poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Arkadaş ARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaş ARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaş ARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum Dedim en sonun da aradığımı buldum Bana birazcık sevgi verir diye umdum Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum Onu karşılıksız delice seviyordum O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var Biliyorum senin derdin de benim ki kadar Umduğum dağlara nedense yağıyor kar Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan Sönmüyor acılar sönmüyor yanan Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaş
2,446
Bu Üniversitenin Öğrenci Sayısı da Ne Kadar Çokmuş Bizim üniversiteye başladığımız 1982 Yılında sanıyorum yurdumuzda yirmidokuz ya da otuz üniversite vardı. Vakıf üniversiteleri yeni yeni hayatımıza girmeye başlıyordu. Şimdilerde ise özel üniversiteler ile birlikte üç yüze yaklaşıyor bu rakam bildiğim kadarı ile... Tabi bunların içinde dünya standartlarını yakalayıp da ileri düzey de eğitim ve öğretim verenlerin sayısı çok da fazla değil...Sahip olduğu öğrenci sayısı bakımından üç büyük il Ankara, İstanbul ve İzmir'de ki üniversitelerin öğrenci sayıları hayli fazla. Bir de Açık Öğretim Fakültesi var, sanırım o uzaktan eğitim olduğu için en yüksek öğrenci sayısı da onda... Aslında ondaydı, şimdilerde onun tahtı kuvvetli bir şekilde sallanıyor, nasıl mı? Nasılı var mı arkadaş, bir de Hayat Üniversitesi varmış. Onu da yeni öğrendim ben. Face de bir sürü arkadaşım, profiline yazmış, mezun olduğu okulun bölümüne ''Hayat Üniversitesi'' diye... Eee boşa yazmıyor ya bunlar.Bu Hayat Üniversitesi de öğrendiğime göre çok ilginç bir üniversite. Hatta dünyanın en ilginç üniversitesi de diyebilirsiniz. Herkes çok memnun halinden burada yazılı ve sözlüden not almak yok. Burada geçen notlar hep kanaat notu... Ama o kanaat notu o kadar önemli ki notunuz zayıf oldu mu, notunuz düştü mü, yandığınızın resmidir. İnsanlar sizin üzerinizde iyi kanaate varmadılar mı, işinizde iyi gitmiyor, aşınız da doğru dürüst pişmiyor, başınızda çok ağrıyor, karınız, çoluğunuz çocuğunuzda size bağırıyor...Bir dolu da bu Hayat Üniversitesine bağlı fakülteler var. İİBF mesela İnsani İlişkiler Beraberlik Fakültesi, sonracıma DDYMYO Doğru ve Dürüst Yaşama Meslek Yüksek Okulu... Var da var İHHGE, İnsan Hak ve Hürriyetlerini Geliştirme Enstitüsü... HKHYA Helalinden Kazanıp Helalinden Yeme Akademisi... Dedik ya bu üniversite de eğitim son nefese kadar hiç bitmiyor. Yazılı da yok, sözlü de yok, geçmek için sadece ve sadece kanaat notu yetiyor...Burada insan hem Hoca oluyor hem de öğrenci... Hayat okulunda eğitim ve öğretimin bir özelliği de son nefese kadar olması... Eğer bu okulda başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdi iseniz, kimsenin ayağına basmadıysanız, kimselere yan gözle bakmadıysanız, kimseleri yaptığınız hareketler ile kasmadıysanız, dört kolluya binip de ahiret yolculuğuna da çıkacağınız zaman, arkanızdan el sallayan ve göz yaşı dökerken, dualar eden de bir sürü hayat okulu öğrencisi sizin ahirette de rahata kavuşmanıza vesile olacaktır...Hayat Üniversitesinde gülmek de var, ağlamakta. Hayat Üniversitesinde sevinmek de var, üzülmekte. Hayat Üniversitesinde zenginlik de var fakirlikte. Hayat Üniversitesinde başarı da var başarısızlıkta. Önemli olan bu üniversite de sabır ile hayatı okumaya çalışmak ve kul olduğumuzun bilincine vararak tevazu içinde bir hayat sürebilmek... Zencisi, beyazı, Müslümanı, Yahudi'si, Hristiyan'ı, Budist'i, Ateisti hepimizi bu okulda okuyoruz. Yeter ki insanlığımızı, doğruluğumuzu, sevdamızı, dürüstlüğümüzü yitirmeyelim de kanaat notlarımız hep yüksek olsun, çıkacağımız ahiret yolculuğunda. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
424
Bu Yalnızlık Benim Bu yalnızlık benim Kullanmam kimselerle Düyet Nihavend Hicran Busesi Bu yalnızlık Ben' im Kullandırmam kendimi Düyet Nihavend Hicran bu sesi Bu yalnızlık benim Tanrıyım işsizim Bardağımdaki hava tek içkim Tek sevdiğim kolumu sardığım Ben Tanrıyım işsizim bu yalnızlık Ben' im Ağladığım anladığımdır Anladığım ağladığım Ağlıyorum seni ama anlamayarak Bu yalnızlık benim tek sevdiğim belkiSeni bile senle sevemiyorum Sadece seni sevebilmekçin seni. YalnızBu yalnızlık Ben' im Benim bile değil
71
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Bütün senin uğruna-verildi bu çabalar İnan sevginle coştu-anneler ve babalar Canımızdan çok fazla-seviyoruz severiz Emanetsin bizlere-bizler seni överiz Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Meşale tutuşturdun-ruhumuzda yürekte Daim seni söyleriz-her an varsın direkte Başımız hiç eğilmez-volkan gibi kaynarız Bar havası horanlar-coşku ile oynarız Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Omzumuzda yükselir-senin şerefin şanın Gerçekten değeri yok-anla karşında canın Binlerce şehit verdik-gerekirse veririz Bütün senin uğruna-için için eririz Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Sen olduğun müddetçe-ev apartman yuvası Gerçekten değişiyor-güzel olur havası Vatanımın ufkundan-attık elem ve yası Harcadık hep uğruna-kapkacak ile tası Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Asla eğilmeyecek-yukarıda başımız Hürüz ve sevinçliyiz-bulunuyor aşımız Milletimin malıdır-“Vatan Bayrak Devletim” Emek çaba gerekir-yükselsin cemiyetim Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Ay ile hilâl ile-bayrak kanla yazılı Yürek ve beyinlere-bu öylece kazılı Mukaddes bir varlıksın-sormamalı hiç niçin Senin ile kaynarız-coşarız için için Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Gazi ve şehitlerim-taşır bayrak rengini Senin üstüne bayrak-bulamadım dengini O sağlıklı sıhhatli-kollar ile yükselir Senin yüceliğini-seni sevenler bilir Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Bayrak demek can demek-bayrak hürriyet demek Senin için verildi-inan binlerce emek Vatanın sınırında-senin için beklenir Bütün senin uğruna- o bıçaklar bilenir Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Şu toprakta yatanlar-senin için can verdi Nice sıkıntılara-hepsi de göğüs gerdi Asla anlatılamaz-güzelliğin mertliğin Türk’e çok şefkatlisin-hiç bulunmaz sertliğin Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem Çok güzel rengin senin-benzersin Ay Güneşe Biz selâmı gönderdik-anne baba kardeşe “HASAN BİN HASAN OLSA”- verir binlerce canı Erken davran arkadaş-boşa geçirme anı Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
290
Anneme bir mektup Bir mektup borcum vardı anneme onu yazıyorum haylaz yaramaz ve hırçın bir çocukluktan sonra fırtına gibi gelen gençliğin o korkutucu kasırgasında şimdi bir yaprak gibi savruluyoruzGeceler karanlık anne sen yoksun yokluğunda beni bir bilsenBen hep gözleri ağlamaklı hep birşeylerini kaybetmiş bir köşebaşında sessizce duran o çocuğum hala ne zaman anne deseler derin bir iç çekerim ve görmez kimse yaşlı gözlerimden dışarı akan içimde biriktirdiğim o sonsuz kederimHer şafak sana bir adım anne dagılmış kalbimin bir parçası koparılmış bir gül yaprağı buralar sessiz anne biri mutluluk içinde dolaşırken biride örtü diye üzerine çekiyor toprağıAnne özlüyor insan sıcak ekmeği bir bardak çayı gülümsemeyi ve bir yağmurun ardından ellerini açıp dua etmeyiAnne seni özlüyorum nasır tutmuş kalbine sımsıkı sarılmayı omzuna yaslayıp başımı bizi cennete götüren rüyalara dalmayı seni özlüyorum anne hep seniKurşun yemişiz yaralarımız var tuz bassan ne fayda durmadan kanar anne bu yürek kor bu yürek alev her şafakta sönerde her gece yeniden yanarAnne sen ağlama günler geçiyor takvimler yırtılıyor benim bütün özlemlerim bütün gözyaşlarım bir tek sana anne sen ellerini nura aç nure aç anne dualar et bana bu kalp bu beden ömür boyu muhtaç muhtaç anne sanaçanakkale/30.09.2004
190
Dost Dost Diye (Yahyalı Kerem) Dost dost diye hayalına yeldiğim Dostusa ayırmış özünü benden Çatık kaşlı benlerini saydığım Dostusa ayırmış özünü bendenHani dost uğruna can baş verenler Hasletin söylesin gözle görenler Şimdi bizden yüz çevirmiş yarenler Evvel kekitmezdi gözünü bendenGözüm yaşı döner mi ola sellere Bu ayrılık har düşürür güllere Evvel aşinaydım her bir hallere Şimdi sakınıyor sözünü benden
59
KaHıR Bu son selamım. Belki de son veda edişim. Bir daha merhaba dedirtmeyecek son gidişim.Sanmayın ki bu veda ne bir sevgiye ne de bir aşka Düşünmeye vaktim kalmadı ecelimden başka Sallanmasa da olur.Bu bedenin uyku beşiği Görünüverdiyse ufukta ölümün eşiği. Sallana sallana yürü be bedenim Bir gün ruh çıkacak senden Ne kadar da çok olacak… Eyvah! Diyenim. Ama herşey nafile olup; Bir şey gelmeyecek elden.Kahrım sadece kendime. Haşa… yoktur isyanım Dayanamaz oldum.Nihayetinde bende insanım Görmedim ben bu yaşamın bir sefasını. Ey dostlar siz satın bu dünyanın anasını
87
Zehirli Aşk ZEHİRLİ AŞKMevsimi geçti sevmelerin Güz gülleri gibi zamansız açıverdim Hercaiymişsin sende sen de sevgilim, neyleyim Filizlendikçe bıçkılandı sevgilerim Sevdikçe sevginle zehirlendim. Roma’ya sefere çıkmadan önce Zehirlenen Attila gibi Daha yüreğini fethedemeden Sevginle zehirlendim. Zirvesindeyim derken umutların İspatı oldu güz mevsimi aldanmışlığın Sevdanla sarayım derken yaralarım Bana veremediğin sevginle zehirlendim. 28.10.2004 www.akdeniz.orgfree.com
53
Sosyal Devlet rüya imiş Uyurgezer rüya gördü Çıktı yol üstünde durdu Tamah etti hayal kurdu Sosyal Devlet rüya imişMazotçu’da kuyu dipsiz Meydan doldu ipli ipsiz Ulusalcı tip’li tipsiz Sosyal Devlet rüya imişİşte size bir kaç balon Ne mazotu yokki kalon Yeni sahne yeni salon Sosyal Devlet rüya imişMillet artık karar verdi Seçim değil geçim derdi Tefrikayı yere serdi Sosyal Devlet rüya imişRüya biter başlar kâbus Ne bakandır ne de mebus Sökmez daha okus bokus Sosyal Devlet rüya imiş
78
Mavi Tirşe Fıstığı Mavi tirşe fıstığı mor bilene Pembesin al yeşil mendil eline Hele birde tülden fistan giy heleArabadan gösterirsin parmağın Bu yerlerde yoktur senin durağın Kırmızı güllere benzer yanağın
30
T ü r b e Allah dostlarının yeri orada, Dağlarda bulunur bazen karada, Ziyaretci gelir sık sık arada, Bir umut ışığı oluyor Türbe.Her yatır, alimin mazisi vardır, Alanı geniştir mekanı dardır, Yeterli bilgiyi bilene sordur, Bir umut ışığı oluyor Türbe.Mezarlık içinde,dışında olur, Merak eden mümin arar ve bulur, Yanına yaklaşın selamı alır, Bir umut ışığı oluyor Türbe.Hidayet Allah'tan insan vesile, Kadın yaşmaklıdır,erkek fes ile, Zikiri,şükürü yapın ses ile, Bir umut ışığı oluyor Türbe.Avluda toplanır istekli kullar, Avcunu açıyor evliler,dullar, Zeki yasin okur Rasül'e yolllar, Bir umut ışığı oluyor Türbe.26-5-2010
89
UNUTAMAMKİ SENİ Birden bire şimşek gibi çarptın beni, Hiç aklımda yokken, hatırlattın kendini, Keşke hiç aramasaydın beni, Düştün aklıma unutamam ki seni.... Yine eskisi gibi olalım diyorsun, ağlıyorsun, Bir daha olmaz sende biliyorsun, İnan beni çok üzüyorsun, Düştün aklıma unutamam ki seni... Seni seviyorum diyorsun, Benim seni sevdiğimi nerden biliyorsun, Bana çok acı çektiriyorsun, Düştün aklıma unutamam ki seni... Senden kopmak çok zor geldi bana, Sarılmak istiyorum sımsıkı sana, Bir daha sevme diyor aklım ama, Düştün aklıma unutamam ki seni, Sevdim bir kere unutamam ki seni....
86
Aramayacağım Seni Bağrıma Taş Bastım Anmayacağım Seni Şu Saat ten Sonra Anmayacağım Seni Kahretmeyeceğim Hayata SevgilereUnutacağım Senmi Anmamak Üzere Rabbime Hep Dua Edeceğim Feryat Etmeyeceğim Allaha Sığınıp Dua eEdeceğimLakin Bir Gün Karşıma Çıkarsan Izdarabın Olmayacak İçim de.....
