poes
stringlengths 103
153k
| poe_length
int64 21
20.9k
|
---|---|
Arkadaş
ARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaş
ARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaş
ARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaşARKADAŞArkadaş öyle bir sevdaya nasıl tutuldum
Dedim en sonun da aradığımı buldum
Bana birazcık sevgi verir diye umdum
Bana sadece acılar verdi arkadaşAnlatamam öyle güzel gözleri vardı
Bana bakışları içimi çayır çayır yakardı
Şimdi elinde tek bir fotoğrafı kaldı
Hep yüreğime dert ekti arkadaşDertlerim onunla hafifler diyordum
Hayata dönmem onunla olurdu biliyordum
Onu karşılıksız delice seviyordum
O hep gözlerimde yaş bıraktı arkadaşGünlersin işte halime bunu çekmeyen bilmez
Gözlerim hep yaşlı insafsız yar hiç silmez
Derdin kaynağı benim sanki derdim hiç dinmez
Onunla her şey diner demiştim arkadaşOysa ona anlatacak çok şeyim vardı
Hepsini anlatsam bir koca ömre sığardı
Ama her şey hepsi başlangıçta kaldı
Başlatıp devam ettiremedim arkadaşCanım her şeyi bırakıp gitmek istiyor
Yüreğime söz geçiremiyorum hep onu istiyor
O benim halimi derdimi acımı hiç bilmiyor
Nasıl bir taşa çarptım arkadaşBilmiyorum nedense içimden geçmiyor kötülük
Ben bir viraneyim kapısı penceresi dökülük
Görmek istiyor canım onu her an her saat günlük
Nasıl bir derde bulaştım sorma arkadaşDün yanına vardım iki kelime bile edemedim
Söyleyeceklerim vardı dilim tutuldu söyleyemedim
Böyle çaresiz elim böğrümde kalacağımı bilemedim
Bilmiyorum bu aşka nerden çarptım arkadaşArkadaş bir bilsen anlatacak içimde çok şeyim var
Biliyorum senin derdin de benim ki kadar
Umduğum dağlara nedense yağıyor kar
Fırtınasız günüm olmuyor be arkadaşBilmem bu dertlerle nereye gitsin Sinan
Nedense hep ben oluyorum acıyla kıvranan
Sönmüyor acılar sönmüyor yanan
Bilmiyorum ne yapacağımı be arkadaş
| 2,446 |
Bu Üniversitenin Öğrenci Sayısı da Ne Kadar Çokmuş
Bizim üniversiteye başladığımız 1982 Yılında sanıyorum yurdumuzda yirmidokuz ya da otuz üniversite vardı. Vakıf üniversiteleri yeni yeni hayatımıza girmeye başlıyordu. Şimdilerde ise özel üniversiteler ile birlikte üç yüze yaklaşıyor bu rakam bildiğim kadarı ile... Tabi bunların içinde dünya standartlarını yakalayıp da ileri düzey de eğitim ve öğretim verenlerin sayısı çok da fazla değil...Sahip olduğu öğrenci sayısı bakımından üç büyük il Ankara, İstanbul ve İzmir'de ki üniversitelerin öğrenci sayıları hayli fazla. Bir de Açık Öğretim Fakültesi var, sanırım o uzaktan eğitim olduğu için en yüksek öğrenci sayısı da onda... Aslında ondaydı, şimdilerde onun tahtı kuvvetli bir şekilde sallanıyor, nasıl mı? Nasılı var mı arkadaş, bir de Hayat Üniversitesi varmış. Onu da yeni öğrendim ben. Face de bir sürü arkadaşım, profiline yazmış, mezun olduğu okulun bölümüne ''Hayat Üniversitesi'' diye... Eee boşa yazmıyor ya bunlar.Bu Hayat Üniversitesi de öğrendiğime göre çok ilginç bir üniversite. Hatta dünyanın en ilginç üniversitesi de diyebilirsiniz. Herkes çok memnun halinden burada yazılı ve sözlüden not almak yok. Burada geçen notlar hep kanaat notu... Ama o kanaat notu o kadar önemli ki notunuz zayıf oldu mu, notunuz düştü mü, yandığınızın resmidir. İnsanlar sizin üzerinizde iyi kanaate varmadılar mı, işinizde iyi gitmiyor, aşınız da doğru dürüst pişmiyor, başınızda çok ağrıyor, karınız, çoluğunuz çocuğunuzda size bağırıyor...Bir dolu da bu Hayat Üniversitesine bağlı fakülteler var. İİBF mesela İnsani İlişkiler Beraberlik Fakültesi, sonracıma DDYMYO Doğru ve Dürüst Yaşama Meslek Yüksek Okulu... Var da var İHHGE, İnsan Hak ve Hürriyetlerini Geliştirme Enstitüsü... HKHYA Helalinden Kazanıp Helalinden Yeme Akademisi... Dedik ya bu üniversite de eğitim son nefese kadar hiç bitmiyor. Yazılı da yok, sözlü de yok, geçmek için sadece ve sadece kanaat notu yetiyor...Burada insan hem Hoca oluyor hem de öğrenci... Hayat okulunda eğitim ve öğretimin bir özelliği de son nefese kadar olması... Eğer bu okulda başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdi iseniz, kimsenin ayağına basmadıysanız, kimselere yan gözle bakmadıysanız, kimseleri yaptığınız hareketler ile kasmadıysanız, dört kolluya binip de ahiret yolculuğuna da çıkacağınız zaman, arkanızdan el sallayan ve göz yaşı dökerken, dualar eden de bir sürü hayat okulu öğrencisi sizin ahirette de rahata kavuşmanıza vesile olacaktır...Hayat Üniversitesinde gülmek de var, ağlamakta. Hayat Üniversitesinde sevinmek de var, üzülmekte. Hayat Üniversitesinde zenginlik de var fakirlikte. Hayat Üniversitesinde başarı da var başarısızlıkta. Önemli olan bu üniversite de sabır ile hayatı okumaya çalışmak ve kul olduğumuzun bilincine vararak tevazu içinde bir hayat sürebilmek... Zencisi, beyazı, Müslümanı, Yahudi'si, Hristiyan'ı, Budist'i, Ateisti hepimizi bu okulda okuyoruz. Yeter ki insanlığımızı, doğruluğumuzu, sevdamızı,
dürüstlüğümüzü yitirmeyelim de kanaat notlarımız hep yüksek olsun, çıkacağımız ahiret yolculuğunda. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...
| 424 |
Bu Yalnızlık Benim
Bu yalnızlık benim
Kullanmam kimselerle
Düyet Nihavend Hicran Busesi
Bu yalnızlık Ben' im
Kullandırmam kendimi
Düyet Nihavend Hicran bu sesi
Bu yalnızlık benim Tanrıyım işsizim
Bardağımdaki hava tek içkim
Tek sevdiğim kolumu sardığım Ben
Tanrıyım işsizim bu yalnızlık Ben' im
Ağladığım anladığımdır
Anladığım ağladığım
Ağlıyorum seni ama anlamayarak
Bu yalnızlık benim tek sevdiğim belkiSeni bile senle sevemiyorum
Sadece seni sevebilmekçin seni. YalnızBu yalnızlık Ben' im
Benim bile değil
| 71 |
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Bütün senin uğruna-verildi bu çabalar
İnan sevginle coştu-anneler ve babalar
Canımızdan çok fazla-seviyoruz severiz
Emanetsin bizlere-bizler seni överiz
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Meşale tutuşturdun-ruhumuzda yürekte
Daim seni söyleriz-her an varsın direkte
Başımız hiç eğilmez-volkan gibi kaynarız
Bar havası horanlar-coşku ile oynarız
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Omzumuzda yükselir-senin şerefin şanın
Gerçekten değeri yok-anla karşında canın
Binlerce şehit verdik-gerekirse veririz
Bütün senin uğruna-için için eririz
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Sen olduğun müddetçe-ev apartman yuvası
Gerçekten değişiyor-güzel olur havası
Vatanımın ufkundan-attık elem ve yası
Harcadık hep uğruna-kapkacak ile tası
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Asla eğilmeyecek-yukarıda başımız
Hürüz ve sevinçliyiz-bulunuyor aşımız
Milletimin malıdır-“Vatan Bayrak Devletim”
Emek çaba gerekir-yükselsin cemiyetim
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Ay ile hilâl ile-bayrak kanla yazılı
Yürek ve beyinlere-bu öylece kazılı
Mukaddes bir varlıksın-sormamalı hiç niçin
Senin ile kaynarız-coşarız için için
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Gazi ve şehitlerim-taşır bayrak rengini
Senin üstüne bayrak-bulamadım dengini
O sağlıklı sıhhatli-kollar ile yükselir
Senin yüceliğini-seni sevenler bilir
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Bayrak demek can demek-bayrak hürriyet demek
Senin için verildi-inan binlerce emek
Vatanın sınırında-senin için beklenir
Bütün senin uğruna- o bıçaklar bilenir
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Şu toprakta yatanlar-senin için can verdi
Nice sıkıntılara-hepsi de göğüs gerdi
Asla anlatılamaz-güzelliğin mertliğin
Türk’e çok şefkatlisin-hiç bulunmaz sertliğin
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
Çok güzel rengin senin-benzersin Ay Güneşe
Biz selâmı gönderdik-anne baba kardeşe
“HASAN BİN HASAN OLSA”- verir binlerce canı
Erken davran arkadaş-boşa geçirme anı
Ruhumu hürriyeti-sende buldum Türkiye’m
Vatan ve bayrağıma-işte canım hediyem
| 290 |
Anneme bir mektup
Bir mektup borcum vardı anneme
onu yazıyorum
haylaz
yaramaz
ve hırçın bir çocukluktan sonra
fırtına gibi gelen gençliğin
o korkutucu kasırgasında
şimdi bir yaprak gibi savruluyoruzGeceler karanlık
anne sen yoksun
yokluğunda beni bir bilsenBen
hep gözleri ağlamaklı
hep birşeylerini kaybetmiş
bir köşebaşında sessizce duran
o çocuğum hala
ne zaman anne deseler
derin bir iç çekerim
ve görmez kimse
yaşlı gözlerimden dışarı akan
içimde biriktirdiğim
o sonsuz kederimHer şafak sana bir adım anne
dagılmış kalbimin bir parçası
koparılmış bir gül yaprağı
buralar sessiz anne
biri mutluluk içinde dolaşırken
biride örtü diye üzerine çekiyor toprağıAnne
özlüyor insan
sıcak ekmeği
bir bardak çayı
gülümsemeyi
ve bir yağmurun ardından
ellerini açıp dua etmeyiAnne seni özlüyorum
nasır tutmuş kalbine
sımsıkı sarılmayı
omzuna yaslayıp başımı
bizi cennete götüren rüyalara dalmayı
seni özlüyorum anne
hep seniKurşun yemişiz
yaralarımız var
tuz bassan ne fayda
durmadan kanar
anne bu yürek kor
bu yürek alev
her şafakta sönerde
her gece yeniden yanarAnne sen ağlama
günler geçiyor
takvimler yırtılıyor
benim bütün özlemlerim
bütün gözyaşlarım
bir tek sana
anne sen ellerini nura aç
nure aç anne dualar et bana
bu kalp
bu beden
ömür boyu muhtaç
muhtaç anne sanaçanakkale/30.09.2004
| 190 |
Dost Dost Diye (Yahyalı Kerem)
Dost dost diye hayalına yeldiğim
Dostusa ayırmış özünü benden
Çatık kaşlı benlerini saydığım
Dostusa ayırmış özünü bendenHani dost uğruna can baş verenler
Hasletin söylesin gözle görenler
Şimdi bizden yüz çevirmiş yarenler
Evvel kekitmezdi gözünü bendenGözüm yaşı döner mi ola sellere
Bu ayrılık har düşürür güllere
Evvel aşinaydım her bir hallere
Şimdi sakınıyor sözünü benden
| 59 |
KaHıR
Bu son selamım. Belki de son veda edişim.
Bir daha merhaba dedirtmeyecek son gidişim.Sanmayın ki bu veda ne bir sevgiye ne de bir aşka
Düşünmeye vaktim kalmadı ecelimden başka
Sallanmasa da olur.Bu bedenin uyku beşiği
Görünüverdiyse ufukta ölümün eşiği.
Sallana sallana yürü be bedenim
Bir gün ruh çıkacak senden
Ne kadar da çok olacak… Eyvah! Diyenim.
Ama herşey nafile olup; Bir şey gelmeyecek elden.Kahrım sadece kendime. Haşa… yoktur isyanım
Dayanamaz oldum.Nihayetinde bende insanım
Görmedim ben bu yaşamın bir sefasını.
Ey dostlar siz satın bu dünyanın anasını
| 87 |
Zehirli Aşk
ZEHİRLİ AŞKMevsimi geçti sevmelerin
Güz gülleri gibi zamansız açıverdim
Hercaiymişsin sende sen de sevgilim, neyleyim
Filizlendikçe bıçkılandı sevgilerim
Sevdikçe sevginle zehirlendim.
Roma’ya sefere çıkmadan önce
Zehirlenen Attila gibi
Daha yüreğini fethedemeden
Sevginle zehirlendim.
Zirvesindeyim derken umutların
İspatı oldu güz mevsimi aldanmışlığın
Sevdanla sarayım derken yaralarım
Bana veremediğin sevginle zehirlendim. 28.10.2004
www.akdeniz.orgfree.com
| 53 |
Sosyal Devlet rüya imiş
Uyurgezer rüya gördü
Çıktı yol üstünde durdu
Tamah etti hayal kurdu
Sosyal Devlet rüya imişMazotçu’da kuyu dipsiz
Meydan doldu ipli ipsiz
Ulusalcı tip’li tipsiz
Sosyal Devlet rüya imişİşte size bir kaç balon
Ne mazotu yokki kalon
Yeni sahne yeni salon
Sosyal Devlet rüya imişMillet artık karar verdi
Seçim değil geçim derdi
Tefrikayı yere serdi
Sosyal Devlet rüya imişRüya biter başlar kâbus
Ne bakandır ne de mebus
Sökmez daha okus bokus
Sosyal Devlet rüya imiş
| 78 |
Mavi Tirşe Fıstığı
Mavi tirşe fıstığı mor bilene
Pembesin al yeşil mendil eline
Hele birde tülden fistan giy heleArabadan gösterirsin parmağın
Bu yerlerde yoktur senin durağın
Kırmızı güllere benzer yanağın
| 30 |
T ü r b e
Allah dostlarının yeri orada,
Dağlarda bulunur bazen karada,
Ziyaretci gelir sık sık arada,
Bir umut ışığı oluyor Türbe.Her yatır, alimin mazisi vardır,
Alanı geniştir mekanı dardır,
Yeterli bilgiyi bilene sordur,
Bir umut ışığı oluyor Türbe.Mezarlık içinde,dışında olur,
Merak eden mümin arar ve bulur,
Yanına yaklaşın selamı alır,
Bir umut ışığı oluyor Türbe.Hidayet Allah'tan insan vesile,
Kadın yaşmaklıdır,erkek fes ile,
Zikiri,şükürü yapın ses ile,
Bir umut ışığı oluyor Türbe.Avluda toplanır istekli kullar,
Avcunu açıyor evliler,dullar,
Zeki yasin okur Rasül'e yolllar,
Bir umut ışığı oluyor Türbe.26-5-2010
| 89 |
UNUTAMAMKİ SENİ
Birden bire şimşek gibi çarptın beni, Hiç aklımda yokken, hatırlattın kendini, Keşke hiç aramasaydın beni, Düştün aklıma unutamam ki seni....
Yine eskisi gibi olalım diyorsun, ağlıyorsun, Bir daha olmaz sende biliyorsun, İnan beni çok üzüyorsun, Düştün aklıma unutamam ki seni...
