poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Yuvarlağın Köşeleri-Konumuz Düşünmek-Etika-Birinci Bölüm-111 KONUMUZ DÜŞÜNMEK-ETİKA-111Eskiden bir şato bir soyu, bir aşk bir şövalyeyi, bir davaa bir aileyi doyururmuş. Şimdi bir soy bir konağı, bir şövalye bir aşkı, bir aile bir davayı besleyemeyor.
33
Bir Gece Vakti Sancı dolu gecelerde bulmuştum seni Sımsıcak ellerin eritti beni Annemin öyküleri gibi masum ve sessiz Kaybettim seni bir gece vaktiMasallarda romanlarda aradım bulamadım Kaybettim seni bir gece vakti Bilemezdim şarkıların yakınlığını Koklamazdım bir çiceği bir çocuk gibi Yaşamazdım kaldırımları yorulana dek Kaybettim seni bir gece vaktiGöremezdim karıncayı bir şahin gibi Kaybettim seni bir gece vaktiDeli deli yağdı yağmur Gökten kayboldu yıldızlar Fırtınalar çaldı seni Bir gece vaktiBilemezdim şarkıların yakınlığını Koklamazdım bir çiceği bir çocuk gibi Yaşamazdım o soğuk o sessiz o çaresiz kaldırımları Kaybettim seni bir gece vaktiGöremezdim bir boceği bulamazdım yolumu uçamazdım dağlarda bir şahin gibi Kaybettim seni bir gece vakti
105
Recep Kum Bayrak asarken asılı kaldı düşleri Simit satan yoksul genç Kimsenin sevmediği kadar sevdi Aç kaldı Ekmek diye taşıdı yoksul cebinde, Konya spor sevgisini. Kapılar kapanırken takımının zaferde tuttu, yasını Ölümüne oruç nöbetinde sayıkladı sevdasının adını “ yeşil beyaz “ Kar kış demeden eski ayakkabısıyla yürüdü deplasman yollarında. “ Recep KUM “ Soyadı gibi bir avuç topraktı. Konya sevdasına savrulan Son nefesini verirken yüzlerce kuş havalandı. Düğününü göremeden, son nefesinde, gelinin adını sayıkladı. Beyaz bir çehre yeşil bir göz “ Konya spor “ Genç yaşta ölümüne sevdalandığın Kar kış demeden peşinde dolaştığın Konya spor! Ulubatlı Hasandın Sen, son nefesinde bayrak tutan. Buğulanan gözlük camında Konya spor bakan Sanma ki yalnızsın üçler mezarlığında. Her maçta ruhuna Fatiha okuyor seninle birlikte kalbi çarpan.Ellerinde yarım sevdası sanki bendim orda yatan. Tutkusu yarım kalmış yaraları öylece açıkta Ne olur unuttuk sanma güzel insan Hepimiz Recep KUM olmasak ta Yeşil beyaz bir renksin sen hep içimizde yaşayan.Ve biz Zamanın içinde açtık sana en güzel bahçeyi İsmail’i, Osman’ı, Murat’ı Ekrem’i Daha binlercesi kardaş, binlercesi İsmini sayamadığımız, daha niceleri Ne unutacağız ne de unutturacağız seni, Konya spor taraftarı sözü bu inan Bayrak açarken çağırdı seni, Yaradan Düş pazarında gönül alan yoksul genç Göçmen kuşlar gökyüzünden sana ağladı Susuz kaldın Matarandan Yeşil Beyaz damladı sevdan Akyokuş’tan bakarken yokluğuna Söndü şehrin, sensiz aydınlatmayan Utangaç ışıkları Gözyaşlarımızdan ıslanıp melekler sığındı saçak altına Sensizlik ne zor, bilemezsin Düş perisi ismini fısıldadı kulaklara Recep KUM sen ölmedin, kalbimizdesin.
237
Ayna da Ben yaşlandıkça ayna, benden nefret ediyor, Çekil de git başımdan, evladın gelsin diyor, Ayna da dayanmıyor, benim yaşlı olmama, Sırım dökülür diye, kendisinden korkuyor.
26
Şiir Üzerine Notlar Sanat eseri ilk andan itibaren gizemiyle estetiğiyle kendine has tılsımıyla insan ruhunu saran, gönlünü okşayan özgün bir yapıdır.Doğa bir sanat eseridir, bakmaya doyamadığınız güzellikler manzumesidir.. Doğa her zaman sanata veya sanatlara esin kaynağı olmuştur... Resimde, heykelde, yazın sanatında tabiatın gizemli güzelliği vardır..Hemen hemen her sanat eseri doğadan izler taşır… Taşımaya da mecburdur…Ressamdan şaire bütün sanatkarlar tabiattan, kimi zaman bir manzaradan, kimi zaman bir denizden, kimi zaman insandan, insan ruhundan esinlenerek sanat eserleri meydana getirirler…Diyebiliriz ki; işte bu yüzden, gerçek sanat eseri ilk andan itibaren ruhu cezbeden gönlü okşayan özgün bir yapıdır, güzellikler manzumesidir…Şiir, bu sanat dalları içinde en zor olanıdır. İnsan ruhunun derinliklerinden süzülüp gelen çok kanatlı bir kuş tur. Çok renkli dünyalar taşır. Her kanadı ayrı duygu atmosferidir. İnsan ruhundan çıkıp insan ruhuna büyülü sözlerle seslenir.Şiiri, somut bir şekilde tarif edemeyiz. Har ne kadar tarif etmeye kalksak sonuca ulaşmış sayılamayız. Binlerce kez tarif edilmesine rağmen, henüz bir kalıba oturtulamamıştır. Tariflere sığmayan çok kanatlı çok renkli uçarı bir kuştur şiir… Bundan öte, buna benzer söylemleri ne kadar tarif etsek de gizemine ulaşamayız.Alt alta yazılan her söz dizini de şiir değildir.Ancak her güzel söz şiirin insicamını taşır..Şiir, “bıçak soksan gölgeme sıcacık kanım damlar” gibi mısralarla metafizik duyguları insan ruhunda zirveye taşır..İnsan için vardır. Kimi yazarak şiire sığınır, kimi okuyarak içsel duyguların hazzını tadar.Sanat, zaten toplum içindir. Toplumun bağrından çıkar topluma hitap eder. Toplumlara hitap etmeyen sanat da sanat değildir zaten.Şiir, kelimelerle bina edilerek gönüllere sırça saraylar kurar.Bu saydığımız vasıfları taşıyabilmesi için, şair, şiiri yazarken çile çekmelidir.Herhangi bir olay karşısında şair hislenir, yazmak zorunda olduğunu hisseder ve yazar...Bir anahtar mısra vardır. O yakalandığında şair, doğum sancıları çeker..Çekmelidir de..Böyle bir doğumla gelmeyen şiir etkili olmaz, zorlamalarla gelmiştir.Çoğu şiirlerde görürüz ki vermek istediği mesajlar sırıtır. Şiirde verilmek istenen her neyse sırıtmamalıdır. Vermek istenilen mesaj çay içinde erimiş şeker gibi olmalıdır. Çayda şekeri görebilir miyiz? Kimi olaylar insana şiir yazdırır. Kimi bir depremi konu alır, kimi insan ruhundaki depremi, kimi tabiattaki güzel bir manzarayı..Konular, anlatımlar farklı farklıdır.Depremi anlatırken, “ binalar göçtü, şehir enkaza döndü” gibi bir anlatım, ancak bir düz yazıdır. Ama, “binalar hu çekiyordu” diye bir söylem şiire yaklaşmış sayılır.İşte insan ruhu yaşadığı olayları yazmak hissini duyduğunda şiire veya yazın sanatının diğer dallarına sığınır. Yazmayıp okuyanlar da şiirde kendini bulmak, kendi iç çatışmalarını, acılarını hüzünlerini, sevinçlerini bulmak ister. Bulduğunda mutlu olur.Onun için şiir çok titizdir. Şiir yazmak isteyenler şairler, güzel Türkçe’mizin zenginliğinden, kendine özgün o has renklerinden en güzel şekilde faydalanmanın yollarını aramalıdır.Bu arada, zorlamayla ya da kendiliğinden şair olunmaz. Her insan şairdir, duygusaldır. Ancak, duyduklarını ifade etmenin yolu, duyuşla deyiş arasındaki mesafeyi kaldıracak, meleke ve kültür birikimi ile teçhizatlı olmalıdır…Evet dostlar, bu konuda söylenecek o kadar söz var ki, söz uzadıkça uzar…Söz kılıcının keskin olması için, bir şair çok çekiç yemelidir. Eleştiriye açık olmalıdır. Kılı kırk yarmalıdır, ve önce kendi beğenmelidir…Şiir olsun, diğer başka yazın dalları, bir yöne sesli düşünmektir…Sesli düşünürken, iç dünyasında duyduklarını diğer insanlarla paylaşmaktır. Kimi zaman hüzünlü olsa da, acılı olsa da, insan ruhunun depresyonlarını içerse de…Güzellikleri paylaşmaktır şiir…yitikozan
492
Sen Yokken Bir bir eksiliyorduk biz her mevsimde sen yokken Oysa ellerimiz kenetlenirdi nice ateşlerde ansızın, Giderken sen başka bir griye çalıyordu zamanlar Gözyaşlarımızı bıçak olup kesen ağırlıktı yaşananlar…Ben sarayın tuhaf ve şaşkın soytarısıydım oysa Aşağılandıkça ve ağır çelmeler takıldıkça ayağıma, Durmadan ağlatırdım insanları hep güldürürken Tutunmaya çalışırdım kâinatın zor yeryüzünde…Tek başına seyahat ediyordum artık dönencelerde Kalanlarsa bir acayip karanlıktaydı sanki kuytularda, Sürekli bağırdım durdum yollarda duymadı kimse Kaçtıkça inadına kovalıyordu beni kör yalnızlıklar…
74
Peşimizi Bırak Be Kene! Çocukluğumda köpeğime,ineğime Gençliğimde aşıma, eteğime Dadandın be dadandın. Kene! Kene! Şiştin kan eme eme. Gözlü kene, gözsüz kene Kim girdi kılığına gene? Kırım’dan mı geldin, Kongo’dan mı? Spor Toto’dan mı,piyangodan mı…? Ottan,böcekten korkar oldum. Daha seni görmeden soldum. Kaşınırken saçlarımı yoldum. Peşimizi bırak be kene! Hadi bir de insanlığı dene! Sağlık düzeyimize güvenerek, Kurtulduk artık senden derken Ey kene,nerden çıktın karşımıza gene? Terörden,mikroptan daha belasın be! Bir başkasın sen. Çocukları,anaları ayırıyorsun. Kocaman kocaman tırları solladık. Trafik kazalarını kanıksadık. Çok gücüme gidiyorsun. Minnacık vücudunla sen, Yedi düveli haklayan bizimle alay mı ediyorsun? Müttefiklerimiz büyük büyük. Uçaklarımız gece vurabiliyor. Sen anaları, babaları ağlattıkça Çağdaş uygarlık düzeyim üşüyor, Markamın kalitesi düşüyor. Diyemiyorum”Gücü yeten yetene! ” Peşimizi bırak be kene! (05.O6.2008)
121
Emek Var Çünkü Valla şu dünyaya gerçekten insan olarak gönderilenler ya evliya olmuş ya peygamber sıfatı verilmiş. Ahir zaman da ki insanları görüyorum herkes boş işlerle uğraşıyor. Bir başbakanın kıyafetinden daha çok bir madencinin elbiseleri daha güzel kokuyordur EMEK VAR ÇÜNKÜ.. Sıradan bir insan ile obama ARASINDA DA BIR FARK YOK. Yanyana getirip koysak çıplak halleriyle durumu eşitlemis oluruz. Üzerinde ki elbiseler adam etmiyor insanı. Tanınmış biri olmakta. Ben ünlü bir zengin iş adamı olsam gecekonduları ziyaret ederdim ardahan en uç kesimine giderdim. Kıbrıs adasın da yaşayan bir ev. Adıyaman da bir dağ da ne bilm öyle ışte.
98
Sessizlik Açılımı... Bazen sessizlik en güzel cevaptır,en büyük sessizlikte ölümdür bazen... kimi zaman bitmiş bir aşktır ölüm,kimi zaman kuruyup toprağa karışmış bir gül,kimi zamandada en sevdiğinin geri dönüşü olmayan, sadece senin gittiğinde görebileceğin bir yerde olmasıdır; derin gurbette...gurbet ise özlemektir.Giden içinde, gideni bekleyen içinde...Beklemekse en acı şeydir hayatta; geri dönüşün olmayacağını bile bile,acı çekmekten yorulmaktır bazende...Bazen; bazı zamanlar demektir aslında hayatımızda azınlıkları ifade eden...Azınlıklara takılmadan yaşayabilenler hayatı, bazenden fazla mutlu olacaklar,bizse bu satırları yazanlar,okuyanlar hala bazenlerle, azınlıklarla ugrasıyor olacağız yazıkk ki...
81
Ah İstanbul Ah İstanabul, uğruna sevdalar yakılan sevgilim, Bakıyorum bu gün güneş açtın. Günlerce sordum nedenini bu sessiz ağlayışının, Feryad-ı figanlar koparmışsın sessizce, bilemedim. Şimdi sıra bende, ağlıyor yüreğim sensiz sessizce.. Söyleseydin paylaşırdım göz yaşlarını, merhem olurdum yarana. Birlikte feryat ederdik, on beşinde yiten canlara.. Güneş aç, olamadığı kadar aydınlat şehri, Aydınlat ki cem olsun giden canlara.
57
Hayellerim Yok Olmasın Hayellerim Yok Olmasın Doğa ile şu tarımı Yıllarca talan eyledik Tarıma ilgisiz kalıp Doğamız talan olmasınZihniyet ürünü bitti Çöle betona büründük Mücadeleyi kaybettip Doğamız tahrip olmasınHak aramak için kavga Cevre için verek kavga Hoyratlığa bir son verek Umutlar yalan olmasın Doğayı koruyamıyan Bizleri nasıl korusun Duyarlılar sorumlular Yarınlar talan olmasınKöklerimiz derinlerde Koruma kanunu nerde Direniş kültürümüz var Çevremiz talan olmasınBir yürüyüş eyleyelim Bu doğa bizim diyelim Gündemi belirliyelim Umutlar talan olmasın Anadolum ruhun ile Alınacak ahın ile Köy kasaba şehir ile Canlarımız yok olmasınHep beraber haykırarak Yedi koldan yola çıkak Haksızlığa isyan olak Akarsular yok olmasın Kayda alalım bunları Herkes bilmeli bunları Açılan tüm davaları Hak adalet yok olmasın Tarihi rol oynayalım Kalkınmada rol alalım Çağdan geri kalmayalım Hayellerim yok olmasın Baş eğmeyen anadolum İsyandan geçiyor yolum Yeter artık doğrulalım Onurumuz yok olmasınAnadolumdan çek eli Yedi dünyanın düveli Dost Şeref örgütlenelim Onurumuz yok olmasın 07.04.2015 Dost Şeref
150
Sükut Dehlizlerinde Sessizce Çırpınıyorum Sessizlik dışımdaki, içimdeki amansız fırtına Bekliyorum boynu bükük ıssızlığın kollarında Büyü bozuldu, sihirli kelimeler neden suskun Attığın dertler içimde, buna nasıl can dayanır.