37
KAN TOPRAĞA BULAŞMIYOR İşte upuzun yatıyorlarKanları bile değmiyor yereKan toprağa bulaşmıyor Ellerindeki bayrakBayrak ve şarkılarVe şarkılardaki coşkuVe yürekler kana bulandıKan toprağa bulaşmıyor Sokağı dönerken vurdularŞarkılarını söylerken coşkuylaBir marşın en dirençli sözcüğündeYani yüreklerin en derin alevindeSokağı dönerken vurdularKan toprağa bulaşmıyor Fabrikalar ıssız öylecene duruyorTezgahlar öksüz, söylemiyor şarkısınıOnlar toprağın üzerinde, ufuk kızarıyorUfku tutuyor marşların en yiğit sözcükleriUfuk bile kızarıyor kanın telaşındanTeri toprağa bulaşıyor O’nlarınKan toprağa bulaşmıyor Toprağa bulaşmıyor toprağa bulaşmıyorTezgahlardan sızarak şehri kuşatıyorGittikçe bir pıhtı oluyor günü bölenYolları tutuyor, uğuldayan caddeleriSurları tutuyor, kalgıyan kalabalıklarıTornayı, motor kayışlarını, alınteriniBüyüyor güneşin altında, güneşin inadınaBüyüyor güneşin altında rengini koyultarakKarakitapların alnına lekeler bırakarakKanları akıyor ama toprağa bulaşmıyor O’nlarınKanları ve solukları dünyayı tutuyor tutuyor yiğit arkadaşların. (Cehennem Biziz’den)
110
Noel Baba Olsam. Her yılbaşı bir Noelbaba olsam, Tüm İnsanlara barış şekerleri alsam, Bir bir dağıtsam, Güneyden Kuzeye Ve Doğudan Batıya ki; Bütün Dünya Barış ve huzurla dolsun... Ne afrikalı çocuklar, Ne afganlı, Ne ıraklı çocuklar, Ve ne filistinli çocuklar Ne de Ülkemde, çocuklar ağlasın...Yeni yılda bir Noelbaba olsam, Girsem cephaneliğine gizlice dünyanın, Tüm silahlarını çalıp bulunmazlara atsam. Ve yerine barış şekerleri bıraksam, Savaşılacak araçları kalmasın, Savaşçılar da yesin... Filistinde parmak kadar bebelere kadar, Çocuklar ölmesin. Ve ne insanlar ölsün, Ne de Öldüren... Çocuklar anne ve babasız kalmasın, Ve analar acısız Babalar nefretsiz kalsın...Yeni yılda bir Noelbaba olsam, Sevgi pelerinimi dünyanın üstüne atsam Kaplatsam dünyayı, Tüm insanları altına alsam Ve İnsanlığı örtsem saklasam İnsanlığı kızağıma doldurup, Kapı kapı dolaşıp dünyaya dağıtsam...Bende bir Noelbaba olsam... Kızağımın yüküne, Sevgi paketleri doldurup Birer birer dağıtsam... Her bir insana birbir versem. Gönüllerine dolsa kaplasa... Yürekleri sevgi kapıp alsa, Yayılıp dünyaya, yeşerse, Kin ve nefrete tutunacak bir tek dal kalmasın İnsanın acı çığlıkları yerine, Sevgi sesleri yükselse gökyüzüne, Yıldızlara, aya, fezaya kadar, Kin ve düşmanlık kendi kuyularından bakıp kahrolsun. Ve sevgi egemen olsun, yaşasın... Savaşlar son bulsun, İnsanlar ölmesin, Analar ağlamasın, gülsün... Çocuklar yaşasın, Ölmesin, Büyüsün, Büyüsün Sevgi büyütsün...
194
Ağırlaştırılmış bir şiirdir,sensizlik; Hakikatında sessizlik HAKİKATEN, SENSİZLİK,SESİZLİKTİSENSİZLİK AĞIRLAŞTIRILMIŞ BİR ŞİİRDİR SESSİZLİKHakikaten,Hakikatında sensizlikti sessizlik Bakışlarında gizlidir sessizlik Sensizlik gidişinin ardında yavaş yavaş uzaklaşmandı..... Sensizlik ayak sesini dinleyerek uzaklaşmandı sensizlikBENİM İÇİN; Yılmaktı yorulmaktı düşmekti sensizlik....kapkara bir geceydi Yapayalnız senli düşler kurmaktı sessizlik; Seni içimde taşımaktı sessizlik Sensizlik görmeden duymadan hissetmeden yaşamaktı sensizlik,,, Sessizlik sevişmelerimiz geçerken gözlerimden duvarıma isyankar bir bakıştı sessizlikSensizlik tırnaklarını yemekti yastığa sıkı sıkı sarılmaktı sessizlik.... Gizli gizli ağlamaktı sensizlik Sessizlik yanaklarımda gözyaşlarımla dolaşmaktı sensizlikSENSİZLİK nefesimde soluduğum içimdeki rüzgardı sensizlik Bir bölümüm sessizlik kısım kısım sensizlik bir yarım sensizlik.. Bir eylemdi; Gecemdi gündüzümdü eksiler imdi sensizlik Bakışlarım duruşum yalnızlığımDI sensizlik ASALETİMDİ Hayatımın bir kesiti'idi sensizlik Ömrümü yarım yüreğimi çeyrek geçen saatlerim'Dİ Sensizlik ahlarım oflarım dakika dakika toplamım; dı sensizlik
119
Ay ve Yıldız İzlemek gerekir Bulutsuz gecede gökyüzünü Dolunayla dahada şahanedir Hele yanına sokuldumu yıldız Bir başka,bambaşka güzeldir Oysa o kadar uzaklardır ki Birbirlerinden habersizdirler Sen gibi,ben gibiSen ay ben yıldız Ben ay sen yıldız Ne farkeder ki canım Onlar kadar işte,hem yakınız hem uzağızAy ve yıldız İşte biz onlarız Ay ve yıldızcasına hem yanyana Hem uzaklarda yaşamaktayız
58
Adı Barış Olmalı uzay çağında devinim ışık hızında yaşam mavzerde fişek olmalı adeta yetişebilmeli zamana kanatlanmalı kuş misali mesela uçak olmalı insanlığa paraşüt açmalı kan kusan bombaları şemsiye olup dönüştürebilmeli yağmura ve dünyaya eşit yağmalı sevda tadında barış egemen olmalı barışla kalmalı kızlı erkekli tüm çocukların adını Barış koymalı barış daim olmalıHaziran 2014
53
İz Bırakacak Gençlik İlim, irfan, kültürle aydınlanan, Sanatla kendini bulacak gençlik, Gelişen tüm dünyayla yarışan, Çağlara mührünü vuracak gençlik… Ümidi olmuştur ana-babanın, Gelişen, değişen uygar dünyanın, Sahibidir cennet kokan vatanın, Zirveye koşarak çıkacak gençlik… Vatan ve millet aşkıyla çağlayan, İstiklâl Marşı’yla coşup ağlayan, Mâziden âtiye vefâ bağlayan, Sınırda nöbetler tutacak gençlik…Ayyıldızlı şanlı al bayrağına, Kars'tan Hatay'a, Meriç Irmağı’na, Bağı, bahçesi, taşı, toprağına, Yurduna hizmetler yapacak gençlik… Mağdurları canı gibi sevecek, Gerek yârdan, gerek serden geçecek, Hakkını nâmerde çiğnetmeyecek, Mazlumun yanında duracak gençlik… Vatan, istiklâl uğruna savaşta, Cephede, sarp vâdide, kara kışta, Cennete gülerek şehit varışta, Kefeni bayrakla saracak gençlik… Sizlersiniz elbet bize gelecek. Güzel ülkem sizlerle yükselecek, Çok çalışarak hedefe gidecek, Tarihe izler bırakacak gençlik… (11 Haziran 2008 İstanbul)
119
Hayal Ve Rüyam Zamanın hükmü yok hayallerime, Bir anda geçmişi gezer, gelirim. Bu ak saçlı adam, şu küçük çocuk, Acaba ben miyim der, irkilirim.Rüyalarda ne mekan, ne boyut, Mesafe kavramı kalkar aradan. Bedenim yatakta, ruhum serazat, Dolaşır dünyayı gökten, karadan.Yıldızlarla bilye diye oynarım, Ayı kucaklarım, sever okşarım. Güneş gemim olur sema denizim, Tüm burçları menzil menzil aşarım.Bir anda bin şekle girer hadisat, Değişir aniden manzara, dekor. Dönünce uykudan gerçek hayata, Düşer yüreğime bir amansız kor.Sizde olmasanız çekilmez hayat, Umudu besleyen hayal ve rüyam, Dertler yığın yığın, hüzünler kat kat, Ömür dediğimiz bir hazin dram. İbrahim SAĞIR
96
Aşkın İki Yüzü Biraz riya ve biraz yalanla katıkladığı bir sabaha uyandı sol yanı...Ne kabusların ne de düşlerin çöreklenmesi yetti anımsamaya aşkı...Kah zaman döşedi unutkanlığına,kah öfkenin pençesinde bulandı varlığı...Ne niye öldüğü önemliydi artık,ne de hangi hayatın orta yerine doğduğu...Ve şimdi,mum aydılığında bir yola bile açıktı adam Ve kim bilir kaçıncı sarhoşluğunda günaha acıktı adam.....*Teninden sıyrılan ve nefesi aşk kokmayan bir anın,zehirli tadıyla yoğruldu kadın....Sarı,kahve yazmasında sakladığı korkularını,gece saçların gölgesinde çözdü kadın...Bir yanında ağıt ve bir bir yanında hala baş verirken bir kardelenin ak pak bedeni,kimseler görmesin diye yalnızlığını,kendi koynunda büyüttü kadın..Şafak sökerken ve ışığa ererken var olan her düş,tam da etine güneş değerken söndü kadın...
105
Dünyam Değişti Bir Anda Saat yirmiiki sularında Eski izmir yolunda Seyahat ederken motorumla Dünyam değişti o andaMotorum her şeyimdi Hız yapmak hevesimdi Bir anda beni yere serdi Dünyam döndü onunlaBinerdim motoruma Dünya gelmezdi umuruma Herkes kızardı bu huyuma Girmezdi bir şey kulağımaGençtim kanım kaynıyordu Arkadaşlar gazlıyordu Annemse yapma diyordu Dinlemedim döndü dünyamAnnem her gün uyarmıştı Nasihatlar hep batmıştı Meğer herkes haklıydı Anladım yeni doğduğumdaİşe çok zor girmiştim Zaten zar,zor geçinirdim Şimdi ben halt ettim Anladım gözüm açtığımdaÇok söyledi Sabri abim Şimdi kızar yazar dedim Keşke onları dinleseydim Değişecek şimdi dünyam24.06.2008
90
Kardelen desem ki bıçakla kestim aşkı kanayan bu son renk ve bu son yürekdesem ki müzelere kaldırmayacağım bu aşkı toprağa gömdüğüm bu son resim ve bu son matem ey karda açan gül çiçeği desem ki bu son kış ve bu son bakışdesem ki boş bıraktım adının yerini silinen bu son hece ve bu son hatıraseni sonsuz şiirler perisi desem ki bu son mısra ve bu son şiir…12.VI.10
67
İŞİT de İNANMA Düğün olurmuş cennette Güneş varken yağmur yağıncaÇamaşır yıkarmış balıklar denizde Durup dururken sular köpürünceDeğişirmiş insanın cinsiyeti Gökkuşağının altından geçinceGelirmiş her dileğin yerine Semadan kayan yıldızı görünceBitermiş savaşlar evrende Kırmızı kar yağınca çöllere
35
Yaranamıyorum Sıkça rastlanmıyor içimizden geçenler arasında 'biz' e.. Ve bir kez olsun sormadık "nasıl bu hale geldik" diye. İkimizden bir bütün oluşturmayı başaramadı 'Sen ve Ben' Suçlusu yalnız benmişim gibi davranmak neden...? Şimdi ayyuka çıkmış ne kadar hüzün varsa sokağın ortasında Kavuşma ihtimali kalmayan umudumuza dileniyor Bir ben biliyorum Bir ben görüyorum Bir ben susuyorum Bir ben seviyorum Senin ihtimallerin diline bir "olmaz" dolamış, Nuh diyor Peygamber demiyor Hiç kimsenin cesaret edemediği yerlerden kanatıyorsun Hiç kimsenin cesaret edemediği yerlerden bağrıma basıyorum Uğrunda ölüyorum Öyle yazıldığı gibi basit değil hemde Yaşarken ölüyorum Yaranamıyorum... Ne gitmelerim oldu benim ah ne gitmelerim.Pamuk ipliğine bağlı hayat çizgimin zerinde dönüşü olmadan,savrula savrula... İyi niyetlerimden vurulmuşum ben.Kolay kolay iyileşmemi beklemeniz hata...
