyarak sarılan hırka yeşili gömlekli gencin gece seni boğazlamasıdır vatan satma korkusu…
Vatan satma korkusu devamlı darağacını düşünmektir
Parselleyip sattığın vatan toprağınla birlikte Avrupa’nın birinci sınıf otellerinde pazarladığın çiftçinin emeğini sormasıdır…
Mussolinni’ye sor o anlatsın sana bu korkuyu
İdama giderken nasıl yalvardığını gözlerine sor Mussolinni’nin
Nasıl haykırdığını…
Hitler’e sor neden silahını başına dayadığını…Vatan satma korkusu hiçbir şeye benzemez
İşçinin cebinden alınan parayla yapılan fabrikayı “babamın malı” diyerek satmaktır
Vatanı satmak…
Okulda ölen çocukların naaşlarına bakamamaktır, yok saymaktır
Tiner tutuşmaktır sokaktaki kimsesiz çocuğun eline
Hırsızı affetmektir
Emeği çalmaktır vatanı satmak
Şehidin cebinden parasını çalmak, kanıyla politika yapmaktır
Sarıklı şeyhlerin ve Türbanlı kadınların ardına saklanmaktır vatanı satmak…
Peşkeş çekmektir vatan malını ecnebiye
Küfretmektir çiftçiye…Uyarıyorum sizi!
Menderes’e sorun vatan satmak korkusunu
Giderken darağacına “ben ne yaptın diye” ağlamasını…Vatan satma korkusu it gibi öldürür insanı
Korkudan aynalarda çöp gibi bacakları elleri sıtmadan yaralanmış karınları açlıktan davul gibi şişmiş çocuklar görmektir…
Bit kapmadan daha kundağında açlıktan ölen çocuklar görmektir…
Oğlunu kızını karısını ve kendini olimpiyat meşalesi gibi yakan babanın hesap sormasıdır…
Kasabın tezgâhta kurtlanan etini bırakıp satırını sizin için bilediğini bilmektir…
Uyarıyorum sizi!
Vatan satma korkusu hiçbir şeye benzemez
Vatan satma korkusu üç beş papel için düşünmeden attığın imzalarla haklarını, emeklerini, geleceklerini sattığın milyonların gırtlağına sarılıp seni it gibi boğarak öldürmesidir…Murat Gevrek (10.04.06 İzmir)
| 256 |
Kurulmuş.
Kurulmuş yerde attığım adımlar.
An gelir gecede an gelir gündüzde.
Bu günde geçiyor bende böyle.
Bir tutku var içimde onu düşledim.
Însanlığı bol gözü tok tutkular.
Pervane eder beni bu tür uğraşlar.
Düştü payıma ağır olsada yüküm.
Sadece birazcık dalgın düştüm.
Çünkü çok yitirdim benden gidenleri.!.
| 47 |
Ucube Yönetim
‘Asker uzak dursun politikadan! ’
İşte senelerdir uzak duruyor,
Ama bu sefer de politikaya
Başka birileri burun sokuyor.‘Herkes kendi işine baksın’ dendi.
Cemaatin işi politika mı?
Çok partili ülke yönetiminde
Cemaat adında bir parti var mı? Birisi hariçten gazel okuyor,
Ötekisi tehdit ediyor onu.
Birbirinden farkları yok aslında.
Neye yarar kavgalarının sonu? Gerilik denince hiç kızmasınlar.
Geriliğin bir türü de bu işte:
Aylar ve yıllarca yerinde saymak
İşe yaramayan çekişmelerle.Ucube bir yönetimin elinde
Bakın ne duruma geldi ülkemiz.
Asker karışırken politikaya
Hiç de böyle değildi hallerimiz.Çünkü askerimiz ilericiydi,
Atatürk’ün mirasçısıydı çünkü,
Geçip gitmiş köhne bir çağa değil,
Yeni yarınlara dönüktü yüzü..
| 103 |
Karanlık Oda..
Bitirdin işte istediğin oldumu mutlumusun dergibi
bakar oldu hayallerin artık yüzüme
duvar köşelerine yığıldım üşüyorum
buz tutmuş ayak parmaklarım ve titriyor bedenim
karanlık odadayım çok korkuyorum
kulağımda yalvarışlarının çığlıkları ellerimle tıkıyorum
açmaya korkuyorum gözlerimi
ya alay eden bakışlarınla çıkarsan karşıma korkuyorum işte açmak istemiyorum gözlerimi orada öylece ölmek sonsuzluğa göç etmek istiyorum..
| 54 |
Belki de Sen mevsim normallerinin altında bir sağanaksın
Belki de sen mevsim normallerinin altında bir sağanaksın
Sana olan tutku sana olan aşk belki de geçicidir
Hayallerin uç noktası olman da kazara bir eser midir bilinmez
Tek bilinen senin bilmediğin
Bir bilinmeyen denklem karmaşıklığıyla duruyor karşında.Belki de sen mevsim normallerinin üstünde bir sağanaksın...
| 52 |
Gör Ne Eder O Tutku
Büyük bir yalancıdır kim derse aşk’a yalan
Bir gün aşka düşersen gör ne eder o tutku!