27
İncidi Beyaz Kardelenler ağlıyor, papatyalar açacak diye İncidi beyaz ağladı, yağan yağmur tanelerine Damarımdaki kan gibi coştu, dere ve nehirler Mahşermi ne, doldu taştı barajlar, denizler İncidi beyaz ağladı, yağan yağmur tanelerineMevlam vermiş yazı, kışı, baharı, dengi dengine Sevinmezmi papatyalar, kardelenlerin gidişine İncidi beyaz ağladı, yağan yağmur tanelerine Sitem etmedikmi, afet diye topragın bereketine İncidi beyaz ağladı, yağan yağmur tanelerineYa kalsaydı bülbüller dalında, güller baharında Dursaydı zaman, sevenler yar koynunda İncidi beyaz ağladı, yağan yağmur tanelerine Demekki gözyaşı çok, yalnız ağlayan biz değiliz Bahar sevinmezmi, beyazın gözyaşı selineGüçlü, güçsüzü eziyor, sevilen karşılıksız seveni Bir azraile veriyor yaradan, canlı her bedeni İncidi beyaz, ağladı yağan yağmur tanelerine Veda ediyor herbiri, kar güneşi, sırası gelene İncidi beyaz ağladı, yağan yağmur tanelerine12 02 2006Ümraniye İstanbulstwehasan@mynet.com
122
Umut...Hayat...Sığırcık Kuşu yaşamın canlılara neler getireceği ve neler yaşatacağı hiç belli olmuyor...yağmur yağmakta gecenin üstüne... yakın bir yerde bir kuş, kanat çırpıyordur karanlığa kanatları ıslanmıştır sığınmak ister bir ağacın yaprakları arasına...oysa yabancısıdır bu ormanın yabancısıdır bu ağacın dalın… yaprağın…bütün yaşanmış hikayeler gelir aklına bir sığırcık kuşudur oysa ömrü kısadır…hayat, anlamını yitirirken gecenin koynunda aslında yiten onun hayatının rengidir yani siyah….simsiyah bir örtüdür hayat…umut ise, çok küçük bir noktadır karanlıkta siyah örtünün üstüne yağan, küçük kar tanesidir beyaz…bembeyaz küçük bir umut…umut düşsel bir oyuncudur yarına… ve en güzel oyuncusudur hayatın… oynar durur sığırcık kuşuna…
93
Mutluluğun Anahtarı Peygamber bir gün Yoldan geçiyormuş arkadaşlarıyla Bir köpek ölüsü görmüşler Hepsi burnunu kapayıp Ne pis kokuyor derken O bakıp bakıp Ne güzel dişleri var demiş İşte mutluluğun anahtarı bu Köpeğin ölüsündeki Dişin beyazlığını görüp En kötü olayda bile İyi bir nokta yakalayabilmektir
44
Figan Gönül penceresinden izliyorum dostlarım, Günlerin geçişini devranın dönüşünü. İnliyorum derinden bir ah çekiyorum, İnsanlığın batışına gölge hükümranlığına. Ağlıyorum gördükçe artan kin ve elemi, Dayanmıyor yüreğim kabul etmiyor dimağım, Kenetlenmiş kötülük sarmış tüm bedenleri, Yok etmiş aşkları dağıtmış sevgileri...
39
Parayı Sevmiyorum Kız Ayyyy ay geçen gün gittim kuaförüme bir fön çektirdim, peşine saçlarımı boyattım, manikür pedikür, ardında da bir cilt bakımı. Kuaför de kuaför ama sosyete kuaförü Nejat, Necat da asıl adı ben hep Nejat derim, hatta bazen Neco bile derim. Hiç kızmaz darılmaz bana. Ay nasıl darılsın ki dünyanın parasını dökerim her seferinde. Bu sefer, çok uğraştı, Allah seni inandırsın otuz bin lirayı döktüm geldim Neco'nun kucağına. Zaten yirmi beş bin lirası bahşiş de siz yine de kimselere söylemeyin, aman duymasın kimse. Yok kız yok, vallahi zenginlikten değil billahi lüküslükten değil. Arkadaşım sevmiyorum parayı hakikaten sevmiyorum. Yoksa şeyimde değil. Ay şeyimde derken, işte yanlış anlamayın şeyin yerine gelmesi gereken o kelimeyi bulamadım, umurumda değil diyecektim. Burada şeyim umurum oluyor yani...Kız inanmıyor musun bana? Hakikaten sevmiyorum ben bu parayı yaaaaa! Geçen gittim, baktım banka hesabıma ooooh bir dolu para göndermişler, yatırmışlar hesabıma, çalıştığım, mankenlik yaptığım ajanslar, dizilerde rol aldığım bölümlerin paraları bir de... Onlarda bilirler benim parayı sevmediğimi... Yeter da yeter, bu kadar para gönderiyorsunuz bu manken Damla ablanıza, O da dayanamıyor harcıyor. Burada ki (O) ben deniz oluyorum az buçuk. Durur mu ben de para? Hemen gittim bir son model BMV araba aldım. Yok arkadaş yok para beni bozuyor ya, mezara mı götüreceğim, hemen harcarım. Altı ay önce aldığım geçen senenin BMV sini de bir gariban manken arkadaşıma hediye ederim artık, hediye ederim dediysem, parasını aldıktan sonra tabi, hediyesi yüz bin dolar olur canım, ben öyle aç gözlü bir insan olsam üüüüüf nelerim nelerim olurdu şimdiye kadar. Yatlar, katlar, kürkler, kotralar, uçaklar, hatta uçak gemileri... ''Duyamadım uçak gemisini şahıslara vermiyorlar mı dediniz? '' Olsun canım olsun, ben de sadece gemisi olmayan uçak alırım da dudağınız uçuklar... Bana da yakışır her türlü uçaklar...Bir kaç gün önce, manken arkadaşlarımdan birisi aramaz mı? Pazar günü, hem de evdeyim. Evdeyim dediysem işte bahçede ki olimpik havuzda yahu anlayın, mahzun mahzun viskimi yudumluyorum. Olimpik dediğime bakmayın, yarı olimpik. Benim gibi gariban bir manken nereden yaptırsın, tam olimpik yüzme havuzunu hem de evinin bahçesine... Neyse uzatmayalım arkadaşım ''Hadi gel öğlen yemeğine İspanya'ya Madrid'e gidelim. Oradan da dönüşte bir Roma ile Atina yaparız. '' dedi... Bir kaç gündür de hesabım da baktım anormal para birikmiş. Durur mu orada o para? O arkadaşım da bilir benim parayı sevmediğimi haspa ''Hadi kız gidelim de bir öğlen yemeği yeyip döneriz. Madrid dediğin, Roma, Atina dediğin yer ne ki üç beş kuş uçuşu mesafesi, su yolu adeta bize.'' Benim hesabımda para olacak, ben de o parayı tutacağım, biriktireceğim, yastık altı yapacağım, yok dövizdi, yok borsaydı uğraşacağım. Yemezleeeeer! Şimdi önümüz bahar yaz. Yüklü teklifler var. Eeee, bilirler benim ne kadar sıkı bir manken olduğumu, ne iyi oyuncu olduğumu, alnımın ne kadar terlediğini bunu yanında kı.....mın da terlediğini. Dolar ile euro ile anlaşma yapacaklarmış. Yok anam yok, ben milliyetçi adamım, ay pardon adamım mı dedim? Düzeltiyorum ben milliyetçi kadınım. O günkü dolar veya euro kurundan bana kapı gibi Türk Parası versinler anam babam. Hem ne dedi bizim başkan, ''Dolarınızı yuronuzu Törkiş Lira yapın gerisini merak etmeyin.'' Tabi kız kapı gibi liramız var. Ne dediniz ''Daha başkan olmadı mı? '' ay kız ne bileyim işte ben de sanki olmuş gibi zannettiydim... Başkanımızda olursa iyi başkan olur, iyi başkan ama, boy, pos, endam desen endam, her bir güzelliği kendinde toplamış maşallah. Cephe de savaş zamanı düşmana göster göster geri çek, o bile yeter, altlarına yapar da düşman, kokuları ta bizim tarafa kadar gelir...Geçen gün dilencinin biri önümü kesti kız. O da biliyor benim parayı sevmediğimi. Çıkarıp da eline bir ellilik toka edeyim de sevinsin şu gariban dedim. Elimi cebime attım o da ne, cebim de ne kağıt ne de bozukluk namına metelik yok. Amca dedim kusura bakma, bozukluğum yok, pos makinen varsa kredi kartımı vereyim de bir yüz lira çekiver oradan. Dilenci amca yüzüme bir baktı manalı manalı... İnan amca yanımda metelik yok. Ne dediysem anlatamadım amcaya üzerimde para olmadığını. Amca sakın yanlış anlama, hem vallahi hem billahi pos makinen olsa hemen elli lira çekecektim sana sadaka olarak, hatta yok yok yüz lira bile çekerdim. Ne yapacağım ben parayı, bana para mara lazım değil ki... ''Tamam amca tamam, o bastonu niye üstüme kaldırıp da geliyorsun ki dalga filan geçtiğim yok inan, inan buna.'' Dedim ve hemen kaçtım oradan arkama bile bakmadan...Aynı ajansta beraber çalıştığımız bir arkadaşımın lüks bir gece kulübünde doğum günü kutlaması vardı. Çağırmış arkadaşım beni de gitmesen olmaz, hediye almasan hiç olmaz. Önce gideyim de şuna son model bir araba alayım dedim yaş günü hediyesi, sonra düşündüm olmaz, olmaz paket yaptıramam ben onu ayıp olur arkadaşıma. Girdim bir ayakkabı mağazasına, üstü pırlantalı bir ayakkabı gördüm. Fiyatı da on bin dolar. Kızdım baştan on bin dolara ayakkabı mı olur? İnsan şunun üzerine Türk Parası ile kırk bin lira yazar yuvarlak hesap, biz de veririz limitsiz kredi kartımızı, arkadaşımıza hediyesini gönül rahatlığı ile alır götürürüz. Gittim patronlarına ''Çevir kardeşim dedim şunu bizim kapı gibi Türk Parasına, biz milliyetçiyiz, burası da Türkiye.'' Allah var patronları da çok iyi adammış, hemen çevirdi Türk Lirasına ''Kırk bin lira versen de yeter abla.'' dedi... Bu da anladı benim parayı sevmediğimi galiba, ''Tamam kız tamam al çek şu limitsiz karttan.'' dedim. Bu insanlara şaşıyorum vallahi de billahi... Nereden anlıyorlar hemen de benim parayı sevmediğimi. Sevmiyorum kız, sevmiyorum ben bu parayı... Sade Türk Parasını değil, Brezilya Kruzeirosunu da, Meksika Pesosunu da, Hindistan Rupisini de, Rus Rublesini de özet ile hiç birini sevmiyorum, sevmiyorum kız...
885
Kütlesi Ağır Rüya (Lyrik) Hatırlamıyorum, hangi bir geceydi gördüğüm bu rüya! Muhtemelen kötü bir rüya; bahcemde bir ağaç büyüdü. Sonra bütün renklerde çiçekler açtı, yaz gelmeden döktü.Benim bahçem bir mezarlık oldu, soldu, soldum sararıp, Ve yem-yeşil ağaç kurudu.. sonra yaprakları topladım. Sedeften sürahi icine, ellerim renk poleni, hüzünler sarılı. Gözlerimdeki amansız yaşlar, bütün renklerin cümbüşü. Acı çeken parmaklarım mat renginde paramparça oldu.Bir damla gül uyandıgımda, hayallerimde kızıl renkte büyüdü Buruk bir tebessüm sardı - sarmaladı sarmaşık gibi, yüzümü Gözlerim salındı dışarı, baktım ki inceden yagmur yağıyordu. ... Bu ne anlama gelebilir? Ah sevgili, buldugum an da sen öldün?
98
Vatanim Aklima Gelince Gündüzleri Hep Mesgulüm Gurbette Aksam Olup isten Eve Dönünce Benim Derdim Baska Katlanir Baska Hüzünlüyüm Vatan Aklima Gelince - Vatanda Cogu Olmus Bana Yabanci Sayilarini da unuttum ölenler Kacinci Vatan Senden Ayri Olmak Baska Aci Hüzünlüyüm Vatan Aklima Gelince - Dönelim Artik Diyorum Dönülmüyor öyle Bir Kök Salmisiz ki Sökülmüyor Sökem Desem Yarasi Derin Dikilmiyor Hüzünlüyüm Vatan Aklima Gelince - Sen Sakraktik Biz Köyde Vatanda Ekmegimiz yok Asimiz Azdi Tavada Amma Herkesde Vardi Hatir Vefa Aglarim Vatan Bunlar Aklima Gelince - ilim ilcem Hep Benimdi benim Köyüm Halkim ile Sendik Birlikte Yaptik Dügün Kafire Köle Olduk Hep Verdik ödün Hüzünlüyüm Vatan Aklima Gelince
106
Yalnızlık İçimde kanattığım çaresiz derdim dinler Beni bana anlatır bana benzer yalnızlık Katıp tozu dumana hazanda hüzün eser Beni bana anlatır bana benzer yalnızlıkSır olur hatıralar geçmiş günler aranır Hasretin yollarıma zulüm olur dolanır Gece ermez sabaha kadeh dolar boşalır Beni bana anlatır bana benzer yalnızlıkPaylaşmam hiç kimseyle can evimde yangını Mecnun da yaşamadı yaşadığım vurgunu Yaşlı bir çınar gibi keder elem yorgunu Beni bana anlatır bana benzer yalnızlıkKırık dökük bir kalpte gizlediğim düşlerim Çözülmez bir bilmece pas tutmuş ümitlerim Gider neşem sevincim ufka dalar gözlerim Beni bana anlatır bana benzer yalnızlık
92
Ölüm De Var Diyemem Gelmişim şu dünyaya; neden geldim bilemem Kıbrıs’ın dağ köyünde boş büyüdüm diyemem Ağlar hep çocukluğum, gençlik nerde bilemem Şimdi şehir durağım; köyü aştım diyemem! Çileler yazgısını, kim yazmışsa silemem Bu hayat köprüsünü kolay geçtim diyemem Bir yanım akan suydu, öte yani bilemem Geçti ömrüm habersiz mutsuz oldum diyemem! Hoşgörü otağında gün eyledim günlerce Dile destan bir hayat yaşadık beraberce Güller açtı cennette öbek öbek katmerce Geçti gençlik çağları yaşım geçti diyemem! Simdi başka ilkbahar diyorlar bu çağıma Tutkular ödün vermez gençlik serper bağıma Kış ortası zirveler kar yağdırmaz dağıma Utkulu aşk yolunda aşka doydum diyemem! Geriye dönüp bakma mazidir hoşu serer Hep güzeli aramak umutlara sim sürer Hayatta hep gülmeli aşkı tatlı dil derer Gerideki yollarda hüzün buldum diyemem! Gülşen der ki eyvallah, yolun sonu elveda Hak yolunda var cüda renkler vermez bir seda Yaşam bir son bekliyor kalınmıyor dünyada Gelinse de yüz yaşa ölüm de var diyemem!
