poes
stringlengths
103
153k
poe_length
int64
21
20.9k
Aygiz İçin Yirmi Üç Lirik Beşinci Lirik Kaldırım taşı. Kırık kaldırım taşının gri rengi… Gri renkte kulağımdan süzüldü bir damla tuz elbisesini giyindi yanı başımda toprağa uzanan okyanus
28
Sevgi nerede Saygı nerede SEVGİ NERE DE ****************** Sevgi nerde saygı nerde Ey vah odamı gitti gurbete Beni saldı dertten derde Sevgi nerde saygı nerde **************************** Vurdu beni yerden yere Köyden uzak bunca çile Böyle kader batsın yere Sevgi nerde saygı nerde **************************** Bakın unutuldu adet töre Sevgi saygı gitti güle güle Uğurladık göz göre göre Sevgi nerde saygı nerde ***************************** Şimdi moda o argo kelime Kullanılıyor hep şifa yerine Hem ölüye hem de diriye Sevgi nerde saygı nerde ***************************** Candan olarak ver sevgini Unutma derim sen kendini Yedim canlar kendi kedimi,, Saygı nerde sevgi nerde ****************************** Soylu dostlar son sözü böyle Doğru olan söze kim ne diye Boyun eğdik her an bile bile Sevgi nerde saygı nerde ******************************** Halk Şairi Cuma Soylu 23.07.2013
124
Millî Eğitim Vakfı Şiiri 3 Gel sen vakfa yardım et! Yoksullar eğitilsin, Gelirini bağışla, Sevabını Rab versin…Vakıf ki sayesinde, Tesisler açılmakta, Her ne eksik var ise, Alınıp konulmakta…Eğitim geliştirsin, Eksiksiz bir şekilde, Vatan millet sevgimiz, Bütünleşsin kalplerde…(2012)
37
Selam sana saygı sana polisim Selam sana saygı sana polisimNamlunun ucunda yaşamdır hayatı Yüreği ni korkusuzca siper eder polisim Kutlu bir görevde yaşama savaşı Selam sana saygı sana polisimÇelik gibi yürek onda bulunur Hırsızlara aman vermez durdurur Doğusundan batısına yüreği kalkan olur Selam sana saygı sana polisimElleri titremez vatan bölene Yüreği sevdadır vatanını sevene Hainler korkar kükreyen yüreğe Selam sana saygı sana polisimEcel libasını hergün giysede Yüzünde tebbesüm eksik olmaz polisin Kutlu bir görv dir yaptığın işin Selam sana saygı sana polisim
82
Hayallerimin prensesi Yıldız avlamaya basladım, Gecelerde, Kayan yıldızlarda, Dilek tutabilmek için,Gözlerimi ayıramıyorum, Senin fotoğrafından, Ve kaymasını beklediğim, Dilek yıldızından,Henüz yolun başındayım, Ama olsun gece uzun, Muhakkak bir yıldız kayacak, Gönlüme bir umut konacak,Umutlarla ayakta tuttuğum, Hayallerimin prensesi, Bir yıldız kadar uzak, Bir dilek kadar yakınımdasın....
45
Susuyorsun Gözlerin, gözlerime değince Gülümsüyorsun. Kaç voltluk bir düşünce akımı Geçiveriyor beyninden, Negatif mi, yoksa pozitif mi duyguların Sen de bilmiyorsun. Biraz acı Biraz sitem okunuyor gözlerinden. Bir şeylerden korkuyorsun. Biliyorum, Gizli gizli ağlıyorsun. Oysa konuşman lazım Konuşmalısın Fakat sen hep susuyorsun...M.Süreyya Sezgin İstanbul,04.06.2003
44
Umut gri Gece gri Hüzün gri Rüzgar kuşkulu alaca karanlıktan Yaklaş ve dinle titreyen sesini Duydun mu? Umut! Evet umut ve huzursuzlukYeryüzü Dinle karaağaç Martılar susun! Sizde kulak verin biraz Umut karanlıkta mı acaba Bak bir ıslık daha kaçırdı korkuyuSisin boşluğunda hiçlik Onu görmüş olmalısınız Gördünüz mü rüzgarı? Ayak seslerini duydum Geçti Çabukça uzaklaştı buradan Titreyerek uyandım uykudan Güneşi asıyordu Karanlık Günaydını katlediyordu acımasız gözlerYok umut beni kandırmadı hiç Yas tuttuğum zamanlar oldu sadece Küfredecek övülecek bir şey yok
79
Nebevi Ahlak Temiz Toplum hicret sonrası Medine bir mescid inşa edilmeli önce müslümanlar kardeşti günde beş kez bir araya gelmeli herkes gibi peygamber de çalıştı sırtında,omzunda kerpiç taşıdı Mescid-i Nebevi şehrin mana güneşi öğretmeni peygamber ilim merkezi farklı inanç,çok kültürlü Medine peygamber başkanlığında devlet oldu vatandaşlık bilinciyle Evs ve Hazreç iki hasım kabileydi İslam onları birleştirdi “safları sık tutun,şeytan aranıza girmesin “ sözleri ne güzeldi peygamberin her gün namaz sonrası sohbetti her gün Müslüman dinini öğrendi “ne siyahın beyaza,ne beyazın siyaha yoktu üstünlüğü “takvadan” başka medine duymadı böylesini omuz omuza,diz dize gelindi “..ya Bilal! ! çık ezan oku..” dedi islam’ın müezzini oldu,habeşli siyahi mü’min olan,kimseyi incitmedi kendisine istediğini,kardeşi için de istedi Medine toplumsal barışını sağladı insan özgürlüklerle tanıştı ahlakı ne güzel insandı peygamber oturuyorlar hep birlikte sahabeler çöl derinliklerinde gelen bir bedevi tanımaya çalışıyor peygamberi birbirinin aynı insanlar içinde kim ki! ! “aranızda peygamber olan hanginiz”dedi ayakta su dağıtan var ya! ! işte aradığın bedevi hayrette,aklı darmadağın geldiğim yerde krallar taht üstündedir onlar yerde oturmaz halktan yücedir peygamber tebessüm etti bedeviye: “halkına hizmet eden,halkın efendisidir” insanların en hayırlısı,insanlara faydalı olandır” peygamber’in söz ve davranışları her yerde evrensel güzellikler ekiyordu kalplere “..zorlaştırmayınız kolaylaştırınız nefret ettirmeyin sevdirin…” ey insanlar…! ! her gün beş defa yıkandı müslümanlar bilal’in sesinden,her şeyi söylüyordu ezanlar..Mustafa KAYA 02.05.2015/çengelköy
211
Sözün Özü 65 Her yanan ışığı, bir avuç sanma. Bir avuç sandığın aydınlık, belki senin kurtuluşundur. Yıldızlar da nokta kadar gözükür ama, tek bir yıldız; üzerinde yaşadığın dünyâdan kat kat büyüktür...
31
Kördüğüm Hiçbir veda gürültüsüz olmaz .. Ya kanadın kırılır... Ya yüreğindeki acı bağırır... Çığlığındır gecenin sen'li vakitlerinde Sessiz olan nedir bilirmisin? Veda edememektir.... Düğüm düğümsündür Çünkü... Ah be adam !! Hiç uğraşma bana kördüğümsün...
34
Ortak hece şiir Ayrılık tan dörtlükler Bir zehirli hançer gibi bağrımı, İnceden inceye, yardı ayrılık. Bildiğini işler,duymaz çağrımı; Yine muradına erdi ayrılık. ...................................Mustafa USTA Dertleri yükledim garib başıma, Zehirleri ektim kendi aşıma; Adımı yazdırdı mezar taşıma, Münker,Nekir oldu sordu ayrılık. ....................................Mustafa USTAViran etti zalim, gönül bağımı, Acımadan yedi, gençlik çağımı; Solumu bitirdi, şimdi sağımı Yağlı bir kurşunla vurdu ayrılık. ...................................Mustafa USTA Köşe bucak kaçtım bulmasın diye; Yakama yapıştı bilmem ki niye; Peşimde dolaştı şehirden köye, Ben kaçtım izimi sürdü ayrılık ....................................Mustafa USTAMustafa Usta'nın aklı ermedi, Ölçtü biçti hiçbir sebeb görmedi; Kördüğümü attı,ilmek vermedi, Çözemeyeceğim sırdı ayrılık. ..............................Mustafa Usta
98
An Gelir Ürperir duyguların içinden destan gelir Canlanır gözlerinde hamasetli an gelirDuyulur mehter sesi Mohaç'ta meydan gelir Tarihe şan vererek muhteşem sultan gelirDemirden dağ delerek üç tuğlu hakan gelir Avrupayı titreten Sultan Süleyman gelirKarınca incitmeyen yumuşak vicdan gelir O saadet çağından bir kesit bir an gelirTevhidin ışığıyla gerçek müslüman gelir Kurtuluş reçetesi klavuz Kuran gelirİçin dışına sığmaz seyahat seyran gelir Eserken badı saba istenen devran gelirSevda iklimlerine şiirce hayran gelir Seninde mevsiminde çiçeklenen an gelir 10.05.2017
76
Duru ırmak Nicedir şiir yazmıyorum. Ne aşk ne meşk ne manzara… Şiir bana küsmüş ben kendime...Pabucumun altındaki delik su alıyor. Bir karanfil büyütüyorum koynumda Teftişte çizgili gömleğimin düğmelerindeyim… Bilenler tanır beni kaybolurum bazen kendi boşluğumda.. Gel de gülme...Şiir, yüreğimin duru ırmağıdır. akar durur damarlarımda. Yazsam da yazmasam da.
48
Tahama Mektup 1 12 - 10 - 2017 ,Telofonun geldi çok mutlu oldum.Ne güzel hayalerin vardı kurban olduğum.Dede sana bir şey göstereceğim dedin bak kocaman uçak görüyormusun,o kadar gerçekçi kouşuyordunki o kadar heycanlı nenele senin İstanbula Havalanına geldiğini düşündük.Dede diyordun bulutların üstündeyiz.Bulutlara uçakçarpmazmı ded diyordun.Bulutlar çarpışırsala savaşırlarmı dede diordun.Birde ya uçak düşerse diiye sordun .Düşmez korkma oğlu dedim.Bulutlarda döüşmez Bulutlar çarpışınca Şimçek çakar yağmur yağar dedim.Dede hadi gel hemen uçag bin diyordun.Dünyaişi insan hali bağzı işleri yapmazsan olmuyordu.Tamam oğlum en kısa zamanda gelecem dedim.Ah Taha canım oğlum Bizim bedenlerimiz ayrılıyor,ama yüreğimiz ayrılmıyor.Senin şu hayalerin varya büyüklerin bile kuramıyacağı hayelerin ve sendeki samimyet Çok insana örnek olacak samimiyet.Sevgi İşte bu Sevgi dağları deliyor,sevgi Bulutları parçalıyor Sevgi uzağı yakın ediyor.Ölmesem bu ayrılığa bir çare bulamalıyım oğlum.Seni çok seviyorum can TAHAM.
128
Kır Çiçekleri Kır çiçekleri vardır. Kışın ardından bahara koşan Kimi zaman sarı Kimi zaman mor Kucaklarında kar Soğuğa inat sevgi taşırlar.Gözler vardır. Karanlıkları aydınlatan Zeytin rengi Kapkara İçlerinde yaşlar Vefasızlığa inat sevgi taşırlar.Eller vardır Huzur taşar sıcaklığından Küçücük Kadifemsi Kokusunda leylaklar Yokluğuna inat sevgi taşırlar.Dudaklar vardır Yaşam doğar tadından Kor kızıl Çatlamış Tebessümünde dünyalar Özlemlere inat sevgi taşırlarKalpler vardır Kaçıp kurtulmuş acılardan Kıpır kıpır Deli Her atışında umutlar Cesaretle, inatla sevgi taşırlar.