Seni seviyorum diyorsun, Benim seni sevdiğimi nerden biliyorsun, Bana çok acı çektiriyorsun, Düştün aklıma unutamam ki seni...
Senden kopmak çok zor geldi bana, Sarılmak istiyorum sımsıkı sana, Bir daha sevme diyor aklım ama, Düştün aklıma unutamam ki seni, Sevdim bir kere unutamam ki seni....
| 86 |
Aramayacağım Seni
Bağrıma Taş Bastım
Anmayacağım Seni
Şu Saat ten Sonra
Anmayacağım Seni
Kahretmeyeceğim Hayata SevgilereUnutacağım Senmi Anmamak Üzere
Rabbime Hep Dua Edeceğim
Feryat Etmeyeceğim
Allaha Sığınıp Dua eEdeceğimLakin Bir Gün Karşıma Çıkarsan
Izdarabın Olmayacak İçim de.....
| 37 |
KAN TOPRAĞA BULAŞMIYOR
İşte upuzun yatıyorlarKanları bile değmiyor yereKan toprağa bulaşmıyor
Ellerindeki bayrakBayrak ve şarkılarVe şarkılardaki coşkuVe yürekler kana bulandıKan toprağa bulaşmıyor
Sokağı dönerken vurdularŞarkılarını söylerken coşkuylaBir marşın en dirençli sözcüğündeYani yüreklerin en derin alevindeSokağı dönerken vurdularKan toprağa bulaşmıyor
Fabrikalar ıssız öylecene duruyorTezgahlar öksüz, söylemiyor şarkısınıOnlar toprağın üzerinde, ufuk kızarıyorUfku tutuyor marşların en yiğit sözcükleriUfuk bile kızarıyor kanın telaşındanTeri toprağa bulaşıyor O’nlarınKan toprağa bulaşmıyor
Toprağa bulaşmıyor toprağa bulaşmıyorTezgahlardan sızarak şehri kuşatıyorGittikçe bir pıhtı oluyor günü bölenYolları tutuyor, uğuldayan caddeleriSurları tutuyor, kalgıyan kalabalıklarıTornayı, motor kayışlarını, alınteriniBüyüyor güneşin altında, güneşin inadınaBüyüyor güneşin altında rengini koyultarakKarakitapların alnına lekeler bırakarakKanları akıyor ama toprağa bulaşmıyor O’nlarınKanları ve solukları dünyayı tutuyor tutuyor yiğit arkadaşların.
(Cehennem Biziz’den)
| 110 |
Noel Baba Olsam.
Her yılbaşı bir Noelbaba olsam,
Tüm İnsanlara barış şekerleri alsam,
Bir bir dağıtsam,
Güneyden Kuzeye
Ve Doğudan Batıya ki;
Bütün Dünya Barış ve huzurla dolsun...
Ne afrikalı çocuklar,
Ne afganlı,
Ne ıraklı çocuklar,
Ve ne filistinli çocuklar
Ne de Ülkemde, çocuklar ağlasın...Yeni yılda bir Noelbaba olsam,
Girsem cephaneliğine gizlice dünyanın,
Tüm silahlarını çalıp bulunmazlara atsam.
Ve yerine barış şekerleri bıraksam,
Savaşılacak araçları kalmasın,
Savaşçılar da yesin...
Filistinde parmak kadar bebelere kadar,
Çocuklar ölmesin.
Ve ne insanlar ölsün,
Ne de Öldüren...
Çocuklar anne ve babasız kalmasın,
Ve analar acısız
Babalar nefretsiz kalsın...Yeni yılda bir Noelbaba olsam,
Sevgi pelerinimi dünyanın üstüne atsam
Kaplatsam dünyayı,
Tüm insanları altına alsam
Ve İnsanlığı örtsem saklasam
İnsanlığı kızağıma doldurup,
Kapı kapı dolaşıp dünyaya dağıtsam...Bende bir Noelbaba olsam...
Kızağımın yüküne,
Sevgi paketleri doldurup
Birer birer dağıtsam...
Her bir insana birbir versem.
Gönüllerine dolsa kaplasa...
Yürekleri sevgi kapıp alsa,
Yayılıp dünyaya, yeşerse,
Kin ve nefrete tutunacak bir tek dal kalmasın
İnsanın acı çığlıkları yerine,
Sevgi sesleri yükselse gökyüzüne,
Yıldızlara, aya, fezaya kadar,
Kin ve düşmanlık kendi kuyularından bakıp kahrolsun.
Ve sevgi egemen olsun, yaşasın...
Savaşlar son bulsun,
İnsanlar ölmesin,
Analar ağlamasın, gülsün...
Çocuklar yaşasın,
Ölmesin,
Büyüsün,
Büyüsün Sevgi büyütsün...
| 194 |
Ağırlaştırılmış bir şiirdir,sensizlik; Hakikatında sessizlik
HAKİKATEN, SENSİZLİK,SESİZLİKTİSENSİZLİK AĞIRLAŞTIRILMIŞ BİR ŞİİRDİR SESSİZLİKHakikaten,Hakikatında sensizlikti sessizlik
Bakışlarında gizlidir sessizlik
Sensizlik gidişinin ardında yavaş yavaş uzaklaşmandı.....
Sensizlik ayak sesini dinleyerek uzaklaşmandı sensizlikBENİM İÇİN; Yılmaktı yorulmaktı düşmekti sensizlik....kapkara bir geceydi
Yapayalnız senli düşler kurmaktı sessizlik; Seni içimde taşımaktı sessizlik
Sensizlik görmeden duymadan hissetmeden yaşamaktı sensizlik,,,
Sessizlik sevişmelerimiz geçerken gözlerimden duvarıma isyankar bir bakıştı sessizlikSensizlik tırnaklarını yemekti yastığa sıkı sıkı sarılmaktı sessizlik....
Gizli gizli ağlamaktı sensizlik
Sessizlik yanaklarımda gözyaşlarımla dolaşmaktı sensizlikSENSİZLİK nefesimde soluduğum içimdeki rüzgardı sensizlik
Bir bölümüm sessizlik kısım kısım sensizlik bir yarım sensizlik..
Bir eylemdi; Gecemdi gündüzümdü eksiler imdi sensizlik
Bakışlarım duruşum yalnızlığımDI sensizlik ASALETİMDİ
Hayatımın bir kesiti'idi sensizlik
Ömrümü yarım yüreğimi çeyrek geçen saatlerim'Dİ
Sensizlik ahlarım oflarım dakika dakika toplamım; dı sensizlik
| 119 |
Ay ve Yıldız
İzlemek gerekir
Bulutsuz gecede gökyüzünü
Dolunayla dahada şahanedir
Hele yanına sokuldumu yıldız
Bir başka,bambaşka güzeldir
Oysa o kadar uzaklardır ki
Birbirlerinden habersizdirler
Sen gibi,ben gibiSen ay ben yıldız
Ben ay sen yıldız
Ne farkeder ki canım
Onlar kadar işte,hem yakınız hem uzağızAy ve yıldız
İşte biz onlarız
Ay ve yıldızcasına hem yanyana
Hem uzaklarda yaşamaktayız
| 58 |
Adı Barış Olmalı
uzay çağında
devinim ışık hızında
yaşam mavzerde fişek olmalı adeta
yetişebilmeli zamana
kanatlanmalı kuş misali
mesela uçak olmalı
insanlığa paraşüt açmalı
kan kusan bombaları
şemsiye olup dönüştürebilmeli yağmura
ve dünyaya eşit yağmalı
sevda tadında
barış egemen olmalı
barışla kalmalı
kızlı erkekli tüm çocukların adını Barış koymalı
barış daim olmalıHaziran 2014
| 53 |
İz Bırakacak Gençlik
İlim, irfan, kültürle aydınlanan,
Sanatla kendini bulacak gençlik,
Gelişen tüm dünyayla yarışan,
Çağlara mührünü vuracak gençlik… Ümidi olmuştur ana-babanın,
Gelişen, değişen uygar dünyanın,
Sahibidir cennet kokan vatanın,
Zirveye koşarak çıkacak gençlik… Vatan ve millet aşkıyla çağlayan,
İstiklâl Marşı’yla coşup ağlayan,
Mâziden âtiye vefâ bağlayan,
Sınırda nöbetler tutacak gençlik…Ayyıldızlı şanlı al bayrağına,
Kars'tan Hatay'a, Meriç Irmağı’na,
Bağı, bahçesi, taşı, toprağına,
Yurduna hizmetler yapacak gençlik… Mağdurları canı gibi sevecek,
Gerek yârdan, gerek serden geçecek,
Hakkını nâmerde çiğnetmeyecek,
Mazlumun yanında duracak gençlik… Vatan, istiklâl uğruna savaşta,
Cephede, sarp vâdide, kara kışta,
Cennete gülerek şehit varışta,
Kefeni bayrakla saracak gençlik… Sizlersiniz elbet bize gelecek.
Güzel ülkem sizlerle yükselecek,
Çok çalışarak hedefe gidecek,
Tarihe izler bırakacak gençlik… (11 Haziran 2008 İstanbul)
| 119 |
Hayal Ve Rüyam
Zamanın hükmü yok hayallerime,
Bir anda geçmişi gezer, gelirim.
Bu ak saçlı adam, şu küçük çocuk,
Acaba ben miyim der, irkilirim.Rüyalarda ne mekan, ne boyut,
Mesafe kavramı kalkar aradan.
Bedenim yatakta, ruhum serazat,
Dolaşır dünyayı gökten, karadan.Yıldızlarla bilye diye oynarım,
Ayı kucaklarım, sever okşarım.
Güneş gemim olur sema denizim,
Tüm burçları menzil menzil aşarım.Bir anda bin şekle girer hadisat,
Değişir aniden manzara, dekor.
Dönünce uykudan gerçek hayata,
Düşer yüreğime bir amansız kor.Sizde olmasanız çekilmez hayat,
Umudu besleyen hayal ve rüyam,
Dertler yığın yığın, hüzünler kat kat,
Ömür dediğimiz bir hazin dram. İbrahim SAĞIR
| 96 |
Aşkın İki Yüzü
Biraz riya ve biraz yalanla katıkladığı bir sabaha uyandı sol yanı...Ne kabusların ne de düşlerin çöreklenmesi yetti anımsamaya aşkı...Kah zaman döşedi unutkanlığına,kah öfkenin pençesinde bulandı varlığı...Ne niye öldüğü önemliydi artık,ne de hangi hayatın orta yerine doğduğu...Ve şimdi,mum aydılığında bir yola bile açıktı adam Ve kim bilir kaçıncı sarhoşluğunda günaha acıktı adam.....*Teninden sıyrılan ve nefesi aşk kokmayan bir anın,zehirli tadıyla yoğruldu kadın....Sarı,kahve yazmasında sakladığı korkularını,gece saçların gölgesinde çözdü kadın...Bir yanında ağıt ve bir bir yanında hala baş verirken bir kardelenin ak pak bedeni,kimseler görmesin diye yalnızlığını,kendi koynunda büyüttü kadın..Şafak sökerken ve ışığa ererken var olan her düş,tam da etine güneş değerken söndü kadın...
| 105 |
Dünyam Değişti Bir Anda
Saat yirmiiki sularında
Eski izmir yolunda
Seyahat ederken motorumla
Dünyam değişti o andaMotorum her şeyimdi
Hız yapmak hevesimdi
Bir anda beni yere serdi
Dünyam döndü onunlaBinerdim motoruma
Dünya gelmezdi umuruma
Herkes kızardı bu huyuma
Girmezdi bir şey kulağımaGençtim kanım kaynıyordu
Arkadaşlar gazlıyordu
Annemse yapma diyordu
Dinlemedim döndü dünyamAnnem her gün uyarmıştı
Nasihatlar hep batmıştı
Meğer herkes haklıydı
Anladım yeni doğduğumdaİşe çok zor girmiştim
Zaten zar,zor geçinirdim
Şimdi ben halt ettim
Anladım gözüm açtığımdaÇok söyledi Sabri abim
Şimdi kızar yazar dedim
Keşke onları dinleseydim
Değişecek şimdi dünyam24.06.2008
| 90 |
Kardelen
desem ki bıçakla kestim aşkı
kanayan bu son renk ve bu son yürekdesem ki müzelere kaldırmayacağım bu aşkı
toprağa gömdüğüm bu son resim ve bu son matem ey karda açan gül çiçeği
desem ki bu son kış ve bu son bakışdesem ki boş bıraktım adının yerini
silinen bu son hece ve bu son hatıraseni sonsuz şiirler perisi
desem ki bu son mısra ve bu son şiir…12.VI.10
| 67 |
İŞİT de İNANMA
Düğün olurmuş cennette
Güneş varken yağmur yağıncaÇamaşır yıkarmış balıklar denizde
Durup dururken sular köpürünceDeğişirmiş insanın cinsiyeti
Gökkuşağının altından geçinceGelirmiş her dileğin yerine
Semadan kayan yıldızı görünceBitermiş savaşlar evrende
Kırmızı kar yağınca çöllere
| 35 |
Yaranamıyorum
Sıkça rastlanmıyor içimizden geçenler arasında 'biz' e..
Ve bir kez olsun sormadık "nasıl bu hale geldik" diye.
İkimizden bir bütün oluşturmayı başaramadı 'Sen ve Ben'
Suçlusu yalnız benmişim gibi davranmak neden...?
Şimdi ayyuka çıkmış ne kadar hüzün varsa sokağın ortasında
Kavuşma ihtimali kalmayan umudumuza dileniyor
Bir ben biliyorum
Bir ben görüyorum
Bir ben susuyorum
Bir ben seviyorum
Senin ihtimallerin diline bir "olmaz" dolamış,
Nuh diyor Peygamber demiyor
Hiç kimsenin cesaret edemediği yerlerden kanatıyorsun
Hiç kimsenin cesaret edemediği yerlerden bağrıma basıyorum
Uğrunda ölüyorum
Öyle yazıldığı gibi basit değil hemde
Yaşarken ölüyorum
Yaranamıyorum... Ne gitmelerim oldu benim ah ne gitmelerim.Pamuk ipliğine bağlı hayat çizgimin zerinde dönüşü olmadan,savrula savrula...
İyi niyetlerimden vurulmuşum ben.Kolay kolay iyileşmemi beklemeniz hata...
| 115 |
Uğurlama günü
Sen hep
Sevgiyle, aşkla, huzurla,
Mutluluklara uçmak isterdin.
Uçmak günün geldi idil'im.
Yirmi altı Ekim iki bin on üç;
Burak la uçuyorsun güzel kuşum.
Burak sevgidir, aşktır, huzurdur.
Tek hedefiniz var,o da mutluluktur. 26 Ekim 2013
Bolu
| 39 |
Dünyayı Kurtaran Tek Çözüm
Dünyayı kurtaran tek çözüm.
Eevrensel ve ulusal umut projesi
1 -Dünyamızı hızlı nufus artışından kurtarmak
2 -Bütün dünya sınırlarının kaldırılmasını sağlamak.
3 -Aşamalı olarak askeri harcamaların sınırlandırılıp sıfıra indirilmesi
4 -Evrensel ulusal yerel konseylerin kurulması.
5 -Bütün dünya nimetlerinin ve külfetının ortak paylaşımı.
6 -Uyuşturucu içki kumar sıgara gıbi iletlerden kurtarmak.
7 -Bütün dinlerin serbest olmasını ve saygı görmesini sağlamak.
8 -Kanserden eisten fuhuştan biyolojik ve her türlü çaresiz hastalıklardan made bağımlılığından bütün ruh ve sinir hastalıklarından kurtarmak.
9 -Yer kürenin gök yüzünün okyanusların denizlerin göllerin ve akar suların bütün çevrenin kirlenmemesini sağlamak.
10 -Her dünya bireyinin eyitim sağlık sosyal paylaşımdan eşit olarak faydalanması.