152
Sevgi hiç bitmez... Her şeyin sonu var sevgi dışında Her dem aynı, baharında kışında Bir tatlı meltemdir eser başında …Gönülde yaşayan sevgi hiç bitmez. Tapusu sendeyse kimse alamaz Öyle bir yerde ki, eller bulamaz Yaşayan her canlı onsuz kalamaz …Kalplerde yaşayan sevgi hiç bitmez. Süre kaim değil sevgi hudutsuz Seven canlar asla olmaz umutsuz Umudu yitiren muhakkak mutsuz …Ruhlarda yaşayan sevgi hiç bitmez. Sonbahar gelince poyraz vuruyor Yemyeşil yapraklar solup kuruyor Ömür bitsin sevgi aynen duruyor …Can özde yaşayan sevgi hiç bitmez. Mevsimler geçse de yıllar geçse de Zaman kâhin olup ömür biçse de Diller diyemeden konup göçse de …Yürekte yaşayan sevgi hiç bitmez Sevgi bitmiş varsay hayaller söner Yaşayan kim olsa mecnuna döner Başka bir yol varsa Ceyhan’a öner …Canlarda yaşayan sevgi hiç bitmez. Çukurova/2001
126
Çorumun çulsuzuyum ben Benim dünyam sevenlerin dünyası Sevgisiz bahçenin gülsüzüyüm ben Sevgi tellalıyım aşk pazarında Cahil meclisinin dilsiziyim benBenim gözüm hep sevgiye bakacak Gönül pınarımdan sevgi akacak Bir gönül arıyom başım sokacak Dünyanın âvâre yârsızıyım benSevgi duman duman çıkar peçemden Sevgi yağmur gibi akar gecemder? Dersi öyle aldım Yunus hocamdan Sevgi pazarının kârsızıyım benAlırım satarım azalmam bitmem Tartarım veririm zarar kâr etmem Döverler kovarlar bırakıp gitmem Sevgi pazarının arsızıyım benİnsan sevgisiyle şiir yazarım Heceleri boncuk boncuk dizerim Sevgi çalar sevgi söyler gezerim Sevgi bankasının hırsızıyım benBağrıma yazıldı sevginin adı Cahil pazarının kalmadı tadı Kahpe felek dallarımı budadı Dünyanın kanatsız kolsuzuyum benBorani'yem sevgi satmam muamma Boşuna uğraşıp çözerim sanma Aşkın mabedinde zenginim a Çorum'un bîçâre çulsuzuyum ben
116
Umut Kafam tıraşlı, yeni dönmüşüm askerden, bir zemberek boşanmak üzereyken içimde, beyaz bornozlu bir kadın çıktı bir sabah karşıma.Siyahın anlamı, gecenin içeriğiydi ıslak saçları. Gözlerinde umut, vaat ve gizem, teninde çiğ damlaları, sabahın ilk ışığı gibi girdi hayatıma.Çok gençtim o zaman. Yıllardan sekseniki. Daha kolaydı kuşkusuz herşey o yaşta. Anlaşılır şeydi öylesine aşık olmam o an.Anlaşılmaz olan hâlâ seviyor olmam onu onca yıldan sonra.
64
Sende Sen herzaman gök yüzünde bir yıldız oldun Uzaklarda idin ama gözlerimde bir ışıktın Sen gönül rıhtımından her ayrılışında Benim gönlümde bir dalga oldun denizlerdeSen düşüncelerde var idin karanlık gecelerde Oysa her nefes çekişimde sigaramdan Ciğerlerime doluyordun o karanlık gecelerde Ben sende var olmuşum yokluğu bilmem sende
47
Köpek Besliyor ama Bilgisi Yetersiz Köpeğini mal sanmış onun tel kafesi var, Çok da küçük sayılmaz, dört metre kare kadar…Zemin düz tahtalardan, şükür anlayabilir, Kuru ekmek ezilir, ıslatıp yedirilir…Farklı bir şey eklenmez, biz takip etmekteyiz, Sanki vicdan yok gibi ya da biz bilgisiziz…Defalarca anlattım artık çıkaramazlar, Yemek suyu da mı yok yemeğine katsalar…Rızık hiç mi çıkmıyor, evde altı kişi var? Koca koca adamlar, yemek artıramazlar…İnmek çok da zor olsa gizli beslenilecek, Kalan yemekler ile karnı doyurulacak…Biz bunu yapmaktayız onlar, hiç bilmemeli, Önünde suyu da yok, bu da düşünülmeli…Dedim yuvası çok pis hiç temizlemediler, Salsak kesin ölecek, beslemeyiz dediler…Evde genç çocuklar var, on ve yirmi yaşında, Bir de ablaları var, on altı yaşlarında…Anneleri de boşta, adam her gün bahçede, Köpek pek umursanmaz cahil zihniyetlerde…(2014)
123
Nefret Bugün o kadar çok nefret ediyorum ki sendenSeni derhal bir kaşık suda boğmak geçiyor içimden. Ya da olmadı üzmeliyim seni en acıklı şekilde Bilemedin sokmalıyım hiç aklına gelmeyecek yerden! Neden uyanırken daha böyle girersin ki zihnime? Bügün artık ölesiye nefret ediyorum senden! YILMAZ KAYA - 04.11.2009
47
Yanacak Yürekler Senın İçin Yanacak YANACAK YÜREKLER SENIN İÇİN YANACAK Merhaba gülüm yine ben geldim Ama bügün hem hüzünlü hem sevinçliyim Bir yanımda sızı var bir yanımda sevinç bir yerim yanıyor bir yanım buz gibi Bir ben degil seni tanıyan tüm yürekler yanıyor Bugün şunu örgendim öyle büyük bir sevgin var ki Kimi telefonundakı resmine bakıp aglıyor Kımısı telefonunda kayıtlı esengül ablam yazısına Çıg gibi büyüyor gülüm bu kar yumagı degil sevgi yumagı bu Birgün gelecek tüm yürekler gülüm senin için yanacak Kimisi seni şiirlerime bakıp tanımadan aglıyor Kimisi tanımadıgı için kımısı tanıyıpta ayrıldıgı için Dag taş duyacak dag taş aglıyacak susmacacak Susmayacak gülüm senin sustugun gibi susmayacak Dag taş aglayacak dag taş senin için yanacak Bak yanıyor yürekler dinmiyor gözyaşları Herkez tek agız tek yürek olmuş dua ediyor Kımısı kardeşine kimi ablasına kimi yigenine Dalga dalga geliyorum gülüm dalga dalga geliyorum Yüreklerde bir sevgi seli ile geliyorum yüreklerde esengül özarslan ateşi ile geliyorum MUSTAFA ÖZARSLAN UMUTAVCISI
157
Yeter ki İradenize Sahip Olun Herkesin bir dolu zaafı var. Bunlar karşısında bir çoğumuzun iradesi zayıf düşüyor maalesef. Bu durumda da olanlar bize oluyor, eğer ki irademizi güçlendirmez isek, maddi manevi bir takım zararlara uğramamız da kaçınılmaz oluyor...Eşeleyelim bakalım, ne zaaflarımız var ve bunları nasıl kontrol altına alırız? Almamızda lazım zaten yaş kemale erdi neredeyse dede olacak olgunluktayız. Ta çocukluktan beri devam eden şans oyunları hastalığımdan seneler önce kurtulmuştum lakin kurtulana kadar neler neler çektim, anlatsam ciltler dolusu roman olur. İşte birinci cilt... Önce kare şeklinde spor toto vardı, bizim yaşımız tutmazdı ve annemize imzalatırdık oynadığımız kuponu götürür bir bayiye yatırırdık. Bazen de o toto kağıtları ile amiral battı oynardık. Bir gün hiç unutmuyorum, cebimde param her nasılsa bol, tuttum otuz tane milli piyango bileti aldım. Olta mızı attık başladık beklemeye... Dokuz, on dokuz, yirmi dokuzunda çekilirdi hep bilirsiniz... Yok arkadaş yok, ne ola ki bir tanesine amorti çıksa, o da na mümkün. Sonra Sayısal Loto, şans topu, kazı kazan, daha sonrasında iddia, at yarışı, diğer bir adı da dıgıdıktır hastaları arasında... Düşünüyorum, düşünüyorum, sadece düşündüğüm ile kalıyorum bir yere varamıyorum. Hem param gidiyor, hem sağlığım, hem sinirim bozuluyor. En nihayetinde yok dedim Ahmet bu böyle olmayacak. Sen bu kadar iradesiz misin ki bunların esiri oluyorsun? Bir an önce kurtulman lazım bu saçmalıklardan. Kendi kendime telkinlerde bulunuyorum. ''Ahmet bilet alma bilet alma.'' duruyorum duruyorum tekrar... ''Ahmet Loto oynama Loto oynama bu hafta çekiliş yokmuş zaten oynama.'' aklıma geliyor tekrar ''Ahmet kazı kazan çekme kazı kazan çekme aslına bakarsan o kazı kazıklan kazı kazıklan, yapma Ahmet otuz milyon bilet var büyük para kazanan on kişi yapma etme, gitme.''Böyle beyin yıkaya yıkaya, (Kendi beynim haliyle) seneler önce kurtuldum, bu işten ki tam da neredeyse bana plaket verecekmiş Şans Oyunları Genel Müdürlüğü... Aman canım istemez plaket milaket, benden uzak Allah'a yakın olun. Gölge etmeyin yeter...Bir çok Türk İnsanı gibi benim de kilo problemim var. Bu da haliyle sıkıntı yaratıyor. Tahmin ettiniz tabi ki tatlıyı çok severim. Ne yapayım rahmetli babaanneme çekmişim. O bir oturuşta iki kilo baklavayı yerdi de bana mısın demezdi. Hem de doksanlı yaşlarda bile... Ahmet kendine gel sayıyla, yaş ilerliyor haliyle kalp damar rahatsızlıkları, tansiyon, şeker hepsinin namlusunun ucundayım. Birinin bana hem de yüksek sesle söylemesi lazım. Hem de bağıra bağıra ''Tatlıdaaaaaan uzaaaak duuuuuuuuuur adamım.'' Resimlerine bak Ahmet yemesen de sonra da ağzını şapırdat. Ya da tatlı yiyen adam taklidi yapmaya çalış. Yiyormuş gibi yap, hem de yüz kasların gelişir. Geçme pastanelerin, baklavacıların, tatlı satan lokantaların önünden. Tatlıcı gördün mü, karşı kaldırıma geç. Gazete ve dergilerde tatlı hakkında yazılanları okuma, resimleri görme... Merak etme ne yazılar ne de resimler küsmezler sana... Bıraktım kardeşim ben tatlı yemeyi hür iradem ile lakin öyle ara sıra karşıma geçip de ağzınızı şapırdatarak karşımda baklava, çikolata, dilber dudağı, hanım göbeği yemeyin, benim de sağım solum belli olmaz sonra saldırırım hem size hem de tatlılara...Ta seneler önce attım golleri sigaraya. Hem de peş peşe. İlk önce değişik aralıklar ile üç beş defa bıraktım, ancak peşinden hemen yine başlamıştım. Üstüme üstüme geliyordu, dertler, sıkıntılar, bunalımlar. Komşunun oğlu Hüseyin bıraktıysa ben de bırakırım arkadaş. Boru değil. Marlboro pek revaçta ben içtiğim sıralarda. O zaman paketlerin üstünde şimdiki gibi kanserli resimlerde yok. Olsun resimler olmasa da canlı örnekler var çevremizde. Sigara yüzünden nefes darlığı çeken Zekai Amca var yan komşumuz. Yine astıma yakalanmış ve zor yürüyen Şükran Teyze var. Oooo say say bitmez. Aslan ben kendime yaptığım bu güne kadar en büyük iyiliklerin başında gelir sigarayı bırakmak...Trafikte hiç sinirlenmeyeceksin Ahmet. Olsun, sen ehliyet aldığında şimdikinin onda biri kadar araba vardı belki de Ankara'da? İnsan sayısı artınca haliyle araba sayısı da arttı. Sakin olan kızmayan sinirlenmeyen bir insan daha da az hata yapıyor. Zaman zaman insanın kendisi de hata yapabiliyor. Hoş görülü olmalı... Kızılır mı hiç yoğun trafikte makas atmaya çalışan delikanlıya? Kızılır mı hiç hastanelerin yanında zart zart kornaya basan adamlara? Kızılır mı hiç radara yüz seksen ile giren adamlara? Kızılır mı hiç yayaya yeşil yanarken geçenlere... Kızılır mı hiç alkollü araba kullananlara? ''Kızılır tabi ki kızılır demeniz lazım, ben de kızıyorum hem de çok kızıyorum bunlara.'' Ama yine de iradenize sahip olun siz... Arayın Alo-154 nolu Trafiği amirlerimiz, memurlarımız hallediversin iki dakika da...Televizyonlarda ki saçma sapan programları bir çoğunuz izlemeseniz de az çok biliyorsunuz. İnsana bilgi olarak, kültür olarak, görgü olarak hiç bir katkıları olmadığı gibi, insan takılınca sinirleniyor da... Tamam seyretmeyelim lakin bir bakıyorsunuz hemen hemen aynı saatlerde bütün kanallarda birbirinin benzeri programlar. Kim kimi öpmüş, kim kim ile büyük aşk yaşıyormuş, kim uçmuş, kim kaçmış? Bana ne kardeşim? İradeli insanlar izlemiyor zaten. Ha, ben ara sıra bakıyorum, mizah yazılarıma konu bulmak için, yoksa başka bir şey için değil...Yeter ki iradenize sahip olun. Daha sağlıklı yaşarsınız, daha az üzülür, daha mutlu olmaya çalışırsınız. Biz kuluz ve kulun iradesi de cüz-i irade olarak adlandırılır... CÜZ-İ İRADE: Kulun hayır veya şerden birini seçme hakkıdır. Şems Suresinde de şöyle geçer -'Hayrı ve şerri ve bu ikisinin hallerini öğretip bunlardan birini yapabilmesi için, insana seçme hakkı(irade) verene yemin olsun ki,'' (Şems-8) Fransız felsefeci ve yazar Alain'de ''Kuvvetli insanlara has olan azimli irade, her hal ve şartta yine de bir yol açıp geçmesini bilir.'' demiştir... Her zaman kuvvetli irade sahibi olmak kötülüklerden uzak durmanıza da vesile olurken, ahireti kazanmanıza da en büyük destek olacaktır. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
868
İş Başa Düşmesi mi Lazım Sen değil, şu halimize düşman olanlar üzülmez, Bilirsiniz siz bizi, iş başa düşmeden düzeltmez, Şimdi düşman içimizde anlaşılmaz, görülmez, Böyle giderse iş başa düşmedikçe düzelmez.Bedenimiz zehirli sarmaşık ile sarmaş dolaş, İş başa düştü, kesip kurtulmak için bir savaş… yapmamız, kökünün de kazınması gerekecek, Belli ki, başa geldi savaşmadıkça düzelmez.
54
Dağın Gözyaşı Sel oldu dağların gözyaşı Duman kapladı dağı taşı Hasretlik oldu her işin başı Garip sılaya dönünce Düğünü bayramı olur o gece
23
On dort subat Gerçek sevgi yıl boyu, hergün yeniden doğar.. Sevgi bir günlük değil, şaşmayın yönünüzü.. Kalbe sığmayan sevgi,hangi bir güne siğar??.. Ondört şubat sizin olsun, yemişim gününüzü..