72
Kadın ve Bahar kadın, bahar olunca yeşermeye yüz tutunca doğa çağrı yapar dokunuşlara zaman aşk kokar bahar olunca, kadın yağmurda ıslanınca teninin kıvrımlarınca iklim aşk kokar kadın ve bahar bir olunca ne güzeldir mevsim, aşk kokar
36
Köle Ve Özgürlük 6 6- (Bk. Millet Ve Ulus Ek 5) Atatürk, yurdun kurtulması için halka hiç vaatte bulunmamıştı. Devrimler içinde vaatte bulunmamıştı. Yani, halka yalan söylememişti. Kelimenin tam anlamıyla, konumu gereği durumdan vazife çıkarışla, sevgili Gazi yolun yürünmesi ile kazanılan muktedirliklerden ötürü, aksayan bozuklukların halli için olan düşüncesi ve fikriyle, realite olmuştu.Sevgili Gazi, yurdun kurtarılması gibi bir girişmeye, fevri yen ve arkadaş grubu ile kalkışmasından ötürü duyulan heyecanla, belki halk; Namık Kemalin: Düşman dayamış hançerini yurdun bağrına. Yok, mu kurtaracak, bahtı kara maderini diyen söylemine izafeten, Sevgili Kemal ve arkadaşlarının hareketini anlamaya hazır, kendisine vaat olunacak bir hissiyatlarına da tercüman oluştu. 6-Bu saptama çok çok önemlidir. Bunun içindir ki, halkın sağgörü eğilimi bu bağlamda Gazi hareketini duyunca, halk belli bir potansiyel güç ve belli sayıda bu çekim etrafına gelmeye birikmeye başladığı an, kurtuluşun felsefesi devrimi; çevrime girmişti. Düşman dayasın hançerini vatanın bağrına. Bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini denecekti, meclis kürsüsünde.Değilse ne başlangıçta Atatürk halka vaat etti; ne de halk bu oluşumun ışığını Atatürke göstermişti. Gazi geleneği biliyordu. Sanki vaat etmişte alınan yetkiye göre işe başlamışçasına, durumdan vazife ile hem oluşma için gereken tüm adımlarını attı, hem de durumu açıklayan, kendi oluşum eksenine halkı çeken açıklamalar yaptı.Bu açıklamada halkın duymak istediği vaatlere yakın anıştı açıklamalar yapıyordu. -Evet, Saltanat ve hilafet makamı serbest değildir, diyordu Gazi. Ama halk bunu; Bu yüzden hilafet ve saltanat sizden yana irade kullanamıyordu gibi açıklamaları halk; kendi anlamak istediği dile çeviriyordu. Halk bunu Sevgili Gazinin Ulul emri düşman tasallutundan kurtarıp, irade kullanım serbestliğini tekrar hilafet ve saltanat yönetimine kazandıracağı şeklinde değerlendiriyordular. Yani çoğunlukla halk Gazi hareketini, halifeliğin (hilafetin) ve saltanatın kurtarılması ekseninde anlıyordular.Saltanat ve hilafetin serbest olmadığı çok doğru idi. Ama bu sözden onların kurtarılacağı gibi bir anlamı ya da onlardan kurtulur olunacağı gibi bir yaklaşımdan birini teslim etmeniz, olası değildir. Bütün anlamlara havi bir dâhiyane koparılmış bir cümledir. Ama müritler bu cümleyi hilafet ve saltanatın kurtarılıp tekrar ihya ve selamet edileceğini de Atatürk lehine uçurmuş olabilirlerdi! Ne var ki Gazinin böyle bir vaadi yoktur. Çünkü gazinin çevresi de Sevgili Atatürkün bu cümlesini halk gibi anlıyordu! Halkın ve mahiyetinin; “padişahımız, efendimiz ve cennet mekân hilafet makamımız, bizler için yanar tutuşur. Ama düşman muhasarası nedeniyle eli kolu bağlı olaraktan, içleri bizim için kan ağlar ve yanar durumdadırlar. Bu nedenle; [hilafet ve saltanat makamı serbest değildi], makamı kurtarmak gerekirdi... Cümlesindeki hilafet ve saltanat makamı serbest değildi yargısındaki sözün önünü ve arkasını hiç telaffuz etmeden, Atatürk, tekrar ediyordu. İşte zekâ ve deha buradaydı. Analiz edemeyen düşünce, bunda ne anlarsa anlasındı. Atatürk saltanat ve hilafet vaat etmiyordu. Sadece saltanat ve hilafetin yanında ve karşısında olmadığını da belirtmediği bir cümleyi tekrarlıyordu. Evet diyordu; hilafet ve saltanat makamı serbest değildi “diyordu.Hatta bu cümleyi son görüşmesinde Vahdettine de belirtmiş olabileceği, Gazi, kendisinin atacağı adıma destek için adımını onatmaya çok yakın olacak bir mütalaadır. “ Evet, makamı aliyeniz serbest irade beyanınız istilacılarca halka yansıtılamıyor” demiş olabilecekti. Bu bir fiili durumun tespitidir. Değilse bu bağlamda; “sizi serbest kılıp, serbest iradenizi halka irat edeceksiniz” dememişti. Bu cümlede, Vahdettinin içine düştüğü durumdan rahatlamasına bir nefes olacak anlamı, kendisine ve kendi çaresizliğine yakın bulması; olasılıkla kuvvetlidir. Öyle ya seni mazi yapacağım diyen biri, bu durumda gelip karşısında bu cümleyi konuşmazdı! Sevgili Atatürk, bu cümleyle; mahiyetince de olumlanıyordu. Böylece sanki de bir vaat yetkilenmesi meşruiyet ligi ilen hem çekirdeğini oluşturuyor, hem mücadeleyi nasıl yapacağına değin ana hatları açıklayarak vaat gibi anlamanın çekiciliğinde, halkın desteğini alıyordu.Tabi girişme olan her yerde karmaşa, keşmekeş ve bunların düzenlemesi kaçınılmazdır. Halk bu katılımla kurtuluşun felsefesi içinde padişahın düşman esaretinden kurtarılarak serbest kılınacağını sanıyordu. Mustafa Kemalde bu aşamada değil halka; kadrosuna bile buna karşı olduğunu vaat etme gerçekleşmesi hiç yoktu. Çünkü vaziyete girmiş olan çevrim, daha şimdiden dağılabilirdi.Sevgili Atatürk vaat etmeyerek (yalan söylemeyerek) , o günün konjonktür koşullarına göre vaat edilmesi gereken acı reçeteyi, tepeye düşecek yıldırıma paratoner olaraktan, yıldırımın yapacağı sağlayışı halkın beklentisi olmadan, toplum bekasının varlığı ve devamı için, yaptığı asil bir feda oluştur. Bu yönü ile Sevgili gazi diğer vaatçilerden ayrılır. Ama sonra belki sevgili Gazi de vaat etmiştir kim bilir...Siz ceza evinde çıkınca, ceza evinden ve tutukluluktan kurtulursunuz. Siz, iz azdırarak, peşinizdeki takipçiden ya da köpekten kurtulursunuz. Yine siz kaçarak ıslanmayıp yağmura tutulmaktan kurtulursunuz. Size fırlatılan taştan sakınarak, taşa maruz kalmaktan kurtulursunuz. Yine siz köle olarak kölelikten, esir olarak esaretten kurtulursunuz. Sürecek
702
Kurban Bayramı Yıl iki bin iki mevsim kış Şubatın yirmi ikisi Sevdiklerim yine uzakta İşte öyle sıkıcı bir bayram sabahı Gidilecek yakın akrabam yok Hatta yapılacak gerekli iş Yakınlarım yanımda olsa Benim için her gün bayram olurdu Deliye her gün bayram derler ya Ben de sevinçten deliye dönerdim Şimdi kulağım telefonda Seslerde teselli buluyorum Yalnız geçirdiğim bu kaçıncı bayram Saymadım sayamadım bilmiyorum Seneler harcadı beni huzurum yok Hiç bir şeye sevinemiyorum22.02. 2002Vehbiye Yersel
73
Hani Yağmur Yağardı Da... Hani yağmur yağardı da, Ederdim ya bir dua derinden, İçinde sen olmayan günahlarım için Allah’a Hani yağmur yağardı da Gözlerimle beraber, Akan bütün damlalara sorardım ya seni Hani yağmur yağardı da Islanırdı saçlarım, Düzeltirdim sanki karşımdaymışsın gibi Hani yağmur yağardı da, Damlalar hayalime çarpıp Çizerdiler ya seni kusursuz Hani yağmur yağardı da Bir hüzün çökerdi üstüme, Sensizliğin acıtırdı ya kalbimi Hani yağmur biterdi de Başlamayan aşklar gibi, Hani akar giderdi ya sular Hani biterdi ya aşklar Bir yağmur damlası gibi.
84
Sevgi dolu –öğretmenim Alfabeyi-sen öğrettin İyilikler-bize ettin Kötülüğü-baştan attın Sevgi dolu –öğretmenim Seni sever-sever gönül Ben uzattım-size bir gül Senin ile-oldum bülbül Sevgi dolu -öğretmenim Senin gibi-hep olayım Dersi anlat-ben kalayım Yanınızda -zevk alayım Sevgi dolu –öğretmenim Şiir yazdır-yazdır bize Teşekkürüm-çoktur size Son verirsin-şu krize Sevgi dolu -öğretmenim Düzelt benim-sen hatamı Doğru yola-ver rotamı Unutturma-hiç Ata'mı Sevgi dolu -öğretmenim Bana yön ver-soruyu sor Kalkamazsam-saati kur Baş ucumda-devamlı dur Sevgi dolu –öğretmenim O Ata’ ki-Önderimiz Bunu bilsin-o çerimiz Kalplerdedir-hep yerimiz Sevgi dolu -öğretmenim Tabiatı-sevdir bana Su içeyim-kana kana Sen arkadaş-sanki ana Sevgi dolu -öğretmenim Dinleyeyim-anlat anlat Ben dalarsam-hemen çınlat Şırınga ol-beni kanlat Sevgi dolu -öğretmenim Önce bilin-bizler toyuz Türlü türlü-küçük boyuz Karakterli-birer soyuz Sevgi dolu -öğretmenim Rüyamızı-süslersiniz Sevgi ile-beslersiniz Oyundaysak-seslersiniz Sevgi dolu -öğretmenim Cevaplandır-düşlerimi Bitir benim-işlerimi Okut okut-fişlerimi Sevgi dolu –öğretmenim Merhem olun-yaralara Düşmeyelim-bizler dara Kaybolursak-hemen ara Sevgi dolu -öğretmenim Hasan diyor-fenersiniz Tarihlere-geçtiniz siz Sizle sona-erdi kriz Sevgi dolu -öğretmenim
149
Adam olacak çocuk... bana doğum sancıları çekerken annem gündelikçiymiş tarlalarda iki büklüm oniki saat beş kuruşasancılanmış bir aksam üzeri eve götürmüşler apar topar köyün yaşlı ebesi gelmiş bağrışmalar, koşuşmalar sonra nur topu gibi bir erkek doğdu demişlerherkeste bir sevinç anama tebrikler üç dört saat sonra davul zurna sesi zavallı anam kendine sanmış bu törenisonra kolundan tutup balkona çıkartmşlar bir fener alayı varmış bütün insanlar orada koca köyde herkes sevinç içindeymiş zavallı anam ırgat anam saf ve temiz köylü anası anadolu anası...sonra babam gelmiş 'sağol ahmedim' demiş 'oğumuz için yaptığın bu güzel şölene' gülmüş babam sonra demişki hanım bugün Cumhuriyet Bayramı onun içindir bu fener alayı şaşkın anam yine de olsun demiş hayırlı evlat olacak gelişinden belli...Kral Sergin Köln 28-10-2002, 07:17
120
Sevince güzel Nedir bu hırçınlık neden bu kavga Hayat sevilince sevince güzel Sana da bana da kalmayan dünya Hayat sevilince sevince güzelRüya ya elveda hayale hayır Sabırla yürüyen menzilin alır Sevgiyle inanan gerçeğe varır Hayat sevilince sevince güzelSevgiye bağlandım şiddete inat Umuda yaslandım çirkefe inat Uyan tut elimden gaflete inat Hayat sevilince sevince güzelÇiftçi İsmail'im böyle inandı Sevda pınarından içtikce yandı Düştü dost gölüne aşka boyandı Hayat sevilince sevince güzel İSMAİL ÇİFTÇİ 18.01 2009
74
Kalk Da Yolcu Et Beni Anne Kalk da yolcu et beni anne İnsanlık ufukta kaybolmak üzere Öpüp koklamanın ağlayıp susmanın zamanı değil anne Oyuncakları dökülmüş çocukların savaş meydanına Ve kirli sakallı cellatların Kahkahaları yükselirken kahpece semaya Kaf dağının ardında gülüp oynayan Kürt, Türkmen, Yezidi çocukları El uzatıyor Kobani'ye, Şengal'e, Rojava'ya umut olmak içinKalk da gözyaşlarını sil utanma anne Ve kaldır kutsal başını da sema ağlasın anne Çocukları kovalayan cellat utansın anne Yas sonrası yarıya çekilmeyen vicdan utansın anne Kalk da yolcu et beni anne Adem'in çocukları, Havva'nın çocuklarını katletmek üzere Kalk da yolcu et beni anne Bereket tanrıçalarının dilendiği Afrika'ya Susamış bir çocuğun dudaklarına deniz olmaya Açlığa müebbet yemiş çocuklara ekmek bulmaya Kalk da yolcu et beni anneBiliyorum 21. yüzyılın başındayız anne Biliyorum suçtur bu yüzyılda çocuk olmak Hadi benim güzel annem Kalk da binlerce yıllık suskunluğunu boz Boz da yolcu et beni anne Hadi benim güzel annem Elini çabuk tut da yolcu et beni Cellatlar uyanmak üzere anne Çocukların dünyası çalınırken kahpelerce Susmak; Şerefsizlerin, puştların işidir anneBiliyorum benim güzel annem Suçtur; 21. yüzyılda çocuk olmak Biliyorum benim gözü yaşlı annem Yasaktır, 21. yüzyılda yaşamak.
185
Yaktın Gazim Yüreğimi Yaktın gazim yüreğimi yaktın, Halden anlamazın elini öptün, Kurban gazim sensin kahraman, Nanköre ağlama, dayanamam… Seni kurban edenler zaten onlar, Türk askeri bir kaşık suda boğar… Tavşana kaç-tazıya tut kahpeliği, Vatan haini yaptı sana hainliği, Önce mağdur ve muhtaç etmek, Sevindirmek için bir dilim ekmek, Önce elinden alıp sonra vermek… Bunların taktiği böyle, kandırmak, Goebbels taktiği ile halka inandırmak… Mikrofon tutan gazeteci mi ne? Sen ağlarken güldü alay edercesine… Gazim seni ağlatanlar utansın, Biz bize, varsın yüreğimiz yansın, Sen gazi, yarın kim bilir kim şehit, İşimiz zor, dünya alem şahit… Öyle bir dönem ki, gazi şehit dinlemez, Hem gazi eder hem de halini anlamaz.