11 -Uygulamada olan dünya insan hakları tüzüyünün yeniden ele alınarak ekolojik ekonomik ve derin sosyal içerikli insanların mutluluğu için yeniden düzenlenmesi.
12 -Tüm dünya halklarını fakirlikten yoksuluktan sefaleten aşağılamaktan ihmal edilmekten beden ve duygu sömürüsünde fiziksel ve ruhsal işgencede nkurtarmak.
13 -Bütün madenin ve metanıninanç ve manevi konumların insanlık açısında faydalı olabilecek şekildeinsanlık yolunda uygulanması.
14 -Adeletin ve yargının bütün yönetim ve rejimlerin baskısı ve emri emri vakisi altında kalmaksızın inanç vijdan ahlak kültür insiyatifi doğrultusunda hiç bir kurumun ve nbireyin baskısı altında olmaksızın yürütme ve yargılamak mekanizmesinin uygulanması.
15 -Fırsatçıdan tefeciden kara borsa faiz rantiyeciden rüşveten mafyadan zorbalıktan kurtarmak.
16 -Elektıronik teknolojik ses görüntü kirliliyinde ve sere gazı karbon gazından kurtarmak.
17 -İnsana zarar veren ve topluma örnek olacak şeylerin birey istese bile demokrası kuralar dışında tutularak musahama gösterılmemesini sağlamak.
18 -Dünyadaher bireyin işinin eşinin aşının evinin olması veyaşama hakının verilmesini sağlamak.
19 -Kansız ve savaşsız barış yanlısı hür ve evrensel yeni bir dünya düzeni sağlamak.
20 -Kapitalizimden kominizimden siyonizimdenfaşizimden emperyalizimdenküresel sömürüden global ezici rejimlerden fikirlerin ırkların kültürlerin çarpışmadığı eşit ve hür bir dünya hazırlamak.
21 -Emeyin bilginin kültürün saygı gördüyü bir dünya kurmak.
22 -Arz ve talebin eşit olması zorunlu gıda tüketimi ve zorunlu gıda tasarufu sağlamak.
23 -Hormonlu ve genetik ürünlerden radyo aktiviteden otom kimyevi ve biyolojik kitle ihmal ve klastik silahlardan arinmış bir dünya düzeni.
24 -Dünyada her ferdin ve bütün dünya halklarının anlaya bileceyi evrensel bir dil ve alfebenin hazırlatılıp uygulamaya geçilmesi.
25 -Dünyada petrol ve kimyevi madelerin yok edilmesi yerine kirliliyi olmayan güneş rüzgar elektirik gibi enerjilerin kulanılmasını sağlamak.
26 -Dünyanın her ülkesini kendi ülkeniz gibi görmek bütün dünya halklarının kardeşliyini m sağlamak ve yer kürede bütün olumsuzlukları deyişime uğratıp gurupsuız topluluksuz insani hür geleceyi hür ekonomisi hür paylaşımı eşit sınırları eşit nimetleri eşit kaderı ve tasayı mutluluğu her türlü nimeti ve külfeti eşit paylaşan yeni bir dünya düzenini sağlamak.
27 -Denizleri temiz yeşil alanları çok ekonomi ve ekolojisi mükenbel insanları hoşgörülü ve eyitimli bireyleri vasıflı ve çalışkan aktif başariyla yönetilen bir dünya düzeni.
28 -İnsanlığın mutluluğu için el ele verelim.
29 -Evrensel ve ulusal Umut pröjesini destekliyelim.
30 bu konuda düşün ce ve yorumlarınızı bekliyorum.
31 -adres ---- Ozanumutsucihotmail.com ardahan göle
| 466 |
Sevgi Duvarı
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
| 126 |
ARAPGİRLİYİM ben
Sadece aile adıımız kalsada ARAPGİRDE
Sevgisi eksilmez hiç gönüllerde
Şanlı şöhretli zengin olsakta gurbet ellerde
Yinede özümle sözümle ARAPGİRLİYİM ben..ARAPGİRDE doğdum büyüdüm okudum
Kuyuya oturup MANUSA dokudum
Gozluk çayında ÇİMDİM
GÖL dağının kekik kokan havasını soludum
Şimdi gurbet ellerde olsamda
Özümle sözümle ARAPGİRLİYİM ben..Üç gün süren düğünlerde eğlendim
Kebablı düğün pilavını çok beğendim
GIRNATANIN yanık sesini çok sevdim
Şimdi gurbet ellerde olsamda
Özümle sözümle ARAPGİRLİYİM ben...-11-05-2009-Pazartesi
-Saat -09-50--İSATANBUL
| 70 |
Allah dinb,iliminde divane hasta doktor anlamı
ALLAH Dinb,iliminde divane hasta anlamı
Divanenin akli olması için yapması gerekenlerDivane d harfi dua i harfi iyilik v harfi veli a harfi allahlık n harfi namaz e harfi ezan
Hasta h harfi hap a harfi ameliyat s harfi sevap t harfi temiz a harfi ağrı
Doktor d harfi derman o harfi otçu k harfi kan t harfi tedavi o harfi organcı r harfi reçete
Sedat hünkar
(karamecnun delioğlan)
Cennet ahret şairi
| 77 |
Kültür Mirası
İnsanlığın tarih, sanat ve edebiyatı
İnsanlığın düşünce ve bilim mirası
Hepsi kültürel mirasın parçası
Hepsi maddi-manevi insanlık mirasıTarih, sanat ve edebiyat eserleri
Bilimsel ve teknoloji ürünleri
Hepsi insanlığın ortak mirası
Hepsi insanlığın ortak malıToplumların yaşadığı ortak tarihler
Aralarındaki dayanışma ve birlikler
Hepsi zengin kültürel değer
Hepsi hazine, hepsi ortak değer Kültür mirası veya kültürel miras
Sahip olana turizmsel bir şans
Belki bir toplumda ortaya çıkarlar
Ancak, bütün dünyaya yayılırlarKültürel mirasa duyarlı olmalı
İnsanlığa ait olduğu vurgulanmalı
‘Kültür mirası okur-yazarlığı’ verilmeli
Bütün devletler işbirliğine gitmeli
| 86 |
Gül açsın
Sana geleceğim bekle gül açsın
Sende git gülün yüzüne gül açsın
…………..men ezizem gül açsın
…………..sümbül açsın gül açsın
……………gelmez diye üzülme
……………bekliyorum gül açsın
Ekmek aşa değil sevgiye açım
Eminim ki benim kadar gül açsınÂşık gürkani
| 39 |
Polyanna
Sol çekmeceme kilitlediğim üryan ruhlu kadın içindeki cennetten sıkılmış olmalı ki leyliliğini liyakiyat görmeyip feragat ederek cehenneme çevirmek istiyor.
Aşk diye adlandırdığım kırmızı mercanın yazgısında varmış herhalde.
İfridi kadının misilleme arzusu kırmızı mercanın içine sakladığım polyanna-ya epilepsi nöbeti geçiritiyor.
Hezeyan yalanlar paslı bir cembiye gibi keserken meserretini, korkudan olması lazım kalbi ritim tutuyor siyah dudaklarına.
Kuytu karanlık köşede Irzina geçilmiş bir bakire kadın gibi ağlayan polyannaya,ifridi kadının tecavüzcü kaçık gözleri sahip olmus.
Göz kapaklarından kayalıklara atmalı kendini polyanna...
| 79 |
Bir Gül Gibiydi
Bir gül gibiydi bizim aşkımız
Suyu da bizdik, güneşi de biz
Bir gül gibiydi bizim aşkımız
Yaprağı da bizdik, dikeni de biz…Bir gül gibiydi bizim aşkımız
Toprağı da bizdik, tohumu da biz
Bir gül gibiydi bizim aşkımız
Kışı da bizdik, baharı da biz…Bir gül gibiydi bizim aşkımız
Kıranı da bizdik, koparanı da biz
Bir gül gibiydi bizim aşkımız
Bükeni de bizdik, solduranı da biz…Msn: yalnizsair@live.com
| 68 |
Hatıra
Geçsin günler, haftalar,
Aylar, mevsimler, yıllar...
Zaman sanki bir rüzgar
Ve bir su gibi aksın...
Sen gözlerimde bir renk
Kulaklarımda bir ses
Ve içimde bir nefes
Olarak kalacaksın...
| 29 |
Umut tükenmektir
umut
en büyük düşmandır
eğer beklenen
ve ne geleceği
ne de gelmeyeceği
belli olmayan biri varsaumut
bir virüstür
sinsice gelir
yüreğine çöreklenirumut
umutsuzluğun diğer adıdır
çaresizliğin farklı bir tanımıdırumut
açıklanamayandırumut
tükenmemek adına yapılan
her defasında tükenmeyi hızlandıran
bir çabadır
her zaman kendini doğrulayıp
kendi gerçeğini yaşayanumut
çaresizliktir
göz göre göreumut
sözün bittiği yerdir
yan yana gelip
anlam kazanmayı bekleyen
kelimelerin
boğaza düğümlenmesidirumut
tükenmektir
tükenişi seyrede seyrede01 Ekim 2006
Mut
| 71 |
Yaykur Tarih Dersi
1800’ler ile 1930’lar arasında,
Bazı Anadolu ve Rumeli kentlerinde
Yaşayan bu kavme dair
Pek az belge var elimizde. Bildiğimiz:
Kamış kalemlerini sevgiye batırıp,
Mührelenmiş kâğıtlara içirdiler;
Ney üflediler, tambur söylettiler,
Birçoğu muhabbet mülkü sultanına esir idiler.
Uysal ve sessiz yaşadılar, burası kesin,
Her talepte ibrâzı mecbûri aylık seyahat varakalarını,
Memur efendilere göstererek,
Meselâ Pendik’e Samatya’ya,
Dağılırlardı akşamları.
Frenklerden sevgi beklemeden,
Severek Fransızca çalıştılar.
Son derece hayretlerini muciboldu
Batıdan gelen her haksızlık;
“Niye hukuk-ı milel bizim için mer’i değil?”
Onların redingotları siyah- yeşil
Önceden söyler gibiydi siyah topraklarının,
Üstünde bitecek otları.
Ne oldular onlar, neden gittiler?
Bizim duymadığımız bir sayha mı işittiler?
Şairlere göre onları Gülcemâl
Bir defaya mahsus olmak üzere
Gemiler geçmeyen
Bir ummâna bırakmıştır.
Bu kadar unutulacaklardı demek,
Niye yaşadılar sanki?
Niye verdiler uygarlıklarının
O sırlı dokusuna emek?
Ve onları izleyen kavim,
Genellikle iyi asker veyâ muallim,
Millî bayramlarda heyecanlı,
Yaşadı ve çabuk çekildi şimdi yok.Sistir o günleri canlandıran...
Tophane’ye sis bastığı günler,
Seyrisefain idaresi önünde
Sisten bir Rıza Bey çıkar ve sorar
Ne zaman gemi kalkacağını,
Hiç gitmeyeceği Napoli’ye
Muallim Feyzi’den Farisî öğrenen
Mekteb-i Sultani talebeleri
Tırmanırken Kadiriler yokuşunu
Sorar Rıza Bey nerde Napoli?
-İtalyan padişahının şehri-
Devran çarkını tersine çevirmeli,
Önce ölmeli, sonra görmeli.