28
YALNIZLIĞIM İZİN VERMİYOR Yalnızlığım izin vermiyor Dışarı çıkmama Dostlarım birikmiş Bana özlemle Hayatım çalınmış Harhangi bir insan Alıp götürmüş Bilmem şimdi ben Kimbilir kimde   Şarkılarım vardı-ezberimde Şimdi yok Kağıtlarım vardı Yalnızlığın biriktiği yerde Kağıtlarım çalınmış Herhangi bir zaman Yırtıp bırakmış Bilmem o kağıtlar Şimdi kaç tane     Uzak, sayı 63 2007  
50
Artvin Şiir Şöleni Muhteşemdi ARTVİN ŞİİR ŞÖLENİ MUHTEŞEMDİ !.. Artvin "7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni'"nin ikincisi yapıldı. Şölene Yozgat 'tan biz de davetliydik. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Trabzon'a ulaştık. Artvin belediyesinin tahsis ettiği bir otobüsle yolumuza devam ettik. Karadeniz kıyıları boyunca uzanan deniz ve yemyeşil arazinin güzelliği bizleri bölgeye hayran bıraktı. Yemyeşil bir manzara içinde otobüsümüz Artvin'e doğru ilerliyordu. Yüce dağları, eşsiz yeşilliği ve hırçın vadileri delip geçen tüneller gözlerimizi kamaştırıyordu. Bölgenin güzelliği insanı kendisine hayran bırakıyor. Çoruh Nehrine kurulan baraj doğal güzelliğe kılıç gibi çekilmiş. Vadi boyunca uzanan yollar kıvrım kıvrım uzanıyor ve bu güzellik saklı bir cenneti andırıyor. Üst üste binmiş gibi muhteşem bir manzara oluşturan Artvin evleri sahile akseden bir inciyi andırıyor. Gelen şair dostlarımızla tanışıp öğretmenevinde toplanıyoruz. Akşam yemeği için buradan Kafkasör Yaylasına çıkıyoruz. Boğa güreşlerinin de yapıldığı yayla orman içi doğa harikasını gibi; Güzelliği, yeşilliği ve serin havasıyla insanı adeta büyülüyor hayran bırakıyor. Akşam yemeği Kafkasör Yayla evinde hazırlanmış. Yemeğe Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe de katıldı. Burada kısa bir şiir dinletisiyle tanışıyor kaynaşıyoruz. Dinletiye belediye başkan yardımcısıyla Sosyal Aile ve politikalar Bakanlığı Genel Müdürü de iştirak ediyor. Genel müdür şairleri Adapazarı'na davet ederek bizim de misafirimiz olun diyor. Arkadaşlarımız kitaplarını hediye ediyorlar; yöneticilerle kaynaşmaya çalışıyorlar. Şiir şöleni ertesi gün Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde gerçekleştiriliyor. Salon güzel hazırlanmış, şair arkadaşların slaytları hazırlanarak güzel bir hazırlık yapılmış. Yani işi ciddiye almışlar ve şehrin tanıtımına katkı sağlayacağına inanmışlar. Artvin Valiliği, Artvin Belediye Başkanlığı, Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 08 Kültür ve Turizm Derneği sırt sırta vermiş bu güzel programa katkı sağlamışlar. Dernek başkanı ve Artvinli Şair Gül'den Taş şölenin organizesini üstlenmiş ikinci kez halkın karşısına çıkıyor. Artvin 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni'nin ikincisi gerçekleştiriliyor. Şölen güzel ve takdire şayan hazırlanmış. 21 ilden 24 şair şiirini seslendirerek Artvin halkının gönüllerine hitap ettiler. Şiir Programını TRT program yapımcısı ve sunucu Zeynep Köşker ile yöre sanatçısı Oktay Köse birlikte sundular. Güzel bir programın sonunda şairlere katılım belgesi ve plaket takdiminde bulunuldu. Artvin Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe'nin akşam yemeğindeki konuşması o geceye damgasını vurdu. Başkan: " Bizim Görevimiz sadece cadde ve sokakların imarı değil bir başka görevimiz de gönülleri imar etmektir. Hoyrat kaynağımız gönüllü taşıyıcılar olan sizlere hizmet etmekten onur duyarız. Sizlerle gurur duyuyoruz, sizler sanat dolu yüreğinizle duyguları incecik ipeksi gönüllerimize işliyor beyinlerimize giriyorsunuz, gönülleri imar ediyorsunuz" diyordu. Artvin Şiir Şöleni tanıtıma ve il turizmine de katkıda bulunsun istendiği için bölgenin gezilmesine de zaman ayrılmıştı. Vadileri, yaylaları ve hayran kaldığımız muhteşem manzarayı dolaşmaya başladık. Oldukça büyük Atatürk Anıtı ve bölgeye kuş bakışı Artvin manzarasının seyrine doyamadık. Şavşat ve Karağöl istikametinde yola çıktık. Çoruh nehri uçsuz bucaksız uzun vadiler bize unutulmaz anlar yaşattı. Şavşat Kalesi tarihi dokuyu haykırıyor gibi...Şavşat Evi güzel bir mekana yapılmış. Manzara ve yaylalar, karşınızda yükselen yüce dağlar eşsiz bir tabloyu andırıyor. Burada Şavşat Belediye Başkanı Sinan Öztürk şairlere yöresel yemekler ikram ederek şairlerle tanıştı ve onları dinledi. Bizlerle muhabbet etti, inşallah bir daha ki programı burada yapalım dedi. Başkanın sıcak ilgisi, yemeği ve çayı içimizi ısıttı, gönüllerimize su serpti. Buradan Karağöl'e geçtik. Yaylalar ve yemyeşil ovalar, tipik Karadeniz evleri yol boyunca devam etti. Karagöl seçkin bir mekân, halkın Panayır alanı gibi insanlarla dopdoluydu. Gençlerin ilgisi ve Karagöl'ün muhteşem manzarasından ayrılmak istemiyorduk. Ama yolumuza da devam etmek zorundaydık. Artvin yöresi saklı cenneti andırıyor, yöre sizi kendisine hayran bırakıyor. Artvin'in ve yaylaların güzelliğine doyamıyorsunuz. Bölge turizme ve tanıtıma açılmalı, bu denli muhteşem cennet misali özgün şehrin tanıtıma ihtiyacının olduğu da bir gerçek. Biz Artvin'e ve Artvin yaylalarına- vadilerine yemyeşil doğasına hayran kaldık. Bölge mutlaka gezilmeli; görülmeye değer diyoruz. Artvin Valiliği'ne, Artvin Belediye Başkanlığına, bizi yalnız bırakmayan Belediye Başkan Yardımcısı ERKAN Yazan'a, İl Kültür Turizm Müdürlüğüne, 08 Kültür Turizm Derneğine, Artvinli Şair Gülden Taş Hanım'a, emeği geçen herkese, Artvin halkına şoför arkadaşlarımıza ve katılımcı şair dostlarımıza teşekkür ediyor şükranlarımızı sunuyoruz. Şiir şölenleri kaynaşmayı tanışmayı sağlıyor ve ilin tanıtımına çok büyük katkı da bulunuyor. Buna inanıyor ve bu tür kültür sanat faaliyetlerini gönülden destekliyoruz. Artvin gönüllü kültür elçileri kazandı; inanıyorum ki: bu elçiler Artvin'i anlatmaya, tanıtmaya devam edeceklerdir. Var olasınız Artvin'in güzel yöneticileri, var olasınız Artvin' in güzel insanları…. Ahmet Sargın / Yozgat- Gazeteci Şair- Yazar ARTVİN 7 BÖLGE 7 İKLİM ŞİİR ŞÖLENİ UNUTULMAZDI ! Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla gerçekleştirilen “7 Bölge7 İklim Şiir Şöleni”: Artvin Valiliği, Belediye Başkanlığı, Kültür- Turizm Müdürlüğü ve Artvin 08 Kültür Turizm ve Kalkınma Derneğinin organizesiyle gerçekleştirildi. Geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen Artvin şiir şölenine Azerbaycan başta olmak üzere ülke genelinden toplam 24 şair katıldı. Bu yıl ikincisi yapılan Artvin” 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni” şairlerin buluşması ve tanışmasıyla başladı. Tanışma toplantısına katılan Artvin Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe şairlerin şiir yorumlarını dinleyerek katılımlarından dolayı hepsine ayrı ayrı teşekkür etti. Şairleri onura etti ve şu konuşmayı yaptı:” Belediyelerin görevi sadece cadde ve sokak imar etmek değil, gönüllerin imarını da yapmak asli görevidir. Hayat kaynağımız gönüllü taşıyıcılar olan şairlere- sizlere hizmet etmekten onur duyacağım. Sanat; yürekleri incecik ipeksi hale getirir. Sizler bu ipek dokuyu gönüllü dokuyan birer kültür elçilerisiniz. Bizler de sizinle gurur duyuyoruz. Şehrimize hoş geldiniz onur verdiniz.” Dedi. Artvin Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde gerçekleştirilen” 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni”nde çeşitli illerden gelen şairler sahne aldı. Tertip komitesi adına açış konuşmasını yapan 08 Kültür Turizm ve Kalkınma Derneği Başkanı şair Gülden Taş: “ Değerli arkadaşlarım, şehrimize hoş geldiniz şeref verdiniz, kültüre ve sanata olan duyarlılığınızı gösterdiniz. Sizleri saygıyla selamlıyorum “ dedi ve katılımları için konuklara teşekkür etti. Katılımcı konuk şairler şiirlerini yorumladılar ve coşkuyla alkışlandılar. Geç saatlere kadar devam eden programın sonunda ödül töreni yapıldı, plaketler takdim edildi. Üçüncü gün şairlere Artvin yöresi gezdirildi. Artvin Yaylaları, Çoruh Vadisi ve Çoruh Barajı gezdirildi. Buradan Şavşat İlçesine geçen şairler Şavşat Belediye Başkanı Sinan Öztürk tarafından karşılandı ve Şavşat Evinde konuklara lezzetli yöresel yemekler ikram edildi. Mini bir şiir programıyla Şavşat Evini renklendiren şairler yörenin muhteşem manzarasına hayran kaldılar. Bu muhteşem kereleri görüntüleyip fotoğrafa ve videolara kaydettiler. Şairlerin son durağı Karagöl Yaylası ve Karagöl vadisi oldu. “Karagöl adeta bir panayır yerini andırıyor!” diyen şairler yörenin göz kamaştıran güzelliği karşısında hayretlerini gizleyemediler. Artvin Şiir Şölenine katılan Şairler: Ahmet Sargın- Yozgat, Ali Osman Arslan -Sivas, Arzu Subakan Kabukçu -Denizli, Aslan Baykara -Elazığ, Ayhan Akgül -Adapazarı, Deniz Garipcan -Gaziantep, Duran Tamer- Sivas, Gülden Taş- Artvin, Hakan Işık- Muş, Hasan İpek Cankurt- Diyarbakır, İbrahim Düver -Kırşehir, Kemal Avcı- Artvin, Mehmet Çiçek- İstanbul, Mehmet Ziya Dinç- Trabzon, Mehmet İsmayıl- Azerbaycan, Mesut Turgay- İzmir, Münevver Düver- Adana, Nermin Akkan- İzmir, Niyazi Yılmaz- Kastamonu, Özer Altay- Elazığ, Sündüz Akça- Tokat, Şeyhmus Çiçek- Diyarbakır, Vedat Fidanboy- Ankara, Yunus Yaşar- Antalya; Programın sunucuları: Zeynep Köşker- Ankara, Oktay Köse Artvin. Dört gün boyunca devam eden Artvin Şiir Şölenine Yozgat’tan katılan gazeteci şair yazar Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı Ahmet Sargın şölenle ilgili basına şu açıklamayı yaptı:” 7 Bölge 7 İklim Şiir Şöleni” Muhteşemdi, Artvin yöresi ise bir başka muhteşem yöre olarak karşımıza çıktı. Saklı Cenneti andıran Artvin yöresi iç ve dış turizme açılması gereken mükemmel bir mekân. Vadileri, yaylaları ve yeşilliği ile göz kamaştırıyor. Artvin yöresine hayran kaldık. Dört gün boyunca bizi yalnız bırakmayan organizatör Şair Gülden Taş hanımefendiye, ekibine,valilik ve belediye personeline, katılımda bulunan dostlarımıza, misafirperver Artvin halkına teşekkür ediyoruz.” Dedi ve etkinliğin muhteşem geçtiğini ve yöreye hayran kaldıklarını ifade etti. Haber Yorum Ahmet SARGIN Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı
1,189
Malumat Malumat Ana karnında kanla beslenilir. İki yaşına kadar süt emilir. Dişler çıktı, artık et yemek sırasıdır. Bunca çabanın hepsi toprağın ağzına layık olabilmek içindir
25
Haberler Ve Kapanış İhanete uğradım güzin abla? ! gece mütemadiyen infilak etti! gecenin gardırobunda bulduğum çıplak erkekler: utangaç ve isyankar sevinci/hüznü, yetim koyup da gitti tutku, kendisini aynada seyreden bir ayna gibi aldatılmak, bir gölgelenmenin zamiridir...siyah hiçbir çocukluk yaşamış mıdır ki ardında karartmalar sürükleyerek bakar tarih mektuplar sende kasın, çocukları ben yırtarım şimdi eski bir pikapta unutulmuş eski bir plak oldum çizik çiziğim! ...
64
Hayat İzleri Gece vakti çaresiz sokaklara saldığım Kimsesiz ayak izleri Güne uyanmış dünya Penceremin kenarında yarı açık gözlerim Elimde afyonu patlamamış Cumartesi kahvesi Seyre dalmışım yaşlı kentimi Güç bela ayakta virane Rum evleri Direniyor rüzgara inançla İçimde ılık Akdeniz rüzgarı aşk Penceremde hayat izleri...