107
Hak adalet diyince elim, dilim dolanır. Halime bakıp sefil olduğumu sanma, Adalet diyince can,elim,dilim dolanır. Susan insan değilim,dilbazım amma, Hak adalet diyince elim, dilim dolanır. Biricik servetim doğruluktur amma, Haktan ayrılma adalet duygun varsa, Adalet sana hiç gardaş uğramasa da, Hak adalet diyince elim, dilim dolanır. Bir derdim adaletsiz savcı,hakimden yana, Adil insan görmedim hz. Ömer’den bu yana Adalet terazisini gardaş gördüğüm zaman, Hak adalet diyince elim, dilim dolanır. Halil ÇOLAK 24.02.2010 ANKARA
73
Biz Hakka sevgi duyarız Allah'ı tanıyıp bildik, Biz Hakka sevgi duyarız. O yarattı öyle olduk, Biz Hakka sevgi duyarız.Kul olarak bizi tuttu, Gönlümüze sevgi kattı. Bütün alemi yarattı, Biz Hakka sevgi duyarız.Dünyayı bize han verdi, Damarımıza kan verdi. Hayatta bize can verdi, Biz Hakka sevgi duyarız.Rabbiniz Allah'tır dedi, Bize doğruyu söyledi. İnsanı mamur eyledi, Biz Hakka sevgi duyarız.Yusuf Yaradan'ı över, Onu sevmeye değer. Yüreğimiz onu sever, Biz Hakka sevgi duyarız.
70
Kurtuluş Savaşı Öncesi Esnası Sonrası Durumlara Kısa Bir Bakış 3 3]Şiirdeki, şiir boyunca süren, ironiyi görmezden gelip, şiire değin eleştiri konuyu, din ve cami eksenine çekiştirip, insanlar düşüncesinde hassas olanın konumuna oturtulmaktadır. Bu türden haller, bu tür çalışmayı, ziyan okumaktır. Kendi kendimizi paralize etmenin, uyuşturulmanın, inandırılmışlığımızla yüzleşip, kendimizden ürkmektir. İçerik şiir çalışmanın işlenişinde, bu tür hassaslığı hedef alan konu hiç yoktu. Hiç söz konusu da olmadı. Düşünmedim bile. Ama bu vesile ile ben de bu konudaki fikrimi belirteyim. Çünkü bu türcü sığ anlamalar, ileride karşı devrim olacak bir yanılsamaca olmaktadırlar! Siz eğer bu türden din cemaat söyleyiş eksenli bakışlarlan, özgürlüğümüzü ve kurulan cumhuriyetimizi ve dahi bağımsızlığımızın felsefesini; kendi gayesi kendinde odaklı nesnel bir eksenleşme olaraktan göremezseniz yanılırsınız. Yani Kurtuluş savaşını siz, rotasız ve direksiyonsuz bir süreç gibi görürsünüz. Direksiyonsuz süreci bir araba gibi düşünürsek; arabanın tekeri, aksı, şaftı, rotilleri vesairesi taşıtı bir yere doğru götürürdü. Ama nereye giderdi? Sonuçta arabanın işleyişi için uygunsuz olacağı bir yere doğru araba, dereye giderdi. Ya da, ileride; kitlelerin gayesi olacak yoldan, çıkardı. Hedefsiz bir sürükleniş olurdu. Direnişlerin; vatan vaazlarının; komutanların tutumlarının; böylesi rotasızlıkla, kontrolsüzlükle, her kafadan bir sesle; bir hareketin gideceği hiçbir yer yoktur.Görülmektedir ki bu tür, din iman eksenli, dünyayı tek tip at gözlüğü ile gören bilinçsiz söylemldirler. Bu tür eylemlerin, bir kendilik olacaklı çekimleşme alanı olmadığını söylemektir. İkinci olaraktan da, bu tür eylemler odak eksenli olsalar bile, kendi amacını ve gayesini taşıyamayacak bir keşmekeş olurdu. Gibibisinden anlamalar çıkarmak olasıdır.Böylesine rotasız hareketler, fevri ve akim kalmaya mahkûmdu. Hareketin yönetimsiz işlemesi, bu gibi örgüleşmede, kendiliğinden hiç bir işe yaramazdı. Ancak böylesi bir girişme, kurucu iradenin konuya yoğunlaşıp özekleşmesiyledir ki, süreç belirgin olacaktır. İleride bu kurucu iradenin ortaya çıkışına değinilecek.Sevgili Gazi'nin hareketi, bir karar kılıştır. Ve yönlendirir, oluştur. Yani açıkça rotadır. Diğer unsurlar bu hareketin izleğinde, rota ile uyumlaşmış, görevsel yüklenimdirler. Diğer unsurlardan kastımız halktır, ordudur, camidir ve din iman hitaplı söylemler ve diğer fevri direniş örgütleridir. Ve donanımsal finansör olurluklardır. Bunlar işin organizesi gereği, yönetimle paylaşılan, uzlaşılı tedarikdirler.Elbet, sayılan bu sosyal oluşumlar olmasa, süreç de hiç yaşanamazdı. Ama sürecin yol alırlığı, gayeye uygun malzemenin, amaç doğrultusunda kullanılması bağıntısı unutulur, görmezden gelinirse; elbette böyle bir kusurlu genelleyici uslamlamaya da, gidilirdi. Aksi halde, organik unsurlar, denetimsizken başıboşken, genelci amaçları olamaz ve fevridirler. Kendiliğindendir ve genel amaç doğrultusunda çalışamazlar. Bunlar ancak, direksiyonla, rota ile yönleşirler.Tıpkı PC deki işlemci gibi, işlemci olmayınca, bilgisayar çalışmaz mı? Rahat çalışır, ama işlemlerin ve işin ne şekilde, nasıl, hangi sıra ile hangi zamanda, ortaya çıkacağı ve amaca uygun çalışacağı, hiç bir zaman mümkün olmazdı. Bir bilgisayar işlemcinin denetimi olmadığında da programlar, birden bire, aniden, belirmesi ile trafik kilitlenirdi. Akmayan bir yolda trafik polisi bir işe yaramazdı. Akan bir yolda trafik polisi olmadan kilitlenirdi. Yani işlemcinin bu işleri yapabilmesi için de, diğer bilgisayar donanımlarına (halka, maliyeye, orduya, cami örgütlerine) şüphesiz ki en tabiiden ihtiyacı vardı.Cami hutbeleri de, genelin amacı doğrultusunda yol tutacak, işlemcinin (Mustafa Kemal hareketinin) yönlendirmesinin sonucunda bir görev alıştırlar. Ve kuvva oluşumu ile yararlı faydalı şekillenmiştirler. O gün iki rotalı, iki başlı idik. Birisi Anadolu yönetimi (İşlemcisi) , diğeri payitaht İstanbul yönetimi olan (işlemcisi-direksiyonu) padişahtır. Unutulmasın ki padişah (işlemci rotası da) camiye şunu da direktifle söyletti: 'kuvva hareketi, Moskof hareketiydi, bir dinsizlik hareketiydi.' Padişah, şeyhülislam talimatlı denişlerlen ve ' kuvvacı hareketi asice bir isyan göstertilerek,bu; ihanetçi eylemler kalkışmasıdır' dedirtilerek bu olumsuz düşünceyi halka yaydılar.Sevgili Gazi’ye olacak teveccühü de böylece önleyen fikirleri lanse ettirdiler. İşte kimi camiler padişahın güdümünde iken, kimi sağduyulu cami yönetimleri de halk hareketinin yanında idi. İngiliz uçağı ile ve de şeyhülislam eli ile ihanet bildirileri dağıttırılmadı mı? Bu tür cami hareketinin de elbette genellenir ve ihanet içinde oldukları gibi bir söyleniş toptancılığı yapılabilir mi? Elbette ki bu, akla ve gerçekliğe aykırı olurdu. Bu gibi olaylar cami hareketlerinin de, bir türden hareketler kapsamında, olmayacağının, caminin dahi tek bir odak ekseni estiremeyeceğinin açık ve net işaretidir. Bu türden, abartılan cami tutumcu anlayışları, ne çok büyükseyeceğiz; ne de çok küçümseyeceğiz. Sadece yolun kullanım araçlarından birisi olduğunu bileceğiz. İnançlı kitlenin büyük bir kısmının yeni oluşan yönetimle ve uyumla çalıştığının söylenmesi de, bir erdem ve gerekliliktir.Burada unutulmaması gereken koca hareket cami mantık örgütlenmesine indirgenir mi? O zaman komuta kademesine ne gerek vardı? Cami bağımsızlığın felsefesinin içindedir. Aksi halde bağımsızlığın felsefesi cami ekseni içinde değildir. Bunu karıştırmamak gerekiyor.Şimdi camiyi hangi ölçüye göre ele alacağız? Camilere değin Ankara'nın direktifi ile olan tutumu mu doğru? Yoksa İstanbul hareketine bağlı tutumu mu doğru? Hangi caminin çalışma azim ve tutumu ve hangi rota çabası, esas alınacak, genellenecek? İstanbul hareketinden yana oluşu mu? Yoksa Anadolu hareketinden yana oluşu mu? Bunu da, nesnel ve siyasal koşullar belirlerdi. Bu iki hareketten hangisi; sürecin çevresel koşullarıylan ve hareketin iç koşullarına değin daha uygun ise, selekte edilecektir. Ve bu da gerçekleşmiştir. Ki Gazi hareketi oluşmuştur. Yani diğer tüm unsurlar Gazi hareketi odak eksen, koordine doğrultusunda çalıştılar ve bu eksekle, direktife edildiler, olay budur.Sürecek
790
Maç Seyretmeye Korktuğumdan Gidemiyorum Evvelinden karşıydık sonradan ilgilendik, Çok geç kalmış da olsak biraz da bilgilendik…Pakistan malı toplar özel ayakkabılar, Çocuklar şahidimdir futbol şahsımı sarar…Forma dahi giyindim geçen seneye kadar, Mahalle takımıyla futbol bize zevk sağlar…Dozunu düşünerek futbolla ilgilendik, Seyretmeyi düşündük bir türlü gidemedik…Stadyum yakınımızda yürürsen gidiliyor, Korktuğum kişiler var denk gelinebiliyor…(2011)
52
Arkadaş Çarşıdan pazardan alamam seni Sırdaşım kardeşim sensin arkadaş Bilmeden kırdıysam eğer kalbini Özrümü kabul ne olur arkadaşYaramı sarmaya koşup gelirsin Sormadan derdimi bir sen bilirsin Benimle ağlayıp benle gülersin Dile kolay zordur bulmak arkadaşAnama babama anlatamadım Kahrımı anlayan sensin arkadaş İçimi dökecek dost bulamadım Kardeşten ötedir candır arkadaşBu günlük değilsin yarınlık oldun Bir fincan kahveyle bin yıllık oldun Karanlık geceme aydınlık oldun Kardeşten ötedir benim arkadaş
67
Ben Diye Biri Ben, acıyla mı mayalandım bilmem. Hayatın her deminde bir sızı, Her günümde gözyaşı. Akşam bitmiş, karanlık gitmiş, Sabah olmuş ışıldayarak. Merhaba! diyorum dünyaya, O ise cevap vermiyor. Ha demir, Ha duvar!.. Hep gözyaşı, hep keder... Böyle gelmiş, böyle gider. Ben diye birinin ömrü, Hiç yaşanmadan biter... 27 Temmuz 1982 Sa:17.00 Bornova
54
Umut gibidir yağmur Umut gibidir yağmurŞu yaz günü manzarası çok zalim: Seninle benim hikayem gibi sevgili... Yangınlardayım...Ayrılık yangından beter Yalancı umutlarla avutuluyor toprak Soluyor ağaçta yaprak Ellerim gibiUzaklara gitmeye hiç hakkı yok bulutun Ey bulut hiç hakkın yok toprağı böyle ağlatmaya Diyorum anlatamıyorum buluta Ve sana sevgili Allahım vuslat ver şu ağaçla buluta Dudağı kurumuş toprak gülsün Dalda yaprak gülsün Ve benim de gönlüm gülsünŞu kurak bir tepede büyüyen ağaç Yeşil dünyalar taşıyan bir gemi gibi...Şu ağacı diken eli öperim... Ulu dağın karı gibi çiçekli Şu ağaç bu öksüz tepeyi bekleyen asker gibi dik duruşlu... Allah'ım yağsın yağmur Başlat vuslatı yağmur Yağ yağmur yağ yağmur...Yağ yağmur yağ yağmur... Yollar olsun çamur Köylü bebeler oynasın içinde Gözleri mavi bebenin çiçekler açsın içindeBir selam gibidir yağmur Bir mendil gibidir yarin gönderdiği... Uzun sürmesin ayrılıklar Başlat vuslatı yağmur Yağ yağmur Yağ yağmur
139
Mı? Neden gidiyorsun buralardan ey serçe kuş? Sarmadılar mı minik kalbini? Koca cüsseleriyle koruyamadılar mı? Sevgi şakıyan namelerini anlayamadılar mı? Şevkat kokan elleriyle dokunmadılar mı? Anlayamazlar onlar seni bilemezler kıymetini. Onlar ki sevgisiz canlar kibirli ülkenin Anlayamazlar onlar seni serçe kuş Şevkat kokan elleri yalanla yıkanmıştır onların... korumazlar seni yoktur içlerinde cesaretleri tarih oldu mangal gibi yürek tabirleriSen köpeği olsan sıcacık bir pencerenin Kanat çırpsan ıslak fırtınaya ANLAYAMAZLAR SERÇE KUŞ...