115
Uğurlama günü Sen hep Sevgiyle, aşkla, huzurla, Mutluluklara uçmak isterdin. Uçmak günün geldi idil'im. Yirmi altı Ekim iki bin on üç; Burak la uçuyorsun güzel kuşum. Burak sevgidir, aşktır, huzurdur. Tek hedefiniz var,o da mutluluktur. 26 Ekim 2013 Bolu
39
Dünyayı Kurtaran Tek Çözüm Dünyayı kurtaran tek çözüm. Eevrensel ve ulusal umut projesi 1 -Dünyamızı hızlı nufus artışından kurtarmak 2 -Bütün dünya sınırlarının kaldırılmasını sağlamak. 3 -Aşamalı olarak askeri harcamaların sınırlandırılıp sıfıra indirilmesi 4 -Evrensel ulusal yerel konseylerin kurulması. 5 -Bütün dünya nimetlerinin ve külfetının ortak paylaşımı. 6 -Uyuşturucu içki kumar sıgara gıbi iletlerden kurtarmak. 7 -Bütün dinlerin serbest olmasını ve saygı görmesini sağlamak. 8 -Kanserden eisten fuhuştan biyolojik ve her türlü çaresiz hastalıklardan made bağımlılığından bütün ruh ve sinir hastalıklarından kurtarmak. 9 -Yer kürenin gök yüzünün okyanusların denizlerin göllerin ve akar suların bütün çevrenin kirlenmemesini sağlamak. 10 -Her dünya bireyinin eyitim sağlık sosyal paylaşımdan eşit olarak faydalanması. 11 -Uygulamada olan dünya insan hakları tüzüyünün yeniden ele alınarak ekolojik ekonomik ve derin sosyal içerikli insanların mutluluğu için yeniden düzenlenmesi. 12 -Tüm dünya halklarını fakirlikten yoksuluktan sefaleten aşağılamaktan ihmal edilmekten beden ve duygu sömürüsünde fiziksel ve ruhsal işgencede nkurtarmak. 13 -Bütün madenin ve metanıninanç ve manevi konumların insanlık açısında faydalı olabilecek şekildeinsanlık yolunda uygulanması. 14 -Adeletin ve yargının bütün yönetim ve rejimlerin baskısı ve emri emri vakisi altında kalmaksızın inanç vijdan ahlak kültür insiyatifi doğrultusunda hiç bir kurumun ve nbireyin baskısı altında olmaksızın yürütme ve yargılamak mekanizmesinin uygulanması. 15 -Fırsatçıdan tefeciden kara borsa faiz rantiyeciden rüşveten mafyadan zorbalıktan kurtarmak. 16 -Elektıronik teknolojik ses görüntü kirliliyinde ve sere gazı karbon gazından kurtarmak. 17 -İnsana zarar veren ve topluma örnek olacak şeylerin birey istese bile demokrası kuralar dışında tutularak musahama gösterılmemesini sağlamak. 18 -Dünyadaher bireyin işinin eşinin aşının evinin olması veyaşama hakının verilmesini sağlamak. 19 -Kansız ve savaşsız barış yanlısı hür ve evrensel yeni bir dünya düzeni sağlamak. 20 -Kapitalizimden kominizimden siyonizimdenfaşizimden emperyalizimdenküresel sömürüden global ezici rejimlerden fikirlerin ırkların kültürlerin çarpışmadığı eşit ve hür bir dünya hazırlamak. 21 -Emeyin bilginin kültürün saygı gördüyü bir dünya kurmak. 22 -Arz ve talebin eşit olması zorunlu gıda tüketimi ve zorunlu gıda tasarufu sağlamak. 23 -Hormonlu ve genetik ürünlerden radyo aktiviteden otom kimyevi ve biyolojik kitle ihmal ve klastik silahlardan arinmış bir dünya düzeni. 24 -Dünyada her ferdin ve bütün dünya halklarının anlaya bileceyi evrensel bir dil ve alfebenin hazırlatılıp uygulamaya geçilmesi. 25 -Dünyada petrol ve kimyevi madelerin yok edilmesi yerine kirliliyi olmayan güneş rüzgar elektirik gibi enerjilerin kulanılmasını sağlamak. 26 -Dünyanın her ülkesini kendi ülkeniz gibi görmek bütün dünya halklarının kardeşliyini m sağlamak ve yer kürede bütün olumsuzlukları deyişime uğratıp gurupsuız topluluksuz insani hür geleceyi hür ekonomisi hür paylaşımı eşit sınırları eşit nimetleri eşit kaderı ve tasayı mutluluğu her türlü nimeti ve külfeti eşit paylaşan yeni bir dünya düzenini sağlamak. 27 -Denizleri temiz yeşil alanları çok ekonomi ve ekolojisi mükenbel insanları hoşgörülü ve eyitimli bireyleri vasıflı ve çalışkan aktif başariyla yönetilen bir dünya düzeni. 28 -İnsanlığın mutluluğu için el ele verelim. 29 -Evrensel ve ulusal Umut pröjesini destekliyelim. 30 bu konuda düşün ce ve yorumlarınızı bekliyorum. 31 -adres ---- Ozanumutsucihotmail.com ardahan göle
466
Sevgi Duvarı sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi dilimizde akşamdan kalma bir küfür salonlar piyasalar sanat sevicileri derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni yakanda bir amonyak çiçeği yalnızlığım benim sidikli kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi kumkapı meyhanelerine dadandık önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi aramızda görevliler ekipler hızır paşalar sabahları açıklarda bulurlardı leşimi öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri çöpçülerin elleriyle okşardın beni yalnızlığım benim süpürge saçlım ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi baktım gökte bir kırmızı bir uçak bol çelik bol yıldız bol insan bir gece sevgi duvarını aştık düştüğüm yer öyle açık seçik ki başucumda bir sen varsın bir de evren saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
126
ARAPGİRLİYİM ben Sadece aile adıımız kalsada ARAPGİRDE Sevgisi eksilmez hiç gönüllerde Şanlı şöhretli zengin olsakta gurbet ellerde Yinede özümle sözümle ARAPGİRLİYİM ben..ARAPGİRDE doğdum büyüdüm okudum Kuyuya oturup MANUSA dokudum Gozluk çayında ÇİMDİM GÖL dağının kekik kokan havasını soludum Şimdi gurbet ellerde olsamda Özümle sözümle ARAPGİRLİYİM ben..Üç gün süren düğünlerde eğlendim Kebablı düğün pilavını çok beğendim GIRNATANIN yanık sesini çok sevdim Şimdi gurbet ellerde olsamda Özümle sözümle ARAPGİRLİYİM ben...-11-05-2009-Pazartesi -Saat -09-50--İSATANBUL
70
Allah dinb,iliminde divane hasta doktor anlamı ALLAH Dinb,iliminde divane hasta anlamı Divanenin akli olması için yapması gerekenlerDivane d harfi dua i harfi iyilik v harfi veli a harfi allahlık n harfi namaz e harfi ezan Hasta h harfi hap a harfi ameliyat s harfi sevap t harfi temiz a harfi ağrı Doktor d harfi derman o harfi otçu k harfi kan t harfi tedavi o harfi organcı r harfi reçete Sedat hünkar (karamecnun delioğlan) Cennet ahret şairi
77
Kültür Mirası İnsanlığın tarih, sanat ve edebiyatı İnsanlığın düşünce ve bilim mirası Hepsi kültürel mirasın parçası Hepsi maddi-manevi insanlık mirasıTarih, sanat ve edebiyat eserleri Bilimsel ve teknoloji ürünleri Hepsi insanlığın ortak mirası Hepsi insanlığın ortak malıToplumların yaşadığı ortak tarihler Aralarındaki dayanışma ve birlikler Hepsi zengin kültürel değer Hepsi hazine, hepsi ortak değer Kültür mirası veya kültürel miras Sahip olana turizmsel bir şans Belki bir toplumda ortaya çıkarlar Ancak, bütün dünyaya yayılırlarKültürel mirasa duyarlı olmalı İnsanlığa ait olduğu vurgulanmalı ‘Kültür mirası okur-yazarlığı’ verilmeli Bütün devletler işbirliğine gitmeli
86
Gül açsın Sana geleceğim bekle gül açsın Sende git gülün yüzüne gül açsın …………..men ezizem gül açsın …………..sümbül açsın gül açsın ……………gelmez diye üzülme ……………bekliyorum gül açsın Ekmek aşa değil sevgiye açım Eminim ki benim kadar gül açsınÂşık gürkani
39
Polyanna Sol çekmeceme kilitlediğim üryan ruhlu kadın içindeki cennetten sıkılmış olmalı ki leyliliğini liyakiyat görmeyip feragat ederek cehenneme çevirmek istiyor. Aşk diye adlandırdığım kırmızı mercanın yazgısında varmış herhalde. İfridi kadının misilleme arzusu kırmızı mercanın içine sakladığım polyanna-ya epilepsi nöbeti geçiritiyor. Hezeyan yalanlar paslı bir cembiye gibi keserken meserretini, korkudan olması lazım kalbi ritim tutuyor siyah dudaklarına. Kuytu karanlık köşede Irzina geçilmiş bir bakire kadın gibi ağlayan polyannaya,ifridi kadının tecavüzcü kaçık gözleri sahip olmus. Göz kapaklarından kayalıklara atmalı kendini polyanna...
79
Bir Gül Gibiydi Bir gül gibiydi bizim aşkımız Suyu da bizdik, güneşi de biz Bir gül gibiydi bizim aşkımız Yaprağı da bizdik, dikeni de biz…Bir gül gibiydi bizim aşkımız Toprağı da bizdik, tohumu da biz Bir gül gibiydi bizim aşkımız Kışı da bizdik, baharı da biz…Bir gül gibiydi bizim aşkımız Kıranı da bizdik, koparanı da biz Bir gül gibiydi bizim aşkımız Bükeni de bizdik, solduranı da biz…Msn: yalnizsair@live.com
68
Hatıra Geçsin günler, haftalar, Aylar, mevsimler, yıllar... Zaman sanki bir rüzgar Ve bir su gibi aksın... Sen gözlerimde bir renk Kulaklarımda bir ses Ve içimde bir nefes Olarak kalacaksın...
29
Umut tükenmektir umut en büyük düşmandır eğer beklenen ve ne geleceği ne de gelmeyeceği belli olmayan biri varsaumut bir virüstür sinsice gelir yüreğine çöreklenirumut umutsuzluğun diğer adıdır çaresizliğin farklı bir tanımıdırumut açıklanamayandırumut tükenmemek adına yapılan her defasında tükenmeyi hızlandıran bir çabadır her zaman kendini doğrulayıp kendi gerçeğini yaşayanumut çaresizliktir göz göre göreumut sözün bittiği yerdir yan yana gelip anlam kazanmayı bekleyen kelimelerin boğaza düğümlenmesidirumut tükenmektir tükenişi seyrede seyrede01 Ekim 2006 Mut
71
Yaykur Tarih Dersi 1800’ler ile 1930’lar arasında, Bazı Anadolu ve Rumeli kentlerinde Yaşayan bu kavme dair Pek az belge var elimizde. Bildiğimiz: Kamış kalemlerini sevgiye batırıp, Mührelenmiş kâğıtlara içirdiler; Ney üflediler, tambur söylettiler, Birçoğu muhabbet mülkü sultanına esir idiler. Uysal ve sessiz yaşadılar, burası kesin, Her talepte ibrâzı mecbûri aylık seyahat varakalarını, Memur efendilere göstererek, Meselâ Pendik’e Samatya’ya, Dağılırlardı akşamları. Frenklerden sevgi beklemeden, Severek Fransızca çalıştılar. Son derece hayretlerini muciboldu Batıdan gelen her haksızlık; “Niye hukuk-ı milel bizim için mer’i değil?” Onların redingotları siyah- yeşil Önceden söyler gibiydi siyah topraklarının, Üstünde bitecek otları. Ne oldular onlar, neden gittiler? Bizim duymadığımız bir sayha mı işittiler? Şairlere göre onları Gülcemâl Bir defaya mahsus olmak üzere Gemiler geçmeyen Bir ummâna bırakmıştır. Bu kadar unutulacaklardı demek, Niye yaşadılar sanki? Niye verdiler uygarlıklarının O sırlı dokusuna emek? Ve onları izleyen kavim, Genellikle iyi asker veyâ muallim, Millî bayramlarda heyecanlı, Yaşadı ve çabuk çekildi şimdi yok.Sistir o günleri canlandıran... Tophane’ye sis bastığı günler, Seyrisefain idaresi önünde Sisten bir Rıza Bey çıkar ve sorar Ne zaman gemi kalkacağını, Hiç gitmeyeceği Napoli’ye Muallim Feyzi’den Farisî öğrenen Mekteb-i Sultani talebeleri Tırmanırken Kadiriler yokuşunu Sorar Rıza Bey nerde Napoli? -İtalyan padişahının şehri- Devran çarkını tersine çevirmeli, Önce ölmeli, sonra görmeli. Çok geçmez dağılır sis ve duman, Yalnız sistir o günleri canlandıran
211
Aşure 2 Bir kere toplum ve halk ve siyaset kavramları, kafalarda farkındalık olarak iyice oturmuş olmalıdır. Toplumu halk saymak, halkı toplum ve siyaset görmek, toplumsal siyasetle propagandif parti siyasetlerini eş değer yapmak toplum yönetimlerinin ve halkın en büyük açmazıdır. İkinci olaraktan da, toplumsal kültür olanla, halksal kültür olan, karıştırılmamalıdır. Üçüncü olaraktan da, toplumsal olanın kararını, toplumsal olan, nesnel ilişkilenmenin verdiğini bilmeliyiz. Türban, toplumsal bir kültür değildir. Sosyal (kişi keyfilikli yaşamı tüketmeli) , halksal ve kişi öznellikli; kişi-kişi, kişi- grup ya da kişi cemaat, girişmeli fonksiyonelliktir. Toplumsal olan; zorunlu olarak, canlı ve cansız bir üretme, üretimi bölüşme, ilişkisidir. Toplum bir tüketim alanı da değildir. Arabayı toplumdan alırsınız, sosyal (halkçı) yaşam içinde de, kullanımını tüketirsiniz. Türban talebi, ne üretimin (toplumun) ilişkileniş zorunluluğudur. Ne de üretimin yaklaşık doğrulukla, dağıtılmasının (toplumsal paylaşımın) bir zorunluluk talebi, değildir. Sizler cemaat ilişkisini, toplumun ilişkisi yerine koyduğunuz an, iş şirazesinden çıkar.Ki toplumsal bir kurum ve kuralların aidileşme ilişkisi de, toplumsal kültürümüzü oluştururlar. Ne yazık ki inançlar, bunun (toplumsal kurum ve kuruluşların) içinde hiç yer almıyor. Üzgünüz ki toplumsal ilişkilenişler nesnelden, nesnelin üretiminden, üretimin gücünden geliyor. Nasıl toplumu inançlarla düzenleyemezseniz; halkı da, tüm bir nesnelliklerle düzenleyemezsiniz. Halk tam bir soyut inançlar yaşantılaşma alanıdır.Bunları başardığınız zaman, “her şey tartışılır olmalı” sözünüz bir haklılık kazanacaktır. Her şeyin tartışılırlığının bir alan, zaman, zemin devinmesi içinde, yerli yerinde, olduğu görülecektir. Yoksa her şey tartışılmalı diyerekten, halksal olanı, toplumun başına; toplumun içinde olanı da, halkın sırtına kondurup, boşu boşuna olgu devindirilmesi için kan ter içinde kalmanın, beyhudeliği değildir. Halkla, toplumun ayrı alan olduğunu kavrayamayan insan, nasıl her şey tartışılır deyip de, tartışır olacaktır. Öznel, soyut sığınmaların siperinde veryansın da etmemeliyiz. Az çok alfabesi bilinmeyenin tartışması, kör dövüşü olmaktadır.Anlaşılır olsun diye çarpıcı