Çok geçmez dağılır sis ve duman,
Yalnız sistir o günleri canlandıran
| 211 |
Aşure 2
Bir kere toplum ve halk ve siyaset kavramları, kafalarda farkındalık olarak iyice oturmuş olmalıdır. Toplumu halk saymak, halkı toplum ve siyaset görmek, toplumsal siyasetle propagandif parti siyasetlerini eş değer yapmak toplum yönetimlerinin ve halkın en büyük açmazıdır. İkinci olaraktan da, toplumsal kültür olanla, halksal kültür olan, karıştırılmamalıdır. Üçüncü olaraktan da, toplumsal olanın kararını, toplumsal olan, nesnel ilişkilenmenin verdiğini bilmeliyiz. Türban, toplumsal bir kültür değildir. Sosyal (kişi keyfilikli yaşamı tüketmeli) , halksal ve kişi öznellikli; kişi-kişi, kişi- grup ya da kişi cemaat, girişmeli fonksiyonelliktir. Toplumsal olan; zorunlu olarak, canlı ve cansız bir üretme, üretimi bölüşme, ilişkisidir. Toplum bir tüketim alanı da değildir. Arabayı toplumdan alırsınız, sosyal (halkçı) yaşam içinde de, kullanımını tüketirsiniz. Türban talebi, ne üretimin (toplumun) ilişkileniş zorunluluğudur. Ne de üretimin yaklaşık doğrulukla, dağıtılmasının (toplumsal paylaşımın) bir zorunluluk talebi, değildir. Sizler cemaat ilişkisini, toplumun ilişkisi yerine koyduğunuz an, iş şirazesinden çıkar.Ki toplumsal bir kurum ve kuralların aidileşme ilişkisi de, toplumsal kültürümüzü oluştururlar. Ne yazık ki inançlar, bunun (toplumsal kurum ve kuruluşların) içinde hiç yer almıyor. Üzgünüz ki toplumsal ilişkilenişler nesnelden, nesnelin üretiminden, üretimin gücünden geliyor. Nasıl toplumu inançlarla düzenleyemezseniz; halkı da, tüm bir nesnelliklerle düzenleyemezsiniz. Halk tam bir soyut inançlar yaşantılaşma alanıdır.Bunları başardığınız zaman, “her şey tartışılır olmalı” sözünüz bir haklılık kazanacaktır. Her şeyin tartışılırlığının bir alan, zaman, zemin devinmesi içinde, yerli yerinde, olduğu görülecektir. Yoksa her şey tartışılmalı diyerekten, halksal olanı, toplumun başına; toplumun içinde olanı da, halkın sırtına kondurup, boşu boşuna olgu devindirilmesi için kan ter içinde kalmanın, beyhudeliği değildir. Halkla, toplumun ayrı alan olduğunu kavrayamayan insan, nasıl her şey tartışılır deyip de, tartışır olacaktır. Öznel, soyut sığınmaların siperinde veryansın da etmemeliyiz. Az çok alfabesi bilinmeyenin tartışması, kör dövüşü olmaktadır.Anlaşılır olsun diye çarpıcı örneklerle toplumsal olanı açıklayayım. Bu konuları İnanç Ve Toplumsal Talep, Toplum Ve Halk gibi makalelerimde işledim. Ama yine bazı değinmeleri buradan da belirtmekte yarar var. Çünkü bu konular neredeyse toplumun ve halkın bir can damarıymış gibi tartışılmaktadır. Buradan da, etnik yapılara rahatlıkla sıçranarak aynı bilmelik garabetleri, konu edilebilmektedir. Zaten etniklikte bir inanç ve inanç kültürü gizemciliğidir. Değilse 10 000 yıl ve daha da öncelerinin etnik yapıları ve otantik yaşamsal süreçlerinin neredeyse hiç birisi şu anda ortada yoktur.Denize dalar iken, oksijen tüpü ile dalacağınızın kararını, ne siz alırsınız, nede bir başkası bunu, keyfilikle size söyleyebilirdirler. Yine enjeksiyon (akıtma) yaparken iğnenin ucunu kapalı tutmayı, ya da; ucunu bir dezenfektan ile silmeyi, siz; ne keyfilikle yaparsınız, ne de, bir başkası size keyfilikle bunu dayatır.Yine bir aşçıbaşı, başına kepini giymesini veya özel giysisini giymesini; ha keza bir motosikletliye kaskı, ya da bir itfaiyeciye özel giysisini giymesini, ne sizler keyfilikle dilersiniz, ne de birisi size keyfilikle bunları dayatır. O zamanda biz, toplumsal olana, bunun kararını kim veriyor, diyerekten cevher yumurtlamamalıyız! Toplumsal alanla, halk alan, ayrı değerler üzerinde ve birbirine göre zamanca geri sekanslarla çalışırlar. Toplumsal olan, sizin bilincinizden ve sizin anlayışlarınızdan ve inançlarınızdan farklı çalışır. Eğer ticaret yapıyorsanız, inandığınız için değil, bir zorunluluktan ötürü yaparsınızdır. Sözü uzatmayalım. Toplumsal olan nesnel ve ilişkisel, yasallıklı bir zorunluluktur. Toplum bu tür zorunlu ilişkilenmelerle kurallaşır ve kurumlaştırılaraktan da toplum olur. Kurum ve kurallar toplumun müktesebat gücüdür. Artık bunlar size, yasalarla ve kurallarla dayatılır. Dikkat edin başlangıcında ne siz bunun kararını alıyorsunuz, ne de bir başkası bunun kararını alıyor. Deneysel uygulamacılıktır bunun kararını alan. Siz öznel keyfilikle projeleyebilirsiniz. Ancak uygulaması içinde proje öngörü öznellikleriniz eğilip bükülen, tam da sizin istediğiniz gibi olmayan, bir girişmeler ürünüdür. Bir zorunlu oluşların ilişkilenmesinin, nesnel ve toplumsal davranımını, tutumlaşmak zorundasınız.Şimdi toplumsal yapı hakkında az çok fikir edinen biri, bir halk tutumu olan inançları, toplumlar için zorunlu ve ilişkisel olmadığının yüzlerce anlaşılmasını kafasında çözümleyebilecektir. Bilmezler ya da çıkarcı zübük niyetli kimi tartışmacı kişiler, konuyu; yani türbanı, tutup toplumun meselesinin içine, insan hakkı ve demokrasi gereğidir söylemine girerek sanki bir toplumsal zorunluluk gibi, getirip dayatılmaktadır. Ve de “bunun kararını siz mi veriyorsunuz? ” gibi artık içi boş bir beylik söylemce diyerekten de bir bilmiş bilmiş karşılıkla, halkçı tutumu toplumcu gündem etmesi, tam bir saçmalık, karanlıkçılık ve karıştırmadır. Halkın serbestlik öznelliği, toplumsal işleyişin demokrasisi yapılmaktadır! Sizin araba sürmeniz, ya da arabayı sürmemeniz; arabayı orada değil de, burada sürmeniz, nasıl bir toplumsal demokrasi değilse; sosyal hayatın bir sağlayışı olan örtünme inanç aidiyetini de, ne var canım, ne olacakmış? kabilinden, toplumdan istenmesi de bir sosyal hak kapsamında değildir. Bu fikir özgürlüğü de değildir. İlişkisizlikleri içinde söylenen her söyleme, adı üzerinde, deli saçması denir. Bir toplumsal işleyişe ilişkin söyleminiz öyle ya da böyle, alışılana; bilinene, kökten ters olabilir. Ama bu bir bikir özgürlüğüdür. Örneğin şöyle şöyle yaparsanız, tren istasyondan durmadan, yolcularını alıp gider, diye bir fikri ileri sürersiniz. Fikriniz sanal ve uçuk gibi de olsa, bu söylem deli saçması değildir. Makul ve bu tamamen bir fikir özgürlüğüdür. Çünkü fikrin devinme zemini toplumdur. Sağlanabilir olması da sağlanamaz olması da toplumsal güçle var edilir. Uygulaması ile zaman ve zemine bağlı mümkün olur ya da olmazdır. Ama siz ne var canım, bu bir fikir özgürlüğüdür. İnsanlar inancından ötürü yaşantılaşmasından ötürü okula çarşaf, türban, spor kıyafeti gibi öznel keyfilikli inanma tutumları ile gelsinler derseniz; bu bir fikir özgürlüğü değildir. Çünkü bunların devinme zemini ne toplumdur ne de toplumun bir kurumu olan eğitim alanlarıdır. Ne de bunların toplumsal sağlanışlarını (toplumun üreterek sürdürülebilirliği gibi koşulunu) bir hak olaraktan ve bir demokratikleştirme olaraktan giriştirilmesi olası bile olmaz. Ne de toplumla ittifaklaşmanın yükümlülüğünü ortaya koyabilirsiniz! Uygulamasını, doğrulamasını, yanlışlaşmasını yapamayacağınız bir soyut nötrlüktür. Siz toplum içinde bir mühendis hakkını, bir çöpçü de olmayışının yükümleşme talebini, üretim farklılığı olaraktan, toplum dinamiği içinde var olması ile içsininsinizdir. Ama türbanı okulda bir hak olarak verir olmanızın karşı yükümleşme ve toplumsal dinamiğini nasıl ortaya koyacaksınız? Yani mühendisin sağlayışı çöpçü için ve çöpçünün değer sağlayışı mühendis için içsini lir, yükümlenilir, toplumsal zaman zemin girişir devinmeli bir zorunluluktur. Sürecek
| 930 |
Ah Rambo Ah Ne de Aslandın Ne de Kaplandın
Bu Amerikalılar alem adamlar vallahi... Dünya film piyasasının büyük bölümü ellerinde olduğu için, insanları olayları cilalayıp parlatmayı da biliyorlar, ülkeleri yerden yere vurup silkelemeyi de biliyorlar... Holywood denen sinema fabrikasının bir çok ülkenin milli gelirinden ihracatından fazla gelir elde ettiği kulağımıza gelen haberler arasında... Milyonlarca dolar bütçeler ile filmler çeviriyorlar, hiç bir masraftan kaçınmadan, sonrada parsayı topluyorlar milyon dolar olarak...Silvester Stallone'nin oynadığı o meşhur hayali kahraman Rambo'yu hepiniz tanıyorsunuz. Belki içinizde ''Onu tanıdığım güne lanet ediyorum.'' diyenlerde vardır... Televizyonda filmlerini defalarca izlediniz. Uçtu, kaçtı, on kişinin arasına daldı sağ çıktı, helikopter düşürdü, düşman askerlerinin sabrını taşırdı... Nihayetinde beş altı tane Rambo Filmi yaptı ve köşeyi döndü arkadaş. O filmleri de bizim gibi ülkeler ile birlikte dünyanın bir çok ülkesine de kakaladı ve dünya kadar paralar kazandı hem Amerika hem de kendisi...Bazı zamanlarda rastlamışsınızdır basında Türk Ramboları benzetmesine ki ne kadar yalan ve yanlış bir söylem olduğu da gün gibi ortada... Benim tertemiz, vatan sevgisi ile dolu dolu askerimi Amerikalının hayali bir kahramanına niye benzeteyim ki? Hiç duydunuz mu onlardan Amerikan Mehmetçiği ya da İngiliz Mehmetçiği diye bir kelime ya da cümle, duyamazsınız... Mehmetçiğin bir anlamı da küçük Muhammed'tir...Bir çok ülke de askerlik paralıdır, buna ABD' de dahil, paralı olduğu içindir ki de onların vatan ve namus gibi kavramları bizim ki ile kıyas bile kabul etmez... Gerçek savaşların çekilmiş belgesellerini izleyin bakın, askerler hep tankın arkasından ya da saklanarak bir şekilde korka korka ilerlerler bir çatışma bölgesinde... Belli ki Rambo ve benzeri filmler kendi askerlerinin cesaretini arttırmak için, kısaca onlara gaz vermek için çevrilmiş medya tik materyallerdir... Gerçek bir savaş da ya da onların çevirdiği bir film de süngü takıp da mermilerin üstüne giden bir askere ya da subaya rastladınız mı? Rastlayamazsınız, böyle olaylar, bizim Mehmetçiklerimize özgü, onlara ait kahramanlıklardır... Bizim askerimiz asırlardan beri Mehmetçik diye anılır ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır. Bu komplekslerimizden kurtulalım artık. Cesaret ise cesaret, akıl ise akıl, kuvvet ise kuvvet, vatan sevgisi ise her zaman dorukta... Hele de emperyalist bir ülkenin askeri ile Mehmetçiği kıyaslamaya kalkmak ve O'na Rambo diye etiket yapıştırmak hiç kimsenin harcı olmamalı... Kağıttan kaplanlar ile düşman karşısında dişi ile tırnağı ile kaplanlaşanları birbirleri ile karışıtrmayalım kesinlikle... Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...
| 371 |
Kalsın
Hayalim sizle karsın unutmayın ismimi,
Üstümde iki taş var hatırlayın cismimi,
Eğer soran olursa benim gençlik resmimi,
Resmimi yırtıp atın çok okuyun Yasin'i.
| 24 |
Baba Hasreti
Adınla, şanınla, sen bir ekoldün
Giyimin kuşamınla bir dekordun
Senin varlığın bana güven verirdi
Senin nasihatin bana ümit verirdiBayram, senin gibi olmayı özenirdi
Tüm mimik hareketini taklit ederdi
Seninle hayatı yaşamak ne güzeldi
Seninle yaşamak, her şeye bedeldiİlk ata binme zevkimi seninle tattım
İlk korkumu, senin himayende attım
Bütün ilklerimi senin sayende tattım
Seni kaderle kaybettim kara bahtımGözüm simana, gönlüm sevgine hasret
Kolum koluna, kulağım o sesine hasret
Bütün benliğim, senin benliğine hasret
Yetim şair Bayram babasına çok hasretSenin hasretin, bana çok mu çok koydu
Senden ayrılalı, sayısız aylar, yıllar oldu
Görenler benden ziyade, hep seni sordu
Ama senin ölümünü anlatmak çok zorduÇünkü inanmak istemiyordu dostların
Atıcılığın ve de efeliğinle ün yapmıştın
Hep anlatırlar bir atışla 9 kuş vurduğunu
Sadakatinle gönüllerdeki taht kurduğunuSensiz geçen günlerim ay, aylarım yıl oldu
Gittiğinden beri, en yakınımız bile, el oldu
Bıraktığın o üç çiçeğe de kırağı vurup soldu
Bıraktığın servete, yağmacılar hep el koyduSenin hasretin sanki içimde yanan bir kordu
Senin hasretin ve hayatın o acıları çok zordu
Şair Bayram, 'gelse de vuslat, bitse bu hasret'
Yoksa, daha ölmeden bitirecek beni bu hasret
| 181 |
Zalimler Hesap Verecek
ZALİMLER HESAP VERECEKElli yıl gizlense niyetler, bir gün ortaya çıkacak
Geleceği tehlikeye atıp, güzel ülkemi yakacak
Bıraksaydık halkımın ümüğünü hunharca sıkacak
Zalimler adalet önünde mutlaka hesap verecek.Hizmet diyerek binayı, hayırsever halka yaptıran
Sonra da kendilerini dünyalık paraya taptıran
Halis niyetlerini şeytani oyunlara kaptıran
Zalimler adalet önünde mutlaka hesap verecek.Yakıtı bitince elbet o uçaklar yere inecek
Bu korkusuz millet; güvendikleri tanklara binecek
Allahın yardımıyla oyunlar başlarına dönecek
Zalimler adalet önünde mutlaka hesap verecek.Bombalar kurşunlar daha sabahı görmeden bitecek
İman gücü sinsi şeytanları durdurmaya yetecek
Korkudan hainlerin teni, renk üstüne renk atacak
Zalimler adalet önünde mutlaka hesap verecek.Zalimler Halkın adaletine mutlak hesap verecek.
Zalimler Hakkın adaletine mutlak hesap verecek.Feyzullah Kırca
| 111 |
Mavi Sevdim
Bir mavi sevdim
Gülüşü gün batımlarında kaldı
Bir mavi sevdim
Tebessümü bulutlara takıldı
Bütün buz kesmişliklere cemre
Baharlarla birlikte dönen kuşların gök mavisindeki
Kanat çırpışında sevdim
Alır beni maviliklere götürür
Salar okyanus okyanus
Takılırım bir esintiye
Kaç mil mavilikteyim kim bilir
Kaçıncı boranlardayım mavi mavi
Severim mavi
Yaşarım mavi
Ölürüm mavi
Bir mavi gördüm
Kızıllıklarında her sabahın
Bir mavi gördüm
Karanlıklarında parlayan her zifirinin
Bir mavi gördüm sabahı müjdeliyordu
Yine mavi mavi mavimsi sabahları23 01 09
08: 08
| 80 |
Anlamlı Sözler 1342
Gol Yemek İstemeyenHayat, gördüğü boşluklara hemen bir gol atar.
Gol yemek istemeyen, kalesini iyi tutar.Berlin, 12 Nisan 2012.
| 21 |
Unutmayın Burdayım
Kimse bilmez halimi yontar kendi yönüne,
Derdim çok Ey Dostlar kimler derman olur derdime,
Yoksul bir Faniyim düşmüşüm Can derdine,
Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Kimse kalmadı hanemde,
Herkes gitti Baba yurda,
Düşünürler mi acep kim bilir Bugün ne yedi,
Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Elin Ekmeği Kanlıdır Helal Olsun Silip Yiyene,
Bir Lokma Ekmek için düşmüşüm Gurbet eline,
Nice yalnız geçer Bayramlar Ahir Ömrümde,
Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Sap ile Saman karışır mı hiç,
Bana bakmayın yazıyorum iyi veya Güç,
Nerede Eski Bayramlar diye sormayın hiç,
Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Dertli dertli çalarım Sazımı,
Bu Bayramda göremedim Anneyi Babayı,
Ne etsem de bulamıyorum Yurdu Sılayı,
Bugün Bayram Ey Dostlar unutmayın burdayım,Sadık derde Efkarlıyım bu Gece,
Kurudu gözümde ağlayı ağlayı Yaşlar,
Haykırsam duyar mı Acep Dağlar Taşlar,
Bugün Bayram Ey Dostlar Unutmayın Burdayım,
| 137 |
Gel sen de gitme
Kırılmış kanadı uçamaz olmuş
Üzülüp saçını başını yolmuş
Kendi gelecekken haberi gelmiş
Beni götürmeden gel sen de gitmeHaberini aldım bana küsmüşsün
Yemek yemez iştahını kesmişsin
Dostları kafandan neden silmişsin
Beni götürmeden gel sen de gitme
| 39 |
Çiçek Tozları
Sevgi bir bilmecedir çözülmeyen,
Sevgi bir denklemdir bilinmeyen,
Sevgi çiçek tozlarıdır havada uçuşan,
Sevgi kağıt helvadır
Yiyip yiyip, doyulmayan,
Sevgi şeker elmadır, yalayıp bitince
Elinde sapı kalan,
Kimine göre sevgi
Sıcak, mutlu, bir ömürdür yar ile koyun koyuna yaşanan.
| 41 |
Hakkın Sesleri'nden
Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk
Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk! Diriler koşmadı imdâdına, sen bâri yetiş...
Arnavutluk yanıyor... Hem bu sefer pek müdhiş! Tek kıvılcım kabarıp öyle cehennem kustu:
Ki hemen kol kol olup sardı bütün bir yurdu.O ne yangın ki: Ocak kalmadı söndürmediği!
O ne tûfan ki: Yakıp yıktı bütün vâdîyi! Âşinâ çehre arandım... O, meğer, hiç yokmuş...
Yalınız bir kuru çöl var ki, ne sorsan: Hâmûş! Âşinâ çehre de yok hiçbirinin yâdı da yok;
Yakılan bunca hayâtın, hani, ecsâdı da yok! Yoklasan külleri, altından, emînim, ancak
Kömür olmuş iki üç parça kemiktir çıkacak! Baba! En sevgili annen, o senin öz vatanın
Olacak mıydı fedâ hırsına üç kaltabanın? Dedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti...
Öyle bir gitti ki hem: Bir daha gelmez ebedî! Ne olurdun bunu kalkıp da göreydin acaba?