Yıldırım gibi çarpan, savurup yere çalan
Yok bunda yalan dolan gör ne eder o tutku! Bulduğu yere konar aşkın gözü kör imiş
Düştüğü yeri yakar adeta bir kor imiş
Tatmayan ne bilecek bir bilse ne zor imiş
Aşığı derde salan gör ne eder o tutku! Gözle görülmese de mümkün değil inkarı
Öyle bir ateştir ki yakar bile hünkarı
Dış ardan belli olmaz gönüldedir çıngarı
Ömürden bir pay alan gör ne eder o tutku! Elle tutulmaz ancak aşk yaşayan varlıktır
Tecrübesi acılı, tatmak bahtiyarlıktır
Onunla hissedilir onsuz gönül darlıktır
Sevgidir arda kalan gör ne eder o tutku! Der BOZÇALI sevenler ne usanır ne bıkar
Kimini mecnun eder çöllere atıp yakar
O öyle bir cevher ki o girer akıl çıkar
Mutludur onu bulan gör ne eder o tutku!
| 147 |
SAKARYA'ya LAYIKMISIN! (ALLAH BELANI VERSİN!)
Tok gönlümü ac eyledin
Allah belanı versin!
Gözlerimi dünya bürüdü
Allah belanı versin! Bilmezdim yalan nedir
Görmezdim güzel nedir
Çekmezdim dert nedir
Allah belanı versin! Sen hayallerimde güzeldin
Herşeyimsin baharımsın derdim
Ah ulan bir gelsen derdim
Allah belanı versin! Bekledim geceler boyu
Uyku haram gözlerim dolu dolu
Ah be sevdiğim bulamadın aşka giden yolu
Allah belanı versin! Benden uzakta mutlumusun
Yalan dostlarına doğrumusun
Sakaryama layıkmısın
Allah belanı versin! Sakaryada yiğit vardı
Adam vardı yürek vardı
Şimdi sakaryam sanamı kaldı
Allah belanı versin! Duygularım vatandı
Doğrularımdan bu kaldı
Hayatıma gam kattın
Allah belanı versin! Gidiyorum uzaklara
Dönüşüm hak ola
Ben ölmedim daha
Allah belanı versin! Ecel yakın insana
Hak aşık insana
Hadi uyansana ağa
Allah belanı versin! Bu yazgı bana mı?
Gidene ağlamak bana revamı?
Bende ki bu ben sana belamı?
Allah belanı versin! Rüya gördüm an oldu
Sensizlik haram oldu
Gidişin can aldı
Allah belanı versin! Anam sormuyor halimi
Yarim bilmiyor beni
Her acım henüz cok yeni
Allah belanı versin! Gönül kopamıyor senden
Nereye gittin habersiz aniden
Gelmez ki benden başka bir ben
Allah belanı versin! Unutulurmu damardaki kan
Unutulurmu yürekte alevlenen volkan
Benim hala sana akan
Allah belanı versin! Yokum gayrı bu bedende
Ruhum senindir sen istemesende
Kör bir aşığım sevmesende
Allah belanı versin! Beklesemde senden bir haber
Bilirim varlığın yokluğundan beter
Ne yapayım bu gönül hep sana gider
Allah belanı versin! Hayat ya bu! kışta gelecek,
Yazda gelecek
Gül actığında dermanda gelecek
Bu gönül seni elbet silecek
Allah belanı versin! Benim aldıklarım senin olmalıydı
Senin vermediklerin bende olmalıydı
Bu fırtına bu şekilde son bulmamalıydı..
Allah belanı versin.! belan bensem eğer....