44
Benim Olursun BENİM OLURSUNYeşil giyer bahar, Mavi giyer deniz, Siyah giyer matem, Beyaz giyer gelin olursun. O zaman; Beyaz giy Beyaz atlın olurum Benim olursun. 12.06.1968 - Adanaİsmailoğlu Mustafa YILMAZ
30
Gökyüzü Yaşları Gökyüzü Yaşları Gördüm seni gökyüzünde Gözlerime bir ışık vurdu Bir damlayla Paklandım gökyüzü yaşlarıyla İçime aldım her şeyi Kararmış acıları Bir sevgiydin Aşık oldum gökyüzü yaşlarıyla Sevgiyi anladım Bin defa öldüm Bir rüyaydın Uyuya kaldım gökyüzü yaşlarıyla Her şeyde sen varsın Kalbimin derinliklerinden bağırırsın Bir sestin Alıp götürdün beni gökyüzü yaşlarıyla Her şey senle başladı Senle bitecek diye haykırdım Yeminlerimi gökyüzü yaşlarıyla Sana ve seni hatırlatanlara dair…
69
Para Gözlüm Her zaman hep ihtirasla Yanıyorsun kara gözlüm Geleceği bir mirasla Anıyorsun para gözlümİşgal edip her arsayı Topluyorsun tüm parsayı Faiz döviz ve borsayı Tanıyorsun para gözlümSanki aşkın abağına Benziyor bal kabağına Her gelenin tabağına Banıyorsun kara gözlümNiyetin yok itaate Bayılırsın şefaate Üç kuruşluk menfaate Kanıyorsun para gözlümSana hüsran kalır yine Çanak tuttun bunca kine Söylesene kendini ne Sanıyorsun para gözlüm
62
Uyan Halkım Türkiye’m Türkiye’m ulus devlettir, Tek yumruk tek yürek tek bir millettir, Şu emperyalizm bu ne zillettir, Vatan bölünüyor uyanın halkım. Ara sokaklarda eşkıya yürür, Devlet erkanı da gözünü bürür, Şu akilleri de bu millet görür, Vatan bölünüyor uyanın halkım.Artık şehirlere eşkıya dolmuş, Aydınlık günleri kararır olmuş, Askerin polisin gül benzi solmuş, Vatan bölünüyor uyanın halkım. Orduda okulda büyük bir sancı, Şu haram yiyenler olmuşlar hancı, Bunlara kalmamış halkın inancı, Vatan bölünüyor uyanın halkım.30.08.2012
75
İsimsiz III Bir kuşun kanadında umut Uçtukça coşar gezinir Mavinin serinliklerinde Yukarıdan bakar kahverengine Bir kuşun gözünde umut Kondukça dokur gezinir Sevginin yerindiklerinde Aşağıdan bakar maviye Bir kuşun gagasında umut Buldukça okur gezinir Doyumun derinliklerinde Bakar maviye kahverengine SemirirHey kuş Haber ver gelsin Ona anlatacaklarım var Hey kuş Haber ver bekliyorum Bana anlatacakları var Hey kuş bilemezsin Neler neler var
60
Kılıbık Değilim Bulaşık yıkasan Kılıbık olmam . Ayrımları yapmam eşitlik varken. Cananım yorulsa huzurlu olmam Ayrımları yapmam eşitlik varken.Kurarım sofrayı yemek yemeye. Halİmi düşünüp şükür etmeye. Gönle hüzün değil neşe katmaya Ayrımları yapmam eşitlik varken.Eşimi sözüyle gönlümü yormaz Kabın bulaşığı elimi yormaz, Attığım çöpleri kutular sormaz. Ayrımları yapmam eşitlik varken.Kangalliyim derim elde kir kalmaz, Yemek fazlasını mideler almaz, Bazı insan vardır şükürler bilmez, Ayrımları yapmam eşitlik varken.  TARİH:12.09. 2005
69
Sen Yağma Yağmur Bırak da toprağı gözümün yaşı Doyunca ıslatsın sen yağma yağmur Ne baharı tattım ne yazı – kışı Derde ilaç olan vuslatsın yağmurAl beni de götür karıştır sele Gözlerimde yaşlar başımda çile Bütün acılara olmuşum köle Taşlar bedenimi paslatsın yağmurHer damla yaşımda bin bir hatıra Ağlarım, gülmeye gelmiyor sıra Bu garip ömrümü soğuk mezara Üstümde toprağı ıslatsın yağmurIlık yağ da üşümesin bedenim Günahlarım varsa yıkansın tenim Kabirim yalnızsa bilin ki benim İnşallah dertsize rastlasın yağmurAğlamaktan yanar oldu gözlerim Bağrım yanık tutmaz oldu dizlerim Bir damlacık mutluluğu özlerim Perişan halimi uslatsın yağmur
93
Gül Biraz Gül biraz Gülüşün can olur gül Sürüp gitmesin yanaklarında Damlalar Sil gözlerini Bak tren kalktı gidiyor Haydi gül Her gül bir gülüştür Her açan gül öpücük sana Gül.... Gül biraz
32
Beyaz Tutkal Türkçeyi askerde öğrenen bir Kürt dost olduğu martıya heceletir etiketini: Hayal nice kırıklığı yapıştırır Kız Kulesi denizin rafında unuttuğunuz ah, o beyaz tutkalBerberden hiç çıkmayan bir kadın gibi Paris bigudisini tutan pens yerine saçlarına takar Eyfel'i ve sokakta oynayan yaramaz çocuğu İstanbul'un Kız Kulesi diye bilinir alçıya alınan kırık eliDizlerine yatıp sevgilimin bir yaz gecesi beyaz duvarında seyrediyorum Şarlo'yu üç şey aldım yanıma Boğaz'ın ortasındaki ıssız adada; k ı z k u l e s i n e m a
82
Sevmek Günah Değil Sevmek günah değil, sev küçüğüm! Bir çiçeği, renginden, kokusundan... Korkma, en fazla burnun biraz kaşınır Ama, o çiçek buna inan çok sevinir.Sevmek günah değil, sev küçüğüm! Gözden, kalpten, ellerden, gülüşlerden... Belki dünyan cennet olur, belki kırılırsın Ama, sen bu sevişlerinle yol alırsın.
45
Tuzu Kurular 22/4/27Kaçtıkça hayatımızın,tadı tuzu Köreltilmişse Adalet Hanımın gözü Dağladılar kızın gözlerini Kızgın şişlerle Onlara lazım değil ya Adalet Torunlarına bile acımazlar Biz ıslanırken,yobaz sağanağıyla Gülüyorlar, sakallarını kaşıyarak Tuzu kurular
30
Yalanlar Üstüne Mutluluğu anlık bitirilmiş zamanlarda yaşamış körpe çocuklardık biz İlkokul sıralarında silgi kokularıyla yaşamıştık ilk kaydadeğer hoş kafamızıSıcak öğretmen tokatlarıyla ısınmış Kışı en çıplak halimizle güleryüzlü karşılamaya mecbur bırakılmıştık Düş diye uykularımıza yüksek uçurumlardan paraşütsüz atlamanın hazzı sıkıştırılmış Hayal müzayedesinde en değersiz resimler bize düş diye satılmıştıŞimdi iyi zamanların üstesinden gelen hatıralar kanatır benliğimiziSuskunluk en ağır cevaptır geçmiş kirli zamanaVe kayıtsız kaldığımız her söz benliğimize birer intikam çığlığı...
69
Sözcüğün Terim Anlanılamı Bilinilim, sananılat, Spor gibi Çeşitli alanılanlarla ve Mesleklerle ilinilingili Kavranılamları anlatmak üzere Kullanılanan sözcüklere ya da Sözcük öbeklerine Terim denilinilir. Her terim; Üzerinde anlaşılınmaya varılınmış, Kesinilin tanılımı yapılınmış Belli bir Kavranılamı anlatınılır. Bazı terimler Kavranılamı anlatmak üzere Özel olunularak türetilinmiştir. Bunlar gündelik Dilinilinde kullanılınmayabilinilir. Bazıları ise Gündelik dilinilinden Alınılınmış sözcüklerden oluşunulur. Böyle terimler Asınılın anlanılamlarından Uzaklaşılınmış olunulunsa bilinile Mecaz anlanılamı taşınılamaz.
64
Ayıcı Aynı kazadan, hemi de aynı köyden, askere gidiverdik; İsmail Demiralay'nan, ben Hüsnü Kubuz. Bizim oraları, Antalya'nın dağ köyleri, serin olur biraz azıcık. Sene mi, kırklı yıllar, gâvurun dölü Hitler'in dünyayı perperişan ettiği, kasıp kavurduğu, esip savurduğu seneler...Asker olmaya askeriz amma, hiç birimiz teskere alırız diye beklemiyoz haniyse. Teskere Kaf Dağı'nın ardında, artık kısmet, savaş ne zaman biterse...Gediklisi olduk asker ocağının. Bazen rüyalarıma giriyor, zannediyom ki, doğduğumdan beri askerim. Arada yeni gelen çömezlerlen kafa da yapıyoz; onlar da olmasa nasıl vakit geçer ki...Ben onbaşıyım lâkin, yazıtura onbaşı; çavuş olmamız heç mümkün deel, hemşehrim İsmail'de, iki metrelik zebellah gibi bir adam, hemi de benim arkadaşım. Cephede düşmana uzaktan göster göster geri çek. Ara ara dalaşsak da kedi ile köpek gibi, yine de eyi anlaşırız kerata ile...Bana isim takmış çömezler bunun dolduruşuyla, Kontak Onbaşı diyorlar ya, yakalasam tepetaklak edeceğim haytaları, İsmail'in de diline dolanmış.''len oğlum deme bana öyle''diyom dinletemiyom.''Ben sana gösteririm dedim birgün içimden.''Tatil günü olmuş, serilmişiz yatıyoruz öyle çayır çimen üstünde. Zııırt bir düdük, içtima var toplan. İsmail'nen kalktık, içtima alanına gidiyoruz herkeslen beraber. İçimizdende köpürüyoz.''Tatil günü içtima mı olur.''...Bizim üsteğmen bölüğü topluyor. Nöbetçi Çavuşu Hıdır saydı bölüğü tek tek, selamıda çaktı Üsteğmenime, adım Hıdır elimden gelen budur dercesine''Eksiği fazlası ile bölük tamamdır komutanım''deyip çenesini kapattı...Üsteğmenim çok cin, açıkgöz, şeytana külahı ters giydiren cinsinden bir komutan, adamı çarptımı fena çarpar. Çavuşu yerine gönderttikten sonra, elini arkaya aldı, gözlerimizin içine baka baka dolaşmaya başladı. Hele dur Hüsnü dedim içimden, gene birilerini çarpacak, ben de İsmail ile yanyanayım. Bir arkadaşın önünde durdu, elini kaldırdı''Sen'', asker hemen öne çıktı, adını soyadını söyleyip''Emret komutanım''dedi...Üsteğmenim''Ne iş yapardın sen sivilde.?''deyince, asker hazırolunu bozmadan''Ben bebelere macun satardım komutanım''cevabını yapıştırdı. Üsteğmen yine''Sat bakayım görelim''dedi. Er eli ve mimikleri ile de bir takım hareketler yaparak''Hadi hadiyeee macun macuuuun''diye nasıl sattığını bir bir gösterdi. Üsteğmenim elleri arkada, bir iki adım daha attıktan sonra, yine bir erin önünde durdu.''Sen ne ile uğraştın asker''. Asker yine esas duruşunu bozmadan ''Ben esans satardım sifilde seyyar olarak komutanım''dedi. Üsteğmenim gözlerinin içine bakarak,''Afferin ulan sat bakayım''dedi. Asker selamı çaktıktan sonra''Esans esiyaaaans, hanımları beyleri sıfır kilometre yapar.'' ''Esiyanaaans''diye de uzatarak hünerlerini gösteriverdi...Üsteğmen yine elini arkasına alarak biraz daha gittikten sonra, benim ilen İsmail'in yanında durdu. Kalbimizde pıt pıt atıyor ha!!!Bana döndü''len Hüsnü sen neyle iştigal ederdin''bir iki saniye düşündükten sonra, cevabı yapıştırıverdim,''Ayıcıydım ben, ayı oynatırdım sivilde''Üsteğmen kaşlarını çatarak''Nerden bulcez len sana burda ayıyı''dedi. Gözlerimi İsmaile çevirdim,''İsmail Demiralay var ya komutanım''diye ağzımdan çıkıverdi. Üsteğmenim''Oynat bakalım len Kontak Onbaşı bir görelim hele'' Yan gözle İsmaile baktım, kızarıyo, bozarıyo, hem de dişlerini gıcırdatıyo, lakin ok yaydan çıktı, emir büyük yerden naapsın. İki palaskayı birbirine bağladım, makinalıtüfek harbi kutusunuda elime darbuka gibi yaptım, İsmail de renk şafak atıyo, dişlerini kenetleyip benim yedi sülaleme sayıyor.''len ben senin nını, radını, mişini, geçmişini'',ben de dımbır dımbır kutuya vurarak türkü çığırıyom.''Aman da armut dalda ballanır, koca oğlanın memeleri sallanır''dımbır dımbır da dımbır dımbır. Baktım bölük de herkes, Üsteğmenimde dahil yerlere yatıyor, ara ara da gözünden yaşlar gelir oldu Üsteğmenimin. ''Tamam len''dedi ''Kontak Onbaşı tamam, sen de olmasan burada hiç vakit geçmeyecek.''...