örneklerle toplumsal olanı açıklayayım. Bu konuları İnanç Ve Toplumsal Talep, Toplum Ve Halk gibi makalelerimde işledim. Ama yine bazı değinmeleri buradan da belirtmekte yarar var. Çünkü bu konular neredeyse toplumun ve halkın bir can damarıymış gibi tartışılmaktadır. Buradan da, etnik yapılara rahatlıkla sıçranarak aynı bilmelik garabetleri, konu edilebilmektedir. Zaten etniklikte bir inanç ve inanç kültürü gizemciliğidir. Değilse 10 000 yıl ve daha da öncelerinin etnik yapıları ve otantik yaşamsal süreçlerinin neredeyse hiç birisi şu anda ortada yoktur.Denize dalar iken, oksijen tüpü ile dalacağınızın kararını, ne siz alırsınız, nede bir başkası bunu, keyfilikle size söyleyebilirdirler. Yine enjeksiyon (akıtma) yaparken iğnenin ucunu kapalı tutmayı, ya da; ucunu bir dezenfektan ile silmeyi, siz; ne keyfilikle yaparsınız, ne de, bir başkası size keyfilikle bunu dayatır.Yine bir aşçıbaşı, başına kepini giymesini veya özel giysisini giymesini; ha keza bir motosikletliye kaskı, ya da bir itfaiyeciye özel giysisini giymesini, ne sizler keyfilikle dilersiniz, ne de birisi size keyfilikle bunları dayatır. O zamanda biz, toplumsal olana, bunun kararını kim veriyor, diyerekten cevher yumurtlamamalıyız! Toplumsal alanla, halk alan, ayrı değerler üzerinde ve birbirine göre zamanca geri sekanslarla çalışırlar. Toplumsal olan, sizin bilincinizden ve sizin anlayışlarınızdan ve inançlarınızdan farklı çalışır. Eğer ticaret yapıyorsanız, inandığınız için değil, bir zorunluluktan ötürü yaparsınızdır. Sözü uzatmayalım. Toplumsal olan nesnel ve ilişkisel, yasallıklı bir zorunluluktur. Toplum bu tür zorunlu ilişkilenmelerle kurallaşır ve kurumlaştırılaraktan da toplum olur. Kurum ve kurallar toplumun müktesebat gücüdür. Artık bunlar size, yasalarla ve kurallarla dayatılır. Dikkat edin başlangıcında ne siz bunun kararını alıyorsunuz, ne de bir başkası bunun kararını alıyor. Deneysel uygulamacılıktır bunun kararını alan. Siz öznel keyfilikle projeleyebilirsiniz. Ancak uygulaması içinde proje öngörü öznellikleriniz eğilip bükülen, tam da sizin istediğiniz gibi olmayan, bir girişmeler ürünüdür. Bir zorunlu oluşların ilişkilenmesinin, nesnel ve toplumsal davranımını, tutumlaşmak zorundasınız.Şimdi toplumsal yapı hakkında az çok fikir edinen biri, bir halk tutumu olan inançları, toplumlar için zorunlu ve ilişkisel olmadığının yüzlerce anlaşılmasını kafasında çözümleyebilecektir. Bilmezler ya da çıkarcı zübük niyetli kimi tartışmacı kişiler, konuyu; yani türbanı, tutup toplumun meselesinin içine, insan hakkı ve demokrasi gereğidir söylemine girerek sanki bir toplumsal zorunluluk gibi, getirip dayatılmaktadır. Ve de “bunun kararını siz mi veriyorsunuz? ” gibi artık içi boş bir beylik söylemce diyerekten de bir bilmiş bilmiş karşılıkla, halkçı tutumu toplumcu gündem etmesi, tam bir saçmalık, karanlıkçılık ve karıştırmadır. Halkın serbestlik öznelliği, toplumsal işleyişin demokrasisi yapılmaktadır! Sizin araba sürmeniz, ya da arabayı sürmemeniz; arabayı orada değil de, burada sürmeniz, nasıl bir toplumsal demokrasi değilse; sosyal hayatın bir sağlayışı olan örtünme inanç aidiyetini de, ne var canım, ne olacakmış? kabilinden, toplumdan istenmesi de bir sosyal hak kapsamında değildir. Bu fikir özgürlüğü de değildir. İlişkisizlikleri içinde söylenen her söyleme, adı üzerinde, deli saçması denir. Bir toplumsal işleyişe ilişkin söyleminiz öyle ya da böyle, alışılana; bilinene, kökten ters olabilir. Ama bu bir bikir özgürlüğüdür. Örneğin şöyle şöyle yaparsanız, tren istasyondan durmadan, yolcularını alıp gider, diye bir fikri ileri sürersiniz. Fikriniz sanal ve uçuk gibi de olsa, bu söylem deli saçması değildir. Makul ve bu tamamen bir fikir özgürlüğüdür. Çünkü fikrin devinme zemini toplumdur. Sağlanabilir olması da sağlanamaz olması da toplumsal güçle var edilir. Uygulaması ile zaman ve zemine bağlı mümkün olur ya da olmazdır. Ama siz ne var canım, bu bir fikir özgürlüğüdür. İnsanlar inancından ötürü yaşantılaşmasından ötürü okula çarşaf, türban, spor kıyafeti gibi öznel keyfilikli inanma tutumları ile gelsinler derseniz; bu bir fikir özgürlüğü değildir. Çünkü bunların devinme zemini ne toplumdur ne de toplumun bir kurumu olan eğitim alanlarıdır. Ne de bunların toplumsal sağlanışlarını (toplumun üreterek sürdürülebilirliği gibi koşulunu) bir hak olaraktan ve bir demokratikleştirme olaraktan giriştirilmesi olası bile olmaz. Ne de toplumla ittifaklaşmanın yükümlülüğünü ortaya koyabilirsiniz! Uygulamasını, doğrulamasını, yanlışlaşmasını yapamayacağınız bir soyut nötrlüktür. Siz toplum içinde bir mühendis hakkını, bir çöpçü de olmayışının yükümleşme talebini, üretim farklılığı olaraktan, toplum dinamiği içinde var olması ile içsininsinizdir. Ama türbanı okulda bir hak olarak verir olmanızın karşı yükümleşme ve toplumsal dinamiğini nasıl ortaya koyacaksınız? Yani mühendisin sağlayışı çöpçü için ve çöpçünün değer sağlayışı mühendis için içsini lir, yükümlenilir, toplumsal zaman zemin girişir devinmeli bir zorunluluktur. Sürecek
930
Ah Rambo Ah Ne de Aslandın Ne de Kaplandın Bu Amerikalılar alem adamlar vallahi... Dünya film piyasasının büyük bölümü ellerinde olduğu için, insanları olayları cilalayıp parlatmayı da biliyorlar, ülkeleri yerden yere vurup silkelemeyi de biliyorlar... Holywood denen sinema fabrikasının bir çok ülkenin milli gelirinden ihracatından fazla gelir elde ettiği kulağımıza gelen haberler arasında... Milyonlarca dolar bütçeler ile filmler çeviriyorlar, hiç bir masraftan kaçınmadan, sonrada parsayı topluyorlar milyon dolar olarak...Silvester Stallone'nin oynadığı o meşhur hayali kahraman Rambo'yu hepiniz tanıyorsunuz. Belki içinizde ''Onu tanıdığım güne lanet ediyorum.'' diyenlerde vardır... Televizyonda filmlerini defalarca izlediniz. Uçtu, kaçtı, on kişinin arasına daldı sağ çıktı, helikopter düşürdü, düşman askerlerinin sabrını taşırdı... Nihayetinde beş altı tane Rambo Filmi yaptı ve köşeyi döndü arkadaş. O filmleri de bizim gibi ülkeler ile birlikte dünyanın bir çok ülkesine de kakaladı ve dünya kadar paralar kazandı hem Amerika hem de kendisi...Bazı zamanlarda rastlamışsınızdır basında Türk Ramboları benzetmesine ki ne kadar yalan ve yanlış bir söylem olduğu da gün gibi ortada... Benim tertemiz, vatan sevgisi ile dolu dolu askerimi Amerikalının hayali bir kahramanına niye benzeteyim ki? Hiç duydunuz mu onlardan Amerikan Mehmetçiği ya da İngiliz Mehmetçiği diye bir kelime ya da cümle, duyamazsınız... Mehmetçiğin bir anlamı da küçük Muhammed'tir...Bir çok ülke de askerlik paralıdır, buna ABD' de dahil, paralı olduğu içindir ki de onların vatan ve namus gibi kavramları bizim ki ile kıyas bile kabul etmez... Gerçek savaşların çekilmiş belgesellerini izleyin bakın, askerler hep tankın arkasından ya da saklanarak bir şekilde korka korka ilerlerler bir çatışma bölgesinde... Belli ki Rambo ve benzeri filmler kendi askerlerinin cesaretini arttırmak için, kısaca onlara gaz vermek için çevrilmiş medya tik materyallerdir... Gerçek bir savaş da ya da onların çevirdiği bir film de süngü takıp da mermilerin üstüne giden bir askere ya da subaya rastladınız mı? Rastlayamazsınız, böyle olaylar, bizim Mehmetçiklerimize özgü, onlara ait kahramanlıklardır... Bizim askerimiz asırlardan beri Mehmetçik diye anılır ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır. Bu komplekslerimizden kurtulalım artık. Cesaret ise cesaret, akıl ise akıl, kuvvet ise kuvvet, vatan sevgisi ise her zaman dorukta... Hele de emperyalist bir ülkenin askeri ile Mehmetçiği kıyaslamaya kalkmak ve O'na Rambo diye etiket yapıştırmak hiç kimsenin harcı olmamalı... Kağıttan kaplanlar ile düşman karşısında dişi ile tırnağı ile kaplanlaşanları birbirleri ile karışıtrmayalım kesinlikle... Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...
371
Kalsın Hayalim sizle karsın unutmayın ismimi, Üstümde iki taş var hatırlayın cismimi, Eğer soran olursa benim gençlik resmimi, Resmimi yırtıp atın çok okuyun Yasin'i.
24
Baba Hasreti Adınla, şanınla, sen bir ekoldün Giyimin kuşamınla bir dekordun Senin varlığın bana güven verirdi Senin nasihatin bana ümit verirdiBayram, senin gibi olmayı özenirdi Tüm mimik hareketini taklit ederdi Seninle hayatı yaşamak ne güzeldi Seninle yaşamak, her şeye bedeldiİlk ata binme zevkimi seninle tattım İlk korkumu, senin himayende attım Bütün ilklerimi senin sayende tattım Seni kaderle kaybettim kara bahtımGözüm simana, gönlüm sevgine hasret Kolum koluna, kulağım o sesine hasret Bütün benliğim, senin benliğine hasret Yetim şair Bayram babasına çok hasretSenin hasretin, bana çok mu çok koydu Senden ayrılalı, sayısız aylar, yıllar oldu Görenler benden ziyade, hep seni sordu Ama senin ölümünü anlatmak çok zorduÇünkü inanmak istemiyordu dostların Atıcılığın ve de efeliğinle ün yapmıştın Hep anlatırlar bir atışla 9 kuş vurduğunu Sadakatinle gönüllerdeki taht kurduğunuSensiz geçen günlerim ay, aylarım yıl oldu Gittiğinden beri, en yakınımız bile, el oldu Bıraktığın o üç çiçeğe de kırağı vurup soldu Bıraktığın servete, yağmacılar hep el koyduSenin hasretin sanki içimde yanan bir kordu Senin hasretin ve hayatın o acıları çok zordu Şair Bayram, 'gelse de vuslat, bitse bu hasret' Yoksa, daha ölmeden bitirecek beni bu hasret
181
Zalimler Hesap Verecek ZALİMLER HESAP VERECEKElli yıl gizlense niyetler, bir gün ortaya çıkacak Geleceği tehlikeye atıp, güzel ülkemi yakacak Bıraksaydık halkımın ümüğünü hunharca sıkacak Zalimler adalet önünde mutlaka hesap verecek.Hizmet diyerek binayı, hayırsever halka yaptıran Sonra da kendilerini dünyalık paraya taptıran Halis niyetlerini şeytani oyunlara kaptıran Zalimler adalet önünde mutlaka hesap verecek.Yakıtı bitince elbet o uçaklar yere inecek Bu korkusuz millet; güvendikleri tanklara binecek Allahın yardımıyla oyunlar başlarına dönecek Zalimler adalet önünde mutlaka hesap verecek.Bombalar kurşunlar daha sabahı görmeden bitecek İman gücü sinsi şeytanları durdurmaya yetecek Korkudan hainlerin teni, renk üstüne renk atacak Zalimler adalet önünde mutlaka hesap verecek.Zalimler Halkın adaletine mutlak hesap verecek. Zalimler Hakkın adaletine mutlak hesap verecek.Feyzullah Kırca
111
Mavi Sevdim Bir mavi sevdim Gülüşü gün batımlarında kaldı Bir mavi sevdim Tebessümü bulutlara takıldı Bütün buz kesmişliklere cemre Baharlarla birlikte dönen kuşların gök mavisindeki Kanat çırpışında sevdim Alır beni maviliklere götürür Salar okyanus okyanus Takılırım bir esintiye Kaç mil mavilikteyim kim bilir Kaçıncı boranlardayım mavi mavi Severim mavi Yaşarım mavi Ölürüm mavi Bir mavi gördüm Kızıllıklarında her sabahın Bir mavi gördüm Karanlıklarında parlayan her zifirinin Bir mavi gördüm sabahı müjdeliyordu Yine mavi mavi mavimsi sabahları23 01 09 08: 08
80
Anlamlı Sözler 1342 Gol Yemek İstemeyenHayat, gördüğü boşluklara hemen bir gol atar. Gol yemek istemeyen, kalesini iyi tutar.Berlin, 12 Nisan 2012.
21
Unutmayın Burdayım Kimse bilmez halimi yontar kendi yönüne, Derdim çok Ey Dostlar kimler derman olur derdime, Yoksul bir Faniyim düşmüşüm Can derdine, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Kimse kalmadı hanemde, Herkes gitti Baba yurda, Düşünürler mi acep kim bilir Bugün ne yedi, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Elin Ekmeği Kanlıdır Helal Olsun Silip Yiyene, Bir Lokma Ekmek için düşmüşüm Gurbet eline, Nice yalnız geçer Bayramlar Ahir Ömrümde, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Sap ile Saman karışır mı hiç, Bana bakmayın yazıyorum iyi veya Güç, Nerede Eski Bayramlar diye sormayın hiç, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Dertli dertli çalarım Sazımı, Bu Bayramda göremedim Anneyi Babayı, Ne etsem de bulamıyorum Yurdu Sılayı, Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Sadık derde Efkarlıyım bu Gece, Kurudu gözümde ağlayı ağlayı Yaşlar, Haykırsam duyar mı Acep Dağlar Taşlar, Bugün Bayram Ey Dostlar Unutmayın Burdayım,
137
Gel sen de gitme Kırılmış kanadı uçamaz olmuş Üzülüp saçını başını yolmuş Kendi gelecekken haberi gelmiş Beni götürmeden gel sen de gitmeHaberini aldım bana küsmüşsün Yemek yemez iştahını kesmişsin Dostları kafandan neden silmişsin Beni götürmeden gel sen de gitme
39
Çiçek Tozları Sevgi bir bilmecedir çözülmeyen, Sevgi bir denklemdir bilinmeyen, Sevgi çiçek tozlarıdır havada uçuşan, Sevgi kağıt helvadır Yiyip yiyip, doyulmayan, Sevgi şeker elmadır, yalayıp bitince Elinde sapı kalan, Kimine göre sevgi Sıcak, mutlu, bir ömürdür yar ile koyun koyuna yaşanan.