| 267 |
Küp
Der kabım gemi gibi
Geminin kavi dibi
Kim dese gemin ufak
Peki der agop abiGel gör ki bir küp kabı
Kübünde yemek tabi
Der yemek odda pişmiş
Yemeği yemiş nebiBak kübe agop peki
İçinde yemek koku
Yemeği kübey yapmış
Gözetir hep hukukuKarışır söze haham
Der ki bu benim saham
Haham yemeği tadar
Der bu aş yakup taamAgop der bulak rahip
Anlatsın aşı yeyip
Rahip ol garip aşı
Yer söyler bu aş gaipDediler bulak kamı
Anlatsın kübün tamı
Kam söyler yabgu demiş
Humay kuş onda çimiDerler ki hakem bulak
Olmasın solak çolak
Ol hakem ne der ise
He diyek malak malakFaruk Bakuri
| 102 |
Uzaylıdan Korkulmaz 7
Yine de dikkatli ol saldırabiliyorlar,
Sen zarar vermediysen pek de ısırmıyorlar… Hani biz uyaralım, uyarmadı demeyin,
Barınaklar dolmuş taşmış, uzaylıları sevin… Her evde beslenilen, çok tür uzaylılar var,
Ona yemek verirsen, elini, yüzünü yalar… (2000)
| 38 |
Sürüp giden
Sürüp giden
I
Gül de çevirdi yaprağını
Arkası boş
Yazık geç kaldım
II
Ah! Benim kırılgan korkularım
O denli hiçbir şeyle doluyum ki
Savaş yetimi çocuklar gibi
Savrulup gideceğim birazdan
III
Seni böyle arkanı dönüp gittiğinde seviyorum
Suların ayak izlerine basarak
dönsen, yürünecek ne çok yolun var
Dönsem
Her şey altüst olacak
IV
Gözlerin bir şeyler anımsatıyor bana
Şüphem yok! Gece bastırdı
F tipi bir hücrede yüreğim
Asi iklimlere başladı başlayacak
Yasak koyma güneşime
V
Sahi ben neye geç kaldım
Herkes bir şeylerden dönerken
VI
En büyük savaş aşktır, dediydi bilici
Erler ölür
Büyük törenlerle gömer onları paşalar
VII
Hangi bakışınızdı sokağımızdan geçen
Gecenin ipinde asi kelebek
Çözer, bağlar saçlarımı
Işıklar büyür
Üşenmem bütün iklimleri denemekten
Giden bir tren için bu şiir yeter
Bütün virajlarını dolandım ayrılığın
Tünellerinden geçtim, ıslandım
Ne çok beklemişim gidişini yeniden
-Siliyorum parmaklarımdan uzun merhabaları-
Kendime izin verdim günlerden Salı
Çocuklar büyüttüm
Kuşlar sağalttım tüneklerde
Yine de tedirginim bir şeyleri incitmekten
Aşk-sız-lık aşk-sız, aşk
Bu bakışınızdı en çok sokağımızdan geçen
Vapurlar kadar deniz
Sait Faik kadar İstanbul
VIII
Yağmur başladı yeniden
Denemediğim bir saçak altı olmalı
IX
Seni yitirdiğim kentte buldum
Oradaydın
Yanıtsız sorular susuyordun
Konuşsam her şey altüst olacak
X
Cumartesileri açan anneler gibiyim
Bütün renklerim siyah
Ve giderek daha yalancıyım
Gözlere batan çalıyım giderek
Körebe!
XI
Hep aynı gölgeye sığınıyorum
Büyümüyorum iyi ki
Hiç şansım kalmayacak
XII
Ara sıra denekten ne çıkar
Kırın tüm aynaları
Yüreğinizde ağlayan çocuklar sussun
Size çirkinlik yakışıyor
XIII
Bir yağmur bırakın ellerime, demem
Susmayı öğrendim
Islak, ara yaşamlarda
Kirli ve eğreti
Bütün sevdaları denedim
Sobe!
XIV
Ah! Benim kırılgan umutlarım
O denli hiçbir şey istiyorsun ki
Yakışmıyor gittikçe büyüyen yaşıma
kalbim payına ne çok susmak düşüyor
XV
Ne zamana dek sürer sanıyorsun
Nefesi tükenir acıların da
Ara sıra söylenen kent şiirleri gibi
Başıbozuk sokaklarda
Tükense de gençliğin
XVI
Ah! Benim kırılgan sevdalarım
ben buyum, uzağa gidemem ki...