496
Yazgı Yazgı derdi eskiler, Kaderin cilvesine. Bir nefes çektim az önce, Eskilerden içime. Ufka sabit bakışlarım, Açık pencerenin önünde. Çocukluğumdan sahneler, Düştü zihnimin perçemine.Bir gelincik tarlası, Papatyalarla iç içe, Göz alabildiğince. Annemize topluyoruz, Anneler günü hediyesine. Babam henüz hayatta, En büyüğümüz onyedisinde...Hani derler ya, Nohut oda bakla sofa, Yaşıyoruz köy evinde. Buğday harmanı arka bahçe, Kedimiz Minik, tavuğumuz Nazik, Keçimizse Pakize. Anamın toprak fırınından, Sıcak ekmekle başlıyoruz güne. Babam henüz hayatta, En büyüğümüz onyedisinde...Başka parlıyor yıldızlar, Dans ediyor ateşböcekleri, Yanmış anızlar doluyor genizlerimize. Dolu,dolu yaz kokuyor gece. Zorla toplanıyoruz oyundan eve. Taze yoğurdun eksik olmadığı, Akşam yemeğine. Babam henüz hayatta, En büyüğümüz onyedisinde...Akşam oturmalarına gidiyoruz, Müsaitseniz haberiyle. İklimler değişmemiş, Dört mevsimi yaşıyoruz, mevsimce. Organik olmayan sebzeyi, Tanımıyoruz bile. Kapkaç nedir bilmiyoruz, terörü de. Uykularımız sere serpe… Saklambacı, körebeyi, evciliği, Yakantopu oynuyoruz, Bilgisayar yerine. İllaki tombala çekiyoruz Yılbaşı gecelerinde. Babam henüz hayatta, En büyüğümüz onyedisinde...Uzaklaşıyor sahneler, Hemşirenin sesiyle. Ameliyatı biten annemin, Uyandığı bilgisiyle.Yazgı derdi eskiler, Kaderin cilvesine.www.halelisiirler.net
156
**Pazar Sohbeti Yaşanmış Anılar2** Evettt, gene bir pazar ve biz kaldığımız yerden devam edelim. Eşim beni inandırdığı için rahatlamıştı,ama haftada birkaç gün eve geç ve hafif alkollü gelmeye başladı,her seferinde de bir arkadaşının ya çocuğu olduğu için şöyle salaş bir yerde bir iki kadehle kutladıklarını söyledi, halbuki resmi elbiseyi çıkartmadan dışarı adım atmazken? Yılbaşı gelmişti bana perejanın(elegan) parfümünü almış,o zaman şimdiki gibi öyle çok marka yok tabi.Ben de Şanal15 kullanıyorum. -Bizim yüzbaşı eşine aldı, hadi bende hanıma alayım dedim.(YALANNN) Oysa bayanın kulandığı koku üzerine sinerse anlamayayım diye. -Yılbaşı gecesi bizim gecemiz var, sen ağır ayaksın diye seni listeye yazdırmadım ama ben saat tam 24 te buradayım; yeni yılda hep beraberiz dedi ve giyindi gitti. Sabah geldiğinde o saatte vasıta bulamadığını taksiler de çift tarife istedikleri için ordu evinde kaldığını söyledi... Yıl 1970.21 şubat o gece sabaha karşı sancılandım hemen Haydarpaşa Gata'ya gittik; eşim hasta kabul işlemlerini yaptıracak.Camlı bölmenin arkasındaki bayan ona; ne o hayırdır der gibi başını sallarken, eşim parmağını ağızına koyup sus işareti yapıyor...O anda beni düşünebiliyor musunuz? ... Kim o? dedim. -Ya bizim yüzbaşının kız arkadaşı dedi. Ama yüzbaşı evli, eşini de tanıyorum. Neyse doğum odasına sabahın onunda girdim; akşam oluyor ve ben doğum odasında stresten kasılmışım.Doktor, biraz daha bekleyelim olmazsa sezeryana alırız derken, ebe de beni oyalamak için mazisini anlatıyor: Bir Astsubay, alıcam seni diye parasını yemiş, sonrada kaybolmuş,ama ben gene askerle evlendim, iki de kızım var diyor.Ama ben artık dayanamıyorum derken,oğlum dünyaya geldi,kilolu bir bebekmiş. -AAA kilosu ismete benzemiş ama, bu sizden uzun boylu olacak demez mi? Meğer parasını yiyip almayan eşimmiş.Ertesi gün kendisine sordum,inkar etmedi ama evlenme sözü de vermediğini söyledi.Bir sabah baktım ki, hemşirelerle o bayan da geldi; herkese geçmiş olsun,bebeğinizi güle güle büyütün dedi ama ben sinir oldum,içimden ben bunun peşini bırakmıyacağımı söyledim.Eve gelince bak bana doğruları demezsen önce yüzbaşının eşine sonra da hastaneye gidip o bayanla konuşacağımı hatta bağırıp rezalet çıkaracağımı zaten onun yüzünden kasılıp zor doğum yaptığımı söyledim.Ama o bilirki ben bir şeyi yaparım demeyim ucunda ölüm olsa yaparım,buda onu bildiği için başladı anlatmaya.Kız zaten gatada çalışıyormuş daktilosunu ilerletmek için kursa gidiyormuş dul ablası da yüzbaşıylaymış ama bu evlenmemiş genç kız..O zaman ben 21 yaşındayım o 28 yaşında gatana gibi bir şey.Parfüme gelince aynı koku olsun ki ben anlamayayım.Ben duruyorum düşünüyorum bir türlü hırsımı alamıyorum.Bir gün bebeği anneme bıraktım komşumuz Nuran ablayla doğru Gata'ya gittim,kız beni görünce afalladı.Ben oradaki insanlara bakın bu bayan sözüm ona evlenmemiş kız ama benim eşimle birlikte ve ben lohusayım benim sütüm de kesilebilir üzüntüden bunun vebalini sormaz mı ALLAH? derken bu pelerini kafasına geçirip ambulansa binip oradan uzaklaşması bir oldu.Oradakiler de onu ayıpladı.AMAA Akşam eşim barut gibi geldi sen nasıl gidersin diye,ben de ödeştik. OH iyi yaptım az bile dedim.. .EVET Dostlarım,bu daha ne ki ama gene alatacağım.Hııııı bunları eşime senin yaptıklarını anlatıyorum herkese ve yılların acısını böyle çıkarıyorum diyorum zaten kargadan korkan darı ekmez. Bu pazarda bu kadar haftaya görüşünceye dek hoşçakalın.7.10. 2007 PAZAR MÜNEVVER ŞENOL
481
İki Yıldız Kaydı Düştüler iki yıldız kadı bu gece bir başkayım iki yıldız kaydı denize düştüler pırıl pırıldı iki yıldızlar deniz düştü ne yazıki karanlıktı deniz ah tutsaydım yıldızları tutamadım yıldızları kaybetim
32
Çaresizliğim Aşkımın çaresi, kalbimde dururken Ben aşkıma çare aramışım Aşkım, çaremmiş meğer çarem aşkımmış Ben çaremle çaresiz kalmışımÇaremden, çaresizliğime feryat ederken Çaremle, çaresizliğime, çare aramışım Çarem, aşkıma çaresizliği haykırırken Ben çaresizliğimde çareye varmışım
33
Yılbaşı Yalnız yaşıyordu. Bekârlığın sultanlık olduğunu savunur dururdu Ama işte Otuz Bir Aralık 1999 sabahı Fayda etmedi dinlemek Bach’ı Çıkarken kapıyı hızla vurdu.Pek şakalaşamadı çoluk çocukla Yürüdü kalbinde koca bir okla.Herkes sokaktaydı... Bursa’lısı, Konya’lısı Van’lısı. Gözünün önüne geldi eski nişanlısı Bir sızı vardı içinde durmayan. Öyle de bir sebepten ayrılmışlardı ki, İncir çekirdeğini doldurmayan. Bütün erkekler canavar göründü ona, kadınlar cadı Alışveriş yaptı, bir sürü para harcadı. İki armağan aldı: “Biri benden bana, biri kendime” dedi Başkasına almak içinden gelmedi.O gece ne bir yere gitti, Ne telefon etti bir arkadaşına. Yorganı çekti başına, Koca bir bin yıl öylece bitti.(Ocak 2000)
100
Anneler Acizlik yoksulluk büyük yalnızlık Perişan dünyaya ağlar anneler Duygusuz ilerler saatler tık tık Ümidini hayra bağlar anneler.Saygılı yerlerdi dürüst ellerdi Küfürsüz sorunsuz tatlı dillerdi Bombasız savaşsız sakin yıllardı Ne muazzamdı o çağlar anneler.Tertemiz yüzleri nefret bürüdü Masum çocukların teni çürüdü Uslanmaz zalimler geldi yürüdü İçinizde yanar dağlar anneler.02.06.2011 - Ataşehir Şahin Cahit Yanık
54
Kenan Demir Seni beş yaşında rabbimden diledim Allah´ım bizlere bir kardeş ver dedim Yüce Rabbim dualarımızı kabul etti Senin gibi değerli birini kardeş verdi.Sen Kenan Demir´sin, inanki bir cevhersin Kendi kiymetini bilmeyen seni nasıl bilsin Sen Hakkın bizlere bir Nuru ve Rahmetisin Rabbim sana dünya ve ahiret saadeti versin.Doğruluk ve Dürüstlük rehberin olmuş senin Helal lokma yemişsin yüregin sevgidir senin Korkma yardımcın her iki cihanda Haktır senin Sen Kenan Demir´sin alemlere rahmettir tenin.
73
Mezar Mürekkebisin Öldürün beni ağıtlar yükselsin Öldürün cihan ağlasın Bitti deme mezarımı kazarsın Öldür! hayat utansınSen gittiğinde mezarımı kazdılar Aradım aşkımı buldum kaçırdılar Her diyar duydu peşimde feryat Oldular!
29
Acı İnsan yaşar, ölür bir gün, Acı, keder verir hüzün, Yaşadıysan sen de düzgün, Acı verenler düşünsün.Ömür dediğin bir düzen, Güvenilmelidir sözen, Hem ateşen hem de közen, Acı verenler düşünsün.Bakma sakın sağa sola, Sen devam et doğru yola, Yorulursan ver bir mola, Acı verenler düşünsün.Acılar insanlar için, Çekmek varsa korkmak niçin, Dert çekilir için için, Acı verenler düşünsün.Bazen anlar olur sene, Sen metin ol, sabrın dene, Güzellikler gelir yine, Acı verenler düşünsün.Acı tarif edilemez, Yaşanmadıkça bilinmez, Vakit gelmeden gidilmez, Acı verenler düşünsün.Acılardan ders çıkarmak, Hayata bir anlam katmak, Huzur iksirinden tatmak, Acı verenler düşünsün.Acılar bazen ilaçtır, İnsan sevgiye muhtaçtır, Çekilen acı kırbaçtır, Acı verenler düşünsün.19.02.2008 G.O. P./Ankara
107
Niye? Dağlar niye ferman dinlemez kaçağı görünce? Ovalar niye gamsız baharı görünce? Nehirler niye çılgın yatağını yontmak için? İnsanlar niye hırçın kendini yok etmek için? Gökyüzü niye aynaya bakar denizlerde mavi mavi görünür? Güneş niye kızarır Akdeniz Turuncu gibi? Kelebekler niye özgürce yaşamak sevincini sığdırır kısa bir ömre? Balıklar niye ummarsızca ay ışığında dinlenirler yakalanırlar bir balıkçıya? Gönül niye deli sevince birini çeker hep hasretini? (Ank.1995)
66
Gece () Uyku çağırıyor,başlıyor gece, Gece gözlerime perdeyi çekmiş, Uyku parça parça beni bölünce, Gerçeğim kalmadı ölene dekmiş...Sesini duyunca artıyor korkum, Korkarım,gecede beni beklerken. Çabalıyorum da bitmiyor korkum, Boşuna mı çabam gece çökerken? Gözüm kamaşıyor,gece bitmiyor, Gün yükseldi,doğdu,gece bitmiyor, Sabah,öğle oldu,gece bitmiyor, Umudum kalmadı,ölene dekmiş...
45
Dalgalan Bayrağım Gönlümde yaşarsın. Asyalı' m görsün Bir sevgi yolunda Avrupa'm görsün Sende Ay_yıldızım Kıtalar görsün Dalgalan Bayrağım! dağlar süslensin.Bayrak yüreğimdir, yürekle yaşan Kırmızı rengidir sonsuza koşan Ay-Yıldızı ile gökte yarışan Bayrağım dalgalan! Bağlar süslensin.Yâr dediğim sevdam, hürriyet aşkım Sensiz Türkiye'm yok, bu millet aşkım Al Bayrak övüncüm, fazilet aşkım Dalgalan Bayrağım! Ağlar süslensin.Gelinin sevgisi saygımda sonsuz Gelinin duvağı çiğnenmez soysuz, Emanet bizlere yaşanmaz ONSUZ Dalgalan Bayrağım! canlar süslensin.Savaşta barışta göğsümde varsın Manevi değerim süsüm de varsın Baha biçilmeyen gönlümde varsın Bayrağım dalgalan çağlar süslensin.Aileden kopar, ocak beğenmez Bayrağımı yakar, toprak beğenmez Çöpten ekmek toplar BAYRAK beğenmez Bayrağım dalgalan sular süslensin.Nazır'ım bu BAYRAK Devlet sembolü Düşmanın korkusu, hürriyet gülü. Kahraman milletim millet gömülü Dalgalan bayrağım, uzlar süslensin.Nazır Çiftçi 12.05.2015 // Ankara
121
Günah Günah günah, Beni böyle ağlatman günah, Sevmiyorsan ümit verme, Saygı göster sevgime, Beni böyle ağlatman günah...Günah günah, Beni böyle ağlatman günah...Sevmeye kâlb gerek, Anlatmaya söz görmeye göz gerek, Sevmiyorsan da alay etme, Beni böyle ağlatman günah...Günah günah, Beni böyle ağlatman günah,Kâlbsizsin demiyorum, Sen sevmesini bilmiyorsun, Duygularımla oynuyorsun, Beni böyle ağlatman günah...Günah günah, Beni böyle ağlatman günah,Oyuncak değilim ki atamazsın, Mal değilim ki satamazsın, Sen insanlıktan da anlamazsın, Beni böyle ağlatman günah...Günah günah Beni böyle ağlatman günah...
77
O kadın Kırmızıydı dudağı kırmızılar giymişti kadın ayakkabıları çantası kırmızı. parmakları narin tırnakları kırmızı ojeli mahsun korku dolu gözlerikankırmızı idi bırakmıştı bu sabah geride geçmişleri kırmızı giymişti yarınlarına kırmızı bant takmıştı saçlarına gözleri kançanağı kırmızı uykusuz gecelere bu sabah etmişti veda...
41
Doyamam Sevdiğim Damla damla akar gözüm yaşları Niye çattın bana hilal kaşları Belik belik örmüş siyah saçlarıDoyamam sevdiğim doyamam sana Ne yapsanda bana doyamam sanaKarlar yağdırdın siyah saçıma Neler getirdin garip başıma Allanıp pullanıp geçtin karşımaDoyamam sevdiğim doyamam sana Ne yapsanda bana doyamam sana
44
Marsilya Treni Yorgun bir trende gördüm Marsilya'lı denizcileri İlk defa bavullar fileler torbalar arasında Balkı sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarKafa tutmakta birinci bahriye cakası bütün Besbelli kolu sırmalı kaptan olacaklar Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarLimana dönüyor bunlar gemilerine kışlalarına Çakılıp selâm durmağa önünde afili kaptanların Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarKimisi şarkı söyler uykusunda kimi dünyayı iplemez Gördüğüm korsan tayfası mı deniz eşkiyası mı Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarOrtalığı dumana vermişler ki bir ağır tütün Gözgözü görmez olmuş sağnak mı hortum mu Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarTepeden tırnağa dövmeli yaşlısı genci Bunlar mı onları korur uzun yollarını açar Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarKaraya oturmak var mı denizci güçlü olacak Yüreklilik konusunda en baskını en utangaç Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarOzan olmasaydım şaşmaz denizci olurdum Sözcüklerle boğuşmak yerine göğüs verirdim dalgalara Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarGemide isyan mı çıktı ilk ateş eden benim Yakışıklı kaptanımın gözünü çıkaran Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarBu onuncu dörtlüğüm içiniz rahatlasın diye 365 inci karımdan yarın boşanacağım Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarİşte onbirinci dörtlük Alın bu da cabası Gemiciler aydınlık gelecekler grevlerinize bağlı Balık sırtı mavi sakal Az bi'şey ürktüm Denizin eli kulağında Kokusunu taşıyorlarÇeviri: Attilâ İLHAN
259
GECE el ayak çekildi gecenin gölgesine bir düş gibi uzandın kızının örtüsünü örtmüştün kolunda uyuyup kalmış karın gölden suya değse ıslanır şimdi acemisin biliyorum elin ayağına dolaşıyor günü denerken bir gerçeğe parmak basar gibi basamıyorsun da ölümün tetiğine kırkyalan sözcükler kesiyor rüzgârlarını onun için aylar var ki zorla uyduruyorsun kendini her role susturamasan da kafandaki o sesi dün de bugün yarındı dün de bugün yarındı öfken de bundan kibar şairlere gülmen de tuhaf bir adamsın vesselam canını sıkan bir sokağı boyuyorsun da kırmızıya bir yaprak düşse dalından altında kalıyorsun hiçbir şeyin uymuyor kitalara ama gel bu sabah karını öperek uyandır işe mişe de gitme kızına kahvaltıyı sen yaptır sonra pırıl pırıl günü tak yakana yeni bir hayatın önsözü gibi kentin kalabalığına karışıp yürü kimse korkmasın bakışlarından üstün başın boydan boya gökyüzü çocukların ellerine bulaşsın dursun nasıl olsa Hâlâ güzel masallara inanıyorsun
141
Göç Yolları Takılırız göc yolarına, Ellerimiz ayaklarımız, Cöl sıcagında. Sormazlar gözlerimizi, Hali nicedir... .. Takılırız göc yolarına, Hesabımızı soran olmaz, Olsa da anlamaz, Ve gideriz biz göç yollarına... .. Gözlerimizi asarlar vahalara, Bir damlaya hasret koyarlar, Kapıları calınır yüreğimizin, Sanırlar ki; Sesimiz yoktur bizim... .. Takılırız göc yollarına, Kervanlar gelir, Hayallerimizden...Her bir sırtta bin ömür, Kilimlere bezenmis, Heybedir hayatlar...Kücüğünden, Büyüğünden bin yürek...Oy yollarına geldigim, Hangi nakısta gizlisin ha! Hangi renge yoldas oldun! Sarı senmisin! Kırmızı! Mavimisin yoksa! İlmeğin yüreğim de, Çöz gayrı açılayım dünyana... .. Çöl yollarında on göz, Biri bende, Biri aya esir, Bir sevgili bekler, Biri yalansız dünya, Bir ask'a merhem, Biri yürek yangını, Biri selamsız, Biri sevdasız, Bir kelamsız, Bir düşsüz, Biri hancı, Biri bagcı, İkisi gölgeye kalmıs, Anlamazmış...Kervanlar Günün batımına neden gider? .. Baska yol bilmezler...saydık; ağır ağır iki olmadı yalnızlığımız...9 tem.2003 Usta Erol PARLAK'ın göç yolları adlı enstrümantel parçasından esinlenilmiştir. saygılarımla
146
Yapamadım Gülüm Gidiyorum sonunda biliyorum eyvallahın yok Üzülmezsin nasırlaşmış kalbinde sevgiye yer yok Lacivert bakışlar hatırına son gecemizde kaldım Ümitlendik biran huysuz volkanik kaya misali Manyetit özelliğinde sardı kollarım ince belinden Seviştik gece boyu nazenin boynunda nefes aldım Etkilendim sözlerinden,romantizmden,ağlamandan Rikkat’in etkiledi, riyakarlık yapamadım sana gülüm..Yaz: Mehmet Ali Tuna 22/06/2007
50
Atatürk Ve Din Sakallı olanı hoca sanmayın Şeriatçıyı iyi diye anmayın Çağdaşlık dinsizlik derse kanmayın Dinimiz kutsaldır dedi AtatürkGünah Allahla kul arasındadır Maddi çıkar yürek yarasındadır Dini bilmez işin karasındadır Dinimiz kutsaldır dedi Atatürk Aslı ne bilmeden dine kaptıran Menfaati için vacip yaptıran Milleti kandırıp yanlış taptıran Dinimiz kutsaldır dedi Atatürk Fert din tercihinde özgür olmalı Dini bilgiyle tam beyni dolmalı Ölümü inançla gül gibi solmalı Dinimiz kutsaldır dedi Atatürk Hazreti Muhammet sevgisi yüce Fikrini uygula gitmesin güce Dini öğren yoksa kalır çok cüce Dinimiz kutsaldır dedi Atatürk İslamın yolunu doğru takip et Yaşamı örnek al aynı tatbik et Daim kuralına uy hareket et Dinimiz kutsaldır dedi Atatürk Haydaroğlu başa inanç koyuyor Dinimiz mantığa akla uyuyor Yanlışı doğruyu tanrım duyuyor Dinimiz kutsaldır dedi Atatürk
124
Diyorlar Acep neden bilmem bu ismi almış Bahtsız çünkü denız kenarı olmuş Ayyaş faienın mekanı olmuş İsmıni sorarsan sahil diyorlar.Sabahleyin herkes yarışa başlar Belli olmaz onbeş yetmişli yaşlar Bacak açık beden açık yürüyüşler Sorarsan bu ne acep spor diyolarKadını erkeği öpüşür durur Her türlü rezalet burda olur Nice hayaller burda yok olur Sorarsan bu ne çağdaş yaşam diyorlarKimi dertlerini burda dökerler Kimi kaderine boyun bükerler Kimileri haram mahsul ekerler Sorarsan bu ne özgür hayat diyorlarBu durumlar ciyerimi pareler Buna kuran yolu dur diyer Anne baba neredesin sormazlar Sorarsan bune acep filort diyorlarOrhan bu durumu böyle sıralar Olmaz olsun böle edep töreler Aslına dönmektir buna çareler Sorsan bu ne yuva kurmak diyolar Orhan ACAR..13.07.1997
113
Gör Ne Eder O Tutku Büyük bir yalancıdır kim derse aşk’a yalan Bir gün aşka düşersen gör ne eder o tutku! Yıldırım gibi çarpan, savurup yere çalan Yok bunda yalan dolan gör ne eder o tutku! Bulduğu yere konar aşkın gözü kör imiş Düştüğü yeri yakar adeta bir kor imiş Tatmayan ne bilecek bir bilse ne zor imiş Aşığı derde salan gör ne eder o tutku! Gözle görülmese de mümkün değil inkarı Öyle bir ateştir ki yakar bile hünkarı Dış ardan belli olmaz gönüldedir çıngarı Ömürden bir pay alan gör ne eder o tutku! Elle tutulmaz ancak aşk yaşayan varlıktır Tecrübesi acılı, tatmak bahtiyarlıktır Onunla hissedilir onsuz gönül darlıktır Sevgidir arda kalan gör ne eder o tutku! Der BOZÇALI sevenler ne usanır ne bıkar Kimini mecnun eder çöllere atıp yakar O öyle bir cevher ki o girer akıl çıkar Mutludur onu bulan gör ne eder o tutku!