41
Hakkın Sesleri'nden Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk! Diriler koşmadı imdâdına, sen bâri yetiş... Arnavutluk yanıyor... Hem bu sefer pek müdhiş! Tek kıvılcım kabarıp öyle cehennem kustu: Ki hemen kol kol olup sardı bütün bir yurdu.O ne yangın ki: Ocak kalmadı söndürmediği! O ne tûfan ki: Yakıp yıktı bütün vâdîyi! Âşinâ çehre arandım... O, meğer, hiç yokmuş... Yalınız bir kuru çöl var ki, ne sorsan: Hâmûş! Âşinâ çehre de yok hiçbirinin yâdı da yok; Yakılan bunca hayâtın, hani, ecsâdı da yok! Yoklasan külleri, altından, emînim, ancak Kömür olmuş iki üç parça kemiktir çıkacak! Baba! En sevgili annen, o senin öz vatanın Olacak mıydı fedâ hırsına üç kaltabanın? Dedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti... Öyle bir gitti ki hem: Bir daha gelmez ebedî! Ne olurdun bunu kalkıp da göreydin acaba? "Meşhed"in beynine haç saplanacak mıydı baba! Ne felâket: Dönüversin de mesâcid ahıra, Hırvat´ın askeri tepsin çıkıp üstünde hora! Bâri bir hâtıra kalsaydı şu toprakta diri... Yer yarılmış, yere geçmiş, şühedâ türbeleri! Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova... Sen misin, yoksa hayâlin mi? Vefâsız Kosova! Hani binlerce mefâhirdi senin her adımın? Hani sînende yarıp geçtiği yol "Yıldırım "ın? Hani asker? Hani kalbinde yatan Şâh-ı Şehîd? Ah o kurbân-ı zafer nerde bugün? Nerde o iyi? Söyle, Meşhed, öpeyim secde edip toprağını; Yok mudur sende Murâd´ın iki üç damla kanı? Âh Meşhed! O ne? Sâhandaki meyhâne midir? Kandilin, görmüyorum, nerde? Şu peymâne midir? Ya harîminde yatan,şapkalı sarhoşlar kim? Yoksa yanlış mı? Hayır, söyleme, bildim... Bildim! Basacak mıydı, fakat, göğsüne Sırb´ın çarığı? Serilip yerlere binlerce şehîdin sarığı,Silecek miydi en alçak neferin çizmesini? Dürtecek miydi geçen, leş gibi her lîmesini? Ya şu üç parçalı bayrak dikilirken tepene, Niye indirmedi, kim çıktı bu halkın önüne? Hani, milletlere meydan okuyan kavm-i necîb? Görmedim bir kişi, tek bir kişi meydanda...Garîb! Hani, haysiyyetinin gölgesi çiğnense eğer; -Olmadan üç kişinin, beş kişinin, hûnu heder-Kahraman gayzı yatışmaz, kanı coşkun efrâd? İşte haysiyyet-i kavmiyye muhakkar, berbâd! Hani "Nâ-mahreme ben söyliyemem kızlarımın, Karımın ismini... Hem öldürürüm, sorma sakın! Diye, tahrîr-i nüfûs istemiyen er kişiler! Hani, göstermediler eski celâdetten eser; Fuhşu i´lâya koşan bir sürü nâ-merd öteden, Ne selâmlık ne harem dinlemeyip çiğnerken! Hani, ey kavm-i esâret-zede, muhtâriyyet? Korkarım,,şimdi nasîbin mütemâdî haybet! Hani, ey unsur-i bî-râbıta, istiklâlin? Ebediyyen, sanırım, söndü bütün âmâlin! Hani "Başkım" cıların kurduğu yüksek hülyâ? Seni yıllarca avutmuş da o mel´un rü´yâ,Uyumuştun... Ya uyansaydın eder miydi tebâh, Mülkü, birdenbire âfâka çöken kanlı sabah? Karadağ haydudu, Sırp eşşeği, Bulgar yılanı, Sonra Yunan iti, çepçevre kuşatsın vatanı...Târümâr eyleyiversin de bütün ordumuzu, Bizi kovsun elimizden alarak yurdumuzu.Kimsesiz ailelerden kimi gitsin bıçağa Kimi bin türlü fecâ'atle çekilsin kucağa...Birinin ırzı heder, diğerinin hûnı helâl... İşte, ey unsur-i isyan, bu elîm izmihlâl,Seni tahrîk eden üç beş alığın ma´rifeti! Ya neden beklemiyordun bu rezîl âkıbeti? Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne! Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine."Arnavutluk" ne demek? Var mı şerîatte yeri? Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri! Arabın Türke; Lâzın Çerkese, yâhud Kürde; Acemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde! Müslümanlık´ta "anâsır"mı olurmuş? Ne gezer! Fikr-i kavmiyyeti tel´în ediyor Peygamber.En büyük düşmanıdır rûh-i Nebî tefrikanın; Adı batsın onu İslâm´a sokan kaltabanın! Şu senin âkıbetin bin bu kadar yıl evvel, Sana söylenmiş iken doğru mudur şimdi cedel? Artık ey millet-i merhûme, sabâh oldu uyan! Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan? Ne Araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü! Dinle Peygamber-i Zîşân´ın İlâhî sözünü.Türk Arapsız yaşamaz, kim ki ’ yaşar’ der delidir, Arab’ ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir. Veriniz baş başa; zîrâ sonu hüsrân-ı mübin: Ne hilafet kalıyor ortada billâhi, ne din! "Medeniyyet! " size çoktan beridir diş biliyor; Evvela parçalamak sonra da yutmak diliyor:Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ, Ne bu şûrîde siyâset, ne bu fâsid da´vâ? Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz... Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz! Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum... Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum! ..(Babam Fâtih müderrislerinden İpekli Hoca Tâhir Efendi merhumdur ki, benim hem babam, hem hocamda. Ne biliyorsam kendisinden öğrendim. Şiirin daha iyi anlaşılmasına merhumun da rahmetle anılmasına vesîle olur diye şu haşiyeyi yazmaya mecbur oldum.)
673
Mevsim Hazan Olunca Mevsim hazan olur, vakti gelince Bir feryat yükselir, artık gizlice Nakşeder kalplere, inceden ince Daldırır mâziye, biraz sessizceCanlanır anılar, dostlar gelince Kavurur rüzgârı, veda edince Özlem duyar gönül, başa dönünce Daldırır mâziye, biraz sessizce 25 Kasım 2012 - ISPARTA
42
Hasretkolik Sevgim vardı dağlar gibi Tanışmıştık daha yeni Kalp ten sevdim inan seni Sen koliktim ben sen kolik Şimdi oldum,hasret kolikRüzgarına kapılmıştım Sözlerine inanmıştım Sen koliktim ben sen kolik Bunu senden beklemezdim Şimdi oldum,hasret kolikBenim sevgim derya deniz Senin sevgin biraz CILIZ Aşk tan yana yok şansımız Sen koliktim ben sen kolik Şimdi oldum,hasret kolikYine yanlış anlaşıldım Doğru yanlış karıştırdın Aşka şüphe bulaştırdın Sen koliktim ben sen kolik Zorla oldum,hasret kolikKızlar beni anlamıyor Sözler beni avutmuyor Hasret beni bırakmıyor Sen koliktim ben sen kolik Zorla oldum,hasret kolik(25.03.2005)
87
Reng-i alem Renkler vardır,manaları saklıdır gövdelerinde. Turuncu,sıcaklığı anlatır soğuk gecelere Mavi derinliği anlatır,bazende ton olur hayallere. Siyah,herzaman kötü anlatır kendini Yalnızlığı seçmiştir bu yüzden, Siyah sadece gözde bulmuştur makamını. Yeşil umut ikliminin türküsüdür. Bahçede toprağın umudunu, Üniformada anaların umudunu haykırır. Renkler vardır yalnızlıktan korkan, KIRMIZI ve BEYAZ MİSALİ... Kırmızı yalnız kalsa yitirir tılsımını. Damarda kanı anlatır,gökyüzünde batan güneşi. Beyaz, bardakta sütü; gecede yıldızı Dağ başında dumanı anlatır. Ama korkar yalnızlıktan,illaki dost arar kendine. Arar bulur ki tek dostu kırmızıdır. Sonunda yan yana gelir iki dost. Ortaya bir destan çıkar,tarih kokar o cümbüşte. Geriye ne sarı kalır,ne yeşil. KIRMIZI bulmuştur dostunu...
100
Türkiye sizinle gurur duyuyor Vatan millet diye nutuk atanlar Devlet malının üzerine yatanlar Deveyi hep hamuduyla yutanlar Türkiye sizinle gurur duyuyor! Devleti kullanıp çete kuranlar Hırsız elpençe selam duranlar Yaptıklarına türlü kılıf bulanlar Türkiye sizinle gurur duyuyor! Her gün uydurulur türlü yalanlar Kim gelirse ondan yana olanlar Tüyü bitmemişin hakkını çalanlar Türkiye siznle gurur duyuyor! Ağalara, beylere kulluk edenler Utanmadan yetim hakkı yiyenler Dokunulmazlık zırhını giyenler Türkiye sizinle gurur duyuyor! Her gün haram lokma ile doyanlar Vatandaşın sesini hiç duymayanlar Yüzüne tükürsende utanmayanlar Türkiye sizinle gurur duyuyor!
87
Zeval verme Allah'ım Çevirirsin geceyi gündüze, gündüzü geceye Senin huzurunda eğilir, kapanırız secdeye Güzel yurdum, canım memleketim, vatanım T.C.'ye Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım. Bize hep dost, kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımCamilerimiz hep açık olsun, susmasın ezanlar Çoğalsın daim seni zikredenler, seni yazanlar Girmesin aramıza nifak sokan, ara bozanlar Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım. Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımÇok çok güzeldir denizi ovası yaylası dağı Asya'da bir ayağı Avrupa'da öbür ayağı Etraf düşmanla dolmuş Önü arkası solu sağı Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım. Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımAşındırmasın toprağımı düşmanın ayak izi Tüm İslam coğrafyasını birde memleketimizi Ancak senden medet umarız sen esirgersin bizi Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım. Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımİslam adına insanı katleden, sapık zalimler Din adına uydurma fetva veren, sahte alimler Olmasın ya Rab dünyada, insan eliyle ölümler Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım. Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımArtık tükensin yok olsun emperyalistlerin gücü Bir türlü doymak bilmeyen zalimin çoklu hörgücü Bitsin yad elde korunak arayan mazlumun göçü Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım. Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ım
205
Zannetme Ki Ayrıyız Bazen bir damla yağmur olacağım, bazen de bir yıldız. Göreceğim yüzünü Bazen nefesin olacağım, sormadan dolacağım içine Bazen gözyaşın olacağım, derdini kederini alıp götüreceğim Zannetme ki ayrıyız, ben hep yanı başında bir buruk sevinç olacağım....
38
Sağlık İçin İlle de Hasta mı Olmalı? Sağlık için illa hasta mı olmalı? Doğruluk için illa yanlış mı yapmalı? Sevmek için illa aşık mı olmalı? Para bulmak için illa fakirliği mi tatmalı?
32
Ey Dost Bazen düşman olarak bildiklerin yaparlar sana en büyük fedakarlığı Bazen nefret ettiklerin ölünce dökersin en çok göz yaşını İşini yarına erteleme ey dost Kim bilir, gün doğmadan neler doğar?
31
Bozgun Atlasları farklıdır çoğu yaşamların Gençliğimizin bütün kapılarında, Yeni atlaslara açılacaktır zaman Daimata büyülenmiş bir kaç yüzyıl Ne çıkar tutku gibi vursa ömrümüze uzaklardaki topraklar Karşı karşıya kaldığımız ormanlardır yalnızca onlardır bizleri simgeleyen Ücra yollar her zaman pusuda Düşgeçtim sınır boylarını Bir coğrafyanın gündüz ve gecelerinde Kapandı yollarım rüyasız uykulara Göğsümde inip kalkıyordu kalbim Yenilmiş kentin şovalyelerine Yinede bir yanımızı acıtır bozgun zamanların ölçülemez şiddeti
65
Bülbül güle aşk eyler Gördüm ki gül bülbüle engel koymuş Aşmak zor aşıp gönlüne varmak zor Yüzüne karşı sevdiğini söylemek zor Bülbül güle hasret eyler, eyler gönülDemek ki gül bülbülü anlayamamış Anlayıp sevdasına damlayamamış Meğer aşkı yalandan, yalandanmış Bülbül güle aşk, aşk neyler gönülÖmür kısa biliyorum kavuşmak zor Kavuşup yüreğinle barışmak zor Gönül dergahında buluşmak zor Bülbül güle uzak eyler, eyler gönülSevgimizin yoluna merhamet düştü Ötelerden öteye bir sevda düştü Gönlümüze gözümüze bir can düştü Gül bülbüle, bülbül güle yar düştüBülbül güle aşk, aşk eyler gönül Aşk muhabbeti eyler, eyler gönül Aşk olmayınca neyler, neyler gönül Aşk eylerse güzel eyler, eyler gönül
102
Olaylı geçen yılarım.. Efkarlandığım zaman kafam çalışıyor ne zaman birini düşündüğümde kafam duruyor sitem yapmaktan başka çarem kalmıyor bir anda karşıma çıktığında sitem yapacağım unutuyorum ne diyeceğimi olsun başka zaman gelirse söylerim şimdi belki kırılır iyi ki unutmuşum kendi kendime seviniyorum ki bir başkası sitemle karışık bana yükleniyor onuda kırmadan savurmak istiyorum azıcık çakır kehfi ayılsında öyle söylerim bana sıra gelmiyor kı inanın ki yılarca o kadar uğraştım ki artık kaldıramıyacak duruma geldim artık sınır koydum kendimi ezdırmemek üzere sınır dikenli tel çekmişim kim ne kadar yaklaşmışsa ben de bir adım fazlasını yapıyorum arkadaşlığı çok seviyorum ama gura gelince rencide olmamak üzere ne kadar yük varsa taşırım iyi kötü nasıl olursa bir kaç arkadaş için kendimi feda edecek kadar harcadım karşılık gelmeyince çok dokundu zoruma giti ve çocuklarım bile söyledi şimdi o insanlara sınır koydum ister akraba olsun ister arkadaş yabancıdan zarar görmedim ne geldise yakın akraba ve arkadaş onun için çocuklarıma dediğim söz sınır tayın edersen ilerde rahatsız olmasın ben rahatsız olduğum sınır yoktu ne dediğimi anlamışsınız benden tavsiye ederseniz evli evliyile beker bekarla arkadaşlık etmesi gerek rahat etmek için ben Navruz Kaplan
184
Bu son savaş olsun bebeğim Yeni evlenmişti George; Çok seviyordu eşini. Korkuyordu savaştan; Korkuyordu eşinden ayrılmaktan. Korkuyordu bir gün gidip üzgün, Korkuyordu geri dönmemekten. Ne zor oldu ayrılık... Gözlerinde yaş vardı. Eşi:-Hamileyim, dedi. Seni bekleyeceğiz. Hem şaşırdı, Hem sevindi, Hem üzüldü. Renk renk duygular yaşadı, Bir anda. Yol boyu düşündü; Bir oyun muydu savaş? Oyun içinde oyun mu? Bir çözüm mü savaş? Petrol olmasa Irakta; Savaşta olur muydu? Bir askerdi o; Bu günler için. Ve düğmeye basıldı; Savaş başladı.. Anneler ninni söylüyordu yavrularına; Yavrum uyusun diye.. Gece zifiri karanlık. Gece yalnız. Gece soğuk. Bombalar yağıyordu Bağdat’a. Ölüm kusuyordu füzeler. Ortalık duman; Ortalık ateş. Kaç çocuk uyudu ninniyle; Kaç çocuk uyanmadı sabaha. Kanatlanıp uçtular cennete. Analar ağladı analar, Babalar ağladı babalar. Tüm dünya ağladı çocuklara. George eşini düşündü; Doğmamış yavrusunu düşündü. Bir şiir yazdı yavrusuna: “Bu son savaş olsun bebeğim; Çocuklar yetim kalmasın. Bu son savaş olsun bebeğim: Analar bebesiz kalmasın. Bu son savaş olsun bebeğim, Analar ağlamasın. Bu son savaş olsun bebeğim, Bebeler ağlamasın. Bir gül, bir diken. Nasılda yaşadılar beraber. Dünya çocuklarla güzel. Dünya sevgi ve barışla güzel. Bu son savaş olsun bebeğim, Bu son savaş olsun dileğim.” Ne zor şeydi can almak. Ölen çocuklara o da ağladı. Ve bir uçak düştü dün gece, George hayatını kaybetmişti, istemeden. Yavrusunu göremeden. Eşi ağladı Georgenin; Karnında yetim yavrusunu düşündü. George’nin mektubunu okudu. “Tanrım beni affet, diyordu İstemeden aldığım canlar için.” Kağıda düşmüş birkaç damla göz yaşı, Sanki kalbinden akmış kandı. “Bu son savaş olsun bebeğim, Bu son savaş olsun dileğim.”