70
Baba Olmak Baba olmak kolay mı Sevinirsin baştan evladım oldu diye Daha sonra başlar mama bez istemeye Biraz daha büyüyünce başlar okul telaşı Koşturursun peşinden daha iyi okusun diye Baba olmak emek ister yürek ister O çocuğu donatmak dünya ve ahiret ile Öğretmek gerek helal ile haramı Yarın sana moruk demesin diye Vermek gerek ona Allah ve Peyganber sevgisini Yarın kuracağı yuvayı yıkmasın diye Bizden sonra kalacak onların bize okudukları Öyle evlat yetiştirki olsun DİRİLİŞ MÜŞTULARI
76
Sevgi Neydi sevgi neydi sevgi bir yeminin adımıydı sevgi eşitlikten ziyade sevgilinin gönüllü kölesi olmaya razı olmak mıydı yoksa henüz çiçekleri derlenmemiş bir bahçe miydi
25
Ahlakın Örtüyle pek İlgisi Olmasa Gerek Yanlış mı algılanır sanmam doğru doğrudur, Her ne giyerse giysin bazen etkisi yoktur…Birisi ahlâk almış fazileti öğrenmiş, Eğitim buna dâhil şahsiyet de edinmiş…Fakat örtü kullanmaz, şahsı kendinden emin, Aklına bir şey gelmez, Rab’be vermiştir yemin…Sen de Hakk’ı düşünsen bir mana aramazsın, Şahsını aldatmazsın, kötüye kullanmazsın…Örtü kumaş parçası iman örtüde yazmaz, Örtüsü yoktur diye kınamak da hiç olmaz…Olsun ya da olamasın asalet daha farklı, Eğitim ve öğretim, daima ayrıcalıklı…(2011)
74
Veda Edeyim VEDA EDEYİMGeldi veda zamanı, kalamam artık burda, Ben kendimde değilim, yem oldum kuşa kurda, Mahkumum bekliyorum, gedik açılsın surda,Gitmeye gideceğim, son sözümü diyeyim, Hoşça kalın diyerek, size veda edeyim.Daha fazla duramam, bırakın da gideyim, Dinlediniz derdimi, daha ben ne diyeyim, Varsa alacağınız, onu da ödeyeyim,Gitmeye gideceğim, son sözümü diyeyim, Hoşça kalın diyerek, size veda edeyimYanlış bir şey yapmadım, kötü diye anmayın, Beni tanıyorsanız, el sözüne kanmayın, Dönüşü yok bu yolun, döner diye sanmayın,Gitmeye gideceğim, son sözümü diyeyim, Hoşça kalın diyerek, size veda edeyimElveda tüm dostlara, vakit doldu elveda, Bu benim son konuşmam, benden çıkan son seda, Vaki oldu dostlardan, oldum dünyadan cüda,Gitmeye gideceğim, son sözümü diyeyim, Hoşça kalın diyerek, size veda edeyim........İNSANİ.
114
Yıldız vurma sakın çocuk Yıldız vurma Sakın çocuk Oyun hakkın Hakkın oyundur çocuk Boy ölçüşme Silahlarla Eli değen bodur çocuk Yıldız vurmak kime yarar El sürmede Yücel çocuk Ham garazkâr kindar olma Sevmeyi de Öğren çocuk Yıldız vurmak Kime yarar Sevmeği de Öğren çocuk
44
Anlamsız sözler Ne zaman durur anın pencesinde Olmayan geceleri beklesin Mehtap Bir kuytu köşeki Zamanın gölgesinde Güneşsiz günlerin yaktığı tûrap Ruhsuz anlamsız hayallerin çocuğu Titreyen anılarla Ötelerin yolculuğu Ayaz vurgunu gönlüm yüzsüz soğuğu Düşlerim al yanaklı gördüğüm serap..Vicdansiz anılar biriktirdim heybemde Anlamsız gülüşlerim hayallerimde Sensizliği özledim şiirlerimde Yokluk yoksulluk ve acımasız hayat..Eskimiş duvarlar yüksek kubbeler Bilirmisiniz ki sırlar hep sizdeler Anlatın dökülüverin içinizdeler Yalansız ezber siz anlatın heyhat..
68
Geçmiş gelecek masum bugün tıpkı öpülesi bir bebek beyaz etekli bakire doğmamış güneşler sevgilisihüzün avcısıdır geçmiş sorgulayan biteviye bir akşamın bile deniz kenarı dinginliğinde rahat bırakmaz esintisinde rüzgarın nişancı keskinliğindegün ortası duruşma tedirginliği hedefisin geçmişin iki paralık keyf fazla gelir bir iki hata elde olmayan bir iki yanlış tetikler geçmiş bir hüzün daha ölür içimde gömülür anımın birisindeoysa gelecek masumdur günahsız bakire doğmamış güneşler sevgilisi bir bebek öpülesi
68
Dillenen Bir Vicdan Ben de çok güzel gülerim taa ki sokakta yaralı bir hayvan görene kadar. Ben de çok güzel gülerim ayakkabısı yırtık bir çocuk, özellikle de saklamaya çalışıyorsa yırtığını. Ve çöplükten yemek toplayan bir yaşlı görene kadar. Ben de çok güzel oynarım üç maymunu ve gülmeye devam ederim. İşte vicdan var. Susmayan, görmemezlikten gelemeyen ve dillenen bir vicdan...
59
Yaşama Dair Sorsalar bana yaşamın ne olduğunu; yalnızca zorluk ve bir sürü hayal,umut derim... Ama her şeye rağmen yaşamı sevdiğimi söylerim! ... Çünkü zor ile yoğurulmuş doğa,nın yaşamı ve bir insan olarak benim de sürdürmem gerek, doğa ile kavgamı! ...
40
Çıldıracağım Düşüncelerle boğuştum durdum Geceler boyunca sabaha kadar Kendime cevapsız sorular sordum Sabır ver yarabbim çıldıracağımÖn planda tutarlar mattiyatı Kenara atmışlar maneviyatı Oyuncak olmuş insan hayatı Sabır ver Allahım çıldıracağımBir acayip olmuş insanoğlu Birbirine düşmüş babayla oğlu Herkes birbiriyle uğraşır olmuş İlim ver yarabbim cahil bırakmaKardeşçe seversin yanlış anlarlar Kalp kırmayı marifet sanırlar İnsanın duygularıyla oynarlar Sabır ver yarabbim çıldıracağım
60
Bugün Dolunay Vardı Bugün dolunay vardı Severdim izlemeyi onları Güneş gibi parlayışını Görürdüm yüzünü onda Severdim uzaktan masumca Artık sevmeyeceğim dedim ona Çünkü seni benden aldı ve.. BIRAKTI SONSUZLUĞA.. 25.06.2002 İlk saatler
32
Sabah Bak, yine sabah oldu! .. Güneş doğmak üzere, O sakin ve o durgun, masmavi gökle yere. Kucak kucağa sanki, mutluluk vermiş Tanrı'm...Belki de kuş sesleri, bir musikî rüyası, Aşka gönül verenin, böyle başlar dünyası. Hele, bir hoş sabaha, bülbüller vermiş Tanrı'm...Lâle, sümbül, menekşe; güller açılır şimdi, O, geceyle başlayan, gözyaşlarımız dindi. Kullarına sabahı, hediye vermiş Tanrı'm...
57
Yusuf Has Hacip bakın ne diyor Kötülük cahillikten doğar hastalıkla kötülükler aynı noksandan gelir, Fakat tedavi ile hasta olana şifa verilebilir terbiye ile kötüler iyi olur. Okuma yolu ile cahil olan insanlar ile bilgisizler bilginin yolunu bulur. Kötülük zehirdir o zehiri yersen yıkılırsın zehir yiyenin hayatı mahvolur.
47
En Büyük Mutluluk Dünyada mutluluk nerede. Mutluluk öncesi çektik çile. Beni,seni mutlu ne etmişse. Hiç bir şey kalmayacak elde. Dünyada imtihandayız elbette. Bak bu şiir de oldu bir bilmece. Satırları dikkatli oku hece,hece Bence: en büyük mutluluk ahirette.15.08.2007
38
Zor Karar (Hikâye) Kötü haberi aldığımdan beri nerede duracağımı, ne yapacağımı bilemeden dolaşıp durdum. Oğlumun hastalığının ilerlediğini, sayılı günlerinin kaldığını söyleyen doktor, oldukça üzgün bir halde, artık dua etmekten başka bir şey yapılamayacağını, oğlumun son günlerini evinde huzur içinde geçirmesini tavsiye ederek yanımızdan ayrıldı. Mevsim bahardı. Evimizin çevresindeki ağaçlar çiçeklerini açmış, çimenler yeşermiş, havalar iyice ısınmıştı. Oğlum bazen evin bahçesinde, bazen yatağında yatarak hayatını devam ettirirken, eşi ve çocuğu yanından ayrılmıyordu. Henüz otuz yaşında olan oğlumun üç yaşında bir oğlu ve kendisini çok seven bir eşi vardı. Fakat o yıllarda çok yaygın olan verem oğlumun yakasına yapışmış ve tedaviye cevap veremez hale gelmişti. Doktorun tavsiyesine uyarak bir yandan karısı, bir yandan ben, oğlumun mümkün olduğu kadar rahat etmesini sağlamak için didinip duruyorduk. Gelinim Fatma, kocasının durumunu biliyor, içindeki fırtınaları bastırmaya çalışarak neşeli görünmek istiyordu. Bahçede yeni dikilen sebzelerle oyalanırken iki göz iki çeşme ağladığını gördükçe içim parçalanıyor, metanetli olmaya çalışıyordum. Aradan bir ay geçti, geçmedi bir gece fenalaşan oğlum, kendini tüketen hastalığa fazla direnemeden, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu. İşte o an sakladığımız yaşlarımız ağlamalar eşliğinde sel olup akıyordu. Ertesi günü oğlumu yakın bir köydeki aile mezarlığına defnederek evimize dönmüş, başsağlığı için gelenleri karşılamaya çalışıyordum. Hayat devam ediyor günler bir bir geçip gidiyordu. Nereye gidersem torunumu ve gelinimi yanımdan ayırmıyor hemen her işi beraber yapıyorduk. Buna mukabil, çevremizde ahlaksız, serseri insan çoktu. Ben ellili yaşlarda olsam da gözü pek bir kadındım. Belimdeki kuşakta her zaman bir silah ve kama bulunurdu. Öyle kolay kolay kimse bana yaklaşamazdı, ancak gelinim narin yapılı ve güzel bir kadındı. Öyle kendini serseri tipli insanlardan kolay koruyacak bir yapıda değildi. İçten içe korkuyor, genç ve dul gelinime ilişirler, bir kötülük yaparlar diye endişe ediyordum. Bizim yaşadığımız yörede evler birbirinden, bahçelerimiz evimizden uzak yerdeydi. Arazinin ağaçlık ve büklerle çevrili olması görüş alanlarını kapatıyordu. Bu nedenle korkularım iyice artmış, kâbuslar görmeye başlamıştım. Uzun uzun düşünerek aldığım zor bir kararı gelinime açacak, her şeyi enine boyuna konuşacaktım. Birkaç gün daha düşündükten sonra düşüncemi ona söylemeye kesin karar verince, gelinimi karşıma alıp; -Fatma, kızım sen genç ve güzel bir kadınsın. Genç yaşta dul kaldın. Bu Allah’ın takdiri, elimizden bir şey gelmez. Mesele şu ki, çevremizde pek çok serseri, ırz düşmanı, ahlaksız var. Zaman zaman seni gözlediklerini fark ediyorum. Kızım seni ne zamana kadar koruyabilirim? Bu insanlar bir gün sana kötülük edebilirler. Gel sen baba evine dön ve yeniden evlen, henüz daha gençsin, güzelsin. İyi bir talibin çıkar yeniden yuva kurarsın. Yalnız bir şartım olacak; Oğlunu bana bırakacaksın. Gelinim önce bu konuşmama çok şaşırdı, ama ona uzun uzun haklı olduğumu anlatarak, ileride yaşanabilecek kötü durumlardan korunmanın en doğru yolun bu yol olduğunu kabul ettirdim. Fatma bana hak vermesine verdi de, çocuğu bırakmaya yanaşmıyordu. Bu konuda onu da ikna ederek baba evine dönmesine karar verdik. Ayrılış günü geldiğinde, burada bıraktığı kocası ve oğlu için nasıl gözyaşı döktüğünü anlatamam. Defalarca oğluna sarıldı, sarıldı, ağladı. Nihayetinde arabaya bindi ve yoluna gitti. Torunumu alarak evimize döndüğümde, vermiş olduğum kararın doğru olup olmadığını düşünmek istemiyordum. Çok zor bir karardı ve karar uygulanmıştı. Bir çocuğu anasından ayırmış, bir anneyi de çocuğundan koparmıştım. Kararımın doğru olduğunu düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyor, bana kalan üç yaşındaki çocukla zorlu bir yaşama hazırlanıyordum.Küçük çocuk büyüdü öğretmen oldu. Babaannesi yetmiş yedi yaşında vefat etti. Başka vilayette yaşayan annesi, yeniden evlendi altı çocuğu oldu. Öğretmen olduktan sonra annesini aradı, otuz iki yıl sonra bulup elini öptü.Mehmet Macit 10.12.2013 Samsun
553
Kırdım ellerini yalanın Kırdım ellerini yalanınKırdım ellerini yalanın Dikenli senin ellerin Gül yakamdaydı ellerin Gözümden düştü dünya... Geç de olsaDerin kuyulara düşsün dünya... Dünya gönül ezme derdinde Dünya gül ezme derdinde...Kırdım ellerini yalanın İçtiğim ateşten bir yudumdu Yanmışım dünya ateşti Gözümden düştü dünya... Geç de olsaYıllar yılı karanlıktım ben Karanlığımdan utandı gece Yıldıza aya haber saldı gece Gözümden düştü dünya... Geç de olsa
63
Çanakkale Hala Geçilemedi, Geçilemez ÇANAKKALE HALA GEÇİLMEDİ, GEÇİLMEZ Düşmanlar bırakmadı, taş üstünde tek bir taş, Çanakkale geçilmez, Mehmetçik çabuk ulaş. Süngü hücumu ile başladı kanlı savaş, Gazi Mustafa Kemal, dedi Mehmet pek bağır. Allah Allah sesleri, kulaklar etti sağır. Yedi düvel birleşti, tek başına Türkiye, Emperyalist uluslar, utanın savaş niye? Özgürlük istiyoruz, bu vatan bizim diye, Gazi Mustafa Kemal, dedi Mehmet pek bağır. Allah Allah sesleri, kulaklar etti sağır. Sel oldu aktı Mehmet, o cepheden cepheye, Ölenler şehit olur, cennet ona hediye. Hiç ciğer kaptırır mı, Türk ulusu kediye? Gazi Mustafa Kemal, dedi Mehmet pek bağır. Allah Allah sesleri, kulaklar etti sağır. İç, dış düşman birleşti, hainler çoktu azdı, Yurduna göz dikene, Mehmetçik mezar kazdı. Şanlı, şerefli ordu tarihe destan yazdı. Gazi Mustafa Kemal, dedi Mehmet pek bağır. Allah Allah sesleri, kulaklar etti sağır. Düşmanlar geliş gibi, kaça kaça gittiler, Türklerle savaşmaya, bin kez tövbe ettiler. Lozan’da barış yaptık, hakkımızı verdiler, Gazi Mustafa Kemal, dedi İsmet pek bağır. Hasedinden çatlasın, sana diyenler sağır.İş birlikçi, dönekler, gerçeği saptırıyor, Emperyalist uşaklar, Atatürk’e vuruyor. Bin bir iftira atıp, geçmişini yeriyor, Bunlar biatli güruh, akılları çalışmaz, Yarasa gibi yaşar, aydınlığa düşmanlar.Rızazade, geçmişten hala ders almayan var, Bu ulus kükremesin, gücünü bilmeyen var. Vatan ve namus için, hadi den ölmeyen var, Gazi Mustafa Kemal, dedi ulus pek bağır. İşgalci düşmanların, kulağı oldu sağır. 18 MART 2016 FAHRİ BULUT RIZAZADE, Ben size taarruzu emretmiyorum. Ölümü emrediyorum. Bizler ölünceye kadar, arkamızdan yeni kuvvetler gelirler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 18 MART 2016 Çanakkale zaferinin yıl dönümü nedeniyle, Tüm şehitlerimize Tanrı’dan rahmet, Işıklar içinde yatsınlar. Gazilerimize sağlıklı, mutlu, uzun bir ömür dileklerimle, saygılarımı yolluyorum…
265
Özel... ÖzelÖzel Bir Sevgilim olsun Göz rengi yosun Ten kokusu özel Akdeniz Ege gibi güzel Çeşme koksun Dinmez ER / Şiirleri /Çeşme /
23
Martıların mavisi. Her buluşmamız mavi kaçak ellerin uçuyor kuş kanadı gülümsüyor Akdeniz Akdeniz hoyratları ezgileriyle ellerin kanat kanat süzülüyor içimemartıların mavisi dudaklarında yağmur düşümüzde mavi yolculuk mavi yolculuklar kaçak rüzgarımız yelkenimiz mavi ellerin Martı kanadımısra mısra her buluşmamızda buraya demirler gemimiz biz bu gemiyi yürütürüz geceleri sızar ışık mavi ellerin süzülüyor kuş kanadı mavi kaçak her buluşmamızda firar ediyor içimdeki martı pike yaparak ellerin intihar kavi mavi uçurumlarımda ölümümüz denizin kucağında... yelkenimiz rügârdaellerin uçuyor kuşun kanadında pike yaparak mavi7/Mayıs/2010/Cuma
79
Doğa ve İnsan doğa sen ona ihanet etmezsen vardır,doğa sen ona ihanet etmezsen besler, büyütür seni sever seni, senin onu sevdiğinden daha çok bakar sana, senin ona baktığından daha çok öyle sever öyle bakar ki; Aşkının renginden kendinden geçersin.doğa almadan verecek kadar cömerttir Lakin insanoğlu vermeden alacak kadar yüzsüz olduğu kadar İhanet edecek kadar da kötü olmasaydı.