"Meşhed"in beynine haç saplanacak mıydı baba! Ne felâket: Dönüversin de mesâcid ahıra,
Hırvat´ın askeri tepsin çıkıp üstünde hora! Bâri bir hâtıra kalsaydı şu toprakta diri...
Yer yarılmış, yere geçmiş, şühedâ türbeleri! Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova...
Sen misin, yoksa hayâlin mi? Vefâsız Kosova! Hani binlerce mefâhirdi senin her adımın?
Hani sînende yarıp geçtiği yol "Yıldırım "ın? Hani asker? Hani kalbinde yatan Şâh-ı Şehîd?
Ah o kurbân-ı zafer nerde bugün? Nerde o iyi? Söyle, Meşhed, öpeyim secde edip toprağını;
Yok mudur sende Murâd´ın iki üç damla kanı? Âh Meşhed! O ne? Sâhandaki meyhâne midir?
Kandilin, görmüyorum, nerde? Şu peymâne midir? Ya harîminde yatan,şapkalı sarhoşlar kim?
Yoksa yanlış mı? Hayır, söyleme, bildim... Bildim! Basacak mıydı, fakat, göğsüne Sırb´ın çarığı?
Serilip yerlere binlerce şehîdin sarığı,Silecek miydi en alçak neferin çizmesini?
Dürtecek miydi geçen, leş gibi her lîmesini? Ya şu üç parçalı bayrak dikilirken tepene,
Niye indirmedi, kim çıktı bu halkın önüne? Hani, milletlere meydan okuyan kavm-i necîb?
Görmedim bir kişi, tek bir kişi meydanda...Garîb! Hani, haysiyyetinin gölgesi çiğnense eğer;
-Olmadan üç kişinin, beş kişinin, hûnu heder-Kahraman gayzı yatışmaz, kanı coşkun efrâd?
İşte haysiyyet-i kavmiyye muhakkar, berbâd! Hani "Nâ-mahreme ben söyliyemem kızlarımın,
Karımın ismini... Hem öldürürüm, sorma sakın! Diye, tahrîr-i nüfûs istemiyen er kişiler!
Hani, göstermediler eski celâdetten eser; Fuhşu i´lâya koşan bir sürü nâ-merd öteden,
Ne selâmlık ne harem dinlemeyip çiğnerken! Hani, ey kavm-i esâret-zede, muhtâriyyet?
Korkarım,,şimdi nasîbin mütemâdî haybet! Hani, ey unsur-i bî-râbıta, istiklâlin?
Ebediyyen, sanırım, söndü bütün âmâlin! Hani "Başkım" cıların kurduğu yüksek hülyâ?
Seni yıllarca avutmuş da o mel´un rü´yâ,Uyumuştun... Ya uyansaydın eder miydi tebâh,
Mülkü, birdenbire âfâka çöken kanlı sabah? Karadağ haydudu, Sırp eşşeği, Bulgar yılanı,
Sonra Yunan iti, çepçevre kuşatsın vatanı...Târümâr eyleyiversin de bütün ordumuzu,
Bizi kovsun elimizden alarak yurdumuzu.Kimsesiz ailelerden kimi gitsin bıçağa
Kimi bin türlü fecâ'atle çekilsin kucağa...Birinin ırzı heder, diğerinin hûnı helâl...
İşte, ey unsur-i isyan, bu elîm izmihlâl,Seni tahrîk eden üç beş alığın ma´rifeti!
Ya neden beklemiyordun bu rezîl âkıbeti? Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine."Arnavutluk" ne demek? Var mı şerîatte yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri! Arabın Türke; Lâzın Çerkese, yâhud Kürde;
Acemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde! Müslümanlık´ta "anâsır"mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyyeti tel´în ediyor Peygamber.En büyük düşmanıdır rûh-i Nebî tefrikanın;
Adı batsın onu İslâm´a sokan kaltabanın! Şu senin âkıbetin bin bu kadar yıl evvel,
Sana söylenmiş iken doğru mudur şimdi cedel? Artık ey millet-i merhûme, sabâh oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan? Ne Araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i Zîşân´ın İlâhî sözünü.Türk Arapsız yaşamaz, kim ki ’ yaşar’ der delidir,
Arab’ ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir. Veriniz baş başa; zîrâ sonu hüsrân-ı mübin:
Ne hilafet kalıyor ortada billâhi, ne din! "Medeniyyet! " size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak sonra da yutmak diliyor:Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ,
Ne bu şûrîde siyâset, ne bu fâsid da´vâ? Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz...
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz! Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum...
Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum! ..(Babam Fâtih müderrislerinden İpekli Hoca Tâhir Efendi merhumdur ki, benim hem babam, hem hocamda. Ne biliyorsam kendisinden öğrendim. Şiirin daha iyi anlaşılmasına merhumun da rahmetle anılmasına vesîle olur diye şu haşiyeyi yazmaya mecbur oldum.)
| 673 |
Mevsim Hazan Olunca
Mevsim hazan olur, vakti gelince
Bir feryat yükselir, artık gizlice
Nakşeder kalplere, inceden ince
Daldırır mâziye, biraz sessizceCanlanır anılar, dostlar gelince
Kavurur rüzgârı, veda edince
Özlem duyar gönül, başa dönünce
Daldırır mâziye, biraz sessizce 25 Kasım 2012 - ISPARTA
| 42 |
Hasretkolik
Sevgim vardı dağlar gibi
Tanışmıştık daha yeni
Kalp ten sevdim inan seni
Sen koliktim ben sen kolik
Şimdi oldum,hasret kolikRüzgarına kapılmıştım
Sözlerine inanmıştım
Sen koliktim ben sen kolik
Bunu senden beklemezdim
Şimdi oldum,hasret kolikBenim sevgim derya deniz
Senin sevgin biraz CILIZ
Aşk tan yana yok şansımız
Sen koliktim ben sen kolik
Şimdi oldum,hasret kolikYine yanlış anlaşıldım
Doğru yanlış karıştırdın
Aşka şüphe bulaştırdın
Sen koliktim ben sen kolik
Zorla oldum,hasret kolikKızlar beni anlamıyor
Sözler beni avutmuyor
Hasret beni bırakmıyor
Sen koliktim ben sen kolik
Zorla oldum,hasret kolik(25.03.2005)
| 87 |
Reng-i alem
Renkler vardır,manaları saklıdır gövdelerinde.
Turuncu,sıcaklığı anlatır soğuk gecelere
Mavi derinliği anlatır,bazende ton olur hayallere.
Siyah,herzaman kötü anlatır kendini
Yalnızlığı seçmiştir bu yüzden,
Siyah sadece gözde bulmuştur makamını.
Yeşil umut ikliminin türküsüdür.
Bahçede toprağın umudunu,
Üniformada anaların umudunu haykırır.
Renkler vardır yalnızlıktan korkan,
KIRMIZI ve BEYAZ MİSALİ...
Kırmızı yalnız kalsa yitirir tılsımını.
Damarda kanı anlatır,gökyüzünde batan güneşi.
Beyaz, bardakta sütü; gecede yıldızı
Dağ başında dumanı anlatır.
Ama korkar yalnızlıktan,illaki dost arar kendine.
Arar bulur ki tek dostu kırmızıdır.
Sonunda yan yana gelir iki dost.
Ortaya bir destan çıkar,tarih kokar o cümbüşte.
Geriye ne sarı kalır,ne yeşil.
KIRMIZI bulmuştur dostunu...
| 100 |
Türkiye sizinle gurur duyuyor
Vatan millet diye nutuk atanlar
Devlet malının üzerine yatanlar
Deveyi hep hamuduyla yutanlar
Türkiye sizinle gurur duyuyor! Devleti kullanıp çete kuranlar
Hırsız elpençe selam duranlar
Yaptıklarına türlü kılıf bulanlar
Türkiye sizinle gurur duyuyor! Her gün uydurulur türlü yalanlar
Kim gelirse ondan yana olanlar
Tüyü bitmemişin hakkını çalanlar
Türkiye siznle gurur duyuyor! Ağalara, beylere kulluk edenler
Utanmadan yetim hakkı yiyenler
Dokunulmazlık zırhını giyenler
Türkiye sizinle gurur duyuyor! Her gün haram lokma ile doyanlar
Vatandaşın sesini hiç duymayanlar
Yüzüne tükürsende utanmayanlar
Türkiye sizinle gurur duyuyor!
| 87 |
Zeval verme Allah'ım
Çevirirsin geceyi gündüze, gündüzü geceye
Senin huzurunda eğilir, kapanırız secdeye
Güzel yurdum, canım memleketim, vatanım T.C.'ye
Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım.
Bize hep dost, kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımCamilerimiz hep açık olsun, susmasın ezanlar
Çoğalsın daim seni zikredenler, seni yazanlar
Girmesin aramıza nifak sokan, ara bozanlar
Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım.
Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımÇok çok güzeldir denizi ovası yaylası dağı
Asya'da bir ayağı Avrupa'da öbür ayağı
Etraf düşmanla dolmuş Önü arkası solu sağı
Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım.
Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımAşındırmasın toprağımı düşmanın ayak izi
Tüm İslam coğrafyasını birde memleketimizi
Ancak senden medet umarız sen esirgersin bizi
Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım.
Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımİslam adına insanı katleden, sapık zalimler
Din adına uydurma fetva veren, sahte alimler
Olmasın ya Rab dünyada, insan eliyle ölümler
Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım.
Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ımArtık tükensin yok olsun emperyalistlerin gücü
Bir türlü doymak bilmeyen zalimin çoklu hörgücü
Bitsin yad elde korunak arayan mazlumun göçü
Bize iyilik güzellik ver, zeval verme Allah'ım.
Bize hep dost kardeş ver, kötü heval verme Allah'ım
| 205 |
Zannetme Ki Ayrıyız
Bazen bir damla yağmur olacağım, bazen de bir yıldız. Göreceğim yüzünü
Bazen nefesin olacağım, sormadan dolacağım içine
Bazen gözyaşın olacağım, derdini kederini alıp götüreceğim
Zannetme ki ayrıyız, ben hep yanı başında bir buruk sevinç olacağım....
| 38 |
Sağlık İçin İlle de Hasta mı Olmalı?
Sağlık için illa hasta mı olmalı?
Doğruluk için illa yanlış mı yapmalı?
Sevmek için illa aşık mı olmalı?
Para bulmak için illa fakirliği mi tatmalı?
| 32 |
Ey Dost
Bazen düşman olarak bildiklerin yaparlar sana en büyük fedakarlığı
Bazen nefret ettiklerin ölünce dökersin en çok göz yaşını
İşini yarına erteleme ey dost
Kim bilir, gün doğmadan neler doğar?
| 31 |
Bozgun
Atlasları farklıdır çoğu yaşamların
Gençliğimizin bütün kapılarında,
Yeni atlaslara açılacaktır zaman
Daimata büyülenmiş bir kaç yüzyıl
Ne çıkar tutku gibi vursa ömrümüze uzaklardaki topraklar
Karşı karşıya kaldığımız ormanlardır
yalnızca onlardır bizleri simgeleyen
Ücra yollar her zaman pusuda
Düşgeçtim sınır boylarını
Bir coğrafyanın gündüz ve gecelerinde
Kapandı yollarım rüyasız uykulara
Göğsümde inip kalkıyordu kalbim
Yenilmiş kentin şovalyelerine
Yinede bir yanımızı acıtır bozgun zamanların ölçülemez şiddeti
| 65 |
Bülbül güle aşk eyler
Gördüm ki gül bülbüle engel koymuş
Aşmak zor aşıp gönlüne varmak zor
Yüzüne karşı sevdiğini söylemek zor
Bülbül güle hasret eyler, eyler gönülDemek ki gül bülbülü anlayamamış
Anlayıp sevdasına damlayamamış
Meğer aşkı yalandan, yalandanmış
Bülbül güle aşk, aşk neyler gönülÖmür kısa biliyorum kavuşmak zor
Kavuşup yüreğinle barışmak zor
Gönül dergahında buluşmak zor
Bülbül güle uzak eyler, eyler gönülSevgimizin yoluna merhamet düştü
Ötelerden öteye bir sevda düştü
Gönlümüze gözümüze bir can düştü
Gül bülbüle, bülbül güle yar düştüBülbül güle aşk, aşk eyler gönül
Aşk muhabbeti eyler, eyler gönül
Aşk olmayınca neyler, neyler gönül
Aşk eylerse güzel eyler, eyler gönül
| 102 |
Olaylı geçen yılarım..
Efkarlandığım zaman kafam çalışıyor ne zaman birini düşündüğümde kafam duruyor sitem yapmaktan başka çarem kalmıyor bir anda karşıma çıktığında sitem yapacağım unutuyorum ne diyeceğimi olsun başka zaman gelirse söylerim şimdi belki kırılır iyi ki unutmuşum kendi kendime seviniyorum ki bir başkası sitemle karışık bana yükleniyor onuda kırmadan savurmak istiyorum azıcık çakır kehfi ayılsında öyle söylerim bana sıra gelmiyor kı inanın ki yılarca o kadar uğraştım ki artık kaldıramıyacak duruma geldim artık sınır koydum kendimi ezdırmemek üzere sınır dikenli tel çekmişim kim ne kadar yaklaşmışsa ben de bir adım fazlasını yapıyorum arkadaşlığı çok seviyorum ama gura gelince rencide olmamak üzere ne kadar yük varsa taşırım iyi kötü nasıl olursa bir kaç arkadaş için kendimi feda edecek kadar harcadım karşılık gelmeyince çok dokundu zoruma giti ve çocuklarım bile söyledi şimdi o insanlara sınır koydum ister akraba olsun ister arkadaş yabancıdan zarar görmedim ne geldise yakın akraba ve arkadaş onun için çocuklarıma dediğim söz sınır tayın edersen ilerde rahatsız olmasın ben rahatsız olduğum sınır yoktu ne dediğimi anlamışsınız benden tavsiye ederseniz evli evliyile beker bekarla arkadaşlık etmesi gerek rahat etmek için ben Navruz Kaplan
| 184 |
Bu son savaş olsun bebeğim
Yeni evlenmişti George;
Çok seviyordu eşini.
Korkuyordu savaştan;
Korkuyordu eşinden ayrılmaktan.
Korkuyordu bir gün gidip üzgün,
Korkuyordu geri dönmemekten.
Ne zor oldu ayrılık...
Gözlerinde yaş vardı.
Eşi:-Hamileyim, dedi.
Seni bekleyeceğiz.
Hem şaşırdı,
Hem sevindi,
Hem üzüldü.
Renk renk duygular yaşadı,
Bir anda.
Yol boyu düşündü;
Bir oyun muydu savaş?
Oyun içinde oyun mu?
Bir çözüm mü savaş?
Petrol olmasa Irakta;
Savaşta olur muydu?
Bir askerdi o;
Bu günler için.
Ve düğmeye basıldı;
Savaş başladı..
Anneler ninni söylüyordu yavrularına;
Yavrum uyusun diye..
Gece zifiri karanlık.
Gece yalnız.
Gece soğuk.
Bombalar yağıyordu Bağdat’a.
Ölüm kusuyordu füzeler.
Ortalık duman;
Ortalık ateş.
Kaç çocuk uyudu ninniyle;
Kaç çocuk uyanmadı sabaha.
Kanatlanıp uçtular cennete.
Analar ağladı analar,
Babalar ağladı babalar.
Tüm dünya ağladı çocuklara.
George eşini düşündü;
Doğmamış yavrusunu düşündü.
Bir şiir yazdı yavrusuna:
“Bu son savaş olsun bebeğim;
Çocuklar yetim kalmasın.
Bu son savaş olsun bebeğim:
Analar bebesiz kalmasın.
Bu son savaş olsun bebeğim,
Analar ağlamasın.
Bu son savaş olsun bebeğim,
Bebeler ağlamasın.
Bir gül, bir diken.