249
Yıkar Arkadaş Yaşamak çok güzel, doğmak bir kere, Hayatın tadını çıkar arkadaş. Ömür dediğimiz bu coşkun dere, Geceli, gündüzlü akar arkadaş.Maddenin katiyen olma esiri, Yaradılış mana’nın bir eseri. Pas nasıl ki, kemirirse demiri, İnsanı da keder yıkar arkadaş.Karşına o çıkar neyi ararsan, Tek kârın o olur, nasıl yaşarsan. Sen hayata hangi gözle bakarsan, O da aynı gözle bakar arkadaş.Azrail ardından elini ovar, Her yolun bir başı, birde sonu var.. Dünyayı kendine etme dört duvar, Çiçek mevsiminde kokar arkadaş. 20.02.1982 / Sinop
81
Aklın Göçü Aklın göç ettiği yere bir varsak, Ne tuhaftır akıl başka göç arar. İnsana o aklı delirtip sarsak, Her vardığı yerde cana öç arar.
25
Davran Kırat Davran Davran Kırat davran, yokuşa davran Yokuşun başında soyuldu kervan Düşman karşısında ne yapsın savranEstir Kıratım es, yare gidelim Dost, düşman içinde sıla edelimKıratı sorarsan yedidir yaşı İridir gövdesi, ufaktır başı Dizgini çekende un eder taşıEstir Kıratım es, yare gidelim Dost, düşman içinde sıla edelimYokuşa yukarı tavşan sekişlim Bayıra aşağı ceylan büküşlüm Alnı akıtmalı, göğsü nakışlımEstir Kıratım es, yare gidelim Dost, düşman içinde sıla edelim
67
Sabah Dört Gibi Kalkıyoruz Sual sorduklarında hocam kaçta kalkarsın? Sekiz gibi, diyoruz ki kolay anlaşılsın…Dört, dersem inanmazlar derler, bu mümkün değil, Zaten bekâr adamsın ne konuştuğunu bil!Desem, az uyuyoruz hem zaten işlerimiz var, Derler, ne işin olacak şahsın apaçık bekâr…Desem, kedilerimiz var onlar doyurulacak, Ev temizlenecek özel işler de olacak…Tüm bunlar suç sayılır kediler anlaşılır, Ev sahibi evden atar hem şahsım zorda kalır…Varsın hiç bilmesinler az uyuduğumuzu, Meşgul olduğumuzu, mutluluğumuzu…(2015)
70
Bayrak Merasiminde "Hazırol! " emri... Selam... Sonra yürekler çarpar; Genç göğüsler kabarır, ruhları kaplar da bahar. Şafak üstünde gülerken güzelim "nazlı hilal" Yükselir bir heyecan dalgası... yüzler al al "Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak, O benimdir, o benim milletimdir ancak! " Her çocuk bir koca arslan "o benimdir! " derken, Ona can vermeğe hazır bir işaret etsen' Her yürek aşkına tutkundur ezelden ebede: Şu küçük yavru, bu genç kız, o beyaz saçlı dede. Onun aşkıyla erir kalbleri örten kara yas; Bu kızıl gül dedemizden, atamızdan miras. Ona gül rengini vermiş dökülen kanlarımız: Sönmesin, ey yüce Tanrım, budur ancak varımız!
113
Ali adını diline kim dolasa biyografisi olurdun aşkın gökkuşağı gözbebeklerden yaz, kış demeden dökülürdünçekirdek aile düşüne kapılırken hülyalar adını sayıklayan dudakları kabuk bağlardı susardın kuytusunda gecenin vururdun kekliği boynundan gidişinin yasını tutardı turnalarçığ altında kalmış bir yüreğin enkazını kaldırmak kirpiklerine düşerdi her gece seni düşlemenin vebaliyle solumdan sağıma uyanırdım gördüğüm her köşe başında gölgene vurulurdumadını koyamadığım bir şeydi kimliğin varsın her hancı, yolunu beklesin ben bu sevdayla ölümü cebimde taşırım yedikule zindanlarında esirinken ben en büyük beraatim olurdu gözlerin kaçırma gözlerini gözlerimden
82
Beyitimsi Sözler 48 Din Günesine ÜfleyenlerAllah'a teslimciliktir Gercek Din, o hem günes gibidir. Bu günesi söndürmek icin üfleyenler, mum gibi erir! Berlin, 5 Kasim 2006.
25
Sensiz Gece Bir sonbahar gecesini yaşıyorum şu anda Ay dolunay şeklini almış gökyüzünde Her taraf aydınlık, ışıl ışıl Sanki dünya benim diyor yalnız benim Bakarken gecenin zifiri karanlığını Gündüz gibi aydınlatan dolunaya Geceyi unutmuş dalmıştım bir rüyaya Bilmiyordum, hatırlamıyordum o rüyayı Geçmiş yılların anıları yaşıyordu içinde Sen bir yerde mutlu, ben sensiz acı içinde Bazen tatlı, bazen acı yaşıyordum o rüyayı ®©
62
GÖZLERİN GÖKYÜZÜNDE BİR DOLUNAY diyelim ki sessiz gecede poyraz sis çökmüş o heybetli dağlara yurdun da kar altında, gözlerin gök- yüzünde bir dolunay diyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini seslere çarpmış sesin ama ulaşmamış nefesin diyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik bu hayat seni bir oyuncak sanıyor diyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak yasak, yarın yasak, düş yasak sana diyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında bir çay bile ısmarlamıyor hayat! diyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık sis çökmüş güvendiğin dağlara... kederli bir süvari ol orda! sen orda bırakma atını mahmuzlamaktan bıkma bu puştlar panayırında berrak nehirler aramaktan! yaslı bir kışa rehin düşse de günler kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt o tomurcuk düşlerin yağmuruyla ıslansın (o tomurcuklar ki bahçedir bir gün insanlığa güllerden hep ilenç mi? sevinçler de devşirmeli bu ayaz mevsimlerden!) çünkü her insan bir limandır baş ucunda tekneler çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın kimi kesik, kanıyor şah damarından kimi bozgunda yetim dervişan kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan (yamalı yerlerinde kanıyor hayat tutunduğun yerlerinden soluyor hayat...) bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın salıver düşlerini ateşlere abansın! tutunduğun yerlerinden solarken hayat bıkma atını mahmuzlamaktan bıkma sendeki insan için derin uçurumlar arşınlamaktan... yaslı bir kışa rehin düşse de günler bir gün rüzgar esecektir suların serinliğinden bir gün kırlangıçlar da geçecektir göğün genişliğinden yaslı bir kışa rehin düşse de günler kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın çünkü senin de bir ütopyan varsa, i n s a n s ı n...
242
Aşkın Deryası Sabırla Dolu Sırdır Aşkın deryası sabırla dolu sırdır Sabır eden varınca kapısı açılır Aşk açılır gönüle gülümsemesi serpilir Aşk ile seven sabırla cennet bahçesine varır Bu âlemde olmazsa ahrette kavuşur Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurSabırla aşk olmazsa varılmaz hiçbir sırra Yusuf sabırla sultan olmadı mı mısıra Sabırsız kul ermez varamaz huzura Yola devam edemez düşer her bir çukura Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurÂşık Gülveren’im ben aşk kapımı her gün çala vura Aşk ile beni seven cennet güzeli halimi her gün sora Aşk ile olunca gönül düşse de yakmaz ki ateşten kora Aşk bir nurdur her kula nasip olmaz varamaz ki bu nura Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşur
136
Düşünürken Düşünememek mi? 07 Tarih bilinci de olmayınca kişiler, içinde bulunduğu mülkçü yapı ilişkilerine göre düzenlediği adaletin, mülkü düzenler oluşunu da görünce, her zaman ve her zeminde bunu, böyle olup giden bir süreç sanacaktır. Egemenci sınıf çıkar adaletine göre, bu yanılgıların içinde olan kişiler “adaleti mülkün temeli” yapacaktır. İlk paragrafta dendiği gibi: 'güncel deki bir birinin yerini alan, yer değişmeli her bir durumlardan, baş olan yani ilk olan, temel olan yapılanma görülemediğinden ötürü, görülür olanın, sınıf ideolojisinin egemen olan birisini genelleştirecektirler.Bu gibi ki bir tür analizci olmayan bilmelerimiz, olayların özünde var bulunan ana nedenlerle, çevreli nedenleri karıştırmak olur. Mülk adaleti belirlerken, adalette mülkün devinmesini akışın kaçınılmaz kılan bir karşılıklı eytişimine (diyalektiğe) girecektirler. Mülk, adalet olmadan da, temel sağlayışlarımızdan ötürü oluşur; oluşacaktır da. Ama bir müddet sonra, adaletini, sağlamadan da mülk gelişemez. Adalet de mülk olmadan ortaya çıkamaz. Adalet bir keslik de olsa ortaya çıktı mı, sistemi (mülkü) dönüştürür, sistemi devindirmeden, geliştirmeden edemez. Buradaki ana deviniş eksen adaletin sağlanırlık noktası: emeklerin çok çok yaklaşık bir denklikle değiştirilebilir (takas edilir) olduğu olgusudur. Değilse insan emeğinin her gün yeniden ve yeniden üretilir olması üzerine oynanan sinsi oyunlar değildirler.Adalet, insansal, öznel-nesnel karışımlıdır. Adalet, paylaşımı keyfi dağıtabilir olmakla özneldir. Ama sistemin sürüp gitmesi için de, adaletin; bir en az olması gereken şartla, bir en çok sınır arasındaki, kendi optimal ortalama değerlerde seyretmesi de kaçınılmazdır. Adaletin sahipleneceği nesnel oluşmacı ve nesnel öznel gelişmeli olan, olmaz ise olmaz olan, değişken durumu budur.Adaleti, mülkün temeli saymayla, mülkü; adaletin temeli bilme arasında, çok farklı sonuçlar geliştirilecektir. Bu Dünya’yı öküzün sırtında bilmeyle, öküzü Dünya’nın sırtında bilmenin farkı gibidir. Bir kes bu tür farklı anlamalarla, çözümsel temel nedenler de farklılaşacaktır. Dünyanın ırganmasını veya eş deyişle Dünya’daki depremleri, Dünya’yı öküz sırtında bilmekle öküzün kıpramasından sayar, öküzü saygılarsınız. Bu kanaat size yeterli neden gelen bir inanma olacaktır. Eğer öküzü Dünya’nın sırtında bilirseniz, depremlerin asıl nesnel nedenlerini ve çözümlerini bilir ilişkiler olacaksınızdır. Daima bilginizden şüphe eder araştırmalar içinde girişeceksinizdir.Sonra bu tür zorunluluklar, bizim temel durumlar içinde keyfilikle seçme hakkımızı ifade eden bir durumlar da değildir. Gelişmeniz için huzurunuzu oluşturmanız için zorunlu olanı bilmeniz gerekir. Söz gelimi siz “adaleti mülkün temeli “ olarak bilirseniz; siz, her gelişmeyi ve değişmeyi, yani; mülkçü sağlanış ilişiklileşmelerini, olmayan ama var sandığınız ilkten oluşmuş bir adalete göre, düzenlemek istersiniz. Yinede farkında olmadan adaleti, mülkçü ilişkilerin en az şartı ile devinmeye sokar olduğunuz halde, bunun bilincinde olmadan bir işleniş sağlarsınız. Bunu da adaletin kehanetinden sanırsınız. İşte zoraki nikâhlı bu adalet anlayışınız, ileride bu gelişmeyi destekler olmayacağından, gelişmeyi taşıyamaz. Adaletin, mülke temel olması demek, adaletin ilkten beri ve mülkten önce olduğu için mülke de zorunlu olarak temel olduğunu saltıklık sayarsınız. Böylesi değişmez, ilkten beri var olan adalet anlayışınız da, evrimin ileri yön devinmesini harekete geçiremez. Oysa mülkü, adaletin temeli yaptığınızda, mülkün yeni yeni sağlanış şeklilerini ve ilişkileşmelerini sürekli okuyup, yeni anlamalarla adalet duygunuzu ve demokratik sağlanış talepleşmelerinizi diri ve canlı tutacaksınızdır. Açıkçası mülk ilişkilerinin değişmesi ile adalet anlayışınızın ilişkileşmesi de değişecektir. Böylece yolun akışı sağlanır, toplumsal devinimlerin yol önü, açılır. Oysa ilkten beri var sanılan adalet bu dinamizmi bize veremez.Değilse elinizde sürekli yüz tane koyun olacağı var sanısı ile sürekli ve hep aynı ilişkileşme içinde olacağınızı var saymanın düşüncesi olan adalet, sizi süreç içinde açmazlara ve şaşkınlıklara sokacaktır. Koyunların o biçim değil de bu biçim el değiştirterek adaletiniz oluşturulmuş olmaz. Ama bir üretim aracı değişikliği, söz gelimi yapağı kırpma makinesi, bir süt sağma makinesi, bir yün işleme makinesi geliştirildiğinde toplumsal ilişkileriniz tamamen değişecektir.Adalet anlayışlarınız da değişecektir. İlişki değiştiriciler çoğaldıkça adalet (hukuk) sağlar olmanızda kapsamlı ve ayrıntılı bağıntı içinde olmak zorundadır. Yani adaletiniz (hukukunuz) üretim ilişkileri değişiklerini ve yeni üretimin yeni bir dağılımcı paylaşımını, yeni bir anlayışla ortaya koymayı düzenleşmek zorundadır. Ki adalet anlayışınız bu ilişkilerin sonucunda ortaya çıkacak anlamalar ya da anlayamamalar olacaktır.Söz gelimi bir üretim aracı olarak traktörün keşfi, hem ürünü artıracaktır, hem işsizlik yaratacaktır, hem yeni iş alanları (kaportacı- rot balansçı, boyacı, tornacı vs. gibi organizeyi) ortaya çıkaracaktır. Hem de üretimin dağılım şeklini değişecektir. İlkten beri, Dünya kurulalıdan beri var saydığınız Eski maraba- ağa ilişkisine göre olan adalet anlayışınız, bu yepyeni süreci ileri taşıyamayacağı açıktır. Yani yeni üretim (mülk sağlayış) ilişkisine göre, yeni adalet anlayışlarınızı oluşturmak zorundasınızdır.Örneğin, sormak gerekir; hangi ilkten beri olan adalet mülkün temelidir? Mülk olmadan adalet, nasıl var olmuştur ki? Olmayan bir mülk, olmayan bir adaletin üzerinde nasıl devinir olmuştur? Tarihsel süreçte oluşmalar ilişkileşmesinde eylem, ya da hareket, zihinsel çıkarımlardan öncedir. Zihnin kendiside bir deviniş olması hesabıyla sosyal ve toplumsal oluşumunuzdan öncedir. Ve zihinsel çıkarımlar hemen devinimlerin yanı başındadır. Ancak bu girişmelerden sonradır ki, mülk ve adalet neden sonuç; sonuç, neden girişmesinin, bir çember üzerindeki, başlangıç ve bitiş noktalarının aynı yer olması gibi algılanmıştır. Süreçte eytişimin zorunluluğu belirir. Oluşmalar zihni, zihinde oluşmaları geliştirir.Söz gelimi bir adalet anlayışı olarak mülkünüzden kırkta bir zekât vermeniz için; tarihi süreç içinde önce mülkün (gereksinmelerin) özel sağlanır olması ortaya çıkmalıdır. Sonra kiminin mülkü oluşurken kimi de mülksüzleşmelidir. Bu mülklü mülksüz girişmesi, çatışma ve yağmalara, talanlara, öldürmelere devinmelidir. Çapa, kazma, tırmık, saban gibi teknik dönüşümler sayesinde verim artması gereklidir. Artan verim nedeniyle, köle çalıştırılması ve köle emeği kullanım ilişkisi ortaya konulmalıdır. Yani köle emeği ile artık ürünün ortaya çıkması gerekir. Artık ürün, yani fazla ürün, kölenin tüketebileceğinden daha çok ürünü üretebilmesidir. Kölenin ürettiği bu fazla üretime, mülkü olanların el koyma ilişkisinin ortaya çıkması lazımdır. Sürecek
862
Eğer Benim İle Gitmek Dilersen Eğer benim ilen gitmek dilersen Eylen güzel yaz gelsin de gidelim Bizim eller gırçıllıdır açılmaz Yollar çamur gurusun da gidelim güzel gidelim Yollar çamur gurusun da gidelim gardaş gidelimSökülsün dağların buzu sökülsün Oğul versin düz ovaya dökülsün Erzurum dağının gışı çekilsin Mor goyunlar melesin de gidelim güzel gidelim Mor goyunlar melesin de gidelim gardaş gidelimGarac'oğlan der ki buna ne fayda Irağbet galmadı yoksulda bayda Bu ay da olmazsa gelecek ayda On bir ayın birisinde gidelim güzel gidelim On bir ayın birisinde gidelim gardaş gidelim
89
Dost Eli Sadece bir dost eli isterdim Terkedilmiş bedenimin yanına Zindanlarda sürünen ruhuma Salkımları bile donmuş gönül bağıma Sadece bir dost eli isterdim Gözünü budaktan sakınmamacasına Koysun elini taşın altına Meydan okuyalım yalnızlıklaraSadece bir dost eli ki Döndürür beni kararan hayatıma Kararsa da açar umutlar yarınlara Yarınlar ki bilirim erişir aydınlık sabahlaraBir dost elini mi Çok görür bu insanlar bana Boğulur kalbim yaşlara Görünmez ya bilmezler ne hazin bir manzara.Birini dost sanarsın da Tek kelime yeter ayrılmaya Unutulur yaşananlar bir anda Donar kalpler bir daha açılmamacasına. EMİR Y.