57
Versailles Sarayı'nın Yapınılışı (1661) 2 Gelenilekleri, maskeli Baloları, balerinleri ve Çeşmeleriyle bütün Fransız prenslerinin Gönüllerinde yatınılırken, Gerilinçek Fransa ise, Louis'nin saldırılıngan Dış politikası ve Müsrifliği yüzünülünden Büyünülük bir yoksulluk Ve sefalet içilinde sürünülüyordu.
33
Sessizlik sessizlik etkisini göstermeye başladığında kapılar kapanır üzerine, kimse olmaz umrunda. çın sesi duyar, adeta yırtar kulaklarını. gecenin yarısında havlayan köpek, yada köşede ses çıkaran fare ilgilendirmez seni. kitlenip kalırsın öylesine. kalkmak istersin kalkamazsın. kalbinin atışını duyarsın adeta. şah damarının atışını, kanın dolaşımını hissedersin vücudunda. çıldırcak noktaya gelsende çıldıramazsın sessizlik öyle derin çukurdurki; girdimmi çıkamazsın.
55
Be hey gafil! "Be hey gafil yaşıyorsan bu gün sen Atatürk,e Cumhuriyete borçlusun Ötüyorsan cak,cak, bu gün sen Atatürk,e Cumhuriyete borçlusunKim verdi bu hakkı kime inandın? Kim senin önderin nedir muradın? Unuttum sahi senin ne idi adın? Atatürk,e Cumhuriyete borçlusunVatan işgalde iken nerede idin? Kurtuluş savaşında Kuvai,mi idin? Yoksa damat ferit,in neferi,miydin? Atatürk,e Cumhuriyete borçlusunBir yokluktan var edildi bu vatan Şehitler yatıyor ana ağlatan Ne zorluklarla kazanıldı bu vatan Atatürk,e Cumhuriyete borçlusunYaşamadın o günleri bilmezsin Ağlamadın göz yaşını silmezsin Borçlusun şehide Bayrak olmazsın Atatürk,e Cumhuriyete borçlusunKağnı ile hiç cephane taşıdınmı? Yalın ayak yürüyerek üşüdün,mü? Çaresiz bir milleti hiç düşündünmü? Atatürk,e Cumhuriyete borçlusunVatan namus vatan onur şerefim İlelebet bakidir bu Cumhuriyetim Genceli,yim cümle alem şahidim ATATÜRK,e Cmuhuriyete borçlusun.
117
Aydın İhaneti AYDIN İHANETİ Yetmez ama evet de aydın ihanetiydi, Görün yine hainler, başkanlığa evet der. Gazi Mustafa Kemal, bu günleri görmüştü, Pişman olup dönenler, başkanlığa HAYIR der. Gazi Mustafa Kemal, başkanlık istemedi, Kötü niyetli biri, diktatör olur dedi. Bu günleri görerek, ulusa mesaj verdi, Atatürk'e inanan, başkanlığa HAYIR der. Başkanlığın ardından, halifelik geliyor, Besleme basın ehli, açık açık söylüyor. Örümcek ağlarını, sinsi sinsi örüyor, Cumhuriyet sevenler, başkanlığa HAYIR der. Türk, Kürt kardeşliğimiz, ayrışarak bitecek, Barış umutlarımız, ne yazık ki yitecek. Emperyalist baykuşlar, yurdumuzda ötecek, Vatanını sevenler, başkanlığa HAYIR der. Biatçi zevatların, aklı, fikri çalışmaz, Özgürlüğün kıymetin, tutsak yaşayan bilmez. Yandaş olan dönekler, der sıra bize gelmez, Ulusunu sevenler, başkanlığa HAYIR der. Rızazade, hainlik yoksa aydın soyunda, Cahillerin vebali, aydınların boynunda, Dönme, devşirmelerin, haç saklıdır koynunda. Laikliği sevenler, başkanlığa HAYIR der. 29 OCAK 2017, FAHRİ BULUT RIZAZADE Bir ulusa yapılacak en büyük kötülük, O ülkenin aydınlarının yaptıkları affedilmez ihanetleridir…
149
Kördüğüm Hiçbir veda gürültüsüz olmaz .. Ya kanadın kırılır... Ya yüreğindeki acı bağırır... Çığlığındır gecenin sen'li vakitlerinde Sessiz olan nedir bilirmisin? Veda edememektir.... Düğüm düğümsündür Çünkü... Ah be adam !! Hiç uğraşma bana kördüğümsün...
34
B İ R l e Hanya dan, Konya dan bahsetme artık, Yavandan vazgeçtik çoğal dı katık, Yöremiz şenlensin bura da kütük, Malını, mülkünü biryerde birle.Gitmesi,gelmesi zorlaşmaktadır, Çocuklar büyüdü hırlaşmaktadır, Yanyana tapular birleşmektedir, Malını, mülkünü artık toparla.Arsayı feda et faizi durdur, Kiraya versen de takibi zordur, Takasa girersen çözümü vardır, Malını, mülkünü birle yeter ki.Aile ferdini yanına çağır, Oğluna,kızına hisseyi ayır, Verimli topraksa farketmez bayır, Malını,mülkünü birlemen gerek.Şairin duygusu daima örnek, Torun mürüvveti isteriz görmek, Şanını artırır sözün de durmak, Malını, mülkünü Zekice birle.21-3-2011
83
Yolun Açık Olsun Arkadaş Artık yollar ayrı, adımlarımızı duyamayacak kadar uzak, Günah resimlerde, hepsi bir köşede son bulacak, Kilitli sevgiler kafeslerinde bir daha uçamayacak, Günah resimlerde, bir daha kimse bakmayacak.Ben bir yol seçemedim senin gibi, Son bulamadım seçerek başkasının ellerini, Zamanı düşman görmedim severken birini, Beklemek tek yol sandım, olamadım senin gibi.Artık sendeki beyazlık büyüyor bedeninde, Benden kaçıyor mutluluk siyah gecelerde. Niyetim yok dur demeye bu aptalca gidişine, Yolun açık olsun arkadaş, gerek yok fazla söze...17/04/2004
76
Ensesi Kalın Adam ensesi kalın göbekli adam aynada uzun uzun seyretti kendisini elini cebine attı çocuğuna verecek simit parası bile çıkmadı... buruk bir tebessüm kapladı yüzünü ellerinin iriliğini yaktı gözyaşının tuzu ona göre beterin beteri vardı aynadaki hüzün yüklü adama gülerek dedi ki: “haline şükret” ... titreyen elleriyle çocuğunun beslenmesini sardığı gazetede ensesi ince sıska bir adamın milyonluk doğum günü haberi vardı sürmanşet...
63
Her Şeyde Sen Gözlerin gökyüzü kadar mavi Gökyüzü kadar sakin Gökyüzü kadar umutlu ve bir o kadar da huzurlu Gökyüzüne baktığımda sana bakıyorum sanıyorum Sonra güneşin yüzüme vuruyor Onunla ısınıyorum Ağaçlar mutluluktan salınıyor Kuşlar şarkı söylüyor Kanatlanıp yanına gelesim geliyor Derin derin içime çekiyorum seni Ciğerlerime doluyorsun Nefes aldığın kadar varsan bu hayatta Sana sunulan güzellikleri görebildikçe artıyor varlığın Gökyüzüm var Güneşim var Ağaçlarım var Kuşlarım var Her sabah seninle uyanıyor Her gece seninle uyuyorum Varlığın varlığıma armağan sevgilim
79
Bir acı kahveni içmeye geldim Kac zamandir ozlem hasret duyarim Gonul kapisini acmaya geldim Ister sevgilim ol Ister sen dost kal Bir aci kahveni icmeye geldimYine senli benli muhabbet edip Siirler okuyup sarki soyleyip Eski zamanlara selam gonderip Bir aci kahveni icmeye geldimHani gitmem eger bende kal dersen Sana hayir demem kalbim al dersen Olurda kirk sene hatir var dersen Bir aci kahveni icmeye geldimHayat ezan ile sela arasi Sevip sevilmememk gonul yarasi Sabah olmasada oglen sonrasi Bir aci kahveni icmeye geldim
82
On dort subat Gerçek sevgi yıl boyu, hergün yeniden doğar.. Sevgi bir günlük değil, şaşmayın yönünüzü.. Kalbe sığmayan sevgi,hangi bir güne siğar??.. Ondört şubat sizin olsun, yemişim gününüzü..
28
Nasıl bir din ki bu kim koydu adını bin elem içinde bahtiyar... nasıl bir din ki bu faydası yok bize... daima ve hep dine karşı din ne anlamaya imkan var ne de gideceksin vaktinden önce...