Nasılda yaşadılar beraber.
Dünya çocuklarla güzel.
Dünya sevgi ve barışla güzel.
Bu son savaş olsun bebeğim,
Bu son savaş olsun dileğim.”
Ne zor şeydi can almak.
Ölen çocuklara o da ağladı.
Ve bir uçak düştü dün gece,
George hayatını kaybetmişti, istemeden.
Yavrusunu göremeden.
Eşi ağladı Georgenin;
Karnında yetim yavrusunu düşündü.
George’nin mektubunu okudu.
“Tanrım beni affet, diyordu
İstemeden aldığım canlar için.”
Kağıda düşmüş birkaç damla göz yaşı,
Sanki kalbinden akmış kandı.
“Bu son savaş olsun bebeğim,
Bu son savaş olsun dileğim.”
| 249 |
Yıkar Arkadaş
Yaşamak çok güzel, doğmak bir kere,
Hayatın tadını çıkar arkadaş.
Ömür dediğimiz bu coşkun dere,
Geceli, gündüzlü akar arkadaş.Maddenin katiyen olma esiri,
Yaradılış mana’nın bir eseri.
Pas nasıl ki, kemirirse demiri,
İnsanı da keder yıkar arkadaş.Karşına o çıkar neyi ararsan,
Tek kârın o olur, nasıl yaşarsan.
Sen hayata hangi gözle bakarsan,
O da aynı gözle bakar arkadaş.Azrail ardından elini ovar,
Her yolun bir başı, birde sonu var..
Dünyayı kendine etme dört duvar,
Çiçek mevsiminde kokar arkadaş. 20.02.1982 / Sinop
| 81 |
Aklın Göçü
Aklın göç ettiği yere bir varsak,
Ne tuhaftır akıl başka göç arar.
İnsana o aklı delirtip sarsak,
Her vardığı yerde cana öç arar.
| 25 |
Davran Kırat Davran
Davran Kırat davran, yokuşa davran
Yokuşun başında soyuldu kervan
Düşman karşısında ne yapsın savranEstir Kıratım es, yare gidelim
Dost, düşman içinde sıla edelimKıratı sorarsan yedidir yaşı
İridir gövdesi, ufaktır başı
Dizgini çekende un eder taşıEstir Kıratım es, yare gidelim
Dost, düşman içinde sıla edelimYokuşa yukarı tavşan sekişlim
Bayıra aşağı ceylan büküşlüm
Alnı akıtmalı, göğsü nakışlımEstir Kıratım es, yare gidelim
Dost, düşman içinde sıla edelim
| 67 |
Sabah Dört Gibi Kalkıyoruz
Sual sorduklarında hocam kaçta kalkarsın?
Sekiz gibi, diyoruz ki kolay anlaşılsın…Dört, dersem inanmazlar derler, bu mümkün değil,
Zaten bekâr adamsın ne konuştuğunu bil!Desem, az uyuyoruz hem zaten işlerimiz var,
Derler, ne işin olacak şahsın apaçık bekâr…Desem, kedilerimiz var onlar doyurulacak,
Ev temizlenecek özel işler de olacak…Tüm bunlar suç sayılır kediler anlaşılır,
Ev sahibi evden atar hem şahsım zorda kalır…Varsın hiç bilmesinler az uyuduğumuzu,
Meşgul olduğumuzu, mutluluğumuzu…(2015)
| 70 |
Bayrak Merasiminde
"Hazırol! " emri... Selam... Sonra yürekler çarpar;
Genç göğüsler kabarır, ruhları kaplar da bahar.
Şafak üstünde gülerken güzelim "nazlı hilal"
Yükselir bir heyecan dalgası... yüzler al al "Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,
O benimdir, o benim milletimdir ancak! " Her çocuk bir koca arslan "o benimdir! " derken,
Ona can vermeğe hazır bir işaret etsen'
Her yürek aşkına tutkundur ezelden ebede:
Şu küçük yavru, bu genç kız, o beyaz saçlı dede. Onun aşkıyla erir kalbleri örten kara yas;
Bu kızıl gül dedemizden, atamızdan miras.
Ona gül rengini vermiş dökülen kanlarımız:
Sönmesin, ey yüce Tanrım, budur ancak varımız!
| 113 |
Ali
adını diline kim dolasa
biyografisi olurdun aşkın
gökkuşağı gözbebeklerden
yaz, kış demeden dökülürdünçekirdek aile düşüne kapılırken hülyalar
adını sayıklayan dudakları kabuk bağlardı
susardın kuytusunda gecenin
vururdun kekliği boynundan
gidişinin yasını tutardı turnalarçığ altında kalmış
bir yüreğin enkazını kaldırmak
kirpiklerine düşerdi
her gece seni düşlemenin vebaliyle
solumdan sağıma uyanırdım
gördüğüm her köşe başında
gölgene vurulurdumadını koyamadığım bir şeydi kimliğin
varsın her hancı, yolunu beklesin
ben bu sevdayla ölümü cebimde taşırım yedikule zindanlarında esirinken ben
en büyük beraatim olurdu gözlerin
kaçırma gözlerini gözlerimden
| 82 |
Beyitimsi Sözler 48
Din Günesine ÜfleyenlerAllah'a teslimciliktir Gercek Din, o hem günes gibidir.
Bu günesi söndürmek icin üfleyenler, mum gibi erir! Berlin, 5 Kasim 2006.
| 25 |
Sensiz Gece
Bir sonbahar gecesini yaşıyorum şu anda
Ay dolunay şeklini almış gökyüzünde
Her taraf aydınlık, ışıl ışıl
Sanki dünya benim diyor yalnız benim
Bakarken gecenin zifiri karanlığını
Gündüz gibi aydınlatan dolunaya
Geceyi unutmuş dalmıştım bir rüyaya
Bilmiyordum, hatırlamıyordum o rüyayı
Geçmiş yılların anıları yaşıyordu içinde
Sen bir yerde mutlu, ben sensiz acı içinde
Bazen tatlı, bazen acı yaşıyordum o rüyayı
®©
| 62 |
GÖZLERİN GÖKYÜZÜNDE BİR DOLUNAY
diyelim ki sessiz gecede poyraz
sis çökmüş o heybetli dağlara
yurdun da kar altında, gözlerin gök-
yüzünde bir dolunay
diyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini
seslere çarpmış sesin
ama ulaşmamış nefesin
diyelim ki şarabın dökülmüş, suların kesik
bu hayat seni bir oyuncak sanıyor
diyelim ki sana çıldırmak yasak, sana ağlamak
yasak, yarın yasak, düş yasak sana
diyelim ki üşüyorsun kısacık bir ömrün sığınağında
bir çay bile ısmarlamıyor hayat!
diyelim ki lekesiz hiçbir şey kalmamış artık
sis çökmüş güvendiğin dağlara...
kederli bir süvari ol
orda! sen orda
bırakma atını mahmuzlamaktan
bıkma bu puştlar panayırında
berrak nehirler aramaktan!
yaslı bir kışa rehin düşse de günler
kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt
o tomurcuk düşlerin yağmuruyla ıslansın
(o tomurcuklar ki bahçedir bir gün insanlığa güllerden
hep ilenç mi?
sevinçler de devşirmeli bu ayaz mevsimlerden!)
çünkü her insan bir limandır baş ucunda tekneler
çünkü herkesin hüznü kocaman, aşkları dalgın
kimi kesik, kanıyor şah damarından
kimi bozgunda yetim dervişan
kimi aşklarıyla, düşleriyle perişan
(yamalı yerlerinde
kanıyor hayat
tutunduğun yerlerinden
soluyor hayat...)
bu yüzden salıver düşlerini kendi uğruna yansın
salıver düşlerini ateşlere abansın!
tutunduğun yerlerinden solarken hayat
bıkma atını mahmuzlamaktan
bıkma sendeki insan için
derin uçurumlar arşınlamaktan...
yaslı bir kışa rehin düşse de günler
bir gün rüzgar esecektir suların serinliğinden
bir gün kırlangıçlar da geçecektir göğün genişliğinden
yaslı bir kışa rehin düşse de günler kalbindeki tomurcuğu bahara büyüt
o tomurcuk düşlerinin yağmuruyla ıslansın
çünkü senin de bir ütopyan varsa,
i n s a n s ı n...
| 242 |
Aşkın Deryası Sabırla Dolu Sırdır
Aşkın deryası sabırla dolu sırdır
Sabır eden varınca kapısı açılır
Aşk açılır gönüle gülümsemesi serpilir
Aşk ile seven sabırla cennet bahçesine varır
Bu âlemde olmazsa ahrette kavuşur
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurSabırla aşk olmazsa varılmaz hiçbir sırra
Yusuf sabırla sultan olmadı mı mısıra
Sabırsız kul ermez varamaz huzura
Yola devam edemez düşer her bir çukura
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşurÂşık Gülveren’im ben aşk kapımı her gün çala vura
Aşk ile beni seven cennet güzeli halimi her gün sora
Aşk ile olunca gönül düşse de yakmaz ki ateşten kora
Aşk bir nurdur her kula nasip olmaz varamaz ki bu nura
Aşk işte böyledir sabır eden kul bahçesinde buluşur
Gelecek olan cennet güzelini bekler kavuşur
| 136 |
Düşünürken Düşünememek mi? 07
Tarih bilinci de olmayınca kişiler, içinde bulunduğu mülkçü yapı ilişkilerine göre düzenlediği adaletin, mülkü düzenler oluşunu da görünce, her zaman ve her zeminde bunu, böyle olup giden bir süreç sanacaktır. Egemenci sınıf çıkar adaletine göre, bu yanılgıların içinde olan kişiler “adaleti mülkün temeli” yapacaktır. İlk paragrafta dendiği gibi: 'güncel deki bir birinin yerini alan, yer değişmeli her bir durumlardan, baş olan yani ilk olan, temel olan yapılanma görülemediğinden ötürü, görülür olanın, sınıf ideolojisinin egemen olan birisini genelleştirecektirler.Bu gibi ki bir tür analizci olmayan bilmelerimiz, olayların özünde var bulunan ana nedenlerle, çevreli nedenleri karıştırmak olur. Mülk adaleti belirlerken, adalette mülkün devinmesini akışın kaçınılmaz kılan bir karşılıklı eytişimine (diyalektiğe) girecektirler. Mülk, adalet olmadan da, temel sağlayışlarımızdan ötürü oluşur; oluşacaktır da. Ama bir müddet sonra, adaletini, sağlamadan da mülk gelişemez. Adalet de mülk olmadan ortaya çıkamaz. Adalet bir keslik de olsa ortaya çıktı mı, sistemi (mülkü) dönüştürür, sistemi devindirmeden, geliştirmeden edemez. Buradaki ana deviniş eksen adaletin sağlanırlık noktası: emeklerin çok çok yaklaşık bir denklikle değiştirilebilir (takas edilir) olduğu olgusudur. Değilse insan emeğinin her gün yeniden ve yeniden üretilir olması üzerine oynanan sinsi oyunlar değildirler.Adalet, insansal, öznel-nesnel karışımlıdır. Adalet, paylaşımı keyfi dağıtabilir olmakla özneldir. Ama sistemin sürüp gitmesi için de, adaletin; bir en az olması gereken şartla, bir en çok sınır arasındaki, kendi optimal ortalama değerlerde seyretmesi de kaçınılmazdır. Adaletin sahipleneceği nesnel oluşmacı ve nesnel öznel gelişmeli olan, olmaz ise olmaz olan, değişken durumu budur.Adaleti, mülkün temeli saymayla, mülkü; adaletin temeli bilme arasında, çok farklı sonuçlar geliştirilecektir. Bu Dünya’yı öküzün sırtında bilmeyle, öküzü Dünya’nın sırtında bilmenin farkı gibidir. Bir kes bu tür farklı anlamalarla, çözümsel temel nedenler de farklılaşacaktır. Dünyanın ırganmasını veya eş deyişle Dünya’daki depremleri, Dünya’yı öküz sırtında bilmekle öküzün kıpramasından sayar, öküzü saygılarsınız. Bu kanaat size yeterli neden gelen bir inanma olacaktır. Eğer öküzü Dünya’nın sırtında bilirseniz, depremlerin asıl nesnel nedenlerini ve çözümlerini bilir ilişkiler olacaksınızdır. Daima bilginizden şüphe eder araştırmalar içinde girişeceksinizdir.Sonra bu tür zorunluluklar, bizim temel durumlar içinde keyfilikle seçme hakkımızı ifade eden bir durumlar da değildir. Gelişmeniz için huzurunuzu oluşturmanız için zorunlu olanı bilmeniz gerekir. Söz gelimi siz “adaleti mülkün temeli “ olarak bilirseniz; siz, her gelişmeyi ve değişmeyi, yani; mülkçü sağlanış ilişiklileşmelerini, olmayan ama var sandığınız ilkten oluşmuş bir adalete göre, düzenlemek istersiniz. Yinede farkında olmadan adaleti, mülkçü ilişkilerin en az şartı ile devinmeye sokar olduğunuz halde, bunun bilincinde olmadan bir işleniş sağlarsınız. Bunu da adaletin kehanetinden sanırsınız.