XVII
Bir otobüs nerede durur, bilmiyorum
sana ve iklimlere dönerken
Beklesen duraklarda
Her şey altüst olacak
XVIII
Kalbim, payına ne çok sevda düşüyor
XIX
Hiçbir kafesin teli olmadım
Cinayet işlemedim aşklarımla
Dolunaylardan sona
Sustum ve kaybettim
XX
Sana çektiğim sınırları aşk ihlal etti
Bundandır gözlerimizde patlayan mayın
Patlamasa her şey altüst olacak
XXI
Her okyanusu sen sanardım
Kulaçlarken yaşamı
Dalgalarında
Bütün aşklar kırıldı
Seni sevdikçe ihtiyarlıyorum
XXII
Geldim ve
Sana dair ne varsa bıraktım
Gece vakti kapına,
Bir tren gibi taşıdım yokluğunu
Gitmeliyim
Bütün sitemlerim avuçlarımda
Nasılsa yine bir kuş beslerim
XXIII
Ve bir gün
Yeni yarışlarına başlarken atlar
| 409 |
Kırmızı Kalem
Benim kırmızı kalemim var üstü kapalı
Yalan yanlışa koşma ödersin bedeli
Çekersem üstüne kırmızı kalemi
Uzar görüşmemiz mahşere kadarKullanırsam kırmızı kalemi yazık olur
Eş dost akraba biri birine hasret kalır
Şu geniş dünyada yerin dar olur
Uzar görüşmemiz mahşere kadarİnsanı sev yaratandan ötürü
Dost akrabaya yönel olursun ünlü
Duydunmu kırmızı kalemin anısını
Uzar görüşmemiz mahşere kadarDayı hala bacılar hoş görü alalım
Akrabalarla kopuk olmayalım barışık olalım
Balcı babanın kırmızı kalemine takılmayalım
Uzar görüşmemiz mahşere kadar
YAZAN
ÖĞRETMEN
SERACETTİN BEYAZ
(BALCI BABA) 7,2,2007
| 84 |
YÜKSEKKALDIRIM
Yüksekkaldırım'da şarkılar nöbet tutar
nöbeti tutar kötü kadınların
o kadınlar iyi midir kötü müdür bilinmez
gider gitmez Galata Kulesi başka bir ile
biriyle mi gitti derler o kadınlardan ceneviz'e
deseler-
-de bakir midir bakire midir bilinmez.
| 37 |
Allah
Allah Allah deyince ellerin titrer solar benzin
Allah Allah deyince uyuşur vücudun dolar gözlerin
Akar damla damla yaşlar inler dağlar taşlar
Allah Allah deyince çarpar kalbin
Allah Allah deyinceuyuşur bütün bedenin
Bilirsin odur seni yoktan var eden
| 38 |
Zalimlerin Mekanıdır
Bu dünyanın ben gerçeğini görmüşüm
Tilkiye aslanı boğdurur gider
Dünya var olalı böyle gidiyor
Zalimlerin mekânıdır bu dünyaZalimleri baş komutan yapmışlar
Çıkar için çoğu ona tapmışlar
İnsanları sömürüp servet yapmışlar
Zalimlerin mekânıdır bu dünyaZalim sürüleri birlik gezerler
Nerde getirim varise onu sezerler
Ranta konmak için komplo düzerler
Zalimlerin mekânıdır bu dünyaATEŞOĞLU Zalimlere katılma
Üç günlük dünyaya dalıp satılma
Adaletten ayrı safa katılma
Zalimlerin mekânıdır bu dünya
| 68 |
Aşk Gölü
Damlaya damlaya göl olur derler
Olur olur ama
Gözyaşı damlalarıyla olurmu
Zor bir şey gibi geliyor değilmi
Bir kolayı var tabiyki
Delicesine sevmek ve sevilmek
Sevdiğine kavusabilmek için
Gözyaşı damlaları dökmek
İşte o zaman göl olur
Adıda aşk gölümüz olur
| 42 |
Kars Kalesi'ndeki Bayrak
Bir bayrak dalgalanıyor Kars Kalesi'nde,
Karabekir Paşa'dan yadigar kalmış.
Bir bayrak ki, günün her saatinde,
Hudut boylarına renk salmış.Gün görmüş; ufuklar boyunca
Şafaklar gibi dalgalanmış.
Bir bayrak ki, gölgesinde yaşayan
Toprak vatanmış.Huzur almış fetih yıllarından,
Yüksek burçlara çekilmiş.
Bir bayrak ki, yalnız milletimin
Alnından öpmek için eğilmiş.Bir bayrak dalgalanıyor Kars Kalesi'nde,
Karabekir Paşa'nın ruhu gibi.
Bir bayrak ki, büyütmüş gölgesinde
En çetin güzelliği.Emretmiş, mağrur ve sakin!
Mavi göklerin kızıymış.
Bir bayrak ki, kaderin sustuğu yerde
Zaferler alın yazısıymış.Budin'de yaşamış bir zaman,
Viyana'dan sesi gelmiş.
Bir bayrak ki, şehit ruhları üstünde
Tanrı'ya yükselmiş.Kars Kalesi'ndeki bayrağı
Taşıyan bilekler bükülmemiş.
Yıllar var ki, o bayraksız
Bu topraklar gülmemiş.
| 108 |
İkinci Bahar
Hiç haberim yokmuş gibi
Girsen rüyalarıma kapısını çalmadan
Dolunaya gebe alacalı bu gece
Ve yine, yine vurulsa ceylan bakışlarınla
İkinci baharına boyanıp sol yanım.