35
Senin Yerine de Ağlıyorum* (anı) Hastanede işim bitmiş, dışarı çıkmıştım. Eve doğru yürümeden önce hastanenin bahçesinde biraz oturup dinlenmek istedim. O karşıdan geliyordu. Ayağındaki spor ayakkabılarının bağı çözülmüştü. Bana doğru baktığı bir anda, “üzerine basar düşersin, bağla” dedim. Eğildi iyice eskimiş ayakkabılarının bağcıklarını bağladı, geçti ilerdeki bir banka oturdu.Dinlenmiş tam kalkmak üzereyken tekerlekli sandalyede bir teyze ve onu gezdiren amca yaklaştı yanıma. Amca teyzeye: “işte sana sohbet edecek birini buldum” dedi. Sonra bana döndü: “iki aydır hastanedeyiz kızım, odada durmadı canım sıkılıyor birileriyle konuşmak istiyorum dedi. Sizi burada otururken görünce yanınıza getirdim” “bende tam kalkmak üzereydim, ama biraz daha kalayım o zaman” dedimBiz teyze ve amcayla hastane ve hastalık üzerine sohbet ederken ara sıra da ona bakıyordum.Oturduğu banktan sırayla banklara oturarak bize doğru çaktırmadan yaklaşıyordu. Son cesaretini toplayıp geldi yanıma oturdu. Yakından görünce sadece ayakkabılarının değil, üzerindeki giysilerinde iyice eski olduğunu gördüm. Hastane bahçesinde o kadar insan varken benim onun için endişelenmemden “düşersin” dememden cesaret almış sadece bana yaklaşmıştı.Bu kez onunla sohbet etmeye başladım. Üzerinin perişanlığından şüphelendim.”sen yoksa evden mi kaçtın, kayboldun mu” gibi soru yağmuruna tuttum. “Senin baban ne iş yapıyor”? diye sorduğum da “çalışmıyor” dedi. Söyledikleri doğrumu diye ağzından laf almaya çalışıyordum. Eviniz kira mı “evet” “kiranızı nasıl ödüyorsunuz”? “teyze(ev sahibi için diyor) bizden kira almıyor” “Nerede oturuyorsunuz”? “ şu tarafta” (hastanenin arka sokağını göstererek) “kaç kardeşsiniz”? “üç en büyüğü benim.” “Adın ne”? “Ali” “kaç yaşındasın”? “dokuz”. Sorduğum sorulara verdiği cevaplar hep kısa ve netti.“Annen çalışıyor mu”? diye sordum. Anne sözünü duyunca önce biraz durdu, sonra yakası sol taraftan omzuna kadar yırtık olan tişörtünü, kaşlarına kadar çekti. Yüreğinden boğazına kadar gelen hıçkırıkları yuttu. Gözlerini soğuttu. Dokuz yaşındaydı ama öğrenmişti “erkekler ağlamazı” ağlamaktan utanıyordu. Bir zaman o şekilde durdu. Metanetini geri kazanınca yakasını aşağıya indirdi ve “kaçtı” dedi. “Nereye kaçtı”? “babasının evine” “neden” “ babam evden attı” “niye “anlaşamıyorlardı” “sizi niye götürmedi” “babam vermedi” “gelir merak etme” dedim. Tekrar tişörtünün içine gömdü kafasını yine metanet kazanmaya çalıştı.“gelmeyecekmiş, babam öyle söyledi” bu kez uzaklara kaçırdı bakışlarını, kirpiklerine kadar gelen yaşları, yine geriye göndermeyi başardı. Bir “anne” sözünün ruhunda yarattığı fırtınaları ve sonsuz hasreti gördüm gözlerinde. Şimdi yanında olsa ona nasıl sarılacağını ve beni annesinin yerine koyup sarılmak isteyip de sarılamayışının çekingenliğini gördüm. O an bende ona sarılmak, tutunmaya çalıştığı hayata karşı bir destek olmak ve hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim. Saçlarını okşadım, içine gömülmek için dağıttığı yırtık yakasının dağınıklığını topladım, ne söyleyeceğimi bilemediğimden sustum. O, o yaşta erkekti ve erkekler ağlamazdı. Ama ben daha fazla tutamadım kendimi bir kadın olarak utanmadım, başladım ağlamaya. Senin yerine de ağlıyorum küçüğüm. Sen utanıyorsun ağlamaya ama ben utanmıyorum. Parçalanmış ailelerin senin gibi binlerce çocuklarına ağlıyorum. Çocuklarını vermemekle ve göstermemekle cezalandırılan annelere ağlıyorum. Bakamayacaklarını bile bile çocuk yapıp sokaklara salınan, evden kaçan, dilendirilen, evin içinde bile şiddete maruz kalan, çocukluklarını yaşayamayan o binlerce küçücük yüreklere ağlıyorum. Sizin çaresizliğinize çare olamadığıma ağlıyorum. Ve ağlayacağım küçüğüm.
468
Yeni Gün ağlamaklı gözlerinde durmalı cesur asker gibi gözyaşların yeni güne doldukca anılar vurmalısın delice ölüce susmalısın bir şimşeğin ardından kalbinde gözlerin kadar umudun da yakınlaşmalı sevgiye... ah! demeli af dileyebilmeli merhamet ve kutsanmış bir kaç söz taşıyorsa en keskin sürgünlere bu yürek ah! diyebilmelilav durgun;gönlünce erimeli şiirlerin birinde şehre dolmalı ne varsa yamalı bakışlarından kalan eski dağlarınaldatılan yüreğime rağmen doğurmalı gemiler en yeni aşk sandallarını ki bulmalıyım yeni günde kendimi saray pencerelerindeki serânatta senin odanın hafif-sarı ışıkları dolmalı sonsuzca kollarıma ben sarılmalıyım onlara sana sarılmış gibi!
87
İstemem Dost hayata renk, yaralarıma merhem, Dostsuz bir hayat ebedi olsa istemem. Bunca açlık, sefalet, zulüm varken insanlık var diyemem, İnsanlığın olmadığı yeryüzünde insan olmak istemem. Ne yetim hakkı, ne bir kul hakkı yemek istemem Benden çıkmasa çocuğumdan çıkar dirhem dirhem Bu kuluna önce sağlık ver, akıl ver Tanrım Onsuz Karunun hazinesi de olsa istemem
55
Sayıklamalar(başka ömürlere tutundukça uzar ömrün) Başka ömürlere tutundukça uzar ömrün..bir çift genç göz,merakla her yöne bakan,hiçbiryere odaklanmamış,henüz hiçbir görüntüyü beyninde eskitmemiş bir çift göz gençleştirir insanı.sana baktığına duaci olursun herkesten gizli bir ibadettir gözlerine bakmak.beyninin en utangaç kıvrımlarında kendi silüetine bir yer açmak kendini ispat çabasıdır.sıcak eller,hiçbir ateşin ısıtamayacağı kadar ısıtır içini..erirsin sebebini bile bilmeden.ne anlamı vardır ki omuzlara dökülmüş bir tutam saçın,sen anlamlar katarsın,başka ömürlere başka bedenlere ihtiyacın vardır duygusallaşabilmek için...sert bir tokat gibidir kötü bir söz,başka birinin kelimelerine ihtiyacın vardır vazgeçmek,kaybetmek için.kendi kelimelerine inanmazsın yakıştıramazsın kendine kaybeden olmayı,hep başkaları karar verir senin kayıplarına...yaşamak için kendinden başka en az bir ömür eskitmek gerekir,en az bir bedeni daha seninki gibi yıpratmak gerekir.sigara içmeler böyle başlar çocuklar arasında,sen de çek bi kere çünkü ben çektim ve kötüyüm senin iyi olmanı kaldıramam,ben kalkamam sen düşmelisin düşmelisin ki yalnız kalmayayım...insanlar uçamaz bu yüzden ömürlerini harcarlar kuşları kıskanarak,bulutları izlemek bu yüzden güzeldir...mesela aşklar..bana düşmez hiçbir sevgilinin arkasından konuşmak,kendi adıma konuşuyorum..karşındakini sevmekten çok,kendini sevdirmekle geçer ömür.kendinden başka en az bir yüreğe daha sevdirmelisin kendini yaşamak için..seni destekleyen,seni senin gibi seven biri daha olmalı ki yanılgı payın azalsın,evet ben iyiyim diyebilesin...yıllar önce sölemiştim:cehennem cennetten daha kalabalık diye,yaşadığı süre içinde doğru olanı yaptığını sanar insan...çünkü yanında onun gibi ateşler içinde yanan bir sürü beden bir sürü ömür vardır.sürü psikolojisi işte insan kendini birşey zanneder,koyun meeeler sonuçta her ikiside tek başına kaldığında korkaktır...her ikisininde en az bir bireye daha ihtiyacı vardır şaşırmamak için..başka ömürlere tutundukça uzar ömrün...hiç bir masturbasyon,aşk ile sevişmek kadar mutlu edemez seni..mutlu olursun gülümsersin,gülümsemek bir kilo pirzolaya bedel bilimde,pirzola kuvvetli bi yaşam kaynağı,böyle bir kaynak ömrünü uzatır...demekki en az kendinden başka bir kişiyle sevişmek gerekir yaşamak için,yaşadım diyebilmek için...başka ömürlere tutundukça yaşar insan...yaşamak için en az bir kişiyi daha yaşarken görmesi gerekir...onun hayalleriyle yoğurur bedenini.onu örnek alır yada..acılarını paylaşır mutluluklarını kıskanır,o yaşadıkça sen yaşlanırsın...tek başına korkaktır insan.kahraman olmak için en az senin kadar korkak bir insan daha gerekir...onun zayıflıklarını kendine kalkan yapar,onun korkan gözleriyle bakarsın hayata sen ondan çaldıkça o azalır sen büyürsün gözlerinde...karanlıktan korkmamakla ancak karanlıktan korkan birinin yanında övünebilirsin...en az bir kere sevmek gerekir kendini tanımak için...sevdikçe çoğalırsın,her anı defalarca yaşar uzatırsın ömrünü...bir öpücüğü binlerce kez yaşarsın her gece her rüyada farklı bir öpücük her seferinde daha koyu kıvamlı dudaklar...hiçbirşey sevdiğinin teninden daha yumuşak değildir her an ona dokunduğunu düşlersin,düşlerin kadardır ömrün...başka hayallerde yer aldığın kadar girersin hayatın içine..düşlendiğin,özlendiğin farkedildiğin kadar somutsundur..başka hayatlara tutundukça güzelleşir saatlerin...sevgilinle başbaşa olduğun an en sosyal zamanındır en kalabalık zamanların.bir söze bakar o an hayat anlayışın onun güzel pembe ıslak dudaklarından dökülen bir seni seviyorum seni alır dünyanın en yüksek ve en havadar ama aslında olmayan bahçelerine çıkarır ve gene aynı güzel dudaklardan çıkan bir kötü söz..her uçurumun kenarında kendini bulursun.aynı anda yüzlerce uçurumdan düşersin..hayat hakkındaki bütün düşüncen o ana bağlıdır.kimse tek başına hayatı sevemez yada hayata küsemez bir başkasıdır hayatı sevdiren,küstüren...bir şeyi sevmek için kendinden başka en az bir şeye daha ihtiyacın vardır....yalnızlık paylaşılmaz..duyduğum en saçma sözlerden biri ama vitrinlerin en güzel yerinde işte bu acizliğini gösterir insanın...yalnızlık paylaşılır,paylaşmak için vardır...eğer yalnızlık paylaşılmazsa iki kişi yanyana durduğunda yalnız olmamaları gerekir oysa en çok sevdiğin anda bile yalnızlığı yaşarsın..onun yalnızlığıdır o an yaşadığın.sevgilinin gözlerine bakarak nereye baktığını anlamaya çalıştığın anda yaşarsın onun yalnızlığını.yalnızlık paylaşılır sen onunkini alırsın,o seninkini...yalnızlık paylaşılır ama neresi kimde kalacak,kim hangi yarısını alacak ve ne zaman paylaşılacak buna karar veremezsin...karar vermen için kendininkinden başka en az bir düşünce daha olmalıdır..demokrasi en güzel örneğidir kendinden başka hayatlara tutunarak yaşamanın...tek başına seçemez,alamaz,yasaklayamaz,geçinemezsin...ölmek için bile bir başkası gerekir.kimse görmezse yada kabul etmezse ölü diye işlenmez nüfus kütüğüne...tek başınaysan hiçsindir..anlam kazanmak için,yaşayabilmek için,başka hayatlara tutunur insan...başka ömürlere tutundukça uzar ömrün...yeni gülücükler,yeni sıcaklıklar eklenir aile albümüne...başka ömürlere tutundukça uzar ömrün...adı sanı bilinmeyen binlerce ceset gömülüdür tutunamayanlar mezarlığında....
607
Hayatta Bu HAYAT'a Misafir Gelmem Bir Daha Hayatta Bu HAYAT'a Misafir Gelmem Adam Gibi Ağırlayamıyor Hep Stres,Hep Kapris Hiç Konuksever Değil Hep Çalıştırıyor, Hep Yoruyor Bir de Yüzümüze Gülse Hep Sitem, Hep Gözyaşı
33
"Açlık Ordusu Yürüyor! ." Nazım Hikmet RAN = 000.008 = "Açlık Ordusu Yürüyor! ." Nazım Hikmet RAN = 000.008 =01 Mart 2013 Cuma 17:32:41Ben Yazdığımla, Sen Okuduğunla Hürriyetleri Yaşat! .Sevgi yüklü insan; üretir daima yolculuğu boyunca! . Sevgi nasıl anlaşılır; bu okuyucunun hürriyetidir! . Sevgiyi anlayabilmek ve sevgiyi anlatabilmek; aşk! . Hürriyeti savunduk! . Okuyucu da hürriyette kalsın! .{Yazan: Kemal KABCIK – ANTALYA – 01.03.2013 17:32}01 Mart 2013 Cuma 17:32:56
70
Yalnızlık bazen yalnızlık yorgun tükenmeyen bir gecenin siluetinde karanlık aramaktır kaybolmak için.herşeyi yeniden başlatmaya kurmaktır saatleri. freni olmayan duraklarda. yarını beklemektir yalnızlık tanımadığım bir adamı sende düşünmektir şu an.yalnızlık imzasız bir mektubu sana yazabilmektir imlasız. sana inanmamaktır yalnızlık...