İşte zoraki nikâhlı bu adalet anlayışınız, ileride bu gelişmeyi destekler olmayacağından, gelişmeyi taşıyamaz. Adaletin, mülke temel olması demek, adaletin ilkten beri ve mülkten önce olduğu için mülke de zorunlu olarak temel olduğunu saltıklık sayarsınız. Böylesi değişmez, ilkten beri var olan adalet anlayışınız da, evrimin ileri yön devinmesini harekete geçiremez. Oysa mülkü, adaletin temeli yaptığınızda, mülkün yeni yeni sağlanış şeklilerini ve ilişkileşmelerini sürekli okuyup, yeni anlamalarla adalet duygunuzu ve demokratik sağlanış talepleşmelerinizi diri ve canlı tutacaksınızdır. Açıkçası mülk ilişkilerinin değişmesi ile adalet anlayışınızın ilişkileşmesi de değişecektir. Böylece yolun akışı sağlanır, toplumsal devinimlerin yol önü, açılır. Oysa ilkten beri var sanılan adalet bu dinamizmi bize veremez.Değilse elinizde sürekli yüz tane koyun olacağı var sanısı ile sürekli ve hep aynı ilişkileşme içinde olacağınızı var saymanın düşüncesi olan adalet, sizi süreç içinde açmazlara ve şaşkınlıklara sokacaktır. Koyunların o biçim değil de bu biçim el değiştirterek adaletiniz oluşturulmuş olmaz. Ama bir üretim aracı değişikliği, söz gelimi yapağı kırpma makinesi, bir süt sağma makinesi, bir yün işleme makinesi geliştirildiğinde toplumsal ilişkileriniz tamamen değişecektir.Adalet anlayışlarınız da değişecektir. İlişki değiştiriciler çoğaldıkça adalet (hukuk) sağlar olmanızda kapsamlı ve ayrıntılı bağıntı içinde olmak zorundadır. Yani adaletiniz (hukukunuz) üretim ilişkileri değişiklerini ve yeni üretimin yeni bir dağılımcı paylaşımını, yeni bir anlayışla ortaya koymayı düzenleşmek zorundadır. Ki adalet anlayışınız bu ilişkilerin sonucunda ortaya çıkacak anlamalar ya da anlayamamalar olacaktır.Söz gelimi bir üretim aracı olarak traktörün keşfi, hem ürünü artıracaktır, hem işsizlik yaratacaktır, hem yeni iş alanları (kaportacı- rot balansçı, boyacı, tornacı vs. gibi organizeyi) ortaya çıkaracaktır. Hem de üretimin dağılım şeklini değişecektir. İlkten beri, Dünya kurulalıdan beri var saydığınız Eski maraba- ağa ilişkisine göre olan adalet anlayışınız, bu yepyeni süreci ileri taşıyamayacağı açıktır. Yani yeni üretim (mülk sağlayış) ilişkisine göre, yeni adalet anlayışlarınızı oluşturmak zorundasınızdır.Örneğin, sormak gerekir; hangi ilkten beri olan adalet mülkün temelidir? Mülk olmadan adalet, nasıl var olmuştur ki? Olmayan bir mülk, olmayan bir adaletin üzerinde nasıl devinir olmuştur? Tarihsel süreçte oluşmalar ilişkileşmesinde eylem, ya da hareket, zihinsel çıkarımlardan öncedir. Zihnin kendiside bir deviniş olması hesabıyla sosyal ve toplumsal oluşumunuzdan öncedir. Ve zihinsel çıkarımlar hemen devinimlerin yanı başındadır. Ancak bu girişmelerden sonradır ki, mülk ve adalet neden sonuç; sonuç, neden girişmesinin, bir çember üzerindeki, başlangıç ve bitiş noktalarının aynı yer olması gibi algılanmıştır. Süreçte eytişimin zorunluluğu belirir. Oluşmalar zihni, zihinde oluşmaları geliştirir.Söz gelimi bir adalet anlayışı olarak mülkünüzden kırkta bir zekât vermeniz için; tarihi süreç içinde önce mülkün (gereksinmelerin) özel sağlanır olması ortaya çıkmalıdır. Sonra kiminin mülkü oluşurken kimi de mülksüzleşmelidir. Bu mülklü mülksüz girişmesi, çatışma ve yağmalara, talanlara, öldürmelere devinmelidir. Çapa, kazma, tırmık, saban gibi teknik dönüşümler sayesinde verim artması gereklidir. Artan verim nedeniyle, köle çalıştırılması ve köle emeği kullanım ilişkisi ortaya konulmalıdır. Yani köle emeği ile artık ürünün ortaya çıkması gerekir. Artık ürün, yani fazla ürün, kölenin tüketebileceğinden daha çok ürünü üretebilmesidir. Kölenin ürettiği bu fazla üretime, mülkü olanların el koyma ilişkisinin ortaya çıkması lazımdır. Sürecek
| 862 |
Eğer Benim İle Gitmek Dilersen
Eğer benim ilen gitmek dilersen
Eylen güzel yaz gelsin de gidelim
Bizim eller gırçıllıdır açılmaz
Yollar çamur gurusun da gidelim güzel gidelim
Yollar çamur gurusun da gidelim gardaş gidelimSökülsün dağların buzu sökülsün
Oğul versin düz ovaya dökülsün
Erzurum dağının gışı çekilsin
Mor goyunlar melesin de gidelim güzel gidelim
Mor goyunlar melesin de gidelim gardaş gidelimGarac'oğlan der ki buna ne fayda
Irağbet galmadı yoksulda bayda
Bu ay da olmazsa gelecek ayda
On bir ayın birisinde gidelim güzel gidelim
On bir ayın birisinde gidelim gardaş gidelim
| 89 |
Dost Eli
Sadece bir dost eli isterdim
Terkedilmiş bedenimin yanına
Zindanlarda sürünen ruhuma
Salkımları bile donmuş gönül bağıma Sadece bir dost eli isterdim
Gözünü budaktan sakınmamacasına
Koysun elini taşın altına
Meydan okuyalım yalnızlıklaraSadece bir dost eli ki
Döndürür beni kararan hayatıma
Kararsa da açar umutlar yarınlara
Yarınlar ki bilirim erişir aydınlık sabahlaraBir dost elini mi
Çok görür bu insanlar bana
Boğulur kalbim yaşlara
Görünmez ya bilmezler ne hazin bir manzara.Birini dost sanarsın da
Tek kelime yeter ayrılmaya
Unutulur yaşananlar bir anda
Donar kalpler bir daha açılmamacasına. EMİR Y.
| 88 |
Cehalet Okumakla Kalkmaz!
Cehalet Okumakla Kalkmaz! Altı yaşımda okumaya kırkımda da yazmaya başladım, çok değil on yıl oldu… İnsanları yeterince tanıdım, özellikle cahil ve bildim sananları izledim. Ezber ideoloji sahipleri ve ezber din takipçilerinden daha ahmağına da rastlamadım. Bunlar taraf oldukları şeyleri sadece savunurlar. Bilmedikleri şeyleri savunurlar. O kadar ahmaktırlar ki kendi duydukları şeylerin de dışına çıkılsın istemezler. Mesela ideolojilerinde kendi öğrendikleri köhne kalıplar kalıcı olmalı ki cehaleti saklı kalsın. Din konusunda ise öğrendikleri sıradan şeylerin haricine çıkılmamalı ki sırıtmasın cahilin hali! Bu yüzden yeniliklere karşıdırlar. Ve biliyormuş havasını hiç bırakmazlar. Bildikleri de nakli şeylerdir; falanca alim bunu dedi, falanca kitapta bu var, filanca eskiçağ filozofu bunu dedi; üzerine laf olmaz, onları geçemeyiz, söylenecekler söylendi gibi konularda takılı kaldıklarından asla ileri adım atamazlar! Huyları pistir ve kıskançlıklarından doğru da olsa pek çok konuda muhalefet ederler. Karşı olmaya programlıdırlar. Bu yüzden hiçbir işe yaramazlar! Son tahlilde; “Ağanın poku üzerine pok olmaz” diyenlerden topluma fayda gelmez! Siyasi olarak da bunlardan idareci olmaz. Zaten siyasi olarak gelemiyorlar sadece sloganlarla yakınmaları ve bağırmalarını işitiriz…Yeniliğe açık olmak gerek. Ahmet Bektaş
| 175 |
Varlıktan yoksullar
Büründüm bu gece yine
Buruk bir şarap tadı yalnızlığına
Sarhoş ettim kederimi
Yarınların özgürlük özlemiyleBilinmez bir acı ağrısı kursağımda
Ağlaşan ezgiler “barış” diye kulaklarımda
Kulaklarımda bana der “ Hele sor barış ne ki? ” diyeBarış
Sevda dizeleriymiş, dilden dile gezmişBarış
Özgür kalkabilmesiymiş, çam diplerinde ölesiye sızmışlarınBarış
Açları doyurduğu anmış, ocakta tüten tatsız kokuların Barış
Zorun seçilmesi gerekliliğiymiş, kuru böğürlere iki sıkmak yerine Kolay değil midir dedim içimdeki şeye?
Ulaşmaya çalışmaktansa güneşe
Koca bir güneş almak avuç içlerine
Ve dedi ki;
“Şimdi acıdım sana
Sen
Varlığın yoksul insanı…”Kızdım, bana bunu diyen içimdekine
“Ben, burda durmam artık giderim” dedim
“Nere gidersin? ” dedi
“Bana, bir yaprak birde kara çubuk verecek her yere” dedim
“Uğurlar olsun” dedi… 13/12/2014
| 117 |
Burası Sessiz Biraz
Burası sessiz biraz
Kedi miyavlamaları,
Köpek havlamaları
Kuş cıvıltıları
Yok burada
Burası sessiz biraz....Burası sessiz biraz
Aşk için çarpan yürekler
Yaprakların hışırtıları
Seni seviyorumlar
Yok burada..
Burası sessiz biraz..Burası sessiz biraz
Boyuna makine sesleri
Boyuna uçaklar....
Gürleyen arabalarEzanlar,ninniler
Yok burada...
Burası sessiz biraz...
| 46 |
Kırmızı kurdele tanıktı
/ ELLERİNİ TUTUM KADINIM, KIRMIZI KURDELENİN TANIKLIĞINDA, GÖNÜL NİKAHIMIZ OLSUN AŞK YOLUNDA /Sesinin tınısında, suskunluğumda fısıltı oldu geldi aşk,beni kuşatan ne güzel an’ dı masalımsı ışıklarla içime doldun kanatlı melek misali,bir ömür sürecek rüyalarımda cennete uzanıp damla damla büyüdü, ürkek çıplak avuçlarımda,avuçlarımı doldurdun geldin aşkla
Soluğunu duyuyorum gül kokularında, sıcak nefesin uyanıyor düşlerimde, yüreğimi kuşatıyor iç çekişlerim, soluğunu duyuyorum adımlarımda, soluğunu duyuyorum yağmur kokusunda, ağaçlardan yapraklara sen damlıyorsun damla damla başıma, bulutlar seni çizdiğinde soluğunu duyuyorum deniz kokusunda gözlerinin iklimlerinde büyümek için düşmüşüm işte yola// Ellerini tuttum kadınım, kırmızı kurdelenin tanıklığında, gönül nikahımız olsun aşk yolunda //Seni yaşıyorum kadınım, öylesine bensin ki, her soluğumda varlığın süzülüyor içlerime küçük küçük, ürkek ürkek, utanarak hücrelerim sana hapsoluyor,prangalı makkumun oluyorum aşkla
Öylesine bensin ki kelimelerim çaresiz, sözler eksik, sözler yaralı, sözler tutsak, kelimeler çaresiz anlatamıyor, anlatılmıyor, bu duygu dile gelmiyor, boşuna efsunlu cümleleri aramam, hiç bir bestekar yazamadı ki şarkılarını, hiçbir şair yazamadı ki şiirini, hiçbir yazar yazamadı ki romanını, hiçbir destan anlatamadı ki varlığını, bende anlatamadım ki seni, hiç sensiz çoğrafyada yaşamadım ki// Ellerini tuttum kadınım, kırmızı kurdelenin tanıklığında, gönül nikahımız olsun aşk yolunda //Sessiz bir geceydi bir ben vardın birde nefesin, öyle sevdim ki gecenin hoyratlığına bıraktım kendimi, göz kırpan bir yıldızda buldum ay ışığında soludum seni, öyle süzülüverdin ki içime iliklerime kadar çektim nefesimi, başımı kaldırıp gökyüzüne, güneşin doğduğu yere yazdım ismini
Gene zamansız yağmurlar yağıyor, güneş kayboldu karanlık hüküm sürüyor sensizliğimde, bir kağıt çıkardım cebimden yağmura inat ismini karaladım, kokladım kokladım sen kokmadın, kağıdı cebime koydum, cebim yüreğime yakın, yüreğim sana yakın, kağıt sen oldun, çıkardım cebimden kağıdı, sen koktun, süzüldün hücrelerime, öylesine bendesin ki, her şey sen oldu// Ellerini tuttum kadınım, kırmızı kurdelenin tanıklığında, gönül nikahımız olsun aşk yolunda //Her gece aşk kervanı geçer gönlümden avuçlarımda kokladığım kırmızı gül gibi, geleceğin zamanı kollarım kum saatinin üstündeki kum taneciği gibi, zamandan geçip an olabilmek için,geldiğinde sen olabilmek için
Gözümün iliştiği, gönlümün geçtiği, ikliminde bestelenmiş her notada, vuslatıma erişen özlem çoğrafyasında, yedi ilkim yedi baharda güneşin gözlerime vurduğu anlarda, sevgi dolu naif efsunlu gönül bahçenin kıyısında durup sen olabilmek için
Fırtına sonrası güneşli havada adı söylenen, gül yaprağında meltem olur nefesin, kelebek kanadına nakşedilmiş rengârenktir adın, yıldızların geçtiği çizgide koşuyorum aç kanatlarını sarılayım sen olabilmek için
Aşk olayım,aşk dolayım,sen olayım.// Ellerini tuttum kadınım, kırmızı kurdelenin tanıklığında, gönül nikahımız olsun aşk yolunda ////Yıldızların arasından parlayan senin gözlerin, bir yağmur taneciği gibi düşensin alnıma //
| 396 |
Özgür Kuş Gibi
özgür kuş gibiyim kanat çalarım
sevgiyle hallenip uçanlardanım
özgür kuş gibiyim, sevgiyle varım
sevgiyi sevgiyle ananlardanımÖzgür kuş gibiyim engin yerlerde
Özgür kuş gibiyim gel beni görde
Özgür kuş gibiyim ve özgür bir kuş
Sevgiyi şiirde yazıp okuyuşHissetmek, yazmaktır; hatta demektir...
sevgiye verilen koca emektir...
onu demektir...ve emeklemektir...
Sevgiyle büyürken, renkli ahenktir..
| 54 |
Tut
Deniz maviliği gözlerin boğdu
Uzat ellerini ellerimden tut
Dalgan savurarak kıyıya vurdu
Uzat ellerini bedenimden tut
***
Eriyen bir mumum Denizim sende
Bir hoş oluyorum yüzün gülende
Ömrüm tazelenir senin busende
Uzat dudağını dudağımdan tut
***
Nikabsız yüzünde gülücük gördüm
Sırma saçlarını elimle ördüm
Ellere bakamam onlara kördüm
Uzat gözlerini gözlerimden tut
***
İlahi varlıksın yüreğimde sen
Daima yüzüme bakıpta gülsen
Nasıl sevdiğimi ah bilebilsen
Uzat yüreğini yüreğimden tut
***
Zamanı kutsadım sevgin uğruna
Canım feda ettim senin yoluna
Sevdamı doladım nazik koluna
Uzat kollarını kollarımdan tut
***
Ruhiyi perişan eyledin Deniz
Unutmaz adını yazarken Deniz
Hislerim seninle birleşti Deniz
İdam sehpasında beni tut Deniz.
05.05.2015/OLTU
| 107 |
GÜNEŞ SAATİ
Bu nemli, bu bunaltıcı gecelerde, pencerenin
Önündeki dallardan bir kafes örerim kendime
Güneşli günlerde doğurmuş anam beni, neyleyim
Gökle denizin seviştiği yerlerde gün boyu
Bıkıp usanmadan bakmam için, evime mavinin
Bütün tonlarında perdeler astım sevdiğim
Gece, düşlerde sürdüreyim diye bu yolculuğu
Bir güneş saatiyim ben kendi halimce
Bir güne bakanım belki de, doğudan batıya dönerim
Alnı gökyüzüne dönük bir güneş çocuğu...
Bu karanlık, bu ıssız gecelerde
Yıldızları bir küpün içinde toplayasım gelir
Benim güneşim bir birikimdir belki de
Yıllarla, aylarla, günlerle açıklanabilir
Mutluluk; onun, onun gözünün içine bakmaktır sevdiğim
Onu bir simge kılmaktır, bir ad vermektir
Ben güneş dedim ona, sen su de, çiçek de
Aksın ömrün yeter ki doğayla birlikte...
| 113 |
Evlilik Teklifi
Var mısın benimle bir yolculuğa
Topuk çatlasa da gelecek misin
Olurya ilerde düşersem dara
Bir lokma bir hırka diyecek misin Var mısın bahçemde çiçek olmaya
Açarak meyveye dönecek misin
Dertlenip başlarsam ben ağlamaya
Elinle göz yaşım silecek misinVar mısın benimle ihtiyarlığa
Yıkılsa duvarım örecek misin
Uzanırsam bir gün kara toprağa
Ocağımda yanıp tütecek misin Var isen benimle bütün bunlara
Allah yazmış seni diyecek misin
Olurya kapansa kalbim kapkara
Aralayıp kalbime girecek misin Var mısın her şeye fani dünyada
Geliyorum seninle diyecek misin
Gün olur kalırsak aç ve açıkta
Ekmeğe tuz döküp yiyecek misin Var mısın gönlümün tacı olmaya
Evlenelim senle diyecek misin
Beraber erelim biz mutluluğa
Gelinlik tacını giyecek misin .....03.11.2013
| 113 |
Kendin Bilirsin
Bu sevda bu nazla nasıl çekilir
Veda edeceksen kendin bilirsin
Anlamış degilim niyetin nedir
Gitme kal diyemem kendin bilirsin
Veda et yaşanan tüm anılara
Uğurla kendini mechul yollara
Kalmasın hiç bir şey senden hatıra
Eger gideceksen kendin bilirsinBir daha adını anmam ben artık
Ardından karalar bağlamam bakıp
Sanmaki adına şarkılar yazıp
Gözyaşı dökerim kendin bilirsinKendine yakıştır sen bu yalanı
Kapattım diyorsan gönül kapını
Maziye gömüpte hatıraları
Eger gideceksen kendin bilir
| 72 |
Sabır Silahını Kullan
Pek çok sıkıntı ve dertlerin durağı insandır.