Usulca sokulsam yanına
Afili meltem okşarken saçlarını
Temmuz gecelerinden ısmarlama;
Avare başım kucağında,
Gözlerimden okunan mor salkım leylak,
Gamzelerin bir hoş ninni tuttururken
Fillizlendiğim rüya içinde rüya
Ve uyansam;
Sabahlarıma güneş gibi hani,
Doğmamıştın çoktandır da...
| 62 |
- Yılbaşı
her gün yılbaşı olsaydı keşke
her gün bir yıl kadar uzun
bir yıl kadar dertli
bir yıl kadar güzel
bir yıl kadar sevinçli
bir yıl kadar artı eksi
bir yıl kadar sarhoş
bir yıl kadar deliher gün aşık olsaydık
her gün boş vermiş ve serseri
her gün bir yeniliğe kapı aralasaydık
birbirimizi daha bir kucaklayıp
sarılsaydık sarsaydıkyeniden düşünseydik hayatın anlamını
her gün yeni bir cümle kursaydık
her gün öldürseydik kör yanlarımızı
elimizi yalnız bunun için kana bulayıp
her gün yeni tohumlar ekip hayatın bağrına
birer tanrı olsaydıkya tüketseydi hayat bizi
bitmiş bir sigara izmariti gibi
ya yenilenip coşup gür gözeler berraklığında
yarınlara kalsaydık
28.12.2010
| 106 |
Sevgi Bulutu
Sevgi bulutunun altındayım sanki;
Her yanım sırılsıklam.
Sevgi bulutundan yağan sevgi yağmurundan
Senin sevgi suyundan içmek tek varlık amacım
Tek korkum;
Zamansız esen bir hain rüzgarın,
Seni bilmediğim ıssız diyarlara alıp götürmesi…
| 34 |
Yılbaşı senin neyine
slamiyetle şereflenen
Ümmetim ümmetim diye feryat eden
Ümmetini kendine kardeş edinen
Ey iman eden yılbaşı senin neyinehendek uhut şavasını bayram bilen
islam sancardarlığıyla şereflenen
çanakkale yide kendine düğün edinen
ey HAKKI BİR bilen
yılbaşı senin neyinedünyada müslüman feryat ederken
aç cıplak soğukda titrerken
düşman çizmesi altında inleyen
kardelerin varken
yılbası senın neyıne
| 55 |
Unutamadığım
Ay ışığının yüzüme vurması bakışlarım,
Yaşamın tadını aldığım en güzel anılarım,
Ben sensiz olamadım,sensiz geçen yıllarda,
İnatla bırakmaya çalışıp da vazgeçemediğimsin.
Keşkeler dünyamı sarıp,hayatımı ele geçirmişse,
Ey ay yüzlüm şimdi neredesin...
| 32 |
Anadolu
Bozkırların kerpiçten yapılıdır konağı,
Delikanlının al kırmızı olur yanağı,
Sürüleri koyun kuzu, at olur bineği,
Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Kızılırmak coşar, sakarya coşar neşeden,
Yüksekler de çam ağacı, enginler meşeden,
Ankara’ya, Konya ovası bakar köşeden,
Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Karadeniz şahlanır, Eğe’den Akdenize,
Artvin’den gidilir, ta Hatay’a yüze yüze,
Denizlerden Anadolu’da çıkarsın düze,
Selam sana, ey büyük coğrafya Anadolu,Ana yurdu, Ata yurdu güzel Anadolu,
Anaların bilir, ağlar sana dolu dolu,
Ölümüne seven, vatansever ana dolu,
Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Anadoluyu Alpaslan yaptı, Türk’ün yurdu,
Dünyaya, Müslüman Türk’ün gücünü duyurdu
Anadoluya geldi, ilk Türk devleti kurdu,
Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Göz dikenlere sen mezar oldun, Türk’e vatan,
Uğrunda canlarını verdi, kefensiz yatan,
Bu toprakları sana bırakmış aziz atan,
Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Rüzgarda dalgalanır sarı buğday başağı,
Anadolu da beline bağlarlar kuşağı,
Gözü kara, yiğittir Anadolu uşağı,
Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Toprak ile uğraşır, toprağıdır mayası,
Yaylası serindir, başkadır taşı kayası,
Gelinlik giyer toprak, genç kızların rüyası,
Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,Zalime zülüme karşı acımasız serttir,
Mazlumu korur, mazlumun derdi ona derttir,
Vatan bayrak şereftir namustur bilir merttir,
Selam sana ey büyük coğrafya Anadolu,01/03/2017
| 191 |
Ağaç yaşken eğilir
İnsana vermeli öğüt,
Ağaç yaşken eğilir.
Çocuğu küçükken eğit,
Ağaç yaşken eğilir.Her şeyin çaresi vardır,
Zaman çabuk geçer dardır.
Kart ağacı eğmek zordur,
Ağaç yaşken eğilir.Küçük çocuk bir şey bilmez,
Sonra elden bir şey gelmez.
Büyük insan eğitilmez,
Ağaç yaşken eğilir.Çocuk sana olsun namzet,
Çocuk ta olsa hizmet et.