38
Dost Nedir Ne Değildir Dost yüzü gülen değil gönülden yüze gülendir Dost bakınca derdini kederini bilendir Dost kendi elleriyle gözyaşını silendir Parası bol olanlar yüzü gülenler değilDost yanarken gönülden çeker seni serine Dost bakınca yüzüne iner ki en derine Dost sen olup da geçer belki senin yerine Bollukta senle olup yokluk da kaçan değilDost seninle bir gülüp seninle ağlayandır Dost kopmaz halat olup yüreğe bağlanandırDost dalgasız bir deniz belki de çağlayandır Öfkesinin önüne geçemeyen hiç değil
76
Derledim bu sevinç çiceklerimi sevdiğim... Güzel başladım bu gün güne yine, Beklediğim en güzel huzuru yaşatıyorum, Başlayan hazan yağmurlarıyla kalbimde. Gözlerimde garip bir ışıltı,bir hareli elalık, Yıllardır aradığım dinginliğe koşuyorum, Dört nala,dolu dizgin bilinmeyenimde......Yüzümde tebessüm depdeli çoşkulu, Yere göğe sığmıyor maviliklerde yüreğim, Artık benimde yıldız yıldız ışıldak, Pıtrak pıtrak kalbimde sevinç çiceklerim var....Haykırmakla susmak arası gelgitlerim, Küçük bir cocuğun bakışındaki endişelerim, Yolun nereye gittiğini bilmeden yürümelerim, Ve hatta özlemle sevgi beklemelerim, Bitti,bitti artık benimde sevinç çiceklerim var.....Yüreğim çoşkulu durmaz yerinde, Yeni filizlenen başakların edasıyla salınan, Uyanmak istemiyorum bu huzurlu rüyadan, Benimde artık rengarenk sevinç çiceklerim var.....Sevdanın özleminde tertemiz yüreğim, Şimdi ince narin bir kelebek gönlüm, Bir gün farkedilecek diye beklediğim, Dalına konulmayı bekleyen sevgi çiceklerim var...Derledim bu sevinç çiceklerimi sevdiğim, Pembede bir kurdele bağladımda demete, Eğer kabul edersen gönlümden, Koşup sana vermek istediğim.... Vermek istediğim........fügen 14.10.2007
136
Estağfurullah Tövbe Bugün çağ atlayan çağda, çağ dışılık, İlk çağ hortladı yeni çağa karşılık, Deccal mı var? Ortalık karma karışık, Allah yerine koyanlar, konanlar var.Allahım, her tarafı talancılar sardı, Haramlar helalları sürgüne saldı, İsteyene istediği kadar verirsin de; Talancılar vermediklerini de aldı.İnanırız ki; sabır, ya sabır diyeceksin, Soyguncuya doymaz demeyeceksin, Bizlere hep sabır, ya sabır dersin de, Biz kulun değil miyiz, ne diyeceksin?
63
Sarı kız Sen sarı kız biliyorsun sana muhtacım bu işven bu nazın gök mavisi gözlerin gül kurusu dudakların Ve.............. salkım salkım sarı saçların ah.....sarı kız ahh. sanma ki sana vuruldum bende bu şairlik olduktan sonra senin gibi güzeller hep alacak şiirime ekmek parası sen bitince bulacağım başka bir gönül yarası 2001 12-04-2006
52
Gül Severiz Gülüm deriz, candan sevdiğimize Gül severiz, gül koklarız, O diye. Gül sunarız güzel gördüğümüze Gül severiz, gül koklarız, O diye. Bahçıvan gül eker ihtimam ile Gülü seven koklar ihtiram ile Gül günleri olur ihtişam ile Gül severiz, gül koklarız, O diye. Lale güzel, sümbül ne hoş, gül başka Dikenli de olsa yine gül başka O’na giden Muhammedi yol başka Gül severiz, gül koklarız o diye. O denince akla, gelir Medine İmkânı olanlar bir mülk edine Varsın muhabbetin orda tadına Gül severiz, gül koklarız, O diye. Mevlitler kandiller hep duygu seli Gözler buğulanır gönüller dolu Kutlu doğum günü, günün sembolü Gül severiz, gül koklarız, O diye. Allah’ım sevgini kazanmak için Böylece rahmete bezenmek için Sonunda Cennette gezinmek için Gül severiz, gül koklarız, o diye. Seni anıyoruz Efendim böyle Bizlere de n’olur şefaat eyle Behlül, ne söylersen gönülden söyle Gül severiz, gül koklarız, O diye.
145
Adaletin Bayrağıdır Bu Vatan Dedim ülke gündemine gireyim, Düşüncemi, Başkente arz edeyim, Tuzu kuru beylere ileteyim, Şairin gözü, kulağıdır bu vatan.Ankara'nın havasını bozmayın, Rüzgar olup vatanı tozutmayın, Yokluğa, yoksulluğa sebep olmayın, Bereketin kaynağıdır bu vatan.Dolu gibi üstümüze yağmayın, Bahçemizin gülünü soldurmayın, Tilkilere, Milleti yoldurmayın, Aslanların otağıdır bu vatan.Haksız işe kafanızı yormayın, Bu Millete tekme, tokat vurmayın, Kollarını, dallarını kırmayın, Ümitlerin toprağıdır bu vatan.Soğuk suyu, pişmiş aşa katmayın, Bal üstüne, lütfen, zehir atmayın, Kibrit çakıp yurdumuzu yakmayın, Hepimizin ocağıdır bu vatan.Takdir edin doğruları yermeyin, Bu milleti daha fazla germeyin, Şuhedayı düşünün ve incitmeyin, Yiğitlerin yatağıdır bu vatan.Bindiğimiz dala balta vurmayın, Kendi ayağımıza kurşun sıkmayın, Şucu, bucu, deyipte ayırmayın, Hepimizin kucağıdır bu vatan.Gözümüz görüyor, kör zannetmeyin, Hizmet yapın, krizler üretmeyin, Vatandaşı duyun, yok farzetmeyin, Hizmetkarın ayağıdır bu vatan.Özgürlüktür demokrasinin adı, Her vatandaş bu ülkenin evladı, Meyve dermek, herkesin tek muradı, Hepimizin tek bağıdır bu vatan.Lütfen düşmanları sevindirmeyin, Bizi el aleme, rezil etmeyin, Bu Milleti, Devleti küçültmeyin, Ulu, Ağrı, Bey dağıdır bu vatan.Durduk yerde maraza çıkartmayın, Adaletin ayarını bozmayın, Kulak verin, sözüme darılmayın, Adaletin bayrağıdır, bu vatan.
174
Ceylan-ı Bahri Neremden geliyor bu sevinç? Sana baktıkça çocuğum: Maviliklerin, badem ağaçlarının, metrük havuzların kurbağa seslerinin Güzelliğinim İskele çımacısının altın yüreğini... Gelecek bir sabah vakti, güneşten; - Derin elemlere rüzgar- Bastonunda kış armutları asılı Küpeştesinde ekmek ayvaları, Kirli yelkenine fırtınalar sarılı Kavunlarında sulh ve sükun Halatlarında mesut sahillerle Bir ceylan-ı bahri
51
Güllü Gün Dün, bugün, yarın ömrün törpüsü, Sağlık, spor, aşk, gezi ömür örtüsü, Aksi halde önündeki sırat köprüsü, Öte dünyayı bilmem de bu dünyada; Gününü gül et, allah’a kalsın ötesi.Yıllarla yarış var, insan ömründe, Dağ bile dayanamaz, azim önünde, Kolayı seçmekse senin gönlünde, Öte dünyayı bilmem, bu dünyada; Niyet; düzen adamı olmak yönünde.
53
ilk Ask ilk Kisi 'İlk AŞK için unutulmaz derler,gerçekten öyleymiş,ancak ilk AŞK ilk kişi değilmiş,ya da sahiden ilk kişiymiş ilk AŞK...'
21
Hasret'le... Yokluğun kar gibi beyaz bir örtü İçimde üşüyen yürek sendedir. Yaktı küle döndü, hasretin yükü Dağları ısıtan sevdam sendedir.Adımı unuttum, kimliğim sensin Umut türkülerim, seni getirsin Sevdamın çırağı, ustası sensin Yoldaşım yarenim; gönlüm sendedir.Yanar sönmez içim, yürek kan ağlar Hasretin sazında, tel tel notalar Muhlis, Nesimi de can da gül açar Derman diyorsun ya o da sendedir.Cem Karadeniz 20/12/2010 11:50 Kartal
62
Senin Elinden Sunduğun zehirli ayrılık aşı Şeker olur bana senin elinden Ayrılıktan akan hasret gözyaşı Kevser olur bana senin elindenBütün gece ismini hecelerim Ve arza yükselir derecelerim Güneşi göremeyen gecelerim Kamer olur bana senin elindenAyrılıkla indi her cüzünden aşk Hasret oldu yâr, senin yüzünden aşk İçimi kavuran bu hüzünden aşk Cevher olur bana senin elindenBir ânlık vuslatı tatmadan lebi Geldi çattı günüme hasret şebi Beni sen eden bu hasret sebebi Zafer olur bana senin elindenDilim kurumuş, gönlüm pâre pâre Bu derde hasret derdindir tek çâre Kalbime gömdüğüm bu hazîn yâre Makber olur bana senin elindenİsterim; Hakk’ ın huzûruna varmak Varıp O’ ndan bir tek seni yakarmak Kabrime gelip kaldırdığın parmak Mahşer olur bana senin elinden
115
Umut Yolu Umut yolu ince, uzun cılgadır, Bir yanı da deredir, Yaşlı söğüt ağaçlarının altından geçer Eğri büğrü kara güne uzar gider.Umut çocuk pek küçük Geçtiğini bilmez umut yolundan Kucakta kara yazgısına yol alır.Umut yolu yağmur yağanda çamur olur, Umut yolu üzünç dolu, Umutsuz, kaygılı karanlıklarda yiter, Umut yolunda umutsuz bir yrl eser.Umut yolunda bir bulut ağar, Bir umut filizlenir, Aydınlıklara bezenir.Sonra, daha sonra Kötüler umut yolunu yok eder, Görkemli söğüt ağaçlarını keserler, Geleceğe yönelik tüm umutları Acımasızca kuruturlar.
79
Sessizlik Susmak iyidir an geldiğinde, yaşlanmadan gülebilen var mı ki hayatta. Surat buruşur tekrarlanmamak amacıyla, bilakis odunlar gerektirir ateş için. İnsanların dışa vuran eğrileri, doğrular kadar yanıltır. Devr-i alem kapasa çenesini, sende kapasan. Tavşan ayağından fazlasıdır şansa dokunmak, çevreleyen sesi kapatmak. Cesaret ister tekrarlamak, bulabildiğince sessizlik sunar. Ormanın tekelinde, döktüğün yapraklarının altında uyuyan karanlık. Alçak gönüllü uğur böcekleri, sana uçmak yeter. Sessiz kal. Demirin soğuk tarafını kabullen. Ruhlarını öldüren onca sessizlik varken, konuşman aptalca. YAPMA! Gerçeğin kendisi kafesinden çıkmak isterken, KOŞ. Olabildiğince uzaklara. Saklandığın bedeni hafife almışlar, senide! Aldıkları tek şey nefesinin buhranı imiş.Mutlu olmayı bırakmalısın,hele ki mutsuzken kendin olabiliyorsan. Kimsenin olduğun kadar kendinin olsan. Bulduğun cinayetleri sorgularsan, cennetinin anahtarını kullanmayı öğrensen. Kapa çeneni... Ele geçirilmişlik hissi kafa derine yer edilmiş. Yolunu bulduğun minik çatlaklara sırt çevirmek, İşte bu en büyük bedeldi senin için. Tekrarlanır her yıl, aynı günde Aynı yıldızın altında. BAKMA! Lütfen. KAÇ. Hemen! Sessizlik buharı sardı etrafı, Yeniden başlıyoruz. 3, 2, 1.Sessizlik mi? Olması gereken yerde.
159
Yalnızlık Avuçlarımda Yalnızlık avuçlarımda! Dokunuyorum, Hissediyorum, Bir su gibi akıyor, Bense kana kana içiyorum...Yalnızlık avuçlarımda! Gözlerimden akıyor, Bir damlasını bile kaybetmeden, avuçlarımda topluyorum...
23
.Kır Çiçeği Kırmızı, turuncu kimi kez sarı Açar kır çiçeği dağ bayır demez Toprağın bağrında bekler baharı Açar kır çiçeği dağ bayır demezİncecik sapının ucunda açar Bulunduğu ortama mutluluk saçar Koparmak istesen neşesi kaçar Açar kır çiçeği dağ bayır demezVarsa da bilinmez kiminin adı Kimi şifalıdır eşsizdir tadı Yetişmez bahçede tutar inadı Açar kır çiçeği dağ bayır demezToprak, güneş, yağmur can verir ona Taşır rüzgar tozu döl verir ona Kimi deli eser yön verir ona Açar kır çiçeği dağ bayır demez
81
Cevap Gerektirenler Nedir bu sessizlik alemi? Kimedir sitem? Kim,ne uğruna satıyor düşünceyi? Ve ne uğruna gidiyor giden? Bu çılgın kalabalık nereye akıyor? Sebebini unuttuğun bu kavga ne zaman son bulur?
30
Çaresiz Yalnızlığım İki Yaşında Gözlerin gidince hayal penceremden,kalbimden göçüne ağlıyorum Sevgin bittiğinde sevgimin bitmediğini,Her yeni gün tekrardan anımsıyorum. Bazen soğuk bir odada oturup,Resimlerinle basbasa kaliyorum İnce ince bakıyoruz,karşılıklı konusup eğleniyoruz kendimizce,Bir kalem çekiyoruz bütün yaşadıklarımıza Mutlu olduğumuz günlere ağlıyoruz resimlerinle,Ilk olan mektubunu okuyorum derinden,hatta gözyaşlarıyla,kalbin içindeki yazı vazgeçiriyor ağlamaktan,bir tebessüm kaplıyor odamı,sigara bile içemiyorum korkudan sen yanımdasın diye sonra yine alıyorum mektubu elime koşup sarılasım geliyor sana,Sonra yolladığın kağıt parçası geliyor aklıma,Bütün herseyi bir kenara bırakıp tekrardan dalıyorum bahsettiğim kırmızı bulutlara,Gökyüzündeki bulutlara bakınıyor gibi bakıyorum senin göklerdeki fotoğrafına,zaman ne hızlı geçiyor değil mi,en son başkasının aşkını kaleme alıyordum veya sağdan soldan okuduklarimdan bildiğim kadarıyla yazıyordum aşkı sevdayı,Şimdi aşk diyor bizim çocuklar her yeni gün birine aşık oluyorlar,Bide o bazısı yok mu şiir istiyorlar kızları etkilemek için,Anlatıyorum ama anlamıyorlar senden başkasını yazamadığımi,sana veremediğimi kimseyede vermem bilmiyorlar.Günler böyle geçiyor mutluluğa hazırlanıyorum epeydir.Sensizlik ruhuma çöktüğü an sadece mutlu günlerimiz geliyor aklıma,senden aldıklarıma dokunamıyorum elinin kokusu gidecek diye,Kırmızı şalınla uyuyorum her gece, gördüğüm rüyalar seninle,başka neyi merak edersin aceba yasantimda. Merak ettiklerinin bir cevabı var mı vuslatta,ve yıkık dökük hayaller kırgın ve hasta, Çaresiz yalnızlığım iki yaşında. Şimdi son hatırlatma eğer bana bişey olursa dediklerimi unutma...