88
Cehalet Okumakla Kalkmaz! Cehalet Okumakla Kalkmaz! Altı yaşımda okumaya kırkımda da yazmaya başladım, çok değil on yıl oldu… İnsanları yeterince tanıdım, özellikle cahil ve bildim sananları izledim. Ezber ideoloji sahipleri ve ezber din takipçilerinden daha ahmağına da rastlamadım. Bunlar taraf oldukları şeyleri sadece savunurlar. Bilmedikleri şeyleri savunurlar. O kadar ahmaktırlar ki kendi duydukları şeylerin de dışına çıkılsın istemezler. Mesela ideolojilerinde kendi öğrendikleri köhne kalıplar kalıcı olmalı ki cehaleti saklı kalsın. Din konusunda ise öğrendikleri sıradan şeylerin haricine çıkılmamalı ki sırıtmasın cahilin hali! Bu yüzden yeniliklere karşıdırlar. Ve biliyormuş havasını hiç bırakmazlar. Bildikleri de nakli şeylerdir; falanca alim bunu dedi, falanca kitapta bu var, filanca eskiçağ filozofu bunu dedi; üzerine laf olmaz, onları geçemeyiz, söylenecekler söylendi gibi konularda takılı kaldıklarından asla ileri adım atamazlar! Huyları pistir ve kıskançlıklarından doğru da olsa pek çok konuda muhalefet ederler. Karşı olmaya programlıdırlar. Bu yüzden hiçbir işe yaramazlar! Son tahlilde; “Ağanın poku üzerine pok olmaz” diyenlerden topluma fayda gelmez! Siyasi olarak da bunlardan idareci olmaz. Zaten siyasi olarak gelemiyorlar sadece sloganlarla yakınmaları ve bağırmalarını işitiriz…Yeniliğe açık olmak gerek. Ahmet Bektaş
175
Varlıktan yoksullar Büründüm bu gece yine Buruk bir şarap tadı yalnızlığına Sarhoş ettim kederimi Yarınların özgürlük özlemiyleBilinmez bir acı ağrısı kursağımda Ağlaşan ezgiler “barış” diye kulaklarımda Kulaklarımda bana der “ Hele sor barış ne ki? ” diyeBarış Sevda dizeleriymiş, dilden dile gezmişBarış Özgür kalkabilmesiymiş, çam diplerinde ölesiye sızmışlarınBarış Açları doyurduğu anmış, ocakta tüten tatsız kokuların Barış Zorun seçilmesi gerekliliğiymiş, kuru böğürlere iki sıkmak yerine Kolay değil midir dedim içimdeki şeye? Ulaşmaya çalışmaktansa güneşe Koca bir güneş almak avuç içlerine Ve dedi ki; “Şimdi acıdım sana Sen Varlığın yoksul insanı…”Kızdım, bana bunu diyen içimdekine “Ben, burda durmam artık giderim” dedim “Nere gidersin? ” dedi “Bana, bir yaprak birde kara çubuk verecek her yere” dedim “Uğurlar olsun” dedi… 13/12/2014
117
Burası Sessiz Biraz Burası sessiz biraz Kedi miyavlamaları, Köpek havlamaları Kuş cıvıltıları Yok burada Burası sessiz biraz....Burası sessiz biraz Aşk için çarpan yürekler Yaprakların hışırtıları Seni seviyorumlar Yok burada.. Burası sessiz biraz..Burası sessiz biraz Boyuna makine sesleri Boyuna uçaklar.... Gürleyen arabalarEzanlar,ninniler Yok burada... Burası sessiz biraz...
46
Kırmızı kurdele tanıktı / ELLERİNİ TUTUM KADINIM, KIRMIZI KURDELENİN TANIKLIĞINDA, GÖNÜL NİKAHIMIZ OLSUN AŞK YOLUNDA /Sesinin tınısında, suskunluğumda fısıltı oldu geldi aşk,beni kuşatan ne güzel an’ dı masalımsı ışıklarla içime doldun kanatlı melek misali,bir ömür sürecek rüyalarımda cennete uzanıp damla damla büyüdü, ürkek çıplak avuçlarımda,avuçlarımı doldurdun geldin aşkla Soluğunu duyuyorum gül kokularında, sıcak nefesin uyanıyor düşlerimde, yüreğimi kuşatıyor iç çekişlerim, soluğunu duyuyorum adımlarımda, soluğunu duyuyorum yağmur kokusunda, ağaçlardan yapraklara sen damlıyorsun damla damla başıma, bulutlar seni çizdiğinde soluğunu duyuyorum deniz kokusunda gözlerinin iklimlerinde büyümek için düşmüşüm işte yola// Ellerini tuttum kadınım, kırmızı kurdelenin tanıklığında, gönül nikahımız olsun aşk yolunda //Seni yaşıyorum kadınım, öylesine bensin ki, her soluğumda varlığın süzülüyor içlerime küçük küçük, ürkek ürkek, utanarak hücrelerim sana hapsoluyor,prangalı makkumun oluyorum aşkla Öylesine bensin ki kelimelerim çaresiz, sözler eksik, sözler yaralı, sözler tutsak, kelimeler çaresiz anlatamıyor, anlatılmıyor, bu duygu dile gelmiyor, boşuna efsunlu cümleleri aramam, hiç bir bestekar yazamadı ki şarkılarını, hiçbir şair yazamadı ki şiirini, hiçbir yazar yazamadı ki romanını, hiçbir destan anlatamadı ki varlığını, bende anlatamadım ki seni, hiç sensiz çoğrafyada yaşamadım ki// Ellerini tuttum kadınım, kırmızı kurdelenin tanıklığında, gönül nikahımız olsun aşk yolunda //Sessiz bir geceydi bir ben vardın birde nefesin, öyle sevdim ki gecenin hoyratlığına bıraktım kendimi, göz kırpan bir yıldızda buldum ay ışığında soludum seni, öyle süzülüverdin ki içime iliklerime kadar çektim nefesimi, başımı kaldırıp gökyüzüne, güneşin doğduğu yere yazdım ismini Gene zamansız yağmurlar yağıyor, güneş kayboldu karanlık hüküm sürüyor sensizliğimde, bir kağıt çıkardım cebimden yağmura inat ismini karaladım, kokladım kokladım sen kokmadın, kağıdı cebime koydum, cebim yüreğime yakın, yüreğim sana yakın, kağıt sen oldun, çıkardım cebimden kağıdı, sen koktun, süzüldün hücrelerime, öylesine bendesin ki, her şey sen oldu// Ellerini tuttum kadınım, kırmızı kurdelenin tanıklığında, gönül nikahımız olsun aşk yolunda //Her gece aşk kervanı geçer gönlümden avuçlarımda kokladığım kırmızı gül gibi, geleceğin zamanı kollarım kum saatinin üstündeki kum taneciği gibi, zamandan geçip an olabilmek için,geldiğinde sen olabilmek için Gözümün iliştiği, gönlümün geçtiği, ikliminde bestelenmiş her notada, vuslatıma erişen özlem çoğrafyasında, yedi ilkim yedi baharda güneşin gözlerime vurduğu anlarda, sevgi dolu naif efsunlu gönül bahçenin kıyısında durup sen olabilmek için Fırtına sonrası güneşli havada adı söylenen, gül yaprağında meltem olur nefesin, kelebek kanadına nakşedilmiş rengârenktir adın, yıldızların geçtiği çizgide koşuyorum aç kanatlarını sarılayım sen olabilmek için Aşk olayım,aşk dolayım,sen olayım.// Ellerini tuttum kadınım, kırmızı kurdelenin tanıklığında, gönül nikahımız olsun aşk yolunda ////Yıldızların arasından parlayan senin gözlerin, bir yağmur taneciği gibi düşensin alnıma //
396
Özgür Kuş Gibi özgür kuş gibiyim kanat çalarım sevgiyle hallenip uçanlardanım özgür kuş gibiyim, sevgiyle varım sevgiyi sevgiyle ananlardanımÖzgür kuş gibiyim engin yerlerde Özgür kuş gibiyim gel beni görde Özgür kuş gibiyim ve özgür bir kuş Sevgiyi şiirde yazıp okuyuşHissetmek, yazmaktır; hatta demektir... sevgiye verilen koca emektir... onu demektir...ve emeklemektir... Sevgiyle büyürken, renkli ahenktir..
54
Tut Deniz maviliği gözlerin boğdu Uzat ellerini ellerimden tut Dalgan savurarak kıyıya vurdu Uzat ellerini bedenimden tut *** Eriyen bir mumum Denizim sende Bir hoş oluyorum yüzün gülende Ömrüm tazelenir senin busende Uzat dudağını dudağımdan tut *** Nikabsız yüzünde gülücük gördüm Sırma saçlarını elimle ördüm Ellere bakamam onlara kördüm Uzat gözlerini gözlerimden tut *** İlahi varlıksın yüreğimde sen Daima yüzüme bakıpta gülsen Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen Uzat yüreğini yüreğimden tut *** Zamanı kutsadım sevgin uğruna Canım feda ettim senin yoluna Sevdamı doladım nazik koluna Uzat kollarını kollarımdan tut *** Ruhiyi perişan eyledin Deniz Unutmaz adını yazarken Deniz Hislerim seninle birleşti Deniz İdam sehpasında beni tut Deniz. 05.05.2015/OLTU
107
GÜNEŞ SAATİ Bu nemli, bu bunaltıcı gecelerde, pencerenin Önündeki dallardan bir kafes örerim kendime Güneşli günlerde doğurmuş anam beni, neyleyim Gökle denizin seviştiği yerlerde gün boyu Bıkıp usanmadan bakmam için, evime mavinin Bütün tonlarında perdeler astım sevdiğim Gece, düşlerde sürdüreyim diye bu yolculuğu Bir güneş saatiyim ben kendi halimce Bir güne bakanım belki de, doğudan batıya dönerim Alnı gökyüzüne dönük bir güneş çocuğu... Bu karanlık, bu ıssız gecelerde Yıldızları bir küpün içinde toplayasım gelir Benim güneşim bir birikimdir belki de Yıllarla, aylarla, günlerle açıklanabilir Mutluluk; onun, onun gözünün içine bakmaktır sevdiğim Onu bir simge kılmaktır, bir ad vermektir Ben güneş dedim ona, sen su de, çiçek de Aksın ömrün yeter ki doğayla birlikte...
113
Evlilik Teklifi Var mısın benimle bir yolculuğa Topuk çatlasa da gelecek misin Olurya ilerde düşersem dara Bir lokma bir hırka diyecek misin Var mısın bahçemde çiçek olmaya Açarak meyveye dönecek misin Dertlenip başlarsam ben ağlamaya Elinle göz yaşım silecek misinVar mısın benimle ihtiyarlığa Yıkılsa duvarım örecek misin Uzanırsam bir gün kara toprağa Ocağımda yanıp tütecek misin Var isen benimle bütün bunlara Allah yazmış seni diyecek misin Olurya kapansa kalbim kapkara Aralayıp kalbime girecek misin Var mısın her şeye fani dünyada Geliyorum seninle diyecek misin Gün olur kalırsak aç ve açıkta Ekmeğe tuz döküp yiyecek misin Var mısın gönlümün tacı olmaya Evlenelim senle diyecek misin Beraber erelim biz mutluluğa Gelinlik tacını giyecek misin .....03.11.2013
113
Kendin Bilirsin Bu sevda bu nazla nasıl çekilir Veda edeceksen kendin bilirsin Anlamış degilim niyetin nedir Gitme kal diyemem kendin bilirsin Veda et yaşanan tüm anılara Uğurla kendini mechul yollara Kalmasın hiç bir şey senden hatıra Eger gideceksen kendin bilirsinBir daha adını anmam ben artık Ardından karalar bağlamam bakıp Sanmaki adına şarkılar yazıp Gözyaşı dökerim kendin bilirsinKendine yakıştır sen bu yalanı Kapattım diyorsan gönül kapını Maziye gömüpte hatıraları Eger gideceksen kendin bilir
72
Sabır Silahını Kullan Pek çok sıkıntı ve dertlerin durağı insandır. Gelse de sıkıntılar akın akın koca koca; Sıkıntı ve dertlerin sonu mutlaka âsandır. Dayan, sabır silahını kullan ey Mehmet Hoca!