Çocuğu okutup öğret,
Ağaç yaşken eğilir.Yusuf sen ahu zar alma,
Sakın zor durumda kalma.
Bakıp sonra pişman olma,
Ağaç yaşken eğilir.
| 73 |
Merhaba Nar Çiçeğim -mensur şiir-
merhaba nar çiçeğim..imkansızlık ağrım...hangi düşlerden uyandın bilmem..ama ben seninle koydum başımı yastığa seninle kaldırdım...ben ancak sana kavuşursam uyanırım…şimdilik ama sadece şimdilik sonsuz bir kış uykusundayım küçüğüm...uyanacağım günü iple çekiyorum...büyük suçlar işlemişim gibi bakma bana öyle..nedeni ve sonucu ne olursa olsun bir sevmek sevmekse gerçekten asla hata değildir...aşkta pişmanlık olmaz olamaz…kendimle barışık olmam ne güzel..herşeyimi itiraf etmem...paylaşmam...gerisinde dünya beni hep sınırladı zaten..sevgimi, tutkumu aşkımı...evrensel bir ceza bu benim yüreğime...yüreğimdeki evrene..yüreğimdeki evrende bir sen varsın nar tanem…bir ölmek yasak değil bize nar tanem...gerçek aşklar asla ölmezler…uzay boşluğunda sesleri yankılanır…her sabah uyandığında yapraklara doluşan çiy damlalarını düşün…güne hevesli çocuk sevinçlerin gibi açmaya hazırlanan tomurcukları…hangi kelebek sabah dünyaya merhaba dediğinde düşünmüş ki akşama vedalaşacağını o güzelim billur rengarenk kanatlarına…sen de benim yüreğimin kanatlarısın…sana konmaya geliyorum…akşama yanındayım nar çiçeğim…yarın kalk bak pencerenden gözünün alabildiği her yer benim..çünkü baktığın her yerden ben de sana bakıyorum...dokunduğun her şeydeyim..ben de sana dokunuyorum...tek yankısı benim sesinin..ben aslında senin sesinin yankısıyım...sana o kadar yakın ve o kadar uzak...uçurumlar kıskanıyor ikimizi nar çiçeğim...yani seni ve sesinin yankısını...sana en düşkün yanardağlaşma benim...çöl tozu...kimsesiz seyyah...sensizlik tek serabım...dudakların tek vaham taş kalpli meleğim...kalbinin kayalıklarından yuvarlanıp parçalanıyorum her an...çünkü ben senin herkesinim... ben seni anlamak kavramak için geldim...kaşlarının manasını çözmek saçlarının her telinin güzelliğine kafa yormak sesinin rengini buz gibi bir su gibi içmek için geldim...fazla zamanım yok..bunun nedenini söyleyemem..bunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz...işim bu..bitmeyen acılar ancak bitmeyen aşkları doğurur...asla acıyı sevmedim..ondan yana olmadım...ama mutluluğun adreslerini hep karıştırmadık mı...şimdi hepimiz son oyunumuzun son perdesini oynar gibi birbirimize mutluluk satıyoruz...değiliz asla değiliz..olmamız gereken yerde de değiliz..o kahrolası kanun...karmaşa kaos ve tesadüf..biz hep kaybeden tarafta olduk...ama birgün şartlar bizden yana mutlaka olacak..ben buralarda olmayacağım inan ama adım aranızda dolaşacak...şiirlerimle dudağınızda olacağım...aklınızın en ulaşılmaz kıvrımlarına yağmur yüklü bulutlar getireceğim…gözlerinize dolacağım…belki bu bana son selamınız olacak…en insan selamınız…en aşk selamınız…beni o zaman yeni yetme çocuklar bile anlayacak...göreceksin…sen de çocuk değil misin…büyüdüm sanma küçüğüm…zaman bir hiç aslında…görebildiğimiz ve bakabildiğimiz ayrıntılarla büyüyüp olgunlaşıp yeşeriyoruz...aşka hazırlanmaksa başka çok başka büyük bir cesaret işi yavrucuğum..saçları nar dalı gönlümün harı...bunu kaçırdığın o 'ayrıntıyı' gördüğünde anlayacaksın..beni anlayacaksın...nerde olursam olayım gelirim üzülme..ben hiçbirşeyden gocunmuyorum deniz kızı saçlım...yaz yeşili kadar güzel bir aşk yaşıyorum...sonsuz...çok şiddetli...geçecek gibi değil..talihsiz...mutsuz umutsuz ama içten ve gerçek...bütün iğrençliklere inat onun temizliğiyle bakıyorum hayata...kimseye dokundurtmam...anlatmam...artık sana bile...belki bulutlara...