192
Ayrılık Deme Bana Ayrılık deme bana biliyorsun çok korkarım Bir geceler bilir tanır benim mazimi Ayrılık deme bana biliyorsun çok ağlarım Bir geceler bilir tanır benim çığlıklarımıAyrılık deme bana biliyorsun çok ağlarım Bir geceler bilir tanır benim gözyaşlarımı Ayrılık deme bana biliyorsun çok yanarım Bir geceler bilir tanır benim yangınlarımıAyrılık deme bana biliyorsun yok olurum Bir geceler bilir tanır benim ölümlerimi Ayrılık deme bana biliyorsun çok solarım Bir geceler bilir tanır benim intiharlarımı...
73
Buğulanmış Camlara Adını YAzmak Camın bir yanında içi ısıtan sıcaklık, diğer yanda içimi donduran soğukluk… Kışın en şiddetli soğuk zamanları olan tipili gecelerde buğu yapan tarafta oturup seninle çay içmek.. Hayatımın eksik olan boş sayfalarında seni yazmayı istiyorum. Bu gece… Yaşanmamış zamanların karalanmış sayfalarında sadece adının baş harfleri okunuyor.. Kargacık burgacık satırların arasında düzgün olan senin kalan adın… Zaten ne yazılabilir ki senin adından başka? Eksilmek, yaşamak, gitmek, özlemek, ne kadar içine kapanırsam kapanayım kapandığım ölçüde dışarı açık olduğumu mu? Ne yazılabilir ki? Senden bana iz olarak kalan çok ama adın yeterli.. Hayatımın en karmaşık dönemeçlerinin hatıralarını taşıyan kargacık burgacık satırlarda senin adını bulmak.. Hayatımın özetini çıkarırken bu kez satır aralarında değil, sayfalar arasında sen yazmak…. Üşüdüğüm zamanlarda soluduğum nefeslerle adını cama yazmak… Odanın en karanlık, en kuytu köşesinde senin adını yazacağım.. Tenime kazıyacağım adını… Şairin dediği gibi: “Mevsimler geçiyor, gündüzler yine gelecek, kış yine olacak…”… Geçen zaman, geçen yıllar ve geride kalan koskocaman bir boşluk… Dün 15 yaşındaydım, bugün 25.. Geride bıraktığım yıllarımdan bana ne kaldı? ? ? Ders, üniversite, iş.. Hiç birisi.. Sadece tutku.. Bir kişi….. Kendimi eksiltiyorum… Zaman hep bir şeyler alıp götürüyor benden.. Bana verdikleri ise neredeyse yok… Gençken yaşlanmışım, yaşlıyken genç oluşum.. Fark eder mi? Yaşadıklarıyla değerlendirmeli insan.. Yaşıyla değil.. Verebilecekleriyle, yaşamışlığıyla, kendine güvenmesiyle, yaşamı ciddiye almasıyla, sabit duruşuyla, kendine itimat edilmesine ihanet etmemesiyle değerlendirilmeli.. Fiziki farklılıklarla, derilerin buruşmuş ya da yaşla değil.. Sadece kendi özbenliğiyle, varlığıyla, kalbiyle değerlendirilmeli.. Öne zoraki engeller koyarak değil… Doğru, yine sabah olacak. Ve dünden farklı olmayacak.. Ama farklı olacağı heyecanı yaşamak.. Ancak saatler geçtikçe heyecan azalıyor.. Bende kalan tek şey “tutku”… Günlerin, kışların, mevsimlerin geçmesine rağmen bende kalan sen.. Buğulanmış cama bakınca camda seni görüyorum. Senin yüzünün üzerine senin adını yazıyorum…. Buğu, üzüntü, sen, adını senin üzerine yazmak… Seni düşünmekten yazamıyorum.. Yazabileceğim tek şey adın.. Adını ancak ıslak zeminlerine yazabiliyorum… Yüzümde ise… Eskitemiyorum seni.. Sendeki zaman ve mekan bende saklı.. Onların içeriğini kanlarımla söndürüyorum… Kanlarımda gezdiriyorum seni… Ve her saniye daha çok istiyorum seni…... Doğru…. Günler, kışlar, yıllar geçiyor.. Her gün belirli bir saatten sonra heyecan azalıyor. Ama bende olan ve geçen bunca zamana rağmen bende olan sana dair “tutku”… Heyecan nasıl olsa var… Demiştim ya bu kış gecesinde seni düşünerek adını buğulanmış camlara yazıyorum içimi titreten kahveyi içerek.. Sen, tutku, buğulanmış cam, özlemek… Ve senden bana kalan adını buğulanmış cama yazabiliyorum sadece….
384
Gönlümün Sahillerinde Ömrümüzde hicran, hüsran olmasın, Gez dolaş gönlümün sahillerinde. Kalbimize elem, keder dolmasın, Gez dolaş gönlümün sahillerinde.Değsin saçlarına seher yelleri, Konuştur lisanda tatlı dilleri, Nasibimiz olsun Kevser selleri, Gez dolaş gönlümün sahillerinde.Bahçelerde renk renk çiçekler açar, Seviyorsa insan olmaz hiç naçar, Güzel düşünenler mutluluk saçar, Gez dolaş gönlümün sahillerinde.Bir başka sevdayı arama boşa, Açtım kapıları gel koşa koşa, Kurulup tahtıma keyfince yaşa, Gez dolaş gönlümün sahillerinde.Çok kısa ömürler çabuk geçiyor, Sonunda Azrail seni seçiyor, Ne ekerse insan onu biçiyor, Gez dolaş gönlümün sahillerinde.
84
On dort subat Gerçek sevgi yıl boyu, hergün yeniden doğar.. Sevgi bir günlük değil, şaşmayın yönünüzü.. Kalbe sığmayan sevgi,hangi bir güne siğar??.. Ondört şubat sizin olsun, yemişim gününüzü..
28
Yılbaşı Yılbaşı kutlu olsun hepimize Neler gelmiş halimize Dönüp bir bakalım hele Bakalım ne geçmiş elimizeEller etrafta dönerken Biz kişisel derdimize yanarken Onlar derin çukur kazmışlar Biz onlara dost sanarkenŞimdi de gülüyoruz eskiden de Aklımız şenlikte düğünde Gülerken hiçbir şey görmüyoruz Neler neler senin dibindeYeter ki bedenimiz olsun zinde Dün de aynı, aynı bugünde Belki birgün başlarız ağlamaya Tehlikeyi görünce yanındaOnu bunu buğün hepsini atlayalım Gülelim eğlenelim ortadan çatlayalım Nasılsa güleriz her zaman tabiî kii Bu gün yılbaşını kutlayalım
79
İlkbahar geliyor İşte yine ilkbahar geliyor ama ne sıradan geliyor bana çok acı geliyor çünkü sen gitmiştin ilkbahar gelirken.Oysa ne güzel hayallerimiz vardı bembeyaz papatyaları koklamak vardı yemyeşil kırlarda dolaşmak vardı seninle ilkbaharı yaşamak vardıne acı ilkbaharda yapraklar dökülüyor ne acı sevda çiçeğim daha yeşermeden kuruyor ne acı yine ilkbahar geliyor sensiz kara bir ilkbahar geliyorilkbahar değilde sanki sonbahar geliyor ne acı artık martılarda susuyor belki onlarda aşkımıza ağlıyor ne acı gözlerim bir vefasızı arıyor kahretsin ilkbahar çok acı geliyor.26.02.1997 Çarşamba 23:05
82
Bilemem Ben Benim babam hamal hiç inkar etmedim. Politika siyaset yapmayı bilememem ben. Okuyamadım ben mürekkep yutmadım. Atayı huzur evine atmayı bilmemem benMemleket Ankara ya uzak en ücra köy Kolay yoldan zengin olmak nasıl bir şey Şayet kabalık ettim ise cahilliğime say Hele hiç adam satmayı bilmemem benYandık yokluğun fakirliğin ateşine narına. Kiminin hoşuna gittik kiminin de zoruna. Oturmadım döner koltukta masa başına. Yalakalığa takla atmayı bilmemem benHele su avroyu doları bir kenara bırak da. Rüyamda bile görmedim ikisini bir arada. Keseme üç beş kuruş girer bazen arada. Makinede para saymayı bilmemem benKoltuk makam mevki hayal bile etmedik. Varıp namerde el açıp boyun bükmedik. Yoksulun ekmeğine cebine göz dikmedik. Bölmeyi de çarpmayı da bilmemem ben.
115
Siyah İnci … mutluluk yok mutluluk yok bırakmak istiyorum bırakamıyorum kendimi sanaulaşamıyorum güz rüzgarına…SİYAH İNCİ‘SİYAH İNCİ OLABİLMEKTİR ÖNEMLİ OLAN’Milyonlarca beyaz incinin içinde… Aşktır siyah inciyi gösteren, acı çekersin- aşk acısı zannedersin,....................
31
Şiir Mi Dediniz? ! Edebiyat, aynı anda hem bilim hem de sanat olması nedeniyle sosyal bilimlerin en entelektüel atmosferini oluşturur ve düşünceme göre diğer sosyal bilimlerin de bir anlamıyla kurnasıdır; edebiyattan su içerler! Entelektüalizmi nedeniyle kendi içinde de birçok "Ana Bilim / Sanat" dalına ayrılmıştır; örneğin "Roman" dalında polisiyeden maceraya, aşktan sosyal sorunlara, felsefeden futbola kadar her şeyi konu edinerek yazabilirsiniz. Sanatsal olarak ise, artistik ve estetik imajlarla zenginleştirilip sahnelenen tiyatrodan sinemaya, resimden folklorik eserlere kadar her çalışmayı yapabilirsiniz, çünkü edebiyatın bilimlerle de genelde doğrudan bir bağlantısı vardır ve karşılıklı beslenirler.Şiir ise bambaşka bir beladır! Ne altı sakal, ne üstü bıyıktır; tersine, altı da, üstü de, sağı da, solu da dolu dolu edebiyattır! Müzikaliteden imge ve betimlemeye, dizelerdeki sözcüklerin seçiminden dizeler arası geçişlere kadar ruhun dipsiz derinliklerinde kulaç sallanmalıdır.Cılkı çıkmış aşk(!) cümlelerinin rastgele bölünerek alt alta yazılması şiir olmadığı gibi, "İçimden böyle geldi, böyle yazdım." Basitliğinin boş verelim şiiri, genel olarak edebiyatla da bir ilgisi bulunmamaktadır.01 Ekim 2014
158
Kim Kazanacak KİM KAZANACAKyollarınız açık olsun tüm partiler çare bulun işsizliğe çarşıya pazara terörü hep birlikte gömün mezara artık milletim versin sezarın hakkını sezara gülen evren için cennetlik demiş bunu Allah bilir gülen haltetmiş seçmene verilen bol keseden vaatler seçim gününe yaklaşıyor saatler yeni TÜRKİYE yeni ANAYASA ve ille de başkanlık sistemi emekliyi çiftçiyi çalışanları unutma emi eğemen güçlerin değil milletin adamı bir yanda yeni TÜRKİYE diğer yanda yaşanacak TÜRKİYE bakalım kim kazanacak 13.05.2015 Eskişehir kadir esen
77
Oyun İçinde Oyun Koca bir ömrü Yatak odasıyla Sıkıştırılmış Mutfak arasına Ne suya dokunur ne sabuna. Dolap beygiri gibi dolanır Döner durur aynı minvalde Sokmaz elini taşın altına, ateşe de Üretmez, çabalamaz, beğenmez seni de.Yok bir düşüncesi başka Futbol, seks, bira Toto, loto, piyango, lotarya Sokulmuş İki kale arasına Gözler renkli camda. Hamleni yapabilirsin Top sende hadi oyala İstediğin kadar öğüt, sömür Eskitip atabilirsin.Başardın (!) sonunda Hazır imalat robotlar Boşaltılmış Beyinler Deliler Meczuplar Aydınlıkta Karanlığı yaşayanlar Parçalayıp, bölüp, oynayabilirsin İstediğin gibi kullanabilirsin.Varken elinde böylesi piyonlar, kuklalar Sıfırlanmış boş adamlar. İradem, benim irademse de Oyun içinde oyunu bilsem de Anladım ki 'irademi' de çalabilirsin Her şeyi kitabına da uydurabilirsin.Uyan ey insanoğlu uyan Gerçekleri görebilirsen Birleşir de örgütlenirsen İradene sahiplenirsen Bu oyundan kurtulabilirsin sen. O zaman haksızlığın gelir elbet sonu Aldatamazlar arık seni, beni, nede onu.(20 Temmuz 2006 Perşembe 14:30)
138
Ağlayan Bebek Bir zerre cisime kondu nefesin, Bir garip olursun doğduğun ilk gün. Zamanla gelişir büyür bedenin, Sen de seni, tanıyamazsın bebek.Bilim açıklasın ağlayışını, Senin hava ile ilk temasını. Galiba hayatın acılarını, Hissederek, ağlayacaksın bebek.Can atıyorsun ya artık doğmaya, Ateşle barutun tam ortasına. Gün olurda bir gün sen doğduğuna, Pişman olup, ağlama hep gül bebek.Mutluluk ömrünce olur hep sanma, Dertler çıkıverir omuzlarına. Güzelliklerle kal oyna çocukça, Dur öylece, büyüme sakın bebek! (Konya; 01.03.1985)
73