Gelse de sıkıntılar akın akın koca koca;
Sıkıntı ve dertlerin sonu mutlaka âsandır.
Dayan, sabır silahını kullan ey Mehmet Hoca!
| 30 |
Seninle Bulut Olmak
SENİNLE BULUT OLMAKSeninle güneşi doğurmak, ayı batırmak
Yer değiştiren bulutlar sinemasında
Hem seyirci, hem oyuncu olmak,
Bazen belirip, bazen enginlerde kaybolmak.Bazen beyaz, bazen gri, bazen siyah olmak,
Birbirine geçmiş narin buz kristallerinde doğmak.
Gökyüzünü öpen maviliklerde seni aramak,
Yağmur akşamlarında sana dokunmak.
Yokolup, yokolup, yeniden sana doğmak.Mine AKIN
| 51 |
Dünün Umut Atları
Hangi yanıma baksam, sarmış dert bulutları
Kader karşıma dikmiş aşılmaz hudutları
Ruhum hayata yenik, tüketmiş umutları
Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Nice tozlu yollarda beraberce yürüdük
Cenneti seçenlerce Cehenneme sürüldük
Kimisine hoş geldi şol Cennetin tatları
Tökezlediler bir bir dünün umut atları.
Mangalda kül mü kaldı üflemekten ateşi
Işığı arayanlar söndürdüler güneşi
Her birinin döküldü ortaya fiatları
Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Ne oyunlar oynandı sahnede besmeleyle
Nice yanlışı düze çıkartmak emeliyle.
Artık bağlamaz bizi çürüyen halatları,
Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Milletim yine kandı, kendinden vaatlere
Garip bakıyor şimdi kopyalı suretlere.
Kiminin yol alırken gemileri, yatları
Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Hayatımız zorlaştı iri iri laflarla
Koca çark dönmez oldu sık yapılan gaflarla
Kartal tüy döktü bugün, kırıldı kanatları
Tökezlediler bir bir dünün umut atları.Hırsızlıklar arttıysa; işsizlikten, açlıktan
Çocuklarımız mahrum yıllar yılı harçlıktan
Geriye ölüm kaldı, duyan yok feryatları
Tökezlediler bir bir dünün umut atları.
| 149 |
Aşk Tablosu (Tuval'den)
Puslu bir İstanbul öğleden sonrası,
Beyhude satın alınmış güneşi uzakların,
Bir Madonna şarkısı;
Arenada bir matador, bir boğa ve kan kırmızısı
Dudakların...Boğaz'ın lâcivert denizinde turuncu bir mavna,
Kenarda rızklarını paylaşan kediyle köpek,
Bir yaprak ucunda can çekişen yağmur damlası,
Derinden bir keman konçertosu rüzgârda,
Akşamın alkôl kokan nefesi,
Martı çığlıkları, şaha kalkmış bir at
Ve doymuş bir kadın sesi... (1997)
| 63 |
K İ L O L U ç o k
Aşırı yağ,etler vücudu sarmış,
O bez hastalığı küçükken varmış,
Göbeği,gövdeyi taşımak zormuş,
Fazla kilolardan herkes bıkıyor.Gücü artırıyor yemekte salça,
Bir sağa,bir sola çıkıyor kalça,
Sofra da yemeği yiyoruz bolca,
Fazla kilolardan herkes bıkıyor.Kadın da,erkek de aynıdır sorun,
Başa gelebilir yapılmaz yorum,
Bacak çekemezse kötüdür durum,
Fazla kilolardan herkes bıkıyor.Sigara,içki de çözüm arama,
Havaya uçmasın yazık parana,
Şişman da güzellik biraz var ama,
Fazla kilolardan herkes bıkıyor.Zeki de tartıldı yüzü aşıyor,
Yüzelli, üçyüzü gören şaşıyor,
Spor yapamayan ağır koşuyor,
Fazla kilolardan herkes bıkıyor.30-9-2011
| 91 |
Senin için
ey bu vücut şehrimi bin kahr ile viran eden
malayani olmayıp beni heran mutlu eden
istikbalden ümitsiz bir aşk ile içimi
narı cehennem edip bahçemi gülzar eden
eninde ve sonunda bu varlığı yok edenözleminle heran beni bir derde mahkum ede
zamana ve mekana uymayıp bizar eden
bu fanide sen gibi dost yok yar yok
ey bu fanide beni sineme mahkum eden
yanlızlığımı daim içimde bi huş edeniniyor gökten nur çıkıyor yerden sitem
ne acayip döngüdür bilmem nerede sitem
eyvah edip dönerim ben senin derdin ile
lal edip dilimi gönlümü bi hoş eden
| 94 |
Yalnızlık İçindeyim
Çaresizlik içinde yürüyorum
Gözlerim kapalı
Sankim bir suç işlemişimde
Yalnızlık içindeyim
Duvarlar bana hapis olmuş
Üstüme dogru geliyorlar
Karanlık olan odanın içinde
Yalnızlık içindeyim
Sessiz,sakin olan sokaklar
Etrafı sisle kaplayan duman
Beni boğuyorlarmış gibi Yalnızlık içindeyim
| 38 |
Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,
Gencecik fidanlar yetiştirdik,Vatan için bizler,
fidanları yok etti PKK’lı dediğimiz kahpe itler,
Vatan için şehit düştü kınalı kuzulu yiğitler,
Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,Türk birliğine diş bilemiş palikarya düşman,
Eşkıya kurşun sıkıyor hedef gözetmeden,
Bu topraklar için tarihte verdik binlerce şehit,
Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,Düşmanlarımız kahpeydi merdini bulamadık,
Arkadan hep vurulduk mertçe vuruşamadık,
zorluklar içinde tarihte altın sayfalar yazdık,
Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,Sinsi emelleri yine batının hortladı,bugün
Sevri önümüze dayattılar yine tutmadı,
Halaçoğlu gerçekleri söyledi yer yerinden oynadı,
Anadolu Vatan dediğimiz toprağımız için,Halil ÇOLAK
Ankara, 27.08.2007
| 93 |
Başkanlık Sistemi
Bende ülkemizde
Başkanlık sisteminden
Yanayım
Ama
Mustafa Kemal Atatürk
Gibi
Ülkesine ve halkına
Sahip çıkan
Yaptığı reformlarla
Dünyanın saygı duyacağı
İçimizden
Sözde değil özde birisi
Aday olursa
| 29 |
Uzaylı Yaratıklar da Su Aygırlarımızdan Yanalar 5
Akil, olmak zorunda Dünyalı karşısında,
Su aygırlarımız da Dünyalının safında… Aracılık yapılır çok uzaylı ileri,
Su aygırları akil, dinler evrenlileri… Üst kâinata kadar evrenler çok geniştir,
Uzaylı barındıran bilmediğimiz iştir… Kardeşlik istenilir, uzaylı dahi olsa,
Bizden ilerilere hep akil davranılsa… Kâinattan izlenir, diğer uzaylılarca,
Akil olmak esastır su aygırlarımızca… (2009)
| 57 |
Kalp
Kaderim ellerinde, soğukluğunla yıpratma lütfen onu. O masum, o günahsız. Günahkar olan kalbim, seni Tanrı’dan bile çok sevdi. Yapmamalıydı biliyordu. Susmalıydı, sessizlik her zaman saklardı en günahkarları bile. Ama dinlemedi. O kadar çoktu ki sevgisi, saklamak istemedi herkesten. Saklamak istemedi senden. Tanrı’nın bildiğini insanlardan saklamak istemedi. Bu yüzden haykırdı her fırsatta sevgisini, bu yüzden atışında fısıldadı ismini. Ve yine bu yüzden kaybetti. Sevdiğini söylerse kaçardı, biliyordu. Ama dayanamadı, içinde tutamadı, tutamayacak kadar ufaktı henüz. O sevgiyi taşıyamıyordu. Ağır geliyordu ve zamanla yavaşlıyordu atışları. Her çırpınışında biraz daha ağır geliyor, her çırpınışında biraz daha zorlanıyordu. Durmak istemiyordu, bu yüzden durmaksızın devam etti sevgilisini sevgisinden haberdar etmeye. Paylaştıkça çoğalıyor, çoğaldıkça daha tatlı geliyordu bu yeni heyecan. Ve bir gün tam sevgisini haykıracakken bir şey oldu. Ansızın durdu. Her zamankinden ağır gelmişti bu kez bu heyecan. Ne kaldıracak gücü vardı, ne de bir kez daha haykırıp sevgisini anlatacak cesareti. Önce birkaç defa tekledi kalp. Sevdiğine kavuşamadan durmak istemiyordu ama elinden bir şey gelmiyordu. Elinden gelen her şeyi çoktan yapmıştı. Ve şimdi Tanrı elinden gelen son şeyi de alıyordu ondan, sevgisi için mücadele etmek. Artık ne yaşayabilecek ne de sevgisi için mücadele edebilecekti. Sondu bu onun için. O ölüyordu, sevgilisi bilmiyordu. Kalp endişelendi, ölüyorum demek istedi sevgilisine. Ölüyorum, lütfen yanımda ol. Ama sevgilisi yoktu, ne oluyor bilmiyordu. Hoş bilse ne olacaktı. Gelip kucaklayacak mıydı kalbi daha önce hiç yapmadığı gibi? Yoksa arkasını dönüp gidecek miydi her zaman olduğu gibi? Son defa tekledi kalp. Son defa küçük bir haykırış duyuldu. Gülümsüyordu. Huzura kavuşmuştu. Hayal bile edemeyeceği kadar huzurluydu ilk defa. Sevgilisi gözlerinin önüne geldi, ve ardından kayboldu. Artık atmıyordu.
| 265 |
Üç Mayıs Türklük Bayramı
Doğdu karanlıklardan, güneş Türk’ün renginde
Püskürüyor tüm lavlar, yıldız senin üç mayıs
Köpüklü gelecekler, deniz Türk’ün denginde
Geçmişten gelen bir gün, unutulmaz üç mayısAmansız sessizlikler, astarı daha güzel
Umutları ter yüzse, gönülleri pek özel
Kalabalık zihinler, geçmiş elbette ezel
Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayısOnunla kavuşmuştuk, sevginin ilk renginde
Güneş dediğin aşkta, kıvılcımlar sevginde
Sadece anlaşması, oyun oynar çenginde
Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayısResim gibidir hayat, ne yazıp ne çizersen
Ölümsüz nedenlerle, gönüllere dizersen
Yıldız onun iç yüzü, yer altında ezersen
Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayısSeferler açılacak, yer ayırsana bana
Dünya sanal bir alem, emaneti zamana
Yüzüne gülecekse, geri kalmış bahane
Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayısBahattin’in dilinde, mahkum olmuş bu tarih
Cümle alem duyacak, Türklük için bu tarih
Sevda boyun uğruna, doğmuş olduğun tarih
Hayaller ülkesinde, unutulmaz üç mayıs
Bahattin Tonbul
3.5.2015
| 135 |
Oğuzun Akıl Hocası Uluğ Türk
Kağanlara yol gösteren Alp Bilge,
Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.
Türk yurtlarının üstündeki gölge,
Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.İşleri ters gittiği zaman her an,
Onun yanına giderdi Oğuz Han.
Yiğitlerin ziyaret ettiği can,
Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.Bayındır Han ona otağ verirdi,
Başı sıkışan yanına varırdı.
Ak Kocaların yanında yürürdü,
Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.Hakka gönül verenlerin sesiydi,
Seven bütün gönüllerin süsüydü.
Oğuzda bilgelerin bilgesiydi,
Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.Yusuf her zaman divana giderdi,
Türk sonsuza kadar yaşasın derdi.
Türk Hakanlarına dua ederdi,
Oğuz'un akıl hocası Uluğ Türk.
| 93 |
Açma Zülüflerin Yellere Karşı
Açma zülüflerin yellere karşı
Senin zülfün benim telim değil mi
Bülbül feryat eder güllere karşı
O yar benim gülüm gülüm değil miSallama saçların sende bulunsun
Azrail misali canım alırsın
Etme bu cefayı kanlım olursun
Bu kul senin kulun kulun değil mi
| 45 |
Utanık Balık
belirsizliğin arasından geçen hiç üstünde bir aralık bulmuş hiçin arkasındakiler
küçükçe kızılcıklar şimdi sisin hızına ilerleyen bugün her şey mavi ya da farklı
bir sesi herkesin dört tarafı kapalı kafes ama içi duru bir göl gibi sakin bolluk neşe duvarların
ardı vahşi hali şimdi duvarlarda bir aralık içeride gürültüler bir yay gibi boşluğa sürünüyor bu beton kokusu duvar ardı utanık
biri olduğu yerde sayıklar yeşil bir şey lazım.
| 70 |
Kainatta Hükmün Kalırmı
Zırnık koklatmam diyen,yalan dünya
Ezrail elinden zakkumu sundun.
Ele miski amberi sunan dünya
Bize zehir zemberek hayat sundun.Birşey yaptığını sanarsın dünya
Hılkat femanını bizlere sundun
Senin hiç hükmün yokki hayın dünya
Kerameti kendinden boşa sandın.Hükmü ilahidir çekdiğim dünya
Kaderi ilahiyi hükmün sandın
Senin adından belli yalan dünya
Bizi kandırdın ama sende kandın.Böyle gelmiş böle gider bu dünya
Türlü hile yalanı bize sundun
Halil ibrahim sofrasısın dünya
Kimisine bal,bize zehir sundun.Gün geçer ay geçer yıl geçer dünya
Ettiğin yanına kalırmı sandın
Herşey yerle yeksan toz olur dünya
Kainatta hükmün kalırmı sandın.Hülvani Baştuğ.
| 94 |
İki Bin On birin Erzurum Kışı
İKİ BİN ONBİRİN ERZURUM KIŞIİki bin on birin Erzurum kışı,
Barışa açılan meydan olacak.
Süslenmiş şehirin içiyle dışı,
Gelene gidene seyran olacak.Palandöken dağı kayak meydanı,
Kış oyunu için sesler cihanı,
Sarmaş dolaş olmuş her bir insanı,
Bu dostluk dünyaya destan olacak.Herkes birbirini sevip sayıyor,
Her yandan sporcu kayak kayıyor,
Dadaşlar diyarı sevgi yayıyor,
Erzurum’a gelen hayran olacak.Kar üstünde vardır dostluk yarışı,
Örnek olsun karda spor barışı,
Ne güzeldir dostun dosta varışı,
Sevgimiz cihana ferman olacak.Lale sümbül açmış yeşil bağları,
Kışın güzel olur karlı dağları,
Erzurum’un şanı aşmış çağları,
Dilden dile destan devran olacak.İki bin on birin kış oyunları,
Kucaklar karlarda bütün canları,
Buluştu gençlerin en civanları,
Yiğitlere her yer harman olacak.Nurullah ÖZKILIÇ
ERZURUM (27.05.2010)
| 120 |
Üzülme Aşkımız Tez Bitti Diye
Üzülme aşkımız tez bitti diye
Kısmetten ötesi yok bliliyorsun
Kadere,talihe hiç sitem etme
Severken ayrılan çok biliyorsun...Ağlamam demiştin,bak ağlıyorsun
Verdiğin kararı yok sayıyorsun
Böylesi hayırsa önüme geçme
Ben çok mu mutluyum,sen biliyorsun...Kadere,talihe hiç sitem etme
Severken ayrılan çok biliyorsun...
| 44 |