çocuk düşlerimin tek kileri...seni de davet ediyorum…hoşgeldinimi tat taş kalpli melek..sana masmavi gökyüzünün akşam hüznüyle koyulaşmış yıldız çöreklerini ayırdım…ay pastalarını…gel paylaş…paylaşalım sana yatılı okul üşümelerini değil ama ağustos üşümeleri ayırdım…gel paylaş…birlikte sonsuz ürpermelerin rengini konuşalım…kan uykulardan irkilerek uyanmalardan bahsedelim..paylaşalım hayatı ölümü her şeyi…sevgili,saçlarını yorgan yapsam kimbilir nasıl bir uykuya dalarım değil mi...hiç dalmadığım dalamadığım bir uykuya.ağustos üşümelerim yiter...kokusuyla teninin...bana kollarını açar mısın..başucumda durup sana uyanmayı tattırır mısın Samanyolu kesikleriyle dolu yüreğime…kayan yıldızlarla karalanmış ömrüme çoban yıldızı gibi yol gösterir misin…tek menzilim sensin…tek mutluluk hanım…çocuklarım seni görmeyi bekliyor dört gözle…adını verdiğim pencere önü çiçeklerim…gözyaşlarımla kan emzirdiğim…şimdi sen öyle rahat kimbilir kaçıncı uykundasın...hiçbir arama bekleme yok gözlerinin ferinde.hiçbir ümit...normalden de normalsin...tüm sevgileri yaşamış da arınmış gibi...bana aşkıma tutkuma yabancısın..ama nedense sanki kendine yalancı...nedense…uzak yollara düşeceğim yakında...seni hiç kırmak istemiyorum...çıkacağım bu yolculukta bana mutluluğun lazım...senle yaşayamadığım mutluluğu sende olduğu için düşünerek sevineceğim bu bana güç verecek...o sonsuz dönüşümde…ben de olacağım değil mi sevgili...saçlarına dolaşan o toz toprak hep ben olacağım sevgili …yanakların hep bana kızaracak...seni öpsem yeryüzünü öpmüş gibi olurum...kuşların göç hüznünü bırakarak...yüreciğine…seni öpsem...ölsem...zararım yok...yüzünün her anını beynime çizdim...ölmem artık...özledim aşkımın aşkı.....
| 548 |
Sözlerim
Ağlarsan ağlayanın yanında olursan cennette gülersin, güleni ağlatırsan yalnızlığa itersen cehennemde feryat ederken bağırarak kıçını yırtarak sessizce feryat edersin yalnız kalırsın, ama anlayamazsın seni duyan olmaz, ne verirsen elinle oda gelir seninle. Ağlayanı güldürmek bu dünyada gülmek için değil, ahirette gülmek içindir. Yani bir taşla dört kuş yakalamaktır. Kaybolma karanlıkların koynunda, gönlünde olan sevgiden merhametten bir parça dağıt, yık parçala karanlıkları, ışıklar içinde gönüllerde huzurla yaşa. Sen sustukça damarlarında yalnızlık haksızlık zulüm akar, sessizliğe ses olmak yalnızlığa düşene dost, zulüm yapanın suratına okkalı bir tokat sözle vurmak gerek. Acılarla yanmak önemli değil, acılarla yananın halinden anlamak, yarasına merhem olmak, tatlı bir sözle teselli etmek gerek. Yoksa Yüce Allah bu acıyı kuluna boşuna vermemiştir, anlaması koşması yaraları sarması için vermiştir. Bir mızrak gibi saplanmasın yalnızlık kalbine, yalnızlıkları insan seçer, ya çok bencildir ya da çok çıkarcıdır ya da hiçbir şeyi kabullenmez elleri ile iter yok eder, kendi eliyle yalnızlığın mızrağını kalbine kendi elleriyle saplar.
Mehmet Aluç
| 156 |
Utanıyoruz Atam
Mustafa Kemal üşüseydi
Türkiye üşürdü...
Düşünmeseydi
Türkiye düşünmezdi... Şimdi yoksun Atam...
Türkiye yine üşüyor...
Yüne düşünmüyor.
Düşmanların çoğalıyor
Ağlıyor sevenlerin Atam... Çanakkale'yi geçilmez etmiştin
İlk hedefi Akdeniz bilmiş
Düşmanı denize dökmüştün...
Duyarsan kemiklerin sızlar atam...
Karış karış veriliyor
Şehit kanlarıyla suladığın topraklar... Yurtta Sulh Cihanda Sulh dedin
Komşu ülkelerin işgaline destek verildi
Kanıyla canıyla vatanı koruyan
Mehmetçiğin başına çuval geçirildi
Sesi çıkmadı kendi halkına
“Ananı al da git” diyenlerin. Dünya seni örnek aldı
Bizler sap gibi durduk
Söyleyecek çok söz var Atam...