30
Seninle Bulut Olmak SENİNLE BULUT OLMAKSeninle güneşi doğurmak, ayı batırmak Yer değiştiren bulutlar sinemasında Hem seyirci, hem oyuncu olmak, Bazen belirip, bazen enginlerde kaybolmak.Bazen beyaz, bazen gri, bazen siyah olmak, Birbirine geçmiş narin buz kristallerinde doğmak. Gökyüzünü öpen maviliklerde seni aramak, Yağmur akşamlarında sana dokunmak. Yokolup, yokolup, yeniden sana doğmak.Mine AKIN
51
Dünün Umut Atları Hangi yanıma baksam, sarmış dert bulutları Kader karşıma dikmiş aşılmaz hudutları Ruhum hayata yenik, tüketmiş umutları Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Nice tozlu yollarda beraberce yürüdük Cenneti seçenlerce Cehenneme sürüldük Kimisine hoş geldi şol Cennetin tatları Tökezlediler bir bir dünün umut atları. Mangalda kül mü kaldı üflemekten ateşi Işığı arayanlar söndürdüler güneşi Her birinin döküldü ortaya fiatları Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Ne oyunlar oynandı sahnede besmeleyle Nice yanlışı düze çıkartmak emeliyle. Artık bağlamaz bizi çürüyen halatları, Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Milletim yine kandı, kendinden vaatlere Garip bakıyor şimdi kopyalı suretlere. Kiminin yol alırken gemileri, yatları Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Hayatımız zorlaştı iri iri laflarla Koca çark dönmez oldu sık yapılan gaflarla Kartal tüy döktü bugün, kırıldı kanatları Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Hırsızlıklar arttıysa; işsizlikten, açlıktan Çocuklarımız mahrum yıllar yılı harçlıktan Geriye ölüm kaldı, duyan yok feryatları Tökezlediler bir bir dünün umut atları.
149
Aşk Tablosu (Tuval'den) Puslu bir İstanbul öğleden sonrası, Beyhude satın alınmış güneşi uzakların, Bir Madonna şarkısı; Arenada bir matador, bir boğa ve kan kırmızısı Dudakların...Boğaz'ın lâcivert denizinde turuncu bir mavna, Kenarda rızklarını paylaşan kediyle köpek, Bir yaprak ucunda can çekişen yağmur damlası, Derinden bir keman konçertosu rüzgârda, Akşamın alkôl kokan nefesi, Martı çığlıkları, şaha kalkmış bir at Ve doymuş bir kadın sesi... (1997)
63
K İ L O L U ç o k Aşırı yağ,etler vücudu sarmış, O bez hastalığı küçükken varmış, Göbeği,gövdeyi taşımak zormuş, Fazla kilolardan herkes bıkıyor.Gücü artırıyor yemekte salça, Bir sağa,bir sola çıkıyor kalça, Sofra da yemeği yiyoruz bolca, Fazla kilolardan herkes bıkıyor.Kadın da,erkek de aynıdır sorun, Başa gelebilir yapılmaz yorum, Bacak çekemezse kötüdür durum, Fazla kilolardan herkes bıkıyor.Sigara,içki de çözüm arama, Havaya uçmasın yazık parana, Şişman da güzellik biraz var ama, Fazla kilolardan herkes bıkıyor.Zeki de tartıldı yüzü aşıyor, Yüzelli, üçyüzü gören şaşıyor, Spor yapamayan ağır koşuyor, Fazla kilolardan herkes bıkıyor.30-9-2011
91
Senin için ey bu vücut şehrimi bin kahr ile viran eden malayani olmayıp beni heran mutlu eden istikbalden ümitsiz bir aşk ile içimi narı cehennem edip bahçemi gülzar eden eninde ve sonunda bu varlığı yok edenözleminle heran beni bir derde mahkum ede zamana ve mekana uymayıp bizar eden bu fanide sen gibi dost yok yar yok ey bu fanide beni sineme mahkum eden yanlızlığımı daim içimde bi huş edeniniyor gökten nur çıkıyor yerden sitem ne acayip döngüdür bilmem nerede sitem eyvah edip dönerim ben senin derdin ile lal edip dilimi gönlümü bi hoş eden
94
Yalnızlık İçindeyim Çaresizlik içinde yürüyorum Gözlerim kapalı Sankim bir suç işlemişimde Yalnızlık içindeyim Duvarlar bana hapis olmuş Üstüme dogru geliyorlar Karanlık olan odanın içinde Yalnızlık içindeyim Sessiz,sakin olan sokaklar Etrafı sisle kaplayan duman Beni boğuyorlarmış gibi Yalnızlık içindeyim
38
Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için, Gencecik fidanlar yetiştirdik,Vatan için bizler, fidanları yok etti PKK’lı dediğimiz kahpe itler, Vatan için şehit düştü kınalı kuzulu yiğitler, Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,Türk birliğine diş bilemiş palikarya düşman, Eşkıya kurşun sıkıyor hedef gözetmeden, Bu topraklar için tarihte verdik binlerce şehit, Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,Düşmanlarımız kahpeydi merdini bulamadık, Arkadan hep vurulduk mertçe vuruşamadık, zorluklar içinde tarihte altın sayfalar yazdık, Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,Sinsi emelleri yine batının hortladı,bugün Sevri önümüze dayattılar yine tutmadı, Halaçoğlu gerçekleri söyledi yer yerinden oynadı, Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,Halil ÇOLAK Ankara, 27.08.2007
93
Başkanlık Sistemi Bende ülkemizde Başkanlık sisteminden Yanayım Ama Mustafa Kemal Atatürk Gibi Ülkesine ve halkına Sahip çıkan Yaptığı reformlarla Dünyanın saygı duyacağı İçimizden Sözde değil özde birisi Aday olursa
29
Uzaylı Yaratıklar da Su Aygırlarımızdan Yanalar 5 Akil, olmak zorunda Dünyalı karşısında, Su aygırlarımız da Dünyalının safında… Aracılık yapılır çok uzaylı ileri, Su aygırları akil, dinler evrenlileri… Üst kâinata kadar evrenler çok geniştir, Uzaylı barındıran bilmediğimiz iştir… Kardeşlik istenilir, uzaylı dahi olsa, Bizden ilerilere hep akil davranılsa… Kâinattan izlenir, diğer uzaylılarca, Akil olmak esastır su aygırlarımızca… (2009)
57
Kalp Kaderim ellerinde, soğukluğunla yıpratma lütfen onu. O masum, o günahsız. Günahkar olan kalbim, seni Tanrı’dan bile çok sevdi. Yapmamalıydı biliyordu. Susmalıydı, sessizlik her zaman saklardı en günahkarları bile. Ama dinlemedi. O kadar çoktu ki sevgisi, saklamak istemedi herkesten. Saklamak istemedi senden. Tanrı’nın bildiğini insanlardan saklamak istemedi. Bu yüzden haykırdı her fırsatta sevgisini, bu yüzden atışında fısıldadı ismini. Ve yine bu yüzden kaybetti. Sevdiğini söylerse kaçardı, biliyordu. Ama dayanamadı, içinde tutamadı, tutamayacak kadar ufaktı henüz. O sevgiyi taşıyamıyordu. Ağır geliyordu ve zamanla yavaşlıyordu atışları. Her çırpınışında biraz daha ağır geliyor, her çırpınışında biraz daha zorlanıyordu. Durmak istemiyordu, bu yüzden durmaksızın devam etti sevgilisini sevgisinden haberdar etmeye. Paylaştıkça çoğalıyor, çoğaldıkça daha tatlı geliyordu bu yeni heyecan. Ve bir gün tam sevgisini haykıracakken bir şey oldu. Ansızın durdu. Her zamankinden ağır gelmişti bu kez bu heyecan. Ne kaldıracak gücü vardı, ne de bir kez daha haykırıp sevgisini anlatacak cesareti. Önce birkaç defa tekledi kalp. Sevdiğine kavuşamadan durmak istemiyordu ama elinden bir şey gelmiyordu. Elinden gelen her şeyi çoktan yapmıştı. Ve şimdi Tanrı elinden gelen son şeyi de alıyordu ondan, sevgisi için mücadele etmek. Artık ne yaşayabilecek ne de sevgisi için mücadele edebilecekti. Sondu bu onun için. O ölüyordu, sevgilisi bilmiyordu. Kalp endişelendi, ölüyorum demek istedi sevgilisine. Ölüyorum, lütfen yanımda ol. Ama sevgilisi yoktu, ne oluyor bilmiyordu. Hoş bilse ne olacaktı. Gelip kucaklayacak mıydı kalbi daha önce hiç yapmadığı gibi? Yoksa arkasını dönüp gidecek miydi her zaman olduğu gibi? Son defa tekledi kalp. Son defa küçük bir haykırış duyuldu. Gülümsüyordu. Huzura kavuşmuştu. Hayal bile edemeyeceği kadar huzurluydu ilk defa. Sevgilisi gözlerinin önüne geldi, ve ardından kayboldu. Artık atmıyordu.
265
Üç Mayıs Türklük Bayramı Doğdu karanlıklardan, güneş Türk’ün renginde Püskürüyor tüm lavlar, yıldız senin üç mayıs Köpüklü gelecekler, deniz Türk’ün denginde Geçmişten gelen bir gün, unutulmaz üç mayısAmansız sessizlikler, astarı daha güzel Umutları ter yüzse, gönülleri pek özel Kalabalık zihinler, geçmiş elbette ezel Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayısOnunla kavuşmuştuk, sevginin ilk renginde Güneş dediğin aşkta, kıvılcımlar sevginde Sadece anlaşması, oyun oynar çenginde Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayısResim gibidir hayat, ne yazıp ne çizersen Ölümsüz nedenlerle, gönüllere dizersen Yıldız onun iç yüzü, yer altında ezersen Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayısSeferler açılacak, yer ayırsana bana Dünya sanal bir alem, emaneti zamana Yüzüne gülecekse, geri kalmış bahane Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayısBahattin’in dilinde, mahkum olmuş bu tarih Cümle alem duyacak, Türklük için bu tarih Sevda boyun uğruna, doğmuş olduğun tarih Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayıs Bahattin Tonbul 3.5.2015
135
Oğuzun Akıl Hocası Uluğ Türk Kağanlara yol gösteren Alp Bilge, Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk. Türk yurtlarının üstündeki gölge, Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.İşleri ters gittiği zaman her an, Onun yanına giderdi Oğuz Han. Yiğitlerin ziyaret ettiği can, Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.Bayındır Han ona otağ verirdi, Başı sıkışan yanına varırdı. Ak Kocaların yanında yürürdü, Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.Hakka gönül verenlerin sesiydi, Seven bütün gönüllerin süsüydü. Oğuzda bilgelerin bilgesiydi, Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.Yusuf her zaman divana giderdi, Türk sonsuza kadar yaşasın derdi. Türk Hakanlarına dua ederdi, Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.
93
Açma Zülüflerin Yellere Karşı Açma zülüflerin yellere karşı Senin zülfün benim telim değil mi Bülbül feryat eder güllere karşı O yar benim gülüm gülüm değil miSallama saçların sende bulunsun Azrail misali canım alırsın Etme bu cefayı kanlım olursun Bu kul senin kulun kulun değil mi
45
Utanık Balık belirsizliğin arasından geçen hiç üstünde bir aralık bulmuş hiçin arkasındakiler küçükçe kızılcıklar şimdi sisin hızına ilerleyen bugün her şey mavi ya da farklı bir sesi herkesin dört tarafı kapalı kafes ama içi duru bir göl gibi sakin bolluk neşe duvarların ardı vahşi hali şimdi duvarlarda bir aralık içeride gürültüler bir yay gibi boşluğa sürünüyor bu beton kokusu duvar ardı utanık biri olduğu yerde sayıklar yeşil bir şey lazım.
70
Kainatta Hükmün Kalırmı Zırnık koklatmam diyen,yalan dünya Ezrail elinden zakkumu sundun. Ele miski amberi sunan dünya Bize zehir zemberek hayat sundun.Birşey yaptığını sanarsın dünya Hılkat femanını bizlere sundun Senin hiç hükmün yokki hayın dünya Kerameti kendinden boşa sandın.Hükmü ilahidir çekdiğim dünya Kaderi ilahiyi hükmün sandın Senin adından belli yalan dünya Bizi kandırdın ama sende kandın.Böyle gelmiş böle gider bu dünya Türlü hile yalanı bize sundun Halil ibrahim sofrasısın dünya Kimisine bal,bize zehir sundun.Gün geçer ay geçer yıl geçer dünya Ettiğin yanına kalırmı sandın Herşey yerle yeksan toz olur dünya Kainatta hükmün kalırmı sandın.Hülvani Baştuğ.
94
İki Bin On birin Erzurum Kışı İKİ BİN ONBİRİN ERZURUM KIŞIİki bin on birin Erzurum kışı, Barışa açılan meydan olacak. Süslenmiş şehirin içiyle dışı, Gelene gidene seyran olacak.Palandöken dağı kayak meydanı, Kış oyunu için sesler cihanı, Sarmaş dolaş olmuş her bir insanı, Bu dostluk dünyaya destan olacak.Herkes birbirini sevip sayıyor, Her yandan sporcu kayak kayıyor, Dadaşlar diyarı sevgi yayıyor, Erzurum’a gelen hayran olacak.Kar üstünde vardır dostluk yarışı, Örnek olsun karda spor barışı, Ne güzeldir dostun dosta varışı, Sevgimiz cihana ferman olacak.Lale sümbül açmış yeşil bağları, Kışın güzel olur karlı dağları, Erzurum’un şanı aşmış çağları, Dilden dile destan devran olacak.İki bin on birin kış oyunları, Kucaklar karlarda bütün canları, Buluştu gençlerin en civanları, Yiğitlere her yer harman olacak.Nurullah ÖZKILIÇ ERZURUM (27.05.2010)
120
Üzülme Aşkımız Tez Bitti Diye Üzülme aşkımız tez bitti diye Kısmetten ötesi yok bliliyorsun Kadere,talihe hiç sitem etme Severken ayrılan çok biliyorsun...Ağlamam demiştin,bak ağlıyorsun Verdiğin kararı yok sayıyorsun Böylesi hayırsa önüme geçme Ben çok mu mutluyum,sen biliyorsun...Kadere,talihe hiç sitem etme Severken ayrılan çok biliyorsun...
44