147
Sİ-Hİ-YA Hiçbiriniz bilmeyecek Sihiya'yı Öğrenemeyecekler de Kiminiz bir şehir ismi Ya da memleket sanacak kiminiz Ve atlasları açıp okyanuslarca arayacak Hint'i, Çin'i, Maçin'i, Tarihleri paralayacaksınız Bulamayacaksınız. Sonra kız ismi sanacak insanlar Sevdiklerinin, bildiklerinin adlarını araştıracaklar Belki de komşu kızları birbirlerine Şüpheyle bakacaklar Dost düşman insanlar ömürlerince Sihiya'yı arayacaklar Ben de Sihiya'yı arıyorum oysa Biliyorum O bilinmezliğince güzel Manalı, bulunmazlığından yana Belki her yerden, herkesten uzak Belki, tanırız sesini duysak Si-hi-ya: Kirlenmemiş isim Si-hi-ya: Duyulmamış ülke Si-hi-ya: Bilinmeyen, ulaşılmayan Bir yer. Bir isim... Si-hi-ya: Baharla gelen her mevsim Onu İspanya gecelerinin sarhoşluğunda Hint şarkılarının korkunçluğunda Belki Çin Seddi’nin gerisinde duyuyorum Öylesine derin bilinmezliği Ki uzak olduğu kadar yakında; biliyorum. Si-hi-ya: Büyük tarihler kadar eski Yaşanmamış aşklar kadar sonsuz Si-hi-ya: Ak saçlı bebek Si-hi-ya: Sangtundan görünen melek Dudak değmemiş bir şarkı düşün Bir çiçek. Hiç açmamış omur boyunca Ya da yüzyıllar önce yaşamış Bir kavmin başkentini görürsün Ve yüzyıllar sonra belki Bu şiirde Sihiya'yı bulursun. Si-hi-ya: Sonsuzluk tanrıçası Si-hi-ya: Bilinmezlik türküsünde Yüzyıllar önce Çin'deydi belki Si-hi-ya: Venüs'ten güzel Venüs güzelliğinde
168
Yurdum Güneş vuruyor narçiçeğine Narçiçeği bir kırmızı bir yeşil oluyor Süs biberleri güneşten kırmızı çalıyor Güneş gözümde asılı duruyor İncirin yaprağı dalından yürüyor Bahar gelmiş yurduma Kar yatağından kalkmış eriyor
30
Cilvelenip Ne Garşımda Durursan Cilvelenib ne garşımda durubsan Anam sana gurban ay sarı köynek Meleksen çıhıpsan cennet bağından Heçkim olmaz sana tay sarı - köynekDoymag olmur işvesinde nazından Fere keklik kimi hoş avazından Yel vurdu ülbendi attı üzünden Elebildim doğdu ay sarı - köynekGözelsen terifin düşüb mahala Zer kemer yaraşır gamet-i gala Leb gonça diş inci dehanın lala Yıgıb gapılardan pay sarı - köynekGerdana yaraşır gızıl hamayıl Görenin ağlını eğleyib zayıl Hesretin çekenler olubdu sayıl Yığır gapılardan pay sarı - köynek
81
Göç Ediyorum... göç ediyorum artık sen olmayan kervanlarla her şeyin olacağına varır dediğim bir hatıraya bugün varız yarın yokuz dediğim bir hayatta artık dokunamadığım bir hatırasın...göç ediyorum artık sana dua etmeyen kalbimle içimde sana karşı olmaması gereken hislerle her yolcuya onu gördün mü diye soran gözlerimle artık dokunamadığım bir hatırasın...göç ediyorum artık sana kendimi anlatamadığım herkesle herkesin herkes olmadığı bir hikayenin son bölümünde Züleyha'nın Yusuf'u sevdiği o ilahi aşkın finalinde artık dokunamadığın bir hatırasın...göç ediyorum artık seni bir daha görmeyeceğim rüyalara elini uzatsan da tutamayacağım kadar uzaklara o uzakları yaşarken bir daha aynı hayali kurmayacağım aşklarda artık dokunamadığım bir hatırasın...
100
Yalnızlık yükselişte Yalnızlık yükselişte gene Aldı başını gidiyorAnlaşılmazlıklara sürüklenirken aklım Deli deli bakıyor bana kapıda yatan kedi GörmüyorumYalnızlık yükselişte Gülümsemesi acıtıyor yalnızlığın Usul usul ağlıyorum Ağladıkça açılıyorum sankiSonra tekrar kapanıyor Aklım, dilim, hatta gözyaşlarım Yalnızlık yükseliyor
36
Sebepsiz Ayrılık Seveni Yıkar.... Sebepsiz ayrılık seveni yıkar, O masum bakışlar alemi yakar, Söylenen yalanlar ortaya çıkar, Sebepsiz ayrılık seveni yıkar.Sebepsiz ayrılık ne büyük yalan, Geçti gitti ömür yok haber salan, Görmedim dünyada ebedi kalan, Sebepsiz ayrılık seveni yıkar.Sebepsiz ayrılık gözlerde saklı, Karşılıksız sevenin varmıdır aklı, Şimdi soramam hangimiz haklı, Sebepsiz ayrılık seveni yıkar.Sebepsiz ayrılık ortada hâlim, Seven değil inan sevilen zalim, Yıllar geçip gitti sormaz ahvalim, Sebepsiz ayrılık seveni yıkar.
71
Mevlid-i Nebi günü kutlu olsun Hazreti Muhammedin doğum günü, Mevlid-i Nebi günü kutlu olsun. Her müslüman öğrenmelidir bunu, Mevlid-i Nebi günü kutlu olsun.Müslüman olan Allah'tan çekinir, Mümin olanlar günahtan sakınır. O gün anısına Kuran okunur, Mevlid-i Nebi günü kutlu olsun.Muhammed aşkı ile yanarız biz, Sevgiyle Peygamberi anarız biz. Ona bu gün Salavat sunarız biz, Mevlid-i Nebi günü kutlu olsun.Hakkı kelam edip söylemek hoştur, Dünyayla uğraşıp didinmek boştur. Peygamberi anmak güzel bir iştir, Mevlid-i Nebi günü kutlu olsun.Yusuf yaşarım bu dünyada gamlı, Peygamberi anarım gözü nemli. Doğum gününü kutlamak önemli, Mevlid-i Nebi günü kutlu olsun.
94
Yılbaşı Düşün bu kimin yılbaşı Bizler dökelim gözyaşı Şuurlu ol ey Müslüman! Ömür tez geçiyor uyan!Yılbaşından bizlere ne Hiç yakışır mı mümine Sen kulak ver ulvi dine Şuurlu ol ey Müslüman! Su gibi akıyor zamanGözden geçir her yılını Yap bir yılın hesabını Tecdit eyle imanını Şuurlu ol ey Müslüman! Gafletle geçen güne yanAllah'ın ipine sarıl Gaflet uykusundan ayıl Gitti hayatından bir yıl Şuurlu ol ey Müslüman! Ecel gelebilir her anAllah'ın emrini dinle Ağla, gözyaşı dök, inle Alakası yoktur dinle Şuurlu ol ey Müslüman! Günahlarından et amanKesildi nice çam, hindi Nicesin ocağı söndü Buna şeytanlar sevindi Şuurlu ol ey Müslüman! Her halimiz Hakk'a ayanMuhasebeni yap Yüksel Akıllı ol, kendine gel Müminin neyine Noel Şuurlu ol ey Müslüman! Ömür tez geçiyor uyan!
120
Berduş Gönlünde iyiliklerin gizlendiği Damarlarındaki kan sarı – lacivert akarken Su içer gibi hayat yaşayan Bahtı kara olan bir genç...Devrim için savaşan biri Yurt sevdasına tutulmuş yürek Kanayan yarasına tuz basmış Martı sessizliğindeki bir devin çöküşü...Kara günlerini hiç unutmayıp Soğuk duvarların gecelerinde Demir parmaklıkların gölgesindeki Deli boran yüreğiyle bir BERDUŞ...
50
Hangisini Bilen Var? Otuz küsür kişiydi "Zeybeği"mi vuranlar, Mezarının üstünü taşlarla dolduranlar. Şimdi hangisini bir bilen hatırlayan var? Kaç milyon var zeybeği saygı ile ananlar...
25
Ayıcı Aynı kazadan, hemi de aynı köyden, askere gidiverdik; İsmail Demiralay'nan, ben Hüsnü Kubuz. Bizim oraları, Antalya'nın dağ köyleri, serin olur biraz azıcık. Sene mi, kırklı yıllar, gâvurun dölü Hitler'in dünyayı perperişan ettiği, kasıp kavurduğu, esip savurduğu seneler...Asker olmaya askeriz amma, hiç birimiz teskere alırız diye beklemiyoz haniyse. Teskere Kaf Dağı'nın ardında, artık kısmet, savaş ne zaman biterse...Gediklisi olduk asker ocağının. Bazen rüyalarıma giriyor, zannediyom ki, doğduğumdan beri askerim. Arada yeni gelen çömezlerlen kafa da yapıyoz; onlar da olmasa nasıl vakit geçer ki...Ben onbaşıyım lâkin, yazıtura onbaşı; çavuş olmamız heç mümkün deel, hemşehrim İsmail'de, iki metrelik zebellah gibi bir adam, hemi de benim arkadaşım. Cephede düşmana uzaktan göster göster geri çek. Ara ara dalaşsak da kedi ile köpek gibi, yine de eyi anlaşırız kerata ile...Bana isim takmış çömezler bunun dolduruşuyla, Kontak Onbaşı diyorlar ya, yakalasam tepetaklak edeceğim haytaları, İsmail'in de diline dolanmış.''len oğlum deme bana öyle''diyom dinletemiyom.''Ben sana gösteririm dedim birgün içimden.''Tatil günü olmuş, serilmişiz yatıyoruz öyle çayır çimen üstünde. Zııırt bir düdük, içtima var toplan. İsmail'nen kalktık, içtima alanına gidiyoruz herkeslen beraber. İçimizdende köpürüyoz.''Tatil günü içtima mı olur.''...Bizim üsteğmen bölüğü topluyor. Nöbetçi Çavuşu Hıdır saydı bölüğü tek tek, selamıda çaktı Üsteğmenime, adım Hıdır elimden gelen budur dercesine''Eksiği fazlası ile bölük tamamdır komutanım''deyip çenesini kapattı...Üsteğmenim çok cin, açıkgöz, şeytana külahı ters giydiren cinsinden bir komutan, adamı çarptımı fena çarpar. Çavuşu yerine gönderttikten sonra, elini arkaya aldı, gözlerimizin içine baka baka dolaşmaya başladı. Hele dur Hüsnü dedim içimden, gene birilerini çarpacak, ben de İsmail ile yanyanayım. Bir arkadaşın önünde durdu, elini kaldırdı''Sen'', asker hemen öne çıktı, adını soyadını söyleyip''Emret komutanım''dedi...Üsteğmenim''Ne iş yapardın sen sivilde.?''deyince, asker hazırolunu bozmadan''Ben bebelere macun satardım komutanım''cevabını yapıştırdı. Üsteğmen yine''Sat bakayım görelim''dedi. Er eli ve mimikleri ile de bir takım hareketler yaparak''Hadi hadiyeee macun macuuuun''diye nasıl sattığını bir bir gösterdi. Üsteğmenim elleri arkada, bir iki adım daha attıktan sonra, yine bir erin önünde durdu.''Sen ne ile uğraştın asker''. Asker yine esas duruşunu bozmadan ''Ben esans satardım sifilde seyyar olarak komutanım''dedi. Üsteğmenim gözlerinin içine bakarak,''Afferin ulan sat bakayım''dedi. Asker selamı çaktıktan sonra''Esans esiyaaaans, hanımları beyleri sıfır kilometre yapar.'' ''Esiyanaaans''diye de uzatarak hünerlerini gösteriverdi...Üsteğmen yine elini arkasına alarak biraz daha gittikten sonra, benim ilen İsmail'in yanında durdu. Kalbimizde pıt pıt atıyor ha!!!Bana döndü''len Hüsnü sen neyle iştigal ederdin''bir iki saniye düşündükten sonra, cevabı yapıştırıverdim,''Ayıcıydım ben, ayı oynatırdım sivilde''Üsteğmen kaşlarını çatarak''Nerden bulcez len sana burda ayıyı''dedi. Gözlerimi İsmaile çevirdim,''İsmail Demiralay var ya komutanım''diye ağzımdan çıkıverdi. Üsteğmenim''Oynat bakalım len Kontak Onbaşı bir görelim hele'' Yan gözle İsmaile baktım, kızarıyo, bozarıyo, hem de dişlerini gıcırdatıyo, lakin ok yaydan çıktı, emir büyük yerden naapsın. İki palaskayı birbirine bağladım, makinalıtüfek harbi kutusunuda elime darbuka gibi yaptım, İsmail de renk şafak atıyo, dişlerini kenetleyip benim yedi sülaleme sayıyor.''len ben senin nını, radını, mişini, geçmişini'',ben de dımbır dımbır kutuya vurarak türkü çığırıyom.''Aman da armut dalda ballanır, koca oğlanın memeleri sallanır''dımbır dımbır da dımbır dımbır. Baktım bölük de herkes, Üsteğmenimde dahil yerlere yatıyor, ara ara da gözünden yaşlar gelir oldu Üsteğmenimin. ''Tamam len''dedi ''Kontak Onbaşı tamam, sen de olmasan burada hiç vakit geçmeyecek.''...