Kurtardığın vatanı koruyamadık
Sana layık olamadık
Utanıyorum Atam... (09.03.2009)
| 93 |
Gözlerimde Mor Salkımlar
Örselenmiş öfkelerin zembereğinde kış ayazı
Tarumar sesler biriktiriyor kadınlar gönülde
Közsüz şiirler sıralamakta insanlar ekranlara
Aşkın mor adasından kovuluyor günsüz arzular
Gözlerimde mor salkımlar, yüreğimde sancılarDevşirdikçe acıları, yabanıl bir düşe dönüştü hayat
Kendime buyruk günlerin siperinde yaşam savaşları
Derimi astım güneşe, mor dağlara yuva yaptı kartallar
İçinde olmadığım kavgalara karıştım, yaralandı bahtım
Fizanda aradım ben varlığını, beni sensizliğe ışınladılarGünsüz acı gibi çıkarıp atsam şimdi aşkı yanık topraklara
Sevdanın kanla beslenen dudağından alışkanlıklar içsem
Aç kurtlar beslesem yüreğimde, nefretin ininden çıksam
Şu bataklıklarla çevrili dünyayı son kez tersine çevirsem
Gövdemin özgür coğrafyasında söner mi alaz yangınlar!
| 98 |
Başarı sabırla olur
Her işin başı sabırdır,
Başarı sabırla olur.
İnsanı yıkan kibirdir,
Başarı sabırla olur.Hakikati bulmalısın,
Doğru yola gelmelisin.
Sabretmeyi bilmelisin,
Başarı sabırla olur.Sevgi ile bezenirsin,
Geleceğe uzanırsın.
Sabredersen kazanırsın,
Başarı sabırla olur.Sabır ederek gelişin,
Siz sonucuna alışın.
Başarmak için çalışın,
Başarı sabırla olur.Yusuf sevgi ile bezen,
Azimle kurulur düzen.
Çalış,çabala sen kazan,
Başarı sabırla olur.
| 57 |
Uyan Tembel
Uyan ey kör tembel!
Belki de hayatının aşkı az önce marketten çıkan o oğlan,
Ya da şu aşağıdan geçen bisikletli kız,
Belki de şu koşan adam seni hayat boyu mutlu edecek tek kişi
Otobüste yer verdiğin kadın belki bütün yaşamın boyu sana tapacak!
Sen mi tembelsin acaba?
Hadi bi cesaret…
Bir merhaba, Bir çiçek, bir gülümseme…
Yepyeni dünyalara açılan kapıdır belki…
| 63 |
Yarınlara Sürgünüm
Bu günü öldürdüm
Yarın listemde
Dünü ararım
Bulamam istesem de
Hayatı ilmek ilmek örüşümdeYanık yanık ezgiler
Bir terennüm dilimde
Güneşli dağ başları
Vuslat kokulu sevgiler
Fizik ötesi görüşümdeZirveden aşağıya indikçe
Masmavi göllerde
Hüznün bakışları
Bir akis olur gözlerde
Hayalim hüzne bindikçe
Gurbetin kuşları
Rakseder düşümdeBir sızı var
Gelir bana her gece
Uzun bir ırmak boyu
Gittikçe büyüyen bilmece
Güneş görmeyen bahar
Dolunay bastığım döşümdeKelimeler bozgunda
Hücumlar hecelere
Uzatamam
Mezar taşı süsü ellerimi
Ufku kızaran gecelere
Hasret kışı ayazında
Üşürüm deBu günü öldürdüm ben.
Yok artık bu günüm
Düne eyvallah demeden
Yarınlara sürgünüm
Acı acı gülüşümdeVuslat kokulu sevgiler
Fizik ötesi görüşümde
Gurbetin kuşları
Rakseder düşümde
Güneş görmeyen bahar
Dolunay bastığım döşümde
Uzatamam
Mezar taşı süsü ellerimi
Ufku kızaran gecelere
Hasret kışı ayazında
Üşürüm de
Yarınlara sürgünüm
Acı acı gülüşümde29 Temmuz 2005 Cuma, İst.-Kartal 21.36
| 135 |
Düş Yakamdan
Yetmez mi musallatın, düş yakamdan ey felek!
Keder küpüne döndüm, yüreğim elek felek,
Ne menem bir şeysin sen, ne değilsin bir bilek.
Bütün fatura sana, Karun musun sen felek? Zübeyde Gökbulut
2007 - Kırşehir
| 36 |
Dil Dost!
Kaf dağı ardında mı yitti
Dost kervânı
Bekleriz umutla
Gözler ufukta
Ey dost
Can dost
Dil dost
Kavruluşları dindir
Vuslât rüzgârlarıyla.Aşinâ gün yüzüne
Gönlümüz nazargâh
Hele bir nazar et
Işısın, ısısın
Ey dost
Can dost
Dil dost
Karanlıklar silinsin
Vuslât ışığınla.
| 43 |