496
Güneş Ah aydınlıklardan uzaktayım Kafamda o dağılmayan sükûn. Ölmedim lâkin, yaşamaktayım Dinle bak: vurmada nabzı ruhun.Yarasalar duyurmada bana Kanatlarının ihtizazını. Şimdi hep korkular benden yana Bekliyor sular, açmış ağzını.Ah aydınlıklardan uzaktayım Kafamda dağılmayan sükûn. Ölmedim lâkin, yaşamaktayım Dinle bak vurmada nabzı ruhun.Siyah ufukların arkasında Seslerle çiçeklenmede bahar Ve muhayyilemin havasında En güzel zamanın renkleri var.Ölmedim halâr. yaşamaktayım. Dinle bak: vurmada nabzı ruhun! Ah aydınlıklardan uzaktayım Kafamda o dağılmayan sükûn.Ruhum ölüm rüzgarlarına eş, Işık yok gecemde, gündüzümde. Gözlerim görmüyor... lâkin güneş O her zaman, her zaman yüzümde.
86
Ayrılık Gelmeyeceksen bu yılda ne baharın yeşilliği, ne yaz akşamları, ne hazanın uçan yaprakları, nede yılbaşı karları hiç mi hiç enterese etmez beni. 26ocak2000
24
Sonra Doğan İtiraf ediyorum: hiçbir Umudum yok. Körler bir çıkaryoldan söz ediyorlar. Ben Görüyorum.Yanılgılar tükenince Oturur son arkadaş olarak Bir hiç karşımızda.
22
YALNIZ ADAM Gece Camlarda damlalar Bir kadın Solgun bir çiçek Yalnızlıklar içinde Kapısı kapalı perdesi inik Ayak sesleri gelir geçer Rüzgâr sırılsıklam Son kadehini içer Basık tavanlı bir meyhanede Yalnız adam Sırtında gelinlik elbisesi Yirmi yaşında bahar Menekşeler hercai Işıklar bir söner bir yanar Havada buram buram leylâk kokusu Avuçları ateş içinde Her adımda çamur Bu karanlık bu yalnızlık bu yağmur Hele bu kadın Her adımda çamur Bu karanlık bu yalnızlık bu yağmur Gece Rüzgâr sırılsıklam Uzaklarda bir yere yıldırım düşüyor Evin yolunda yalnız adam Yalnız adam üşüyor
88
KUŞ ADASI ANIsı İnternet yoluyla haber duyuldu, Bir ay öncesinden yerim ayrıldı, Gönül harman oldu, neşe savruldu, Kuş adası şiir, müzik gecesi.On iki nisanda Aydın'a gittik, Topluma katıldık, iştirak ettik, Türküler söylendi stresi attık, Kuş adası şiir, müzik gecesi.Sahilde gezerken çekimler vardı, Ada TV bana TC yi sordu, Kaldırılmasına sitemim vardı, Kuş adası şiir, müzik gecesi.Cuma akşamından fırsat verildi, Acı olay oldu beynim gerildi, Hoş geldin diyenler sıkı sarıldı, Kuş adası şiir, müzik gecesi.Cumartesi akşam dostlar çoğaldı, İlk sıralarda Zeki yer aldı, Plaket sunuldu, zaman daraldı, Kuş adası şiir, müzik gecesi.21-4-2013
91
KEDİLER sevişiyordu yağmur çiseliyordu gün dönmüştü akşama kediler mırıldanıyordu herzamanki köşelerinde aylardan mart tatlı bir mırildanma kediler sevişiyordu yağmur çiseliyordu sevdanın türküsü o köşede çalıyordu
25
Korkuyorum ”haklıymışsın” Denilmesinden Korkuyorum ”haklıymışsın” denilmesinden. O kelime bana söylendiğinde, yüreğime bir şeyler saplanır; acı duyarım. Böyle bir haklılık payı verilmesi hiçbir zaman sevindirmez beni; aksine bir şeylerin daha kaybedildiğinin itirafıdır bu. “Sen haklıymışsın” duymak istemediğim ancak diğer yandan duymam gereken de bir söz; acı verse de… Sonra “keşke”ler uçuşur zihnimde, bunlar kelimelere dökülse de dökülmese de… Bu kez, keşkelerin sivri uçları batar “haklıymışsın”ın ardından, yüreğimin duvarlarına çarparak, dışarıya çıkmak istercesine… Bu keşkeler senin/sizin yüreğinizde de hasar yapmıştır, eminim. “Sen haklıymışsın” sözünü; sevdiğim, değer verdiğim insanlardan duymak bana çok acı verir. –ki her insan değerlidir gözümde ve gönlümde- Ta ki gördüğü, yaşadığı, yanıldığı, düştüğü, acı duyduğu halde yanlışında ısrarı olmadığı sürece… Evet öyle, sevdiklerimden duyduğum “haklıymışsın”lar ile yüreğime bir şeyler saplanır hemen. Yine bir şeyler yitirilmiştir ve bu bazen çok büyük şeyler olabiliyor. Telafisi çok zor ya da imkansız… Küçük şeylere göz yumduğum, sustuğum çok olmuştur. Hani düşe kalka ayakta sağlam durmayı öğrenmek adına… Ben çok bilirim, her şeyin doğrusunu bilir, doğrusunu yaparım gibi bir iddiam yok; asla olamaz. Kimsenin böyle bir iddiasının da doğru olması mümkün değil. Mesele “görmek, görebilmek meselesi, “farkındalık” meselesi… Bazı şeyleri bazı kimselerden daha iyi görebildiğimi söylemektir benimkisi ve “görünen köy kılavuz istemez” misali… Görünenlerin ot mu, çöp mü olduğunu; duvara vuran gölgenin çiçek mi böcek mi olduğunu görmek ya da sezmek “farkındalığı”dır bazılarıyla aramızdaki fark.11.11.2008 biradam_x
222
Sevda Mavi Kar Şimdi /...can hıraş çalsın kapı kan ter içinde deli taylar gibi gelsin istedin aşk geldi.../yüreği kaynayan ayrılık kazanında pişen vuslatı düş kuyularına düşen kadın acının kurak çöllerinde kaldın bunca zaman yağmur damlaları düşmezdi toprağına göçebe kuşlar uğramazdı kraçlarına baykuş kanadından kan damlardı gecelerinebak mavi doğuyor şimdi güneş mavi aç kirpiklerini maviye uyan bu sabah mavi baksın, mavi görsün gözlerin mavi tara saçlarını bu sabah mavi giyin esvabınıve biraz mavi sür ekmeğine mavi demle çayını kahveni mavi pişir, mavi iç bu gün öyle “kırk yıl”a biçme hatırını ömrünü koy ellerine mavininvarsın kararsın dünya türkülerine mavi sar sesin maviye çağlasın sen mavi ağla bu gün mavi akıyor Ren nehri mavi boya kanadını martıların mavi çağla, mavi durul bu gece maviye mıhla yarınları mavi solu baharı nefesin maviye karşsın çünkü kar mavi’dir şimdi umut...
134
Söyle Niye Kim doldurdu o güzel gözlerine hüzünü Kulağımda çınlıyor unutmadım sözünü Ne olur son bir defa görseydim gül yüzünü Söz verip sözlerinden caymakta söyle niye Benden hatıra kalsın aşkım sana hediyeKoklamaya kıymazdım seni kimler incitti O buğulu gözlerin beni çıkmaza itti Sonsuza dek demiştik aşkımız neden bitti Söz verip sözlerinden caymakta söyle niye Benden hatıra kalsın aşkım sana hediyePişman olupta eğer dönersen bana geri Yine eskisi gibi asil bulursun beni Aşkın bak ağlatıyor ben isterim gülmeni Söz verip sözlerinden caymakta söyle niye Benden hatıra kalsın aşkım sana hediye
89
Atatürkçülük Ulusun birliğinde ATATÜRKÇÜLÜK tutku... Yaşam rehberliğinde İşte ATATÜRK NUTKU...Zor görüp çözülme! kal Başka yapıştıran yok... ATATÜRKÇÜLÜK tutkal Kavi yapıştırır çok...TÜRK 'ÜM diyebiliyor Göğsünü kabartarak... ATATÜRKLER GELİYOR Her yeni gün artarak...
31
Zalim ayrılık Ayrılık dedikleri yedi harf üç hece Ağlatır beni yakar durmaz gündüz gece Ah yar ateşlerdeyim belki bin derece Ağzımdaki terennüm söyler Neşe NeşeBende bir ucu yanık kalp bırakıp gitti Benliğimi ömrümü benden çalıp gitti Bir seveyim istedim halim yaman etti Buruk sevdalar bende ağlar Neşe,NeşeMutluluk dedikleri ben hiç tanımadım Muradım onda kaldı damla tadamadım Maksat hasıl olacak gonca bulamadım Masum gönlüm huzursuz söyler Neşe,NeşeBu zehiri içenler ehline-de malum Bağlandığın sevgilin olursa-da zalim Bağrını yakar,söker boynun,elin mahkum Benliğim esir düştü ağlar Neşe,NeşeBencileyin olursun bir garip Halil can Bez ağızda ayrı laf kafanda çalar çan Beden biçare,garip gece vermez aman Benden can çıkar gider inler Neşe,Neşe
106
Mavi gözlüm... MAVİ GÖZLÜM… Dünya’nın ortasında masmavi bir göz var, Bir çok ülke bu güzel mavi gözün peşinde. Bu göze sahip olmak için her türlü söz var. Ülkedeki insanları birbirine düşürme işinde.Üç tarafı da denizlerle çevrilidir bu güzel ülke, Medeniyetler beşiği her alanda imza atmış ilke. Barışı,hoşgörüyü,doğruluğu yaymaktır tek ilke. Mavi gözlü, güzel ülkeyi bölmek isteyenler var.Dünya haritasına dikkatlice baktığımız zaman, Bu konum karşısında diğer ülkeler diyor aman! İklimi,kültürü,insanları… ile derdimize derman. Mavi gözlü, güzel ülkeyi bölmek isteyenler var.Bu topraklar üzerinde hala oyunlar oynanıyor. Dünya’nın tam ortası, geçiş yeri insan kaynıyor. Bu ülkeyi böleriz, insanları oyuna gelir sanıyor. Mavi gözlü, güzel ülkeyi bölmek isteyenler var.Seksenli yıllarda sağ-sol diye ikiye böldüler, Bu oyuna gelen insanlar boş yere öldüler. Çatışmayı seyredenler kenardan kıs kıs güldüler. Mavi gözlü, güzel ülkeyi bölmek isteyenler var.Kürt -Türk çatışması için PKK tuşuna bastılar, Halkı kışkırtmak için afişler,pankartlar… astılar. Bu kardeş halkları karşı karşıya getirip kastılar. Mavi gözlü, güzel ülkeyi bölmek isteyenler var.Bu ülkede Alevi’si de, Sünni’si de kardeşçe yaşar. Oyuna gelmezler,her türlü zorluğu birlik olup aşar. Bu kardeşlik ve birlik karşısında göz dikenler şaşar. Mavi gözlü, güzel ülkeyi bölmek isteyenler var.Binlerce göz çevrilse de mavi gözlüm sana. Dikkatli bakıyorum, feda olsun iki gözüm sana. Ezelden ebede kadar bağımsızlık sözüm sana. Mavi gözlü, güzel ülkeyi bölmek isteyenler var.Bu ülkenin insanları böyle kardeş olduğu sürece, Gündüze çevrilir karanlık bildikleri her gece. Barış türküleri söylemeye başlarlar hece hece. Mavi gözlü bu güzel ülke emanettir her gence… Hasan Kaya Eğitimci-Şair -Yazar
240
İş Başa Düşmesi mi Lazım Sen değil, şu halimize düşman olanlar üzülmez, Bilirsiniz siz bizi, iş başa düşmeden düzeltmez, Şimdi düşman içimizde anlaşılmaz, görülmez, Böyle giderse iş başa düşmedikçe düzelmez.Bedenimiz zehirli sarmaşık ile sarmaş dolaş, İş başa düştü, kesip kurtulmak için bir savaş… yapmamız, kökünün de kazınması gerekecek, Belli ki, başa geldi savaşmadıkça düzelmez.
54
Yıldız Olmanın Bedeli! ? . K a r a n l ı ğ a ; Hem de zifiri karanlığa hazırım Senin YÜZÜNDE GÜNEŞİ GÖRMEK İÇİN! Niçin YILDIZ olmaz insanlar? ... AŞKTA YANMAZLAR, NİÇİN? YILDIZ OLMANIN BEDELİ; SEVGİNLE YAŞIYORUM, SANA ÖMRÜ KURBAN EDELİ! ...
43
Sürmeli Yalnızlık ‎ ~ Sürmeli Yalnızlık ~Hüsn-ü aşk edep ile gözlerinde daimi, Nazenin bakışlar iffet ile sürmeli. Nazarın suretin değil, edebin sireti, ...O'na sürmeli yalnızlık dedim bilmeli.Kuru bir ağaçta titreyen en son yaprak, Ahde vefa yaprağa son dem bu intibak. Bu pinhan inşirah, ezelden gönle afak, Cümle alem bilsin bu sürmeli yalnızlık! Mağrur kelama, sessiz geceye aşk-ı farz, Geçmez dört mevsim yaren, hüzün nakışlı söz. Bilirsin sende ki efsun gül kokulu giz, Bu giz bitmez sürmeli yalnızlık sana söz! Yazan: Tuba KüçükBu şiir Emine Tarhan'a itafendir.31 Aralık 201013.10
88
Göçmen sevdiklerimin başında bir bilmediğim görmediğim özlemediğim özlediklerimin başındayurdum olmadan sıladayım kimsem ölmeden yasta yollarda gözlediğim ne mektuplarda beklediğim nenereden sürmüşler beni buralar nere buralar nere, buralar nerebir bildiğim olmalı, bilmez olmuşum bir derdim olmalı, gülmez olmuşum buralara konmuş göçmen olmuşum bir derdim olmalı, gülmez olmuşum
46